WEBVTT 00:00:00.000 --> 00:00:02.501 es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû! 00:00:02.509 --> 00:00:04.817 Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. 00:00:04.988 --> 00:00:15.107 Bu akşamki tefsir sohbetimiz, Bakara sûre-i şerîfesinin 217 ve 218. âyet-i kerîmeleri üzerinde olacak. 00:00:15.626 --> 00:00:20.626 Önce âyet-i kerîmenin mübarek metnini okuyalım. 00:00:20.626 --> 00:00:22.544 Bismillâhirrahmânirrahîm. 00:00:22.584 --> 00:00:30.436 Yes'elûneke ani'ş-şehri'l-harâmi kıtâlin fîhi kul kıtâlün fîhi kebîrun ve saddün an sebîlillâhi 00:00:30.436 --> 00:00:36.221 ve küfrün bihî ve'l-mescidil-harâmi ve ihrâcu ehlihî minhu ekberu inda'llâhi 00:00:36.221 --> 00:00:42.290 ve'l-fitnetü ekberu minel-katl ve lâ yezâlûne yukâtilûneküm hattâ yeruddûküm 00:00:42.290 --> 00:00:48.252 an dîniküm ini'stetâû ve men yertedid minküm an dînihî fe-yemüt 00:00:48.250 --> 00:00:53.417 ve hüve kâfirun fe-ülâike habitat a'mâlühüm fi'd-dünyâ vel-âhireti ve 00:00:53.542 --> 00:00:56.418 ülâike ashâbü'n-nâri hüm fîhâ hâlidûn. 00:00:56.626 --> 00:01:03.850 İnne'llezîne âmenû ve'llezîne hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi 00:01:03.209 --> 00:01:08.501 ülâike yercûne rahmetallâhi vallâhu ğafûru'r-rahîm. 00:01:08.501 --> 00:01:14.626 Sadaka'llâhu'l-azîm. Bu okuduğumuz 217. âyet-i kerîme meâlen şöyle: 00:01:14.876 --> 00:01:22.168 Yes'elûneke ani'ş-şehri'l-harâmi kıtâlin fîhi. "Ey Resûlüm! Haram ayda, 00:01:22.542 --> 00:01:29.917 haram aylardan birisi olan bir ayın içinde savaş yapmanın hükmünü soruyorlar; 00:01:29.918 --> 00:01:34.293 'Olur mu böyle şey?' diye..." Kıtâlün fîhi kebîrun. 00:01:34.292 --> 00:01:42.793 "Bu haram ayda savaşmak büyük günahtır ama..." Ve saddün an sebîlillâhi. 00:01:43.375 --> 00:01:48.293 "İnsanları Allah'ın yolundan çevirmek." Ve küfrün bihî. 00:01:48.292 --> 00:01:54.584 "Ve Cenâb-ı Hakk'a inanmayıp kâfir olmak." Ve'l-mescidi'l-harâmi. "Haccetmek, umre yapmak, 00:01:54.584 --> 00:02:00.418 ibadet etmek isteyen insanları Mescid-i Haram'ın yolundan çevirmek, men etmek, alıkoymak." 00:02:00.501 --> 00:02:08.918 Ve ihrâcu ehlihî minhu. "Harem-i Şerif'in ehli olan, oralı olan insanları dininden, 00:02:08.918 --> 00:02:12.335 imanından dolayı o şehirden sürgün edip dışarı çıkarmak." 00:02:12.417 --> 00:02:16.430 Ekberu inda'llâhi. "Allah indinde daha büyük bir günahtır." 00:02:16.334 --> 00:02:22.793 Ve'l-fitnetü ekberu minel-katl. "Fitne, öldürmekten daha büyüktür, daha kötüdür." 00:02:23.167 --> 00:02:28.376 Ve lâ yezâlûne yukâtilûneküm hattâ yeruddûküm an dîniküm ini'stetâû. 00:02:28.626 --> 00:02:33.918 "Güçleri yetse bu müşrikler sizi dininizden geri döndürmek, irtidad ettirmek, 00:02:34.125 --> 00:02:40.542 tekrar küfre çekmek için daima sizinle savaşırlar." 00:02:43.250 --> 00:02:45.792 Ve men yertedid minküm an dînihî. 00:02:45.918 --> 00:02:52.710 "Eğer onların bu istekleri doğrultusunda, bu baskılar ve savaşlar dolayısıyla sizden biriniz 00:02:52.834 --> 00:02:55.251 dininden irtidad edip dönerse..." 00:02:55.792 --> 00:03:00.668 Fe-yemüt ve hüve kâfirun. "Ve kâfir iken, tevbe etmeden, 00:03:00.626 --> 00:03:03.293 tekrar İslâm'a gelmeden, o hâliyle ölürse..." 00:03:03.292 --> 00:03:08.918 Fe-ülâike habitat a'mâlühüm fi'd-dünyâ ve'l-âhireti. "İşte öyle kimselerin 00:03:08.876 --> 00:03:17.835 dünyada da âhirette de işledikleri işler boşa gitmiştir, iptal olmuştur." 00:03:18.830 --> 00:03:24.709 Ve ülâike ashâbü'n-nâri. "Bunlar cehennem ahâlisidirler, cehenneme atılacaklar." 00:03:25.125 --> 00:03:30.292 Hüm fîhâ hâlidûn. "Hem de orada ebediyyen yanacaklar." 00:03:31.834 --> 00:03:39.430 Ama o halde ölmeden evvel tevbe ederse, hatasını anlar 00:03:39.830 --> 00:03:42.166 İslâm'a geri gelirse o zaman durumu değişir. 00:03:42.417 --> 00:03:47.751 218. âyet-i kerîme: İnne'llezîne âmenû. "Hiç şüphe yok ki iman edenler." 00:03:48.420 --> 00:03:54.751 Ve'llezîne hâcerû. "Ve imanından dolayı düşmanlarla karşı karşıya gelmekten dolayı 00:03:55.167 --> 00:03:57.376 hicret etmek durumunda olanlar..." 00:03:57.375 --> 00:04:01.375 Hani mübarek sahabenin Mekke'den Medine'ye hicret ettiği gibi... 00:04:01.584 --> 00:04:05.168 Ve câhedû fî sebîlillâhi. "Ve Allah yolunda cihat edenler." 00:04:05.167 --> 00:04:12.417 Ülâike yercûne rahmetallâhi. "İşte bunlar Allah'ın rahmetinin ümitlileridir, 00:04:12.417 --> 00:04:16.959 Allah'ın rahmetine erecekleri umulan kimselerdir. 00:04:17.209 --> 00:04:21.960 Bunlar rahatlıkla Allah'ın rahmetini umabilirler." Vallâhu ğafûru'r-rahîm. 00:04:22.584 --> 00:04:29.876 "Allahu Teâlâ hazretleri hiç şüphesiz çok gafûrdur, çok mağfiret edicidir; 00:04:30.334 --> 00:04:35.543 çok rahimdir, afv u merhamet edicidir." 00:04:36.876 --> 00:04:47.335 Kısaca meâlini verdiğimiz bu âyet-i kerîmeler ne sebeple indi, onu açıklayalım: 00:04:47.751 --> 00:04:54.460 Bu âyet-i kerîmeler, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Mekkeliler'den, 00:04:54.501 --> 00:05:01.168 "Bunlar ne yapıyorlar, bunların durumları nedir, niyetleri nedir?" diye haber getirmek için 00:05:01.709 --> 00:05:14.251 Mekke civarına gönderdiği askerî bir müfrezenin oradan geçen bir kervana hücum edip 00:05:15.000 --> 00:05:23.000 oradaki insanlardan bir kısmını esir alıp, birisini öldürüp birisi ellerinden kaçıyor 00:05:24.292 --> 00:05:29.459 mallarla kervanı Medine-i Münevvere'ye getirmesi üzerine nâzil oldu. 00:05:29.626 --> 00:05:35.430 Bu hadise Receb ayının birinde olmuş. Receb ayı da içinde savaşmanın, 00:05:35.420 --> 00:05:38.668 mücadelenin olmadığı haram aylardan birisi... 00:05:39.420 --> 00:05:44.251 Dört tane haram ay var, birisi bu Receb ayı. 00:05:44.834 --> 00:05:51.418 Bu aylarda kanlı katiller bile birbirlerini görseler, başlarını çevirip görmezlikten gelir 00:05:51.792 --> 00:05:58.751 ve mücadele etmezler, kan dökmezler, yolcunun yolunu kesmezler, savaş yapmazlardı. 00:05:59.209 --> 00:06:10.418 Receb ayında kervanın vurulması, esir alınması meselesi olunca çok büyük bir sorun oldu bu... 00:06:11.459 --> 00:06:20.668 Müşrikler dediler ki: "Muhammed hem Mekke'nin mübarek olduğunu söylüyor, 00:06:20.667 --> 00:06:24.876 Kâbe'nin mübarek olduğunu söylüyor, haccı umreyi kabul ediyor; 00:06:24.876 --> 00:06:32.710 hem de haram aylarda saldırısını yine yapıyor, savaşı çıkartıyor, adam öldürüyor, 00:06:32.709 --> 00:06:39.210 esir alıyor, kervan vuruyor!" diye tenkit edince bu âyet-i kerîme indi. 00:06:41.125 --> 00:06:54.167 Bu müfreze İslâm'da ilk savaş yapan, ilk esir alan, ganimet alan birlik oluyor. 00:06:54.626 --> 00:06:56.793 Bu hususta biraz bilgi verelim: 00:06:56.751 --> 00:07:03.793 Bu, asıl büyük Bedir harbinden iki yıl kadar önce vuku bulmuş bir hâdise. 00:07:04.375 --> 00:07:06.709 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz 00:07:07.292 --> 00:07:20.430 Abdullah b. Cahş el-Esedî radıyallahu anh'ı ki bu zât Kureyş'ten Peygamber Efendimiz'in akrabası idi; 00:07:20.420 --> 00:07:22.100 güvenilir, mübarek bir zât idi... 00:07:23.459 --> 00:07:30.126 Aralarında Ammâr b. Yâsir, Ebû Huzeyfe b. Utbe b. Rebia, Sa'd b. Ebî Vakkas, 00:07:30.125 --> 00:07:40.584 Utbe b. Gazvan es-Sülemî, Süheyl b. Beydâ ve Âmir b. Füheyre ve Vâkıd b. Abdullah 00:07:40.542 --> 00:07:46.876 el-Yerbûî gibi kimselerin bulunduğu bir birlik... 00:07:47.125 --> 00:07:55.334 "Gidin, Kureyş'in civarına yaklaşın, bize haber getirin." diye Peygamber Efendimiz gönderdi. 00:07:55.626 --> 00:08:03.252 Gönderişi de ilginç bir şekilde oldu. Bizim de dikkat etmemiz gereken, 00:08:03.709 --> 00:08:08.418 biz de böyle şeyler gerektiği zaman böyle tedbirli davranalım diye, 00:08:09.959 --> 00:08:12.959 ibret almamız gereken bir şekilde gönderdi. 00:08:12.959 --> 00:08:15.543 Bunların eline bir mektup verdi. Dedi ki; 00:08:15.542 --> 00:08:22.709 "Bu mektup kapalı duracak. İki gün Medine-i Münevvere'den dışarıya doğru gideceksiniz, 00:08:23.334 --> 00:08:26.126 falanca mevkie gelmeden açmayacaksınız. 00:08:26.292 --> 00:08:28.626 Orada açarsınız, ona göre hareket edersiniz." 00:08:27.417 --> 00:08:29.100 Yazılı şeyi daha önce açmamalarını söyledi. 00:08:29.667 --> 00:08:34.834 Yani bu tedbir oluyor. Medine-i Münevvere'de iken mektubu açsalar, 00:08:35.000 --> 00:08:36.876 komutanın ağzı sıkı olmasa, 00:08:36.876 --> 00:08:43.126 "Şu tarafa gidiyoruz." diye askerlerine söylese, onlar da hanımlarına söyleseler, yayılır. 00:08:43.334 --> 00:08:49.709 Medine'de müslüman olmayan yahudiler var. 00:08:49.709 --> 00:08:54.251 Müslüman gibi olup da İslâm'ı sevmeyen, müslümanları sevmeyen münafıklar var... 00:08:54.626 --> 00:09:00.335 Bunlar bunu bir yerden duyarlar, duyunca da karşı tarafa uçururlar, 00:09:00.375 --> 00:09:03.584 haber olarak, istihbarat olarak verirler. 00:09:03.584 --> 00:09:05.543 Bu istihbarat imkânları kesmek için; 00:09:05.959 --> 00:09:11.840 "Siz önce Medine-i Münevvere'den çıkın, iki günlük yola gidin!" diyor. 00:09:11.167 --> 00:09:15.126 Yani Medine ahâlisiyle artık ilgisi kalmayacak. "O zaman mektubu açın." diyor. 00:09:15.209 --> 00:09:20.430 Çok güzel bir tedbir, çok güzel bir usul... Ve diyor ki; 00:09:20.420 --> 00:09:23.876 "Bu mektubu açtıktan sonra sen orada bir görev yazılı göreceksin; ama 00:09:23.918 --> 00:09:28.544 bu göreve seninle beraber gelen arkadaşlarından hiçbirini zorlama! 00:09:28.626 --> 00:09:31.835 İsteyen gelsin, istemeyeni serbest bırak, geri dönsün." 00:09:32.292 --> 00:09:37.375 Bunlar gidiyorlar, Medine-i Münevvere'den uzaklara varıyorlar 00:09:37.834 --> 00:09:45.668 ve Peygamber Efendimiz'in tavsiye ettiği şekilde Abdullah b. Cahş mektubu açıyor. 00:09:45.667 --> 00:09:52.840 Bakıyor ki Peygamber Efendimiz onu Nahle denilen mıntıkaya gönderiyor. 00:09:52.751 --> 00:09:59.430 Nahle, Mekke'nin yakınında, Mekke'yle Taif'in arasında bir yer, mevkiin adı. 00:09:59.501 --> 00:10:03.168 Mekke-i Mükerreme'ye yakın, Mekke'nin civarında. 00:10:03.459 --> 00:10:08.584 Oraya gönderiyor ve "Ashabından hiç kimseyi zorlama!" diyor. 00:10:09.420 --> 00:10:11.501 Abdullah b. Cahş mektubu açınca diyor ki; 00:10:11.501 --> 00:10:17.127 "İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn. Peygamber Efendimiz bize bir görev vermiş. 00:10:17.584 --> 00:10:22.751 Kim şehit olmayı arzu ediyorsa benimle gelsin. 00:10:23.209 --> 00:10:27.850 Peygamber Efendimiz kimseyi zorlamamamı bana emretti. Ben gidiyorum." 00:10:27.751 --> 00:10:32.918 Ama hiç kimse geri dönmüyor. Hepsi şehadet arzusuyla, 00:10:33.334 --> 00:10:40.126 Peygamber Efendimiz'in emrini yerine getirmek aşkıyla yola devam ediyorlar. 00:10:41.250 --> 00:10:47.751 Tabii Medine-i Münevvere'yle Mekke'nin arası daha uzun bir mesafe... 00:10:47.751 --> 00:10:51.418 İki günlük ayrıldıktan sonra mektubu açıyorlar, daha da ileriye gidiyorlar. 00:10:52.125 --> 00:10:56.430 Yalnız, yolda aşere-i mübeşşereden Sa'd b. Ebî Vakkas 00:10:56.375 --> 00:10:59.959 ve Utbe develerini kaybediyorlar, kaçırıyorlar. 00:11:00.334 --> 00:11:04.252 "Onu arayalım." derken kâfileden biraz geri kalıyorlar. 00:11:04.501 --> 00:11:08.835 Yani arama dolayısıyla geri kalıyorlar. Ötekiler önde gidiyorlar. 00:11:08.959 --> 00:11:16.251 Taif'le Mekke'nin arasındaki yere gelince orada bakıyorlar ki bir kervan var. 00:11:16.375 --> 00:11:22.251 Kervanın başında da üç-dört kişi var. "Ne yapalım?" diyorlar. 00:11:23.626 --> 00:11:31.127 Sanıyorlar ki Cemâziye'l-evvel'in son günü. Yani Receb ayından önceki ayın son günü... 00:11:31.792 --> 00:11:34.626 Aralarında istişare ediyorlar, diyorlar ki; 00:11:34.667 --> 00:11:38.834 "Bir tanesi çıksın, saçını tıraş etmiş olarak onlara görünsün!" 00:11:39.501 --> 00:11:42.710 Ukkâşetü'bnü Mihsan es-Sakafî çıkıyor. 00:11:42.751 --> 00:11:46.918 Kervandakiler de bakıyorlar, karşıdaki adamları görünce ilk önce bir ürküyorlar. 00:11:46.918 --> 00:11:52.669 Ama başı tıraşlı görünce; "Bunlar umre yapmaya gelen bir kâfile!" diyorlar, 00:11:52.667 --> 00:11:57.420 umrede çatışma olmaz diye düşündüklerinden rahatlıyorlar. 00:11:57.250 --> 00:12:01.834 Sonra bunlar; "Biz bu kervanı bırakırsak bunlar bilgiyi Mekke'ye götürürler, 00:12:01.834 --> 00:12:06.168 Mekkeliler de tedbir alırlar, üstümüze adam salarlar. 00:12:06.167 --> 00:12:10.959 Biz bunları bırakmayalım!" diyorlar ve hücum ediyorlar. 00:12:11.501 --> 00:12:12.710 Bir tanesini öldürüyorlar. 00:12:12.918 --> 00:12:17.669 Tefsir kitaplarında isimleri var. 00:12:18.420 --> 00:12:19.501 İki tanesini esir alıyorlar. 00:12:19.667 --> 00:12:23.959 Bir köle de hızlı bir şekilde kaçıyor, onu yakalayamıyorlar. 00:12:24.459 --> 00:12:32.418 Kervan Taif'ten Mekke'ye üzüm, yiyecek maddeleri vesaire getiriyormuş. 00:12:32.542 --> 00:12:40.126 Taif bağlık bahçelik, bolluk bereketlik bir yer, yeşillik bir yer. Oradan getiriyormuş. 00:12:40.375 --> 00:12:46.417 Bunlar bu malları, develeri, iki esiri alıyorlar ve Medine-i Münevvere'ye geliyorlar. 00:12:46.626 --> 00:12:56.709 Anlatıyorlar; "Böyle böyle oldu, bir kişi öldürüldü." diyorlar. Yolda da Abdullah b. Cahş diyor ki; 00:12:56.834 --> 00:13:01.418 "Bu ganimetlerin beşte biri Allah ve Resûlü'ne ayrılacak, tamam mı?" 00:13:01.834 --> 00:13:06.840 Onlar da; "Tamam!" diyorlar. Daha o zaman, bu ganimetin beşte birinin 00:13:07.209 --> 00:13:13.835 Peygamberimiz'in emrine, Allah'ın arzu ettiği yere, beytülmâle tahsisi meselesi yokken 00:13:14.250 --> 00:13:19.500 ilk defa "beşte bir" sözü onun ağzından tevâfukan çıkmış oluyor. 00:13:19.918 --> 00:13:25.430 Onlar Medine-i Münevvere'ye böyle kervanla gelince 00:13:25.292 --> 00:13:27.542 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki; 00:13:27.709 --> 00:13:33.834 "Ben size 'savaşın' demedim, savaşmak için göndermedim! Böyle bir şeyi niçin yaptınız?" 00:13:33.834 --> 00:13:36.840 O zaman dünya onların başına yıkılıyor... "Eyvah! 00:13:36.250 --> 00:13:40.168 Biz ne yaptık? Resûlullah'ın sevmediği, istemediği bir şeyi yaptık!" diye çok üzülüyorlar. 00:13:40.167 --> 00:13:42.959 Mekkeliler de adam gönderiyorlar, diyorlar ki; 00:13:44.000 --> 00:13:53.792 "Siz haram ayın hürmetini çiğnediniz, Receb ayının birinde adam öldürdünüz, esir aldınız, 00:13:53.792 --> 00:14:02.251 mal ganimet ettiniz; bu ne biçim iş?" diye laflar, dedikodular her tarafa yayılıyor. 00:14:04.334 --> 00:14:10.709 Abdullah b. Cahş ve yanındakiler çok üzülüyorlar; "Eyvah! 00:14:10.751 --> 00:14:19.377 Biz hatalı bir şey yaptık!" diye perişan oluyorlar. Medine'deki bazı müslümanlar da ayıplıyorlar; 00:14:19.834 --> 00:14:25.209 "Siz Receb ayında niçin yaptınız bu işi?" diye bunlara söyleniyorlar. Bunlar da diyorlar ki; 00:14:25.250 --> 00:14:28.917 "Biz Cemâziye'l-evvel'in son günü sandık, Receb olduğunu da 00:14:28.876 --> 00:14:32.710 tam kesin olarak tahmin etmiyorduk, bilmiyorduk. 00:14:32.709 --> 00:14:40.251 Hilâli sonradan gördük. Bu iş olduktan sonra baktık, akşam hilâlini o zaman gördük." diyorlar. 00:14:40.751 --> 00:14:48.627 Bunlar bu haldeyken, üzüntüdeyken Allahu Teâlâ hazretleri bu âyet-i kerîmeyi indiriyor. 00:14:49.209 --> 00:14:55.376 Sebeb-i nüzûl yani bu âyetin inmesine sebep olan olay bu. 00:14:55.751 --> 00:15:04.430 Bu ölçekten, bu yönden bakarak âyet-i kerîmeyi izah edecek olursak, 00:15:04.250 --> 00:15:13.584 Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Yes'elûneke ani'ş-şehri'l-harâmi. 00:15:13.626 --> 00:15:16.418 "Sana şehr-i haramdan, haram aydan soruyorlar." 00:15:16.417 --> 00:15:18.376 Kıtâlin fîhi. "Haram ayda savaşmaktan soruyorlar." 00:15:18.667 --> 00:15:26.667 Yani haram aydan soruyorlar, ondan sonra da o ayda çarpışmaktan soruyorlar. 00:15:26.667 --> 00:15:30.209 Buna bedel derler, bedel-i ictimal derler. 00:15:32.334 --> 00:15:37.850 "Haram ayın içinde savaşmak doğru mu değil mi, yanlış değil mi?" gibi. 00:15:37.542 --> 00:15:42.418 Hem müslümanlar bunu merak ediyor hem de yahudiler de buradan kendilerine 00:15:42.417 --> 00:15:44.168 bir sürü pay çıkartmışlar. 00:15:44.375 --> 00:15:51.251 "Oh oh, Kureyşliler'le müslümanlar arasında savaş çıkıyor!" diye 00:15:51.334 --> 00:15:56.626 kendi kendilerine üç-dört yönden yorumlar yapmışlar. 00:15:57.542 --> 00:16:00.840 Tam bu durumdayken işte bu ayet-i kerîme iniyor: 00:16:00.250 --> 00:16:10.584 Kul. "De ki;" Kıtâlün fîhi kebîrun. "Bu ayda savaşmak, evet Allah indinde büyük bir günahtır." 00:16:11.626 --> 00:16:14.876 İşte burada durulacak, bu âyet-i kerîmenin burası durma yeri. 00:16:15.542 --> 00:16:22.709 Bu durma işaretleri çok önemli. Tefsiri bilmeden yanlış durma yapılırsa mâna bozulabilir. 00:16:22.834 --> 00:16:29.430 "Ama..." Ve saddün an sebîlilllâhi. "Allah'ın yolundan insanları saptırmak, 00:16:29.584 --> 00:16:35.751 mü'minleri İslâm'dan uzaklaştırmaya çalışmak, insanların İslâm'a girmesini engellemek..." Bir. 00:16:37.167 --> 00:16:42.501 Ondan sonra; Ve küfrün bihî. "Cenâb-ı Hakk'a karşı kâfir olmak, iman etmemek..." İki. 00:16:42.501 --> 00:16:47.793 Vel-mescidi'l-harâmi. "Mescid-i Haram'a müslümanlar hac için, umre için gitmek istedikçe; 00:16:47.792 --> 00:16:52.751 namaz kılmak, ibadet, haccetmek, umre yapmak istedikçe onu engellemek..." Üç. 00:16:52.959 --> 00:16:59.126 Ve ihrâcu ehlihî minhu. "Ve Harem-i Şerif'ten oranın kendi halkını çıkartmak..." 00:16:59.125 --> 00:17:04.959 Buradan da muhacirler kasdediliyor. Başta Peygamber-i Zîşânımız olmak üzere muhacirler; 00:17:05.000 --> 00:17:12.000 Mekkeli oldukları halde o kâfirlerin baskıları, tehditleri, işkenceleri yüzünden 00:17:12.250 --> 00:17:19.420 hicret etmek zorunda bırakıldılar, sürgün edildiler, baskıyla yurtlarından çıkartıldılar. 00:17:19.420 --> 00:17:24.834 Ekberu inda'llâhi. "Allah indinde bu suçlar çok daha büyüktür!" 00:17:25.334 --> 00:17:31.876 Düşünecek olursak: Bir kervanın önü kesilmiş, çarpışılmış, bir kişi ölmüş, iki kişi esir alınmış. 00:17:31.959 --> 00:17:35.626 Siz kaç tane masum müslümanı öldürdünüz? 00:17:35.667 --> 00:17:40.126 Kaç tane müslümanı yerinden yurdundan ettiniz, evini barkını yağmaladınız? 00:17:41.167 --> 00:17:45.167 Ne zulümler, ne işkenceler yaptınız! Kölelere neler yaptınız! 00:17:45.375 --> 00:17:50.209 Hatta Peygamber Efendimiz'i öldürmeye kasdettiniz, peşine düştünüz. 00:17:50.250 --> 00:17:54.292 Bu yaptıklarınız daha büyük! Bunları siz nasıl unutuyorsunuz da şimdi burada 00:17:54.584 --> 00:17:59.418 'Receb ayında adam öldürüldü!' diye şamata yapıyorsunuz, yaygara çıkartıyorsunuz?! 00:17:59.667 --> 00:18:02.251 Sizin şimdiye kadar yaptıklarınız çok daha büyük! 00:18:03.375 --> 00:18:09.584 Ve'l-fitnetü ekberu mine'l-katli. "Müslümanları, müslüman olmuş kimseleri İslâm'dan döndürmek, 00:18:09.792 --> 00:18:16.792 'Dönün dininizden, bırakın İslâm'ı!' diye dinlerinde baskı yapmak, öldürmekten daha fenâdır." 00:18:16.792 --> 00:18:21.626 Çünkü bir insan imanı bırakıp küfre girerse âhireti mahvolur. 00:18:22.292 --> 00:18:27.667 Ama mü'min olarak ölürse şehit olur. Mazlum olarak ölürse Allah mazlumun yardımcısıdır. 00:18:28.000 --> 00:18:32.584 Böyle dininden döndürülme baskısı yapılırsa, işte bu fitne, 00:18:32.751 --> 00:18:36.430 ekberu mine'l-katli öldürülmekten daha fenadır. 00:18:36.250 --> 00:18:42.709 Mü'min olarak, mazlum olarak öldürülürse maktül şehit olur, âhireti kurtulur. 00:18:42.709 --> 00:18:47.585 Ama; "Hadi dininden dön, bir şey yapmayacağız!" diye dininden döndürülürse 00:18:47.626 --> 00:18:49.668 âhireti mahvolacak, o daha fena... 00:18:49.918 --> 00:18:52.918 "Sizin bu yaygaralarınız, şamatalarınız yersiz! 00:18:52.918 --> 00:18:57.252 Sizin şimdiye kadar yaptığınız suçların yanında bu söyledikleriniz çok az... 00:18:57.584 --> 00:19:06.709 Siz yaparken bir şey yoktu da şimdi küçücük bir mukabele olunca mı aklınız başınıza geldi?" 00:19:06.709 --> 00:19:11.501 gibi âyet-i kerîme onların bir çeşit kurnazlıklarını, 00:19:11.501 --> 00:19:16.335 üste çıkma çalışmalarını engelliyor ve hatalarını sıralıyor. 00:19:16.709 --> 00:19:19.460 Ve lâ yezâlûne yukâtilûneküm. 00:19:19.542 --> 00:19:26.460 "Daima sizinle onlar çarpışırlar idi, çarpışırlar, çarpışmak isterler..." 00:19:26.876 --> 00:19:32.627 Hattâ yeruddûküm an dîniküm. "Dininizden sizi döndürünceye kadar..." 00:19:32.959 --> 00:19:35.126 İni'stetâû. "Güçleri yeterse." 00:19:35.125 --> 00:19:38.542 Evet, müslümanları dinlerinden döndürmeye çalıştılar. 00:19:38.501 --> 00:19:40.501 Ta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den başladılar. 00:19:40.792 --> 00:19:44.293 "Sen bu dini bırak, bu iddiayı bırak! Niye çıkartıyorsun bunu? 00:19:44.417 --> 00:19:47.168 Vazgeç bundan, biz sana ne istersen verelim! 00:19:47.167 --> 00:19:53.430 Para verelim, en güzel kızlarımızı seninle evlendirelim, tatmin olacağın 00:19:53.334 --> 00:19:56.626 her türlü maddî imkânı sana sağlayalım..." diye 00:19:56.584 --> 00:19:59.430 Peygamber Efendimiz'i döndürmeye çalıştılar. 00:19:59.830 --> 00:20:00.166 Peygamber Efendimiz buyurdu ki; 00:20:00.167 --> 00:20:08.292 "Bir elime kameriayı verseniz, bir elime de güneşi verseniz, ben bu davadan vazgeçmem!" 00:20:08.292 --> 00:20:11.584 "Allah beni vazifelendirdi, ben imanı söyleyeceğim! 00:20:11.584 --> 00:20:17.502 Şirkin, küfrün karşısına çıkacağım, onun yanlışlığını size anlatacağım!" dedi. 00:20:17.959 --> 00:20:21.420 Müslümanlara da bu baskıları yaptılar, "Dininden dön!" dediler. 00:20:21.830 --> 00:20:23.125 Bilâl-i Habeşî'ye öldüresiye işkence yaptılar, mâlum. 00:20:23.209 --> 00:20:26.376 O her baskıda; "Ehad... Ehad... Ehad..." diyordu. 00:20:26.626 --> 00:20:30.751 Yani "Allah'ın şerîki nazîri yok, birdir!" diyordu Bilâl-i Habeşî, hatırlayacaksınız. 00:20:31.918 --> 00:20:38.544 Allahu Teâlâ hazretleri müşriklerin ana kafa yapısını Peygamber Efendimiz'e veya mü'minlere böyle beyan ediyor. 00:20:38.667 --> 00:20:44.420 "Onlar sizinle daima çarpışırlar, güçleri yetse dininizden sizi döndürmek için 00:20:44.501 --> 00:20:45.501 daima bu işi yaparlar. 00:20:45.626 --> 00:20:50.960 Kafaları, zihniyetleri budur." diyor. Ve men yertedid minküm an dînihî. 00:20:51.000 --> 00:20:57.167 "Onların bu baskılarından dolayı, aldatmacalarından veya çevirme çalışmalarından dolayı 00:20:57.334 --> 00:20:59.543 sizden biriniz irtidad ederse.." 00:20:59.542 --> 00:21:06.876 İrtidad ne demek? "İmandan sonra imanı, İslâm'ı bırakıp şirke, küfre dönmek" demek. 00:21:06.876 --> 00:21:16.876 İrtidad edene "mürted" derler. Bir de ridde sözü var, sülâsiden mastar; 00:21:16.876 --> 00:21:19.850 "dinden geri dönmek" demek. 00:21:19.876 --> 00:21:22.168 İrtidad da aynı mânaya geliyor. 00:21:22.709 --> 00:21:29.501 "Sizden biriniz irtidad ederse, yani İslâm'ı, imanı bırakıp küfre, şirke dönerse..." 00:21:29.834 --> 00:21:37.543 Fe-yemüt ve hüve kâfirun. "Sonra da kâfir iken, o halde iken ölürse..." 00:21:38.334 --> 00:21:48.210 Fe-ülâike. "İşte böylelerinin..." Habitat a'mâlühüm. "Amelleri hebâen mensûrâ olur, sıfırlanır. 00:21:48.751 --> 00:21:55.793 İşledikleri evvelki iyilikler vesaire hepsi silinir, bâtıl olur, boşa gider, yok olur." 00:21:55.792 --> 00:22:04.710 Fi'd-dünyâ ve'l-âhireti. "Dünyada da âhirette de amelleri hebâen mensûrâ olur." 00:22:05.167 --> 00:22:11.834 Dünyada irtidad edenin başına neler gelir, tefsir kitapları onu yazıyor: 00:22:11.834 --> 00:22:21.209 Bir kere miras hakkından mahrum olur. Sonra karısı kendisinden boş olur, nikâh ahdi kalmaz. 00:22:23.000 --> 00:22:27.834 Müslümanların mallarına ortak olma, Müslümanlık haklarını kaybeder. 00:22:28.667 --> 00:22:35.792 Dünyası böyle olur. Âhirette de cennete giremez, cezaya uğrar. 00:22:36.000 --> 00:22:42.918 İrtidad ettiğinden dolayı ebediyyen cehennemde kalır. Nasıl? 00:22:43.292 --> 00:22:53.459 Hüm fihâ hâlidûn. "Onlar yani irtidad edenler cehennemde ebediyen kalacaklardır." 00:22:53.459 --> 00:23:02.501 "İrtidad yok! Müslümana hiçbir şekilde imanı, İslâm'ı bırakmak yakışmaz ve olmaz... 00:23:02.501 --> 00:23:07.430 Böyle yaparsa dünyası ve âhireti harap olur." diye, bu âyet-i kerîme bildiriyor. 00:23:07.876 --> 00:23:10.335 Hani, ve'l-fitnetü ekberu mine'l-katl denilmişti ya, 00:23:10.542 --> 00:23:14.751 onların dinden döndürme çalışmaları; işte fitne bu... 00:23:14.751 --> 00:23:19.168 O fitne öldürmeden daha fena. Ona kanıp da müslümanlar öyle yaparlarsa, 00:23:19.292 --> 00:23:23.709 bazıları irtidad ederlerse ne olur? 00:23:23.792 --> 00:23:26.334 Ebediyen cehennemde kalırlar. 00:23:26.375 --> 00:23:32.458 Abdullah b. Cahş ve onunla beraber olan muhacirler, bu seriyyeye, 00:23:32.667 --> 00:23:37.459 bu askerî birliğe katılanların hepsi Kureyş'tendi, Ensar'dan hiç kimse yoktu. 00:23:37.834 --> 00:23:43.876 Hepsi Peygamber Efendimiz'in sevgili, itimatlı, güvenilir ashâbından idiler. 00:23:44.501 --> 00:23:54.419 Abdullah b. Cahş da halası oğlu olur veya amcası oğlu diye de bir tefsirde geçiyor. 00:23:54.542 --> 00:23:59.209 Ben soyunu tam geniş olarak araştıramadım. 00:23:59.209 --> 00:24:04.960 Ama Hâzin tefsirinde ibni ammetihî buyuruluyor. 00:24:04.959 --> 00:24:07.793 Yani hala oğlu, halazâde olmuş oluyor. 00:24:07.834 --> 00:24:12.917 Ötekiler Ukkâşetü'bnü Mihsan es-Sakafî, Sa'd b. Ebî Vakkas... 00:24:12.918 --> 00:24:17.585 Onları da hep biliyoruz; mübarek insanlar, cennetle müjdelenen insanlar, 00:24:17.584 --> 00:24:22.293 cennete bigayri hisâb girecekleri belirtilen, Efendimiz'in sevdiği insanlar. 00:24:23.959 --> 00:24:39.626 Bu âyet-i kerîme gelince; "Demek ki yaptığımız suç değilmiş, Allah bizi cezalandırmayacak, günah yapmamışız!" diye sevindiler. 00:24:39.667 --> 00:24:47.917 Bu âyet-i kerîme onların lehine hüküm indirince Peygamber Efendimiz de o zaman 00:24:49.292 --> 00:24:54.876 "Tamam." dedi; o zamana kadar ganimetten hisse almamıştı, ganimetten hisseyi de aldı. 00:24:56.459 --> 00:25:02.335 Bir de, esir alınanlar için Kureyşli akrabaları fidye teklif ettiler; 00:25:02.334 --> 00:25:06.584 "Fidye verelim, sen bize bu esirleri geri ver!" dediler. 00:25:08.417 --> 00:25:12.100 Peygamber Efendimiz dedi ki; "Durun bakalım, bizden o iki kişi daha gelmedi. 00:25:12.420 --> 00:25:16.417 Sa'd b. Ebî Vakkas'la arkadaşı Utbe gelmedi. 00:25:16.751 --> 00:25:22.876 Eğer onlara bir şey olduysa bu esirleri de biz cezalandırırız!" 00:25:23.000 --> 00:25:31.000 Ama onlar da sağ sâlim, kaybolan develerini bulmuş olarak gelince esirlerin fidyelerini kabul etti. 00:25:31.420 --> 00:25:36.292 Bu ganimetleri de mücahitler aralarında taksim ettiler. 00:25:36.250 --> 00:25:44.100 Beytülmâle ayrılan humusu, yani beşte biri de dağıttılar. Bir de, ikinci bir ümit daha belirdi; 00:25:44.209 --> 00:25:52.710 "Ya Resûlallah! Biz o zaman bu savaşmayla, bu kervana bu yaptığımız saldırıyla gazâ etmiş 00:25:52.709 --> 00:25:57.376 ve cihat etmiş sevabı alır mıyız?" diye de sordular. 00:25:58.000 --> 00:26:01.959 İkinci bir merhale; ümitlenince bu sefer daha güzelini soruyorlar. 00:26:02.420 --> 00:26:07.584 "Günahtan kurtulduk, düz, günahsız orta durumda mıyız, 00:26:07.584 --> 00:26:11.667 yoksa bir de sevap var mı?" diye heveslendiler, sordular. 00:26:11.626 --> 00:26:16.709 Onun üzerine de bu 218. ayet-i kerîme nâzil oldu. 00:26:17.125 --> 00:26:20.459 Burada ne buyuruluyor? İnne'llezîne âmenû. " 00:26:20.459 --> 00:26:26.335 O kimseler ki iman ettiler, mü'min oldular..." Ve'llezîne hâcerû. 00:26:26.751 --> 00:26:30.918 "Ve iman edip de bir de bazıları hicret ettiler..." 00:26:31.420 --> 00:26:36.834 Yerlerini yurtlarını, mallarını mülklerini, akrabalarını, içtimâî mevkilerini, makamlarını, 00:26:36.834 --> 00:26:43.251 her şeyi gönüllerinden sildiler, gözden çıkarttılar, Resûlullah'ın yanına gittiler, hicret ettiler. 00:26:43.250 --> 00:26:49.751 Çok sıkıntılar çektiler. Kolay değil; bir yerin eşrâfından olan insan hiçbir şeyi olmadan 00:26:49.751 --> 00:26:54.918 öbür tarafa gidince; evi yok, tarlası yok, malı yok, mülkü yok... 00:26:55.292 --> 00:27:00.375 Çok sıkıntı çektiler muhâcirler, çok mahrumiyetler, fakirlikler çektiler... 00:27:00.918 --> 00:27:06.377 Başta Peygamber Efendimiz, Hz. Ali Efendimiz olmak üzere... Bir misalle anlatayım: 00:27:06.375 --> 00:27:11.458 Hz. Ali Efendimiz ihtiyar bir kadının kuyusundan kovayla su çekmiş, 00:27:11.792 --> 00:27:16.875 her kovası bir hurma mukabilinde... 00:27:17.292 --> 00:27:22.840 İhtiyar kadının hurma bahçesini sulamış, bir avuç hurma almış. 00:27:22.542 --> 00:27:28.209 "Ya Resûlallah, çalıştım, bu kadar hurma aldım; buyur!" diye, Peygamber Efendimiz'e getirmiş. 00:27:28.250 --> 00:27:33.840 Peygamber Efendimiz de bu hâlinden memnun kalıyor, o hurmadan alıyor, yiyiyor. 00:27:33.209 --> 00:27:35.918 Böyle yaşamışlar, yani sıkıntılar çekmişler. 00:27:36.420 --> 00:27:44.334 Günlerce evlerinde aş pişmemiş, karınlarına taş bağlamışlar, çok sıkıntılar çekmişler. 00:27:44.375 --> 00:27:52.458 "İşte bu iman edenler ve ondan sonra imanı dolayısıyla dinlerini korumak için hicret edenler..." 00:27:52.501 --> 00:27:55.584 Hicreti niçin yapıyor insan, öbür tarafta kalsa ya? "Hayır! 00:27:55.876 --> 00:28:00.959 Dinimi rahat yaşayayım, Resûlullah'ın yanında olayım, onun emrine tâbi olayım, 00:28:01.000 --> 00:28:04.250 emrini uygulayayım!" diye hicret edenler, çok sevap kazandılar. 00:28:04.667 --> 00:28:10.126 Muazzam ecirler, sevaplar kazandılar. Ve câhidû fî sebîlillâhi. 00:28:10.584 --> 00:28:14.376 "Ve Allah yolunda da cihat edenler..." 00:28:14.959 --> 00:28:18.460 "İman eden, hicret eden, bir de hicretten sonra 00:28:18.459 --> 00:28:23.168 Allah yolunda canlarını da ortaya koyup cihad edenler..." 00:28:23.626 --> 00:28:33.335 Ülâike yercûne rahmetallâhi. "İşte bunlar Allah'ın rahmetini, sevabını umarlar, 00:28:33.751 --> 00:28:39.834 ummakta hakları vardır. Bunların amelleri boşa gitmez." 00:28:40.209 --> 00:28:45.793 Mürtedlerin amelleri hani boşa gidiyordu, hiçbirisi kalmıyordu, sıfırlanıyordu, 00:28:46.420 --> 00:28:50.251 eski iyilikleri de siliniyordu; bunlarınki silinmez. 00:28:50.626 --> 00:28:56.418 Bunlar Allah'ın rahmetini umma hakkına, selâhiyetine sahiplerdir, umabilirler. 00:28:56.501 --> 00:29:00.793 "Allah rahmetini verecek!" diye, bu da bir müjde... 00:29:00.876 --> 00:29:04.959 Yani sevap da aldıkları böylece bu âyet-i kerîmeden anlaşıldı. 00:29:05.125 --> 00:29:15.709 Vallâhu ğafûru'r-rahîm. "AllahuTeàlâ hazretleri sonsuz mağfiret sahibidir, 00:29:16.751 --> 00:29:24.850 pek ziyade mağfiret edicidir, çok ziyade rahmedicidir." diye bitiriyor. 00:29:25.292 --> 00:29:30.210 Bu kulları mağfiret edeceğini, rahmetine erdireceğini bildiriyor. 00:29:30.918 --> 00:29:38.430 Bu seriyyeye katılanlar bunlardan dolayı da artık ayrıca bayram ettiler. 00:29:38.459 --> 00:29:41.210 "Acaba yanlış bir şey yaptık mı?" diye çok korkmuşlardı. 00:29:41.501 --> 00:29:45.543 Çünkü Peygamber Efendimiz de; "Ben böyle söylememiştim, niye böyle yaptınız?" diye 00:29:45.626 --> 00:29:48.210 pek memnuniyet göstermemişti. 00:29:49.667 --> 00:29:57.543 Sonunda böyle olunca, âyet-i kerîmeler kendilerini sevindirecek tarzda bilgiler verince 00:29:57.584 --> 00:30:05.834 Peygamber Efendimiz'e ve mü'minlere; çok rahat ettiler, çok memnun ve mesrur oldular, 00:30:06.292 --> 00:30:08.375 Cenâb-ı Mevlâ'ya şükrettiler. 00:30:08.792 --> 00:30:11.418 Allahu Teâlâ hazretleri şefaatlerine erdirsin. 00:30:11.417 --> 00:30:18.542 İşte bu olay, yani bu kervanın ganimet olarak getirilmesi, ilk ganimet; 00:30:19.000 --> 00:30:24.830 iki tane esir alınması, ilk esirler; 00:30:24.709 --> 00:30:29.627 bir kişinin öldürülmesi, ilk düşmandan öldürülen olmuş oluyor. 00:30:29.709 --> 00:30:39.210 Kureyşliler; "Fidye-i necat verelim, serbest bırakın." demişlerdi. Bu iki esirden bir tanesi 00:30:39.459 --> 00:30:40.459 müslüman oldu; 00:30:40.626 --> 00:30:49.168 Kureyş'e gitmedi, Resûlullah'ın yanında kaldı, İslâmiyetini iyice geliştirdi, iyi müslüman oldu 00:30:49.959 --> 00:30:54.668 ve Bi'r-i Maûne olayında şehit oldu. 00:30:56.375 --> 00:31:16.126 Müslüman olarak yaşadı ve şehit olarak ruhunu teslim etti.Âhireti kurtuldu. İsmi el-Hakem b. Keysan idi. 00:31:16.125 --> 00:31:22.430 Öteki esir Osman b. Abdullah, Mekke'ye döndü, orada kâfir olarak öldü. 00:31:22.420 --> 00:31:30.167 Güya kurtuldu; ama kurtulmadı, cehennemlik oldu. Onun için iyi bir şey olmadı. 00:31:31.876 --> 00:31:42.835 Berikisi böylece cennetlik oldu. Allahu Teâlâ hazretleri böylece, bu olayda, düşüne taşına, 00:31:42.834 --> 00:31:47.626 Allah'ın rızasını bulmaya çalışarak bir iş yapıp da ondan sonra da 00:31:47.626 --> 00:31:53.430 "Doğru mu yaptık, yanlış mı yaptık?" diye korkulara düşen müslümanları sevindirmiş oldu. 00:31:53.375 --> 00:32:00.500 Olay hakîkaten âyet-i kerîmenin beyan ettiği şekilde çok açık seçik bir şekilde ortadadır. 00:32:00.501 --> 00:32:07.460 Müşriklerin şamatalarına hiç meydan yoktur. 00:32:07.501 --> 00:32:14.293 Onlar o zamana kadar Peygamber Efendimiz'e ve ashâbına çok zulümler etmişlerdi. 00:32:14.709 --> 00:32:27.501 Sonra yaptıklarının çok azı kendilerine yapılınca gürültü patırtı yapmalarının hiç aslı esası yok. 00:32:27.918 --> 00:32:33.585 Bu böyle devam ediyor. Asırlar boyunca, her devirde, her zaman böyle olabiliyor. 00:32:34.250 --> 00:32:40.667 Asıl ölçüyü unutmamak lazım! Birisi birisine zulmederse, zulme uğrayan da 00:32:40.959 --> 00:32:48.710 karşılık verirse elbette mazlumun kendisini savunma hakkı vardır. 00:32:49.167 --> 00:32:55.542 O bakımdan suçlanması yersiz olur. Bu âyet-i kerîmeden bu hakikat ortaya çıkıyor. 00:32:55.834 --> 00:33:00.917 Allahu Teâlâ hazretleri her işimizi rızasına uygun yapmaya bizleri de muvaffak eylesin. 00:33:01.417 --> 00:33:08.168 Yolunda dâim eylesin. İslâm'a hüsnü hizmetle hâdim olanlardan eylesin. 00:33:08.501 --> 00:33:11.419 Cennetiyle cemâliyle cümlenizi, cümlemizi müşerref eylesin. 00:33:11.459 --> 00:33:13.918 es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû!