WEBVTT 00:00:02.219 --> 00:00:06.973 Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. 00:00:09.160 --> 00:00:12.789 el-Hamdü li'l-lâhi rabbi'l-âlemîne hamden kesîran 00:00:12.881 --> 00:00:16.985 tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. 00:00:17.266 --> 00:00:21.604 Kemâ yuhibbu ve yerdâ, ve yenbağî li-celâli vechihîl kerim. 00:00:21.810 --> 00:00:28.182 Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne ve senedi'l aşıkîne 00:00:28.200 --> 00:00:39.315 ve şefîi'l-müznibîne Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-ceza 00:00:40.250 --> 00:00:41.772 Emmâ ba'd: 00:00:42.246 --> 00:00:48.773 Şu mübarek cuma akşamında çok sevgili Peygamberimiz, Efendimiz, başımızın tâcı, 00:00:48.773 --> 00:00:54.961 Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadîs-i şerîflerini okumak üzere 00:00:55.773 --> 00:01:01.100 namazımızdan sonra oturmuş, meclis teşkil etmiş bulunuyoruz. 00:01:01.636 --> 00:01:05.290 Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına, izahına geçmeden önce, 00:01:05.849 --> 00:01:12.451 başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz olmak üzere onun âl'inin, ashabının, 00:01:12.526 --> 00:01:17.950 etbâının, ahbabının ruhlarına, sair enbiyâ ve mürselînin ervahına, 00:01:19.810 --> 00:01:28.732 hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri, Peygamber Efendimiz'in hakiki varisleri, meşâyih-i vâsilîn, 00:01:28.810 --> 00:01:35.130 ulemâ-i muhakkikîn, sâdât-ı turuk-u aliyyemizin ruhlarına hediye olsun diye, 00:01:35.794 --> 00:01:42.334 bu beldeleri fethedip bize miras ve emanet bırakmış olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, 00:01:42.334 --> 00:01:49.390 mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye, cümle hayrât u hasenât sahiplerinin, ihvân-ı pîrimizin 00:01:50.600 --> 00:01:55.702 âhirete göçmüş olan sevdiklerimizin, yakınlarımızın ruhlarına hediye olsun, kabirleri pür-nur olsun, 00:01:55.702 --> 00:02:03.204 ruhları rahatlasın, makamları yüce olsun diye ve biz yaşayan mü'minler gafletten kurtulalım, 00:02:03.692 --> 00:02:09.588 Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayalım, Rabbimiz'in rızasını tahsile muvaffak olalım, 00:02:09.854 --> 00:02:14.660 huzûr-u Rabbü'l-izzete sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım diye 00:02:14.213 --> 00:02:17.232 bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, öyle başlayalım. 00:02:31.129 --> 00:02:37.314 An Ali radıyallahu teâlâ anhü: Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: 00:02:37.905 --> 00:02:47.358 el-Muttekûne sâdetün ve'l-fukahâü kâdetün ve'l-cülûsü ileyhi ziyâdetün 00:02:47.945 --> 00:02:54.110 ve âlimün yüntefeu bi-ilmihî efdalü min elfi âbidin. 00:02:57.724 --> 00:03:00.911 Sadaka Resûlullah ve nataka habîbullah. 00:03:01.831 --> 00:03:10.368 Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh ve kerremallahu vecheh, Allah şefaatine nail eylesin, 00:03:11.700 --> 00:03:17.320 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin şu hadîs-i şerîfini bize naklediyor: 00:03:18.540 --> 00:03:33.194 el-Müttekûne sâdatün. "Takvâ ehli muttakî kullar, seyyidlerdir efendilerdir. Asaletli soylu kimselerdir. 00:03:33.920 --> 00:03:45.868 İnsanların yüksek tabakasıdır, soylu tabakasıdır." Ve'l-fukahâü kâdetün. 00:03:46.467 --> 00:04:04.537 Fakihler de komutanlardır. Başbuğlardır." Müttakî kim, fakih kim? İzah edeceğiz. 00:04:06.628 --> 00:04:09.192 Ve'l-cülûsü ileyhim ziyâdetün. 00:04:10.593 --> 00:04:17.445 "Hem muttakî kulların meclislerine gitmek; onlarla oturmak onlarla sohbet etmek, 00:04:17.941 --> 00:04:24.991 onların sohbetlerine iştirak etmek, toplantılarında bulunmak hem de fakihlerin, 00:04:25.939 --> 00:04:32.608 alimlerin sohbetlerine iştirak etmek, meclislerine takılmak, onlarla beraber oturmak; 00:04:33.798 --> 00:04:44.625 insanın şeref bakımından, nur bakımından; 00:04:44.843 --> 00:04:49.285 mertebe, ilim, irfan bakımından artmasına, ziyadeleşmesine vesile olur." 00:04:49.376 --> 00:04:52.799 Bolluktur, yükselmedir. 00:04:53.113 --> 00:05:04.849 Le âlimün yüntefeu bi-ilmihî. "İlminden istifade olunan bir alim" Efdalü. "Daha faziletlidir." 00:05:05.599 --> 00:05:15.217 Min elfi âbidin. "Bin tane âbidden daha faziletlidir, daha üstündür, daha kıymetlidir." 00:05:16.550 --> 00:05:21.113 Hz. Ali Efendimiz rivayet etmiş. Allah şefaatine erdirsin. 00:05:21.459 --> 00:05:38.148 Müttakîler, takvâ ehli insanlar; Allah'tan korkan, günah işlemekten sakınan, çekinen; 00:05:39.684 --> 00:05:45.335 "Rabbimin rızasını kaybetmeyeyim." diye dikkatli olan titiz müslümanlar. 00:05:46.380 --> 00:05:53.497 Günahlardan haramlardan uzak durmakta dikkatli olan; "Aman böyle bir suç işlemeyeyim, 00:05:53.946 --> 00:06:00.306 günaha dalmayayım, bilerek bilmeyerek Rabbimin hoşlanmadığı bir şeyi yapmayayım." diye 00:06:01.160 --> 00:06:09.161 hayatında yaptığı işlere dikkat ede ede, düşüne düşüne yapan, 00:06:09.348 --> 00:06:13.562 "Yaptığım şey Rabbimiz'in rızasına, dinimizin emrine uygun mu? 00:06:14.300 --> 00:06:17.798 Kur'ân-ı Kerîm'in bildirdiği emretti bir şey mi? 00:06:17.905 --> 00:06:23.524 Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde tavsiye ettiği bir şey mi, yoksa yanlış bir şey mi?" diye 00:06:23.654 --> 00:06:27.200 iyice düşünüp taşınıp da ona göre hareket eden insan. 00:06:27.545 --> 00:06:41.940 İşte böyle hareket etmeyi; takvâ ehli olmayı, müttakî olmayı, ittikâ etmeyi, sakınmayı, çekine çekine, 00:06:42.341 --> 00:06:48.369 dikkat ede ede adımını atıp yaşamayı Kur'ân-ı Kerîm bize çok yerde emrediyor. 00:06:49.104 --> 00:06:57.318 Çok âyet-i kerîmelerde emrediyor. Hepimizin bildiği âyetler var: 00:07:00.844 --> 00:07:04.766 Yâ eyyühe'l-lezîne âmenü't-teku'l-lâhe hakka tükâtihî. 00:07:04.976 --> 00:07:11.320 "Ey iman edenler! Allah'tan nasıl takvâ ehli olup korkmak, sakınmak, çekinmek gerekiyorsa 00:07:11.816 --> 00:07:15.938 düşünün taşının öğrenin arayın bulun, öyle korkun Allah'tan! 00:07:16.212 --> 00:07:19.422 Olmanız gerektiği şekilde, korkmanız gerektiği şekilde, 00:07:19.855 --> 00:07:24.189 müttakî olmak nasıl olacaksa, o tarzda takvâ ehli olun. 00:07:24.351 --> 00:07:27.929 Ne yapıp yapıp, bütün gayretinizi sarf edip bunu öğrenin." 00:07:29.353 --> 00:07:31.838 Ve lâ temûtünne illâ ve entüm müslimûn. 00:07:31.921 --> 00:07:39.757 "Aman ha! Müslümanlar olarak kendini Rabbinin iradesine teslim etmiş, Allah'ın emrine boyun vermiş, 00:07:40.237 --> 00:07:48.829 teslim olmuş, razı olmuş, her işini Allah rızası için yapacak insan haline sahip olun 00:07:48.829 --> 00:07:57.870 ve bu halden başka bir şekilde ölmeyin. Bu sıfata sahipken ölün." Bir âyet-i kerîme bu. 00:07:57.464 --> 00:08:00.773 Yine bildiğiniz; sabah namazlarında, hoca efendilerimizin 00:08:00.773 --> 00:08:04.707 mihrapta namazı eda ettikten sonra okudukları aşırda: 00:08:06.502 --> 00:08:08.680 Yâ eyyühe'l-lezîne âmenüt-teku'l-lâh. 00:08:09.636 --> 00:08:14.319 "Ey iman edenler! Takvâ ehli olun, Allah'tan korkun sakının." 00:08:14.886 --> 00:08:17.199 Ve'l-tenzur nefsün mâ kaddemet ligad. 00:08:17.647 --> 00:08:23.736 "İnsan, kişi yarın rûz-i mahşer için, Rabbinin huzuruna varacağı gün için burada 00:08:23.736 --> 00:08:26.826 ne hazırlayıp o tarafa ne gönderdiğine dikkat etsin." 00:08:27.433 --> 00:08:31.374 Ve't-tekullâh. "Allah'tan tekrar tekrar korkun, sakının." 00:08:31.664 --> 00:08:33.865 İnna'l-lâhe habîrun bîmâ ta'melûn. 00:08:34.274 --> 00:08:39.290 "Allahu Teâlâ hazretleri, sizin işlediğiniz amellerden hakkıyla haberdardır." 00:08:39.295 --> 00:08:44.627 "Görüyor, biliyor ve kaydediyor. Hepsi melekler tarafından kayda geçiyor. 00:08:44.627 --> 00:08:47.373 Onun için ayağınızı denk alın, korkun." demek istiyor. 00:08:48.300 --> 00:08:49.355 Pek çok âyet-i kerîme var. 00:08:53.110 --> 00:09:04.542 Eğer biz mü'min kulsak, eğer âhireti kazanmak istiyorsak, eğer cehenneme düşmemeyi istiyorsak, 00:09:05.157 --> 00:09:10.296 eğer âhirette cennete girmekten mahrum kalmamayı istiyorsak, 00:09:10.839 --> 00:09:14.479 eğer sevdiklerimizle cennette kavuşmayı buluşmayı istiyorsak, 00:09:14.785 --> 00:09:18.764 Resûlullah'ın meclisine ermeyi istiyorsak takvâyı öğrenmeliyiz. 00:09:19.220 --> 00:09:27.576 Takvâ nedir? İncelikleri nedir? Takvâ ehli bir insan nasıl davranır? Hareketleri nasıl olmalıdır? 00:09:27.977 --> 00:09:29.823 Öğrenmemiz gereken birinci şey bu. 00:09:29.891 --> 00:09:38.358 Mühendislik değil, tıp değil, ziraat değil, memurluk değil, esnaflık değil, ticaret değil, 00:09:38.957 --> 00:09:46.647 yabancı dil değil; ilk öğrenmemiz gereken takvâ! Takvâ neyse onu öğrenelim. 00:09:46.818 --> 00:09:53.148 Nasıl bir şeydir? Yenilir mi içilir mi? Kiloyla mı satılır? Paket halinde mi satılır? 