Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Allah Duaları Kabul Eder

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Zilka'de 1408 / 10.07.1988
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah Dua Etmeyene Kızar, Kadere Razı Mü’min Genç, Lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’llâh’ın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah Duaları Kabul Eder

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Zilka'de 1408 / 10.07.1988
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah Dua Etmeyene Kızar, Kadere Razı Mü’min Genç, Lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’llâh’ın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm.Bismillâhirrahmânirrahîm. El-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn.

El-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn.
Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhHamden kesîran tayyiben mübâreken fîh alâ külli hâlin ve fî küllihîn.alâ külli hâlin ve fî küllihîn. Hamden kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.Hamden kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Nahmedühû bi-cemîi ma hâmidih.Nahmedühû bi-cemîi ma hâmidih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn.Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Tâciruusinâ ve kurreti uyûninâ Muhammed'inil-MustafâTâciruusinâ ve kurreti uyûninâ Muhammed'inil-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ.ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ. Emmâ ba'd:

Emmâ ba'd:
Bu hadîs-i şerîfi Ebû Şeyh rahmetullâhi aleyh kitabına kaydetmiş.

Bu hadîs-i şerîfi Ebû Şeyh rahmetullâhi aleyh kitabına kaydetmiş.
Ebû Hureyre radıyallahu anh Peygamber Efendimiz’den rivayet etmiş.Ebû Hureyre radıyallahu anh Peygamber Efendimiz’den rivayet etmiş. Allahu Teâlâ hazretlerinin kendisine bildirmesi ile Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: Allahu Teâlâ hazretlerinin kendisine bildirmesi ile Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:

''Aziz ve celîl olan Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurur: ''Aziz ve celîl olan Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurur: 'Kulum benden bir şey isterse, ben ona istediğini bahşederim, veririm.'Kulum benden bir şey isterse, ben ona istediğini bahşederim, veririm. Eğer kulum benden bir şey istemezse ona gazap ederim.'' Eğer kulum benden bir şey istemezse ona gazap ederim.''

Bu sayfanın sonuna kadar hadîs-i şerîflerde hep yekûllü’l-lâhu azze ve celle veyahut yekûlü’l-lâhu teâlâ gelecek.Bu sayfanın sonuna kadar hadîs-i şerîflerde hep yekûllü’l-lâhu azze ve celle veyahut yekûlü’l-lâhu teâlâ gelecek. Peygamber Efendimiz, mânasını Allahu Teâlâ hazretlerinden nakil ve rivayet ediyor.Peygamber Efendimiz, mânasını Allahu Teâlâ hazretlerinden nakil ve rivayet ediyor. Allah’ın öyle buyurduğunu kendisine bildirmesi üzerine o da bizlere naklediyor. Allah’ın öyle buyurduğunu kendisine bildirmesi üzerine o da bizlere naklediyor. Aziz olmak. ''Aziz Allah'' diyoruz. ''Allahu azze ve celle.'' diyoruz.Aziz olmak. ''Aziz Allah'' diyoruz. ''Allahu azze ve celle.'' diyoruz. ''Mutlak mânada her yönden galip olmak.'' mânasına gelir. ''Mutlak mânada her yönden galip olmak.'' mânasına gelir.

Âyet-i kerîmede geçiyor: Ve-azzenî fi’l-hitâb.Âyet-i kerîmede geçiyor: Ve-azzenî fi’l-hitâb. ''Benim karşıma çıktı, benimle münakaşa etti ve münakaşada beni yendi.'' demek.''Benim karşıma çıktı, benimle münakaşa etti ve münakaşada beni yendi.'' demek. Her şeyi yenen, her şeye galip gelen olduğu için Allahu Teâlâ hazretlerine azze diyoruz. Her şeyi yenen, her şeye galip gelen olduğu için Allahu Teâlâ hazretlerine azze diyoruz. Celle de; ''celil olmak, yüce olmak, ulu olmak'' mânasına geliyor.Celle de; ''celil olmak, yüce olmak, ulu olmak'' mânasına geliyor. Peygamber Efendimiz; ''Kudreti sonsuz olup da her şeyi yenenPeygamber Efendimiz; ''Kudreti sonsuz olup da her şeyi yenen ve ululuğuna son ve nihayet bulunmayan yüce Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki'' diyor ve ululuğuna son ve nihayet bulunmayan yüce Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki'' diyor

''Kulum benden bir şey isterse istediğini veririm.''Kulum benden bir şey isterse istediğini veririm. İstemezse ona gazap ederim.'' Bu ikinci cümlesi daha önce duymamış olanlar için oldukça şaşırtıcı olabilir. İstemezse ona gazap ederim.'' Bu ikinci cümlesi daha önce duymamış olanlar için oldukça şaşırtıcı olabilir. Çünkü dünya insanları ve dünya zenginleri kendisinden bir şey istenmediği zaman memnun olurlar. Çünkü dünya insanları ve dünya zenginleri kendisinden bir şey istenmediği zaman memnun olurlar. Biraz fazla istendiği zaman yüzleri kırışmaya, buruşmaya başlar. Biraz fazla istendiği zaman yüzleri kırışmaya, buruşmaya başlar. Bir insan birkaç defa istedi mi; ''Daha geçen sefer vermedim mi?'' diye itiraza başlarlar.Bir insan birkaç defa istedi mi; ''Daha geçen sefer vermedim mi?'' diye itiraza başlarlar. Leyse ke mislihî şey’ün. Rabbimiz’in misli, emsali yok; onun gibi hiçbir varlık yok. Leyse ke mislihî şey’ün. Rabbimiz’in misli, emsali yok; onun gibi hiçbir varlık yok. Hiç bir şey O’na benzemez, hiçbir sıfat O’na benzemez.Hiç bir şey O’na benzemez, hiçbir sıfat O’na benzemez. Hiçbir yaratık sıfatlarında ve zâtında Allahu Teâlâ hazretlerine benzemez. Hiçbir yaratık sıfatlarında ve zâtında Allahu Teâlâ hazretlerine benzemez. Allahu Teâlâ hazretleri cömerttir ama işte böyle cömerttir. Allahu Teâlâ hazretleri cömerttir ama işte böyle cömerttir. İstendi mi istenileni bahşeder.İstendi mi istenileni bahşeder. İstenmediği zaman gazap eder. Doğrudur da. İstenmediği zaman gazap eder. Doğrudur da.

Hakikaten bir insan böyle kerîm Rabbi varken, o Rabbine başvurmazsa istemezse, gafil, cahil, ukala demektir.Hakikaten bir insan böyle kerîm Rabbi varken, o Rabbine başvurmazsa istemezse, gafil, cahil, ukala demektir. Daha kim bilir nice kusurları vardır ki Allah’ın gazabına layık oluyor;Daha kim bilir nice kusurları vardır ki Allah’ın gazabına layık oluyor; Allah ıslah eylesin, bizi kendisinin gazap ettiği duruma düşürmesin.Allah ıslah eylesin, bizi kendisinin gazap ettiği duruma düşürmesin. Bundan anladığımız şudur ki Rabbimiz’den istemeliyiz. Bundan anladığımız şudur ki Rabbimiz’den istemeliyiz. ''Hocam! Biraz ayıp olmaz mı? Allahu Teâlâ hazretlerinin dergâhı, ulu dergâhtır, azametli dergâhtır.''Hocam! Biraz ayıp olmaz mı? Allahu Teâlâ hazretlerinin dergâhı, ulu dergâhtır, azametli dergâhtır. O dergâhı, o makamı küçük, ufak tefek şeyler için rahatsız etmek caiz olur mu?O dergâhı, o makamı küçük, ufak tefek şeyler için rahatsız etmek caiz olur mu? Acaba irili, ufaklı, her şeyi isteyebilir miyiz?'' Acaba irili, ufaklı, her şeyi isteyebilir miyiz?''

Her şeyi isteyebilirsiniz! Her şeyi isteyebilirsiniz! Duyunca ne kadar hoşuma gitti, her yerde söylüyorum; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri, bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmuş:Duyunca ne kadar hoşuma gitti, her yerde söylüyorum; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri, bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmuş: ''Ayakkabınızın bağcığı bile kopsa, onu bile Allah’tan isteyin.''''Ayakkabınızın bağcığı bile kopsa, onu bile Allah’tan isteyin.'' İlla köşkler, saraylar çok büyük şeyler değil; küçük şeyler de istenir, büyük şeyler de istenir.İlla köşkler, saraylar çok büyük şeyler değil; küçük şeyler de istenir, büyük şeyler de istenir. Allah kendisinden bir şey istenmesini seviyor, onun için istememiz gerekiyor.Allah kendisinden bir şey istenmesini seviyor, onun için istememiz gerekiyor. Dua ibadettir, onun için istememiz gerekiyor. Dua ibadettir, onun için istememiz gerekiyor. O bize bizden yakındır, onun için istememiz gerekiyor. O bize bizden yakındır, onun için istememiz gerekiyor.

Dün Avusturalya’dan birisi telefon etti; çocuğunu emziriyormuş, sütü kesilmiş.Dün Avusturalya’dan birisi telefon etti; çocuğunu emziriyormuş, sütü kesilmiş. ''Sütüm kesildi. Sütümü getir Yâ Rabbi!'' dedim. ''Sütüm geldi.'' diyor. ''Sütüm kesildi. Sütümü getir Yâ Rabbi!'' dedim. ''Sütüm geldi.'' diyor.

Allah verir. Kendisine candan iltica eden kullara verir. Vereceği muhakkaktır.Allah verir. Kendisine candan iltica eden kullara verir. Vereceği muhakkaktır. Üd’ûnî estecib leküm. ''Bana dua edin ben sizin duanıza isticâbe ederim, karşılık veririm.'' Üd’ûnî estecib leküm. ''Bana dua edin ben sizin duanıza isticâbe ederim, karşılık veririm.'' İşte bu isticâbenin mânası üzerinde durmak gerekiyor. İşte bu isticâbenin mânası üzerinde durmak gerekiyor. Bir karşılık verecek ama nasıl verecek? Bir karşılık verecek ama nasıl verecek?

Bazen istediğinin aynını verir; bazen istediğinden âlâsını, daha üstününü verir.Bazen istediğinin aynını verir; bazen istediğinden âlâsını, daha üstününü verir. Bazen de; ''Sen onu istiyorsun ama şu maksatla istiyorsun. Bazen de; ''Sen onu istiyorsun ama şu maksatla istiyorsun. Alırsan o maksat hâsıl olmayacak, tersi olacak.'' der, vermez; onun yerine başka şey verir.Alırsan o maksat hâsıl olmayacak, tersi olacak.'' der, vermez; onun yerine başka şey verir. Bazen de senin istediğin şey kadere aykırı ise verilmeyecek bir şeyse vermez; onun yerine sevap verir. O da bir karşılıktır. Bazen de senin istediğin şey kadere aykırı ise verilmeyecek bir şeyse vermez; onun yerine sevap verir. O da bir karşılıktır.

Mesela hiç kimse sevdiği bir büyüğünün ölmesini istemez.Mesela hiç kimse sevdiği bir büyüğünün ölmesini istemez. ''Annem ölmesin, babam ölmesin.'' der, istemez. Dua eder;''Annem ölmesin, babam ölmesin.'' der, istemez. Dua eder; ''Allah’ım! Ömür ver. Yâ Rabbi! Yaşasın, şu hastalıktan kurtulsun.'' der ama Allah onun ömrünü yazmıştır;''Allah’ım! Ömür ver. Yâ Rabbi! Yaşasın, şu hastalıktan kurtulsun.'' der ama Allah onun ömrünü yazmıştır; şu kadar yaşayacak, ondan sonra âhirete göçecektir. şu kadar yaşayacak, ondan sonra âhirete göçecektir. O zaman senin o istediğini aynen vermez, yani o kula ömür vermez. O zaman senin o istediğini aynen vermez, yani o kula ömür vermez. O kulun eceli geldiği için onun canını alır ama sen ona dua ettiğin için yine seni mükâfatlandırır, sevap verir. O kulun eceli geldiği için onun canını alır ama sen ona dua ettiğin için yine seni mükâfatlandırır, sevap verir. Âhirette o kadar büyük sevap verir ki Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin kitabında da yazdığı gibi, Âhirette o kadar büyük sevap verir ki Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin kitabında da yazdığı gibi, hadîs-i şerîflerde de geçtiği üzere, âhirette bazı kimseler, hadîs-i şerîflerde de geçtiği üzere, âhirette bazı kimseler, kendilerine amel defterleri sunulduğu zaman açıp içinde çok hayırlar görecekler, çok sevaplar görecekler.kendilerine amel defterleri sunulduğu zaman açıp içinde çok hayırlar görecekler, çok sevaplar görecekler. O sevaplara şaşıracaklar.O sevaplara şaşıracaklar. ''Yâ Rabbi! Acaba biz bu sevapları nereden kazanmışız?''Yâ Rabbi! Acaba biz bu sevapları nereden kazanmışız? Biz bunu nereden kazandığımızı bilemedik.'' diyecekler. Biz bunu nereden kazandığımızı bilemedik.'' diyecekler. Allahu Teâlâ hazretleri onlara buyuracak ki; ''Kullarım! Bunlar sizin dünyada yaptığınız duaların karşılığıdır. Allahu Teâlâ hazretleri onlara buyuracak ki; ''Kullarım! Bunlar sizin dünyada yaptığınız duaların karşılığıdır. O zaman istediğiniz şeyler, benim kaderime muvafık olmadığı için onu yapmadıysam, yerine bu mükâfatı verdim. O zaman istediğiniz şeyler, benim kaderime muvafık olmadığı için onu yapmadıysam, yerine bu mükâfatı verdim. Onun için bu mükâfatlara, sevaplara nail oldunuz.'' Onun için bu mükâfatlara, sevaplara nail oldunuz.''

