WEBVTT 00:00:00.000 --> 00:00:06.584 el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî küllihîn. 00:00:07.250 --> 00:00:15.420 Hamden yüvafî ni'amehû ve yükâfî mezîdeh. Hamden kemâ yenbegî li-celâli vechihî veli azîmi sultânih. 00:00:15.417 --> 00:00:20.500 Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ Seyyidina ve senedina ve mededina Muhammedini'l-Mustafâ 00:00:20.751 --> 00:00:25.418 ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ. 00:00:25.792 --> 00:00:31.167 Emmâ ba'd:Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah 00:00:31.209 --> 00:00:35.793 ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. 00:00:35.918 --> 00:00:41.669 Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün 00:00:41.709 --> 00:00:44.918 ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. 00:00:44.959 --> 00:00:50.585 Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: 00:00:50.604 --> 00:00:57.904 İzâ ehabba'llâhu abden ağlaka aleyhi umûre'd-dünyâ ve feteha lehû umûre'l-âhireti. 00:00:57.918 --> 00:01:07.544 Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Çok aziz ve muhterem kardeşlerim! 00:01:07.564 --> 00:01:11.625 Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikrâmı 00:01:11.625 --> 00:01:16.739 dünyada âhirette üzerinize olsun. Allah cümlemizi sevdiği salih kullarından eylesin. 00:01:16.739 --> 00:01:19.412 Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. 00:01:19.483 --> 00:01:27.720 Efendimiz'in yolunda yürümeyi, şefaatine ermeyi, âhirette ona komşu olmayı nasip eylesin. 00:01:27.191 --> 00:01:32.152 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek sözlerinden, hadîs-i şerîflerinden 00:01:32.152 --> 00:01:37.555 bir demet okuyacağız, anlatacağız, feyz alacağız, sevap kazanacağız, 00:01:37.555 --> 00:01:40.745 ilim öğreneceğiz diye toplanmış bulunuyoruz. 00:01:40.800 --> 00:01:47.907 Allah muradlarımıza, temennilerimize bizi nâil, sahip ve mazhar eylesin. 00:01:47.962 --> 00:01:55.246 Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce, sonsuz minnettarlık duyduğumuz büyüklerimize 00:01:55.317 --> 00:02:00.288 mânevî borcumuz olarak, şükrâne olarak, 00:02:00.335 --> 00:02:05.682 başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz olmak üzere mübarek âl'inin, ashâbının, 00:02:05.682 --> 00:02:11.286 etbâının, ahbâbının ruhlarına ve hâsseten Peygamber Efendimiz'in hakiki vârisleri, 00:02:11.286 --> 00:02:16.385 ümmetin mürebbîleri, mürşidleri, verese-i nebî, ulemâ-ı muhakkıkîn olan 00:02:16.385 --> 00:02:20.587 sâdât-ı meşâyih-i turuk-u aliyyemizin, Ebû Bekr-i Sıddîk 00:02:20.587 --> 00:02:25.425 ve Aliyyi'l-Mürtezâ ve sâir sahabe-i kirâm rıdvânullâhi teâlâ aleyhim ecmaîn hazerâtından 00:02:25.425 --> 00:02:33.644 Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar gelmiş geçmiş cümle sâdât ve meşâyihimizin ruhlarına, 00:02:33.946 --> 00:02:39.168 kitabını okuduğumuz Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddin Hocamız'ın ruhuna hediye olsun diye; 00:02:39.199 --> 00:02:44.783 bu diyarları Allah rızası için cihat edip, can verip, zahmet çekip fethetmiş olan 00:02:44.783 --> 00:02:50.430 Fatih Sultan Mehmed Han aleyhi'r-rahmeti ve'l-gufrân hazretlerinin ruhuna 00:02:50.430 --> 00:02:56.853 ve onun ordusuna mensup mübarek, mücahit, evliyâ askerlerinin ruhlarına, şehitlerin, 00:02:56.853 --> 00:03:06.127 gazilerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye; şu camiyi bina edip de bizim hizmetimize kadar 00:03:06.158 --> 00:03:13.215 vesile olmuş olan, içinde ibadet etmemize sebep olmuş olan İskender Paşa'ya 00:03:13.254 --> 00:03:21.679 ve bu camiyi tekrar tekrar tamir eden, genişleten insanlara, -tabii bunda sizin de payınız var, 00:03:21.679 --> 00:03:27.876 cami küçücüktü, sayenizde 8-10 misli büyüdü- az da olsa yardım edenlere; 00:03:27.923 --> 00:03:36.498 -Allah hepinizden razı olsun- ve uzaktan yakından bu camiyi mânevî bakımdan imar [eden,] 00:03:37.250 --> 00:03:42.751 -Sizin gelip de buralarda kalabalık cemaat olarak bulunmanız da bir çeşit imardır. 00:03:42.830 --> 00:03:49.710 İçinde cemaat olmayan cami harabedir. İçinde cemaati bol olan cami mâmuredir. 00:03:49.134 --> 00:03:54.303 Sizin bu mevcudiyetiniz de bir çeşit mânevî imardır.- 00:03:54.350 --> 00:04:00.439 uzaktan yakından buraya gelmiş siz kardeşlerimiz de Allah gönüllerinizin muradlarını versin, 00:04:00.459 --> 00:04:08.335 geçmişlerinizin ruhu şâd olsun, iki cihan saadetine erin diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım; 00:04:08.303 --> 00:04:10.706 hayırlı, feyizli, bereketli başlayalım, buyurun. 00:04:13.977 --> 00:04:20.577 Enes b. Mâlik radıyallahu anh rivayet etmiş. 00:04:20.640 --> 00:04:25.213 ed-Deylemî Müsnedü'l-firdevs isimli kitabına kaydeylemiş ki 00:04:25.252 --> 00:04:30.299 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurmuşlar: 00:04:30.355 --> 00:04:36.184 İzâ ehabba'llâhu abden ağlaka aleyhi umûre'd-dünyâ. 00:04:36.255 --> 00:04:42.595 "Allah bir kulu sevdi mi onun üzerine dünya işlerini kapatır." 00:04:42.642 --> 00:04:49.196 Ve feteha lehû umûre'l-âhireti. "Ve ona âhiret işlerini açar." 00:04:49.546 --> 00:04:55.704 "Allah bir kulu sevdi mi onun yüzüne dünya işlerini kapatır, âhiret kapılarını açar." 00:04:58.822 --> 00:05:12.275 Dünya işlerine yol vermez, geçit vermez, imkân vermez ve dünyaya meyil için gayrete, 00:05:12.275 --> 00:05:16.613 teşebbüse geçse bile ona zorluklar çıkartır. Çünkü onu seviyor. 00:05:16.898 --> 00:05:22.846 Sevdiği için engeller, engelleme yapar. Her şey kudretinde... 00:05:22.886 --> 00:05:27.362 "Bu kulum dünyaya dalmasın" diye mâniler çıkartır. 00:05:27.433 --> 00:05:31.406 Kul "dünyaya dalacağım" diye uğraşır; dalabilirsen dal bakalım... Allah seviyor. 00:05:31.453 --> 00:05:34.939 Dünyaya giderse helâk olacak, dünyalık içinde mahvolacak diye 00:05:34.986 --> 00:05:38.484 dünyalığın kapılarını kapatır, işi zorlaştırır. 00:05:38.562 --> 00:05:48.904 Ve âhiretin kapılarını açar, âhiretin sevabını kazanmasına sebep olacak yolları kolaylaştırır, 00:05:48.959 --> 00:05:55.665 yolları açar, esbâbını ihsan eder. "O kulum türlü türlü dereceler kazansın" diye 00:05:55.705 --> 00:06:03.842 âhirette işine yaracak durumları onun başına getirir. Sübhanallah! 00:06:04.410 --> 00:06:09.909 Bizim bir dünya görüşümüz var, bir isteğimiz, bir keyfimiz, bir zevkimiz var; 00:06:09.949 --> 00:06:14.345 bir de Allah'ın muamelesi var. Yef'alu'llâhu mâ yeşâu. İnna'llâhe yahkumu mâ yürîd. 00:06:14.400 --> 00:06:21.496 Allah dilediğini yapar, dilediğine hükmeder. Vallâhu yahkumu lâ muakkibe li-hükmihî. 00:06:21.496 --> 00:06:25.811 "Hükmeder, hükmüne kimse itiraz [edemez.]" Temyiz vesaire bahis konusu değil. 00:06:25.811 --> 00:06:31.530 Hükmüne herkes razı olmak durumunda. Kahren veya hubben razı olacak, başka çaresi yok. 00:06:31.920 --> 00:06:34.310 Allah ne takdir etmiş de kim karşı gelmiş? 00:06:34.190 --> 00:06:40.382 Falanca zıplamış, hoplamış, bağırmış, çağırmış, tepinmiş, camları kırmış, masaları yumruklamış... 00:06:40.382 --> 00:06:45.183 Sonra ne yapmış? Yine teslim olmuş, ne yapacak? Allah'a bir şey mi yapacak? 00:06:45.238 --> 00:06:49.597 Tepinse, yırtınsa, çatlasa, patlasa yine Allah'ın dediği olur. 00:06:49.660 --> 00:06:57.491 Muhterem kardeşlerim! Allah celle celâlühû -şu kanunun esrarengizliğine, garabetine, 00:06:57.491 --> 00:07:05.570 acayipliğine bakın ki- ehli imana çeşitli sıkıntılar veriyor, 00:07:05.610 --> 00:07:12.967 ehli küfre de alabildiğine rahatlık, bolluk [veriyor.] Sübhanallah! 00:07:13.140 --> 00:07:17.689 Saraylar, keyifler, çengiler, çalgılar, içkiler, meyveler... 00:07:17.776 --> 00:07:24.303 Adam artık oturarak yiyecek hâli kalmıyor, yan gelip yatıyor, hizmetçi gelip ağzına tıkıyor... 00:07:24.303 --> 00:07:30.474 Böyle keyifli keyifli [haller...] Allah bunu seviyor da mı ona bu kadar meyve, sebze, içki, 00:07:30.474 --> 00:07:38.668 meşrubat, ikrâm, alkış, etrafında asker, şaşaa, altınlar, gümüşler [veriyor?] Sevdiğinden mi? 00:07:38.668 --> 00:07:47.702 Hayır. Neden? Onlar onu meşgul eder. Zaten çoğu haramdan gelmiştir. 00:07:47.749 --> 00:07:55.456 Âhireti hiç düşünmez. Nefsinin esiridir. Yer, içer, keyfine bakar. Zaten ne demiş birisi; 00:07:55.488 --> 00:08:01.347 "Ye, iç, yan gel, keyfine bak." Görüyor musun tavsiyeyi? "Ye, iç, yan gel..." 00:08:01.418 --> 00:08:05.480 Tabii yiyip içtikten sonra ayakta duracak hâli kalmıyor, yan gelecek. 00:08:05.111 --> 00:08:07.300 Ondan sonra da keyfine bak... 00:08:06.914 --> 00:08:11.959 Elini çırpıp ne demiş? "Çalsın sazlar, oynasın kızlar." 