WEBVTT 00:00:00.703 --> 00:00:06.292 Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahîm. 00:00:07.629 --> 00:00:14.400 El-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. 00:00:14.400 --> 00:00:23.680 Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. 00:00:24.700 --> 00:00:32.464 Muhammedini'l-Mustafâ. Ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ. 00:00:32.843 --> 00:00:33.843 Emmâ ba'd… 00:00:34.109 --> 00:00:36.330 Aziz ve muhterem kardeşlerim! 00:00:36.330 --> 00:00:43.571 Çok mühim bir tasavvufî eser olan Tabakâtü's-sûfiyye'yi okumaya devam ediyoruz. 00:00:44.250 --> 00:00:52.633 Tabakâtü's-sûfiyyye'nin şahane güzel bir baskısı var. Nureddin b. Şüreybe tarafından baskıya hazırlanmış. 00:00:53.000 --> 00:01:00.900 157. sayfanın 5. paragrafına kadar okuduk. Şimdi oradan devam edeceğiz. 00:01:01.121 --> 00:01:05.807 Dersimize başlamadan önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in rûh-i pâkine, 00:01:05.807 --> 00:01:13.673 bizlerden bir bağlılık nişânesi olsun diye ve onun âline, ashâbına, etbâına, ahbâbına, 00:01:13.860 --> 00:01:18.940 sâdât-i meşâyih-i turuk u aliyyemiz ve evliyâullah büyüklerimizin cümlesinin ruhlarına, 00:01:18.672 --> 00:01:24.392 şu kitabı yazan ve şu kitapta isimleri yazılan mübareklerin ruhlarına, 00:01:24.821 --> 00:01:30.307 bu beldeleri fetheden fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına, 00:01:30.557 --> 00:01:36.673 bu beldelerde medfun bulunan enbiyâullah, evliyâullah, sahabe-i kirâm ve salihlerin ruhlarına 00:01:36.907 --> 00:01:41.480 ve uzaktan yakından bu dersi dinlemeye gelen siz kıymetli kardeşlerimin 00:01:41.518 --> 00:01:47.660 âhirete göçmüş bütün müslüman geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun, 00:01:47.331 --> 00:01:53.988 bizler de Rabbimiz'in rızasına nail olalım. Ömrümüzü rızâ-i Bârî'ye uygun geçirelim, 00:01:54.315 --> 00:02:00.266 Rabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım diye, 00:02:00.379 --> 00:02:03.979 bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. 00:02:06.219 --> 00:02:11.398 Cüneyd-i Bağdâdî'nin hayatı hakkında bilgileri geçen haftalarda okuduk. 00:02:13.000 --> 00:02:20.845 Hadis rivayet ettiği de olmuş. Bir hadîs-i şerîf rivâyetini de okuduk. 00:02:21.454 --> 00:02:25.798 Mübarek sözlerine geçtik; onları okumaya devam ediyoruz. 00:02:27.767 --> 00:02:34.958 Müellif merhum Sülemî hazretleri şöyle diyor: 00:02:35.615 --> 00:02:40.357 Semi'tü Ebâ Bekrin Muhammede'bne Abdillahi'bni Şâzâne yekûl; 00:02:41.130 --> 00:02:45.599 semi'tü Ca'ferani'l-Huldiyye yekûl; semi'tü'l-Cüneyde yekûl. 00:02:46.560 --> 00:02:52.542 Cafer el-Huldî Cüneyd'den duymuş. 00:02:54.241 --> 00:03:03.475 Ondan Ebu Bekir Muhammed b. Abdilllah b. Şâzân duymuş. Müellif de anlatmış. 00:03:03.506 --> 00:03:12.104 Müellif de bu Ebû Bekir Muhammed b. Abdillah b. Şâzân duymuş ki 00:03:12.479 --> 00:03:17.212 Cüneyd-i Bağdâdî şöyle buyurmuş, mübarek sözlerinden bir söz: 00:03:17.794 --> 00:03:29.373 Yâ zâkira'z-zâkirîne bimâ bihî zekerûh. Ve yâ bâdie'l-ârifîne bimâ bihî arafûhu. 00:03:30.286 --> 00:03:41.125 Ve yâ muvaffika'l-âbidîne li-sâlihi mâ amilûhü, men ze'llezî yeşfeu indeke illâ bi-iznik? 00:03:41.962 --> 00:03:46.376 Ve men ze'llezî yezkürüke illâ bi-fadlik. 00:03:51.988 --> 00:03:57.589 Yâ zâkira'z-zâkirîne. "Ey zikredenleri zikreden!" 00:04:00.594 --> 00:04:07.456 Biliyorsunuz, Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri bize bildiriyor. 00:04:10.761 --> 00:04:16.851 Fe'zkurûnî ezkürküm. Ve'şkürûlî ve lâ tekfürûn. 00:04:17.429 --> 00:04:25.982 "Siz beni zikredin; o zaman ben de sizi zikrederim." 00:04:26.632 --> 00:04:32.217 İşte bu, zikrin en şerefli tarafı. 00:04:33.163 --> 00:04:42.263 Yani kul Allah'ı zikredince Allah da kulu zikrediyor; daha hayırlı bir şekilde... 00:04:42.744 --> 00:04:54.951 Tabi Allah'ın kulu. Zikri ona çok hayır getirir, çok menfaat sağlar. 00:04:56.123 --> 00:05:06.627 Kul Allah'ı içinden zikrederse Allah da o kulunu kendisi zikreder. 00:05:07.274 --> 00:05:17.299 Kul Allah'ı cemaatte, topluluk içinde zikrederse 00:05:17.746 --> 00:05:25.560 Allah da o kulunu daha hayırlı bir topluluğun içinde zikreder. 00:05:25.953 --> 00:05:28.406 O daha hayırlı topluluk mensupları kimlerdir? 00:05:29.366 --> 00:05:31.296 Allah'ın yakın melekleri. 00:05:31.890 --> 00:05:44.532 Melek-i mukarrebler, Hamele-i arş gibi büyük melekler ve daha hayırlı o meleklere zikreder. 00:05:44.743 --> 00:05:50.882 Nasıl zikreder? Der ki; "Bakın benim kulum beni zikrediyor, görüyor musunuz? 00:05:51.700 --> 00:06:02.500 'Ben yeryüzünde âdemoğlunu yaratacağım.' diye bildirdiğim zaman siz ne demiştiniz?" 00:06:03.131 --> 00:06:07.550 E tec'alü fîhâ men yüfsidü fîhâ ve yesfikü'd-dimâ. 00:06:07.628 --> 00:06:16.175 "Yâ Rabbi! Sen orayı berbat edecek olan ve kanlar dökecek olan bir mahluk mu yaratıyorsun?" 00:06:16.229 --> 00:06:19.797 "Şu insan cinsini mi yaratıyorsun?" demiştiniz ya, bak görün, 00:06:19.962 --> 00:06:30.368 onların içinden ne ârifler ne salihler geldi. Ne mübarek mertebede olanlar var. 00:06:30.431 --> 00:06:34.992 Bak, beni nasıl zikrediyorlar." diye Allah da meleklerine o kulu zikreder. 00:06:36.473 --> 00:06:45.668 Zikrin en büyük şerefi budur. Zikreden, Allah tarafından zikredilmek şerefine mazhar oluyor. 00:06:46.636 --> 00:06:52.728 "Ey zikredenleri zikreden!" demek budur. 00:06:52.423 --> 00:06:56.420 Yâ zâkira'z-zâkirîne bimâ bihî zekerûhu. 00:06:58.592 --> 00:07:06.374 "Onlar Allah'ı nasıl zikrediyorlarsa Allah da onları ona münasip bir şekilde zikreder." 00:07:07.460 --> 00:07:12.509 Allah'ın kulunu zikri, kulun zikrine göredir. 00:07:13.185 --> 00:07:19.124 Samimi ise ihlâslı ise ona göredir; gevşekse zayıfsa ona göredir. 00:07:19.630 --> 00:07:23.268 Tek başına ise ona göredir; kalabalıkta ise ona göredir. 00:07:25.828 --> 00:07:38.199 el-Cezâü min cinsi'l-amel. "Allah kullarına mükâfâtı, yaptıkları işin durumuna göre verir." 00:07:38.355 --> 00:07:39.627 Hepsine aynı vermez. 00:07:39.908 --> 00:07:48.611 Aynı camide, aynı imamın arkasında namaz kılan insanların sevapları farklı olabilir. 00:07:49.136 --> 00:07:56.410 Birisi bir sevap alırken, ötekisi bin sevap alabilir; Peygamber Efendimiz bildiriyor. 00:07:56.572 --> 00:07:58.622 Bu fark nereden meydana geliyor? 00:07:59.537 --> 00:08:06.301 O Allah'a yöneldi; Allah ona mükâfâtını çok veriyor. 00:08:06.746 --> 00:08:12.570 Ötekisi aklını dağıttı, gönlünü başka şeylere taktı; o zaman sevabı az oluyor. 00:08:14.244 --> 00:08:17.221 Mısır'da Kahire'yi ziyarete gittiğim zaman; 00:08:18.479 --> 00:08:21.729 "Falanca camide çok iyi, alim bir hoca var, gidelim." dediler. 00:08:21.881 --> 00:08:33.221 Duasını almak için gittik, tanıştık. Namazı kıldıracak, döndü: 00:08:34.830 --> 00:08:37.736 "Ey cemaat-i müslimîn! Saflarınızı düzgün tutun." dedi. 00:08:37.970 --> 00:08:40.987 Tamam, hocalar bunu hep söylerler. 00:08:41.588 --> 00:08:51.826 Çünkü safların düzgün, düz, müstakim, intizamlı olması, gevşek olmaması, 00:08:52.115 --> 00:08:59.552 namazın tamamındandır, ikamesindendir. Namazın dosdoğru kılınmasının şartlarındandır. 00:08:59.802 --> 00:09:04.726 Saf eğri büğrü oldu mu namazın sevabına tesir eder, düşürür. 00:09:05.351 --> 00:09:11.910 Saf gevşek oldu mu, gevşek insanların arasından şeytanlar girer, dolaşır. 00:09:12.137 --> 00:09:16.649 Şeytanın girdiği, dolaştığı yerde de insanın aklı karışır. 00:09:17.100 --> 00:09:22.896 Camide aklına başka şeyler gelir. "Allah" der, aklına başka şeyler gelir. 00:09:22.896 --> 00:09:24.852 Neden? Şeytanlar dolaşıyor. 