Kâinatın yöneticisi biz değiliz, Allahu Teâlâ hazretleri. Biz neler neler isteriz.Kâinatın yöneticisi biz değiliz, Allahu Teâlâ hazretleri. Biz neler neler isteriz. Dağlar olmasın, her taraf ova olsun. Kış olmasın. Yağmur yağsın.Dağlar olmasın, her taraf ova olsun. Kış olmasın. Yağmur yağsın. Çömlekçi yağmur yağmasın, güneş çıksın ister.Çömlekçi yağmur yağmasın, güneş çıksın ister. Ekin eken de yağmur yağsın da ekinleri sulansın ister. Ekin eken de yağmur yağsın da ekinleri sulansın ister. Herkesin kendine göre bir derdi var. Herkesin kendine göre bir derdi var. Bazen de bu istekler birbirine zıt olur.Bazen de bu istekler birbirine zıt olur. Allahu Teâlâ hazretleri kendi azameti ile kendi tasarrufu ile kâinatı hikmetle yönetir.Allahu Teâlâ hazretleri kendi azameti ile kendi tasarrufu ile kâinatı hikmetle yönetir. Biz hikmet sahibi değiliz, bilemeyiz. O, hikmetle yönetir. Biz hikmet sahibi değiliz, bilemeyiz. O, hikmetle yönetir. Onun için bizim her istediğimiz olamaz. Onun için bizim her istediğimiz olamaz. Bazen de kullar suçlu olur, edepsiz olur, ondan olmaz. Bazen de kullar suçlu olur, edepsiz olur, ondan olmaz. Bu işin pek çok yönü vardır ama Allah, dua edenin karşılığını verir. Bu işin pek çok yönü vardır ama Allah, dua edenin karşılığını verir.

Bir de şöyle bir durum vardır. Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuş ki;Bir de şöyle bir durum vardır. Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuş ki; ''Ey Peygamberim! Zalimlere söyle, o zulmü işleyip duruyorken bana dua etmesinler. Çünkü aksini yaparım. ''Ey Peygamberim! Zalimlere söyle, o zulmü işleyip duruyorken bana dua etmesinler. Çünkü aksini yaparım. Zalim, edepsiz, hem böyle edepsizliği, günahı işliyor hem de şunu, bunu istiyor;Zalim, edepsiz, hem böyle edepsizliği, günahı işliyor hem de şunu, bunu istiyor; o zaman tam onu cezalandıracak şeyi yaparım.'' O bakımdan hikmetleri sonsuzdur. o zaman tam onu cezalandıracak şeyi yaparım.'' O bakımdan hikmetleri sonsuzdur. Bazen de olur; Allahu Teâlâ hazretleri kulun duasının bereketine; kazasını, kaderini, takdirini tebdil eder. Bazen de olur; Allahu Teâlâ hazretleri kulun duasının bereketine; kazasını, kaderini, takdirini tebdil eder.

Nasıl tebdil eder? Nasıl tebdil eder?

Dua, başa gelene de fayda eder, başa gelecek olana da, gelmemiş olana da tesir eder.Dua, başa gelene de fayda eder, başa gelecek olana da, gelmemiş olana da tesir eder. Duanın bir tesiri olduğu için Allahu Teâlâ hazretlerinin bir kaderinden bir kaderine intikale sebep olur.Duanın bir tesiri olduğu için Allahu Teâlâ hazretlerinin bir kaderinden bir kaderine intikale sebep olur. O bakımdan dua dediğimiz şey, müthiş bir şeydir.O bakımdan dua dediğimiz şey, müthiş bir şeydir. Dua mazlumun müthiş bir silahıdır. Dua mazlumun müthiş bir silahıdır. Ne bazukaya benzer ne sitinger füzesine benzer ne daha başka bir şeye benzer.Ne bazukaya benzer ne sitinger füzesine benzer ne daha başka bir şeye benzer. O dua neler yapar.O dua neler yapar. Kul, Allah’ın istediği gibi bir kul olsa o dua nelere kâdir olur. Kul, Allah’ın istediği gibi bir kul olsa o dua nelere kâdir olur. Tabi dinimizin pek çok incelikleri var, ahkâmının derinlikleri var.Tabi dinimizin pek çok incelikleri var, ahkâmının derinlikleri var. İnsanın dinde fakih olması, bu ahkâmın hudutlarını bilmesi ile mümkündür.İnsanın dinde fakih olması, bu ahkâmın hudutlarını bilmesi ile mümkündür. Öyle herkes meseleyi olduğu gibi dümdüz bilemez. Öyle herkes meseleyi olduğu gibi dümdüz bilemez. Oruç tutmak sevaptır ama bayram gününde oruç tutmak haramdır. Oruç tutmak sevaptır ama bayram gününde oruç tutmak haramdır.

Dün oruç tutuyorduk da birden bire ne oldu? Dün oruç tutuyorduk da birden bire ne oldu?

Ne olacak! Bayram oldu. Bayram günü oruç tutmak haram.Ne olacak! Bayram oldu. Bayram günü oruç tutmak haram. Yeri ve zamanı vardır. Yersiz yaparsan olmaz. Yeri ve zamanı vardır. Yersiz yaparsan olmaz. Keloğlan gibi her seferinde itilip kakılıp bir cezaya uğrarsın. Keloğlan gibi her seferinde itilip kakılıp bir cezaya uğrarsın. Her şeyi hikmetle, yerli yerinde yapması gerekiyor, Allah’ın emrini bilerek yapması gerekiyor. Her şeyi hikmetle, yerli yerinde yapması gerekiyor, Allah’ın emrini bilerek yapması gerekiyor. Boynu bükük, gözü yaşlı, bağrı yanık, hassas, duygulu, merhametli, sevgili, şefkatli, Rabbine saygılı, haşyetli bir kul olması gerekiyor. Boynu bükük, gözü yaşlı, bağrı yanık, hassas, duygulu, merhametli, sevgili, şefkatli, Rabbine saygılı, haşyetli bir kul olması gerekiyor. Çok istemesi gerekiyor. İstediği zaman Allah verir. Nasıl verir? Çok istemesi gerekiyor. İstediği zaman Allah verir. Nasıl verir?

Âlâsını verir. İstemediği zaman da gazap eder.Âlâsını verir. İstemediği zaman da gazap eder. Onun için, istemeyi bilelim, istemenin şeklini bilelim.Onun için, istemeyi bilelim, istemenin şeklini bilelim. Allahu Teâlâ hazretleri istemenin usulünü bize Fâtiha’da öğretmiş.Allahu Teâlâ hazretleri istemenin usulünü bize Fâtiha’da öğretmiş. Pattadak ihdina’s-sırâta’l-müstakîm diye başlamıyoruz. Pattadak ihdina’s-sırâta’l-müstakîm diye başlamıyoruz. İlk önce besmele ile başlıyoruz, ondan sonra hamd ediyoruz. İlk önce besmele ile başlıyoruz, ondan sonra hamd ediyoruz. Allah’ın rahmetinden bizi haberdar eden sıfatları sayıyoruz.Allah’ın rahmetinden bizi haberdar eden sıfatları sayıyoruz. Rahmân ve Rahîm olduğunu söylüyoruz. Rahmân ve Rahîm olduğunu söylüyoruz. Mâliki yevmi’d-dîn olduğunu söylüyoruz.Mâliki yevmi’d-dîn olduğunu söylüyoruz. Nice sıfatlarını sayıp O’nu övdükten, O’na hamd ettikten sonra dileğimizi söylüyoruz.Nice sıfatlarını sayıp O’nu övdükten, O’na hamd ettikten sonra dileğimizi söylüyoruz. Demek ki insan duanın şekline de, zamanına da itina etmeli.Demek ki insan duanın şekline de, zamanına da itina etmeli. Bazı zamanlar vardır, dua şıp diye kabul olur.Bazı zamanlar vardır, dua şıp diye kabul olur. Demirin tavında dövülmesi gibi; ısınıp ısınıp örsün üstüne koyulup şekil verilmesi gibi duanın da zamanı vardır.Demirin tavında dövülmesi gibi; ısınıp ısınıp örsün üstüne koyulup şekil verilmesi gibi duanın da zamanı vardır. O zaman gelince buyur, yap duanı. O zamanları da kaçırmamak gerekiyor.O zaman gelince buyur, yap duanı. O zamanları da kaçırmamak gerekiyor. İnsanın önüne fırsat gelir, güzel değerlendirmeli. İnsanın önüne fırsat gelir, güzel değerlendirmeli. Kaçırmamalı, dikkatli olmalı, uyanık müslüman olmalı. Kaçırmamalı, dikkatli olmalı, uyanık müslüman olmalı.

Onun için bizim mânevî yolumuzun büyükleri diyorlar ki;Onun için bizim mânevî yolumuzun büyükleri diyorlar ki; hûş der dem olmalı;hûş der dem olmalı; müslüman, derviş, mutasavvıf, ârif, her zaman, her nefes alış verişte şuurlu olmalı, gafil olmamalı. müslüman, derviş, mutasavvıf, ârif, her zaman, her nefes alış verişte şuurlu olmalı, gafil olmamalı. Neyin nereden geldiğine, nereye gittiğine, ne olduğuna,Neyin nereden geldiğine, nereye gittiğine, ne olduğuna, çevresinde ne döndüğüne âgâh olmalı, ona göre tavır almalı.çevresinde ne döndüğüne âgâh olmalı, ona göre tavır almalı. Dua zamanı ise dua etmeli. Dua zamanı ise dua etmeli.

Şakır şakır yağmur yağdığı zaman, rahmet iniyor.Şakır şakır yağmur yağdığı zaman, rahmet iniyor. Duanın makbul olduğu zamandır.Duanın makbul olduğu zamandır. İslâm orduları düşmana saldırdığı zaman duanın makbul olduğu zamandır. İslâm orduları düşmana saldırdığı zaman duanın makbul olduğu zamandır. Onun için dua etmek gerekiyor. ''Allah Allah!'' diye cihad ediyorlar. Onun için dua etmek gerekiyor. ''Allah Allah!'' diye cihad ediyorlar. ''Niye 'Allah Allah’ diye hücum ettiler?'' Başkaları bizimkilerin halini anlayamaz.''Niye 'Allah Allah’ diye hücum ettiler?'' Başkaları bizimkilerin halini anlayamaz. Onlar ''hurra'', bizimkiler ''Allah Allah'' diye bağırdı. Onlar ''hurra'', bizimkiler ''Allah Allah'' diye bağırdı.

Onlar niye ''hurra'' demiş? Onlar niye ''hurra'' demiş?

Hurra, galiba acele demek; ''Haydi bakalım acele edin, süratli olun.''Hurra, galiba acele demek; ''Haydi bakalım acele edin, süratli olun.'' Bizimkiler ''Allah Allah!'' diyorlar. Bizimkiler ''Allah Allah!'' diyorlar. Çünkü zikretmenin sevabı var. Yapılan dualar makbul. Çünkü zikretmenin sevabı var. Yapılan dualar makbul.

Sonra bazı kimselerin duası makbuldür.Sonra bazı kimselerin duası makbuldür. Annenin, babanın duası makbuldür.Annenin, babanın duası makbuldür. Kendisine ittibâ edilen hocanın duası makbuldür.Kendisine ittibâ edilen hocanın duası makbuldür. Anne babanın ve hocanın duası da geçer, bedduası da. Anne babanın ve hocanın duası da geçer, bedduası da. Onun için onları ganimet bilmek gerekiyor.Onun için onları ganimet bilmek gerekiyor. Hayır dualarını almaya çalışmak gerekiyor. Hayır dualarını almaya çalışmak gerekiyor. Hastanın duası makbuldür. Yolcunun duası makbuldür. Hastanın duası makbuldür. Yolcunun duası makbuldür. Hacının, umre yapan kişinin eve dönene kadarki zamanda duası makbuldür.Hacının, umre yapan kişinin eve dönene kadarki zamanda duası makbuldür. Yolda yakala, hudutta karşıla; duasını al. Çünkü evine daha gelmedi.Yolda yakala, hudutta karşıla; duasını al. Çünkü evine daha gelmedi. Eve geldi mi, seferîlik hali bitmiş olur. Eve geldi mi, seferîlik hali bitmiş olur. O istisnaî mevsim kapanıyor, sezon kapanıyor. O istisnaî mevsim kapanıyor, sezon kapanıyor. Eve geldi mi bitiyor; eve gelmeden duasını almak gerekiyor. Eve geldi mi bitiyor; eve gelmeden duasını almak gerekiyor.

Bizim Güneydoğu Anadolu’nun ahalisi meseleyi gayet iyi bilirler.Bizim Güneydoğu Anadolu’nun ahalisi meseleyi gayet iyi bilirler. Hacıları evlerine alırlar. Onlara ikramda bulunurlar.Hacıları evlerine alırlar. Onlara ikramda bulunurlar. Sevabını bildikleri için; ''Aman ne olur, buyurun bize gelin.'' diye rica ederler, otobüsteki yolcuları paylaşırlar. Sevabını bildikleri için; ''Aman ne olur, buyurun bize gelin.'' diye rica ederler, otobüsteki yolcuları paylaşırlar.

Sonra, mazlumun duası makbuldür. Kâfir bile olsa makbuldür.Sonra, mazlumun duası makbuldür. Kâfir bile olsa makbuldür. İşin fena tarafı bu! Onun için kimseye zulmetmemek gerekiyor.İşin fena tarafı bu! Onun için kimseye zulmetmemek gerekiyor. İnsan zulmedince burnundan fitil fitil gelir.İnsan zulmedince burnundan fitil fitil gelir. Mazlumun duası makbuldür. Mazlumun duası makbuldür.

Bir de müslüman kardeşin, arkadaşın, müslüman kardeşe arkadaşa o yokken,Bir de müslüman kardeşin, arkadaşın, müslüman kardeşe arkadaşa o yokken, onun olmadığı yerde, onun gıyabında yaptığı dua makbuldür. onun olmadığı yerde, onun gıyabında yaptığı dua makbuldür. Sen şimdi burada tek başına duruyorsun, Ahmet adlı kardeşini hatırlıyorsun;Sen şimdi burada tek başına duruyorsun, Ahmet adlı kardeşini hatırlıyorsun; ''Yâ Rabbi! Şu kardeşime hayırlar ihsan eyle.'' diyorsun. O yok ortada.''Yâ Rabbi! Şu kardeşime hayırlar ihsan eyle.'' diyorsun. O yok ortada. Ortada bir menfaat, yağcılık, dalkavukluk bahis konusu değil; Ortada bir menfaat, yağcılık, dalkavukluk bahis konusu değil; sırf hatırına geldi, onun için dua ediyorsun.sırf hatırına geldi, onun için dua ediyorsun. Arkadaşın arkadaşa gıyabında yaptığı dua makbuldür.Arkadaşın arkadaşa gıyabında yaptığı dua makbuldür. Belki en süratle makbul olan dualardan birisi de budur.Belki en süratle makbul olan dualardan birisi de budur. Onun için ne yapacağız. Arkadaşımızın bize dua etmesini sağlayacağız.Onun için ne yapacağız. Arkadaşımızın bize dua etmesini sağlayacağız. Bizim de ona dua etmek suretiyle onun iyiliğini istememizin mümkün olduğunu bilerek arkadaşlarımıza dua edeceğiz. Bizim de ona dua etmek suretiyle onun iyiliğini istememizin mümkün olduğunu bilerek arkadaşlarımıza dua edeceğiz.

Rabbenâ hep bana! Rabbenâ hep bana! Rabbenâ hep bana! Rabbenâ hep bana!

Evet hep sana verir ama merak etme gayb hazinelerinde bir şey eksilmez;Evet hep sana verir ama merak etme gayb hazinelerinde bir şey eksilmez; ona da istersen, ona da verir. ona da istersen, ona da verir. Ona verdiği seninkinden kesinti suretiyle değil ki sen ona verilmesini istemiyorsun.Ona verdiği seninkinden kesinti suretiyle değil ki sen ona verilmesini istemiyorsun. Yok! Başkasına bir şey verilmesine tahammülün yok.Yok! Başkasına bir şey verilmesine tahammülün yok. Hiç kimseye verilmesin. Öyle şey olmaz. Hiç kimseye verilmesin. Öyle şey olmaz.

Bedevînin birisi devamlı kendisine dua ediyormuş.Bedevînin birisi devamlı kendisine dua ediyormuş. Peygamber Efendimiz demiş ki; ''Sen Allah’ın rahmetini çok daralttın.''Peygamber Efendimiz demiş ki; ''Sen Allah’ın rahmetini çok daralttın.'' Bedevî özel olarak bir şunu istiyor.Bedevî özel olarak bir şunu istiyor. Başka bir şey istemiyor. Öyle olmaz! Başka bir şey istemiyor. Öyle olmaz! Umumî istemek gerekiyor, çok istemek gerekiyor, herkes için istemek gerekiyor. Umumî istemek gerekiyor, çok istemek gerekiyor, herkes için istemek gerekiyor.

Allâhümme’rham ümmete Muhammedin rahmeten âmmeh.Allâhümme’rham ümmete Muhammedin rahmeten âmmeh. ''Yâ Rabbi! Ümmet-i Muhammed’e toptan lütfunla, rahmetinle muamele eyle.'' ''Yâ Rabbi! Ümmet-i Muhammed’e toptan lütfunla, rahmetinle muamele eyle.''

Makbul dualardan birisidir. Müslümanlar hakkında umumî bir duadır.Makbul dualardan birisidir. Müslümanlar hakkında umumî bir duadır. Ama insan özel dua da etmeli.Ama insan özel dua da etmeli. ''Filanca kardeşim imtihana girecek, filanca kardeşimin durumu biraz zorca.'' gibi;''Filanca kardeşim imtihana girecek, filanca kardeşimin durumu biraz zorca.'' gibi; onlar için başkaları için dua etmeli.onlar için başkaları için dua etmeli. Elinizi açtığınız zaman duanızın bir bölümünü de yakınlarınız ve kardeşlerinize ayırın,Elinizi açtığınız zaman duanızın bir bölümünü de yakınlarınız ve kardeşlerinize ayırın, biraz da başkaları için dua edin, değerli kardeşlerim!biraz da başkaları için dua edin, değerli kardeşlerim! Ben âciz, nâçiz kardeşinizi de duadan unutmayın. Ben âciz, nâçiz kardeşinizi de duadan unutmayın.

İkinci hadîs-i şerîfe geçelim. İkinci hadîs-i şerîfe geçelim.

İkinci hadîs-i şerîf, gençlere bir iltifat olarak rast geldi. İkinci hadîs-i şerîf, gençlere bir iltifat olarak rast geldi.

Yekûlu’l-llâhu azze ve celle eş-şâbbü’l-mü’mini bi-kaderî er-râdîYekûlu’l-llâhu azze ve celle eş-şâbbü’l-mü’mini bi-kaderî er-râdî bi-kitâbî el-kâni’u bi-rızkî et-târikü li-şehvetihî min eclî hüve ındî ke-ba’di melâiketî. bi-kitâbî el-kâni’u bi-rızkî et-târikü li-şehvetihî min eclî hüve ındî ke-ba’di melâiketî.

Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ’dan Deylemî rahmetullahi aleyh rivayet etmiş. Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ’dan Deylemî rahmetullahi aleyh rivayet etmiş.

Peygamber Efendimiz; ''Aziz ve celîl olan Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurur.'' Diyor Peygamber Efendimiz; ''Aziz ve celîl olan Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurur.'' Diyor

Aziz ve celîl ne demek? Aziz ve celîl ne demek?

''Her şeyi yenen, her şeye galip, azamet ve ululuk sahibi.'' demek; onu söylemiştik.''Her şeyi yenen, her şeye galip, azamet ve ululuk sahibi.'' demek; onu söylemiştik. ''Aziz ve celîl olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki; eş-Şâbbü’l-mü’mini bi-kaderî. ''Aziz ve celîl olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki; eş-Şâbbü’l-mü’mini bi-kaderî. Şâb uzun ''â'' ile Arapça’da ''genç, delikanlı'' demek.Şâb uzun ''â'' ile Arapça’da ''genç, delikanlı'' demek. Şebâb ''gençler'' demek. Şebâbet ''gençlik'' demektir. Şebâb ''gençler'' demek. Şebâbet ''gençlik'' demektir.

Eski şarkılarda geçiyor: ''Eğlenip zevke bak, şebabet geçmeden.''Eski şarkılarda geçiyor: ''Eğlenip zevke bak, şebabet geçmeden.'' Vah zavallılar vah! Öyle demiş, dünyayı öyle anlamış.Vah zavallılar vah! Öyle demiş, dünyayı öyle anlamış. Halbuki Allahu Teâlâ hazretleri bakın nasıl buyuruyor: eş-Şabbü’l-mü’mini bi-kaderî.Halbuki Allahu Teâlâ hazretleri bakın nasıl buyuruyor: eş-Şabbü’l-mü’mini bi-kaderî. ''Benim kaderime inanmış olan genç.'' ''Benim kaderime inanmış olan genç.'' Çünkü Allah’ın bir takdiri var; kimisini zengin kimisini fakir, kimisini güzel kimisini çirkin,Çünkü Allah’ın bir takdiri var; kimisini zengin kimisini fakir, kimisini güzel kimisini çirkin, kimisini uzun, kimisini kısa, kimisini çok akıllı kimisini kıt akıllı yaratmış. kimisini uzun, kimisini kısa, kimisini çok akıllı kimisini kıt akıllı yaratmış. Çeşit çeşit. Ağaçlar, çiçekler, hayvanlar, böcekler, meyveler, sebzeler çeşit çeşit.Çeşit çeşit. Ağaçlar, çiçekler, hayvanlar, böcekler, meyveler, sebzeler çeşit çeşit. İnsanlar da çeşit çeşit, parmaklar bile çeşit çeşit. İnsanlar da çeşit çeşit, parmaklar bile çeşit çeşit. Birisi ötekisine benzemez. Birisi ötekisine benzemez. Tek olarak göstersen, hangisinin hangi parmak olduğunu herkes bilir.Tek olarak göstersen, hangisinin hangi parmak olduğunu herkes bilir. ''Bu başparmak, bu serçe parmak, bu işaret parmağı.'' Herkes bilir.''Bu başparmak, bu serçe parmak, bu işaret parmağı.'' Herkes bilir. Dişler bile farklı. Sebebi var, hikmeti var. Farklılığında hikmet var.Dişler bile farklı. Sebebi var, hikmeti var. Farklılığında hikmet var. Ne yapacağız, kavga mı edeceğiz? Ne yapacağız, kavga mı edeceğiz?

''Ben Allah’a küstüm!'' Kimisi öyle diyor. ''Allah’ım! Bana bunu da mı yapacaktın?'' ''Ben Allah’a küstüm!'' Kimisi öyle diyor. ''Allah’ım! Bana bunu da mı yapacaktın?''

Sen daha beterine layıksın da yapmamış. Sen kimsin? Edepsizin birisin.Sen daha beterine layıksın da yapmamış. Sen kimsin? Edepsizin birisin. Bu ukalalığına göre seni ezmesi gerekiyordu da yine o kadar yapmamış. Bu ukalalığına göre seni ezmesi gerekiyordu da yine o kadar yapmamış. Birisine azıcık bir dokunuver, birazcık başına bir şey gelsin.Birisine azıcık bir dokunuver, birazcık başına bir şey gelsin. Açıyor ağzını, yumuyor gözünü. Ne yer kalıyor, ne gök kalıyor.Açıyor ağzını, yumuyor gözünü. Ne yer kalıyor, ne gök kalıyor. Hani yecüc ve mecüc kavmi dünyayı istila edecekmiş; Hani yecüc ve mecüc kavmi dünyayı istila edecekmiş; ''Yerdekileri öldürdük, göktekileri de öldürelim.'' diye gökyüzüne ok savuracaklarmış. Böyle edepsizler var.''Yerdekileri öldürdük, göktekileri de öldürelim.'' diye gökyüzüne ok savuracaklarmış. Böyle edepsizler var. Öylesi değil! Öylesi değil!

Kadere inanmış; Allah’ın onun hakkındaki takdirine, mukadderatına, alın yazısına, çizgisine inanmış, saygılı, bağlı;Kadere inanmış; Allah’ın onun hakkındaki takdirine, mukadderatına, alın yazısına, çizgisine inanmış, saygılı, bağlı; ''Rabbim böyle takdir etmiş.'' diyor, itaatli. Böyle bir genç.''Rabbim böyle takdir etmiş.'' diyor, itaatli. Böyle bir genç. Dört sıfat sayıyor. Bir, eş-şâbbü’l-mü’mini bi-kaderî. Dört sıfat sayıyor. Bir, eş-şâbbü’l-mü’mini bi-kaderî. ''Benim kaderime, onun hakkındaki mukadderatıma, takdirime inanmış, bana dayanmış, tevekkül etmiş, güvenmiş genç.'' ''Benim kaderime, onun hakkındaki mukadderatıma, takdirime inanmış, bana dayanmış, tevekkül etmiş, güvenmiş genç.''

İki, er-râdî bi-kitâbî. ''Benim onun hakkındaki yazıma razı gelmiş.'' İki, er-râdî bi-kitâbî. ''Benim onun hakkındaki yazıma razı gelmiş.''

Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler. Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.

''Olur mu ya? Ya başka bir şey eyleyiverirse!'' ''Olur mu ya? Ya başka bir şey eyleyiverirse!''

Hayır! Neylerse güzel eyler. Hayır! Neylerse güzel eyler.

Hak’tan olacak işler. Hak’tan olacak işler.

Boştur gam u teşvişler diyor. Boştur gam u teşvişler diyor.

Hoştur bana senden gelen, Ya gonca gül yahut diken. Hoştur bana senden gelen, Ya gonca gül yahut diken.

Ya hil’at ü yahut kefen. Ya hil’at ü yahut kefen.

Böyle diyebiliyor musun? Böyle diyebiliyor musun?

