Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Âhirette Cenâb-ı Hakk'ın Huzurunda Bulunmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Recep 1421 / 22.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Cenâb-ı Mevla'nın Divanına Mazhar Olan Kimseler, Cehennemden Sakının, Alimlerle Oturun, Biz Şimdi Neredeyiz , | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Âhirette Cenâb-ı Hakk'ın Huzurunda Bulunmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Recep 1421 / 22.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Cenâb-ı Mevla'nın Divanına Mazhar Olan Kimseler, Cehennemden Sakının, Alimlerle Oturun, Biz Şimdi Neredeyiz , | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Selman radıyallahu anh'ten rivayet olunduğuna göre metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfteSelman radıyallahu anh'ten rivayet olunduğuna göre metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Cülesâullâhi ğaden. "Yarın, yani öteki dünyada, âhirette." Cülesâullâhi ğaden. "Yarın, yani öteki dünyada, âhirette."

Âhirette cülesâullah, Cenâb-ı Mevlâ'nın divanına dahil olup, meclisine katılıp,Âhirette cülesâullah, Cenâb-ı Mevlâ'nın divanına dahil olup, meclisine katılıp, Cenâb-ı Hak ile bir arada bulunmak ve O'nun hitabına mazhar olmak şerefine erecek insanlar kimlerdir? Cenâb-ı Hak ile bir arada bulunmak ve O'nun hitabına mazhar olmak şerefine erecek insanlar kimlerdir?

Büyük iltifat! Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna kabul olmak, O'nunla beraber bulunmak,Büyük iltifat! Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna kabul olmak, O'nunla beraber bulunmak, O'nun hitabına, iltifatına mazhar olmak çok büyük, çok büyük rütbe! Kimler bunlar? O'nun hitabına, iltifatına mazhar olmak çok büyük, çok büyük rütbe!

Kimler bunlar?

Ehlü'l-vera'i ve'z-zühdi fi'd-dünyâ. "Dünyadayken verâ ve zühd sahibi olan insanlar, olan mü'minlerdir." Ehlü'l-vera'i ve'z-zühdi fi'd-dünyâ. "Dünyadayken verâ ve zühd sahibi olan insanlar, olan mü'minlerdir."

Demek ki mü'minlerin verâ ve zühd sahibi olanlarını Cenâb-ı Hak yarın huzûr u izzetineDemek ki mü'minlerin verâ ve zühd sahibi olanlarını Cenâb-ı Hak yarın huzûr u izzetine kabul eyleyip onları şerefyâb edecek. kabul eyleyip onları şerefyâb edecek. Ehl-i cennet Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde belirtildiği üzereEhl-i cennet Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde belirtildiği üzere hepsi ayânen, âşikâre olarak Cenâb-ı Hakk'ı bizim dünyada mehtabı gördüğümüz gibi görecekler.hepsi ayânen, âşikâre olarak Cenâb-ı Hakk'ı bizim dünyada mehtabı gördüğümüz gibi görecekler. Hiç kimse kimseye engel olmuyor, herkes mehtabı görebiliyor.Hiç kimse kimseye engel olmuyor, herkes mehtabı görebiliyor. Birisi görüp de ötekisi arkada kalıp da görememe durumu olmuyor. Birisi görüp de ötekisi arkada kalıp da görememe durumu olmuyor. Herkes görecek ve belli zamanlarda Cenâb-ı Mevlâ'nın divanına, huzuruna kabul olunupHerkes görecek ve belli zamanlarda Cenâb-ı Mevlâ'nın divanına, huzuruna kabul olunup ziyaretiyle şerefyâb olacaklar, çok büyük ikramlara nâil olacaklarziyaretiyle şerefyâb olacaklar, çok büyük ikramlara nâil olacaklar ama bunlar meclisinin müdavimleri, cülesâullah, Cenâb-ı Mevlâ'nın divanında, meclisinde kalanlar bunlar.ama bunlar meclisinin müdavimleri, cülesâullah, Cenâb-ı Mevlâ'nın divanında, meclisinde kalanlar bunlar. Kıymetli kimseler, daha büyük ikramlara sahip olan kimseler. Kıymetli kimseler, daha büyük ikramlara sahip olan kimseler.

O halde bu verâ ne demek, zühd ne demek bunu açıklayalım.O halde bu verâ ne demek, zühd ne demek bunu açıklayalım. Yani onlar verâ sahibi olanlarmış, zühd sahibi olanlarmış ne demek? Yani onlar verâ sahibi olanlarmış, zühd sahibi olanlarmış ne demek?

Verâ, "titiz müslüman olmak, Müslümanlık'ı titiz yapmak" demek.Verâ, "titiz müslüman olmak, Müslümanlık'ı titiz yapmak" demek. O kadar titiz yapmak ki, o kadar dikkatli Müslümanlık yapmak kiO kadar titiz yapmak ki, o kadar dikkatli Müslümanlık yapmak ki haramların yanına yanaşmak değil, şüpheli işin yanına bile yanaşmamak. haramların yanına yanaşmak değil, şüpheli işin yanına bile yanaşmamak. Sahâbe-i kirâm, Peygamber Efendimiz'in mübarek ashâbı rıdvanullahi aleyhim ecmaîn diyorlar ki; Sahâbe-i kirâm, Peygamber Efendimiz'in mübarek ashâbı rıdvanullahi aleyhim ecmaîn diyorlar ki;

"Biz belki mahsurludur diye korkumuzdan mahsursuz olan birçok şeyi bile terk ederdik.""Biz belki mahsurludur diye korkumuzdan mahsursuz olan birçok şeyi bile terk ederdik." Şüphe ve tehlike sezdi mi uzak duruyor. Neden? Şüphe ve tehlike sezdi mi uzak duruyor.

Neden?

Nemelazım, ben Cenâb-ı Hakk'ın rızasına aykırı bir şey yapmış olmayayım,Nemelazım, ben Cenâb-ı Hakk'ın rızasına aykırı bir şey yapmış olmayayım, haram bir iş yapmış olmayayım, haram bir lokma yemiş olmayayım diye ihtiyat ederlerdi.haram bir iş yapmış olmayayım, haram bir lokma yemiş olmayayım diye ihtiyat ederlerdi. Bu ihtiyat güzeldir. İhtiyat eden tehlikeye düşmez.Bu ihtiyat güzeldir. İhtiyat eden tehlikeye düşmez. İhtiyat etmeyen tehlikeli yere yanaşır, tehlikeli yere yanaşan da ayağı kayıp düşebilir. İhtiyat etmeyen tehlikeli yere yanaşır, tehlikeli yere yanaşan da ayağı kayıp düşebilir. Çünkü yanaştı, ta kenarda ne işin var be adam! Çünkü yanaştı, ta kenarda ne işin var be adam! Uçurumun kenarına kimse gitmesin diye parmaklık yapıyorlar ama parmaklıktan sonraUçurumun kenarına kimse gitmesin diye parmaklık yapıyorlar ama parmaklıktan sonra daha buradan duvar kadar mesafe oluyor. Neden? Nemelazım.daha buradan duvar kadar mesafe oluyor.

Neden?

Nemelazım.
Ta kenarına yapıp da bir tehlike meydana gelmesin diye emniyetli yere alıyorlar,Ta kenarına yapıp da bir tehlike meydana gelmesin diye emniyetli yere alıyorlar, parmaklıkları geriden yapıyorlar ki tehlikeli yere kimse geçmesin diye.parmaklıkları geriden yapıyorlar ki tehlikeli yere kimse geçmesin diye. Müslüman da haramlardan kaçınacak; haramlardan dikkatli bir şekilde kaçınacak. Müslüman da haramlardan kaçınacak; haramlardan dikkatli bir şekilde kaçınacak. Bazı şeylerin haram olup olmadığını bilmiyorsa ondan da ihtiyaten kaçınacak. Bazı şeylerin haram olup olmadığını bilmiyorsa ondan da ihtiyaten kaçınacak. Belki haram değildir ama ya haramsa! Eyvah! O zaman kaçınacak. Belki haram değildir ama ya haramsa! Eyvah! O zaman kaçınacak.

Sana deseler ki, "Bu suyu iç.Sana deseler ki, "Bu suyu iç. Belki temizdir ama belki de çok pistir, çok tehlikeli, belki mikrobu da vardır onu da bilmiyoruz." Belki temizdir ama belki de çok pistir, çok tehlikeli, belki mikrobu da vardır onu da bilmiyoruz."

Ne yapar insan? İhtiyaten o suyu içmez. İçmeyiveririm, sabrederim, nemelazım der. Ne yapar insan?

İhtiyaten o suyu içmez. İçmeyiveririm, sabrederim, nemelazım der.

İşte böyle dindarlığından, ileri derece takvasından dolayıİşte böyle dindarlığından, ileri derece takvasından dolayı [şüpheli şeylerden bile kaçınan] takvâ ehli olacak. [şüpheli şeylerden bile kaçınan] takvâ ehli olacak.

Hepimizin kazançlı olmamız, Allah'ın sevgili kulu olmamız için nasıl olmamız lazım? Hepimizin kazançlı olmamız, Allah'ın sevgili kulu olmamız için nasıl olmamız lazım?

Takva ehli kul, müttakî kul olmamız lazım. Takva ehli kul, müttakî kul olmamız lazım.

Müttakî kul ne demek, takvâ ne demek, ittikâ ne demek? "Sakınmak" demek. Müttakî kul ne demek, takvâ ne demek, ittikâ ne demek?

"Sakınmak" demek.

Müslüman nereden sakınacak? Cehennemden sakınacak.Müslüman nereden sakınacak?

Cehennemden sakınacak.
Çünkü âyet-i kerîmelerde buyuruluyor ki; Çünkü âyet-i kerîmelerde buyuruluyor ki;

Fetteku'n-nârelletî ve kûduhe'n-nâsü ve'l-hicâratü.Fetteku'n-nârelletî ve kûduhe'n-nâsü ve'l-hicâratü. "İçinde yananların insanlar ve taşlar olduğu cehennemden sakının." Taşlar bile yanacak."İçinde yananların insanlar ve taşlar olduğu cehennemden sakının."

