WEBVTT 00:00:00.719 --> 00:00:02.190 Aziz ve muhterem kardeşlerim! 00:00:02.190 --> 00:00:07.968 Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, ikramı, ihsanı dünya ve âhirette üzerinize olsun. 00:00:08.131 --> 00:00:13.829 Allahu Teâlâ iki cihanda cümlenizi bahtiyar eylesin. 00:00:14.773 --> 00:00:25.964 Ebû Abdirahman es-Sülemî isimli büyük alim ve sûfî büyüğümüzün yazmış olduğu 00:00:25.989 --> 00:00:31.485 Tabakâtu's-sûfiyye isimli kitabın 98. sayfasına geldik. 00:00:31.510 --> 00:00:38.605 12. terceme-i hâl Ahmed b. Ebi'l-Havârî. 00:00:38.630 --> 00:00:45.403 Menâkıbını, hayatını, sözlerini ve tavsiyelerini okumaya geçmeden önce 00:00:45.403 --> 00:00:54.209 başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin rûh-i pâkine bizlerden bir hediye olsun diye, 00:00:55.210 --> 00:01:02.672 sonra onun cümle âl'inin, ashabının, etbâının, ahbabının ve hassaten mânevî varisleri, 00:01:02.763 --> 00:01:07.559 irşat makamının sultanları sâdât-ı meşâyih-i turuk-i aliyyemizin, 00:01:07.559 --> 00:01:14.828 Ebû Bekir es-Sıddîk ve Aliyyü'l-Murtezâ'dan şeyhimiz Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar 00:01:14.828 --> 00:01:23.493 silsilelerimizden güzerân eylemiş olan cümle tasavvuf ve tarikat büyüklerimizin, 00:01:24.266 --> 00:01:31.834 eseri yazan Sülemî hazretlerinin, eserde isimleri geçen mübarek büyüklerimizin bu beldelerde medfun 00:01:31.834 --> 00:01:42.700 enbiyâ, sahabe ve sâlihlerin bu meyanda Yûşâ aleyhisselam'ın, Ebû Eyyûb el-Ensârî Efendimiz'in 00:01:42.342 --> 00:01:54.808 ve sair sahabe-i kirâmın, içinde bu dersleri yaptığımız şu güzel tekkenin bânisi 00:01:55.677 --> 00:02:04.170 Selami Mustafa Efendi hazretlerinin, halifelerinin ve civarda medfun bulunan İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin 00:02:04.170 --> 00:02:16.548 oğlu Muhammed Mâsum'un halifesi Şeyh Murad Efendi hazretlerinin, Halvetiyye tarikati meşâyihinin 00:02:16.548 --> 00:02:23.415 en büyüklerinden Abdülehad-i Nûrî hazretlerinin, Haydar Baba hazretlerinin, evliyâullah ve salihlerin, 00:02:24.726 --> 00:02:33.656 mutasavvıfların, uzaktan yakından buraya gelmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş olan sevdiklerinin, 00:02:33.656 --> 00:02:39.333 yakınlarının, dostlarının ve bu beldeleri fetheden fatihlerin 00:02:39.333 --> 00:02:46.206 başta Fatih Sultan Muhammed Hân aleyhirrahmeti vel gufran olmak üzere ordusu mensubu gazilerin, 00:02:46.206 --> 00:02:54.206 şehitlerin, mücahitlerin, fatihlerin ruhları için cümle hayrât ü hasenât ervahı için 00:02:54.532 --> 00:03:01.936 ve bizim de sıhhat, âfiyet, saadet ve selamet üzere yaşayıp dareynde bahtiyar olmamız için 00:03:01.936 --> 00:03:05.669 bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, öyle başlayalım. 00:03:08.768 --> 00:03:10.333 Bismillâhirrahmânirrahîm. 00:03:10.434 --> 00:03:19.428 Ve minhüm Ahmedü'bnü ebi'l-Havâriyyi künyetühû ebü'l-Hasen ve ebu'l-Havâriyyi'smühü Meymûn. 00:03:21.574 --> 00:03:27.892 Saydığı evliyâullah mutasavvıfların, sûfîlerin bir tanesi de 00:03:27.892 --> 00:03:35.892 Ahmed b. Ebi'l-Havârî yani Ebü'l-Havârî oğlu Ahmed künyesi. 00:03:36.995 --> 00:03:41.338 Mâlum, isim vardı, künye vardı, nisbe vardı, şöhreti vardı. 00:03:41.693 --> 00:03:51.886 Arapça'da bir şahsın isminin muhtelif cüzleri parçaları oluyordu. 00:03:52.121 --> 00:03:57.644 Künyesi Ebu'l-Hasen imiş. Hasen'in babası demek. Hasen isminde oğlu olduğundan olabilir. 00:03:57.728 --> 00:04:02.224 Bazen olmasa bile böyle bir isimlendirme olabiliyor. 00:04:02.224 --> 00:04:06.617 Mesela Ebû Hanife İmâm-ı Âzam Efendimiz'in künyesi. 00:04:06.825 --> 00:04:11.320 Onun Hanife adında bir kızı olmadığı söyleniyor ama Ebû Hanife denmiş. 00:04:11.350 --> 00:04:12.611 Künyesi Ebû Hasen. 00:04:12.735 --> 00:04:19.648 Ve Ebu'l Havâriyyi'smühû Meymûn ismi Meymun imiş. Künyesi Ebu'l-Hasen imiş. 00:04:19.715 --> 00:04:23.750 Babasının künyesi zikrediliyor; ismi zikredilmiyor. 00:04:24.170 --> 00:04:26.580 Çünkü kendisinin adı Ahmed, Ebu'l-Hasen Ahmed b. 00:04:26.196 --> 00:04:28.720 Ebi'l-Havâriyyi yani Ebu'l-Havârî'nin oğlu Ahmed; 00:04:28.434 --> 00:04:33.221 künyesi Ebu'l Hasen. Ebû Hasen Ahmed b. Ebu'l-Hasen imiş. 00:04:33.382 --> 00:04:39.751 Bu zâtın ismi Ahmed, oğlu Meymûn imiş. Yani Meymun oğlu Ahmet. 00:04:39.968 --> 00:04:44.934 Ama Ahmed'in künyesi Ebu'l-Hasen, Meymun'un künyesi Ebu'l-Havâriyyi. 00:04:46.505 --> 00:04:52.909 Tam söylemek gerekirse; Ebu'l-Hasen Ahmed b. Meymûn Ebu'l-Havâriyyi. 00:04:52.951 --> 00:04:59.848 Ebu'l-Havârî Meymûn demek lazım geliyor. Min ehli Dımeşk. ed-Dımeşkî demek lazım. 00:05:00.420 --> 00:05:07.160 Bizim Dımeşk dediğimizi Araplar Dımaşk diye mim harfi üstün olarak telafffuz ederler. 00:05:07.357 --> 00:05:13.207 Suriye'nin başşehri Şam diyoruz. Halbuki Dımaşk'tır. Avrupalılar Damaskus diyorlar. 00:05:13.283 --> 00:05:24.130 Dımaşk kelimesinin, Şam'ın Avrupaî telaffuz şekli Damaskus. Aslında Şam bir şehrin adı değildir; 00:05:26.319 --> 00:05:30.829 Hicaz'ın kuzeyinde olan bütün bölgeye Şam derler. 00:05:31.854 --> 00:05:40.121 Bağdat'tan Basra'nın kuzeyinden ta Akdeniz'e kadar Hicaz'ın kuzeyinin, bölgenin adı Şam'dır. 00:05:40.330 --> 00:05:46.338 Demek ki Şam bölgesinin merkezi veya en büyük şehirlerinden birisi Dımaşk'tır. 00:05:46.338 --> 00:05:49.260 Ama biz bölge adını şehir adı olarak kullanmışız. 00:05:50.809 --> 00:05:54.253 Tarihimizde böyle geçmiştir. Şam deyince Dımaşk şehrini hatırlıyoruz. 00:05:54.527 --> 00:06:04.357 Ahmed b. Meymûn hazretleri Suriye'nin şimdiki başşehri olan Damaskus'den yani Dımaşk şehrinden imiş. 00:06:05.493 --> 00:06:11.145 Sahibe Ebâ Süleymâne'd-Dârâniyye Ebû Süleyman ed-Dârânî isimli 00:06:11.918 --> 00:06:18.817 büyük sûfînin hayatı önceki sayfalarda bahis konusu edilmiş; yazılmış, okunmuş, dinlenmiş idi. 00:06:19.880 --> 00:06:26.924 Sahibe "Sohbeti oldu, sohbetinde bulundu." demek. Demek ki bu biraz daha genç; 00:06:27.152 --> 00:06:30.482 Ebû Süleyman ed-Dârânî üstad durumunda. 00:06:30.482 --> 00:06:34.980 Bu onun meclislerine devam etmiş; ahbaplık, arkadaşlık etmiş. 00:06:35.229 --> 00:06:37.458 Ebû Süleyman biraz daha yaşlı 00:06:40.103 --> 00:06:49.120 ve gayrahû mine'l-meşâyih "Sûfîlerin, itibarlı mübarek insanların büyüklerinden." 00:06:49.485 --> 00:06:54.384 Ebû Süleyman ve başkalarından feyiz almış, onlarla sohbeti olmuş; 00:06:54.492 --> 00:06:58.217 onların sohbetlerine meclislerine müdavim olmuş, katılmış. 00:06:58.802 --> 00:07:05.732 Misle Ebû Süleyman ed-Dârânî'den başka sohbetine devam ettiği diğer büyük şeyhler kimler? 00:07:05.985 --> 00:07:19.763 Minhüm Süfyâne'bni Uyeyne Süfyâne'bni Uyeyne ibn Ebî İmrân el-Hilâlî mevlâhüm gibi. 00:07:19.820 --> 00:07:27.446 "Benî Hilâl'in mevlâsıymış." Ebû Muhammed künyeliymiş, el-ağver el-Kûfî Kûfeliymiş. 00:07:28.240 --> 00:07:33.493 Ehadu eimmeti İslâm "İslâm'ın büyük alim önderlerinden birisiymiş." 00:07:33.583 --> 00:07:40.430 Kâle Şafiiyyü anhüm. "İmam Şâfî Süfyan b. Uyeyne hakkında demiş ki:" 00:07:40.611 --> 00:07:44.809 Lev lâ Mâlik ve'bnü Uyeynete le-zehebe ilmu'l-Hicâz. 00:07:45.144 --> 00:07:54.436 "Eğer İmam Mâlik ve Süfyan b. Uyeyne olmasaydı, Hicaz'ın ilmi giderdi, yok olurdu, kaybolurdu." 00:07:54.467 --> 00:07:59.570 Bu iki büyük zât onu temsil etmiş. Kendisinden sonra gelen nesillere öğretmiş. 00:07:59.400 --> 00:08:08.675 Demek ki İmam Mâlik gibi bir mübarek -Mâlikî mezhebinin imamı gibi büyük bir zât- Süfyan b. Uyeyne. 00:08:08.847 --> 00:08:14.988 Ahmed b. Ebi'l-Havârî hem Ebû Süleyman ed-Dârânî ile hem Süfyan b. Uyeyne ile görüşmüş. 00:08:15.210 --> 00:08:18.609 Vülide senete seb'u ve mie. "107 senesinde doğmuş." 00:08:18.609 --> 00:08:23.865 Ve mâte senete semânin ve tis'îne ve mie. "198 senesinde ölmüş." 00:08:24.306 --> 00:08:29.609 91 sene yaşamış. Miladî seneye göre 90 senede üç sene fark eder. 00:08:31.690 --> 00:08:41.304 Bizim hesabımıza göre 88 – 89 yıl yaşamış ama hicrî takvim 354 gün olduğu için 91 oluyor. 00:08:41.754 --> 00:08:44.727 Ve Mervâne'bni Muâviyete el-Fezârî. 00:08:45.248 --> 00:08:50.130 "Mervan b. Muâviye el-Fezârî ile ahbaplığı olmuş, mecliste beraber bulunmuş." 00:08:50.383 --> 00:08:58.927 Hüve Mervanü'bnü Muâviye ibn el-Hâris ibn Esmâ ibn Hârice el-Fezârî Ebû Abdillâhi'l-Kûfî el-Hâfız. 00:08:58.927 --> 00:09:03.650 "Bu da Kûfeli, ilimde hafızdır." Hafızlık rütbesine yükselmiş bir kimse. 00:09:03.683 --> 00:09:07.733 Vâsıu'r-rivâyete cidden. "Çok geniş rivayetler yapan bir kimse." 00:09:08.235 --> 00:09:16.555 Kâne sikaten sebten hâfızan "Güvenilen, hafızası sağlam." 00:09:17.949 --> 00:09:22.704 Gerçekten bilgisi çok, hafızlık rütbesini hak etmiş bir kimse. 00:09:23.196 --> 00:09:26.201 Şimdi bizim Kur'an'ı ezberleyene hafız dediğimiz gibi değil de 00:09:26.320 --> 00:09:29.205 ilimde de hafızlık mertebesini hakemiş kimseydi. 00:09:29.375 --> 00:09:34.333 Mâte füc'eten senete selâse ve tıs'îne ve mie. 00:09:34.379 --> 00:09:43.685 "193 senesinde füc'eten; sekte-i kalpten, aniden vefat etmiş." 00:09:44.250 --> 00:09:52.381 Süfyan b. Uyeyne, Ebû Süleyman ed-Dârânî, Mervan b. Muâviye el-Fezârî ve Madâe'bni Îsa. 00:09:52.740 --> 00:10:02.368 Madâe'bni Îsa'l-kelâî ez-zâhid kâne yeskünü râvebetün min kurâ Dımaşk. 00:10:02.758 --> 00:10:10.831 "Madâ b. İsa Dımaşk köylerinden birinde çobanlık yapan zâhid bir kimse imiş." 00:10:10.831 --> 00:10:16.330 Ve sahibe Süleymân el-Havâs, ravâ anhu el-Kâsım ibn Osmân. 00:10:16.934 --> 00:10:18.840 Kâsım b. Osman ondan rivayet etmiş; 00:10:18.885 --> 00:10:27.914 Madâ b. İsa adında ömrünü çobanlıkla geçirmiş, kazanmış o zahit kimseden rivayet etmiş." 00:10:28.147 --> 00:10:41.683 Ve Bişr ibn es-Serî el-efevve Ebû Amr el-Basrî, sümme'l-Mekkî el-vâiz. 00:10:43.216 --> 00:10:50.113 "Bişr b. es-Serî aslında Basralıymış sonra Mekke'ye yerleşmiş. Vaizmiş, vaazla meşgul olurmuş." 00:10:55.502 --> 00:11:01.482 Rumiye bi't-teheccüm va'ğtezera ve tâbe. 00:11:04.368 --> 00:11:12.922 "Bozuk bir mezhebe bağlılığı ithamına mâruz kalmış; 00:11:15.100 --> 00:11:24.212 bu sözlerinden dolayı tevbe etmiş ve özür dilemiş." Kane sikaten sebten sâhib mevâiz 00:11:24.960 --> 00:11:34.337 "Güvenilen, sağlam, çok vaazları olan bir kimse idi." Fe-tekelleme fe-sümmiye el-efveh. 00:11:35.381 --> 00:11:40.332 "İlm-i kelâmla meşgul olmuş; 'güzel konuşması olan kimse' mânalarına gelen 00:11:40.821 --> 00:11:49.950 'el-efveh, ağzı düzgün' sıfatıyla tavsif olunmuş." Mâte senete hamse ve tis'îne ve mie. 00:11:49.337 --> 00:12:03.798 "195 senesinde vefat etmiş." An selâse ve sittîne sene. "Hz. peygamberin yaşı gibi 63 yaş yaşayıp…" 00:12:04.580 --> 00:12:08.858 Evliyâullahın büyüklerinin bazıları Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in 00:12:08.858 --> 00:12:14.335 vefat yaşı sünnetine uyarlar; Efendimiz 63 yıl yaşadığı için o kadar yaşayıp ölürlerdi. 00:12:14.626 --> 00:12:15.886 Allah'a öyle mi dua ediyorlar, 00:12:15.886 --> 00:12:19.993 Allah öyle mi nasip ediyor nasıl oluyorsa şıp diye 63 yaşında vefat ediyorlar. 00:12:19.993 --> 00:12:24.439 "Onun için bir kimse tam 63 yaşında vefat etmişse epeyce dikkate değer bir kimse, 00:12:24.834 --> 00:12:27.737 tam sünnet-i seniyeye bağlı bir kimse" demektir. 00:12:28.127 --> 00:12:34.191 Ahmed-i Yesevî hazretleri 63 yaşından sonra toprağın altında yaptırdığı bir hücrede yaşamış. 00:12:34.191 --> 00:12:37.831 "Bundan sonra Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kabirde durdu." diye. 00:12:39.809 --> 00:12:45.340 Madâ ibn İsa, Bişri'bni Serî ve Ebî Abdillahi'n-Nibâciyyi. 00:12:47.250 --> 00:12:51.992 Sohbetine devam ettiği şahıslardan, adı geçenlerden sonuncusu en-Nibâciyyi. 00:12:52.240 --> 00:12:59.523 Bi-kesri'n-nûni ve fethi'l-bâi el-muvahhade ve fî âhırihâ el-cîm 00:12:59.779 --> 00:13:05.621 hâzihî nisbeti ilâ en-nibâci karyeti min bâdiyeti'l-Basra. 00:13:05.621 --> 00:13:09.516 "Nibac Basra'nın çölünde bir köy adı; oradanmış." 00:13:09.772 --> 00:13:16.186 Ale'n-nısfi min tarîki Mekke. "Mekke ile Basra arasında, Mekke ile Basra'nın tam yarısında olan 00:13:16.592 --> 00:13:29.300 Nibac, bir köy adıymış." Misle feyd li-ehli'l-Kûfe. "Küfeliler'in de feyd şehrinden." 00:13:29.450 --> 00:13:37.219 Ve kad zekerahâ el-Bahterî fî şi'rihî fe-kâle. "Bahterî adındaki şair bu yerleri şu şiirinde andı." diyor. 00:13:37.530 --> 00:13:39.580 Bu kadar bilgi bize yetiyor. 00:13:40.253 --> 00:13:53.424 Demek ki tercemesini okuduğumuz şahıs Ahmed b. Meymûn yani Ebu'l-Hasen, Ahmed b. Ebi'l-Havârî Ebi'l-Meymûn ed-Dımeşkî'nin 00:13:53.424 --> 00:13:57.493 Süleyman ed-Dârânî ile sohbetleri olmuş, meclislerine devam etmiş. 00:13:57.614 --> 00:14:00.500 Süfyan b. Uyeyne'nin sohbetlerine devam etmiş. 00:14:00.500 --> 00:14:06.739 Mervan b. el-Muâviye el-Fezarî'nin sohbetlerine devam etmiş. Madâ b. İsa'ya devam etmiş. 00:14:06.739 --> 00:14:16.108 Bişr b. Serî ve Ebû Abdillah en-Nibâcî gibi büyük zâtlarla görüşüp meclislerine devam etmiş 00:14:16.187 --> 00:14:18.856 ve onlardan da feyiz almış. 00:14:19.216 --> 00:14:22.747 Ve lehû ehun yükûle lehu: Muhammedü'bnü Ebi'l-Havârî. 00:14:23.606 --> 00:14:33.453 "Tercemesi anlatılan şahsın bir de erkek kardeşi vardır ki onun da adı Muhammed b Ebi'l-Havârî'dir." 00:14:33.529 --> 00:14:36.222 Bu Ahmed, o Muhammed; iki kardeş. 00:14:36.901 --> 00:14:41.237 Yecrî mecrâhü fi'z-zühdi ve'l-verâ' "Yecrî mecrâhü. 00:14:41.529 --> 00:14:48.944 "Her bakımdan tam onun gibiydi." Fi'z-zühdi "zühdde, zâhidlikte" ve'l-verâ' 00:14:48.944 --> 00:14:52.504 "takvâ, verâ sahibi olmakta Ahmed b. el-Havârî gibiydi. 00:14:52.622 --> 00:14:56.780 Hepsi aynı mübarek kimselerdi. 00:14:56.257 --> 00:15:03.167 Ve'bnühû Abdullah ibn Ahmeden ibn Ebi'l-Havâriyyi mine'z-zihâdi. 00:15:03.167 --> 00:15:05.720 "Bir de oğlu vardı; o da zahitlerdendi." 00:15:05.646 --> 00:15:09.100 Kendisi zahit, kardeşi zahit; oğlu zahitlerden. 00:15:09.520 --> 00:15:15.600 Ve ebûhü Ebu'l-Havâriyyi. "Babası" Kâne mine'l-ârifîne'l-veriîn. 00:15:15.272 --> 00:15:19.177 "Takvâsı çok ileri derecede olan ariflerdendi." 00:15:20.360 --> 00:15:26.940 Veri' "Takvâda şüphelilerden de kaçınan; daha ileri seviyede olan." demek. 00:15:26.249 --> 00:15:26.940 Eydan Babaları da öyleydi." 00:15:27.207 --> 00:15:33.240 Fe-beytühüm beytü'l-ver'i ve'z-zühdi. "Evleri verâ ve zühd evi idi." 00:15:33.196 --> 00:15:36.122 Böyle mübarek insanlarmış; Allah şefaatlerine erdirsin. 00:15:36.141 --> 00:15:46.441 Mâte Ahmedü senete selâsîne ve mieteyn. "Ahmed b. el-Havârî 230 senesinde vefat etmiş." 00:15:46.444 --> 00:15:54.476 Doğumunu yazmamıştı. Yalnız hocaları, görüştüğü kimseler aşağı yukarı 193-194-198 senelerinde vefat etmişler. 00:15:55.400 --> 00:15:56.328 Bu onlardan daha genç. 00:15:56.689 --> 00:16:00.754 200'ü geçmiş, 230'da vefat etmiş. 00:16:00.964 --> 00:16:04.769 Hocaları da zaten doksan yıl vesaire yaşayan kimseler. 00:16:04.880 --> 00:16:07.674 Ve esnede'l-hadîs. "Hadisçiliği de var." 00:16:07.791 --> 00:16:12.824 Hadis almış, yazmış, başkalarına da hadis rivayet etmiş. Aynı zamanda bir hadis alimi. 00:16:13.100 --> 00:16:21.839 Tabi bunlar bu mübareklerin her şeyi ispatlı, senetli öğrendiklerini ve naklettiklerini; 00:16:22.187 --> 00:16:25.976 ilm-i hadîse önem verdiklerini, Kur'ân-ı Kerîm'i çok iyi incelediklerini 00:16:25.976 --> 00:16:30.135 ve Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in sünneti seniyyesine çok candan 00:16:30.142 --> 00:16:34.109 ve yakından vâkıf olduğunu gösteren işaretlerdir. 00:16:34.193 --> 00:16:35.340 "Ve esnede'l-hadîs." diyecek. 00:16:35.340 --> 00:16:36.706 Bir tane numune söyleyecek. 00:16:37.215 --> 00:16:40.489 Rivayet ettiği bütün hadisleri burada nakletmeyecek; 00:16:40.735 --> 00:16:44.103 numune olarak bir tane söyleyecek. Müellifimizin âdeti o. 00:16:44.140 --> 00:16:52.330 Ahbaranâ Ebû Ca'fer Muhammedü'bnü Ahmede'bni Saîd er-Râzî 00:16:52.354 --> 00:16:57.999 Sülemî diyor ki: "Muhammed b. Ahmed b. Said er-Râzî Ebû Câfer bize haber verdi." 00:16:58.347 --> 00:17:02.970 Haddesenâ Ebu'l-Fadl el-Abbâsü'bnü Hamza ez-zâhid. 00:17:02.980 --> 00:17:04.980 "Hadisi ez-zâhid Ebu'l-Fadl Abbas b. Hamza takdis eyledi, rivayet etti." Haddesenâ muhammed ibn Ebi'l-Havâriyyi. 00:17:10.510 --> 00:17:15.993 "Ona da; 'Ahmed b. el-Havârî'ye sözü nakletti." demiş. 00:17:16.304 --> 00:17:20.351 Haddesenâ Yahyâ ibn Sâlih el-vühâzî. 00:17:22.581 --> 00:17:28.996 "Ahmed b. ebi'l-Havârî'ye de Yahya b. Sâlih el-Vühâzî tahdis eylemiş." O kimmiş? 00:17:32.367 --> 00:17:40.923 Humuslu imiş Ahadü kibâri'l-muhaddisîne ve'l-fukahâ. 00:17:41.900 --> 00:17:46.304 "Hadisçilerin ve fakihlerin kibarlarından bir tanesi." Ne demek kibar? 00:17:46.366 --> 00:17:51.813 Burada "büyük" demek. Bizde kibar deyince centilmen anlaşılıyor. 00:17:52.169 --> 00:17:54.502 Arapça'da kibar; büyükler demek. 00:17:57.378 --> 00:18:07.608 Ahmed b. Ebi'l-Havârî'ye bu hadisi nakleden şahıs; hadis ve fıkıh alimlerinin en büyüklerinden birisiymiş. 00:18:08.120 --> 00:18:11.221 Büyük hadis alimlerinden; sağlam yerden almış. 00:18:11.534 --> 00:18:14.633 Zaten görüştüğü hocaların hepsi de mübarek insanlar. 00:18:14.851 --> 00:18:19.223 "Hocasına bak talebesinin kıymetini anla." Önemli bir nokta. 00:18:21.762 --> 00:18:32.193 Dikkat ederseniz orada dedi ki; hem hadis alimi; fıkıh alimi hem de zahid, yani derviş. 00:18:33.315 --> 00:18:39.709 Bizim de öyle olmamız lazım. Biz karınca kararınca bunların yolunda gitmeye çalışan insanlarız. 00:18:39.709 --> 00:18:45.389 Ne yapacağız? Hadîs-i şerîflere sarılacağız; fıkha sarılacağız. 00:18:45.951 --> 00:18:51.451 İslâm fıkhını, ilmihali, hadîs-i şerîfleri iyi bileceğiz. 00:18:51.659 --> 00:18:59.516 Eğer bir insan hadîs-i şerîfleri, İslâm fıkhını iyi bilmez de tasavvufa girerse zındıklaşır. 00:18:59.720 --> 00:19:00.536 Neden? 00:19:00.697 --> 00:19:08.940 Tasavvufta gördüğü şeylerden, rüyalardan, anlatılanlardan, konuşulanlardan ölçüyü kaçırır. 00:19:08.940 --> 00:19:14.523 Ölçü ilim olmalı; hadis ilmi, tefsir ilmi, fıkıh ilmi. Ölçüyü kaçırınca; 00:19:15.183 --> 00:19:20.474 "Ben böyle şey gördüm; havada uçacağım. Galiba büyük bir evliyâ oldum. 00:19:20.730 --> 00:19:25.800 Allah bana böyle bir şey verdi." gibi düşünebilirsiniz. Bir de bakarsınız oynatmaya; 00:19:25.104 --> 00:19:30.204 raydan çıkmaya, yoldan çıkmaya başlamışsınız. Kendisini ne düzeltecek? 00:19:30.540 --> 00:19:34.163 İlm-i fıkıh, ilm-i hadîs, ulûm-ı şer'iyye düzeltecek. 00:19:34.292 --> 00:19:40.420 Bunları iyi bilecek; sağa sola sapmaktan kendisini o koruyacak. O olmayınca sapıtır. 00:19:40.275 --> 00:19:45.353 "Allah bana namaz kılma, şuraya git, çalışma dedi." demeye başlar. 00:19:47.764 --> 00:19:50.442 Sen o mertebede misin? 00:19:50.588 --> 00:19:55.789 Ne mâlum Allah'ın dediği; bu senin yaptığın şeyi 00:19:55.789 --> 00:19:59.263 veya yapılması gerekirken yapmadığın şeyi belki şeytan söylüyor. 00:19:59.741 --> 00:20:03.791 Nefis ve şeytan insanı böyle aldatabilir; bundan kurtulamaz. 00:20:03.791 --> 00:20:09.280 Sûfî cahil oldu mu mahvolur; sapıtır ve bid'atlere düşer. 00:20:09.311 --> 00:20:15.338 Onun için hadîs-i şerîflere ve fıkha sımsıkı sarılacağız. Bize kızıyorlar; 00:20:15.629 --> 00:20:22.689 "Bu Nakşî tarikati yobaz, şeriatçi bir tarikat." diyorlar. 00:20:22.690 --> 00:20:29.817 el-Cevap: el-hak doğru; biz hakikaten öyleyiz. Şeraite bizim canımız kurban. 00:20:30.521 --> 00:20:36.375 Şeriat ne demek? Allah'ın ahkâmı demek. Öteki tarikatler müsamahalı imiş. 00:20:37.182 --> 00:20:41.740 Sen kim oluyorsun da Allah'ın müsaade etmediği şeylere müsamaha gösteriyorsun? 00:20:41.579 --> 00:20:46.339 Sen ne biçim tarikatçisin? Yok efendim kadın erkek beraber oturmuş kalkıyormuş. 00:20:46.645 --> 00:20:50.723 Allah öyle mi buyurmuş? Hayır öyle buyurmamış. Sen niye öyle diyorsun? 00:20:51.120 --> 00:20:53.222 Müsamahalı tarikatmiş! 00:20:53.475 --> 00:21:03.591 Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem müsamaha edilecek yerde müsamahayı bilmez miydi? Allah'ın akıllısı sen misin? 00:21:03.904 --> 00:21:08.925 "Kızım Fatıma! Yanımda misafirler var; perdenin arkasına çekil, evimize geliyorum." diyor. 00:21:09.321 --> 00:21:12.778 "Kızım örtün de bizim karşımıza çıkabilirsin." demiyor. 00:21:14.264 --> 00:21:20.212 Demek ki "Allah'ın vermediği bir müsamahayı kullanmak zındıklıktır." 00:21:20.212 --> 00:21:23.880 Öyle şey olmaz! Allah'ın ahkâmını değiştirmeye kimsenin hakkı yoktur. 00:21:24.265 --> 00:21:26.542 Sûfîlik demek tolerans demekmiş. 00:21:26.775 --> 00:21:32.612 Yok, öyle değil! O senin ham hayalin! 00:21:32.669 --> 00:21:38.208 Sûfîlik demek Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yolunca yürümek demek. 00:21:38.419 --> 00:21:42.341 Hâlini Resûllullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hâline benzetmek demek. 00:21:42.656 --> 00:21:46.306 Hâlini Kur'ân-ı Kerîm'in istediği hâle döndürmek demektir. 00:21:46.306 --> 00:21:47.981 Öyle keyfî şey yok! 00:21:49.616 --> 00:21:53.223 Bu devirde şöyle yaparsan herkes seni alkışlıyor. 00:21:53.576 --> 00:21:58.335 Aman ne müsamahalı! Bir şeyh, plajda kadınlara ders veriyormuş! 00:21:59.372 --> 00:22:06.761 Plajda şeyhin ne işi var? Bir. Çıplak kadınların karşısında nasıl durabiliyor? İki. 00:22:07.270 --> 00:22:13.999 Çıplak kadının o dersi almaya ne hakkı, ne salahiyeti var; o haliyle mi tarikate girecek? 00:22:14.230 --> 00:22:20.796 İlk adım örtünmek. Şu kadar bir bezi önüne bağlamış; arka tarafında yok. 00:22:21.664 --> 00:22:26.392 Şu kadarını da iki göğsüne takmış; bunun tarikate girecek hâli var mı? 00:22:26.689 --> 00:22:28.988 Peki bunları kim düzeltecek, kim kurtaracak? 00:22:29.697 --> 00:22:34.255 Sen onları kurtaracağım derken plajın kumlarına kendin yuvarlanırsın. 00:22:35.378 --> 00:22:40.550 Öyle saçma şey olur mu? Bunlar ne? Cahillik. 00:22:41.436 --> 00:22:47.975 Ben diplomayı aldım; Avrupa'yı gezdim, kravat takıyorum, fötr şapka giyiyorum, medeniyeti tanıdım. 00:22:48.400 --> 00:22:53.428 Seninki mimsiz medeniyet! Seninki medeniyet değil deniyyet! 00:22:53.986 --> 00:23:01.653 Medeniyet âriflik demek. Deniyyet alçaklık demek. Hem de iki türlü alçaklık. 00:23:01.953 --> 00:23:07.264 Bir ahlâkî açıdan alçaklık bir de dinî bakımından alçaklık. 00:23:08.520 --> 00:23:19.158 Demek ki bu gibi palavraların eski, büyük, hakiki sûfîlerin hayatında yeri yok! 00:23:19.858 --> 00:23:26.694 Ona işaret etmek istiyorum. Filanca ilerici gazete filanca ilerici dergi alkışlıyor. 00:23:26.827 --> 00:23:37.680 Adam da, dervişler de, işler de modern. Haller de modern, giyimler de modern. 00:23:38.946 --> 00:23:42.474 El sıkışırlar; yanak yanağa öpüşürler, sarılırlar. 00:23:42.710 --> 00:23:47.534 Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem musafaha ederken kadının elini tutmamış. 00:23:47.558 --> 00:23:52.208 Bir de şimdi yeni moda çıktı; hayret ediyorum. Orada burada gazete, televizyonda görüyorum. 00:23:52.232 --> 00:23:58.232 Kadınla erkeğin el tutuşması yetmiyor. Bir de sarılıyorlar; şapır şupur öpüşüyorlar. 00:23:58.240 --> 00:24:00.645 Neymiş? Bunlar ahbap ya, tanışık ya... 00:24:00.971 --> 00:24:03.530 Sosyetik selamlaşma; iş bu noktaya geldi. 00:24:04.504 --> 00:24:08.208 Komisyonlarda profesör arkadaşlara bakıyorum. 00:24:08.280 --> 00:24:10.871 O ona sarılmış bu buna sarılmış, şapır şupur öpüşüyor. 00:24:11.510 --> 00:24:12.582 Böyle selamlaşma yok. 00:24:13.224 --> 00:24:15.825 Selamlaşmanın da usulünü Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem koymuş. 00:24:16.230 --> 00:24:22.201 Şeriatimizin ahkâmı neyse o. Giyimin de usulünü şeriatimiz koymuş. 00:24:22.422 --> 00:24:29.316 Biz ne yapıyoruz? Biz Allah'ın şeriatine; Kur'ân-ı Kerîm'e, hadîs-i şerîfe uymaya çalışıyoruz. 00:24:29.316 --> 00:24:33.587 Ötekisi ne yapıyor? Böyle yaptığın zaman çok tenkit alıyorsun. 00:24:34.601 --> 00:24:38.826 Binaenaleyh, Avrupalılar gibi olun. 00:24:38.920 --> 00:24:45.676 O zaman ölçü farklılaştı, örnek alınan insan farklılaştı. 00:24:45.752 --> 00:24:51.285 Bizim numune-i imtisâlimiz Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem. 00:24:51.406 --> 00:24:54.697 Senin numune-i imtisâlin artist falan filancadır. 00:24:55.800 --> 00:25:00.341 Bıyıkları Clark Gable gibi. Bizim zamanımızda öyleydi, şimdikiler bu isimleri bilmez. 00:25:01.879 --> 00:25:10.930 Saçları James Bond gibi. Çantası bilmem ne gibi. Artistleri örnek almış. Büyüklerimiz ne yapıyorlar? 00:25:12.465 --> 00:25:16.332 Hafif karikatürize ederek anlatıyorum ama bu söylediklerim doğru. 00:25:16.501 --> 00:25:23.241 Büyüklerimiz hadisi örnek alıyor, fıkhı örnek alıyor; o ilimlere sarılıyor. 00:25:23.856 --> 00:25:29.407 Ömrünü zühd ve takvâ ile geçiriyor. İşte tasavvuf… Niye bu kitabı okuyoruz? 00:25:29.771 --> 00:25:35.738 "Tasavvufun ne olduğu bilinsin." diye. Tasavvufun ne olduğunu bildirmek için ne yapmamız lazım? 00:25:36.176 --> 00:25:37.771 Hakiki mutasavvıfları anlatmamız lazım. 00:25:38.830 --> 00:25:43.409 Çünkü bu devirde herkes; "Ben mutasavvıfım." diye ortaya çıkmış, bir şeyler söylüyor. 00:25:43.577 --> 00:25:49.264 Belki de iyi niyetli. Ama iyi niyetli insan cahil oldu mu 00:25:49.699 --> 00:25:56.893 hem kendisi dalalete düşer hem de kendisine bakanları, tabi olanları dalalete düşürür. 00:25:56.910 --> 00:26:01.687 "Allahu Teâlâ hazretleri…" diyor. İmam Buhârî hazretlerinin kitabında geçiyor: 00:26:02.223 --> 00:26:10.388 "Kullarına ilmi verdiği zaman çekip almaz. Alimleri alır, geriye cahiller kalır." diyor. 00:26:10.430 --> 00:26:11.946 "Cahil insanlar kalır." 00:26:12.208 --> 00:26:20.222 Halk onlara meseleler sorar; onlar da kendi kafalarından meselelerin cevabını fetva olarak verirler. 00:26:20.657 --> 00:26:24.301 Daha doğrusu kafadan değil; çünkü kafa yok. İşkembe-yi kübrâdan verirler. 00:26:25.459 --> 00:26:30.987 İşkembe-yi kübrâdan "Şu şöyle olur, böyle olur." diye atıp tutunca, kesince, kestirince, 00:26:32.412 --> 00:26:40.550 -kestiği yağlı oluyor- o zaman bir işe yaramıyor, iyi olmuyor, dindarlık olmuyor. 00:26:40.422 --> 00:26:44.552 O zaman biz kötü oluyoruz. "Sen yobazsın!" 00:26:45.404 --> 00:26:54.860 Pekala. Bu? "Bu ilerici." Bu iyi, bu kaka. Bu tü tü kaka, bu oh oh iyi. 00:26:54.819 --> 00:26:59.946 Gazeteler çıkarıyor, ansiklopediler çıkarıyor, kitaplar çıkarıyor. 00:26:59.946 --> 00:27:03.869 Tarikatler, mezhepler ansiklopedileri vesaire. 00:27:05.610 --> 00:27:12.212 İçki içen tarikatler iyi, kadın erkek karman çorman karışanlar iyi. 00:27:14.142 --> 00:27:20.890 Bizim tarikatimiz, Nakşî tarikatimiz yobazmış, şeraitçiymiş. 00:27:20.370 --> 00:27:24.486 Elhamdülillah şeriatçiyiz. Allah'a hamd u senalar olsun. 00:27:24.486 --> 00:27:28.132 "Şeriat" demek "Kur'an, hadis ve din" demektir. 00:27:28.132 --> 00:27:30.581 İşte büyüklerimiz de o yolda yürüyorlar, görün. 00:27:31.640 --> 00:27:34.688 Bu kitap bu işlerin iyi bilindiği zamanda yazılmış; 00:27:34.688 --> 00:27:37.351 cahillerin ortalığı kasıp kavurduğu zamanda değil. 00:27:41.106 --> 00:27:45.823 Evet ondan almış, Vuhâzî isimli büyük alimden almış. 00:27:46.340 --> 00:27:52.250 Haddesenâ Ufeyriübnü Ma'dân. O da Ufeyr b. Ma'dân'dan naklen almış. 00:27:52.327 --> 00:27:55.464 O ona haber vermiş, nakletmiş. Ufeyr b. Ma'dân kimmiş? 00:27:56.345 --> 00:28:00.641 O da hadislerini yazmazmış. "O bakımdan güvenilen bir kimse değildi." diyorlar. 00:28:00.710 --> 00:28:05.260 Mâte senete sittîne ve mieteyn. "264 senesinde vefat etmiş." 00:28:06.742 --> 00:28:17.705 Ondan sonra haddesenâ Süleym'übnü Âmir el-Kulâî el-Habâirî Ebû Yahyâ el-Hımsî. 00:28:17.996 --> 00:28:21.163 Bu da "Humusluymuş. O da güvenilir insanmış." 00:28:21.404 --> 00:28:28.103 Aşrate ve miete ale'l-esâh. "110 küsurda vefat etmiş." 00:28:32.358 --> 00:28:39.900 O da Ebû Ümâme'den rivayeti almış, hadîs-i şerîfi almış. 00:28:39.900 --> 00:28:47.399 Ebû Umâme İyâs, ev Abdullah b. Sa'lebe el-Ensârî el-Hârisî ehadü 00:28:47.546 --> 00:28:55.858 Beni'l-Hâris İbnü'l-Hazrec ve kîle innehû belvâ ve hüve halîfün Benî Hâresi. 00:28:56.121 --> 00:28:59.814 Sahâbiyyün tuvuffiye munsarifü'n-Nebî: 00:29:00.107 --> 00:29:05.903 "Peygamber Efendimiz'in âhirete irtihal ettiği zamanda vefat etmiş." 00:29:08.258 --> 00:29:10.897 Tuvuffiye munsarifü'n-Nebî sallallahu aleyhi ve sellem 00:29:10.897 --> 00:29:19.249 min ehadin fî Şevvâl mine's-seneti's-sâliseti li'l-hicreti. Fe-sallâ aleyhi. 00:29:20.410 --> 00:29:25.999 "Peygamber Efendimiz'in Uhud'dan ayrılışında orada vefat etmiş 00:29:26.402 --> 00:29:39.489 ve 13 hicrî yılında Peygamber Efendimiz Ebû Umâme hazretleri üzerine bu namazı kıldırmış." 00:29:40.536 --> 00:29:44.500 Ebû Umâme hazretlerinden almış. Hadis oradan geliyor. 00:29:43.982 --> 00:29:46.496 Ahmed b. Ebû Havârî'ye kadar isimleri okuduk. 00:29:46.646 --> 00:29:52.700 Kâle. "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki." Kâle. Kim? 00:29:54.626 --> 00:29:56.639 Kâle kâle resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. 00:29:56.639 --> 00:30:00.652 Önceki kâle'nin sahibi Ebû Umâme. "Ebû Umâme dedi ki." 00:30:00.887 --> 00:30:02.404 Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. 00:30:02.650 --> 00:30:06.771 "Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu." diye Ebû Umâme, sahabî demiş. 00:30:07.332 --> 00:30:11.606 İnne rûhe'l-kudusi nefese fî rûhî, 00:30:12.529 --> 00:30:18.379 inne nefesen len temûte hattâ testekmile ecelehâ ve testev'ibe rizkahâ. 00:30:18.748 --> 00:30:25.312 Fe-ecmilû fi't-talebi ve lâ yehmilenne ehadeküm istebtâe şey'in mine'r-rızki. 00:30:25.459 --> 00:30:33.541 En yetlubehû bi-ma'siyeti'llâhi. Fe-inne'llâhe te'âlâ yunâlü mâ indehû illâ bi-tâ'atihî. 00:30:36.452 --> 00:30:43.151 Ebû Nuaym'ın rivayet ettiği hadîs-i şerîf, Ebû Umâme'den Câmiu's-sağîr'de de olan bir hadîs-i şerîf. 00:30:43.728 --> 00:30:46.527 Aşağıda hadisi "zayıf" diye tavsif etmiş. 00:30:47.999 --> 00:30:52.410 Ebû Umâme hazretleri Peygamber Efendimiz'in şöyle söylediğini naklediyor: 00:30:52.600 --> 00:30:55.413 İnne rûhe'l-kudusi nefese fî rûhî. 00:30:57.112 --> 00:31:08.193 "Rûhu'l-Kudüs lakaplı olan Cebrail aleyhisselam benim ruhuma bu mânayı ilka eyledi ki." 00:31:08.475 --> 00:31:12.708 İnne nefesen len temûte hattâ testekmile ecelehâ. 00:31:12.833 --> 00:31:21.924 "Hiçbir insanın nefsi, yaşam müddetini tamamlamadıkça, eceli gelmedikçe ölmeyecek. 00:31:22.624 --> 00:31:27.404 Herkes eceli gelinceye kadar yaşayacak; daha evvel ölmesi mümkün değil." 00:31:27.585 --> 00:31:32.433 Ve testev'ibe rizkahâ. "Hiçbir kimse Allah'ın onun alnına yazdığı, 00:31:32.433 --> 00:31:37.867 tasnif ettiği rızkı tamamen alıncaya kadar, ecelini tamamlayıncaya kadar, 00:31:37.867 --> 00:31:41.679 rızkı tamamen eline geçinceye kadar ölmeyecek." 00:31:44.341 --> 00:31:47.855 Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bundan ne sonuç çıkarıyor? 00:31:47.988 --> 00:31:54.928 Fe-ecmilû fi't-talebi. "Binaenaleyh rızkınızı kazanmak ve elde etmek konusunda güzel davranın." 00:31:56.577 --> 00:32:01.112 Ve lâ yehmilenne ehadeküm istebtâe şey'in mine'r-rızki. 00:32:01.112 --> 00:32:03.210 En yetlubehû bi-ma'siyeti'llâhi. 00:32:03.700 --> 00:32:07.569 "Yazılı olan rızkınızın gelmesinde bir gecikme vehmetmeniz, 00:32:07.593 --> 00:32:09.137 bu kanaat sizi o rızkı haramdan istemeye sevk etmesin." 00:32:13.509 --> 00:32:18.343 Bu yanlış bir kanaat; çünkü rızkınız size gelecek, Allah yazmış. 00:32:18.635 --> 00:32:23.264 Eceliniz gelmeden ölmeyeceksiniz. Açlıktan da ölmeyeceksiniz, başka bir sebepten de ölmezsiniz. 00:32:23.351 --> 00:32:28.365 Rızkınızı almadıkça, tamamlamadıkça da ölmezsiniz. Binaenaleyh "Galiba gelmiyor. 00:32:28.366 --> 00:32:35.253 Öğle oldu, hala ortada yemek yok, karnım acıktı." diye rızkınızın biraz gecikmesi, 00:32:35.253 --> 00:32:40.330 rızkınızı haramdan elde etmeye, el uzatmaya sebep olmasın. 00:32:41.846 --> 00:32:46.920 "Rızık yazılı, gelecek, korkmayın, sakin olun, telaşlanmayın." demek. 00:32:46.432 --> 00:32:51.240 Fe-inne'llâhe te'âlâ yunâlü mâ indehû illâ bi-tâ'atihî. 00:32:52.780 --> 00:33:00.989 Günaha sapmayın. Günahtan, haramdan rızkınızı temin etmeye kalkışmayın, harama bulaşmayın. 00:33:01.138 --> 00:33:10.372 Çünkü Allah'ın iyi kullarına hazırladığı mükâfatlar, Allah'a isyan ederek alınamaz, elde edilemez. 00:33:10.713 --> 00:33:17.471 Sen haramla karnını doyurursan mâneviyatını kaybedersin, sevap alamazsın, cennete giremezsin. 00:33:17.471 --> 00:33:19.948 Allah'ın mükâfatlarına nâil olamazsın. 00:33:20.110 --> 00:33:24.802 Telaşlanma rızkın gelecek; harama sapma, helalden şaşma. 00:33:25.572 --> 00:33:28.890 Helalden şaşarsan mükâfatları kaybedersin. 00:33:29.286 --> 00:33:34.261 Çünkü "Haram yiyip de Allah'ın mükâfatlarına ermek mümkün değil." mânası ifade ediyor 00:33:34.261 --> 00:33:39.227 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. O halde nasıl olacağız? 00:33:39.814 --> 00:33:45.101 Rahat olacağız. "Allah benim rızkımı yaratmış." diyeceğiz, harama sapmayacağız. 00:33:46.476 --> 00:33:51.485 Rızkı kazanma yolunu ve yöntemimizi helalden seçeceğiz. 00:33:52.347 --> 00:33:56.817 "Efendim! Buradan çıkarsam işsiz kalırım, aç kalırım." 00:33:56.893 --> 00:34:01.280 Korkma hiçbir şey olmaz. Rızkın yazılı, gelecek. 00:34:01.286 --> 00:34:05.152 Sen rızkı aradın mı rızkın karşıdan seni arayarak bu tarafa doğru geliyor. 00:34:05.152 --> 00:34:10.856 Mutlaka çakışacak, karşılaşacaksınız. O da oradan seni arayıp geliyor. Ona da Allah emretmiş ki; 00:34:10.903 --> 00:34:13.859 "Sen falancanın rızkısın, boğazından gir, midesine git." 00:34:14.670 --> 00:34:20.340 O buraya gelecek, çare yok. Onun için haramı ummaya, harama sapmaya lüzum yok. 00:34:20.672 --> 00:34:25.593 Haram mesleklerden haram kazanmaya kalkışmak akıllılık değildir. 00:34:25.741 --> 00:34:30.241 Hele hele insan derviş olur da haram yollardan haram kazanmaya 00:34:30.241 --> 00:34:35.159 veya kazandığı işe haram karıştırmaya cesaret ederse 00:34:35.820 --> 00:34:41.447 yalanla dolanla haramla kazancını kazanmaya kalkarsa 00:34:41.447 --> 00:34:48.631 o zaman ebediyen kendisine mânevî mükâfatlar gelmez duruma düşebilir. Neden? 00:34:48.960 --> 00:34:57.173 Çünkü Allahu Teâlâ'nın indindeki mükâfatlara isyanla varılamaz, itaatle varılır. 00:34:57.548 --> 00:34:58.711 Mânayı anladık mı? 00:34:59.506 --> 00:35:06.838 Rivayet ettiği. Ebû Umâme hazretlerinden Ahmed b. Ebi'l-Havârî'nin rivayet ettiği hadîs-i şerîf bu. 00:35:07.240 --> 00:35:12.881 Allah, Ruhu'l-Kudüs olan Cebrail aleyhisselam'a bildirmiş. 00:35:12.910 --> 00:35:18.322 Cebrail aleyhisselam da bunu Peygamber Efendimiz'in ruhuna vahy ü ilham eylemiş. 00:35:18.369 --> 00:35:24.100 Hiçbir nefis, eceli gelmeden ölmeyecek. Rızkını tamamen almadan ölmeyecek. 00:35:24.108 --> 00:35:30.447 Binaenaleyh rızkınızı istemekte, kazanmakta güzel yolu tercih ediniz. 00:35:30.682 --> 00:35:34.994 Yanlış, günah yollara sapmayınız. Sizden biriniz "Rızkı biraz gecikti." diye 00:35:34.994 --> 00:35:39.721 düşünerek günaha sapmak yoluyla rızkını temine kalkışmasın. 00:35:40.255 --> 00:35:46.123 Kimseyi "Rızkım gecikiyor." diye düşündürtmesin, harama saptırtmasın. 00:35:46.417 --> 00:35:53.754 Çünkü Allah'ın yanındaki mükâfatlara haram yiyerek, günaha saparak ulaşılamaz; helal yolla ulaşılır. 00:35:54.742 --> 00:35:59.433 Şimdi burada bir noktalı virgül koyalım, gelelim tasavvufa… 00:35:59.433 --> 00:36:07.811 "Hocam! Ben tarikate girdim, ama feyiz almıyorum." 00:36:08.679 --> 00:36:13.238 O zaman senin rızkında bir kusurun var veya davranışlarında günah var. 00:36:13.297 --> 00:36:20.711 Rızkında kusur var ki dervişlikten gelmesi gereken faydalar sana ulaşamıyor. 00:36:20.798 --> 00:36:27.622 Neden? Günah işliyorsun. Helal lokma yemiyorsun, haram karıştırıyorsun. 00:36:27.821 --> 00:36:33.541 Ondan dolayı böyle oluyor. Buna dikkat edelim. Böyle olur. Mânevî kaide budur. 00:36:33.541 --> 00:36:35.735 Hadîs-i şerîf de delili olmuş oluyor. 00:36:35.937 --> 00:36:44.130 Demek ki bu hadîs-i şerîfi numune olarak kitap yazmış oldu. Ahmed b. Ebi'l-Havârî'nin rivayeti. 00:36:46.672 --> 00:36:56.870 Semi'tü'l-Hâkimi Ebâ Ahmede Muhammedebne Ahmedi'bni İshâke el-Hâfız. 00:36:58.274 --> 00:37:03.324 "Ebû Ahmed isimli Muhammed b. Ahmed İshak el Hâfız'dan." 00:37:03.945 --> 00:37:07.400 Müellif "Hafız sıfatlı kişiden işittim." diyor. 00:37:07.260 --> 00:37:11.539 Yekûlü "O da şöyle buyurdu." Semi'tü Saîde'bni Abdi'l-azîz el-Halebî. 00:37:11.708 --> 00:37:20.617 "Halepli Said b. Abdilaziz'den işittim." dedi. Yekûlü semi'tü Ahmede'bni Ebi'l-Havâriyyi yekûl. 00:37:21.903 --> 00:37:27.139 "Ben Ebu'l-Havârî'nin şöyle dediğini duydum." diye nakletmiş. 00:37:27.235 --> 00:37:30.841 Bakalım ne söylemiş Ahmed b. Ebi'l-Havârî? 00:37:32.960 --> 00:37:36.465 Sözlerine geldi. Hayatını söyledi, ismini söyledi, devamını söyledi. 00:37:36.691 --> 00:37:41.627 Bir hadîs-i şerîf, şimdi yine örnek olsun. Bir hadîs-i şerîfi nakletti, sözlerine geçti. 00:37:41.897 --> 00:37:46.897 Men nazara ile'd-dünyâ nazara irâdetin ve hubbin lehâ. 00:37:46.983 --> 00:37:55.490 Ahraca'llâhu nûre'l-yakîni ve'z-zühdi min kalbihî. Ahmed b. Ebi'l-Havârî şöyle buyurmuş: 00:37:55.862 --> 00:38:04.605 "Kim dünyaya onu isteyerek ve onu severek bakarsa 00:38:04.774 --> 00:38:11.976 Allah onun gönlünden zahitdliğin ve imanın nurunu çıkarır." 00:38:12.660 --> 00:38:18.803 Yakîn ne demekti? "Şeksiz şüphesiz iman. Sağlam, tam, eksiksiz iman." 00:38:19.265 --> 00:38:27.421 "İmanın nurunu ve zahidliğin nurunu kalbinden söküp alır, ruhsuz bırakır." Kimi? 00:38:28.992 --> 00:38:31.358 Dünyaya sevgiyle ve isteyerek bakanı. 00:38:31.587 --> 00:38:39.837 Dünyanın ne olduğunu burada, geçtiğimiz derslerde yeri geldikçe anlatıyoruz. 00:38:39.905 --> 00:38:45.843 Dünya; "ekvatoru olan, kutupları olan, enlemleri boylamları olan, 00:38:45.899 --> 00:38:50.372 beş kıtası okyanusları olan yer" demek değildir. 00:38:51.121 --> 00:38:56.802 Araplar ona ard derler. Semâvâti ve'l-ard. "Semalar ve arz." 00:38:58.155 --> 00:39:01.502 "Dünya" dediği "el-hayâtü'd-dünyâ"dır. 00:39:01.502 --> 00:39:05.602 Tam eksiksizi, tam hâli "el-hayâtü'd-dünyâ"dır. 00:39:05.662 --> 00:39:12.778 İki hayattan şimdiki hayatı yaşıyoruz; 50 yaşına, 60 yaşına geldik; orta yaşlıyız, ihtiyarız. 00:39:13.275 --> 00:39:16.681 Bir "bu hayat" var, bir de öldükten sonraki "öteki hayat" var. 00:39:17.584 --> 00:39:20.741 Ona da "el-hayâtü'l-âhire" "öteki hayat" derler. 00:39:21.610 --> 00:39:24.216 Bu dünya hayatı, bizim gayemiz değil. Bizim gayemiz âhiret. 00:39:24.807 --> 00:39:28.125 Biz bu dünyada misafir gibiyiz, yolcu gibiyiz. 00:39:30.327 --> 00:39:32.583 Biz buraya imtihan olmaya geldiğimizi biliyoruz. 00:39:32.953 --> 00:39:36.711 Bizim gayemiz bu dünyada günümüzü gün etmek, işimizi iş etmek, yükselmek, 00:39:36.736 --> 00:39:39.987 çalıp çırpıp yemek içmek, eğlenmek değildir. 00:39:40.346 --> 00:39:44.119 Bizim bu dünyadaki amacımız müslüman olarak âhireti kazanmaktır. 00:39:44.372 --> 00:39:49.670 Biz onun için iki dünyayı kazanmak için kazandığımız helal dünyayı, 00:39:49.927 --> 00:39:56.260 âhiret için sadaka olarak veririz. Allah'ın rızasını kazanmak için veririz. 00:39:58.564 --> 00:40:04.189 Eğer Allah emretmişse âhireti kazanmak için yaşamımızı bile yitirmeye razı oluruz, 00:40:04.245 --> 00:40:07.492 canımızı bile feda ederiz. Allah için canımızı veririz. 00:40:07.699 --> 00:40:10.668 Gazi olmaya koşarız, şehit olmaya koşarız. Neden? 00:40:10.778 --> 00:40:12.733 Bizim amacımız bu dünya hayatı değil. 00:40:13.700 --> 00:40:16.819 Ama Avrupalı'nın, kâfirin, ehl-i dünyanın amacı bu hayattır. 00:40:16.967 --> 00:40:21.926 Ölmemektir, yaşamaktır, yemek içmektir, zevk etmektir. Gününü gün etmektir. 00:40:22.164 --> 00:40:30.760 Aramızda büyük fark var. İslâmî anlayış ile kâfirlerin anlayışı arasında çok büyük bir fark var; 00:40:30.760 --> 00:40:34.820 ama bugünün müslümanları da kâfirlerin anlayışına yaklaşmıştır. 00:40:35.560 --> 00:40:40.605 Bugünün müslümanlarının kafasıyla bugünün Avrupalı'sının kafası arasında çok büyük bir fark yok. 00:40:41.287 --> 00:40:43.299 Müslüman da Avrupalı'ya benzemiş. 00:40:43.697 --> 00:40:47.300 Bugünün müslümanı da dünya istiyor. Bugünün müslümanı da tatil istiyor. 00:40:47.427 --> 00:40:52.114 Bugünün müslümanı da plaj istiyor. Bugünün müslümanı da zevk istiyor, göbek havası istiyor, 00:40:52.114 --> 00:40:56.290 çalgı istiyor, çengi istiyor, eğlence istiyor. Zaten millet kopmuş. 00:40:58.615 --> 00:41:01.137 "Tevbe estağfirullah! Hocam, ben hiç günah işlemedim." 00:41:01.503 --> 00:41:10.107 Ne yalan söylüyorsun? Kimi kandırıyorsun? Senin evinde plaj var, senin evinde meyhane var. 00:41:10.446 --> 00:41:14.500 Senin evinde sıralayamayacağım her şey var. 00:41:15.690 --> 00:41:16.870 Diyelim ki televizyon var, her şey var. 00:41:17.933 --> 00:41:28.539 Bir de evliyâ menâkıbını anlatan kanallar var ama öbür kanallardan da zift, zifir ve şer akıyor. 00:41:29.578 --> 00:41:36.878 Açıyorsun; nerede Müslümanlık, nerede oradaki sahneler! 00:41:38.393 --> 00:41:40.273 "Ben ömrümde hiç meyhaneye gitmedim." 00:41:41.880 --> 00:41:46.337 Meyhaneler her detayına kadar televizyonda var, şişeler sıralı. 00:41:47.860 --> 00:41:55.953 Bar nerededir, barmen nerededir? Şişeler nasıl açılır? İçkiler nasıl içilir? Hepsini öğrettiler. 00:41:55.995 --> 00:41:57.919 "Ömrümde kiliseye girmedim, bilmem." 00:41:58.646 --> 00:42:05.991 Papaz nasıl vaaz verir? Adamlar kilisede nasıl oturur? Kabirlerinin etrafında nasıl dolanırlar? 00:42:05.991 --> 00:42:11.891 Kabre nasıl gömerler? Nasıl taziye ederler? Hepsi var. 00:42:12.351 --> 00:42:16.908 Kaptan Custo bizi denizlerin altına götürüyor. Falanca da bilmem nereye götürüyor. 00:42:17.180 --> 00:42:20.866 Dünyanın her yerini görüyor. İyi yerlerini gördüğünde bir şey yok ama 00:42:20.866 --> 00:42:24.441 kötü yerler de evin içine giriyor ve onlar da seyrediliyor. 00:42:24.783 --> 00:42:28.226 Eğlence programları, zevk programları, keyif programları. 00:42:28.869 --> 00:42:33.223 O zaman müslümanın kafası kâfirin kafasıyla eşit hâle gelmiş. 00:42:33.698 --> 00:42:38.492 Hepsi ehl-i dünya. Bu hâle gelmiş. Halbuki bu söze göre; 00:42:38.742 --> 00:42:46.540 "Bir insan; dünyaya isteyerek veya severek bakarsa onun gönlünden sağlam imanın nuru gider. 00:42:46.283 --> 00:42:52.864 Bir de zahidlik nuru gider. Zühd ü takvâ, ilm ü irfan gider. 00:42:55.904 --> 00:43:02.188 Ve çoğunun da gitmiş. Onun için "Dervişim." diyen insanların da çoğunda hayır yoktur. 00:43:02.554 --> 00:43:07.573 "Müslümanım." diyenin de hayrı yoktur. Camide de hayır yoktur, cemaatte de hayır yoktur. 00:43:09.662 --> 00:43:20.364 Bazen hocasında hayır yoktur, müftüsünde hayır yoktur. Yerine göre, rütbesine göre. Neden? 00:43:21.161 --> 00:43:28.499 Bozulmuş, işin aslı kurutulmuş, ilim irfan kalmamış, yerine başka şeyler gelmiş. 00:43:28.878 --> 00:43:33.370 Allah bizi korusun, kurtarsın. Zor bir durumdayız. 00:43:34.191 --> 00:43:39.540 Yunanlı İstanbul'a hücum etse veya Bulgar veya Rus. Silahlanırız. 00:43:40.190 --> 00:43:48.965 Ama zevk ü sefasıyla keyfiyle dünya hücum edince hiç kimse silahını alıp savunmaya kalkmıyor. 00:43:50.574 --> 00:43:55.915 Hatta kapıları açmış, içeri buyur etmiş, başköşeye oturtmuş, seyrediyor. 00:43:57.720 --> 00:44:07.152 İşin doğrusu bu, gerçeği bu. Düşman, televizyon kutusunun içinden çıkıyor. 00:44:07.384 --> 00:44:13.330 Peki ne oluyor? Oradan çıkıyor, senin gözünden gövdene giriyor. Düşman senin içinde. 00:44:13.999 --> 00:44:20.658 Düşmanın senin gönlünde, senin aklında. Senin zihnini bozdu, aklını bozdu, mikrop içeride yayıldı. 00:44:20.658 --> 00:44:25.125 Sen boş bir çınar ağacına döndün. İçine yıldırım çarpmış, kurutmuş. 00:44:26.860 --> 00:44:29.509 Kuru bir ağaca döndün, farkında değilsin. Kalp kalmadı, gönül kalmadı. 00:44:29.689 --> 00:44:33.310 Ağlamak kalmadı, zikir kalmadı, fikir kalmadı. Neden? 00:44:33.673 --> 00:44:37.473 Televizyondan yayılan kötülükten buraya girdiği için. 00:44:37.750 --> 00:44:39.451 Bizden söylemesi! 00:44:39.586 --> 00:44:45.912 Ve bi hâze'l-isnâd. Aynı hadîs-i şerîf, aynı kimseden rivayet edildiğine göre: 00:44:45.912 --> 00:44:50.409 Kâle Ahmedü, Ahmedi'bni Ebi'l-Havârî başka bir sözünde şöyle söylemiş: 00:44:50.688 --> 00:45:00.606 Efdalü'l-bikâi bükâü'l-abdi al âmâ fâtehû min evkâtihî alâ ğayri'l-muvâfakati ev bikâün 00:45:00.606 --> 00:45:03.339 âlâ sebeka lehû mine'l-muhâlefeti. 00:45:05.499 --> 00:45:08.679 Bu sözünde Ahmed b. Ebi'l-Havârî neden bahsediyor? 00:45:08.679 --> 00:45:11.863 Hayret edersiniz, ağlamaktan bahsediyor: 00:45:12.347 --> 00:45:18.745 "Ağlamanın da en güzeli, en faziletlisi nedir?" onu anlatıyor. Bizim ağlamakla ne işimiz var? 00:45:18.745 --> 00:45:21.629 Biz yirminci yüzyılın insanlarının işi gülmek. 00:45:22.766 --> 00:45:27.400 Milletin işi; def ve çengi eşliğinde, radyo ve çalgı marifetiyle 00:45:27.848 --> 00:45:33.620 sinema ve televizyonla gazino ve pavyonla gülmek. Ağlamakla ne işi var? 00:45:34.430 --> 00:45:38.655 İşte bak eski insanlarla bizim farkımız çok net olarak ortaya çıkıyor. 00:45:38.663 --> 00:45:43.376 Onlar hem ağlamayı seviyorlar hem de "Ağlamanın en faziletlisi nedir?" diye 00:45:43.399 --> 00:45:46.775 bir de kalkıp onu söylüyorlar. "En faziletli ağlama hangisiymiş?" 00:45:47.600 --> 00:45:50.650 Bakın, hayretler içinde dinleyin. Doğru ama. 00:45:50.687 --> 00:45:56.259 Doğru da İslâm'dan ne kadar uzaklaştığımıza hayret ederek dinleyin. 00:45:56.781 --> 00:46:02.332 Çünkü bir göz ağlayamıyorsa kalbinin katılığındandır, gönlünün katılığındandır. 00:46:02.374 --> 00:46:08.998 Müslüman ağlayacak. Hz. Ömer radıyallahu anh'in ağlaması yanaklarına iz yapmış. 00:46:09.563 --> 00:46:15.823 Koca Hz. Ömer; bahadır, kahraman Hz. Ömer; ağlamaktan gözyaşları yüzüne iz yapmış. 00:46:18.265 --> 00:46:20.943 Efdalü'l-bikâi "Ağlamanın en hayırlısı." 00:46:20.943 --> 00:46:24.983 Bükâü'l-abdi al âmâ fâtehû min evkâtihî alâ ğayri'l-muvâfakati " 00:46:25.391 --> 00:46:32.411 Allah'ın rızasına muvafık olmayan şekillerde vakitlerinden neleri kaybettiyse 00:46:32.411 --> 00:46:36.690 onlara ağlamasıdır." buyurmuş. Bugünü nerede geçirdin? 00:46:36.493 --> 00:46:44.401 "Plajda, gazinoda, pavyonda, eğlencede geçirdim." diyorsa bir insan işte buna ağlasın. 00:46:44.822 --> 00:46:52.462 Allah'ın rızasına muvafık olmayan yolda, yerde geçirdiği vakitler üzerine ağlamasıdır. 00:46:52.959 --> 00:46:56.604 Ev bikâün âlâ sebeka lehû mine'l-muhâlefeti. 00:46:56.780 --> 00:47:04.412 "Ya da geçmiş zamanlarında Allah'ın emirlerine muhalefet olarak 00:47:04.412 --> 00:47:08.640 günah kusur olarak neler işlediyse onun üzerine ağlaması." 00:47:08.279 --> 00:47:12.580 Bu ağlama; insanın kendi kendisini ölçüp biçmesinden, 00:47:12.580 --> 00:47:15.647 kendi kendisini kontrol etmesinden, hesaba çekmesinden oluyor. 00:47:15.675 --> 00:47:16.927 Buna muhasebe derler. 00:47:17.474 --> 00:47:20.425 İyi bir müslüman kendi kendisini hesaba çeker. 00:47:20.677 --> 00:47:24.154 "Eyvah! Bugünümü Allah rızasına uygun geçiremedim." diye başlar ağlamaya. 00:47:24.411 --> 00:47:27.839 "Eyvah! Allah'ın emrine aykırı iş yaptım." diye başlar ağlamaya. 00:47:27.908 --> 00:47:32.767 İşte ağlamanın hayırlısı budur. Yoksa "Birisi vefat etti veya 00:47:32.838 --> 00:47:36.730 Karadeniz'de gemilerim battı veyahut ticaretimde zarar ettim." diye oturup ağlamak değil. 00:47:36.730 --> 00:47:39.560 Adam bunun için oturup ağlıyor. Bu dünyaya ağlamak değil; 00:47:39.340 --> 00:47:45.369 asıl âhiretten feragat ettiğine ağlaması lazım. Asıl ağlanacak o. 00:47:46.833 --> 00:47:49.467 Ve bi-hâze'l-isnâd, semi'tü Ahmede, yekûlü: 00:47:49.619 --> 00:47:56.317 Yine bu rivayet zinciriyle en son râvî olan şahıs; 00:47:56.410 --> 00:48:00.230 "Ahmed b. Ebi'l-Havârî'nin şöyle dediğini işittim." buyurmuş. 00:48:00.723 --> 00:48:05.789 Men amile bilâ ittibâ'i's-sünnete fe-bâtilun amiluhû. 00:48:06.560 --> 00:48:12.647 "Kim sünnete uymaktan gayrı bir şekilde amel eylerse." 00:48:13.585 --> 00:48:18.498 İbadet, taat, ömür geçirmek, hayır hasenât bâbından bir şeyler yapmaya çalışıyor; 00:48:18.498 --> 00:48:20.324 ama sünnete uygun değil. 00:48:20.324 --> 00:48:26.414 Fe-bâtilun amiluhû. "Sünnete aykırı olarak yapmak istediği bu işlerin hiç kıymeti yoktur." 00:48:26.603 --> 00:48:32.310 Neden? Sünnete uygun değil, bid'at. Bakın ne kadar sünnetten bahsediyorlar. 00:48:32.560 --> 00:48:39.911 Nasıl sünnet-i seniyyeye uymayı esas alıyorlar ve "Sünnete aykırı olarak yaptığın şeyler boş, kıymeti yok." diyorlar. 00:48:45.722 --> 00:48:52.222 Ahberanâ Ebû Ca'ferin Muhammedü'b-nü Ahmede'bni Saîdin er-Râzî. -Deminki râvî- 00:48:52.409 --> 00:49:01.760 Kâle: Haddesenâ Ebu'l-Fazl, el-Abbâsü'bnü Hamzate. Bu da ikinci râvî. 00:49:01.150 --> 00:49:07.540 Haddesenâ Ahmedü'bnü Ebi'l-Havâriyyi. Bu da hayatını okuduğumuz mübarek. 00:49:07.234 --> 00:49:10.130 Kâle. "Şöyle demiş." 00:49:10.131 --> 00:49:16.450 Men arefe'd-dünyâ zehede fîhâ. Ve men arefe'l-âhirata rağibe fîhâ ve men arefe'llâhe âsere rizâhu. 00:49:15.949 --> 00:49:24.119 "Kim dünyayı bilirse dünyadan elini eteğini çeker, zahid olur. 00:49:24.401 --> 00:49:31.595 Dünyanın mârifetine kanmayan, gerçek yüzünü bilen, dünyaya ümit bağlamaz. dünyaya zahid olur." 00:49:31.935 --> 00:49:37.751 Ve men arefe'l-âhirata rağibe fîhâ. "Âhirete rağbet eder." 00:49:41.672 --> 00:49:45.212 Dünyanın gerçek çehresini bilen, ondan yüz çevirir. 00:49:45.332 --> 00:49:50.362 Âhiretin gerçek faydasını anlayıp kavrayabilen âhirete heves eder, 00:49:50.643 --> 00:49:53.118 rağbet eder, kazanmaya gayret eder." 00:49:56.576 --> 00:50:04.655 Ve men arefe'llâhe âsere rizâhu. "Kim Allah'ı bilirse ârif olursa." 00:50:05.980 --> 00:50:06.692 Âsere rizâhu. 00:50:07.144 --> 00:50:12.134 "O'nun rızasını her şeye tercih eder, O'nun rızasını esas alır, 00:50:12.496 --> 00:50:16.702 Allah'ın razı olduğu şeyi yapmaya koşar." 00:50:17.218 --> 00:50:20.733 Velev ki cümle cihan halkı kendisine kızsa bile. 00:50:21.213 --> 00:50:24.351 Velev cümle cihan halkı karşısına dikilse bile. 00:50:24.395 --> 00:50:27.791 Velev cümle cihan halkı kendisine düşman olsa bile. 00:50:28.113 --> 00:50:31.298 Allah'ını bilen, Allah'ın rızasını her şeye tercih eder. 00:50:31.348 --> 00:50:33.900 O istikamette çalışır. 00:50:33.748 --> 00:50:38.524 Dünyayı bilen, dünyanın gerçek yapısını mahiyetini anlayan, dünyadan yüz çevirir. 00:50:39.532 --> 00:50:43.916 "Ne mülevves bir yermiş yahu, ne çirkinmiş, ne aldatıcıymış! 00:50:44.538 --> 00:50:48.130 Ne tatsız tuzsuz bir şeymiş. İstemem!" 00:50:48.789 --> 00:50:53.780 Kim âhireti iyi tanırsa; "Aman ne kadar güzelmiş! 00:50:54.200 --> 00:50:56.239 Ben bunu istiyorum, bunun için çalışacağım." der. 00:50:56.325 --> 00:51:00.180 Kim Allah'ı tam bilirse o da Allah'ın rızasını her şeyden öne alır. 00:51:01.660 --> 00:51:07.981 Ana baba, dost, evlat, karı koca, ıvır zıvır, hepsi bir tarafa. Allah'ın rızası bir tarafa. 00:51:10.695 --> 00:51:14.206 Büyüklerimizden öğrendiğimiz üzere biz ne diyoruz? 00:51:14.787 --> 00:51:18.355 İlâhi ente maksûdî ve rıdâke matlûbî diyoruz. Bu mâna: 00:51:18.758 --> 00:51:22.591 "Yâ Rabbi! Maksudum sensin. Ben senin rızanı kazanmak istiyorum. 00:51:22.591 --> 00:51:25.689 Her işimde amacım bu." diyoruz. Böyle olması lazım.