WEBVTT 00:00:01.280 --> 00:00:06.880 Eûzubillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. 00:00:06.974 --> 00:00:09.780 el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. 00:00:09.850 --> 00:00:17.277 Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn senedinâ ve mededinâ Muhammedin 00:00:17.320 --> 00:00:24.840 ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: 00:00:24.918 --> 00:00:29.198 Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah 00:00:29.237 --> 00:00:36.456 ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. 00:00:36.643 --> 00:00:42.886 Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün 00:00:42.911 --> 00:00:45.906 ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. 00:00:45.944 --> 00:00:50.879 Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: 00:00:50.949 --> 00:00:58.530 Men harace fî talebi'l-ilmi fe-hüve fî sebîlillâhi hattâ yercia. 00:00:58.910 --> 00:01:05.687 Ravâhu Tirmîziyyü rahmetullâhi aleyh. Muhterem kardeşlerim! 00:01:06.710 --> 00:01:15.775 Tirmizî rahmetullahi aleyh'in hadîs-i şerîf kitabında rivayet ettiğine göre, 00:01:15.994 --> 00:01:19.651 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuşlar ki; 00:01:20.648 --> 00:01:29.928 "Kim ilim elde etmek dileğiyle çıkarsa, dönünceye kadar fî sebîlillah hareket etmiş olur, 00:01:29.999 --> 00:01:32.154 Allah yolunda olmuş olur." 00:01:32.278 --> 00:01:42.874 Bu çıkışı, evinden çıkıp medreseye alimin yanına, ilmin öğretildiği yere gidinceye kadar, 00:01:43.690 --> 00:01:47.111 oradan dönünceye kadar olmuş olabilir. 00:01:47.297 --> 00:01:52.398 Veyahut yetiştiği köyünden, kasabasından, şehrinden, 00:01:52.398 --> 00:02:02.193 beldesinden çıkıp ilmin çok kuvvetli olduğu büyük diyarlara geldiği zamana kadar olabilir. 00:02:02.294 --> 00:02:11.993 O ilim öğrenmek için geçirdiği zaman, fî sebîlillah, "Allah yolunda" geçirilmiş zaman oluyor. 00:02:12.470 --> 00:02:20.567 Onun için, Rabbimiz Teâlâ bizi ilim erbâbıyla beraber haşreylesin. İlmi sevenlerden eylesin. 00:02:20.640 --> 00:02:31.400 "Kim alim ise veya talebe ise veya dinleyici ise veya bunları seven kimse ise 00:02:31.460 --> 00:02:39.421 -ilmi ve ilim meclislerini seven kimse ise- onlar hayırlı kimselerdir; Allah'ın rahmetine, mağfiretine nâil olurlar. 00:02:39.577 --> 00:02:42.807 Bundan gayrisinde hayır yoktur." diyor Peygamber Efendimiz. 00:02:42.845 --> 00:02:50.365 Onun için, tevâfukan ve işâreten, mânevî bir işaret olarak burada bulunduğumuz zaman 00:02:50.427 --> 00:02:53.827 kitabın sayfalarını kura ile çektiğimiz halde, 00:02:53.880 --> 00:02:59.600 her sayfasında ilim ile ilgili bir hadîs-i şerîfin çıkması bize bir ders olsun inşaallah. 00:02:59.657 --> 00:03:04.204 Her tür ilimle olan iştigalimizi intizama sokalım. 00:03:04.240 --> 00:03:10.560 Her zaman hadîs-i şerîflerden, âyet-i kerîmelerden, fıkhın kavâidinden, dinin ahkâmından, 00:03:11.608 --> 00:03:20.580 ilmin bablarından bir bâbın öğrenilmesinde vaktimizi harcayarak sevabımızı arttıralım. 00:03:21.797 --> 00:03:28.439 Men emseke bi-rikâbi ahîhi'l-müslimi lâ yercûhu ve lâ yehâfuhû gufire lehû. 00:03:28.539 --> 00:03:32.913 İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan Taberânî rivayet etmiş ki; 00:03:33.600 --> 00:03:40.987 "Bir kimse müslüman kardeşinin bineğine -atına veyahut devesine- bineceği zaman..." 00:03:40.987 --> 00:03:48.967 Mâlum, eyerin iki tarafından aşağıya doğru ayağın ilk defa basılmasına yarayan bir şey sarkıtılır, 00:03:49.290 --> 00:03:52.388 ayak oraya sokulur. Buna "üzengi" diyoruz. 00:03:52.598 --> 00:03:56.204 Ondan sonra kişi Bismillâhirrahmânirrahîm [der,] hayvanın üzerine biner. 00:03:56.429 --> 00:04:07.620 Bu üzengiyi de ayağına denk getirmek için birisi üzengiyi tutuverirse şu tarafta, 00:04:07.108 --> 00:04:13.687 onda sonra öteki binecek olan şahıs Bismillâhirrahmânirrahîm [der,] ayağını üzengiye koyar, ondan sonra iner. 00:04:13.780 --> 00:04:23.340 "Kim bir müslüman kardeşinin üzengisini tutuverirse, atına, 00:04:23.340 --> 00:04:28.811 bineğine veyahut devesine binmesine yardımcı olursa 00:04:28.882 --> 00:04:36.327 ve dizgininden tutuverip onun binmesini kolaylaştırırsa..." 00:04:36.381 --> 00:04:41.255 Lâ yercûhu ve lâ yehâfuhû. "Ama bunu kendisinden bir şey umduğu için değil..." 00:04:41.280 --> 00:04:46.766 "Bana bir bahşiş verir. Zengin bir adamdır, bu tarafların ağasıdır, paşasıdır. 00:04:46.836 --> 00:04:52.194 Bize elbette bir menfaati dokunur." diye bir şey umduğu için değil. 00:04:52.233 --> 00:04:53.793 Ve lâ yehâfuhû. 00:04:53.902 --> 00:05:01.208 Yahut, "Ben buna bu yardımı yapmazsam benim canımı okur, bir yerden bana bir zarar verir. 00:05:01.480 --> 00:05:09.840 Bu adam neme lazım, şerrinden kurtulmak için bunun biraz böyle üzengisini tutuvereyim de 00:05:09.895 --> 00:05:13.827 şerrine uğramayayım." demek suretiyle değil... 00:05:13.905 --> 00:05:19.818 Ne korkuyor, ne ümit besliyor. Niçin yapıyor o zaman? Müslüman kardeşi olduğu için yapıyor. 00:05:19.880 --> 00:05:23.125 Müslüman kardeşi olduğu için onun üzengisini tutuyor. 00:05:23.160 --> 00:05:28.760 Mühim bir şey değil, nihayet onun üzengisini tutmak; o tutmasa sanki ötekisi binemez mi? Yine biner. Ama; 00:05:28.844 --> 00:05:33.313 Gufire lehû. "Allah bundan dolayı onu afv u mağfiret eder." 00:05:33.375 --> 00:05:40.519 Müslümanın müslümana olan sevgisinden ve bağlılığından dolayı küçücük bir hizmet dahi 00:05:40.544 --> 00:05:42.810 Allah'ın rahmetine ermeye vesile oluyor. 00:05:42.956 --> 00:05:55.114 Muhterem kardeşlerim! Dikkat edilirse Allahu Teâlâ hazretleri, birtakım duyguları değerlendiriyor. 00:05:55.169 --> 00:06:04.263 Doğrudan doğruya davranışları, hareketleri değil, o hareketlerin temelinde yatan duyguları değerlendiriyor. 00:06:04.325 --> 00:06:09.187 Aynı hareketi yapmış olsan, bir şey umduğu için yapmış olsan kıymet yok. 00:06:09.304 --> 00:06:16.780 Aynı hareketi yapmış olsan, adamdan korktuğun için, korku belasına yapmış olsan yine kıymeti yok. 00:06:16.857 --> 00:06:24.957 O halde değerli olan onun üzengisinin tutulması değil; değerli olan müslümanın müslümanı ivazsız, 00:06:25.300 --> 00:06:31.888 garazsız, art niyetsiz, kötü maksatsız, hâlis kalp ile, temiz niyet ile sevmek. 00:06:31.989 --> 00:06:37.312 Allah işte bu temiz kalpten dolayı mükâfatı veriyor. Mağfiret olmasının sebebi bu. 00:06:37.382 --> 00:06:39.813 Tasavvuf dediğimiz ilim yolu da, 00:06:39.930 --> 00:06:48.905 amellerin Allah tarafından kabul olunmasına sebep olacak ilk şartları inceleyen bilim dalıdır. 00:06:49.123 --> 00:06:51.433 Birçok ilim dalı var. 00:06:51.534 --> 00:06:55.965 Hadis ilmi; Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinin rivayetini 00:06:56.110 --> 00:07:01.870 ve metnini inceleyen bir ilim, şerhini yapan bir ilim. 00:07:01.142 --> 00:07:09.854 Tefsir ilmi; Kurân-ı Kerîm'in meselelerini açıklayan ve mânasını insanların anlayacağı şekilde izah eden bir ilim. 00:07:09.947 --> 00:07:20.618 Fıkıh ilmi; zâhir amellerini, yani abdestin, namazın, orucun, haccın, ibadetin, taatin nasıl yapıldığını, 00:07:20.618 --> 00:07:24.800 [insanın bunları nasıl] yapması gerektiğini bildiren bir ilim dalı. 00:07:24.179 --> 00:07:34.312 İşte tasavvuf da, amellerin Allah tarafından kabul olunması için gerekli olan kalbî şartları, 00:07:34.343 --> 00:07:38.605 mânevî şartları bildiren ve öğreten ilim dalı. 00:07:38.668 --> 00:07:45.640 Onun için tasavvuf olmazsa bir müslümanın işinden hayır gelmez, amellerinden de hayır gelmez. 00:07:45.127 --> 00:07:48.914 Çünkü böyle üzengi tutar ama art niyeti vardır; hava alır. 00:07:48.992 --> 00:07:54.740 İbadet yapar ama gösteriş için yapar, riya için yapar; hava alır. 00:07:54.833 --> 00:08:02.136 Hayır hasenât yapar ama ihlâssız yaptığı için yalnız hava almakla kalmaz, belki cezaya uğrar. 00:08:02.175 --> 00:08:09.203 Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri ihlâssız, riya ü süm'a ile, gösteriş için, 00:08:09.203 --> 00:08:16.982 şöhret için yapılan amelleri kabul etmediği gibi, riya sahibi olan kimseyi de cezalandırıyor. 00:08:17.590 --> 00:08:24.967 O bakımdan tasavvuf, dinî ilimlerin baş tacıdır, en önde gelenidir, en zarurîsidir. 00:08:25.760 --> 00:08:31.578 Tasavvuf ilmi olmazsa öteki amellerimizin kabulü sağlanmamış olur. 00:08:31.640 --> 00:08:35.280 Eve şebekeyi döşediniz ama cereyanı vermediniz gibi olur. 00:08:35.406 --> 00:08:42.316 İnsanoğlu bir dakika önce gezerken ruhu çıktıktan sonra şurada uzanıp kalıyor. 00:08:42.400 --> 00:08:49.800 Kalbi var, kasları var, midesi var, beyni var, gözü var, kulağı var. 00:08:49.320 --> 00:08:53.200 Belki tıbbî bakımdan hücreleri daha canlı. 00:08:53.440 --> 00:08:59.560 Oradan mesela böbreğini alıyorlar, başka bir hastaya takıyorlar, çalışıyor. 00:08:59.643 --> 00:09:03.209 Kalbini alıyorlar, başka bir hastaya takıyorlar, çalışıyor. 00:09:03.466 --> 00:09:06.193 Gözünü alıyorlar, başka bir hastaya takıyorlar, çalışıyor. 00:09:06.200 --> 00:09:13.600 Adamın "hoh" deyip nefes vermesinden sonra, ölüyor ama tıbben bedeni daha ölmemiş. 00:09:13.682 --> 00:09:19.179 Bedenin bazı parçaları canlı, yedek parça olarak başka bir yerde kullanılma imkânı var. 00:09:22.712 --> 00:09:30.410 İşte o ruhu gittikten sonra o cesedin bir işe yaramadığı gibi, tasavvuf olmadığı zaman da 00:09:30.120 --> 00:09:42.400 İslâmî öteki ilimlerde ve amellerde kişi istenilen verimi sağlayamaz, fayda sağlayamaz. Bilmez ki... 00:09:42.120 --> 00:09:45.640 Mesela Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; 00:09:45.678 --> 00:09:51.921 "Nice oruç tutan insan vardır ki akşama kârı sadece aç ve susuz kalmaktan ibarettir." 00:09:51.998 --> 00:10:01.335 Kişi; "Ama ben sahura kalktım. Sahurdan sonra da ağzıma bir lokma yemek almadım, su içmedim. 00:10:01.537 --> 00:10:05.663 İftara kadar da bekledim." diye[bilir.] Niye? 00:10:05.787 --> 00:10:11.926 Çünkü orucun bâtınî, tasavvufî birtakım şartları vardır. 00:10:12.420 --> 00:10:15.586 O şartları Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerde bildiriyor. 00:10:16.478 --> 00:10:21.154 O şartlara riayet etmediğin için o sevabı alamadın. 00:10:22.500 --> 00:10:27.928 Gıybeti terk etmedin, sevabı kaçırdın; malayaniyi terk etmedin, sevabı kaçırdın; 00:10:27.982 --> 00:10:31.917 gözüne oruç tutturmadın, harama baktın, sevabı kaçırdın; 00:10:31.963 --> 00:10:35.938 diline hâkim olmadın, onun bunun kalbini kırdın, sevabı kaçırdın. 00:10:36.470 --> 00:10:38.811 Dikkat edilirse tasavvuf sonradan çıkma bir ilim değildir. 00:10:38.897 --> 00:10:45.371 Tasavvuf, hadîs-i şerîflerdeki âdâbı derleyen bir ilim dalıdır. 00:10:45.448 --> 00:10:52.219 Hadîs-i şerîflerdeki ilimleri tasnif etmişiz, "Şunlar bize şurada lazım." diye. 00:10:52.288 --> 00:10:58.195 İşte amellerin Allah indinde makbul olması ve kulun Allah'ın rızasına ermek için 00:10:58.249 --> 00:11:04.100 gerekli olan şartları bildiren ilim dalı, İslâmî ilim dalı tasavvuf olmuş oluyor. 00:11:04.640 --> 00:11:09.230 Şimdi bizim bu memlekette, burada, maalesef tasavvufu bilmezler. 00:11:09.800 --> 00:11:13.520 Peki nasıl öğrenecek orucun kabul olması için gerekli [şartı]? 00:11:14.280 --> 00:11:18.760 Kişi nefsini yenmeye, hâkim olmaya nasıl muvaffak olacak? 00:11:18.800 --> 00:11:22.720 Nasıl olacak da camide Peygamber Efendimiz'in huzurunda kavga etmeyecek? 00:11:22.840 --> 00:11:25.720 Nasıl olacak da insaflı, merhametli olacak? 00:11:25.800 --> 00:11:32.480 Nasıl olacak da Allah'ın sevgili kulu olacak, mânevî işaretlere ve şehadetlere mazhar olacak, 00:11:32.560 --> 00:11:38.960 tatlı rüyalar görecek, müjdelere nâil olacak? İşte tasavvuf bunları anlatıyor. 00:11:39.400 --> 00:11:45.760 Bu bakımdan tasavvuf ilmi, bütün şer'î ilimlerin ruhu gibidir. 00:11:45.840 --> 00:11:49.920 Hani bedenden ruh çıktığı zaman beden orada yatıp kalıyor, bir işe yaramıyorsa, 00:11:50.000 --> 00:11:55.000 tasavvuf ilminin çatısı altında toplanmış olan şer'î hükümler, 00:11:55.800 --> 00:12:04.640 yani "ilm-i bâtın" dediğimiz, "ilm-i ahkâm-ı kalb" dediğimiz, kalbin, gönlün ahkâmını anlatan incelik, 00:12:04.680 --> 00:12:14.240 o kaidelere riayet edilmediği zaman amellerin sevaplarına nâil olunmaz. 00:12:14.320 --> 00:12:24.240 Deneme yaptılar. Erkek hurmanın çiçeklerini alırlardı, dişi hurmanın yanına bağlarlardı, hurma olsun diye. 00:12:24.320 --> 00:12:31.680 Bir keresinde bağlamadılar, hurmalar olmadı. Deneme sonunda anlaşıldı ki o aşılanma olmadığı için, 00:12:31.720 --> 00:12:37.920 o çiçekler öbür tarafa gelmediğinden, o tozlaşma olmadığından hurmalar bitmedi. 00:12:38.400 --> 00:12:44.760 Bunun gibi, amellerin kabul olmasının şartlarına riayet edilmediği takdirde, 00:12:44.840 --> 00:12:50.920 insan boşuna yorgunluk çekme durumuna düşebilir. Hatta günaha girme durumuna düşebilir. 00:12:50.960 --> 00:12:56.000 Hatta kendisini aldatır, "Ya ben iyi yoldayım..." sanıp da 00:12:56.800 --> 00:13:01.280 sonra âhirete gittiği zaman elinin çok boş olduğunu anlar. O bakımdan, büyüklerimiz demişler [ki]; 00:13:01.280 --> 00:13:08.320 "Bir insan alim bile olsa tasavvufa bağlanmadıktan sonra [olmaz.]" 00:13:08.400 --> 00:13:15.400 Tasavvufa bağlanmaktan maksat, "bu hadis kitaplarında, âyet-i kerîmelerde bildirilen 00:13:15.800 --> 00:13:18.320 bâtınî ahkâmı tatbik ettikten sonra" demek. 00:13:18.400 --> 00:13:22.400 Tasavvuf havadan bir iş, başka bir ilim değil, gayri İslâmî bir ilim değil. 00:13:22.440 --> 00:13:28.680 O şartlara riayet etmedikten sonra bir alim belli bir noktaya kadar gider, âbid olur; 00:13:28.800 --> 00:13:32.560 daha ileri gidemez, ârif olamaz, orada kalır. 00:13:32.560 --> 00:13:41.560 Hadîs-i şerîflerde okumuştuk ki; Allahu Teâlâ hazretleri bir alimi bin âbiden daha üstün sayıyor. 00:13:41.680 --> 00:13:50.240 O alim tabii ârif alim demek; yani kalbi uyanmış olan, kalbi nurlanmış olan, kalp ilmine, 00:13:50.240 --> 00:13:53.920 bâtın ilmine sahip olmuş olan, Allah'ın sevgili kulu demektir. 00:13:54.400 --> 00:13:56.600 Hadîs-i şerîflerde methedilen ilimlerin hepsi odur. 00:13:56.680 --> 00:14:00.920 Hadîs-i şerîflerde methedilen ilimler Abdulaziz üniversitesinin 00:14:00.920 --> 00:14:08.200 teknoloji fakültelerinde okutulan ilimler değildir; Allah'ın rızasını kazanma ilmidir. 00:14:08.280 --> 00:14:11.960 Allah'ın rızasını bir insan kazanamazsa, cenneti kazanamazsa... 00:14:12.000 --> 00:14:16.920 Bir motoru çalıştırmayı öğrenmiş...Sen cenneti kazanmayı öğrendin mi? Yok. 00:14:17.000 --> 00:14:19.440 O zaman senin yaptığın ne işe yarar! 00:14:19.480 --> 00:14:26.240 Sen kendin ebedî, sonsuz hayatın olan âhiretini kurtaramamışsın. Sen ne biçim alimsin! 00:14:26.440 --> 00:14:34.640 Ne biçim alimsin ki Allah'ın rızasını kazanamamışsın, cenneti kazanamamışsın, cehennemde çatır çatır yanıyorsun. 00:14:35.720 --> 00:14:40.360 Paçayı kurtarmamışsın, tehlikeden kedini koruyamamışsın. Böyle alimlik mi olur?! 00:14:40.440 --> 00:14:49.400 Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri hepimizin kalbini nurlandırsın, basiretimizi açsın. 00:14:49.600 --> 00:14:56.200 O amellerimizin kendisi indinde makbul olmasına yarayacak olan bilgilere de 00:14:56.240 --> 00:14:59.600 bizleri sahip eysin ki öylece sevdiği kul olalım. 00:14:59.600 --> 00:15:04.200 Huzuruna sevdiği kul olarak varalım ve cennetine, cemâline erelim. 00:15:04.240 --> 00:15:10.400 Bir de bu tasavvuftan söz açılmışken söylemek lazım. 00:15:10.520 --> 00:15:15.120 Dikkat edilirse Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i 00:15:15.200 --> 00:15:18.720 Allahu Teâlâ hazretleri âlemlere rahmet olarak gönderdi. 00:15:18.880 --> 00:15:29.400 Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li'l-âlemîn. Ve mâ erselnâke illâ kâffeten li'n-nâsi beşîran ve nezîrâ. 00:15:29.440 --> 00:15:32.560 Bütün insanlara müjdeleyici ve korkutucu olarak [gönderdi.] 00:15:32.560 --> 00:15:36.320 Allahu Teâlâ hazretleri dileseydi gökten kitap indirebilirdi. 00:15:36.480 --> 00:15:39.440 Ankara'da münevverler kendi aralarında Allah'ın varlığı üzerinde, 00:15:39.520 --> 00:15:46.440 dinin gerçekliği üzerinde konuşuyorlarmış. "Din doğru mudur, eğri midir? İnanmak lazım mı? 00:15:46.440 --> 00:15:51.160 Bu ilericiliğe sığar mı, sığmaz mı?" gibi konuşmalar yaparken bir kardeşimiz demiş ki; 00:15:51.200 --> 00:15:57.120 "Ben Allah'a nasıl inanmam ki! Memleketten kalkıp tahsil görmek için 00:15:57.160 --> 00:16:02.440 Ankara'ya gelmiştim, İstanbul'a gelmiştim. İstanbul'da beş parasız kaldım. 00:16:02.560 --> 00:16:09.800 Müracaat edeceğim kimse yoktu. Bir öğrenci durumundaydım. Birkaç gün aç kaldım. 00:16:09.960 --> 00:16:13.760 Aç kaldığım sırada yolda böyle aç yürürken 00:16:13.840 --> 00:16:18.800 'Yâ Rabbi! Tanıdığım kimse de yok, aç da kaldım, benim hâlim ne olacak? 00:16:18.120 --> 00:16:22.160 Sen benim Rabbimsin, sen benim hâlimi biliyorsun!' diye iltica ederken, 00:16:22.160 --> 00:16:25.240 yağmurlu havada alnıma 'şak!' diye bir şey çarptı." 00:16:25.280 --> 00:16:26.680 Bundan 13-15 sene kadar önce... 00:16:26.720 --> 00:16:29.960 Nedir bu çarpan diye bir de bakmış ki 50 lira! 00:16:30.400 --> 00:16:36.560 Allah alnına yapıştırıyor; "Al kulum, sen benden mi istedin?" Avucuna değil, alnına yapıştırıyor! 00:16:36.640 --> 00:16:41.800 Onun için, "Allahu Teâlâ hazretlerini ben nasıl olur da kabul etmem, 00:16:41.160 --> 00:16:47.200 nasıl olur da O'nun varlığından gafil kalırım, nasıl olur da o hususta tereddüt ederim?" diye [söylemiş.] 00:16:48.240 --> 00:16:54.600 Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'i gönderdi. 00:16:54.640 --> 00:17:01.000 Dileseydi bu 50 lirayı gönderdiği gibi gökten tekbir sesleri ile kitap da indirirdi. 00:17:01.400 --> 00:17:05.520 Böyle pırıl pırıl bir kitap inerdi; herkes kitabı okurdu, olurdu. 00:17:05.520 --> 00:17:10.240 Veyahut herkesin gönlüne, kulağına, herkesin duyacağı bir şekilde; 00:17:10.240 --> 00:17:15.520 "Ey insanlar! Hadi bakalım, beş vakit namaz kılın." diye bir ses gelebilirdi. 00:17:15.520 --> 00:17:19.680 Allah buna kâdir, bunu duyurmaya kâdir. Fakat peygamber gönderdi. 00:17:19.880 --> 00:17:27.920 Dikkat edilirse bu peygamber, gönderildikten sonra 23 sene kavmi içinde faaliyette bulundu. 00:17:28.000 --> 00:17:33.480 Ve kavminin insanlarına Allah'ın emirlerini tebliğ etti. 00:17:33.520 --> 00:17:39.440 Allah'ın emirlerini de söylemekle yetinmedi, bizzat kendisi üzerinde uygulayarak gösterdi. 00:17:39.480 --> 00:17:46.480 Ve onlara bu bilgileri böyle "Belli saatlerde gelip size dersi vereyim. 00:17:46.560 --> 00:17:50.520 Ondan sonra çantanızı alın, benim yanımdan çıkın." tarzında öğretmedi. 00:17:50.640 --> 00:17:53.800 Devamlı hayatın içinde, bir arada bulunarak öğretti. 00:17:53.880 --> 00:18:00.320 Bu öğretim metoduna "bir arada bulunmak, sohbet yoluyla, musahabet yoluyla öğretme" derler. 00:18:00.480 --> 00:18:07.560 Peygamber metodu. İnsanlarla bir arada bulunursun, düşersin, kalkarsın, oturursun, 00:18:07.600 --> 00:18:11.880 yatarsın, konuşursun, yersin, içersin; bu esnada öğrenir. 00:18:11.960 --> 00:18:20.520 İşte bu öğretime "musahabet yoluyla, sohbet yoluyla, sahabelik yoluyla eğitim" derler. 00:18:20.560 --> 00:18:26.320 Peygamber Efendimiz'in eğitim metodu 23 senede insanları bu tarzda eğitmek oldu. 00:18:26.360 --> 00:18:29.880 Onun için en bereketli öğretim metodu budur. 00:18:29.960 --> 00:18:34.800 Dini en güzel öğreten metot budur. Kişi görerek öğrenir. 00:18:34.920 --> 00:18:45.800 Evlat, annesinden babasından Müslümanlığı öğrenir. Öğrenci, talebe, hocasının hâlinden hâli alarak öğrenir. 00:18:46.000 --> 00:18:52.360 Onun için, büyüklerimiz Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in 00:18:52.360 --> 00:18:55.360 eğitimdeki bu metodunu uygulayarak gelmiş. 00:18:55.400 --> 00:19:03.240 Tasavvuf dediğimiz şey, Peygamber Efendimiz'in her şeyini uygulamak, her hâlini kendimize hal edinmek, 00:19:03.280 --> 00:19:10.160 her edebini kendimize edep edinmek olduğu için, bu tarzda aynı metodu uygulamışlar. 00:19:10.200 --> 00:19:16.880 Nasıl sahâbe-i kirâm Peygamber Efendimiz'in etrafına toplanmışsa müritler de mürşitlerin etrafında toplanmış. 00:19:16.960 --> 00:19:18.280 Tıpkı aynı hayat... 00:19:18.360 --> 00:19:23.880 aynı Zaten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri hadîs-i şerîflerinde, 00:19:23.920 --> 00:19:34.480 kendisinin vârislerinin, veresetü'l-enbiyânın ilmiyle âmil olan ârifler, alimler olduğunu bildirmiş. 00:19:34.520 --> 00:19:42.280 Demek ki dedelerimizin, mürşitlerimizin, silsile-i tarikatimizdeki büyüklerimizin, 00:19:42.320 --> 00:19:48.000 pirlerimizin metodu, Peygamber Efendimiz'in eğitim metodu olmuş oluyor. 00:19:48.800 --> 00:19:54.960 Etrafına topluyor, etrafındakilerle beraber bulunmak suretiyle İslâm öğretilmiş oluyor. 00:19:55.160 --> 00:20:02.800 Demek ki tasavvufun temelleri Kur'ân-ı Kerîm'den ve hadîs-i şerîflerden, ta oralardan kaynaklanıyormuş. 00:20:02.120 --> 00:20:04.800 Kökler oralardan feyz alıyormuş. 00:20:04.120 --> 00:20:11.440 Ayrıca bir de şu var ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde, 00:20:11.560 --> 00:20:17.000 müslümanın müslümanı candan sevmesi ve kardeş olması tavsiye edilmiştir. 00:20:17.400 --> 00:20:21.640 Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerinde inneme'l-mü'minûne ihvetün, 00:20:21.640 --> 00:20:24.920 "Müslümanlar birbirleriyle ancak kardeştir." diye buyurulmuştur. 00:20:24.960 --> 00:20:28.800 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hadîs-i şerîflerinde, 00:20:28.800 --> 00:20:34.480 birbirleriyle kardeş olanların çok büyük feyizlere nâil olacağını, 00:20:34.520 --> 00:20:38.200 çok büyük sevaplara ereceğini ifade etmiştir. 00:20:38.280 --> 00:20:42.440 Hatta onların mahşer gününün sıkıntılarına da uğramayacağını 00:20:42.520 --> 00:20:46.200 ve Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgeleneceğini bildirmiştir. 00:20:46.200 --> 00:20:51.240 Kardeşimizle Harem-i Şerif'e giderken sıcaktan bahsediyorduk. 00:20:51.320 --> 00:20:54.640 Yakıcı bir sıcak var, 40 küsur derece sıcak. 00:20:54.720 --> 00:20:59.720 Dedim ki; hadîs-i şerîflerde bildiriliyor ki mahşer gününde 00:20:59.720 --> 00:21:07.720 güneş insanın tepesine bir mil kadar yaklaştırılacak. Sıcaklıktan beyni kaynayacak. 00:21:07.760 --> 00:21:12.680 O zaman o kadar fazla sıcak olacak ve insanın bir gölgesi olmayacak. 00:21:12.760 --> 00:21:17.560 Ancak dünyada yapmış olduğu hayır ve hasenâtın ve sadakaların kendisine fayda vereceği, 00:21:17.560 --> 00:21:19.000 gölge edeceği bildiriliyor. 00:21:19.120 --> 00:21:24.800 Bir de asıl güzel olan, asıl rağbet edilecek olan taraf şudur ki; 00:21:24.960 --> 00:21:34.400 Allah'ın birbirini Allah rızası için seven kulları Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde nurdan minberlerde oturacaklar. 00:21:34.120 --> 00:21:39.200 Onlar mahzun olmayacaklar, sıkıntı çekmeyecekler, Arş'ın gölgesinde oturdukları için. 00:21:39.280 --> 00:21:43.960 Ve uzun zaman, 50 bin yıl zaman, onlara bir namaz kılımı kadar kolay gelecek. 00:21:44.000 --> 00:21:47.240 Yani Allah onlara o günün sıkıntısını çektirmeyecek. 00:21:47.320 --> 00:21:53.400 İşte tasavvuf büyüklerimiz bu "tarikat" dediğimiz [yolda] bunu sağlamak için bu kardeşliği getirmişler. 00:21:53.000 --> 00:21:56.400 "İhvânımız", yani "kardeşlerimiz" diyoruz. 00:21:56.800 --> 00:22:03.520 Bu kardeşliği candan yapmalıyız ki, candan kardeşlik olmalı ki Allahu Teâlâ hazretlerinin o mükâfatlarına erelim. 00:22:03.560 --> 00:22:11.920 Resûlullah Efendimiz'in o bahsettiği, anlattığı, müjdelediği iltifatlara, ikramlara nâil olalım. 00:22:12.000 --> 00:22:14.800 Onun için birbirimizi candan sevmemiz lazım. 00:22:14.160 --> 00:22:18.920 Onun için birbirimizin yüzüne gülüp arkasından kuyumuzu kazmamız olmaz, tasavvufa aykırıdır. 00:22:19.000 --> 00:22:24.640 Biz derviş olursak birbirimizi candan sevmek zorundayız. Aksi takdirde derviş olamayız. 00:22:24.680 --> 00:22:30.280 Birbirimizin gıyabında başka türlü konuşursak, yüzüne başka türlü bakarsak dervişlik olmaz. 00:22:30.360 --> 00:22:35.280 Birbirimizi sevemezsek dervişlik olmaz. Birbirimize dargın olursak dervişlik olmaz. 00:22:35.280 --> 00:22:36.880 Yani has Müslümanlık olmaz. 00:22:36.960 --> 00:22:40.160 Allahu Teâlâ hazretleri pazartesi perşembe günleri 00:22:40.240 --> 00:22:45.880 bütün müslümanların suçlularından istediği kadarını affediyor. 00:22:45.920 --> 00:22:50.240 Fakat birbirleriyle aralarında kin olan iki kardeşe sıra gelince 00:22:50.280 --> 00:22:54.760 onları affetmeyeceğini Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde bildiriyor. 00:22:54.840 --> 00:23:00.200 Allahu Teâlâ hazretleri dermiş ki; "Bunlar birbirleriyle sulh oluncaya kadar, 00:23:00.240 --> 00:23:05.800 birbirleriyle hallerini düzenleyinceye kadar onları bırakmayın, onlara af yok." 00:23:05.880 --> 00:23:11.400 Her pazartesi perşembe af var ama birbirine kin tutup düşmanlık besleyenlere yok. 00:23:11.520 --> 00:23:18.720 Onun için, şimdi bu akşam inşaallah kardeşlerimizi bir araya getirdik ki, bir musafaha merasimi yapacağız, 00:23:18.760 --> 00:23:22.520 herkes birbirinin elini sıkacak, dargınlar barışacak. 00:23:22.480 --> 00:23:27.480 Öyle hem dervişlik hem dargınlık, hem dervişlik hem kin, adavet olmaz. 00:23:27.600 --> 00:23:33.600 Dervişin içi dışı temizdir, paktır, kalbi sâfîdir. 00:23:33.680 --> 00:23:43.600 Ve Allahu Teâlâ'nın rızasını istediği için dargın olan kardeşlerden hangisi daha önce selam vermeye kalkarsa 00:23:43.880 --> 00:23:49.840 Allah indinde makbul olan o oluyor; dargınlığı ilk önce o izale etmeye girişmiş olduğu için. 00:23:49.920 --> 00:23:58.840 O halde, inşaallah, Allah bizleri o çok feyizli, çok makbul bir ilim olan tasavvufun içinde tahakkuk etmeyi, 00:23:58.920 --> 00:24:05.280 yani tasavvufun derinliğine dalıp hakikatini elde etmeyi nasip etsin. 00:24:05.360 --> 00:24:11.760 Denize dalıp da inciyi mercanı çıkartmadıktan sonra, yarı yoldan döndükten sonra olmaz. 00:24:11.760 --> 00:24:16.960 Madem bu ummana daldık, inşaallah o feyizleri de Rabbimiz elde etmeyi nasip eylesin. 00:24:17.400 --> 00:24:21.800 Bu kadar izahatla yetinerek diğer hadîs-i şerîfe geçelim. 00:24:23.960 --> 00:24:32.520 Men en'ama'llâhu aleyhi ni'meten fe'l-yahmedillâhi, ve men istebtaa'r-rızka fe'l-yestağfirillâhe, 00:24:32.600 --> 00:24:37.400 ve men hazenehû emrun fe'l-yekul: Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. 00:24:37.480 --> 00:24:44.200 Bu hadîs-i şerîfi de Peygamber Efendimiz'den damadı mübarek Hz. Ali Efendimiz, 00:24:44.280 --> 00:24:47.440 kerremallahu veche rivayet eylemiş. 00:24:47.480 --> 00:24:53.400 Peygamber Efendimiz Hz. Ali Efendimiz'in rivayet etiğine göre buyurmuş ki; 00:24:53.120 --> 00:25:02.400 "Kimin üzerine Allah bir nimet bahşetmiş ise, ikram etmiş ise, vermiş ise Allah'a hamd etsin." 00:25:02.480 --> 00:25:09.560 "Kim Allah'ın nimetine erdiyse..." Mesela bir arabamız var, içine girdiğimiz zaman 00:25:09.560 --> 00:25:13.320 mükeyyifini çalıştırıyor, serin bir hava geliyor, 00:25:13.400 --> 00:25:21.240 sanki böyle bir buzlu bardak suyu içmiş gibi insan serinliyor; elhamdülillah. 00:25:21.280 --> 00:25:27.920 Evimiz var; elhamdülillah. Minderlerimiz, halılarımız, başımızı sokacak bir yerimiz var, işyerimiz var. 00:25:28.000 --> 00:25:30.800 Elhamdülillah, bir hanımımız var, yemeklerimizi pişirir. 00:25:30.800 --> 00:25:34.960 Elhamdülillah, çoluk çocuğumuz var, çoluk çocuğumuz olmasa ne sıkıntılar çekerdik, 00:25:35.800 --> 00:25:41.360 doktor doktor dolaşırdık. Elhamdülillah, hastalığımız yok, vücudumuz âfiyette... 00:25:41.360 --> 00:25:47.840 İşte böyle bir nimete sahipse bir insan; "Bir nimete mazhar olan, üzerine Allah'ın ikramı gelmiş olan, 00:25:47.920 --> 00:25:55.800 bir nimete bulaşmış olan kimse Allah'a hamd etsin." Elhamdülillâhi alâ ni'meti'l-İslâm. 00:25:55.800 --> 00:26:01.200 Elhamdülillâhi alâ niameti'z-zâhirati ve'l-bâtina. Elhamdülillâhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. 00:26:01.280 --> 00:26:08.120 Geçmiş olan rızık, yolda takılmış olan rızık takılmasın, takıntıdan kurtulsun, gelsin. 00:26:08.160 --> 00:26:15.400 Onun için, günah işlerse insan, işlenen günahlar rızkının azalmasına, bereketin bitmesine sebep olur. 00:26:15.480 --> 00:26:19.880 Günahlarımıza tevbe edeceğiz. Estağfirullâh el-azîm ve etûbü ileyh. 00:26:19.880 --> 00:26:26.480 Allah'ın rızası olmayan, razı gelmediği her işten, her bir amelden, her türlü günahtan, 00:26:26.480 --> 00:26:32.400 her türlü suçtan, hatadan, kabahatten Allah'a iltica edelim, bizi affeylesin. 00:26:32.000 --> 00:26:36.760 Affını mağfiretini isteriz, istiğfar eyleriz. Onu tavsiye ediyor Peygamber Efendimiz. 00:26:36.800 --> 00:26:43.520 Demek ki tevbe ve istiğfar etmekle rızkın bollaşması arasında bir münasebet var. 00:26:43.560 --> 00:26:49.640 Bunu hatırımızda tutalım. Nimet ile hamd arasında bir münasebet var. Bunu hatırımızda tutalım. 00:26:49.720 --> 00:26:54.280 Bir de, kendisini bir işin mahzun ettiği kişi... 00:26:54.360 --> 00:26:58.480 Men hazenehû emrun fe'l-yekul: Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. 00:26:58.520 --> 00:27:05.480 Böyle mahzun bir iş başına gelmiş de biraz boynu bükük, keyfi kaçmış, kaşları çatık, üzgün... 00:27:05.560 --> 00:27:10.360 O kimse de lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh diyecek. Bu da onun ilacıdır. 00:27:10.440 --> 00:27:15.680 Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh, Arş-ı Âlâ'nın gizli hazinelerinden bir hazinedir. 00:27:15.760 --> 00:27:20.800 İnsanlar tabii bunu bilmiyorlar ama bir hazinedir. 00:27:21.000 --> 00:27:25.800 Onun için, lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm'i çok söylemek lazım. 00:27:25.160 --> 00:27:36.400 Bu, insanın bir üzüntüsünü giderir, bir de kendisine gelmiş olan nimetin devamına sebep olur. 00:27:36.440 --> 00:27:41.760 "Kendisine bir nimet gelmiş olan insan, o nimetin kendisinde kalmasını istiyorsa 00:27:41.840 --> 00:27:48.280 çok lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm desin." diye Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi de var. 00:27:48.320 --> 00:27:55.800 Onun için, bu mübarek sözü de evradımızın, günlük okuyacağımız zikirlerin arasına ekleyelim. 00:27:55.120 --> 00:27:58.680 Günde 20 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm diyelim. 00:27:58.720 --> 00:28:03.600 Çünkü insan hadîs-i şerîfleri okudukça dinlediğini tatbik etmeye azmetmeli. 00:28:03.640 --> 00:28:17.720 Hem tatbik de etmeli ki ecre, sevaba nâil olsun.Men berre valideyni tûbâ lehû ve zâda'llâhu fî umrihî. 00:28:17.800 --> 00:28:21.280 Buhârî'nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf. 00:28:21.360 --> 00:28:26.560 "Kim ana babasına iyi evlatlık yaparsa ne mutlu ona! 00:28:26.640 --> 00:28:30.800 Allah onun ömrünü ziyadeleştirir." diyor Peygamber Efendimiz. 00:28:30.160 --> 00:28:36.800 Onun için annesi babası sağ olan kardeşlerimiz, annesine babasına riayet etsin, hediye alsın, 00:28:36.840 --> 00:28:42.840 tatlı söz söylesin, elini öpsün, ayağını öpsün, hizmetine koşsun... 00:28:42.920 --> 00:28:49.960 Kardeşimize bir âmâ geldi, bir şey söylüyor. Meğer abdest aldırmak istiyormuş. 00:28:50.000 --> 00:29:01.920 Yeri soruyormuş. Götürdü. "Ben kendim alamam." demiş. Aldırdı. Ne güzel! O da bir sürü dua etmiş. 00:29:02.000 --> 00:29:07.600 Zaten bir insan iki gözü görmez olur da sabrederse Allah ona cenneti veriyor. 00:29:07.680 --> 00:29:14.240 Ve cennetin insanının duasını, hatırını da Allah kırmaz. İnşaallah büyük mükâfatlara nâil eyler. 00:29:14.320 --> 00:29:21.720 Bir hadîs-i şerîf daha okuyalım, ondan sonra bugünkü dersimizi tamamlayalım. 00:29:21.800 --> 00:29:28.520 Ayrıca bu anne ve babaya iyiliğin ömrü artırmasından ayrı bir mesele daha var. 00:29:28.560 --> 00:29:33.440 Kim kendi anne babasına hürmet ederse onun evlatları da kendisine hürmet eder. 00:29:33.520 --> 00:29:35.800 Et bul dünyası kaidesinden. 00:29:35.840 --> 00:29:41.800 Kendi evlatlarının kendisine âsi olmamasını isteyen, anne babasına güzel evlatlık yapacak. 00:29:41.120 --> 00:29:42.640 Ona da gayret edelim. 00:29:46.200 --> 00:29:51.960 Min hüsni İslâmî'l-mer'i terkühû mâ lâ ya'nîhi. 00:29:52.400 --> 00:29:56.400 Tirmizî, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki; 00:29:56.480 --> 00:30:07.640 "Kişinin Müslümanlığının güzel olmasının alametlerinden birisi de malayaniyi terk etmesidir." 00:30:07.760 --> 00:30:14.200 Malayani, Arapça'da mürekkep bir kelimedir. Mâ mensûredir, "Şol şey ki" demek. 00:30:14.320 --> 00:30:19.280 Lâ ya'nî, "bir anlam ifade etmeyen" demektir. 00:30:19.480 --> 00:30:26.960 Mâ lâ ya'nî de, "bir anlam ifade etmeyen iş veya söz" demektir. Konuşuyor... 00:30:27.400 --> 00:30:33.200 "Senin bu söylediklerinden ne çıkıyor? Sabahtan beri konuşuyorsun, bir işe yaramadın. 00:30:33.240 --> 00:30:36.000 Biraz sus da tesbih çekelim. Tesbihimizi şaşırttırıyorsun. 00:30:36.800 --> 00:30:39.720 Kur'an okuyacağız, Kur'an okutturmuyorsun." diyor insan bazen. 00:30:39.880 --> 00:30:42.360 Konuşması da havadan sudan böyle şeyler... 00:30:42.400 --> 00:30:46.920 Veyahut bir iş yapıyor, akşama kadar incir çekirdeğini doldurmaz, kıymeti olmuyor. 00:30:47.000 --> 00:30:57.480 Onun için iyi müslüman, malayaniyi terk edecek. Her işe yaramaz sözü, her faydasız işi terk edecek. 00:30:57.480 --> 00:31:02.680 Büyük evliyâullah pirlerimizden, şeyhlerimizden birisi demiş ki; 00:31:02.760 --> 00:31:08.920 "Her nefes insanın elinden kaçan bir hazinedir." Çok güzel bir söz. 00:31:08.920 --> 00:31:17.800 Biz hazineden vazgeçtik; "Her nefes insanın cebinden düşen 10 riyaldir." denilse, 00:31:17.160 --> 00:31:21.320 10 riyalden vazgeçtik, "bir riyal" denilse insanın ödü patlar. 00:31:21.360 --> 00:31:29.200 "Yahu günde şu kadar nefes, şu kadar riyal kaybediyorum ben!" diye gözlerini dört açar, 00:31:29.280 --> 00:31:33.640 bütün dikkatini çeker ve vaktini boş geçirmemeye çalışır. 00:31:33.640 --> 00:31:38.120 Ama bir nefes hazineymiş, ona bile kıymet vermiyor. 00:31:38.200 --> 00:31:42.160 Büyük insanların neden büyük olduğunu o sözlerden anlıyoruz. 00:31:42.160 --> 00:31:52.800 Bir söze bakınca insanın büyüklüğü anlaşılıyor. Nefesine bir hazine kadar değer veriyor. 00:31:52.120 --> 00:31:56.920 Demek ki zamanını ne kadar değerli geçiriyor, ne kadar kıymet veriyor! 00:31:57.800 --> 00:32:02.640 Allahu Teâlâ hazretleri zamanın kıymetini bilen, zamanı en güzel tarzda değerlendiren 00:32:02.680 --> 00:32:10.680 ve şu fâni ömrümüzde Allah'ın rızasını kazanıp huzuruna sevdiği razı olduğu, yüzü ak, 00:32:10.720 --> 00:32:16.440 alnı açık kullar olarak varan, sevdiği kullarla beraber cennetine giren, cemâlini gören, 00:32:16.600 --> 00:32:20.520 selâmün kavlen min rabbin rahîm selâmına, hitabına, 00:32:20.520 --> 00:32:25.000 şerefine mazhar olan bahtiyarlar zümresine cülemizi nâil eylesin. 00:32:25.800 --> 00:32:31.400 Bi-hürmeti esmâihi'l-hüsnâ ve bi-hürmeti habîbihi'l-müctebâ Muhammedini'l-Mustafâ 00:32:31.400 --> 00:32:40.840 ve bi-hürmeti şehri Ramadan ve bi-hürmeti beldeti nebiyyinâ Muhammedini'l-Mustafâ 00:32:40.960 --> 00:32:43.920 ve bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtihâ.