Muharrem Nureddin Coşan Hocaefendi ile “Kritik ve Analitik Düşünme” üzerine 2008 yılında yapılan bir söyleşiyi istifadenize sunuyoruz:
Muharrem Nureddin Coşan Hocaefendi’nin Kuşadası’nda 2003 yılında gerçekleştirilen aile tanışma ve dinlenme programındaki “Kritik ve analitik düşünmeyi öğreten kitaplar alın ve anlayarak okuyup günlük hayatınızda tatbik edin” ve daha sonraki “Yetişmiş meslek erbabı insanların, münevverlerin, mütehassısların, eğiticilerin, tüccar ve sanayicilerin neticede aklı eren her iyi niyet sahibinin dünya gidişatını yönlendirmeye çalışan sistem ve organizasyonları daha iyi tanıyıp politikalarını ve neticelerini hesap edebilmeleri için kritik ve analitik düşünmeyi öğrenmelerine destek olmamız lazım. Gelişmeleri doğru değerlendirme ve anlama yeteneği geliştikçe iyi insanların dünya politikalarında daha aktif ve belirleyici rol almaları ve iyiliği ön plana çıkarma fırsatları doğacaktır. Dolayısıyla herkes kendi işiyle meşgul olsun kavramını; iyiler, gidişatı kendi istikballeri açısından kavrayıp, doğru olan yöne gelişmeleri yönlendirsin diye kampanyalar yapmamız lazım” tavsiyeleri üzerine Türkiye genelinde ve birçok ülkede, kritik ve analitik düşünme (KAD) üzerine konferanslar, seminerler organize edildi.
Avustralya’da Muharrem Nureddin Coşan Hocaefendi ile yapılan söyleşi, kritik ve analitik düşünme metodunun daha iyi anlaşılması için önemli bilgiler içeriyor.
Asıl amacın Allah C.C. rızasını kazanmak olduğunu bilmemiz lazım.
Emin Çınar: Kritik ve analitik düşünmenin öğrenilmesinden ve yaygınlaştırılmasından maksat nedir?
M.N.C. : Kritik ve analitik düşünmeyi öğrenmede asıl amacın Allah C.C. rızasını kazanmak olduğunu bilmemiz, anlamamız lazım. Yoksa diğer amaçlarla yapılan “emr-i bil-maruf, nehy-i ani’l-münker” (İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak) dahi olsa zaman içerisinde belki hedeften sapmamıza vesile olur diye düşünüyorum. Kuran-ı Kerim’de inancımız gereği uygulamamız öngörülen hangi kural olursa olsun bunun tamamının Allah’ın rızasını kazanmak niyetiyle yapılması bana göre işin en önemli şartıdır. Ondan sonraki şeyler ikincil önem taşırlar. Yani dünyada “emr-i bil-maruf ve nehy-i ani’l-münker” çalışmasının en mükemmel düzeye geldiğini farz edelim. Bu elde ettiğimiz durum, bizim övünmemize veya bir şekilde yanlış duygular içerisine girmemize sebep olacaksa bana göre geçersizdir. Kur’an’ın emri dahi olsa, Kur’an’ın öngördüğü işler dahi olsa Allah c.c. rızası için yapılmayan çalışmalardan bir fayda beklemek mümkün olmaz. O yüzden birinci önemli konunun Allah rızası olduğunu yeniden teyit etmemiz lazım. Her yaptığımız işin de buna uygunluğunu kontrol ederek yolumuza devam etmemiz gerekir diye düşünüyorum. Aynı durum Kritik Analitik Düşünmeyi anlamak için de, uygulamak için de geçerli. Buradaki tek niyetimiz Allah’ın sevgi ve muhabbetini kazanmaktır. Yoksa dünyayı yaşanılır bir hale getirmek, kötülüğü engellemek veya iyiliği emretmek tek başına amaç değildir. Amaç Allah rızasıdır. Allah bizim böyle yapmamızı istediği için yapmaktır. Sadece bu kritik ve analitik düşünmeyi bu anlamda değerlendirmemiz için yeniden vurgulamış oluyoruz. Allah rızası için yapılmayan amellerimizin, çalışmalarımızın yeniden gözden geçirilip Allah rızasına uygun hale dönüştürülmesi gerekiyor.
E. Çınar: Efendim, bu kritik analitik düşünmeden kastımız esas itibariyle bizim insanları iyi ve hayırlı yollara teşvik etmek midir? Yani insanlar düşünsünler, olayları değerlendirsinler, kritik etsinler, analiz etsinler ve bu olayların gelişimine göre yapılan yönlendirmelerin esas hakikatini anlasınlar ve inançları itibariyle bir kötüye gidiş var ise bu gidişatı doğru yöne yönlendirsinler diye bir çaba içinde olmamız mı gerekiyor? Diğer bir görüşe göre ise “İnsanlar sistemli düşünmeyi öğrendikten sonra kritik analitik düşünme metoduyla kendileri bir araştırmaya girerek doğruyu, hakikati bulup, olayları yönlendirebilir ve faydaya çevirebilirler.” Bu noktada bizim ne yapmamız lazım?
M.N.C. : Bu tartışmalar tabi ki çeşitli bereketler ve beklediğimizin dışında faydalı sonuçlara vesile olabilir ama bizim görebildiğimiz kadarıyla, KAD kampanyalarımızı ortaya çıkartmamız, insanlara yeni bir yaşam tarzı alternatifi sunmamıza benzer. Belki bundan yirmi sene önce yaşam tarzı dediğimiz zaman insanların hayat gailelerini, çabalamalarını, rızıklarını çoluk çocuklarının yaşantılarını sağlayabilmek için gösterdikleri dünyevi gayretleri olarak algılıyorduk ama belki son zamanlarda bunun değişik alt açılımları çıktı, “sağlıklı yaşam” denilen bir kavram ortaya çıktı. Belki daha önceden sağlıklı yaşamın ne olduğuyla ilgili çok fazla bir tartışma yapılmıyordu, insanlar arasında söz konusu olmuyordu. İnsanlar, içinde bulundukları şartlar çerçevesinde normal hayatlarını yaşayıp yollarına devam ediyorlardı ama sağlıklı yaşam kavramı ortaya çıktıktan sonra, her yapılan işlemin insan doğasına daha uygun yapılarak, insanın daha verimli yaşayabileceği, daha sıhhatli yaşayabileceği anlaşıldı. İnsanlar hayat tarzlarını değiştirme gayreti içine girdiler. Kritik analitik düşünmenin sağlıklı yaşam gibi, insanlara bir hayat tarzı olarak tüm boyutlarıyla hissettirilmesi, bizim tarafımızdan sunulması, alternatif olarak gösterilmesi önemli bir gelişme olacaktır.
İnsanlar, nasıl bundan belki otuz sene önce “sağlıklı yaşamı” atalarından duydukları şekilde kendileri yorumluyorlar ve belki de çok fazla dikkate almıyor durumdayken şimdi nasıl değiştilerse, bizim konuyla ilgili yaptığımız çalışmalardan sonra KAD’ın en az sağlıklı yaşam kadar veya sağlıklı yaşamın en önemli bir parçası olarak önemli olduğunu hissedeceklerdir. Bunu hissettikleri zaman doğalarına uygun yaşayacakları için belki doğaya uygun yaşamanın en önemli şartının Allah’ın, yaratıcının varlığını bilmek ve O’nun memnuniyeti için gayret etmek olduğunu anlamak durumuna girerlerse bu bizim için önemli bir kazanım olacaktır. Sağlıklı yaşamın yeni yeni bugünün insanının gündemine geldiği gibi, kritik analitik düşünmenin de belki en kısa zamanda bizim hâkim olduğumuz tüm boyutlarıyla veya zaman içerisinde ortaya çıkacak olumlu tüm yönleriyle insanların gündemine taşınmasının bizim için bir “emr-i bil-maruf nehy-i ani’l-münker” vesilesi olacağını düşünüyorum. Bu konuyla ilgili gayretleri, birliktelikleri destekliyorum. Allah yardımcımız olsun.
E. Çınar: Günümüzde insanlar duyarsızlaşmışlar. Biz KAD fikrinin, bu düşüncenin yaygınlaştırılmasıyla, bu alışkanlığın insanlara kazandırılmasıyla bu insanları olaylara karşı duyarlı hale getirip, olayları değerlendirmelerini ve bu olayları değerlendirerek kendilerine hayırlı bir istikamette yön vermelerini sağlamalarını mı hedefliyoruz? İnsan düşünmüyor, yaptığını ezbere yapıyor.
M.N.C. : Bilgi hazinedir. İnsanın bilgisinin miktarı ne kadar çok olursa, o bilgiyi fayda sağlamak niyetiyle kullanması ve o kullanma neticesinde verimi de o kadar artar.
E. Çınar: Bu konuyla ilgili, dünya gidişatını yönlendirenlerle alakalı birçok eser var, kitaplar var, çeşitli yazarlar bu konuları araştırmışlar. Bu kitaplardan istifade edilmesi mi uygundur yoksa bu konuyla ilgili yeniden araştırmalar yapıp yeni yeni yayınlar bulunması, oluşturulması mı lazım? Bizim çalışma alanımıza giriyor mu böyle bir altyapı hazırlamak?
M.N.C. : Tabi biz detaylarda kaybolmak istemeyiz. Hedef kitlemizin en kısa zaman birimi içerisinde bizim hissettiklerimizi, bizim birikimimizi paylaşmasını sağlamamız lazım. Yani KAD’ı hedef kitlemize en kısa zamanda nasıl ulaştırırız sorusunun cevabını bulmamız lazım. Önce bu sorunu çözmemiz lazım, bu sorunu çözdükten sonra bizim detay çalışmalarımızın yoğunluğunun hangi kategorilerde fazlalaşması gerektiğine ayrıca karar vermemiz lazım…
E. Çınar: İnsanların gelişmeleri doğru değerlendirebilmesi lazım. Bu doğru değerlendirme irfan ve basiret gözüyle bütün olaylara bakmakla alakalı bir şey. Bu tamamen manevi bir eğitimle ifade edilebilir mi, yoksa böyle KAD sistemiyle alakalı yazılmış teorik eserler, kitaplar okunarak bu bilgi, ilim alınabilir mi, yoksa daha ziyade maneviyat yönünden insanın gelişmesiyle mi olur?
M.N.C. : Tabi ki her şeyin içerisine biraz sevgi katmak lazım. Sevgi, bizim benimsediğimiz eğitim metodunun ana unsurlarından birisidir. Biz sevgi metodunu kullanarak insanlarla birikimimizi paylaşmayı tercih ediyoruz. Dolayısıyla insanları motive eden duyguların içerisine sevgiyi yerleştirebilirsek ve sevginin oranını arttırabilirsek KAD ile ilgili kendilerini geliştirdikleri zaman, diğer mevcut klasik yöntemleri uyguladıkları zaman, hepsinin neticesinde yaratıcının varlığına ulaşırlar. Yaratıcının varlığına ulaşmaları neticesinde O’na olan sevgiye ulaşırlar, o sevgiden kaynaklanan O’nun istediği gibi davranma becerilerini elde ederler. Bizim şu an uygulamak istediğimiz KAD metodu, netice itibarıyla klasik yöntemlere ek olarak yaratıcımızı bulmak, O’nu sevmek, O’nun isteklerini yerine getirmeyi hayatımızın hedefi haline, gayesi haline dönüştürmek olmalıdır. Allah rızasını kazanmada; tefekkürün yolunu açacak, feraset, basiret ve hikmete bizi taşıyacak bir yol ve metod olarak Kritik Analitik Düşünme sistemini hayat tarzı haline getirmeliyiz.'
19 Aralık 2008