WEBVTT 00:00:00.167 --> 00:00:03.959 Allah celle celâlühû güzel lütfuyla muamele eylesin. 00:00:05.792 --> 00:00:11.959 Bir buçuk metre karelik bir tuvalette, tuvaletli banyoda, 00:00:13.447 --> 00:00:20.360 alaturka tuvaleti olan bir banyoda gusül ve namaz abdesti alınabilir mi? 00:00:22.623 --> 00:00:25.501 Biir buçuk metrekare ne demek? 00:00:26.584 --> 00:00:34.210 Yetmiş beşe yetmiş olsa yedi kere yedi, kırk dokuz, birebirden fazla ama 00:00:34.542 --> 00:00:37.460 küçük bir yer olmuş oluyor; bunu onun için söylemiş. 00:00:38.537 --> 00:00:41.734 Bu, yerin genişliği veya darlığı şundan dolayıdır: 00:00:42.315 --> 00:00:48.802 "Bir insan gusül alacağı zaman dar yerde peştamalsiz yıkanabiliyor da 00:00:48.802 --> 00:00:53.462 geniş yerde peştamal takılması uygun oluyor." diye, yer bahis konusu edilmiştir. 00:00:54.201 --> 00:00:58.617 Yer ister bir buçuk metre olsun, ister bin metre olsun, ister üç buçuk metre olsun; 00:00:58.617 --> 00:01:05.751 "Bir kenarında yüznumara olan yerde gusül abdesti alabilir mi?" sorusu var. 00:01:06.333 --> 00:01:11.673 Netice itibariyle alabilir; başka alabilecek yeri yoksa alabilir. 00:01:11.984 --> 00:01:15.650 Namaz abdesti de alabilir, gusül abdesti de alabilir. 00:01:15.745 --> 00:01:22.134 Yalnız yüznumara olan yerlerde dualar okunamaz; yüznumara var ya, onun için. 00:01:22.134 --> 00:01:26.154 el-Hamdü li'llâhi'llezî ceale'l-mâe tahûren ve ceale'l-İslâme nûrâ. 00:01:26.154 --> 00:01:30.153 Allâhümme beyyid vechî bi-nûrike yevme tebyeddu vücûhün ve tesveddü vücûh. 00:01:30.153 --> 00:01:38.584 Allâhümme a'tınî kitâbî bi-yemînî ve hâsibnî hisâben yesîrâ. gibi abdest dualarını yapamaz. 00:01:38.584 --> 00:01:46.392 Çünkü yüznumara olan yerde yapılmıyor; yoksa abdest abdestir, gusül gusüldür, mümkündür. 00:01:46.785 --> 00:01:53.400 Ama eğer sen kendin inşaatı yapmaya muktedirsen, evi tanzim etmeye muktedirsen 00:01:53.163 --> 00:01:59.396 böyle yüznumaraları ayrı lavabo yapman, yüz numaradan başka yerde banyo yapman iyi olur. 00:01:59.395 --> 00:02:06.829 Çünkü Peygamber Efendimiz; "Yıkandığınız yerde abdest yapmayınız." diye buyurmuştur. 00:02:06.919 --> 00:02:13.690 Yalnız ben onu şöyledir, diye düşünüyorum: Eskiden bu teşkilatlar yoktu. 00:02:13.608 --> 00:02:18.847 Ev ve inşaat durumu, Peygamber Efendimiz'in zamanında o düzeyde değildi, doğrudur; 00:02:19.110 --> 00:02:24.696 sadece hurma dallarından çatı yapıyorlardı, kerpiçten duvar yapıyorlardı, 00:02:25.328 --> 00:02:29.555 zemini mermer dökülü vesaire güzel şekilde değildi. 00:02:29.921 --> 00:02:33.360 Belki bir insan kum üzerinde yıkanıyordu, değil mi? 00:02:33.718 --> 00:02:38.450 Zemini toprak olan, kum olan yerde yıkanıyordu belki; o kadar. 00:02:38.450 --> 00:02:42.960 Böyle bir yerde affedersiniz insan bir tarafına çiş yapsa, 00:02:42.970 --> 00:02:47.925 öbür tarafta yıkansa sular oraya sıçrar, buraya gider, derken pislik olur. 00:02:48.322 --> 00:02:55.543 Ama şimdi bu yüznumaralar farklı. Alafranga yüz numaralar kapaklı oluyor. 00:02:55.543 --> 00:03:01.180 Alaturka yüznumaranın da üstüne bir tahta, bir taş filan konulabilse, 00:03:01.750 --> 00:03:11.820 etrafı yıkansa, pis yere su sıçrayıp da üstüne sıçramasa daha mahzursuz olur. 00:03:11.570 --> 00:03:15.656 Böyle bir şey olduğu zaman o sıçramaların mahzurları olmuş oluyor. 00:03:15.656 --> 00:03:17.327 Yoksa gusül ve abdest caizdir. 00:03:19.709 --> 00:03:23.792 Her farz namazın arkasından kaza namazı kılınabilir mi? 00:03:27.443 --> 00:03:29.294 Kardeşimiz bunu niçin soruyor? 