00:08:12.213 --> 00:08:20.304 İyi ama bu fâni dünyanın kâfirce, müşrikçe, inançsızca, insafsızca yaşam tarzı bu... 00:08:21.447 --> 00:08:26.114 Allah'ın en sevgili kulu kim? Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ. 00:08:26.145 --> 00:08:28.600 Eşref-i mahlukât; mahlukâtın 00:08:27.250 --> 00:08:36.584 en şereflisi, efendilerin efendisi. Seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn; evvelkilerin, sonrakilerin efendisi. 00:08:36.601 --> 00:08:43.203 Resûlü's-sekaleyn; insin, cinnin peygamberi. Eşsiz emsalsiz bir insan. 00:08:45.221 --> 00:08:49.682 Evliyâullahtan birisi Medine-i Münevvere'ye gitmiş, sormuş: 00:08:49.721 --> 00:08:52.729 -Bilmez mi? Evliyâ; Allah gözünden perdeleri kaldırmış.- 00:08:52.769 --> 00:08:59.156 "Peygamber Efendimiz'in sarayını gösterir misiniz bana?" demiş. Demişler ki;"Ne sarayı ya!" 00:08:59.378 --> 00:09:04.480 Biliyor ama mahsustan soruyor. "Gösterin bakalım, Peygamber Efendimiz'in sarayı nasıl? 00:09:04.480 --> 00:09:10.279 -Eski zamanda.- Peygamber Efendimiz'in sarayını ziyaret etmek istiyorum. Gösterin bakalım. 00:09:10.279 --> 00:09:13.406 Altınlı mıydı, gümüşlü müydü, elmaslı mıydı, zümrütlü müydü, 00:09:13.406 --> 00:09:17.533 zebercetli miydi, pırıl pırıl mıydı, şıkır şıkır mıydı, ışıl ışıl mıydı?" 00:09:17.598 --> 00:09:21.313 Demişler ki;"Ne sarayı ya! Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem 00:09:21.335 --> 00:09:29.710 hurma dallarıyla örtülmüş, sade toprakla sıvanmış öyle basit evlerde yaşadı ki..." 00:09:33.116 --> 00:09:37.860 Medine-i Münevvere'ye geldiği zaman misafir olduğu şahıs kim? 00:09:38.580 --> 00:09:45.133 Başımızın tacı Halid b. Zeyd el-Ensârî. Eyüp'te medfun bulunan sahabe-i güzîn. 00:09:45.204 --> 00:09:52.348 Ebû Eyyûb el-Ensârî diyoruz. Ebû Eyyûb künyesidir, ismi Halid'dir. 00:09:52.348 --> 00:09:57.943 Ebû Eyyûb Halid b. Zeyd el-Ensârî. Ensardan olduğu için o da nisbesidir. 00:09:57.990 --> 00:10:01.802 Onun evine misafir oldu. Tevazua bak ki, dedi ki; 00:10:01.802 --> 00:10:10.880 "Ben alt katta oturayım, siz evcek üst katta buyurun, oturun." 00:10:10.880 --> 00:10:17.831 Efendimiz alt kata razı oldu. O ısrar etti; "Olmaz efendim, nasıl olur? 00:10:17.831 --> 00:10:20.536 Siz aşağıdayken biz yukarıda nasıl gezeriz? 00:10:20.536 --> 00:10:24.539 Peygamber Efendimiz'in üstündeki katta duramayız..." 00:10:24.622 --> 00:10:30.197 Efendimiz alt katta durdu. Fakat bir gün testi devrilmiş, aşağıya su akmış. 00:10:30.260 --> 00:10:38.428 "Yâ Resûlallah, artık dayanamam, lütfen siz üst tarafa buyurun." dedi ve Efendimiz'i üst kata geçirdi. 00:10:38.499 --> 00:10:41.704 Efendimiz ondan sonra da kısa zamanda 00:10:41.710 --> 00:10:48.252 mescidi yaptı. İlk önce neyi yaptı? Ne kadar ibretli! Devesi ilk önce nerede çöktü?"Bırakın" dedi. 00:10:48.280 --> 00:10:53.892 Herkes devenin dizginine yapışıyor:"Aman bize gelin, aman bize misafir olun yâ Resûlallah!" 00:10:53.923 --> 00:11:00.775 "Bırakın, deve vazifeli. Allah deveye ilham edecek. Bırakın bakalım, nerede durursa orada dursun." dedi. 00:11:00.838 --> 00:11:08.235 Deve geldi geldi, sağa baktı, sola baktı, böğürdü, geldi bir yere çöktü. Ondan sonra kalktı. 00:11:09.497 --> 00:11:14.806 Çöktü, yani tam durmadı, yine kalktı. Biraz daha ileriye gitti. 00:11:14.869 --> 00:11:20.179 Halid b. Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî Efendimiz'in evi önünde durdu. 00:11:20.179 --> 00:11:25.854 Peygamber Efendimiz'in kime misafir olacağı belli oldu. İlk durduğu yer işaretti. 00:11:25.854 --> 00:11:29.112 Orada durması Allah'ın Peygamber Efendimiz'e bir işaretiydi. 00:11:29.135 --> 00:11:34.712 Peygamber Efendimiz orada mescid-i saadetini bina etti. İlk işi mescit [inşa] etmek. Neden? 00:11:34.742 --> 00:11:40.396 Mescit bir İslâm cemiyetinin iliğidir, iliği! 00:11:40.412 --> 00:11:53.290 Özüdür, canıdır, ana hareket noktasıdır, hayat merkezidir, kalbidir, enerji kaynağıdır, orasıdır; mescit. 00:11:53.400 --> 00:11:59.810 Önce mescit lazım! Gidiyorsun, bakıyorsun; falanca yerde şu kadar müslüman var. 00:11:59.810 --> 00:12:08.303 İyi, gidelim ziyarete, gidiyorsun. 40 aile, 50 aile, 100 aile, 200 yüz aile... Mescitleri yok! 00:12:08.691 --> 00:12:16.294 Mescitleri var; kapısı kilitli, hocaları yok. Ben "Olmaz!" diyorum, gittiğim yerde söylüyorum. Diyorum ki; 00:12:16.294 --> 00:12:23.410 "Bir insana hava lazım mı? Lazım. Ağzını, burnunu tıkasan ölür. Tepine tepine ölür, patlar. Hava lazım. 00:12:23.112 --> 00:12:30.319 Su lazım mı? Lazım. Su olmazsa kurur. Yemek lazım mı? Lazım. Yemek yemezse ölür. 00:12:30.366 --> 00:12:38.246 Havadan, sudan, yemekten daha önce bir insana dinini öğretecek hoca lazım!" diyorum. Neden? 00:12:38.309 --> 00:12:42.940 Ölürse imanla göçsün. Bir insan ölürse ölür. Nasıl olsa öleceğiz. 00:12:42.940 --> 00:12:49.470 Zaten ecelinden önce ölmek yok. Bir insana zaten rızkı Allah gönderir. Nasıl gönderir? 00:12:49.509 --> 00:12:53.955 Kanat verir, gönderir. Mânevî postayla gönderir, pattadak karşına gelir. 00:12:54.100 --> 00:13:02.765 Rızkı insanın burnuna toslar. Muhakkak gelir. İstersen dene; gelir. Çünkü; 00:13:02.765 --> 00:13:08.173 İnna'llâhe hüve'r-rezzâku zü'l-kuvveti'l-metîn. "Allah rezzâk-ı âlemdir." Rızkı O veriyor. 00:13:08.212 --> 00:13:10.459 Tayin etmiş, tespit etmiş. 00:13:10.514 --> 00:13:15.890 Hem de daha çocuk doğmadan, anasının karnındayken bir melek gönderiyor, yazdırıyor. 00:13:15.335 --> 00:13:21.970 Daha anasının karnındayken, çocuk dünyaya gelmeden rızkı belli! Olur mu böyle bir şey? 00:13:21.160 --> 00:13:24.927 İstersen "olmaz" de... Olmadığını ispat edemezsin ki, mânevî bir şey. 00:13:24.927 --> 00:13:30.393 Senin gördüğün, anladığın, kafanın ereceği bir şey değil zaten. Rızkını Allah önceden tespit etmiş. 00:13:30.869 --> 00:13:34.506 Mâ urîdu minhüm min rızkin ve mâ urîdu en yut'imûn. 00:13:34.553 --> 00:13:38.719 "Ben kullarımdan rızık istemiyorum, ziyafet çekmelerini istemiyorum." 00:13:38.758 --> 00:13:43.482 İnna'llâhe hüve'r-rezzâku zü'l-kuvveti'l-metîn. Rızkı Allah veriyor, O gönderiyor. 00:13:43.482 --> 00:13:50.306 Gökten yağmur yağdırmasa, yerden nebat bitirmese, meyveleri oldurmasa sen ne yiyeceksin? 00:13:51.820 --> 00:13:57.123 Buğday yapabilir misin? Mahsul çıkartabilir misin? Ne yapacaksın? Hiçbir şey yapamazsın. 00:13:57.170 --> 00:13:59.391 Rızkı böyle mi veriyor? Hayır. 00:13:59.438 --> 00:14:03.831 Sadece böyle vermiyor; tek tek şahısların kaç gram yiyeceği bile belli. 00:14:04.850 --> 00:14:09.583 Ne kadar yiyeceği, boğazından ne kadar geçeceği belli. Hepsi belli, tespit edilmiş. Neden? 00:14:09.622 --> 00:14:15.448 Kâinatın senaryosunu Rabbü'l-âlemîn takdir eylemiş, o yazmış. Var mı bir diyeceğin? 00:14:15.471 --> 00:14:20.268 Bu piyesi niye böyle yapmışlar; en sonunda kahraman sırt üstü düşüyor, ölüyor. 00:14:20.268 --> 00:14:25.606 Ne yapalım, git yazarın yakasına yapış. Ne diyebilirsin; piyesi böyle yazmış, var mı bir diyeceğin? 00:14:26.423 --> 00:14:35.548 Kâinatın mukadderatını kim tespit etmiş? Âlemlerin rabbi, Rabbü'l-âlemîn tespit etmiş. 00:14:35.548 --> 00:14:42.200 Var mı bir diyeceğin? "Acaba genel konuları biliyordu da bazı konuları bilmiyordu." diyebilir misin? 00:14:42.306 --> 00:14:48.100 Deli misin sen! Rabbü'l-âlemîn her şeyi bilir. Bilmediği hiçbir şey olmaz. 00:14:48.100 --> 00:14:53.292 Bilmediği bir şeyi söyleyemezsin, "bilmiyor" diyemezsin. Her şeyi bildiğine amennâ ve saddaknâ. 00:14:53.554 --> 00:14:58.717 Ve hüve alîmun bi-zâti's-sudûr. Kalbinden geçenleri de bilir, olmuşu da bilir, olacağı da bilir. 00:14:58.717 --> 00:15:04.902 Çünkü olduracak olan kendisi, planını yapan kendisi, kaderi takdir eden kendisi. 00:15:04.965 --> 00:15:10.743 Bir insanın rızkı da belli. Onun için ârif, evliyâdan bir kimse diyor ki; 00:15:10.798 --> 00:15:20.495 "Bir insan 'rızık arayacağım' diye çalışmak peşinde koşuyor da kullukta kusur ediyorsa o adam kör!" 00:15:20.875 --> 00:15:23.420 Hadi ya! Gözlük kullanmıyor, 00:15:23.390 --> 00:15:26.831 değnek yok, yanında koluna girip götüren adam yok, her tarafı görüyor. 00:15:26.868 --> 00:15:31.551 Görüyor ama mâneviyatı görmüyor, gerçekleri görmüyor. Adam kör! 00:15:31.590 --> 00:15:35.353 Gözünün kör olduğuna alâmet nedir? 00:15:35.726 --> 00:15:39.381 Allah'ın garantilemiş olduğu rızkın peşinde ömrünü çürütüyor; 00:15:39.381 --> 00:15:46.820 Allah'ın kuldan istemiş olduğu ibadeti yapmakta alabildiğine tembel, yapmıyor. "Hadi gel, Cuma'yı kıl." 00:15:46.820 --> 00:15:52.844 "İşim var." "Hadi namazını kıl." "Ticaretim var." "Hadi kalk, ibadet eyle." 00:15:52.883 --> 00:15:58.713 "Aman, memuriyetim var!" "Hadi gel, şunu yap." "Vazife de mukaddestir." Hadi oradan, yalancı! 