WEBVTT 00:00:00.000 --> 00:00:03.246 es Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh! 00:00:03.246 --> 00:00:10.166 Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı üzerinize olsun. 00:00:10.166 --> 00:00:13.126 Cenâb-ı Hak iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin. 00:00:13.126 --> 00:00:18.354 Abdullah b. Selam radıyallahu anh'ten rivayet ettiğine göre 00:00:18.379 --> 00:00:24.799 -Ahmed b. Hanbel, Hâkim, Taberânî, Beyhakî, İbn Mâce ve Tirmizî rivayet sahih demişler. 00:00:24.824 --> 00:00:29.124 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki: 00:00:29.504 --> 00:00:38.911 Yâ eyyühe'n-nâsü efşü's-selâm ve at'imü't-taâm ve sılü'l-erhâm 00:00:38.911 --> 00:00:46.481 ve sallû bi'l-leyli ve'n-nâsü niyâmün ve tedhulü'l-cennete bi-selâm. 00:00:46.481 --> 00:00:58.582 Bu mübarek sözlerinin mânasını açıklayayım; sonra konu üzerinde daha geniş konuşmaya devam edelim. 00:00:58.582 --> 00:01:10.248 Yâ eyyühe'n-nâs buyuruyor; karşısında bulunan tanıdığı, tanımadığı, insanlara hitap ediyor. 00:01:10.273 --> 00:01:17.617 "Ey insanlar, ey ahali, ey halk!" diye umuma hitap ediyor. 00:01:17.617 --> 00:01:21.702 Umumi bir hitap, kalabalığa yapılmış bir hitap. 00:01:21.702 --> 00:01:32.166 Efşü's-selâm. "Selamı ifşa ediniz. Selam vermeyi yayınız." 00:01:32.166 --> 00:01:41.122 Açıkça, önünüze gelene es-Selâmü aleyküm diyerek selam veriniz 00:01:41.122 --> 00:01:47.223 ve bu selam verme âdetini de yaygınlaştırınız, yayınız. 00:01:47.223 --> 00:01:58.174 Ve at'imü't-taâm. "Ve yemek yediriniz." Ve sılü'l-erhâm. "Ve akrabalarınızı kollayınız, 00:01:58.174 --> 00:02:07.859 akrabalık bağlarına riayet ediniz, onlara yardımcı olunuz, sıla-i rahim yapınız!" 00:02:07.859 --> 00:02:15.836 Ve sallû bi'l-leyli ve'n-nâsü niyâm. "İnsanlar uykuya daldıkları, uyudukları zaman, 00:02:15.836 --> 00:02:27.761 geceleyin herkes uykudayken siz namaz kılınız." Tedhulü'l-cennete bi-selâm. 00:02:27.761 --> 00:02:33.705 Burada tedhulûne'nin ‘nun'u düşmüş. Çünkü emrin cevabı oluyor. 00:02:33.705 --> 00:02:36.595 "Bunları yapın!" diye emir verildikten sonra; 00:02:36.595 --> 00:02:41.320 Tedhulü'l-cennete bi-selâm "Böyle yaparsanız 00:02:41.320 --> 00:02:46.953 selametle, sağlıkla, esenlikle cennete girersiniz." buyruluyor. 00:02:46.953 --> 00:02:52.484 O halde bu kelimeleri biraz daha açıklayalım. 00:02:52.484 --> 00:02:59.333 Bu sözü, Peygamber Efendimiz'in böyle dediğini bize Abdullah b. Selam radıyallahu anh naklediyor. 00:02:59.333 --> 00:03:05.925 Bu kişi çok önemli, çok değerli bir kişi. Peygamber Efendimiz'in ashabından, 00:03:05.925 --> 00:03:11.305 özellikleri itibariyle üzerinde dikkatle durmamız gereken bir kişi. 00:03:11.305 --> 00:03:21.739 Kendisi yahudi, yahudilerin Medine-i Münevvere'deki alimlerinden. Ahbâr-ı yahudi'den. 00:03:21.739 --> 00:03:31.647 Ahbar; hibir kelimesinin çoğulu. Noktasız ‘ha' ile ‘cim'e benzeyen ‘ha' ile 00:03:31.647 --> 00:03:37.166 "alim, derya gibi bilgisi olan alim" demek. 00:03:37.166 --> 00:03:45.397 Noktalı ‘ha' ile olursa "ahbar" diye hırıltılı ‘ha' ile olursa o zaman "haberler" mânasına gelir. 00:03:45.397 --> 00:04:02.232 Rahiplere, hıristiyan papazlarına "ruhban" denildiği gibi yahudilerin din adamlarına da ahbar deniliyor. 00:04:02.232 --> 00:04:07.983 Bu zât-ı muhterem Medine'deki yahudilerin hürmet ettiği, saygı gösterdiği, 00:04:07.983 --> 00:04:17.125 bilgisine hayranlık duyduğu alim bir kişi. Adı Abdullah b. Selam; Selam'ın oğlu Abdullah. 00:04:17.150 --> 00:04:25.633 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hicret ettiği, Medine-i Münevvere'ye geldiği zaman; 00:04:25.633 --> 00:04:32.430 "Bir zât geldi; Allah'ın peygamberi, elçisi olduğunu söylüyorlar. 00:04:32.430 --> 00:04:38.135 Bakalım bu beklediğimiz, Tevrat'ta da geleceği bildirilen, 00:04:38.135 --> 00:04:44.575 evsafı bildirilen âhir zaman peygamberi mi?" diye incelemek için merakla 00:04:44.575 --> 00:04:50.752 Peygamber Efendimiz'in toplantı yaptığı meclise, toplantı yerine gitmiş. 00:04:50.752 --> 00:05:01.528 O toplantı yerinde arkadan neler söylendiğine dikkat etmiş. Efendimiz bu tavsiyeleri buyurmuş: 00:05:01.528 --> 00:05:08.877 Bu hadisi anlatırken; "İşte oraya gittim, yüzüne bir de baktım ki" diyor: 00:05:08.877 --> 00:05:25.240 Fe izâ vechühû leyse bi-vechin kezzâb. "Yüzü hiç öyle yalan iddiada bulunacak, 00:05:25.240 --> 00:05:33.670 yalan söz söyleyecek, olmayan bir şeyi yalandan söyleyecek bir insan değil!" 00:05:33.670 --> 00:05:40.975 Ciddi, nurlu, pırıl pırıl, sakin, âşık olunacak, hayran olunacak, beğenilecek, 00:05:40.975 --> 00:05:47.623 vakarlı, sevimli bir kimse. Allah cemalini görmeyi cümlemize nasip etsin. 00:05:47.623 --> 00:05:57.240 "Bir de baktım ki yüzü hiç de yalancı bir insan yüzü değil." diye hayran kalmış. 00:05:57.240 --> 00:05:58.752 Efendimiz ne demiş? 00:05:58.752 --> 00:06:05.516 Medine'ye geldiği ilk günlerin toplantılarından birinde söylüyor. 00:06:05.516 --> 00:06:08.976 Yeni bir şehre hicret etmiş bir insan. 00:06:08.976 --> 00:06:11.576 Karşısındaki insanlar kimler? 00:06:11.576 --> 00:06:16.690 Bunların bir kısmını hacca geldikleri zaman, Akabe bey'atında tanıdı. 00:06:16.690 --> 00:06:23.997 Ama birçokları da ilk defa gördüğü kimseler. Çevre de yeni bir çevre. 00:06:23.997 --> 00:06:29.267 Böyle bir topluma, yeni bir şehre geldiği zaman söylediği sözler önemli. 00:06:29.267 --> 00:06:38.643 Bu hadîs-i şerîfi sohbetlerimizde -yeri geldikçe- müteaddit defalar söylemiştik. 00:06:38.643 --> 00:06:43.679 Efşü's-selâm. "Selamı ifşa edin." "İfşa" ne demek? 00:06:43.679 --> 00:06:48.620 "Fâş etmek" demek. Yani gizli yapmamak, âşikâreye çıkarmak. 00:06:48.620 --> 00:06:53.471 "Sırrı fâş etmek" ne demek? "Sırrı saklamayıp söylemek" demek. 00:06:53.471 --> 00:07:01.733 "Selamı da saklamayın, içinizde kalmasın; fâş edin, ifşa edin, yayın, âşikâre söyleyin!" demek. 00:07:01.733 --> 00:07:07.121 Bir kere İslâm'da selamın, selamlaşmanın çok önemi var. 00:07:07.121 --> 00:07:14.717 Çünkü selamlaşma bir nezaket başlangıcıdır, tanışmanın başlangıcıdır. 00:07:14.717 --> 00:07:22.810 Müslümanların, insanların tanışması lazım. İnsanlar Hz. Âdem'in evlatları, aynı cinsten, 00:07:22.810 --> 00:07:25.944 çok yüksek varlıklar. İnsanoğlu çok yüksek bir varlık. 00:07:25.944 --> 00:07:33.474 Elbette yüksekliğine uygun bir yaşam tarzı ve davranışları olması lazım. 00:07:33.474 --> 00:07:41.418 Bir kere müslüman müslümanı, insan insanı, insan olması, hemcinsi olması, Benî Âdem, 00:07:41.418 --> 00:07:46.578 Âdem aleyhisselam'ın evlatları olması dolayısıyla tanıması, sevmesi lazım. 00:07:46.578 --> 00:07:52.830 Bu tanımak, sevmek için ilk adım nedir? 00:07:52.830 --> 00:07:54.382 Selamdır. Selam, karşı tarafa; 00:07:54.382 --> 00:07:58.905 "Ben sana karşı iyi duygular besliyorum; senin iyiliğini, esenliğini istiyorum. 00:07:58.930 --> 00:08:02.123 Dünyada, âhirette selamette olmanı istiyorum. 00:08:02.162 --> 00:08:09.857 Her türlü selametin, huzurun, rahatın, refahın, nimetin, ihsanın, ikramın olduğu 00:08:09.857 --> 00:08:16.754 cennete girmeni istiyorum." demeye kadar giden çok özlü bir söz ve dinî mânası çok derin bir söz. 00:08:16.754 --> 00:08:23.384 Bunun Türkçe'ye başka bir kelimeyle "esenlik"le tercemesi mümkün değil! 00:08:23.384 --> 00:08:30.224 Çünkü Arapça'daki ilişkileri bakımından kelimenin arkası, çağrışımları ve bağlantıları 00:08:30.224 --> 00:08:36.360 başka hiç bir dilde olmayan genişlikte, zenginlikte ve önemli. 00:08:36.360 --> 00:08:43.100 es-Selâmü aleyke. "Selam senin olsun." demek; "Sen cennetlik ol." demeye kadar giden bir mâna taşıyor. 00:08:43.100 --> 00:08:49.101 "Dârüsselâm" olan cennete gir, orası sana nasip olsun, 00:08:49.101 --> 00:08:53.120 cennet sana nasip olsun." demeye kadar giden çok güzel bir söz. 00:08:53.120 --> 00:09:04.680 Bazıları bunu yadırgıyorlar veya soğuk karşılıyorlar; hâlimiz o hâle gelmiş. 00:09:04.680 --> 00:09:06.270 es-Selâmu aleyküm deyince 00:09:06.270 --> 00:09:14.559 "Bırak şu Arab'ın selamını!" diye sinirleniyor, yüzü kızarıyor, tavrı değişiyor. 00:09:14.559 --> 00:09:25.810 Hâlbuki kendisi birçok Avrupa kelamını kullanıyor. Mesela telefonda "Alo" diyor. 00:09:25.810 --> 00:09:26.517 Alo ne demek? 00:09:26.517 --> 00:09:31.423 "Merhaba" demek, hello demek. Hello'yu derken hiç yadırgamıyor. 00:09:31.448 --> 00:09:38.342 Hâlbuki ben niye hello diyeyim? "Merhaba" derim veya daha güzel bir Türkçe kelime kullanırım; 00:09:38.342 --> 00:09:44.622 yabancı bir kelime kullanmam. Ama farkına varmadan "alo"yu kullanıyor. 00:09:44.622 --> 00:09:48.741 Hello sözünün "merhaba" demek olduğunu bilmeden, yabancı bir selam olduğunu bilmeden kullanıyor. 00:09:48.741 --> 00:09:53.312 Ama Allah'ın selamına, es-selâmu aleyküm'üne birçok kimse kızıyor. 00:09:53.312 --> 00:10:02.639 Öztürkçecilikten kızıyor, ilericilikten, devrimcilikten, İslâm'a karşı olmasından kızıyor. 00:10:02.639 --> 00:10:11.394 Birçok şeyden, artık İslâm'a karşı çeşitli yönlerden şartlandırılmış. 00:10:11.394 --> 00:10:27.722 Pavlov'un şartlı refleksi tarzında eğitiminde gazeteyle, dergiyle, görgüyle, karikatürle, çizgiyle, 00:10:27.722 --> 00:10:34.457 filmle, oyunla şartlandırılmış. Bazı kimseler mahsustan "İslâm deyince 00:10:34.457 --> 00:10:42.421 akla iyi şey gelmesin, İslâm deyince aklına hep kötü şeyler gelsin." diye çağrışımları hesaplıyorlar. 00:10:42.421 --> 00:10:48.187 Avrupalılar da bunu çok kurnazca yapıyor. "İslâm" diyor, bir minareyi gösteriyor, 00:10:48.212 --> 00:10:49.338 ezan okunduğunu gösteriyor. 00:10:49.338 --> 00:10:54.100 Bir kurban; hemen koyunun kesilmiş olduğunu ve kanlarının akmış olduğunu gösteriyor. 00:10:54.100 --> 00:11:00.344 Peki, sen ne demek istiyorsun? Sen hiç mezbahada hayvan kesmiyor musun? 00:11:00.344 --> 00:11:02.606 Hiç hayvan eti yemiyor musun? 00:11:02.631 --> 00:11:05.495 Sen hayvan eti değil insan eti bile yiyorsun. 00:11:05.495 --> 00:11:12.477 Sen insanları bile kahrediyorsun, mahvediyorsun, sömürüyorsun! Türlü haksızlıklar yapmışsın; 00:11:12.477 --> 00:11:26.449 benim tarihimde, ecdadımda, okuduğum kitaplarda nice nice sabıkaların var, 00:11:26.449 --> 00:11:29.417 nice nice misaller var. Kendin de bilip duruyorsun! 00:11:29.417 --> 00:11:35.588 Sanki kendi dininde kurban meselesi yok mu? Var. 00:11:35.588 --> 00:11:37.597 Sanki başka dinlerde yok mu? 00:11:37.597 --> 00:11:52.524 Var; fakat illa İslâm'ı kanla, kesmekle alakalı gösterecek veyahut arkasından terörist gösterecek! 00:11:52.524 --> 00:11:59.518 Terör; "dehşet" demek. Terörist; "dehşet verici, yıldırmak için yıldırıcı 00:11:59.543 --> 00:12:03.443 korkunç işler yapan insanlar" demek. Bu da zaten Avrupa'nın âdeti. 00:12:03.468 --> 00:12:07.400 Terörizm, Avrupa'nın âdeti. Kelime de Avrupa'dan gelme. 00:12:07.400 --> 00:12:11.418 Bir işi yapmak için, güzel güzel yapmak yolunu seçmiyorlar; 00:12:11.418 --> 00:12:17.576 "Dehşet meydana getiririm, yıldırırım, zorla alırım." tarzında hareket ediyorlar. 00:12:17.576 --> 00:12:24.549 Yani oturup kuzu kuzu, yumuşak yumuşak, rıfk ile selametlik ile esenlik ile tatlı tatlı, 00:12:24.549 --> 00:12:27.466 sulh u sükun ile iş yapmak yok. 00:12:27.466 --> 00:12:38.988 Ama işi döndürmüşler, çevirmişler, insanları şartlandırmışlar. Bu bir misal, çok misaller verebiliriz. 00:12:38.988 --> 00:12:46.628 es-Selâmü aleyküm demek; "Sen hem dünyada her türlü hastalıktan, beladan, 00:12:46.628 --> 00:12:51.300 sıkıntıdan uzak ol, esen ol hem de cennetlik ol." demek. 00:12:51.280 --> 00:12:56.702 Dünyada ne kadar kral gibi, Nemrut gibi, Firavun gibi yaşasan da kıymeti yok. 00:12:56.702 --> 00:13:01.834 Sonunda âhirette cehennemlik olacak bir insanın dünyadaki kısa mutluluğu 00:13:01.834 --> 00:13:08.183 mü'min için hiç kıymetli değil. Hiç kimse Firavun'a özenmiyor, hiç kimse Nemrut'a özenmiyor, 00:13:08.183 --> 00:13:13.555 hiç kimse Neron'a özenmiyor; "Onun gibi olayım." diye düşünmüyor. 00:13:13.555 --> 00:13:17.423 Zengin olmayı düşünüyorlar belki ama onlar gibi olmayı hiç düşünmüyorlar. 00:13:17.423 --> 00:13:26.104 Asıl büyük, ebedî, sonsuz, sermedî, hâlidî saadet, âhiret saadeti. 00:13:26.104 --> 00:13:31.832 Bu dünyada insan onu kazanmak için çalışacak. Malıyla, canıyla, var gücüyle, 00:13:31.832 --> 00:13:36.454 bütün bilgisiyle, nezaketiyle, zerafetiyle, gayretiyle, kuvvetiyle, 00:13:36.479 --> 00:13:40.532 ilmiyle, irfanıyla hizmet edecek, gönül alacak, sevap kazanacak. 00:13:40.532 --> 00:13:44.506 Yunus rahmetullahi aleyh'in sözü ne kadar güzel: 00:13:44.506 --> 00:13:53.982 Ben gelmedim dâvî için. Benim işim sevi için. Dostun evi gönüllerdir. Gönüller yapmaya geldim. 00:13:53.982 --> 00:13:57.324 Gönül yapmayı hayatın amacı, gayesi saymak... 00:13:57.324 --> 00:14:05.683 Bunu niçin söylüyoruz? Bizim milletimiz, Türk milleti "milyonlarca Yunus" demektir. 00:14:05.683 --> 00:14:08.558 Türk milleti nasıl bir millettir? Türk milleti nedir? 00:14:08.558 --> 00:14:20.851 Milyonlarca Yunus'tur. Köylüdür ama Yunus gibi âriftir, cömerttir, âşık-ı sâdıktır, 00:14:20.851 --> 00:14:32.961 köylüdür ama misafirperverdir, mütevazıdır, gayretlidir, bilgilidir, görgülüdür. Yunus gibi... 00:14:32.961 --> 00:14:39.414 Yunus Emre bizim milletimizi iyi anlatacak güzel bir misaldir, tam bir misaldir. 00:14:39.414 --> 00:14:47.372 Odun bile getirirken eğri odun seçmeyen, her şeyin güzelini bilen ve sözün de güzelini söyleyen; 00:14:47.372 --> 00:14:51.235 sözün bazen kalbi yıktığını, bazen savaş çıkardığını, 00:14:51.259 --> 00:14:55.162 sözün dikkatle söylenmesi gerektiğini bilen zarif bir kimse. 00:14:55.163 --> 00:14:59.821 Bütün ecdadımız böyleydi. Bütün Türk milleti, bütün halkımız böyleydi. 00:14:59.821 --> 00:15:08.786 Tabi bunlar ancak edebiyatı, tarihi, örfümüzü; bir de dünyayı bilen insanların görebileceği gerçekler. 00:15:08.786 --> 00:15:12.441 Bize hoş gösterilen düşmanlar nasıldır? 00:15:12.441 --> 00:15:18.284 Onların görüntüleri, reklamları, propagandaları nasıl? İç yüzleri nasıl? 00:15:18.284 --> 00:15:19.998 Bunu bilmek de lazım. 00:15:19.998 --> 00:15:27.230 "Rusya Kafkaslarda bütün insanlar için dünya için çarpışıyormuş!" 00:15:27.230 --> 00:15:32.963 Hiç de öyle değil! Bir kere bu Kafkasya senin değil; bu Kafkasya, Kafkasyalıların. 00:15:32.963 --> 00:15:37.318 Ama sen orayı istila ettin. Şimdi de bütün dünya için çarpışmıyorsun; 00:15:37.318 --> 00:15:42.791 oranın petrolü için oradan geçecek petrol borularından hisse almak için kan döküyorsun, 00:15:42.791 --> 00:15:48.697 çoluk çocuğu öldürüyorsun. Esirleri, yaralıları parayla satıyorsun; 00:15:48.697 --> 00:15:53.482 kadınları, çoluk çocuğu zehirliyorsun. Bir sürü insanlık suçu işliyorsun. 00:15:53.482 --> 00:16:00.300 Ama sözü öyle söylüyorlar. İnsanlar onlara kanmasın. 00:16:00.550 --> 00:16:07.291 Hasılı efşü's-selâm "Selamı yayınız." demek; bir. es-Selâmü aleyküm'ü yayınız ki "muhabbet olsun, 00:16:07.291 --> 00:16:15.289 tanışıklık olsun" demek. Bir de selameti, esenliği sağlayınız; yani "İş sadece sözde kalmasın." demek. 00:16:15.289 --> 00:16:23.586 Birisine "Sen şen ve esen ol." derken, insan onun şenliğini, esenliğini bozacak bir şey de yaparsa 00:16:23.586 --> 00:16:34.880 herhalde zıt olur, tezat olur, yanlış olur. "Sen esen ol, sen iyi ol, sen şen ol." dediğin zaman 00:16:34.880 --> 00:16:38.672 onun öyle olması için de ikram, izzet, itibar, güleç yüz, 00:16:38.672 --> 00:16:44.201 yardım vesaire sağlamak İslâm'ın emri. İşi lafta bırakmıyor. 00:16:44.201 --> 00:16:52.341 Zaten İslâm'da bilginin lafta bırakılması günah! Bilginin lafta kalmaması, uygulanması lazım. 00:16:52.341 --> 00:16:59.464 Uygulandığı zaman kıymetli. İslâm'da ilim; amel edildiği zaman, icraata geçtiği zaman kıymetli. 00:16:59.464 --> 00:17:05.301 Onun için hem selamı söz olarak söyleyecek hem de selametliği için çalışacak. 00:17:05.301 --> 00:17:13.830 "Gönlü şen olsun, hoş olsun, gönlü yapılsın." diye çalışacak. Bu, o kadar derin bir anlama sahip. 00:17:13.830 --> 00:17:18.114 Ama yeni gelinen bir şehirde ahaliye ilk söylenen söz olması bakımından çok önemli! 00:17:18.114 --> 00:17:25.401 Çünkü biz şimdi ticaret yoluyla dünyaya açılan bir milletiz. Sebep olanlardan Allah razı olsun. 00:17:25.401 --> 00:17:29.323 Dış dünyaya açılıyoruz, mallarımız dışa satılıyor. 00:17:29.323 --> 00:17:38.789 Müteşebbis müteahhitlerimiz muhtelif ülkelerde, dış ülkelerde iş yerleri açıyorlar, fabrikalar açıyorlar. 00:17:39.640 --> 00:17:46.597 Türkiye'de imal edilen mallar, yiyecekler, malzeme satılıyor. 00:17:46.597 --> 00:17:50.324 Avustralya'da şaşırıyoruz; bir çarşıya pazara gittiğimiz, 00:17:50.599 --> 00:17:52.790 Türk mallarını gördüğümüz zaman memnun oluyoruz: 00:17:52.815 --> 00:18:01.613 "Aaa, Paşabahçe'nin camları, bardakları burada! Aaa, falanca mobilya fabrikasının mobilyaları, 00:18:01.613 --> 00:18:07.978 eşyaları burada! Aaa, şu mal Türkiye'den gelme." diye seviniyoruz, 00:18:07.978 --> 00:18:12.186 memnun oluyoruz. Bu dışa açılma da önemli bir şey. 00:18:12.186 --> 00:18:17.130 Selam; iyiliğini dilemek, karşısındaki insanla tanışmak. 00:18:17.130 --> 00:18:24.591 Biz insanız, aynı cinsteniz, aynı babanın evlatlarıyız. 00:18:24.616 --> 00:18:29.671 Bizim aramıza yakışan sevgidir, ilişkilerin tatlı olmasıdır. 00:18:29.671 --> 00:18:39.756 Böyle harp, darp, öldürme, kan dökme, sömürme, inletme, zulmetme yoktur. 00:18:39.756 --> 00:18:42.467 Bu ne kadar güzel bir şey. 00:18:42.467 --> 00:18:51.362 Bu devrede, bu açılım zamanında dışta da nasıl hareket edeceğimizi gösteren bir şey. 00:18:51.362 --> 00:18:55.542 Mesela biz Avustralya'ya gelmişiz veya Avrupa'ya, Amerika'ya gitmişiz. 00:18:55.542 --> 00:19:01.715 Dünyanın artık gidilmeyen nereleri kaldı bilmiyorum, kardeşlerimiz her yere gidiyor. 00:19:01.715 --> 00:19:04.215 Sağ olsunlar, Allah gayretlerini arttırsın. 00:19:04.215 --> 00:19:12.835 Gittiği yerde bir kere selamı yayacak, güzel davranacak, sevgi toplayacak. 00:19:12.835 --> 00:19:13.797 Sonra? 00:19:13.797 --> 00:19:18.752 Ve at'imü't-taâm. "Yemek yedirin, cömertlik, iyilik yapın!" buyruluyor. 00:19:18.752 --> 00:19:26.576 İnsanın en aslî ihtiyacı yemektir. Yemek yemediği, su içmediği zaman insan ölür. 00:19:26.576 --> 00:19:31.965 Gıda alamadığı zaman hastalanır, halsizleşir, düşer. Bakılmazsa yemezse ölür. 00:19:31.965 --> 00:19:39.125 Açlıktan, kıtlıktan Afrika'da hayvanların, yerlilerin, zavallıların öldüğü gibi ölür. 00:19:39.125 --> 00:19:40.730 Onun için yemek yiyecek. 00:19:40.730 --> 00:19:49.658 Peki, adamın yemeği yok. Garip, muhacir; kimsesi yok, diyâr-ı gurbette; 00:19:49.658 --> 00:19:54.972 imanından dolayı kendi yurdundan çıkarılmış, kendi evinden uzaklaştırılmış, 00:19:54.972 --> 00:19:58.128 kendi eşyalarını taşıyamamış, canını kurtarmak için gelmiş. 00:19:58.128 --> 00:19:59.399 Ne olacak şimdi? 00:19:59.399 --> 00:20:05.913 O fakir, buradaki adam zengin. Buradakinin bağı, bahçesi, hurması, üzümü var; 00:20:05.913 --> 00:20:11.592 yeşilliği, kuyusu, evi var. Bu yeni gelenin hiçbir şeyi yok. 00:20:11.592 --> 00:20:18.763 Aynı şekilde gelmese bile oranın yerlileri arasında da geçim farkları var. 00:20:18.763 --> 00:20:19.906 Zengin ne yapacak? 00:20:19.906 --> 00:20:25.187 Zengin olmayanları zenginliğinden faydalandıracak. 00:20:25.187 --> 00:20:34.655 Allah ona nimeti vermiş, o da Allah'ın verdiği nimetten kardeşlerine ikram edecek, sevap kazanacak. 00:20:34.655 --> 00:20:44.983 Yemek yedirecek; "Buyurun bizde çorba içelim." diyecek, ziyafet çekecek; tanışacaklar. 00:20:44.983 --> 00:20:50.427 "es Selâmu aleyküm", tanışma, ondan sonra yemek yedirme; "Bizim eve buyurun, bizim bahçeye buyurun. 00:20:50.427 --> 00:20:55.852 Sofraya gelin, buyurun, oturun, yiyin, rica ederim." derken tanışma daha ileriye gitti. 00:20:55.852 --> 00:21:00.830 Tabi yemek yiyen memnun. "Elhamdülillah, çok güzel olmuş, Allah razı olsun. 00:21:00.830 --> 00:21:04.503 Çok şükür. Tam gözüm kararmıştı, açlıktan bayılacak gibi olmuştum. 00:21:04.503 --> 00:21:08.929 Yedim, içtim elhamdülillah, sağ olun. Fedakârlık ettiniz, ikram ettiniz." 00:21:08.929 --> 00:21:11.899 diye candan dua eder. Hele hele o devirde... 00:21:11.899 --> 00:21:22.670 Şu anda üretim arttığı için en fakirin; "Hiç bulamıyorum." diyen insanın bile hiç olmazsa 00:21:22.670 --> 00:21:27.647 yiyebileceği, kolayca elde edebileceği şeyler var. Özellikle bizim ülkede. 00:21:27.672 --> 00:21:34.998 Ama bir yer düşünün ki yağmur yağmaz, ot bitmez, ekin çıkmaz, ağaç olmaz, 00:21:34.998 --> 00:21:38.251 meyve yok, hayvan yok. Orada ne olacak? 00:21:38.251 --> 00:21:44.188 Ya avlanacak, öyle karnını doyuracak ya ot ve bitkiden karnını doyuracak. 00:21:44.188 --> 00:21:51.499 İkisi de olmayınca ya bir yerden getirilmiş olacak ya da olan olmayana verecek. 00:21:51.499 --> 00:21:57.498 İnsanın en muhtaç olduğu şeyi ona sağlamak çok önemli. 00:21:57.498 --> 00:22:05.747 Ve sılü'l-erhâm. Bu da "akrabalık bağlarının bağlantılı olması, 00:22:05.747 --> 00:22:09.403 koparılmamış olması, ilginin devam etmesi." 00:22:09.403 --> 00:22:18.388 Akrabaya ilgin sadece merhaba ve ziyaret tarzında değildir. 00:22:18.388 --> 00:22:24.176 "Sıla" aynı zamanda Arapça'da "bahşiş" mânasına geliyor. 00:22:24.176 --> 00:22:32.733 "İcabında kesesini açıp da para pul vermek, onun ihtiyacını karşılayacak 00:22:32.733 --> 00:22:35.316 malzemeyi vermek" mânasını da taşıyor. 00:22:35.316 --> 00:22:45.241 Sıla-i rahim; "akrabayı ziyaret etmek, ilgiyi devam ettirmek, sevgiyi canlı tutmaya, 00:22:45.241 --> 00:22:53.420 bağları sağlam tutmaya çalışmak" ama bir taraftan da işin ikram tarafı var; 00:22:53.420 --> 00:23:01.867 yedirmek, giydirmek, vermek, yardımcı olmak var; bu da çok önemli. 00:23:01.867 --> 00:23:08.708 İnsanlar tek oldukları zaman çok zor yaşarlar. Onun için topluluk halinde yaşıyorlar. 00:23:08.708 --> 00:23:17.829 Tek başına yaşamak bütün hayatın ihtiyaçlarını tek kişinin, kendisinin sağlaması demek olacağından, 00:23:17.829 --> 00:23:20.509 zor olduğundan nasıl çalışıyor? 00:23:20.509 --> 00:23:28.663 Birisi ekmek yapıyor, ötekisi kumaş dokuyor, ötekisi ayakkabı yapıyor, ötekisi sebze yetiştiriyor, 00:23:28.663 --> 00:23:33.396 berikisi ticaret yapıyor. Böylece iş bölümüyle, faaliyet çeşitleriyle 00:23:35.580 --> 00:23:41.371 topluma herkes bir katkıda bulunuyor. Toplum renkli, bereketli oluyor, zengin oluyor. 00:23:41.371 --> 00:23:47.356 Herkes kendisinde olanı vererek, olmayanı parayla veya mal takasıyla alarak 00:23:47.356 --> 00:23:54.103 karşısındakinin emeğinden faydalanarak yaşamını, hayatını güzel bir şekilde sürdürüyor. 00:23:54.103 --> 00:23:56.334 Bu gayet güzel bir şey. 00:23:56.334 --> 00:24:02.777 Bu yardımlaşmanın kuvvetli olması lazım. 00:24:02.777 --> 00:24:06.656 İslâm; yardımlaşmanın, kardeşliğin kuvvetli olmasına çok önem veriyor. 00:24:06.656 --> 00:24:14.442 Özellikle akraba ilişkilerinin, çok daha ciddiyetle canlı tutulmasını tavsiye ediyor. 00:24:14.442 --> 00:24:16.927 Sılü'l-erhâm bu mânaları ihtiva ediyor. 00:24:16.927 --> 00:24:22.733 Ve sallû bi'l-leyli ve'n-nâsü niyâm. "İnsanlar uykudayken kalkın, geceleyin namaz kılın." 00:24:22.733 --> 00:24:25.598 Bu da evliyâ olmanın yoludur. 00:24:25.598 --> 00:24:28.463 Allah'ın sevgili kulu olmanın yolu nedir? 00:24:28.463 --> 00:24:35.369 Allah'ın divanına çıkmak, onunla münacaat eylemek, onu zikretmek, ona şükretmek, 00:24:35.369 --> 00:24:44.691 onu düşünmek; ona derdini arz ederek, dua ederek, 00:24:44.691 --> 00:24:51.278 ihtiyacını belirterek onunla samimiyetini, yakınlığını ilerletmek. 00:24:51.278 --> 00:24:52.263 Bu nasıl olacak? 00:24:52.263 --> 00:25:00.228 Bu; gündüz gürültüde, patırtı içinde, hay huy içinde, alışveriş içinde 00:25:00.228 --> 00:25:06.630 insanlar birbirlerini işgal ettiğinden, meşgul ettiğinden kolay olmuyor. 00:25:06.630 --> 00:25:18.266 Yalnız olduğu zaman gece olduğu, herkes uyuduğu, tek başına kaldığı zaman fırsat ele geçiyor. 00:25:18.266 --> 00:25:25.594 Mahbubun muhib ile başbaşa kaldığı zaman oluyor. 00:25:25.594 --> 00:25:32.901 Yani sevenle sevilenin tenha, başbaşa kaldığı zaman geliyor. 00:25:32.901 --> 00:25:37.177 Başka ilişkilerin hepsi sükuna ermiş, kesilmiş oluyor. 00:25:37.177 --> 00:25:46.393 O zaman zikreden, Kur'an okuyan, namaz kılan, tefekkür eden, eline tesbihi alan, 00:25:46.393 --> 00:25:50.585 gözyaşı döken çok büyük sevap kazanıyor: 00:25:50.585 --> 00:25:55.235 Rek'atâni mine'l-leyli hayrun mine'd-dünyâ ve mâ fîhâ. 00:25:55.235 --> 00:25:57.574 "Geceleyin kılınan iki rekat namaz, 00:25:57.574 --> 00:26:02.800 dünyadan da dünyanın içindeki her şeye sahip olmaktan da daha hayırlıdır." 00:26:02.800 --> 00:26:02.813 Neden? 00:26:02.813 --> 00:26:08.537 Çok büyük sonuçlar doğuruyor, Allah'ın sevgili kulu olmayı sağlıyor da onun için. 00:26:08.537 --> 00:26:12.582 Peygamber Efendimiz bunu hararetle tavsiye ediyor. 00:26:12.582 --> 00:26:13.714 Kur'ân-ı Kerîm'de de; 00:26:13.714 --> 00:26:20.336 Ve mine'l-leyli fe-tehecced bihî nâfileten lek, asâ en yeb'aseke rabbüke makâmen mahmûdâ 00:26:20.336 --> 00:26:27.482 diye Allahu Teâlâ hazretlerinin Peygamber Efendimiz'e tavsiyesi var. 00:26:27.482 --> 00:26:32.474 "Geceleyin teheccüde kalk, teheccüt namazı kıl; 00:26:32.474 --> 00:26:40.124 böylece Allah seni hiçbir insanın ulaşamadığı, insanoğlunun 00:26:40.124 --> 00:26:49.590 kazanabileceği en yüksek mertebe olan Makâm-ı Mahmûd'a yerleştirsin, 00:26:49.590 --> 00:26:56.180 ulaştırsın, çıkarsın!" diye emrediyor. 00:26:56.180 --> 00:27:01.557 Gece ibadetini, selamı sizlere çok tavsiye ediyorum. 00:27:01.557 --> 00:27:07.683 Çünkü bir insan birisiyle selamlaşır, tanışır arkadaş olursa bir derecesi artacak. 00:27:07.683 --> 00:27:12.802 Arkadaş olmanın çok sevabı var. Böylece muhabbet olacak. 00:27:12.802 --> 00:27:19.731 Muhabbet olduktan sonra da birlik ve beraberlik içinde çok başarılar sağlanacak. 00:27:19.731 --> 00:27:27.570 Selamlaşmayı, herkesin iyiliğini isteyip sokulmayı, geçimli olmayı, 00:27:27.570 --> 00:27:29.366 herkesle güzel ilişkiler kurmayı tavsiye ediyorum. 00:27:29.366 --> 00:27:37.177 Tabi herkesle güzel ilişkiler dediğim zaman İslâm cıvık bir yumuşaklığı tavsiye etmiyor; 00:27:37.177 --> 00:27:43.408 onu kast etmiyorum. Eğriye eğri, doğruya doğru. Çünkü yanlışlığın karşısına çıkmak da fazilettir. 00:27:43.408 --> 00:27:46.861 Yoksa yanlış yapanın karşısında yumuşak durulmaz. 00:27:46.886 --> 00:27:50.395 Karşı tarafta bir adam öteki adamı dövüyor, ona sövüyor. 00:27:50.420 --> 00:27:56.729 Sen burada oturup "Ben etliye, sütlüye karışmam." diye kenarda durursan İslâm'da bu da uygun olmuyor. 00:27:56.729 --> 00:28:03.843 İslâm'da güzel ahlâk; iyiliği desteklemek, kötülüğü engellemektir. Emr-i mâruf, nehy-i münkerdir. 00:28:03.843 --> 00:28:08.498 Müslüman; kötülüğün karşısında, onu engelleyici bir tavır alacak. 00:28:08.498 --> 00:28:10.744 "Efendim! Nezakete sığar mı?" 00:28:10.744 --> 00:28:18.253 Tabi, elbette. İşte asıl nezaket o. Bir kimse haksızlık yaparken onu yaptırmamak, engellemek. 00:28:18.253 --> 00:28:25.690 Zalim zulmederken zulmü engellemek; hırsıza hırsızlık, arsıza arsızlık yaptırmamak, 00:28:25.690 --> 00:28:29.610 terbiyesizin terbiyesizlik yapmasına fırsat vermemek. 00:28:29.610 --> 00:28:36.250 O da İslâm'ın iki taraflı, dengeli terazisinin tam olduğunun alameti. 00:28:36.250 --> 00:28:43.664 Yoksa cıvık, yılışık, pısırık bir yumuşaklık değil. İslâm'ınki kahraman bir yumuşaklık, 00:28:43.664 --> 00:28:53.513 engin bir yumuşaklık. Ama yerine göre müdahale edecek, sözü söyleyeceği zamanı bilecek. 00:28:53.513 --> 00:29:01.836 Müslüman; efendi, cesur, kahraman, hakkı tutan, hakkı söylemekten korkmayan, çekinmeyen kimse olacak. 00:29:01.836 --> 00:29:06.408 "Gülelim, oynayalım, herkesi sevelim." tarzında değil. 00:29:06.408 --> 00:29:08.492 Herkes sevilmez! Kötü insan sevilmez. 00:29:08.492 --> 00:29:15.670 Sevginin bir tarafı da sevmemektir, buğz etmektir. O da bir çeşit "olumsuz sevgi" demektir. 00:29:15.670 --> 00:29:19.496 Sevmemek ne demek? Eksi sevgi demek! Sevmemek de var. 00:29:19.496 --> 00:29:23.437 el-Hubbu fillâh. İslâm'da Allah için sevmek de var. 00:29:23.437 --> 00:29:28.600 el-Buğzu fillâh. Allah için sevmemek de var. O olmazsa olmaz. 00:29:28.600 --> 00:29:39.883 Bir insan kızılacak kimseye, kötülüğü yapan kimseye Allah için kızmıyorsa zulmü, zalimi engellemiyorsa 00:29:39.883 --> 00:29:48.959 o zalimi seviyorsa olmaz. Hubbu fillâh da var, buğz-u fillâh da var. 00:29:48.959 --> 00:29:54.990 Bizde böyle alışılmış; Ramazan'da gazetelerde cıvık cıvık; 00:29:54.990 --> 00:29:56.440 "İslâm sevgi dinidir." yazıları yer alır. 00:29:56.690 --> 00:30:01.843 Her şeyi açıklamak lazım, yerli yerince konuşmak lazım. Sevgi ama gel de bakalım, 00:30:01.843 --> 00:30:09.976 şu yerleri yurtları yıkan, bombaları atan, diyarları harabeye çeviren insanları sev! 00:30:09.976 --> 00:30:14.643 Fransızlar Cezayir ahalisinin üçte birini kesmişler. 00:30:14.643 --> 00:30:19.286 Bunun neresini seveceksin? Neresi medeniyet? Hani Fransız inkılâbı, hani insan hakları? 00:30:19.286 --> 00:30:27.503 İtalyanlar Libya'ya saldırmışlar, vahaları yakmışlar, insanları öldürmüşler vesaire. 00:30:27.503 --> 00:30:30.580 Bunun neresi medeniyet? 00:30:30.580 --> 00:30:35.734 Bal gibi vahşet, istilacılık, bal gibi barbarlık. 00:30:35.734 --> 00:30:41.717 "Bal gibi" dediğim "tatlı" mânasına değil; "apaçık, kesin" mânasına. 00:30:41.717 --> 00:30:44.948 En büyük barbarlığı kendileri yapıyorlar. 00:30:44.948 --> 00:30:50.878 Hani Romalılar veya Yunanlılar kendilerine "medenî" derlermiş, dışarıdakilere "barbar" derlermiş. 00:30:50.878 --> 00:30:52.296 Barbarlığı kendileri yapıyor. 00:30:52.571 --> 00:31:01.807 Anasını saymaz, babasını saymaz, hakkı kabul etmez, mazluma acımaz, yardım etmez. 00:31:01.832 --> 00:31:03.267 Öyle medeniyet mi olur? 00:31:03.267 --> 00:31:08.249 Bizim ecdadımızın en büyük özelliklerinden birisi mazluma yardım etmek, 00:31:08.274 --> 00:31:11.163 mazlumun yanında yer almak, zalimin karşısına dikilmektir. 00:31:11.163 --> 00:31:17.974 Çünkü dinimizde en sevaplı işlerden birisi; zalim sultanın karşısında hak sözü söylemektir, 00:31:17.974 --> 00:31:22.487 en üstün cihattır. İşte onun için İslâm'ı tam anlamak, tam anlatmak lazım; 00:31:22.487 --> 00:31:25.647 yanlış anlamaları da engellemek lazım. 00:31:25.647 --> 00:31:34.422 İslâm sevgi dinidir. Tamam, ama sevginin olumsuz tarafı da vardır. Yani işin iki tarafı da vardır. 00:31:34.422 --> 00:31:39.336 Bu yanı da vardır o yanı da vardır. Kuzey kutbu da vardır, Güney kutbu da vardır. 00:31:39.336 --> 00:31:41.542 Doğu tarafı da vardır, Batı tarafı da vardır. 00:31:41.567 --> 00:31:46.904 "Eğri de otursa- insanın her şeyi hudutlarını çizerek doğru söylemesi lazım. 00:31:46.904 --> 00:31:55.266 "Fıkıh" dediğimiz kıymetli ilim. Mesela her müslüman "dinde fakih olmayı" Allah'tan isteyecek: 00:31:55.266 --> 00:31:57.477 "Yâ Rabbi! Beni dinde fakih eyle." ne demek? 00:31:57.477 --> 00:32:05.272 "İlmi, irfanı, sezgisi, terazisi doğru olan, tam olan insan eyle." demek. Eğriyi doğruyu anlayacak. 00:32:05.272 --> 00:32:10.467 Zalime gidip acımak, herkes mazlumu tepelerken iki tekme de o vurmak; 00:32:10.492 --> 00:32:14.371 Müslümanlık değil! Zulmün karşısında susmak da Müslümanlık değil. 00:32:14.371 --> 00:32:23.439 Zengine zenginliğinden dolayı dalkavukluk edip güleç yüzle karşılamak, 00:32:23.439 --> 00:32:27.534 fakire fakirliğinden dolayı kaş çatmak da İslâm değil. 00:32:27.534 --> 00:32:39.250 "Bir insan zengine karşı sırf zenginliğinden dolayı dalkavukluk için tezellül, tabasbus ederse yani eğilip bükülürse 00:32:39.250 --> 00:32:42.633 dininin üçte ikisi gider." buyuruyor Peygamber Efendimiz. 00:32:42.681 --> 00:32:45.243 Fakir bile olsa sakin duracak. 00:32:45.243 --> 00:32:51.700 Yanlış yapıyorsa "Ey zengin! Sen zenginsin ama bak şu sözün, şu işin yanlış!" diyebilecek. 00:32:51.700 --> 00:32:55.679 "Ondan para gelecek." diye umduğundan söyleyememek olmaz. 00:32:55.679 --> 00:33:04.385 İslâm her şeyi ölçülü yapmıştır, ölçü koymuştur. İslâm ölçü dinidir. 00:33:04.385 --> 00:33:14.381 Rahmân sûresinde; Ve vadaa'l-mîzân. "Ve mizanı, dengeyi O koydu." diye geçiyor. 00:33:14.381 --> 00:33:18.186 İslâm ölçü koymuş, İslâm terazili bir dindir. 00:33:18.186 --> 00:33:23.986 Her şeyin ölçüsü, ölçeği vardır. İlacın ölçüsünü kaçırırsan zehir olur, insanı öldürür. 00:33:23.986 --> 00:33:32.214 İlacı ilaç olacak ölçüde kullanmak lazım. Fazla ölçüde kullanırsan zehir olur, hastayı öldürürsün. 00:33:32.214 --> 00:33:37.137 "Doz" diyoruz, "miktar." İlacın alınma miktarı önemli. 00:33:37.137 --> 00:33:42.465 Az olsa da olmaz çok olsa da olmaz. Çok olsa öldürür az olsa tesir etmez. 00:33:42.465 --> 00:33:48.904 Miktar çok önemli. Konuşmanın miktarı da çok önemli, sevmenin miktarı da önemli. 00:33:48.929 --> 00:33:50.860 Peygamber Efendimiz diyor ki; 00:33:50.860 --> 00:33:56.288 "Sevdiğin insanı ihtiyatla sev, gözü kapalı sevme. Bir zaman gelir, belki düşman olursun. 00:33:56.288 --> 00:34:03.298 Ona göre tedbirli ol. Düşmanlık ettiğin kimseye de ihtiyatlı davran. Belki barışırsınız, dost olursunuz. 00:34:03.298 --> 00:34:07.300 Sonra söylediğin, sarf ettiğin bir sözden dolayı mahcup olursun." 00:34:07.300 --> 00:34:15.908 İhtiyatlı olmak lazım, kendini tutmak lazım. İslâm ifrat ve tefritin arasındaki itidal ve denge yolu. 00:34:15.933 --> 00:34:28.290 Çok güzel! Ne ifratı, aşırı gitmeyi, çok yapmayı ne az yapmayı tavsiye etmiş. 00:34:28.290 --> 00:34:34.590 Yani "optimum" dedikleri; "en faydalı, en uygun, en müsait şeyi" tavsiye etmiş. 00:34:34.590 --> 00:34:41.446 "Efendim! Falanca dinde boşanmak yok." Bazen boşanmak gerekebilir. Niye boşanmak yok? 00:34:41.446 --> 00:34:46.723 "Falanca dinde de boşanmak var, istediğin gibi boşan." O kadar da olmaz: 00:34:46.723 --> 00:34:53.555 Ebğadu'l-halâli ila'llâhi et-talâk. "Allah'ın en sevmediği helal, boşanmadır." 00:34:53.555 --> 00:35:03.161 Boşanma helal, var; ama haksız, yersiz olursa Allah kızar. 00:35:03.161 --> 00:35:06.928 Bir kadın kocasından ayrılmaya kalkıyor: 00:35:06.928 --> 00:35:13.978 "Kardeşim, kızım, yavrum, evladım! Bak kaç çocuğunuz var! Sen şimdi neden boşanmaya kalkıyorsun? 00:35:13.978 --> 00:35:21.360 Bunca yıl aklın başında değil miydi? Sen buna gönül arzusuyla gönül vererek ‘evet.' diyerek varmadın mı, 00:35:21.360 --> 00:35:23.661 evlenmedin mi? Şimdi niye ayrılmak istiyorsun?" diyorsun, anlamıyor. 00:35:23.661 --> 00:35:29.699 Bir kadın kendisi kocasından ayrılmak isterse cennetin kokusunu koklayamaz. 00:35:29.974 --> 00:35:35.172 Hâlbuki cennetin kokusu cennetten taşar, beş yüz yıllık mesafeden bile duyulur. 00:35:35.197 --> 00:35:40.465 Cennetin kokusunu koklayamaz, "cennetin yanına bile yanaşamaz" demek. Ne kadar kötü bir şey! 00:35:40.465 --> 00:35:43.117 Ne yapacak? Yuvasına sadık olacak. 00:35:43.117 --> 00:35:45.110 "Gönlüm ısınmıyor." 00:35:45.110 --> 00:35:47.938 Senin gönlüne şeytan girmiş, ondan ısınmıyor. 00:35:47.938 --> 00:35:55.296 Bak üç tane, dört tane çocuk var. Ayrılacaksınız, çocuklar analı babalı ama öksüz olacak. 00:35:55.296 --> 00:35:56.826 Senin sorumluluk duygun yok mu? 00:35:56.826 --> 00:36:02.604 Artık şu çocukları büyüt. Kendi başınıza kaldığınız zaman da; "Ben senden bıktım, sen benden bıktın; 00:36:02.604 --> 00:36:06.713 haydi ayrılalım!" diye konuşun ama sorumluluklarınızı da bilin. 00:36:06.713 --> 00:36:12.659 "Anne olmak" demek, "baba olmak" demek "sorumluluklar yüklenmek" demek. 00:36:12.659 --> 00:36:17.930 Adam baba olmuş; kumarhanede paraları harcıyor, meyhanede paraları harcıyor, eve para getirmiyor. 00:36:17.930 --> 00:36:25.835 Çocukların sorumlususun, Allah senden soracak! Bu çocuklar da âhirette senden hesabını soracaklar. 00:36:25.835 --> 00:36:31.602 Yani koca da sorumlu, hanım da. Herkes sorumlu olacak. 00:36:31.602 --> 00:36:37.847 Herkesin hakları da var, görevleri de var. Hepsi dengeli. İslâm denge dini. 00:36:37.847 --> 00:36:44.386 "Böyle yaparsanız; dengeli müslüman olursanız, geçimli olursanız, selamı yayarsanız, 00:36:44.386 --> 00:36:51.493 cömert olursanız, yemek yedirirseniz, bir eli açık, cömert, arkadaş canlısı kimse olursanız, 00:36:51.493 --> 00:36:58.889 akrabalarla bağları güzel yaparsanız -ama Rabbinize karşı kulluğunuzu da güzel yapmak için- 00:36:58.889 --> 00:37:06.416 gece ibadetine de kalkar teheccüt namazlarını da kılarsanız tedhulü'l-cennete bi-selâm 00:37:06.416 --> 00:37:14.370 selametle, esenlikle cennete girersiniz!" diye buyuruyor. Sahih bir hadîs-i şerîf. 00:37:14.370 --> 00:37:20.620 Kolay. Zaten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz çok güzel bir eğitici. 00:37:20.620 --> 00:37:26.809 Çok ibret alınacak. Herkesin, her meslekten insanın İslâm'dan ibret alması gerekiyor. 00:37:26.809 --> 00:37:42.604 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kısa, özlü öğretiyor. 00:37:42.604 --> 00:37:45.836 "Ben size İslâm'ı anlatacağım, dinleyin." "Hadi bakalım!" 00:37:45.836 --> 00:37:49.320 "Arkası gelecek sayıda, arkası gelecek sayıda, arkası gelecek sayıda…" 00:37:49.320 --> 00:37:54.473 Kişi artık kavrayamaz duruma geliyor, İslâm'ı anlayamıyor. Müslüman ama İslâm'ı anlayamıyor. 00:37:54.473 --> 00:38:00.499 Bugünün müslümanları İslâm'ın özünü, esasını, ana yapısını anlayamamışlar. 00:38:00.524 --> 00:38:06.381 Koca koca çamları deviriyorlar, koca koca hatalar yapıyorlar. 00:38:06.381 --> 00:38:12.429 Kendilerini samimiyetle müslüman sanıyorlar. 00:38:12.429 --> 00:38:19.705 Halbuki kesin olarak İslâm'dan ayağı kaymış, uçuruma yuvarlanmış oluyor. Yanlış işler yapıyor, 00:38:19.730 --> 00:38:34.170 "Allah Kerîm'dir! Benim birkaç küçük günahım var! Allah beni affetmeyecek de kimi affedecek?" diyor. 00:38:34.170 --> 00:38:35.457 Bu lafları söylüyor. 00:38:35.457 --> 00:38:41.457 Sen de bakıyorsun; "Ya kardeşim! Şimdi ben oturup senin günahlarını, hatalarını, 00:38:41.457 --> 00:38:49.733 benim gördüğüm sevmediğim taraflarını saymaya kalksam ciltlerce kitap olur. 00:38:49.733 --> 00:38:54.977 Sen pür hatasın! Hâlâ 'Benim hiç hatam yok!' diyorsun. 'Kimi üzdüm, kimi kırdım?' diyorsun. 00:38:54.977 --> 00:38:59.220 'Ben de müslümanım!' diyorsun, öyle sanıyorsun." 00:38:59.220 --> 00:39:00.437 Öyle değil. 00:39:00.437 --> 00:39:07.963 Peygamber Efendimiz ana hatlarıyla ve herkesin kolay anlayabileceği 00:39:07.963 --> 00:39:12.777 elle tutulur noktalarından işi anlatarak bize İslâm'ı öğretiyor: 00:39:12.777 --> 00:39:14.782 Efşü's-selâm. "Selamı yayınız." 00:39:14.782 --> 00:39:21.588 Bu, "Birbirinizi seviniz!" demenin müşahhas, elle tutulur, herkes tarafından anlaşılan bir tarafı. 00:39:21.619 --> 00:39:26.861 Adam hiçbir şey anlamasa "Selamı yayayım, Peygamber Efendimiz ‘Yayın.' dedi." diye 00:39:26.886 --> 00:39:34.532 "Selamün aleyküm!" dese; o da "Aleyküm selam" diyecek, "Merhaba! Nasılsın? Neredensin?" diyecek. 00:39:34.532 --> 00:39:41.686 Böylece ahbaplık olacak. Kâbil-i tatbik, "kolay uygulanabilir" 00:39:41.686 --> 00:39:46.225 yolundan kısaca öğretiyor ve herkesin hatırında kalacak şekilde söylüyor. 00:39:46.225 --> 00:39:48.352 "Cömert olacakmışım, tamam." 00:39:48.352 --> 00:39:53.667 Yemek yedirmeyi tavsiye olarak öğrenmiş olan insan ne yapar? 00:39:53.667 --> 00:40:02.990 Daha küçük ikramı daha rahatlıkla, daha kolayca yapar. Demek ki ikramkâr olacak, 00:40:02.990 --> 00:40:15.538 kendisinin sahip olduğu şeyleri başkalarına sunabilecek; "Al." diyecek. Ona alışacak. 00:40:15.538 --> 00:40:18.700 Mesela insan bunu küçük çocuğa öğretebilir: 00:40:18.700 --> 00:40:22.230 "Yavrum! Al sana çikolata." Kucakladın. 00:40:22.230 --> 00:40:24.444 Tamam; "Benim çikolatam." diyorsun. 00:40:24.444 --> 00:40:28.359 At'imü't-taâm emrinin çocuğa öğretilmesi. 00:40:28.538 --> 00:40:32.905 "Hadi bakalım, bir parçasını da şu çocukcağıza ver! Bak nasıl bakıyor uzaktan; 00:40:33.209 --> 00:40:39.263 çikolata olduğunu anladı. Hadi bakalım; ‘Al kardeşim!' de, bir parçasını da ona ver." 00:40:39.280 --> 00:40:42.510 Çocuk; "Yok, vermem. Hepsini ben yiyeceğim!" 00:40:42.535 --> 00:40:48.373 "Sen bunun hepsini yiyecek olsan zaten hastanelik olursun. Koca çikolata. Birazını vermeye alış." 00:40:48.373 --> 00:40:49.177 "E biter." 00:40:49.177 --> 00:40:54.909 "Biter ama ötekisi hiç yemiyor. Biterse beraber bitsin; o da yesin, sen de ye!" 00:40:54.909 --> 00:41:02.319 Böyle küçükten, kâbil-i tatbik, uygulanması kolay şeylerden çocuğa öğretirsen 00:41:02.319 --> 00:41:07.226 çocuk iyi bir çocuk, iyi bir insan olur. Hayatta da başarılı olur. 00:41:07.226 --> 00:41:15.680 Bazı ikramlar yapmak gerektiğini bilir; hanımına, ikram yapar, komşusuna, müşterisine ikram yapar. 00:41:15.680 --> 00:41:18.655 "Bu mal kaça?" "Şu kadar." "Bunun ikramı ne?" 00:41:18.655 --> 00:41:24.244 Demek ki dükkân sahibinin de müşteriye bir ikramı varmış. Ne kadar güzel söylüyorlar. 00:41:24.244 --> 00:41:27.393 Tenzilatı ne güzel söylüyor; "Bunun ikramı nedir?" diyor. 00:41:27.393 --> 00:41:35.979 Peygamber Efendimiz bunları öğretirken hem kısa söylüyor hem de uygulanabilir bir şeklini söylüyor. 00:41:35.979 --> 00:41:42.791 Onu uyguladığın zaman o güzel âdeti, örfü güzelce yakalamış oluyorsun. 00:41:42.791 --> 00:41:46.854 Sılü'l-erhâm. "Akrabalarınla bağlantıyı kur!" 00:41:46.854 --> 00:41:52.406 Gidersen gelirsen "Dayım, teyzem, amcam, yengem, yeğenim..." derken; 00:41:52.406 --> 00:41:57.351 konuştun mu dertleşirsiniz, yardımlaşırsınız, muhabbet olur. 00:41:57.376 --> 00:42:04.454 O da; "Bu bizim yeğen, çok iyi bir insandır. Bizi unutmaz, gelir gider." der. Böylece iş biter. 00:42:04.479 --> 00:42:12.860 Geceleyin namaza kalkmak da çok faydalı. Bir kere bunda sonsuz eğitimler var. 00:42:12.860 --> 00:42:19.290 Uykuyu bölmek tavsiyesi var; "Geceleyin horul horul uyuma." Bir de "Yaptığın işleri düşün, 00:42:19.290 --> 00:42:28.139 zihnini kullan, hafızanı kullan, tefekkür kabiliyetini geliştir." meselesi var, "tevazu meselesi" var. 00:42:28.139 --> 00:42:41.837 "Mârifetullah" dediğimiz çok kıymetli cevhere sahip olmanın yolu burası, oraya götüren geçit bu. 00:42:41.837 --> 00:42:49.874 Peygamber Efendimiz kâbil-i tatbik uygulamalardan çok yüksek duygulara, eğitimlere götürüyor; 00:42:49.874 --> 00:42:54.424 "Böyle yaparsanız cennete de girersiniz." diyor. Mükâfatı da kısaca söylüyor. 00:42:54.424 --> 00:43:05.335 Demek ki bir insan bir hadisi dinlese bir hadisi uygulasa cennete gidebilir. 00:43:05.335 --> 00:43:09.367 Üç hadis olsun diye altındaki hadîs-i şerîfi de okuyorum: 00:43:09.392 --> 00:43:19.811 Yâ eyyühe'n-nâs! Aleyküm bi'l-ilmi kable en yukbeda ve kable en yurfa'. 00:43:19.811 --> 00:43:25.374 el-Âlimü ve'l-müteallimü şerîkâni fi'l-ecri ve lâ hayra fî sâiri'n-nâsi ba'd. 00:43:25.374 --> 00:43:33.758 Ebû Ümâme hazretlerinden rivayet olunmuş. Taberânî ve Hatîb-i Bağdâdî kitaplarına kaydetmişler 00:43:33.758 --> 00:43:37.957 -rahmetullâhi aleyhimâ-. Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde şöyle hitap ediyor: 00:43:37.957 --> 00:43:42.202 Yâ eyyühe'n-nâs. "Ey ahâli, ey insanlar!" Aleyküm bi'l-ilm. 00:43:42.202 --> 00:43:50.517 "Size ilmi tavsiye ederim, ilme sarılın, ilim öğrenin. Size ilmi öğütlerim." 00:43:50.517 --> 00:43:58.145 Kable en yukbade. "İlim alınmadan önce." Ve kable en yurfaa. "Ortadan kaldırılmadan." 00:43:58.145 --> 00:44:04.200 "Elinizden alınmadan, ortadan kaldırılmadan ilim öğrenmenizi size tavsiye ederim." 00:44:04.200 --> 00:44:06.944 "İlim nasıl alınır?" 00:44:06.944 --> 00:44:13.626 Alimler gider, bilgiler de alimlerle beraber gider; o konu kapanır. 00:44:13.626 --> 00:44:18.332 Yani bir usta ölür, o meslek sırrı onunla beraber gider. 00:44:18.332 --> 00:44:21.679 Birisi onu artık bir daha onun kadar güzel yapamaz. 00:44:21.679 --> 00:44:28.670 Peygamber Efendimiz birçok şey öğretiyor. Onun etrafında bulunan ashabı bunları öğreniyorlar. 00:44:28.695 --> 00:44:35.725 Yeniler de oradan öğrenecekler. Onların yanına giderlerse öğrenirler. Gitmezlerse öğrenemezler. 00:44:35.725 --> 00:44:42.501 O Peygamber Efendimiz'in mübarek ashabı gittiği zaman ne Kur'an ilmi ne tefsir ne hadis ne 00:44:42.501 --> 00:44:55.250 fıkıh ne kelâm ilmi gelişir. Hepsi ölenle giderse geride cahillik kalır. 00:44:55.250 --> 00:44:59.645 Şimdiki zamanın insanlarının yaptıkları işlere bakarsanız 00:44:59.645 --> 00:45:04.611 tam İslâm'dan önceki Araplardaki Cahiliye devri gibi, çöl bedevileri gibi; hatta daha fena. 00:45:04.611 --> 00:45:12.547 Yamyamlar, tamtam çalan yamyamlar durumuna gelmişler. Birbirlerini öldürüyorlar, yiyorlar. 00:45:12.547 --> 00:45:17.431 Haram, yalan, dolan, hırsızlık, arsızlık, yüzsüzlük; 00:45:17.431 --> 00:45:22.438 başkasına zarar verici her türlü olumsuz uygulama var. 00:45:22.438 --> 00:45:28.892 Halbuki medeniyet dediğimiz şey; bir insanın yaptığı işin, başkasına zarar vermeyecek şekilde olması. 00:45:28.892 --> 00:45:33.355 Hürriyetler başkasının hürriyetleriyle sınırlı. Ama gel de anlat! 00:45:33.355 --> 00:45:38.524 Kitaplar yazıyor ama gel de insanların uygulamalarında onu gör. Çarşı pazar aldatmaca, hile. 00:45:38.524 --> 00:45:53.256 Faturalar sahte, naylon. Vergiler kaçırılır; tartılar, ölçüler eksik olur, mallar hileli olur vesaire. 00:45:53.256 --> 00:45:56.520 İlim gittiği zaman öyle olur. 00:45:56.520 --> 00:46:05.263 Efendimiz; İlim elinizden alınmadan ve ortadan kaldırılmadan önce ilim öğrenin." diyor. 00:46:05.263 --> 00:46:08.517 el-Alimu ve'l-müteâllimü şerîkâni fi'l-ecr. 00:46:08.517 --> 00:46:16.453 "İlmi bilen alim de ilme talip olan, öğrenen öğrenci de sevapta ortaktır." 00:46:16.453 --> 00:46:22.570 Ortaklık, "ikiye bölmek" mânasına değil; "O da sevap alır, bu da sevap alır." mânasına. 00:46:22.570 --> 00:46:27.685 Yüz tane sevap varsa "Ellisini o alır, ellisini o alır." mânasına değil; 00:46:27.717 --> 00:46:30.169 "Yüz sevap bu alır, yüz sevap o alır." mânasına. 00:46:30.169 --> 00:46:35.987 Öğreten sevap alır da öğrenen sevap almaz mı? O da alır. Neden? Öğreniyor. 00:46:35.987 --> 00:46:43.800 Öğrenen olmasa öğreticinin malını kim alacak? O, malını kime satacak? 00:46:43.800 --> 00:46:48.551 Müşteri olmazsa dükkân sahibi nasıl kâr edecek? Onun için ikisi de önemli. 00:46:48.551 --> 00:46:55.380 İkisi ecirde, sevapta ortak. İkisi de sevabı alır. 00:46:55.405 --> 00:47:01.990 Ve lâ hayra fî sâiri'n-nâsi ba'dü. "Artık bunların dışında, bundan sonra başka insanlarda; 00:47:01.990 --> 00:47:06.520 ilmini ilerletmeyen, öğrenmeyen kimselerde hiçbir hayır yoktur." 00:47:06.520 --> 00:47:11.900 "Hocam! Benim çocuk Amerika'ya gitti de bilgisayar mühendisi oldu, döndü de…" 00:47:11.900 --> 00:47:14.768 Ötekisi cevap veriyor: 00:47:14.768 --> 00:47:18.426 "Benim çocuk da Avrupa'nın falanca şehrine gitti, hukuk tahsili yaptı. 00:47:18.426 --> 00:47:23.188 İsviçre'den Lozan Üniversitesi'nden döndü." 00:47:23.188 --> 00:47:31.867 Pekiyi, sen bunlara İslâm'ı, imanı öğrettin mi? Allah'ın varlığını, birliğini biliyorlar mı? 00:47:31.867 --> 00:47:39.242 Mü'min insanlar mı kâfir insanlar mı? Dürüst, ahlâklı insanlar mı, ahlâksızlar mı? 00:47:39.242 --> 00:47:47.298 Milliyetine, örfüne, âdetine, güzel ecdadımızın yoluna bağlı mı? Yoksa dejenere mi olmuş, 00:47:47.298 --> 00:47:52.377 kozmopolitleşmiş mi? Kayıp mı olmuş, başka bir milletin malı mı olmuş? 00:47:52.377 --> 00:48:01.366 Kimin örfüyle, âdetiyle, ilmiyle, irfanıyla, harsıyla, medeniyetiyle yetişirse ona hizmet ediyor. 00:48:01.366 --> 00:48:03.739 Hatta gidiyor, oraya yerleşiyor. 00:48:03.739 --> 00:48:08.678 Onu öyle güzel yetiştirebilmiş mi? 00:48:08.678 --> 00:48:11.884 Başka insanlarda hayır yok! 00:48:11.884 --> 00:48:21.317 Din ilmini öğrenmemişse din ilmini öğrenmediği zaman sırf alim olmak, sırf öğrenci olmak fayda vermiyor, 00:48:21.317 --> 00:48:31.191 Allah onları mükâfatlandırmıyor. Ama imanlı olduğu zaman her işi sevap oluyor. 00:48:31.191 --> 00:48:37.877 Askerin nöbet tutması sevap oluyor; silah atması, talimi sevap oluyor. 00:48:37.877 --> 00:48:45.947 Adamın "Çoluk çocuğu başkasına muhtaç olmasın." diye kazanması, alışverişe gitmesi sevap oluyor. 00:48:45.947 --> 00:48:53.332 İman olunca her şey sevaplanıyor. İyi niyet olduğu için bütün icraat, bütün işler sevaplı oluyor. 00:48:53.332 --> 00:48:57.266 İmanı olmadığı zaman da hiç sevap olmuyor. 00:48:57.266 --> 00:49:00.492 "Falanca adam şöyle oldu, böyle oldu; şehit oldu." 00:49:00.492 --> 00:49:05.753 Şehit olmak için birinci şart, mü'min olmaktır. Adam mü'min değilse niçin şehit olsun? 00:49:05.753 --> 00:49:09.615 Şehit olmaz ki! Şehit olmak için mü'min olmak lazım. 00:49:09.640 --> 00:49:15.497 Müslüman ordusuyla düşman ordusu karşı karşıya geliyor. Buradan da ölüyor, oradan da ölüyor. 00:49:15.497 --> 00:49:19.953 Buradan ölen cennetliktir. Mü'min, işi Allah rızası için yapıyor. 00:49:19.953 --> 00:49:23.790 Oradan ölen cehennemliktir, çünkü Allah'ın düşmanı. 00:49:23.790 --> 00:49:26.305 İkisi de ölüyor, vatan için ölüyor. 00:49:26.330 --> 00:49:38.586 O da vatanı için ama doğru yere iltihak etsin. 00:49:38.586 --> 00:49:45.759 Niye yanlış yolda, yanlış cephede, yanlış yerde yer alıyor da yanlışlıkları destekliyor? 00:49:45.759 --> 00:49:56.586 Niye yanlışlıkların yaygınlaşmasını sağlayan yerde oranın varlığını kuvvetlendiriyor, ona destek oluyor? 00:49:56.586 --> 00:50:03.956 Bir kimse mü'minlerin arasında dursa aklı fikri kâfirlerle beraber, 00:50:03.956 --> 00:50:07.106 onları beğenir tarzda olsa onlardan sayılır. 00:50:07.106 --> 00:50:12.506 Bir kimse kâfirlerin arasında olsa aklı fikri mü'minlerle beraber ve mü'minlerin hayrına, 00:50:12.506 --> 00:50:19.838 yardımına olsa o sevap alır. Kim bir topluluğun fikir bakımından, 00:50:19.838 --> 00:50:25.484 inanç ve niyet bakımından yanında yer alıyorsa onlardan sayılır. 00:50:25.509 --> 00:50:29.207 Men kessera sevâde kavmin fe-hüve minhüm. 00:50:29.207 --> 00:50:33.399 Kimin yanında yer alıyorsa, kimi destekliyorsa ondan sayılır. 00:50:33.399 --> 00:50:40.572 Alim ve müteallimden başkalarında hayır yoktur. Ama bu ilim irfan, imanlı olacak. 00:50:40.572 --> 00:50:46.210 İmansız olursa hiç kıymeti yok. Bunu açıkça söylemek lazım. Herkes aynı sevabı alamıyor. 00:50:46.210 --> 00:50:59.793 Yâ eyyühe'n-nâs! İttehizû takvâ'llâhi ticâreten ye'tîkümü'r-rızku bilâ bidâatün ve lâ ticâreh, 00:50:59.793 --> 00:51:05.753 sümme karaa: Ve men yettekı'llâhe yec'al lehû mahracen ve yerzukhü min haysü lâ yahtesib. 00:51:05.753 --> 00:51:16.411 Bu hadîs-i şerîf Muaz radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Taberânî, Hulvânî ve İbn Merdeveyh 00:51:16.411 --> 00:51:19.530 tarafından -rahmetullahi aleyhim ecmaîn- rivayet edilmiş: 00:51:19.530 --> 00:51:25.238 Yâ eyyühe'n-nâs. "Ey insanlar, ey ahâli!" İttehizû takvâ'llâhi ticâreten. 00:51:25.238 --> 00:51:35.384 "Takvâyı, Allah korkusunu, müttakîliği kendinize kazanç kaynağı edinin. 00:51:35.384 --> 00:51:42.111 Kazanç kaynağınız, takvânız olsun." Ye'tîkümü'r-rizku bilâ bidâatün ve lâ ticâreh. 00:51:42.111 --> 00:51:47.507 "Takvâ sahibi olursanız sizin rızkınız, nimetiniz Allah tarafından size 00:51:47.507 --> 00:51:50.706 malsız, sermayesiz, ticaretsiz gelir." 00:51:50.706 --> 00:51:56.386 Allah Allah! İnsan Allah'ın sevgili kulu olursa haramlardan, günahlardan sakınır, 00:51:56.386 --> 00:52:00.861 Allah'tan korkar, müttakî bir kul olursa öyle mi olur? 00:52:00.861 --> 00:52:02.100 Evet, öyle olur. 00:52:02.350 --> 00:52:04.916 Sonra, Peygamber Efendimiz âyet-i kerîme okumuş: 00:52:04.916 --> 00:52:15.836 Ve men yettekı'llâhe yec'al lehû mahracâ. "Kim Allah'tan korkarsa haramdan, günahtan, 00:52:15.836 --> 00:52:19.204 yanlışlıktan sakınırsa Allah'ın emrini tutmakta titizlenirse 00:52:19.204 --> 00:52:25.968 Allah ona sıkıntısından bir çıkış yolu gösterir, darlığını giderir, sorununu çözer." 00:52:25.993 --> 00:52:28.375 Ve yerzukhü min haysü lâ yahtesib. 00:52:28.375 --> 00:52:33.558 "Ve ummadığı yerden ona rızık gönderir, rızıklandırır, nimetlendirir, mükâfatlandırır." 00:52:33.558 --> 00:52:39.257 Demek ki doğruymuş; Allah'ın sevgili kulu olunca Allah, mükâfatını gönderir. 00:52:39.257 --> 00:52:40.242 Nasıl gönderir? 00:52:40.242 --> 00:52:47.174 Havadan gönderir, karadan gönderir, doğrudan, gönderir, dolaylı gönderir. O bilir. 00:52:47.174 --> 00:52:51.831 Nereden göndereceğini öyle güzel bilir, öyle güzel gönderir ki 00:52:51.831 --> 00:52:55.964 herkes şaşırır, hayret eder, hayran kalır. 00:52:55.964 --> 00:53:02.370 Allah hepimizi Allah'tan korkan, düşünceli, titiz, temiz, iyi müslüman eylesin. 00:53:02.370 --> 00:53:04.560 İslâm'a sımsıkı sarılmayı nasip etsin. 00:53:04.560 --> 00:53:11.981 Fırtınalardan, kasırgalardan, deryanın çalkantılarından iman gemisi batmayanlardan eylesin. 00:53:11.981 --> 00:53:19.593 Fırtınalı bir devirde yaşıyoruz. Herkes bir şeyler söylüyor. Bilen söylüyor, bilmeyen söylüyor. 00:53:19.593 --> 00:53:28.586 Unvanlısı söylüyor, unvansızı söylüyor. Ama ben kenardan şöyle bakıyorum, kimseye kastım yok. 00:53:28.586 --> 00:53:37.672 "Ben sıradan bir insan olsam şimdiki bilgilerim olmasa profesörlüğüm, Arapçam olmasa 00:53:37.672 --> 00:53:43.852 Kur'an okumamış, hadis okumamış olsam ahalinin içindeki falanca kardeş gibi olsam 00:53:43.907 --> 00:53:47.981 bu kadar yalanın arasında gerçeği acaba nasıl anlayabilirim? 00:53:48.600 --> 00:53:50.420 Anlayabilir miyim, anlayamaz mıyım?" diye korkuyorum. 00:53:50.420 --> 00:53:52.540 Çok zor! Çare ne? 00:53:52.540 --> 00:53:55.880 İlim öğrenmek. İnsan ilmi öğrenirse gerçeği anlar. Hangi ilmi? 00:53:55.880 --> 00:54:05.325 Önce Kur'an'ı ve hadîs-i şerîfi, dini öğrenirse o zaman doğruyu, yanlışı çok iyi anlar. 00:54:05.325 --> 00:54:13.752 Hele hele önce hadîs-i şerîfi öğrenirse Kur'an'ı da dosdoğru anlar. 00:54:13.752 --> 00:54:16.495 Şimdi herkes "Kur'an şöyle diyor, böyle diyor." diyor. 00:54:16.495 --> 00:54:23.788 Kur'an'da kast edilmeyen mânayı, âyeti delil olarak gösteriyor. 00:54:23.788 --> 00:54:28.976 Halbuki o âyetten çıkan anlam o değil. "Kur'an'da böyle buyruluyor." diye 00:54:28.976 --> 00:54:37.128 yalan yanlış ahkam çıkarıyor. Tabi hem kendisi sapıtıyor hem de başkalarını saptırıyor. 00:54:37.128 --> 00:54:46.801 Onun için Allah, gerçeği görmeyi nasip etsin. Hakikati görmeyi, yakalamayı nasip etsin. 00:54:46.801 --> 00:54:50.720 Kanmamayı, aldanmamayı, şaşırmamayı nasip etsin. 00:54:50.720 --> 00:55:02.180 Kalbimizin, gönlümüzün iman dolu olmasını, takvâ dolu olmasını, Allah sevgisi dolu olmasını nasip etsin. 00:55:02.180 --> 00:55:05.916 Bizi her türlü tehlikeden korusun. 00:55:05.941 --> 00:55:09.740 İyi kul olarak yaşayıp huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip etsin. 00:55:09.740 --> 00:55:11.904 es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!