00:09:25.969 --> 00:09:32.164 Birisi ihlâs ile ibadet ediyor, sevabı çok olur. 00:09:32.227 --> 00:09:44.571 Ötekinin şuuru yok, bilgisi az, irfanı eksik; sevabı az alır. Herkes kabiliyetine göredir. 00:09:45.351 --> 00:09:56.387 Mükâfat kulun ihlâsına, derinliğine ve duygularının güzelliğine göredir. Bütün ameller öyledir. 00:09:57.793 --> 00:10:06.749 Onun için biz de yapacağımız işleri, ibadetleri, hayrı ve hasenâtı 00:10:08.429 --> 00:10:18.356 kaliteli, vasıflı, seviyeli, güzel yapmaya çok dikkat etmeliyiz. 00:10:18.645 --> 00:10:25.185 Savruk, devrik, kırık, dökük, çökük, göçük olmamalı. 00:10:26.739 --> 00:10:36.621 Özene özene abdest almalı; özene özene, dualarla camiye gelmeliyiz.. 00:10:37.707 --> 00:10:40.906 Kahire'deki o imam döndü, ne dedi? 00:10:40.955 --> 00:10:46.814 "Saflarınızı muntazam tutun. Safları sık yapın, muntazam yapın." Tamam. 00:10:47.251 --> 00:10:55.872 "Yönünüzü Kabe'ye dönüyorsunuz, gönlünüzü de Allah'a döndürün!" dedi. 00:10:56.450 --> 00:11:02.586 O zaman benim tüylerim diken diken oluverdi. O sözünden çok duygulandım, bana çok tesir etti. 00:11:03.172 --> 00:11:07.175 "Yönünüzü Kabe'ye dönüyorsunuz, gönlünüzü de Allah'a döndürün!" 00:11:07.237 --> 00:11:11.154 Allah'ı düşünün, Allah'ın huzurunda olduğunuzu düşünün! 00:11:11.287 --> 00:11:14.176 O şimdi sizi görüyor, siz ona Allahu Ekber diyorsunuz. 00:11:14.582 --> 00:11:18.891 Allahu Ekber; Cenâb-ı Mevlâ'yı tekbir ile selamlamadır. 00:11:19.945 --> 00:11:25.345 Huzuruna selam arz ederek giriyorsunuz, Allahu Ekber diyorsunuz, huzurundasınız. 00:11:25.844 --> 00:11:31.409 Namaza o şuurda girmek lazım, gönlü Mevlâ'ya döndürmek lazım. 00:11:31.526 --> 00:11:35.387 Öyle söyleyince ben şöyle bir ürperdim. 00:11:36.652 --> 00:11:42.405 "Ey zikredenleri zikreden!" Nasıl zikreden? 00:11:42.585 --> 00:11:49.353 Bimâ bihî zekerûhu. "Onlar Allah'ı nasıl zikrediyorlarsa ona uygun olarak öyle zikreden." 00:11:49.752 --> 00:11:53.876 Burada Arapça bilen kardeşlerime bilgi de veriyorum. 00:11:54.892 --> 00:12:04.337 Bildiğim kadar anlatmaya çalışıyorum. Bu bimâ'daki bi'ye, bâ-ı mukâbele derler. 00:12:05.321 --> 00:12:10.227 Mukâbele be'si, "mukâbele manası veren be" demektir. 00:12:10.610 --> 00:12:12.826 İyi anlayacağınız bir misalle anlatayım: 00:12:15.130 --> 00:12:23.195 İnna'llâhe'şterâ mine'l-mü'minîne enfüsehüm ve emvâlehüm bi-enne lehümü'l-cenneh. 00:12:23.823 --> 00:12:28.150 Allah Tevbe suresindeki bu âyet-i kerîmede ne buyuruyor? 00:12:28.116 --> 00:12:33.340 İnna'llâhe'şterâ mine'l-mü'minîne. "Allah müminlerden satın aldı." 00:12:35.954 --> 00:12:41.973 Emvâlehüm ve enfüsehüm. "Mallarını ve canlarını satın aldı." 00:12:44.358 --> 00:12:46.408 Satın almayı teklif ediyor. 00:12:47.166 --> 00:12:55.750 Allah; "Canınızı, malınızı benim yoluma, benim dinime verin; canınızı, malınızı benim rızam yoluna verin." diye müşteri oluyor. 00:12:56.188 --> 00:12:57.503 Ver canını bakalım! 00:12:57.784 --> 00:13:01.181 İnna'llâhe'şterâ mine'l-mü'minîne enfüsehüm ve emvâlehüm bi-enne lehümü'l-cenneh. 00:13:01.525 --> 00:13:05.577 "Canlarını ve mallarını satın aldı." 00:13:05.772 --> 00:13:10.350 Bi-enne lehümü'l-cenneh. "Mukabilinde cenneti vermek üzere." 00:13:10.587 --> 00:13:14.788 Size cennetimi vereceğim; siz de bana canınızı, malınızı verin bakalım! 00:13:15.749 --> 00:13:19.913 Ba'ı mukâbele. "Ben şunun mukabilinde size şunu vereceğim." 00:13:20.242 --> 00:13:28.806 Burada da öyle. Allah zikredenleri, dervişleri, zikir erbâbını, eli tesbihlileri nasıl zikrediyormuş. 00:13:29.630 --> 00:13:36.336 Bimâ bihî zekerûhü. "Onlar Allah'ı nasıl zikrediyorlarsa ona uygun tarzda zikrediyormuş." 00:13:36.901 --> 00:13:40.977 Gafletle zikrediyorlarsa sevapları az; 00:13:41.461 --> 00:13:48.122 irfanla, aşk ile şevk ile gözyaşı ile zikrediyorlarsa ona göre... 00:13:48.497 --> 00:13:53.586 Gözyaşı hakkı içün âşıkların. Bağrı bâşı hakkı içün sadıkların. 00:13:53.632 --> 00:14:01.632 dediği gibi; severek, gözyaşları içinde, titreye titreye, ürpere ürpere, 00:14:01.728 --> 00:14:06.210 tüyleri diken diken ola ola, âyetlerden duygulana duygulana, 00:14:06.138 --> 00:14:15.694 hassas bir şekilde zikrediyorsa ona göre. Nasıl zikrediyorsa ona uygun bir tarzda... 00:14:16.162 --> 00:14:26.685 "Ey zikredenleri zikirlerinin şekline göre; seviyesine, derecesine, vasfına göre zikreden Allah!" 00:14:28.373 --> 00:14:32.843 Ve yâ bâdie'l-ârifîne bimâ bihî arafûhü. 00:14:33.304 --> 00:14:45.323 "Ey ârifleri bildikleri bilgiye göre öne geçiren, yükselten, ilerleten." 00:14:46.240 --> 00:14:51.605 Ârifin mertebesi irfanının miktarına göredir. 00:14:51.859 --> 00:14:56.329 Ne kadar ârif, ne kadar biliyor? Ne derece biliyor? 00:14:56.594 --> 00:15:06.160 İlkokul çocuğu da bir bilgi bilir. İlkokul mezunu da, ortaokul mezunu da, lisedeki de, 00:15:06.360 --> 00:15:11.905 üniversitedeki de, profesör de bir şey bilir. Çok büyük alim de başka bir şey bilir. 00:15:11.944 --> 00:15:15.545 Hepsi biliyor ama bilgileri farklı. 00:15:15.803 --> 00:15:25.554 İrfan da öyle. Âriflerin irfanının seviyesi de; Allah'ı bilmesinin, idrakinin derecesi de farklı. 00:15:25.913 --> 00:15:31.166 "Ârifleri irfanının seviyesine göre öne geçiren Mevlâ!" 00:15:32.628 --> 00:15:37.135 Ve yâ muvaffika'l-âbidîne li-sâlihî mâ amilühû. 00:15:37.573 --> 00:15:45.730 "Ey âbidleri işledikleri sâlih amelleri işlemeye muvaffak kılan Mevlâ!" 00:15:46.472 --> 00:15:55.490 Demek ki âbidlerin de ibadet etmesine kuvveti, kudreti veren yine Allah. 00:15:56.723 --> 00:16:01.776 O kuvveti, kudreti, imkanı lütfetmese o da onu yapamaz. 00:16:03.604 --> 00:16:06.901 Men ze'llezî yeşfeu indeke illâ bi-iznih. 00:16:07.112 --> 00:16:13.948 "Senin yanında, huzurunda, senin iznin olmadan şefaat edebilecek kimmiş?" 00:16:14.123 --> 00:16:16.212 Mümkün mü? Kimse yapamaz. 00:16:17.283 --> 00:16:20.664 Allah'ın izni olmadan kimse kimseye şefaat edemez. 00:16:21.554 --> 00:16:31.620 Allah izin verecek, lütfedecek, teklif edecek; "Hadi kulum, istediklerine şefaat et!" diyecek. 00:16:31.932 --> 00:16:39.645 O zaman şefaat eder. Allah'ın izni olmadan kim şefaat edebilir? Şefaat haktır. 00:16:40.471 --> 00:16:43.215 Kur'ân-ı Kerîm'de vardır, hadîs-i şerîf de vardır. 00:16:43.777 --> 00:16:46.803 Maalesef piyasada inkârcıları da vardır, 00:16:47.186 --> 00:16:51.986 "Dindarım." diyen insanların içinde de "Şefaat yoktur." diyenler vardır. 00:16:52.284 --> 00:16:57.330 Bu âyetlere, bu hadislere rağmen şefaati inkar edenler de vardır ama 00:16:57.541 --> 00:17:06.412 işin hakikati Allah bazı kullarına şefaat şerefini ihsân etmiştir, edecektir. 00:17:06.711 --> 00:17:13.167 Başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şefaati olacak. 00:17:13.944 --> 00:17:20.600 Şefâati li-ehli'l-kebâiri min ümmetî. "Ümmetimin günahkârlarına şefaat edecek." 00:17:20.560 --> 00:17:22.939 Kim günahsız burada? Hepimiz günahkârız. 00:17:23.369 --> 00:17:30.225 Hepimiz az çok, büyük küçük, hatalı, kusurlu, günahlı kullarız. 00:17:30.740 --> 00:17:36.598 Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz günahkâr kullara şefaat edecek; 00:17:36.630 --> 00:17:40.102 "Yâ Rabbi! Bu kulunu bağışlayıver." diyecek, şefaat edecek 00:17:41.759 --> 00:17:48.944 hem de müteaddit mevkilerde, mütaaddit defalar şefaat edecek. 00:17:49.123 --> 00:18:03.400 Peygamberler şefaat edecek. Öbür Peygamberler, şehitler, alimler şefaat edecek. 00:18:05.437 --> 00:18:13.452 Demek ki şefaat müsaadesi, şerefi ihsân edilmiş insanlar vardır; olacak. 00:18:13.788 --> 00:18:18.574 Ama bunların hepsi Allah'ın izni ile şefaat edecekler. 00:18:18.926 --> 00:18:23.480 "Senin iznin olmadan şefaat edebilecek kimmiş?" diyor. 