Taşlar bile yanacak.
Öyle bir cehennem, öyle bir hararet, öyle müthiş bir azap ki içinde insanlar ve taşlar bile yanacakmış.Öyle bir cehennem, öyle bir hararet, öyle müthiş bir azap ki içinde insanlar ve taşlar bile yanacakmış. Taşların yanması hararetinin ne kadar çok olduğunu gösteriyor. Taşların yanması hararetinin ne kadar çok olduğunu gösteriyor.

[Takvâ] cehennemden sakınmak yahut, vettekullah. "Allah'tan sakının." Neden? [Takvâ] cehennemden sakınmak yahut, vettekullah. "Allah'tan sakının."

Neden?

Allahu Teâlâ hazretleri, Zû rahmetin vâsi'atin. "Çok geniş rahmete sahiptir."Allahu Teâlâ hazretleri, Zû rahmetin vâsi'atin. "Çok geniş rahmete sahiptir." Yani kullarını rahmetine erdirir, affeder, merhamet eder, bağışlar, ihsan, ikram eder. Yani kullarını rahmetine erdirir, affeder, merhamet eder, bağışlar, ihsan, ikram eder.

Zû rahmetin vâsi'atin. "Çok geniş rahmete sahiptir." Ve zû ikâbin elîmin.Zû rahmetin vâsi'atin. "Çok geniş rahmete sahiptir." Ve zû ikâbin elîmin. "Çok feci azabı da, cezalandırması da vardır." Suç işleyeni de cezalandırır. "Çok feci azabı da, cezalandırması da vardır." Suç işleyeni de cezalandırır.

Vallahü azîzün. "Allah sonsuz izzet sahibidir." Zü'n-tikâm. "İntikam sahibidir." Vallahü azîzün. "Allah sonsuz izzet sahibidir." Zü'n-tikâm. "İntikam sahibidir."

İnnâ mine'l-mücrimîne müntakımûn. "Biz cürüm işlemiş mücrimlerden intikam alacağız."İnnâ mine'l-mücrimîne müntakımûn. "Biz cürüm işlemiş mücrimlerden intikam alacağız." "Ben azîmüşşân, intikam alacağım." buyuruyor. Azamet sîgasıyla böyle buyuruyor;"Ben azîmüşşân, intikam alacağım." buyuruyor. Azamet sîgasıyla böyle buyuruyor; "Ben mücrimlerin, dünyada cürüm işlemiş olanların"Ben mücrimlerin, dünyada cürüm işlemiş olanların âhirette o cürmünün karşılığını vereceğim, intikam alacağım." âhirette o cürmünün karşılığını vereceğim, intikam alacağım."

Cenâb-ı Hakk'ın intikam alacağı insanda hayır kalır mı!? O halde ne yapmak lazım? Cenâb-ı Hakk'ın intikam alacağı insanda hayır kalır mı!?

O halde ne yapmak lazım?

Kulluğunu bilip, kulluk edebine sarılıp, Allah'tan korkup iyi kulluk yapmak lazım. Kulluğunu bilip, kulluk edebine sarılıp, Allah'tan korkup iyi kulluk yapmak lazım.

Takvâ olmayınca iyi Müslümanlık olmuyor.Takvâ olmayınca iyi Müslümanlık olmuyor. Sıradan Müslümanlık, takvâlı olmayan Müslümanlık olmuyor.Sıradan Müslümanlık, takvâlı olmayan Müslümanlık olmuyor. Takvâ oldu mu da her şey güzel oluyor, hem de Allah seviyor, çok da yardım ediyor. Takvâ oldu mu da her şey güzel oluyor, hem de Allah seviyor, çok da yardım ediyor.

Vettekullahe ve yü'allimükümullahi. "Siz Allah'tan korkun, Allah size öğretir." Vettekullahe ve yü'allimükümullahi. "Siz Allah'tan korkun, Allah size öğretir."

Ve men yettekıllâhe yec'al lehû mahracen. Ve yerzukhu min haysu lâ yahtesibü.Ve men yettekıllâhe yec'al lehû mahracen. Ve yerzukhu min haysu lâ yahtesibü. "Kim Allah'tan korkarsa, takvâ ehli olursa Allah onu ummadığı yollardan rızıklandırır,"Kim Allah'tan korkarsa, takvâ ehli olursa Allah onu ummadığı yollardan rızıklandırır, nimetler gönderir ve sıkıntılarından çıkış yolları ihsan eder." nimetler gönderir ve sıkıntılarından çıkış yolları ihsan eder."

Sıkıldı, kurtarır; sıkıntılardan kurtarır, ummadığı yerlerden de rızık gönderir,Sıkıldı, kurtarır; sıkıntılardan kurtarır, ummadığı yerlerden de rızık gönderir, insan nerden geldiğine şaşar; "Allah Allah! Sübhâne Rabbiye'l-aliyyi'l-âle'l-vehhâb. insan nerden geldiğine şaşar; "Allah Allah! Sübhâne Rabbiye'l-aliyyi'l-âle'l-vehhâb. Nereden gönderdi Rabbim, bak hiç hesapta yoktu, elhamdülillah şimdi rahatladım. Nereden gönderdi Rabbim, bak hiç hesapta yoktu, elhamdülillah şimdi rahatladım. Korkuyordum, sıkılıyordum ama gönderdi Cenâb-ı Hak." Takva ehli olacağız. Verâ ne demek? Korkuyordum, sıkılıyordum ama gönderdi Cenâb-ı Hak."

Takva ehli olacağız.

Verâ ne demek?

"Takvâdan biraz daha ince, daha hassas" demek."Takvâdan biraz daha ince, daha hassas" demek. Takvâ ehli olmaktan da öte. Peygamber Efendimiz zaten işleri üçe ayırıyor. Takvâ ehli olmaktan da öte. Peygamber Efendimiz zaten işleri üçe ayırıyor.

el-Halâlü beyyinün. "Helal bellidir." Ve'l-harâmü beyyinün. "Haram da bellidir." İçki haram mı? el-Halâlü beyyinün. "Helal bellidir." Ve'l-harâmü beyyinün. "Haram da bellidir."

İçki haram mı?

Hepimiz biliyoruz; haram. Ekmek? Helal; biliyoruz, mahsuru yok. Haram ile helal iki, bir iki. Hepimiz biliyoruz; haram.

Ekmek?

Helal; biliyoruz, mahsuru yok.

Haram ile helal iki, bir iki.

[Ve beynehümâ] umûrun müctebihâtün. "Bir de bunların arasında şüpheliler vardır."[Ve beynehümâ] umûrun müctebihâtün. "Bir de bunların arasında şüpheliler vardır." Lâ ye'lemühâ kesîrun mine'n-nâsi. "İnsanların çoğu bu meseleleri bilmez."Lâ ye'lemühâ kesîrun mine'n-nâsi. "İnsanların çoğu bu meseleleri bilmez." Hocalar, müftüler bilir de onun için insanlar ona sorarlar. "Hocam şöyle yapsak olur mu, câiz mi?" Hocalar, müftüler bilir de onun için insanlar ona sorarlar.

"Hocam şöyle yapsak olur mu, câiz mi?"

"Yok, câiz değil, sakın ha!" "Peki!" "Şüphelileri insanların çoğu bilmez." "Yok, câiz değil, sakın ha!"

"Peki!"

"Şüphelileri insanların çoğu bilmez."

Peki, bilmeyen insanın davranışı nasıl olacak? Davranışı şüpheliden kaçınmak tarzında olacak. Peki, bilmeyen insanın davranışı nasıl olacak?

Davranışı şüpheliden kaçınmak tarzında olacak.

"Helali biliyor musun kardeşim?" "Biliyorum." "Helalleri ye." "Haramı biliyor musun?" "Biliyorum." "Helali biliyor musun kardeşim?"

"Biliyorum."

"Helalleri ye."

"Haramı biliyor musun?"

"Biliyorum."

"Haramlardan kaç." "Ee, şüpheli?" "Şüpheliye de yanaşma." Verâ bu.."Haramlardan kaç."

"Ee, şüpheli?"

"Şüpheliye de yanaşma."

Verâ bu..
Şüpheliye yanaşmazsa insan kendini kurtarır. Yanaşırsa bir kurtulur, iki kurtulur, üçüncüde yakalanır. Şüpheliye yanaşmazsa insan kendini kurtarır. Yanaşırsa bir kurtulur, iki kurtulur, üçüncüde yakalanır.

Ne diyorlar? Bir sıçrarsın, iki sıçrarsın, üçüncü de yakalanırsın ey çekirge, tamam.Ne diyorlar?

Bir sıçrarsın, iki sıçrarsın, üçüncü de yakalanırsın ey çekirge, tamam.
Birinci de paçayı kurtarır, ikincide kurtarır ama çocuk çekirgeyi sonunda yakalar. Birinci de paçayı kurtarır, ikincide kurtarır ama çocuk çekirgeyi sonunda yakalar. Bir atlar kaçırır, bir atlar kaçırır ondan sonra çekirgeyi yakalar. Bir atlar kaçırır, bir atlar kaçırır ondan sonra çekirgeyi yakalar. Onun için "şüpheliye yanaşmamak lazım" diye Efendimiz tavsiye buyuruyor. Onun için "şüpheliye yanaşmamak lazım" diye Efendimiz tavsiye buyuruyor. Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi o çünkü Cenâb-ı Hakk'ın ahkâmı şakaya,Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi o çünkü Cenâb-ı Hakk'ın ahkâmı şakaya, gevşekliğe, laubaliliğe gelmez, oyuncak değildir. gevşekliğe, laubaliliğe gelmez, oyuncak değildir.

Araba sürerken, arkana dönüp de arkadaşınla sohbet eder misin, laubali bir şekilde gülüp şakalaşır mısın? Araba sürerken, arkana dönüp de arkadaşınla sohbet eder misin, laubali bir şekilde gülüp şakalaşır mısın?

Yapmazsın. Neden? Hocam, araba sürmek işi ciddidir.Yapmazsın.

Neden?

Hocam, araba sürmek işi ciddidir.
Bir an dikkatini kaybettin mi bir yere çarparsın; ya yoldan çıkarsın, Bir an dikkatini kaybettin mi bir yere çarparsın; ya yoldan çıkarsın, ya duvara çarparsın, bir kaza yaparsın.ya duvara çarparsın, bir kaza yaparsın. Onun için direksiyona geçtin mi aklındaki şeyleri bile bir kenara koy. Onun için direksiyona geçtin mi aklındaki şeyleri bile bir kenara koy. Yani insanın zihni meşgul olduğu zaman bile dalgınlıktan kaza yapar. "Aman dikkat et!" derler.Yani insanın zihni meşgul olduğu zaman bile dalgınlıktan kaza yapar. "Aman dikkat et!" derler. Direksiyon dalga geçme yeri, gaflet ve oyun yeri değildir; direksiyon ciddiyet yeridir. Direksiyon dalga geçme yeri, gaflet ve oyun yeri değildir; direksiyon ciddiyet yeridir.

İslâm da öyle, İslâm'ın ahkâmı da ciddidir; öyle oyuna, şakaya, dalgaya gelmez. İslâm da öyle, İslâm'ın ahkâmı da ciddidir; öyle oyuna, şakaya, dalgaya gelmez.

Fıkra anlatıyorlar, benim ödüm patlıyor. Fıkrayı anlatan niye fıkra anlatır? Fıkra anlatıyorlar, benim ödüm patlıyor.

Fıkrayı anlatan niye fıkra anlatır?

Etrafındaki insanları güldürmek için. Etrafındaki insanları güldürmek için.

Sen hokkabaz mısın, mecbur musun, başkalarını güldürmek zorunda mısın!? İşte hoşça vakit geçsin! Sen hokkabaz mısın, mecbur musun, başkalarını güldürmek zorunda mısın!?

İşte hoşça vakit geçsin!

Fıkra olarak öyle şeyler anlatıyor ki...Fıkra olarak öyle şeyler anlatıyor ki... Efendim işte adam ölmüş de, yanlışlıkla cennete götürmüşler de Efendim işte adam ölmüş de, yanlışlıkla cennete götürmüşler de bakmış orada hep softalar var hiç memnun olmamış. Bak bak bak, laflara bak! bakmış orada hep softalar var hiç memnun olmamış.

Bak bak bak, laflara bak!
Bak nasıl küfre düşüyor! Cenneti beğenmemiş! Bak bak, fıkraya bak! Bak nasıl küfre düşüyor! Cenneti beğenmemiş! Bak bak, fıkraya bak! Hakiki bir fıkra; okuduğum, gördüğüm bir fıkra. Sonra Cenâb-ı Hak yanlışlık yapar mı?! Hakiki bir fıkra; okuduğum, gördüğüm bir fıkra.

Sonra Cenâb-ı Hak yanlışlık yapar mı?!

Bak oradan da hatasına bak! Böyle fıkraları söylüyorlar, dinliyorlar, bir de gülüyorlar.Bak oradan da hatasına bak! Böyle fıkraları söylüyorlar, dinliyorlar, bir de gülüyorlar. Ağlaması lazım, hem söyleyenin hem dinleyenin ağlaması lazım. Ağlaması lazım, hem söyleyenin hem dinleyenin ağlaması lazım.

Cennete yanlışlıkla girmiş de bakmış hep sakallı softaları görmüş [memnun olmamış.] Cennete yanlışlıkla girmiş de bakmış hep sakallı softaları görmüş [memnun olmamış.]

İnşallah bizler yani Allah yolundan ayırmasın, cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. İnşallah bizler yani Allah yolundan ayırmasın, cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.

Hiç memnun olmamış, ondan sonra da bir ara şöyle bir cehennem tarafına bakmış.Hiç memnun olmamış, ondan sonra da bir ara şöyle bir cehennem tarafına bakmış. Bakmış ki orada ooof, içkiler, meze sofraları, arkadaşları filan hepsi orada... Bakmış ki orada ooof, içkiler, meze sofraları, arkadaşları filan hepsi orada... Üüüf, içiyorlar, eğleniyorlar, kadın oynatıyorlar, çalgı çalıyorlar filan. Üüüf, içiyorlar, eğleniyorlar, kadın oynatıyorlar, çalgı çalıyorlar filan. Üüüüf, onlara bütün zevkler, keyifler orada, hemen bir dilekçe vermiş.Üüüüf, onlara bütün zevkler, keyifler orada, hemen bir dilekçe vermiş. Fıkra bunlar fıkra güya! "Bir yanlışlık oldu, ben buraya yanlışlıkla geldim. Fıkra bunlar fıkra güya! "Bir yanlışlık oldu, ben buraya yanlışlıkla geldim. Benim yerim aslında cehennem olmak gerekirdi, ben kötü bir insanım." filan diye Benim yerim aslında cehennem olmak gerekirdi, ben kötü bir insanım." filan diye hemen bir dilekçe vermiş; dilekçesi kabul olmuş, cehenneme gitmiş. Dünya mı burası!? hemen bir dilekçe vermiş; dilekçesi kabul olmuş, cehenneme gitmiş.

Dünya mı burası!?

Cenâb-ı Hak [korusun,] nelerle alay ediyor! Cenâb-ı Hak [korusun,] nelerle alay ediyor!

Tabii girer girmez de cehennemin kapısında kafasına bir topuz yemiş, yuvarlanmış. Ondan sonra; Tabii girer girmez de cehennemin kapısında kafasına bir topuz yemiş, yuvarlanmış. Ondan sonra;

"Yahu ben pencereden baktığımda çalgılar, eğlenceler, sofralar, arkadaşlar gördüm." Demiş; "Yahu ben pencereden baktığımda çalgılar, eğlenceler, sofralar, arkadaşlar gördüm." Demiş;

"Onlar bizim propaganda servisimizdi." demişler... [Böyle anlatımların] hepsi, hepsi kötü! "Onlar bizim propaganda servisimizdi." demişler...

[Böyle anlatımların] hepsi, hepsi kötü!

Böyle şeyleri söylüyorlar, gülüyorlar.Böyle şeyleri söylüyorlar, gülüyorlar. Belki benim vaazda da söylemem doğru değil ama misal vermek gerektiği için bir misal olsun diye söyledim. Belki benim vaazda da söylemem doğru değil ama misal vermek gerektiği için bir misal olsun diye söyledim.

Aman âhiret işlerini ciddiye alalım, alaya almayalım! Diyor ki; Aman âhiret işlerini ciddiye alalım, alaya almayalım! Diyor ki;

"O adamın işi Allah'a kalmıştır." Şimdi yanlış sözleri [söylüyorum]. "O adamın işi Allah'a kalmıştır." Şimdi yanlış sözleri [söylüyorum].

"Artık o adamın işi Allah'a kalmıştır." Daha önceden kimdeydi sanıyorsun?"Artık o adamın işi Allah'a kalmıştır."

Daha önceden kimdeydi sanıyorsun?
Daha önceden başkasında mıydı? Daha önceden başkasında mıydı?

"Doktorlar uğraşmışlar uğraşmışlar da hastayı iyi edememişler, artık işi Allah'a kalmış." "Doktorlar uğraşmışlar uğraşmışlar da hastayı iyi edememişler, artık işi Allah'a kalmış."

Fesübhânallah, öyle şey mi olur! Şifayı Allah veriyor, doktor bahane, ilaç bahane. Fesübhânallah, öyle şey mi olur! Şifayı Allah veriyor, doktor bahane, ilaç bahane.

Yalan, yanlış, eğri büğrü laflar...Yalan, yanlış, eğri büğrü laflar... Şarkılardan, arabesklerden, plaklardan, taksilerde dinlenilen şeylerden neler, neler...Şarkılardan, arabesklerden, plaklardan, taksilerde dinlenilen şeylerden neler, neler... ne kadar kötü şeyler var! ne kadar kötü şeyler var!

İslâm ciddidir, Allah'ın ahkâmı çok çok ciddidir, şakaya gelmez.İslâm ciddidir, Allah'ın ahkâmı çok çok ciddidir, şakaya gelmez. Onun için şüpheliden de kaçacak. Şüpheliden kaçan ehli verâ, aferim. Bir. İkincisi zühd. Onun için şüpheliden de kaçacak. Şüpheliden kaçan ehli verâ, aferim. Bir. İkincisi zühd.

Zühd ne demek? "Bir şeyi umursamamak, önem vermemek" demek. Zühd ehli ne yapar? Zühd ne demek?

"Bir şeyi umursamamak, önem vermemek" demek.

Zühd ehli ne yapar?

Bu dünya hayatını önemli görmez. İki tane hayat var:Bu dünya hayatını önemli görmez. İki tane hayat var: Bir şimdi bizim yaşadığımız hayat; el-hayâtü'd-dünyâ diyoruz, dünya hayatı yani "şimdiki hayat" demek. Bir şimdi bizim yaşadığımız hayat; el-hayâtü'd-dünyâ diyoruz, dünya hayatı yani "şimdiki hayat" demek.

Sonra? Bir de ve'l-ba'sü ba'de'l-mevti hakkun.Sonra?

Bir de ve'l-ba'sü ba'de'l-mevti hakkun.
Sonra bir de âhiret hayatı, ebedî hayat var. Sonra bir de âhiret hayatı, ebedî hayat var. Bu fâni hayat var, bir de ebedî hayat var; iki tane hayat var. Bu fâni hayat var, bir de ebedî hayat var; iki tane hayat var.

Şimdi bu dünya muvakkat olduğuna, az olduğuna göre az [olan] mı önemli, ebedî olan mı önemli? Şimdi bu dünya muvakkat olduğuna, az olduğuna göre az [olan] mı önemli, ebedî olan mı önemli?

Ebedî olan önemli! Bu dünyada hem sağlık var hem hastalık var, hem sevinç var,Ebedî olan önemli! Bu dünyada hem sağlık var hem hastalık var, hem sevinç var, hem üzüntü var; âhirette, cennette hep güzellikler var, hep iyilikler var. Hangisi daha iyi? hem üzüntü var; âhirette, cennette hep güzellikler var, hep iyilikler var.

Hangisi daha iyi?

Âhiret daha iyi! Binâenaleyh bütün müslümanlar âhireti öne alır.Âhiret daha iyi! Binâenaleyh bütün müslümanlar âhireti öne alır. Âhireti öne alır, âhiretini yakacak, yıkacak işler yapmaz. Yapar mı? Yapmaz. Neden? Âhireti öne alır, âhiretini yakacak, yıkacak işler yapmaz.

Yapar mı?

Yapmaz.

Neden?

"Ebedî hayatımı mahvetmem." der. Şair ne diyor? "Bu dünyada ev yapıp, ukbayı berbat eyleme." "Ebedî hayatımı mahvetmem." der.

Şair ne diyor?

"Bu dünyada ev yapıp, ukbayı berbat eyleme."

Adam haramla bu dünyada çalıyor, çırpıyor, yalı sahibi, ev sahibi oluyor ama âhiret gitti. Adam haramla bu dünyada çalıyor, çırpıyor, yalı sahibi, ev sahibi oluyor ama âhiret gitti.

"Bu dünyada ev yapıp ukbayı berbat eyleme!" "Bu dünyada ev yapıp ukbayı berbat eyleme!"

Biz hepimiz âhiret ehliyiz, hepimiz âhiret için çalışıyoruz. Biz hepimiz âhiret ehliyiz, hepimiz âhiret için çalışıyoruz.

"Niye sen oruç tutuyorsun kardeşim, fakir misin, paran mı yok?" "Yo, var." "Yemeğin mi yok?" "Niye sen oruç tutuyorsun kardeşim, fakir misin, paran mı yok?"

"Yo, var."

"Yemeğin mi yok?"

"Buzdolabı ağzına kadar dolu, para da cebimde dolu!" "E niye yemiyorsun kardeşim?" "Buzdolabı ağzına kadar dolu, para da cebimde dolu!"

"E niye yemiyorsun kardeşim?"

"Oruçluyum, Allah sevap versin, Peygamber Efendimiz'in sünneti diye"Oruçluyum, Allah sevap versin, Peygamber Efendimiz'in sünneti diye Perşembe günü oruca niyet ettim, oruçluyum kardeşim." "Bu camiyi falanca zât yaptırdı." Perşembe günü oruca niyet ettim, oruçluyum kardeşim."

"Bu camiyi falanca zât yaptırdı."

"Ya bu çok para bu! Bununla on tane, 20 tane ev alınır, kaç tane apartman yapılır."Ya bu çok para bu! Bununla on tane, 20 tane ev alınır, kaç tane apartman yapılır. Bu koca kubbeli camiyi falanca adam mı yaptırmış! Bunu niye yaptırmış ya?Bu koca kubbeli camiyi falanca adam mı yaptırmış! Bunu niye yaptırmış ya? Bu kadar parayı çoluğu, çocuğu var, onlara verseydi?" Bu kadar parayı çoluğu, çocuğu var, onlara verseydi?"

Onlara vermiyor cami yaptırıyor çünkü o camide namaz kılındıkça sevap kazanacak.Onlara vermiyor cami yaptırıyor çünkü o camide namaz kılındıkça sevap kazanacak. Bak âhiret için parasını veriyor. Sonra? Bak âhiret için parasını veriyor.

Sonra?

Cuma namazından çıkmışlar, yahudi askerleri ile mücadele ederken gençlerden dokuz tane müslümancık ölmüş. Cuma namazından çıkmışlar, yahudi askerleri ile mücadele ederken gençlerden dokuz tane müslümancık ölmüş.

Niye mücadele ediyorlar bunlar, yaşamak daha iyi değil mi? Niye mücadele ediyorlar bunlar, yaşamak daha iyi değil mi?

Bir haksızlığı engellemek, camisini, Mecsidi Aksa'yı korumak için,Bir haksızlığı engellemek, camisini, Mecsidi Aksa'yı korumak için, Kudüs'ü korumak için yapıyor yani inandığı güzel şeyler için canını veriyor. Hiç kaçıyor mu? Kudüs'ü korumak için yapıyor yani inandığı güzel şeyler için canını veriyor.

Hiç kaçıyor mu?

Televizyonda görüyorsunuz, taşla panzerlerin üzerine şey yapıyorlar.Televizyonda görüyorsunuz, taşla panzerlerin üzerine şey yapıyorlar. Öleni, yaralananı sedyeyle koştura koştura taşıyorlar ama yine de taş atmaya devam ediyorlar. Öleni, yaralananı sedyeyle koştura koştura taşıyorlar ama yine de taş atmaya devam ediyorlar.

Yahu bu adamların aklı yok mu? İmanı var!Yahu bu adamların aklı yok mu?

İmanı var!
İnancına sataşıldığı, ülkesi gasb edildiği, istila edildiği için silahı olmasa daİnancına sataşıldığı, ülkesi gasb edildiği, istila edildiği için silahı olmasa da canını feda etmeye razı oluyor. İnsan canını feda eder mi? canını feda etmeye razı oluyor.

İnsan canını feda eder mi?

Hayatta herkesin biricik, en büyük amacı yaşamını korumaktır.Hayatta herkesin biricik, en büyük amacı yaşamını korumaktır. En kutsal hak yaşamak hakkıdır. Kimse kimsenin yaşama hakkına tecavüz edemez filan.En kutsal hak yaşamak hakkıdır. Kimse kimsenin yaşama hakkına tecavüz edemez filan. Bütün hastaneler, bütün çalışmalar, insanların bütün faaliyeti de göçleri, kaçmaları,Bütün hastaneler, bütün çalışmalar, insanların bütün faaliyeti de göçleri, kaçmaları, vesaireleri hepsi de hayatı korumak için ama imandan hayatını feda ediyor. vesaireleri hepsi de hayatı korumak için ama imandan hayatını feda ediyor. Yani iman neyi gerektiriyorsa müslüman derece derece onu yapıyor;Yani iman neyi gerektiriyorsa müslüman derece derece onu yapıyor; malından da vazgeçiyor, canından da vazgeçiyor. Neden? Âhireti düşündüğü için. malından da vazgeçiyor, canından da vazgeçiyor.

Neden?

Âhireti düşündüğü için.

Ehl-i dünya ne yapıyor? Yani imanı zayıf veya yok, o ne yapıyor? Ehl-i dünya ne yapıyor? Yani imanı zayıf veya yok, o ne yapıyor?

"Kardeşim, âhiret var mı yok mu ben bilmiyorum."Kardeşim, âhiret var mı yok mu ben bilmiyorum. Ben, bu dünyamı dünya etmeye, bu dünyada keyif etmeye bakarım." diyor. Rüşvet mi, ver...Ben, bu dünyamı dünya etmeye, bu dünyada keyif etmeye bakarım." diyor.

Rüşvet mi, ver...
Şu kadar milyon dolar, yedi milyon dolar, 70 milyon dolar, 270 milyon dolar.Şu kadar milyon dolar, yedi milyon dolar, 70 milyon dolar, 270 milyon dolar. Millet [rüşvet paralarından] milyonlarla, dolarlarla bahsediyor. Millet [rüşvet paralarından] milyonlarla, dolarlarla bahsediyor. Biz kıtı kıtı, bir tane ekmek satacağız da şu kadar kuruş kazanacağız diye uğraşıyoruz.Biz kıtı kıtı, bir tane ekmek satacağız da şu kadar kuruş kazanacağız diye uğraşıyoruz. Allahu ekber ve lillahi'l-hamd! Sübhanallah! Ne kadar büyük, ne muazzam paralar! Allahu ekber ve lillahi'l-hamd! Sübhanallah! Ne kadar büyük, ne muazzam paralar! Sıfırlarını sayamayacağım; sıfır, sıfır, sıfır, sıfır rakamın önüne koy koy koy, Sıfırlarını sayamayacağım; sıfır, sıfır, sıfır, sıfır rakamın önüne koy koy koy, rakamlar Refet'in yanından duvara dayanır. Türk lirasına da vurursan trilyonlar... rakamlar Refet'in yanından duvara dayanır. Türk lirasına da vurursan trilyonlar... Dolarla söyleyince [sıfırın] birkaç tanesi gidiyor. Dolarla söyleyince [sıfırın] birkaç tanesi gidiyor. Kaç tanesi gidiyorsa onu da bilmem, hesabı kitabı artık hesap kitap ehline bıraktık, onu da bilmiyorum.Kaç tanesi gidiyorsa onu da bilmem, hesabı kitabı artık hesap kitap ehline bıraktık, onu da bilmiyorum. Milyonlar, milyarlar... Filanca gazeteyi falanca satın almış, onu okudum bugün.Milyonlar, milyarlar...

Filanca gazeteyi falanca satın almış, onu okudum bugün.
Hopalı birisiymiş, işe kahveci çıraklığından başlamış.Hopalı birisiymiş, işe kahveci çıraklığından başlamış. Şimdi rakamlar trilyonlar, katrilyonlar, bilmem neler, şu kadar paralar...Şimdi rakamlar trilyonlar, katrilyonlar, bilmem neler, şu kadar paralar... Onu almış, bunu almış, Onu almış, bunu almış, bilmem kaç tane firmayı almış, koca koca müesseseleri almış.bilmem kaç tane firmayı almış, koca koca müesseseleri almış. Yahu bu adam İsveç'te olsa,Yahu bu adam İsveç'te olsa, "Sen bir kahveci çırağı iken bu kadar parayı nereden buldun?" diye maliye 100 bin defa yakasına yapışırdı."Sen bir kahveci çırağı iken bu kadar parayı nereden buldun?" diye maliye 100 bin defa yakasına yapışırdı. Türkiye'de böyle şeyler sorulmuyor. Türkiye'de böyle şeyler sorulmuyor.

Bir müessesenin, özelleştirilen bir firmanın tamamını satın almış,Bir müessesenin, özelleştirilen bir firmanın tamamını satın almış, sonra yüzde kırkını İsviçre firmasına satmış. Haaa, ben biraz anladım, siz de anladınız mı? sonra yüzde kırkını İsviçre firmasına satmış.

Haaa, ben biraz anladım, siz de anladınız mı?

Bazı insanlar paravan olarak kullanılıyor.Bazı insanlar paravan olarak kullanılıyor. Yani doğrudan doğruya İsviçre şirketi Türkiye'de özelleştirilen bir şeyi almaya kalksa belki verilmeyecek.Yani doğrudan doğruya İsviçre şirketi Türkiye'de özelleştirilen bir şeyi almaya kalksa belki verilmeyecek. Ama paravan olan önde görülen isimler paravan, parayı ona veriyorlar,Ama paravan olan önde görülen isimler paravan, parayı ona veriyorlar, o onu alıyor ondan sonra öbür tarafa devrediyor. Yüreğim böyle cız ediverdi! Yani böyle... o onu alıyor ondan sonra öbür tarafa devrediyor. Yüreğim böyle cız ediverdi! Yani böyle...

Paralar nereden geliyor? Bankaların içinden paralar valizlerle, şeylerle gidiyor. Paralar nereden geliyor?

Bankaların içinden paralar valizlerle, şeylerle gidiyor.

Bunların sorumluları ne olacak? Bu milletin bu paraları geri gelecek mi? Bunların sorumluları ne olacak? Bu milletin bu paraları geri gelecek mi?

Ben birçok defa birçok bilen arkadaşa sordum; "Bu paraları devlet bunlardan alacak mı?" Ben birçok defa birçok bilen arkadaşa sordum;

"Bu paraları devlet bunlardan alacak mı?"

"Yok." dediler. "Hapsedilen iki üç sene yatar,"Yok." dediler. "Hapsedilen iki üç sene yatar, millet bu paraların üstüne bir bardak soğuk su içsin." dediler. millet bu paraların üstüne bir bardak soğuk su içsin." dediler.

Uuuu! Gazetecilere bilmem kaç milyon gitmiş, falancaya bilmem kaç gitmiş,Uuuu! Gazetecilere bilmem kaç milyon gitmiş, falancaya bilmem kaç gitmiş, bilmem kime bilmem ne kadar gitmiş.bilmem kime bilmem ne kadar gitmiş. Falancanın, falanca bakanın annesine -o masummuş onun bir şeyi yokmuş-Falancanın, falanca bakanın annesine -o masummuş onun bir şeyi yokmuş- şu kadar milyon dolar gitmiş. Ecevit söylüyor! "Onda bir usulsüzlük yok" diyor.şu kadar milyon dolar gitmiş. Ecevit söylüyor! "Onda bir usulsüzlük yok" diyor. Ecevit öyle söylüyor, kusuru yokmuş! Ecevit öyle söylüyor, kusuru yokmuş!

Ehl-i dünya dünyasını dünya etmeye, parayı kazanmaya bakar;Ehl-i dünya dünyasını dünya etmeye, parayı kazanmaya bakar; paranın haram helal oluşuna bakmaz.paranın haram helal oluşuna bakmaz. Karnını doyurmaya bakar; yediğinin helal haram olduğuna aldırmaz.Karnını doyurmaya bakar; yediğinin helal haram olduğuna aldırmaz. Ticaret yapar, ticaretinin haram helal olduğuna aldırmaz.Ticaret yapar, ticaretinin haram helal olduğuna aldırmaz. Ama müslüman bunlara, paraya önem vermez.Ama müslüman bunlara, paraya önem vermez. Parayı şöyle eliyle iter; "Ben para istemiyorum, ben Cenâb-ı Hakk'ın rızasını istiyorum." der.Parayı şöyle eliyle iter; "Ben para istemiyorum, ben Cenâb-ı Hakk'ın rızasını istiyorum." der. İşte dünyaya metelik vermemek budur, yoksa dünya da çalışmamak değildir.İşte dünyaya metelik vermemek budur, yoksa dünya da çalışmamak değildir. müslüman hiç ölmeyecekmiş gibi çalışacak. Dünyalık için çalışmak [gereklidir.] müslüman hiç ölmeyecekmiş gibi çalışacak. Dünyalık için çalışmak [gereklidir.]

"Taksi kullanabilir miyim?" "Tabii kullanırsın." "Fırın çalıştırabilir miyim?" "Tabii çalıştırırsın." "Taksi kullanabilir miyim?"

"Tabii kullanırsın."

"Fırın çalıştırabilir miyim?"

"Tabii çalıştırırsın."

"İşçi olarak çalışabilir miyim?" "Çalış." "Ticaret yapabilir miyim?" "Yaparsın." "İşçi olarak çalışabilir miyim?"

"Çalış."

"Ticaret yapabilir miyim?"

"Yaparsın."

"Sanayici olabilir miyim, fabrika kurar mıyım?" "Kur kardeşim!" "E çok meşgul olurum." "Sanayici olabilir miyim, fabrika kurar mıyım?"

"Kur kardeşim!"

"E çok meşgul olurum."

Çok meşgul ol. Namazlarını, cumalarını kaçırma da.Çok meşgul ol. Namazlarını, cumalarını kaçırma da. Allah'ın emirlerini ihmal etme de fabrikanda kaç kişi çalışacak... Allah'ın emirlerini ihmal etme de fabrikanda kaç kişi çalışacak... Yüzlerce insan çalışacak, geçimini sağlayacak, ülkeye bir girdi olacak, ihraçtan bir kâr olacak.Yüzlerce insan çalışacak, geçimini sağlayacak, ülkeye bir girdi olacak, ihraçtan bir kâr olacak. Çalış. Bu da sevap. Bunların sevap olduğunu hadîs-i şerîfler bildiriyor. Çalış. Bu da sevap. Bunların sevap olduğunu hadîs-i şerîfler bildiriyor.

Dünyaya metelik vermemek, "haram olduğu zaman dünyalığa aldırmamak" demek.Dünyaya metelik vermemek, "haram olduğu zaman dünyalığa aldırmamak" demek. Yoksa zühd demek, Allah'ın helal kıldığı şeyi kendisine haram kılmak demek değil.Yoksa zühd demek, Allah'ın helal kıldığı şeyi kendisine haram kılmak demek değil. Allah'a güvenmek demek, "ben helalle yaşayacağım, Allah bana verir, Allah'a güvenmek demek, "ben helalle yaşayacağım, Allah bana verir, senin paran eksik olsun, ben senin haram paranı istemiyorum, başına çalınsın,senin paran eksik olsun, ben senin haram paranı istemiyorum, başına çalınsın, sen ondan kurtulmaya bak kardeşim" demek. "Amma tok gözlü adam." sen ondan kurtulmaya bak kardeşim" demek.

"Amma tok gözlü adam."

Hah işte, o, tok gözlü adam! Takvâ ehli ne demek? "O tok gözlü adam, o mert adam" demek.Hah işte, o, tok gözlü adam!

Takvâ ehli ne demek?

"O tok gözlü adam, o mert adam" demek.
Bak ne rüşvet kabul ediyor ne haram yiyiyor, işte o! Bak ne rüşvet kabul ediyor ne haram yiyiyor, işte o! İşte onları Cenâb-ı Hak âhirette huzûr-u izzetine alacak, büyük iltifatlara mazhar edecek. İşte onları Cenâb-ı Hak âhirette huzûr-u izzetine alacak, büyük iltifatlara mazhar edecek.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Fâni dünya aldatıcıdır, güzeldir, süslüdür.Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Fâni dünya aldatıcıdır, güzeldir, süslüdür.
Şeytan da aldatıcıdır, kandırıcıdır, çok da usta bir kandırıcıdır, kandırır. Şeytan da aldatıcıdır, kandırıcıdır, çok da usta bir kandırıcıdır, kandırır. Nefis de zevki çok sever, zevke, rahata meyleder, sıkıntı istemez rahat ister.Nefis de zevki çok sever, zevke, rahata meyleder, sıkıntı istemez rahat ister. Aman dünya sizi aldatmasın, şeytan sizi kandırmasın, nefis sizin ayağınızı kaydırmasın.Aman dünya sizi aldatmasın, şeytan sizi kandırmasın, nefis sizin ayağınızı kaydırmasın. Aman dikkat edin! Allah'ın rızasını kazanmaya çalışın, Aman haramlardan uzak durun!Aman dikkat edin! Allah'ın rızasını kazanmaya çalışın, Aman haramlardan uzak durun! Aman şu fâni dünyaya heves edip de haram helal nereden olursa olsun diyeAman şu fâni dünyaya heves edip de haram helal nereden olursa olsun diye fâni dünyanın haramlarına bulaşmayın. Sonra fitil fitil burnundan gelir. fâni dünyanın haramlarına bulaşmayın. Sonra fitil fitil burnundan gelir.

Üç hadîs-i şerîf okuyacağız. Birincisi bu ama bu hadîs-i şerîf dünyalara değer.Üç hadîs-i şerîf okuyacağız. Birincisi bu ama bu hadîs-i şerîf dünyalara değer. Bu anlattığımız bilgiler dinin özüdür. Bu anlattığımız bilgiler dinin özüdür. Bunları yaparsanız, âhiret saadetini, cenneti kazanırsınız; bunlara aykırı davranırsanız,Bunları yaparsanız, âhiret saadetini, cenneti kazanırsınız; bunlara aykırı davranırsanız, yaşam tarzınızı ters istikamete çevirirseniz âhiretiniz mahvolur.yaşam tarzınızı ters istikamete çevirirseniz âhiretiniz mahvolur. Geçiminize, kazancınıza dikkat edin, helalinden yiyin, harama tenezzül etmeyin,Geçiminize, kazancınıza dikkat edin, helalinden yiyin, harama tenezzül etmeyin, iltifat etmeyin, yüz vermeyin, aldırmayın. Tok gözlü olun, kanaatkâr olun, helali isteyin. iltifat etmeyin, yüz vermeyin, aldırmayın. Tok gözlü olun, kanaatkâr olun, helali isteyin.

Cenâb-ı Hak rızkı neyse insana rızkını yine verir.Cenâb-ı Hak rızkı neyse insana rızkını yine verir. Sahâbe-i Kirâmdan bu anlattığımız vasıfların en güzeline sahip olduğu halde çok zengin olanları yok muydu?Sahâbe-i Kirâmdan bu anlattığımız vasıfların en güzeline sahip olduğu halde çok zengin olanları yok muydu? Hem de cennetlik olduğunu bildiğimiz insanlar var mıydı, yok muydu!? [Vardı.] Hem de cennetlik olduğunu bildiğimiz insanlar var mıydı, yok muydu!?

[Vardı.]

Kim mesela? Ebû Bekr-i Sıddîk mesela. Kaç bin altını vardı... Başka kim mesela? Kim mesela?

Ebû Bekr-i Sıddîk mesela. Kaç bin altını vardı...

Başka kim mesela?

Osmân-ı zinnûreyn mesela.Osmân-ı zinnûreyn mesela. Peygamber Efendimiz bir kızını vermiş, o öldükten sonra öteki kızını vermiş,Peygamber Efendimiz bir kızını vermiş, o öldükten sonra öteki kızını vermiş, kaç tane kızım olursa veririm demiş... kaç tane kızım olursa veririm demiş...

Daha başka Medîne-i Münevvere'ye parasız hicret edip de ticarette çarşıda,Daha başka Medîne-i Münevvere'ye parasız hicret edip de ticarette çarşıda, pazarda çalışıp çok zengin olanlar var. Sonra fütühattan sonra çok zengin [olanlar],pazarda çalışıp çok zengin olanlar var. Sonra fütühattan sonra çok zengin [olanlar], konakları, şeyleri olanlar var ama zenginlik onları şaşırtmamış, şımartmamış. konakları, şeyleri olanlar var ama zenginlik onları şaşırtmamış, şımartmamış.

Parayı helalinden Allah veriyor, mü'mine de veriyor.Parayı helalinden Allah veriyor, mü'mine de veriyor. Mü'minler hep fakir yaşıyor mânasına değil.Mü'minler hep fakir yaşıyor mânasına değil. Sahabe-i Kirâmın fakir olarak yaşadığı zaman da oldu, sonra zengin olarak yaşadığı zamanlar da geldi.Sahabe-i Kirâmın fakir olarak yaşadığı zaman da oldu, sonra zengin olarak yaşadığı zamanlar da geldi. Peygamber Efendimiz sabredin dedi.Peygamber Efendimiz sabredin dedi. Eskiden bir hurmayı yemeyip de biraz birisi emip, ondan sonra arkadaşına verip, Eskiden bir hurmayı yemeyip de biraz birisi emip, ondan sonra arkadaşına verip, o da biraz emip arkadaşına verecek kadar yoksulluk varken sonra ne hallere geldiler. o da biraz emip arkadaşına verecek kadar yoksulluk varken sonra ne hallere geldiler.

Abdullah b. Abbas radıyallahu anh[ümâ] bir şehrin valisi iken,Abdullah b. Abbas radıyallahu anh[ümâ] bir şehrin valisi iken, Ebû Eyyüb el-Ensarî o şehre geliyor, misafir oluyor; "Ooo! Sen Peygamber Efendimiz'i Ebû Eyyüb el-Ensarî o şehre geliyor, misafir oluyor; "Ooo! Sen Peygamber Efendimiz'i evinde misafir etmiş insansın!" diye Abdullah b. Abbas ona bir iltifat ediyor.evinde misafir etmiş insansın!" diye Abdullah b. Abbas ona bir iltifat ediyor. Bir konağa onu hemen yerleştiriyor. Vali, zengin, geliri var.Bir konağa onu hemen yerleştiriyor. Vali, zengin, geliri var. Ondan sonra da konağı eşyalarıyla, hizmetçileriyle, köleleriyle beraber ona bağışlıyor.Ondan sonra da konağı eşyalarıyla, hizmetçileriyle, köleleriyle beraber ona bağışlıyor. Bak, sonra bu hâle geldiler. Bir hurma bulamazken, o hâle geldiler. Bak, sonra bu hâle geldiler. Bir hurma bulamazken, o hâle geldiler.

Hz. Ali Efendimiz bir ihtiyar kadının tarlasında, hurma bahçesinde kuyudan kovasınaHz. Ali Efendimiz bir ihtiyar kadının tarlasında, hurma bahçesinde kuyudan kovasına bir hurma olmak üzere su çekip suladıktan sonra Peygamber Efendimiz'in yanına bir hurmayla geldi;bir hurma olmak üzere su çekip suladıktan sonra Peygamber Efendimiz'in yanına bir hurmayla geldi; "Çalıştım da bunları kazandım yâ Resûlallah!" diye şey yapıyor. Şu kadar hurma, elleri acıyor. "Çalıştım da bunları kazandım yâ Resûlallah!" diye şey yapıyor. Şu kadar hurma, elleri acıyor.

Ne demek istiyorum, özetleyeyim.Ne demek istiyorum, özetleyeyim. Siz Allah'tan korkarsanız, gözü tok olursanız, zühd sahibi olursanız, Siz Allah'tan korkarsanız, gözü tok olursanız, zühd sahibi olursanız, fakir kalacaksınız demek değil. Ama şeytan fakir kalacakmış gibi sizi korkutur, o da var.fakir kalacaksınız demek değil. Ama şeytan fakir kalacakmış gibi sizi korkutur, o da var. Şeytan korkutarak insanı günaha sokar.Şeytan korkutarak insanı günaha sokar. "Aman al şu parayı ya, önüne gelmiş ya, hazır şimdi,"Aman al şu parayı ya, önüne gelmiş ya, hazır şimdi, sok şunu cebine ya, kimse görmez!" diye rüşveti aldırtır. sok şunu cebine ya, kimse görmez!" diye rüşveti aldırtır.

Kenar Evren ne diyor? Asker, general, bir de reisi cumhur oldu, ne diyor? Kenar Evren ne diyor? Asker, general, bir de reisi cumhur oldu, ne diyor?

"Rüşveti engelleyemiyoruz." Tank yürütseydi ya, tankları takır takır yürütseydin, bombaları patlatsaydın! "Rüşveti engelleyemiyoruz." Tank yürütseydi ya, tankları takır takır yürütseydin, bombaları patlatsaydın!

Bomba sökmüyor! Ahlâk bozuldu mu bomba sökmüyor. "Rüşveti engelleyemiyoruz." diyor.Bomba sökmüyor! Ahlâk bozuldu mu bomba sökmüyor. "Rüşveti engelleyemiyoruz." diyor. Ben engellerim. Biz engelleriz, evvel Allah engelleriz. Neden? Ben engellerim. Biz engelleriz, evvel Allah engelleriz.

Neden?

Rüşvet yemeyecek insanları yetiştirirsin, işlerin başına onları getirirsin, biter.Rüşvet yemeyecek insanları yetiştirirsin, işlerin başına onları getirirsin, biter. Bu kadar basit. Onları kovalarsan, kışalarsan; akrabadır, dosttur, bilmem nedir,Bu kadar basit. Onları kovalarsan, kışalarsan; akrabadır, dosttur, bilmem nedir, aynı partiden diye haydutları, hırsızları, mafya çetesinin mensuplarını oraya yerleştirirsenaynı partiden diye haydutları, hırsızları, mafya çetesinin mensuplarını oraya yerleştirirsen deveyi hamuduyla beraber yutar. Devenin üstünde semeri var ya, hamut diyorlar. deveyi hamuduyla beraber yutar. Devenin üstünde semeri var ya, hamut diyorlar. Deve de kocaman, hamudu da var,Deve de kocaman, hamudu da var, yani biz balığın kılçığını çıkartıyoruz da o devenin hamudunu bile çıkartmaz.yani biz balığın kılçığını çıkartıyoruz da o devenin hamudunu bile çıkartmaz. Deveyi böyle kuyruğundan tutar, vinçle havaya kaldırtır, ağzı, midesi o kadar geniş, Deveyi böyle kuyruğundan tutar, vinçle havaya kaldırtır, ağzı, midesi o kadar geniş, deveyi hamuduyla yutar, bana mısın demez. deveyi hamuduyla yutar, bana mısın demez. Ağzına leblebi atmış gibi gelir, haramları öyle yutar. Öyle yutuyorlar! Öyle anlaşılıyor.Ağzına leblebi atmış gibi gelir, haramları öyle yutar. Öyle yutuyorlar! Öyle anlaşılıyor. Şu kadar milyon dolar! Dolar deyince yani bir işçinin dolara vurursan Türkiye'deki maaşı ne kadar? Şu kadar milyon dolar!

Dolar deyince yani bir işçinin dolara vurursan Türkiye'deki maaşı ne kadar?

Oradan kıyas et, anla! Bu çok önemli olduğu için üzerinde çokça durdum. İkinci hadîs-i şerîf; Oradan kıyas et, anla!

Bu çok önemli olduğu için üzerinde çokça durdum.

İkinci hadîs-i şerîf;

Câlisü'l-ulemâe ve zâhimûhüm bi-Câlisü'l-ulemâe ve zâhimûhüm bi- küm fe-innellâhe yuhyi'l-kulûbe'l-mküm fe-innellâhe yuhyi'l-kulûbe'l-m bi-nûri'l-hikmeti kemâ yuhyi'l-arda bi-vâbili's-semâi. bi-nûri'l-hikmeti kemâ yuhyi'l-arda bi-vâbili's-semâi.

Bu hadisi Taberânî, Ebû Umâme radıyallahu anh'ten rivayet eylemiş. Bu hadisi Taberânî, Ebû Umâme radıyallahu anh'ten rivayet eylemiş.

Ne diyor Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem? Câlisü'l-ulemâ. "Alimlerle oturun."Ne diyor Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem?

Câlisü'l-ulemâ. "Alimlerle oturun."
Alimlerin meclisinde onlarla oturun, alimlerin toplantısına meclisine gidin. Yani ne demek? Alimlerin meclisinde onlarla oturun, alimlerin toplantısına meclisine gidin.

Yani ne demek?

Kahveye, sinemaya, oyuna, eğlenceye, futbola gitmeyin, -tabii bunların hepsine gidilebilir-Kahveye, sinemaya, oyuna, eğlenceye, futbola gitmeyin, -tabii bunların hepsine gidilebilir- gezmeye, tozmaya, yazlığa, yüzmeye gitmeyin alimle olun, alimin yanında olun, alimle oturun. Hatta; gezmeye, tozmaya, yazlığa, yüzmeye gitmeyin alimle olun, alimin yanında olun, alimle oturun. Hatta;

Ve zâhimûhüm bi-rukbiküm. "Dizlerinizle onların meclisinde izdiham yapın." Yani diz dize oturun.Ve zâhimûhüm bi-rukbiküm. "Dizlerinizle onların meclisinde izdiham yapın." Yani diz dize oturun. O kadar rağbet edin ki alimin meclisinde yer olmasın daO kadar rağbet edin ki alimin meclisinde yer olmasın da dizleriniz birbirine değecek kadar izdihamlı şey yapın. Neden? dizleriniz birbirine değecek kadar izdihamlı şey yapın.

Neden?

Alimin meclisini neden böyle tavsiye ediyor? Alimin kaşından, gözünden dolayı mı? Alimin meclisini neden böyle tavsiye ediyor?

Alimin kaşından, gözünden dolayı mı?

Bu adamın gözü çok güzel, ceylan gözlü, bunun kaşı çok güzel, kirpikleri çok kıvrık,Bu adamın gözü çok güzel, ceylan gözlü, bunun kaşı çok güzel, kirpikleri çok kıvrık, saçları çok dalgalı, bıyığı, sakalı çok fiyakalı diye mi? Hayır! İlminden, ilimden dolayı. Sonra? saçları çok dalgalı, bıyığı, sakalı çok fiyakalı diye mi?

Hayır! İlminden, ilimden dolayı.

Sonra?

Fe-innellâhe. "Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri." Yuhyi'l-kulûbe'l.Fe-innellâhe. "Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri." Yuhyi'l-kulûbe'l. "Ölü gönülleri, ölü kalpleri diriltir." Bi-nûri'l-hikmeti. "Hikmetin nuruyla diriltir.""Ölü gönülleri, ölü kalpleri diriltir." Bi-nûri'l-hikmeti. "Hikmetin nuruyla diriltir." Kemâ yuhyi'l-arda. "Çıplak boş araziyi." Bi-vâbili's-semâi.Kemâ yuhyi'l-arda. "Çıplak boş araziyi." Bi-vâbili's-semâi. "Gökten bol bol inen yağmur suyuyla yeşerttiği gibi hikmet nuruyla ölü gönülleri diriltir." "Gökten bol bol inen yağmur suyuyla yeşerttiği gibi hikmet nuruyla ölü gönülleri diriltir."

Ölü gönül ne demek? Adam canlı, gönül ölü. Adam canlı, kalbi ölü ne demek? Ölü gönül ne demek?

Adam canlı, gönül ölü.

Adam canlı, kalbi ölü ne demek?

"İç âlemi kapkara, günahlarla, kötü fikirlerle pis" demek."İç âlemi kapkara, günahlarla, kötü fikirlerle pis" demek. Kalbinden, gönlünden hayırlı bir şey çıkmıyor.Kalbinden, gönlünden hayırlı bir şey çıkmıyor. Gönlünden kopmuyor, gönlünden hep karışık, kötü, dalavere alavere işler geçiyor.Gönlünden kopmuyor, gönlünden hep karışık, kötü, dalavere alavere işler geçiyor. Üüüf, neler neler... Kafasında bin tane tilki dolaşıyor, birisinin kuyruğu ötekisine değmiyor.Üüüf, neler neler... Kafasında bin tane tilki dolaşıyor, birisinin kuyruğu ötekisine değmiyor. Kafası o kadar cıvıl cıvıl, fıkır fıkır kaynaşıyor. Eee?! Hiçbir hayır yok! Kafası o kadar cıvıl cıvıl, fıkır fıkır kaynaşıyor.

Eee?!

Hiçbir hayır yok!

Devleti nasıl çarparım, müşterileri nasıl kazıklarım...Devleti nasıl çarparım, müşterileri nasıl kazıklarım... Kazıkları sivriltiyor, ondan sonra batırıyor.Kazıkları sivriltiyor, ondan sonra batırıyor. Müşteriyi nasıl kazıklarım, borçları nasıl erteletirim; parayı nasıl çalar, toplar, ondan sonra kaçarım.Müşteriyi nasıl kazıklarım, borçları nasıl erteletirim; parayı nasıl çalar, toplar, ondan sonra kaçarım. Uuu, adamın içi hep [sahterkârlık.] Kalbi ölü bunun.Uuu, adamın içi hep [sahterkârlık.] Kalbi ölü bunun. Evet, dışardan baktığın zaman kaşı gözü kıpırdıyor, eli ayağı oynuyor ama Evet, dışardan baktığın zaman kaşı gözü kıpırdıyor, eli ayağı oynuyor ama bu adamın içi ölmüş, içi hasta bunun. Hasta değil ölmüş.bu adamın içi ölmüş, içi hasta bunun. Hasta değil ölmüş. Kapkara, taş kesilmiş, bunda hiç gönül diye bir şey yok, vicdan diye bir şey yok. Kapkara, taş kesilmiş, bunda hiç gönül diye bir şey yok, vicdan diye bir şey yok.

"Ya vicdansız insan olur mu!?" "Oluyor işte." "Vicdan!?" "Yok! Vicdansız." "Ya vicdansız insan olur mu!?"

"Oluyor işte."

"Vicdan!?"

"Yok! Vicdansız."

"İnsaf?" "O da yok, insafsız!" "Edeb?" "O da yok, edebsiz!" "İnsaf?"

"O da yok, insafsız!"

"Edeb?"

"O da yok, edebsiz!"

"Terbiye?" "O da yok, terbiyesiz!" "Terbiye?"

"O da yok, terbiyesiz!"

Ölmüş, içeride hiçbir şey yok, hiçbir şey kalmamış. Ölmüş, içeride hiçbir şey yok, hiçbir şey kalmamış.

İşte öyle gönülleri, hiçbir şeyden habersiz gönülleri Allah ilimle irfanla hikmetle canlandırır;İşte öyle gönülleri, hiçbir şeyden habersiz gönülleri Allah ilimle irfanla hikmetle canlandırır; adam gerçekleri anlar, boşluğunu hisseder; hatasını, günahını itiraf eder, tevbe eder,adam gerçekleri anlar, boşluğunu hisseder; hatasını, günahını itiraf eder, tevbe eder, tövbekâr olur; eşkiyâ iken doğru yola girer, evliyâ olur. Var mı tarihte misâli? tövbekâr olur; eşkiyâ iken doğru yola girer, evliyâ olur.

Var mı tarihte misâli?

Çok! Çok misâli var. Dağda yol kesen eşkiyâ iken,Çok! Çok misâli var. Dağda yol kesen eşkiyâ iken, Allah'ın tevbe nasip edip de bütün kötülüklerini bıraktıktan sonra çok iyi olup da,Allah'ın tevbe nasip edip de bütün kötülüklerini bıraktıktan sonra çok iyi olup da, çalışıp çabalayıp da evliyalık mertebesine çıkmış insanlar var; kitaplarda yazıyor.çalışıp çabalayıp da evliyalık mertebesine çıkmış insanlar var; kitaplarda yazıyor. Okuyun, Tezkiretü'l-Evliyâ gibi kitapları okuyun.Okuyun, Tezkiretü'l-Evliyâ gibi kitapları okuyun. Sahâbe-i Kirâmdan da bazıları cahiliye devrinde nasıldı; İslâm'da nasıl oldu, nasıl mübarek insanlar oldu. Sahâbe-i Kirâmdan da bazıları cahiliye devrinde nasıldı; İslâm'da nasıl oldu, nasıl mübarek insanlar oldu.

Neden? Peygamber Efendimiz'in meclisine devam etti.Neden?

Peygamber Efendimiz'in meclisine devam etti.
İlim ve hikmeti öğrendi, dinledi, imanı anladı, "Ya benim yolum yanlış." dedi, tevbe etti,İlim ve hikmeti öğrendi, dinledi, imanı anladı, "Ya benim yolum yanlış." dedi, tevbe etti, mü'min oldu; muhlis, ihlaslı oldu, iyi kul oldu, tarihe geçti. mü'min oldu; muhlis, ihlaslı oldu, iyi kul oldu, tarihe geçti.

Kız çocuklarını diri diri toprağa gömmüyorlar mıydı!? Gömüyorlarmış ya!Kız çocuklarını diri diri toprağa gömmüyorlar mıydı!?

Gömüyorlarmış ya!
Nasıl yapar insan! Diri diri toprağa gömüyorlarmış. Allahu Ekber! Dayanılacak gibi değil.Nasıl yapar insan! Diri diri toprağa gömüyorlarmış. Allahu Ekber! Dayanılacak gibi değil. Öyle vahşi, öyle gaddar, birbirlerine saldıran, Öyle vahşi, öyle gaddar, birbirlerine saldıran, birbirlerinin yurtlarını, çadırlarını yağmalayan insanlardı. İslâm geldi ne oldu? birbirlerinin yurtlarını, çadırlarını yağmalayan insanlardı.

İslâm geldi ne oldu?

Tövbekâr oldular. Hepsi düzeldiler, imana geldiler, mü'min-i kâmil oldular. Tövbekâr oldular. Hepsi düzeldiler, imana geldiler, mü'min-i kâmil oldular.

İşte cahiliye devrinden İslâm'a geçtiği gibi bazen de insanların kendileri cahiliye çağını yaşarken,İşte cahiliye devrinden İslâm'a geçtiği gibi bazen de insanların kendileri cahiliye çağını yaşarken, bir alimden bir güzel ilim irfan sahibi kimsenin meclisinde söz dinlemekten tevbe eder,bir alimden bir güzel ilim irfan sahibi kimsenin meclisinde söz dinlemekten tevbe eder, doğru yola girer. Mümkün, misalleri de çok. doğru yola girer. Mümkün, misalleri de çok.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi böyle kullarından eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi böyle kullarından eylesin. Yani alimlerin meclislerine giden, faydalı ilimleri öğrenmeye koşturan Yani alimlerin meclislerine giden, faydalı ilimleri öğrenmeye koşturan ve öğrendiklerini de uygulayan kimselerden eylesin. ve öğrendiklerini de uygulayan kimselerden eylesin.

Ve üçüncü hadîs-i şerîf; Ve üçüncü hadîs-i şerîf;

Celîsü'l-mescidi alâ selâsi hisâlin eh müstefâ ev kelime muhkemet ev rahmet muntazara. Celîsü'l-mescidi alâ selâsi hisâlin eh müstefâ ev kelime muhkemet ev rahmet muntazara.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten İmam Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten İmam Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş.

Biz şimdi nerdeyiz, ne derler buraya? Mescit derler. Namaz kıldığımız yer burası.Biz şimdi nerdeyiz, ne derler buraya?

Mescit derler. Namaz kıldığımız yer burası.
Ne yapalım, kubbeli, minareli değil. Ne yapalım, kubbeli, minareli değil. Paramız yok, sayımız az, öyle bir şeyi yapamamışız, yaparız inşaallah.Paramız yok, sayımız az, öyle bir şeyi yapamamışız, yaparız inşaallah. Yapamamışız, böyle gariban bir yer bulmuşuz. Bu da garibanların yine iyicesi.Yapamamışız, böyle gariban bir yer bulmuşuz. Bu da garibanların yine iyicesi. Çünkü birkaç odası var, şeyi var. Ama burası ne? Mescit. Çünkü birkaç odası var, şeyi var.

Ama burası ne?

Mescit.

Namaz kılmadık mı, ezan okunmuyor mu? Tamam burası mescit, namazgâhNamaz kılmadık mı, ezan okunmuyor mu?

Tamam burası mescit, namazgâh
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Celîsü'l-mescidi.Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Celîsü'l-mescidi.
"Mescide devam edip mecliste oturan insan." Alâ selâsi hisâlin. "Üç faydaya erişebilir.""Mescide devam edip mecliste oturan insan." Alâ selâsi hisâlin. "Üç faydaya erişebilir." Yani mescit faydalıdır, güzel bir yerdir, gitmekle iyi yapıyor, üç şey elde edebilir. Yani mescit faydalıdır, güzel bir yerdir, gitmekle iyi yapıyor, üç şey elde edebilir. Üç ihtimal vardır. Bir; Ehun müstefâdün. "Orada kendisinden faydalanılan bir kardeş görür."Üç ihtimal vardır. Bir;

Ehun müstefâdün. "Orada kendisinden faydalanılan bir kardeş görür."
İmam kardeşidir, vâiz kardeşidir, cemaat kardeşidir.İmam kardeşidir, vâiz kardeşidir, cemaat kardeşidir. Camiye gelir, oradaki din kardeşinden istifade eder. Camiye gelir, oradaki din kardeşinden istifade eder. "Oh, iyi ki bugün mescide gittim, bir şeyler öğrendim." bir. Ya böyle olur, ya da; "Oh, iyi ki bugün mescide gittim, bir şeyler öğrendim." bir. Ya böyle olur, ya da;

Ev kelimetün muhkemetün. "Ya da hikmetli bir söz duyar."Ev kelimetün muhkemetün. "Ya da hikmetli bir söz duyar." Yani ya bir iyi arkadaş kazanır;Yani ya bir iyi arkadaş kazanır; "Aaa, bizim mescide geliyor falanca arkadaş, maşaallah, bilmem ne."Aaa, bizim mescide geliyor falanca arkadaş, maşaallah, bilmem ne. Ha bu benim mescitten tanıdığım kimse..." Ahbaplık ilerler, ahbap kazanır.Ha bu benim mescitten tanıdığım kimse..." Ahbaplık ilerler, ahbap kazanır. Ya da hikmetli bir söz duyar, öğrenir, âyet, hadis, yorum, nasihat dinler. Ya da hikmetli bir söz duyar, öğrenir, âyet, hadis, yorum, nasihat dinler.

Ev rahmetün müntazaratün. "Cenâb-ı Hakk'ın umulan rahmetine erer." Camiye giren [rahmete erer.] Ev rahmetün müntazaratün. "Cenâb-ı Hakk'ın umulan rahmetine erer." Camiye giren [rahmete erer.]

Allah'ın rahmetini ummuyor muyuz? Hepimiz Allah'ın rahmetini umuyoruz;Allah'ın rahmetini ummuyor muyuz?

Hepimiz Allah'ın rahmetini umuyoruz;
bir de, "Camiye gelenlere Allah'ın rahmeti var." diye bildiğimizden ümitli ümitli geliyoruz, bir de, "Camiye gelenlere Allah'ın rahmeti var." diye bildiğimizden ümitli ümitli geliyoruz, ümitli ümitli oturuyoruz. Tamam, insan o rahmete erer. ümitli ümitli oturuyoruz. Tamam, insan o rahmete erer. Ya hiç kimse olmasa; bir imam, bir müezzin, bir de bu olsa bile Allah'ın rahmetine erer,Ya hiç kimse olmasa; bir imam, bir müezzin, bir de bu olsa bile Allah'ın rahmetine erer, yahut güzel bir söz duyar, yahut bir arkadaş tanır. Mescit iyidir yani mescide gitmek faydalıdır demek. yahut güzel bir söz duyar, yahut bir arkadaş tanır. Mescit iyidir yani mescide gitmek faydalıdır demek.

Allahu Teâlâ hazretleri mescit olmayan yerlere hepimizin ayrı ayrı kendi adımıza mescitler,Allahu Teâlâ hazretleri mescit olmayan yerlere hepimizin ayrı ayrı kendi adımıza mescitler, camiler yapmasını bize nasip etsin, hem de sayısı çok fazla fazla yapmayı nasip etsin. camiler yapmasını bize nasip etsin, hem de sayısı çok fazla fazla yapmayı nasip etsin.

Bu 2000 yılında her ay bir mescit açalım diye niyetlendik açamadık;Bu 2000 yılında her ay bir mescit açalım diye niyetlendik açamadık; çırpındık çırpındık, olmadı, olmadı, olmadı...çırpındık çırpındık, olmadı, olmadı, olmadı... Halbuki başında her ay bir tane açacağız diye niyetlendik, niyetimizi başaramadık,Halbuki başında her ay bir tane açacağız diye niyetlendik, niyetimizi başaramadık, sonuna getiremedik ama üç tane açtık. Bir tane Brisbane'da, bir tane Grifit'te (Griffith), sonuna getiremedik ama üç tane açtık. Bir tane Brisbane'da, bir tane Grifit'te (Griffith), bir tane de Dabbo (Dubbo) diye bir şehirde mescit açtık. Hepsi bahçeli, geniş, ferah.bir tane de Dabbo (Dubbo) diye bir şehirde mescit açtık. Hepsi bahçeli, geniş, ferah. Oralarda namaz kılınacak. Ama 12 tane yapacaktık, üç tane oldu,Oralarda namaz kılınacak. Ama 12 tane yapacaktık, üç tane oldu, dokuzuncu ay bitti onuncu aya geldik. İki ay kaldı.dokuzuncu ay bitti onuncu aya geldik. İki ay kaldı. İki ayda da dokuz tane mescidi nasıl açacağızİki ayda da dokuz tane mescidi nasıl açacağız bilemiyorum. Allah yardım etsin. Hepimize ayrı ayrı mescit açmak nasip etsin.bilemiyorum.

Allah yardım etsin. Hepimize ayrı ayrı mescit açmak nasip etsin.
Açılmış mescitlere de devam etmek nasip etsin. Osman Köseoğlu, Osman ağa.Açılmış mescitlere de devam etmek nasip etsin.

Osman Köseoğlu, Osman ağa.
Geçen gün Cuma namazını kıldık, ben şaka olsun diye ona takıldım, dedim ki; Geçen gün Cuma namazını kıldık, ben şaka olsun diye ona takıldım, dedim ki;

"Camiye, cemaate, namaz kılmaya gelmeyenin cezası ne kadar olur?" "Camiye, cemaate, namaz kılmaya gelmeyenin cezası ne kadar olur?"

Ceza keseceğiz, makbuz elimizde kalem kulağımızda, aldık cırt cırt ceza yazacağız, haberiniz olsun. Ceza keseceğiz, makbuz elimizde kalem kulağımızda, aldık cırt cırt ceza yazacağız, haberiniz olsun.

Ceza yazacağız, ne kadar? "Sabah namazı dahil mi?" derseniz, sabah dahil tabii.Ceza yazacağız, ne kadar?

"Sabah namazı dahil mi?" derseniz, sabah dahil tabii.
Sabah hiçbir mazeret yok. Sadece, "Gündüz çalışıyorum." diyecek, mazeret; mazereti kabul. Sabah hiçbir mazeret yok. Sadece, "Gündüz çalışıyorum." diyecek, mazeret; mazereti kabul.

Ama sabah? Mazeret yok. Bazıları da sabahleyin işe yetişmek bakımından [gelmiyor.] Ama sabah?

Mazeret yok. Bazıları da sabahleyin işe yetişmek bakımından [gelmiyor.]

Yatsı? Hiç mazeret yok! Yatsı da hiç mazeret yok. Dedik; Yatsı?

Hiç mazeret yok! Yatsı da hiç mazeret yok. Dedik;

"Bir camiye gelmezse ceza ne kadar?" "Bir camiye gelmezse ceza ne kadar?"

Osman ağa düşündü, taşındı; "En aşağısı hocam, 200-250 kron." dedi. Osman ağa düşündü, taşındı; "En aşağısı hocam, 200-250 kron." dedi.

Hapı yuttunuz yani on defa mescide gelmezse bir aylık maaş gidiyor, haberiniz olsun, ona göre.Hapı yuttunuz yani on defa mescide gelmezse bir aylık maaş gidiyor, haberiniz olsun, ona göre. Biz de Osman Köseoğlu'ndan fetvayı aldık.Biz de Osman Köseoğlu'ndan fetvayı aldık. Bizden de üç yaş büyükmüş, "Ben senden büyükmüşüm." diye nasıl hoşuna gitti büyük olduğu. Bizden de üç yaş büyükmüş, "Ben senden büyükmüşüm." diye nasıl hoşuna gitti büyük olduğu.

Pekala, 250 rakamı bizim de hoşumuza gitti. Böyle böyle [cami yaparız.] Pekala, 250 rakamı bizim de hoşumuza gitti. Böyle böyle [cami yaparız.]

Bizim kardeşlerimiz camiye gelmez.Bizim kardeşlerimiz camiye gelmez. Biliyoruz bizim kardeşlerimizi camiye gelmez, Biliyoruz bizim kardeşlerimizi camiye gelmez, 250, 250 onlardan kestiklerimizle biz kaç tane cami yaparız evelallah. 250, 250 onlardan kestiklerimizle biz kaç tane cami yaparız evelallah.

Çok paralar birikir, kısa zamanda milyonlar birikir; bir sene de on, 12 tane cami yaparız.Çok paralar birikir, kısa zamanda milyonlar birikir; bir sene de on, 12 tane cami yaparız. Şaka ediyorum tabii. Allah hepinizden razı olsun, camiden ayırmasın bizi,Şaka ediyorum tabii.

Allah hepinizden razı olsun, camiden ayırmasın bizi,
cami cemaati olmaktan mahrum etmesin, elden ayaktan düşürmesin,cami cemaati olmaktan mahrum etmesin, elden ayaktan düşürmesin, hepimize her namazımızı camide kılmayı nasip etsin. Allah hepinizden razı olsun. el-Fatiha... hepimize her namazımızı camide kılmayı nasip etsin. Allah hepinizden razı olsun.

el-Fatiha...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2