Namaz Vakitleri

6 Cemâziye'l-Evvel 1446
08 Kasım 2024
İmsak
06:08
Güneş
07:35
Öğle
12:53
İkindi
15:35
Akşam
18:00
Yatsı
19:22
Detaylı Arama
Yâd Ve Hicri Takvim Konuşması, 2006

Yâd Ve Hicri Takvim Konuşması, 2006

Azîz ve değerli arkadaşlar;

Benim için özel anlamı ve büyük bir mutluluk vesilesi olan bu günde, sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyetimi ifade etmek isterim.

Bu hayırlı ve müjdeli toplantının düzenlenmesinde gayret eden, emeği geçen ve çeşitli katkılarda bulunan arkadaşlarıma ve onların değerli eşlerine teşekkür ederim.

Allâh (c.c.), ihlâs ve samimiyet içinde yaptıkları bu hizmetlerinden dolayı onlardan razı olsun.

Sizlerle bugünün anlam ve önemine dair birkaç tespitimi kısaca paylaşmak istiyorum.

Bugün 13 Mart 2006…

Belkî bugünün en belirgin ve alakalı haberi, Kraliçe II. Elizabeth'in Sydney'e gelmiş olmasıdır. Kraliçe resmi bir törenle Opera Binası'nın batı ekinin açılışını yaptı. Bu Opera Binası ki, mutluluk tazeleyen, ilham kaynağı bir anıt olarak kabul edilmiş.

Ayrıca bu yıl dünyanın tarihi yapıları listesine, açılışından 33 yıl sonra dahil edilmiş, muazzam bir mîmârî eser.

Sadece Sydney değîl, Avustralya'nın sembolü haline gelmiş bir bina.

Dilerim ki, her şeyi yapmaya ve yaratmaya mutlak Hâkim ve Kadir olan Allah bizlere de bu topraklardaki insanlara hizmet verecek, benzer eşsizlikte hayırlı bina ve projeler yapmamızı nasîb eder. Âmîn.

Bu maksatla başlayan, uzun ve zahmetli bir çabalama neticesi 27 Şubat 2006 yılında, projemizle ilgili süreç lehimize neticelenmiştir.

Böylelikle üç temel binadan oluşan ve Sydney Opera Binası gibi dünyanın başka hiçbir yerinde benzeri olmayan, çok özel bir projeye başlama imkânımız doğmuştur.

Sevinç ve mutluluğumuz had safhadadır.

Bize bugünleri bahşeden, Yüce Yaradan'a sonsuz hamd ve şükürler olsun.

Tüm kardeşlerimi tebrik ederim.

Hayırlısı ile dünya tarihi yapıları listesine tamamlandıktan sonra alınacağından emin olduğumuz bu projeyi, Avustralya'nın sembollerinden birisi haline getirmemizi Allah nasîb ve müyesser eylesin.

Bu proje mükemmel bir inancın, mükemmel bir medeniyete yansımasının kültürel, sanatsal ve ahlakî bir kanıtı ve çöllerindeki susuzlara bir hayat ve hayat tarzı, ibreti ve âbidesi olacaktır.

Bu binalarda O'nun hoşnutluğunu kazanacağımız, insanlara gerçek faydalı hizmetlerin, kıyamete kadar kesintisiz verilmesini yine O kolaylaştırsın, nasîb etsin.

Oğlu olmaktan gurur duyduğum pek sevgili Babamın bu vesileyle ruhu şâd olsun, derecesi artsın.

O’nun himmet ve gayretleriyle Allah rızâsını kazanmak için başladığı ve başlattığı tüm hamlelerini tamamlayıp onun adına hizmete sokmayı ben âciz kardeşinize nasîb etsin.

Bugün 13 Mart 2006 diye sözün başında bahsetmiştim.

Bugün ayrıca ve daha önemlisi 13 Safer 1427.

13 Safer 1427 ne demek?

Hicri Takvim ne demek?

Hattâ takvim ne demek?

Bu konulardan biraz bahsederek bilgilerinizi tazelemek istiyorum.

Takvim, zamanı günlere, aylara, yıllara bölme metodudur.

İnsanlar zamanı ölçerken, ölçü aracı olarak güneşi ve ayı kullanmışlardır.

Güneşi kullananlar, dünyanın güneş etrafındaki bir tam dönüşünü esas almışlardır.

365 gün 6 saat.

Bu şekilde oluşturulan takvimlere ''güneş takvimi” diyoruz.

Ay'ı kullananlar ise ayın dünya etrafında 12 kez dönmesini, 12 x 29.5 = 354 günü esas almışlardır. Bu şekilde oluşturulan takvimlere “ay takvimi” diyoruz.

İlk güneş takvimini Mısırlılar, ay takvimini ise Sümerler oluşturmuşlardır.

Her toplum kendi takvimini oluştururken, kendileri için önemli saydıkları bir günü başlangıç olarak almışlardır. Romalılar, Roma’nın kuruluşunu, Hıristiyanlar, Hz. İsa (a.s.)’ın doğumunu tarih başlangıcı olarak kabul etmişlerdir.

Hz. İsâ'nın doğumunu tarih başlangıcı olarak kabul eden Milâdî Takvim, temeli Mısırlılar’dan gelen, güneş hareketlerini esâs alan takvimdir, İyon ve Yunanlılar kanalıyla Batı’ya aktarılmıştır. Romalılar, Sezar zamanında, 'Jülyen Takvimi' olarak düzenlemiş ve kullanmıştır.

Yeni çağda Papa XII. Gregor tarafından düzenlenerek 'Gregoryen Takvimi” olarak anılmıştır.

Gregoryen Takvimi, 1926 yılından itibaren Türkiye'de kullanılmaya başlayan ve Batı dünyasında en yaygın kullanılan takvimdir.

'Artık-yıl' hesaplamasındaki ufak bir fark dışında Jülyen Takvimi ile aynıdır. Jülyen takvimi 'artık-yıl' hesaplamasında, her 128 yılda bir günlük kayma oluşturduğundan Gregoryen Takvimi kullanımına 16. yüzyıldan itibaren geçilmiştir.

Yani bugün kullandığımız, Miladi Takvim diye bildiğimiz, 13 Mart 2006 gününü yaşadığımız takvim, Gregoryen Takvimi diye anılıyor. Eski Mısırlılar’dan gelme bir takvim. Batı dünyası 16. yüzyıldan itibaren Jülyen Takvimi’ni biraz değiştirerek kullanmaya başlamış. Jülyen Takvimi ile bunun arasındaki fark, artık-yıl hesaplamasında her 128 yılda bir günlük kayma oluşuyor, Jülyen Takvimi’nde…

Papa XII. Gregor tarafından bu değiştirilmiş, 16. yüzyıldan itibaren Gregoryen Takvimi olarak Miladi Takvim kullanımı Batı dünyasında devam etmiştir. Biz de 1926 yılındaki kanun değişikliğiyle bu takvimi kabul edip bu takvimi uyguluyoruz, Türkiye olarak.


Kur'ân-ı Kerim mesajının tamamı Ay Takvimi esasına göre inmiştir.


Hicrî Takvim, Ay’ın hareketlerine göre zamanı hesaplayan Server-i Ser Efendimiz (S.A.S.)'in Medîne’i Münevvere’ye hicretini tarihin başlangıcı olarak kabul eden takvimdir. Kur'ân-ı Kerim mesajının tamamı Ay Takvimi esasına göre inmiştir. Her biri zaman mefhumuna dayalı olan İslamî kavramlar, Ay Takvimi’ne göre düzenlenmiştir. Temel ibadetlerimizden Hacc’ın ifası, orucun ne zaman başlayacağı ve biteceği, mübarek kandiller ve bayramlarımız, hangi gece veya gündüzlerin diğer gecelerden üstün olduğu veya feyiz ve bereket açısından daha önemli olduğu hep Hicrî Takvim esasına göre belirlenmiştir. Dolayısıyla Müslümanlar da hayatlarında yer teşkil eden önemli tarihleri Hicrî Takvim’e göre belirlemeli ve Hicri Takvim’e göre törenlerini düzenlemelidirler. Dualarını ve hediyeleşmelerini o günlerde arttırmalıdırlar.

Haccın ne zaman başlayacağı, temel ibadetlerimizden orucun ne zaman başlayacağı, hangi gece veya gündüzlerin diğer gecelerden üstün olduğu veya feyiz ve bereket açısından daha önemli olduğu hep Hicrî Takvim esâsına göre belirlenmiştir.

Her ayın “eyyamı bîyd” denilen 13, 14, 15’i Hicri Takvime göre hesaplanır, Miladi Takvime göre değil. O günlerde oruç tutmak çok sevaplıdır.

Ramazan ayının başlangıcı Hicri Takvime göre hesaplanır, Miladi Takvim’de yoktur. Her sene değişir.

Haccın başlangıcı Zilhicce ayı yine Miladi Takvim’de yoktur. Hicri Takvime göre hesaplanır. Bütün Kur’an-ı Kerim mesajları Hicri Takvime göre düzenlenmiştir.

Dolayısıyla ben bu bilgiler ışığında, sevdiğimiz insanların, doğum yıldönümlerinin Hicrî Takvime göre idrâk edip kutlamanın ve dualarımızı, hediyelerimizi o günlerde arttırmanın doğruluğuna kanâat getirdim.

Babamın doğum yıldönümü Hicrî Takvim’e göre 13 Safer 1357 Perşembe günüdür. Babamın doğum günü 14 Nisan 1938 Miladi Takvim, karşılığı Hicri Takvim’de 13 Safer 1357 Perşembe gününe denk gelmektedir. 13 Safer bu yıla mahsus olarak 13 Mart gününe denk gelmiştir. Bu durum her sene değişecek ve Milâdî Takvime göre, bir sonraki yıl 11 gün geriye gelecektir. Yani, önümüzdeki sene 13 Mart’ta babamın doğumunun üzerinden 11 gün geçmiş olacak.

Bizler inşallah bundan sonra, sevdiklerimizin Hicrî Takvim’e göre doğumlarını ve önemli tarihlerini belirleyecek ve Hicri Takvim’e göre törenlerimizi düzenleyeceğiz.

Şimdi, Hicri 70. doğum yılını idrak ettiğimiz sevgili babam Mahmud Es'ad Coşan'ı, kan bağım dışında kendisine bağlanma ve sevmeme neden olan bazı Kur’ân ayetlerinin meallerini size okumak istiyorum.

Babamı seviyorum çünkü Mâide Sûresi 56. âyette; Esteîzübillâh:

'Kim, Allah'ı, Rasûlü'nü ve mü'minleri velî (ve dost) edinirse, işte Allah taraftarı onlardır; mutlaka galip geleceklerdir' buyruluyor.

Babamı seviyorum, çünkü O, Ali İmrân Sûresi 31. ayette;

'(Ey Rasûlüm!) De ki: 'Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir' âyeti gereğince hayatını yaşadı, Peygamber Efendimizin ahlakıyla ahlaklandı, Onun mesajını duyurmak için, gece gündüz demeden, yorulmadan, bıkmadan uğraştı, didindi, sonuna kadar…

Kendisi güzel ahlâk örneği bir insandı.

Peygamberimiz de “Güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildiğini' söylemişti. Allah (c.c.), Rasûlü’nün “Muhakkak sen çok güzel bir ahlâk üzeresin” diyerek Kur’an’da ahlakını övmüştür.

Babam da aynı Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz benzeri güzel bir ahlâk üzere idi. Allah kusurlarını affedip, derecesini Ankebût Sûresi 7. âyet gereği arttırsın inşallah.

Ankebut Suresi 7. âyette, Allah nasıl buyuruyor.. Mealen… Esteîzübillâh:

'İman edip de sâlih (sevaplı) işler yapanların günahlarını elbette örteceğiz ve mutlaka onlara yaptıklarının daha güzeliyle karşılık vereceğiz.'

Şimdi dilerseniz, kendisini rahmet, muhabbet ve sevgiyle andığımız babamdan, bu toplantıda, biraz, toplantıya katılan siz arkadaşlarıma, kendilerini kıyaslama imkânı bulacakları ve hayatlarını bundan böyle pozitif, güzel yönde değiştirmelerine ışık tutabilecek âyetlerden bazılarını okumak istiyorum.

Bu ayetleri okuma sebebimi bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Toplantımıza katılan siz arkadaşlarımın kendilerini kıyaslama imkânı bulacaklarını ve hayatlarını bu geceden sonra pozitif yönde değiştirmelerine ışık tutabilecek ayetlerden olduğunu düşündüğüm bazı âyetleri okumak istiyorum.

Eve gittiğiniz zaman bu toplantıda okunan ayetleri, siz de aynı benim yaptığım gibi kendinizi ayetlerin muhatabı olarak görüp kıyaslarsanız ve ondan sonra da yapmanız gereken değişiklikler varsa o değişiklikleri yaparsanız belki de bu gecenin bereketinden ve feyzinden istifade etmiş ve kendisini muhabbetle, rahmetle andığımız babam gibi Allah’ın sevdiği, razı olduğu kulları arasına girmenize vesile olmuş olabilir, diye düşünüyorum.

Ankebût Sûresi 64. âyet:

“Bu dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise elbette (asıl yaşanacak) ebedi hayat odur, keşke bunu bilselerdi.”

Lokmân Sûresi 6. ayet:

“Kimi insanlar da var ki, (din hakkında) bir bilgisi olmaksızın, (insanları) Allah yolundan saptırmak ve onu (o yolu), eğlence edinmek için laf eğlencesi sözleri satın alır (ve okur veya dinleyip seyreder). İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.”

“Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlence edinmek için laf eğlencesi sözleri satın almak”tan kastın, roman, hikâye, şarkı ve şiir türünden İslam’a aykırı, şehvetleri uyarıcı olarak yazılmış veya söylenmiş şeyler olduğunu meali yazan Hoca not düşmüş.

“İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır” mealinden sonra ikinci bir açıklama var. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ümmetimden birtakım topluluklar gelecektir ki, ferci (zinayı), ipek elbiseler giymeyi ve çalgı aletleri çalıp (şehvetli) eğlenceleri helal ve mübah/normal sayacaklar. Allah, evlerini çökertip helak edecek, kalanları(n yaşayışlarını) da maymun ve domuza çevirecektir” ….

diye Buhari’den 5. bölümden bir hadis-i şerifi bu ayete açıklama olarak…

Evlerinde televizyonu olan Türkiye’den çeşitli eğlence yayınlarını alıp hep birlikte seyreden arkadaşlarımız eğer varsa, belki kendilerini, bu hadisi şerifle kıyaslayıp, düzeltmek isteyebilirler.

Lokmân sûresi 33. âyet:

'Ey insanlar! Rabbinizin emrine uygun yaşayın, babanın çocuğuna fayda veremeyeceği, çocuğun da babasına fayda veremeyeceği bir günden korkun! Şüphesiz ki Allah'ın vaadi gerçektir. Dünya hayatı, sizi asla aldatmasın. O çok aldatıcı (şeytan ve dostları) da sizi Allah(ın affı) ile sakın aldatmasın (günâha daldırmasın ve ibâdetten alıkoymasın!).'

Fâtır Sûresi 5. âyet:

Ey insanlar! Allah'ın verdiği söz (vaadi) gerçektir. O halde dünya hayatı, sizi aldatmasın, (ibadet ve taattan alıkoymasın) çok aldatıcı (şeytan), sizi Allah(‘ın affına güvendirmek)le aldatmasın.

Yani, “Allah (c.c.) nasıl olsa affeder” diye gaflet içerisinde şeytana uyup hareket etmeyin diye Allah’ın uyarısı…

Hadîd Sûresi 20. ve 21. âyetler:

'Bilin kî (âhiret kazancına önem verilmeden geçirilen) dünya hayatı, ancak (geçici) bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda bir övünme, mal ve evlatta çoğalma yarışıdır. (Bu) tıpkı şuna benzer: Bir yağmurun bitirdiği (o yeşil) bitki, ekincilerin hoşuna gider, (fakat) sonra o (bitki) kurur da sen onu sararmış halde görürsün; sonra da çer-çöp olur (işte dünyadaki her şey de böyledir). Âhirette ise (günahkârlara) şiddetli azap, (iyilere de) Allah'dan mağfiret ve hoşnutluk vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir faydalanmadan (bir rüyaya sevinmeden) başka bir şey değildir.

(O halde dünyanın bu aldatıcılığına aldanmayıp tövbe ve salih amellerle) Rabbinizden bir mağfirete ve Allah'a ve Rasûlü'ne inananlar için hazırlanmış, genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete (girmek için) koşuşun/yarışın. Bu Allah'ın bir lütfudur ki onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.”

Yûnus Sûresi 7. ve 8. âyetler:

“(Âhirette) bize kavuşmayı ummayan, (sadece) dünya hayatından hoşlanıp (gönlü) onunla yatışıp rahatlayan ve bir de ayetlerimizden gafil olanlar var ya! İşte, onların kazandıkları (günahları)ndan dolayı, varacakları yer ateştir.”

Açıklama yapılmış: “Bu tip insanlar, dünyaperest, materyalist kimselerdir. Allah’a karşı sorumluluk duymaz, ahirete inanmaz, hevâ ve hevesine göre yaşar, aklınca, menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yaparlar. Bunlara Dehriyyûn da denilir.”

Hûd Sûresi 15. ve 16. âyetler:


'Kimler (yalnız) dünya hayatını ve onun süs (ve saltanat)ını isterse, orada onlara çalışıp yaptıklarının karşılığını tastamam veririz. Onlar orada (hiçbir) eksikliğe uğratılmazlar.


İşte (haktan ayrılan, âhireti unutan, dünya menfaatleriyle yetinen) o kimseler için âhirette ateşten başka bir şey yoktur. (Dünyada) yaptıkları (iyi) şeyler heder olup gitmiştir. Zaten bütün yapageldikleri şeyler boştur.'


İsrâ Sûresi 18. âyet:


'Kim (haram helal ayırmaksızın sâdece) şu çabucak geçen (keyif verecek dünyalık şeyler)i isterse, dilediğimiz kimseye istediğimiz kadarıyla onu hemen veririz. Sonra ona cehennemi hazırlarız. Oraya kınanmış ve (rahmetimizden) kovulmuş olarak atılır.'


Kehf Sûresi 46. âyet:


“Mal ve oğullar, (geçici) dünya hayatının zîynetidir. Bakî kalacak olan salih ameller ise Rabbi’nin katında sevapça daha hayırlı, ümit bağlanmaya da daha layıktır.”


En’âm Sûresi 32. âyet:


“Dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu ise takvalı olanlar (Allah'ın emrine uygun yaşayanlar/aykırı davranmaktan sakınanlar) için elbet daha iyidir. Hala düşünmeyecek misiniz?”


Okumak istediğim en son ayet meali Necm Sûresi 29. âyet:


'Onun için, bizi anmaktan (ve Kur'an'dan) yüz çeviren ve dünya hayatından başkasını istemeyen kimselerden yüz çevir.'


Bunlar, materyalist/maddeperest, hevâ ve hevesine göre yaşayanlardır, diye açıklama yapılmış.


Bu meallerini okuduğum ayetleri, başından itibaren benim bu toplantıda söylediklerimi dağıtırız inşallah. Onlar; kendi tanıdıklarına, ailelerine, eşlerine, çoluk-çocuklarına bu toplantı notlarını okuyarak onların istifade etmesini inşallah sağlarlar…


Bu toplantının asıl gayesi olan, 70. doğum yılını kutladığımız Mahmud Es’ad Coşan Hocaefendi’nin anılmasıdır, O’nun hayırla yâd edilmesidir.


Türkiye’de ve dünyanın belki başka merkezlerinde kendisinin doğum yılını, Hicri Takvim’e göre 13 Safer hangi Miladi tarihe denk geliyorsa kutlamayı adet haline bu seneden sonra getireceğiz inşallah.


Aynı şekilde, cennet mekân dedem Mehmed Zahid Kotku’nun doğum tarihi yine Miladi Takvim’e göre her sene hesaplanacak ve inşallah her sene Hicri Takvime göre dedemin doğum yıldönümünü kutlayacağız.


Belki bundan sonra doğacak olan evlatlarımızı da Hicri Takvime göre doğum tarihlerini yazıp o tarihlere göre anılmalarını da vasiyet edeceğiz ki, inancımıza uygun şekilde ibadetlerimizi yapmamıza fayda sağlayan Hicri Takvimi hayatımızda ne kadar önemli bir yeri olduğunu idrak edelim.


Ben sözü daha fazla uzatmak istemiyorum. Allah (c.c.) sizlerden razı olsun. Yolundan inşallah ayırmasın.


Çok özel bir ayeti kerime var. O âyeti kerimeyi okuyarak programın bundan sonraki kısımlarına inşallah devam edelim. Geceniz hayırlı olsun.


Allah-ü Teâla, Kur’an-ı Azimüşan’ın 39. suresinde, yani Zümer Sûresi’nin 53. âyetinde şöyle buyuruyor:


“De ki (Allah şöyle buyuruyor): 'Ey nefislerine karşı (günah işleyip) aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah (şirk koşan ve inkâr edenler dışında, dilediği kimseler için) bütün günahları bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.”


Biz de bu âyeti kerimenin mealine sığınarak, şu ana kadar işlediğimiz kusurlarımızdan, günahlarımızdan bir daha işlememek üzere Allah nezdinde tövbe ediyoruz inşallah, dönüyoruz ve bu ayetin muhatabı olan insanlardan olmak istiyoruz, Allah’ın günahlarımızı bağışlamasını istiyoruz. Çünkü O, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir ama O’nun merhametini istismar ederek veya O’nun merhametine güvenerek hata işlemeye, gaflet içerisinde yaşamaya devam etmek...Kendimizi de böyle davranışlardan men ediyoruz, alıkoyuyoruz.


İnşallah bugünden sonra, Allah’ın sevdiği işlerle uğraşarak, sevdiği kulları arasına girmeyi Allah’tan niyaz ediyoruz.


Allah hepinizden razı olsun.


Geceniz hayırlı olsun.


Esselâmü Aleyküm ve Rahmetullâhi ve Berakâtühû.



Muharrem Nureddin COŞAN

Brisbane Avustralya

13 Mart 2006 

Tema 1
Tema 2