WEBVTT 00:00:00.000 --> 00:00:02.640 Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü. 00:00:02.860 --> 00:00:08.839 Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Cenab-ı Hak cümlemizi iki cihanda mutlu eylesin, 00:00:09.540 --> 00:00:12.864 bahtiyar eylesin, muratlarınıza nail ve vâsıl eylesin. 00:00:13.281 --> 00:00:25.494 Bu tefsir sohbetinde Bakara sûre-i şerîfinin 51. âyet-i kerîmesi ve devamını konu edinmek istiyorum 00:00:25.519 --> 00:00:35.810 ve 48. âyeti kerîmeden itibaren hatırlayacaksınız geçtiğimiz haftalardaki sohbetlerden Cenab-ı Hak; 00:00:35.200 --> 00:00:42.120 "Ey İsrailoğulları benim size bahşettiğim nimetimi hatırlayın, 00:00:42.567 --> 00:00:47.956 sizi o zamanın insanından nice nice nimetler vererek 00:00:48.151 --> 00:00:55.686 nice nice üstünlüklerle tahsil eylemiştim, bunları unutmayın. 00:00:55.773 --> 00:00:59.975 Âhir zaman peygamberine tabi olun. 00:01:00.000 --> 00:01:09.428 Benim gönderdiğim son peygamberim sevgili habibi edibimin buyruğunu tutun emrine girin." 00:01:09.647 --> 00:01:13.300 manasında hitaplar başlamıştı. 00:01:13.151 --> 00:01:25.456 Ve bu nimetlerin sayılması yâd edilmesi zikredilmesi sıralanması âyet-i kerîmeler de gelmişti. 00:01:25.481 --> 00:01:30.966 49. Âyet-i kerimede; ve iz necceynâkum min âli fir'avne. 00:01:31.330 --> 00:01:41.461 Ben hani sizi Firavun'un zulmünden kurtarmıştım diye o 00:01:41.527 --> 00:01:50.256 Firavun'un evlatları öldürmesi erkek çocukları öldürmesi zulmünden kurtarışını hatırlatmıştı. 00:01:50.329 --> 00:01:57.650 İkincisi 50. âyet-i kerimede; size denizi yarmıştım, 00:01:57.675 --> 00:02:02.701 düşmanlarınız arkadan kovalarken sizi yakalayacakken siz geçmişinizde 00:02:02.760 --> 00:02:10.241 Firavun denizin içinde sizin gözünüzün önünde boğulmuştu, o manzarayı görmüştünüz. 00:02:10.280 --> 00:02:17.680 Hatırlayın bunu diye nimetleri böyle saymaya devam ediyor. 00:02:17.813 --> 00:02:28.914 Bu, Bakara sûresinin bu bölümünde böylece 13 kadar nimeti arka arkaya yahudilere hatırlatarak; 00:02:28.939 --> 00:02:34.907 benim size bunca tarihte yapmış olduğum lütufları nimetleri hatırlayın. 00:02:34.933 --> 00:02:42.444 Siz Peygamber nedir bilen, vahiy nedir bilen, Allah'ın varlığını tanıyan bir kavimsiniz. 00:02:42.563 --> 00:02:47.328 İlk defa siz karşı çıkmayın böyle Allah'ın peygamberine Allah'ın vahyine Kuran-ı Kerîm'ine 00:02:47.398 --> 00:02:53.513 Muhammed Mustafa'ya diye hatırlatmalar devam ediyor idi. 00:02:53.600 --> 00:02:56.680 51. âyet-i kerîme; Bismillahirrahmanirrahim. 00:02:56.800 --> 00:03:05.528 Ve iz vâadnâ mûsâ erbaîne leyleten summettehaztumul icle min ba'dihî ve entum zâlimûn. 00:03:05.553 --> 00:03:22.357 Hani ben azimüşşan alemlerin Rabbi, mevlânız, hâlıkınız; Mûsa ile 40 gece vaatleşmiştim. 00:03:22.383 --> 00:03:31.900 Siz o esnada buzağıyı kendinize ilah ve put edinmiştiniz. 00:03:31.340 --> 00:03:41.860 Onun arkasından Mûsa aleyhisselam Tur Dağı'na bu vaade gidince ve böylece yani puta tapmak, 00:03:41.132 --> 00:03:45.713 mü'min bir kavme puta tapmak çok büyük bir zulüm, çok büyük bir günah. 00:03:45.738 --> 00:03:51.175 Böylece zalim günahkâr insanlar durumuna düşmüştünüz. 00:03:51.200 --> 00:03:54.320 Summe afevnâ ankum min ba'di zâlike 00:03:54.466 --> 00:04:04.750 Sonra şartlarımı, emirlerimi yerine getirince bu suçunuzdan sonra ben gene kavim olarak sizi affetmiştim. 00:04:04.225 --> 00:04:08.381 Suçlular cezalandıktan sonra tevbe edenlere affetmiştim. 00:04:08.472 --> 00:04:15.703 Yine bunu bilip de aklınızı başınıza toplayıp da tevbe edesiniz diye 00:04:15.728 --> 00:04:23.932 buyuruluyor bu 51 ve 52. âyet-i kerîmelerde. 53. âyet-i kerîmede de; 00:04:23.999 --> 00:04:28.503 Ve iz âteynâ mûsâl kitâbe vel furkâne leallekum tehtedûn. 00:04:28.528 --> 00:04:33.640 Hani Mûsa'ya ben azimüşşan kitap vermiştim. 00:04:33.665 --> 00:04:41.415 Ve Furkan'ı vermiştim ta ki doğru yolu bulasınız, hidayet üzere yürüyesiniz diye 00:04:41.440 --> 00:04:45.398 buyuruluyor 53. âyet-i kerîmede. 00:04:45.570 --> 00:04:57.718 54. âyet-i kerîmede de oraya kadar anlatmayı nasip olursa düşünüyorum. 00:04:57.758 --> 00:05:01.829 Ve iz kâle mûsâ li kavmihî yâ kavmi 00:05:01.854 --> 00:05:08.760 Mûsa kavmine demişti ki: Ey kavmim, siz çok büyük günah işlediniz. 00:05:08.920 --> 00:05:15.200 Kendi kendinize zulüm ettiniz, zalim insan durumuna düştünüz, kendinizi kötü duruma düşürdünüz. 00:05:15.198 --> 00:05:19.415 Böylece kendinize kendiniz kötülük yaptınız. 00:05:19.440 --> 00:05:26.388 Buzağıyı böyle heykel olarak karşınıza alıp da ona tapınmak suretiyle 00:05:26.413 --> 00:05:31.705 yaradanınıza yönelin, tevbe edin. 00:05:31.730 --> 00:05:37.800 Kendilerini öldürün, nefislerinizi öldürün. 00:05:37.800 --> 00:05:48.530 Bu, rabbinizin nazarında, huzurunda sizin için daha hayırlı olur, daha hayırlıdır demişti. 00:05:48.120 --> 00:05:58.232 Sizde bu emirleri, ihtarları nazarı dikkate alıp da mucibince amel edince, gerekeni yapınca 00:05:58.257 --> 00:06:03.100 size teveccüh buyurmuştu. 00:06:03.413 --> 00:06:10.983 Hiç şüphesiz ki o teveccüh edicilerin en çok teveccüh edenidir. 00:06:11.169 --> 00:06:14.833 Merhametlilerin en merhametlisidir. 00:06:14.858 --> 00:06:21.600 Çok teveccühkârdır, çok merhametlidir, tevvaptır, rahimdir diye 00:06:21.680 --> 00:06:29.120 54. Âyet-i kerîmede bugünkü sohbetimin hududu bitmiş oluyor. 00:06:29.160 --> 00:06:36.565 Ondan sonra yine beni İsrail'den hangi nimetleri ihsan ettiğini hangi yönlerden onları üstün kıldığını 00:06:36.600 --> 00:06:41.200 tahtil ettiğini belirtmeye devam ediyor. 00:06:41.280 --> 00:06:49.640 Bunların karşısında bu nimetlerin karşısında beni İsrail'in nasıl tavır takındığını anlatmaya çalışacağım. 00:06:49.680 --> 00:06:55.960 Bu fasıl nasıl başlamıştı ya beni İsrail 48. Ayeti kerime 00:06:56.115 --> 00:07:07.245 Ey İsrailoğulları benim size İhsan ettiğim nimetimi hatırlayın ve 00:07:07.360 --> 00:07:19.615 47. Ayeti kerimeydi özür dilerim hatırlayın ve ben sizi âlemlere tafsil etmiştim diye başlıyordu. 00:07:19.640 --> 00:07:31.320 Erbaîne leyleten. İlk âyette "Musa aleyhisselâm ile kırk gece vaatleşmiştik" buyuruyor. 00:07:31.468 --> 00:07:40.562 Ben azimüşşan vâatleşmiştim. O azamet ettiği hitap şekli, ulu ifade olduğu için hep böyle söyleniyor. 00:07:40.587 --> 00:07:42.840 Hz.Musa ile Allah'ın Vaadleşmesi Bu kırk gece vaadleşme ne zaman oldu? 00:07:43.200 --> 00:07:52.511 Benî İsrail Firavun'un önünden kaçtığı, Bahr-i Kürzüm denilen yahut 00:07:52.536 --> 00:08:03.000 bugün Kızıldeniz diye isimlendirdiğimiz denizden geçti. 00:08:03.250 --> 00:08:14.535 O kimyevî madde çok olduğun Şap Denizi de deniliyor. Oradan geçti. Benî İsrail selamete çıktı. 00:08:14.560 --> 00:08:24.440 Ve Allahu Teâlâ hazretleri kendisine manevi iltifatlarda bulunmak, bilgiler vermek, 00:08:24.549 --> 00:08:31.584 peygamberliği ona ihsan etmek ve vahyini ona telkin etmek üzere Musa aleyhisselâm'a 00:08:31.609 --> 00:08:40.800 Tûr Dağı'na gelmesini emretti. Cenab-ı Hak buna vaadnâ kelimesiyle işaret buyuruyor. 00:08:40.580 --> 00:08:42.780 Vaadna yani vaatleşmek. 