00:18:24.480 --> 00:18:27.914 "Kimmiş?" diye sormak, "Kimse edemez." demek. 00:18:28.297 --> 00:18:38.402 Bu çeşit soruya istifhâm-ı inkârî derler veya istifhâm-ı istinkârî derler. 00:18:38.591 --> 00:18:43.488 Soruyor ama "olmayacak" mânasına olmayacağını belirtmek için soruyor. 00:18:44.641 --> 00:18:46.465 "Sen bunu yapacağını mı sanıyorsun?" 00:18:46.887 --> 00:18:51.774 Yani "Yapamazsın; Allah'ın izni olmadan şefaat edebilecek olan kimmiş?" demek. 00:18:51.844 --> 00:18:53.339 "Kimse edemez." demek. 00:18:53.659 --> 00:18:59.310 Bu çeşit sorulara istifhâm-ı inkârî derler, "inkar mânası ifade eden sorular." 00:18:59.513 --> 00:19:06.600 Tabi böyle soru şekli de olunca inkar daha tesirli olur; karşı tarafı sarsar, sallar. 00:19:07.327 --> 00:19:10.538 "Sen ne sanıyorsun, bunu yapacağını mı sanıyorsun?" 00:19:10.687 --> 00:19:16.400 Karşı tarafı düşündürür, tesirlidir, beliğ bir ifadedir. 00:19:16.196 --> 00:19:22.493 Ve men ze'llezî yeşkürüke illâ bi-fadlike. "Kimmiş senin fazl u keremin olmadan seni zikreden?" 00:19:23.884 --> 00:19:27.409 Yani "Senin fazlın olmasa kimse seni zikredemez." 00:19:27.854 --> 00:19:31.890 "Zâkirim" diyenler de, dervişler de zikredemez. 00:19:32.183 --> 00:19:36.356 Sen lütfediyorsun, müsaade ediyorsun da o ondan zikrediyor; 00:19:36.512 --> 00:19:42.826 fazl u kereminle imkan bahşediyorsun da ondan seni zikrediyor. 00:19:44.255 --> 00:19:46.270 Aziz ve muhterem kardeşlerim! 00:19:46.481 --> 00:19:57.119 Onun için bunu kafanıza, gönlünüze, defterinize yazın ki bir insan Allah'ı zikretmiyorsa 00:19:57.728 --> 00:20:02.535 Allah müsaade etmiyor da o yüzden o şereften mahrum, bunu bilin. 00:20:03.670 --> 00:20:09.694 Bir insan camiye gelmiyorsa Allah onu evine kabul etmiyor da ondan gelmiyor, bunu bilin. 00:20:10.556 --> 00:20:18.530 Bir insan imana, İslâm'a gelmemişse Allah onu sevmiyor da iman şerefini ondan vermiyor, bunu bilin. 00:20:18.367 --> 00:20:23.600 Ve lev şâe rabbüke le âmene men fi'l-ardı küllühüm cemîâ. 00:20:23.933 --> 00:20:26.610 Ne kadar mühim bir âyet-i kerîme! 00:20:26.828 --> 00:20:30.190 Ve lev şâe rabbüke. "Rabbin isteseydi." 00:20:30.346 --> 00:20:33.619 Le âmene. "Muhakkak iman ederdi." 00:20:33.876 --> 00:20:37.750 Men fi'l-ardı. "Yeryüzünde ne kadar insan varsa; 00:20:37.763 --> 00:20:43.205 insanlar, cinler, imana muhatap olan yaratıkların hepsi" 00:20:43.264 --> 00:20:49.390 Le âmene. "Mutlaka iman ederlerdi." Küllühüm. "Hepsi birden." Cemîâ. "Toptan." 00:20:49.905 --> 00:20:55.956 "Hiç istisnası olmadan hepsi iman ederdi." Hepsine o şerefi vermiyor. 00:20:56.683 --> 00:20:59.790 Neden? Edepsiz, günahkâr da ondan. 00:20:59.204 --> 00:21:04.874 Sen sevildiğini bil, sen mü'min olduğun için sevildiğini bil. 00:21:05.667 --> 00:21:12.190 Sen zikredebiliyorsan Allah'ın sana zikir müsaadesi verdiğinden zikredebildiğini bil. 00:21:12.709 --> 00:21:16.756 Allah'a daha sevgi ile ibadet et, O'na teşekkür et. 00:21:17.233 --> 00:21:23.691 "Seni zikretmeye beni muvaffak kıldın yâ Rabbi, çok şükür yâ Rabbi!" diye ona şükret. 00:21:24.148 --> 00:21:30.570 Çünkü başkaları zikredemiyor, canı sıkılıyor, patlayacak gibi oluyor, camiye giremiyor. 00:21:31.815 --> 00:21:36.977 Mevlâna Celâleddin Rûmî kaddesallahu sırrahü'l-azîz Mesnevî'sinde bir hikaye anlatmış. 00:21:37.868 --> 00:21:40.265 -İnşallah niyetimiz var; 00:21:40.656 --> 00:21:49.988 Allah nasip ederse bir yerde Mesnevî derslerine de başlarız. "Âmin" deyin. Allah muvaffak etsin inşaallah. 00:21:50.227 --> 00:21:56.900 Çünkü bize vazife oluyor.- Bir hikaye anlatıyor: 00:21:57.589 --> 00:22:04.667 Bir zengin varmış. Bir de onun para ile satın aldığı kölesi varmış. 00:22:05.849 --> 00:22:13.724 Zengin maalesef ibadetten, taatten uzak. 00:22:16.418 --> 00:22:23.610 Köle de şâyân-ı hayret ki çok dindar, çok ârif, âşık-ı sâdık bir insan. 00:22:24.165 --> 00:22:27.293 Allah Allah, neden böyle oluyor? 00:22:28.670 --> 00:22:33.758 Çünkü Kellâ inne'l-insâne le yetğâ en raâhü'stağnâ. 00:22:34.124 --> 00:22:39.752 "İnsanoğlu kendisini müstağnî gördü mü, zengin gördü mü, parası pulu oldu mu 00:22:40.275 --> 00:22:44.137 Allah'ı çok anmaz, unutuverir." 00:22:44.206 --> 00:22:51.333 Fakir oldu mu, muhtaç oldu mu, imtihana girecek mi Allah'ı anar. 00:22:51.763 --> 00:23:01.259 Talebe o zaman nasıl dua eder, tesbihler çeker; "Hocam, bizi duadan unutmayın." der. 00:23:02.623 --> 00:23:06.294 İhtiyaç bitti mi kesilir. 00:23:06.707 --> 00:23:12.423 Gemi denizde dalgaya tutuldu mu, -dalgaya bir giriyor, bir çıkıyor; 00:23:12.712 --> 00:23:18.946 bir öyle sallanıyor, bir böyle sallanıyor; ha battı, ha batacak- 00:23:19.395 --> 00:23:28.930 o zaman herkes bıdır bıdır, bıdır bıdır dua ediyor, bakarsın herkes zikrediyor. 00:23:28.399 --> 00:23:33.374 Ben gördüm; bizim burada Kadıköy vapurunda lodos olduğu zaman 00:23:33.468 --> 00:23:38.964 -siz de köprüden Kadıköy vapuruna binin- ama azılı bir lodos olacak, 00:23:39.890 --> 00:23:44.624 geminin bir burnu girecek, bir arkası girecek, bir görün bakın; 00:23:45.100 --> 00:23:49.510 o zaman bütün Kadıköy ahalisi dindardır, herkes dindardır. 00:23:49.537 --> 00:23:52.291 Bıdır, bıdır, bıdır herkesin dudakları kıpırdar; 00:23:52.323 --> 00:23:58.105 açık saçıklar, kapalılar, boyalılar, hepsi dua eder. Neden? 00:23:58.519 --> 00:24:03.433 Can korkusu. Can pazarı var. "Gemi batarsa boğulacak." diye Allah'a dua ediyor. 00:24:03.987 --> 00:24:09.730 Fe lemmâ neccâküm ile'l berri a'raftüm. 00:24:09.768 --> 00:24:17.130 Sizi fırsatçılar sizi. Karaya çıkınca yüz çevirirsiniz ha! "Karaya çıktı mı unutursun!" 00:24:17.927 --> 00:24:21.601 Denizdeyken, gemi sallanırken; "Yâ Rabbi! Sana kurban keseceğim; 00:24:21.632 --> 00:24:27.429 sen beni buradan kurtar da, yaşayayım da, selâmetle karaya çıkayım da, adağım olsun da…" bilmem ne. 00:24:27.687 --> 00:24:28.859 Ama dışarı çıkınca unutur. 00:24:30.700 --> 00:24:33.427 Müstağnî oldu mu, zengin oldu mu Allah'ı unutur; 00:24:33.544 --> 00:24:37.745 ihtiyacı oldu mu Allah'a tazarru ve niyazı çok olur. Bunlar doğru değil! 00:24:38.292 --> 00:24:39.292 Hangisi doğru? 00:24:40.201 --> 00:24:47.734 Her ne halde olursa olsun Rabbine kulluk vazifesini güzelce yapmak doğru. 00:24:48.228 --> 00:24:52.385 Zengin de olsa fakir de olsa, Allah mal verse de vermese de, 00:24:52.737 --> 00:24:59.497 sıhhat verse de vermese de, sevinç verse de vermese de, iyi günde de kötü günde de, 00:24:59.575 --> 00:25:02.482 hastalıklı halinde de sıhhatli halinde de, 00:25:02.888 --> 00:25:07.566 darlıkta da genişlikte de her zaman Allah'a güzel kulluk etmek lazım. 00:25:07.699 --> 00:25:11.159 Âşıklığın, sâdıklığın şanı budur. 00:25:12.890 --> 00:25:20.729 Ötekisi sadakatsizlik alâmetidir, alçak tabiatlılık alâmetidir, seviyesizlik alâmetidir. 00:25:21.654 --> 00:25:28.541 Er kişi, mert kişi, sâdık kişi, âşık kişi, her zaman Mevlâ'sına güzel ibadet eder. 00:25:35.822 --> 00:25:44.332 Zikri de yaptıran, ibadeti de yaptıran, yapmaya muvaffak eden Allah'tır. 00:25:44.954 --> 00:25:54.106 Mesnevî'de anlatılan hikayede o zengin ve kölesi yolda gidiyorlarken ezan okunmuş. 00:25:55.411 --> 00:25:57.427 Köle, efendisine bakmış: 00:25:59.309 --> 00:26:02.499 "Efendim, müsaade ederseniz camiye gideyim." demiş. 00:26:02.773 --> 00:26:10.936 Köle bu, esir. Ötekisi de patron, efendi ama o zamankiler şimdiki patronlardan daha cadaloz, 00:26:11.177 --> 00:26:15.944 dediği dedik; kölenin hâli daha fena, hürriyeti yok. 00:26:16.675 --> 00:26:20.464 Şimdikiler patronuna kızarsa işten çıkar, işi bırakır: 00:26:20.737 --> 00:26:26.475 "Allah Allah! Başka iş mi yok, gider başka dükkânda, başka patronla çalışırım." diyebilir. 00:26:26.561 --> 00:26:33.785 O zaman durum biraz daha kötü; adam esir. "Peki git bakalım!" demiş. 00:26:35.107 --> 00:26:42.910 Mübarek esir içeri girmiş, namazı kılmış, duaları yapmış, tesbihleri çekiyor vesaire… 00:26:43.331 --> 00:26:48.163 Ötekisi de dışarıda bir o tarafa bir bu tarafa gidiyor, eli arkasında, göbeği önünde; 00:26:48.257 --> 00:26:55.870 -tabi hep göbek öndedir de biraz şişkin olarak.- Bir öyle bir böyle gidiyor; sıkılmış. 00:26:55.913 --> 00:27:00.473 "Yahu, bu adam da içeri girdi, bir türlü çıkmıyor." Kapıya gelmiş: 00:27:00.505 --> 00:27:07.590 "Hey ya falanca! Niye hala dışarıya çıkmıyorsun? 00:27:07.591 --> 00:27:12.307 Bir izin istedin, izin verdik, içeri girdin. Niye dışarı çıkmıyorsun?" demiş. 00:27:13.167 --> 00:27:15.900 O da içeriden cevap vermiş: 00:27:16.668 --> 00:27:20.670 "Seni içeri sokmayan, beni de dışarı bırakmıyor." demiş. 00:27:20.521 --> 00:27:25.330 Doğrudur. Onu içeri sokmuyor, nasibi yok. 00:27:25.840 --> 00:27:31.484 Bu da nasipli; "Sevap kazanayım." diye bunun da canı dışarı çıkmak istemiyor. Neden? 00:27:32.210 --> 00:27:37.539 Mü'min camide, suda balık gibidir; keyifli olur. 00:27:37.965 --> 00:27:43.314 Suyun içinde balık keyifli keyifli dolaşır. Akvaryumda, denizde görüyorsunuz. 00:27:43.492 --> 00:27:48.673 Balık suda keyiflidir; sudan çıkınca çırpınır. 00:27:49.603 --> 00:27:55.498 Mü'min camide suda balık gibidir. Rahat; işte onun yaşayacağı yer. 00:27:55.886 --> 00:27:57.701 Bak ne güzel ibadet yeri, elhamdülillah! 00:27:58.209 --> 00:28:07.566 Mü'min camiden memnundur; suda balık gibidir. Münafık ise camide, kafeste kuş gibidir. 00:28:08.257 --> 00:28:15.130 Kafesteki kuş oraya buraya uçmak ister; kapısı açıksa pır dışarıya kaçar. 00:28:15.340 --> 00:28:19.358 Münafık da içeride durmak istemez, hemen kaçmak ister. 00:28:23.312 --> 00:28:26.510 "Seni içeri sokmayan beni de dışarı bırakmıyor." demiş. 00:28:26.332 --> 00:28:30.814 Mevlâ'sı onun gönlüne neler ihsan ediyor; 00:28:31.112 --> 00:28:37.280 ibadet ederken ne zevkler duyuyor, kendine ne tecellîler oluyorsa oluyor; 00:28:37.700 --> 00:28:39.303 o zevkten dışarıya çıkamıyor. 00:28:39.334 --> 00:28:41.681 "Biraz daha durayım. Biraz daha durayım." diyor. 00:28:41.947 --> 00:28:45.900 O da dışarıda gezinmekten bıkmış; "Hey, dışarı çık!" diyor. 00:28:45.256 --> 00:28:49.243 O içeri girmiyor. Sen de gir; namazını kıl, tesbihini çek. 00:28:49.516 --> 00:28:55.485 Onu içeri sokmuyor çünkü Allah nasip etmiyor; işin aslı o. 00:28:56.156 --> 00:29:02.970 Sana İslâm'ı nasip etmiş, çok şükür, elhamdülillah alâ nimet'il-İslâm. 00:29:02.597 --> 00:29:10.369 Sana itaati, ibadeti nasip etmiş, elhamdülillah ki yapabiliyorsun. Ötekisi yapamıyor. 00:29:10.447 --> 00:29:13.721 Demek ki bir kabahati var, cezası var da ondan yapamıyor. 00:29:14.151 --> 00:29:22.220 Hatta denenmiştir. Mesela iyi bir insan, beş vakit namazına devam eden bir insan, 00:29:23.197 --> 00:29:31.580 sabahleyin uyanamaz, camiye gelemez. Camiyi kaçırdı. Neden kaçırdı? 00:29:32.320 --> 00:29:38.596 Akşam nereye gitti, ne iş yaptı, kiminle neler konuştu, dikkat etsin. 00:29:39.903 --> 00:29:46.470 Bir edepsiz, yakışıksız söz söylemiştir, Allah'ın hoşuna gitmemiştir: 00:29:46.845 --> 00:29:47.845 "Ya öyle mi? 00:29:47.946 --> 00:29:54.202 Ben de seni sabahleyin huzuruma çağırmıyorum, huzuruma almıyorum!" deyiverir Allah. 00:29:54.530 --> 00:29:57.599 Onun için edebe riayet etmek lazım. Bu böyledir. 00:29:57.849 --> 00:30:00.381 Sen de dikkat edersen bunun böyle olduğunu anlarsın. 00:30:00.502 --> 00:30:02.721 Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri de öyle söylüyor. 00:30:03.227 --> 00:30:04.735 Aziz ve muhterem kardeşlerim! 00:30:05.895 --> 00:30:12.291 Tabi bu bilgiler, yüksek ihtisas bilgileri. 00:30:12.564 --> 00:30:16.484 Cüneyd-i Bağdâdî büyük alim, evliyâullahın büyüklerinden, 00:30:16.510 --> 00:30:20.886 ârif kimse, ince şeylerden yani derin konulardan bahsediyor. 00:30:21.540 --> 00:30:26.359 Semi'tü, Muhammede'bne'l-Hasani'l-Bağdâdiyye yekûl: 00:30:26.719 --> 00:30:35.500 Semi'tü'l-Cüneyd. "Müellif, Muhammed b. Hasan el-Bağdâdî'den duymuş. 00:30:35.272 --> 00:30:41.910 O râvi Cüneyd-i Bağdâdî'nin şöyle dediğini naklediyormuş: 00:30:41.718 --> 00:30:53.727 Ve süile meni'l-ârif. "Cüneyd-i Bağdâdî'ye 'Ârif kime denir?' diye soruldu." 00:30:55.486 --> 00:30:59.281 Yekûl. "Cüneyd-i Bağdâdî de şöyle buyurmuş:" 00:30:59.852 --> 00:31:06.319 Men nataka an sırrike ve ente sâkit. 00:31:06.936 --> 00:31:15.680 "Sen sustuğun halde senin kalbinin derinliğinin meselelerini sana cevap olarak söyleyendir." 00:31:16.164 --> 00:31:24.529 "Ârif odur ki gönlünden geçeni bilip de gönlünün sualini cevaplandırır." demiş oluyor. 00:31:25.203 --> 00:31:27.740 Ârifi öyle tarif etmiş oluyor. 00:31:27.533 --> 00:31:28.696 Muhterem kardeşlerim! 00:31:28.878 --> 00:31:35.338 Kelimeleri biraz izah edelim. Arefe Arapça'da "bilmek" demektir. 00:31:36.107 --> 00:31:42.323 Ârif "bilen" demek. Mârifet de yine "bilmek" demek. 00:31:42.711 --> 00:31:51.924 Ona Mastar-i mîmî derler. İrfan da "bilmek" demektir. İrfan, mârifet, "bilmek" demek. 00:31:52.658 --> 00:32:00.976 Bilene de "ârif" derler ama tasavvufta âriflik bir mertebedir. 00:32:01.817 --> 00:32:12.826 Tasavvufta mertebeler vardır. Mü'min insan ibadetlerini yapıyor işte, Allah kabul etsin. 00:32:12.853 --> 00:32:19.399 Namazını kılıyor, orucunu tutuyor, buna âbid derler; ibadet ediyor, o seviyede. 00:32:19.709 --> 00:32:33.584 İbadetleri yapıyor, âbid. Bu, şeriati uygulamaya çalışan insan. 00:32:33.951 --> 00:32:44.393 İkincisi; meseleleri anlamakta biraz derinleşmiş, dünyanın faniliğini, 00:32:45.432 --> 00:32:54.409 âhiretin kazanılması gerektiğini anlamış, dünyayı boş veriyor, dünyaya meyletmiyor, 00:32:54.589 --> 00:33:00.660 dünyaya gönül bağlamıyor, âhireti istiyor, âhiret aşkı ve şevki var. 00:33:01.210 --> 00:33:09.160 Buna da zâhid yani "zühd sahibi" derler, âbidden biraz daha üstün. 00:33:09.126 --> 00:33:11.937 Âbid sadece ibadetlerini yapıyor; 00:33:12.230 --> 00:33:20.460 zâhid artık âhireti de istiyor, dünya menfaatlerine de pek aldırmıyor. 00:33:20.884 --> 00:33:25.259 "Sana para verelim de şöyle yap." "Paran senin olsun, ben onu istemiyorum." diyebiliyor. 00:33:25.564 --> 00:33:28.745 "Şöyle yapmazsan mevki makam vermeyiz." 00:33:29.128 --> 00:33:34.985 "Yapmazsan yapma, Allah Allah! İstersen yap istersen yapma, benim mevkide makamda gözüm yok ki." 00:33:35.985 --> 00:33:42.665 Hani ârifin birisi bir kenara oturmuş, vezirin birisi de gelmiş. 00:33:44.291 --> 00:33:47.233 O hiç istifini bozmuyor, öyle oturuyor. 00:33:47.991 --> 00:33:56.828 Vezir bakmış; "Allah Allah! Bu ayağa kalkmadı, selam çakmadı, eğilmedi." Sinirlenmiş. 00:33:58.410 --> 00:34:04.728 "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" demiş. Yani "Niçin kalkmıyorsun?" demek istemiş. 00:34:06.931 --> 00:34:16.925 "Yok bilmiyorum." "Ben vezirim yahu!" demiş. "Peki, sonra ne olacaksın?" 00:34:18.557 --> 00:34:26.106 "Padişahımız müsaade ederse daha da ilerlerim, belki sadrazam olurum." 00:34:27.909 --> 00:34:29.649 "Sonra ne olacaksın?" 00:34:32.564 --> 00:34:39.524 İşte böyle "Sonra ne olacaksın, sonra ne olacaksın?" diye bir kaç kez soruyor. 00:34:39.915 --> 00:34:42.898 En son; "Hiç" diyor. Oradan ötesi yok. 00:34:43.700 --> 00:34:45.966 "Padişah olacağım." diyemez ki padişah kafasını keser. 00:34:46.388 --> 00:34:53.155 "Ben şimdiden hiçim!" demiş. 00:34:53.281 --> 00:34:58.628 Senin bir şeyler, bir şeyler geçtikten sonra varacağın o noktaya ben şimdiden gelmişim. 00:34:58.800 --> 00:35:01.791 Ben senden yükseğim." demiş. Sırtını yine dayamış. 