00:15:59.461 --> 00:16:05.918 Mukaddes olan Allah'a ibadet etmektir. Allah'a âsilik ederek, isyan ederek vazife diye bir şey olur mu? 00:16:05.918 --> 00:16:08.880 Rabbü'l-âlemîne isyan edeceksin; "vazife mukaddes" [diyeceksin!] 00:16:08.174 --> 00:16:11.990 Vazifeyi öyle tanzim et, her şey elinde. 00:16:11.178 --> 00:16:14.490 Mesai saatleri elinde; yaz saati, kış saati, nasıl oynuyorsun... 00:16:14.760 --> 00:16:17.921 Çocuğun topaçla oynadığı gibi her şeyle oynuyorsun. 00:16:17.915 --> 00:16:20.207 Bir saat önceye al, bir saat sonraya al. Cuma [günü] 00:16:20.581 --> 00:16:25.540 Cuma'ya gitme, vazife mukaddestir, vazife yap. Sen niye Allah'ın emrine karşı geliyorsun? 00:16:25.676 --> 00:16:32.261 Cuma saatine ne diye vazife koyuyorsun? Vazife koyma. Tatili o tarafa alıver. 00:16:32.261 --> 00:16:39.990 Ötekiler yemeği yarım saat önce yese kıyamet mi kopar? Hiçbir şey olmaz, daha iyi olur. 00:16:39.990 --> 00:16:41.649 Herkes sevap kazanır, memleket nurlanır. 00:16:41.705 --> 00:16:46.181 Nasıl şimdi burada elektrikler yanınca ortalık pırıl pırıl, nurlu, daha güzel olur. 00:16:46.247 --> 00:16:51.998 "Canım olur mu; kanun, nizam..." Kanunu kim yapıyor? Meclisteki 450 kişi yapıyor. 00:16:52.104 --> 00:16:57.682 Oturup parmak kaldırırlarsa, 450'nin yarısı 225, bir kişiyi daha ekle 226; 00:16:57.706 --> 00:17:02.805 226 kişi bir karar verirse mesai saati de değişir, her şey değişir. 00:17:02.948 --> 00:17:07.414 Ben Adapazarı Mühendislik Akademisi'nde hocalık yaptığım zaman 00:17:07.454 --> 00:17:11.973 cumartesi pazar günleri orada ders vardı. Benim dört saat cumartesi günü dersim vardı. 00:17:12.590 --> 00:17:14.422 Nasıl olur bu? Cumartesi günü tatil değil mi? 00:17:14.477 --> 00:17:20.700 Tatil ama oturmuşlar, karar almışlar; hoca ihtiyacını karşılamak için, burası taşra vilayetidir, 00:17:20.755 --> 00:17:23.772 tatil zamanında öteki hocalar buraya gelebilsin diye, 00:17:23.835 --> 00:17:30.880 cumartesiyi pazarı -hem de devletin yüksek okulu- mesai saati yapmışlar, 00:17:30.880 --> 00:17:36.120 tatili de çarşamba gününe atmışlar. Oldu mu bu? Devlet yıkıldı mı? Hayır. 00:17:36.191 --> 00:17:39.530 Ne kadar güzel talebe yetişti, ne kadar güzel okul çalıştı, 00:17:39.390 --> 00:17:42.373 ne kadar güzel memleketin ilmine irfânına hizmet oldu. Bu kadar basit! 00:17:42.498 --> 00:17:44.374 Ne diye şeytanlık ediyorsun, inat ediyorsun? 00:17:44.430 --> 00:17:51.306 Kanunmuş, nizammış, vazifeymiş, mukaddesmiş... Kimi kandırıyorsun? Allah'ı kandırabilir misin ya?! 00:17:51.372 --> 00:17:56.390 Oturmuşsun sultan gibi, millet iki dudağının arasından bir ses çıkacak diye bakıyor. 00:17:56.690 --> 00:17:58.529 "Başörtüsüne dokunmayın!" diyecekler, dokunulmayacak. 00:17:58.552 --> 00:18:03.923 "Dokunun!" deyince hadi bakalım, bir gürültü, bir patırtı... Ne oluyor? İki dudağının arasında. 00:18:03.947 --> 00:18:08.930 İyi insan geliyor, iyi şeyler yapılıyor; kötü insan geliyor, kötü şeyler yapılıyor. 00:18:08.204 --> 00:18:18.500 Adamın yetişmesine bağlı bir şey. Rızkı Allah veriyor. Millet rızkın peşinde koşuyor. 00:18:18.566 --> 00:18:22.897 Allah kullarına; "Bana ibadet edin." diyor, ibadeti yapmıyor. 00:18:22.897 --> 00:18:28.664 "Kulum, niye ibadet etmiyorsun, gel bakalım." "İşim var." "Ne işi?" 00:18:28.759 --> 00:18:36.840 "Memuriyet, ıvır zıvır, iş, güç..." "Peki, bu namazı kıl, ondan sonra git. 00:18:36.211 --> 00:18:38.749 İki saat daha fazla çalış. 00:18:41.480 --> 00:18:44.358 Cumartesiyi nasıl tatil yaptın, pazarı nasıl tatil yaptın, 00:18:44.397 --> 00:18:49.721 istediğin zaman koca koca günleri nasıl tatil yapıyorsun?""Çalışmazsak memleket geri kalırmış." 00:18:49.721 --> 00:18:52.724 Haftada iki gün tatili nasıl yapıyorsun? 00:18:53.954 --> 00:19:05.484 Akılla mantıkla hiç ilgisi yok; imanla imansızlıkla, iyi niyetle kötü niyetle ilgili bir şey. 00:19:05.523 --> 00:19:10.653 Senin ibadete yanaşman, yanaşmaman da öyle. İbadete yanaşmıyor, bin dereden su getiriyor. 00:19:10.732 --> 00:19:17.547 Oruç tutmuyor, midesi rahatsızmış. Kerata, miden rahatsız ama turşuyu nasıl yiyorsun sevdiğin için? 00:19:17.586 --> 00:19:19.158 O zaman doktorları dinliyor musun? 00:19:19.205 --> 00:19:26.504 Sigaranın zararlı olduğunu askeri akademiler, Gülhane akedemileri, doktorlar, raporlar, araştırmalar, 00:19:26.536 --> 00:19:31.202 karton ilanlar, hepsi söylüyor; niye sigarayı içiyorsun? 00:19:31.242 --> 00:19:35.572 Gel bakalım, sen zararlı şeylerin hepsinden kaçan bir insan mısın? "Kaçarım." 00:19:35.628 --> 00:19:42.463 Niye sigara içiyorsun? Keyfine uygun oldu mu nasıl zararlı işi yapıyorsun? Kimi aldatıyorsun? 00:19:42.542 --> 00:19:46.860 Kendini aldatıyorsun! Niye ibadeti yapmıyorsun? 00:19:46.860 --> 00:19:53.818 İçinde iman zayıf, Allah'a bağlılığın zayıf, ondan. Şeytan seni eline almış, kukla gibi oynatıyor. 00:19:53.865 --> 00:19:57.656 İpini buradan çektirtiyor, elini kaldırıyorsun. Şeytanın kuklası! 00:19:57.656 --> 00:20:01.556 Şeytanın maskarası; sadece kukla olsa iyi... Şeytan seninle alay ediyor. 00:20:01.595 --> 00:20:03.780 Şeytan insana kahkahayla gülüyor. 00:20:03.819 --> 00:20:09.708 Aldattığı zaman, Allah'a âsi ettiği zaman şeytan seviniyor, gülüyor. Yazık değil mi? 00:20:09.708 --> 00:20:14.941 Öyle fena bir düşmanı sevindiriyorsun ve güldürüyorsun da melekleri ağlatıyorsun! 00:20:15.433 --> 00:20:21.753 Melekleri ağlatacak günahları işliyorsun da şeytanı güldürecek işleri işliyorsun da kılın kıpırdamıyor! 00:20:22.689 --> 00:20:30.809 Hesaplarımız çok ters. Kafamız tam çalışmıyor. İşi çok anlayamıyoruz. 00:20:30.809 --> 00:20:37.826 Bu işler senin bildiğin gibi değil, Allah'ın kanunları bir başka türlü. Neden? 00:20:37.857 --> 00:20:45.629 Allah celle celâlühû bizi buraya imtihana gönderdiğinden, imtihan ediyor. Var mı diyeceğin? 00:20:45.669 --> 00:20:49.679 İmtihan ediyor. 00:20:50.206 --> 00:20:57.165 İzâ ehabba'llâhu abden. Allah bir kulu sevdi mi dünyalık kapılarını ona kapatıyor. 00:20:59.810 --> 00:21:04.957 Gitmek istese de tosluyor, olmuyor. "Hay Allah!.." Bir tanesi diyor ki; 00:21:04.973 --> 00:21:09.824 "Ya ben namaz kılıyorum, oruç tutuyorum; benim mahsulüm zarar ediyor, koyunlarım ölüyor..." 00:21:10.284 --> 00:21:12.568 Nerdeyse dinden imandan çıkacak. 00:21:12.607 --> 00:21:17.215 Sanıyor ki namaz kılınca, oruç tutunca her işinin rast gitmesi şart. 00:21:17.246 --> 00:21:23.321 Sanki Allah namaz kıldı diye onun her işini rast getirmek mecburiyetindeymiş sanıyor. 00:21:24.156 --> 00:21:33.471 İki kardeş var; birisi imanlı, ötekisi sarhoş, birisi deniz kenarında plaj işletiyor, 00:21:33.518 --> 00:21:43.658 ötekisi kasabasında, dindar. Ama dindar olanın söylediği söz sarhoşunkinden daha tehlikeli. 00:21:43.736 --> 00:21:47.357 Teşebbüslerinde, işlerinde zarar etmiş. 00:21:47.412 --> 00:21:50.696 Zarar edince; "Ya Allah benimle neden uğraşıyor?" diyormuş. 00:21:50.735 --> 00:21:54.908 "Ben namaz kılıyorum, oruç tutuyorum, işlerim rast gitmiyor..." İmtihan. 00:21:54.940 --> 00:21:57.790 Şeytanın tuzağına düşüyorsun. Sabredeceksin. 00:21:57.829 --> 00:22:02.990 Allah bir kulu sevdi mi dünyanın kapılarını kapatıyor, âhiretin kapılarını açıyor. 00:22:03.290 --> 00:22:07.757 Sevap kazanacak işler yapmasına yöneltiyor, gaflete düşecek, günaha girecek işleri yaptırtmıyor. 00:22:07.757 --> 00:22:14.377 Daha iyi değil mi? Daha iyi. Daha iyi ama insancıklar onun iyi olduğunu anlayamıyor. 00:22:14.416 --> 00:22:21.963 Hep ehli dünyanın istediği, kâfirlerin istediği şeyleri temenni ediyor. Kâfirler gibi olmak istiyor. 00:22:21.994 --> 00:22:27.101 Onlar gibi rahat etmek istiyor. Bu da ilâhî bir kanun, öyle olmuyor.Öyle olsa ne olur? 00:22:27.101 --> 00:22:31.404 Bir de öyle düşünelim: Her mü'min insan milyoner olsa, 00:22:31.443 --> 00:22:37.481 her mü'min olan insanın her işi rast gitse, 'şıp' dediği zaman istediği olsa, 00:22:37.520 --> 00:22:44.313 elini açmadan dilediği temin edilse ne olur? Tüm menfaatperestler o zaman İslâm'a gelir. 00:22:44.789 --> 00:22:51.789 Herkes menfaat için İslâm'a gelir. Çünkü müslüman olunca her işi oluyor, herkes müslüman olur. 00:22:51.966 --> 00:22:57.734 Neden? Menfaat var. Menfaat olan yere herkes koşuyor. Onun için gelir. 00:22:57.765 --> 00:23:07.371 Allah menfaatsiz gibi görünen imtihanlarla belalara uğratıyor, sıkıntılara düşürüyor; 00:23:07.402 --> 00:23:13.297 hem onlara sabrettiği zaman sevap alıyor hem de imtihanın [amacı] tahakkuk ediyor. 00:23:13.352 --> 00:23:19.320 Maddî menfaat yüzünden bir insanın müslüman olması mümkün değil. Neden? Müslümanlık zor. 00:23:19.582 --> 00:23:23.770 Hatta âhir zamana doğru o kadar zorlaşacakmış ki 00:23:23.789 --> 00:23:27.956 müslüman olmak elinde ateş parçası tutmak kadar zor olacakmış. 00:23:27.995 --> 00:23:31.106 Mangaldan koru alıp da elinde tutabilir misin? 00:23:31.106 --> 00:23:38.427 Tutamazsın, cayır cayır yanar, dumanı çıkar, etlerin cılk yara olur. Ateşi tutamazsın, elin yanar. 00:23:40.301 --> 00:23:45.543 Âhir zamanda müslüman olmak o kadar zor olacakmış. Bazı ülkelerde zor oldu. 00:23:45.543 --> 00:23:48.637 Burgaristan'da bir insan nasıl Müslümanlığını yaşadı, 00:23:48.684 --> 00:23:53.788 geçtiğimiz devirlerde neler çekti, işkenceyle nasıl öldürüldü... 00:23:53.915 --> 00:23:58.183 Davudoğlu Hocamız rahmetullâhi aleyh ne diyor? "Ölüm daha güzeldi." diyor. 00:23:58.230 --> 00:24:03.585 Hapisteki işkencelerden ölmek daha güzeldi. Keşke ölseydi de kurtulsaydı insan... 00:24:03.632 --> 00:24:06.187 "Ben de o ızdırapları çektim." demek istiyor. 00:24:06.226 --> 00:24:11.408 "Ölüm daha güzeldi ama ölümden beter işkencelere uğradık." demek istiyor. Rusya'da öyle oldu. 00:24:11.455 --> 00:24:17.910 Azerbaycan'da öyle oldu. Özbekistan'da öyle oldu. Başka diyarlarda öyle oldu. İmtihan işte... 00:24:17.957 --> 00:24:23.235 Allah mü'min kulunu hep galip eylese, hiç ızdırap olmasa? 00:24:23.696 --> 00:24:29.820 Peygamber Efendimiz'in ashâbı sıkıntı çekmiş, Peygamber Efendimiz'in kendisi sıkıntı çekmiş. 00:24:29.217 --> 00:24:33.914 Sen Peygamber Efendimiz'in uğradığı belaların binde birine tahammül edemezsin. 00:24:35.395 --> 00:24:42.899 Biraz sıkıntı görsen hemen başlarsın isyan etmeye, başlarsın itiraz etmeye, başlarsın dilini uzatmaya, 00:24:42.947 --> 00:24:46.864 başlarsın ağzını açıp gözünü yumup olmadık laflar söylemeye... 00:24:46.903 --> 00:24:53.426 İnsan bir minibüse bindiği zaman; minibüsün şoförü gitmiş, 00:24:53.426 --> 00:25:03.702 nereden almışsa bir bant almış, [takıyor,] bir dinliyorsun; küfür. Adam Allah'a çatıyor. 00:25:03.726 --> 00:25:06.446 O [parça da] güya şarkı, güya türkü. 00:25:06.477 --> 00:25:14.368 Adamla kavga mı edeceksin, bantı mı durduracaksın, aşağı mı ineceksin, 'ayıptır' mı diyeceksin? 00:25:14.399 --> 00:25:17.721 İnsan ne yapacağını şaşırıyor. Aziz ve muhterem kardeşlerim! 00:25:17.956 --> 00:25:24.390 Eğer dünyanın Allah indinde sivrisinek kanadı kadar kadr ü kıymeti olsaydı, 00:25:24.290 --> 00:25:27.832 birazcık bir kıymeti var diye Allah onu kâfire koklatmazdı! 00:25:27.868 --> 00:25:35.453 O kadar da kıymeti yok, sıfır kıymeti olduğundan veriyor, kıymetsiz olduğundan veriyor. Ne olacak peki? 00:25:35.831 --> 00:25:43.831 Sen Allah sana ne takdir etmişse kale gibi sağlam duracaksın, ondan sonra vazifeni yapacaksın. 00:25:44.180 --> 00:25:50.824 Allah yolunda yürümenin, Allah yolunda meşakkat çekmenin, Allah yolunda zahmet çekmenin, 00:25:50.824 --> 00:25:57.711 Allah yolunda yorulmanın, Allah yolunda cihat etmenin, Allah yolunda ölmenin öyle bir zevki, 00:25:58.122 --> 00:26:02.748 öyle bir güzelliği var ki sen onu şehitlerle konuşabilsen de, 00:26:02.788 --> 00:26:10.622 şehitlerin söylediğini mânevî kulaklarla duyabilsen de bir anlasan! En yüksek mertebe ne İslâm'da? 00:26:10.620 --> 00:26:13.613 Şehitlik. Şehitlik ne demek? Türkçesini söylesene. 00:26:13.708 --> 00:26:17.955 Bir adamın çatır çutur öldürülmesi, kanının akıtılması... 00:26:18.129 --> 00:26:23.623 Görüyor musun mertebeyi; Allah yolunda can vermek en yüksek mertebe oluyor! 00:26:23.932 --> 00:26:29.150 Bu zamanın insanları neye çalışıyor? Yaşamaya çalışıyor. Hem de nasıl yaşamak? 00:26:29.780 --> 00:26:32.950 Ya Çamlıca'da yaşayacak, ya Emirgan'da yaşayacak, 00:26:32.126 --> 00:26:36.851 her türlü konforla, zevkle, keyifle... Herkes onu istiyor. 00:26:36.930 --> 00:26:43.189 Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Lâ râhate fi'd-dünyâ. "Dünyada rahat yok." Rahat nerede? 00:26:43.204 --> 00:26:49.800 Kabirde. Orada yatarsın, sırt üstü uzanırsın. Memuriyet yok, mesai yok, bir şey yok. 00:26:49.122 --> 00:26:55.372 Yat yatabildiğin kadar... Kıyamet kopuncaya kadar yat. İstirahat kabirde. Peki hayatta ne olacak? 00:26:55.388 --> 00:27:00.244 Müslüman hayatta Allah yolu için çalışacak, zahmet çekecek, masraf edecek, 00:27:00.246 --> 00:27:08.538 gayret edecek, cehd edecek, cihat edecek; Allah'ın rızasını kazanacak. Anlayabildik mi? 00:27:09.210 --> 00:27:13.822 Acayip bir mantık. Bu mantığı bu camiye gelmeyen insan da anlamaz. 00:27:14.100 --> 00:27:20.495 Kâfir, inançsız insan güler; "Hadi ya, ben bu dünyaya bir defa gelmişim." der. 00:27:20.535 --> 00:27:25.490 Onların nazariyelerini de biliyoruz, arkadaşlar. Siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. 00:27:25.537 --> 00:27:31.970 Bir kâfirin, bir materyalistin, bir dinsizin, bir imansızın felsefesini, mantığını bilmiyor muyuz? 00:27:32.970 --> 00:27:36.852 Biliyoruz. Onların keyiflerini, zevklerini bilmiyor muyuz? Biliyoruz. 00:27:36.899 --> 00:27:44.569 Hepsini biliyoruz. İçkinin, çalgının, şunun bunun ne olduğunu, her şeyi biliyoruz. 00:27:44.624 --> 00:27:51.744 Ama tercihimizi yapmışız. Biz Allah'ın dostu olarak Allah yolunda gitmeye karar vermişiz. 00:27:51.807 --> 00:27:55.255 Bizim bayrağımız, bir bayrak açılmış ki, ne yazıyor üzerinde? 00:27:55.302 --> 00:28:03.247 İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî. "Yâ Rabbi! Benim maksadım sensin. Ben senin yolundayım. 00:28:03.437 --> 00:28:09.125 Senin rızanı istiyorum. Senin rızanın peşindeyim. Sen razı ol diye her şeyi yapmaya razıyım. 00:28:09.236 --> 00:28:13.842 'Öl' dediğin yerde ölmeye razıyım. 'Ver' dediğin yerde vermeye razıyım. 00:28:13.890 --> 00:28:21.590 'Dur' dediğin yerde durmaya razıyım. 'Al' dediğin kadar alırım, 'ver' dediğin kadar veririm. 00:28:21.646 --> 00:28:28.578 Sevdiklerini severim, sevmediklerini sevmem. Bütün planım, bütün ölçüm, bütün arzum sensin." 00:28:28.609 --> 00:28:31.332 İyyâke na'budu ve iyyâke nesteîn. 00:28:31.379 --> 00:28:36.450 "Biz mü'min kulların sadece ve sadece sana ibadet ederiz yâ Rabbi! 00:28:36.497 --> 00:28:40.556 Ancak ve ancak senden yardım isteriz. Başkasından medet de ummayız." 00:28:40.636 --> 00:28:44.486 Amerikalılar zelzele oldu diye Çinliler'e yardım verdiler de; 00:28:44.486 --> 00:28:47.808 "Biz yabancının yardımını istemeyiz." dedi adamlar, dikkatimi çekti. 00:28:48.632 --> 00:28:55.498 Adamlar zelzele dolayısıyla gelen Amerikan yardımı istemedi. Biraz da hoşuma gitti. 00:28:55.569 --> 00:29:02.761 Biz onu gösteremiyoruz. Üç yıl sığınakta harp olursa diye beklettikleri, bayatlamış, 00:29:02.761 --> 00:29:10.720 tarihi dolmuş etleri, ilaçları, giyilmiş elbiseleri buraya gönderiyorlar ve millet alıyor. 00:29:11.432 --> 00:29:16.448 Hayret edilecek bir şey! Evvelki hafta Doğu Anadolu'yu -birkaç şehri- gezdim. 00:29:16.479 --> 00:29:22.344 "Burada en çok Suriye'den kullanılmış müstamel elbise gelir, onu kullanırlar." dediler. 00:29:22.391 --> 00:29:25.328 Müstamel elbiseleri Avrupa'dan kilise topluyor. 00:29:25.328 --> 00:29:30.444 Giymediğiniz, üzerine şarap dökülmüş, çişli, kakalı elbiseler... 00:29:30.444 --> 00:29:35.362 Hadi bakalım, kilise topluyor, onu satıyor, kiliseye yardım. 00:29:35.362 --> 00:29:40.382 Adamlar çöpe atacaklardı, çöpe atmıyorlar, kilise onları değerlendiriyor. 00:29:40.382 --> 00:29:48.190 Bozuk kırık şişeleri, kırık dökük malzemeyi, kullanılmış, okunmuş gazete, 00:29:48.190 --> 00:29:51.468 mecmua tomarlarını kilise alıyor, kendisine gelir yapıyor. 00:29:51.468 --> 00:29:57.654 Her yere, sokak başlarına depo koymuş. Oraya alınanları kamyonuyla fabrikaya getiriyor. 00:29:57.686 --> 00:30:04.829 Ondan bir kâr sağlıyor. "Kullanılmış elbiselerinizi, çamaşırlarınızı bize verin, 00:30:04.868 --> 00:30:10.165 Afrika'nın fakirlerine vereceğiz." diyor. Bilmiyorum, oraya da gidiyordur herhalde. 00:30:10.196 --> 00:30:14.607 Ama Suriye'ye geliyor, Suriye'den Ermeni mi alır, başkası mı, yahudi mi [alır], 00:30:14.607 --> 00:30:16.980 nasılsa bizim Anadolu'ya geliyor. 00:30:16.980 --> 00:30:23.472 Bizim hacı babalar da, Anadolu'nun zavallı benim vatandaşlarım da ucuz diye onu alıyor. 00:30:23.535 --> 00:30:28.401 Ya insan alır mı ya? Şuradan bir şayak alır, Sümerbank'tan bir basit kumaş alır. 00:30:28.401 --> 00:30:33.744 Türkiye kumaşsız bir ülke değil ki. Şeker çuvalı al, kendine biç, giy ya! Ne olacak? 00:30:33.934 --> 00:30:40.855 Maksat örtünmek değil mi? Üşümemek değil mi? Ne diye elin kullanılmış [kıyafetini] kullanıyorsun? 00:30:40.926 --> 00:30:43.333 Nasıl kullandı, bilmiyorsun ki. 00:30:43.380 --> 00:30:48.275 Adam AIDS'ten mi öldü, frengiden mi öldü, neden öldüğünü bilmiyorsun ki. 00:30:48.275 --> 00:30:53.996 Ekseriyetle AIDS'ten ölüyor. Adam kendisi giymiyor, ondan sonra buraya gönderiyor. 00:30:54.270 --> 00:31:01.309 Hâsılı, Allah bize İslâm'ın güzelliklerini duyursun. 00:31:01.309 --> 00:31:04.742 Allah'ın rızası için her şeyi yapacak bir şuura erdirsin. 00:31:04.742 --> 00:31:11.830 Bütün mesele bir anlayış, şuur ve asalet meselesi, duygu meselesi. 00:31:11.146 --> 00:31:18.955 İnsan fakir olabilir, yoksul olabilir, yamalı giyebilir... Kalbi nasıl? 00:31:19.410 --> 00:31:24.813 Onun için bazen bakıyorsun, yırtık pırtık, hırpânî elbiselerinin içinden karşına bir evliyâ çıkıyor. 00:31:25.440 --> 00:31:32.831 Neden? Dünyaya meyletmiyor, Allah'ın rızasını düşünüyor. Allah'ın öyle kulları var. 00:31:34.298 --> 00:31:40.412 Birisinin içinden bir ses kendisine demiş ki; "Sen cimrisin be! 00:31:40.769 --> 00:31:49.650 Nekessin, pintisin, cimrisin, cömertliğin yok!" İçinden bir ses kendisini itham ediyor. O da; 00:31:49.650 --> 00:31:54.960 "Ne cimriyim ya, değilim!" İnsan kendisini savunmak ister ya... "Cimri değilim ben!" 00:31:54.199 --> 00:31:59.617 "Yok, cimrisin!" "Değilim ya!" Böyle olmuş bitmiş. 00:31:59.617 --> 00:32:02.524 Bazen insanın içinden böyle bir ses gelir. 00:32:04.617 --> 00:32:10.546 Bir ses kendisini itham ediyor, o da cimri olmadığı kanaatinde savunuyor. 00:32:12.298 --> 00:32:15.130 Biraz sonra halifeden bir kese altın geliyor. 00:32:15.440 --> 00:32:19.400 O adam evliyâullahtan meşhur bir kimse olduğu için, 00:32:19.870 --> 00:32:23.241 "Al bu parayı, uygun gördüğün yerlere harca." diye adam para göndermiş. 00:32:23.336 --> 00:32:30.470 En kestirme, garantili yol; o nasıl olsa fukarâyı, harcayacak sevaplı yeri bilir diye ona getirmişler. 00:32:30.525 --> 00:32:35.393 "Ben gideyim de bir fukarâ birisine bunu vereyim." diye keseyi alıyor. 00:32:36.298 --> 00:32:41.358 Orada bakıyor ki kenarda bir berber birisini tıraş ediyor. 00:32:41.779 --> 00:32:46.798 Eskiden güzel berber dükkânları belki yoktu, köylerden bilirsiniz. 00:32:46.798 --> 00:32:51.421 Sokağın bir kenarında adam oturacak, ötekisi de usturayla kafasını kazıyacak... 00:32:51.623 --> 00:32:59.290 Bakıyor ki fukarâ, hırpânî, üstü başı pejmürde, perişan birisi tıraş oluyor, berber onu tıraş ediyor. 00:32:59.456 --> 00:33:06.165 "Tamam, işte şu fakire vereyim, hırpânî..." diyor. Keseyi götürüyor. 00:33:06.289 --> 00:33:17.595 O fakire verecek. Fakir şöyle bir bakıyor; "Berbere ver." diyor. 00:33:17.623 --> 00:33:21.915 Bir kese para geliyor, küçük de olsa büyük de olsa içinde birkaç parça altın var. 00:33:22.350 --> 00:33:25.408 En aşağı on tane olsa bugünün parasıyla bayağı bir para. 00:33:25.456 --> 00:33:30.998 20 tane olsa, 50 tane olsa, bir keseye ne kadar konulur bilmiyorum ama bayağı bir para... 00:33:30.913 --> 00:33:38.955 Adam hırpânî ama elini bile uzatmıyor. "Berbere ver." diyor, emrediyor. 00:33:39.138 --> 00:33:47.108 Diyor ki; "Bu para berber için fazladır. Berberin bir tıraş ücreti vardır." 00:33:47.121 --> 00:33:53.413 deyince, o hırpânî adam diyor ki; "Deminden beri ben sana 'cimrisin' demiyor muydum?" 00:33:53.454 --> 00:33:58.454 Deminden beri hani içinden bir ses geliyordu ya, demek ki o gönderiyormuş sinyalleri... 00:33:57.832 --> 00:34:01.820 Bak, para senin değil, nihayet birisine vereceksin. 00:34:01.665 --> 00:34:05.374 'Ver' dediğim yere vermiyorsun, 'çoktur' diye [vermek istemiyorsun.] 00:34:05.415 --> 00:34:07.707 Para senin değil, nasıl olsa elinden çıkacak, versene! 00:34:07.748 --> 00:34:15.624 Onun bir bildiği var tabii, kimbilir neyin nesidir... Hocamıza, buraya bir havale ile para gelmiş. 00:34:15.873 --> 00:34:23.842 Hocamız'ın vefatından sonra postacı anlatıyor. Hanesinde eline teslim havale göndermişler. 00:34:25.499 --> 00:34:31.791 Mesela 4 bin lira para göndermişler. Postacı getirmiş; "Efendim size bir havale var. 00:34:31.873 --> 00:34:36.820 Elinize teslim. Şurayı imzalar mısınız?" İmzalamış. 00:34:36.410 --> 00:34:42.583 Hocamız ihtiyar, postaneye gidip, hüviyet ibraz edip parayı almasın diye gönderen böyle göndermiş. 00:34:42.556 --> 00:34:48.965 Kibar kimse. Hocamız parayı almış, postacıya demiş ki; 00:34:49.116 --> 00:34:52.381 "Gel, bu parayı ikimiz senle yarı yarıya bölüşelim." 00:34:55.475 --> 00:34:58.923 "Bir şey demedim, 2 bin lirayı çıkarttı, bana verdi." diyor. 00:34:58.916 --> 00:35:06.333 O zamanın 2 bin lirası şimdinin 200 bin lirası belki... Çıkartmış o kadar parayı, vermiş. 00:35:07.499 --> 00:35:15.291 "Emin ol, kış yaklaşıyordu, odun kömür alacaktık, odun kömür parası yoktu, 00:35:15.291 --> 00:35:24.333 tam o kadar paraya ihtiyaç vardı. Çıkarttı, 'Gel, bunu bölüşelim.' diye verdi. 00:35:24.416 --> 00:35:28.250 Ve evimizin yakacak ihtiyacını öyle karşıladık." diyor. 00:35:28.291 --> 00:35:33.792 Evliyâullahın hâli böyle olmaz. "Sen cimrisin, sen cimrisin" diyen ötekiymiş demek ki... 00:35:34.374 --> 00:35:40.916 Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri yatağına girmiş; o tarafa dönmüş, uyuyacak, uyku tutmamış, 00:35:40.957 --> 00:35:45.833 bu tarafa dönmüş, uyuyacak, uyku tutmamış, hiç uykusu yok. 00:35:45.874 --> 00:35:52.583 Kalkmış, cübbesini giymiş, evden dışarıya çıkmış. Sokaktan birisi demiş ki; 00:35:52.556 --> 00:35:56.464 "Selâmun aleyküm yâ Abdelkâdir!" "Aleyküm selam." 00:35:56.662 --> 00:36:01.607 "Deminden beri dışarı çıkmanı istiyorum, amma da geç çıktın ha!" demiş. 00:36:03.285 --> 00:36:09.247 Evliyâullahın halleri böyle... Allah bir kulu sevdi mi böyle oluyor tabii. 00:36:09.294 --> 00:36:13.916 Mühim olan Allah'ın rızasını kazanmak. Allah kulunu sevdiği zaman da neler oluyor... 00:36:13.916 --> 00:36:20.280 Onlar, "böyle olsun" diye Allah'ın ibadetini yapmıyorlar, rızasını kazanmak için öyle yapıyorlar, 00:36:20.280 --> 00:36:24.965 Allah da onlara böyle ikrâm ediyor, daha başka ikrâm ediyor, daha bilmediğimiz nice ikrâmları ediyor. 00:36:24.751 --> 00:36:27.335 Peygamber Efendimiz'e Cebrail aleyhisselam gelmiş; 00:36:27.375 --> 00:36:31.417 "İstersen Allahu Teâlâ hazretleri şu dağları taşları sana altın yapacak." 00:36:31.376 --> 00:36:39.805 "İstemem." demiş Peygamberimiz. Dünyayı gözleri görmemiş ki! 00:36:39.860 --> 00:36:48.753 Allah'ın belasına, imtihanına, meşakkatine, kaderine rıza göstermişler, öyle yaşamışlar. 00:36:49.310 --> 00:36:54.734 Bizim de ayağımıza diken batsa, aman Allah, yanına yaklaşma, müslüman mı değil mi, 00:36:54.734 --> 00:36:59.400 o zaman bir anla bakalım. Başına azıcık bir üzüntülü hal gelse; 00:36:59.670 --> 00:37:07.900 "Moralim bozuldu, strese düştüm..." yeni kelimeler, uydurma uydurma bir sürü ağız dolusu laf... 00:37:07.852 --> 00:37:12.336 Allah kulunu sevdi mi böyle yapar, sevmedi mi dünyanın kapısını açar. 00:37:12.336 --> 00:37:18.319 Var mı bir diyeceğin? Var mı bir itirazın? Dilekçeyi ver, itiraz et, edebilirsen! 00:37:18.417 --> 00:37:21.293 Zaten takdir ne ise öyle olacak. Ama 00:37:20.666 --> 00:37:30.410 başına bela, üzüntü geldiği zaman anla ki Allah seni mükâfatlandırmak ve dereceni yükseltmek istiyor. 00:37:30.132 --> 00:37:35.526 Üzülme. Bela istenir mi? İstenmez. Bela da istenmez. 00:37:35.693 --> 00:37:39.229 "Yâ Rabbi! Sen bana bela ver de derecem artsın." Şaşkın adam! 00:37:39.229 --> 00:37:44.545 "Yâ Rabbi! Sen bana yüksek dereceler ver ama belasız ver." desen kıyamet mi kopar? 00:37:44.585 --> 00:37:48.142 Belasız veremez mi Allah? Belasız da verir. 00:37:48.166 --> 00:37:52.917 Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr. 00:37:52.922 --> 00:37:57.467 "Yâ Rabbi! Ben fakir kuluna dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver. 00:37:57.887 --> 00:38:01.367 Azaplardan koru, cehenneme düşürme." 00:38:01.422 --> 00:38:07.104 Bu duayı tavsiye ediyor: "Dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver." Dünyada iyilik nedir? 00:38:07.104 --> 00:38:09.211 Mutluluktur, rahattır, huzurdur. 00:38:09.282 --> 00:38:15.901 Allâhümme innâ nes'elüke'l-afve ve'l-âfiyete ve'l-muâfte'd-dâimete fi'd-dîni ve'd-dünyâ ve'l-âhireti. 00:38:15.901 --> 00:38:22.281 "Yâ Rabbi! Sen bize dinimiz konusunda, dünyamız konusunda, âhiretimiz konusunda huzur, 00:38:22.281 --> 00:38:28.135 saadet, âfiyet, selamet ihsan et." diye dua ediyoruz. Her konuda selamet [istiyoruz.] 00:38:28.190 --> 00:38:34.785 Peki bu belalar ne? Muhterem kardeşlerim! Zaten insanların bela görmeyeni yoktur. 00:38:34.841 --> 00:38:39.953 Mü'min de bela görür, kâfir de bela görür. Mü'min de hasta olur, kâfir de hasta olur. 00:38:39.984 --> 00:38:47.879 Mü'min de zenginlik, fakirlik, ızdırap, iş hayatı, aile hayatı problemleriyle karşılaşır, kâfir de karşılaşır. 00:38:47.875 --> 00:38:53.584 Sanki birisi hep böyle baklava börek yiyip de ötekisi [mahrum] olmaz. İmtihan bu, herkes imtihan olur. 00:38:53.572 --> 00:38:58.123 Bu hadîs-i şerîfler -Allahu âlem- bizde ne duygu uyandıracak? 00:38:58.163 --> 00:39:05.813 "Başına bir bela gelirse imtihanı kaybetme!" demek bu. "Bütün insanlara böyle şeyler geliyor. 00:39:05.868 --> 00:39:10.239 Sadece sen misin ilk hasta olan? Sadece sen misin arabası kaza yapan? 00:39:10.302 --> 00:39:16.810 Sadece sen misin senedi ödenmeyen? Sadece sen misin şu veya bu problemi olan? 00:39:16.810 --> 00:39:22.271 Dünyada bir sürü insan aynı derdi çekiyor, geçiyor, kurtuluyor. Ne diye sen Allah'a âsi oluyorsun? 00:39:22.334 --> 00:39:24.553 Ne diye küçük bir imtihanı kaybediyorsun? 00:39:24.600 --> 00:39:29.445 Kaybetme, kadere razı ol!" demektir, muhterem kardeşlerim. 00:39:29.484 --> 00:39:31.897 İkinci hadîs-i şerîfe geçiyoruz. 00:39:31.968 --> 00:39:37.686 Bu hadîs-i şerîfler hep böyle; "Allah bir kulu sevdi mi ne olur?" diye onları [anlatıyor.] 00:39:37.718 --> 00:39:42.402 İkinci hadîs-i şerîf: 25. sayfanın dördüncü hadisine geldik. 00:39:42.458 --> 00:39:45.541 İzâ ehabba'llâhu abden 00:39:45.416 --> 00:39:47.875 kazefe hubbehû fî kulûbi'l-melâiketi 00:39:47.999 --> 00:39:55.791 ve izâ ebğada'llâhu abden kazefe buğdahû fî kulûbi'l-melâiketi sümme yakzufuhû fî kulûbi'l-âdemiyyin. 00:39:55.832 --> 00:40:01.750 Bu ikinci hadîs-i şerîf de yine Enes radıyallahu anh'ten. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; 00:40:01.832 --> 00:40:15.124 "Allah bir kulunu sevdi mi sevgisini meleklerin gönüllerine yerleştirir, ulaştırır." 00:40:15.165 --> 00:40:23.457 O sevginin hamurunu, malzemesini, sermayesini meleklerin gönlüne de atar 00:40:23.507 --> 00:40:27.114 Allah sevdi mi melekleri de sevmeye başlar. 00:40:27.161 --> 00:40:31.939 Ve izâ ebğada'llâhu abden. "Bir kula buğz etti mi, sevmedi mi..." 00:40:31.979 --> 00:40:35.200 Kazefe buğdahû fî kulûbi'l-melâiketi. 00:40:36.820 --> 00:40:42.666 "Buğzunu, kızğınlığını, sevmemesini meleklerin gönlüne de atar, onlara da aşılar. 00:40:42.686 --> 00:40:49.534 Allah'ın sevmemesi durumu onlara da gelir." Sümme yakzufuhû fî kulûbi'l-âdemiyyin. 00:40:49.581 --> 00:40:57.325 "Sonra bu duyguyu âdemoğullarının gönlüne de atar. Onların içinde de böyle duygular hâsıl olur." 00:40:57.325 --> 00:41:03.813 Allah bir kulu seviyorsa melekler de sever; çünkü Allah onların gönüllerine de o duyguyu verir. 00:41:03.852 --> 00:41:05.850 Sonunda âdemoğulları da sever. 00:41:05.921 --> 00:41:14.221 Allah bir kulu sevmiyorsa meleklere de sevmeme duygusu gelir, oradan da âdemoğullarına o duygu gelir. 00:41:14.221 --> 00:41:18.948 Onun için Allah'ın evliyâsını asırlar boyu herkes sevmiş. 00:41:19.200 --> 00:41:26.478 Yunus Emreler, Abdülkâdir-i Geylânîler, Bahâeddîn-i Nakşbendler, evliyâullah büyüklerimiz, 00:41:26.525 --> 00:41:30.731 asırlar boyu sevgisi pırıl pırıl, dip diri, altın gibi; 00:41:30.748 --> 00:41:36.624 ne okside oluyor, ne bozuluyor, toprak altında da kalsa öyle devam ediyor. 00:41:36.286 --> 00:41:52.204 Peki evliyâullahı herkes sever mi? Her zaman sever mi? Yok. Mü'minler sever, kâfirler kızar. 00:41:52.578 --> 00:42:00.287 Mü'minler sever, münafıklar kızar. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Bir de o tarafı var. 00:42:01.158 --> 00:42:08.214 Mü'minler sever. Âdemoğullarının gönlüne de sevgisi giriyor ama adam olanların gönlüne giriyor. 00:42:08.253 --> 00:42:16.485 Adam olanlar sever. Mücevherin kadrini kuyumcular bilir, onlar sever. "Hocam, doğru mu bu sözün?" 00:42:16.563 --> 00:42:19.576 Doğru. Kur'ân-ı Kerîm'den delilim var ki; 00:42:19.639 --> 00:42:24.337 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e ne cefalar ettiler. 00:42:24.376 --> 00:42:30.780 O kadar sevilecek insan karşılarına gelmiş, zamanlarında yetişmişler de, 00:42:30.157 --> 00:42:36.549 nice insan iman etmedi de Peygamber Efendimiz'e ne laflar söylediler... Eski peygamberler... 00:42:36.580 --> 00:42:42.654 Nuh aleyhisselam... Nuh aleyhisselâm'ın Kur'ân-ı Kerîm'de şikâyeti var, diyor ki; 00:42:42.654 --> 00:42:47.246 Bismillâhirrahmânirrahîm. Kâle rabbi innî deavtu kavmî leylen ve nehâran. 00:42:47.246 --> 00:42:49.911 "Yâ Rabbi! Sen vazife verdin, peygamberlik verdin, 00:42:49.958 --> 00:42:53.500 ben de kavmimi gece gündüz senin yoluna çağırdım." 00:42:54.244 --> 00:43:01.369 Fe lem yezidhüm duâî illâ firâran. "Ben onları doğru yola çağırdıkça onlar firar ettiler." 00:43:01.627 --> 00:43:08.415 Ve innî küllemâ deavtühüm li-tağfire lehüm. "Ben, sen onları afv u mağfiret et diye ne zaman çağırsam..." 00:43:08.415 --> 00:43:13.647 Cealû esâbiahüm fî âzânihim. "Benim sözümü duymamak için, inatlarından 00:43:13.703 --> 00:43:15.870 parmaklarını kulaklarına tıkadılar." 00:43:15.956 --> 00:43:22.623 Ve esarrû ve's-tekberu's-tikbâran. "Küfürlerinde, hakkı kabul etmemek 00:43:22.664 --> 00:43:26.664 [ve] yanlış yolda gitme konusunda devam ettiler durdular." 00:43:26.706 --> 00:43:29.873 Nasihati bile dinlememek için kulaklarını tıkadılar. 00:43:29.923 --> 00:43:35.129 Nuh aleyhisselam Allah'ın peygamberi, niye böyle olmuş? 00:43:35.208 --> 00:43:41.739 Bu hadîs-i şerîfte "Allah meleklerine sevdirir, kullarına sevdirir." diyor. Niye sevmemişler? 00:43:41.929 --> 00:43:46.385 Mü'minler sever de ondan. Adam olanlar sever de ondan. 00:43:46.385 --> 00:43:51.789 Mücevherin kıymetini bilenler sever de ondan. Sevmeyen kâfirlerin de buğzu artar. 00:43:51.828 --> 00:43:57.475 Kur'ân-ı Kerîm mü'minler için şifadır, kâfirler için hasrettir, kâfirin küfrünü arttırır. 00:43:57.522 --> 00:44:03.753 Allah'ın kitabı ama iki tesirli, kılıç gibi; bir o tarafa tesiri, bir bu tarafa tesiri var. 00:44:03.800 --> 00:44:11.480 Allah'ın sevgili kulları severler, sevmeyen kulları da mümkünse kan kusturacak zulümler yaparlar. 00:44:11.774 --> 00:44:18.450 Âd kavminin, Semûd kavminin, daha başka kavimlerin peygamberlere yaptıklarını biliyorsunuz. 00:44:18.840 --> 00:44:25.125 Yâsîn sûresinde; Vadrib lehüm meselen ashâbe'l-karyeti. 00:44:25.236 --> 00:44:34.906 Hani o köydeki, o karyedeki insanların kendilerine gönderilen salih kimselere, 00:44:34.906 --> 00:44:39.969 habercilere takındıkları tavır... Buyur; öldürdüler! 00:44:40.960 --> 00:44:48.303 Zekeriyyâ aleyhisselâm'ı testere ile biçtiler. Yahya aleyhisselâm'ı şehit ettiler. 00:44:47.970 --> 00:44:54.937 Peygamber Efendimiz'e kast etmediler mi? Öldürmek istemediler mi? Harp etmediler mi? 00:44:55.790 --> 00:45:01.406 Hücum etmediler mi? Taş atmadılar mı? Kılıç çekmediler mi? Dişini kırmadılar mı? 00:45:01.429 --> 00:45:05.468 Ayağını yaralamadılar mı? O Allah'ın en sevgili kulu... 00:45:05.531 --> 00:45:14.114 Demek ki mücevherin kıymetini kuyumcu bilir. Adam olanlar adam olanın kıymetini bilir. 00:45:14.137 --> 00:45:21.538 Mü'minin kıymetini mü'min bilir de kâfir hırsından, hıncından, gözünü kan bürüdüğünden, 00:45:21.538 --> 00:45:25.429 gaflet perdesi adamakıllı kalın olduğundan görmez. 00:45:25.429 --> 00:45:36.600 Onun için, evliyâullahın, peygamberlerin vârisleri olan büyüklerin halk arasında dedikodularını da duyarsın. 00:45:36.610 --> 00:45:44.672 Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri diyor ki; Bir acep sevdaya düşmüş Şemsî nâdânı gör, 00:45:44.719 --> 00:45:48.257 Hakka mahbûb olmak ister, halka menfûr olmadan. 00:45:48.328 --> 00:45:53.850 Rahmetli Muammer Dolmacı kardeşimiz çok güzel bir ilahi olarak bunu böyle söylerdi. 00:45:53.147 --> 00:45:58.938 Çok dokunurdu bana, güzel bir ilahi... Şemseddîn-i Sivâsî bu beyitinde diyor ki... 00:45:58.993 --> 00:46:05.762 Kendisini kastediyor. "Şemsî" dediği kendisi. Şemseddin, kısaca Şemsî demiş. 00:46:05.793 --> 00:46:13.420 "Şu Şemseddin'in hâline bak ki ne kadar olmayacak bir fikir, duygunun peşinde; 00:46:13.890 --> 00:46:18.484 Cenâb-ı Hakk'ın sevgili kulu olmak istiyor, halkın nefretini çekmeden." Mümkün mü? 00:46:18.498 --> 00:46:26.332 "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. O imtihan başından geçer." demek istiyor. 00:46:26.229 --> 00:46:32.550 Herkes doğruyu söyleyince kızar. "İçki içme. Kumarı bırak. Ailene yardımcı ol. 00:46:32.550 --> 00:46:39.504 Bu çocuklarına acı. Namazını kıl. İbadetini et..." "Her gün aynı şeyi söylüyorsun!" derler. 00:46:39.663 --> 00:46:47.497 "İşte sakallı, ihtiyar; takmış kafayı, hep aynı şeyi söylüyor." derler. Kızarlar. Kim kızar? 00:46:47.538 --> 00:46:54.477 Mü'minin hoşuna gider, kâfir kızar. Mü'min teşekkür eder; "Allah senden razı olsun, ağzına sağlık." der. 00:46:54.500 --> 00:46:59.303 Kâfirin de hıncı artar; "Şunu bir kenara kıstıralım da söylemez hâle getirelim. 00:46:59.303 --> 00:47:01.424 Nedir bu adamın dilinden çektiğimiz!" derler. 00:47:01.456 --> 00:47:05.986 Halbuki Allah emr-i mâruf nehy-i münkeri emrettiğinden, o her zaman söyleyecek. 00:47:06.550 --> 00:47:12.885 "Bir defa söylerim, dinlerse dinler, ondan sonra söylemem; hem ben rahat ederim hem onlar rahat eder." 00:47:12.932 --> 00:47:23.729 O da doğru değil. Günahkâr günahını yapmaktan inat ve ısrar ediyor mu? Ediyor. 00:47:23.729 --> 00:47:26.495 "Her zaman yapıyor. Söylüyorum söylüyorum, yine yapıyor." 00:47:26.550 --> 00:47:32.706 O günahta bu kadar vefalı, bu kadar ısrarlı da sen nasihat edince sevap kazanıyorsun, 00:47:32.706 --> 00:47:38.560 sen sevapta niye bu kadar kararsız ve sebatsızsın? Sen de söyle, sen de sevaba devam et. 00:47:38.294 --> 00:47:44.988 O günah işledikçe sen de sevaplı şeyi söyle, sen sevap kazanmaya devam et. Bir gün gelir de [düzelir.] 00:47:45.625 --> 00:47:54.300 Ama bir de bir insana söyleyiş üslubu var. Öyle bir tarzda söylersin ki ters reaksiyon yapar. 00:47:54.380 --> 00:47:55.872 Mesela çocuk bile; 00:47:55.872 --> 00:48:00.519 anası babası çok sevmiş, kucağına almış, öpmüş, koklamış, çocuğu şımartmış; 00:48:00.582 --> 00:48:05.514 "Şöyle yapma!" diyorsun, "Yapacağım!" diyor. Annesi babası terliyorlar, üzülüyorlar. 00:48:05.545 --> 00:48:10.114 "Yapma evlâdım." "Yapacağım!" "Yapma evlâdım." "Yapacağım!" 00:48:10.408 --> 00:48:17.618 Ya döveceksin, altına alacaksın... Bacak kadar çocuk, yine sırıta sırıta "yapacağım" diyor. 00:48:17.663 --> 00:48:22.122 Demek ki söyleyiş üslubu da önemli. Rahmetli anam derdi ki; 00:48:22.990 --> 00:48:28.986 Bir anne varmış, evlâdına 30 yıl hiçbir şey emretmemiş. "Şunu şöyle yap. Bunu böyle yap. 00:48:28.986 --> 00:48:33.432 Git bir kova su getir. Git ekmek al..." hiç emirde bulunmamış. Neden? 00:48:33.471 --> 00:48:38.904 Anne evliyâ, çocuğuna "Şöyle yap." diyecek ama 00:48:39.380 --> 00:48:45.664 "Yapmazsa anaya âsi olur da çocuğum günaha girer." diye hiç emretmemiş. 00:48:44.458 --> 00:48:49.583 "Çocuğum âsi evlat durumuna düşüp de Allah'ın cezasına uğramasın, sille yemesin." diye 00:48:49.707 --> 00:48:50.790 hiç ses çıkartmamış. 00:48:50.832 --> 00:48:56.374 Sabretmiş, ekmeği kendisi almış, kovayı kendisi taşımış, evlâdına hiçbir şey dememiş. 00:48:56.626 --> 00:49:07.252 Evliyâulllahın da, meşâyihin de dervişlere muamelesi böyledir. Çok şey söylemezler. 00:49:02.370 --> 00:49:08.996 "Şöyle olsa nasıl olur acaba? Ne dersiniz?" derler. Adam sırıtır, sanır ki hoca kendisine akıl danışıyor. 00:49:09.380 --> 00:49:10.622 Ya o akıl danışmak değil ki, 00:49:10.606 --> 00:49:13.859 o sana kibarca "Böyle yap." demek istiyor. 00:49:14.621 --> 00:49:22.455 "Vay be! Hoca bana akıl soruyor, demek ben ondan daha akıllıyım." hindi gibi kabarıyor. 00:49:22.496 --> 00:49:26.414 Ya o kibarca sana "Şunu şöyle yap." demek istiyor. 00:49:26.408 --> 00:49:33.830 Çünkü "yap" dese, şımarık çocuk gibi sen de "yapmam" desen günaha girersin diye. 00:49:34.900 --> 00:49:41.630 Demek ki bir insanı Allah sevdi mi meleklerine sevdirir. 00:49:41.630 --> 00:49:47.521 Meleklerin sevmesi başka bir iş, ayrı bir âlem. Onlar dua ederlerse o adam çeşitli hayırlara erer. 00:49:47.584 --> 00:49:52.698 Ondan sonra da insanlara sevdirir. İnsanların hepsi sever mi? Hayır. 00:49:53.262 --> 00:49:58.357 Hatta cümle insanların sevgisini kazanmak iyi bir şey de değildir. 00:49:58.563 --> 00:50:06.641 "Hocam, sen bugün olmadık acayip cümlelerle başladın vaaza, olmadık acayip cümlelerle devam ediyorsun." 00:50:06.688 --> 00:50:11.570 Herkesin sevgisini kazanmak iyi değil mi? Vallaha iyi değil. 00:50:11.200 --> 00:50:18.596 Evliyâullahtan birisi demiş ki; "Bu hal münafıklık alâmetidir." Çünkü herkes seviyor. 00:50:18.635 --> 00:50:24.290 Demek ki herkese yağ çekiyor. Demek ki haksızın karşısına çıkmıyor. 00:50:24.290 --> 00:50:26.879 Demek ki emr-i mâruf nehy-i münker yapmıyor. 00:50:26.926 --> 00:50:34.200 Demek ki Allah için hubbu fillah var, buğzu fillah yok; yarım. "Münafıklık alâmetidir." demiş. 00:50:34.314 --> 00:50:39.749 İnsanın biraz düşmanı olacak, o da lazım. Yemekte tuz da lazım, biber de lazım, acı biber lazım, 00:50:39.749 --> 00:50:44.503 Arnavut biberi lazım, Maraş biberi lazım, kırmızı biber lazım... O zaman tatlı oluyor. 00:50:44.559 --> 00:50:50.500 Çatır çatur biberi yiyor;"Of, yandım! Aman ağzım!""E yeme istersen.""Yok, hoşuma gidiyor." 00:50:50.730 --> 00:50:51.739 Neden? Biber de lazım. 00:50:53.380 --> 00:50:59.800 İnsanın düşmanı da olur, o da lazım. Olmazsa demek ki dürüst insan değil, 00:50:59.570 --> 00:51:04.901 demek ki dobra dobra gidip de konuşmamış, herkese yağ çekmiş; 00:51:04.948 --> 00:51:10.431 gidene, gelene, durana, sorana, herkese "haklısın" demiş, Nasreddin Hoca gibi... 00:51:10.431 --> 00:51:18.290 "Ya hoca, birinci adama 'haklısın' dedin. Ötekisi geldi, aksini söyledi, ona da 'sen de haklısın' dedin. 00:51:18.290 --> 00:51:21.769 Olur mu böyle bir şey?" Hoca gülmüş; "Sen de haklısın." demiş. 00:51:23.170 --> 00:51:28.310 O Nasreddin Hoca'nın işi, o fıkra. Ama evliyâullah diyor ki; 00:51:28.860 --> 00:51:32.392 "Emr-i mâruf nehy-i münker yapacak; seven sever, sevmeyen sevmez." Neden? 00:51:32.440 --> 00:51:37.920 O Allah'ın rızasını düşünüyor, başka bir şey düşünmüyor ki. Yalnız usûlüne, 00:51:38.329 --> 00:51:44.579 üslubuna dikkat edecek. Kibarca, zarif bir tarzda, güzel bir tarzda gönül alarak yapacak. 00:51:44.621 --> 00:51:49.380 Yapmasını mümkün kılacak bir tarzda yapacak, ters bir tarzda yapmayacak. 00:51:49.299 --> 00:51:58.728 O da emr-i mâruf nehy-i münkerin tekniği, usûlü, inceliği. Bunu da öğrenmek lazım. 00:51:58.759 --> 00:52:05.560 Herkes emr-i mâruf nehy-i münker yapamaz. "Nasılsın kör kadı? Merhaba!" derse; 00:52:05.111 --> 00:52:10.714 "Vay! Bu benim kör olduğumu söyledi!" diye, kadı efendi kancayı takar. "Kör kadı" denmez. 00:52:10.912 --> 00:52:15.418 Doğrudur ama denmez. Her doğru söylenmez. 00:52:15.454 --> 00:52:21.288 Usûlüyle söylenir, zamanı gelince söylenir, tam demir tavına geldiği zaman dövülür. 00:52:21.287 --> 00:52:23.370 Öyle olması lazım, aziz kardeşlerim. 00:52:23.433 --> 00:52:26.295 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; 00:52:26.244 --> 00:52:34.411 İzâ ehabba'llâhu kavmen ibtelâhüm. Fe-men sabera fe-lehü's-sabru ve men cezia fe-lehü'l-cezeu. 00:52:34.661 --> 00:52:37.995 Bu hadîs-i şerîfte de Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; 00:52:38.244 --> 00:52:47.327 "Allah bir kulu severse onu belalara uğratır, müptela kılar." 00:52:48.745 --> 00:52:53.514 Bi-envâi'l-belâ'. Gümüşhaneli Hocamız şerhinde öyle diyor. 00:52:53.536 --> 00:53:03.780 Günahları aklansın, sevabı çoğalsın diye çeşitli belalarla dûçâr eder. 00:53:03.115 --> 00:53:08.740 Bela ne demek? Bela, bizim bildiğimiz mânası var; "Ya sen benim başıma bela mısın? 00:53:08.199 --> 00:53:13.330 Sabah sabah geldin, başıma dikildin be adam!" filan deriz. Bir bu mânası var. 00:53:13.157 --> 00:53:19.491 Bir de Arapça'da bela, "imtihan" demek. İbtilâ, "müptela olmak" demek. Öyle imtihan oluyor. 00:53:19.681 --> 00:53:25.184 Bu başımıza gelen olayların hepsi zaten dünya hayatının imtihanıdır. 00:53:25.247 --> 00:53:31.700 Allah bir kulu sevdi mi onu çeşitli belalara dûçâr kılar. Neden? 00:53:31.189 --> 00:53:42.280 Günahları silinsin, sevapları çoğalsın, dünyaya sevgisi kalmasın, âhirete rağbeti artsın diye. 00:53:42.324 --> 00:53:46.825 "Bu dünya mı? Aman aman, istemem! Bu insanlar mı? 00:53:46.795 --> 00:53:49.945 Bu insanlara güvenilmez, Allah'ın dostluğu bana lazım." 00:53:50.320 --> 00:53:55.491 Hepsi gözünden silinsin, hiçbir şeyi gözü görmesin, sırf Allah'a dayansın, 00:53:55.615 --> 00:53:58.949 tam Allah'a dayansın, tam Hakk'a sarılsın. 00:53:58.916 --> 00:54:05.905 "Ey Resûlüm, sen onlara peygamberliğini bildir, tebliğ et, vazifeni yap, söyle. 00:54:05.905 --> 00:54:10.851 Sırt dönüp giderlerse..." Fe-in tevellev fe-kul hasbiyallâh. " 00:54:11.367 --> 00:54:18.367 'Siz giderseniz gidin, kabul ederseniz edin, etmezseniz etmeyin. Allah bana kâfi.' de." 00:54:18.451 --> 00:54:23.327 Lâ ilâhe illâ hû. "'Ondan başka ilah yok, tek merci O.'" 00:54:24.632 --> 00:54:27.123 Aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbü'l-arşi'l-azîm. 00:54:27.118 --> 00:54:31.827 "'Ben O'na tevekkül etmişim, O'na dayanmışım, O arşın sahibi, 00:54:31.819 --> 00:54:38.848 azamet, kudret sahibi Allahu Teâlâ hazretleridir. Ben O'na dayanmışım.' de. Bu duyguda ol." 00:54:38.903 --> 00:54:46.427 Peygamber Efendimiz'in mü'minlere ihtiyacı mı vardı? Yoktu. Muhtaç gibi mi davrandı? Hayır. 00:54:46.493 --> 00:54:55.327 Hakkı tebliğ etti ve öyle ciddi davrandı. Bir gün mescitte bir uzanmış... 00:54:55.296 --> 00:55:01.718 Mescidin duvarları, çatısı zaten ne kadar, azıcık bir şey... Bakmış ki orada bir binanın ikinci katı var. 00:55:01.742 --> 00:55:06.316 İki katlı. Bütün binalar bir katlı, bir tanesi keyiflenmiş, 00:55:06.316 --> 00:55:11.855 manzara çok olsun diye anlaşılan bir kat daha yapmış. "Kimin bu bina?" dedi. 00:55:11.855 --> 00:55:23.142 "Filanca zâtın." dediler. O şahıs mescide geldi, Efendimiz'e selam verdi, Efendimiz selâmını almadı! 00:55:23.586 --> 00:55:29.649 Halbuki es-selâmu aleyküm deyince ve aleyküm selam demek mecburiyet, olması lazım. 00:55:29.712 --> 00:55:37.449 Selâmı hiç almadı. Adam sahabeden, Allah şefaatine erdirsin, Efendimiz'i seviyor. 00:55:37.493 --> 00:55:44.244 "Peygamber Efendimiz selam verdiğim halde bana karşılık vermedi, selâmımı iade etmedi, 00:55:44.367 --> 00:55:51.993 ve aleyküm selam demedi. Acaba neden?" diye etrafına soruşturdu. Dediler ki; 00:55:52.000 --> 00:56:00.173 "Bilmiyoruz ama filanca vakitte senin yeni çıktığın katı gördü; 'Kim yaptı bunu?' diye sordu. 00:56:00.173 --> 00:56:01.709 Senin adını söyledik. 00:56:01.951 --> 00:56:08.660 Belki ondan selâmını almamıştır. İkinci katı yapmandan memnun olmamıştır." 00:56:08.910 --> 00:56:11.202 Hakikaten hadîs-i şerîf var. Peygamber Efendimiz; 00:56:11.326 --> 00:56:15.576 "Bir insan yedi zirâdan daha yüksek bina yaparsa 00:56:15.535 --> 00:56:19.327 Allah o kimseye; 'Ey zalim! Ne tarafa doğru hevesin? 00:56:19.452 --> 00:56:22.911 Yukarı doğru boyuna gidiyorsun, nereye gitmek istiyorsun?' diye [kızar.]" diyor. 00:56:22.953 --> 00:56:29.660 Peygamber Efendimiz çok bina yapımına eğilmeyi, meyletmeyi, heves etmeyi istememiş. 00:56:29.770 --> 00:56:30.286 O günün şartları... 00:56:30.286 --> 00:56:32.620 Evler şimdi yersizlikten 00:56:32.745 --> 00:56:40.790 sefer tası gibi üst üste. Katlar şimdi yersizlikten, mecburiyetten yapılıyor. Allah inşaallah affeder. 00:56:40.970 --> 00:56:43.273 Azametten, kibirden değil de mecburiyetten oluyor. 00:56:43.288 --> 00:56:49.164 Adamcağız, mübarek, radıyallahu anh, Peygamber Efendimiz'e hiçbir şey dememiş. 00:56:49.178 --> 00:56:58.814 Gitmiş, çıktığı katı yerle bir etmiş, kırmış, aşağı indirmiş. Katı hemen alaşağı etmiş. 00:56:58.869 --> 00:57:06.390 Kalmış evin bir katı, ikinci katı yok etmiş. Ondan sonra meraklı, yine mescide gelmiş; 00:57:06.390 --> 00:57:09.351 es-selâmu aleyküm yâ Resûlallah diye selam verince 00:57:09.351 --> 00:57:16.330 Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem o zaman selâmını almış. 00:57:14.340 --> 00:57:19.340 Allah bir kulu sevdi mi çeşitli belalara müptela kılar. 00:57:19.451 --> 00:57:26.202 Fe-men sabera. "Bu belaların karşısında kim sabrederse..." 00:57:26.291 --> 00:57:33.816 Fe-lehü's-sabru. "Ona sabrın mükâfatı vardır." Sabrın mükâfatı nedir? 00:57:33.855 --> 00:57:39.483 İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrehüm bi-ğayri hisâb. "Hesaba sığmayacak kadar çoktur." 00:57:39.689 --> 00:57:48.306 Allah çok verir. Sabredene mükâfatını bi-ğayri hisâb, ölçüye sığmayacak kadar bol bol verir. 00:57:48.393 --> 00:57:53.200 Demek ki insanın başına bela gelirse ne yapacak? Sabredecek. 00:57:53.510 --> 00:58:04.460 Ve men cezia fe-lehü'l-cezeu. "Aksine kim de kabul etmez, sabretmez, telaş, itiraz 00:58:04.460 --> 00:58:14.326 ve reaksiyon gösterirse ona da sabırsızlığının karşılığı olarak hak ettiği verilir." 00:58:14.905 --> 00:58:26.933 Allah bir kulu sevdi mi belalara uğratır. Sabreden derece kazanır, yükselir, iyi olur. 00:58:27.400 --> 00:58:30.278 Sabretmeyen de imtihanı kaybeder. 00:58:30.881 --> 00:58:37.302 Bir keresinde Peygamber Efendimiz bir kadının yanından geçti ki feryâd-ı figân ediyor, 00:58:37.284 --> 00:58:40.409 saçını başını yoluyor, göğsünü bağrını [yumrukluyor.] Birtakım insanlar 00:58:40.595 --> 00:58:49.605 böyle olaylarda çok acındığını, üzüldüğünü ifade eden aşırı reaksiyonlar, işler yapıyorlar. 00:58:49.652 --> 00:58:55.388 Peygamber Efendimiz onu uygun görmediği için o kadının yanına gitti, dedi ki; 00:58:55.665 --> 00:59:02.898 "Ya kadın, ey filanca! Böyle yapmazsan daha uygun olur. 00:59:02.898 --> 00:59:05.644 Allah'ın kaderine, takdirâtına sabretmen lazım. 00:59:05.644 --> 00:59:10.473 Başına bir üzücü bir olay, bir ölüm, bir kalım, bir sıkıntı gelmiş; 00:59:10.473 --> 00:59:20.200 ama sabretsen mükâfatın çok olur." deyince, kadın daha beter, şımarık bir tarzda; 00:59:20.750 --> 00:59:23.849 "Sen benim başıma ne geldi, biliyor musun ki bana böyle [söylüyorsun!] 00:59:23.849 --> 00:59:26.777 Benim belamı dağlara yüklesen tahammül etmez..." 00:59:26.777 --> 00:59:30.460 Kim bilir neler söylediyse bir sürü laf söylemeye kalkınca, 00:59:30.460 --> 00:59:34.357 Peygamber Efendimiz hemen yanından sakince uzaklaşmış, gitmiş. 00:59:34.704 --> 00:59:39.785 Arkadan gelenler kadının yanına gitmişler; "Ya sen ne yaptın?" "E ne yaptım?" 00:59:39.991 --> 00:59:44.307 "Sana gelen, bu sözü söyleyen Peygamberdi." "Ya öyle mi? Peygamber mi?" 00:59:44.366 --> 00:59:49.908 "Sen ona edepsizce cevaplar verdin, karşılık verdin. 'Peki efendim. 00:59:50.195 --> 00:59:55.529 Peki yâ Resûlallah, senin hatırın için her şeye katlanırım.' demen lazımdı, demedin." 00:59:55.544 --> 01:00:02.624 "Eyvah! Ben onun Peygamberimiz olduğunu bilemedim, ondan biraz ölçüsüz hareket [ettim."] dedi. 01:00:02.687 --> 01:00:07.718 Kadın koştu, dedi ki;"Yâ Resûlallah! Ben senin Peygamber olduğunu bilemedim." 01:00:07.718 --> 01:00:12.296 Peygamber Efendimiz o zaman diyor ki; es-Sabru inde's-sadmeti'l-ûlâ. 01:00:12.296 --> 01:00:18.874 Herhalde, "Bilemedim, tamam, sabredeceğim." dedi. Peygamber Efendimiz o zaman dedi ki; 01:00:18.862 --> 01:00:23.571 "Sabır darbe ilk geldiği zaman gösterilen sabırdır." Mükâfatı o zamandır. 01:00:23.659 --> 01:00:29.295 İş işten geçtikten sonra, "Tamam, sabrediyorum." demenin kıymeti kalmaz. İlk önce olacaktı. 01:00:29.295 --> 01:00:36.159 Sana bir bela, bir üzüntü geldiği zaman bileceksin ki takdir eden Allah, sabredeceksin. 01:00:36.238 --> 01:00:42.300 İnsan; "Yâ Rabbi! Senin kaderine rızam var. Sen beni feraha çıkar. Üzüntümü feraha çevir. 01:00:42.280 --> 01:00:46.820 Bu sıkıntımı def eyle..." gibi dualar edecek. 01:00:46.812 --> 01:00:52.641 Böyle dua ettiği zaman hayra eriyor; etmediği zaman fırsatı kaçırmış oluyor, 01:00:52.641 --> 01:00:58.566 bir eli boş gidiyor, hem o belayı çekmiş oluyor hem de mükâfatı alamamış oluyor. Daha fena... 01:00:58.622 --> 01:01:03.331 Nasılsa belaya çare yok, imtihan, Allah onu [takdir etmiş.] 01:01:03.410 --> 01:01:07.494 Halbuki sabretseydi kâr edecekti, fırsatı kaçırmış oluyor. 01:01:07.792 --> 01:01:12.626 Milli maçta galibiyet golü kaçmış oluyor. Hadi bakalım, hay Allah... 01:01:12.610 --> 01:01:16.394 Futbolcular yerlere yatıyor, diz çöküyorlar, saçlarını başlarını yoluyorlar. 01:01:16.433 --> 01:01:20.872 Gol attığı zaman da birbirlerinin üstüne semaya kadar zıplıyorlar, çıkıyorlar. 01:01:20.919 --> 01:01:28.668 "Ne kahraman! Gol atmış!" diye... Gol atamadığı zaman da yere diz çöküyor, saçlarını yoluyor, 01:01:28.668 --> 01:01:32.172 "ah vah!" diyor, sanki çok önemliymiş gibi... 01:01:32.219 --> 01:01:36.455 Ama mânevî bakımdan bir fırsat kaçtı mı millet öyle bir şey yapmıyor. 01:01:36.987 --> 01:01:44.125 Mânevî fırsatlar kaçtığı zaman milletin hiç aldırdığı yok; maddî bir gol fırsatı kaçsa tamam... 01:01:44.204 --> 01:01:52.259 Allah bize gönül gözümü açıp gerçekleri göstersin. Asıl kârları, asıl zararları anlatsın. 01:01:52.334 --> 01:01:57.501 Allah bize âfiyet, sıhhat, saadet, selamet versin. 01:01:58.597 --> 01:02:06.283 Ama dünya hayatının cilvesi olarak, "hayatın cilveleri" diyoruz ya, 01:02:06.322 --> 01:02:09.963 hayatın cilveleri oluyor işte bunlar, bir çeşit cilve, 01:02:10.300 --> 01:02:15.920 bu cilvelerin karşısında imtihanı kazanmayı nasip etsin. İmtihanı kaybetmemeyi nasip etsin. 01:02:15.967 --> 01:02:20.477 Ben her zaman şöyle diyorum: "Yâ Rabbi! Mâlumun, ben senin zayıf bir kulunum. 01:02:20.477 --> 01:02:26.794 Beni zorlu imtihanlara uğratma." Bela istemek olmadığından bela istemiyorum. 01:02:26.794 --> 01:02:33.708 "Lütfunla, kereminle vereceğini sen yine sebepsiz, karşılıksız verirsin; ihsan eyle." diye, 01:02:33.708 --> 01:02:38.800 öyle dua ediyorum. Çünkü öyle dua etmek lazım, âfiyet istemek lazım. 01:02:38.470 --> 01:02:44.230 Ama hayatın cilvesi, kaderin cilvesi bir şey gelirse de erkekçe sabretsin. 01:02:44.690 --> 01:02:48.736 Kadın da olsa mertçe sabretsin. Kadın da olsa erkek de olsa herkes sabredecek. 01:02:48.841 --> 01:02:54.729 "Çok sevdiğim filancam öldü." Ne yapalım? Herkes ölecek. 01:02:54.944 --> 01:02:57.778 Ölüm üzücü bir şey ama sabret, sevap kazan.