Namaz Vakitleri

13 Zilka'de 1445
21 Mayıs 2024
İmsak
03:45
Güneş
05:35
Öğle
13:06
İkindi
17:02
Akşam
20:27
Yatsı
22:08
Detaylı Arama

Allah Dilediğine Hidayet Eder

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Zilhicce 1420 / 14.03.2000
Mekke

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın hac ve umre dolayısıyla Medine’de ve Mekke’de bulunduğu zamanlarda yaptığı sohbetlerdir. Bu sohbetler, çoğu zaman hacıların ve umrecilerin kaldığı otellerde, Mina’da ve Arafat’ta yapılmıştır.

Konuşmalarda hac ibadetinin faziletleri üzerinde durulmuş; Medine-i Münevvere, Mekke-i Mükerreme, Kâbe-i Müşerrefe, Mina, Arafat gibi mübârek yerler ve yapılabilecek sevaplı ameller anlatılmıştır. Çok rastlanan hatalı uygulamalar ve yanlış davranışlar örneklerle anlatılmış; haccın incelikleri, karşılıklı muamelelerde dikkat edilecek noktalar, sevgi ve saygıyı artıracak güzel davranışlar hatırlatılmıştır.

İhram, istîlâm, tavaf, vakfe, şeytan taşlama gibi hacda yapılan çeşitli görevlerin mânevî ve sembolik yönü üzerinde durulmuş; huzurlu, duygulu ve feyizli bir hac yapmanın yolları gösterilmiştir.

Konuşma Metni

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû! es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû!

Mübarek hac mevsiminde, size Mukaddes beldelerden Mekke-i Mükerreme'den hitap ediyorum. Mübarek hac mevsiminde, size Mukaddes beldelerden Mekke-i Mükerreme'den hitap ediyorum.

Allah'a hamd ü senâlar olsun:Allah'a hamd ü senâlar olsun: Öyle bir yerden hitap ediyorum ki camından Kâbe-i Müşerrefe'nin etrafındaki Mescid-i Haram'ınÖyle bir yerden hitap ediyorum ki camından Kâbe-i Müşerrefe'nin etrafındaki Mescid-i Haram'ın büyük bir kısmı çok mükemmel bir şekilde görülüyor. büyük bir kısmı çok mükemmel bir şekilde görülüyor. İki kat yukarıda da, kaldığımız otelin misafirlerin oturması için geniş bir mekânı var.İki kat yukarıda da, kaldığımız otelin misafirlerin oturması için geniş bir mekânı var. Onlar lobi diyorlar ama biz ne diyeceğiz bilmiyorum.Onlar lobi diyorlar ama biz ne diyeceğiz bilmiyorum. Misafirlerin ferah bir şekilde oturması için gerekli yer. Misafirlerin ferah bir şekilde oturması için gerekli yer.

Bir tarafından bakıyorsunuz Mescid-i Haram önünüzde. Biraz da ona yukarıdan bakıyorsunuz.Bir tarafından bakıyorsunuz Mescid-i Haram önünüzde. Biraz da ona yukarıdan bakıyorsunuz. Yarım kuşbakışı bir görünüm, çok tatlı.Yarım kuşbakışı bir görünüm, çok tatlı. Arkadaşlara; "Bunun görünümünü tespit edin,Arkadaşlara;

"Bunun görünümünü tespit edin,
sonra Türkiye'deki kardeşlerimize televizyonla veya başka vasıtalarla aktarırsınız." dedim.sonra Türkiye'deki kardeşlerimize televizyonla veya başka vasıtalarla aktarırsınız." dedim. Çok duygulandırıcı bir hoş, mübarek manzara! Otelin on altıncı katı. Çok duygulandırıcı bir hoş, mübarek manzara!

Otelin on altıncı katı.

Otel yerine Türkçe ne diyelim? Misafirhanenin, konaklama yerinin en üst katı, on altıncı katı. Otel yerine Türkçe ne diyelim?

Misafirhanenin, konaklama yerinin en üst katı, on altıncı katı.

Bir cephesinden Mescid-i Haram görülüyor; minareleriyle, en üst katındaki insanlarla,Bir cephesinden Mescid-i Haram görülüyor; minareleriyle, en üst katındaki insanlarla, aşağıda çevresindekilerle…aşağıda çevresindekilerle… Mesfele tarafından; Mesfele tarafı dediğimiz, Yemen tarafı, güney tarafından güzel görünüyor. Mesfele tarafından; Mesfele tarafı dediğimiz, Yemen tarafı, güney tarafından güzel görünüyor.

On altıncı katın diğer tarafındaki camlarından baktığınız zaman o tarafta da öndeki dağların,On altıncı katın diğer tarafındaki camlarından baktığınız zaman o tarafta da öndeki dağların, Mekke'nin tepelerinin arkasından Cebel-i Sevr görünüyor.Mekke'nin tepelerinin arkasından Cebel-i Sevr görünüyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'le hicret ederkenPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'le hicret ederken düşmanı şaşırtmak, izi belli etmemek içindüşmanı şaşırtmak, izi belli etmemek için -tabii Medine-i Münevvere'ye giderken kuzeye gitmek lazım idi- ama şaşırtmak için-tabii Medine-i Münevvere'ye giderken kuzeye gitmek lazım idi- ama şaşırtmak için tamamen Yemen tarafına, güneye doğru gitmişler ve Sevr Dağı'na varmışlar.tamamen Yemen tarafına, güneye doğru gitmişler ve Sevr Dağı'na varmışlar. Tamamen kayalık, çıkılması zor bir dağ. Tepesinde bir mağaraya saklanmışlar. Tamamen kayalık, çıkılması zor bir dağ. Tepesinde bir mağaraya saklanmışlar.

Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in çobanı da sürülerini o taraflarda yayıyor gibi yapıpEbû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in çobanı da sürülerini o taraflarda yayıyor gibi yapıp onların taze süt sağıp içmesini sağlamış.onların taze süt sağıp içmesini sağlamış. Müşrikler ona rağmen oraları da arayıpMüşrikler ona rağmen oraları da arayıp oralara kadar gelmişler. Demek ki ne kadar büyük hırsları var, gözleri ne kadar dönmüş!oralara kadar gelmişler. Demek ki ne kadar büyük hırsları var, gözleri ne kadar dönmüş! Oralara kadar çıkmışlar. Hatta Peygamber Efendimiz'in saklandığı mağaraya [kadar gelmişler].Oralara kadar çıkmışlar. Hatta Peygamber Efendimiz'in saklandığı mağaraya [kadar gelmişler]. Biz evvelki seneler oraya çıkmıştık, ziyaret etmiştik.Biz evvelki seneler oraya çıkmıştık, ziyaret etmiştik. Bir kardeşimiz de burada bizim hatıramız kalsın diye oraya bir seccade bırakmıştı. Oraya da girmiştik. Bir kardeşimiz de burada bizim hatıramız kalsın diye oraya bir seccade bırakmıştı. Oraya da girmiştik.

Orada Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in çok telâşlandığı sıradaOrada Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in çok telâşlandığı sırada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şahane mübarek sözü, hiç unutulmaması gereken bir söz: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şahane mübarek sözü, hiç unutulmaması gereken bir söz:

"Niye telaş ediyorsun? Bir iki kişi ki üçüncüleri Allah!"Niye telaş ediyorsun? Bir iki kişi ki üçüncüleri Allah! Yanlarında Allahu Teâlâ'nın hıfz u himâyesi bulunan iki kimsenin durumuna ne telaşlanıyorsun?Yanlarında Allahu Teâlâ'nın hıfz u himâyesi bulunan iki kimsenin durumuna ne telaşlanıyorsun? Onlardan bir zarar gelebilir mi?!.." buyuruyor. Onlardan bir zarar gelebilir mi?!.." buyuruyor.

Bu, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inBu, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Allah'ın hak peygamberi olduğunun en bariz delili.Allah'ın hak peygamberi olduğunun en bariz delili. Çünkü hayatın tehlikede olduğu bir zamanda bu kadar rahat olmakÇünkü hayatın tehlikede olduğu bir zamanda bu kadar rahat olmak ve bu kadar kuvvetli bir sözü söylemek için bunu söyleyen kişinin ancak hak peygamber olması lazım! ve bu kadar kuvvetli bir sözü söylemek için bunu söyleyen kişinin ancak hak peygamber olması lazım!

Musa aleyhisselam da, Firavun'un ordusu arkadan gelip bunları suyun kenarında sıkıştırdığı zaman,Musa aleyhisselam da, Firavun'un ordusu arkadan gelip bunları suyun kenarında sıkıştırdığı zaman, Musa aleyhisselam'ın ashâbı; İnnâ lemüdrekûne. "Eyvah, yakalanacağız!" dediği zaman; Musa aleyhisselam'ın ashâbı;

İnnâ lemüdrekûne. "Eyvah, yakalanacağız!" dediği zaman;

Kâle kellâ inne meiye rabbî seyehdîni. "Hayır, yakalanma diye bir şey bahis konusu olamaz!Kâle kellâ inne meiye rabbî seyehdîni. "Hayır, yakalanma diye bir şey bahis konusu olamaz! Rabbim benimle beraber, O bize bir yol gösterecek!" demişti. Aynı iman!Rabbim benimle beraber, O bize bir yol gösterecek!" demişti.

Aynı iman!
Hak peygamber olunca işte böyle oluyor! Bunu herkes anlasın! Hak peygamber olunca işte böyle oluyor! Bunu herkes anlasın!

Buradan bizim Musa aleyhisselam'ı da ne kadar sevdiğimizi,Buradan bizim Musa aleyhisselam'ı da ne kadar sevdiğimizi, "Musa aleyhisselam'a mensubuz!" diyenler anlasınlar da insafa gelsinler diye bunları söylüyorum. "Musa aleyhisselam'a mensubuz!" diyenler anlasınlar da insafa gelsinler diye bunları söylüyorum.

Sevr Dağı'nın tepesi görülüyor.Sevr Dağı'nın tepesi görülüyor. Öyle bir şahane manzara ki on altıncı kattan iki zıt istikâmet, ikisi de güzel.Öyle bir şahane manzara ki on altıncı kattan iki zıt istikâmet, ikisi de güzel. Bir tarafa bakıyorsunuz; Mescid-i Haram, bütün haşmetiyle önünüzde,Bir tarafa bakıyorsunuz; Mescid-i Haram, bütün haşmetiyle önünüzde, göz, gönül dolduran kocaman bir manzara karşınızda!göz, gönül dolduran kocaman bir manzara karşınızda! Öbür tarafa bakıyorsunuz; yakın Mekke tepelerinin arkasında, en yukarıda,Öbür tarafa bakıyorsunuz; yakın Mekke tepelerinin arkasında, en yukarıda, en yüksek, arkada Sevr Dağı!en yüksek, arkada Sevr Dağı! Peygamber Efendimiz'in saklandığı mağaranın olduğu, güvercinin yuva yaptığı, Peygamber Efendimiz'in saklandığı mağaranın olduğu, güvercinin yuva yaptığı, örümceğin ağ gerdiği mağara var. örümceğin ağ gerdiği mağara var.

Böyle güzel bir yerden tam yevm-i terviyede size konuşma yapıyorum. Böyle güzel bir yerden tam yevm-i terviyede size konuşma yapıyorum.

Yevm-i terviye, "arefeden bir gün önceki gün" demektir.Yevm-i terviye, "arefeden bir gün önceki gün" demektir. Bu günde hacılar, sünnet-i seniyyeye uygun olarak [Mina'ya gidiyorlar].Bu günde hacılar, sünnet-i seniyyeye uygun olarak [Mina'ya gidiyorlar]. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz öyle yapardı, Mekke'den Mina'ya giderlerdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz öyle yapardı, Mekke'den Mina'ya giderlerdi.

Mina'nın mescidinin adı hı harfi ile Mescidü'l-Hayf. Noktasız ha ile olursa mâna başka bir tarafa kayar. Mina'nın mescidinin adı hı harfi ile Mescidü'l-Hayf. Noktasız ha ile olursa mâna başka bir tarafa kayar.

Mina'da Peygamber Efendimiz öğlen namazını kılardı,Mina'da Peygamber Efendimiz öğlen namazını kılardı, ikindiyi kılardı, akşamı kılardı, yatsıyı kılardı. ikindiyi kılardı, akşamı kılardı, yatsıyı kılardı.

Gece olurdu, gecelerdi, arefe gecesini Mina'da geçirirdi.Gece olurdu, gecelerdi, arefe gecesini Mina'da geçirirdi. Ertesi sabah sabah namazını kılardı, Arafat'a yollanırdı. Ertesi sabah sabah namazını kılardı, Arafat'a yollanırdı.

Ertesi günkü sabah namazında da -bunu siz de yapacaksınız- tekbir alırdı.Ertesi günkü sabah namazında da -bunu siz de yapacaksınız- tekbir alırdı. O işrak tekbirlerinin alınması lazım! İşrak'ın da ka'sı kaf harfidir.O işrak tekbirlerinin alınması lazım! İşrak'ın da ka'sı kaf harfidir. Çünkü kef harfi ile olursa mâna şirkle ilgili olur. Çünkü kef harfi ile olursa mâna şirkle ilgili olur.

İşrak, şark kelimesi ile ilgilidir.İşrak, şark kelimesi ile ilgilidir. O da "güneşin şarktan doğup ışıklarıyla etrafı aydınlatması" demektir.O da "güneşin şarktan doğup ışıklarıyla etrafı aydınlatması" demektir. İşrak tekbirlerinin alınması lazım. O günlere eyyâm-ı teşrik deniliyor.İşrak tekbirlerinin alınması lazım. O günlere eyyâm-ı teşrik deniliyor. Tekbir alınmaya başlanması gerekiyor. Yarın sabahtan itibaren farzı kılıp selam verdikten sonra; Tekbir alınmaya başlanması gerekiyor. Yarın sabahtan itibaren farzı kılıp selam verdikten sonra;

Allahu ekber Allahu ekber lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber Allâhu ekber ve lillâhil-hamd, diyeceksiniz.Allahu ekber Allahu ekber lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber Allâhu ekber ve lillâhil-hamd, diyeceksiniz. Bu bayramın son günü ikindiye kadar böyle devam edecek. Bu bayramın son günü ikindiye kadar böyle devam edecek.

Mina'ya gitme işini bazı hacılar yapamıyor.Mina'ya gitme işini bazı hacılar yapamıyor. Oraya gitmek, ertesi gün oradan tekrar toparlanmak, vasıtaların girmesi, çıkması;Oraya gitmek, ertesi gün oradan tekrar toparlanmak, vasıtaların girmesi, çıkması; iki milyon insanın bu işi yapması zor olduğundan bazıları doğrudan Arafat'a çıkıyorlar. iki milyon insanın bu işi yapması zor olduğundan bazıları doğrudan Arafat'a çıkıyorlar.

Evet, haccın farzı arefede Arafat'ta bulunmaktır.Evet, haccın farzı arefede Arafat'ta bulunmaktır. Ama Efendimiz'in sünneti Mina'ya geçip Mina'da bu beş vakit namazı kılmak oluyor. Ama Efendimiz'in sünneti Mina'ya geçip Mina'da bu beş vakit namazı kılmak oluyor.

Oraya gidilecek bir günde bu konuşmamı yapıyorum. Oraya gidilecek bir günde bu konuşmamı yapıyorum.

Konu Bakara Sûre-i Şerîfesi'nin 142. âyet-i kerîmesi.Konu Bakara Sûre-i Şerîfesi'nin 142. âyet-i kerîmesi. Devamı konu bakımından ilişkili olmakla beraber, tam Mina yolcusu olma durumunda bulunduğumuzdanDevamı konu bakımından ilişkili olmakla beraber, tam Mina yolcusu olma durumunda bulunduğumuzdan bugünkü sohbetimizde sadece bu âyet-i kerîme üzerinde sohbet etmek istiyorum. bugünkü sohbetimizde sadece bu âyet-i kerîme üzerinde sohbet etmek istiyorum.

Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ hazretleri Bakara Sûre-i Şerîfesi'nin 142. âyet-i kerîmesinde buyuruyor ki; Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ hazretleri Bakara Sûre-i Şerîfesi'nin 142. âyet-i kerîmesinde buyuruyor ki;

Seyekûlü's-süfehâü mine'n-nâsi mâ vellâhüm an kıbletihimülletî kânû aleyhâ kul lillâhil-meşrikuSeyekûlü's-süfehâü mine'n-nâsi mâ vellâhüm an kıbletihimülletî kânû aleyhâ kul lillâhil-meşriku ve'l-mağribu yehdî men yeşâü ilâ sırâtin müstakîm. Bakara 142 Sadakallâhül-azîm. ve'l-mağribu yehdî men yeşâü ilâ sırâtin müstakîm.

Bakara 142

Sadakallâhül-azîm.

Önce âyet-i kerîmenin mealini, hangi konuda olduğunu anlayalım diyeÖnce âyet-i kerîmenin mealini, hangi konuda olduğunu anlayalım diye kısaca bilgi olarak verelim, sonra açıklamaları yapalım: Seyekûlü. "Diyecekler." kısaca bilgi olarak verelim, sonra açıklamaları yapalım:

Seyekûlü. "Diyecekler."

Se, şimdiki veya geniş zamanın fiilini istikbale götüren, mânayı nakleden bir ön takı. Se, şimdiki veya geniş zamanın fiilini istikbale götüren, mânayı nakleden bir ön takı.

Yekûlü. "Der ki…" veya "Diyor ki…" demek;Yekûlü. "Der ki…" veya "Diyor ki…" demek; muzârî siygası Arapça'da hem şimdiki zamana, hem geniş zamana tekabül eder. muzârî siygası Arapça'da hem şimdiki zamana, hem geniş zamana tekabül eder.

Seyekûlü's-süfehâü. "Akılları hafif olan, hikmete sahip olmayan,Seyekûlü's-süfehâü. "Akılları hafif olan, hikmete sahip olmayan, mâkul ve mantıklı düşünemeyen sefih kimseler, sefahat ehli kimseler diyecekler ki…" mâkul ve mantıklı düşünemeyen sefih kimseler, sefahat ehli kimseler diyecekler ki…"

İçki içildiği zaman insan içkiyi Allah'a isyan ederek içiyor,İçki içildiği zaman insan içkiyi Allah'a isyan ederek içiyor, ondan dolayı bir akılsızlık oluyor, akıl hafifliyor. ondan dolayı bir akılsızlık oluyor, akıl hafifliyor. Hem de içki içtiği zaman aklı örttüğünden, akıl mantık kalmadığından,Hem de içki içtiği zaman aklı örttüğünden, akıl mantık kalmadığından, sarhoşun zırvaları başladığından öyle kimselere de "sefih" diyorlar. sarhoşun zırvaları başladığından öyle kimselere de "sefih" diyorlar. Aklı hafif, muhakemesi mâkul ve mantıklı olmayan, akılsız kimse demek ama akılsızlığı bu tarzda!Aklı hafif, muhakemesi mâkul ve mantıklı olmayan, akılsız kimse demek ama akılsızlığı bu tarzda! Dünyevi işleri belki şeytanca güzel yapar, ticaretini, adam kandırmasınıDünyevi işleri belki şeytanca güzel yapar, ticaretini, adam kandırmasını yahut dünyevî menfaatini kollamakta, haramı yemekte her türlü şeytanlığı biliryahut dünyevî menfaatini kollamakta, haramı yemekte her türlü şeytanlığı bilir ama doğruyu düşünemeyip hakka isabet edemediği için sefih! ama doğruyu düşünemeyip hakka isabet edemediği için sefih!

"Sefihler yakın bir zamanda hemen diyecekler ki..." "Sefihler yakın bir zamanda hemen diyecekler ki..."

Çünkü se geldiği zaman yakın istikbal olur, sevfe geldiği zaman uzak istikbal olur.Çünkü se geldiği zaman yakın istikbal olur, sevfe geldiği zaman uzak istikbal olur. Sevfe yekûlü deseydi, çok ilerideki bir istikbalde demek olurdu; öyle dememiş. Sevfe yekûlü deseydi, çok ilerideki bir istikbalde demek olurdu; öyle dememiş.

Seyekûlü. "Hemen böyle bir konuşmayı başlatacaklar, hemen diyecekler!" Seyekûlü. "Hemen böyle bir konuşmayı başlatacaklar, hemen diyecekler!"

Seyekûlü's-süfehâü mine'n-nâsi. "Akılsızlar, beyinsizler, aklı kıtlar veya mâkul, akıllı olmayanlar,Seyekûlü's-süfehâü mine'n-nâsi. "Akılsızlar, beyinsizler, aklı kıtlar veya mâkul, akıllı olmayanlar, doğru düzgün düşünemeyenler, ağırbaşlı olmayanlar, hafif meşrep hafif akıllılar;doğru düzgün düşünemeyenler, ağırbaşlı olmayanlar, hafif meşrep hafif akıllılar; insanlardan böyle olanları diyecekler ki..." Böyle olmayanlar [kimler]? insanlardan böyle olanları diyecekler ki..."

Böyle olmayanlar [kimler]?

Hakîmler, hikmet sahibi, her konuştuğunu hikmetle konuşan;Hakîmler, hikmet sahibi, her konuştuğunu hikmetle konuşan; düşündüğü zaman iyi düşünen, konuştuğu zaman isabetli konuşan;düşündüğü zaman iyi düşünen, konuştuğu zaman isabetli konuşan; halifeyi makama getiren, icabında hâl eden kimselere de hâll ü akd erbabı deniliyor.halifeyi makama getiren, icabında hâl eden kimselere de hâll ü akd erbabı deniliyor. Tabii onlar demezler. Bunu dese dese aklı ve mantığı, ahlâkı ve hâli hafif olanlar der. Tabii onlar demezler. Bunu dese dese aklı ve mantığı, ahlâkı ve hâli hafif olanlar der.

Onlar diyecekler ki; Mâ vellâhüm an kıbletihimülletî kânû aleyhâ.Onlar diyecekler ki;

Mâ vellâhüm an kıbletihimülletî kânû aleyhâ.
"Bunları yönelmiş oldukları kıbleden başka tarafa ne çevirdi? "Bunları yönelmiş oldukları kıbleden başka tarafa ne çevirdi?

Mâ, "ne" mânasına soru edatı. Mâ vellâhüm. "Bunları ne çevirdi?" Nereden? Mâ, "ne" mânasına soru edatı.

Mâ vellâhüm. "Bunları ne çevirdi?"

Nereden?

An kıbletihimülletî kânû aleyhâ. "Kıblelerinden ki o kıble üzerindelerdi, namazı öyle kılıyorlardı.An kıbletihimülletî kânû aleyhâ. "Kıblelerinden ki o kıble üzerindelerdi, namazı öyle kılıyorlardı. Bu üzerinde oldukları kıbleden bunları başka tarafa kim çevirdi?" Bu üzerinde oldukları kıbleden bunları başka tarafa kim çevirdi?"

Düşüncesi kıt, hafif meşrep olanlar böyle diyecekler. Düşüncesi kıt, hafif meşrep olanlar böyle diyecekler.

Kul lillâhil-meşriku ve'l-mağribu. "Ey Resûlüm! Sen onlara de ki; Güneşin doğuş tarafı doğu da,Kul lillâhil-meşriku ve'l-mağribu. "Ey Resûlüm! Sen onlara de ki; Güneşin doğuş tarafı doğu da, güneşin batış tarafı batı da Allah'ın mülküdür! Yeryüzü Allah'ın mülküdür. Yerler gökler Allah'ın mülküdür.güneşin batış tarafı batı da Allah'ın mülküdür! Yeryüzü Allah'ın mülküdür. Yerler gökler Allah'ın mülküdür. Doğu batı, semtler, cihetler, coğrafi yönler; hepsi Allah'ındır." "Sizin itirazınızın bir değeri yoktur.Doğu batı, semtler, cihetler, coğrafi yönler; hepsi Allah'ındır."

"Sizin itirazınızın bir değeri yoktur.
Cenâb-ı Hak ne dilerse öyle yapar, öyle emreder.Cenâb-ı Hak ne dilerse öyle yapar, öyle emreder. Kullarına nereye dönmeyi uygun bulursa o tarafa döndürür. Ne olacak, sebebini niye soruyorsunuz?" Kullarına nereye dönmeyi uygun bulursa o tarafa döndürür. Ne olacak, sebebini niye soruyorsunuz?"

Yehdî men yeşâü ilâ sırâtın müstakîm.Yehdî men yeşâü ilâ sırâtın müstakîm. "Dilediklerini, kimleri diliyorsa onları hidayete erdirir, doğru yola sevk eder!" "Dilediklerini, kimleri diliyorsa onları hidayete erdirir, doğru yola sevk eder!"

Demek ki Cenâb-ı Mevlâ dilediklerini doğru yola sevk eder, dilemediklerini sevk etmez.Demek ki Cenâb-ı Mevlâ dilediklerini doğru yola sevk eder, dilemediklerini sevk etmez. "Hidayet Allah'tandır." demek budur. Allahu Teâlâ hazretleri bazı kullarına hidayeti vermiyor."Hidayet Allah'tandır." demek budur. Allahu Teâlâ hazretleri bazı kullarına hidayeti vermiyor. Kendisi Hâdî; hidayet edici, hidayet verici, doğru yola sevk edici olduğu hâlde;Kendisi Hâdî; hidayet edici, hidayet verici, doğru yola sevk edici olduğu hâlde; gönülleri aydınlattırıp akılları uyandırıp doğruyu buldurduğu hâlde,gönülleri aydınlattırıp akılları uyandırıp doğruyu buldurduğu hâlde, bazı kimselere hidayeti vermiyor! Hidayet Allah'tandır, Allah dilediğine hidayeti verir. bazı kimselere hidayeti vermiyor! Hidayet Allah'tandır, Allah dilediğine hidayeti verir.

O zaman; "Bu neden oluyor?" diye düşünmek lazım! O zaman; "Bu neden oluyor?" diye düşünmek lazım!

Allahu Teâlâ hazretlerinin hükmüne itiraz hiçbir kulun harcı değildir,Allahu Teâlâ hazretlerinin hükmüne itiraz hiçbir kulun harcı değildir, haddi de değildir. Edebe uygun değildir, gücü de yoktur! haddi de değildir. Edebe uygun değildir, gücü de yoktur!

Lâ yüs'elü ammâ yef'alü ve hüm yüs'elûn.Lâ yüs'elü ammâ yef'alü ve hüm yüs'elûn. "Yaptıklarından kimse ona sorgu sual açamaz, ama kullar sorgu suale maruzdurlar!" "Yaptıklarından kimse ona sorgu sual açamaz, ama kullar sorgu suale maruzdurlar!"

Kul gibi değil, âlemlerin Rabbine kimse soramaz ama hikmetini anlaması lazım! Kul gibi değil, âlemlerin Rabbine kimse soramaz ama hikmetini anlaması lazım!

"Rabbimiz niçin böyle yapıyor?.." "Rabbimiz niçin böyle yapıyor?.."

Bir kere şunu çok iyi bilelim ki bu konularda etraflı düşünmek,Bir kere şunu çok iyi bilelim ki bu konularda etraflı düşünmek, isabetli karar verebilmek için dini, geniş bilmek lazım! isabetli karar verebilmek için dini, geniş bilmek lazım! Bazı yeri bilip de öbür tarafı göz ardı ederse insan doğru bir hükme ulaşamaz.Bazı yeri bilip de öbür tarafı göz ardı ederse insan doğru bir hükme ulaşamaz. Bütün delilleri toplamak lazım! Bütün delilleri toplamak lazım!

Bir kere biliyoruz ki Cenâb-ı Hak Erhamür-râhimîndir, merhametlilerin en merhametlisidir.Bir kere biliyoruz ki Cenâb-ı Hak Erhamür-râhimîndir, merhametlilerin en merhametlisidir. Merhametlilere merhameti ihsan edendir.Merhametlilere merhameti ihsan edendir. Dünyada bütün kullarına Rahmanlığıyla rızkını verip merhamet edendir. Dünyada bütün kullarına Rahmanlığıyla rızkını verip merhamet edendir. Âhirette de mü'min kullarına cennetini verip taltif edendir. Kulun günahlarını affedendir. Âhirette de mü'min kullarına cennetini verip taltif edendir. Kulun günahlarını affedendir.

Ve mâ ene bi-zallâmin li'l-abîd. "Ben kullarıma asla zulmedici bir Mevlâ değilim, zulmetmem!" buyuruyor. Ve mâ ene bi-zallâmin li'l-abîd. "Ben kullarıma asla zulmedici bir Mevlâ değilim, zulmetmem!" buyuruyor.

Cenâb-ı Hakk'ın işlerinde zulüm yok, hepsi lütuf!Cenâb-ı Hakk'ın işlerinde zulüm yok, hepsi lütuf! Ama adâlet-i ilâhiyye iktizası, bazıları suçluların cezasını vermek tarzında! Birçoğu lütuf!Ama adâlet-i ilâhiyye iktizası, bazıları suçluların cezasını vermek tarzında! Birçoğu lütuf! Bir kısmı da çok suçlu ve edepsiz olduğundan, adaletine göre muamele ediyor, Bir kısmı da çok suçlu ve edepsiz olduğundan, adaletine göre muamele ediyor, adaletini icrâ ediyor; suçunun cezasını veriyor. adaletini icrâ ediyor; suçunun cezasını veriyor.

Çünkü aslında zerre kadar iyilik yapan iyiliğinin karşılığını görecek,Çünkü aslında zerre kadar iyilik yapan iyiliğinin karşılığını görecek, zerre kadar kötülük yapan kötülüğünün cezasını çekecek olduğundanzerre kadar kötülük yapan kötülüğünün cezasını çekecek olduğundan mü'min de adaletinin cûşa gelişiyle cennete giriyor.mü'min de adaletinin cûşa gelişiyle cennete giriyor. Yine kul iyilik ettiğinden, iyi kulluğun karşılığı,Yine kul iyilik ettiğinden, iyi kulluğun karşılığı, muadili iyilik olduğundan cennete sokuyor ama mükâfatı çok vererek sokuyor.muadili iyilik olduğundan cennete sokuyor ama mükâfatı çok vererek sokuyor. Kötü kulluğun karşılığı da yine adaletinin iktizası ceza olduğundan onları da cehenneme atıyor. Kötü kulluğun karşılığı da yine adaletinin iktizası ceza olduğundan onları da cehenneme atıyor.

Cenâb-ı Hak bazı kullara niye hidayet etmiyor? Çünkü edepsizlik ediyorlar! Cenâb-ı Hak bazı kullara niye hidayet etmiyor?

Çünkü edepsizlik ediyorlar!

Cenâb-ı Hakk'ın rahmeti gökten yağmur gibi yağıyor.Cenâb-ı Hakk'ın rahmeti gökten yağmur gibi yağıyor. Zaten biz yağmura da rahmet demişiz; çünkü yeryüzüne çok faydası var, bizlere çok faydası var.Zaten biz yağmura da rahmet demişiz; çünkü yeryüzüne çok faydası var, bizlere çok faydası var. Rahmeti yağıyor ama bazı kimselerin kapları ters çevrilmiş olduğundan içine rahmet girmiyor. Rahmeti yağıyor ama bazı kimselerin kapları ters çevrilmiş olduğundan içine rahmet girmiyor.

Kazanı ters çevirirsen, tepsiyi, kâseyi ters çevirirsen içine yağmur suyu birikir mi? Kazanı ters çevirirsen, tepsiyi, kâseyi ters çevirirsen içine yağmur suyu birikir mi?

Hiç gelmez, çünkü ters çevrilmiş. Kullar cezalı duruma kendilerini düşürdüklerinden; Hiç gelmez, çünkü ters çevrilmiş.

Kullar cezalı duruma kendilerini düşürdüklerinden;

Ve lâkinnen-nâse enfüsehüm yazlimûn. Ve lâkinnen-nâse enfüsehüm yazlimûn.

İnsanlar kendileri kendilerine zulmetmiş olduğundan Cenâb-ı Hak;İnsanlar kendileri kendilerine zulmetmiş olduğundan Cenâb-ı Hak; "Siz madem böyle edepsizlik yaptınız, haydi bakalım, ne hâliniz varsa görün!" diye"Siz madem böyle edepsizlik yaptınız, haydi bakalım, ne hâliniz varsa görün!" diye onları doğru yola sevk etmiyor. onları doğru yola sevk etmiyor. İyi niyetli, haddini bilen, edepli olanları da; "Siz iyi niyetlisiniz, haddinizi biliyorsunuz,İyi niyetli, haddini bilen, edepli olanları da; "Siz iyi niyetlisiniz, haddinizi biliyorsunuz, edepli hareket ediyorsunuz, güzel huylusunuz; ama yanılıyorsunuz,edepli hareket ediyorsunuz, güzel huylusunuz; ama yanılıyorsunuz, şu tarafa dönerseniz doğru yol bu taraftadır." diye hidayet ediyor. şu tarafa dönerseniz doğru yol bu taraftadır." diye hidayet ediyor.

Demek ki hidayete ermek, edepli kul olmanın mükâfatıdır.Demek ki hidayete ermek, edepli kul olmanın mükâfatıdır. Cenâb-ı Hakk'ın hidayetini vermemesi de kulun edepsizliğinin cezasıdır.Cenâb-ı Hakk'ın hidayetini vermemesi de kulun edepsizliğinin cezasıdır. Kendisinin ettiğinin kendisini cezalandırmasıdır.Kendisinin ettiğinin kendisini cezalandırmasıdır. Edepsizlik etmeseydi Cenâb-ı Hakk'ın lütfuna erecekti. Çünkü Erhamür-râhimîn!Edepsizlik etmeseydi Cenâb-ı Hakk'ın lütfuna erecekti. Çünkü Erhamür-râhimîn! Ama edepsizlik ettiğinden; "Madem öyle, bu kadar edepsizsin,Ama edepsizlik ettiğinden; "Madem öyle, bu kadar edepsizsin, o zaman çek cezanı!" diye Cenâb-ı Hak hidayet vermiyor. o zaman çek cezanı!" diye Cenâb-ı Hak hidayet vermiyor.

Yehdî men yeşâü ilâ sırâtın müstakîm.Yehdî men yeşâü ilâ sırâtın müstakîm. "Cenâb-ı Hak dilediğini sırat-ı müstakîme, dosdoğru yola sevk eder; dilemediğini de sevk etmez." "Cenâb-ı Hak dilediğini sırat-ı müstakîme, dosdoğru yola sevk eder; dilemediğini de sevk etmez."

Edepsizlik ederse Allah'ın âyetlerini görür görür de yine inat ederse hakkın ne olduğunu bildiği hâldeEdepsizlik ederse Allah'ın âyetlerini görür görür de yine inat ederse hakkın ne olduğunu bildiği hâlde inkâr ederse Resûlullah'ın hak peygamber olduğunu bildiği hâlde inkâr ederseinkâr ederse Resûlullah'ın hak peygamber olduğunu bildiği hâlde inkâr ederse hatta kendi inandığı kitabından; "Âhir zaman peygamberi gelecek,hatta kendi inandığı kitabından; "Âhir zaman peygamberi gelecek, vasıfları şunlar olacak!" diye bildiği hâlde; hatta gelmeden önce; vasıfları şunlar olacak!" diye bildiği hâlde; hatta gelmeden önce; "Böyle bir peygamber gelecek!" diye Araplar'a kendileri söylediği hâlde,"Böyle bir peygamber gelecek!" diye Araplar'a kendileri söylediği hâlde, peygamber geldikten sonra inanmayanlar, artık çok büyük edepsizlik etmiş oluyorlar! peygamber geldikten sonra inanmayanlar, artık çok büyük edepsizlik etmiş oluyorlar! İnat etmiş, hased etmiş oluyorlar! İnat etmiş, hased etmiş oluyorlar!

Haset, inat, edepsizlik, insanın tevfîkinin kesilmesine,Haset, inat, edepsizlik, insanın tevfîkinin kesilmesine, Allah'ın lütfuna mazhar olmaktan mahrumiyete sebep olur. Onun için Cenâb-ı Hak onlara; Allah'ın lütfuna mazhar olmaktan mahrumiyete sebep olur. Onun için Cenâb-ı Hak onlara;

"Pekâlâ, siz bu kadar edepsizlik ediyorsanız ben de size hidayet vermem!" diye hidayet eylemiyor."Pekâlâ, siz bu kadar edepsizlik ediyorsanız ben de size hidayet vermem!" diye hidayet eylemiyor. Ondan dolayı da onlar küfürde kalıyorlar, sonunda cehenneme gidiyorlar.Ondan dolayı da onlar küfürde kalıyorlar, sonunda cehenneme gidiyorlar. Hidayet verseydi cennete gideceklerdi, [vermeyince] sonunda cehenneme gidiyorlar. Hidayet verseydi cennete gideceklerdi, [vermeyince] sonunda cehenneme gidiyorlar.

Demek ki inkâr etmek, imansız olmak, günah yolunu tercih etmek,Demek ki inkâr etmek, imansız olmak, günah yolunu tercih etmek, hak ve bâtıl belli olduktan sonra bâtılın yanında yer almak, hakla savaşmak;hak ve bâtıl belli olduktan sonra bâtılın yanında yer almak, hakla savaşmak; Allah'ın iyi kullarına, başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem olmak üzere evliyâullaha,Allah'ın iyi kullarına, başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem olmak üzere evliyâullaha, salihlere zulmetmek veya karşı gelmek, haksızlık etmek,salihlere zulmetmek veya karşı gelmek, haksızlık etmek, düşmanlık eylemek sonunda insanı cehenneme götürür. düşmanlık eylemek sonunda insanı cehenneme götürür. Hadis-i kudsîde Cenâb-ı Hak buyuruyor ki; Men a'dâyî veliyyen fekad azentühû bi'l-muhârebe.Hadis-i kudsîde Cenâb-ı Hak buyuruyor ki;

Men a'dâyî veliyyen fekad azentühû bi'l-muhârebe.
"Benim evliyâmdan, sevgili kullarımdan bir kula ezâ cefâ veren,"Benim evliyâmdan, sevgili kullarımdan bir kula ezâ cefâ veren, vermeye kalkışan kimseye ben harp ilan ederim." vermeye kalkışan kimseye ben harp ilan ederim."

Cenâb-ı Hakk'ın harb-i ilâhîsine mâruz olur,Cenâb-ı Hakk'ın harb-i ilâhîsine mâruz olur, cünûd-u ilâhînin hücumuna mâruz kalır, mahvolur, perişan olur. Demek ki akılsızlar diyeceklermiş ki; cünûd-u ilâhînin hücumuna mâruz kalır, mahvolur, perişan olur. Demek ki akılsızlar diyeceklermiş ki;

"Evvelce başka kıbleye doğru dönüyorlardı, sonra başka tarafa döndüler."Evvelce başka kıbleye doğru dönüyorlardı, sonra başka tarafa döndüler. Bunların bu üzerinde bulundukları kıbleyi bırakıp daBunların bu üzerinde bulundukları kıbleyi bırakıp da yeni kıbleye dönmelerinin sebebi ne, ne sebeple dönüyorlar?" yeni kıbleye dönmelerinin sebebi ne, ne sebeple dönüyorlar?"

Allah emretti de ondan! Cenâb-ı Hak dilediğini doğru yola iletir. Allah emretti de ondan! Cenâb-ı Hak dilediğini doğru yola iletir.

Bu âyetlerin iniş sebebini alimlerimiz şöyle anlatıyor: Bu âyetlerin iniş sebebini alimlerimiz şöyle anlatıyor:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Mekke-i Mükerreme'deyken, hicretten önce kendisine namaz emrolunduğu zaman Mescid-i Haram'a gelirdi,Mekke-i Mükerreme'deyken, hicretten önce kendisine namaz emrolunduğu zaman Mescid-i Haram'a gelirdi, iki rüknün arasına doğru namaz kılardı. İki rükünden -rükneyn- maksat nedir? iki rüknün arasına doğru namaz kılardı.

İki rükünden -rükneyn- maksat nedir?

Kâbe'nin iki köşesi: Birisi Hâcer-i Esved'in olduğu köşe, Kâbe'nin iki köşesi: Birisi Hâcer-i Esved'in olduğu köşe, ötekisi de tavaf esnasında Hâcer-i Esved'in olduğu köşeye gelmeden önceki köşe! ötekisi de tavaf esnasında Hâcer-i Esved'in olduğu köşeye gelmeden önceki köşe! Onun adı da Rükn-ü Yemânî'dir. Onun adı da Rükn-ü Yemânî'dir.

Peygamber Efendimiz Kâbe'yi tavaf ederken Rükn-ü Yemânî'ye gelince orayı da istilâm ederdi, Peygamber Efendimiz Kâbe'yi tavaf ederken Rükn-ü Yemânî'ye gelince orayı da istilâm ederdi, el kaldırıp Bismillâhi Allâhu ekber diye oraya da selam verirdi. el kaldırıp Bismillâhi Allâhu ekber diye oraya da selam verirdi. Çünkü orada da çok muazzam miktarda melekler bekleşirlerdi.Çünkü orada da çok muazzam miktarda melekler bekleşirlerdi. Oradan Hâcer-i Esved'e doğru olan kenarda, o arada namaz kılardı. Oradan Hâcer-i Esved'e doğru olan kenarda, o arada namaz kılardı.

Hâcer-i Esved'in olduğu köşe, Kâbe'nin aşağı yukarı -biraz açı farkı vardır ama- doğu tarafıdır.Hâcer-i Esved'in olduğu köşe, Kâbe'nin aşağı yukarı -biraz açı farkı vardır ama- doğu tarafıdır. Ondan sonraki köşe kuzey tarafıdır, ona da Rükn-ü Irâkî derler.Ondan sonraki köşe kuzey tarafıdır, ona da Rükn-ü Irâkî derler. Haritadan bakılsa Irak tarafına doğru olan köşe olmuş oluyor. Haritadan bakılsa Irak tarafına doğru olan köşe olmuş oluyor. Oradan yarım daire şeklindeki Hicr-i İsmâil, Hatîm de denilen duvar başlıyor. Oradan yarım daire şeklindeki Hicr-i İsmâil, Hatîm de denilen duvar başlıyor. İnsanın göğsü hizasına kadar yükseklikte yarım daire şeklinde iki ucu açık bir duvar.İnsanın göğsü hizasına kadar yükseklikte yarım daire şeklinde iki ucu açık bir duvar. İki taraftan içi kısmına geçilebiliyor. İki taraftan içi kısmına geçilebiliyor.

Tavaf ederken Hatîm'den sonra gelen köşeye de Rükn-ü Şâmî derler.Tavaf ederken Hatîm'den sonra gelen köşeye de Rükn-ü Şâmî derler. O da Suriye'nin Şam tarafına doğru olmuş oluyor. Orası da batıya doğru bakıyor. O da Suriye'nin Şam tarafına doğru olmuş oluyor. Orası da batıya doğru bakıyor.

Rükn-ü Irâkî ile Rükn-ü Şâmî arasında yukarıya baktığımız zaman altınoluk vardır.Rükn-ü Irâkî ile Rükn-ü Şâmî arasında yukarıya baktığımız zaman altınoluk vardır. Kâbe-i Müşerrefe'nin üstüne yağan yağmuru Hicr-i İsmâîl'e akıtan uzunca bir oluktur.Kâbe-i Müşerrefe'nin üstüne yağan yağmuru Hicr-i İsmâîl'e akıtan uzunca bir oluktur. Altından yapılmıştır. Altından yapılmıştır. Altınoluk, Kâbe'nin mübarek üstünde biriken yağmurları o avluya döker, buna derler.Altınoluk, Kâbe'nin mübarek üstünde biriken yağmurları o avluya döker, buna derler. Yağmur yağdığı zaman oradan Kâbe'nin üstünde birikmiş tozlar geliyor diyeYağmur yağdığı zaman oradan Kâbe'nin üstünde birikmiş tozlar geliyor diye ziyaretçiler Hicr-i İsmâil'in içine girip onun altında ıslanmağa can atarlar. ziyaretçiler Hicr-i İsmâil'in içine girip onun altında ıslanmağa can atarlar.

Daha ilerlediğiniz zaman Rükn-ü Şâmî'den sonra gelen köşe Rükn-ü Yemâni'dir.Daha ilerlediğiniz zaman Rükn-ü Şâmî'den sonra gelen köşe Rükn-ü Yemâni'dir. Orası da güneye düşüyor. Ama yönler biraz kayıktır, coğrafî yönlerle tam tamına değil. Orası da güneye düşüyor. Ama yönler biraz kayıktır, coğrafî yönlerle tam tamına değil.

Peygamber Efendimiz Rükn ü Yemânî ile Rükn-ü Hacer Hâcer-i Esved arasında namaz kılardı.Peygamber Efendimiz Rükn ü Yemânî ile Rükn-ü Hacer Hâcer-i Esved arasında namaz kılardı. Müezzin mahfeli derler, bizim Türk hacılarımız orada toplanırlar.Müezzin mahfeli derler, bizim Türk hacılarımız orada toplanırlar. Cumayı da üst katta müezzin mahfelinin üstünde kılarlar, birbirleriyle cumalaşırlar; âdetleri öyle olmuş. Cumayı da üst katta müezzin mahfelinin üstünde kılarlar, birbirleriyle cumalaşırlar; âdetleri öyle olmuş.

Peygamber Efendimiz o müezzin mahfelinin olduğu tarafta namaz kılardı. Peygamber Efendimiz o müezzin mahfelinin olduğu tarafta namaz kılardı.

Böylece neyi sağlamış oluyordu? Böylece neyi sağlamış oluyordu?

Hem Kâbe-i Müşerrefe'ye bakmayı sağlamış oluyorduHem Kâbe-i Müşerrefe'ye bakmayı sağlamış oluyordu hem de güneyden kuzeye doğru bakmış olduğundan Kudüs-ü Şerîf'e dönmeyi sağlamış oluyordu. hem de güneyden kuzeye doğru bakmış olduğundan Kudüs-ü Şerîf'e dönmeyi sağlamış oluyordu.

Kudüs-ü Şerîf'ten de asıl maksat nedir? Kudüs-ü Şerîf'ten de asıl maksat nedir?

Hz. Ömer radıyallahu anh'ın yaptırdığı binanın altındakiHz. Ömer radıyallahu anh'ın yaptırdığı binanın altındaki mübarek Beyti'l-Makdis, Beytü'l-Makdis'in kayasıdır.mübarek Beyti'l-Makdis, Beytü'l-Makdis'in kayasıdır. Bir tarafında Mescid-i Aksa vardır bir tarafında da eğri bir kaya vardır ki buna Lisânü'l-Hacer derler.Bir tarafında Mescid-i Aksa vardır bir tarafında da eğri bir kaya vardır ki buna Lisânü'l-Hacer derler. Kayanın dil şeklindeki uzantısıdır. Altı bir oda gibi yapılmış.Kayanın dil şeklindeki uzantısıdır. Altı bir oda gibi yapılmış. Ben ziyaret etmedim, Allah hepimize nasip etsin. Kitaplardan bildiğimi söylüyorum.Ben ziyaret etmedim, Allah hepimize nasip etsin. Kitaplardan bildiğimi söylüyorum. Altına merdivenle inilebiliyormuş, namaz kılınabiliyormuş. Altına merdivenle inilebiliyormuş, namaz kılınabiliyormuş.

Peygamber Efendimiz oradan miraca çıkmış. Üstündeki bina daha sonraki devirlerde yapılmıştır. Peygamber Efendimiz oradan miraca çıkmış. Üstündeki bina daha sonraki devirlerde yapılmıştır.

Peygamber Efendimiz müezzin mahfeli tarafından Kâbe'ye baktığı zaman, karşısında Kâbe,Peygamber Efendimiz müezzin mahfeli tarafından Kâbe'ye baktığı zaman, karşısında Kâbe, yüzlerce, binlerce kilometre ileride de Kudüs'teki Beytü'l-Makdis'in kayalığı olmuş oluyor.yüzlerce, binlerce kilometre ileride de Kudüs'teki Beytü'l-Makdis'in kayalığı olmuş oluyor. Peygamber Efendimiz namazı böyle kılardı. Peygamber Efendimiz namazı böyle kılardı.

Medine-i Münevvere'ye gelince Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri yine Kudüs-ü Şerif'e teveccühen,Medine-i Münevvere'ye gelince Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri yine Kudüs-ü Şerif'e teveccühen, müteveccihen yönelmiş olarak namaz kılmayı Peygamber Efendimiz'e emreylemişti.müteveccihen yönelmiş olarak namaz kılmayı Peygamber Efendimiz'e emreylemişti. Efendimiz o emir üzerine o tarafa dönerek namaz kılardı.Efendimiz o emir üzerine o tarafa dönerek namaz kılardı. Medine'de Şam tarafına, kuzeye dönerek namaz kılardı.Medine'de Şam tarafına, kuzeye dönerek namaz kılardı. Yahudiler de bundan memnun olmuşlardı. Çünkü Beytül-Makdis'e, Kudüs'e sahipleniyorlardı.Yahudiler de bundan memnun olmuşlardı. Çünkü Beytül-Makdis'e, Kudüs'e sahipleniyorlardı. "Orası bizim peygamberlerimizin yaşadığı yerler…" filan diye düşünüyorlardı. "Orası bizim peygamberlerimizin yaşadığı yerler…" filan diye düşünüyorlardı. Onun için Peygamber Efendimiz'i kastederek; "Bu zât da oraya döndü." diye seviniyorlardı. Onun için Peygamber Efendimiz'i kastederek; "Bu zât da oraya döndü." diye seviniyorlardı.

Peygamber Efendimiz de İbrahim aleyhisselam'ın kıblesi olan Kâbe'yi seviyordu,Peygamber Efendimiz de İbrahim aleyhisselam'ın kıblesi olan Kâbe'yi seviyordu, Kâbe'ye dönmek istiyordu.Kâbe'ye dönmek istiyordu. "Kâbe kıble olsun, İbrahim aleyhisselam'ın kıblesi tekrar bizim kıblemiz olsun!" diye dua ediyor,"Kâbe kıble olsun, İbrahim aleyhisselam'ın kıblesi tekrar bizim kıblemiz olsun!" diye dua ediyor, temenni ediyordu. O arzu, o temenni ile göğe bakıyordu.temenni ediyordu. O arzu, o temenni ile göğe bakıyordu. Mübarek gözlerini semaya çevirip bakıyordu, semaya nazar ediyordu.Mübarek gözlerini semaya çevirip bakıyordu, semaya nazar ediyordu. "Cebrail aleyhisselam gelse de duamın kabulüne dair"Cebrail aleyhisselam gelse de duamın kabulüne dair bir müjde getirse de kıble o taraf olsa..." diye temenni ediyordu. bir müjde getirse de kıble o taraf olsa..." diye temenni ediyordu.

Bunun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri âyet-i kerîme indirdi: Bunun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri âyet-i kerîme indirdi:

Kad nerâ tekallübe vechike fi's-semâi'.Kad nerâ tekallübe vechike fi's-semâi'. "Ey Resûlüm! Biz senin zaman zaman yüzünü, "Ey Resûlüm! Biz senin zaman zaman yüzünü, mübarek gözlerini semaya çevirdiğini müşahede eylemekteyiz, görüyoruz." mübarek gözlerini semaya çevirdiğini müşahede eylemekteyiz, görüyoruz."

Fevelli vecheke şetra'l-mescidi'l-harâmi.Fevelli vecheke şetra'l-mescidi'l-harâmi. "O hâlde madem o kadar arzu ediyorsun, dua ediyorsun; ben senin duanı kabul ettim."O hâlde madem o kadar arzu ediyorsun, dua ediyorsun; ben senin duanı kabul ettim. Ey Habib-i Edîbim! Yönünü Kâbe'ye dön Ey Habib-i Edîbim! Yönünü Kâbe'ye dön

Felenüvelliyenneke kıbleten terdâhâ. "Felenüvelliyenneke kıbleten terdâhâ. " Sen madem bu kadar istiyorsun, muhakkak ki ben Azîmüşşân, senin razı olduğun kıbleye seni döndüreceğim!" Sen madem bu kadar istiyorsun, muhakkak ki ben Azîmüşşân, senin razı olduğun kıbleye seni döndüreceğim!"

Yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir!" diye emretti. Yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir!" diye emretti.

Kâbe-i Müşerrefe'ye doğru dönmeyi, Efendimiz'in gönlünden temennisi üzerine emretti.Kâbe-i Müşerrefe'ye doğru dönmeyi, Efendimiz'in gönlünden temennisi üzerine emretti. Resûlullah Efendimiz fevkalâde sevindi.Resûlullah Efendimiz fevkalâde sevindi. Atası, atamız, dedemiz İbrahim aleyhisselam'ın bina ettiği Kâbe'ye dönülmekten, Atası, atamız, dedemiz İbrahim aleyhisselam'ın bina ettiği Kâbe'ye dönülmekten, dönülmesinden son derece memnun oldu. dönülmesinden son derece memnun oldu.

Onlar memnun oldu, bizler memnun olduk ama yahudiler memnun olmadılar.Onlar memnun oldu, bizler memnun olduk ama yahudiler memnun olmadılar. Müşrikler kendi ellerine fırsat geçti diye düşündüler. Başladılar bu olumsuz soruyu sormaya: Müşrikler kendi ellerine fırsat geçti diye düşündüler. Başladılar bu olumsuz soruyu sormaya:

Mâ vellâhüm an kıbletihimülletî kânû aleyhâ.Mâ vellâhüm an kıbletihimülletî kânû aleyhâ. "Daha önce döndükleri kıbleden bunları hangi sebep döndürdü?" dediler. "Daha önce döndükleri kıbleden bunları hangi sebep döndürdü?" dediler.

Bal gibi biliyorlardı. Allah emretti, müsaade etti, lütfetti,Bal gibi biliyorlardı. Allah emretti, müsaade etti, lütfetti, İbrahim aleyhisselam'ın mescidine döndüler. Gayet basit! Ne döndürmüş olacak?!.. İbrahim aleyhisselam'ın mescidine döndüler. Gayet basit!

Ne döndürmüş olacak?!..

Allah'ın emri döndürdü! Resûlullah Efendimiz o tarafa dönmeye başladı. Şimdi bu sözü söyleyenler; Allah'ın emri döndürdü! Resûlullah Efendimiz o tarafa dönmeye başladı.

Şimdi bu sözü söyleyenler;

Seyekûlüs-süfehâü mine'n-nâs.Seyekûlüs-süfehâü mine'n-nâs. "İnsanlardan aklı yetmez, aklı hafif, ahlâkı hafif, hafif meşrep, iyi düşünmeyen,"İnsanlardan aklı yetmez, aklı hafif, ahlâkı hafif, hafif meşrep, iyi düşünmeyen, akıbetini düşünemeyen, edebi olmayan insanlar yakın zamanda böyle diyecekler!" akıbetini düşünemeyen, edebi olmayan insanlar yakın zamanda böyle diyecekler!"

Zaten hemen dediler, bu kıble değişir değişmez dedikoduya başladılar. Allahu Teâlâ hazretleri diyor ki; Zaten hemen dediler, bu kıble değişir değişmez dedikoduya başladılar. Allahu Teâlâ hazretleri diyor ki;

"Hiç onların sözlerine kulak asma! Ey Resûlüm, onlara de ki; Yeryüzünün her tarafı Allah'ındır."Hiç onların sözlerine kulak asma! Ey Resûlüm, onlara de ki; Yeryüzünün her tarafı Allah'ındır. Doğusu da Allah'ındır batısı da Allah'ındır. Hangi yöne döndürse o yön, o emir [muteberdir]!" Doğusu da Allah'ındır batısı da Allah'ındır. Hangi yöne döndürse o yön, o emir [muteberdir]!"

Mühim olan emri tutmaktır. Oradan sevap alacaktır. Bir âyet-i kerîmede; Mühim olan emri tutmaktır. Oradan sevap alacaktır. Bir âyet-i kerîmede;

Fe eynemâ tüvellû fesemme vechullâhi. Fe eynemâ tüvellû fesemme vechullâhi.

Bu çok muhteşem bir âyet-i kerîme, muhteşem bir hakikati bize bildiriyor.Bu çok muhteşem bir âyet-i kerîme, muhteşem bir hakikati bize bildiriyor. Tüylerimizin diken diken olması lazım, ürpermemiz, heyecandan titrememiz lazım. Tüylerimizin diken diken olması lazım, ürpermemiz, heyecandan titrememiz lazım.

"Yönünüzü nereye çevirseniz Allahu Teâlâ hazretleri oradadır!" buyuruyor. "Yönünüzü nereye çevirseniz Allahu Teâlâ hazretleri oradadır!" buyuruyor.

Allahu Teâlâ hazretleri cihetlerden, mekândan münezzehtir.Allahu Teâlâ hazretleri cihetlerden, mekândan münezzehtir. Kula şah damarından daha yakındır, yönünü nereye dönse oradadır.Kula şah damarından daha yakındır, yönünü nereye dönse oradadır. Her yerde hazır ve nazırdır. Binaenaleyh "Şurası olur, burası olmaz…" gibi bir itiraz da geçerli değildir.Her yerde hazır ve nazırdır. Binaenaleyh "Şurası olur, burası olmaz…" gibi bir itiraz da geçerli değildir. Çünkü her şeye kudsiyeti veren Allah'tır!Çünkü her şeye kudsiyeti veren Allah'tır! Beytü'l-Makdis'e de mukaddesliği veren, oraya dönüşü de emreden Allah'tır! Beytü'l-Makdis'e de mukaddesliği veren, oraya dönüşü de emreden Allah'tır!

Bir büyük değişimin olduğunu bildirmek için herkes bilsin diye bu sefer Kâbe'ye dönülmesini emretti. Bir büyük değişimin olduğunu bildirmek için herkes bilsin diye bu sefer Kâbe'ye dönülmesini emretti.

Tamam, ne olacak?.. Herkes oraya dönecek, herkes söz dinleyecekTamam, ne olacak?..

Herkes oraya dönecek, herkes söz dinleyecek
ve Allahu Teâlâ hazretlerinin emrine münkad olacak. Kulların yapması gereken şey Allah ne buyurursa; ve Allahu Teâlâ hazretlerinin emrine münkad olacak.

Kulların yapması gereken şey Allah ne buyurursa;

Semi'nâ ve eta'nâ, [İşittik ve itaat ettik.] demektir. İtiraz etmek değildir! Semi'nâ ve eta'nâ, [İşittik ve itaat ettik.] demektir. İtiraz etmek değildir!

"Niye böyle oluyor, neden böyle oluyor? Ben bunu yapmak istemiyorum, ötekisi daha iyiydi..." "Niye böyle oluyor, neden böyle oluyor? Ben bunu yapmak istemiyorum, ötekisi daha iyiydi..." Bu gibi itirazlar uygun değil! Bu gibi itirazlar uygun değil!

Onun için büyük evliyâullahtan, mürşid-i kâmillerden bir tanesi müritleri üçe ayırmış.Onun için büyük evliyâullahtan, mürşid-i kâmillerden bir tanesi müritleri üçe ayırmış. Adam olmak isteyen, doğru yola, hidayet yoluna girip de iyi bir kul olmak isteyen,Adam olmak isteyen, doğru yola, hidayet yoluna girip de iyi bir kul olmak isteyen, irşat olmak isteyen kimseleri, isteklileri, müritleri, talipleri, sâlikleri üçe ayırmış: irşat olmak isteyen kimseleri, isteklileri, müritleri, talipleri, sâlikleri üçe ayırmış:

Mürîd-i mutlak: Tam, kayıtsız şartsız mürit. Şeyhi ne derse emri tutuyor, eğitimi yapıyor.Mürîd-i mutlak: Tam, kayıtsız şartsız mürit. Şeyhi ne derse emri tutuyor, eğitimi yapıyor. Hocası ne derse talebe onun dediği gibi yapıyor. Hocası ne derse talebe onun dediği gibi yapıyor.

Mürid-i mecâzî: "Mürit" demişler ama aslında "mürit değil" demek.Mürid-i mecâzî: "Mürit" demişler ama aslında "mürit değil" demek. Şeyhi bir şey diyor, o itiraz ediyor. Şeyhi; "Öyle yapın!" diyor, o başkasını yapıyor. Şeyhi bir şey diyor, o itiraz ediyor. Şeyhi; "Öyle yapın!" diyor, o başkasını yapıyor. Şeyhi alim, mürşit, evliyâullahtan bir zât; "Aman evlâdım, şunu yapmayın!" diyor, [o] yapıyor.Şeyhi alim, mürşit, evliyâullahtan bir zât; "Aman evlâdım, şunu yapmayın!" diyor, [o] yapıyor. "Evlâdım, şunu şunu yaparsanız Allah'ın rızasını kazanırsınız!" diyor, onu da yapmıyor! "Evlâdım, şunu şunu yaparsanız Allah'ın rızasını kazanırsınız!" diyor, onu da yapmıyor!

Bu aslında mürit değil, doğru yola gitmek istemiyor.Bu aslında mürit değil, doğru yola gitmek istemiyor. Müritler arasına girmiş, kendisini mürit sanıyor, müritlik taslıyor.Müritler arasına girmiş, kendisini mürit sanıyor, müritlik taslıyor. Mecâzî mânada buna mürit deniyor ama bu hakiki mânâsıyla mürit değil demek. Mecâzî mânada buna mürit deniyor ama bu hakiki mânâsıyla mürit değil demek.

Mürîd-i mürted: Tip olarak müridlerin bir kısmı da mürîd-i mürteddir.Mürîd-i mürted: Tip olarak müridlerin bir kısmı da mürîd-i mürteddir. Şeyhinde kendi fikrine ters düşen, aklına mantığına uymayan bir şey gördüğü zaman bırakıp giden,Şeyhinde kendi fikrine ters düşen, aklına mantığına uymayan bir şey gördüğü zaman bırakıp giden, dönüp giden, yoldan vazgeçendir. dönüp giden, yoldan vazgeçendir.

Tabii senin aklın mürşitten daha fazla olsaydı sen mürşit olurdun! Senin ihtiyacın var.Tabii senin aklın mürşitten daha fazla olsaydı sen mürşit olurdun! Senin ihtiyacın var. O okumuş, sen okumamışsın; o biliyor, sen bilmiyorsun.O okumuş, sen okumamışsın; o biliyor, sen bilmiyorsun. O ermiş, sen ermemişsin; o yetişmiş, sen yetişmemişsin. Sen acemisin, o tecrübeli. O ermiş, sen ermemişsin; o yetişmiş, sen yetişmemişsin. Sen acemisin, o tecrübeli. Elbette dinleyeceksin! Kılavuzun sözünü dinleyecek ki doğru yola varsın. Elbette dinleyeceksin! Kılavuzun sözünü dinleyecek ki doğru yola varsın.

Beğenmediği bir şey olunca gidiyor! Beğenmediği bir şey olunca gidiyor!

Ankara'da iken biz Allah'ın âyetlerini okuyorduk; birisi hazmedemedi camiye gelmemeye başladı. Ankara'da iken biz Allah'ın âyetlerini okuyorduk; birisi hazmedemedi camiye gelmemeye başladı.

"Allah böyle mi buyuruyor?" Evet, böyle buyuruyor. Allah'ın emri bu, Allah'ın emri tutulacak." "Allah böyle mi buyuruyor?"

Evet, böyle buyuruyor. Allah'ın emri bu, Allah'ın emri tutulacak."

"Allah'ın emri mi tutulacak?" Evet, Allah'ın emri tutulacak! Şaşırdı kaldı."Allah'ın emri mi tutulacak?"

Evet, Allah'ın emri tutulacak!

Şaşırdı kaldı.
Ondan sonra da camiye gelmedi. Müslüman, Allah'ın emrinin tutulmasını anlayamadı! Ondan sonra da camiye gelmedi. Müslüman, Allah'ın emrinin tutulmasını anlayamadı!

Allah'a isyan etmek için mi kulluk ediliyor? Allah bize kulluğu öyle mi emretti?Allah'a isyan etmek için mi kulluk ediliyor? Allah bize kulluğu öyle mi emretti? Kulun görevi Allah'a isyan mı etmektir?!.. Kulun görevi Allah'a isyan mı etmektir?!..

İşte böyle, sonuç itibariyle [müslüman,] Allah ne emrederse onu yapar. Askerliği düşünelim! İşte böyle, sonuç itibariyle [müslüman,] Allah ne emrederse onu yapar.

Askerliği düşünelim!

Komutan askere der ki; "Şu tepeye hücum edin!" Herkes o tarafa hücum eder.Komutan askere der ki;

"Şu tepeye hücum edin!"

Herkes o tarafa hücum eder.
Sonra komutan yeni bir durum tespit eder.Sonra komutan yeni bir durum tespit eder. Bilgi verir, işaret eder veya nasıl anlaşacaksa haber gönderir, der ki; "Şimdi şu tarafa hücum edin!" Bilgi verir, işaret eder veya nasıl anlaşacaksa haber gönderir, der ki;

"Şimdi şu tarafa hücum edin!"

"Daha önce bu tepeye hücum et demiştin, şimdi neden o tarafa gidiyoruz?"Daha önce bu tepeye hücum et demiştin, şimdi neden o tarafa gidiyoruz? Ben senin komutanlığını tanımıyorum!.." Öyle şey olur mu?. Ben senin komutanlığını tanımıyorum!.."

Öyle şey olur mu?.

Komutan onu gördü, düşmanın öbür tarafa kaydığını anladı;Komutan onu gördü, düşmanın öbür tarafa kaydığını anladı; "Aman yolunu keseyim!" diye şimdi "Şu tarafa gidin!" diyor. Buna benzer bir şey! "Aman yolunu keseyim!" diye şimdi "Şu tarafa gidin!" diyor. Buna benzer bir şey!

Askerlik bazı şeyleri çok güzel anlatabiliyor. Bazı insanlar bunları anlıyorlar, bazıları anlamıyorlar. Askerlik bazı şeyleri çok güzel anlatabiliyor. Bazı insanlar bunları anlıyorlar, bazıları anlamıyorlar.

Bazıları Peygamber Efendimiz'e tenkit gözüyle baktı.Bazıları Peygamber Efendimiz'e tenkit gözüyle baktı. Bazıları [hak] olduğunu anladığı hâlde inadından tâbi olmadı!Bazıları [hak] olduğunu anladığı hâlde inadından tâbi olmadı! Bazıları da duasını almak istiyorlar, duasını almak için çeşitli oyunlar kuruyorlar. Bazıları da duasını almak istiyorlar, duasını almak için çeşitli oyunlar kuruyorlar. Geçenki sohbetimde söylediğim gibi, biliyorlar ki duası müstecâbdır. Geçenki sohbetimde söylediğim gibi, biliyorlar ki duası müstecâbdır. Ama; "Madem duası müstecâb, Allah'ın makbul kulu; şuna tâbi olalım…" diyemiyorlar. Ama; "Madem duası müstecâb, Allah'ın makbul kulu; şuna tâbi olalım…" diyemiyorlar. Çünkü edepsizlikten dolayı Allah hidayeti nasip etmiyor. Hidayeti nasip etse cennete girecek. Çünkü edepsizlikten dolayı Allah hidayeti nasip etmiyor. Hidayeti nasip etse cennete girecek. Cennete layık olmadıklarından, Allah cennete sokmak istemediğinden gözlerini açmıyor,Cennete layık olmadıklarından, Allah cennete sokmak istemediğinden gözlerini açmıyor, gönülleri kör kalıyor, bâtılı hak sanıp bâtıl yolda yürüyorlar, helâk oluyorlar. gönülleri kör kalıyor, bâtılı hak sanıp bâtıl yolda yürüyorlar, helâk oluyorlar.

Tabii bu insanlar böyle yapmış diye biz bunun dedikodusunu mu yapacağız? Tabii bu insanlar böyle yapmış diye biz bunun dedikodusunu mu yapacağız?

"Tarihte olmuş bir şey, bana ne, olmuş bitmiş!"Tarihte olmuş bir şey, bana ne, olmuş bitmiş! Benim için şimdiki benim kendi öz hayatım ve benim öz istikbalim önemlidir." demeliyiz.Benim için şimdiki benim kendi öz hayatım ve benim öz istikbalim önemlidir." demeliyiz. "Biz de Cenâb-ı Hakk'ın rızasını nasıl kazanacağız, ne yapmalıyız?" demeliyiz. "Biz de Cenâb-ı Hakk'ın rızasını nasıl kazanacağız, ne yapmalıyız?" demeliyiz.

Aziz ve sevgili dinleyiciler! Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmanın yolu Allah'a itaat etmek değil midir?Aziz ve sevgili dinleyiciler!

Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmanın yolu Allah'a itaat etmek değil midir?
Allah'a isyan edilerek Cenâb-ı Hakk'ın rızası kazanılır mı?!.. Diyeceksiniz ki; Allah'a isyan edilerek Cenâb-ı Hakk'ın rızası kazanılır mı?!..

Diyeceksiniz ki;

"Elbette hocam, Allah'a itaat edilerek Allah'ın sevgisi, rızası kazanılır." "Elbette hocam, Allah'a itaat edilerek Allah'ın sevgisi, rızası kazanılır."

Pekiyi Allah'a itaat etmenin yolu, şekli nedir? Allah bana ne emrediyor da ben ona itaat edeceğim? Pekiyi Allah'a itaat etmenin yolu, şekli nedir? Allah bana ne emrediyor da ben ona itaat edeceğim?

Allah'ın emirleri Peygamber Efendimiz'e vahiy yoluyla bildirilmiş Kur'ân-ı Kerîm'idir.Allah'ın emirleri Peygamber Efendimiz'e vahiy yoluyla bildirilmiş Kur'ân-ı Kerîm'idir. Kur'ân-ı Kerîm'i okuyacaksın, Kur'ân-ı Kerîm'de belirtilmiş olan günahlardan, kötülüklerden kaçınacaksın.Kur'ân-ı Kerîm'i okuyacaksın, Kur'ân-ı Kerîm'de belirtilmiş olan günahlardan, kötülüklerden kaçınacaksın. Kur'ân-ı Kerîm'in teşvik ettiği hayırları, iyilikleri yapacaksın, iyi insan olacaksın. Kur'ân-ı Kerîm'in teşvik ettiği hayırları, iyilikleri yapacaksın, iyi insan olacaksın.

Kur'ân-ı Kerîm'i, Allah'ın emirlerini en iyi anlamış ve anlatmış, insanlara nakletmiş olan insan,Kur'ân-ı Kerîm'i, Allah'ın emirlerini en iyi anlamış ve anlatmış, insanlara nakletmiş olan insan, insan ı kâmil, en büyük, en mükemmel insan insan ı kâmil, en büyük, en mükemmel insan Peygamber-i Zişânımız Muhammed-i Mustafâ aleyhi efdalü's-salevâtPeygamber-i Zişânımız Muhammed-i Mustafâ aleyhi efdalü's-salevât ve ekmelü't-tahiyyâtü ve't-teslîmât hazretleri olduğundanve ekmelü't-tahiyyâtü ve't-teslîmât hazretleri olduğundan Resûlullah'a çok dikkatle bağlanacaksın, her sözünü çok iyi dinleyeceksin! Resûlullah'a çok dikkatle bağlanacaksın, her sözünü çok iyi dinleyeceksin! Çünkü o Allah'ın Resûlü, o her şeyi herkesten çok daha iyi biliyor; çünkü Allah bildiriyor!Çünkü o Allah'ın Resûlü, o her şeyi herkesten çok daha iyi biliyor; çünkü Allah bildiriyor! Onun sünnetine uyacaksın, onun emrini tutacaksın, onun izinden gideceksin; felâha ereceksin! Onun sünnetine uyacaksın, onun emrini tutacaksın, onun izinden gideceksin; felâha ereceksin!

İnsan Resûlullah'tan başkasına uyarsa olur mu? İnsan Resûlullah'tan başkasına uyarsa olur mu?

Gidiyorlar, falanca artisti örnek alıyorlar, filanca yazarı örnek alıyorlar,Gidiyorlar, falanca artisti örnek alıyorlar, filanca yazarı örnek alıyorlar, filanca şairin, falanca sanatkârın peşinden gidiyorlar… filanca şairin, falanca sanatkârın peşinden gidiyorlar…

Bunlar âciz kullar, bunların içlerinde direk gibi azgın nefisleri var, bunların şeytanları var;Bunlar âciz kullar, bunların içlerinde direk gibi azgın nefisleri var, bunların şeytanları var; bunlar örnek alınmaz. İşte hayatları, işte maceraları, işte rezaletleri, işte kepazelikleri ortada! bunlar örnek alınmaz. İşte hayatları, işte maceraları, işte rezaletleri, işte kepazelikleri ortada!

Allah'ın seçtiği kulu takip etmek lazım! Günahkâr kulları takip etmek olmaz.Allah'ın seçtiği kulu takip etmek lazım! Günahkâr kulları takip etmek olmaz. Firavun'un peşinden gitmekte bir fayda yok ki! Musa aleyhisselam'ın izinden gitmek lazım. Firavun'un peşinden gitmekte bir fayda yok ki! Musa aleyhisselam'ın izinden gitmek lazım.

Her devrin de Firavun'u var, doğru yolu gösteren hak yolun kılavuzları var!Her devrin de Firavun'u var, doğru yolu gösteren hak yolun kılavuzları var! Her devirde şeytan var, herkesin içinde dolaşan şeytanı var!Her devirde şeytan var, herkesin içinde dolaşan şeytanı var! İnsanın bunların tehlikelerini bilip kendisini bunlardan sıyırması lazım. İnsanın bunların tehlikelerini bilip kendisini bunlardan sıyırması lazım.

Olgun insan, bilge insan, iradesine sahip insandır. Nefsini yenebilen insandır.Olgun insan, bilge insan, iradesine sahip insandır. Nefsini yenebilen insandır. Arzularına hâkim olan, kendisini tutabilen insandır, kontrol edebilen insandır. Arzularına hâkim olan, kendisini tutabilen insandır, kontrol edebilen insandır. Kontrol edemediği zaman, yanlışa düşer, yıkılır veyahut uçuruma uçar. Kontrol edemediği zaman, yanlışa düşer, yıkılır veyahut uçuruma uçar. O bakımdan çok dikkatli olmak gerekir. O bakımdan çok dikkatli olmak gerekir.

Aman bu mübarek günlerde aklımızı derleyelim toplayalım!Aman bu mübarek günlerde aklımızı derleyelim toplayalım! Kur'an yolunda yürüyelim, Peygamber Efendimiz'in izinden gidelim!Kur'an yolunda yürüyelim, Peygamber Efendimiz'in izinden gidelim! Peygamber Efendimiz ne tavsiye etmişse öyle yapalım! Peygamber Efendimiz ne tavsiye etmişse öyle yapalım!

Bu değişiklikler olunca sahâbe-i kirâm merak etmişler: "Eyvah şimdi ne olacak?Bu değişiklikler olunca sahâbe-i kirâm merak etmişler:

"Eyvah şimdi ne olacak?
Bizden bir kısmı Beytü'l-Makdis'e doğru namaz kıldılar. Bunların namazları ne olacak?Bizden bir kısmı Beytü'l-Makdis'e doğru namaz kıldılar. Bunların namazları ne olacak? Madem Kâbe'ye doğru dönülmesi gerekiyordu, Madem Kâbe'ye doğru dönülmesi gerekiyordu, bunların durumları ne olacak?!.." diye tereddüt edenler oldu. O zaman da Allahu Teâlâ hazretleri; bunların durumları ne olacak?!.." diye tereddüt edenler oldu. O zaman da Allahu Teâlâ hazretleri;

Ve mâ kânellâhu liyudîa îmâneküm.Ve mâ kânellâhu liyudîa îmâneküm. "Allah sizin imanınızla, mü'min olarak yaptığınız amel-i sâlihanızı ziyan edecek değildir!" "Allah sizin imanınızla, mü'min olarak yaptığınız amel-i sâlihanızı ziyan edecek değildir!"

Kıblenin değişmesinden evvel o tarafa doğru namaz kılanlara yine Allah sevabını verir!Kıblenin değişmesinden evvel o tarafa doğru namaz kılanlara yine Allah sevabını verir! Kıble değiştikten sonra bu tarafa dönenler de hem o tarafın hem bu tarafın sevabını alırlar!Kıble değiştikten sonra bu tarafa dönenler de hem o tarafın hem bu tarafın sevabını alırlar! Onların amelleri de makbuldür. Çünkü Allah o zaman onu emretmişti, ona tâbi oluyorlardı.Onların amelleri de makbuldür. Çünkü Allah o zaman onu emretmişti, ona tâbi oluyorlardı. Yeni emir gelince berikisine tâbi oldular, iş tamam oldu.Yeni emir gelince berikisine tâbi oldular, iş tamam oldu. Demek ki akıllı, hayırlı müslümanın emredileni tutması lazım. Demek ki akıllı, hayırlı müslümanın emredileni tutması lazım.

Allahu Teâlâ hazretleri bizleri her yerde, her zaman nefsini yenipAllahu Teâlâ hazretleri bizleri her yerde, her zaman nefsini yenip şeytana kanmayıp hakkı görüp hak yolda yürüyenlerden eylesin.şeytana kanmayıp hakkı görüp hak yolda yürüyenlerden eylesin. Her işimizi güzel, doğru iş eylesin. Haramlardan günahlardan,Her işimizi güzel, doğru iş eylesin. Haramlardan günahlardan, Allah'ın rızasına aykırı hâllerden, huylardan, işlerden, yerlerden, kişilerden bizi uzak eylesin.Allah'ın rızasına aykırı hâllerden, huylardan, işlerden, yerlerden, kişilerden bizi uzak eylesin. Tertemiz yaşayalım, Allah'ın sevgili kulu olalım, huzuruna sevdiği kul olarak varalım! Tertemiz yaşayalım, Allah'ın sevgili kulu olalım, huzuruna sevdiği kul olarak varalım!

Aziz ve sevgili kardeşlerim! Konuşmamın sonunda bir sevaplı işi de size hatırlatmak istiyorum.Aziz ve sevgili kardeşlerim!

Konuşmamın sonunda bir sevaplı işi de size hatırlatmak istiyorum.
Çok hatırlatmıştım ama tam zamanı geldiği için yine hatırlatıyorum: Çok hatırlatmıştım ama tam zamanı geldiği için yine hatırlatıyorum:

Hacı kardeşlerimiz müstesna! Zaten bu konuşmamı onlar belki duyarlar, belki duymazlar; siz duyuyorsunuz: Hacı kardeşlerimiz müstesna!

Zaten bu konuşmamı onlar belki duyarlar, belki duymazlar; siz duyuyorsunuz:

Hacca gelmemiş olan kardeşlerimiz arefe günü oruç tutarlarsaHacca gelmemiş olan kardeşlerimiz arefe günü oruç tutarlarsa arefe günü oruç tutmak çok sevaptır!arefe günü oruç tutmak çok sevaptır! Kurban bayramının arefesinde oruç tutan kimsenin,Kurban bayramının arefesinde oruç tutan kimsenin, geçmiş senesinin günahlarını Cenâb-ı Hakk'ın bağışlayacağını Peygamber Efendimiz bildiriyor: geçmiş senesinin günahlarını Cenâb-ı Hakk'ın bağışlayacağını Peygamber Efendimiz bildiriyor:

"Geçmiş senenin günahları affolacak, bir de gelecek senenin günahları affolacak!" buyuruyor. "Geçmiş senenin günahları affolacak, bir de gelecek senenin günahları affolacak!" buyuruyor.

Bunda iki müjde var: 1.Cenâb-ı Hak bir sene daha ömür verecek, demektir. Bunda iki müjde var:

1.Cenâb-ı Hak bir sene daha ömür verecek, demektir.

2.O ömür içerisinde de günahları olursa onları da bağışlayacak, demektir. 2.O ömür içerisinde de günahları olursa onları da bağışlayacak, demektir.

Allah rızası için arefe günü orucunu tutun, bu sevabı kazanın! Allah rızası için arefe günü orucunu tutun, bu sevabı kazanın!

Ben imreniyorum ama hacıların tutması mekruhtur. berekâtühû! Ben imreniyorum ama hacıların tutması mekruhtur. berekâtühû!

Çünkü hacılar hac vazifesini yaparken oruçlu olurlarsa güneş çarpabiliyor,Çünkü hacılar hac vazifesini yaparken oruçlu olurlarsa güneş çarpabiliyor, hastalıklara uğrayabiliyorlar, vazifelerini yapamıyorlar. hastalıklara uğrayabiliyorlar, vazifelerini yapamıyorlar.

Hac vazifesi daha önemli, ömürde bir defa olan bir vazife, onun için onlara tutmak emredilmemiş.Hac vazifesi daha önemli, ömürde bir defa olan bir vazife, onun için onlara tutmak emredilmemiş. Siz bu sevabı kaçırmayın, bizi de duadan unutmayın. Siz bu sevabı kaçırmayın, bizi de duadan unutmayın.

Allah hepinizden razı olsun. es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû! Allah hepinizden razı olsun.

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2