Namaz Vakitleri

9 Zilka'de 1445
17 Mayıs 2024
İmsak
03:51
Güneş
05:38
Öğle
13:05
İkindi
17:01
Akşam
20:23
Yatsı
22:02
Detaylı Arama

Alimlerin Üstünlüğü

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Şevvâl 1417 / 07.03.1997
AKRA- Münih/ Almanya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Ak-Radyo’da cuma günleri düzenli olarak konuşmalar yapmıştır. 31 Mart 1993’te başlayıp, vefatından önceki son cuma günü olan, 2 Şubat 2001’e kadar devam eden bu sohbetlerde, hocamız genellikle Râmûzül-Ehâdis’ten, bazen de Muhtârü’l-Ehâdis’ten veya Riyâzu’s-Sâlihîn’den bir miktar hadis-i şerif okuyup, izah etmiştir.

İçinde bulunulan zamanın, ayın, günlerin ihyâ edilmesiyle ilgili bilgiler vermiş ve hatırlatmalarda bulunmuştur. Ayrıca ülkemizi ve insanımızı ilgilendiren güncel konulara temas ettiği de görülmüştür.

Genellikle yurtdışında seyahatte olduğu için çoğu zaman bulunduğu yerden de bahsetmiştir.

Sekiz yıl içerisinde toplam 313 adet sohbet yapmışlardır.

Konuşma Metni

es-Selamu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh! es-Selamu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!

Size yine gurbetten hitap ediyorum.Size yine gurbetten hitap ediyorum. Önceden programlanmış, tertiplenmiş ve dergilerimizde de ilan edilmiş olduğu üzere aylar önceden,Önceden programlanmış, tertiplenmiş ve dergilerimizde de ilan edilmiş olduğu üzere aylar önceden, Almanya'daki bir sevgi ve kardeşlik günleri programına katılmak üzere Almanya'dayım. Almanya'ya geldim.Almanya'daki bir sevgi ve kardeşlik günleri programına katılmak üzere Almanya'dayım. Almanya'ya geldim. Cumanızı tebrik ederim. Cumanızı tebrik ederim.

Size dört hadîs-i şerîf okumak istiyorum.Size dört hadîs-i şerîf okumak istiyorum. Birinci hadîs-i şerîfi Ebû Umâme radıyallahu anh'ten Tirmizî ve Taberânî rivayet etmiş. Birinci hadîs-i şerîfi Ebû Umâme radıyallahu anh'ten Tirmizî ve Taberânî rivayet etmiş. Tirmizî hasen ve sahih olduğunu beyan etmiş. Tirmizî hasen ve sahih olduğunu beyan etmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri buyuruyorlar ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri buyuruyorlar ki;

Fadlu'l-âlimi ale'l-âbidi ke-fadlî alâ ednâküm inne'llâhe ve melâiketehûFadlu'l-âlimi ale'l-âbidi ke-fadlî alâ ednâküm inne'llâhe ve melâiketehû ve ehle's-semâvâti hatte'n-nemlete fî cuhrihâ le-yusallûne alâ muallimi'n-nâsi'l-hayre. ve ehle's-semâvâti hatte'n-nemlete fî cuhrihâ le-yusallûne alâ muallimi'n-nâsi'l-hayre.

Fadlu'l-âlimi ale'l-âbidi. "Âbidin üzerine alimin üstünlüğü." Ke-fadlî alâ ednâküm.Fadlu'l-âlimi ale'l-âbidi. "Âbidin üzerine alimin üstünlüğü." Ke-fadlî alâ ednâküm. "Benim siz ümmetimden herhangi bir kişiye, sıradan, en aşağı dereceli bir kimseye üstünlüğüm gibidir." "Benim siz ümmetimden herhangi bir kişiye, sıradan, en aşağı dereceli bir kimseye üstünlüğüm gibidir."

Peygamber Efendimiz'in müslümanların en aşağı derecesindeki bir kimseylePeygamber Efendimiz'in müslümanların en aşağı derecesindeki bir kimseyle arasında ne kadar yüksek fark varsa alim ile âbid arasındaki fark o kadar büyüktür. arasında ne kadar yüksek fark varsa alim ile âbid arasındaki fark o kadar büyüktür. Alimin üstünlüğü o kadar fazladır, o kadar yüksektir. Alimin üstünlüğü o kadar fazladır, o kadar yüksektir.

İnne'llâhe. "Hiç şüphe yok ki âlemlerin Rabbi olan Yaradan'ımız, Allahu Teâlâ hazretleri."İnne'llâhe. "Hiç şüphe yok ki âlemlerin Rabbi olan Yaradan'ımız, Allahu Teâlâ hazretleri." Ve melâiketehû. "Ve O'nun yarattığı melekleri."Ve melâiketehû. "Ve O'nun yarattığı melekleri." Ve ehle's-semâvâti ve'l-ardi. "Göklerin ve yerin ahalisi." Ve ehle's-semâvâti ve'l-ardi. "Göklerin ve yerin ahalisi."

Bunlar -melekler önceden zikredildiğine göre- kuşlar, gökteki, yerdeki diğer canlılar, yaratıklar. Bunlar -melekler önceden zikredildiğine göre- kuşlar, gökteki, yerdeki diğer canlılar, yaratıklar.

Hatte'n-nemlete fî cuhrihâ. "Hatta yuvasındaki, deliğindeki karınca..."Hatte'n-nemlete fî cuhrihâ. "Hatta yuvasındaki, deliğindeki karınca..." Ve'l-hıytâne. "Ve denizdeki balıklar bile..."Ve'l-hıytâne. "Ve denizdeki balıklar bile..." Le-yusallûne alâ muallimi'n-nâsi'l-hayre.Le-yusallûne alâ muallimi'n-nâsi'l-hayre. "Bütün bu varlıklar, hepsi birden insanlara hayrı öğreten"Bütün bu varlıklar, hepsi birden insanlara hayrı öğreten muallimlere, öğreten kişilere dua ederler, salât eylerler." muallimlere, öğreten kişilere dua ederler, salât eylerler."

Yusallûne, salât eylemek. Allah da salât eyler, melekleri de salât eyler,Yusallûne, salât eylemek. Allah da salât eyler, melekleri de salât eyler, yer gök ehli varlıklar da salât eyler, karıncalar da salât eyler, balıklar da salât eyler. yer gök ehli varlıklar da salât eyler, karıncalar da salât eyler, balıklar da salât eyler.

Salât eylemek ne demek? Salât eylemek ne demek?

Allahu Teâlâ hazretlerinin salât eylemesi, salât eylediği kimseleri rahmetine erdirmesi demek.Allahu Teâlâ hazretlerinin salât eylemesi, salât eylediği kimseleri rahmetine erdirmesi demek. Onlara lütufta bulunacağı mânasına geliyor. Meleklerin salâtı demek, dua demek. Onlara lütufta bulunacağı mânasına geliyor. Meleklerin salâtı demek, dua demek.

Neden Allah'ınki onlara rahmet eylemek mânasına geliyor da meleklerinki dua mânasına geliyor? Neden Allah'ınki onlara rahmet eylemek mânasına geliyor da meleklerinki dua mânasına geliyor?

Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri işi temennide, istekte bırakmaz. Bir şeyi diledi mi, istedi mi olur.Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri işi temennide, istekte bırakmaz. Bir şeyi diledi mi, istedi mi olur. Onun için melekler duacıdır. Aslında salât eylemek teveccüh eylemek demek.Onun için melekler duacıdır. Aslında salât eylemek teveccüh eylemek demek. Melekler bu kullara teveccüh ederler, onlara dua ederler, Allah'tan hayır isterler.Melekler bu kullara teveccüh ederler, onlara dua ederler, Allah'tan hayır isterler. Allah'ın teveccühü de, teveccüh etti mi rahmet edecek demektir.Allah'ın teveccühü de, teveccüh etti mi rahmet edecek demektir. Yerdeki, gökteki bütün varlıkların da teveccühü, onların da sevmesi, dua etmesi,Yerdeki, gökteki bütün varlıkların da teveccühü, onların da sevmesi, dua etmesi, eğer elinden geliyorsa yardımcı olması demek. O mânaya da gelebilir.eğer elinden geliyorsa yardımcı olması demek. O mânaya da gelebilir. Hepsi alime böyle muamele ederler. Hepsi alime böyle muamele ederler.

Alimin derecesi, yardımı, eriştiği mazhariyet, lütuflar çok fazla.Alimin derecesi, yardımı, eriştiği mazhariyet, lütuflar çok fazla. Alimin âbid üzerine üstünlüğü de Peygamber Efendimiz'in sıradan bir müslümana olan üstünlüğü kadar. Alimin âbid üzerine üstünlüğü de Peygamber Efendimiz'in sıradan bir müslümana olan üstünlüğü kadar. Arada büyük fark var. Nerede Peygamber Efendimiz, nerede bir basit müslüman, en aşağıdaki müslüman... Arada büyük fark var. Nerede Peygamber Efendimiz, nerede bir basit müslüman, en aşağıdaki müslüman...

Alim ne demek? Bilen insan demek. Âbid ne demek? İbadet eden insan demek. Alim ne demek?

Bilen insan demek.

Âbid ne demek?

İbadet eden insan demek.

Alim, ibadet eden insandan üstün oluyor. Bu alim ibadet etmeyip de bildiği için mi üstün oluyor? Alim, ibadet eden insandan üstün oluyor. Bu alim ibadet etmeyip de bildiği için mi üstün oluyor?

Hayır. İbadet de ediyor ama bilerek ibadet ediyor. Dinin özünü, aslını, anlamını, hikmetini,Hayır. İbadet de ediyor ama bilerek ibadet ediyor. Dinin özünü, aslını, anlamını, hikmetini, mânasını bilerek, şuurlu, derinden anlayarak, hissederek ibadet ediyor. mânasını bilerek, şuurlu, derinden anlayarak, hissederek ibadet ediyor. Yoksa "Alim olmuş, ibadete lüzum yok; ibadet etmek aşağı bir şey." demek mânasına asla anlaşılmamalı!Yoksa "Alim olmuş, ibadete lüzum yok; ibadet etmek aşağı bir şey." demek mânasına asla anlaşılmamalı! Alim en çok ibadet eder. Alim Allah'tan en çok korkar.Alim en çok ibadet eder. Alim Allah'tan en çok korkar. Alim ilmi dolayısıyla, her şeyin inceliğini bildiği için Allah'a en güzel ibadet eder.Alim ilmi dolayısıyla, her şeyin inceliğini bildiği için Allah'a en güzel ibadet eder. İnceliğini bilen insan ince insan olur, zarif insan olur, kamil insan olur, tatlı insan olur.İnceliğini bilen insan ince insan olur, zarif insan olur, kamil insan olur, tatlı insan olur. Bilen insanla bilmeyen insan asla eşit olmaz, denk olmaz, bir olmaz.Bilen insanla bilmeyen insan asla eşit olmaz, denk olmaz, bir olmaz. Bilen insanın her şeyi güzeldir. Bilen insanın her şeyi güzeldir.

Alimin sözü lale, mercan, incidir. Alimin sözü lale, mercan, incidir.

Alimin sözü mücevher, inci gibidir, tatlıdır, güzeldir. Alimin sözü mücevher, inci gibidir, tatlıdır, güzeldir.

Cahillerin sözleri daima can incitir. Cahillerin sözleri daima can incitir.

Cahillerin sözleri de daima can yakar, insanları üzer, demiş şairin birisi.Cahillerin sözleri de daima can yakar, insanları üzer, demiş şairin birisi. Güzel söylemiş, Allah rahmet eylesin, kimse... Demek ki alimlik güzel. Güzel söylemiş, Allah rahmet eylesin, kimse... Demek ki alimlik güzel.

Alimlik, kuru alimlik değil. Tekrar altını çizerek söylüyorum;Alimlik, kuru alimlik değil. Tekrar altını çizerek söylüyorum; bildiğini uygulayan, uyguladığını da bilerek yapan, bilgi sahibi, işin künhüne vakıf... bildiğini uygulayan, uyguladığını da bilerek yapan, bilgi sahibi, işin künhüne vakıf...

İşte onun için dinimizi taklîden, "Babadan dededen öyle gördük, öyle öğrettiler." diye değil de,İşte onun için dinimizi taklîden, "Babadan dededen öyle gördük, öyle öğrettiler." diye değil de, âyetleri, hadisleri bilerek, derinlemesine tefekkür ederek, dünyanın mânasını, âhiretin mânasını,âyetleri, hadisleri bilerek, derinlemesine tefekkür ederek, dünyanın mânasını, âhiretin mânasını, hayatın mânasını, ölümü, ölümden sonrasını, geçmiş insanları, geçmiş insanların başına gelen olaylarıhayatın mânasını, ölümü, ölümden sonrasını, geçmiş insanları, geçmiş insanların başına gelen olayları düşünüp ibret alarak -tefekkür gibi kıymetli ibadet yok-düşünüp ibret alarak -tefekkür gibi kıymetli ibadet yok- aklımızı kullanarak, ilmimizi, irfanımızı kullanarak Allah'a kulluğu güzel yapmaya çalışmalıyız. aklımızı kullanarak, ilmimizi, irfanımızı kullanarak Allah'a kulluğu güzel yapmaya çalışmalıyız.

Cahil iyi bir şey yapmak istese bile iyi yapamaz, hatalı yapar, kalp kırar, yanlış iş yapar.Cahil iyi bir şey yapmak istese bile iyi yapamaz, hatalı yapar, kalp kırar, yanlış iş yapar. Biz Türkiye'deyken bir şehirde bizi bir camiye götürdüler. Biz Türkiye'deyken bir şehirde bizi bir camiye götürdüler.

"Bu" dediler, "bu şehrin en büyük camisidir." "Bu" dediler, "bu şehrin en büyük camisidir."

Baktım, mimarî gözüyle de bakıyorum yapıya; direk var, iki direğin arasına güzel kemer yapmışlar. Baktım, mimarî gözüyle de bakıyorum yapıya; direk var, iki direğin arasına güzel kemer yapmışlar.

Kemer nedir? Kemer nedir?

İki direğe ağırlığı bindiriyor, aradaki kısmı kemere, kemerle geçiyor, açıklık olsun diye.İki direğe ağırlığı bindiriyor, aradaki kısmı kemere, kemerle geçiyor, açıklık olsun diye. Kubbenin kemerinin yapılması altındaki ferahlığı, meydanı, açıklığı sağlamak için.Kubbenin kemerinin yapılması altındaki ferahlığı, meydanı, açıklığı sağlamak için. O camide baktım, kemerin tam orta yerine -süs olarak- bir direk yapmış. Anlamsız bir şey. O camide baktım, kemerin tam orta yerine -süs olarak- bir direk yapmış. Anlamsız bir şey. Kemer zaten açıklığı sağlamak için, ortasında direğe lüzum yok. Güldüm kendi kendime. Kemer zaten açıklığı sağlamak için, ortasında direğe lüzum yok. Güldüm kendi kendime.

Neden? Neden?

Mimarlık bakımından cahilce bir iş. İnsan yaptığı işi ilmine uygun olmayarak yaparsa,Mimarlık bakımından cahilce bir iş. İnsan yaptığı işi ilmine uygun olmayarak yaparsa, ustasına sormazsa, cahiller bu meseleleri mütaala ederse hata eder. ustasına sormazsa, cahiller bu meseleleri mütaala ederse hata eder.

Onun için İslam'da en önemli hususlardan birisi, işi erbabına, ehline bırakmaktır.Onun için İslam'da en önemli hususlardan birisi, işi erbabına, ehline bırakmaktır. Hatta Peygamber Efendimiz "İş ehline bırakılmadığı zaman kıyametin kopmasını bekleyin." buyuruyor. Hatta Peygamber Efendimiz "İş ehline bırakılmadığı zaman kıyametin kopmasını bekleyin." buyuruyor.

