WEBVTT 00:00:00.000 --> 00:00:01.880 es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâh! 00:00:02.400 --> 00:00:04.920 Cumanız hayırlı, mübarek olsun. 00:00:05.280 --> 00:00:13.800 Allah cümlenizi bugünün sevaplarından, ecirlerinden, nimetlerinden, ikramlarından 00:00:13.440 --> 00:00:16.640 en yüksek azamî derecede istifade ettirsin. 00:00:17.268 --> 00:00:22.796 Cuma sohbetimde bugün üç hadîs-i şerîfi size açıklamak istiyorum. 00:00:23.176 --> 00:00:25.393 Birincisi şu: 00:00:25.960 --> 00:00:29.920 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri buyurmuşlar ki; 00:00:30.640 --> 00:00:39.000 İnna'llâhe cemîlün yuhibbü'l-cemâl ve yuhibbu izâ en'ame alâ abdihî ni'meten 00:00:39.100 --> 00:00:48.260 en yerâ eserahâ aleyhi ve yubğıdü'l-bü'se velâkinne'l-kibre en tesfehe'l-hakka ve tubğıde'l-halka. 00:00:48.600 --> 00:00:54.400 Önce mânasını kısaca, umumî olarak, kuş bakışı bir açıklayayım: 00:00:54.240 --> 00:00:59.400 İnna'llâhe teâlâ. "Hiç şüphe yok ki yüce Allah." 00:00:59.400 --> 00:01:05.160 Cemîlün. "Güzeldir." Yuhibbü'l-cemâl. "Güzelliği de sever." 00:01:05.551 --> 00:01:11.261 "Allahu Teâlâ hazretleri hiç şüphe yok ki güzeldir, güzelliği de sever." 00:01:12.520 --> 00:01:17.240 Ve yuhibbu izâ en'ame alâ abdihî ni'meten en yerâ eserahâ aleyhi. 00:01:17.960 --> 00:01:24.440 "Ve bir kulunun üzerine bir nimet vermiş, bahşetmiş, ihsan etmiş olduğu zaman, 00:01:25.400 --> 00:01:31.880 o nimetinin eserinin sonucunun kulu üzerinde görünmesini, bâriz olmasını, tezahür etmesini de sever." 00:01:32.320 --> 00:01:39.160 "Verdiği nimetin eserinin kulu üzerinde görünmesini sever." 00:01:39.942 --> 00:01:42.543 Ve yubğıdü'l-bü'se ve't-tebe'üse. 00:01:42.909 --> 00:01:51.779 "Ve Allahu Teâlâ hazretleri derbederliği, perişan, -daha güzel olabilecekken kendisini salıverip- 00:01:52.520 --> 00:02:04.645 hırpânî olmayı ve hırpânîliği özenle, isteyerek, o tarzda, taklîden yapmayı sevmez." 00:02:05.178 --> 00:02:08.473 "Öyle olmayı da sevmez, öyle bir tavır takınmayı da sevmez." 00:02:09.286 --> 00:02:13.954 Velâkinne'l-kibre. "Fakat kibir;" En tesfehe'l-hakka. 00:02:13.954 --> 00:02:21.100 "Hakkı anlamamaktır, kabul etmemektir." Ve tubğıde'l-halka. "Halka kızmaktır." 00:02:22.480 --> 00:02:29.760 Bu hadîs-i şerîfi, bu kelimeleri niçin ifade buyurmuş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz? 00:02:30.920 --> 00:02:35.400 Bunun bir sebebi var. Bir keresinde buyurmuşlar ki; 00:02:35.400 --> 00:02:41.320 "Kalbinde zerre kadar kibir bulunan bir kimse cennete giremeyecek." 00:02:41.320 --> 00:02:44.720 Kibirli insan cennete giremeyecek. Kibir kötü bir huy. 00:02:46.640 --> 00:02:53.240 Onun için kişinin kibri bırakması lazım, 00:02:49.440 --> 00:02:55.600 kibirsiz olması lazım, mütevâzı olması lazım, burnu Kaf dağında olmaması lazım. 00:02:56.532 --> 00:02:59.585 Bunun üzerine sahabeden bir zât sormuş ki; 00:02:59.600 --> 00:03:05.720 "Yâ Resûlallah, insan güzel elbise giymeyi seviyor, güzel yemeyi seviyor, 00:03:06.680 --> 00:03:10.240 yeni elbise giydiği zaman hoşuna gidiyor; bu da kibir midir?" 00:03:11.440 --> 00:03:15.400 Onun üzerine bu hadîs-i şerîf ifade olunmuş, vârid olmuş. 00:03:15.400 --> 00:03:20.840 Bu hadîs-i şerîfin sebeb-i vürûdu bu olmuş oluyor. 00:03:21.202 --> 00:03:24.868 Şimdi bu kelimelerin izahına geçelim. 00:03:25.680 --> 00:03:33.320 İnna'llâhe cemîlün yuhibbü'l-cemâl. "Allahu Teâlâ hazretleri güzeldir ve güzelliği sever." 00:03:33.880 --> 00:03:41.480 Tabii Allahu Teâlâ hazretlerinin güzelliğini ancak evliyâsı müşâhede edebilir. 00:03:41.960 --> 00:03:48.680 Müşâhede makamına çıkmış olan -o makamda olan, yükselmiş olan- insanlar 00:03:48.800 --> 00:03:53.840 Allahu Teâlâ hazretlerinin güzelliğini anlayabilir. 00:03:54.000 --> 00:03:57.000 Allahu Teâlâ hazretleri göze görünmez. 00:03:57.500 --> 00:04:03.315 Lâ tudrikühü'l-ebsâr. "Gözler O'na bakamaz; O'nu kavrayamaz, algılayamaz, idrak edemez." 00:04:05.248 --> 00:04:11.637 Ve hüve yudrikü'l-ebsâr. "O gözleri ve gözlerin faaliyetlerini dahi idrak eder." 00:04:11.920 --> 00:04:15.320 "Her şeyi kuşatır, bilir, görür; ama gözler onu göremez." 00:04:16.152 --> 00:04:18.225 Peki, o güzellik nasıl anlaşılır? 00:04:19.650 --> 00:04:23.151 O tariflere sığmaz bir olaydır. 00:04:23.751 --> 00:04:30.196 Yalnız şu kadar söyleyelim ki; Allahu Teâlâ hazretleri kâinatı yaratmıştır. 00:04:30.680 --> 00:04:40.520 Hâliku'l-bâriü'l-musavvir. "Her şeyin hâliki, musavviri ve bâri'i O'dur." 00:04:41.800 --> 00:04:47.760 Bedîu's-semâvâti ve'l-ard. "Yerin, göğün yoktan var edicisi O'dur." 00:04:49.796 --> 00:04:57.486 Yaratıyor; şekli de kendisi tasavvur ediyor, modeli de kendisi yaratıyor ve ortaya koyuyor. 00:04:58.739 --> 00:05:01.600 Çevremize ilim gözüyle, 00:05:01.800 --> 00:05:07.200 irfan gözüyle dikkatli bir şekilde baktığımız zaman ne kadar muhteşem güzellikler görüyoruz. 00:05:07.852 --> 00:05:12.664 Bir kere tek tek olayları, varlıkları ele aldığımız zaman... 00:05:13.517 --> 00:05:18.480 Mesela bir çiçekler âlemi var; ne kadar güzel çiçekler var... 00:05:19.270 --> 00:05:28.176 Şekilleri, boyları, renkleri farklı çiçekler var. Kokuları birbirinden güzel çiçekler var. 00:05:28.176 --> 00:05:29.654 Tabii bunları yaratan Allah. 00:05:29.654 --> 00:05:39.420 Bu çiçeklerdeki bu güzelliği sanat olarak Allahu Teâlâ hazretleri öyle yaratmış. Bulan O. İcat eden O. 00:05:39.368 --> 00:05:46.764 İhtirâ eyleyen, tasavvur eden, onu düşünen, o şekilde yaratan Allahu Teâlâ hazretleri. 00:05:47.200 --> 00:05:54.240 Bütün güzelliklerin tasavvur edicisi ve yaratıcısı Allahu Teâlâ hazretleri. 00:05:54.640 --> 00:06:01.920 Oradan anlayalım ki; bizim görebildiğimiz mahlukâtından, yaratıklarından, güzel olan şeylerden, 00:06:01.920 --> 00:06:11.280 Allahu Teâlâ hazretlerinin her yönden en güzel sıfatlara sahip olduğunu, 00:06:11.800 --> 00:06:16.800 ne kadar güzel olduğunu idrak edebiliriz. 00:06:18.441 --> 00:06:22.538 Allahu Teâlâ hazretlerini kullar görebilecek mi? 00:06:22.810 --> 00:06:30.941 Bu kadar güzel olduğunu Peygamber Efendimiz'in bildirdiği Rabbimiz'i acaba görebilecek miyiz? 00:06:32.354 --> 00:06:37.420 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hadîs-i şerîflerinde müjdeliyor: 00:06:37.420 --> 00:06:41.854 "Cennette mü'minlerin hepsi Allahu Teâlâ hazretlerini görecekler." 00:06:42.566 --> 00:06:47.374 "Yâ Resûlallah, nasıl göreceğiz?" diye, merak edip sordukları zaman da buyurmuş ki; 00:06:48.160 --> 00:06:56.440 "Dolunay gökyüzünde olduğu zaman siz[in] ayı görme[nize] birbiriniz mâni oluyor mu? 00:06:57.520 --> 00:06:58.120 Olmuyor. 00:06:58.800 --> 00:07:02.840 Nasıl öyle hepiniz baktığınız zaman görebiliyorsanız o zaman [da] göreceksiniz." 00:07:03.291 --> 00:07:11.401 Allahu Teâlâ hazretleri cennet ehline görünüp cemâlini yani güzelliğini, 00:07:11.640 --> 00:07:18.650 kendi Zât-ı pâk-i tecellîsini gösterdiği zaman onlara diyecek ki; 00:07:18.480 --> 00:07:20.960 "Ey ehli cennet! Size selam olsun!" 00:07:21.349 --> 00:07:23.443 Bu da Yâsîn sûresindeki; 00:07:24.429 --> 00:07:30.654 Selâmun kavlen min rabbi'r-rahîm âyet-i kerîmesinden ispat ediliyor, 00:07:30.654 --> 00:07:38.201 biliniyor ki Allahu Teâlâ hazretleri kavlen "söz olarak" kullarına "selam" diyecek, 00:07:38.201 --> 00:07:40.922 "Ey cennet ehli! Selam olsun size!" diyecek. 00:07:41.360 --> 00:07:47.320 O zaman Allahu Teâlâ hazretlerine cennet ehli nazar edecekler, 00:07:47.338 --> 00:07:52.110 bakacaklar ve başka cennetteki öbür nimetlerin hiçbirine bakmayacaklar, 00:07:52.400 --> 00:07:55.480 sadece Allahu Teâlâ hazretlerine bakacaklar. 00:07:55.920 --> 00:08:01.880 Allahu Teâlâ hazretleri tecellisini kaldırıncaya kadar 00:08:03.160 --> 00:08:08.400 O'na mest olarak bakmaya devam edecekler. 00:08:08.400 --> 00:08:13.760 Tabii o tecellinin kalkışından sonraki halleri de devam edecek; 00:08:13.761 --> 00:08:23.150 o evlerinde, o cemâlullaha bakmaktan hâsıl olan güzellikler, hoşluklar üzerlerinde devam edecek. 00:08:24.480 --> 00:08:29.720 Buradan anlıyoruz ki Allahu Teâlâ hazretlerini cennette mü'minler görecek. 00:08:29.800 --> 00:08:32.280 Her mü'min, lâ ilâhe illallah diyen cennete girecek. 00:08:32.290 --> 00:08:40.583 Ama burada mühim olan nokta; mü'min olan insanın cehenneme düşmeden cennete girmesidir. 00:08:42.280 --> 00:08:46.360 Dinimizin emirlerine göre kâfirler cehenneme gidecek. 00:08:46.800 --> 00:08:51.680 Hüm fîhâ hâlidûn. "Ebediyyen cehennemde kalacak." 00:08:52.800 --> 00:08:55.680 Mü'minler cennete girecek ama mü'minlerin bir kısmı cennete, 00:08:56.520 --> 00:09:04.440 işledikleri günahlardan dolayı cehennemde uzunca yıllar yanıp ceza çektikten sonra gidecek. 00:09:04.440 --> 00:09:07.160 İşte tehlikeli olan taraf burası. 00:09:07.200 --> 00:09:10.600 Allah'tan dua ediyoruz, 00:09:10.598 --> 00:09:16.852 istiyoruz ki Allahu Teâlâ hazretleri imanımızı korusun, imanımızı kaybettirmesin. 00:09:17.151 --> 00:09:20.741 Yâ İlâhî, saklagıl îmânımız. 00:09:21.647 --> 00:09:24.535 Verelim îmân ile tâ cânımız. 00:09:24.895 --> 00:09:29.614 O Mevlid'in sahibi Süleyman Çelebi hazretleri, cennetmekân, rahmetullahi aleyh, 00:09:30.160 --> 00:09:35.680 Mevlid'in dua bölümünde Allahu Teâlâ hazretlerinden en mühim şeyi istiyor: 00:09:36.780 --> 00:09:38.609 Yâ İlâhî, saklagıl îmânımız. 00:09:39.280 --> 00:09:47.803 "Ey Allah'ımız, Rabbimiz, İlâhımız! İmanımızı koru, imanımızı kaybettirme, 00:09:47.803 --> 00:09:51.646 imanı elinden kaçırmış kullardan eyleme." 00:09:51.826 --> 00:09:54.333 Verelim îmân ile tâ cânımız. 00:09:54.672 --> 00:10:00.460 "Bizi koru da, nasip et de iman ile şu can emanetimizi teslim edelim, 00:10:00.332 --> 00:10:06.606 âhirete sevdiğin mü'min bir kul olarak göçebilelim yâ Rabbi!" diye dua ediyor, Süleyman Çelebi. 00:10:07.352 --> 00:10:12.734 En mühim mesele; insanın sahip olduğu bu imanı korumasıdır. 00:10:12.720 --> 00:10:21.760 Çünkü bir insan mü'min yaşar yaşar da sonunda kötü bir duruma düşebilir. 00:10:21.760 --> 00:10:24.280 Bu mümkün, olabiliyor. 00:10:24.305 --> 00:10:27.998 Ve olmuş olan hadiselerden de dehşetle, korkuyla, 00:10:28.390 --> 00:10:32.719 titreyerek bazı olayları müşâhede ediyoruz, gazetelerde okuyoruz. 00:10:33.178 --> 00:10:38.192 Mesela adamcağız hastalanmış, ızdırabı çok olmuş; 00:10:38.578 --> 00:10:46.192 o ızdırabın çokluğundan dayanamamış, kendisini yüksek bir yerden aşağıya atmış, parçalanmış, ölmüş. 00:10:46.720 --> 00:10:47.560 Ne oldu? 00:10:47.920 --> 00:10:57.120 İntihar eden ebedî cehennemde kalacağı için o acıya dayanamaması dolayısıyla 00:10:57.738 --> 00:11:00.820 en sonunda vaziyet kötü bir duruma geldi. 00:11:00.515 --> 00:11:09.694 O bakımdan, imanın en son nefesi verinceye kadar muhafaza edilmesi çok önemli. 00:11:09.680 --> 00:11:10.760 Sevgili dinleyiciler! 00:11:11.131 --> 00:11:14.337 Tabii gece gündüz Allahu Teâlâ hazretlerine yalvarıp, 00:11:14.557 --> 00:11:19.116 Erhamü'r-râhimîn olan Mevlâmız'a yalvarıp diyelim ki; 00:11:19.116 --> 00:11:23.755 "Yâ Rabbi! Bizim imanımızı sen koru. İmandan bizi mahrum etme. 00:11:24.215 --> 00:11:34.273 Son nefesimizi verirken mü'min olarak, imanımızı kaybetmeden âhirete göçelim!" diye bunu söylemek 00:11:34.280 --> 00:11:37.560 ve bunu sağlamak çok önemli oluyor. 00:11:37.840 --> 00:11:42.800 Allah'ın bir kuluna bunu nasip etmesi çok önemli oluyor. Bu bir. 00:11:44.399 --> 00:11:50.568 İman ile âhirete göçmek olduğunu düşünelim... Bunun ötesinde ikinci bir husus var. 00:11:50.560 --> 00:11:55.800 Evet, iman ile âhirete göçtük ama dünyada yaptığımız işler var. 00:11:56.320 --> 00:12:04.200 Ömür boyu yaptığımız işler acaba iyi mi değil mi? Mahkeme-i kübrâ yok mu? 00:12:04.760 --> 00:12:10.760 Kullarını huzuruna alıp onlara bu dünyada işlediklerinin hesabını sormayacak mı? 00:12:10.760 --> 00:12:13.360 Soracak. Bunu da biliyoruz. Hesap vardır. 00:12:13.760 --> 00:12:21.680 Âhirette insanlar muhakeme olacak ve bazıları müslüman da olsa yaptıkları işlerden mahkûm olacak. 00:12:21.640 --> 00:12:23.400 "Sen bunu yapmayacaktın, niye yaptın?" 00:12:23.784 --> 00:12:25.185 Cezasını çekecek tabii... 00:12:25.840 --> 00:12:32.760 Günahları, sevapları tartılacak. Ondan sonra, işlediği günahların cezasını çekecek. 00:12:35.440 --> 00:12:39.840 İmanla göçmüş olduktan sonra ikinci tehlikeli durum, cehenneme düşmektir. 00:12:40.317 --> 00:12:45.520 Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu duruma düşmemeyi bize nasihat ediyor. Diyor ki; 00:12:45.520 --> 00:12:48.332 "Aman! Cehenneme hiç düşmemeye, 00:12:48.857 --> 00:12:53.950 cehenneme hiç girmeden doğrudan doğruya cennete girmeye çok dikkat edin!" 00:12:53.950 --> 00:12:59.994 "Çünkü cehenneme insan bir düştü mü orada yüz yıllarca kalacak." 00:13:00.120 --> 00:13:01.160 Hadîs-i şerîfler var. 00:13:01.280 --> 00:13:08.400 Cehennemde en aşağı yüz yıllarca kalacak. Çok korkunç bir azap görecek, mü'min de olsa... 00:13:08.440 --> 00:13:12.800 O bakımdan, ikinci nokta azap görmemektir. 00:13:12.700 --> 00:13:18.269 Azap görmemek için ne yapacağız? Niçin çırpınıyoruz, muhterem kardeşlerim? 00:13:18.760 --> 00:13:27.800 Azap görmemek için Allah'ın emirlerini tutmak, ibadetleri yapmak, Allah'ın yasaklarından sakınmak, 00:13:28.360 --> 00:13:33.840 günahlardan korunmak gerekiyor. İki kelime ile bu anlatılabilir. 00:13:33.840 --> 00:13:42.200 Ama insan bu iki kelimedeki kuralı, kâideyi, esası ömrü boyunca devam ettirmeli. 00:13:42.207 --> 00:13:46.394 Yani günahlara düşmemeli, vazifelerini bilmeli, yapmalı. 00:13:46.674 --> 00:13:51.299 Vazifelerini bilip yapması uzun bir iş, yani bilgi istiyor. 00:13:51.665 --> 00:13:53.368 Cahillerin hâli çok fena. 00:13:53.874 --> 00:14:01.526 Bazı insanlar bu işin önemini pek anlayamıyorlar ama dinî bakımdan cahillik çok fena... 00:14:02.400 --> 00:14:06.920 Şimdi herkes diploma almaya, yüksek tahsil yapmaya, 00:14:06.920 --> 00:14:10.000 çocuğunu okutmaya, koleje vermeye dikkat ediyor. Güzel. 00:14:11.880 --> 00:14:16.120 Hepimiz gayret ediyoruz tabii, çocuğumuz iyi bir tahsil görsün diye... Niçin yapıyoruz? 00:14:16.533 --> 00:14:17.837 Dünyada rahat etsin diye. 00:14:18.960 --> 00:14:24.354 Dünyada rahat etsin diye bu kadar ciddi müesseseler kurup, bu kadar büyük paralar harcayıp 00:14:24.354 --> 00:14:31.106 "Çocuğumuzu iyi yetiştirelim." diye düşünüyoruz ama sonsuz, ebedî, sermedî, dâimî olan 00:14:31.120 --> 00:14:35.200 âhiret hayatının güzel olması için bir gayret göstermiyoruz. 00:14:35.703 --> 00:14:39.300 Ona bir bilgi vermiyoruz. "Dünyada cahil kalma evlâdım." diyoruz, 00:14:39.760 --> 00:14:45.334 "Aman evlâdım oku da, cahil kalma da, dünyada rahat et, mutlu ol, para kazan." diyoruz; 00:14:45.667 --> 00:14:49.919 "Âhirette aman evlâdım cehenneme düşme, dinî bilgileri öğren." 00:14:49.919 --> 00:14:53.599 demiyoruz veya kendimiz de öğrenmeye heves etmiyoruz. 00:14:53.599 --> 00:15:02.176 Bazı kardeşlerimiz her gün gazete okur, on tane gazeteyi gözden geçirir, roman okur, 00:15:02.176 --> 00:15:06.182 resimli romanları takip eder, televizyonun karşısından kalkmaz, 00:15:06.182 --> 00:15:10.337 kahveden dışarıya çıkmaz, futbol maçlarını kaçırmaz... 00:15:10.684 --> 00:15:15.785 Çok zamanı var mâşaallah... O zamanı har vurup harman savuruyor, harcıyor. 00:15:16.497 --> 00:15:21.900 "Bir zaman da şu dinî bilgilerimi güzelce öğreneyim." diye çalışmıyor. 00:15:21.743 --> 00:15:25.364 Bilmeyince, cahil olunca tabii o zaman... 00:15:26.316 --> 00:15:34.762 Men lem ya'rifi'ş-şerre yeka'a fîhi demiş. Bir Arap sözü bu, Arapça bir söz. 00:15:34.762 --> 00:15:40.260 Yani; "Şerri, günahı, kötülüğü bilmeyen insan farkına varmadan, 00:15:40.260 --> 00:15:45.425 bilmeden 'pat' diye günahın, kötülüğün, tuzağın içine düşer." 00:15:45.685 --> 00:15:51.173 O bakımdan, bilgi lazım. Dinî bilgi, dünyevî bilgiden daha önemli. 00:15:51.440 --> 00:15:59.840 Gözümün önüne bazı sevgili, kıymetli, saygılı, aziz, değerli dostlar geliyor; 00:16:00.235 --> 00:16:01.856 onlara hayranlık duyuyorum. 00:16:02.296 --> 00:16:08.239 Mesela hafız olmuş, Kur'ân-ı Kerîm'i ezbere biliyor, Arapça öğrenmiş, 00:16:08.704 --> 00:16:11.607 İmam-Hatip okulundan mezun olmuş, dinî bilgilere sahip. 00:16:12.400 --> 00:16:17.900 Ondan sonra tıp fakültesine gitmiş, tıp fakültesini de bitirmiş, 00:16:17.900 --> 00:16:23.930 doktor da olmuş veya teknik üniversiteye gitmiş, teknik üniversiteyi bitirmiş, mühendis olmuş. 00:16:23.352 --> 00:16:31.631 Bakıyorsunuz; hem hafız hem mühendis, hem hafız hem doktor, hem hafız hem falanca yerde profesör. 00:16:31.864 --> 00:16:37.865 Çok hoşuma gidiyor. Demek ki anneleri babaları, Allah razı olsun, onların âhiretlerini de korumayı, 00:16:38.225 --> 00:16:45.722 âhiretleri de mutlu olsun, mâmur olsun, mesut olsun diye tedbir almayı ihmal etmemişler. 00:16:45.720 --> 00:16:48.480 Bunlar da güzel yetişmişler. 00:16:49.840 --> 00:16:53.255 Bu çok önemli. Cehenneme düşmemek için şerlerin, 00:16:53.255 --> 00:16:56.834 günahların ne olduğunu bir liste hâlinde bilecek, onları yapmayacak. 00:16:57.294 --> 00:17:02.563 Cenneti kazanmak için güzel şeyler nelerdir, bir liste hâlinde bilecek, onları yapacak. 00:17:02.563 --> 00:17:09.684 Benim hatırıma geliyor ki; evimizin çıkış kapısına, sokak kapısına, dairenin çıkış kapısına, 00:17:09.684 --> 00:17:14.332 arka tarafa aşağıya doğru kocaman iki tane liste asalım. 00:17:14.711 --> 00:17:19.741 Bir listede yapılması gereken sevaplı işler aşağı doğru sıralansın. 00:17:20.434 --> 00:17:30.829 Öğrendikçe altına 29, 30, 31, 32... sıralayıp yazalım. Bir tarafa da günahlar aşağıya doğru; 00:17:31.290 --> 00:17:37.222 "Şu günahtır, bu günahtır..." diye yazılsın. İnsan çıkarken onlara bir baksın, ondan sonra çıksın; 00:17:37.222 --> 00:17:40.330 her sabah okusun, "Hah, bunları yapmayayım!" diye çıksın. 00:17:40.332 --> 00:17:46.126 Hayrı şerri, sevabı günahı bilecek, öyle çıkacak. 00:17:46.759 --> 00:17:54.809 Hayatı boyunca bütün amelleri yani faaliyetleri, işleri, fiilleri hep bu bilgilere uygun olacak. 00:17:55.592 --> 00:18:01.118 Sevaplı olacak, günahlı olmayacak; iyi olacak, kötü olmayacak. Buna göre yapması lazım. 00:18:02.813 --> 00:18:06.146 İnsan bunları yaparsa cennete girer. 00:18:07.240 --> 00:18:12.440 İmanlı olduğu için, amel-i salih işlediği için... Zaten âyet-i kerîmelerde bu sıralanıyor: 00:18:12.440 --> 00:18:15.600 [İllâ men tâbe] ve âmene ve amile amelen sâlihan. 00:18:15.720 --> 00:18:22.880 "İman eden, salih amel işleyen..." diye amel-i salih de âyet-i kerîmelerde şart olarak zikrediliyor. 00:18:23.432 --> 00:18:25.354 "Amel-i salih işleyen cennete girer." 00:18:25.360 --> 00:18:31.920 O zaman demin sözümün başında, bu hadîs-i şerîfin birinci cümlesini açıklamak için 00:18:31.920 --> 00:18:36.480 söylediğim o cennetteki güzel müşâhedelere nâil olur. 00:18:36.949 --> 00:18:39.511 Dünyada da Allah onu evliyâsından eylerse, 00:18:39.511 --> 00:18:45.812 sevgili yakın kulu eylerse dünyada da müşâhede makamına ulaşabilir. 00:18:48.680 --> 00:18:49.720 Hadîs-i şerîfe dönelim: 00:18:49.760 --> 00:18:54.800 "Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri güzeldir ve güzelliği sever." 00:18:54.760 --> 00:19:01.320 Allahu Teâlâ hazretleri güzelliği seviyor. Onun için her şeyimizin güzel olması lazım. 00:19:02.179 --> 00:19:08.999 Sözümüzün güzel olması lazım. İşimizin güzel olması lazım. Aklımızın güzel olması lazım. 00:19:09.120 --> 00:19:14.960 Ahlâkımızın güzel olması lazım. Duygularımızın güzel olması lazım. 00:19:15.320 --> 00:19:20.520 Ben buna tabii halka halka çevremizi de katıyorum: Evimizin güzel olması lazım. 00:19:20.560 --> 00:19:24.800 Bahçemizin güzel olması lazım. Beldemizin güzel olması lazım... 00:19:25.280 --> 00:19:32.400 Emin olun, mesela elimdeki bir paketi açıyorum, kâğıt veya iplik veya küçük bir şey; 00:19:32.720 --> 00:19:35.480 onu camdan savurup atmaya çekiniyorum, istemiyorum. 00:19:35.482 --> 00:19:35.769 Niye? 00:19:35.769 --> 00:19:38.254 Bu belde benim beldem, bu şehir benim şehrim; 00:19:38.666 --> 00:19:43.755 ben bunu attığım zaman bir çöpçünün bunu temizlemesi lazım gelecek; istemiyorum, atmıyorum. 00:19:43.954 --> 00:19:47.154 Siz de atmayın. Kimse atmazsa o zaman tertemiz olur. 00:19:47.392 --> 00:19:52.129 Hepimiz temizliğe dikkat edersek, kirletmemeye dikkat edersek temiz kalır. 00:19:52.475 --> 00:19:55.677 Bir de herkes kendi evinin önünü temizlerse -diye 00:19:55.677 --> 00:20:02.230 hadîs-i şerîflerde size geçtiğimiz sohbetlerimde hatırlatmıştım- o zaman belde pırıl pırıl olur, 00:20:02.509 --> 00:20:06.942 sokaklarımız muntazam olur, her şeyimiz güzel olur. 00:20:07.235 --> 00:20:09.847 Bu güzellik Allah tarafından seviliyor. 00:20:09.847 --> 00:20:14.575 Allah güzelliği sevdiği için her şeyimizin güzel olmasına dikkat etmeliyiz. 00:20:14.575 --> 00:20:20.450 Onun için, biz dinî bir grup olduğumuz halde çevre dernekleri kuruyoruz. 00:20:20.777 --> 00:20:24.455 Tarih, kültür, dostluk, çevre dernekleri kuruyoruz. 00:20:24.455 --> 00:20:24.867 Niçin? 00:20:25.520 --> 00:20:27.119 Çevremizin de güzel olması lazım. 00:20:27.569 --> 00:20:31.397 Bir Bursa'yı düşünün, bir Manisa'yı düşünün, bir Eski Anadolu, 00:20:31.397 --> 00:20:37.950 Osmanlı şehrini düşünün, mahallelerin arasını düşünün: Yüksek duvarlı bahçeler vardır. 00:20:37.361 --> 00:20:43.220 Bahçe kapılarını açtığınız zaman veya açık bir kapıdan içeriye bir göz attığınız zaman 00:20:43.487 --> 00:20:47.832 pırıl pırıl çiçeklerle, yemyeşil, gayet güzel olduğunu görürsünüz. 00:20:47.832 --> 00:20:53.692 Yani estetik var, güzellik var. Ecdâdımız güzelliğe çok önem vermişler. 00:20:54.572 --> 00:21:02.146 Allah güzeldir, -O güzelliği görmeyi Allah bizlere nasip etsin, sizlere nasip etsin.- güzelliği sever. 00:21:02.146 --> 00:21:06.806 O halde biz de üzerimizde, çevremizde, bizim sorumluluğumuz, 00:21:07.120 --> 00:21:11.480 imkânlarımız altında olan yerlerde güzelliği sağlamaya dikkat edelim. 00:21:12.400 --> 00:21:15.680 Sonra hadîs-i şerîfin öbür tarafına adım adım yürüyelim: 00:21:16.203 --> 00:21:21.112 Ve yuhibbu izâ en'ame alâ abdihî ni'meten en yerâ eserahâ aleyhi. 00:21:21.112 --> 00:21:27.722 "Allah bir kuluna bir nimet bahşettiği zaman o nimetin eserinin, 00:21:28.828 --> 00:21:34.228 sonucunun o kulu üzerinde görünmesini, tezâhür etmesini ister, sever." 00:21:34.760 --> 00:21:41.798 Diyelim ki Allah bir kuluna zenginlik verdi... "Al kulum, sana helal tarafından şu kadar mal. 00:21:41.978 --> 00:21:46.313 Buyur, işte seni zengin eyledim." Çünkü zengin eden Allah'tır. 00:21:48.840 --> 00:21:49.640 Ğanî ne demek? 00:21:49.640 --> 00:21:52.880 "Zengin" demek. Allah'ın esmâ-i hüsnâsından birisi Ğanî'dir. 00:21:53.280 --> 00:21:53.920 Birisi nedir? 00:21:53.920 --> 00:21:56.320 Muğnî; zengin kılan. 00:21:56.760 --> 00:22:01.760 Zengini zengin kılan Allah'tır. Veren Allah'tır, zengin kılan Allah'tır. 00:22:02.720 --> 00:22:04.800 Bir kulu zengin etti. 00:22:04.440 --> 00:22:12.800 Allah o zenginliğinin eserinin o kulu üzerinde tezâhür etmesini ister, güzel olmasını ister. 00:22:13.320 --> 00:22:18.480 Eserinin o kulu üzerinde görünmesini sever. Verdiği nimetin eseri görülmeli. 00:22:18.760 --> 00:22:23.640 Onun zengin olduğu belli olmalı. O nimet üstünde tezâhür etmeli. 00:22:24.320 --> 00:22:31.560 Onu gören de gelsin; "Sen madem zenginsin, ben de fakirim, yardımını istiyorum." 00:22:31.560 --> 00:22:34.000 diye isteyebilsin; o da versin, sevap kazansın. 00:22:35.320 --> 00:22:42.360 Ve yubğıdü'l-bü'se ve't-tebe'üse. Derbederlik, hırpânîlik, pislik, pasaklılık... 00:22:43.240 --> 00:22:48.400 Geçenlerde fakirin birisini almışlar, yakalamışlar; 00:22:48.460 --> 00:22:54.503 -veya belki hastaneye götürdüler- üzerinden kaç kat elbise çıkmış... 00:22:54.520 --> 00:23:00.720 Bir tane daha, bir tane daha, bir tane daha... Rakamı unuttum ama çok büyük bir rakamdı. Üst üste giymiş. 00:23:01.120 --> 00:23:05.360 Tabii onların hiçbirisini de çıkartmıyor, demek ki o giydikleriyle yatıyor. 00:23:06.680 --> 00:23:13.120 Hırpânî eşyalar topağı gibi, topu gibi kocaman bir şey oluyor. Allah böyleyi sevmez. 00:23:13.763 --> 00:23:18.785 Bir insan fakir olabilir, eski elbise giyebilir, yamalı elbise giyebilir. Ama; 00:23:18.785 --> 00:23:24.373 "Allahu Teâlâ hazretleri derbederlik ve hırpânîliği, pisliği, pasaklılığı sevmez." 00:23:24.680 --> 00:23:35.000 Ve't-tebe'üse. "Fakirmiş gibi davranmayı, kendisini mahsustan salıvermeyi de sevmez." 00:23:35.360 --> 00:23:42.600 Gayret edecek, kendisini mümkün olduğu kadar tertemiz, pırıl pırıl yapmaya çalışacak. 00:23:42.640 --> 00:23:47.800 Fakir de olsa elbiselerini derede yıkayacak, giyecek; çorabını yıkayacak, giyecek. 00:23:47.760 --> 00:23:55.800 Çorabı yoksa yalınayak gezecek ama yırtığı varsa yamayacak, yırtık gezmeyecek. Yani gayret edecek. 00:23:57.240 --> 00:24:07.200 Bunları söyledikten sonra, hadîs-i şerîfin üçüncü kısmı velâkinne'l-kibre diye başlıyor. 00:24:09.640 --> 00:24:11.600 "Bunlar değil, fakat kibir..." 00:24:11.875 --> 00:24:12.276 Nedir? 00:24:12.629 --> 00:24:17.585 En tesfehe'l-hakka. "Kibir, senin hakkı anlamamandır." 00:24:17.851 --> 00:24:20.203 "Aptallık edip hakkı kavramamandır." 00:24:20.480 --> 00:24:24.320 Ve tubğıde'l-halka. "Halka kızmandır." 00:24:24.920 --> 00:24:30.400 "Halka buğz ile, kızgın bir tavırla [davranmandır]." 00:24:30.960 --> 00:24:38.560 "Hakkı kabul etmemendir, hakkı anlamakta kalınkafalı olmandır, onu kavrayamamandır." diyor. 00:24:38.680 --> 00:24:45.560 İnsanın hakkı 'şıp' diye anlaması lazım. Hak söylendiği zaman, hak göründüğü zaman "Şu taraf haklı." 00:24:45.538 --> 00:24:53.178 diye insanın hakka tâbi olması lazım, hakka saygı göstermesi lazım, hak sözü kabul etmesi lazım. 00:24:53.440 --> 00:24:54.280 Bunu kabul etmiyor. 00:24:54.259 --> 00:24:55.440 Neden kabul etmiyor? 00:24:55.440 --> 00:25:00.772 Kibirli de ondan. Hakikat belli olduğu halde kibrinden hakikati kabul etmiyor. 00:25:01.165 --> 00:25:04.214 Hakikat kendisine söylendiği halde burnunu havaya kaldırıyor. 00:25:04.200 --> 00:25:08.880 İşte kibirli insan bu; hakikati kabul etmiyor, anlamıyor, anlamazlıktan geliyor. 00:25:09.246 --> 00:25:13.864 Bir de; tubğıde'l-halka. "Halka kızıyor, halkı beğenmiyor, halka buğz ediyor." 00:25:15.300 --> 00:25:15.973 İşte kibir bu. 00:25:16.407 --> 00:25:24.400 Ne kızıyorsun, Allah'ın mahlûkatı; fakirse fakir, zayıfsa zayıf, aklı biraz daha azsa az; öyle yaratmış. 00:25:24.400 --> 00:25:28.843 Allah herkese bu nimetleri aynı miktarda vermiyor; bazısına çok veriyor, bazısına az veriyor. 00:25:29.360 --> 00:25:30.409 Kızmaya hakkı yok. 00:25:30.720 --> 00:25:37.280 Demek ki hakkı kabul etmemek ve halka kızmak kibirdir. 00:25:37.720 --> 00:25:41.280 Halkı sevmek, hakkı kabul etmek tevazudur. 00:25:42.360 --> 00:25:48.920 Yumuşak davranmak gerekir. Böyle olunca Allahu Teâlâ hazretleri bir insanı sever. 00:25:49.520 --> 00:25:55.520 "Üç tane hadîs-i şerîf söyleyeceğim." dedim. Tabii hadîs-i şerîfler cümle cümle, iç içe girmiş oluyor. 00:25:55.520 --> 00:26:02.520 Bir hadîs-i şerîf -mücevher- kutusunu açıyorsunuz, içinden üç tane mücevher çıkıyor. 00:26:02.840 --> 00:26:07.520 Bir güzel keseyi açıyorsunuz, içinden üç tane mücevher çıkıyor. 00:26:07.840 --> 00:26:13.320 Ben aslında iki hadîs-i şerîf daha okuyacaktım ama bu hadîs-i şerîfin içinden üç tane, 00:26:13.775 --> 00:26:17.584 dört tane, beş tane ayrı hadîs-i şerîf çıktı. 00:26:17.840 --> 00:26:18.760 Ben hatırlıyorum; 00:26:19.360 --> 00:26:22.320 İnna'llâhe teâlâ cemîlün yuhibbü'l-cemâl 00:26:22.600 --> 00:26:32.560 bu sözün, bu hadîs-i şerîfin bu kısmının levhalara yazılmış hâli gözümün önü[ne geliyor.] 00:26:32.680 --> 00:26:33.600 Bu bir hadîs-i şerîf: 00:26:33.600 --> 00:26:35.880 "Allah güzeldir, güzelliği sever." 00:26:36.240 --> 00:26:43.800 Bizi Allah'ı sevmeye, güzel olmaya, Allah tarafından sevilecek bir kul olmaya teşvik eden bir cümle. 00:26:43.840 --> 00:26:46.800 Bunu hepimiz ezberlemeliyiz. Bu önemli bir hakikat. 00:26:49.400 --> 00:26:53.560 Her zaman söylüyorum... Bugünün kelimeleriyle söylüyorum... Aslında sevmiyorum; 00:26:53.560 --> 00:26:58.000 Batı'dan kelimeleri niye kullanalım? Kendi kelimelerimizi kullanmak daha iyi. 00:26:58.000 --> 00:27:05.000 Ama "estetik" deyince herkes "oo!.." diyor, gözlerini açıyor, tesiri fazla oluyor. 00:27:05.500 --> 00:27:14.480 İslâm'da bir estetik boyut var. Yaptığımız şeyin bir de estetiğinin olması lazım. Bir şartı da estetik. 00:27:14.480 --> 00:27:21.730 Yani güzel olacak, cemîl olacak. Arapça'da cemîl, "güzel" demek. Cemal sahibi... 00:27:21.730 --> 00:27:26.582 Cemal de "güzellik" demek. Güzel olacak. Bunu düşüneceğiz, bir. 00:27:26.861 --> 00:27:31.310 Bir de Allahu Teâlâ hazretlerinin cemâlini düşüneceğiz, güzel olduğunu düşüneceğiz; 00:27:31.800 --> 00:27:39.680 O'na karşı sevgimiz, aşkımız, şevkimiz artacak, yanıp yakılacağız. Yunus Emre gibi 00:27:40.800 --> 00:27:44.880 Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri gibi, Eşrefoğlu Rûmî gibi... 00:27:44.870 --> 00:27:47.384 Ne kadar güzel... Rahmetullahi aleyhim ecmaîn. 00:27:47.770 --> 00:27:54.580 Allah sevgisini nasıl ifade etmişler, nasıl yanıp yakılmışlar, nasıl âşık-ı sâdıklar olmuşlar... 00:27:54.331 --> 00:27:56.366 Biz de öyle olmaya gayret edeceğiz. 00:27:57.650 --> 00:27:57.663 İkincisi: 00:27:57.969 --> 00:28:04.737 "Allah kulunun üzerinde vermiş olduğu nimetinin tesirini, sonucunu, eserini görmek ister." 00:28:05.316 --> 00:28:08.518 Nimeti saklamayacağız. Nimeti kullanacağız ve yaşayacağız. 00:28:08.518 --> 00:28:13.832 Vermiş, elhamdülillah, çok şükür; "İşte bak, Allah'ın verdiği nimet." Başkaları bunu görecek. 00:28:14.450 --> 00:28:16.812 Bu da güzel. Bu da bir hadîs-i şerîf. 00:28:17.739 --> 00:28:18.113 Sonra: 00:28:18.119 --> 00:28:25.378 "Allahu Teâlâ hazretleri hırpânîliği, fakirlik taklidi yapmayı sevmez. 00:28:26.640 --> 00:28:28.531 Fakirmiş gibi kendisini salıvermeyi sevmez." 00:28:29.100 --> 00:28:29.473 Sonra: 00:28:29.772 --> 00:28:37.780 Allahu Teâlâ hazretleri kibri sevmiyor. Kibirli insanı yere batırır, sonunda mahveder. 00:28:37.391 --> 00:28:40.343 Mütevâzı insanı yükseltir. Onun için kibirli de olmayacak. 00:28:40.816 --> 00:28:45.891 Kibirliliği de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu hadîs-i şerîfte 00:28:46.290 --> 00:28:49.223 çok güzel bize anlatmış, tarif etmiş oluyor. 00:28:49.244 --> 00:28:54.650 Bizim kibrin bu tarifi üzerinde durmamız ve ona göre hareket etmemiz lazım. 00:28:54.583 --> 00:29:00.725 Hakkı, hakikati, gerçeği anlamazlıktan gelmek yok. Hakkı anlayacağız. 00:29:00.725 --> 00:29:06.573 Hakkı küçük de söylese kabul edeceğiz. Hakkı düşman da söylese kabul edeceğiz. 00:29:06.573 --> 00:29:08.307 Çünkü hak muhteremdir...