00:35:01.901 --> 00:35:07.513 Evet, yani zâhid dünyaya aldırmıyor, vezire aldırmıyor. 00:35:08.158 --> 00:35:14.398 "Para vermem!" "Vermezsen verme!" "Seni yükseltmem!" "Yükseltmezsen yükseltme! Ne yapalım?" 00:35:15.300 --> 00:35:19.641 Dinini satmıyor, âhireti tercih ediyor. 00:35:21.785 --> 00:35:25.106 Şimdi bu devirde bu devrin insanına; 00:35:25.325 --> 00:35:30.761 sizin, bizim tanıdığımız çevremizden insanlara, günahkârlara sorun; 00:35:30.800 --> 00:35:34.162 "Bunu neden yapıyor?" Bir menfaatten yapıyor. 00:35:34.834 --> 00:35:39.432 "Yahu bu adam, iyi adam. Niye susuyor?" "Kendine bir zarar gelmesin." diye. 00:35:39.870 --> 00:35:44.979 "Bu adam iyi adam, niye şunu yapmıyor?" "Yükselemem." diye korkuyor da ondan. 00:35:45.604 --> 00:35:49.529 "Bu adam iyi adam, hoş adam, ama niye camiye gelmiyor?" 00:35:49.897 --> 00:35:53.971 "Şöyle olur, böyle olur, işinden atılır." diye. 00:35:54.322 --> 00:36:01.215 Öyle patronlar var ki bugün, işçisine; "Camiye gidersen seni işten atarım!" diyor; o da korkuyor. 00:36:02.856 --> 00:36:09.619 Öyle müesseseler var ki resmî veya özel adam dindarlığını saklıyor. 00:36:09.877 --> 00:36:12.956 Dindar olduğunu söylese işinden atılacak. 00:36:13.636 --> 00:36:16.833 Zâhid ne yapar? Dünyaya aldırmaz. 00:36:16.919 --> 00:36:20.861 "Vermezsen verme, ne olursa olsun! Ben bildiğim yolda giderim." der. 00:36:21.275 --> 00:36:27.219 Bu daha üstün. Dünya menfaati, dünya sevgisi yolunu çelemiyor. 00:36:27.391 --> 00:36:32.431 "Bu tarikat erbabıdır." demişler. Bu tarikatı da biliyor, uygulamaya çalışıyor. 00:36:33.143 --> 00:36:41.146 Üçüncü, daha yüksek seviyedeki ârif. Ârif "bilen" demek, ama neyi biliyor? 00:36:41.937 --> 00:36:45.639 Mârifetullahı biliyor, Allah bilgisini biliyor. 00:36:46.410 --> 00:36:56.325 Herkes bir şey biliyor ama ârif, Allah bilgisini biliyor, Allah'ı biliyor; bu daha yüksek. 00:36:58.955 --> 00:37:04.780 Zâhid, âbidden yüksek. Ârif zâhidden yüksek. 00:37:04.414 --> 00:37:08.701 Çünkü Allah'ı tanımış, Allah ile tanışmış, elhamdülillah! 00:37:09.881 --> 00:37:13.597 Bundan da yükseği var mı? Var. Bundan da yükseği âşık. 00:37:15.573 --> 00:37:22.912 İnsan bildi mi Allah'a yakınlığı, bilgisi, tanıması arttıkça aşkı, muhabbeti artar. 00:37:23.293 --> 00:37:30.924 O zaman âşık olur; Yunus Emre gibi, Mevlâna Celâleddin-i Rûmî hazretleri gibi olur, 00:37:31.549 --> 00:37:37.510 diğer büyük evliyâullah gibi olur. Her tarafını Allah sevgisi kaplar, 00:37:38.363 --> 00:37:41.682 hiç kimseden korkmaz, her işi Allah rızası için yapar. 00:37:42.170 --> 00:37:45.359 Bunlar önemli sıralamalar... 00:37:45.648 --> 00:37:50.958 "Ârif kimdir?" diye sormuşlar. "O da keramet ehlidir." demek istiyor. 00:37:51.870 --> 00:37:55.653 "Sen sormadan gönlündekinin cevabını veren, 00:37:56.302 --> 00:38:06.772 senin kalbinin derinliklerindeki meseleleri sen sustuğun halde sana anlatan" demek. 00:38:07.770 --> 00:38:09.958 Hayatımızdan misal verelim. 00:38:12.192 --> 00:38:16.150 Ankara'dan Kastamonu'ya gidiyoruz. Yanımızda bir hâkim var. 00:38:16.690 --> 00:38:26.860 Temyiz mahkemesi hâkimi. Bir diyanet müfettişi, bir ziraat mühendisi, bir müftü var. 00:38:27.710 --> 00:38:34.159 Bir de ben kardeşiniz varım. Beş kişi Kastamonu'ya gidiyoruz. Arabayı kullanan arkadaş dedi ki; 00:38:34.221 --> 00:38:39.886 "Ilgaz'da Ahmet Efendi var. Mübarek bir zâttır, babamın da dostudur, 00:38:40.354 --> 00:38:48.167 meşâyih-ı kirâmdandır, tarikat şeyhidir; ona da uğrayalım." dedi. 00:38:48.659 --> 00:38:51.257 "İyi olur, elini öperiz, duasını alırız." dedik. 00:38:52.300 --> 00:38:57.634 Ilgaz'a uğradık ama Ankara'dan Ilgaz'a gelinceye kadar da 00:38:58.392 --> 00:39:04.470 otomobilde çeşitli mevzuları, meseleleri konuştuk. 00:39:06.512 --> 00:39:13.222 Ahmet Efendi merhuma uğradık, elini öptük, bizi çok tatlı karşıladı, 00:39:13.340 --> 00:39:18.794 çok güzel, güleç yüzle karşıladı, çok iltifat buyurdu. Rahmetli; 00:39:20.600 --> 00:39:24.829 "Yemek yemeden bırakmam." dedi. "Zahmet buyurmayın." dedik. "Yok" dedi. 00:39:24.900 --> 00:39:33.748 Sofra kurdu. Tatlı tatlı, güleç yüzle biz Ankara'dan Ilgaz'a gelinceye kadar 00:39:34.910 --> 00:39:45.997 otomobilde neler konuştuysak bir bir o meseleler hakkında söz söyledi. Bir bir hepsini söyledi. 00:39:46.467 --> 00:39:54.694 Başka bir misal: Necip Fazıl'ın intisap ettiği şeyh, Abdülhakim Efendi rahmetli, cennet mekan, 00:39:55.530 --> 00:40:03.637 Allah cümlesine rahmet eylesin. Beyazıt camiinde vaaz verirmiş. 00:40:04.852 --> 00:40:11.694 Böyle benim gibi bir kitap takip edermiş; kaldıkları yerden ertesi hafta devam ederlermiş. 00:40:13.118 --> 00:40:14.942 Üç kişi demişler ki; 00:40:15.684 --> 00:40:28.764 "Şu Abdülhakim Efendi'ye evliyâ diyorlar; eğer evliyâ ise bizim üç sorumuzu cevaplandırsın." 00:40:28.780 --> 00:40:37.953 Üç meselede üç soru düşünmüşler, birbirlerine söylemişler. Şu, şu, şu meseleler. 00:40:38.890 --> 00:40:45.516 Beraberce gitmişler. Hocaefendi derse oturmuş, kitabı açmış: 00:40:46.715 --> 00:40:51.594 "Ey cemaat-i müslimîn!" demiş. "Geçen hafta falanca yere kadar okumuştuk. 00:40:52.375 --> 00:40:58.781 Bu hafta da şuradan başlamamız lazım ama önce üç sorunun cevabını vereyim." demiş. 00:40:59.135 --> 00:41:02.551 Tek tek, üç sorunun cevabını söylemiş, öyle başlamış. 00:41:03.231 --> 00:41:05.150 Cüneyd-i Bağdâdî Efendimiz ne diyor? 00:41:05.619 --> 00:41:06.455 Ârif kimdir? 00:41:06.900 --> 00:41:09.386 Ârif; "senin sırrını 00:41:09.612 --> 00:41:20.590 –sır; kalbin derinliği, aşağı derin mertebesi demek- senin kalbinin, gönlünün içini sen konuşmadan 00:41:20.927 --> 00:41:23.464 sana söyleyen" demek. Ârif odur. 00:41:23.855 --> 00:41:24.855 Neden? 00:41:25.261 --> 00:41:35.267 Geçen hafta Peygamber Efendimiz'in Cüneyd-i Bağdâdî'nin rivayet ettiği bir hadisini okuduk. 00:41:35.485 --> 00:41:41.785 Peygamber Efendimiz ne buyuruyordu? "Müminin ferâsetinden korkun; o Allah'ın nuru ile bakar." 00:41:43.676 --> 00:41:46.891 "Allah bir kulunu sevdi mi onun gören gözü, 00:41:47.430 --> 00:41:53.222 söyleyen dili, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olur." 00:41:53.276 --> 00:41:54.845 Her şeyi olağanüstü olur. 00:41:55.376 --> 00:42:02.827 O zaman Hz. Ömer'in yaptığı gibi minberden Medine'den İran'a talimat verir. 00:42:04.664 --> 00:42:12.985 Hz. Osman'ın yaptığı gibi gelen insanın gözünden yolda gelirken nereye baktığını söyler. 00:42:13.731 --> 00:42:22.155 Bir zât Hz. Osman'ı ziyarete geliyor. "Ben senin gözünde zina izleri görüyorum." demiş. 00:42:23.450 --> 00:42:31.802 "Selamünaleyküm, yâ emîre'l-mü'minîn!" Halife Hz. Osman şöyle bir bakıyor; 00:42:32.210 --> 00:42:39.914 "Aleykümselam, ama ben senin gözünde günah alâmetleri görüyorum, 00:42:40.390 --> 00:42:44.611 zina alâmetleri görüyorum." diyor. Sarsılıyor. 00:42:45.298 --> 00:42:48.394 Diyor ki; "Peygamberlik kesilmedi mi yâ emîrel-mü'minîn?" 00:42:49.110 --> 00:42:58.166 Kesildi ama Peygamber Efendimiz'in mucizeleri vardı. Sahabenin, evliyâullahın kerâmetleri vardır. 00:42:58.948 --> 00:43:04.910 Hz. Osman yolda gelirken harama baktığını gözünden fark ediyor. 00:43:05.457 --> 00:43:07.260 Göze ne oluyor ki fark ediyor? 00:43:07.713 --> 00:43:17.272 Evliyâ olduğundan Allah onu anlattırıyor işte. Bunlar olmuş hâdiseler, sağlam hâdiseler. 00:43:17.343 --> 00:43:21.225 Böyle şeyler oluyor. Olduğunu biz de gördük. 00:43:21.366 --> 00:43:30.981 Mehmed Zâhid (Kotku) hocamızdan her gün bir çok keramet görürdük. Her dakikası kerametti. 00:43:32.281 --> 00:43:36.332 Arkasından gelen insana dönerdi; "Öyle şey olur mu?" derdi. 00:43:36.691 --> 00:43:45.199 O arkadan gelirken bir şey düşünüyor, cevabını verirdi. Odasından caminin avlusu görünürdü. 00:43:47.118 --> 00:43:53.790 Caminin avlusuna gelmiş birkaç kişi oturmuş, kendi aralarında konuşuyorlarmış: 00:43:53.884 --> 00:43:58.473 "Şimdi Hoca'nın yanına gireriz, elini öperiz, duasını alırız, intisap ederiz. 00:43:58.856 --> 00:44:04.409 Bizim de mevkimiz, makamımız, ilmimiz var. Hoca bize vazife verir." diyorlarmış. 00:44:04.833 --> 00:44:13.629 Üçü şadırvanda konuşuyorlarmış. Hocamız onlara evinden hizmetlisini göndermiş; 00:44:14.144 --> 00:44:18.582 "O şadırvanın orada oturanlar boşuna beklemesinler, içeri kabul buyrulmayacaklar!" 00:44:18.755 --> 00:44:26.487 O kendi kendilerine; "İçeri girelim de şöyle yaparız, böyle yaparız." diyerek niyetlenenlere; 00:44:26.612 --> 00:44:31.854 "Onlar boşuna heveslenmesinler, gitsinler, içeri kabul olunmayacaklar." diye haber göndermiş. 00:44:32.450 --> 00:44:39.134 Neden? Allah bildirince öyle olur. İnsan ârif oldu mu öyle olur. 00:44:39.262 --> 00:44:43.350 Semi'tü Muhammede'bni Abdillahi'r-Râziyye yekûl; 00:44:44.270 --> 00:44:50.644 Semi'tü Ebâ Muhammedini'l-Cerîriyye yekûl; Semi'tü'l-Cüneyd yekûl. 00:44:52.259 --> 00:44:57.180 "Cüneyd-i Bağdâdî'den Ebû Muhammed el-Cerîrî duymuş; 00:44:57.891 --> 00:45:04.569 ondan da Muhammed b. Abdullah er-Râzî duymuş, müellife söylemiş. 00:45:04.608 --> 00:45:06.280 Cüneyd hazretleri şöyle buyurmuş:" 00:45:06.585 --> 00:45:11.790 Râzî sözünü duyarsınız; onun hakkında bilgi vereyim. 00:45:12.213 --> 00:45:24.279 "Râzî" keskin ze ile yazılı re gibi olan. Dal zel, re'den sonra gelen ze; râzî bu. 00:45:24.881 --> 00:45:30.186 "Rey şehrine mensup, Rey şehrinden" demek. 00:45:30.538 --> 00:45:32.224 Rey şehri neresi idi? 00:45:32.974 --> 00:45:39.673 Şimdiki Tahran var ya İran'ın başşehri, eskiden onun adı "Rey" idi. 00:45:40.756 --> 00:45:45.799 Rey şehrine mensup olanlara "râzî" derler. Bunu neden söylüyorum? 00:45:46.111 --> 00:45:51.795 Bayağı bilgili insanlar var. Râzî kelimesini tutuyorlar, dad ile yazıyorlar; râdî gibi. 00:45:51.927 --> 00:46:01.370 Hayır o râdî başka, rızâ kökünden Arapça, bu Râzî "Rey şehrine mensup" demek. Meşhur râzî'ler var. 00:46:01.545 --> 00:46:08.266 Bir tanesi Fahrettin er-Râzî; çok büyük bir tefsir yazmış; 00:46:08.782 --> 00:46:14.747 ilm-i kelâm malumatı kuvvetli olan Tefsîr-i Kebîr'i yazmış. 00:46:15.181 --> 00:46:21.366 Sonra meşhur bir kimyâger var, Ebû Bekir Muhammed b. Zekeriyya Er-Râzî; 00:46:21.467 --> 00:46:30.124 o da Avrupalıların bile bildiği bir büyük kimyacı ama biz bilmeyiz, Avrupalılar bilir. 00:46:30.883 --> 00:46:37.756 Biz kendi kıymetlerimizi, kendi alimlerimizi, kendi değerlerimizi bilmeyiz. 00:46:38.548 --> 00:46:45.403 Avrupalılar bilirse o zaman bilgiç bilgiç sırıtırız; "Bak bunlar biliyor." deriz. 00:46:45.829 --> 00:46:50.527 Bugünkü gazetelerde vardı, Avrupalının birisi; 00:46:50.541 --> 00:46:57.153 "Köktendincilik müslümanların medâr-ı iftiharıdır." demiş. Kim? 00:46:57.574 --> 00:47:02.598 Meşhur Fransız filozofu Jan Poul Sarte. 00:47:03.400 --> 00:47:12.212 Eksiztansiyelizm'i ortaya koyan filozofu yani mümessili olan adam beğenmiş. 00:47:12.814 --> 00:47:18.936 Elin Fransız filozofu Jan Poul Satre, "Bu tutarlı bir şey." diye beğenmiş. 00:47:19.498 --> 00:47:27.623 Bizimkiler, tepeden tırnağa, baştan ayağa hepsi kökten dinciliğin karşısında. 00:47:27.764 --> 00:47:32.721 İnsan dindar oldu mu köktendinci olur; bunun saptan dinciliği olur mu? 00:47:34.443 --> 00:47:40.873 Elbette köktendinci olacak, hepiniz kökten dinci olmak zorundasınız, hepimiz köktendinciyiz. 00:47:40.954 --> 00:47:48.730 Neden? Köktendincilik olmasa köksüz dincilikten hiçbir şey olmaz, köksüz ağaçtan bir şey olmaz. 00:47:49.200 --> 00:47:54.577 Köksüz dinci nasıl olur? Köksüz dinci bira içer, umursamaz. 00:47:54.780 --> 00:48:06.121 Köksüz dinci faiz yer, umursamaz, aldırmaz. Köksüz dinci plaja gider, umursamaz. 00:48:06.800 --> 00:48:11.767 Hamama gider bohça çalar, mahkemeye gelir yalan söyler. Çünkü köksüz dinci. 00:48:12.577 --> 00:48:18.299 Etrafımızda bir sürü köksüz dinci var, bıktık ya. Köksüz dincilerden bıktık. 00:48:18.669 --> 00:48:24.265 Köktendinci olmak lazım. Jan Poul Satre onu anlıyor, bizimkiler anlamıyor. 00:48:25.180 --> 00:48:28.531 Yöneticiler de anlamıyor. Yöneticilerimiz uyuyor mu? 00:48:29.909 --> 00:48:33.745 Kalorifer kazanları yanmadı, yöneticilerimiz uyuyor mu acaba? 00:48:36.906 --> 00:48:41.547 Biz kendi değerlerimizi, kendi büyük şahsiyetlerimizi bilmiyoruz. 00:48:42.672 --> 00:48:51.264 "Uyumayalım." diye biraz latife yapıyorum. Yoksa uyursunuz. Gümüşhane şehrine gittik. 00:48:52.457 --> 00:49:04.246 Gümüşhane'de ilmî konferanslar, toplantılar, konuşmalar, programlar yaptık. 00:49:04.356 --> 00:49:09.493 Bir ilmî toplantı tertipledik. 00:49:09.634 --> 00:49:11.543 Niye böyle düşüne düşüne konuşuyorum? 00:49:11.652 --> 00:49:17.820 Yabancı kelime konuşmama kararı verdik. Yabancı kelime konuştuk mu yüz lira ceza yiyoruz. 00:49:17.238 --> 00:49:23.474 "Kongre" desem, "sempozyum" dersem ceza yiyeceğimden demiyorum. 00:49:23.709 --> 00:49:26.932 "İlmî toplantı" diye kelime bulmaya çalışıyorum, zorlanıyorum. 00:49:27.410 --> 00:49:30.259 Yabancı kelime kullanmayacağız, yabancı malı kullanmayacağız. 00:49:31.170 --> 00:49:33.911 Bundan sonra inat edeceğiz; artık inat bayrağını açtık. 00:49:34.440 --> 00:49:39.333 Evvelallah sapasağlam olacağız; yabancı kelime de yabancı malı da kullanmayacağız. 00:49:40.874 --> 00:49:47.277 Ağabeyim çanta aramış. Çantacılarda üstünde gavurca yazı olmayan çanta bulamamış. 00:49:47.660 --> 00:49:51.348 Hepsinde bir takım yazılar. "Ben yazısız istiyorum." demiş. 00:49:51.473 --> 00:49:57.538 "Bulamazsın ağabey, boşuna uğraşma." demişler. Gömleklerde yazı, tişörtlerde yazı. 00:49:57.585 --> 00:50:05.314 Eyvah tişört dedik, yüz lira gittik. "Kolsuz kıyafet" neyse artık düşüneceğiz. 00:50:06.283 --> 00:50:08.505 Gümüşhane'ye gittik. 00:50:11.482 --> 00:50:15.886 "Biz burada ilmî bir toplantı yapacağız, iki gün sürecek." dedik. 00:50:15.995 --> 00:50:21.109 Üniversite hocalarını çağırdık; onlar ilmî konuşmalar yapacaklar. 00:50:22.366 --> 00:50:31.253 Tabi vali, belediye başkanı geldi, eşraf ve âyân geldiler. Biz toplantıları yaptık. 00:50:31.799 --> 00:50:33.710 Gümüşhaneliler diyorlar ki; 00:50:33.870 --> 00:50:38.543 "Ya Allah Allah, demek bizim Gümüşhane'mizden böyle bir insan yetişmiş, ha!" 00:50:39.285 --> 00:50:44.463 Bilmiyor. Gümüşhaneli Ahmet Ziyaüddin Efendi'nin ismi ansiklopedilere geçmiş. 00:50:44.627 --> 00:50:55.352 Eyvah, "ansiklopedi" dedim, bahru'l-muhît demem lazımdı. Oralara ismi geçmiş bir insan. 00:50:56.571 --> 00:50:58.410 Cümle cihan halkı tanıyor. 00:50:59.379 --> 00:51:03.422 Bizim Gümüşhaneliler Gümüşhane'den böyle bir insanın yetiştiğini bilmiyorlar. 00:51:03.906 --> 00:51:08.110 Biz orada toplantılar yaptık; oradan anladılar. 00:51:08.740 --> 00:51:14.306 "Vay, demek ki bizim Gümüşhane'den böyle medâr-ı iftihârımız büyük bir zât yetişmiş!" dediler. 00:51:15.107 --> 00:51:22.160 Sonra Düzce'ye gittik. Düzce'de Muhammed Zâhid Kevserî hazretleri için 00:51:22.363 --> 00:51:27.284 iki gün yine böyle ilmî bir toplantı tertipledik. Yer yerinden oynadı. 00:51:27.378 --> 00:51:31.481 Düzceliler; "Yahu, demek bizim böyle bir alimimiz varmış." dediler. 00:51:31.567 --> 00:51:38.853 Evet, sizin böyle bir aliminiz var, cümle cihan halkı biliyor, Malezya'da, Mısır'da, 00:51:39.165 --> 00:51:45.648 Tunus'ta talebeleri var; bütün kitaplar, hakkında yazı yazıyor. Çok büyük bir alim. 00:51:46.296 --> 00:51:50.659 Memleketimizin yüzünü ağartmış. Çok kıymetli eserler yazmış; onlar bilmiyor. 00:51:51.431 --> 00:51:58.241 "Tamam, biz bundan sonra bu zâtı bırakmayız." dediler. Biz kendi kıymetlerimizi bilmiyoruz. 00:51:59.210 --> 00:52:08.632 Üniversitede Edebiyat Fakültesi'nde Avrupalı bir hocam vardı, Alman bir hocam vardı. 00:52:09.590 --> 00:52:11.891 Bize ders okuturdu, derse gelirdi. 00:52:14.243 --> 00:52:23.959 Derste Nimet-i İslâm kitabını yazan Mehmed Zihni Efendi'nin ismi geçti. 00:52:24.907 --> 00:52:36.563 Kitabı okurken çok derin Arapça konuları çözemiyorduk. Sîbeveyh'in el-Kitâb'ını okuyorduk. 00:52:37.141 --> 00:52:43.573 Altın yaldızlı, kocaman muazzam bir eser, çok kıymetli bir eser. 00:52:43.629 --> 00:52:47.250 Sîbeveyh isimli âlimin el-Kitâb'ını okuyorduk. 00:52:47.936 --> 00:52:51.500 Arap dil bilgisi için çok derin bir kitap. 00:52:51.223 --> 00:52:54.574 Bazı yerlerinde "Acaba bu ne demek?" falan diye takılıyorduk. 00:52:54.949 --> 00:53:01.685 Bizim rahmetli Nihat Çetin Bey sonradan profesör oldu, o zaman asistandı; 00:53:02.224 --> 00:53:07.359 sessiz sezsiz, fıs fıs söyleyiveriyor. Alman profesör şöyle bakıyor. 00:53:07.461 --> 00:53:13.572 Alman profesör de yamandı. Arapça'yı, Farsça'yı, Türkçe'yi çok iyi bilirdi. 00:53:13.775 --> 00:53:23.770 Osmanlıca, İtalyanca, Yunanca, Latince, İspanyolca, İngilizce, Rusça bilirdi. Öyle bir adamdı. 00:53:24.121 --> 00:53:25.809 O adamlar öyle yetişiyorlar. 00:53:28.675 --> 00:53:33.289 Bizim asistan söyleyiveriyor; o da şöyle bakıyor. "Allah Allah, nereden bildin?" 00:53:33.758 --> 00:53:37.499 Rahmetli Nihat Çetin Bey sonunda bildirdi; 00:53:38.236 --> 00:53:44.811 "Hocam, Mehmed Zihni Efendi'nin el-Muktedât diye bir Arapça dil bilgisi kitabı var. 00:53:45.610 --> 00:53:50.242 Orada, dipnotlarında bu kitaptan alıntılar, iktibaslar yapmış; 00:53:50.297 --> 00:53:59.172 oradan okuyorum." deyince şöyle doğruldu. Helmut Ritter isimli Alman profesör dedi ki; 00:53:59.211 --> 00:54:02.770 "Ben bu adama hayranım." Kime hayranmış? 00:54:05.593 --> 00:54:08.343 Nimet-i İslâm kitabını yazan Mehmed Zihni Efendi'ye. 00:54:08.663 --> 00:54:14.225 Biz mecmuamızda Nimet-i İslâm kitabını hediye olarak verdik, hepinizin kütüphanesinde var. 00:54:14.710 --> 00:54:19.323 Çok eserleri var, çok kıymetli bir insan. "Ben bu zâta hayranım." dedi. 00:54:19.812 --> 00:54:22.256 O hayransa biz de iftihar ederiz. 00:54:22.936 --> 00:54:30.633 "Ama siz kendi kıymetli şahsiyetlerinizin kıymetini bilmiyorsunuz." dedi, bizi azarladı. 00:54:31.379 --> 00:54:34.801 Ben o zaman anladım. Hakikaten bizde çok kusur var. 00:54:35.750 --> 00:54:40.373 Gittiğim yerde; "Buranın medâr-ı iftihârı, kıymetli şahsı kim? 00:54:40.732 --> 00:54:44.887 Onunla ilgili ilmî bir toplantı yapalım." diyoruz. 00:54:45.122 --> 00:54:55.810 Bunlar nereden açıldı? Cüneyd-i Bağdâdî'nin sözünden, râzî kelimesinden açıldı. 00:54:55.522 --> 00:55:01.877 Tefsir yazan bir Fahrettin Râzî var. Bir Ebû Bekir Râzı var, meşhur kimyager; 00:55:01.916 --> 00:55:06.331 Avrupalılar biliyor ama siz bilmiyorsunuz. Lafı oradan açtık. 00:55:06.893 --> 00:55:14.641 Kimyanın birçok meselesini bizim müslümanlar bulmuş; Avrupalılar söylemezse bunu bilmiyoruz. 00:55:15.758 --> 00:55:23.943 Optik ilminin Fizik'te birçok meselesini müslümanlar bulmuş; Avrupalılar söylemezse bilmeyeceksiniz. 00:55:24.543 --> 00:55:30.493 Matematiğin birçok inceliğini müslümanlar bulmuş; Avrupalılar kitapta yazmasa bilmeyeceksiniz. 00:55:30.511 --> 00:55:36.125 Bizim kitaplarımız yazmıyor; çünkü okuduğumuz ders kitaplarında biz bunları saklarız. 00:55:36.360 --> 00:55:40.402 Bizim Maarifimiz, Milli Eğitimimiz bunları saklar. Neden? 00:55:40.925 --> 00:55:47.324 Millet; "Ben neymişim ya, meğerse ben ne yüksek bir medeniyete sahipmişim." der de 00:55:47.800 --> 00:55:49.758 kendine gelir diye korkuyor! 00:55:50.594 --> 00:55:57.145 "Kendine gelmesin. Uyuşturucu kullana kullana uyuşsun, ölsün." istiyor. 00:55:59.920 --> 00:56:03.630 Sarımsağın seyreği makbuldür. "Bu Türkler dünyada seyrelsin, azalsın!" 00:56:03.942 --> 00:56:09.808 "Müslüman kalmasın! Cezayir'de, Bosna'da, Çeçenistan'da keselim. 00:56:09.909 --> 00:56:17.390 Türkiye'de de afyonla uyutalım. Yunan medeniyetini öğretelim, Yunanlıların tanrılarını öğretelim." 00:56:17.547 --> 00:56:22.166 Koca tanrıları varmış. Zeus elinde yıldırımlar bulunurmuş. 00:56:22.486 --> 00:56:30.409 Şarap tanrısı Baküs, aşk tanrısı Venüs varmış. Ne zırva şeyleri öğrettiler yâ Rabbi… 00:56:30.910 --> 00:56:36.874 Bir nesli, bir milleti mahvetmek için neleri öğrettiler... Ama güzel şeyleri öğretmezler. 00:56:37.732 --> 00:56:47.976 Avrupalılar kitap yazıyor. Avrupa'nın Üzerine Doğan İslâm Güneşi diye kitap yazıyor. 00:56:48.163 --> 00:56:52.370 Doktor Singrid Hunke öyle eser yazmış. 00:56:53.800 --> 00:57:00.190 "Müslümanlar Batı ülkelerini ilimle, irfanla nasıl aydınlatmışlar?" diye kitap yazıyor; 00:57:00.693 --> 00:57:02.403 biz oradan tercüme ediyoruz. 00:57:03.176 --> 00:57:08.174 Tercüme olunmasa bizimkiler bilmeyecek. Biz hiçbir şey yapmamışız sanacak. 00:57:08.345 --> 00:57:19.520 Matematiği, fiziği, tıbbı, aşıyı bulan, geliştiren bizimkiler. 00:57:19.593 --> 00:57:28.972 Avrupalılar söylemezse "Çiçek aşısını Edward Gener buldu. Kan dolaşımını Harvey buldu." bilecek. 00:57:30.472 --> 00:57:33.723 Yalan! Onlardan çok evvel müslümanlar buldu. 00:57:34.200 --> 00:57:38.825 Amerika'yı kim buldu? Herkes "Kristof Kolomb" der. 00:57:39.411 --> 00:57:44.957 Kristof Kolomb daha anasından doğmadan beş asır evvel müslümanlar Amerika'ya gittiler. 00:57:45.386 --> 00:57:48.991 Ama kimse bilmiyor. Neden? Öğretilmiyor. 00:57:49.546 --> 00:57:52.809 Neden? Kendi kıymetlerimizi bilmiyoruz. 00:57:53.161 --> 00:57:57.355 Neden? Kendi eserlerimizi okuyacak ilmimiz kalmadı da ondan. 00:57:57.574 --> 00:58:05.427 Kaç kişi Arapça, Osmanlıca biliyor? Kaç kişi dedesinden kendisine kalan kitapları okuyabilir? 00:58:05.630 --> 00:58:10.870 Kaç kişi dedesinin mektubunu okuyabilir? Ya! Biz mahvolmuşuz! 00:58:12.777 --> 00:58:18.296 İyi ki Fahrettin Râzî'nin adı geçti, ben de hınç alacağım yerden hıncımı aldım. 00:58:18.495 --> 00:58:22.903 Şimdi Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin sözüne gelelim. 00:58:22.989 --> 00:58:24.986 Yorgunum ama daha ölmedim evelallah. 00:58:26.660 --> 00:58:30.166 Cüneyd-i Bağdâdî Efendimiz kaddesallahu sırrahü'l-aziz şöyle demiş: 00:58:30.377 --> 00:58:38.541 Mâ ehaznâ et-tasavvufe ani'l-kîli ve'l-kâl; lâkin ani'l-cû'i. 00:58:39.119 --> 00:58:44.394 Ve terki'd-dünyâ ve kat'i'l-me'lûfâti ve'l-müstahsenâti. 00:58:45.110 --> 00:58:50.576 Li-enne't-tasavvufa hüve safâü'l-muâmeleti ma'allahi teâlâ. 00:58:50.998 --> 00:58:54.789 Ve aslihü't-taazzüfü ani'd- dünyâ kemâ kâle Hârisün. 00:58:55.800 --> 00:59:00.243 Azefet nefsî ani'd-dünyâ fe-eshertü leylî ve azmeetü nehârî. 00:59:01.530 --> 00:59:06.806 Cüneyd-i Bağdâdî Efendimiz'in sözlerini sonuna kadar okuduk. Bu söz çok mühim. 00:59:06.410 --> 00:59:08.917 Cüneyd-i Bağdâdî ne demiş? Cüneyd-i Bağdâdî kim? 00:59:09.340 --> 00:59:12.512 Tasavvuf alimi. Çok büyük alim de ne demiş? 00:59:12.840 --> 00:59:23.545 Mâ ahaznâ et-tasavvufe ani'l-kîli ve'l-kâl. "Biz tasavvufu kıyl ü kâl'den öğrenmedik. 00:59:24.630 --> 00:59:29.247 Tasavvufu kitaplardan öğrenmedik. Tasavvufu laf ebelerinden öğrenmedik." 00:59:29.900 --> 00:59:33.990 Tasavvufu teorisinden öğrenmedik, nazariyatından öğrenmedik. 00:59:32.959 --> 00:59:38.223 Lâkin ani'l-cû'i. Ve terki'd-dünyâ, ve kat'i'l-me'lûfâti ve'l-müstahsenâti. 00:59:38.739 --> 00:59:48.311 "Açlıkla öğrendik, dünyayı terk etmekle öğrendik, alıştığımız şeyleri bırakmakla öğrendik. 