00:08:42.740 --> 00:08:44.780 Biz buna bugünkü dilde randevu diyoruz. 00:08:44.860 --> 00:08:48.460 Ama ben öyle demek istemiyorum, yabancı kelime kullanmak istemiyorum. 00:08:48.713 --> 00:08:52.340 Sözleşme yeri, buluşma yeri veya vakti denilebilir. 00:08:52.540 --> 00:08:58.740 Randevu yerine Arapça'da mikad veya miad deniliyor. 00:08:58.860 --> 00:09:03.980 Miad vaad kelimesinden geliyor, mikadde vakit kelimesinden geliyor. 00:09:04.340 --> 00:09:16.129 Musa aleyhisselâm Rabbinin daveti üzerine Rabbiyle münâcât etmeye, vahiy almaya Tûr dağına 00:09:16.220 --> 00:09:27.890 o mübarek dağa gitti. Tûr İbranice'de dağ demek. Bütün dağlara tûr denilebilir. 00:09:27.162 --> 00:09:35.100 Musa aleyhisselâm'ın gittiği dağ Tûr-i Sîna, Sina Dağı veya Kur'ân-ı Kerîm'de harekelendiği şekilde 00:09:35.420 --> 00:09:43.200 Tûr-i Seynâ'e. Musa aleyhisselâm oraya insanlardan uzak tek başına gitti. 00:09:43.600 --> 00:09:44.180 Ne zaman gitti? 00:09:47.300 --> 00:09:59.620 Ve vaadnâ Mûsâ selâsîne leyleten ve etmemnâhâ bi aşrin. "Kulum Musa'yı davet eylemiştim, onunla otuz günlüğüne vaatleşmiştim 00:09:59.660 --> 00:10:07.875 ve onu on gün daha besleyerek kırka tamamlamıştım" buyuruluyor. 00:10:07.900 --> 00:10:10.980 Başka bir âyet-i kerîmede, Araf sûresinde; 00:10:10.980 --> 00:10:19.600 Müfessirlerin beyanına göre bu kırk günün otuz günü Zilkâde ayına tesadüf etmiş, 00:10:20.180 --> 00:10:24.900 eklenen on günü de Zilhicce ayının on gününe tekabül etmiş. 00:10:25.300 --> 00:10:46.460 Zilkade ve Zilhicce ayı hacılarımızın yollandığı hac mevsimi içindeki aylardır. 00:10:46.580 --> 00:10:52.540 Ramazan'dan sonra Şevval ondan sonra Zilkâde geliyor, sonra Zilhicce geliyor hac oluyor. 00:10:52.540 --> 00:11:01.900 Bu üç aya hac ayları denir. Demek ki Zilkâde ve Zilhicce mübarek bir mevsim. 00:11:02.600 --> 00:11:10.795 Musa aleyhisselâm'da o zaman da Cenab-ı Mevla'nın huzuruna Sina Dağı'na, Tûr-i Seynâ'ya çağrılmış. 00:11:10.820 --> 00:11:21.100 Şimdi orada Cenab-ı Mevla kendisine vahyini ilahi emirleri vahy etmiş ve levhalar üzerine 00:11:21.192 --> 00:11:28.425 yazılı olarak bu vahiyleri Musa aleyhisselâm almış. Bu kırk gün içinde kavmine gelmiş. 00:11:28.450 --> 00:11:34.420 Musa aleyhisselâm hakkında biraz bilgi vereyim. Musa aleyhisselâm İsrailoğullarındandır. 00:11:34.420 --> 00:11:43.340 İsrail İbranice'de "Allah'ın seçkin kulu, seçilmiş kulu mânasına veya Allah'ın doğrudan doğruya 00:11:43.380 --> 00:11:52.740 kulu" mânasına gelir diyor kitaplar. İsrail, Yakub aleyhisselâm'ın lakabı, 00:11:52.740 --> 00:11:56.900 Yakub aleyhisselâm'da İbrahim aleyhisselâm'ın sülalesinden. 00:11:57.200 --> 00:12:00.595 Yani mübarek bir sülale böyle devam ediyor. 00:12:00.620 --> 00:12:11.500 İbrahim aleyhisselâm'dan sonra İshak, ondan sonra Yakub aleyhisselâm nesil nesil böyle kademe kademe. 00:12:11.860 --> 00:12:16.420 Yakup aleyhisselâm'ın oğlu biliyorsunuz Yusuf aleyhisselâm. 00:12:16.700 --> 00:12:23.200 Kardeşleriyle olan maceradan sonra Mısır'a giden bir kervana satılıyor. 00:12:23.100 --> 00:12:33.200 Mısır'da Aziz'in hanımı, Yusuf aleyhisselâm'ı köle diye satın alıyor böylece onun evine gelmiş oluyor. 00:12:33.500 --> 00:12:44.892 Bu olayların yani Yusuf aleyhisselâm'ın Mısır'a takdir-i ilahî ile gidişinin zamanı ile 00:12:44.917 --> 00:12:51.300 Musa aleyhisselâm'ın Mısır'da doğuşu, peygamber oluşu arasında aşağı yukarı 00:12:51.380 --> 00:12:55.820 beş yüz yıl olduğunu kitaplar söylüyor. Yani uzun bir zaman var. 00:12:55.107 --> 00:13:01.795 Demek ki İsrailoğulları Mısır'a Yakub aleyhisselâm'ın oğlu Yusuf'un böyle gönderilmesiyle 00:13:01.820 --> 00:13:09.600 kök salmış oluyorlar. Orada çeşitli sıkıntılarla asırlar geçiyor. 00:13:09.100 --> 00:13:19.750 Sonra İsrailoğulları'dan yani Yakub aleyhisselâm sülalesinden, soyundan 00:13:19.100 --> 00:13:28.543 Yusuf aleyhisselâm'ın kardeşlerinden Levi veya Laviy isimli evladından 00:13:28.568 --> 00:13:34.555 dünyaya gelmiş Musa aleyhisselâm. Tam ismi Musa b. İmran. Babasının adı İmran. 00:13:34.580 --> 00:13:45.620 Şimdi Kızıldeniz'i geçtikten ve Firavun'un boğulduğunu gördükten sonra, o heyecanlı yolculuktan sonra 00:13:45.740 --> 00:13:52.740 kavim bir yerde mola veriyor. Cenab-ı Mevla'nın davetine icabet etmek üzere, 00:13:52.900 --> 00:13:59.740 Musa aleyhisselâm Tûr dağına gidiyor kırk gün geçiyor. Erbaîn Arapça'da kırk demek. 00:13:59.820 --> 00:14:10.260 Erbaîne leyleten. "Kırk gece." Yani bir ay geceden başladığı için ve hilal göründüğü zaman 00:14:10.340 --> 00:14:16.220 yeni ay başladığı için -her zaman bunu Ramazan münasebetiyle Şevval münasebetiyle de 00:14:16.340 --> 00:14:19.420 zikrediyoruz- kırk gece denmiş. 00:14:19.660 --> 00:14:27.260 Yani günleriyle beraber kırk gece ama gece denmesinde başka hikmetler de vardır. 00:14:27.380 --> 00:14:36.420 Çünkü geceleyin başka insanlar uyur herkes kendi hâline kalır. 00:14:36.700 --> 00:14:40.260 O zaman ibadetler çok kıymetli olur, göğün kapıları açılır. 00:14:40.340 --> 00:14:47.200 Münacat, dua, niyaz, ibadet, taat o zaman daha hoş bir şekilde olur. 00:14:47.260 --> 00:14:49.300 Onun için kırk gece denilmiş olabilir. 00:14:49.482 --> 00:14:56.573 İşte bu kırk gece geçmiş. Kolay değil bir ay on gün geçmiş. Sonra; 00:14:56.940 --> 00:15:06.260 Ehaze'l-elvâh. "Tevrat'ın âyetlerini levhalar üzerine yazılı bir şekilde alarak" bu levhalarla Musa aleyhisselâm kavmine geliyor. 00:15:06.300 --> 00:15:12.300 Artık o levhalar ne boydaydı hangi madde üzerine yazılmıştı Allahu âlem. 00:15:12.660 --> 00:15:22.435 O levhalarla Musa aleyhisselâm kavmine geliyor ama o arada kavmi maalesef bir hatalı iş yapıyorlar. 00:15:22.460 --> 00:15:24.667 Sümme'ttehaztümü'l-ıcle. 00:15:24.700 --> 00:15:30.475 Yani Allah Musa aleyhisselâm'a peygamberlik bahşetmek için Tûr'a çağırmışken, 00:15:30.500 --> 00:15:41.180 "Ey Benî İsrail böyle peygamberin ümmetiyken, böyle iltifatlarla, korumalarla firavundan kurtulmuş 00:15:41.500 --> 00:15:58.191 denizi geçmişken siz buzağıyı - yani inek yavrusu nedir, danadır. - danayı kendinize 00:15:58.340 --> 00:16:04.780 ilah, put edindiniz, böylece zalim, günahkar oldunuz; 00:16:05.600 --> 00:16:10.660 çok fecî iş yapmış, suç işlemiş insan durumuna düştünüz." buyruluyor. 00:16:10.660 --> 00:16:20.540 Demek ki Cenab-ı Hak nimet vermiş, onlar nimete şükredeceklerken, peygamberin kıymetini bileceklerken; 00:16:20.860 --> 00:16:26.740 "Musa Efendimiz'e Allah peygamberlik verdi, bekleyelim, şurada ibadet ve taat edelim, 00:16:26.740 --> 00:16:31.260 Cenab ı Hak bizi Firavun'dan kurtardı, daha evvelden de kesilmekten kurtardı, 00:16:31.660 --> 00:16:35.300 sonra da en sonunda arkamızdan kovalayan ordudan kurtardı. 00:16:35.420 --> 00:16:38.940 Gözümüzün önünde düşmanlar boğuldu, sulara gark oldu …" diye 00:16:38.980 --> 00:16:42.100 şükredip dua edeceklerken onlar buzağıya taptılar. 00:16:42.140 --> 00:16:48.220 Nasıl oldu bu suç, bu zulüm, bu fecî, kötü iş? 00:16:48.205 --> 00:16:58.150 Samirî isminde bir kişi onların külliyatını yani süs ve ziynet eşyalarını yüzük, küpe, gerdanlık 00:16:58.200 --> 00:17:02.720 neleri varsa topladı, eritti, altından bir buzağı yaptı . 00:17:03.400 --> 00:17:09.920 Fe ahrece lehüm ıclen ceseden lehû huvâr. Huvar böğürtü demek. 00:17:09.983 --> 00:17:16.160 Yani "Bu altından buzağının içi boş olduğu için öyle esintili bir yere getirildiği zaman 00:17:16.350 --> 00:17:22.280 böyle içerden rüzgar bir taraftan girip, bir taraftan çıkarken bir böğürtü çıkıyordu." 00:17:22.400 --> 00:17:26.800 Hani boş bir çubuk olan Ney'in içine de üflediğiniz zaman, 00:17:26.800 --> 00:17:36.800 deliklerin bazı yerlerini değiştirerek, açarak kapayarak sesleri değiştiriyorsunuz çeşitli sesler çıkıyor onun gibi. 00:17:36.360 --> 00:17:43.920 Böyle sanatkârane bir şekilde içi boş olan altından put meydana getirmiş, 00:17:44.000 --> 00:17:51.967 böyle bir dana heykeli yapmış. Bir tarafından hava girince öbür tarafından böğürtü sesi çıkıyor. 00:17:51.992 --> 00:17:59.208 Borudan da borazandan da çıkıyor yani bunu yadırgamamak lazım. 00:17:59.400 --> 00:18:04.400 İnsanoğulları maalesef işte böyle basit şeylere kanıyorlar. 00:18:04.600 --> 00:18:11.000 "Ben bu olayı biliyorum dağda çobanlar bile odunları kesiyor kaval yapıyor kendisine 00:18:11.250 --> 00:18:19.495 veyahut ölmüş öküzün boynuzunun ucunu kesiyor üflediği zaman boru oluyor. 00:18:19.786 --> 00:18:28.800 Bu bildiğim bir şey." demediler de o buzağının böğürtüsüne, altından şaşalı görüntüsüne kandılar. 00:18:28.240 --> 00:18:33.440 Birde Mısır'da buzağıya tapınma geleneği olduğundan, mısırlıların tanrılarından birisi 00:18:33.465 --> 00:18:39.920 inek şeklinde olduğundan yani eski alışkanlıklarını henüz atamamış olduklarından kavim içlerinden biriside 00:18:40.400 --> 00:18:47.760 biraz cafcaflı, kandırıcı sözler söyleyince tuttular o dana heykeline tapınmaya başladılar. 00:18:47.840 --> 00:18:55.855 Bir kısmı tapındılar, bir kısmı da bunun fena olduğunu anladığı için tapınmaktan sakındılar, geri durdular. 00:18:55.880 --> 00:19:01.444 Harun aleyhisselâm'da başlarındaydı. O "yapmayın" dediği zaman 00:19:01.466 --> 00:19:11.515 aralarında çok büyük bir çekişme olacak diye sert bir şekilde müdahale edememişti. 00:19:11.540 --> 00:19:14.475 Musa aleyhisselâm geri dönünce çok sinirlendi. 00:19:14.500 --> 00:19:21.350 Ayet-i kerîmelerde de bildiriliyor ki hatta hırsla, sinirlilikle kardeşi Harun aleyhisselâm'ın 00:19:21.600 --> 00:19:27.980 sakalına yapıştı çekiştirmeye başladı. Çünkü Allah'ı bırakıpta puta tapınmak çok büyük bir suç. 00:19:28.300 --> 00:19:30.700 Bir peygamber buna tahammül edemez. 00:19:30.860 --> 00:19:38.235 İnneküm le-tekûlûne kavlen azîmâ. Yani Allah'ın şanına layık olmayan söz söylendiği, 00:19:38.260 --> 00:19:45.140 bir insana tanrılık payesi verildiği zaman, bir eşyaya elle yapılmış bir heykele tapınıldığı zaman 00:19:45.140 --> 00:19:50.315 çok büyük zulüm oluyor. Allahu Teâlâ hazretlerinin en kızdığı gazap ettiği bir şey. 00:19:50.340 --> 00:19:56.451 Allah'ın has kulları, Allah'ın emriyle hareket eden mübarek kulları da buna kızarlar. 00:19:56.476 --> 00:20:06.719 İşte Musa aleyhisselâm çok sinirlendi, kızdı yakasından, saçından, başından tutarak çekti. 00:20:06.940 --> 00:20:11.460 Harun aleyhisselam da dedi ki; "Benim saçımı, sakalımı çekme ey anamın oğlu. 00:20:11.820 --> 00:20:20.900 Çekindim, 'Benî İsrail'i tehlikeye düşürdün' dersin diye senin gelmeni bekledim." diye cevap verdi. 00:20:20.980 --> 00:20:22.460 Bu büyük bir haksızlık. 00:20:22.580 --> 00:20:30.460 Allahu Teâlâ hazretleri bu haksızlığın muhakkak ki bir cezası var, bu cezayı verecek. 00:20:30.460 --> 00:20:31.900 Çünkü zalim oldular. 00:20:31.860 --> 00:20:40.810 Peygamberin kavminin peygamberi, vahiy için, Allah'a ibadet için, münacat için 00:20:40.106 --> 00:20:45.100 Cenab ı Mevla'nın emir buyurduğu, davet buyurduğu mübarek mahalle gittiğinde 00:20:45.146 --> 00:20:51.666 arkadan olmadık bir iş yaptılar, kandılar. Toplumların, milletlerin çok dikkat etmesi lazım. 00:20:51.860 --> 00:20:58.300 Maalesef öyle ağzı laf yapan bazı insanlar veya bazı hünerli ustalar bir şeyler yapar. 00:20:58.300 --> 00:21:03.620 Ama gerçekleri görmek, aldanmamak lazım. Sonu çok fena olur, o çok büyük zulümdür. 00:21:03.900 --> 00:21:11.260 Cenab-ı Hak kendinden gayrı ya tapınılmayı çok büyük zulüm saydığından çok büyük cezalarla cezalandırır. 00:21:11.660 --> 00:21:15.940 Sümme afevnâ anküm min ba'di zâlike lealleküm teşkurûn. 00:21:16.260 --> 00:21:22.540 "Sonra ey İsrailoğulları, ey Yakub aleyhisselâm'dan gelme kavim, 00:21:22.820 --> 00:21:32.565 ey Musa aleyhisselâm gibi mübarek bir peygamberden tarih boyunca nesil nesil gelmiş olan kavim 00:21:32.590 --> 00:21:40.425 af olunmak için neler yapılabildiyse yaptıktan sonra bizde kavim olarak sizi affetmiştik." 00:21:40.540 --> 00:21:46.740 Min ba'di zâlike. Yani suç işlediniz diye bu suçu üzerinizde ebediyen bir leke olarak, 00:21:46.820 --> 00:21:55.442 bir yük olarak bırakıp ta sizi affetmeden kahrımıza uğratmadık, affetmeden bırakmadık, affettik. 00:21:55.467 --> 00:22:03.576 Afevnâ anküm mim ba'di zâlike. "Ben Azimüşşan bunu böyle yapmasına rağmen yahudi kavmini afetim." 00:22:03.616 --> 00:22:07.258 Lealleküm teşkurûn. "Taki şükredesiniz diye." 00:22:07.302 --> 00:22:14.908 Tabi bir insan suçluyken affolununca yerlere kapanması, şükretmesi, 00:22:14.944 --> 00:22:23.500 "affolundum" diye sevinmesi ve affeden Mevla'sına şükretmesi lazım geliyor. 00:22:23.525 --> 00:22:29.497 Ama bu ayet-i kerimenin bir başka öneminde işaret ediyim, 51. ayet-i kerimenin 00:22:29.854 --> 00:22:40.200 Kırk gün mahrem, sakin, hiç kimsenin olmadığı, kimsenin bilmediği, gelmediği bir yerde 00:22:40.550 --> 00:22:48.522 sırf Mevla'sıyla baş başa bulunmak. İşte böyle bir ibadet şekli hadîs-i şerîflerde de geçiyor. 00:22:48.547 --> 00:22:53.187 İbadetin çeşitleri var biliyorsunuz en kısa ibadet zikirdir. 00:22:53.212 --> 00:22:58.489 "Allah" diyorsunuz, bir anda Allah sözü ağzınızdan çıkınca sevaplı bir iş yapmış oluyorsunuz. 00:22:58.514 --> 00:23:01.155 En kısa ibadet zikir. 00:23:01.180 --> 00:23:06.641 Ondan sonra bildiğimiz ibadetlerden mesela namaz. 00:23:06.666 --> 00:23:14.740 Rekatına göre iki dakika, dört dakika, beş dakika veya uzun okursanız biraz daha fazla sürüyor o da bir ibadet. 00:23:14.100 --> 00:23:18.875 Sonra oruç. O biraz daha uzun, bir gündüz boyu sürüyor. 00:23:18.900 --> 00:23:29.100 Yani fecri sadıktan güneşin batışına kadar sürüyor. Uzunca bir ibadet, süresi biraz daha geniş. 00:23:29.180 --> 00:23:39.977 Sonra hac ibadeti var o bayağı uzun bir ibadet. Hacca gidilecek, yollarda geçen zamanlar var. 00:23:40.200 --> 00:23:49.460 Zilhicce'nin sekizinde hacılar Mina'ya geçiyorlar, ondan sonra dokuzunda Arafat'ta toplanılıyor. 00:23:49.500 --> 00:23:53.460 Muhakkak Arafat'ta vakfe yapılıyor. Onunda, bayram günü Müzdelife'ye geliniyor, 00:23:53.513 --> 00:24:02.245 sabah namazı orda kılınıyor, kurbanlar kesiliyor, ondan sonra tıraş olunuyor, ihramdan çıkılıyor. 00:24:02.270 --> 00:24:10.272 Ondan sonra farz tavaf yapılıyor vesaire… Yani hacda biraz daha uzunca bir ibadet. 