WEBVTT 00:00:00.107 --> 00:00:03.917 Her zaman okuduğumuz Fâtiha-ı şerîfedeki sırât-ı müstakimdeki gruplar… 00:00:03.917 --> 00:00:07.522 Bir de ifrat ve tefrit hakkında bilgi verir misiniz? 00:00:08.305 --> 00:00:10.387 Çok kısa söylemek gerekirse 00:00:10.459 --> 00:00:17.780 sırât-ı müstakim, Resûlullah'ın yoludur, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesi yoludur. 00:00:17.790 --> 00:00:22.838 Çünkü diyor ki; "Ey kullarım; 'Kendilerine nimet verdiğin kullarının yoluna bizi ilet.' diye dua edin. 00:00:23.189 --> 00:00:27.316 'Dalalete düşmüş olanların ve Allah'ın gazabına uğramışların yoluna değil.'" diyor. 00:00:27.363 --> 00:00:32.264 Dalalete düşmüş olanlar hıristiyanlar çünkü Hz. İsa'ya "Allah'ın oğlu" deyiverdiler, 00:00:32.514 --> 00:00:37.277 peygamberi bu sefer ilâh edindiler, kâfir oldular. 00:00:37.304 --> 00:00:40.856 Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe hüve'l-mesîhü'bnü Meryem. 00:00:40.934 --> 00:00:42.648 Alenen kâfirlik... 00:00:42.703 --> 00:00:47.692 Sonra yahudiler de sapıttılar, kendilerine hak peygamber, hak kitap indiği halde 00:00:47.739 --> 00:00:53.299 Allah'ın gazap ettiği kavim durumuna düştüler. Onun için onların durumunda olmamak nasıl olacak? 00:00:53.322 --> 00:00:57.622 Peygamber Efendimiz'in yolunda yürümektir. Sünnet-i seniyyeye sarılmaktır. 00:00:57.825 --> 00:01:02.379 Takvâ yoludur. Yani tasavvuf ve takvâ, Peygamber Efendimiz'in yoludur. 00:01:02.668 --> 00:01:07.902 Ona dikkat ederek yürürseniz, Kur'ân-ı Kerîm'i çok okursanız, hadîs-i şerîfleri çok okursanız, 00:01:09.291 --> 00:01:16.612 büyük alimlerimizin hayatlarını okursanız, eserlerini okursanız o kendiliğinden belli olur. 00:01:16.917 --> 00:01:21.441 Böyle bir zümre içinde olursanız o yaşama kendiliğinden olur. 00:01:21.651 --> 00:01:23.695 Zümreden koptuğunuz zaman, yollarından çıktığınız zaman kendiniz yeni bir yol keşfedemezsiniz. 00:01:23.726 --> 00:01:27.958 Çünkü yol keşfedilmiş. Sırât-ı müstakîm ayan beyan meydandadır. 00:01:28.106 --> 00:01:32.711 Sizin saptığınız, kestirme sandığınız yol çıkmazdır; batar gidersiniz. 00:01:32.843 --> 00:01:39.749 Onun için sırât-ı müstakim takvâ ehli müslümanların yürüdüğü yoldur. 00:01:39.819 --> 00:01:44.603 Ehl-i Sünnet, sünnet-i seniyyeye sarılan insanların yoludur. 00:01:44.829 --> 00:01:52.598 Cemaat-i kübrâ-i Muhammediye'den, cadde-i kübrâ-i Muhammediye'den yürüyen insanların yoludur. 00:01:53.137 --> 00:01:59.596 Kur'an'a ve hadise sarılırsanız kurtulursunuz. Ona dayalı yola girerseniz kurtulursunuz. 00:01:59.674 --> 00:02:02.652 Ondan ayrıldınız mı derece derece kandırılırsınız. 00:02:03.190 --> 00:02:08.300 Kandırılmak vardır. Göz boyama şeklinde olur. Hokkabaz bile kandırır sizi... 00:02:08.568 --> 00:02:12.850 Şapkasının içinden tavşan çıkartır, tavuk çıkartır, yumurta çıkartır. 00:02:13.460 --> 00:02:19.614 Yumurtayı kırar, içinden Hamidiye altını, Reşat altını çıkartır. Hokkabazdır ama kandırır. 00:02:20.325 --> 00:02:23.937 Hokkabaz bile sizi kandırabiliyorsa başkası haydi haydi kandırabilir. 00:02:24.109 --> 00:02:27.359 Kanmamak için Allah'ın ipine sımsıkı sarılmak lazım; 00:02:27.460 --> 00:02:30.780 Kur'ân-ı Kerîm'e, hadîs-i şerîfe sımsıkı sarılmak lazım. 00:02:30.945 --> 00:02:34.155 Ayne'l-yakîn, ilme'l-yakîn, hakke'l-yakîn mefhumlarını izah eder misiniz? 00:02:36.825 --> 00:02:44.910 "Yakîn, şeksiz şüphesiz imandır." dedik. İçinde şek olmayan imandır. 00:02:48.536 --> 00:02:56.700 İlme'l-yakîn, bu imanın bilgi olarak insanda hâsıl olmasıdır. 00:02:56.550 --> 00:03:06.403 Ayne'l-yakîn, bizzat görme suretiyle tereddütünün kalmayıp kesin olarak bilmesidir. 00:03:06.703 --> 00:03:16.136 Hakke'l-yakîn, mahiyetini tam kavrayarak, derinlemesine o imanın insanda hâsıl olmasıdır. 00:03:16.357 --> 00:03:18.501 Bir misalle anlatmak gerekirse: 00:03:18.625 --> 00:03:27.904 Bugün içimizde hiç gitmemiş olduğu halde Yeni Zelanda diye bir yerin olduğunu hiç kimse inkâr etmiyor. 00:03:27.966 --> 00:03:30.261 Ben de gitmedim, sizler de gitmediniz belki, 00:03:30.339 --> 00:03:34.171 içinizde Yeni Zelanda'yı görmüş olan kimse olduğunu tahmin etmiyorum. 00:03:34.468 --> 00:03:38.217 Ama dünya üzerinde Yeni Zelanda diye bir yerin olduğunu artık biliyoruz. 00:03:38.472 --> 00:03:45.590 Bu ilim, ilme'l-yakîn. İçimizde şeksiz şüphesiz, tereddütsüz bilgi var. 00:03:46.119 --> 00:03:52.765 Ama kendimiz ilim yollarından bir yolla buna kesin olarak inanıyoruz, 00:03:52.859 --> 00:03:57.485 tereddütümüz yok, "Acaba var mı, yok mu?" demiyoruz. Var ama bu kadar. 00:03:57.852 --> 00:04:03.294 Bu tevatürle hâsıl olabilir, daha başka delillerle, belgelerle hâsıl olabilir. 00:04:03.654 --> 00:04:07.415 Tabii bu kadar Yeni Zelanda'nın varlığı gibi bazen kesin olmaz. 00:04:07.735 --> 00:04:13.819 Ama şeylerde küçük delillerle de hâsıl olur. İlme'l-yakîn derler. 00:04:14.175 --> 00:04:17.128 Bir de bizzat görerek; "Evet, o öyledir. 00:04:17.285 --> 00:04:25.573 Tamam, ben biliyorum, itimat et, öyle, gördüm." diyecek tarzda [olursa] buna da ayne'l-yakîn derler. 00:04:25.626 --> 00:04:29.667 Bir de mahiyetini tam kavra[mak şeklinde olursa], bu da hakke'l-yakîndir. 00:04:29.745 --> 00:04:39.384 Bu Allah'ı bilmek, Allah'a iman konusuna tatbik edilirse ilme'l-yakîn mârifetullahta, 00:04:40.949 --> 00:04:45.286 Allah'a inanmakta Allah'ın vahdaniyetini bilmektir. 00:04:47.462 --> 00:04:52.846 İlmihal kitaplarında okuyup da Allah'ın şerîki, nazîri olmadığını bilmesidir. 00:04:53.369 --> 00:05:03.215 Ayne'l-yakîn; ilminin ilerlemesiyle, çeşitli müşahedeleriyle, gördükleriyle bunu anlamasıdır. 00:05:03.309 --> 00:05:09.783 Hakke'l-yakînde mahiyetine tam erişip böyle âlim-i hakikî olmasıdır. 00:05:10.703 --> 00:05:20.109 Zikrimde bir türlü sebatlı kalamadım. Virdimi yapamadığım günler oluyor. 00:05:21.171 --> 00:05:25.221 Yaptığım zaman da virdimin yarısında üzerime bir ağırlık çöküyor. 00:05:25.282 --> 00:05:29.998 Ben de dayanamıyorum, olduğum yere uzanıyorum, uyuya kalıyorum. Ne yapmalıyım? 00:05:30.570 --> 00:05:38.412 Bunlar umumiyetle hayatımızı güzel intizama sokamamış olmamızdan, 00:05:38.454 --> 00:05:41.510 tanzim edemememizden kaynaklanıyor. 00:05:41.775 --> 00:05:49.277 Uykumuz tam olmayınca tabii uyunmayacak yerde uyku bastırıyor. 00:05:49.369 --> 00:05:56.670 İster istemez insanın gözü kapanıyor. Uykunun o halde belirli bir şekilde yapılması lazım. 00:05:56.434 --> 00:06:01.629 İkinci bir nokta da, bir insan uyunmayacak olduğunu 00:06:01.683 --> 00:06:05.400 kesin olarak kararlaştırdığı zaman insana uyku gelmez. 00:06:05.231 --> 00:06:10.923 Yemek yememesi gerektiğine kesin olarak kâni olduğu zaman acıkmadığı gibi... 00:06:11.126 --> 00:06:15.661 Mesela Ramazan'ın ikinci, üçüncü gününde insan acıkmaz artık, neden? 00:06:15.984 --> 00:06:19.261 Biliyor ki akşama, iftar vaktine kadar yemek gelmeyecek; 00:06:19.465 --> 00:06:24.812 tamam, artık mideden "Ben açım ya, yemek istiyorum." diye ses gelmez. Neden? 00:06:24.937 --> 00:06:29.778 Kesin biliyor ki bu adam mide ne yaparsa yapsın yemeyecek. 00:06:30.590 --> 00:06:38.146 O zaman açlık duygusu [olmuyor.] Demek ki kesin kanaati olduğu zaman uyku gelmez. 00:06:38.208 --> 00:06:43.386 "Tamam ben 2'de, 2,5'ta yatmış olabilirim. 4,5'da, 5'te kalkmış olabilirim. 00:06:43.440 --> 00:06:47.760 2,5 saatlik uyku asıl yorgunluğumu izale etti. 00:06:47.852 --> 00:06:52.843 Şu vakitten şu vakte kadar uyumamam lazım." deyip insan sıkı durursa uyumaz. 00:06:53.778 --> 00:07:02.265 Hakikaten de 2,5 saatlik uyku insana yeter. 00:07:02.835 --> 00:07:05.692 Bir de gündüzün bir vakitte, öğlenden biraz evvel 00:07:05.848 --> 00:07:09.419 Peygamber Efendimiz uyurdu veyahut öğleden sonra uykusu olabilir; 00:07:09.529 --> 00:07:11.925 bu ikisi olduğu zaman insan dinçleşir. 00:07:12.590 --> 00:07:19.460 Mesela gece uyku bastırmasın diye Peygamber Efendimiz kaylûle denilen öğle uykusunu tavsiye ediyor. 00:07:19.626 --> 00:07:23.270 Ve o olduğu zaman insan çok dinç oluyor. 00:07:23.317 --> 00:07:33.820 Mesleğiniz, memuriyetiniz, işiniz, günlük programınız uygunsa günün öğle vaktinde biraz uyuyun. 00:07:33.156 --> 00:07:38.881 Öğle tatilinde işyerinizde uzanın, uyuyun. O zaman bu yorgunluklar olmaz. 00:07:39.217 --> 00:07:44.101 Yani hayatınızı iyi tanzim ettiğiniz zaman, programlı olduğunuz zaman uyku olmaz. 00:07:44.445 --> 00:07:47.700 Hatta bu insan vücudunun bir garip tarafı vardır. 00:07:47.281 --> 00:07:56.847 O garip tarafı şudur ki; bir insan adetâ belli gün belli saatlerde kalkmaya alışmışsa, 00:07:57.324 --> 00:08:03.163 programlanmış bir saat gibi, bilgisayar gibi, 00:08:04.910 --> 00:08:08.252 herhangi bir alet, cihaz kurmasa bile o saatte kalkmaya başlar. 00:08:08.292 --> 00:08:12.539 İnsan [yapısı] böyledir. Yani diyelim ki bir insan bugün 3'te kalktı, 00:08:12.597 --> 00:08:17.820 yarın 3'te kalktı, öbür gün saati hiç kurmasa 3'te bir uyanır. 00:08:17.751 --> 00:08:23.990 Yani insanın zihnine zamanlama nakşoluyor, programlanıyor adetâ... 00:08:23.481 --> 00:08:26.492 İnsan bu programlamayı muntazam yaptığı zaman 00:08:26.573 --> 00:08:31.712 bu çeşit uyuma vesaire olmaz, uyanması gereken zamanda uyanabilir. 00:08:32.771 --> 00:08:35.527 O halde muntazam olmak zorundayız. Yani intizamlı... 00:08:37.662 --> 00:08:41.705 Başarının Prensipleri diye kitaplarımız var, orada ne diyoruz? 00:08:41.861 --> 00:08:44.390 Haftanızın bir programını yapın. 00:08:44.625 --> 00:08:48.418 Gününüzün programını yapın. Kaçta kalkacaksınız, kaçta yatacaksınız? 00:08:48.504 --> 00:08:53.625 O programa uyun. O programa uyduğunuz zaman uyumamanız gerektiği saatte uyumazsınız, 00:08:53.985 --> 00:08:56.863 uykunuzun olması gerektiği saatte de uyursunuz. 00:08:58.339 --> 00:09:00.697 Programlı olmak lazım geliyor. 00:09:02.220 --> 00:09:09.336 Bâhi –Bahâi demek daha doğrusu- Bâhîlik Küçükçekmece'de faaliyet gösteriyor. 00:09:09.373 --> 00:09:11.823 Bu din hakkında bilgi ve kaynak? 00:09:12.299 --> 00:09:20.999 Bu ondokuzuncu yüzyılda ortaya çıkmış olan Bahaullah adlı bir şahsın ortaya attığı bir şeydir. 00:09:21.743 --> 00:09:25.841 Bu şahıs Kur'an'dan sonra kendine vahiy geldiğini söylemiştir. 00:09:28.278 --> 00:09:35.678 Ve Osmanlı makamları kendisini muhakeme etmiştir. "Hayır, ben öyle şey demedim." demiştir. 00:09:36.108 --> 00:09:42.697 Ama taraftarları hâlen öyle söylüyorlar. Yani o zaman baskı üzerine "Öyle demedim." diyor. 00:09:42.830 --> 00:09:48.930 Kur'ân-ı Kerîm'in sûrelerine benzer laflar söyleyerek, "İşte bana da vahiy geliyor." demiştir. 00:09:49.163 --> 00:09:50.375 Kıbrıs'a sürülmüştür. 00:09:50.422 --> 00:09:57.792 İran'a gitmiştir. İslâm'ı, müslümanları bozmak ve şaşırtmak için ortaya çıkmıştır. 00:09:57.931 --> 00:10:04.356 Şimdi her çeşit sapık inancı Türkiye'ye yaymak suretiyle müslümanları 00:10:04.528 --> 00:10:09.220 parçalamak ve müslümanlardan bazı kimseleri kendi taraflarına çekmek isteyen 00:10:09.361 --> 00:10:13.737 İslâm düşmanı gruplar böyle buna benzer şeyleri teşvik ediyorlar. 00:10:13.948 --> 00:10:25.177 Bu kesinlikle şeriatin ahkâmına, fıkhın ahkâmına aykırı halleriyle İslâm dışıdır. 00:10:26.501 --> 00:10:29.671 İslâm'dan başka bir din Allah indinde makbul olmadığından, 00:10:29.991 --> 00:10:36.248 bu da ayrı bir din iddiası olduğundan, Bahaullah adlı şahıs da "peygamberim" dediğinden, 00:10:36.279 --> 00:10:41.483 inananlar da ona "peygamber" dediğinden, sözlerine de "Kur'an gibi vahiy" dediklerinden 00:10:41.518 --> 00:10:45.454 kâfir durumdadırlar, İslâm'a göre. Bunların dinle imanla ilgisi yoktur. 00:10:45.501 --> 00:10:48.936 Kendileri "Bâhî, Bahâî dini" diyorlar, 00:10:49.450 --> 00:10:55.221 O kendilerinin yalanları ve iftiraları ve iddialarıdır. Aslı esası yoktur. 00:10:55.377 --> 00:10:56.933 Ansiklopedilerde bilgi vardır. 00:10:57.491 --> 00:11:04.654 Ankara İlahiyat Fakültesi'nde, Dinler Tarihi kürsüsünde onlar hakkında yayınlanmış bir kitap da vardır. 00:11:07.671 --> 00:11:09.384 Cinleri esir etmek mümkün müdür? 00:11:09.454 --> 00:11:13.421 Cinler aracılığıyla olaylara, maddî dünyaya etki edilebilir mi? 00:11:13.493 --> 00:11:20.700 Birisi elindeki kitabı bir yerinden iple bağlamış, insanlardan haber veriyor. 00:11:20.780 --> 00:11:21.468 Büyücülük ne ölçüde yapılır? 00:11:21.947 --> 00:11:27.154 Büyücülük diye bir şey yoktur. Yapılmaz. İslâm'a göre böyle bir şey yoktur. 00:11:28.559 --> 00:11:37.345 Cinler de Allah'ın görünmeyen mahluklarıdır. Bazı kimselerin gözüne görülebiliyor. 00:11:37.517 --> 00:11:42.927 Onların insanlarla, insanların onlarla bazı münasebetleri vardır. 00:11:43.346 --> 00:11:47.439 Kur'ân-ı Kerîm'de de bunlardan bahis geçiyor. 00:11:49.617 --> 00:11:55.650 Bazı şeylerden haberler vermek, sağlam bilgi değildir. 00:11:55.931 --> 00:12:04.934 Ve onları esir etmek, onları kullanmak, "istihdam" deniliyor, kullanmak deniliyor, tehlikelidir. 00:12:05.440 --> 00:12:12.945 Sonunda bu gibi şeylerle uğraşan kimseler uğraştıklarıyla baş edemeyip feci durumlara düşmüşlerdir. 00:12:13.400 --> 00:12:19.935 Mesela ben hatırlarım, böyle cin toplayıp cinlerle uğraşan bir kimse sonra yüznumarada öldü... 00:12:19.982 --> 00:12:25.439 O da Allah'ın ibretli bir şeyidir... Pek oyuna gelmeyen bir konudur. 00:12:25.622 --> 00:12:32.895 Uğraşan felakete uğrar. Cincilere de gidip sormak, doğru değildir, o da İslâm'a aykırıdır. 00:12:33.835 --> 00:12:37.272 Kadın sesinin haram olup olmadığı hakkında bilgi verir misiniz? 00:12:37.733 --> 00:12:42.825 Kadının sesi normal konuşmalar için haram değildir. 00:12:43.902 --> 00:12:48.600 Mesela kadın çarşıya çıktı, alış veriş yapmaya mecbur; çıkabilir. 00:12:48.660 --> 00:12:51.395 Başka gidecek kimsesi yoksa çıkıp alış veriş yapabilir. 00:12:51.502 --> 00:12:55.449 Ciddi olmak şartıyla konuşur. Kapı çalındı, kadın arkadan; 00:12:55.496 --> 00:13:00.336 "Kim o?" diye sordu. "Ahmet evde var mı?" "Evde yok. Şu zaman gelecek." 00:13:00.437 --> 00:13:09.113 Bunlar olabilir. Çünkü bunlar normal şeylerdir. Ama arzuları tahrik edici sesler haramdır. 00:13:09.163 --> 00:13:14.644 Mesela kadının şarkı söylemesi, ilâhi okuması, öbür tarafın dinlemesi gibi şeyler... 00:13:16.167 --> 00:13:22.882 Bunlar o zaman doğru olmaz, uygun olmaz. 00:13:23.465 --> 00:13:26.502 Kelam ilminin ihtisası nedir? Kelâmî tasavvuf nedir? 00:13:26.565 --> 00:13:29.291 Ayrıca kelam ilminin Kur'an'daki ve sünnetteki yeri nedir? 00:13:29.401 --> 00:13:41.590 Kelam ilmi demek, "İslâm inancının savunulması ilmi" demektir. 00:13:41.131 --> 00:13:45.566 Yani Allah'ın birliği, Peygamber Efendimiz'in peygamberliği gibi 00:13:45.582 --> 00:13:50.402 itikadî konuların incelenmesi ve savunulması ilmidir. 00:13:50.644 --> 00:13:55.708 İslâm yayıldıktan sonra çeşitli kültürlerle karşı karşıya gelince 00:13:56.130 --> 00:13:59.634 "Allah Kur'ân-ı Kerîm'de böyle buyuruyor. 00:13:59.688 --> 00:14:03.780 Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde şöyle buyuruyor." dediğin zaman 00:14:03.430 --> 00:14:10.570 karşındaki adam hıristiyan veya yahudi veya ateşperest veya Hintli veya Çinli veya Avrupalı; 00:14:10.835 --> 00:14:14.262 ona bir de mantıklı olarak bunu anlatmak gerekmiştir. 00:14:14.309 --> 00:14:20.549 "Bak iki tane ilâh olsa olmaz." vesaire diye muhakeme yoluyla da, 00:14:20.604 --> 00:14:25.464 mantıkla, akılla onları kazanmak gerekmiştir. İlm-i kelâm budur. 00:14:25.761 --> 00:14:33.298 Yani akaidin böyle mantık ve akıl yoluyla incelenmesi ve savunulması bilgisidir. 00:14:35.165 --> 00:14:49.983 Kelâmî tasavvuf, tasavvufun bu mânada akılla, mantıkla hem kelâm konularının 00:14:50.630 --> 00:14:56.954 tasavvuf yönünden izahı hem tasavvuf konularının kelâm metoduyla açıklanması şeklidir. 00:14:58.562 --> 00:15:02.492 Kelâm ilmi Kur'ân-ı Kerîm'de vardır. 00:15:03.190 --> 00:15:09.695 Mesela Yâsîn sûresinde kemiği eline almış da ufalamış, Peygamber Efendimiz'e gelmiş. 00:15:09.922 --> 00:15:14.930 "Söyle bakalım bu kemik ufalandıktan sonra bunu kim diriltebilir?" 00:15:15.600 --> 00:15:24.985 Buna benzer böyle kâfirlerin iddiaları... "Allah insanları öldükten sonra diriltmeyecek." demeleri, 00:15:25.480 --> 00:15:28.675 inkârları, şirkleri Kur'ân-ı Kerîm'de bahsedilmiştir. 00:15:29.450 --> 00:15:32.402 Onlara cevapları verilmiştir. Bu kelâm ilmidir. Mesela; 00:15:32.527 --> 00:15:40.447 Lev kâne fîhimâ âlihetün illallah. "Eğer bu yerde gökte Allah'tan başka ilahlar olsaydı..." 00:15:40.478 --> 00:15:44.434 Le-fesedetâ. "Yer gök hercümerc olurdu. Perişan olurdu." 00:15:44.677 --> 00:15:48.332 Herkes bir başka türlü laf söylerdi. "Ben tanrıyım, şu şöyle olsun!" derdi. 00:15:48.467 --> 00:15:52.383 Ötekisi de "Ben de tanrıyım, öyle olmasın, böyle olsun!" derdi. Karmakarış olurdu. 00:15:52.446 --> 00:15:55.246 "Demek ki birden fazla olması mümkün değil. 00:15:55.286 --> 00:16:01.136 Bu düzen ancak Allah'ın birliğiyle mümkün olur." diye bir muhakemeyle iddia ediliyor. 00:16:01.242 --> 00:16:06.888 Yani kâfirin küfrü reddediliyor, cevabı veriliyor. 00:16:07.122 --> 00:16:12.715 Demek ki kelâm ilmi Kur'ân-ı Kerîm'de vardır, hadîs-i şerîflerde vardır. 00:16:12.840 --> 00:16:22.110 Zaten kelâm ilmi akaidi âyet, hadis, mantığı, muhakemeyi de ortaya koyarak savunan bir yoldur. 00:16:22.698 --> 00:16:29.153 Falanca yerdeki filanca dergâhta tasavvuf mûsikisi eşliğinde sesli zikir yapılıyor. 00:16:30.451 --> 00:16:34.586 Mevlânâ hazretlerinin de bu şekilde sema yaptığı ne derecede doğrudur? 00:16:34.641 --> 00:16:39.121 Dinimizde yeri nedir? Bu dergâhta yabancı turistlerin de gelip sohbete katıldığı 00:16:39.382 --> 00:16:42.988 ve müslüman olduklarını işittim. Bu cihette faydalı olabilirler mi? 00:16:46.750 --> 00:16:50.138 Tasavvufta ilâhiler kullanılmış. 00:16:51.243 --> 00:16:59.382 Dergâhlarda, tekkelerde zikirlerden sonra veya zikrin esnasında zikrin mânasına uygun ilâhiler söylenmiş. 00:16:59.673 --> 00:17:08.934 Yalnız mûsiki, mesela Mevlevî mûsikisi, bir takım aletler kullanılarak yapılmış. 00:17:09.144 --> 00:17:15.809 Bazı tekkelerde de sadece sesin, makamın eşliğinde yapılmış. 00:17:15.903 --> 00:17:29.250 Bunları uygun gören alimler de var. Mümkün olduğu kadar bunlardan kaçınarak, tamamen... 00:17:29.633 --> 00:17:31.671 Peygamber Efendimiz'in zamanında böyle yok tabii. 00:17:31.718 --> 00:17:40.805 Böyle olmadığı için bunu zikir esnasında kullanmayıp zikirden sonra ayrıca ilâhi okumak tarzında olabilir. 00:17:41.118 --> 00:17:48.189 Zikri böyle mûsiki makamıyla yapınca sanki dinde yeni bir ibadetin 00:17:48.236 --> 00:17:52.675 yeni bir tarzda yapılması gibi bir durum oluyor, diye uygun görmeyenler vardır. 00:17:52.730 --> 00:17:56.824 Herhalde doğrusu odur. İbadetlerde biraz daha dikkatli olmak lazım. 00:17:57.496 --> 00:18:00.568 Soru: İbadetimde Allahu Teâlâ hazretlerine bağlandığım, 00:18:00.568 --> 00:18:06.428 huşû içerisine gireceğim zaman esnemeye ve uykuya mâruz kalıyorum. Sebebi nedir? 00:18:06.718 --> 00:18:11.314 Cevap: Bu, abdestin tam iyi alınmaması gibi sebeplerle olabilir. 00:18:11.314 --> 00:18:17.889 Yani abdestin güzel ve dikkatli alınmaması gibi sebeplerle ibadette bu gibi şeyler olabilir. 00:18:18.115 --> 00:18:22.380 Bir de adam çok yorgunsa elbet uyuyacak; namazda da uyur, zikirde de uyur. 00:18:22.380 --> 00:18:27.522 Hayatı düzenlemeli. Mümkünse yorgunluğu giderdikten sonra ibadetini yapmalı. 00:18:27.591 --> 00:18:33.800 Mesela zikir yapacaksa, çok da uykusu varsa ısrar etmeyip dinlendikten sonra kalkıp 00:18:33.800 --> 00:18:36.834 rahat zamanında zikri yapması uygun olur. 00:18:37.490 --> 00:18:42.159 Ama dinlenmiş olduğu zaman da esniyorsa o da şundan olabiliyor: 00:18:42.159 --> 00:18:46.513 Bazen insan çok uyuduğu zaman daha çok esnemeye başlar. 00:18:46.513 --> 00:18:54.207 Pazar günü saat 11-12'ye kadar yatmıştır, kalkar, öğle yemeğini yerken bile hâlâ esner, 00:18:54.207 --> 00:18:57.335 ikindide hâlâ esner... Bu da vücudun tembelleşmesi ile ilgilidir. 00:18:57.335 --> 00:19:05.363 Yani aşırı uykuya, keyfe alışması demektir. Öyle de olmaması lazım. 00:19:05.862 --> 00:19:10.499 Soru: 63 yaşında vefat edenlerden bahsediyor. 00:19:11.116 --> 00:19:12.983 Onlar dua mı etmişlerdir? 00:19:13.381 --> 00:19:15.778 Cevap: Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfi var; 00:19:16.950 --> 00:19:25.903 "Ölümü temenni etmeyiniz. Mü'minin yaşaması daha hayırlıdır çünkü amel-i salih işleyecektir." buyurmuştur. 00:19:25.903 --> 00:19:29.745 Ölüm temenni edilmez. İlla bir şey dua edilecekse; 00:19:29.745 --> 00:19:34.708 "Yâ Rabbi, hayat benim için hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat, 00:19:35.680 --> 00:19:39.650 ölmem hayırlı olduğu zaman mü'min olarak canımı al." diye dua edilir. 00:19:39.650 --> 00:19:43.435 Yine Allah'a bırakılır, illa "Ben ölmek istiyorum." denmez. 00:19:46.179 --> 00:19:51.302 Soru: Çok kusurluyum. Âhirette sevdiklerimden, büyüklerimden, 00:19:51.303 --> 00:19:55.438 din büyüklerimizden ayrı kalırsam ne yaparım diye üzülüyorum. 00:19:57.935 --> 00:20:00.768 Cevap: Bu konuda bir hadîs-i şerîfte müjde vardır: 00:20:00.768 --> 00:20:04.800 "Kişi sevdiği ile beraber olacak velev kusurlu bile olsa." 00:20:04.800 --> 00:20:11.614 Kendisinin ameli, onun ameli seviyesinden düşük bile olsa kişi sevdiği ile beraber olacak. 00:20:12.820 --> 00:20:15.164 Peygamber Efendimiz'i seven, Peygamber Efendimiz ile beraber olacak. 00:20:15.164 --> 00:20:18.937 Mürşid-i kâmilleri seven, onlarla beraber olacak. 00:20:19.281 --> 00:20:25.607 Soru: Günümüzde kadınların eldiven, peçe, gözlük, ağzına burnuna eşarpla kapatma yapmaları gerekli midir? 00:20:25.771 --> 00:20:27.335 Bu kısımlar açık olabilir mi? 00:20:28.319 --> 00:20:31.493 Cevap: El, yüz ve ayaklar hariç vücudun örtülmesi lazım. 00:20:31.493 --> 00:20:36.846 Ama eldiven kullanması, eğer sıcaktan rahatsız olmuyorsa iyi olur 00:20:36.986 --> 00:20:41.364 çünkü biraz daha güzel örtmüş oluyor. Gözlük takmak iyi olur. 00:20:42.390 --> 00:20:51.406 Peçe kullanabilirse uygun olur. Ağzı ve burnu kapatırsa tabii yüzü biraz daha örtülmüş oluyor, uygun olur. 00:20:52.100 --> 00:20:59.774 Ama mecburiyet; yüz, el ve ayaklar hariç örtmesidir. 00:20:59.774 --> 00:21:05.163 Bunun ötesi fazilettir, tasvip ederim, olabilir.