Böyle bir genç, kaderine inanmış; ''Allah’ın kaderi var, mukadderat var.Böyle bir genç, kaderine inanmış; ''Allah’ın kaderi var, mukadderat var. Ölüm yazılmamışsa ölmem. Ölüm yazılmışsa kurtuluş yok.Ölüm yazılmamışsa ölmem. Ölüm yazılmışsa kurtuluş yok. Doksan tane harbe girsem, kaderimde ölmek yoksa yine yaşarım.'' Bu kader inancı.Doksan tane harbe girsem, kaderimde ölmek yoksa yine yaşarım.'' Bu kader inancı. ''Rabbim! Her şeyde bir hikmet vardır.'' diye kaderine de alın yazısına da razı. ''Rabbim! Her şeyde bir hikmet vardır.'' diye kaderine de alın yazısına da razı. Allah’ın onun hakkındaki yazısına razı. Allah’ın onun hakkındaki yazısına razı.

Arapça’da ketebe fiili bazen, farz mânasına gelir.Arapça’da ketebe fiili bazen, farz mânasına gelir. Mesela Kütibe aleykümü’s-sıyâmü kemâ kütibe 'alellezîne min kabliküm.Mesela Kütibe aleykümü’s-sıyâmü kemâ kütibe 'alellezîne min kabliküm. ''Ey Emmet-i Muhammet, Ey mü’minler! Sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi oruç size de farz kılındı.''''Ey Emmet-i Muhammet, Ey mü’minler! Sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi oruç size de farz kılındı.'' Her ümmetin ıslah olması için oruç tutması gerektiğinden, ta eski zamanlardan beri,Her ümmetin ıslah olması için oruç tutması gerektiğinden, ta eski zamanlardan beri, Allah orucu hepimize farz kılmış ama kimisi değiştirmiş kimisi perhiz haline dönüştürmüş.Allah orucu hepimize farz kılmış ama kimisi değiştirmiş kimisi perhiz haline dönüştürmüş. ''Oruç tutmak zor oluyor, bunu perhize döndürelim, 10 gün ekleyelim.'' demişler. ''Oruç tutmak zor oluyor, bunu perhize döndürelim, 10 gün ekleyelim.'' demişler. Pazarlık usulü. Tebdil etmişler. Kütibe. ''Yazıldı, farz kılındı.'' demek. Pazarlık usulü. Tebdil etmişler. Kütibe. ''Yazıldı, farz kılındı.'' demek.

''Benim yazıma; emirlerime, yasaklarıma razı.''''Benim yazıma; emirlerime, yasaklarıma razı.'' Allah, ''Zina etmeyin.'' diyor ''Tamam, peki yâ Rabbi!''Allah, ''Zina etmeyin.'' diyor ''Tamam, peki yâ Rabbi!'' ''İçki içmeyin.'' diyor, ''Peki yâ Rabbi!'' ''İçki içmeyin.'' diyor, ''Peki yâ Rabbi!'' ''Namaz vakti kalk; uyku uyuma, namaza git.'' ''Peki yâ Rabbi!''''Namaz vakti kalk; uyku uyuma, namaza git.'' ''Peki yâ Rabbi!'' ''Rabbimiz ne yazmışsa; Kur’ân-ı Kerîm’inde, şeriatte ne emredilmişse, ona da razı.'' mânasına gelebilir. O da güzel! ''Rabbimiz ne yazmışsa; Kur’ân-ı Kerîm’inde, şeriatte ne emredilmişse, ona da razı.'' mânasına gelebilir. O da güzel!

Tabi insanın Allah’ın emirlerine, yasaklarına sevgiyle bağlanması gerekiyor.Tabi insanın Allah’ın emirlerine, yasaklarına sevgiyle bağlanması gerekiyor. Resûlullah’a da bağlanması gerekiyor.Resûlullah’a da bağlanması gerekiyor. Resûlullah’ın hükmüne razı olmayan kâfir olur, beğenmeyen kâfir olur. Kimisi Resûlullah’ı küçümsüyor.Resûlullah’ın hükmüne razı olmayan kâfir olur, beğenmeyen kâfir olur. Kimisi Resûlullah’ı küçümsüyor. ''Hadis, sünnet o kadar önemli değildir.'' sanıyor.''Hadis, sünnet o kadar önemli değildir.'' sanıyor. Sabit olmuş olan bir sünneti inkâr eden kâfir olur, beğenmeyen kâfir olur. O, ondan aşağı değil. Sabit olmuş olan bir sünneti inkâr eden kâfir olur, beğenmeyen kâfir olur. O, ondan aşağı değil.

Demek ki gencin ikinci sıfatı, kadere inanması;Demek ki gencin ikinci sıfatı, kadere inanması; Allah’ın emirlerine, yasaklarına, yazısına razı olması, bunlardan hoşnut olması, bir itirazının olmaması. Allah’ın emirlerine, yasaklarına, yazısına razı olması, bunlardan hoşnut olması, bir itirazının olmaması.

el-Kâni’u bi-rızkî. ''Benim ona vermiş olduğum rızka kanaat ediyor.''el-Kâni’u bi-rızkî. ''Benim ona vermiş olduğum rızka kanaat ediyor.'' ''Rabbim şu kadar rızık vermiş, çok şükür.'' diyor.''Rabbim şu kadar rızık vermiş, çok şükür.'' diyor. Gözü haramda değil, başka yere dalmıyor.Gözü haramda değil, başka yere dalmıyor. Başkasının cebine elini sokmuyor, harama tevessül etmiyor.Başkasının cebine elini sokmuyor, harama tevessül etmiyor. Kendisine gelen rızka kanaat ediyor. Böyle bir genç. Üçüncü sıfatı da bu. Kendisine gelen rızka kanaat ediyor. Böyle bir genç. Üçüncü sıfatı da bu.

Dördüncü sıfatı, et-târikü li-şehvetihî min eclî.Dördüncü sıfatı, et-târikü li-şehvetihî min eclî. ''Şehvetini benim için terk eden genç.''''Şehvetini benim için terk eden genç.'' ''Delikanlı'' demişiz. Coşkun bir mizacı var. ''Delikanlı'' demişiz. Coşkun bir mizacı var. İçinde arzular, hevesler, istekler var.İçinde arzular, hevesler, istekler var. Ama Allah’ın emirleri ve yasaklarına saygılı, Allah rızası için günahlardan uzak duruyor. Ama Allah’ın emirleri ve yasaklarına saygılı, Allah rızası için günahlardan uzak duruyor. Şurada bir açık kadın görse başını bu tarafa çeviriyor, bakmıyor. Şurada bir açık kadın görse başını bu tarafa çeviriyor, bakmıyor. Kadınsa o da harama bakmıyor. Başını eğiyor, öyle gidiyor. Kadınsa o da harama bakmıyor. Başını eğiyor, öyle gidiyor. Şehvetine, nefsinin iştihasına, arzularına hâkim oluyor, onları bastırıyor. Şehvetine, nefsinin iştihasına, arzularına hâkim oluyor, onları bastırıyor. Allah rızası için yapılmaması gereken şey neyse onu yapmıyor.Allah rızası için yapılmaması gereken şey neyse onu yapmıyor. Yapılması gereken şeyi yapıyor, nefsini zorluyor, şehvetini terk ediyor. Yapılması gereken şeyi yapıyor, nefsini zorluyor, şehvetini terk ediyor.

Şehvet sadece cinsî şehvet değildir.Şehvet sadece cinsî şehvet değildir. Arapça’da şehvet kelimesinin geniş bir mânası vardır.Arapça’da şehvet kelimesinin geniş bir mânası vardır. Mesela insanın çok yemek yemek istemesi.Mesela insanın çok yemek yemek istemesi. ''Ah şimdi şöyle güzel harlı bir ateşte, iyice terleye terleye,''Ah şimdi şöyle güzel harlı bir ateşte, iyice terleye terleye, üstüne yağları damlaya damlaya pişmiş bir döner kebap olsa, ne kadar canım istedi.'' üstüne yağları damlaya damlaya pişmiş bir döner kebap olsa, ne kadar canım istedi.'' Veyahut ''Hacıbaba’nın kaymaklı baklavasını canım ne kadar istedi.'' Veyahut ''Hacıbaba’nın kaymaklı baklavasını canım ne kadar istedi.'' O da şehvettir. Şehvetü’l-batn. O da şehvettir. Şehvetü’l-batn. ''Midenin, karnın şehveti.'' ''Midenin, karnın şehveti.'' Cinsî arzulara da şehvetü’l-ferc denir. Cinsî arzulara da şehvetü’l-ferc denir.

Gerek cinsî arzu gerek midenin arzusu olsun, insanın arzuları gelip çattı mı, o arzuları dizginleyebilmeli.Gerek cinsî arzu gerek midenin arzusu olsun, insanın arzuları gelip çattı mı, o arzuları dizginleyebilmeli. Yerinde mi yersiz mi, doğru istikamette mi yanlış istikamette mi? Yerinde mi yersiz mi, doğru istikamette mi yanlış istikamette mi?

''Aman daldan bir elma uzanmış, kıpkırmızı, kocaman, lezzetli.''Aman daldan bir elma uzanmış, kıpkırmızı, kocaman, lezzetli. Elimi uzatsam alacağım. Elimi uzatsam alacağım. Canım da elma istiyor, hava da çok sıcak, kimse de görmüyor, zaten bahçeler arasında bir yoldayız.''Canım da elma istiyor, hava da çok sıcak, kimse de görmüyor, zaten bahçeler arasında bir yoldayız.'' Almayacak. İçinde arzusu var ama almayacak. Almayacak. İçinde arzusu var ama almayacak.

Neden? Neden?

Çünkü haram, başkasının malı alınmaz. Kendisinin olmayan mal alınmaz.Çünkü haram, başkasının malı alınmaz. Kendisinin olmayan mal alınmaz. Almayacak, Harama bakmayacak, harama kuşak çözmeyecek. Almayacak, Harama bakmayacak, harama kuşak çözmeyecek. ''Şehvetini benim için terk eden delikanlı.'' ''Şehvetini benim için terk eden delikanlı.''

Tekrar edelim: ''Aziz ve celîl olan Allahu Teâlâ buyurur kiTekrar edelim: ''Aziz ve celîl olan Allahu Teâlâ buyurur ki benim kaderime inanmış, benim yazıma razı,benim kaderime inanmış, benim yazıma razı, ona gönderdiğim rızka kânî ve şehvetini benim için terk eden, bu dört sıfata sahip genç,ona gönderdiğim rızka kânî ve şehvetini benim için terk eden, bu dört sıfata sahip genç, benim nazarımda, benim yanımda bazı meleklerim kadar kıymetlidir.'' benim nazarımda, benim yanımda bazı meleklerim kadar kıymetlidir.'' Yani onu melek gibi suçsuz, günahsız, temiz, pâk bir kimse olarak kabul ediyor; Yani onu melek gibi suçsuz, günahsız, temiz, pâk bir kimse olarak kabul ediyor; ''Benim nazarımda öyledir.'' diyor. ''Benim nazarımda öyledir.'' diyor.

O halde bu hadîs-i şerîfi yazalım, işyerimize asalım. O halde bu hadîs-i şerîfi yazalım, işyerimize asalım.

Gençlerin yatak odalarına girerseniz duvarlarında bazı resimler görürsünüz.Gençlerin yatak odalarına girerseniz duvarlarında bazı resimler görürsünüz. Kimisi otomobil meraklısıdır.Kimisi otomobil meraklısıdır. Dünyanın neresinde sürat otomobili varsa bakarsınız bütün duvarlar o otomobil resimleri ile doldurulmuş. Dünyanın neresinde sürat otomobili varsa bakarsınız bütün duvarlar o otomobil resimleri ile doldurulmuş. Bir arkadaşın evine gittik, öyle. Bir arkadaşın evine gittik, öyle. İrili ufaklı, küçüklü büyüklü, adını duymadığınız, markasını bilmediğiniz çeşit çeşit otomobil resimleri.İrili ufaklı, küçüklü büyüklü, adını duymadığınız, markasını bilmediğiniz çeşit çeşit otomobil resimleri. Çocuk belli ki otomobil merakından kıvranıyor. Çocuk belli ki otomobil merakından kıvranıyor.

Bizim askerlik yaptığımız sırada general bir teftişe kalkmış, astsubayların yatakhanelerini geziyor.Bizim askerlik yaptığımız sırada general bir teftişe kalkmış, astsubayların yatakhanelerini geziyor. Bir astsubay vardı; inançsız, ters bir insandı. Bekâr. Bir astsubay vardı; inançsız, ters bir insandı. Bekâr. General onun odasına girmiş, duvarlara bir bakmış, müstehcen resimlerle dolu.General onun odasına girmiş, duvarlara bir bakmış, müstehcen resimlerle dolu. Duvarda ne kadar resim varsa bastonu ile cart cart hepsini yırtmış. Duvarda ne kadar resim varsa bastonu ile cart cart hepsini yırtmış. General bile dayanamamış.General bile dayanamamış. Onlar da nihayet serbest yetişen insanlar. Onlar da nihayet serbest yetişen insanlar. Bizim gibi namazında niyazında, sofu insanlar değiller ama o bile dayanamamış;Bizim gibi namazında niyazında, sofu insanlar değiller ama o bile dayanamamış; ''Bu ne rezalet!'' diye bütün resimleri yırtmış.''Bu ne rezalet!'' diye bütün resimleri yırtmış. Herkes duvarına, yatak odasına keyfine göre bir şey yapıştırıyor; ya otomobil, ya başka bir şey.Herkes duvarına, yatak odasına keyfine göre bir şey yapıştırıyor; ya otomobil, ya başka bir şey. Çocukların odasında da tavşan resimleri, uç uç böcekleri, kelebekler falan var.Çocukların odasında da tavşan resimleri, uç uç böcekleri, kelebekler falan var. Kız veya erkek oluşuna göre değişiyor. Kız veya erkek oluşuna göre değişiyor.

Biz odamıza neyi asalım? Biz odamıza neyi asalım?

Bunu yazıp assak ne güzel olur!Bunu yazıp assak ne güzel olur! ''Benim kaderime inanan, benim yazıma razı olan, ''Benim kaderime inanan, benim yazıma razı olan, benim verdiğim rızka kanaat eden, benim için arzularını terk eden, dizginleyen genç,benim verdiğim rızka kanaat eden, benim için arzularını terk eden, dizginleyen genç, benim nazarımda meleklerimden bazısı gibidir, o kadar kıymetlidir.''benim nazarımda meleklerimden bazısı gibidir, o kadar kıymetlidir.'' Daima gözünün önünde olsa, her gününü ona göre geçirse, her işini ona göre yapsa. Daima gözünün önünde olsa, her gününü ona göre geçirse, her işini ona göre yapsa. İnsan bir haramdan vazgeçti mi, gözünü alabildi mi, Allah ona öyle bir derece verir, İnsan bir haramdan vazgeçti mi, gözünü alabildi mi, Allah ona öyle bir derece verir, kalbine öyle bir iman zevki, şevki, lezzeti verir ki evliyâlığa yaklaşır.kalbine öyle bir iman zevki, şevki, lezzeti verir ki evliyâlığa yaklaşır. Onun için insan mutlaka o halleri engelleyecek bir irade gücüne sahip olmalı.Onun için insan mutlaka o halleri engelleyecek bir irade gücüne sahip olmalı. Genç kardeşlerimiz bu sıfatlara sahip olmaya çalışmalı.Genç kardeşlerimiz bu sıfatlara sahip olmaya çalışmalı. Kadere inanacak, Allah’ın yazısına razı gelecek, rızkına kanaatkâr olacak.Kadere inanacak, Allah’ın yazısına razı gelecek, rızkına kanaatkâr olacak. Şehvetini Allah için terk edecek. Bunlar da hatırımızda iyice kalsın. Şehvetini Allah için terk edecek. Bunlar da hatırımızda iyice kalsın.

Üçüncü hadîs-i şerîf. Üçüncü hadîs-i şerîf.

Yekûlü’l-lâhu azze ve celle:Yekûlü’l-lâhu azze ve celle: Kul li-ümmetike yekûlûne lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh aşranKul li-ümmetike yekûlûne lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh aşran ınde’s-subh ve aşran ınde’l-mesâ’ ve aşran ınde’n-nevmi ınde’s-subh ve aşran ınde’l-mesâ’ ve aşran ınde’n-nevmi yedfeu anhüm ınde’n-nevmi belvâ’d-dünyâ ve ınde’l-mesâ’ mekâyidetü’ş-şeytân ve ınde’s-subhi esvâu ğadabî. yedfeu anhüm ınde’n-nevmi belvâ’d-dünyâ ve ınde’l-mesâ’ mekâyidetü’ş-şeytân ve ınde’s-subhi esvâu ğadabî.

Hz. Ebû Bekir Efendimiz’den Deylemî rahmetullahi aleyh rivayet etmiş.Hz. Ebû Bekir Efendimiz’den Deylemî rahmetullahi aleyh rivayet etmiş. Şöyle buyuruluyor: Yekûlü’l-lâhu azze ve celle. Şöyle buyuruluyor: Yekûlü’l-lâhu azze ve celle. ''Aziz ve celîl olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki;'' ''Aziz ve celîl olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki;'' Kul li-ümmetike. ''Ümmetine söyle.''Kul li-ümmetike. ''Ümmetine söyle.'' Inde’s-subhi. ''Sabahleyin, 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh desinler.'' Inde’s-subhi. ''Sabahleyin, 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh desinler.'' Ve aşran ınde’l-mesâ’. ''Akşamleyin de 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh desinler.''Ve aşran ınde’l-mesâ’. ''Akşamleyin de 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh desinler.'' Ve aşran ınde’n-nevmi. Ve aşran ınde’n-nevmi. ''Ve geceleyin uykuya yatacakları zaman da 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh desinler.''''Ve geceleyin uykuya yatacakları zaman da 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh desinler.'' Demek ki Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz’e böyle vahy eylemiş.Demek ki Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz’e böyle vahy eylemiş. ''Ey Resûlüm! Ümmetine söyle. Sabahleyin 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh desinler. ''Ey Resûlüm! Ümmetine söyle. Sabahleyin 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh desinler. Akşamleyin 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah desinler. Akşamleyin 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah desinler. Bir de gece yatacakları zaman 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh desinler.'' Bir de gece yatacakları zaman 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh desinler.''

Uyku esnasında okuduğu takdirde, ne olur? Uyku esnasında okuduğu takdirde, ne olur?

''Bu okuması ondan dünyanın belalarını def eder.''''Bu okuması ondan dünyanın belalarını def eder.'' Çünkü geceleyin dünyanın maddî-mânevî belaları insanın üzerine gelebilir.Çünkü geceleyin dünyanın maddî-mânevî belaları insanın üzerine gelebilir. Neler neler vardır, ne gibi hallere uğrayacağı hiç belli olmaz. Neler neler vardır, ne gibi hallere uğrayacağı hiç belli olmaz. Hatta demişler ki; ''Geceler nice hadiselere gebedir.'' Hatta demişler ki; ''Geceler nice hadiselere gebedir.'' Geceleyin ne olacağı belli olmaz.Geceleyin ne olacağı belli olmaz. Yatıyorsun; ışık yok, ortalık karanlık.Yatıyorsun; ışık yok, ortalık karanlık. Kurt dumanlı havayı sever. Kurt dumanlı havayı sever. Düşman kötülük yapacaksa geceleyin gelir. Düşman kötülük yapacaksa geceleyin gelir. Haşarat o vakit çıkar. Yılanı, akrebi çıyanı var, çeşit çeşit olaylara mâruz kalabilir. Haşarat o vakit çıkar. Yılanı, akrebi çıyanı var, çeşit çeşit olaylara mâruz kalabilir. Gündüz olsa, görse kendisini savunur. Gündüz olsa, görse kendisini savunur. Yılanı, akrebi vurur öldürür. Daha başka düşmanlara karşı da tedbirini alır.Yılanı, akrebi vurur öldürür. Daha başka düşmanlara karşı da tedbirini alır. Ama gece mışıl mışıl uyuyor. Hiçbir şeyden haberi yok.Ama gece mışıl mışıl uyuyor. Hiçbir şeyden haberi yok. 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh derse Allah koruyor.10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh derse Allah koruyor. Dünyanın belalarını Allah ondan def ediyor. Dünyanın belalarını Allah ondan def ediyor. Onun için gece yatarken böyle demeye kendimizi alıştıralım.Onun için gece yatarken böyle demeye kendimizi alıştıralım. Gece yatarken 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh diyeceğiz. Gece yatarken 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh diyeceğiz.

Mânası nedir? Mânası nedir?

''Güç kuvvet Allahu Teâlâ’nın elindedir, O’nun dışında güç kuvvet yoktur.''''Güç kuvvet Allahu Teâlâ’nın elindedir, O’nun dışında güç kuvvet yoktur.'' Allah bir şeyi dilerse yapar, yaptırır.Allah bir şeyi dilerse yapar, yaptırır. Bir şeyi dilemezse kimse onun dilemediği şeyi yapmaya muvaffak olamaz.Bir şeyi dilemezse kimse onun dilemediği şeyi yapmaya muvaffak olamaz. Allah seni koruyacaksa kimse sana zarar veremez.Allah seni koruyacaksa kimse sana zarar veremez. Yerine göre, burada söylenişine göre o mânaya geliyor.Yerine göre, burada söylenişine göre o mânaya geliyor. Onun için dünyanın belalarından kurtulalım diye, yatarken lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhı söyleyeceğiz. Onun için dünyanın belalarından kurtulalım diye, yatarken lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhı söyleyeceğiz.

Akşamleyin okunduğu zaman, şeytanın hilelerine karşı korur. Akşamleyin okunduğu zaman, şeytanın hilelerine karşı korur. Şeytanın hilesi tesir etmez. Akşam oldu mu, henüz alacakaranlıktır.Şeytanın hilesi tesir etmez. Akşam oldu mu, henüz alacakaranlıktır. Akşam ezanı okununca daha etraf görünür.Akşam ezanı okununca daha etraf görünür. Sonra yatsı okunacak, karanlık iyice basacak, uyku vakti gelecek; Sonra yatsı okunacak, karanlık iyice basacak, uyku vakti gelecek; o zaman insanların çeşit çeşit sıkıntılara uğraması muhtemeldir.o zaman insanların çeşit çeşit sıkıntılara uğraması muhtemeldir. Şeytanın hileleri, tuzakları vardır. Şeytanın hileleri, tuzakları vardır. O arada insan şeytan tarafından kandırılabilir, çeşitli günahlar işleyebilir. O arada insan şeytan tarafından kandırılabilir, çeşitli günahlar işleyebilir. O bakımdan akşamleyin de, 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh desin. O bakımdan akşamleyin de, 10 defa lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh desin.

Sabahleyin okunduğu zaman da, Allah’ın gazabının en kötü tarzda gelmesi muhtemel ise bile, onu engeller.Sabahleyin okunduğu zaman da, Allah’ın gazabının en kötü tarzda gelmesi muhtemel ise bile, onu engeller. Sabah okuduğu zaman insan Allah’ın gazabından kurtulur, emniyet içinde olur.Sabah okuduğu zaman insan Allah’ın gazabından kurtulur, emniyet içinde olur. Akşam okuduğu zaman şeytanın hilesinden kurtulur, emniyet içinde olur. Akşam okuduğu zaman şeytanın hilesinden kurtulur, emniyet içinde olur. Gece okuduğu zaman da dünyanın belalarından emniyet içinde olur; huzur içinde yatar, kalkar. Gece okuduğu zaman da dünyanın belalarından emniyet içinde olur; huzur içinde yatar, kalkar.

Onun için lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ı söyleyeceğiz.Onun için lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ı söyleyeceğiz. Bir hadîs-i şerîfte; ''Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh arş-ı âlânın hazinelerinden bile değerli bir hazinedir.'' diyor. Bir hadîs-i şerîfte; ''Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh arş-ı âlânın hazinelerinden bile değerli bir hazinedir.'' diyor. Mânevî bir hazinedir. Mânevî bir hazinedir. Ya çok sevap kazandırdığı için bir hazinedir, ya Allah’ın korumalarını celbettiği için bir hazinedir,Ya çok sevap kazandırdığı için bir hazinedir, ya Allah’ın korumalarını celbettiği için bir hazinedir, ya da insana çok kıymetli bazı bilgiler vermesi yönünden bir hazinedir.ya da insana çok kıymetli bazı bilgiler vermesi yönünden bir hazinedir. Çünkü insan biliyor ki; lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.Çünkü insan biliyor ki; lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. ''Güç kuvvet Allah’ındır. Allah’tan gayrının gücü kuvveti yoktur.'' demektir.''Güç kuvvet Allah’ındır. Allah’tan gayrının gücü kuvveti yoktur.'' demektir. Allah dilerse korur, ötekilerine bir şey yaptırtmaz.Allah dilerse korur, ötekilerine bir şey yaptırtmaz. Allah korumazsa aldığı tedbirlerin bir faydası olmaz. Allah korumazsa aldığı tedbirlerin bir faydası olmaz. Kırk tane kapının arkasına saklansa yine ceza ve bela kendisine gelir.Kırk tane kapının arkasına saklansa yine ceza ve bela kendisine gelir. İmanı çok kuvvetlendiren bir cümle. İmanı çok kuvvetlendiren bir cümle.

Onun için sabah, akşam, gece uyku esnasında 10’ar kere lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ı söyleyelim.Onun için sabah, akşam, gece uyku esnasında 10’ar kere lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ı söyleyelim. Ayrıca mânasının derinliğini de düşünerek ona nüfuz etmeye çalışalım. Ayrıca mânasının derinliğini de düşünerek ona nüfuz etmeye çalışalım. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. ''Allah’tan başka güç kuvvet yoktur. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. ''Allah’tan başka güç kuvvet yoktur. O var, ona dayanırım, ona tevekkül ederim.'' O var, ona dayanırım, ona tevekkül ederim.'' İnsan bu duyguyla hareket etti mi, Allah onu sever korur. Çok hayırlara erdirir.İnsan bu duyguyla hareket etti mi, Allah onu sever korur. Çok hayırlara erdirir. Onun için lütfen mânasına da dikkat ederek söyleyelim. Onun için lütfen mânasına da dikkat ederek söyleyelim.

Dördüncü hadîs-i şerîf. Dördüncü hadîs-i şerîf.

Yekûlu’l-llâhu: Yekûlu’l-llâhu: Ye’bne Âdeme in zekertenî fî nefsike zekertüke fî nefsîYe’bne Âdeme in zekertenî fî nefsike zekertüke fî nefsî ve in zekertenî fî melein zekertüke fî melein efdale minhüm ve ekrame.ve in zekertenî fî melein zekertüke fî melein efdale minhüm ve ekrame. Ve in denevte minnî şibran denevtü minke zirâ’an ve in denevte minnî zirâ’an Ve in denevte minnî şibran denevtü minke zirâ’an ve in denevte minnî zirâ’an denevtü minke bâ’an ve in meşeyte ileyye herveletü ileyke. denevtü minke bâ’an ve in meşeyte ileyye herveletü ileyke.

İbn Şahin rivayet etmiş -rahmetullahi aleyh-.İbn Şahin rivayet etmiş -rahmetullahi aleyh-. Bu hadîs-i şerîfin başka hadîs-i şerîflerde aynı mânada başka ibarelerle rivayeti zaten vardır.Bu hadîs-i şerîfin başka hadîs-i şerîflerde aynı mânada başka ibarelerle rivayeti zaten vardır. Yekûlu’l-lâh.''Allah der ki; Allah buyurur ki:''Yekûlu’l-lâh.''Allah der ki; Allah buyurur ki:'' Ye’bne Âdem. ''Yâ İbn Âdem!'' demektir.Ye’bne Âdem. ''Yâ İbn Âdem!'' demektir. Allah ne der, ne buyurur? ''Ey Âdemoğlu!'' buyururur. Allah ne der, ne buyurur? ''Ey Âdemoğlu!'' buyururur. Hepimiz Hz. Âdem’in evlatları olduğumuz için, Benî Âdem’iz. Hepimiz Hz. Âdem’in evlatları olduğumuz için, Benî Âdem’iz.

İbn, çocuk demek. Benî, çocuklar demek. Birisi tekil, birisi çoğul.İbn, çocuk demek. Benî, çocuklar demek. Birisi tekil, birisi çoğul. İbn Âdem! ''Ey Âdem’in oğlu!'' Yâ Benî Âdem! ''Ey Âdem’in çocukları!'' Çoğul sigası ile. İbn Âdem! ''Ey Âdem’in oğlu!'' Yâ Benî Âdem! ''Ey Âdem’in çocukları!'' Çoğul sigası ile. Benî Âdem kelimesini biliyoruz da İbn Âdem sözünü bilmiyoruz.Benî Âdem kelimesini biliyoruz da İbn Âdem sözünü bilmiyoruz. ''Ey Âdem’in oğlu olan insan, kişi!'' Biz hepimiz Hz. Âdem atamız aleyhisselam’ın torunlarıyız,''Ey Âdem’in oğlu olan insan, kişi!'' Biz hepimiz Hz. Âdem atamız aleyhisselam’ın torunlarıyız, ondan geldik, Onun için Âdem’in oğulları, torunlarıyız, onun için Benî Âdem’iz. ondan geldik, Onun için Âdem’in oğulları, torunlarıyız, onun için Benî Âdem’iz.

''Eğer sen beni kendi içinde, kendi nefsinde, sessizce zikredersen, ben de seni kendi nefsimde, sessiz zikrederim.''''Eğer sen beni kendi içinde, kendi nefsinde, sessizce zikredersen, ben de seni kendi nefsimde, sessiz zikrederim.'' Bir insan oturuyor, sessizce duruyor, acaba şimdi ne düşünüyor? Bir insan oturuyor, sessizce duruyor, acaba şimdi ne düşünüyor?

Ne bileyim ben! İnsanın aklından geçenleri kimse bilemez.Ne bileyim ben! İnsanın aklından geçenleri kimse bilemez. Belki içinden ''Allah, Allah'' diyordur. Belki içinden ''Allah, Allah'' diyordur. Kendi kendine, kimsenin duyamayacağı, anlayamayacağı şekilde; ''Allah, Allah'' diyordur.Kendi kendine, kimsenin duyamayacağı, anlayamayacağı şekilde; ''Allah, Allah'' diyordur. Böyle ''Allah Allah'' derse, Allah da onu kendi nefsinde anar. Herhalde sessiz demektir. Böyle ''Allah Allah'' derse, Allah da onu kendi nefsinde anar. Herhalde sessiz demektir.

İkincisi; ''Ey Âdemoğlu! Sen beni kalabalıkta, kalabalığın içinde zikredersen,İkincisi; ''Ey Âdemoğlu! Sen beni kalabalıkta, kalabalığın içinde zikredersen, ben de seni senin o aralarında zikrettiğin topluluktan daha faziletli, daha kerametli, daha asaletli toplulukların içinde zikrederim.'' ben de seni senin o aralarında zikrettiğin topluluktan daha faziletli, daha kerametli, daha asaletli toplulukların içinde zikrederim.''

Mesela biz şimdi kalksak lâ ilâhe illallâh desek veyahut Allah Allah desek, bir cami cemaati insan Allah demiş oluruz.Mesela biz şimdi kalksak lâ ilâhe illallâh desek veyahut Allah Allah desek, bir cami cemaati insan Allah demiş oluruz. İçimizden birisi, topluluk içinde zikrediyor, Allah Allah diyor. İçimizden birisi, topluluk içinde zikrediyor, Allah Allah diyor. O zaman Allah o kimseyi; daha hayırlı, daha faziletli, daha asaletli bir zümre içinde zikreder,O zaman Allah o kimseyi; daha hayırlı, daha faziletli, daha asaletli bir zümre içinde zikreder, kendisine yakın has melekleri arasında zikreder. kendisine yakın has melekleri arasında zikreder. ''Bak bu kulum beni anıyor.''Bak bu kulum beni anıyor. Gafil değil, cahil değil, şeytana uymuş değil, şaşırmış değil, imansız değil, beni zikrediyor.'' diye metheder. Gafil değil, cahil değil, şeytana uymuş değil, şaşırmış değil, imansız değil, beni zikrediyor.'' diye metheder.

''Ey Âdemoğlu! Sen bana bir karış gelirsen, ben sana bir arşın gelirim.'' ''Ey Âdemoğlu! Sen bana bir karış gelirsen, ben sana bir arşın gelirim.'' Burada insanların bildiği mesafe ölçüleri verilmek suretiyle,Burada insanların bildiği mesafe ölçüleri verilmek suretiyle, daha çok olduğunu gözleriyle tecessüm ettirebilsinler, anlayabilsinler isteniyor.daha çok olduğunu gözleriyle tecessüm ettirebilsinler, anlayabilsinler isteniyor. Karış şu kadardır. Arşın bu kadardır, karışın birkaç misli fazladır.Karış şu kadardır. Arşın bu kadardır, karışın birkaç misli fazladır. ''Kul Allah’a biraz yönelirse, Allah’a yaraşır bir iş yaparsa, Allah’ın lütf u keremi ona kat kat fazla gelir.'' demek.''Kul Allah’a biraz yönelirse, Allah’a yaraşır bir iş yaparsa, Allah’ın lütf u keremi ona kat kat fazla gelir.'' demek. Mecazen böyle anlatılmış oluyor.Mecazen böyle anlatılmış oluyor. ''Sen, ey kulum! Bana bir karış gelirsen, ben sana bir arşın gelirim.'' Sözü Allahu a’lem bu mânaya geliyor. ''Sen, ey kulum! Bana bir karış gelirsen, ben sana bir arşın gelirim.'' Sözü Allahu a’lem bu mânaya geliyor.

''Eğer sen bana bir arşın gelirsen ben sana bir kolan gelirim, daha fazla gelirim.'' ''Eğer sen bana bir arşın gelirsen ben sana bir kolan gelirim, daha fazla gelirim.''

''Eğer sen bana yürüyerek gelirsen, ben sana koşarım. ''Eğer sen bana yürüyerek gelirsen, ben sana koşarım. Sen bana yürürsen, bana doğru yürümeye başlarsan ben sana koşarım.''Sen bana yürürsen, bana doğru yürümeye başlarsan ben sana koşarım.'' Bunlar hep Alllahu Teâlâ hazretlerinin, kullarının anlaması için söylemiş olduğu şeyler. Bunlar hep Alllahu Teâlâ hazretlerinin, kullarının anlaması için söylemiş olduğu şeyler. Yoksa Rabbimiz mekândan ve zamandan münezzehtir, fiilleri kulların fiileri gibi değildir. Yoksa Rabbimiz mekândan ve zamandan münezzehtir, fiilleri kulların fiileri gibi değildir. Leyse ke-mislihî şey’ün. Leyse ke-mislihî şey’ün.

''Kulumdan küçücük bir gayret olursa ben onu kat kat mükâfatlandırırım.''''Kulumdan küçücük bir gayret olursa ben onu kat kat mükâfatlandırırım.'' mânasında anlayalım diye böyle buyurmuş oluyor. mânasında anlayalım diye böyle buyurmuş oluyor.

Onun için demişler ki; ''Kuldan işaret, Hak’tan beşaret.''Onun için demişler ki; ''Kuldan işaret, Hak’tan beşaret.'' Kuldan küçücük bir emare, bir işaret bir pırıltı, bir hareket oldu mu, Kuldan küçücük bir emare, bir işaret bir pırıltı, bir hareket oldu mu, Cenâb-ı Hak’tan nice nice müjdeler, nice nice lütuflar gelir.Cenâb-ı Hak’tan nice nice müjdeler, nice nice lütuflar gelir. Allahu Teâlâ hazretleri kulun kendisine yapmış olduğu küçücük iyilikleri, küçücük taatleri, küçücük ibadetleri kat kat mükâfatlandırır. Allahu Teâlâ hazretleri kulun kendisine yapmış olduğu küçücük iyilikleri, küçücük taatleri, küçücük ibadetleri kat kat mükâfatlandırır. Bir Lâ ilâhe illallâh diyoruz, cennetlik olmanın sebebi oluyor.Bir Lâ ilâhe illallâh diyoruz, cennetlik olmanın sebebi oluyor. Bir Sübhânallah diyoruz, yeri göğü dolduruyor.Bir Sübhânallah diyoruz, yeri göğü dolduruyor. Yani yeri göğü dolduruyor, mîzânı ağır getiriyor.Yani yeri göğü dolduruyor, mîzânı ağır getiriyor. Bir Allahu Ekber diyoruz, nice sevaplar kazanıyoruz. Bir Allahu Ekber diyoruz, nice sevaplar kazanıyoruz. Bir Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh diyoruz nice nice dertler def olup gidiyor.Bir Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh diyoruz nice nice dertler def olup gidiyor. İnsan nice nice hayırlara eriyor. İnsan nice nice hayırlara eriyor. Bunlar kolay şeylerdir ama mükâfatları büyüktür.Bunlar kolay şeylerdir ama mükâfatları büyüktür. Kul kolay şeyler yapıyor, mükâfatlar büyük büyük geliyor. Kul kolay şeyler yapıyor, mükâfatlar büyük büyük geliyor.

Neden? Neden?

Biz küçüğüz, kuluz, nâçiziz; ondan.Biz küçüğüz, kuluz, nâçiziz; ondan. Allah da azametlilerin azametlisi, büyüklerin büyüğü, cömertlerin cömerdi olduğundan lütfundan, kereminden çok çok ihsan ediyor. Allah da azametlilerin azametlisi, büyüklerin büyüğü, cömertlerin cömerdi olduğundan lütfundan, kereminden çok çok ihsan ediyor. O, O’na göre. Bizim yaptığımız da bize göre. O, O’na göre. Bizim yaptığımız da bize göre.

''Bağdat’ta ahali susuzluktan kırılıyor, yağmur yağmıyor. ''Bağdat’ta ahali susuzluktan kırılıyor, yağmur yağmıyor. Topraklar çatladı, hayvanlar ölüyor.Topraklar çatladı, hayvanlar ölüyor. Hadi gelin yağmur duasına çıkalım.'' demişler, toplanmışlar. Hadi gelin yağmur duasına çıkalım.'' demişler, toplanmışlar. İbrahim b. Edhem hazretlerini çağırıyorlar; ''Sen de gel ya mübarek! Sen de bir âmin de.'' İbrahim b. Edhem hazretlerini çağırıyorlar; ''Sen de gel ya mübarek! Sen de bir âmin de.'' Hürmet ettikleri bir kimse ama onlara pek iltifat etmiyor.Hürmet ettikleri bir kimse ama onlara pek iltifat etmiyor. ''Siz kulluğunuzu güzel yapın, o Rabliğini bilir. Sizi susuz bırakmaz.'' diyor.''Siz kulluğunuzu güzel yapın, o Rabliğini bilir. Sizi susuz bırakmaz.'' diyor. ''Günah işliyorsunuz, suyunuz ondan kesiliyor.'' demek istiyor.''Günah işliyorsunuz, suyunuz ondan kesiliyor.'' demek istiyor. ''Siz Allah’ın istediği kul olsanız, Allah sizi susuz bırakır mı?'' ''Siz Allah’ın istediği kul olsanız, Allah sizi susuz bırakır mı?''

Bedevînin birisi geldi; ''Yâ Resûlallah! Susuzluktan, kuraklıktan kırılıyoruz,Bedevînin birisi geldi; ''Yâ Resûlallah! Susuzluktan, kuraklıktan kırılıyoruz, topraklar çatladı, hayvanlar ölüyor, çocuklar susuzluktan bağırıyor.'' deyince, topraklar çatladı, hayvanlar ölüyor, çocuklar susuzluktan bağırıyor.'' deyince, ''Yâ Rabbi! Su ihsan eyle, yağmur yağdır.'' dedi. ''Yâ Rabbi! Su ihsan eyle, yağmur yağdır.'' dedi. Hadis kitaplarında yazıyor ki hava açıktı, masmaviydi. Hadis kitaplarında yazıyor ki hava açıktı, masmaviydi. Medine’nin bir tarafında bir dağ adı söylüyor;Medine’nin bir tarafında bir dağ adı söylüyor; ''O dağın üzerinden sanki bir atın üzerinde süvariymiş gibi acele bir bulut geldi ve şakır şakır rahmet yağmaya başladı.'' diyor. ''O dağın üzerinden sanki bir atın üzerinde süvariymiş gibi acele bir bulut geldi ve şakır şakır rahmet yağmaya başladı.'' diyor. O sıcakta oraya da, rahmet yağdı mı bir güzel oluyor ki tadına doyum olmuyor.O sıcakta oraya da, rahmet yağdı mı bir güzel oluyor ki tadına doyum olmuyor. Millet öyle kumrular gibi üst üste, altınoluğun altında kalabalıkta ne yapacağını şaşırıyor. Millet öyle kumrular gibi üst üste, altınoluğun altında kalabalıkta ne yapacağını şaşırıyor. Veya Peygamber Efendimiz’in türbe-i saadetinden gelen sularınVeya Peygamber Efendimiz’in türbe-i saadetinden gelen suların avluya döküldüğü oluğun altında karıncanın düğünü gibi, herkes;avluya döküldüğü oluğun altında karıncanın düğünü gibi, herkes; ''Aman oradan gelen sular bizim üstümüze aksın.'' diye şakır şakır ıslanmaktan korkmuyorlar, pek tatlı oluyor. ''Aman oradan gelen sular bizim üstümüze aksın.'' diye şakır şakır ıslanmaktan korkmuyorlar, pek tatlı oluyor.

Gördünüz mü? Gördünüz mü?

Allah’ın sevgili kulu olunca nasıl yağdırıyor.Allah’ın sevgili kulu olunca nasıl yağdırıyor. Daha ortada bulut yokken, ortalık masmavi iken, Daha ortada bulut yokken, ortalık masmavi iken, acele bir süvari gelir gibi bir bulut gelmiş, şakır şakır yağmur yağdırmış.acele bir süvari gelir gibi bir bulut gelmiş, şakır şakır yağmur yağdırmış. Ne kadar yağdırmış? Rivayette o da yazıyor. Ne kadar yağdırmış? Rivayette o da yazıyor.

Bir hafta! Bir hafta yağıyor da ertesi hafta Peygamber Efendimiz minberde iken bir bedevî diyor ki;Bir hafta! Bir hafta yağıyor da ertesi hafta Peygamber Efendimiz minberde iken bir bedevî diyor ki; ''Yâ Resûlallah! Çok yağdı, bu sefer de felaket olacak.'' ''Yâ Resûlallah! Çok yağdı, bu sefer de felaket olacak.'' Peygamber Efendimiz demiş ki; ''Yâ Rabbi! Çevrelere yağdır.'' Peygamber Efendimiz demiş ki; ''Yâ Rabbi! Çevrelere yağdır.'' Resûlullah’ın edebine bak ki; ''Yağdır yâ Rabbi!'' dedikten sonra ''Kes yâ Rabbi!'' demiyor. Resûlullah’ın edebine bak ki; ''Yağdır yâ Rabbi!'' dedikten sonra ''Kes yâ Rabbi!'' demiyor. ''Çevrelere yağdır yâ Rabbi!'' diyor. Yağmur o zaman öbür taraflara kaymış. ''Çevrelere yağdır yâ Rabbi!'' diyor. Yağmur o zaman öbür taraflara kaymış. Havâlinâ, ''Havalimize, etrafımıza yağdır yâ Rabbi!'' Havâlinâ, ''Havalimize, etrafımıza yağdır yâ Rabbi!'' O Peygamber, biz onunla bir olur muyuz? O Peygamber, biz onunla bir olur muyuz?

Bir olamayız tabi. Ama Mekke-i Mükerreme’nin bir imamından bahsettiler.Bir olamayız tabi. Ama Mekke-i Mükerreme’nin bir imamından bahsettiler. Yine öyle bir kuraklık olmuş, yağmur duasına çıkmışlar. Yine öyle bir kuraklık olmuş, yağmur duasına çıkmışlar. Yaşlı, mübarek bir kimse elini açmış, yine gök masmaviymiş, bir dua etmiş, o daha oradayken yağmur başlamış.Yaşlı, mübarek bir kimse elini açmış, yine gök masmaviymiş, bir dua etmiş, o daha oradayken yağmur başlamış. Allah, peygamberine de verir, salih kullarına da verir. Allah, peygamberine de verir, salih kullarına da verir.

Bir şehirde müftülük yapmış olan bir dostumuz vardı, o anlattı.Bir şehirde müftülük yapmış olan bir dostumuz vardı, o anlattı. Bir büyük kuraklık olmuş, pamuk tarlaları kurumaya başlamış. Bir büyük kuraklık olmuş, pamuk tarlaları kurumaya başlamış. Epey bir sıkıntı, devam eden uzun bir kuraklık olmuş. Epey bir sıkıntı, devam eden uzun bir kuraklık olmuş. Demişler ki; ''Müftü Efendi! Bir yağmur duasına çıksak.'' ''Çıkalım.'' demiş.Demişler ki; ''Müftü Efendi! Bir yağmur duasına çıksak.'' ''Çıkalım.'' demiş. Yağmur duası var. Salâtü’l-istiskâ denir.Yağmur duası var. Salâtü’l-istiskâ denir. İslâm da yağmur için duaya çıkmak var. ''Çıkalım.'' demiş.İslâm da yağmur için duaya çıkmak var. ''Çıkalım.'' demiş. ''Cumartesi'' demişler. ''Cumartesi'' demişler. Cumartesi günü yağmur duasına çıkmak üzere çevre kasabalara haber salmışlar.Cumartesi günü yağmur duasına çıkmak üzere çevre kasabalara haber salmışlar. Cumartesi sabahı olmuş, Müftü efendinin yardımcılarından biri gelmiş.Cumartesi sabahı olmuş, Müftü efendinin yardımcılarından biri gelmiş. ''Hocam! Biz minibüslerle ahaliyi topladık, yağmur duası yapacağız diye koca meydana davet ettik. ''Hocam! Biz minibüslerle ahaliyi topladık, yağmur duası yapacağız diye koca meydana davet ettik. Her kasabadan yığınla insan geliyor ama örfî idareden izin almadık, şimdi ne olacak?'' Her kasabadan yığınla insan geliyor ama örfî idareden izin almadık, şimdi ne olacak?''

Müftü Efendi arabaya atlamış, dosdoğru bölgenin örfî idare komutanı olan paşanın yanına gitmiş.Müftü Efendi arabaya atlamış, dosdoğru bölgenin örfî idare komutanı olan paşanın yanına gitmiş. Tabi il müftüsü gelince, paşa ''buyurun'' diye içeriye almış. Tabi il müftüsü gelince, paşa ''buyurun'' diye içeriye almış. ''Paşam!'' demiş, ''Ahali toplandı, siz bizim valimizsiniz, bölgemizin hâkimisiniz. ''Paşam!'' demiş, ''Ahali toplandı, siz bizim valimizsiniz, bölgemizin hâkimisiniz. Milleti yağmur duasına çağırdık, herkes sizi bekliyor; buyurun. Milleti yağmur duasına çağırdık, herkes sizi bekliyor; buyurun. Sizi almaya geldim.'' demiş. Kurnaz, akıllı müftü!Sizi almaya geldim.'' demiş. Kurnaz, akıllı müftü! ''İzin almadım, kusura bakmayın.'' demiyor da, lafı böyle değiştiriyor. ''İzin almadım, kusura bakmayın.'' demiyor da, lafı böyle değiştiriyor. Hatırınızda olsun, böyle bazı kurnazlıklar iyi olur. Hatırınızda olsun, böyle bazı kurnazlıklar iyi olur. Tabi Paşa da; ''Aman Hocam! İşim, gücüm var.Tabi Paşa da; ''Aman Hocam! İşim, gücüm var. Hadi benim yerime vekâleten sen oraya git, ben burada işlerimi yapayım, randevularım var.'' demiş. Hadi benim yerime vekâleten sen oraya git, ben burada işlerimi yapayım, randevularım var.'' demiş. Zaten onun maksadı o; yürümüş, gitmiş. Zaten onun maksadı o; yürümüş, gitmiş.

İkinci mesele; ''Yirminci yüzyılda yağmur duası mı olurmuş?'' diye gazeteler hafta boyu tenkit etmişler. İkinci mesele; ''Yirminci yüzyılda yağmur duası mı olurmuş?'' diye gazeteler hafta boyu tenkit etmişler.

Niye olmasın? Niye olmasın?

İlim mi mâni? Yok! İlim mi mâni? Yok!

Niye olmasın? Niye olmasın?

Yirminci yüzyılda yağmur duası mı olur? Yirminci yüzyılda yağmur duası mı olur?

Her zaman olur!Her zaman olur! Dünyanın yaratıldığı zamandan biteceği zamana kadar her zaman yağmur duası olur. Dünyanın yaratıldığı zamandan biteceği zamana kadar her zaman yağmur duası olur. Kul her zaman Rabbine dua eder, şaşkın adam! Niye olmasın?Kul her zaman Rabbine dua eder, şaşkın adam! Niye olmasın? ''Yirminci yüzyılda olmaz.'' ''Peki.''Yirminci yüzyılda olmaz.'' ''Peki. Buyur yağmuru sen yağdır o zaman. Gücün yetiyor mu?'' Buyur yağmuru sen yağdır o zaman. Gücün yetiyor mu?''

Yetmiyor. O zaman Allah’a dua et. Hık mık!Yetmiyor. O zaman Allah’a dua et. Hık mık! İçinde bir şey var ama ne olduğunu söyleyemiyor. İnancı yok. İçinde bir şey var ama ne olduğunu söyleyemiyor. İnancı yok. Yağmur duasından bir şey olur mu? Yağmur duasından bir şey olur mu?

Olmaz! İçinde ''olmaz'' kanaati var.Olmaz! İçinde ''olmaz'' kanaati var. Bütün hafta boyu yazmışlar çizmişler; ''Olmaz böyle şey!'' diye müftüyü tenkit etmişler, veryansın etmişler. Bütün hafta boyu yazmışlar çizmişler; ''Olmaz böyle şey!'' diye müftüyü tenkit etmişler, veryansın etmişler. Müftü Efendi bunu bana kendisi anlatıyor: ''Neyse, Paşa’nın izin işini öylece hallettik.Müftü Efendi bunu bana kendisi anlatıyor: ''Neyse, Paşa’nın izin işini öylece hallettik. Geldik dua edeceğiz. Elimi şöyle dua ettim:Geldik dua edeceğiz. Elimi şöyle dua ettim: 'Yâ Rabbi! Ben senin kusurlu, yüzü kara bir kulunum.'Yâ Rabbi! Ben senin kusurlu, yüzü kara bir kulunum. Muhakkak ki eksiğim, kabahatim çoktur. Ama sen duaları kabul edicisin.Muhakkak ki eksiğim, kabahatim çoktur. Ama sen duaları kabul edicisin. Üstelik bir hafta boyunca bu edepsizler gazetelerde yazdılar, çizdiler, yirminci yüzyılda yağmur duası olur muymuş dediler. Üstelik bir hafta boyunca bu edepsizler gazetelerde yazdılar, çizdiler, yirminci yüzyılda yağmur duası olur muymuş dediler. Yâ Rabbi! Bu dinsizlerin, imansızların karşısında beni mahcup etme.’Yâ Rabbi! Bu dinsizlerin, imansızların karşısında beni mahcup etme.’ Ortalık berraktı, gökyüzü masmaviydi. Bir bulut geldi, şakır şakır bir yağmur yağdı.'' Ortalık berraktı, gökyüzü masmaviydi. Bir bulut geldi, şakır şakır bir yağmur yağdı.''

Allah duaları kabul eder.Allah duaları kabul eder. Allah vardır, vaadi haktır, duaları kabul eder, kullarına lütfeder,Allah vardır, vaadi haktır, duaları kabul eder, kullarına lütfeder, günahkârın günahını affeder, yüzümüzün karasına bakmaz. günahkârın günahını affeder, yüzümüzün karasına bakmaz. Eğer Allahu Teâlâ bizim yüzümüzün karasına bakacak olsaydı başımıza taş yağardı. Mahvolurduk. Eğer Allahu Teâlâ bizim yüzümüzün karasına bakacak olsaydı başımıza taş yağardı. Mahvolurduk. Ama affediyor, mühlet veriyor. ''Tevbe etsinler.'' diye fırsat veriyor. Ama affediyor, mühlet veriyor. ''Tevbe etsinler.'' diye fırsat veriyor. Onun için Rabbimiz bize akıl fikir ihsan etsin de o fırsatları değerlendirip Onun için Rabbimiz bize akıl fikir ihsan etsin de o fırsatları değerlendirip huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmaya becerelim. huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmaya becerelim. Bu iş, onun tevfîkini refîk etmesiyle olursa olur.Bu iş, onun tevfîkini refîk etmesiyle olursa olur. Sevdiği işleri yapalım, huzuruna sevdiği kul olarak varalım, inşaallah. Sevdiği işleri yapalım, huzuruna sevdiği kul olarak varalım, inşaallah.

Yekûlu’l-llâhu’bne Âdeme’zkurnî hiyne tağdabü ezkürke hiyne ağdabu ve lâ emhaguke fî men emhaku. Yekûlu’l-llâhu’bne Âdeme’zkurnî hiyne tağdabü ezkürke hiyne ağdabu ve lâ emhaguke fî men emhaku.

Beşinci hadîs-i şerîf. Beşinci hadîs-i şerîf.

Allahu Teâlâ hazretleri; ''Ey Âdemoğlu!'' diyor.Allahu Teâlâ hazretleri; ''Ey Âdemoğlu!'' diyor. ''Kızdığın zaman beni zikret.''Kızdığın zaman beni zikret. Sinirlendiğin, kızdığın, gazap ettiğin zaman beni zikret, beni hatırla, beni yâd et. Sinirlendiğin, kızdığın, gazap ettiğin zaman beni zikret, beni hatırla, beni yâd et. Ben de gazap zamanında seni hatırlayayım, yâd edeyim, zikredeyim.Ben de gazap zamanında seni hatırlayayım, yâd edeyim, zikredeyim. Ve o zaman mahvettiğim, helak ettiğim insanlar arasında seni helak etmeyeyim.'' Ve o zaman mahvettiğim, helak ettiğim insanlar arasında seni helak etmeyeyim.''

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretleri ''Ben’i zikret.'' buyurmuş.Allahu Teâlâ hazretleri ''Ben’i zikret.'' buyurmuş. Zikir Allah Allah demek veya esmâü’l-hüsnâdan birisini söylemek suretiyle olur.Zikir Allah Allah demek veya esmâü’l-hüsnâdan birisini söylemek suretiyle olur. Zikir, bir de hatırlamak mânasına gelir.Zikir, bir de hatırlamak mânasına gelir. Mesela hatıra olarak bir kimseye mendilini verirsin, buna tezkâr derler.Mesela hatıra olarak bir kimseye mendilini verirsin, buna tezkâr derler. ''Hatırlatıcı, zikrettirici bir hediye, hediyelik eşya.'' mânasında. ''Hatırlatıcı, zikrettirici bir hediye, hediyelik eşya.'' mânasında. Bir ''hatırlamak'' mânasına genel mânası var.Bir ''hatırlamak'' mânasına genel mânası var. Bir de ''tekrar tekrar söylemek'' mânasında zikretmek mânası var. Bir de ''tekrar tekrar söylemek'' mânasında zikretmek mânası var. İkisi de buraya uygun düşüyor. İkisi de buraya uygun düşüyor.

Sinirlendin, âsabın bozuldu, gazaplandın, kalktın.Sinirlendin, âsabın bozuldu, gazaplandın, kalktın. ''Dur bakalım şimdi patlayacak, bir şey olacak.'' diye etraftakiler sana bakıyorlar. ''Dur bakalım şimdi patlayacak, bir şey olacak.'' diye etraftakiler sana bakıyorlar.

O zaman ne yapacaksın? O zaman ne yapacaksın?

Zikret! Zikret!

Nasıl zikredeyim?Nasıl zikredeyim? Lâ ilâhe illallâh de, lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh de.Lâ ilâhe illallâh de, lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh de. Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed de, Allah Allah de, Yâ Latîf de, Yâ Rabbi de. Ne diyeceksen.Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed de, Allah Allah de, Yâ Latîf de, Yâ Rabbi de. Ne diyeceksen. Dikkat ederseniz dedelerimiz örf olarak bize bunu yerleştirtmişler. Dikkat ederseniz dedelerimiz örf olarak bize bunu yerleştirtmişler.

Birisine kızdık mı ne deriz? Birisine kızdık mı ne deriz?

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. Aslında zikrediyoruz ama biz onu kızgınlıkla karşı tarafı yiyecek gibi söylüyoruz.Aslında zikrediyoruz ama biz onu kızgınlıkla karşı tarafı yiyecek gibi söylüyoruz. ''Şimdi gelirsem kafanı patlatırım.'' mânasında söylüyoruz. ''Şimdi gelirsem kafanı patlatırım.'' mânasında söylüyoruz. Ama dikkat edilirse lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh diyoruz.Ama dikkat edilirse lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh diyoruz. Demek ki dedelerimiz bize doğru öğretmişler, sinirlendiğimiz zaman netice itibariyle Demek ki dedelerimiz bize doğru öğretmişler, sinirlendiğimiz zaman netice itibariyle lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh demeyi öğretmişler. lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh demeyi öğretmişler. Biz işin farkında değiliz. İpleri kaçırmışız. Ne olduğunu unutmuşuz. Biz işin farkında değiliz. İpleri kaçırmışız. Ne olduğunu unutmuşuz.

Millet lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ın mânasını bilmiyor.Millet lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ın mânasını bilmiyor. İnşaallah ne demek, mânasını bilmiyor. İnşaallah, ''Allah dilerse'' demektir.İnşaallah ne demek, mânasını bilmiyor. İnşaallah, ''Allah dilerse'' demektir. ''İnşaallah yarın öğleyin Eminönü’nde camide seninle buluşalım.''''İnşaallah yarın öğleyin Eminönü’nde camide seninle buluşalım.'' ''Bana doğru söz ver.'' diyor. ''Verdim ya işte!'' ''Ama inşaallah diyorsun.'' ''Bana doğru söz ver.'' diyor. ''Verdim ya işte!'' ''Ama inşaallah diyorsun.''

İnşaallah demeyi ''Belki gelmem.'' mânasında sanıyor.İnşaallah demeyi ''Belki gelmem.'' mânasında sanıyor. İnşaallah demek; ''Başıma taş yağmazsa, arabam arıza yapmazsa,İnşaallah demek; ''Başıma taş yağmazsa, arabam arıza yapmazsa, ölmez sağ kalırsam, Allah müsaade ederse geleceğim.'' demek.ölmez sağ kalırsam, Allah müsaade ederse geleceğim.'' demek. İnşaallahın mânasını bilmediği için; ''Sağlam söz ver.'' diyor. İnşaallahın mânasını bilmediği için; ''Sağlam söz ver.'' diyor. ''Sağlam söz versem ne olacak?''Sağlam söz versem ne olacak? Sağlam söz veririm, yolda bir trafik hadisesi olur; polis alır götürür, akşama kadar çıkamam. Sağlam söz veririm, yolda bir trafik hadisesi olur; polis alır götürür, akşama kadar çıkamam. Bu elimde olan bir şey değil ki. Bu elimde olan bir şey değil ki. Benim ertesi gün Eminönü’ne gelebilmem için, her şeye gücümün yetmesi gerekir.Benim ertesi gün Eminönü’ne gelebilmem için, her şeye gücümün yetmesi gerekir. Benim her şeye gücüm yetmiyor ki. Ben Allah’ın âciz bir kuluyum. Benim her şeye gücüm yetmiyor ki. Ben Allah’ın âciz bir kuluyum. Nice nice mânileri atlayarak, Allah nasip ederse gelirim.Nice nice mânileri atlayarak, Allah nasip ederse gelirim. Onun için inşaallah demem gerekiyor.'' Millet onun farkında değil.Onun için inşaallah demem gerekiyor.'' Millet onun farkında değil. İnşaallah’ın mânasını bilmiyor. İnşaallah’ın mânasını bilmiyor. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ın mânasını bilmiyor. Lâ ilâhe illallâh’ın mânasını bilmiyor. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ın mânasını bilmiyor. Lâ ilâhe illallâh’ın mânasını bilmiyor.

Bizim akrabalardan birisi vardı. Biraz kızdı mı lâ ilâhe illallâh derdi.Bizim akrabalardan birisi vardı. Biraz kızdı mı lâ ilâhe illallâh derdi. Kendisini ne güzel alıştırmış, lâ ilâhe illallâh diye zikrediyor.Kendisini ne güzel alıştırmış, lâ ilâhe illallâh diye zikrediyor. Veyahut biraz kızdık mı, Allah Allah! diyoruz. Veyahut biraz kızdık mı, Allah Allah! diyoruz. ''Kızacağım, birazdan tepem atacak.'' der gibi.''Kızacağım, birazdan tepem atacak.'' der gibi. Bu durumda karşı taraf hemen çekinir. Bu durumda karşı taraf hemen çekinir. Ama aslında zikrediyoruz. Ama aslında zikrediyoruz. Demek ki dedelerimiz iyi şeyler öğretmiş. Demek ki dedelerimiz iyi şeyler öğretmiş. Örf ve âdet olarak güzel şeyler öğretmiş. Bunların şuuruna erelim. Örf ve âdet olarak güzel şeyler öğretmiş. Bunların şuuruna erelim. Gazaplandığımız zaman Allah’ı zikredeceğiz. Gazaplandığımız zaman Allah’ı zikredeceğiz.

Bir; böyle dille zikretmek, bir de hatırlamak. Allah insanları görüyor.Bir; böyle dille zikretmek, bir de hatırlamak. Allah insanları görüyor. Allah insanları âhirette bu dünyada yaptıklarından dolayı cezalandıracak veya mükâfatlandıracak.Allah insanları âhirette bu dünyada yaptıklarından dolayı cezalandıracak veya mükâfatlandıracak. ''Ben şimdi kalkarsam, kızgınlıkla yerdeki koca kayayı alıp da karşıdaki adamın kafasını patlatırsam,''Ben şimdi kalkarsam, kızgınlıkla yerdeki koca kayayı alıp da karşıdaki adamın kafasını patlatırsam, onun kafasını delersem, çatlatırsam veya öldürürsem âhirette katil olarak Allah’ın cezasına uğrarım.'' diyeonun kafasını delersem, çatlatırsam veya öldürürsem âhirette katil olarak Allah’ın cezasına uğrarım.'' diye insanın hatırlaması da gerekiyor.insanın hatırlaması da gerekiyor. Veyahut şöyle hatırlaması gerekiyor: ''Yâ Rabbi! Bu haksızlık yapıyor, görüyorsun.Veyahut şöyle hatırlaması gerekiyor: ''Yâ Rabbi! Bu haksızlık yapıyor, görüyorsun. Sen’in için, sana olan saygımdan, kulluk bağlarımdan dolayı taşkınlık göstermiyorum, sabrediyorum.Sen’in için, sana olan saygımdan, kulluk bağlarımdan dolayı taşkınlık göstermiyorum, sabrediyorum. Sen benim hukukumu koru.''Sen benim hukukumu koru.'' ''Sinirlendiğiniz zaman Allah’ı anın.'' diye Rabbimiz bize emrediyor, Peygamber Efendimiz bildiriyor: ''Sinirlendiğiniz zaman Allah’ı anın.'' diye Rabbimiz bize emrediyor, Peygamber Efendimiz bildiriyor:

''Ey Âdemoğlu! Gazaplandığın, sinirlendiğin zaman beni zikret ki''Ey Âdemoğlu! Gazaplandığın, sinirlendiğin zaman beni zikret ki ben de gazaplandığım zaman seni zikredeyim, helak ettiğim kimseler arasında seni helak etmeyeyim. ben de gazaplandığım zaman seni zikredeyim, helak ettiğim kimseler arasında seni helak etmeyeyim. Sen burada beni dinlersen, benim hatırım için aşırı iş yapmazsan, zulmetmezsen, Sen burada beni dinlersen, benim hatırım için aşırı iş yapmazsan, zulmetmezsen, haksızlık ve gadir yapmazsan ben de âhirette seni affederim. Helak ettiğim insanların arasına sokmam. haksızlık ve gadir yapmazsan ben de âhirette seni affederim. Helak ettiğim insanların arasına sokmam. Onlardan ayrı muamele ederim, cennetime sokarım.'' Onlardan ayrı muamele ederim, cennetime sokarım.''

Pratik olarak aklınıza yerleştirin, sinirlendiğimiz zaman zikredeceksiniz.Pratik olarak aklınıza yerleştirin, sinirlendiğimiz zaman zikredeceksiniz. Ya lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh, ya lâ ilâhe illallâh yahut Allah, Ya lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh, ya lâ ilâhe illallâh yahut Allah, yahut sübhânallâh, veya hasbünallah ve ni’me’l-vekîl. yahut sübhânallâh, veya hasbünallah ve ni’me’l-vekîl. Bunların hepsi zikirdir, böyle zikredeceksiniz.Bunların hepsi zikirdir, böyle zikredeceksiniz. Ama bunu alışılmış bir âdet olarak değil de, mânasını düşünerek yaparsanızAma bunu alışılmış bir âdet olarak değil de, mânasını düşünerek yaparsanız o zaman Allah sizi âhirette gazabına uğratmayacak, demektir. o zaman Allah sizi âhirette gazabına uğratmayacak, demektir. Gazabına uğratıp helak ettiği insanlar arasında etmeyecek, lütfuna ereceksiniz demektir. Gazabına uğratıp helak ettiği insanlar arasında etmeyecek, lütfuna ereceksiniz demektir.

Allah bize kızdığımız zaman sevdiğimiz zaman, her zaman Rabbimiz’in rızasını gözetmeyi nasip eylesin. Allah bize kızdığımız zaman sevdiğimiz zaman, her zaman Rabbimiz’in rızasını gözetmeyi nasip eylesin. Güzel huylar nasip eylesin, huzuruna vardığımız zaman bize rahmetiyle muamele eylesin.Güzel huylar nasip eylesin, huzuruna vardığımız zaman bize rahmetiyle muamele eylesin. Cennetiyle cemaliyle bizleri müşerref eylesin. Cennetiyle cemaliyle bizleri müşerref eylesin.

Fâtihâ-i şerîfe mea’l-besmele. Fâtihâ-i şerîfe mea’l-besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2