00:24:10.297 --> 00:24:20.350 Bu kırk günlük ibadet daha uzun bir ibadet. Yani ibadet maksadıyla bir yere gidiyor, kırk gün kalıyor. 00:24:20.600 --> 00:24:22.580 Bu ibadete "erbaîn" derler. 00:24:22.700 --> 00:24:27.620 Bu ibadet şekli âyet-i kerîmede geçtiği gibi hadîs-i şerîflerde de zikrediliyor. 00:24:27.740 --> 00:24:30.875 Peygamberimiz Efendimiz buyuruyor ki; 00:24:30.900 --> 00:24:34.289 Men ahlesa lillahi erbaîne sabahan. 00:24:34.314 --> 00:24:43.207 "Kim kırk sabah, kırk gün Mevla'sına halis, muhlis ibadete kendini verir, o işe tahsis ederse; 00:24:43.234 --> 00:24:51.427 zaharat yenabiu'l-hikmeti min kalbihî ila lisânihî. Gönlüden diline hikmet pınarları şarıl şarıl akmaya başlar" 00:24:51.694 --> 00:24:57.980 Hadîs-i şeriflerde de böyle kırk gün ibadet etmek zikrediliyor. 00:24:57.980 --> 00:25:05.140 Bu âyet-i kerîmede de karşımızda işte; Ve iz vaadnâ Mûsâ erbaîne leyleten. 00:25:05.300 --> 00:25:13.835 Kırk gece… Siyer kitaplarından, efendimizin hayatını anlatan eserlerden hatırlayacaksınız Peygamber Efendimiz'de 00:25:13.860 --> 00:25:20.140 peygamberlik gelmeden önce uzun zamanlar özellikle geceleri Hira mağarasında kalırdı. 00:25:20.180 --> 00:25:23.380 Gündüzleri Hazreti Hatice validemiz ona yemeğini getirirdi. 00:25:23.460 --> 00:25:31.820 O uzun zaman orda kalır yoğun bir şekilde ibadete kendisini verir, zikr ü fikr ü ibadet ve taat ile; 00:25:31.860 --> 00:25:38.700 tefekkür, tezekkür ile Mevla'sına ne güzel sevgisini, bağlılığını bildirirdi. 00:25:38.740 --> 00:25:47.955 Rabbinin rızasını, sevgisini kazanmıştı. İşte bu kırk güne erbaîn denilir. 00:25:47.980 --> 00:25:56.755 Farsça'da kırk çil veya çihil kelimesi ile ifade ediliyor. Çile sözü var. "Çile çekmek" deniliyor. 00:25:56.780 --> 00:26:05.420 O da kırk günlük bir zaman ibadete, yoğun bir şekilde bir yere girip kendini vermek, çile çekmektir. 00:26:05.740 --> 00:26:13.260 Yani uzunca bir ibadet olduğu için kolay değil, kırk gün, bir aydan on gün fazla bir süre. 00:26:13.380 --> 00:26:18.740 Çile çekmekte böyle meşakkatli şeylerde kullanılmış olduğu için dilimize geçmiş ama 00:26:18.900 --> 00:26:24.216 çoğu kimse çilenin dîni bir mânası olduğunu, bir ibadet olduğunu bilmiyor. 00:26:24.241 --> 00:26:29.315 Bazı tasavvuf kitaplarında da buna "halvet" deniliyor. Halvet yalnız kalmak demek. 00:26:29.340 --> 00:26:33.795 Yani oradaki isimlendirme de o mânadan alınmış. 00:26:33.820 --> 00:26:39.315 Kişi yalnız, tek başına mevlasıyla baş başa kalıyor, tenhaya çekiliyor. 00:26:39.340 --> 00:26:45.635 Çünkü kalabalıkta insanlar birbirlerine söz söyler, hitab eder, meşgul eder. 00:26:45.680 --> 00:26:50.240 Hatta çocuk imtihanı zorluysa tenha bir yer arar, gider orda çalışır. 00:26:50.300 --> 00:26:59.115 Hatta yurtta olanlar çok sıkı imtihanlarım var diye eve çıkarlar, çünkü yurtta arkadaşlarla çalışılmıyor. 00:26:59.140 --> 00:27:06.635 İşte buralardan biliyoruz ki tenhada olunca insanın yapmak istediği bir ibadet daha huzurlu, daha güzel olur. 00:27:06.660 --> 00:27:13.518 Onun için bu kırk günlük ibadete halvet denmiş. Bir adıda halvetmiş. Halvete girmek. 00:27:13.580 --> 00:27:18.835 "Bir derviş halvete girdi" diye duyulunca ne demek oluyor? 00:27:18.860 --> 00:27:26.555 Yani kırk günlük ibadeti yapmaya bir mahsus özel hücreye 00:27:26.580 --> 00:27:29.900 -hücre tabi hapishane hücresi değil ama onun gibi bir şey- 00:27:29.940 --> 00:27:33.235 böyle bir caminin, bir tekkenin bir köşesine kapandı demektir. 00:27:33.260 --> 00:27:38.555 Mesela Hacı Bayram Camiinde öyle hücreler varmış. 00:27:38.580 --> 00:27:43.780 Şaban-ı Velî hazretlerinin Kastamonu'ndaki camisinde çok bariz, çok güzel, birkaç katlı, 00:27:43.860 --> 00:27:47.940 caminin içinde kat kat balkon gibi odacıklar var. 00:27:47.980 --> 00:27:55.140 Dervişler o odacıklarda halvete girip manevi bakımdan çalışıp ibadet edip terakkî ediyorlardı. 00:27:55.220 --> 00:27:59.750 Halvete girmek, halvetten çıkmak, halvet görmek… 00:27:59.100 --> 00:28:08.275 Mesela Eşrefoğlu Rumi hazretleri Saadettin-i Hamevî hazretlerinin yanına gitmişte üç halvet peş peşe çıkarmış. 00:28:08.300 --> 00:28:14.795 Kırk artı, kırk artı, kırk, yüz yirmi gün. Yani dört ay yoğun ibadet ama ondan sonra 00:28:14.820 --> 00:28:20.555 nice güzel eserleri var, nice güzel sözleri var, ne güzel fikirleri var. 00:28:20.580 --> 00:28:26.238 Büyük bir mürşid-i kamil, büyük bir veli kul olmuş. 00:28:26.263 --> 00:28:32.900 Biliyorsunuz Mevlevilik'te halvet yani çile dediğimiz şey kırkla da kalmıyor. 00:28:33.200 --> 00:28:42.515 Bin bir gün [gece] devam ediyor. Tabi o tamamen bin bir gün -üç seneye yakın bir zaman eder- 00:28:42.540 --> 00:28:47.700 hiç insanlarla görüşmemek lazım değil de belli şartları muhafaza ederek 00:28:47.820 --> 00:29:01.275 halkın içindeyken hizmet ederek sağlanıyordu. Nakşilikte de bir Halvet der encümen sözü vardır. 00:29:01.300 --> 00:29:06.180 Yani halkın içindeyken halvetteymiş gibi kendini koruyup 00:29:06.260 --> 00:29:12.544 Cenab-ı Hakk'a kalbini bağlayabilip böylece halvetteki bir derviş kadar 00:29:12.569 --> 00:29:15.595 sâfiyâne bir şekilde günlük hayatını sürdürebilmek. 00:29:15.620 --> 00:29:21.481 Toplumun içinde, toplumla beraberken o güzel hâli yaşayabilmek. 00:29:21.506 --> 00:29:27.395 Bunların hepsi güzel şeyler, yani dîni yaşantının böyle yüksek halleri çok. 00:29:27.420 --> 00:29:37.774 Anlaşılıyor ki halvet önemli bir ibadet. Bu eğitimden geçmiş insanlar da çok büyük insanlar oluyor. 00:29:37.799 --> 00:29:42.700 Mesela Yunus Emre. Bilmiyorum, "Yunus Emre'nin güzelliği nerden geliyor?" diye hatırınıza geldi mi ? 00:29:42.820 --> 00:29:48.795 Bu insanın bu kadar güzel duyguları kazanması nereden? Tasavvufî bir terbiyeden. 00:29:48.820 --> 00:29:52.555 Tasavvufî terbiyeden olduğunu biliyorum hocam ama nasıl? 00:29:52.580 --> 00:30:00.620 İşte halvete giriyor, manevi duvarları yıkıyor, perdeler kalkıyor. 00:30:00.700 --> 00:30:05.780 Cenab-ı Hakk'ın kudretini, azametini görüyor, ona güzel kulluk ediyor, 00:30:05.900 --> 00:30:10.868 rızasını kazanıyor, onun ihsanına nail oluyor. O zaman kamil insan oluyor. 00:30:10.893 --> 00:30:19.340 Olay bu ve bu tek bir olay da değil. Yani sırf Yunus'ta görülen, sırf Mevlana'da görülen, 00:30:19.420 --> 00:30:26.270 sırf İbrahim Hakkı hazretlerinde görülen, sırf İsmail Hakkı Bursevî'de görülen bir olayda değil. 00:30:26.520 --> 00:30:34.675 Artık harcıalemleşmiş halkın çoğunda olan bir hal. Evliyâ hepsi. 00:30:34.700 --> 00:30:42.100 Ordunun içindeki askerler evliyâ. Askere harbe giderken zikir ederek gitmişler. 00:30:42.180 --> 00:30:48.340 Halkın arasında kalan esnaf evliyâ. Kimisi somuncu baba, ekmekçilik yapıyor; 00:30:48.460 --> 00:30:56.195 kimisi demirci, hattat, kimisi şu işte bu işte ama hepsi kamil insan, büyük insanlar. 00:30:56.220 --> 00:31:01.275 Bu eğitim olmazsa ne olur? İç eğitim olmazsa içler harab olur. 00:31:01.300 --> 00:31:05.660 İçler harab olduğu zaman da dışın görüntüsünün güzel olmasının faydası yok. 00:31:05.700 --> 00:31:12.100 Yani bakarsın dış görünüş itibariyle adamın kalıbı, kılığı, kıyafeti iyi 00:31:12.220 --> 00:31:16.860 ama huyu fena, niyeti fena, işi fena. 00:31:17.100 --> 00:31:22.589 Birazcık iş yapınca, yanında kalınca yaka silkiyor, herkes yanından kaçıyor. 00:31:22.614 --> 00:31:26.700 İçi fena yani içi harap, dışı istediği kadar güzel olsun önemli değil. 00:31:26.780 --> 00:31:31.580 Onun için Ziya Paşa biraz da böyle ağır ifade kullanarak demiş ki: 00:31:31.580 --> 00:31:43.600 "Bed asla necâbet mi verir hiç üniforma Zerdûz palan vursan, eşek yine eşektir." 00:31:43.140 --> 00:31:51.140 Üniforma kötü asıllı insana asalet mi verir, necabet mi verir soyluluk mu kazandırır? Hayır. 00:31:52.980 --> 00:32:01.380 Eşeğin üstüne altından bir palan giydirsen bile, semeri işlemeli olsa, mücevherli olsa, 00:32:01.420 --> 00:32:04.700 palanı da altın olsa yine hayvandır, hayvancıktır. 00:32:04.740 --> 00:32:09.420 Eşek yine eşektir yani tabiatın, içinin değişmesi lazım. 00:32:09.860 --> 00:32:15.860 Onun için tasavvufta insanları huyları itibariyle bazı hayvanlara benzetmişlerdir. 00:32:16.140 --> 00:32:21.500 Mesela şehvetine çok düşkünse domuz gibi, sîreti domuz. 00:32:21.700 --> 00:32:25.740 Sureti insan ama içi domuz gibi şehvetinden başka bir şey düşünmüyor. 00:32:26.600 --> 00:32:35.780 Çok ayıp olan, ar ve namusa taalluk eden kötü işler yapıyor. Sağı solu, konu komşuyu taciz ediyor. 00:32:35.780 --> 00:32:42.900 Kimisi kurt gibi parçalayıcı, hırçın oluyor. Kimisi tilki gibi oluyor, kimisi maymun gibi oluyor. 00:32:43.180 --> 00:32:49.300 Sîret yani iç manzarası itibariyle böyle olabiliyor. Onun düzelmesi lazım. 00:32:49.580 --> 00:32:56.200 İnsan-ı kamil olabilmek için sîreti insan olması lazım. 00:32:56.300 --> 00:33:06.200 Fuzûlî de: "Taşa ne kadar kan dökersen dök, kırmızı yakut olmaz," diyor. 00:33:07.820 --> 00:33:16.900 Yani la'l-i bedehşân olmaz diye söylüyor. Yani iç terbiyesi çok önemli, bunun yapılması lazım. 00:33:16.940 --> 00:33:20.820 Ama nasıl yapılacak, nerde yapılacak, ne zaman yapılacak? Şimdi lüzumsuz mu ? 00:33:20.820 --> 00:33:26.500 Hayır, her zaman için lüzumlu. Çünkü bu bir insanı eğitip insanı insan yapan şeydir. 00:33:26.500 --> 00:33:30.380 Eğitim çok önemli. Eğitimin içinde de iç eğitim çok önemli. 00:33:30.460 --> 00:33:37.780 Kafasını eğitirseniz, kalbini eğitmezseniz çok gelişmiş beyinli bir cani elde edersiniz mahveder ortalığı. 00:33:38.100 --> 00:33:43.180 Hani kalpleri kara olduğu zaman bir de uçtuğu zaman zararı daha fazla olur. 00:33:43.460 --> 00:33:47.660 İnsanın kafası da, kalbi de eğitilecek insan-ı kamil olacak, iyi insan olacak. 00:33:47.700 --> 00:33:54.600 Zarif olacak, musikîden anlayacak, şiirden anlayacak, iyilikten anlayacak; merhameti bilecek, 00:33:54.100 --> 00:33:58.660 edebi bilecek; başkalarına yardım etmeyi sevecek; 00:33:59.200 --> 00:34:02.540 millete, halka, insanlığa hizmet etmeyi sevecek. 00:34:02.580 --> 00:34:09.500 Bu âyet-i kerîme iç terbiyesi için delil. Bunu nasıl yapıyor, neden yapıyor. 00:34:09.820 --> 00:34:18.260 Biz Şehabettin-i Sühreverdi hazretlerinin eseri Araifü'l-maarif'i neşrettik. 00:34:18.340 --> 00:34:24.734 Orada halvetle ilgili bir bölüm var, anlatılmış. Onları okumak lazım. 00:34:24.759 --> 00:34:31.355 Sonraki âyet-i kerîmede Cenab-ı Rabbü'l-İzzet başka bir nimetini Benî İsrail'in şahsında bize tekrar hatırlatıyor; 00:34:31.380 --> 00:34:35.995 Ve iz ateynâ Mûsa'l-kitâbe. "Ey İsrailoğulları 00:34:36.200 --> 00:34:40.700 hani Musa'ya kitabı vermiştik ya!" O da bir nimet değil mi? 00:34:40.860 --> 00:34:44.500 Ve'l-furkâne. "Ve furkanı da vermiştik." Lealleküm tehtedûn. 00:34:44.500 --> 00:34:49.340 "Taki doğru yolu bulup, doğru yolda gidesiniz sapıtmayasınız" diye buyuruluyor. 00:34:49.420 --> 00:34:55.220 O da bir nimet yani bir kavmin, bir peygambere sahip olması büyük bir nimet. 00:34:55.220 --> 00:34:59.100 O peygambere bir kitap inmesi çok büyük bir nimet. Allah emirlerini bildiriyor. 00:34:59.260 --> 00:35:09.700 Kitap ve Furkan El-kitâb denilen belirli kitap. Musa aleyhisselâm'a Tevrat nâzil oldu. 00:35:09.740 --> 00:35:19.380 "Musa'ya hani o belirli kitabı indirmiştik." Lâm-ı târif ile elif-lam ile târif takısıyla kullanılmış. 00:35:19.460 --> 00:35:25.460 Kastedilen Tevrat. Cenab-ı Hak Tevrat'ı Musa'ya verdi, vahy etti. Ve'l-furkân. 00:35:25.620 --> 00:35:31.260 "Furkanı da verdik." Şimdi arada ve var. Hem Tevrat'ı verdi, hem de Furkan'ı verdi. 00:35:31.340 --> 00:35:37.940 Furkan ne demek? Furkan kelime olarak haklıyı haksızdan, küfrü imandan, 00:35:38.200 --> 00:35:49.420 helali haramdan, herhangi bir ihtilafta bir tarafı öbür taraftan ayıran, tefrik eden, edebilen şeye derler. 00:35:49.580 --> 00:35:57.100 Onun için Kur'ân-ı Kerîm'in de bir sıfatı Furkan'dır. O da çünkü hak ile batılı ayırtedip gösteriyor. 00:35:57.180 --> 00:36:04.220 Küfür batıldır, iman haktır; şu iyiliktir, şu kötülüktür diye ayırteden Kur'ân-ı Kerîm'in bir sıfatı da Furkan. 00:36:04.260 --> 00:36:11.580 Ama burada buyuruluyor ki; "Musa aleyhisselâm'a hem Tevrat'ı verdik, yani el-kitap, "kitabı verdik". 00:36:11.820 --> 00:36:15.180 Ona verilen kitabın Tevrat olduğunu biliyoruz. 00:36:15.260 --> 00:36:22.740 Kur'ân-ı Kerîmde Tevrat kelimesi geçer ayrıca Musa aleyhisselâm'a verilenin de Tevrat olduğu da bildirilir. 00:36:22.780 --> 00:36:25.200 Furkan ile kastedilen nedir? 00:36:25.200 --> 00:36:29.580 Bunun kitaptan başka bir ilave nimet olduğu anlaşılıyor. 00:36:29.700 --> 00:36:35.700 Gerçi bazı müfessirler buradaki ve zaiddir yani 00:36:36.260 --> 00:36:41.740 "Bir Furkan olan hakkı batıldan ayırt etmeye yarayan bir ilahi kitap olan 00:36:41.780 --> 00:36:52.940 Tevrat'ı verdik mânasına gelir." demişlerse de burada bir başka bir şey olduğunu daha ziyade kabul ediliyor. 00:36:55.100 --> 00:36:57.100 Tevrat'tan başka neler verilmişti? 00:36:57.100 --> 00:36:59.380 Musa aleyhisselâm'a mucizeler verilmişti. 00:37:00.340 --> 00:37:05.740 Mesela elini koynuna sokup çıkardığı zaman bembeyaz çıkıyordu. 00:37:05.780 --> 00:37:14.380 Asası sihirbazların her şeyini yutmuştu ama gene asa olarak kalmıştı. 00:37:14.460 --> 00:37:21.200 Hem maddi şeyleri yutuyor yok ediyor, hem de öylece şişmeden, büyümeden, 00:37:21.100 --> 00:37:24.780 kocamanlaşmadan kalıyor. Ben bunları gayet rahat anlıyorum. 00:37:24.860 --> 00:37:31.860 Mesela gökte kara delikler var yakınına gelen yıldızları yutuyor deniliyor. 00:37:31.980 --> 00:37:40.780 Bu bizim etrafımızdaki maddelerin hepsinin molekülleri birbirinden uzun mesafelerle 00:37:40.980 --> 00:37:47.595 ayrı ayrı böyle kümelenmiş. Bunlar böyle çökünce, 00:37:47.620 --> 00:37:52.380 aralarındaki mesafeler kapatılıp sıkıştırılınca çok küçük bir şey oluyor. 00:37:52.700 --> 00:37:56.100 O zamanda çekim kuvveti artıyor. 00:37:56.340 --> 00:38:02.600 Şimdi bir yıldız sönünce onun bütün maddeleri yoğunlaştığı için kütlesi çok büyüdüğünden 00:38:02.100 --> 00:38:05.580 yanından geçen başka bir yıldızları çekiyor, kendisine katıyor. 00:38:06.220 --> 00:38:12.500 Yoğunlaştırarak kattığı için kapladığı alan daralıyor ama ağırlığı çok fazla oluyor. 00:38:12.820 --> 00:38:17.900 Allahu a'lem Musa aleyhisselâm'ın asası da bütün sihirbazların 00:38:18.600 --> 00:38:22.900 o maddi malzemelerini hepsini böylece yutuyor. 00:38:23.620 --> 00:38:28.600 Çünkü o Cenab-ı Mevlâ'nın Musa aleyhisselâm'a bir mucizesi. 00:38:28.420 --> 00:38:34.220 Bir işte insanlara hakkı batılı ayırsınlar diye verilmiş mucize. 00:38:34.260 --> 00:38:40.820 İşte bu Furkan sözünden kastedilen "yed-i beyza ve asa" olabilir. 00:38:41.220 --> 00:38:45.820 Ya da bizim anlayışımızda furkan şu olabilir. 00:38:46.200 --> 00:38:52.200 Peygamber Efendimiz'e Cenab-ı Hak Kur'ân-ı Kerîm'i vermiş birde hadîs-i şerîfleri vererek 00:38:52.260 --> 00:39:01.200 söyleyebilme ve manevi hakikatleri ayrıca halka güzelce Cenab-ı Mevla'nın rızasına uygun bir tarzda 00:39:01.140 --> 00:39:10.380 anlatabilme bilgisi, hüküm kabiliyeti halkı idare etme meziyeti vermiş oluyordu. 00:39:10.540 --> 00:39:12.940 Onlardan da hadîs-i şerîfler doğdu. 00:39:13.260 --> 00:39:18.600 Binlerce sayfalık hadis kitapları ciltler dolusu hadis kitapları doğdu. 00:39:18.340 --> 00:39:26.300 Ve mâ yentıku ani'l-hevâ. İn hüve illâ vahyün yûhâ. "O boş şey konuşmaz Allah'ın öğrettiklerini söyler." 00:39:28.200 --> 00:39:34.340 Cenab-ı Hakk'ın izniyle, emri doğrultusunda, rızası doğrultusundaki şeylerdir. 00:39:34.580 --> 00:39:42.475 Musa aleyhisselâm peygamber olunca hem kendisine kitap indirildi, hem de böyle hükmetme, 00:39:42.500 --> 00:39:50.721 hakkı batıldan ayırt etme meziyeti, tefrik kabiliyeti, peygamberlik meziyeti ihsan oldu. 00:39:50.746 --> 00:39:58.290 Bunların hepsi işte furkan kelimesiyle anlatılmış olabilir. 00:39:58.315 --> 00:40:03.307 Ve Musa aleyhisselâm da hakikaten Tûr'dan döndükten sonra 00:40:03.340 --> 00:40:05.900 kavmi üzerinde peygamberliğini icra etti, değişti. 00:40:05.980 --> 00:40:09.740 Yani peygamber olmadan önceki halinden farklı olarak peygamber olduktan sonra hâlinde 00:40:09.773 --> 00:40:13.293 peygamberâne davranışlar başladı. 00:40:13.660 --> 00:40:21.875 Furkan peygamberâne meziyetler, davranış, hak ve salahiyetleri olabilir 00:40:21.900 --> 00:40:25.780 diye müfessirler açıklamalar yapmışlar. 00:40:25.900 --> 00:40:33.820 Bunların hepsi kendisine peygamber, kitap indirilen halk, millet hidayet bulsun diye. 00:40:34.340 --> 00:40:40.180 "Hatırlayın bunları ey İsrailoğulları! Ey Yakub aleyhisselâm'ın neslinden gelen şimdi yahudi denilen, 00:40:40.540 --> 00:40:46.940 Peygamber Efendimiz'in zamanındaki insanlar! Hatırlayın bunları! bunlar hep hidayete eresiniz diyeydi." 00:40:47.140 --> 00:40:56.420 Bu Kur'an âyetlerini hatırlamaktan murat Benî İsrail'in imana gelmesi, 00:40:56.540 --> 00:41:03.340 ahir zaman peygamberini kabul etmesidir. "Bu da Musa aleyhisselâm gibi" demesi, Kur'ana uyması, 00:41:03.380 --> 00:41:07.340 "bu da Tevrat gibi" demesi ve Cenab-ı Hakkın rızasını kazanması için. 00:41:07.260 --> 00:41:12.900 Ve iz kâle Mûsâ li-kavmihî. "Hani Musa kendi kavmine ne demişti?" 00:41:13.380 --> 00:41:20.860 Onu da hatırlayın ey Benî İsrail kavmi! Musa aleyhisselâm etrafındaki ashabına, 00:41:20.980 --> 00:41:26.200 kendisine hitap ettiği o zamanın insanlarına ne demişti? 00:41:26.200 --> 00:41:34.620 Yâ kavmi. Buradaki yâ kavmiy'nin y'si düşmüş, yani kısaltma var. 00:41:34.780 --> 00:41:43.600 "Ey Benim kavmim ey kendilerine peygamber olarak gönderildiğim topluluk!" 00:41:43.260 --> 00:41:51.100 İnneküm zalemtüm enfüseküm. "Siz kendinizi çok kötülük ettiniz, çok zulüm ettiniz, zalim oldunuz." 00:41:53.140 --> 00:41:55.980 Ne yapmak suretiyle? Bi-ttihâzikümü'l-ıcle. 00:41:56.260 --> 00:42:00.580 "Buzağıyı put edinmeniz, dolayısıyla ona tapınmanız dolayısıyla" 00:42:00.780 --> 00:42:09.200 Tapınanlar oldu, tapınmayıp kenarda duranlar oldu. Ama maalesef tapınanlar da çok oldu. 00:42:09.660 --> 00:42:12.980 Onun üzerine çok kötü bir iş yaptınız. 00:42:13.200 --> 00:42:21.700 Fetûbû ilâ bâriiküm. "Bâriinize tevbe ediniz." Bâriiküm. Bere, yaratmak demek. 00:42:21.860 --> 00:42:28.380 Kusursuz, her türlü kusurdan müberrâ olarak, mükemmel olarak yaratmak demek. 00:42:28.700 --> 00:42:39.355 Sizi böyle mükemmel bir şekilde yaratmış olan Bârî demek, Hâlık demek. "Yaradanınıza tevbe edin." 00:42:39.380 --> 00:42:46.355 Rabbiniz sizi akıllı, fikirli, mükemmel yaratmış, her şeyiniz tam aklınızda bir eksiklik yok 00:42:46.380 --> 00:42:51.115 türlü türlü nimetler de vermiş, peygamber de göndermiş, kitap ta göndermiş 00:42:51.140 --> 00:43:00.475 ama siz bunun icabını yapmamışsınız, buzağıya tapmışsınız. Rabbinize teveccüh edin, yönelin, dönün. 00:43:00.500 --> 00:43:05.940 Tûbû. "Tevbe edin." İlâ bâriiküm. "Halıkınıza, yaratanınıza, tevbe edin." 00:43:05.980 --> 00:43:12.914 Tevbe etmek, sözle yani "tevbe ya Rabbi" demekle değil. Tevbe yönelmek demek. 00:43:12.939 --> 00:43:17.915 Onun için yönelen günahkar kullara tâib denilir. Yönelen demek. 00:43:17.940 --> 00:43:23.635 Cenab-ı Hak'ta kendisine hatasını anlayıp yönelen kula teveccüh ederse, 00:43:23.660 --> 00:43:28.780 teveccüh eder ona da Tevvâb denir. Çünkü Tevvâb mübalağa sîgası. 00:43:28.860 --> 00:43:36.315 Yani her yönden kullarına çok tevveccüh eden, çok teveccühkar demek. 00:43:36.340 --> 00:43:45.155 Tabi burada alimler "tevbeyi kabul eder mânasına geliyor." demişler. Dönüşü kabul eden. 00:43:45.180 --> 00:43:50.380 Kul Mevla'sına dönünce Mevla'sı da kuluna dönerse teveccüh etmiş olur. Dönerse kabul eder. 00:43:50.460 --> 00:44:00.780 Ya dönmezse? Mesela ahirette Cenab-ı Hak günahkarların, kâfirlerin yüzüne bakmayacak. 00:44:00.820 --> 00:44:03.420 Ve lâ yenzuru ileyhim yevme'l-kıyâmeti. 00:44:03.500 --> 00:44:08.435 "Hadi bakalım buyursunlar, hadi bakalım yaptıklarını görsünler." 00:44:08.460 --> 00:44:14.340 Cenab-ı Hak yüzlerine bile bakmayacak. Tevbe ederse Tevvâb'lığından yüzlerine bakıyor. 00:44:14.460 --> 00:44:20.435 "Günahkar ama mademki günahlarını anladı kullarım benim Rableri olduğumu bildiler, 00:44:20.460 --> 00:44:26.140 bana yöneldiler, ben de onlara yöneleyim." diyor o da Tevvâb'lığının, lutfunun, rahmetinin eseri. 00:44:26.220 --> 00:44:41.200 Suçluysa tövbeyi ya kabul eder, ya kabul etmez. 00:44:41.600 --> 00:44:46.955 Kulun durumuna göre düşündüğüne, cinsine göre Mevla'nın bileceği bir şeydir. 00:44:46.980 --> 00:44:57.523 Ama hata eden kulun tevbe etmesi lazım. Musa aleyhisselâm'da böyle hitap ediyor. 00:44:57.548 --> 00:45:06.995 "Ey kavmim Rabbinize, yaratanınıza tevbe edin." Faktulû enfüseküm. "Nefislerinizi öldürün." 00:45:07.200 --> 00:45:13.315 Faktulû öldürün, katledin demek. Enfüseküm nefislerinizi öldürün demek. 00:45:13.340 --> 00:45:16.875 Nefislerinizi öldürün ne demek acaba? 00:45:16.900 --> 00:45:22.115 Nefislerinizi öldürün, hakiki mânasıyla kendinizi öldürün demek. 00:45:22.140 --> 00:45:32.755 O zaman "nefislerinizi öldürün" dese, herkes kendini öldürse, orda Benî İsrail'den hiç kimse kalmaz. 00:45:32.780 --> 00:45:41.955 Demek ki o mâna değil. Faktulû enfüseküm. "Siz bir kavim, bir topluluksunuz. 00:45:41.980 --> 00:45:50.350 Musa aleyhisselâm'ın kavmisiniz. İçinizdeki suçluları cezalandırın, onları öldürün" demek. 00:45:50.600 --> 00:45:59.995 Buda bir mânadır. Nitekim İbni Kesir tefsirinde İbni Abbas'tan, diğer sahabe ve tabiînden 00:46:00.200 --> 00:46:06.500 rivayetlerle buyuruluyor ki "Çok açıklamalar, rivayetler var." 00:46:06.620 --> 00:46:14.675 Burada aktarmak, metni uzatmak istemiyorum. 00:46:14.700 --> 00:46:24.595 Buzağıya, danaya tapmayanlar tapanları öldürsün. 00:46:24.620 --> 00:46:36.350 Cenab-ı Mevla müşrik oldular, puta taptılar, hak yoldan saptılar diye onların öldürülmesini emrediyor. 00:46:36.600 --> 00:46:38.675 Kitaplardan şöyle bir rivayeti nakledelim; 00:46:38.700 --> 00:46:47.180 Rivayet İbni Cerir'in ceyyid bir rivayeti. Tarihçi İbni Cerir et-Taberî ceyyid bir isnadı demek. 00:46:47.220 --> 00:46:56.675 Yani senedi iyi, rivayet sağlam demek. İbni İshak'tan rivayet etmiş ki : 00:46:56.700 --> 00:47:01.750 Lemmâ race'a Mûsâ ilâ kavmihî. "Musa kavmine geri dönünce." 00:47:01.100 --> 00:47:06.860 Tûr-i Sîna'dan vahiyleri alıp elvâh ile üzerinde Tevrat yazılı levhalar ile 00:47:06.987 --> 00:47:16.555 kavmine döndüğünde baktı ki onlar puta tapmışlar. Sinirlendi, azarladı. 00:47:16.580 --> 00:47:26.140 Ve ahraka'l-ıcle ve zarahû fi'l yem. "Bu altından buzağıyı yaktırdı ve denize attırdı." 00:47:26.140 --> 00:47:31.995 Harece ilâ Rabbihî bi-men'ihtara min kavmihî. 00:47:32.200 --> 00:47:39.820 "Kabilesinden seçtiği kimselerle Rabbinin huzuruna tekrar Tûr-i Sîna'ya çıktı." 00:47:39.860 --> 00:47:52.555 Seb'îne racülen. "Yetmiş adamla" diye âyet-i kerîmelerde bu bildirilir. Orada üzerlerine şimşekler yağdı, korktular. 00:47:52.580 --> 00:47:56.700 "Yâ Rabbi! Bizim içimizdeki cahillerin yaptığından dolayı helak mı edeceksin?" 00:47:56.860 --> 00:48:07.635 diye Cenab-ı Hakkın gazabına uğramamak için Musa aleyhisselâm münacat eyledi, niyaz eyledi. 00:48:07.660 --> 00:48:15.140 Seele Mûsâ rabbehu't-tevbe. "rabbinden af diledi." "Yâ Rabbi! Beni, kavmimi, kardeşlerimi, 00:48:15.260 --> 00:48:20.555 suç işleyenleri veya suçun karşısında sakin duranları, onları men etmeyenleri affeyle." 00:48:20.580 --> 00:48:30.875 Onlar da pasif durmakla, sakin durmakla, şerrin karşısına çıkmamakla en-nehyü ani'l-münker 00:48:30.900 --> 00:48:37.140 –bu da büyük vazife- yapmamakla suçlu olduğundan Musa aleyhisselâm secdeye vardı, yalvardı, dedi ki; 00:48:37.140 --> 00:48:47.795 "Yâ Rabbi! Tevbemizi kabul et." İsrail kavminin günahının affını diledi. 00:48:47.820 --> 00:48:53.355 Fe-kâle lâ. "Allahu Teâlâ hazretleri 'Hayır'" buyurmuş. 00:48:53.380 --> 00:49:00.355 İllâ en yaktulû enfüsehüm. "Suçluları, kendilerini öldürürse…" diye burada yine aynı ifade geçiyor. 00:49:00.380 --> 00:49:09.435 Bu öldürülmeyi Cenab-ı Mevla emretti. Çeşitli rivayetler var. 00:49:09.460 --> 00:49:14.860 Buzağıya tapmayanlar, buzağıya tapanları öldürdüler. 00:49:14.860 --> 00:49:22.740 Tefsir kitaplarındaki rivayetlere bakılırsa yetmiş bin kişiyi bulmuş öldürülenler. 00:49:22.900 --> 00:49:34.275 Çocuklar, hanımlar ağlaşmışlar, af dilemişler, diz çökmüşler, yalvarmışlar ve nihayet 00:49:34.300 --> 00:49:42.750 suçlular böyle öldürülüp cezalandırılınca Cenab-ı Mevla o zaman af etmiş. 00:49:42.100 --> 00:49:50.395 Fe-tûbû ilâ bariiküm. Faktulû enfüseküm. Yani "içinizdeki suçluları öldürün" demek oluyor. 00:49:50.420 --> 00:50:00.180 Çok uzun rivayetler var. Bir bulut gelmiş, bir sis çökmüş, bir karanlık gelmiş, kimse kimseyi, göz gözü görmemiş. 00:50:00.300 --> 00:50:06.475 Öldürmüşler. "Hatta belki karşısında yakaladığı el yordamıyla öldürdüğü kimse 00:50:06.500 --> 00:50:12.555 yakını, babası, evladı" diye rivayetler var. "Yetmiş bin kişi" diye rivayet var. 00:50:12.580 --> 00:50:18.220 Bunlar Cenab-ı Mevla'nında puta tapmayı en gazap ettiği, en sevmediği, 00:50:18.220 --> 00:50:23.740 en büyük zulüm olarak saydığını, adlandırdığını bildiğimiz şeyler. 00:50:23.780 --> 00:50:33.620 Kur'ân-ı Kerîm'de o puta tapanların affedilmeyecekleri, böyle bir cezaya uğrayacakları ifade edilmiştir. 00:50:33.940 --> 00:50:42.595 Faktulû enfüseküm. Türkçe'de "nefsine hakim ol" diyerek ifade ettiğimiz şey de olabilir. 00:50:42.620 --> 00:50:52.115 İnsanın Cenab-ı Hakk'a iyi kulluk etmesi için gururunu, nefsinin şehevatını, kötü duygularını kırması lazım. 00:50:52.140 --> 00:50:53.940 İşte ona nefsi öldürmek deniliyor. 00:50:53.980 --> 00:51:03.595 Yani bir terbiye sonunda insanın kendi kendisine hakim olması, içindeki isyankar tarafını, nefsini öldürmesi. 00:51:03.620 --> 00:51:13.780 İşte "nefsinizi öldürün de o mânada olabilir" diye müfessirlerden böyle anlayanlarda vardır. 00:51:13.860 --> 00:51:20.700 Ama bu işarî tefsirdir. Kelimelerin asıl mânasına ehemmiyet vermiyor. 00:51:20.740 --> 00:51:31.980 Tarihi rivayetlere, tabiînden gelen rivayetlere de bakılırsa gerçekten bu suçluların öldürülmesi durumu olmuş. 00:51:32.100 --> 00:51:39.260 Zâliküm hayrun leküm inde bâriiküm. "Yaratanınızın indinde böyle hareket etmeniz 00:51:39.460 --> 00:51:47.460 sizin için daha uygun olur." diye Musa aleyhisselâm kavmine bu hükmü bildirmiş. 00:51:47.660 --> 00:51:55.740 Peygamber olarak : "Ey kavmim buzağıya tapmak suretiyle siz çok büyük zulüm işlediniz, 00:51:55.980 --> 00:52:04.940 Rabbinize tevbe edin, nefislerinizi öldürün. Yani içinizdeki suçluları öldürün yahut iyice nefsinizi ıslah edin. 00:52:05.600 --> 00:52:13.155 Böyle yapmak sizin için Rabbinizin huzurunda, âhirette daha hayırlıdır." demiş oluyor. 00:52:13.180 --> 00:52:19.420 Buraya kadar Musa aleyhisselâm'ın kavmine söylediği söz âyet-i kerîmenin içinde tamam oluyor. 00:52:19.420 --> 00:52:25.635 Allah kullara zerre kadar zulmetmez, fakat kullar kendi kendilerine zulmederler. 00:52:25.660 --> 00:52:33.300 Nasıl zulmeder kendi kendilerine? Kendisi hak yemek veya insan öldürmek, veya hırsızlık yapmak, 00:52:33.300 --> 00:52:41.580 veya fuhuş, zina gibi Cenab-ı Hakkın yasakladığı günahları işler o zaman onun cezası gelir. 00:52:41.620 --> 00:52:49.620 Beşerin bugün dünyada uyguladığı kanunları düşünün. Hangi ülkeyi alırsanız alın. 00:52:49.540 --> 00:52:56.755 Batı ülkelerinde Amerika da elektrikli sandalyeyle idam etmek var. Avrupa'da var. 00:52:56.780 --> 00:53:01.235 Kaldırılsın diyenler var ama onlarda suçlu salıverilsin demiyor. 00:53:01.260 --> 00:53:09.200 Hapse atılsın ebediyen hapisten çıkmasın, yani öldürülmesse ebediyen hapiste dursun diyor. 00:53:09.140 --> 00:53:14.980 Sonuç itibariyle demir parmaklıkların arkasında çeşit çeşit şeyler oluyor. Yani ceza var. 00:53:15.100 --> 00:53:27.750 Her toplumda cezalandırma var. Çünkü suç cezalandırma ile engellenir, ceza hukukun bir parçasıdır. 00:53:27.100 --> 00:53:37.750 Suç olduğu zaman cezalandırılacak ki suçu işlemesin, caydırılsın, suç işleyenler çoğalmasın. 00:53:37.100 --> 00:53:43.355 Suç işleyenleri affederseniz merhametten maraz hâsıl olur. Merhametten maraz hâsıl olur 00:53:43.380 --> 00:53:50.755 demek suçluya acıyınca suçlular çoğalır, cemiyete hakim olur, cemiyeti mahvederler demek. 00:53:50.780 --> 00:53:55.260 O zaman pişman olursunuz ama iş işten geçer. 00:53:55.300 --> 00:54:01.875 Kötülerin hakim olduğu bir toplum kötü tarafa sürüklenir, kötü işler yapılır, kötü işler olur, 00:54:01.900 --> 00:54:07.395 fazilet kalmaz, rezalet diz boyu değil, bel boyu değil, boydan aşağı olur. 00:54:07.420 --> 00:54:17.420 Yani insanı gark eder, insanlığı mahveder. Günümüzdeki uluslararası olaylara bakalım ne oluyor? 00:54:17.500 --> 00:54:25.740 Sırplar yıllardır beraber yaşadıkları insanlara saldırıyor. Âciz, naçiz, köylü… 00:54:25.780 --> 00:54:32.715 Hallerine bakıyoruz hepsi açlıktan mazlum, perişan insanlar. 00:54:32.740 --> 00:54:40.355 Hunharlığından, vicdansızlığından saldırıyor. Kosova'daki Müslümanları oradan sürdürüyor. 00:54:40.380 --> 00:54:45.435 Arnavutlar zaten oranın kavmi yani topraklar Sırpların da değil. 00:54:45.460 --> 00:54:48.750 Tarih boyunca onların ama Arnavutlar Müslüman olmuşlar. 00:54:48.775 --> 00:54:53.875 Müslüman oldu diye kızıyor, inançtan dolayı saldırıyor. 00:54:53.900 --> 00:54:58.915 Nato niye saldırıyor Sırplara neden mecbur oldu? 00:54:58.940 --> 00:55:03.980 Müslümanları kesiyor Sırplar. Nato da Müslüman değil. 00:55:04.600 --> 00:55:11.980 Yani dini gayelrle hareket eden topluluk değil. Biliyor ki suçu affederse sonra daha büyük cinayetler işlerler. 00:55:12.600 --> 00:55:20.275 Nitekim Boşnaklara yapılan zulüm tam cezalandırılmadığı için bu sefer Kosova'ya saldırdı. 00:55:20.300 --> 00:55:27.355 Uyuz saldırgan zihniyet hasar vermeye başladı. Baktılar ki biz bunun önüne geçmezsek 00:55:27.380 --> 00:55:35.435 nizam-ı âlem tamamen mahvolacak, cezalandırmaya mecbur kaldılar. Bu uluslararası bir karar. 00:55:35.460 --> 00:55:41.795 Natonun birçok üyesi var. Demek ki ceza gerekiyor. 00:55:41.820 --> 00:55:48.180 Binaenaleyh Cenab-ı Mevla Kullarına zulmetmek istemiyor ama kullar kendileri kendilerine zulmediyorlar. 00:55:48.300 --> 00:55:53.740 Suç işliyorlar, ceza geliyor. Dolayısıyla kendi istekleriyle geliyor. 00:55:53.820 --> 00:55:59.167 "Allah celle celaluhu'u cenneti isteyene cenneti verir. 00:55:59.192 --> 00:56:04.740 Cehennemi isteyene de cehennemi verir. Cehenneme sokar" buyuruyor Peygamber Efendimiz. 00:56:04.740 --> 00:56:09.140 "Diyorlar ki Ya Resûlallah kim cehennemi ister, cenneti istemez?" 00:56:09.220 --> 00:56:17.750 Yani herkes cennete girmeyi ister cehennemden korunmak ister. Ama davranışlarıyla istemiyor. 00:56:17.100 --> 00:56:23.155 Davranışlarıyla cehennemlik olmaya götürecek işleri yapıyor. O zaman cehennemi istiyor demek. 00:56:23.180 --> 00:56:26.460 Cennete götürecek işleri yapmıyor demek ki cenneti istemiyor demek. 00:56:26.500 --> 00:56:34.106 Yani davranışlar niyeti gösterecek. İnsanın asıl niyetini davranışları gösteriyor. 00:56:34.131 --> 00:56:42.416 Onun için Cenab-ı Hak zulmetmiyor kullar kendi kendilerine zulmediyorlar. 00:56:42.441 --> 00:56:49.155 Cenab-ı Hak cümlemize gerçekleri görüp tarihin derinliklerinde olan olaylardan 00:56:49.180 --> 00:56:54.468 Cenab-ı Hakk'ın verdiği cezaları görüp Cenab-ı Hakk'ın kahrına uğramadan 00:56:54.493 --> 00:56:57.660 ömür sürmeyi, rızasını kazanmayı hepimize nasip etsin. 00:56:57.685 --> 00:57:02.260 O zamanın insanlarının yerine düşünün, kendinizi onların yerine koyun. 00:57:02.300 --> 00:57:07.278 Bu devirdeki olayları düşünün bu davranışlarınızı düşünün. 00:57:07.303 --> 00:57:14.620 Yani içinizden birileri buzağıya taptığı zaman ötekisi susarsa ceza geliyor. 00:57:14.700 --> 00:57:25.985 Susana da ceza geliyor veya buzağıya taparsa o da ölüm cezasına mahkûm oluyor. 00:57:26.100 --> 00:57:32.300 İşte bir ibretli olay. Gözünüzü açın Cenab-ı Hakkın kahrına, gazabına uğramayın. 00:57:32.325 --> 00:57:40.260 Cenab-ı Hak kadir-i mutlaktır, yani her istediğini her zaman yapar. 00:57:40.285 --> 00:57:48.635 Kimse onun hükmünü, verdiği cezayı engelleyemez. Onun için cezaya uğramamaya çalışmak lazım. 00:57:48.660 --> 00:57:54.705 Günümüzdeki olayları da bu mantıkla, bu şekilde düşünmek, ona göre tedbir almak lazım. 00:57:54.730 --> 00:58:01.240 Güzel kulluk öyle olur, cennet öyle kazanılır. Aksi taktirde hem dünyada hem âhirette insanlar 00:58:01.287 --> 00:58:08.740 böyle hareket ettiğinden ceza görürler. Birkaç defa ima ettim. 00:58:08.740 --> 00:58:14.235 Kimseyi üzmek, darıltmak ta istemiyorum ama birkaç kelimeyle ikaz etmek istiyorum. 00:58:14.260 --> 00:58:21.789 Balkanlardaki kardeşlerimize, Boşnak kardeşlerimize Allah'ın bir hunhar milleti saldırdı. 00:58:21.814 --> 00:58:27.500 Durup dururken, beraber yaşıyorlarken, komşu iken saldırdılar, öldürdüler. 00:58:27.525 --> 00:58:34.220 Boşnak kardeşimiz şehit oldu, mazlumen öldürüldü. Şimdi ondan sonrada Kosova'ya saldırdılar. 00:58:34.245 --> 00:58:47.350 Arnavut kardeşimiz şehit edildi. Müslümansa önlerine geleni kesiyorlar, vuruyorlar. 00:58:47.600 --> 00:58:54.635 Televizyonlarda yerlere dizilmiş zavallı, mazlum insan cesetlerini görüyoruz. 00:58:54.660 --> 00:58:56.420 Ben kendi kendime "Bunlar neden oluyor? 00:58:56.540 --> 00:59:01.900 Cenab-ı Hak bunların oluş sebeplerini, hikmetlerini bilmiyor mu, bunları görmüyor mu? 00:59:01.925 --> 00:59:07.422 Neden bunları böyle taktir eylemiş? Niye böyle oluyor?" diye düşünüyorum. 00:59:07.447 --> 00:59:17.350 Cenab-ı Hak emirlerine uyulmamasını, emirlerine uymakta gevşek davranılmasını sevmiyor, cezalandırıyor. 00:59:17.600 --> 00:59:24.550 Yani insanlar mümin olacak, imana göre hareket edecek, Allah'ın emirlerine göre hareket edecek, 00:59:24.575 --> 00:59:30.940 etmezse kendisi bilir. Çeşitli sebeplerden insanlar ya Allah'a inanmıyor, ya Allah'ın emirlerini tutmuyor. 00:59:30.980 --> 00:59:44.315 Bu sebeplerin bir kısmı aldatıcı, makul gibi görünebilir insanlara ama Allah emrini tutmayanlardan intikam alıyor. 00:59:44.340 --> 00:59:47.628 Azîzün zü'ntikâm olduğu için onları cezalandırıyor. 00:59:47.653 --> 00:59:51.540 Eğer bir insan Müslüman'sa Müslümanlığını iyi yapmıyorsa cezalandırıyor. 00:59:51.565 --> 00:59:55.384 Eğer bir insan kâfirse zulüm yapıyorsa cezalandırıyor. 00:59:55.409 --> 01:00:06.460 Onun için bütün insanlar özellikle Müslümanlar olarak Cenab-ı Hakk'a iyi kulluk etmeye çalışması, gözünü dört açması lazım, hepimizin açmamız lazım. 01:00:06.485 --> 01:00:09.140 Bir Müslüman olarak benim görevim nedir? 01:00:09.180 --> 01:00:15.750 Allah'ın kulu olarak Allah'a karşı görevimiz nedir? Ne yapmam lazım, neyi yapmamam lazım? 01:00:15.100 --> 01:00:22.420 İnsan bunu iyi düşünmeli âhirette başına bela gelmesin, hatta dünyada başına bela gelmesin diye 01:00:22.445 --> 01:00:31.328 davranışlarını ayarlamalı, yapacağı hayırlı işten geri kalmamalı. 01:00:31.353 --> 01:00:35.820 Kötü işlerden elini çekmeli, zalimin destekçisi, yardakçısı olmamalı, yanında yer almamalı. 01:00:35.845 --> 01:00:43.635 Çeşit çeşit olaylara bu kuralları uygularsınız nasıl hareket etmemiz gerekiyorsa ona göre tedbirinizi alırsınız. 01:00:43.660 --> 01:00:47.555 Benim söylemek istediğim Cenab-ı Hakk'a iyi kulluk etmeye gayret edin. 01:00:47.580 --> 01:00:50.700 Yoksa bu âyetlerden de öğrendiğimiz üzere Cenab-ı Hak cezalandırıyor.