00:09:53.866 --> 00:10:01.974 Hap olarak mı yutulur? Nasıl bir şeydir bu? Çarşıdan mı alınır? Mendile konulur mu? Neyin nesidir? 00:10:01.974 --> 00:10:04.224 Öğreneceğiz. Herkes bilecek. 00:10:04.831 --> 00:10:10.949 Hz. Ömer bile merak etmiş de Übey b. Ka'b radıyallahu anhumâ ona 00:10:10.949 --> 00:10:15.930 "Takvâ nedir?" diye soruyor. Onun için sizler de mutlaka takvâyı öğrenin. 00:10:16.315 --> 00:10:22.268 "Nasıl öğrenirim diye sorarsanız, benden vebal gitsin." diye, 00:10:22.574 --> 00:10:28.571 kitaplarımızın arasında takvâya dair bir kitabı da bastırttım. 00:10:29.329 --> 00:10:32.699 Erzurum'da bir kardeşimiz doktora tezi olarak hazırlamış. 00:10:32.988 --> 00:10:37.659 Bir doktora tezi yapmak üç dört sene çalışmadan sonra oluyor. 00:10:37.782 --> 00:10:41.906 Binaenaleyh "ciddi bir çalışmadır" diye, o kardeşimizin 00:10:42.116 --> 00:10:44.977 Takvâ isimli kitabını bastırdım; herkes öğrensin. 00:10:45.759 --> 00:10:47.311 Başka nerede bulabilirsiniz? 00:10:47.490 --> 00:10:49.522 İmam Gazzâlî'nin İhyâ'sında bulursunuz. 00:10:50.100 --> 00:10:54.545 İmam Gazzâlî'nin İhyâ'sını açın, oradan takvâyı okuyun, öğrenin. 00:10:54.795 --> 00:10:56.149 Başka nerede bulursunuz? 00:10:56.407 --> 00:11:01.418 Tasavvufî Ahlâk kitabında bulursunuz, tasavvuf kitaplarında bulursunuz. 00:11:01.470 --> 00:11:08.365 Çünkü zaten ilm-i tasavvuf dediğimiz ilim takvâyı öğrenme ilmidir, takvâyı edinme ilmidir, 00:11:08.599 --> 00:11:14.497 müttakî olma ilmidir; müttakî olarak yaşamak, takvâ ehli olarak yaşamak ilmidir. 00:11:14.667 --> 00:11:16.876 Zaten tasavvuf yoluna "takvâ yolu" derler. 00:11:18.586 --> 00:11:25.288 Onun için büyük alimlerin yazdığı o kitaplara bakarsanız teferruatını öğrenirsiniz. 00:11:25.288 --> 00:11:32.478 Kısaca söylemek gerekirse cenneti elden kaçırmamak için, ayağı kayıp cehenneme düşüp de 00:11:32.478 --> 00:11:39.405 çatır çatır yanmamak için, yarın rûz-i mahşerde Allah'ın azarlamasına uğramamak için, 00:11:40.920 --> 00:11:44.760 iltifatına mazhar olmak için, "Gel kulum! Ben seni sevdim, gir cennetime!" diye 00:11:45.420 --> 00:11:50.470 cennete davet olunmak için takvâyı öğreneceksiniz. Her yaptığınız işe dikkat edeceksiniz. 00:11:50.821 --> 00:11:57.440 Bir kimse hakikaten mü'min bir insansa Allah onun kalbine bir duygu verir; 00:11:57.778 --> 00:12:03.110 yaptığı şeyin doğru mu yanlış mı olduğunu sezdirir. Onun için Peygamber Efendimiz; 00:12:04.106 --> 00:12:07.737 İstefti kalbeke ve in eftâke'l-meftûn. 00:12:08.990 --> 00:12:13.722 "Müftüler sana bir konuda müsaade etseler, fetva verseler bile sen kalbine 00:12:13.722 --> 00:12:17.940 bir danış bakalım, gönlüne bir müracaat et!" İçin kabul ediyor mu etmiyor mu? 00:12:17.940 --> 00:12:23.479 Razı mı değil mi? Müftülerin söylediği kaçamak noktası mı? Hangi yolu söylediler? 00:12:23.479 --> 00:12:27.185 Sen yine bir kalbine danış bakalım. "Kalbim, sen ne diyorsun bu işe?" 00:12:27.514 --> 00:12:35.349 "Pek içime yatmadı, burada biraz hile var, bir tehlikeli durum var." Ha o zaman onu yapma! 00:12:35.647 --> 00:12:37.890 Peygamber Efendimiz; "Kalbinden fetva iste." diyor 00:12:37.890 --> 00:12:47.369 Demek ki Allah insana böyle bir temiz kabiliyeti verebilir. İyi niyetli olursa, o duyguya sahip olursa; 00:12:47.476 --> 00:12:53.829 "Yâ Rabbi! Ben çok kusurluyum, çok eksikliyim, hatam çok, pür-hatayım, pür-günahım, biliyorum. 00:12:53.920 --> 00:13:00.960 Boynum bükük, gözüm yaşlı, sana layık ibadet yapamadım, kulluğunu güzel yapamadım, 00:13:00.960 --> 00:13:07.831 çok mahcubum yâ Rabbi! Mahcubum, günahkârım ama günahtan kurtulmak istiyorum. 00:13:08.676 --> 00:13:12.372 Bana yardım et yâ Rabbi! Beni günahlardan kurtar yâ Rabbi! 00:13:12.923 --> 00:13:18.886 Nefsimi yendir yâ Rabbi! Güç kuvvet ver. Bana doğru olan şeyi ilham et yâ Rabbi! 00:13:19.490 --> 00:13:25.230 Göster yâ Rabbi! Rüyamda göster, bir yerden duyur, kulağıma getir. 00:13:25.384 --> 00:13:29.170 Doğru olan şeyi bileyim, doğru olanı yapayım, eğri olanı yapmayayım." diye dua eder, 00:13:29.436 --> 00:13:37.470 içinde böyle bir duygu taşırsa Allah ona yardım eder, yardım ediyor; yardım ettiğine ben şahidim. 00:13:37.649 --> 00:13:42.793 Belki sizler de kendi hayatınızda buna şahitsinizdir. 00:13:43.257 --> 00:13:53.200 Hayatı İslâmca yaşama yolunun en önemli meselesi; takvâyı öğrenmek ve hayatınızda uygulamak olacak. 00:13:52.620 --> 00:13:57.940 İnsanların birbirleri üzerine herhangi bir üstünlüğü yoktur. Falanca zengin. 00:13:58.119 --> 00:14:01.957 Başına çalınsın parası pulu. Falanca mevki sahibi. 00:14:02.326 --> 00:14:09.180 Mevki sahibiyse "Mevkiinin gereğini yaptı mı yapmadı mı?" diye Allah hesabını soracak; 00:14:09.180 --> 00:14:11.136 onun derdi benden daha büyük. 00:14:11.355 --> 00:14:17.961 Hiç olmazsa ben kendi başıma yalnızca kendi evimi düşünüyorum, onun derdi çok daha büyük, o ağlasın. 00:14:19.132 --> 00:14:22.610 Mevki önemli değil, makam önemli değil, para önemli değil! 00:14:22.908 --> 00:14:32.315 Önemli olan insanın takvâ sahibi olması; asalet orada. Bir insan takvâ sahibi ise asil insan o. 00:14:32.779 --> 00:14:35.590 Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyuruyor: 00:14:35.114 --> 00:14:42.383 İnne ekremeküm inde'l-lâhi etkâküm. "Allah yanında sizin en kıymetliniz, en soylunuz, 00:14:42.514 --> 00:14:46.583 en asiliniz, en itibarlınız takvâsı en çok olandır." 00:14:47.800 --> 00:14:51.768 İsterse çoban olsun. Var; çoban olup da evliyâ olanlar var. 00:14:52.264 --> 00:14:54.419 Dağda çobanlık yaparmış ama evliyâ. 00:14:55.260 --> 00:15:00.139 İsterse köylü ister çiftçi olsun, isterse Yunus Emre gibi oduncu olsun. 00:15:00.468 --> 00:15:10.368 İsterse demirci olsun, isterse ayakkabıcı olsun, eskici tamirci olsun. Olabilir. 00:15:10.523 --> 00:15:13.909 Var; böyle olduğu halde evliyâdan olanlar var. 00:15:14.437 --> 00:15:23.307 Kıymeti nereden geliyor? Parası yok, basit bir kulübede yaşıyor, mesleği itibarlı değil, kıymeti nerede? 00:15:23.501 --> 00:15:29.320 Takvâsında. Allah indinde bir insanın kıymetinin ölçüsü takvâsı nispetindedir. 00:15:29.320 --> 00:15:35.255 Onun için takvâyı öğrenelim. Takvâyı öğrenin, takvâyı araştırın, takvâyı inceleyin. 00:15:35.656 --> 00:15:37.171 Takvâlı mısınız değil misiniz? 00:15:37.266 --> 00:15:38.869 Kendi kendinizi kontrol edin. 00:15:39.800 --> 00:15:46.331 Yaptığınız hareketlerin takvâya uygun olup olmadığının bir muhasebesini yapın. 00:15:46.747 --> 00:15:50.294 Takvâ ehli insanlar kimlerse onların hayatlarını okuyun. 00:15:50.981 --> 00:15:54.469 Takvâ ehli insanlar nasıl yaşamış? En iyi çare bunu öğrenmek! 00:15:55.450 --> 00:15:59.564 Takvâ ehli insanların şâhı, serveri Peygamber Efendimiz. 00:16:00.679 --> 00:16:03.670 İlk önce onun hayatını bir okuyun bakalım, nasıl yaşamış? 00:16:03.253 --> 00:16:05.522 Sizin gibi mi yaşamış, bizim gibi mi yaşamış? 00:16:05.605 --> 00:16:12.732 Zenginler gibi mi yaşamış, beyler gibi mi yaşamış? Görün bakalım! 00:16:13.641 --> 00:16:16.546 Peygamber Efendimiz'in büyüklüğünden şekkimiz şüphemiz var mı? 00:16:16.796 --> 00:16:19.889 Yok. Bizim numunemiz önderimiz o. 00:16:20.393 --> 00:16:24.860 Ondan sonra sahabe-i kirâmın hayatını bir okuyun bakalım. 00:16:24.370 --> 00:16:28.768 Sahabe-i kirâmın hayatını okuyun da kaç paralık müslüman olduğumuz ortaya çıksın. 00:16:30.958 --> 00:16:35.220 Birisi deveden çuvalla yük indirmiş. 00:16:35.613 --> 00:16:45.705 Zengin adam; etrafına bakmış, taşıtacak bir hamal aramış. Bakmış, orada hırpani, mütevazı bir zât var. 00:16:45.908 --> 00:16:51.183 "Gel buraya. Al şu çuvalı sırtına" demiş. O da almış. 00:16:51.719 --> 00:16:56.742 Neden böyle dik konuşabiliyor? Parası var da ondan. Parası var, adam ağa. 00:16:57.325 --> 00:17:02.450 "Paran kadar konuş" diyecek; "10 dinar az gelir." derse, 15 dinar verecek, 00:17:02.676 --> 00:17:06.300 20 dinar verecek, atacak önüne; "Çok konuşma, al parayı." diyecek. 00:17:09.247 --> 00:17:14.574 Adam önden gidiyor; ötekisi çuval sırtında sıcakta ter dökerek arkadan geliyor. 00:17:15.188 --> 00:17:21.352 Fakat, yolun iki tarafından, gözleri fal taşı gibi açılmış, millet bunlara bakıyor. 00:17:23.197 --> 00:17:31.316 Ne var, ne acayiplik var bunda? Bir zengin bir fukarâya bir çuval taşıttırıyor, ne var şaşıracak? 00:17:31.891 --> 00:17:34.923 Herkes selam veriyor; es-Selamü aleyküm yâ emîre'l-mü'minîn! 00:17:35.860 --> 00:17:39.929 "Ve aleyküm selam" diyor, sırtında taşımaya devam ediyor. 00:17:40.179 --> 00:17:44.745 Oranın valisiymiş, sahabeden bir zât. 00:17:44.971 --> 00:17:49.699 Peygamber Efendimiz'in mektebinden dersi almış, mütevazı. 00:17:49.933 --> 00:17:57.673 Üniforması yok, makam arabası yok, etrafında korumaları yok. 00:17:57.994 --> 00:18:04.303 Kenarda onu görünce fukarâdan bir kimse sandı, "çuvalı yüklen" dedi ama oranın valisiymiş. 00:18:05.116 --> 00:18:09.671 Valilik konağında oturmuyor, üstüne başına dikkat etmiyor, Allah'ın sevmesine dikkat ediyor. 00:18:10.240 --> 00:18:11.153 İtiraz da etmemiş; 00:18:11.459 --> 00:18:14.779 "Sen kendine bir hamal bul be! Ben buranın valisiyim." dememiş. 00:18:15.530 --> 00:18:21.562 "Gel" deyince geliyor, "yüklen" deyince yükleniyor. Zengin mahcup olmuş, yüzü kızarmış; 00:18:21.788 --> 00:18:26.405 "Aman efendim, özür dilerim. Sizin vali olduğunuzu bilemedim, lütfen bırakın çuvalı." 00:18:26.599 --> 00:18:32.316 "Hayır! Nereye kadar gideceksen söyle, oraya kadar götüreyim." demiş 00:18:32.316 --> 00:18:34.682 ve oraya kadar götürmüş, çuvalı bırakmış. 00:18:36.591 --> 00:18:41.360 Bu insanları bir okusak anlarız. Bizim kafalarımızın çok değişmesi lazım. 00:18:41.683 --> 00:18:43.319 Biz Müslümanlığı biliyor muyuz? 00:18:43.482 --> 00:18:49.790 Bu zamanın Müslümanlığını bildiğini iddia eden insanları Müslümanlığı biliyor mu, bilmiyor mu? 00:18:49.702 --> 00:18:51.744 Peygamber Efendimiz'e müracaat etsinler, 00:18:52.581 --> 00:18:56.330 hadîs-i şerîfleri okusunlar, sahabe-i kirâmın hayatını okusunlar. 00:18:56.881 --> 00:19:03.184 Görsünler, onlar nasıl ticaret yapmışlar, nasıl valilik yapmışlar, nasıl komutanlık yapmışlar, 00:19:03.370 --> 00:19:08.773 nasıl hayat geçirmişler? En iyi çare bu. 00:19:09.790 --> 00:19:14.297 Allah bize sevdiği yolları göstersin, bizi sevdiği, müttakî kullardan eylesin. 00:19:14.436 --> 00:19:16.354 Allah, müttakî kulları seviyor. 00:19:17.334 --> 00:19:23.538 Müttakî kullara keramet ihsan ediyor, hüsn-ü hâtime nasip ediyor. 00:19:23.876 --> 00:19:29.437 Allahu Teâlâ hazretleri; "Ben bu cenneti müttakî kullarım için hazırladım, 00:19:30.250 --> 00:19:42.653 sizler için değil." buyuruyor. Uiddet li'l-muttekîn. Cennet müttakî kullar için hazırlanmıştır." 00:19:43.395 --> 00:19:47.989 İnna'l-lâhe yuhibbü'l-müttakîn "Allah müttakî kullarını sever." 00:19:48.462 --> 00:19:52.622 Ve men yettekı'l-lâhe yec'al lehû mahrecen ve yerzukhü min haysü lâ yahtesib. 00:19:52.769 --> 00:19:57.218 "Sıkıntılardın kurtarır, ummadığı yerden rızıklandırır, gökten rızık indirir." 00:19:57.881 --> 00:20:00.149 "Hocam! Öyle şey olur mu?" Bal gibi olur. 00:20:01.280 --> 00:20:09.253 Deniz kenarında dururken balık kucağına zıplar. Kuş gelir yanına konar. Allah her şeye kâdir! 00:20:09.487 --> 00:20:13.460 Allahu Teâlâ hazretleri sevdiği kulu beslemekten aciz mi? 00:20:13.193 --> 00:20:15.602 Taltif etmekten, gönlünü hoş etmekten aciz mi? 00:20:16.350 --> 00:20:18.854 Bütün mesele Allah'ın sevgili kulu olmak, gerisi laf! 00:20:19.318 --> 00:20:24.320 Allah sevmedikten sonra istersen Mısır'a sultan ol, istersen İran'a şah ol. 00:20:24.235 --> 00:20:27.706 Şahların durumunu gördün. Ne istersen ol! 00:20:28.543 --> 00:20:31.187 Aziz kardeşlerim! Onun için takvâyı öğrenelim. 00:20:31.187 --> 00:20:35.800 Allah bize takvâyı nasip etsin, müttakî kul olmayı nasip etsin. 00:20:35.298 --> 00:20:42.424 Peygamber Efendimiz sonra; Le-fukahâü kâdetün. "Fakihler komutanlardır." diyor. 00:20:42.626 --> 00:20:45.756 Kâde, kâid kelimesinin çoğuludur. 00:20:45.983 --> 00:20:55.773 Kâid de "bir topluluğu sevk ve idare eden, başında yürüyen, onları götüren komutan" demek. 00:20:56.356 --> 00:21:00.215 "Fakihler komutandır." diyor Peygamber Efendimiz. Neden? 00:21:00.648 --> 00:21:04.552 Çünkü bütün insanların kulluk görevi, Allah'a itaat etmektir. 00:21:05.262 --> 00:21:13.109 Allah'ın emirlerini bilen insan onlara yol gösterir, onları hayra sevk eder ve yapacakları işleri 00:21:13.109 --> 00:21:19.674 Allah'ın rızasına göre yaptırır. Onun için "Halkın asıl komutanları alimlerdir." 00:21:20.202 --> 00:21:21.166 Fakih ne demek? 00:21:21.352 --> 00:21:31.798 "Fıkıh sahibi" demek. Sezgisi var, anlayışı var, bön değil, kalın kafalı değil; ârif. 00:21:31.953 --> 00:21:40.679 Fakihin alimden farkı nedir? Fekaheti var, seziş kabiliyeti var. Allah anlayış vermiş. 00:21:40.961 --> 00:21:45.640 Peygamber Efendimiz; "Allah bir insanı sevdi mi onu dinde fakih kılar." buyuruyor. 00:21:46.470 --> 00:21:51.298 Allah bir insanın hayrını murad etti mi ona dininde anlayışlı, 00:21:51.298 --> 00:21:55.834 sezgili, kavrayışlı bir zekâ verir, anlayış verir. 00:21:56.258 --> 00:22:01.174 Herkesin yapmadığı güzel şeyi sezebilir, herkesin atladığı noktada atlamaz. 00:22:01.512 --> 00:22:04.674 Gerçekleri görebilir, ince gerçekleri sezebilir. 00:22:04.924 --> 00:22:14.713 Bunun için fakih demek; "sezgisi kuvvetli, anlayışı güzel, zevki var, bilimsel anlayışı var, 00:22:14.792 --> 00:22:21.470 kalbinde sağlam bir terazi var." demektir. Herkes kaşık yontar ama sapını ortaya getiremez. 00:22:21.765 --> 00:22:28.815 Herkes dokuma yapar ama "Hasır dokumacısını getirip de ipek tezgâhının başına oturtmazlar." 00:22:28.815 --> 00:22:34.433 Şeyh Sâdî böyle diyor. Hasır dokumak başka, ipekli kumaş dokumak başka. 00:22:34.564 --> 00:22:39.686 Lahor şalını dokumak başka hasır dokumak başka. 00:22:39.904 --> 00:22:47.183 Birisi kaba iş, birisi ince iş. Onun için alimler önderlerdir. 00:22:47.346 --> 00:22:52.219 Burada iki türlü şey var: Alimler halka yön verecekler; 00:22:52.453 --> 00:22:55.862 "Gerçek şudur, şunu yapın. Şurası yanlıştır, şuraya gitmeyin. 00:22:56.720 --> 00:22:59.778 Burası doğrudur, buraya gidin." diyecekler, görevlerini yapacaklar. 00:22:59.778 --> 00:23:04.220 "Yöneticilik ve sevk edicilik görevini güzel yapacaklar." demektir. 00:23:04.533 --> 00:23:08.504 İkincisi de; halka, "Siz de onların sözünü dinleyin." demektir. 00:23:08.504 --> 00:23:11.650 Çünkü onlar, Allah'ın rızasının yolunu gösteriyorlar. 00:23:12.741 --> 00:23:14.618 Ve cülûsü ileyhim ziyâdetün. 00:23:14.812 --> 00:23:23.640 "Böyle fakihlerin, müttakîlerin meclislerinde oturmak insanı birçok bakımdan zenginleştirir." 00:23:23.560 --> 00:23:30.900 Birçok şeyini arttırır, ziyadeleştirir. Bir kere takvâsını arttırır. 00:23:30.348 --> 00:23:36.441 Adamın oturuşundan, yüzünün nurundan, davranışından, sözünden hisse alırsın; 00:23:36.691 --> 00:23:42.365 meclisinde gözün yaşarır, dayanamazsın. İlmin artar, imanın artar. 00:23:43.154 --> 00:23:44.847 Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: 00:23:44.847 --> 00:23:50.334 "Allah'ın sevgili kulları; görüldüğü zaman Allah anılan, Allah hatırlanılan kimselerdir." 00:23:50.719 --> 00:23:56.290 Sen onu görürsün, görür görmez aklına Allah gelir; günahların aklına gelir, âhiret aklına gelir; 00:23:56.524 --> 00:24:04.620 içine, günahlarına pişmanlık doğar, sevapları işleme aşkı doğar. Nurun artar, kalbinin pası gider. 00:24:05.260 --> 00:24:10.895 Konuştuğu zaman bir şeyler öğrenirsin, ilmin irfanın ziyadeleşir, sevabın ziyadeleşir. 00:24:11.105 --> 00:24:18.700 İslâm'a bağlılığın, imanın güçlenir kuvvetlenir. İşte bak; insanın her şeyi artıyor. 00:24:18.340 --> 00:24:24.710 Onun için insan konuşacaksa, gitsin takvâ ehli insanlarla konuşsun. 00:24:24.504 --> 00:24:30.490 Hal ehli insanlarla görüşsün; alim, fazıl, kâmil insanlarla görüşsün. 00:24:30.732 --> 00:24:36.684 Cahille konuşursan cehaletin karalığı sana da çöker, bulaşır. 00:24:37.973 --> 00:24:43.297 Demirci dükkânına girenin beyaz elbiseleri mutlaka kirlenir, islenir 00:24:44.110 --> 00:24:52.553 ve bazen ocaktan kıvılcım bir zıplar, yapışır, atıncaya kadar bakarsın orayı yakmış. 00:24:52.938 --> 00:24:59.578 Ya yanar ya kirlenir ya paslanır ya islenir ya siyahlanır 00:24:59.851 --> 00:25:03.642 ya da o demirci dükkânın kokusundan insanın ciğeri dolar. 00:25:04.987 --> 00:25:08.910 Peki alimin meclisini neye benzetiyorlar? 00:25:09.247 --> 00:25:17.363 Alimin meclisini de esans dükkânına, attar dükkânına, ıtır satan dükkâna benzetiyorlar. 00:25:17.574 --> 00:25:25.529 Diyelim ki Harem-i Şerîf'in karşısında, en kıymetli güzel kokuları satan tertemiz ışıl ışıl bir dükkân. 00:25:25.529 --> 00:25:28.910 Giriyorsunuz; "Şu kaça, bu kaça?" diye soruyorsunuz. 00:25:28.484 --> 00:25:32.102 Dışarı çıktığınız zaman kokusu üstünüze siner. 00:25:32.527 --> 00:25:36.155 Yanınızda duran insan; "Yahu sende bir güzel koku var." der. 00:25:36.389 --> 00:25:42.895 Çünkü güzel kokunun yanına gittin, Onun tesiri insana gelir. 00:25:43.256 --> 00:25:50.300 Şeyh Sâdî, Gülistan isimli kitabında Sembolik hikâyelerle çok güzel şeyler anlatır. 00:25:51.718 --> 00:25:53.341 Bir hikâyesinde şöyle diyor: 00:25:55.202 --> 00:26:01.925 Gülî hoşbûy der hammâm rûzî resîd ez dest-i mahdûmî be destem…. 00:26:02.302 --> 00:26:07.933 "Bir gün hamamda yıkanıyordum, sevdiğim bir arkadaşım tarafından bana hoş kokulu bir kil verildi." 00:26:07.933 --> 00:26:09.498 Eskiden kille yıkanırlarmış. 00:26:09.498 --> 00:26:18.310 Sabun yerine "hamamcı kili" denilen kil, bir çeşit sabun, hoş kokulu özel bir toprak. 00:26:18.584 --> 00:26:21.673 Köpürüyor, yağları eritiyor ve insan temizleniyor. 00:26:21.656 --> 00:26:27.264 "Bu toprağa; ‘Sen misk misin, amber misin, nesin?' dedim." Mübarek toprağa söylüyor. 00:26:28.260 --> 00:26:36.263 "Ben şu güzel kokundan mest oldum." 00:26:36.658 --> 00:26:42.453 Toprakla konuşulur mu? Toprak cevap verir mi? Sembolik hikâye anlatıyor ama bir şey anlatmak için. 00:26:43.878 --> 00:26:55.356 "Cevap olarak; ‘Hayır, ben ne amberim ne miskim, ben senin bildiğin toprak idim.' dedi." 00:26:55.447 --> 00:27:10.805 "Ama gül ile bir müddet beraber oldum, Gülün yanında durdum." 00:27:11.158 --> 00:27:20.853 "Beraber oturduğum zâtın kemali bana tesir etti de ondan güzel kokuya büründüm." diyor. 00:27:21.810 --> 00:27:28.183 İşte insan da buna benzer. Toprak da olsa gül kokularının yanına gidince "gül kokulu toprak" olur. 00:27:29.120 --> 00:27:34.236 Kötülerin yanına gittiği zaman da bulaşır, kirlenir, kararır, sararır, solar. 00:27:34.336 --> 00:27:42.534 Dünyada da âhirette de yanar. Onun için Allah bizi iyilerden ayırmasın, iyilerle beraber haşreylesin. 00:27:44.186 --> 00:27:51.487 "İlminden faydalanılan bir alim, 00:27:52.390 --> 00:27:56.529 kendi kendine bir kenarda ibadet eden bin tane âbidden daha kıymetlidir." 00:27:56.529 --> 00:28:01.971 Bin tanesini bir kefeye koy, bir tane alim ondan daha fazla eder. Neden? 00:28:02.276 --> 00:28:04.186 Çünkü başkalarına ilim öğretiyor. 00:28:04.706 --> 00:28:09.282 Ötekisi kendi başına ibadet ediyor, namaz kılıyor, sevap kazanıyor; o da güzel. 00:28:09.413 --> 00:28:13.495 İbadet etmek sevap, namaz sevap, Kur'an sevap, zikir sevap, 00:28:13.604 --> 00:28:21.295 hepsi sevap ama en üstün faaliyet insanlara hayrı öğretmek. Bundan daha üstün bir mertebe yok. 00:28:22.863 --> 00:28:27.835 Cihadın da üstünde, her faaliyetin de üstünde olan faaliyet; 00:28:27.914 --> 00:28:36.654 en kıymetli, en asil, en sevaplı, en ecirli faaliyet insanlara hayrı, ilmi, irfanı öğretmektir. 00:28:37.310 --> 00:28:39.787 Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyuruyor: 00:28:44.958 --> 00:28:55.471 Ve men ahsenü kavlen mimmen deâ ile'l-lâhi ve amile sâlihan ve kâle innenî mine'l-müslimîn. 00:28:57.152 --> 00:29:03.530 Ve men ahsenü kavlen. "Sözce ondan daha kıymetli kim vardır?" 00:29:04.320 --> 00:29:06.539 Mimmen deâ ile'l-lâhi. 00:29:06.741 --> 00:29:13.187 "Allah'a çağıran bir insandan sözü daha kıymetli, kendisi daha kıymetli kim olabilir?" 00:29:17.330 --> 00:29:28.784 Demek ki bu istifham şeklinde sorulmuş. "Olamaz" mânasına. Buna istifhâm-ı inkârî derler. 00:29:29.890 --> 00:29:34.716 En kıymetli faaliyet insanlara hakkı hayrı öğretmektir. 00:29:34.910 --> 00:29:42.715 Hakkı hayrı öğreten kimseye melekler kanatlarını gererler; gök ehli, yer ehli dua ederler. 00:29:42.989 --> 00:29:45.682 İnsanın kendi başına ibadet etmesi iyidir. 00:29:45.963 --> 00:29:51.480 İlim öğrenmenin de öğretmenin de çağları, zamanları vardır. 00:29:51.849 --> 00:30:02.442 Bir beldede ilim az ise, soru soran insanlar çok ise, ilme ihtiyaç fazla ise o zaman ilme çalışacak. 00:30:03.272 --> 00:30:06.610 İlmi neşretmeye, öğretmeye çalışacak. 00:30:07.200 --> 00:30:12.814 Herkes biliyorsa, herkes dini öğrenmişse, herkes alim ise, 00:30:12.814 --> 00:30:20.369 o zaman kenarda köşede camide hanede ibadetle meşgul olsun. Yerine göre. 00:30:18.800 --> 00:30:26.313 Onun yerini kim tayin eder? Fakih tayin eder, dinde sezgisi kuvvetli olan insan tayin eder. 00:30:26.353 --> 00:30:27.928 Hz.Ali Efendimiz'den rivayet edilmiş: 00:30:28.151 --> 00:30:36.116 el-Müttekûne sâdetün ve'l-fukahâü kâdetün ve'l-cülûsü ileyhim ziyâdetün 00:30:36.438 --> 00:30:41.390 ve âlimün yüntefeu bi-ilmihî efdal min elfi âbidin. 00:30:40.394 --> 00:30:47.992 Bir hadîs-i şerîf daha var; ben onun arkasına bakmışım, onun için râvîyi yanlış söylemişim, 00:30:48.310 --> 00:30:53.325 onu da okuyayım, birbirine karışmasın çünkü hadîs-i şerîftir, her kelimesinin önemi vardır. 00:30:53.519 --> 00:30:58.765 Bunların her birisi incidir, mercandır, yakuttur, zebercettir, zümrüttür. 00:30:59.539 --> 00:31:04.790 Nasıl söylenirse hepsini öylece ezberlemek, öyle anlamak lazım. 00:31:04.401 --> 00:31:09.787 An Âişete radıyallâhu teâlâ anhâ, ani'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: 00:31:10.156 --> 00:31:19.529 el-Müttekûne sâdetün ve'l-ulemâü ve'l-fukahâü kâdetün ühıze aleyhim 00:31:19.529 --> 00:31:26.701 edâün mevâsîki'l-ilmi ve'l-cülûsü ileyhim bereketün ve'n-nazari ileyhim nûr. 00:31:27.578 --> 00:31:30.851 Bu okuduğum hadîs-i şerîf, Hz. Âişe anamızdan. 00:31:31.331 --> 00:31:38.553 Ebû Bekr-i Sıddîk'ın kızı Hz. Âişe-i Sıddîka validemizden rivayet edilmiş. 00:31:38.850 --> 00:31:42.249 O; kadınların örnek olanıydı, alim olanıydı. 00:31:42.546 --> 00:31:46.511 Peygamber Efendimiz'in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: 00:31:46.888 --> 00:32:00.106 el-Muttekûne sâdetün. "Takvâ ehli olan insanlar kavmin asilleridir, seyyidleridir." Asaletli, soylu. 00:32:01.650 --> 00:32:09.736 Babasının dedesinin itibarlı kimse olmasından, zengin olmasından, ağa olmasından, 00:32:09.867 --> 00:32:14.432 paşazâde olmasından, hanedandan olmasından değil. Nereden geliyor? 00:32:14.432 --> 00:32:20.590 Takvâdan geliyor. "Takvâ ehli insanlar seyyiddir, asil kimsedir, 00:32:20.713 --> 00:32:26.668 İslâm topluluğunun en yüksek insanlarıdır." diyor. Birinci hadîs-i şerîf gibi. 00:32:26.743 --> 00:32:28.794 el-Müttekûne sâdetün. 00:32:29.520 --> 00:32:35.294 "Müttakîler seyyidlerdir, soylu kişilerdir, asil kişilerdir, bir toplumun asilleri onlardır." 00:32:35.294 --> 00:32:42.936 Fakir de olsalar, güçsüz de olsalar, yoksul da olsalar, işleri basit de olsa, fırıncı da olsalar, 00:32:43.218 --> 00:32:53.407 somuncu baba da olsalar, eskici baba da olsalar, çoban da olsalar en kıymetli insanlar onlardır. 00:32:54.949 --> 00:33:01.492 Ve'l-ulemâü ve'l-fukahâü kâdetün. 00:33:01.694 --> 00:33:16.404 Burada öteki rivayetten fazla olarak; "Alimler ve fakihler komutanlardır." dedi. 00:33:17.527 --> 00:33:23.152 Alimler ve fakihler toplumların başında olup onları götüren hakiki komutanlardır. 00:33:25.290 --> 00:33:28.710 Uhize aleyhim edâün mevâsîku'l-ilmi. 00:33:29.301 --> 00:33:38.260 "İlmin en sağlamlarını insanlara anlatma hususunda Allah onlardan ahd ü mîsak almıştır." 00:33:38.189 --> 00:33:42.442 "Sakın hakkı setretme!" diyeceksiniz. Hakkı saklamayacaksınız. 00:33:42.700 --> 00:33:45.697 Yalan yanlış şeyler değil de sağlam şeyler öğreteceksiniz. 00:33:45.955 --> 00:33:48.298 Âyet öğreteceksiniz, hadis öğreteceksiniz. 00:33:48.516 --> 00:33:55.541 "Sağlam, mevsuk olan, güvenilir olan, -Batı tabiriyle- otantik olan şeyi öğreteceksiniz." diye 00:33:55.712 --> 00:34:00.374 kendilerinden ahd ü mîsak almıştır. Hakkı söyleyeceksiniz, kimseden yılmayacaksınız. 00:34:00.973 --> 00:34:03.970 Bir başka hadîs-i şerîfte ne dedi? 00:34:03.529 --> 00:34:08.280 Efdalü'l-cihâdi men kâle kelimete hakkin inde sultânin câir. 00:34:08.498 --> 00:34:16.636 "Cihadın en üstünü, zalim hükümdarın karşısında hak sözü söylemektir." 00:34:17.267 --> 00:34:20.210 Zalimin karşısında hak sözü söylemektir. 00:34:20.547 --> 00:34:25.787 Tabi biz birçok şeyi okuyoruz da, içinde ne olduğunu bilmeden okuyoruz. 00:34:26.610 --> 00:34:32.512 Mesela bizim şu camide beni dinleyen kardeşlerimizin hepsi Yâsîn sûresini bilirler, 00:34:32.873 --> 00:34:36.394 kaç defa dinlemişlerdir, birçoğunun da ezberindedir. 00:34:37.100 --> 00:34:40.683 Yâsîn sûresinin ikinci sayfasında bir olay anlatılıyor. 00:34:40.846 --> 00:34:43.247 Va'drib lehüm meselen ashâbe'l-karyeti. 00:34:43.608 --> 00:34:50.555 "Ey Resûlum! Bir kabilenin ahalisini, onlara misal olarak anlat." diye 00:34:50.860 --> 00:34:55.360 orada bir şehirde cereyan eden bir olay zikrediliyor. 00:34:55.199 --> 00:35:01.870 Rivayete göre bu şehir, Antakya şehri. Orada cereyan eden olay ne? 00:35:01.273 --> 00:35:07.280 Ahalisi putperest, güneşe tapıyor, Apollo'ya tapıyor vesaire. 00:35:09.100 --> 00:35:23.484 Allah onlara hak dini göstermek için batıldan vazgeçsinler diye, yanlış yoldan dönsünler de, 00:35:23.806 --> 00:35:28.190 Allah'ın razı geldiği dine geçsinler diye, mürsel gönderiyor, vazifeli iki kişi gönderiyor. 00:35:28.487 --> 00:35:32.799 Sonra takviye olsun diye, bir mürsel daha gönderiyor; üç kişi. 00:35:33.105 --> 00:35:39.645 Onlar orada, o Antakya şehrinde hakkı anlatıyorlar, gerçekleri söylüyorlar, 00:35:40.387 --> 00:35:42.556 doğru inancı öğretmeye çalışıyorlar. 00:35:42.940 --> 00:35:54.487 Ama sonunda halk, hükümdar ve asilzâdeler aleyhlerine geliyor ve iş bunların öldürülmesine gidiyor. 00:35:55.221 --> 00:36:01.427 Bunlar ücret istemiyorlar, menfaat beklemiyorlar, iman için çalışıyorlar. 00:36:01.804 --> 00:36:08.876 Allah'ın varlığını birliğini anlatıyorlar, batıldan kurtarmaya çalışıyorlar, cehenneme düşmesinler diye 00:36:08.876 --> 00:36:12.117 gayret ediyorlar, cennetin yolunu göstermeye çalışıyorlar. 00:36:12.375 --> 00:36:16.743 Ama halk bunların niyetini anlamıyor ve öldürmeye kalkışıyor. 00:36:17.874 --> 00:36:22.240 Ve câe min aksa'l-medîneti racülün yes'â. 00:36:22.647 --> 00:36:28.600 "Şehrin ta öteki ucundan telaşlı telaşlı, koşa koşa bir adam çıktı geldi." 00:36:28.494 --> 00:36:32.659 veyahut "şehrin asillerinden gelen" mânasına gelir. 00:36:32.805 --> 00:36:37.647 Min aksa'l-medîneti. "Şehrin ta öteki ucundan" mânasına da gelebilir, 00:36:37.858 --> 00:36:42.700 "şehrin en yükseklerinden" mânasına da gelebilir, yani itibarlı insanlarından. 00:36:43.212 --> 00:36:49.460 Kimmiş bu zât? "Habîbü'n-Neccâr" isimli zât imiş. Koşarak geliyor, diyor ki; 00:36:49.623 --> 00:36:51.546 Kâle yâ kavmi'ttebiu'l-mürselîn. 00:36:51.883 --> 00:36:57.500 "‘Ey kavmim! Bak siz beni tanırsınız, ben sizin aranızdayım, benim dürüst olduğumu bilirsiniz; 00:36:57.694 --> 00:37:06.958 Allah'ın gönderdiği bu mürsellerin kıymetini bilin, reddetmeyin, bunlara tâbi olun.' diyor." 00:37:07.557 --> 00:37:14.870 Anlatıyor, söylüyor, yapmak istedikleri zulmü engellemeye çalışıyor. Tabi onu da şehit ediyorlar. 00:37:15.160 --> 00:37:19.964 Ama şehit edilmekten korkmuyor, canının elden gideceğinden korkmuyor. 00:37:21.595 --> 00:37:26.572 Toplumun gözü dönmüş, Allah'ın sevgili kullarını öldürmeye kalkışmışlar. 00:37:27.235 --> 00:37:32.606 "Ne yapayım? Toplumun bu kızgın tavırlarının karşısında durulmaz, insanı linç ederler. 00:37:32.769 --> 00:37:34.990 Kenarda kendi kendime ağlayayım." demiyor. 00:37:35.288 --> 00:37:40.254 Çıkıyor karşılarına, nasihat ediyor, anlatıyor. Onu da şehit ediyorlar. 00:37:41.747 --> 00:37:46.169 Şehit olmak pahasına hakkı söylüyor! İşte alimlerin vaziyeti. 00:37:47.671 --> 00:37:50.875 Bak ne diyor Peygamber Efendimiz? 00:37:51.182 --> 00:37:59.972 "Onlara ilmin en güvenilir olanlarını, güvenilir ilmi, doğru ilmi, gerçekleri, hakikatleri 00:38:00.627 --> 00:38:05.214 aynen karşı tarafa söylemek, aynen nakletmek vazifesi verildi. 00:38:05.426 --> 00:38:09.645 ‘Hakkı söyleyeceksiniz, boş durmayacaksınız, susmayacaksınız.' diye 00:38:09.926 --> 00:38:13.358 onlardan ahit alındı." diye Peygamber Efendimiz bildiriyor. 00:38:13.775 --> 00:38:15.956 Onun için alimler Allah'a bağlıdır. 00:38:17.710 --> 00:38:21.635 Hükümdarların karşısına çıkarlar, halifelerin karşısına çıkarlar, hakkı söylerler. 00:38:22.107 --> 00:38:29.100 Biliyorsunuz, belki kütüphanenizde vardır; İmam Kuşeyrî Risâletü'l-Kuşeyriyye diye 00:38:29.100 --> 00:38:35.615 çok mühim bir kitap yazmış. Bir güzel alim, bir mutasavvıf zât. 00:38:35.913 --> 00:38:45.116 Büyük Selçuklu imparatoru Sultan Sencer var; onun zamanında, onunla çağdaş. 00:38:45.319 --> 00:38:49.344 Hükümdar bunlara hürmet ediyor, sarayına çağırıyor, izzet ve itibar ediyor. 00:38:49.507 --> 00:39:02.700 Bir başka büyük zât var, onun ismi de Ebu'l-Haseni'l-Harakânî hazretleri. 00:39:03.130 --> 00:39:14.890 O da o devrin insanlarından ama hükümdarın meclisine girdiği zaman kale gibi sağlam dururmuş. 00:39:14.260 --> 00:39:16.702 Hükümdar onu gördü mü korkusundan ayağa kalkarmış. 00:39:17.800 --> 00:39:24.170 Selçuklu Sultanı onu gördüğü zaman ayağa kalkarmış. Tahtına onu oturturmuş, o da ona; 00:39:24.530 --> 00:39:30.139 "Bak! Allah'ın emrini iyi tutmuyorsun, şu kusuru yapıyorsun, bu kusuru yapıyorsun. 00:39:30.230 --> 00:39:33.395 Bunu bırak, şöyle yap." gibi sözler söyleyerek çocuk azarlar gibi azarlarmış. 00:39:34.745 --> 00:39:38.146 İmam Kuşeyrî bir seferinde; 00:39:38.737 --> 00:39:51.385 "Sultanım! Bizden çok ona itibar ediyorsun, bize göstermediğin iltifatı bu zâta gösteriyorsun. " diye 00:39:51.385 --> 00:39:55.254 biraz sitem etmiş. Sultan Sencer şöyle diyor: 00:39:55.734 --> 00:39:59.820 "Onu görünce bana bir hal oluyor. Siz, ben ne söylersem; 00:39:59.820 --> 00:40:06.589 ‘Uygundur efendim, doğrudur efendim' diyorsunuz, o beni azarlıyor, gerçeği söylüyor. 00:40:07.347 --> 00:40:09.676 Çekiniyorum ondan, elimde değil." diyor. 00:40:09.735 --> 00:40:17.817 Bir insan Allah'tan korktu mu her şey ondan korkar. 00:40:18.765 --> 00:40:24.440 Bir insan Allah'tan gayriden korktu mu, -Allah'tan korkmuyor hükümdardan korkuyor, 00:40:24.440 --> 00:40:33.969 cezadan korkuyor, fakirlikten korkuyor- neden korkuyorsa mutlaka o korktuğunu Allah ona musallat eder. 00:40:34.315 --> 00:40:35.937 Kaide böyle, mânevî kaide. 00:40:36.163 --> 00:40:40.393 "Sen şundan mı korktun? Ben sana o korktuğunu musallat edeyim de gör." der, 00:40:40.667 --> 00:40:43.367 korktuğunu ona musallat eder. Peygamber Efendimiz; 00:40:43.649 --> 00:40:47.771 "Eğer Âdemoğlu Allah'tan gayri hiçbir şeyden korkmasaydı, hiçbir şey 00:40:47.771 --> 00:40:51.317 Âdemoğlu'na zarar veremeyecekti." buyuruyor. 00:40:51.559 --> 00:40:54.548 Korktuğu için ceza olarak korktuğunu başına getiriyor Allah. 00:40:54.814 --> 00:40:59.836 Onun için müslümanların vasıflarını anlatan âyet-i kerîmede şöyle buyuruluyor: 00:40:59.836 --> 00:41:05.627 Ve lâ yehâfûne levmete lâim. Mü'minin bir vasfı nedir? "Kınayanın kınamasından korkmaz." 00:41:05.940 --> 00:41:11.278 Vız gelir tırıs gelir, aldırmaz, hak bildiği şeyi yapar. "Ne biçim giyiniyorsun?" 00:41:11.543 --> 00:41:17.760 "Ben Allah'ın sevdiği şekilde sevdiği biçimde giyiniyorum, beğenmeyen beğenmesin. Kendisi bilir." 00:41:17.938 --> 00:41:20.133 "Ne biçim konuşuyorsun, ne biçim iş yapıyorsun?" 00:41:20.581 --> 00:41:23.888 "Ben Allah'ın rızasına uygun hareket etmek istiyorum, o kadar." 00:41:25.194 --> 00:41:31.991 Allahu Teâlâ hazretleri her işimizi kendisinin rızasını kazanacak şekilde ayarlamaya bizi alıştırsın. 00:41:32.193 --> 00:41:37.667 Böyle hareket edelim, rızasını elde edelim. Rabbimiz bizi rızasına vasıl eylesin. 00:41:39.568 --> 00:41:41.687 Ve cülûsü ileyhim bereketün. 00:41:42.239 --> 00:41:47.940 "Bu alimlerin, fakihlerin meclislerine oturmak, sohbetlerine katılmak, 00:41:48.302 --> 00:41:51.679 toplantılarına iştirak etmek berekettir." 00:41:52.841 --> 00:41:56.570 Peygamber Efendimiz öyle buyuruyor: 00:41:56.228 --> 00:42:06.862 Ve cülûsü ileyhim bereketün. Ve'n-nazaru ileyhim nûr. Son cümlesi de bu: 00:42:07.255 --> 00:42:10.501 "Onların cemallerine, yüzlerine bakmak nurdur." 00:42:11.457 --> 00:42:17.698 Yüzüne bakmak bile sevaptır. Bazı şeylere bakmak sevaptır. Mesela Kâbe'ye bakmak sevaptır. 00:42:18.678 --> 00:42:22.910 Mesela insanın babasının anasının yüzüne bakması sevaptır. 00:42:22.174 --> 00:42:27.274 "Bu benim babam, bu benim anam! Benim için ne sıkıntılar çektiler, beni nasıl yetiştirdiler." diye 00:42:27.651 --> 00:42:32.501 yüzlerine bakmak sevap kazandırır. Kur'ân-ı Kerîm'e bakmak insana sevap kazandırır. 00:42:32.632 --> 00:42:37.974 "Hocam! Hiç okuma bilmiyorum. Elifi görsem mertek sanırım, hiç haberim yok. 00:42:38.581 --> 00:42:42.630 Kur'ân-ı Kerîm'i açıyorum, bakıyorum. Ben de sevap alır mıyım?" 00:42:42.630 --> 00:42:46.971 Alırsın. Sırf Kur'ân-ı Kerîm'i seyretmekten sevap kazanırsın. 00:42:48.221 --> 00:42:54.146 Bir de insan, alimin yüzüne baktı mı sevap kazanır; nurdur. 00:42:54.658 --> 00:42:58.617 Allahu Teâlâ hazretleri bizi sevdiği yollardan, ilim meclislerinden ayırmasın; alimlerden, 00:42:58.617 --> 00:43:04.225 fakihlerden, müttakî kullardan ayırmasın. 00:43:05.804 --> 00:43:10.485 Gelelim üçüncü hadîs-i şerîfe. Sırayla okuyoruz. 00:43:15.812 --> 00:43:23.436 el-Muteaccilü ile'l-cumüati ke'l-lezî yühdî cezûran sümme'l-lezî yelîhi ke'l-mühdî bakaraten 00:43:23.869 --> 00:43:32.962 sümme'l-lezî yelîhi ke'l-mühdî şâten fe-izâ celese'l-imâmü ale'l-minberi tuviyeti's-suhufü 00:43:33.347 --> 00:43:38.238 ve celesû yestemiûne'z-zikra. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. 00:43:38.297 --> 00:43:43.478 Yarın günlerden ne? Cuma. Bu akşam size cuma ile ilgili bu hadîs-i şerîfi okuyorum: 00:43:46.522 --> 00:43:56.869 el-Müteaccilü ile'l-cumuati. "Cuma namazı kılmak için camiye evvel vakitte giden, erken saatte giden." 00:43:57.413 --> 00:44:03.543 Ke'l-lezî yühdî cezûran. "Deve kurban etmiş gibi sevap kazanır." 00:44:04.785 --> 00:44:08.315 Deve gibi kurban yerine geçer. 00:44:09.438 --> 00:44:17.874 Kurban bayramında yedi kişi birleşerek bir deve kesse kurban kesme vazifesini yapmış olurlar. 00:44:18.418 --> 00:44:24.622 "Camiye erken giden bir deve kurban etmiş, Allah yolunda hediye etmiş, 00:44:24.705 --> 00:44:26.838 fukaraya dağıtmış gibi sevap kazanır." deniliyor. 00:44:31.503 --> 00:44:33.325 Sümme'l-lezî yelîhi ke'l-mühdî bakaraten. 00:44:34.209 --> 00:44:36.861 "Ondan biraz daha geç gelen sığır kurban etmiş gibi sevap alır." 00:44:38.159 --> 00:44:43.874 Sığır da yedi hisselidir ama deve daha büyüktür, eti daha çoktur, ikisinin fiyatı farklıdır. 00:44:44.291 --> 00:44:48.946 Otomobil de binek arabasıdır ama kamyon daha pahalıdır; bunun gibi. 00:44:51.000 --> 00:45:00.640 Evvel giden deve kurban etmiş gibi sevap alıyor, ikinci giden sığır kurban etmiş gibi sevap alıyor. 00:45:01.570 --> 00:45:07.976 Sümme'l-lezî yelîhi ke'l-mühdî şâten. "Ondan sonra giden bir koyun kurban etmiş gibi sevap alıyor." 00:45:08.956 --> 00:45:14.630 Yine sevap alıyor ama biraz daha geç gittiği için koyun kurban etmiş gibi sevap alıyor. 00:45:14.400 --> 00:45:18.113 Dur bakalım koyundan sonra nereye gidiyor? Horoz filan var mı? 00:45:18.895 --> 00:45:27.430 Horoz yok, horozdan kurban olmaz. O, yanlış mezheplerin yanlış kararlarıdır. 00:45:27.246 --> 00:45:30.514 Gidiyor, mezar başında horoz kurban ediyor. Horoz kurban olmaz! 00:45:31.217 --> 00:45:37.711 Olsa olsa koyun olur. Koyun olmazsa keçi olur ama ondan aşağı kurban olmaz. 00:45:40.605 --> 00:45:46.606 Fe-izâ celese'l-imâmü ale'l-minberi. "İmam minbere oturduğu zaman…" 00:45:47.793 --> 00:45:55.428 Hani inne'l-lâhe ve melâiketehû'yu okuyorlar, ondan sonra imam minbere çıkıyor, oturuyor. 00:45:55.861 --> 00:46:13.742 O oraya oturdu mu müezzin iç ezanı okuyor. Tuviyeti's-suhufü. "Sayfalar bürülür, katlanır." diyor. 00:46:15.207 --> 00:46:21.286 Meleklerin camiye gelenleri yazdıkları sayfalar, defterler kapatılır. 00:46:23.857 --> 00:46:28.843 Hani camiye gelenlerin adını yazıyorlardı; "Bir deve kurban etmiş gibi sevap kazandı, 00:46:28.843 --> 00:46:39.953 bir sığır kurban etmiş gibi sevap kazandı, bir koyun kurban etmiş gibi sevap kazandı." diyorlar, 00:46:40.291 --> 00:46:46.832 karşısına her birinin adını yazıyorlardı. Ama imam minbere çıkınca defterleri kapanırmış. 00:46:48.233 --> 00:46:56.415 Ve celesû yestemiûne'z-zikra. "Oturur, zikri dinlemeye başlarlar." 00:46:57.770 --> 00:47:01.805 Zikir dediği hutbedir. Melekler imamın hutbesini dinlemeye başlarlar. 00:47:01.805 --> 00:47:07.589 Defteri kapatırlar; kim gelirse gelsin artık ona bakmazlar. 00:47:08.395 --> 00:47:12.913 İmam konuşmaya başlayınca melekler dinlemeye başlarlar. Ne mübarek bir manzara! 00:47:13.528 --> 00:47:19.274 Cuma ne mübarek bir namaz ki imamın yaptığı iş ne kadar önemli, ne kadar sevaplı ki 00:47:19.484 --> 00:47:22.434 imam orada konuşmaya başlayınca melekler yaptığı işleri bırakıyor. 00:47:22.517 --> 00:47:28.570 Melekler bu hakikatleri bilmez mi? Bilir. Âyetleri bilmez mi? Bilir. 00:47:28.553 --> 00:47:34.330 Ama "Dinlemenin sevabını kaçırmayalım." diye melekler defterlerini kapatıyorlar, dinlemeye koyuluyorlar. 00:47:34.953 --> 00:47:43.668 Bizimkiler de en geç vakitte geliyor, oturuyor, oturur oturmaz da uyuklamaya başlıyor. 00:47:43.808 --> 00:47:49.977 İmam minberden inse cuma namazını kılsa da çıksa gitse. Farzı kıldı mı pabucu alıp gidiyor, yallah! 00:47:50.545 --> 00:47:58.146 Halbuki erken gelecek, zikir yapacak, tesbih çekecek, salât u selâm getirecek, Kur'an okuyacak. 00:47:58.443 --> 00:48:10.110 Mesela bir insan cuma namazı vakti gelinceye kadar Kehf sûresini okuduğu zaman, yedi günlük günahı, 00:48:10.297 --> 00:48:14.880 üç gün daha ilavesiyle affolunuyor, yani on günlük günahı affolunuyor. 00:48:14.433 --> 00:48:17.443 Peygamber Efendimiz öyle bildiriyor. Ezberlemek lazım. 00:48:17.637 --> 00:48:20.489 Ezbere bilmiyorsa, camiye erken gelmek, okumak lazım. 00:48:20.676 --> 00:48:29.560 Ezberden okuyan bir insan 15-20 dakikada okusa demek ki iç ezanın okunmasından 00:48:29.560 --> 00:48:34.695 en az 25 beş dakika önce camiye gelmeli. Tabi vaaz dinliyorsa o da güzel. 00:48:35.398 --> 00:48:39.250 Vaiz bir konuşma yapıyorsa onu dinlemek de sevaplı. 00:48:39.250 --> 00:48:47.207 O zaman evinde okuyacak, öyle gelecek. Gelmeden evvel evinde Cuma abdesti alacak. 00:48:47.973 --> 00:48:55.341 "Kim sevabını Allah'tan bekleyerek, inanarak, itimat ederek gusül abdesti alırsa 00:48:55.341 --> 00:49:01.700 cuma günü onun da on günlük günahı affolunur." Geçmiş haftanın günahları affolunur. 00:49:01.416 --> 00:49:04.610 Onun için cumaya erken gitmeye gayret edin. 00:49:04.738 --> 00:49:10.835 Evinizde gusül abdesti, boy abdesti alıp gitmeye gayret edin. Kehf sûresini okumaya gayret edin. 00:49:11.561 --> 00:49:16.321 Ve deve kurban etmiş gibi sevap kazanmak için erken gitmeye gayret edin. 00:49:16.698 --> 00:49:26.210 Hacı babalara bakıyorum; köylerde camilerin bahçesine bir kütük yatırıyorlar. 00:49:26.516 --> 00:49:31.428 Ellerinde bastonlar, kumru kuşları gibi oraya diziliyorlar. 00:49:31.955 --> 00:49:32.455 00:49:31.955 --> 00:49:38.873 Caminin kapısı açık ama içeri girmiyorlar. Yasak yok, mâni olan yok, para istemiyorlar. 00:49:39.282 --> 00:49:40.811 Hacı babalar dışarıda duruyor. 00:49:41.770 --> 00:49:46.256 İçeride sevap var; gir de melekler adını yazsın; o sevabı kazan. 00:49:46.355 --> 00:49:55.660 Dışarıda güneşleniyorlar, konuşuyorlar. Ezan okunduğu zaman giriyorlar, yanlış; erken gidecek. 00:49:55.261 --> 00:50:04.295 Bir insan camiye girdiği zaman namazı beklediği müddetçe "Devamlı namaz kılıyor." gibi sevap alır. 00:50:04.811 --> 00:50:12.570 Namaza hazır iken, namazı bekler haldeyken kılmış gibi sevap yazılır, boyuna sevap kazanır; bir. 00:50:12.505 --> 00:50:20.111 Onun için camiyi sevin. Camiden korkmayın. Allah ile ibadetin zevkine varın. 00:50:20.560 --> 00:50:23.355 Allah'ın huzurunda olmanın zevkini tadın. 00:50:24.580 --> 00:50:29.275 Zevkini bilmeyen dışarıda durur; zevkini bilen, tadını alan içeriye girer. 00:50:29.699 --> 00:50:35.198 "Mescitler Allah'ın evleridir, kullar da mescide girdi mi 00:50:35.198 --> 00:50:40.121 Allah'ın misafiri olurlar, her ev sahibi de misafire ikramda bulunur." 00:50:40.796 --> 00:50:42.314 Peygamber Efendimiz böyle diyor. 00:50:42.405 --> 00:50:50.936 Onun için Allah'ın mescitlerini sevmeli ve içeri girmekten kaçınmamalı. İçeri girmek onu korkutmamalı. 00:50:51.210 --> 00:50:54.755 İçeride nasıl muamele edeceğini bilmediği için dışarıda duruyorlar. 00:50:54.823 --> 00:51:00.629 Halbuki içeri girse, eğer okuma yazma biliyorsa Kur'an açar, Kur'an okur, sevap kazanır. 00:51:01.300 --> 00:51:05.874 "Ümmi hocam! Okuma yazma bilmez, aklı almaz, ihtiyar!" 00:51:06.164 --> 00:51:08.383 O zaman eline tesbihi alsın; 00:51:08.784 --> 00:51:14.820 Allah Allah Allah desin, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah desin. 00:51:14.285 --> 00:51:19.403 "Bir elhamdülillah dese mizanı doldurur." diyor Peygamber Efendimiz. 00:51:19.795 --> 00:51:31.863 Bir elhamdülillah sözü âhiretteki rûz-i mahşerdeki yeri, kıyametteki terazinin kefesini doldurur. 00:51:32.161 --> 00:51:35.865 "Subhanallah, ve'l-hamdülillah yerle göğün arasını doldurur." 00:51:35.865 --> 00:51:41.737 Sevabı, nuru yerle göğün arasındaki o muazzam mesafeleri doldurur. 00:51:43.681 --> 00:51:48.716 Böyle sevaplar var ve yarın bu sevaplara bizim çok ihtiyacımız olacak. 00:51:48.716 --> 00:51:53.903 Biliyoruz ki kıyamet gününde insanlar sevap alamadığı için kıvrım kıvrım dolanacak. 00:51:54.725 --> 00:51:59.750 Akrabasının yakasına yapışacak. "Senin üzerinde benim hakkım var; 00:51:59.405 --> 00:52:01.709 çık, hakkımı ver!" diye yakasına yapışacak. 00:52:01.983 --> 00:52:05.368 Rabbü'l-âlemîn'in huzuruna getirecek ve "Yâ Rabbi! Bu bana zulmetmişti, 00:52:05.721 --> 00:52:09.426 benim bunda hakkım var, hakkımı alıver!" diyecek, sürükleye sürükleye götürecek. 00:52:09.557 --> 00:52:14.829 Allah'a dava edecek. Kadın kocasını dava edecek, adam karısını dava edecek. 00:52:14.909 --> 00:52:20.630 Evlat babasını dava edecek, baba evladını dava edecek. Kardeş kardeşi dava edecek. 00:52:20.456 --> 00:52:24.892 el-Ehıllâü yevmeizin ba'duhüm li-ba'din adüvvün ille'l-müttakîn. 00:52:25.396 --> 00:52:31.970 "Buranın samimi dostları arkadaşları, o gün birbirlerine düşman olacak." 00:52:32.633 --> 00:52:37.966 Dünyada dost olanlar; "Gel beraber gezelim; zevk edelim, sefa edelim. 00:52:38.300 --> 00:52:44.283 Paralar benden, sen benim aziz dostumsun!" diyenler, âhirette birbirlerine düşman olacak. 00:52:44.604 --> 00:52:48.133 İlle'l-müttakîn. "Müttakî kullar müstesna." 00:52:48.208 --> 00:52:53.953 Onların muhabbetleri dünyada da güzel âhirette de güzel. Onlar orada dostluğu devam ettirecekler. 00:52:54.425 --> 00:52:59.400 Allah bizi müttakîlerle dost etsin. Çünkü müttakîlerin dostluğu orada devam edecek. 00:52:59.198 --> 00:53:01.163 Ötekiler düşman olacak, değişecek. 00:53:01.449 --> 00:53:07.576 Bir insanla kırk yıl ahbaplık ediyorsun, birden "Hoşuna gitmeyen bir söz söylüyorsun." diye 00:53:07.576 --> 00:53:09.720 bakıyorsun sana düşman olmuş. 00:53:09.616 --> 00:53:14.773 Ne oldu? Tavuklarını mı kışaladı? Ne oldu ki birden böyle düşman oldun? 00:53:14.888 --> 00:53:20.313 Âyet okuyoruz, hadis okuyoruz; ne kızıyorsun? Allah'a mı kızıyorsun, Resûlullah'a mı kızıyorsun? 00:53:20.714 --> 00:53:23.741 "O hadisi niye söyledi?"diye Peygamber Efendimiz'e mi kızıyorsun? 00:53:24.705 --> 00:53:29.136 Âyet söylüyoruz, hadis söylüyoruz. Kırk yıllık ahbap selamı sabahı kesiyor. 00:53:32.400 --> 00:53:36.545 Ama müttakîler öyle değil; müttakî kullar âhirette de dost olacak. 00:53:37.446 --> 00:53:39.924 "Yâ Rabbi! Şu kardeşimi de cennete al." diyecek. 00:53:41.650 --> 00:53:44.218 Onu da cennete dâhil etmeye çalışacak, ona da şefaat edecek. 00:53:45.400 --> 00:53:49.632 Onun için Allah bizi müttakîlerden eylesin, müttakîlerle dost eylesin. 00:53:54.187 --> 00:54:08.914 Gelelim öteki hadîs-i şerîfe: el-Mütimmü's-salâte fi's-seferi ke'l-müksıri fi'l-hadari. 00:54:09.211 --> 00:54:16.963 Sübhanallah! Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Bu hadisi duymadıysanız şaşıracaksınız. 00:54:19.456 --> 00:54:28.980 Biliyorsunuz sabah namazı iki rekâttır, öğle dört rekâttır, ikindi dört rekâttır, akşam üç rekâttır, 00:54:29.333 --> 00:54:32.870 yatsı dört rekâttır değil mi? –Farzları sayıyorum.- 00:54:34.282 --> 00:54:38.184 İnsan seyahate çıktığı zaman dinimiz bir kolaylık gösteriyor; 00:54:38.363 --> 00:54:44.162 Allah müsaade etmiş, Peygamber Efendimiz bildirmiş, Kur'ân-ı Kerîm'de de var; 00:54:44.782 --> 00:54:54.780 "Dört rekâtlı namazlar iki kılınacak." Yolcu öğleyi iki rekât kılacak. "Misafir" deniliyor. 00:54:54.780 --> 00:54:59.594 Arapça'da misafir, "eve gelen konuk" mânasına değil, "sefere çıkmış olan yolcu" mânasına; 00:54:59.670 --> 00:55:03.217 yani sefer mesafesi kadar uzağa giden, sefer şartına haiz kimse. 00:55:03.249 --> 00:55:06.242 Dört rekâtlık öğle namazını dört kılmayacak, iki kılacak. 00:55:06.682 --> 00:55:11.470 İkindi namazını da iki kılacak, yatsı namazını da iki kılacak. Bir kolaylık. 00:55:11.697 --> 00:55:13.541 Sünnetleri kılmak mecburiyeti yok. 00:55:13.981 --> 00:55:19.321 Çünkü yolcudur; otobüsü kalkar, kervanı gider, su bulamaz, sıkıntısı olur. 00:55:19.546 --> 00:55:21.207 Allah böyle bir kolaylık vermiş. 00:55:21.750 --> 00:55:26.740 Sefer halinde, seferîlik halinde dört rekâtlı namazlar iki kılınır. 00:55:27.101 --> 00:55:34.115 Yalnız kıldığı zaman! Veyahut misafirler, seferiler birbirleriyle cemaat yaptıkları zaman, 00:55:34.468 --> 00:55:37.411 imam da misafirse iki kılarlar. 00:55:39.500 --> 00:55:51.421 Ama camide ezanı duydu, camiye girdi, imama uydu; o zaman dört kılacak. Çünkü imama tâbi oldu. 00:55:51.964 --> 00:55:56.109 Cemaat imamdan ayrılamaz. "Ben iki rekât kıldım, ayrılırım." diyemez. 00:55:56.109 --> 00:56:00.175 İmama uymaya niyet ettikten sonra dönülmez. 00:56:00.480 --> 00:56:05.335 Yalnız olduğu zaman, misafirler kendi aralarında oldukları zaman iki kılacaklar. 00:56:05.855 --> 00:56:12.610 Bir insan; "Ben dört kılacağım." dese ne olur? Şimdi bu hadîs-i şerîfi dinleyelim: 00:56:12.501 --> 00:56:14.768 el-Mütimmü's-salâte fi's-seferi. 00:56:15.192 --> 00:56:21.384 "Sefer vaktinde, seferîlik durumunda, namazı dört rekât kılanlar." 00:56:21.762 --> 00:56:25.440 Ke'-l-muksıri fi'l-hadari. 00:56:26.150 --> 00:56:31.639 "Evindeyken, buradayken, yolculuğa çıkmamışken dört rekâtı iki kılsa nasıl kusur işlemiş olur, 00:56:32.560 --> 00:56:34.636 nasıl eksik kalmış olur; işte onun gibi olur." 00:56:35.156 --> 00:56:38.897 Çünkü burada Allah; "Dört rekât kıl!" dedi. Orada iki kılmaya müsaade etti. 00:56:38.897 --> 00:56:43.606 Allah'ın ikramını mı reddedeceksin? Allah'ın ikramını kabul etmemek gibi olur." diye, 00:56:43.606 --> 00:56:47.107 başka bir hadîs-i şerifte de Peygamber Efendimiz bildiriyor. Dinimizin haline bakın. 00:56:47.937 --> 00:56:50.739 Muhterem kardeşlerim! Bu neden böyle? 00:56:50.989 --> 00:56:55.932 İnsanın içinde bir vesveseci vardır; şeytan vesveseleri, nefis vesveseleri. 00:56:56.870 --> 00:57:04.820 "Benim dört rekât namazım ne oldu? Neden iki oldu?" der, içi rahat etmez, şeytan vesvese verir. 00:57:04.354 --> 00:57:08.567 Ya mübarek! Sen de çok mu ibadet etmiş birisin de böyle düşünüyorsun? Ben senin her hâlini biliyorum. 00:57:08.666 --> 00:57:14.611 Hayır! "Dört rekâtı iki kıldım." diye içi huzursuz olur. Onun için Peygamber Efendimiz diyor ki; 00:57:14.687 --> 00:57:20.916 "Allah'ın ikramıdır. ‘İki kıl' dediği yerde iki kılarsın, ‘dört kıl' dediği yerde dört kılarsın. 00:57:21.222 --> 00:57:22.914 ‘Malını ver!' dediği yerde verirsin, 00:57:23.997 --> 00:57:27.962 ‘Oruç tut!' dediği zaman tutarsın, ‘Tutma!' dediği zaman tutmazsın." 00:57:28.690 --> 00:57:31.410 Söz dinlemeyi öğren; kendi başına gitmek, 00:57:31.655 --> 00:57:35.833 vesveselerle vehimlerle hareket etmek değil de söz dinlemeyi öğren! 00:57:36.789 --> 00:57:42.306 Konya'da Veyiszâde hazretleri var, vefat etmiş. 00:57:43.560 --> 00:57:47.776 O zâtın bir menâkıbını okumuştum; çok hoşuma gider. 00:57:48.669 --> 00:57:52.670 Hocasıyla beraber camiden çıkıyorlarmış, kadının birisi gelmiş; 00:57:52.348 --> 00:57:59.258 "Bizim kuyuya bir hayvan düştü, kuyu pislendi ne yapmamız lazım?" diye sormuş. 00:57:59.730 --> 00:58:06.417 "Kuyudan 200 kova su çekmek lazım. Sonra suyu temiz olur." demiş. 00:58:06.890 --> 00:58:13.230 O hayvanı çıkaracak; ondan sonra 200 kova suyu dışarıya çekecek. O zaman kuyu temiz olur. 00:58:13.304 --> 00:58:20.522 "Ama daha fazla çeksen daha iyi olur." demiş. Yanına hocası varmış; sakallı, ârif zât. 00:58:20.970 --> 00:58:23.313 "Dur kadın!" demiş, kadını durdurmuş. 00:58:23.499 --> 00:58:34.522 "200 kova su çekeceksin! 201. kovayı bana getir, ben içeceğim." demiş. 00:58:34.946 --> 00:58:39.133 Kadın sevinerek gitmiş. Ondan sonra talebesi olan zâta; 00:58:39.133 --> 00:58:44.499 "Evladım! Bu halka eğri büğrü laf söyleme, tam söyle. 00:58:44.670 --> 00:58:49.910 Şeriatin hükmü neyse onu tam söyle, çünkü halk bu sefer şaşırır." demiş. 00:58:49.349 --> 00:58:52.717 "200'den fazla da olsa olur." deyince, 300'e çıkarır. 00:58:52.975 --> 00:58:59.290 Bir başkası; "Ben ondan daha takvâ ehliyim." der, 400'e çıkarır. Bir başkası gelir, 500'e çıkarır. 00:58:59.390 --> 00:59:02.345 Millet artık kovayla su çeke çeke bir hal olur. 00:59:02.602 --> 00:59:06.694 Birisi ötekisine bir şey ekler, ötekisi berikisine bir şeyler ekler; din çığırından çıkar. 00:59:06.904 --> 00:59:13.604 Dinin ölçüleri bıçak gibi sağlam olacak. Fıkıh onun için çok önemlidir. 00:59:13.782 --> 00:59:18.573 "Ben dört rekât kılacağım!" Dört rekât kılmak kârlı değil, beyefendi! 00:59:18.815 --> 00:59:23.721 Seferde dört rekât kılmak kârlı değil, fıkha uygun değil. 00:59:23.721 --> 00:59:29.395 Onun için bizim imamımız İmâm-ı Âzam hazretleri, bizim mezhebimizin büyükleri; 00:59:30.900 --> 00:59:38.430 "Seferde dört rekât namazları iki rekât kılmak azimettir." diyor; ruhsat değil azimettir, 00:59:38.246 --> 00:59:44.550 takvâ yoludur, doğru olan yol odur. İşte bu hadîs-i şerîfler onun misali. 00:59:44.888 --> 00:59:53.900 Muhterem kardeşlerim! Dinimizi tam öğrenelim. Dinimizin aslını esasını güzel öğrenelim. Ne az ne çok. 00:59:53.331 --> 00:59:55.646 Eklemek de doğru değil, çıkarmak da doğru değil. 00:59:55.816 --> 01:00:01.945 Her şeyin sünnet-i seniyyeye uygun olması güzel. Allah ne emretmişse onu dinlemek güzel. 01:00:02.425 --> 01:00:05.781 "Ben seferde oruç tutacağım." 01:00:06.870 --> 01:00:07.777 Peygamber Efendimiz; 01:00:07.900 --> 01:00:14.729 Leyse mine'l-birri es-sıyâmü fi's-seferi. "Yolculukta oruç tutmak takvâ değildir." 01:00:15.407 --> 01:00:26.731 Boşuna uğraşmayın. Bir defasında Ramazan'da sefer halindeler, hava sıcak. Ordusuna; 01:00:27.624 --> 01:00:34.120 "Oruç tutmayın." demiş. Söyleyen kim? Peygamber Efendimiz. E tutma mübarek! 01:00:34.806 --> 01:00:45.590 Kimisi; "O bize acıdığı için ‘tutmayın' dedi, halbuki ben dayanıklıyım, tutacağım." demiş, tutmuş. 01:00:45.590 --> 01:00:49.822 Kimisi; "Çok sevap kazanacağım." diye oruç tutmuş, kimisi de tutmamış. 01:00:50.151 --> 01:00:53.587 Ama oruç tutanları güneş çarpmış; susuz kalınca, 01:00:53.587 --> 01:01:01.710 bir de hava sıcak olunca insan bitiyor, buharlaşıyor, terliyor. Hastalanmışlar, sedyelik olmuşlar. 01:01:01.710 --> 01:01:06.641 Ötekiler onlara bakmışlar, ordunun işlerini oruç tutmayanlar yapmışlar. 01:01:06.812 --> 01:01:13.153 Bunlar gölgelikte yatmışlar; yüzlerine su serpilmiş, yelpazelenmişler. 01:01:13.625 --> 01:01:15.245 Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; 01:01:15.245 --> 01:01:18.991 "Bugün oruç tutmayanlar sevapları aldı, götürdü." 01:01:19.257 --> 01:01:24.719 Sevapları kaldırıp götüren oruç tutmayanlardı. Niye? Çünkü söz dinlediler. 01:01:25.295 --> 01:01:34.525 Ben bir keresinde Arefe günü oruç tutmanın sevabını kitaplarda okumuştum. Yarım hocalık iyi olmuyor. 01:01:36.440 --> 01:01:43.504 Kitaplarda okudum, arefe gününde oruç tutmak çok sevap; "Ben tutabilirim." dedim; 01:01:43.504 --> 01:01:50.544 demek ki insanın içyapısında biraz kabadayılık da var. "Tutabilirim." dedim ama hacda. 01:01:51.170 --> 01:01:57.616 Arafat'a çıktık, ben oruçluyum. Bayılmaktan zor kurtuldum. 01:01:57.826 --> 01:02:01.993 Bayılma raddesine kadar yanaştı, geldi; zor döndüm. 01:02:01.993 --> 01:02:08.150 Buzlar, ıslatmalar, yelpazelemeler hepsi bana oldu. 01:02:08.392 --> 01:02:14.959 Ondan sonra zor toparladık, bayılmadık ama anladım ki Resûlullah'ın tavsiyesi tavsiye. 01:02:15.194 --> 01:02:21.518 Hacda, Arafat'ta oruç tutmak tavsiye edilmiyor. 01:02:21.518 --> 01:02:24.293 Çünkü orası ibadet yeri; kuvvetli olacaksın. 01:02:24.503 --> 01:02:28.592 Zaten Müzdelife'den, Mina'dan kalkmış yürümüş, oraya gelmişsin. 01:02:28.592 --> 01:02:35.620 Akşam da gideceksin, tekrar Müzdelife'de konaklayacaksın. Enerjiye çok ihtiyaç olan bir gün. 01:02:35.423 --> 01:02:38.714 İnsan orada oruç tuttu mu tükeniyor, bitiyor ve bayılıyor. 01:02:39.416 --> 01:02:43.968 Suya ihtiyaç var, su içeceksin, güneş çarpmayacak, ibadetini yapacaksın. 01:02:44.122 --> 01:02:51.432 Onun için dini iyi bilmek çok önemli. İnsanın ne aşırı gitmesi lazım ne eksik yapması lazım. 01:02:51.832 --> 01:02:55.718 Tam Resûlullah'ın tavsiye ettiği şekilde hareket etmeyi öğrenmesi lazım. 01:02:55.889 --> 01:02:59.865 İşte bu da "fıkıh" dediğimiz dinde incelikleri bilmek. 01:03:00.933 --> 01:03:07.811 Tek tek hükümleri herkes bilir ama meseleyi derli toplu ölçülü bir tarzda bilen "fakihler"dir. 01:03:08.220 --> 01:03:12.735 Onun için dışarıdaki insanlar alimlere ve fakihlere tâbi olacaklar. 01:03:12.835 --> 01:03:18.228 "Efendim, ben mühendisim de okuyorum da, birçok şeyleri pratik olarak biliyorum." 01:03:18.661 --> 01:03:24.193 Bir mühendis; "Ben müçtehidim!" diyormuş. Sen müçtehidin ayağının tozu bile olamazsın. 01:03:25.970 --> 01:03:28.523 Ne müçtehit olması? Üç tane kitap okumakla müçtehit mi olunur? 01:03:30.170 --> 01:03:32.211 "Ben Arapça'yı öğrendim!" 01:03:32.512 --> 01:03:38.388 Bir kere insanda "fıkıh misyonu" diye bir şey vardır. Mesela hukukçunun bir mantığı vardır. 01:03:38.535 --> 01:03:41.595 Hukukçu olmayan, Hukuk Fakültesi'nde okumayan onu bilemez. 01:03:42.270 --> 01:03:48.120 Doktorluğun bir mantığı vardır, bir meslek kültürü vardır. Dışarıdan olmaz. 01:03:48.691 --> 01:03:50.935 O kültürü almayan insan o işi yapamaz. 01:03:51.200 --> 01:03:55.894 Yönetimin bir inceliği vardır, her ilmin böyle püf noktaları vardır, 01:03:56.258 --> 01:04:01.205 dışarıdan yapıyorum sanan insan yapamaz; o, mesleğin inceliğidir. 01:04:01.796 --> 01:04:06.403 Bir hadis daha okuyalım bitirelim inşaallah, ondan sonra hatmemizi yapalım. 01:04:09.899 --> 01:04:19.280 el-Mütehâbbûne fi'l-lâhi fî zılli arşihî yevme lâ zılle illâ zıllıhî yûdau lehüm kerâsîyye min nûrin 01:04:19.231 --> 01:04:26.402 yağbituhüm bi-meclisihim mine'r-rabbi'n-nebiyyûne ve's-sıddîkûne ve'ş-şühedâ. 01:04:27.898 --> 01:04:32.751 Bu hadîs-i şerîf, Muaz b. Cebel radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. 01:04:33.303 --> 01:04:40.600 Müslümanların birbirleriyle dost olması, muhabbet etmesiyle ilgili bir hadîs-i şerîf. 01:04:40.350 --> 01:04:42.818 Bakalım ne buyurulmuş? Dinleyelim. 01:04:51.493 --> 01:04:59.567 el-Mütehâbbûne fi'l-lâhi. "Birbirleriyle Allah rızası için ahbap olup muhabbet edenler." 01:05:01.310 --> 01:05:09.732 Dünya menfaati için değil, şirket kurmak için değil, başka bir sebeple değil, Allah rızası için 01:05:09.732 --> 01:05:14.958 Allah yolunda, Allah uğrunda, Allah'ın rızasını kazanmak için 01:05:15.232 --> 01:05:24.961 birbiriyle muhabbetleşen, dost olan kimseler. Bu nasıl bir şeydir? Eskiden var mıydı? Vardı. 01:05:24.961 --> 01:05:28.663 Eskiden insanlar birbirleriyle âhiret kardeşi oluyorlardı. 01:05:28.943 --> 01:05:32.920 Çok muhabbet ediyorlardı, birbirlerinin köylerine ziyarete gidiyorlardı. 01:05:33.297 --> 01:05:38.511 Hediyeler veriyorlardı, tatlı tatlı konuşuyorlardı, ahbaplıkları samimi oluyordu. 01:05:38.730 --> 01:05:44.825 İhtiyacı olduğu zaman birbirlerinin yardımına koşuyorlardı, çocuklarına bakıyorlardı; duymuşsunuzdur. 01:05:44.825 --> 01:05:53.973 Hatta bazı köylerde "âhretlik" tabiri vardır. Çok yakın ahbaba, yakınlığı ifade etmek için 01:05:53.973 --> 01:05:59.314 "Nasılsın âhretlik?" derler. Yani "Ben seni âhiret dostu edinmişim, çok samimiyiz." demek. 01:06:00.136 --> 01:06:06.740 Böyle dinî bir duyguyla o muhabbeti yürütenler vardı. Şimdi de var mıdır? 01:06:06.293 --> 01:06:09.786 İnşaallah vardır. Şimdi de Allah'ın lütfuyla izniyle erbâb-ı tasavvufun, 01:06:09.786 --> 01:06:19.247 ehl-i hâlin birbirlerine muhabbeti bu gruba girer. "Birbirlerini böyle Allah için seven insanlar." 01:06:19.862 --> 01:06:24.170 Fî zılli arşihî yevme lâ zılle illâ zıllühû. 01:06:24.433 --> 01:06:33.500 "Başka hiçbir gölgelik olmayan günde Allah'ın Arş'ının gölgesinde oturacaklar." Bu hangi gün? 01:06:33.500 --> 01:06:39.623 Mahşer günü, hesap günü. Yevmü'd-dîn dediğimiz ceza günü. 01:06:40.190 --> 01:06:43.881 İnsanların ettiklerini bulacakları, haklarında hükmedilecek olan gün. 01:06:44.274 --> 01:06:47.602 Arasat meydanına insanlar mahşer yerinde toplanacaklar. 01:06:47.837 --> 01:06:54.681 Bir izdiham, bir ter, bir güneş, bir sıkıntı, bekleyiş. Canlarına tak edecek. 01:06:54.978 --> 01:07:00.220 O sıkıntıda güneş tepelerine yanaştırılacak, beyinleri kaynayacak, terler boşanacak. 01:07:00.359 --> 01:07:05.597 "Sadaka verenlerin sadakaları, başlarının üstüne gölge olacak." diye bildiriliyor. 01:07:05.847 --> 01:07:12.487 Başka hiçbir gölgenin olmadığı o günde, Allah, birbirleriyle Allah rızası için 01:07:12.487 --> 01:07:16.929 dostluk edenleri –yukarıda- Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelendirecek. 01:07:17.345 --> 01:07:21.550 Mahşer halkı aşağıda, onlar Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelenecek. 01:07:21.705 --> 01:07:30.530 Mahşer halkı onları, bizim yıldızları seyrettiğimiz gibi aşağıdan yukarıya bakıp seyredecekler. 01:07:31.367 --> 01:07:41.668 Yûdau lehûm kerâsiyye min nûr. "Onlar için nurdan kürsüler konulacak." 01:07:41.831 --> 01:07:49.473 Kürsü dediğimiz, oturup size vaaz ettiğim yer gibi. Artık oranın kürsüsünün mahiyetini Allah bilir. 01:07:49.898 --> 01:07:59.203 Arş'ın gölgesinde bu mübareklere nurdan kürsüler, oturmaları için koltuklar konulacak. 01:08:02.820 --> 01:08:06.306 Yağbituhüm bi-meclisihim mine'r-rabbi. 01:08:07.230 --> 01:08:18.121 "Rablerinin makamına yakınlıkları dolayısıyla, Rablerine yakınlıkları, 01:08:18.228 --> 01:08:23.619 kurbiyetleri dolayısıyla bunlara gıpta edecekler." Kimler gıpta edecek? 01:08:25.218 --> 01:08:36.626 en-Nebiyyûne ve's-sıddîkûne ve'ş-şühedâ. "Peygamberler, sıddıklar ve şehitler bunlara gıpta edecek." 01:08:36.892 --> 01:08:43.887 Allah'ın peygamberleri, sevgili kulları; sıddıklar, Allah'ın en yüksek kulları; şehitler, 01:08:44.168 --> 01:08:51.202 Allah yolunda cihat etmiş, savaşmış, kıtal eylemiş, harp etmiş, gazâ etmiş, canını vermiş, 01:08:51.452 --> 01:08:57.658 şehadet rütbesini kazanmış insanlar bile onlara Rablerinin indindeki iltifatı görünce, 01:08:57.813 --> 01:09:03.361 kurbiyetlerini görünce gıpta edecekler. Muhterem kardeşlerim! 01:09:03.936 --> 01:09:10.419 Onun için bu, benim en çok söylediğim şeylerden birisidir; mü'minin mü'mini böyle sevmesi lazım, 01:09:10.788 --> 01:09:16.413 kardeşliğimizin böyle olması lazım; göstermelik değil. Biz İngiliz değiliz ki biz Alman değiliz ki. 01:09:17.404 --> 01:09:20.430 Biz müslümanız; bizim kardeşliğimizin böyle olması lazım. 01:09:20.703 --> 01:09:24.826 Allah rızası için, Allah yolunda, böyle candan olması lazım. 01:09:25.512 --> 01:09:33.440 Sevgimizin, bağlılığımızın, muhabbetimizin böyle imrenilecek tarzda olması lazım. Eskiden böyleymiş. 01:09:34.560 --> 01:09:38.941 Bunları bilen, bu hadisleri bilen eski müslümanların 01:09:38.941 --> 01:09:42.698 birbirleriyle ahbaplıkları, muhabbetleri böyleymiş. 01:09:42.698 --> 01:09:47.848 Allah bizim de aramızda böyle muhabbetler nasip eylesin. 01:09:48.580 --> 01:09:54.265 Birbirinizi böyle sevin, birbirinizle böyle ahbap olun da Allahu Teâlâ hazretlerinin indinde makamınız, 01:09:54.265 --> 01:09:58.200 mekânınız, kurbiyetiniz; peygamberlerin, sıddıkların, 01:09:58.200 --> 01:10:02.455 şehitlerin gıpta ettiği kadar kıymetli ve yüksek olsun. 01:10:02.664 --> 01:10:03.684 Fâtiha-yı şerîfe ma'a'l-besmele.