İzâ vüssileti'l-umûri ilâ ğayri ehlihâ... "İşler ehli olmayan insanların uhdesine verilince,İzâ vüssileti'l-umûri ilâ ğayri ehlihâ... "İşler ehli olmayan insanların uhdesine verilince, onun üzerine yüklenince, yamanınca kıyametin kopmasını bekle." onun üzerine yüklenince, yamanınca kıyametin kopmasını bekle."

Neden? Neden?

Berbat edecek, işi bilemeyecek, yanlış yapacak diye. Berbat edecek, işi bilemeyecek, yanlış yapacak diye.

Herkesin vazifesi var.Herkesin vazifesi var. Mesela inşaat mühendisi inşaatla meşgul oluyor ama hastanede gidip ameliyat yapmıyor.Mesela inşaat mühendisi inşaatla meşgul oluyor ama hastanede gidip ameliyat yapmıyor. Doktor hastalıklarla meşgul oluyor ama kalkıp da kendi mesleğinin dışındaki bir başka işi yapmıyor. Doktor hastalıklarla meşgul oluyor ama kalkıp da kendi mesleğinin dışındaki bir başka işi yapmıyor. Hatta doktorun birisi ilaç yapmaya kalkarsa, Hatta doktorun birisi ilaç yapmaya kalkarsa, mesleğin erbabı olan kimseler "Sen farmakolog musun, ilaççı mısın?" diye kızarlarmış.mesleğin erbabı olan kimseler "Sen farmakolog musun, ilaççı mısın?" diye kızarlarmış. "O ayrı bir meslek." derlermiş. Asker memleketi idare ediyor ama her ilmin erbabı var. "O ayrı bir meslek." derlermiş. Asker memleketi idare ediyor ama her ilmin erbabı var. Hâkim iki kişi arasında hükmediyor ama bazen bilirkişiye müracaat ediyor. Çünkü o konuyu o biliyor. Hâkim iki kişi arasında hükmediyor ama bazen bilirkişiye müracaat ediyor. Çünkü o konuyu o biliyor.

O bakımdan aziz ve sevgili kardeşlerim, alim olmaya gayret edelim, bilmeye gayret edelim.O bakımdan aziz ve sevgili kardeşlerim, alim olmaya gayret edelim, bilmeye gayret edelim. Her şeyin doğrusunu öğrenmeye gayret edelim. Her şeyin doğrusunu öğrenmeye gayret edelim.

Ben burada tabii bir büyük engel görüyorum. Ben burada tabii bir büyük engel görüyorum.

İnsanların doğruları bilmesinin engelleri nedir? İnsanların doğruları bilmesinin engelleri nedir?

Engellerden bir kısmı dışarıdandır. Yani ona bilgiyi doğru vermemek için yanıltan insanlar olur,Engellerden bir kısmı dışarıdandır. Yani ona bilgiyi doğru vermemek için yanıltan insanlar olur, yanlış bilgiler verir. Yanlış bilgi, yanlış duymak, yanlış söylemek karşıda yanlış bilgi meydana getirir.yanlış bilgiler verir. Yanlış bilgi, yanlış duymak, yanlış söylemek karşıda yanlış bilgi meydana getirir. Onun için insanın haberin kaynağını bilmesi lazım. Söyleyenin o işteki selâhiyetini bilmesi lazım.Onun için insanın haberin kaynağını bilmesi lazım. Söyleyenin o işteki selâhiyetini bilmesi lazım. Doğruyu öyle yakalayabilir. Doğru kaynaktan doğru bilgi alması lazım. Doğruyu öyle yakalayabilir. Doğru kaynaktan doğru bilgi alması lazım.

Bazen de insanların hissiyatları yani duyguları, duygusal yönü işin içine karışıyor,Bazen de insanların hissiyatları yani duyguları, duygusal yönü işin içine karışıyor, gerçeği görmek istemiyor veya alıştığı ters şekilde görüyor, istediği şekilde görüyor.gerçeği görmek istemiyor veya alıştığı ters şekilde görüyor, istediği şekilde görüyor. Halbuki gerçek öyle değil. Bu da duygusuna esir olmak, objektif değil, subjektif karar vermek.Halbuki gerçek öyle değil. Bu da duygusuna esir olmak, objektif değil, subjektif karar vermek. Yani bîtaraf değil, yandaş olarak, körü körüne karar vermek. O da ilmi engelleyen bir şey. Yani bîtaraf değil, yandaş olarak, körü körüne karar vermek. O da ilmi engelleyen bir şey.

Doğru karar vermek kolay bir şey değil. Doğruyu bulmak kolay bir şey değil.Doğru karar vermek kolay bir şey değil. Doğruyu bulmak kolay bir şey değil. İlim adamı olmak kolay bir şey değil. Ama bunu sevmek lazım, olmaya çalışmak lazım, İlim adamı olmak kolay bir şey değil. Ama bunu sevmek lazım, olmaya çalışmak lazım, elde etmeye çalışmak lazım. Öyle olmazsa her işte yanlışlıklar yapılır. elde etmeye çalışmak lazım. Öyle olmazsa her işte yanlışlıklar yapılır.

Mekke fethedildiği zaman Hz. Ali Efendimiz Kâbe'nin anahtarını aldı.Mekke fethedildiği zaman Hz. Ali Efendimiz Kâbe'nin anahtarını aldı. Anahtar müslüman olmamış bir kimsenin elindeydi. Mekke fethedilmişti, adam henüz müslüman değildi.Anahtar müslüman olmamış bir kimsenin elindeydi. Mekke fethedilmişti, adam henüz müslüman değildi. Hz. Ali Efendimiz anahtarı itti, kuvvet kullanarak anahtar sahibinin elinden aldı, Hz. Ali Efendimiz anahtarı itti, kuvvet kullanarak anahtar sahibinin elinden aldı, Kâbe-i Müşerrefe'nin kapısını o anahtarla açtı. Efendimiz Kâbe-i Müşerrefe'nin içinde namaz kıldı.Kâbe-i Müşerrefe'nin kapısını o anahtarla açtı. Efendimiz Kâbe-i Müşerrefe'nin içinde namaz kıldı. Çıktıktan sonra da Hz. Ali Efendimiz istiyordu ki Kâbe'nin anahtarı artık kendisinde kalsın.Çıktıktan sonra da Hz. Ali Efendimiz istiyordu ki Kâbe'nin anahtarı artık kendisinde kalsın. Ama Hz. Ali Efendimiz'in isteği bu olduğu halde, Hz. Ali Efendimiz başımızın tâcı olduğu halde, Ama Hz. Ali Efendimiz'in isteği bu olduğu halde, Hz. Ali Efendimiz başımızın tâcı olduğu halde, Allah'ın arslanı olduğu halde, Resûlullah Efendimiz'in mübarek sahabesi, aşere-i mübeşşereden, Allah'ın arslanı olduğu halde, Resûlullah Efendimiz'in mübarek sahabesi, aşere-i mübeşşereden, evlatlığı, âhiret kardeşi seçtiği kimse, Fâtıma anamızın mübarek eşi, seyyidlerin babası, dedesi,evlatlığı, âhiret kardeşi seçtiği kimse, Fâtıma anamızın mübarek eşi, seyyidlerin babası, dedesi, her bakımdan güzel bir kimse olduğu halde âyet-i kerîme indi; her bakımdan güzel bir kimse olduğu halde âyet-i kerîme indi;

"Emaneti ehline verin." "Emaneti ehline verin."

Yani o işi eskiden beri o aile yapıyordu. "O anahtarı da o aileye verin." dedi.Yani o işi eskiden beri o aile yapıyordu. "O anahtarı da o aileye verin." dedi. Hz. Ali Efendimiz zorla, zor kullanarak almış olduğu anahtarı Hz. Ali Efendimiz zorla, zor kullanarak almış olduğu anahtarı güzellikle, tebessümle o kişiye götürdü, teslim etti. Dedi ki; güzellikle, tebessümle o kişiye götürdü, teslim etti. Dedi ki;

"Veriyorum." "Veriyorum."

Adam şaşırdı. Yani muzaffer ordunun mensubu, anahtarı zorla almış olan Hz. Ali EfendimizAdam şaşırdı. Yani muzaffer ordunun mensubu, anahtarı zorla almış olan Hz. Ali Efendimiz anahtarı tekrar getiriyor, veriyor. Bu kadar büyük bir olay. Şaşırdı. anahtarı tekrar getiriyor, veriyor. Bu kadar büyük bir olay. Şaşırdı.

"Nasıl oldu bu iş?" dedi. "Nasıl oldu bu iş?" dedi.

"Âyet-i kerîme indi bu hususta, herkese ehil olduğu işi yapsın diye,"Âyet-i kerîme indi bu hususta, herkese ehil olduğu işi yapsın diye, emaneti ehline verin diye Allah emretti, onun için anahtarı size veriyoruz." deyinceemaneti ehline verin diye Allah emretti, onun için anahtarı size veriyoruz." deyince o şahıs çok sevindi, sevince gark oldu, çok duygulandı ve müslüman oldu. o şahıs çok sevindi, sevince gark oldu, çok duygulandı ve müslüman oldu.

İslâm böyle. Onun için her şeyi ehlinden öğrenmek lazım.İslâm böyle. Onun için her şeyi ehlinden öğrenmek lazım. Her bilginin doğrusunu, en doğrusunu bilmeye çalışmak lazım.Her bilginin doğrusunu, en doğrusunu bilmeye çalışmak lazım. Çeşit çeşit yalan yanlış sözler çıksa da... Böyle olduğu zaman insan Allah'ın sevgili kulu oluyor.Çeşit çeşit yalan yanlış sözler çıksa da... Böyle olduğu zaman insan Allah'ın sevgili kulu oluyor. Allah'ın teveccüh buyurduğu bir kul oluyor. Meleklerin dua ettiği bir kul oluyor.Allah'ın teveccüh buyurduğu bir kul oluyor. Meleklerin dua ettiği bir kul oluyor. Yer gök ahalisinin sevdiği, yardım ettiği bir kimse oluyor. Yer gök ahalisinin sevdiği, yardım ettiği bir kimse oluyor.

Allah cümlemizi böyle ulemâ-i âmilînden eylesin.Allah cümlemizi böyle ulemâ-i âmilînden eylesin. Yani ilmiyle uygulaması aynı olan, özü aynı sözü aynı, her şeyi tertemiz,Yani ilmiyle uygulaması aynı olan, özü aynı sözü aynı, her şeyi tertemiz, güzel alimlerden olmayı hepimize Allah nasip eylesin.güzel alimlerden olmayı hepimize Allah nasip eylesin. Hepimizi sevdiği kul eylesin. Doğa ile -yani yer ile gök ile ne demek?- denizlerle, Hepimizi sevdiği kul eylesin. Doğa ile -yani yer ile gök ile ne demek?- denizlerle, meleklerle uyum içinde olan bir kâmil insan, kâmil varlık haline gelmemizi Allah hepimize nasip eylesin. meleklerle uyum içinde olan bir kâmil insan, kâmil varlık haline gelmemizi Allah hepimize nasip eylesin.

Diğer hadîs-i şerîfe geçiyorum. İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan.Diğer hadîs-i şerîfe geçiyorum. İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan. Hasen hadîs-i şerîf olarak Tirmizî rivayet etmiş. Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz; Hasen hadîs-i şerîf olarak Tirmizî rivayet etmiş. Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz;

Fakîhun vâhidun eşeddü ale'ş-şeytâni min elfi âbidin. Fakîhun vâhidun eşeddü ale'ş-şeytâni min elfi âbidin.

"Bir tane dini iyi bilen fakih, şeytana bin tane âbidden daha kuvvetlidir, daha şiddetlidir." "Bir tane dini iyi bilen fakih, şeytana bin tane âbidden daha kuvvetlidir, daha şiddetlidir."

Daha çok yener, daha çok zarar verir. Şeytan ondan daha çok korkar. Şeytanı daha iyi bastırır demek. Daha çok yener, daha çok zarar verir. Şeytan ondan daha çok korkar. Şeytanı daha iyi bastırır demek.

"Fakih" kelimesini duymuşsunuzdur. Bu Türkçemiz'e "fakıh" diye geçmiştir."Fakih" kelimesini duymuşsunuzdur. Bu Türkçemiz'e "fakıh" diye geçmiştir. Fakıoğlu mesela fakihoğlu demek aslında, fıkıh sahibi demek. Yani dini iyi bilen... Fakıoğlu mesela fakihoğlu demek aslında, fıkıh sahibi demek. Yani dini iyi bilen...

Elhamdülillah Türkiye'nin %99'u müslüman. Herkes "Elhamdülillah ben müslümanım." diyor.Elhamdülillah Türkiye'nin %99'u müslüman. Herkes "Elhamdülillah ben müslümanım." diyor. Hatta İslâm'ın emirlerini tutmasa, yaşamasa, yapamasa bile, Hatta İslâm'ın emirlerini tutmasa, yaşamasa, yapamasa bile, "Ben elhamdülillah müslümanım da bu benim kusurum."Ben elhamdülillah müslümanım da bu benim kusurum. İbadet edenleri seviyorum ama kendim fırsat bulamıyorum. Bu kusurum." diyor. İbadet edenleri seviyorum ama kendim fırsat bulamıyorum. Bu kusurum." diyor. Herkes müslüman olduğunu söylüyor. Ama İslâm'ı bilmiyorlar. İslâm'ın emirleri, Allah'ın emri,Herkes müslüman olduğunu söylüyor. Ama İslâm'ı bilmiyorlar. İslâm'ın emirleri, Allah'ın emri, Peygamber Efendimiz'in tavsiye-i nebeviyyesi nedir, bunu bilmiyorlar. Peygamber Efendimiz'in tavsiye-i nebeviyyesi nedir, bunu bilmiyorlar.

Bunları bilmek lazım. Bilerek, dinin özünü iyi kavramış olarak İslâm'ı yaşamak lazım. Bunları bilmek lazım. Bilerek, dinin özünü iyi kavramış olarak İslâm'ı yaşamak lazım.

Burada bir şeyi söylemek istiyorum Burada bir şeyi söylemek istiyorum

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Bizim ecdadımız Orta Asya'dayken müslümanlar geldiler, bizim ecdadımız da İslâm'la tanışınca,Bizim ecdadımız Orta Asya'dayken müslümanlar geldiler, bizim ecdadımız da İslâm'la tanışınca, yüz binlerce çadırlar halinde, grup grup, fevc fevc, kafile kafile, zümre zümre yüz binlerce çadırlar halinde, grup grup, fevc fevc, kafile kafile, zümre zümre severek müslüman oldular. Bunda kalmadılar, İslâm'ı iyi öğrendiler.severek müslüman oldular. Bunda kalmadılar, İslâm'ı iyi öğrendiler. O kadar iyi öğrendiler ki en büyük hadis kitapları onlar tarafından yazıldı. O kadar iyi öğrendiler ki en büyük hadis kitapları onlar tarafından yazıldı. En büyük din kitapları onlar tarafından yazıldı.En büyük din kitapları onlar tarafından yazıldı. Fıkıh kitapları, tefsir kitapları dedelerimiz tarafından yazıldı. Araplar'ın da okuduğu, Fıkıh kitapları, tefsir kitapları dedelerimiz tarafından yazıldı. Araplar'ın da okuduğu, Araplar'ın da istifade ettiği çok değerli çalışmalar yaptılar, araştırmalar yaptılar. Araplar'ın da istifade ettiği çok değerli çalışmalar yaptılar, araştırmalar yaptılar.

Bir şeyi daha burada kesin olarak belirtmek istiyorum.Bir şeyi daha burada kesin olarak belirtmek istiyorum. Yirminci yüzyılda Türkiye'deki bir insan şöyle düşünebilir: Yirminci yüzyılda Türkiye'deki bir insan şöyle düşünebilir:

O zamanlar sekizinci asırdı. Sekizinci asırda İslâm gelmiş,O zamanlar sekizinci asırdı. Sekizinci asırda İslâm gelmiş, o zaman ecdadımız müslüman olmuş. İşte ne yapalım, şimdi yirminci yüzyılda şartlar değişti." o zaman ecdadımız müslüman olmuş. İşte ne yapalım, şimdi yirminci yüzyılda şartlar değişti."

Aziz ve sevgili kardeşlerim! Aziz ve sevgili kardeşlerim!

Bir kere şunu söyleyeyim:Bir kere şunu söyleyeyim: Ecdadımız -Orta Asya'daki müslümanlar- İslâm'dan önceki bütün dinleri tanıdılar.Ecdadımız -Orta Asya'daki müslümanlar- İslâm'dan önceki bütün dinleri tanıdılar. Hatta onlarla ilgili çok kıymetli eserler yazdılar.Hatta onlarla ilgili çok kıymetli eserler yazdılar. Mesela Birûnî isimli meşhur alimin dünyadaki çeşitli inançlarla ilgili çok kıymetli eserleri var. Mesela Birûnî isimli meşhur alimin dünyadaki çeşitli inançlarla ilgili çok kıymetli eserleri var. Dinler tarihi profesörlerinden rahmetli Günay Tümer kardeşimiz anlatırdı.Dinler tarihi profesörlerinden rahmetli Günay Tümer kardeşimiz anlatırdı. Bütün dinleri çok iyi biliyorlardı. Orta Asya dinlerini, Uzak Doğu dinlerini,Bütün dinleri çok iyi biliyorlardı. Orta Asya dinlerini, Uzak Doğu dinlerini, Çin'in, Japonya'nın bugün inanç sistemi, Hindistan'ın inanç sistemi,Çin'in, Japonya'nın bugün inanç sistemi, Hindistan'ın inanç sistemi, o bozkırlardaki putperest inançlar, Şamanizm, vesaireyi iyi biliyorlardı. o bozkırlardaki putperest inançlar, Şamanizm, vesaireyi iyi biliyorlardı.

Başka? Başka?

Yahudiliği iyi biliyorlardı. Hatta bazı Türk kabileleri Yahudi dinini benimsemişlerdi.Yahudiliği iyi biliyorlardı. Hatta bazı Türk kabileleri Yahudi dinini benimsemişlerdi. O zaman kendilerine gelen ilâhî din, hak din diye. O zaman kendilerine gelen ilâhî din, hak din diye.

Sonra? Sonra?

Hıristiyanlığı biliyorlardı. Karadeniz'in kuzeyindeki, şimdiki Hazar denizinin kuzeyindeki,Hıristiyanlığı biliyorlardı. Karadeniz'in kuzeyindeki, şimdiki Hazar denizinin kuzeyindeki, Rusya'daki, Beyaz Rusya'daki, o bölgelerdeki Türkler Hıristiyanlıkla karşılaşmışlardı, tanışmışlardı.Rusya'daki, Beyaz Rusya'daki, o bölgelerdeki Türkler Hıristiyanlıkla karşılaşmışlardı, tanışmışlardı. Hıristiyanlığı biliyorlardı. İçlerinde hıristiyan olanlar vardı. Hıristiyanlığı biliyorlardı. İçlerinde hıristiyan olanlar vardı. Macaristan'a kadar gelen kabileler, Hunlar vesaireler onların evlatları... Macaristan'a kadar gelen kabileler, Hunlar vesaireler onların evlatları...

Bütün dinleri, inançları biliyorlardı. Bu kadar çeşitli inancın içinden... Hepsini de denemişlerdi.Bütün dinleri, inançları biliyorlardı. Bu kadar çeşitli inancın içinden... Hepsini de denemişlerdi. Hepsine girdiler, yaşadılar, gördüler. Hepsine girdiler, yaşadılar, gördüler. İslâm'ı beğenerek, güzelliklerini kavrayarak seçtiler, müslüman oldular.İslâm'ı beğenerek, güzelliklerini kavrayarak seçtiler, müslüman oldular. Ayrıca bu güzel bir şey, yani mukayeseler yaparak, karşılaştırmalar yaparak müslüman oldular. Ayrıca bu güzel bir şey, yani mukayeseler yaparak, karşılaştırmalar yaparak müslüman oldular.

Pek çok güzel şey var. Güzel şeylerin ikincisi:Pek çok güzel şey var.

Güzel şeylerin ikincisi:
İslâm'ı çok güzel incelediler. En derin tarzda, en sağlam şekilde incelediler. İslâm'ı çok güzel incelediler. En derin tarzda, en sağlam şekilde incelediler.

Üçüncü güzel olan şey: İslâm'ı en güzel tarzda tefekkür edip anladılar ve yorumladılar.Üçüncü güzel olan şey: İslâm'ı en güzel tarzda tefekkür edip anladılar ve yorumladılar. Yani İslâm'ı kuru kuruya, "İslâm böyle demiş." diye taassupla, körü körüne benimsemediler.Yani İslâm'ı kuru kuruya, "İslâm böyle demiş." diye taassupla, körü körüne benimsemediler. Mukayeseler yaptılar. Felsefesini yaptılar. Mukayeseler yaptılar. Felsefesini yaptılar. Üzerinde tefekkür ettiler, âyetlerin, hadislerin mukayeselerini yaptılar. Ahkâmının hudutlarını çizdiler. Üzerinde tefekkür ettiler, âyetlerin, hadislerin mukayeselerini yaptılar. Ahkâmının hudutlarını çizdiler. Dinde çok derinleştiler. O insanların bugün eserlerini okuduğumuz zaman hayran kalıyoruz. Dinde çok derinleştiler. O insanların bugün eserlerini okuduğumuz zaman hayran kalıyoruz. Biz hayran kalıyoruz çünkü onların torunlarıyız. Biz hayran kalıyoruz çünkü onların torunlarıyız.

"Tabii bu yandaşların birbirlerini sevmesi…" "Tabii bu yandaşların birbirlerini sevmesi…"

Hayır, böyle değil. Bizim dışımızda, Avrupalı olan, hıristiyan olan,Hayır, böyle değil. Bizim dışımızda, Avrupalı olan, hıristiyan olan, başka kültürlerle, başka dinlerin mensubu olarak yetişmiş insanlar da aynı kanaatteler. Diyorlar ki; başka kültürlerle, başka dinlerin mensubu olarak yetişmiş insanlar da aynı kanaatteler. Diyorlar ki;

"O muazzam eserleri, o muhteşem alimlerin yazdığı eserleri okuyun." "O muazzam eserleri, o muhteşem alimlerin yazdığı eserleri okuyun."

Münih'te çok sevgili kardeşlerimizle oturduk, konuştuk.Münih'te çok sevgili kardeşlerimizle oturduk, konuştuk. Türkiye'deki durumları konuştuk, işte bu son münakaşaları, kavgaları, vesaireleri,Türkiye'deki durumları konuştuk, işte bu son münakaşaları, kavgaları, vesaireleri, güncel meseleleri konuştuk. Diyor ki; güncel meseleleri konuştuk. Diyor ki;

"Almanya'da çok kuvvetli bir şekilde İslâmiyet yayılıyor." "Almanya'da çok kuvvetli bir şekilde İslâmiyet yayılıyor."

Helmut Kohl ne demiş? Veya Hıristiyan Demokratlar ne demişler? Helmut Kohl ne demiş? Veya Hıristiyan Demokratlar ne demişler?

"Siz müslüman olduğunuz için, ayrı kültürden olduğunuz için, "Siz müslüman olduğunuz için, ayrı kültürden olduğunuz için, biz de hıristiyan olduğumuz için sizi almayız." biz de hıristiyan olduğumuz için sizi almayız."

Hayır! Hayır!

"Bugün Almanya'da yüz bin kadar müslüman Alman harıl harıl çalışıyor." diye arkadaşımız söyledi. "Bugün Almanya'da yüz bin kadar müslüman Alman harıl harıl çalışıyor." diye arkadaşımız söyledi.

Bu rakamı da kendisine bir Alman vermiş. Bir aileden -çiftten- bahsetti.Bu rakamı da kendisine bir Alman vermiş. Bir aileden -çiftten- bahsetti. İsmini de söyledi, şu anda ismini ben size nakledemeyeceğim. İsmini de söyledi, şu anda ismini ben size nakledemeyeceğim.

"O kadar güzel İslâmî çalışma yapıyor, "O kadar güzel İslâmî çalışma yapıyor, o kadar güzel İslâm'ı anlatıyorlar ki ben hayran kalıyorum." dedi. o kadar güzel İslâm'ı anlatıyorlar ki ben hayran kalıyorum." dedi.

Neden? Neden?

Tabi Almancalar'ı güzel, bu toplumu tanıyorlar.Tabi Almancalar'ı güzel, bu toplumu tanıyorlar. "Bu topluma İslâm'ı pervaneler gibi döne döne, harıl harıl çalışa çalışa "Bu topluma İslâm'ı pervaneler gibi döne döne, harıl harıl çalışa çalışa İslâm'ı anlatıyorlar, İslâm'ı benimsiyorlar." dedi. İslâm'ı anlatıyorlar, İslâm'ı benimsiyorlar." dedi.

Yani iş demin söylediğim gibi, tesadüfle, tarihî bir olgu olarak meydana gelmiş değil.Yani iş demin söylediğim gibi, tesadüfle, tarihî bir olgu olarak meydana gelmiş değil. İlmin, irfanın, incelemenin, mukayesenin sonucu bu devrin insanı da aynı sonuca varıyor. İlmin, irfanın, incelemenin, mukayesenin sonucu bu devrin insanı da aynı sonuca varıyor.

Onun için aziz ve sevgili kardeşlerim, dinimizin kıymetini bilelim.Onun için aziz ve sevgili kardeşlerim, dinimizin kıymetini bilelim. Avrupalılar sonunda bunu bizden alır da biz cahil, cascavlak ortada kalırsakAvrupalılar sonunda bunu bizden alır da biz cahil, cascavlak ortada kalırsak şehitlerin torunu olan milletin evlatlarına yazık olur! şehitlerin torunu olan milletin evlatlarına yazık olur!

Avrupalılar İslâm'ı anlamış, benimsemiş, âhiret saadetini kazanmış;Avrupalılar İslâm'ı anlamış, benimsemiş, âhiret saadetini kazanmış; şehitlerin çocukları İslâm'ın kıymetini bilmemiş, cahil kalmış.şehitlerin çocukları İslâm'ın kıymetini bilmemiş, cahil kalmış. Abuk sabuk şeylerle meşgul olmuş, ondan sonra da âhirette cezasını bulmuş.Abuk sabuk şeylerle meşgul olmuş, ondan sonra da âhirette cezasını bulmuş. Çok yazık olur, çok acı bir şey olur! Çok yazık olur, çok acı bir şey olur!

O bakımdan sizi uyarmak istiyorum. Çok dikkat etmenizi rica ediyorum.O bakımdan sizi uyarmak istiyorum. Çok dikkat etmenizi rica ediyorum. Allahu Teâlâ hazretleri hepimizin yardımcısı olsun, hepimizi sevdiği kul eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri hepimizin yardımcısı olsun, hepimizi sevdiği kul eylesin. Sevdiği bilgilere sahip olup, sevdiği şekilde ömür geçirip Sevdiği bilgilere sahip olup, sevdiği şekilde ömür geçirip huzuruna sevdiği kul olarak varmayı hepimize, nasip eylesin. huzuruna sevdiği kul olarak varmayı hepimize, nasip eylesin.

Şimdi bir hadîs-i şerîf daha bunların arkasından okumak istiyorum.Şimdi bir hadîs-i şerîf daha bunların arkasından okumak istiyorum. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

Fi'l-ardı emânâni ene emânun ve'l-istiğfâru emânun ve ene mezhûbun bîFi'l-ardı emânâni ene emânun ve'l-istiğfâru emânun ve ene mezhûbun bî ve yebkâ emânu'l-istiğfâri fe-aleyküm bi'l-istiğfâri inde külli hadesin ve zenbin. ve yebkâ emânu'l-istiğfâri fe-aleyküm bi'l-istiğfâri inde külli hadesin ve zenbin.

Bu da Osman b. Ebi'l-Âs radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf.Bu da Osman b. Ebi'l-Âs radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Bu hadîs-i şerîfi bugünkü sohbetimin sonuncu hadîs-i şerîfi olarak nakletmek istiyorum. Bu hadîs-i şerîfi bugünkü sohbetimin sonuncu hadîs-i şerîfi olarak nakletmek istiyorum. Diyor ki Peygamber Efendimiz; Diyor ki Peygamber Efendimiz;

Fi'l-ardı emânân. "Yeryüzünde iki tane eman sebebi vardır, eman vardır." Fi'l-ardı emânân. "Yeryüzünde iki tane eman sebebi vardır, eman vardır."

Eman ne demek? Eman ne demek?

Hani bir harpte düşman eman diliyor. Yani elini kaldırıyor, "tamam" diyor, el kaldırıyor, teslim oluyor.Hani bir harpte düşman eman diliyor. Yani elini kaldırıyor, "tamam" diyor, el kaldırıyor, teslim oluyor. Öylece biz de ona eman veriyoruz, "Tamam, seni öldürmeyeceğiz, sen eminsin." diyoruz, esir alıyoruz. Öylece biz de ona eman veriyoruz, "Tamam, seni öldürmeyeceğiz, sen eminsin." diyoruz, esir alıyoruz. O eman diliyor bizden, yani "Bana eman ver." diyor, O eman diliyor bizden, yani "Bana eman ver." diyor, biz de ona eman veriyoruz. "Sen benimle çarpıştın, bana saldırmıştın,biz de ona eman veriyoruz. "Sen benimle çarpıştın, bana saldırmıştın, ben seni öldüreceğim." demiyoruz da âdetâ affediyoruz, eman veriyoruz. ben seni öldüreceğim." demiyoruz da âdetâ affediyoruz, eman veriyoruz.

Emanı biliyorsunuz. "Aman" diye geçiyor Türkçe'de. "Aman Allah'ım aman!" derizEmanı biliyorsunuz. "Aman" diye geçiyor Türkçe'de. "Aman Allah'ım aman!" deriz Türkçe'de, Allah bizi affetsin, bizi cezalandırmasın diye. "Aman yâ Rabbi!" deriz. Türkçe'de, Allah bizi affetsin, bizi cezalandırmasın diye. "Aman yâ Rabbi!" deriz.

Yeyüzünde iki tane eman vardır. Yeyüzünde iki tane eman vardır.

Ene emânun. "Ben emanım." Ene emânun. "Ben emanım."

Emniyet sebebiyim. Affolunma sebebiyim. Allah'ın bağışlaması sebebiyim. Emniyet sebebiyim. Affolunma sebebiyim. Allah'ın bağışlaması sebebiyim.

"Yeryüzünde iki eman vardır, birisi ben." "Yeryüzünde iki eman vardır, birisi ben."

Ve'l-istiğfâru emânun. "Allah'tan afv u mağfiret istemek, estağfirullah el-azîm demek,Ve'l-istiğfâru emânun. "Allah'tan afv u mağfiret istemek, estağfirullah el-azîm demek, 'yâ Rabbi beni afv u mağfiret eyle', Allahümme'ğfirlî demek, bu da emandır." 'yâ Rabbi beni afv u mağfiret eyle', Allahümme'ğfirlî demek, bu da emandır."

O da insanı felakete uğramaktan kurtarıyor.O da insanı felakete uğramaktan kurtarıyor. Hani eman dileyen insana eman verildiği zaman o canını kurtardığı gibi,Hani eman dileyen insana eman verildiği zaman o canını kurtardığı gibi, istiğfar eden insan da Allah'ın azabından, gazabından kurtulmuş oluyor. istiğfar eden insan da Allah'ın azabından, gazabından kurtulmuş oluyor.

Peygamber Efendimiz de eman, istiğfar da eman.Peygamber Efendimiz de eman, istiğfar da eman. Peygamber Efendimiz'in eman oluşu âyet-i kerîmeyle sabit. Âyet-i kerîmede buyuruluyor ki; Peygamber Efendimiz'in eman oluşu âyet-i kerîmeyle sabit. Âyet-i kerîmede buyuruluyor ki;

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve mâ kâne'llâhu li-yu'azzibehüm ve ente fîhim.Ve mâ kâne'llâhu li-yu'azzibehüm ve ente fîhim. "Ey Resûlüm, sen onların arasındayken, kusur da işlemiş olsalar ben o kulları cezalandırmam, "Ey Resûlüm, sen onların arasındayken, kusur da işlemiş olsalar ben o kulları cezalandırmam, onlara umumi bir azap göndermem, senin hatırına onları azaplandırmam.onlara umumi bir azap göndermem, senin hatırına onları azaplandırmam. Yani sen orada bulunuyorsun, aralarındasın diye..." Yani sen orada bulunuyorsun, aralarındasın diye..."

Nasıl olabilirdi mesela, eski ümmetlerde nasıl olmuş? Nasıl olabilirdi mesela, eski ümmetlerde nasıl olmuş?

Nuh aleyhisselam'ın kavminin başına tufan felaketi gelmiş.Nuh aleyhisselam'ın kavminin başına tufan felaketi gelmiş. Yani Allah'ı inkâr ettikleri, âsi oldukları, peygamberi dinlemedikleri, putlara taptıkları,Yani Allah'ı inkâr ettikleri, âsi oldukları, peygamberi dinlemedikleri, putlara taptıkları, günah işledikleri için tufan gelmiş, tufanda helak olmuşlar. günah işledikleri için tufan gelmiş, tufanda helak olmuşlar. Firavun kavmi, ordusu, kendisi Nil'de boğulmuş. O felakete uğramış.Firavun kavmi, ordusu, kendisi Nil'de boğulmuş. O felakete uğramış. Nemrut bir başka türlü felakete uğramış. Âd kavmi, Semud kavmi bir başka türlü felakete uğramış. Nemrut bir başka türlü felakete uğramış. Âd kavmi, Semud kavmi bir başka türlü felakete uğramış. Yani kötü olanların cezasını Allah dünyada da veriyor. Yani kötü olanların cezasını Allah dünyada da veriyor.

Ama Peygamber Efendimiz'e buyuruyor ki; Ama Peygamber Efendimiz'e buyuruyor ki;

"Sen o kavmin arasındayken ben o kavme umumi bir azap indirecek değilim." "Sen o kavmin arasındayken ben o kavme umumi bir azap indirecek değilim."

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem korkardı; uzaktan bir kara bulut, sarı bulut, felaket, fırtına,Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem korkardı; uzaktan bir kara bulut, sarı bulut, felaket, fırtına, kasırga alameti olan bir bulut görünce sapsarı kesilirdi Peygamber Efendimiz. kasırga alameti olan bir bulut görünce sapsarı kesilirdi Peygamber Efendimiz.

"Acaba Allah kulların bir kusurundan, günahından dolayı Âd kavmini, Semud kavmini, "Acaba Allah kulların bir kusurundan, günahından dolayı Âd kavmini, Semud kavmini, eski kavimlerin bazılarını helak ettiği gibi bir azap mı gönderecek?" diye korkardı, eski kavimlerin bazılarını helak ettiği gibi bir azap mı gönderecek?" diye korkardı, dua ederdi, Allah'a sığınırdı, "Affet yâ Rabbi!" derdi. dua ederdi, Allah'a sığınırdı, "Affet yâ Rabbi!" derdi.

Ümmetinin, halkın ve insanların selametini isterdi.Ümmetinin, halkın ve insanların selametini isterdi. Hatta kendisine azap edenleri dahi Allah'tan bağışlamasını isterdi. Hatta kendisine azap edenleri dahi Allah'tan bağışlamasını isterdi.

"Yâ Rabbi bilmiyorlar, benim kavmimi affeyle. "Yâ Rabbi bilmiyorlar, benim kavmimi affeyle. Çünkü onlar henüz gerçekleri bilmiyorlar, anlamadılar, düşmanlığı ondan yapıyorlar." derdi. Çünkü onlar henüz gerçekleri bilmiyorlar, anlamadılar, düşmanlığı ondan yapıyorlar." derdi.

Peygamber Efendimiz'in hatırına da Allah azabı hak etmişlere bile azabı tehir ederdi, vermezdi.Peygamber Efendimiz'in hatırına da Allah azabı hak etmişlere bile azabı tehir ederdi, vermezdi. O halde Peygamber Efendimiz bir eman sebebiydi. O halde Peygamber Efendimiz bir eman sebebiydi. Yani kulların emniyete ermesi, Allah'ın affına mazhar olması, kahrından korunması sebebiydi. Yani kulların emniyete ermesi, Allah'ın affına mazhar olması, kahrından korunması sebebiydi.

İstiğfar da bir emandır. Yani tevbe ve istiğfar eden kimse de Allah'ın kahrından korunur,İstiğfar da bir emandır. Yani tevbe ve istiğfar eden kimse de Allah'ın kahrından korunur, emanı kabul olur, kendisine eman verilmiş olur, kusur işlemiş bile olsa Allah onu cezalandırmaz. emanı kabul olur, kendisine eman verilmiş olur, kusur işlemiş bile olsa Allah onu cezalandırmaz. Bu bir müjde tabii, bu üçüncü hadîs-i şerîfi müjde olsun diye size okuyorum. Bu bir müjde tabii, bu üçüncü hadîs-i şerîfi müjde olsun diye size okuyorum.

Buyuruyor ki Efendimiz; Buyuruyor ki Efendimiz;

Ve ene mezhûbun bî. "Beni Allah bu dünyadan bir gün alacak, götürecek, ben götürülecek bir kimseyim.Ve ene mezhûbun bî. "Beni Allah bu dünyadan bir gün alacak, götürecek, ben götürülecek bir kimseyim. Burada ebedî kalacak bir kimse değilim. Bir gün gelecek, ben de bir fâniyim, vefat edeceğim.Burada ebedî kalacak bir kimse değilim. Bir gün gelecek, ben de bir fâniyim, vefat edeceğim. Allah beni vefat ettirecek, âhirete götürecek. Burada kalıcı değilim, gidiciyim.Allah beni vefat ettirecek, âhirete götürecek. Burada kalıcı değilim, gidiciyim. Ama ve yebkâ emânu'l-istiğfâr, tevbe ve istiğfar emanı, yani sebeb-i emanlardan birisi olan,Ama ve yebkâ emânu'l-istiğfâr, tevbe ve istiğfar emanı, yani sebeb-i emanlardan birisi olan, iki emandan birisi olan tevbe ve istiğfar eylemek kıyamete kadar kalacak." iki emandan birisi olan tevbe ve istiğfar eylemek kıyamete kadar kalacak."

Demek ki bizim elimizde fırsat olarak -Resûlullah Efendimiz'in hayatına yetişemedik,Demek ki bizim elimizde fırsat olarak -Resûlullah Efendimiz'in hayatına yetişemedik, gül cemaline eremedik, tatlı sohbetinde bulunamadık ama- tevbe ve istiğfar imkânı elimizde, gül cemaline eremedik, tatlı sohbetinde bulunamadık ama- tevbe ve istiğfar imkânı elimizde, suçluysak da günahlıysak da o eman vesilesi mevcut. suçluysak da günahlıysak da o eman vesilesi mevcut.

Fe-aleyküm bi'l-istiğfâri. "O zaman ey ümmetim" diye Efendimiz tavsiye buyuruyor;Fe-aleyküm bi'l-istiğfâri. "O zaman ey ümmetim" diye Efendimiz tavsiye buyuruyor; inde külli hadesin ve zenbin. "Her bir kötü iş yaptığınızda, günah işlediğinizde inde külli hadesin ve zenbin. "Her bir kötü iş yaptığınızda, günah işlediğinizde tevbe edin ki hatanızı anlayın, hatanızdan dönün ki Allah size eman versin." tevbe edin ki hatanızı anlayın, hatanızdan dönün ki Allah size eman versin."

Hades, peltek 'se' ile, hâdis olan bir kusur, günah mânasına;Hades, peltek 'se' ile, hâdis olan bir kusur, günah mânasına; bazen de abdesti bozan bir olay mânasına gelir. İnsanın yaptığı kusurlu bir iş demek oluyor.bazen de abdesti bozan bir olay mânasına gelir. İnsanın yaptığı kusurlu bir iş demek oluyor. Zenb de "günah" demek. Her hadeste ve her günahta hemen aklınızı başınıza toplayın. Zenb de "günah" demek. Her hadeste ve her günahta hemen aklınızı başınıza toplayın. Şeytana nasıl uydunuz, nefse nasıl kapıldınız, nasıl yaptıysanız o günahı -ahŞeytana nasıl uydunuz, nefse nasıl kapıldınız, nasıl yaptıysanız o günahı -ah yapmasaydınız daha iyiydi ama- yaptığınızda hemen tevbe ve istiğfar edin, hatanızdan dönün.yapmasaydınız daha iyiydi ama- yaptığınızda hemen tevbe ve istiğfar edin, hatanızdan dönün. Allah'tan afv u mağfiret isteyin, özür dileyin. "Yâ Rabbi, yapmamam gerekiyordu bunu ama Allah'tan afv u mağfiret isteyin, özür dileyin. "Yâ Rabbi, yapmamam gerekiyordu bunu ama nasılsa işte kapıldım, yaptım. Yâ Rabbi beni affeyle!" deyin, diye Efendimiz tavsiye buyuruyor. nasılsa işte kapıldım, yaptım. Yâ Rabbi beni affeyle!" deyin, diye Efendimiz tavsiye buyuruyor.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in başka hadîs-i şerîflerle müjdesi var:Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in başka hadîs-i şerîflerle müjdesi var: Allah tevbe eden kulların günahlarını bağışlıyor. Allah tevbe eden kulların günahlarını bağışlıyor. Tevbe ve istiğfarla günah kalmıyor.Tevbe ve istiğfarla günah kalmıyor. Tabii bizim suçlarımız vardır, günahlarımız vardır, hatalarımız vardır, tembelliklerimiz vardır,Tabii bizim suçlarımız vardır, günahlarımız vardır, hatalarımız vardır, tembelliklerimiz vardır, kalp kırma vardır, kötü huy vardır, kötü söz vardır... Binbir türlü hatamız olduğundankalp kırma vardır, kötü huy vardır, kötü söz vardır... Binbir türlü hatamız olduğundan Allah'tan önce afv u mağfiret istemeliyiz, her şeyden önce... Allah'tan önce afv u mağfiret istemeliyiz, her şeyden önce...

Onun için her gün ben size söylüyorum, Peygamber Efendimiz'in nasihati olarak naklediyorum,Onun için her gün ben size söylüyorum, Peygamber Efendimiz'in nasihati olarak naklediyorum, kardeşlerime, gelip benden ders alan kardeşlerime; kardeşlerime, gelip benden ders alan kardeşlerime;

"Günde 100 defa Estağfirullah, 100 defa Lâ ilâhe illallah, 1000 defa Allah, "Günde 100 defa Estağfirullah, 100 defa Lâ ilâhe illallah, 1000 defa Allah, 100 defa salavât-ı şerîfe, 100 defa Kulhuvallâhu ehad çekin." diyorum. 100 defa salavât-ı şerîfe, 100 defa Kulhuvallâhu ehad çekin." diyorum.

Neden? Neden?

İşte hadîs-i şerîflerle çıkıyor; tevbe ve istiğfar ettiniz mi günahlarınız afv u mağfiret olacak. İşte hadîs-i şerîflerle çıkıyor; tevbe ve istiğfar ettiniz mi günahlarınız afv u mağfiret olacak.

İnsan günah işlediği zaman ne olur? İnsan günah işlediği zaman ne olur?

Bazen dünyada da günah dolayısıyla rızkı azalır, başına ceza ve bela gelir.Bazen dünyada da günah dolayısıyla rızkı azalır, başına ceza ve bela gelir. Tabii âhirette de azabı olacak, cehenneme düşecek. Dünyada da çektiklerinin bir kısmıTabii âhirette de azabı olacak, cehenneme düşecek. Dünyada da çektiklerinin bir kısmı işlediği suçlardan, günahlardan dolayıdır. Onun için hatalarımıza tevbe ve istiğfar edelim. işlediği suçlardan, günahlardan dolayıdır. Onun için hatalarımıza tevbe ve istiğfar edelim.

Tevbe ve istiğfar etmek için de insanın düşünen bir insan olması lazım.Tevbe ve istiğfar etmek için de insanın düşünen bir insan olması lazım. Mütefekkir bir insan olması lazım. Mütefekkir bir insan olması lazım. Müslümanın kendisini kontrol eden, teftiş eden, takip eden, hatalarını anlayan,Müslümanın kendisini kontrol eden, teftiş eden, takip eden, hatalarını anlayan, bulan, akşamları sabahları düşünüp de düşüne taşına iş yapan, hatası olsa tespit eden bulan, akşamları sabahları düşünüp de düşüne taşına iş yapan, hatası olsa tespit eden ve bunu bir daha yapmayayım diye düşünen insan olması lazım. ve bunu bir daha yapmayayım diye düşünen insan olması lazım.

Bunun sonucu ne olur? Bunun sonucu ne olur?

Böyle bir iş -hatasını düşünmek, hatasından af dilemek, dönmek- müslümanın âdeti olursaBöyle bir iş -hatasını düşünmek, hatasından af dilemek, dönmek- müslümanın âdeti olursa hataları bir bir yok etmeye sebep olur.hataları bir bir yok etmeye sebep olur. Günden güne iyi bir insan olmasına sebep olur. Günden güne iyi bir insan olmasına sebep olur. Sonunda Allah'ın sevdiği bir kul haline dönüşmesine sebep olur. Sonunda Allah'ın sevdiği bir kul haline dönüşmesine sebep olur.

Bugünkü sonuncu hadîs-i şerîfte de size çok tevbe ve istiğfar etmenizi tavsiye etmiş olduBugünkü sonuncu hadîs-i şerîfte de size çok tevbe ve istiğfar etmenizi tavsiye etmiş oldu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Ben de size naklettim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Ben de size naklettim.

Allahu Teâlâ hazretleri işlemiş olduğumuz hataları, günahları afv u mağfiret eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri işlemiş olduğumuz hataları, günahları afv u mağfiret eylesin. Bundan sonraki ömrümüzü hatalara, günahlara bulaşmadan, haramlara yanaşmadan, Bundan sonraki ömrümüzü hatalara, günahlara bulaşmadan, haramlara yanaşmadan, sevdiği kul olarak geçirmeyi cümlemize muvaffak eylesin. Tevfîkini yâr ve refîk eylesin.sevdiği kul olarak geçirmeyi cümlemize muvaffak eylesin. Tevfîkini yâr ve refîk eylesin. Hidayet üzere eylesin. İyi insanlarla beraber eylesin. Alimlerle, âbidlerle, fakihlerle, Hidayet üzere eylesin. İyi insanlarla beraber eylesin. Alimlerle, âbidlerle, fakihlerle, zarif, kâmil, edepli, dünyada gözü olmayan, Allah'ın rızasını düşünen iyi insanlarla beraber olmayızarif, kâmil, edepli, dünyada gözü olmayan, Allah'ın rızasını düşünen iyi insanlarla beraber olmayı Allah cümlemize nasip eylesin. Her türlü fitnelerden, fesatlardan,Allah cümlemize nasip eylesin. Her türlü fitnelerden, fesatlardan, zulümlerden, haksızlıklardan, hatalardan, yanlışlıklardan, zalimlerin zulmünden, zulümlerden, haksızlıklardan, hatalardan, yanlışlıklardan, zalimlerin zulmünden, fâsıkların, fâcirlerin yaptığı günahlar dolayısıyla üzerimizefâsıkların, fâcirlerin yaptığı günahlar dolayısıyla üzerimize onlar sebebiyle umumi bir bela ve afet gelmesinden bizleri korusun.onlar sebebiyle umumi bir bela ve afet gelmesinden bizleri korusun. İki cihan saadetine nâil eylesin. Cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin. İki cihan saadetine nâil eylesin. Cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin.

es-Selamu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh! es-Selamu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2