00:03:29.707 --> 00:03:35.377 Sabah namazından sonra, ikindi namazından sonra mekruh vakitler var. 00:03:35.611 --> 00:03:41.815 Bir kere öğleden sonra kılınabiliyor, akşamdan sonra kılınabiliyor, yatsıdan sonra kılınabiliyor. 00:03:42.207 --> 00:03:46.768 Sadece sabah ve ikindiden sonra farz kaza namazı kılınabilir mi? 00:03:46.768 --> 00:03:53.760 Kılınabilir. O namazların arkasından nafile namaz kılınmadığı için bu soruyu sormuş kardeşimiz. 00:03:53.399 --> 00:03:57.732 Diyor ki; "Acaba farz olan şeyi de kılamaz mıyız?" Kılabilirsin. 00:03:57.732 --> 00:04:02.302 Çünkü o farzdır. O ötekiler gibi değil; nafile namazlar öyle. 00:04:02.302 --> 00:04:08.790 Kerahat vaktinde de kılabilir mi? Kerahat vakti iki çeşittir: 00:04:09.135 --> 00:04:12.318 Bir, hiç namaz kılınmayan kerahat vaktidir. 00:04:12.667 --> 00:04:16.918 Güneşin doğmasından işrak zamanına kadar sabahki bu vakitte insan farz namazı da kılamaz. 00:04:16.918 --> 00:04:23.594 Sabah namazı kılamadı, uyudu kaldı, bir mâni oldu, birden bayıldı, 00:04:23.594 --> 00:04:27.230 uyandı baktı ki güneş doğmuş, abdest aldı ama o vakitte kılamaz. 00:04:27.250 --> 00:04:30.420 Neden? Çünkü o, namaz da kılınmayan kerahat vaktidir. 00:04:30.417 --> 00:04:34.251 Bir de sabah namazının edasından güneşin doğuşuna kadar ki zaman, 00:04:34.250 --> 00:04:39.209 ikindi namazının edasından güneşin batışına kadar olan zaman. 00:04:39.244 --> 00:04:44.305 Hiç namaz kılınamayan zamanlardan bir tanesi de güneşin tepeye geldiği zamandır. 00:04:44.969 --> 00:04:53.396 Ona "zeval vakti" diyoruz. Öğlen vakti, öğlen namazındaki zamandan önceki bir miktar zamandır. 00:04:53.396 --> 00:04:58.835 Bu miktar ne kadar? Bazı alimlere göre kırk elli dakikadır, bazı alimlere göre 00:04:58.835 --> 00:05:00.237 daha kısa bir zamandır. 00:05:00.439 --> 00:05:04.981 Bazı mevsimlere göre ve bazı bölgelere göre de bu zaman biraz değişir. 00:05:05.000 --> 00:05:10.292 Gecenin gündüzün uzunluğuna göre, yaza kışa göre de değişir. 00:05:10.409 --> 00:05:16.245 O bakımdan biz umumiyetle kırk elli dakika evvelinden itibaren öğle namazından 00:05:16.245 --> 00:05:19.146 evvel kılmama yönündeyiz. 00:05:19.516 --> 00:05:27.872 Sabah namazında da güneşin doğmasından işrak vaktine kadarki otuz kırk dakika kılınmaz; 00:05:28.570 --> 00:05:30.130 akşamleyin de güneş batarken kılınmaz. 00:05:30.981 --> 00:05:35.777 Demek ki güneş doğarken, güneş tepedeyken, güneş batarken hiç namaz kılınmayan zamanlar var. 00:05:36.113 --> 00:05:42.435 Güneş doğarkenki zaman aşağı yukarı garantili, öğlendeki zaman biraz tereddütlü, 00:05:42.563 --> 00:05:45.660 akşamdaki çok kısa bir zamandır. 00:05:45.151 --> 00:05:48.101 Bir de bunun dışında nafile namaz kılınmayan vakitler var: 00:05:48.856 --> 00:05:54.157 Sabah namazı eda edildikten sonra daha güneş doğmamış, o zamanki vakit. 00:05:55.740 --> 00:05:58.280 İkindi namazını eda ettikten sonra daha güneş batmamış, 00:05:58.591 --> 00:06:02.271 o zamanki vakitte nafile namazlar kılınamıyor ama farz borçlarını ödeyebilir. 00:06:03.616 --> 00:06:06.300 Bir malın kaç fiyatı olabilir? 00:06:06.941 --> 00:06:08.311 Bu deminki sorulmuş soru oluyor. 00:06:09.180 --> 00:06:14.337 "Peşin fiyatına göre, vade fiyatına göre bir malın fiyatları değişik olabilir mi?" demek; 00:06:14.681 --> 00:06:15.726 onun sorusunu cevaplandırdık. 00:06:15.726 --> 00:06:19.662 Olabilir. Satış kesilip dikilip 00:06:20.918 --> 00:06:26.627 olmadan çeşitli kayıtlar, konuşmalar yapılabilir; olduktan sonra değiştirme yapılamaz. 00:06:27.686 --> 00:06:32.798 Soru: Sıkışmış bir tüccardan herhangi bir mal, emsalinin epey altında 00:06:32.792 --> 00:06:35.209 bir fiyattan satın alınabilir mi? 00:06:36.190 --> 00:06:38.387 Burada iki durum vardır: 00:06:39.857 --> 00:06:46.474 Onun o düşkün durumundan istifade ederek malı ucuza kapatmak günahtır. 00:06:48.217 --> 00:06:53.114 "Biraz daha sıkışsın da şu malı iyice bir ucuz fiyata alayım!" 00:06:53.114 --> 00:06:56.773 Böyle bir duygu, böyle bir ticaret, böyle bir anlayış günahtır, doğru değildir. 00:06:57.122 --> 00:07:08.682 Ama adam sıkışmış, para bulamamış, malını satışa çıkarmış, herhangi bir kimse alacak. 00:07:08.988 --> 00:07:15.163 Kendisi satmaya razı, sen onun başının etrafında akbaba döner gibi dönmüyorsun. 00:07:15.473 --> 00:07:18.119 "Ölse de bir etini yesem." diye düşünmüyorsun. 00:07:18.342 --> 00:07:24.310 Akbaba döner; hayvancağız sendelemeye başladı mı; "Ölse de şunun başını alsam." diye gezinir. 00:07:24.310 --> 00:07:29.462 Böyle yapmıyorsun ama nasıl olsa satacak, sen böyle bir alış verişi de 00:07:29.590 --> 00:07:34.338 sevmiyorsun, almasan iyi olacak ama adam da müşteri bulamadığı için kıvranıyor. 00:07:34.713 --> 00:07:38.369 Aldı, ödeyemediği için sıkışık durumda, nasıl olsa satacak. 00:07:38.441 --> 00:07:41.650 "Kardeşim, sen şimdi düşkün durumdasın. 00:07:41.650 --> 00:07:45.453 Ben böyle şeyleri sevmiyorum ama sana bir iyilik olsun, diye razıysan alayım. 00:07:45.931 --> 00:07:50.846 Ama başka türlü gönül huzuru olmadan mal almak, mal satmak da iyi olmadığından 00:07:50.846 --> 00:07:56.327 ben satın almak istemiyorum." gibi bir duyguyla alınırsa olur. 00:07:56.447 --> 00:08:02.283 Ama baykuş gibi, akbaba gibi onun ölümünü beklercesine davranırsa, 00:08:02.282 --> 00:08:07.376 öteki duygulardaki insanlar gibi olursa, fırsatçılık olursa o herhalde doğru olmaz. 00:08:07.902 --> 00:08:13.332 Allahuâlem; Allah insanı kalplerine göre niyetlerine göre değerlendiriyor. 00:08:13.505 --> 00:08:15.312 O zaman hatalı olur. 00:08:17.417 --> 00:08:19.430 İslâmî partilere zekât verilir mi? 00:08:19.784 --> 00:08:29.246 Verilemez. İslâmî partilere de verilemez, cami inşaatına da verilemez, hayır derneğine de verilemez. 00:08:32.493 --> 00:08:38.633 Birisi ölmüş, kefenlenecek; ona da verilemez. Neden? 00:08:38.633 --> 00:08:40.489 Bizim Hanefi fıkhımızda ölçü budur. 00:08:40.514 --> 00:08:47.512 Büyük İslâm ilmihali'nde, mezhebimizin kitaplarında yazılan budur, "temlik şartı" vardır. 00:08:47.512 --> 00:08:55.578 Zekâtını zekâta müstahak olan kimsenin eline verip ona temlik etme; "Al bu senin malın." diye 00:08:55.578 --> 00:08:56.769 verme şartı vardır. 00:08:56.893 --> 00:09:04.740 Ölü, alacak salahiyette canlı değildir, salahiyeti yoktur ki ölünün kefenine vermek câiz olsun. 00:09:05.139 --> 00:09:10.110 Binaya vermek câiz değildir. "Bu binada üç yüz tane fakir talebe oturuyor; 00:09:10.110 --> 00:09:11.418 bunların mutfağına harcayın." 00:09:11.655 --> 00:09:18.235 Olmaz! Çünkü mutfak canlı bir varlık değildir, şahıslara vermek gerekiyor. 00:09:18.678 --> 00:09:23.760 Zekâtın sekiz verilme yeri vardır; o verilme yerlerine verilir 00:09:23.760 --> 00:09:26.617 ve bizim mezhebimizde temlik şartı vardır. 00:09:26.617 --> 00:09:28.623 Onun için herhangi bir yere verilemez. 00:09:28.623 --> 00:09:34.650 "Ama hocam, geçmişte bu şekilde verdiğimiz oldu." 00:09:34.650 --> 00:09:40.949 Onları bir daha verirsiniz. Bizim mezhebimize uygun olmuyor. 00:09:44.520 --> 00:09:47.152 Şu anda Ehl-i Kitab var mıdır? 00:09:48.875 --> 00:09:53.293 Şu bakımdan soruyor: Kur'ân-ı Kerîm'de "ehl-i kitap" denilen, 00:09:54.299 --> 00:09:59.560 kendilerine bizden önce kitap indirilmiş kavimler var; 00:09:59.125 --> 00:10:03.751 yahudilere Tevrat indirilmiş, hıristiyanlara İncil indirilmiş. 00:10:04.000 --> 00:10:07.125 Onlara Kur'ân-ı Kerîm'de nasihat edilmiş: 00:10:07.334 --> 00:10:11.210 Yâ ehle'l kitâb. "Ey kendilerine kitap verilmiş kavimler!" 00:10:13.501 --> 00:10:16.918 Tealev ilâ kelimetin sevâin beynenâ ve beyneküm. 00:10:16.918 --> 00:10:19.168 "Sizinle bizim aramızda müşterek olan esasa gelin, 00:10:19.209 --> 00:10:24.793 Allah'ın varlığını birliğini bozacak laflar söylemeyin, yanlış işler yapmayın, 00:10:25.292 --> 00:10:27.840 Allah'tan gayrıya ibadet etmeyin, 00:10:27.334 --> 00:10:32.100 Allah'ın gönderdiği peygamberleri veyahut onların analarını tanrı edinmeyin. 00:10:32.709 --> 00:10:36.918 Böyle yapıp da kendinizi kâfir durumuna, müşrik durumuna düşürmeyin." diye 00:10:37.420 --> 00:10:39.840 Kur'ân-ı Kerîm'de onlara hitap var. 00:10:39.459 --> 00:10:42.100 Bir başka yerde de buyuruluyor ki; 00:10:42.125 --> 00:10:46.417 Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe hüve'l-Mesîhu'bnü Meryem. 00:10:46.417 --> 00:10:52.459 "'Allah, Hz. İsa'dır.' diyenler kâfir olmuşlardır." Ondan sonra; 00:10:53.000 --> 00:11:00.542 Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe sâlisü selâseh. 00:11:00.334 --> 00:11:05.960 Hıristiyanların ekânim-i selâsa dedikleri inanca sahip olanlar kâfirdir." diye bildiriyor. 00:11:07.751 --> 00:11:13.210 Kur'ân-ı Kerîm'de bunlar hakkında; "Kâfir oldular." diye bildirildiği için 00:11:14.834 --> 00:11:18.626 o zamanda da bu kanaatte olan insanlar olduğu anlaşılıyor. 00:11:18.876 --> 00:11:23.100 Şimdiki zamanın hıristiyanları da bu kanaatte. Aynı ananeyi devam ettirmişler. 00:11:24.420 --> 00:11:28.167 O zaman onlar o kanaatte oldukları halde onlara yine ehl-i kitap deniliyordu; 00:11:28.459 --> 00:11:32.251 bu zamanda da aynı kanaatteler; yine "ehl-i kitap" deniliyor. 00:11:32.542 --> 00:11:37.376 Binâenaleyh bu devirde de Allahuâlem, ehl-i kitap var ama 00:11:37.542 --> 00:11:42.100 yine onlara Kur'ân-ı Kerîm'in o âyetleri nasihatte devam ediyor: 00:11:42.830 --> 00:11:47.709 Yâ ehle'l-kitâb. "Ey ehli kitap, kâfir duruma düşersiniz, bak böyle yapmayın, 00:11:47.918 --> 00:11:53.252 Hz. İsa'yı tanrı edinmeyin, Hz. Meryem'e ubudiyet ihsan etmeyin, 00:11:53.709 --> 00:12:01.460 Cebrail'e tapınmayın, veyahut; 'Hz. Üzeyir Allah'ın oğludur.' demeyin." 00:12:01.459 --> 00:12:04.335 Yahudilerin de buna benzer saçma sapan inanışları var; 00:12:04.334 --> 00:12:07.793 "Böyle demeyin!" diye o âyetler yine bunlara muhatap, yine bunlar kâfir; 00:12:08.292 --> 00:12:11.168 ehl-i kitap olunca kâfirlikten kurtulmuş değil. 00:12:11.167 --> 00:12:17.793 Kâfir çünkü inançları sakat. Şu devirde de ehl-i kitap yok değil, var. 00:12:18.125 --> 00:12:25.542 Bu bize neden gerekiyor? "Ehl-i kitabın kestiği yenilir." diye bir hüküm var. 00:12:26.125 --> 00:12:29.876 Yahudinin kestiği, hıristiyanın kestiğini müslüman yiyebiliyor. 00:12:29.876 --> 00:12:33.959 Çünkü onlar puta kesmiyorlar, onlar Allah adına kesiyorlar. 00:12:34.626 --> 00:12:39.918 Ve taâmü'llezîne ûtü'l-kitâbe hıllün leküm. "Onların sahanları size helal oluyor." deniliyor 00:12:40.420 --> 00:12:45.960 çünkü onlar öteki kavimlerden biraz daha fazla, az çok inanç görmüşler, 00:12:45.959 --> 00:12:49.751 az çok peygamber tanımışlar, az çok Allah âyetini okumuşlar, 00:12:49.792 --> 00:12:54.459 hatta kitaplarında belki bazı âyetler sağlam, bazıları bozulmuş. 00:12:55.292 --> 00:12:59.417 Yarım yamalak da olsa bir şeyleri olduğu için onlara ayrı muamele yapılıyor. 00:12:59.417 --> 00:13:01.959 O muamele şimdi de yine devam eder. Neden? 00:13:02.250 --> 00:13:06.500 Çünkü bugünkü ehl-i kitabın durumu da Peygamber Efendimiz'in zamanındaki 00:13:06.501 --> 00:13:07.960 ehl-i kitabın durumu da aynıdır. 00:13:08.000 --> 00:13:10.830 Onlar da kâfirdi bunlar da kâfir. 00:13:10.501 --> 00:13:15.626 Peygamber Efendimiz'i tanımadıktan sonra o zaman da onlar da kâfirdi, bugün de kâfirlar. 00:13:15.626 --> 00:13:21.335 Kâfirlikten çıkmış olmuyorlar. Ehl-i kitap ama müstesna bir durumları var; 00:13:21.334 --> 00:13:23.668 bir adım daha atarlarsa imana gelir, 00:13:23.667 --> 00:13:27.709 Allah'ın yolunda hayırlı bir insan durumuna gelebilirler. 00:13:28.125 --> 00:13:39.834 Tasavvufta aynîleşmek ne demektir? 00:13:43.709 --> 00:13:50.501 Kardeşimiz bunu nereden duydu bilmiyorum. Aynîleşme, birkaç mânaya gelir: 00:13:50.751 --> 00:13:53.627 Bir, "tıpkılaşma, aynen onun gibi olma." 00:13:54.667 --> 00:13:57.543 Bir de âyin, "eşya" demektir, a'yan "eşyalar" demek oluyor. 00:13:57.918 --> 00:14:06.100 Aynîleşme, "teşahhus etme, tecessüm etme, cisim hâline gelme" mânasına gelecektir. 00:14:06.125 --> 00:14:10.500 Soruyu soranın bunlardan hangi mânayı kast ettiğini bilemiyorum. 00:14:11.000 --> 00:14:17.167 Tıpkılaşma, benzeşmeyi mi kastediyor? Yoksa bir şeyin teressüm etmesi, 00:14:17.334 --> 00:14:21.459 tecessüm etmesi, karşısına gelmesi gibi bir şeyi mi kast ediyor? 00:14:22.125 --> 00:14:25.542 Benzemek.. Mesela kimin kiminle benzeşmesi. 00:14:28.250 --> 00:14:31.667 "Müridin mürşide benzemesi" kast ediliyormuş. 00:14:32.667 --> 00:14:39.209 Mürşidine uymaya gayret etmesi. Bu önemli bir noktadır. 00:14:40.209 --> 00:14:45.501 Biliyorsunuz İslâm terbiyesinde Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem 00:14:45.501 --> 00:14:55.200 peygamber olarak geldi; etrafına, insanlara İslâm'ı tebliğ etti, onlar da onun ashâbı oldular. 00:14:55.459 --> 00:14:58.542 Etrafına halkalandılar, bir topluluk meydana getirdiler. 00:14:58.542 --> 00:15:04.251 Bu topluluk Allah'ın dinine, yoluna hizmet etti, gelişti, Mekke'den Medine'ye göçtü, 00:15:04.250 --> 00:15:08.751 Medine'de organize oldu, İslâm devleti kuruldu. 00:15:08.834 --> 00:15:10.710 Peygamber Efendimiz'den sonra da bu devam etti. 00:15:10.751 --> 00:15:20.168 İslâm'ın yetiştirme sisteminde; sistemin mükemmel örneği ortaya koyması, 00:15:20.167 --> 00:15:22.250 ötekilerin ona benzemesidir. 00:15:22.751 --> 00:15:26.850 Ana terbiye sistemi budur. Ondan dolayı Peygamber Efendimiz için de 00:15:26.209 --> 00:15:27.626 Kur'ân-ı Kerîm'de deniliyor ki; 00:15:28.000 --> 00:15:33.375 Lekad kâne leküm fî resûli'llâhi üsvetün hasenetün li men kâne yercu'llâhe ve'l-yevme'l-âhire ve zekera'llâhe kesîrâ. 00:15:33.626 --> 00:15:39.377 "Allah'a ve âhiret gününe inanan ve Allah'ı çok zikreden insanlar için 00:15:39.417 --> 00:15:44.542 Hz. Muhammed-i Mustafâ'da, Allah'ın Resûlü'nde örnek bir model olma vasfı vardır." 00:15:44.667 --> 00:15:47.876 Demek ki Peygamber Efendimiz bizim için üsve-i hasenedir. 00:15:48.420 --> 00:15:51.793 Üsve, "model" demektir. Üsve-i hasene, "en güzel model" dir. 00:15:52.250 --> 00:15:55.209 Sahabe-i kirâmın işi nedir? Bizim işimiz nedir? 00:15:55.209 --> 00:15:58.960 Peygamber Efendimiz'e benzemek. Vaazlarımızda söylediğimiz gibi... 00:15:59.417 --> 00:16:02.876 Daha başka yerlerde söylediğimiz, her zaman söylediğimiz nedir? 00:16:03.830 --> 00:16:08.830 Resûlullah'ın ahlâkı ile ahlâklanmak, her şeyimizi ona benzetmek. 00:16:08.459 --> 00:16:12.668 Niye sakal bırakmışız? "Sakal sünnettir." diye. "Niye tırnaklarımızı kesiyoruz?" 00:16:12.792 --> 00:16:18.459 "Kesmek sünnettir." diye. "Niye koltuk altlarımızı kazıyoruz?" "Efendimiz emretmiş." diye. 00:16:18.959 --> 00:16:24.501 "Niye dört rekât öğleden önce kılıyoruz, iki rekât sonra kılıyoruz?" 00:16:24.501 --> 00:16:29.200 Hep Peygamber Efendimiz'e benzemeye çalışmaktan kaynaklanıyor. 00:16:29.292 --> 00:16:34.959 Peygamber Efendimiz en güzel model olduğundan bu ümmetin ona benzemeye çalışması... 00:16:35.501 --> 00:16:41.430 Peygamber Efendimiz'in asr-ı saadetinden sonraki devrelerde de 00:16:41.209 --> 00:16:43.251 aynı eğitim metodu devam etmiştir. 00:16:43.876 --> 00:16:48.850 Aynı metot. Bir insana uzun boylu bir şeyler anlatsan diyecek ki; 00:16:48.830 --> 00:16:54.250 "Ben köylüyüm, tüccarım, yaşlıyım. Ben bu laflardan pek bir şey anlamıyorum, 00:16:54.250 --> 00:16:57.420 bana şunu kısaca bir göstersene." 00:16:57.167 --> 00:16:59.793 Hacca geleceklere uzun boylu anlatsam; 00:17:00.959 --> 00:17:05.626 "Bak Arafat vardır, Mina vardır, Müzdelife vardır; orada şöyle yapacaksın böyle yapacaksın." 00:17:05.626 --> 00:17:08.960 "Vallahi hocam, aklım karıştı hiçbir şey anlayamadım." der. 00:17:09.209 --> 00:17:17.835 Neden? Nazarî bilgiler sözle anlaşılmaz ama resmini gösterirsen, uygulamasını yaptırırsan; 00:17:18.167 --> 00:17:22.501 "Bak şöyle olacak; Kâbe şöyledir, şurasının Kâbe olduğunu kabul et, 00:17:22.501 --> 00:17:24.168 bu tarafa doğru döneceksin. 00:17:24.167 --> 00:17:27.250 Kâbe'nin şu tarafında duvar vardır, yastıklar duvar olsun, 00:17:27.626 --> 00:17:30.835 bu duvarın içinden geçersen olmaz, şu tarafından geçeceksin. 00:17:30.834 --> 00:17:36.251 Burası da Kâbe'nin içinden sayılır, Hacerü'l-Esved tam şu köşededir, oraya geldiğin zaman 00:17:36.209 --> 00:17:40.292 şöyle istilam edeceksin." filan diye gösterirsen anlar. 00:17:40.751 --> 00:17:44.669 Onun için gösterme, göze hitap etme iyi bir metottur. 00:17:45.000 --> 00:17:49.626 Buna visual metot deniliyor; "göre göre, göstere göstere bir şeyi tarif etme metodu" deniliyor. 00:17:49.751 --> 00:17:53.960 Halkın eğimi için en kolay, en geçerli yöntem budur. 00:17:53.959 --> 00:18:00.293 Zaten ustaların da çıraklarını yetiştirme metodu budur. Çırak nasıl yetişir? 00:18:00.959 --> 00:18:07.626 Ev ödevi mi yapar? Defter mi tutar? Yok! Ustasının yanında durarak ustasına yardımcı olur. 00:18:07.834 --> 00:18:12.876 "Tut şurasını, ver çekici, ver bir tornavidayı, çevir bakayım bunu, 00:18:12.918 --> 00:18:14.794 al bakayım bunu, yıka bakayım bunu..." 00:18:14.792 --> 00:18:19.751 Çırak böyle yetişir. Nasıl yetişiyor? Görerek yetişiyor. Bu, görme metodu. 00:18:19.918 --> 00:18:24.430 Arkadaşlık metodu, yanında bulunma metodu, buna "sohbet metodu" diyoruz. 00:18:24.420 --> 00:18:28.501 Peygamber Efendimiz ashab-ı kirâmını sohbet metoduyla yetiştirdi. 00:18:29.830 --> 00:18:31.709 Yoksa gökten pattadak bir kitap inerdi; 00:18:31.876 --> 00:18:35.710 "Herkes okusun, ona göre imtihan olacaklar, hazırlansınlar." denirdi. 00:18:35.751 --> 00:18:41.834 Öyle olmadı. Peygamber Efendimiz, yirmi üç senede onlara hayatın nasıl olması gerektiğini 00:18:41.876 --> 00:18:44.627 çırak usta usûlü gibi model olarak anlattı. 00:18:44.959 --> 00:18:50.126 Model insan. Öğrenecek olan kimseler usûlüyle öğrendi. 00:18:50.417 --> 00:18:55.626 Bu metodu en güzel bizim mürşitlerimiz uygulamışlardır. Aynen uygulamışlardır: 00:18:55.834 --> 00:19:00.168 "Madem Peygamber Efendimiz ümmeti böyle terbiye etti. 00:19:00.459 --> 00:19:03.626 O halde ben de böyle terbiye edeyim, bizim de böyle yapmamız lazım." diye 00:19:03.876 --> 00:19:05.460 bu yolu sürdürmüşlerdir. 00:19:06.420 --> 00:19:10.960 Tıpkı Peygamber Efendimiz'in etrafına ashabını toplayarak onlara anlattığı gibi, 00:19:11.209 --> 00:19:15.543 şeyh efendi de müritlerini etrafına toplamıştır, İslâm'ı onlara öyle anlatmıştır; 00:19:15.542 --> 00:19:18.100 aynı metotta, aynı tarzdadır. 00:19:18.292 --> 00:19:28.501 Müridin de ilk önce gördüğü şahıs olan mürşidine; namaz kılarken, davranışlarında, şeklinde, 00:19:28.459 --> 00:19:29.709 şemailinde uyması lazım. 00:19:30.167 --> 00:19:36.959 Benzemek buradan başlayacak. Model ortada; modele göre ötekiler kendisini benzetecekler. 00:19:37.542 --> 00:19:44.840 Bu benzeme tamam olduktan sonra buna fenâ fi'ş-şeyh makamı derler, şeyhine benzedi. 00:19:44.375 --> 00:19:48.917 Ondan sonra fenâ fi'r-resûl makamı gelir. Ondan sonra fenâ fi'llah makamı gelir. 00:19:48.918 --> 00:19:54.585 Ona getiren bir yol olduğundan müridin hocasını, mürşidini, 00:19:54.584 --> 00:20:02.293 alimini aynen taklit etmesi, dediklerini tutması gerekiyor. 00:20:02.292 --> 00:20:08.334 Tabi taklit, affedersiniz "maymun taklidi" şeklinde olmayacak. 00:20:08.792 --> 00:20:17.501 Hani maymun tam ağacın altında uyuduğu sırada şapkacının, tüccarın, bir sürü şapkasını çalmış. 00:20:17.792 --> 00:20:20.584 Bakmış ki şapkaların hepsi maymunların kafasında. 00:20:21.375 --> 00:20:24.584 Bağırmış çağırmış, maymunlardan şapkasını almak mümkün değil. 00:20:24.584 --> 00:20:28.251 Ağaçların üstünde kovalaması mümkün değil. Aklına bir kurnazlık gelmiş. 00:20:28.751 --> 00:20:33.585 Başına şapkayı geçirmiş, onlar da geçirmişler, ondan sonra başındaki şapkayı çıkarmış, 00:20:33.918 --> 00:20:39.252 yere atmış bütün maymunlar da şapkaları yere atınca toplamış. 00:20:39.709 --> 00:20:47.627 Bir fıkra ama bu taklit, bu tarzda değil, tavsiyelerini tutmak tarzında. 00:20:48.417 --> 00:20:55.376 Mürşidin her şeyini taklit etmek bazen tehlikeli olur. Çünkü mürşid, bazı işleri 00:20:55.584 --> 00:20:57.850 özel sebeplerle yapar. 00:20:57.375 --> 00:21:01.876 Öteki o özel sebepleri bilmiyorsa onu aynen taklit etmesi uygun olmaz. 00:21:02.000 --> 00:21:06.751 Buyruğunu ve tavsiyesini tutacak; ötekilerde de gözünün içine bakacak. 00:21:06.751 --> 00:21:13.252 Yapması gerekeni yapacak, yapması gerekmiyorsa; "vardır bir hikmeti" diyecek. 00:21:13.709 --> 00:21:20.876 Ben yazı yazıyorum; âyetten, hadisten, delilden örnekleri getirerek, 00:21:20.959 --> 00:21:24.420 sigara içmenin doğru olmadığını anlatmaya çalışıyorum. 00:21:24.420 --> 00:21:27.584 Bazıları bana diyorlar ki; "Şeyhlerden falanca da içmiş!" 00:21:28.375 --> 00:21:33.792 Şeyhlerden falanca içmişse onun bir başka sebebi vardır. 00:21:34.792 --> 00:21:41.293 Ya içen insanlara yanaşıp onları da kurtarmak içindir ya da onlara göre bir başka sebebi vardır. 00:21:41.626 --> 00:21:47.100 Sigara içmek mekruhtur. Alimlerin, fıkhın hükmü kesindir. 00:21:47.167 --> 00:21:51.751 Bazı alimler "Haramdır." demişler, ilk çıktığı zaman demişler, şimdi diyenler var. 00:21:52.250 --> 00:21:56.250 İhtilaflı bir meseledir ama hiçbiri de; "İyidir, hoştur." dememiştir. 00:21:56.250 --> 00:21:57.876 Doktorlar da; "Zararlıdır." diyor. 00:21:59.167 --> 00:22:03.834 Bunun karşısına; "Bazı şeyhler içmiş." diye bir gerekçeyle çıkılmaz. 00:22:03.918 --> 00:22:10.585 Çünkü onun o işi yapmasının irşatla ilgili bir sebebi vardır. 00:22:10.959 --> 00:22:15.100 Bir arkadaş, bir başka arkadaşını göstererek; 00:22:15.250 --> 00:22:23.834 "Bu teknik üniversitedeyken çok iyi futbolcuydu, yaman top oynardı. 00:22:23.834 --> 00:22:28.793 Ben bunu derviş yapıncaya kadar, tekkemize alıştırıncaya kadar, getirinceye kadar 00:22:28.876 --> 00:22:30.668 bunun yanında az mı top oynadım?" diyor. 00:22:31.626 --> 00:22:37.850 Top oynamaya hevesli olduğundan değil; o arkadaşı sevmiş, onu kurtarmak istemiş 00:22:37.334 --> 00:22:40.960 onun yanında top oynayarak ahbaplığını elde ettikten sonra almış, getirmiş, 00:22:40.959 --> 00:22:44.835 Abdülaziz hocaefendiye bağlamış. Şimdi ondan daha iyi derviş. 00:22:45.542 --> 00:22:50.334 Bağlanan birinciden daha iyi derviş şimdi. Bazen böyle olur. 00:22:50.792 --> 00:22:55.167 Evliyâullahtan birisini anlatıyorlar, hangi kitaptan okuduğumu 00:22:55.167 --> 00:22:59.850 şu anda kesin bilemeyeceğim ama Risâle-i Kuşeyriye'de olabilir. 00:23:00.751 --> 00:23:06.669 Evliyâullahtan bir zât, namusunu satan kötü bir kadına gitmiş: 00:23:08.830 --> 00:23:14.667 "Senin geceliğin kaç para?" demiş. "İki altın, üç altın, beş altın." neyse... 00:23:15.830 --> 00:23:21.125 "Peki, al parayı, gel benimle." Gitmişler gitmişler, eve gelmişler. 00:23:22.584 --> 00:23:27.251 Eve gelince demiş ki; "Şimdi sen, ben ne dersem yapacak mısın?" "Yapacağım." 00:23:27.626 --> 00:23:36.960 "Tamam, gir şuraya, usûlüne uygun olarak güzel bir gusül abdesti al, 00:23:38.501 --> 00:23:41.210 ondan sonra şu elbiseleri giy." 00:23:41.918 --> 00:23:48.877 Ona gusül abdesti aldırmış, namaz abdesti aldırtmış, almasını söylemiş, güzelce örttürmüş. 00:23:49.584 --> 00:23:52.502 Ondan sonra; "Karşıma geç, benim söylediğim sözleri tekrar et bakalım." demiş, 00:23:52.834 --> 00:23:54.418 bir güzel tevbe ettirmiş: 00:23:55.501 --> 00:24:00.335 Allâhümme ente Rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike 00:24:00.334 --> 00:24:04.850 ve vâ'dike me'steta'tü eûzü bike min şerri mâ sana'tü ebûü leke bi-ni'metike aleyye 00:24:04.830 --> 00:24:08.542 ve ebûü bi-zenbî fa'ğfirlî zünûbî fe-innehû lâ yağfırü'z-zünûbe illâ ente bi-rahmetike yâ erhame'r-râhimîn. 00:24:10.375 --> 00:24:16.840 Ondan sonra "Şu karşı odaya git, orada namaz kıl." demiş. 00:24:17.417 --> 00:24:21.709 "Paranı vermedim mi? Namaz kıl." demiş, parayla namaz kıl. 00:24:21.709 --> 00:24:25.168 Bu tarafta da açmış elini, göz yaşları içinde demiş ki; 00:24:25.209 --> 00:24:31.459 "Yâ Rabbi! Ben senin kullarından bir kulum, kötülükten çektim, parasını verdim, 00:24:31.918 --> 00:24:38.460 gusül abdesti aldırdım, tevbe ettirdim, namaz kıldırttım, benim yapacağım dışını düzeltmek, 00:24:38.709 --> 00:24:44.126 ben dışını düzelttim yâ Rabbi, sen de kalbini düzelt, aklını düzelt." demiş. 00:24:45.000 --> 00:24:50.709 İçeriden bir hıçkırık bir ağlama; kadıncağız tövbekar olmuş, ağlayarak kalkmış, gitmiş. 00:24:50.751 --> 00:24:55.335 "Ondan sonra iyi insan olmuş." derler, kitap böyle yazıyor. 00:24:56.209 --> 00:24:59.668 Bu evliyâullahın işlerine akıl ermez. 00:25:00.250 --> 00:25:04.100 Akıl ermediği için de herkes her şeyini tam anlayamaz.