00:59:48.569 --> 00:59:51.747 Herkesin hoşuna gidecek şeyleri terk etmekle öğrendik." 00:59:52.489 --> 00:59:55.793 Biz tasavvufu böyle öğrendik. Uygulama ile öğrendik. 00:59:55.972 --> 01:00:03.392 Yaşaya yaşaya, nefsimize baskı yapa yapa, nefsimizi edeplendire edeplendire, 01:00:03.806 --> 01:00:06.582 riyâzatü'n-nefs yapa yapa öğrendik. 01:00:07.191 --> 01:00:11.181 Li-enne't-tasavvufa hüve safâü'l-muâmeleti ma'allahi teâlâ. 01:00:11.236 --> 01:00:16.787 "Çünkü tasavvuf, kulun Allah celle celalühû hazretleri ile 01:00:17.131 --> 01:00:21.690 kulluk muamelesinin sâfî yapılması mesleğidir." 01:00:22.570 --> 01:00:26.985 Kulluğun tertemiz, saf yapılması mesleğidir. 01:00:27.344 --> 01:00:33.792 Ve aslihü't-taazzüfü ani'd- dünyâ. "Kökü de dünyayı terk etmektir." 01:00:34.420 --> 01:00:38.992 Dünyaya meyletmemektir, dünyadan yüz çevirmektir; kuvvetini oradan alır. 01:00:39.390 --> 01:00:45.942 Nitekim Hâris b. Esed el-Muhâsibî, Cüneyd-i Bağdâdî'nin kıymetli hocalarından biridir. 01:00:45.915 --> 01:00:50.260 Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri öyle kıymetli hocalardan yetişmiştir. 01:00:50.709 --> 01:00:58.711 O mübarek hocası ne demiş? Azefet nefsî ani'd-dünyâ. "Nefsim dünyadan yüz çevirdi." 01:00:59.800 --> 01:01:07.780 Fe-eshertü leylî ve azmeetü nehârî. "Gecelerimi uykusuz, gündüzlerimi susuz geçirdim." 01:01:08.620 --> 01:01:14.846 Ne yapmış? Geceleri uyumamış, ibadet etmiş, gündüzleri yememiş, içmemiş, 01:01:14.885 --> 01:01:22.848 oruç tutmuş da o yüksek mertebelere çıkmış. Dünyayı terk etmiş, nefsi terk etmiş. 01:01:23.239 --> 01:01:27.742 Azefet nefsî ani'd-dünyâ. "İnsanın nefsi dünyayı ister." 01:01:28.398 --> 01:01:33.403 İnsanın nefsi dünyayı sever; zevki, eğlenceyi sever. 01:01:33.614 --> 01:01:39.449 Nefsi istemez hâle gelmiş, nefsi adam olmuş.Ne demek? Nefsi müslüman olmuş. 01:01:41.194 --> 01:01:42.729 Aziz ve muhterem kardeşlerim! 01:01:42.772 --> 01:01:48.737 Bunun üzerine çok konuşmak lazım. Çünkü bizim milletimiz tasavvufu seviyor. 01:01:49.300 --> 01:01:52.364 Halkımız tasavvufu seviyor. Sevmemesi mümkün değil. 01:01:52.403 --> 01:02:03.744 Yunus Emre gibi, Mevlânâ gibi, Hacı Bayram-ı Velî gibi, Eşrefoğlu Rûmî gibi, İbrahim Hakkı Erzurumî gibi büyük alimleri tanımış; 01:02:03.814 --> 01:02:11.431 hepsi derya, hepsi mübarek insanlar. Hepsi tatlı, şekerli, kaymaklı insanlar. 01:02:11.446 --> 01:02:22.500 Tabi sevmiş tasavvufu ama tasavvufu bilen az. Tasavvufu gerçek mânası ile tanıyıp uygulayan az. 01:02:22.872 --> 01:02:28.226 Derviş çok; sarıklı cübbeli, kuşaklı, değnekli, asalı, 01:02:29.249 --> 01:02:34.892 tesbihli ama tasavvufun aslını, üstatlarından öğrenmek lazım. 01:02:35.330 --> 01:02:42.395 Tasavvuf laf değildir; ilm-i kalbîdir, ilm-i hâldir. Laf ilmi değildir, hal ilmidir. 01:02:42.943 --> 01:02:46.813 Lafı ile iyi olmak bir şey değil. Hâli iyi olacak insanın. 01:02:48.160 --> 01:02:55.758 Bu da nasıl elde edilir? İnsanın kendisini zorlaması ile nefsini dizginlemesi ile elde edilir. 01:02:57.450 --> 01:02:58.998 Riyâzetü'n-nefs ile elde edilir. 01:02:59.634 --> 01:03:02.156 Bakın şimdi jimnastik kelimesini herkes kullanıyor. 01:03:02.281 --> 01:03:07.948 Jimnastik; bir, iki, üç, dört; bir, iki, üç dört. Herkes bunu kullanıyor. 01:03:08.175 --> 01:03:09.573 Niye jimnastik diyoruz. 01:03:09.667 --> 01:03:15.745 Bunun aslı idmandır. Eski adı "İdman dersi" idi. 01:03:15.870 --> 01:03:23.755 İdman da Arapçadır. Arapçası da "riyâzâtü'l-beden." 01:03:24.399 --> 01:03:30.584 İdman; "vücut hareketleri ile vücudu geliştirmek" demek. İki çeşit riyâzat vardır: 01:03:30.998 --> 01:03:37.281 Bir, riyâzâtü'l-beden. "Bedeni çalıştırarak, kabiliyetlerini geliştirmek." 01:03:37.382 --> 01:03:42.761 Eğilmek, kalkmak, kaldırma, vurma, koşma vesaire... Vücut kuvvetleniyor. 01:03:43.375 --> 01:03:45.949 Vücut çalıştıkça kuvvetleniyor. 01:03:46.820 --> 01:03:51.430 Halteri kaldıra kaldıra seni ensenden tuttu mu kaldırmak kolay geliyor. 01:03:51.900 --> 01:03:54.215 Hop kaldırıyor, kedi yavrusu kaldırır gibi kaldırıyor. 01:03:54.254 --> 01:03:56.590 Neden? E bu adam halterci. 01:03:57.590 --> 01:04:03.710 Riyazet yapa yapa çalışma yapa yapa bedeni kuvvetleniyor. 01:04:03.968 --> 01:04:11.482 Bir de riyâzâtü'n-nefs vardır; "nefsi kuvvetlendirmek, nefsi terbiye etmek." 01:04:11.953 --> 01:04:15.393 İnsanın kabiliyetlerini, iradesini kuvvetlendirmesi. 01:04:15.706 --> 01:04:21.985 O da tasavvufla, nefsi zabt u rapt altına almakla olur. 01:04:22.313 --> 01:04:27.985 O nasıl olacak? Oruç tutacaksın, aç kalacaksın. 01:04:28.837 --> 01:04:34.794 Dünyanın zevkini, sefâsını terk edeceksin. Alıştığın şeyleri bırakacaksın. 01:04:35.318 --> 01:04:38.790 "Ben gündüzleri uyumaya alıştım." Bırakacaksın. 01:04:38.766 --> 01:04:44.790 "Beş tabak yemeği sıyırmadan benim karnım doymaz. Sofradan kalkamam!" Bırakacaksın! 01:04:45.502 --> 01:04:49.410 Alıştığın her şey doğru değil ki... Nereden alıştın? Kötü yerlerden alıştın. 01:04:49.512 --> 01:04:52.147 Alıştıklarını bırakacaksın. 01:04:52.248 --> 01:04:56.594 Ve'l-müstehsenât. "Herkesin beğendiği, hoşlandığı şeyleri bırakacaksın." 01:04:56.938 --> 01:05:03.350 Çalışıp çabalayacaksın, terk edeceksin de öyle iyi sûfî, öyle iyi derviş olacaksın. 01:05:03.116 --> 01:05:07.952 Aslında bu sözü geçtiğimiz haftalar bir kere daha söylemişti. 01:05:08.233 --> 01:05:15.981 Diyordu ki; "Her nefis ilmin elde edilmesi; elden gelen gayreti sarf etmekle olur." 01:05:16.426 --> 01:05:24.585 Bâb-ı külli ilmin nefîsin celîlin bezlü'l-mechûd diye söylemişti. Burada da aynı şeyi söylüyor. 01:05:24.719 --> 01:05:30.134 Dikkat ederseniz tasavvufun büyük hocası, büyük mümessili, 01:05:30.806 --> 01:05:37.403 büyük alimi, evliyâların önde gelen isimlerinden olan Cüneyd-i Bağdâdî ne diyor? 01:05:37.747 --> 01:05:44.126 "Kardeşim, çalışacaksın, gayret sarf edeceksin, boş lafla bu iş olmaz!" diyor. 01:05:44.717 --> 01:05:49.140 Hakikaten de olmuyor. Adam kırk yıl dervişlik yapmış. 01:05:49.194 --> 01:05:55.730 Şu kadarcık imtihanı başaramıyor, geçemiyor. Çünkü nefsini terbiye etmemiş. 01:05:55.464 --> 01:06:02.160 Nefsini yenmeye çalışmamış. Riyâzâtü'n-nefs yapmamış, nefsini yenme çalışması yapmamış; 01:06:02.433 --> 01:06:08.980 nefsini yenemiyor, yuvayı bozuyor. Anaya âsi geliyor, hocasına küsüyor, 01:06:09.136 --> 01:06:14.151 namazı bırakıyor, yoldan çıkıyor, raydan çıkıyor; kamyonu deviriyor. 01:06:15.616 --> 01:06:18.370 Neden? Aslını öğrenmediği için. 01:06:18.425 --> 01:06:24.813 Çalışacak, dünyayı terk edecek; geceleri uyumayacak, gündüzleri oruç tutacak, 01:06:24.860 --> 01:06:27.924 ibadet edecek de öyle ârif olacak. 01:06:28.800 --> 01:06:31.848 Allahu Teâlâ hazretleri, bizi sevdiği kul olmaya muvaffak eylesin. 01:06:32.189 --> 01:06:34.717 İki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin. 01:06:34.873 --> 01:06:41.774 Cenneti ile cemali ile müşerref eylesin aziz ve sevgili kardeşlerim! 01:06:42.570 --> 01:06:46.202 Ahdinize sadık olun, Cenâb-ı Hakk'ın yolunda daim olun. 01:06:46.279 --> 01:06:51.900 Mevlâm, sırât-ı müstakîmden ayağınızı kaydırmasın. Tarikatin, tasavvufun esrarını öğrenin. 01:06:52.800 --> 01:06:57.321 Cümlenizi ârif-i hakikîler eylesin, mârifetullah ehli eylesin. 01:06:57.399 --> 01:07:03.752 Gönlünüze aşkullahı, muhabbetullahı yerleştirsin. Rabbimiz'in sevdiği bir ömür sürüp 01:07:03.752 --> 01:07:08.419 sevdiği işler yapıp huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varın. 01:07:08.618 --> 01:07:12.800 Mevlâm cenneti ile cemali ile cümlemizi müşerref eylesin. 01:07:12.125 --> 01:07:14.592 Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha.