Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Allah Ne Güzel Vekildir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Ramazan 1402 / 04.07.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Tevekkülün Şekli, Peygamber SAS’in Kalbinin Uyumaması, Şuf’a Hakkı, Şahitlik ve Yemin, İlmini Gizlemek, Söz | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah Ne Güzel Vekildir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Ramazan 1402 / 04.07.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Tevekkülün Şekli, Peygamber SAS’in Kalbinin Uyumaması, Şuf’a Hakkı, Şahitlik ve Yemin, İlmini Gizlemek, Söz | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, lütf u keremi üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, lütf u keremi üzerinize olsun. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerindenEfendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir miktarını sizlere nakledeğim. bir miktarını sizlere nakledeğim.

Hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önceHadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce evvelen ve hâsseten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruhu içinevvelen ve hâsseten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruhu için vesair enbiyâ-i mürselînin ervâhı için, Hz. Âdem aleyhisselam'dan zamanımıza güzerân eylemiş olan vesair enbiyâ-i mürselînin ervâhı için, Hz. Âdem aleyhisselam'dan zamanımıza güzerân eylemiş olan cümle evliyahullahın ve hâssaten Peygamber Efendimiz'in ashabının,cümle evliyahullahın ve hâssaten Peygamber Efendimiz'in ashabının, etbâının ve turuk-u aliyye sâdât ve meşayihimizin ruhları için etbâının ve turuk-u aliyye sâdât ve meşayihimizin ruhları için ve eserin, okuduğumuz kitabın müellifi Gümüşhaneli Hocamızın ruhu için, ve eserin, okuduğumuz kitabın müellifi Gümüşhaneli Hocamızın ruhu için, onun talebelerinin hocalarının ruhları için, bu okuduğumuz kitabın onun talebelerinin hocalarının ruhları için, bu okuduğumuz kitabın içindeki ilimlerin bize kadar geçmesinde, gelmesinde emeği geçmiş olaniçindeki ilimlerin bize kadar geçmesinde, gelmesinde emeği geçmiş olan bütün âlimlerin, râvilerin ruhları için,bütün âlimlerin, râvilerin ruhları için, ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mübarek mescide cem olmuş olan,ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mübarek mescide cem olmuş olan, ibadethaneye toplanmış bulunan siz kardeşlerimizin âhirete intikal ve irtihal eylemiş olan ibadethaneye toplanmış bulunan siz kardeşlerimizin âhirete intikal ve irtihal eylemiş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için, hayatta olan biz müslümanların da bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için, hayatta olan biz müslümanların da sıhhat, âfiyet, saadet, selamet üzere yaşayıp sıhhat, âfiyet, saadet, selamet üzere yaşayıp hüsn ü hâtime nâil olarak Allahu Teâlâ hazretlerinin huzûr-u âlîsinehüsn ü hâtime nâil olarak Allahu Teâlâ hazretlerinin huzûr-u âlîsine sevdiği, razı olduğu kullar olarak çıkmamız için bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerif kıraat eyleyelim. sevdiği, razı olduğu kullar olarak çıkmamız için bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerif kıraat eyleyelim.

Amr b Ümeyye ed-Damrî el-Kinânî radıyallahu anh Amr b Ümeyye ed-Damrî el-Kinânî radıyallahu anh Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine sormuş; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine sormuş;

Yâ Resûlallah! Ürsilü râhailetî ve etevekkelü. "Bineğimi salıvereyim de ondan sonra Yâ Resûlallah! Ürsilü râhailetî ve etevekkelü. "Bineğimi salıvereyim de ondan sonra Allah'a tevekkül mi edeyim?" diye sormuş. Allah'a tevekkül mi edeyim?" diye sormuş.

Mâlum eskiden uzak yerlerde olanlar bir şeye binip öyle gelirlerdi.Mâlum eskiden uzak yerlerde olanlar bir şeye binip öyle gelirlerdi. At, deve, katır merkep neyse öyle gelirlerdi… At, deve, katır merkep neyse öyle gelirlerdi… Onların bir bakım meselesi var, bir yere bağlamak, yemini vermek, Onların bir bakım meselesi var, bir yere bağlamak, yemini vermek, torbasını, samanını başına bağlamak lazım. Bir sürü şey... torbasını, samanını başına bağlamak lazım. Bir sürü şey... Bu ismi, zikri geçen zât-ı muhterem soruyor yâ Resûlallah? Bu ismi, zikri geçen zât-ı muhterem soruyor yâ Resûlallah? Ben bineğimi salıvereyim, ondan sonra Allah'a tevekkül edeyim. Ben bineğimi salıvereyim, ondan sonra Allah'a tevekkül edeyim. Yani Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de tevekkülü emretmiyor mu? Yani Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de tevekkülü emretmiyor mu?

Ve alallâhi fe-tevekkelû in küntüm mü'minîn. "Eğer iman sahibiyseniz Allah'a tevekkül edin." diyor.Ve alallâhi fe-tevekkelû in küntüm mü'minîn. "Eğer iman sahibiyseniz Allah'a tevekkül edin." diyor. Bize tevekkül etmeyi emrediyor. O halde ben de salarım hayvanımı, Bize tevekkül etmeyi emrediyor. O halde ben de salarım hayvanımı, Allah benim vekilim olarak ben O'na tevekkül etmişim, korur hayvanımı. Allah benim vekilim olarak ben O'na tevekkül etmişim, korur hayvanımı.

Kadir değil mi? Kendisine iltica edenin duasına icâbet etmez mi? Öyle mi yapayım? Kadir değil mi? Kendisine iltica edenin duasına icâbet etmez mi? Öyle mi yapayım?

Çok önemli bir soru, cevabı da çok önemli. Çok önemli bir soru, cevabı da çok önemli. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki;

Kâle, bel kayyidhâ ve tevekkel. "Hayır, aksine bağla da ondan sonra tevekkül et." Kâle, bel kayyidhâ ve tevekkel. "Hayır, aksine bağla da ondan sonra tevekkül et." Bir kere yularını bir kazığa, ipe, direğe, bir taşa bağla tevekkülü ondan sonra yap. Bir kere yularını bir kazığa, ipe, direğe, bir taşa bağla tevekkülü ondan sonra yap. İşte bu bizim dinimiz de büyük bir kâidedir ki, imanımızın ince bir tarafını bize öğretiyor.İşte bu bizim dinimiz de büyük bir kâidedir ki, imanımızın ince bir tarafını bize öğretiyor. Elbette ve elbette Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdirdir. Dilerse ölüden diri çıkartır. Elbette ve elbette Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdirdir. Dilerse ölüden diri çıkartır.

Yuhricü'l-hayye mine'l-meyyiti ve yuhricü'l-meyyite mine'l-hayyi. Zaten çıkarttığını da görüyoruz. Yuhricü'l-hayye mine'l-meyyiti ve yuhricü'l-meyyite mine'l-hayyi. Zaten çıkarttığını da görüyoruz.

Kışın nasıldı şu etrafımız, şu ağaçlar nasıldı, yaprakların dalları var mıydı? Kışın nasıldı şu etrafımız, şu ağaçlar nasıldı, yaprakların dalları var mıydı? Sonra ortalık nasıl yeşerdi, değişti? Ölü, dallar kuru bir haldeyken yeşerdi. Sonra ortalık nasıl yeşerdi, değişti?

Ölü, dallar kuru bir haldeyken yeşerdi.
Bir kuru, takır takır tohum toprağa ekildiği zaman kocaman fidan nasıl oluyor, nasıl ağaç oluyor?Bir kuru, takır takır tohum toprağa ekildiği zaman kocaman fidan nasıl oluyor, nasıl ağaç oluyor? Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdirdir. O'nun için zorluk bahis konusu değildir. Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdirdir. O'nun için zorluk bahis konusu değildir.

"Bir şeye "ol" dedi mi olur… "Bir şeye "ol" dedi mi olur…

İzâ erâde. "İsterse, murad ederse..." Kün fe-yekûn. "Ol" der, olur.İzâ erâde. "İsterse, murad ederse..." Kün fe-yekûn. "Ol" der, olur. " Kudretine hiç bir güçlük yoktur. Ve lâ yeûdühû hıfzuhümâ." Kudretine hiç bir güçlük yoktur.

Ve lâ yeûdühû hıfzuhümâ.
Kâinatın sevk ü idâresi, milyarlarca trilyonlarca, sayısız varlığının, kullarının,Kâinatın sevk ü idâresi, milyarlarca trilyonlarca, sayısız varlığının, kullarının, mahlûkâtının idaresi Allahu Teâlâ hazretlerine zor değildir.mahlûkâtının idaresi Allahu Teâlâ hazretlerine zor değildir. Kudret-i külliyesi semaları ve yeri kuşatmıştır, her şeye kâfî ve vâfîdir. Kudret-i külliyesi semaları ve yeri kuşatmıştır, her şeye kâfî ve vâfîdir. Her şey, şu kâinatın her ince teferruatı Allah'ın emriyle olduğu,Her şey, şu kâinatın her ince teferruatı Allah'ın emriyle olduğu, yaprak Allah'ın emriyle sallandığı, tohum Allah'ın emriyle büyüdüğü, yaprak Allah'ın emriyle sallandığı, tohum Allah'ın emriyle büyüdüğü, insanlar Allah'ın emriyle yaşadığı, öldüğü halde. insanlar Allah'ın emriyle yaşadığı, öldüğü halde. Yuhyî ve yümît, mukaddim mu'ahhir. "Önceye alan O'dur sona bırakan O'dur." Yuhyî ve yümît, mukaddim mu'ahhir. "Önceye alan O'dur sona bırakan O'dur."

Cümle işler Hâlik'ındır kul eliyle işlenir Hakkın emri olmaz ise sanma bir çöp deprenir. Cümle işler Hâlik'ındır kul eliyle işlenir

Hakkın emri olmaz ise sanma bir çöp deprenir.

Allah dilemese hiçbir şey olmaz. Allah diliyor da, müsaade ediyor da her şey ondan oluyor. Allah dilemese hiçbir şey olmaz. Allah diliyor da, müsaade ediyor da her şey ondan oluyor.

Ama böyle olacak diye biz nasıl davranmalıyız? Allah evet böyle yapar, biz nasıl yapmalıyız? Ama böyle olacak diye biz nasıl davranmalıyız? Allah evet böyle yapar, biz nasıl yapmalıyız?

Mevlâ'nın rubûbiyeti her şeye kâdirdir, her şeye gücü kudreti yeter. Amennâ ve saddaknâ. Mevlâ'nın rubûbiyeti her şeye kâdirdir, her şeye gücü kudreti yeter. Amennâ ve saddaknâ.

Peki, biz kulluğu nasıl yapalım? Biz kulluğumuzu tedbir ile beraber yerine getireceğiz. Peki, biz kulluğu nasıl yapalım?

Biz kulluğumuzu tedbir ile beraber yerine getireceğiz.
Biz her şeyin tedbirini alacağız, şartlarını hazırlayacağız, gayretimizi göstereceğiz, Biz her şeyin tedbirini alacağız, şartlarını hazırlayacağız, gayretimizi göstereceğiz, Mevlâ nasıl dilerse öyle yapacak. Biz o çalışmamızla ecir alacağız. Biz imtihandayız. Mevlâ nasıl dilerse öyle yapacak. Biz o çalışmamızla ecir alacağız. Biz imtihandayız. Kalemimizi kâğıdın üzerinde yürüteceğiz, cevap yazacağız. Kalemimizi kâğıdın üzerinde yürüteceğiz, cevap yazacağız. Cevap bulunanacak kağıdı boş verirsen sıfır alırsın.Cevap bulunanacak kağıdı boş verirsen sıfır alırsın. Kağıdın üzerinde yazı olacak, biz yazacağız da Mevlâ lütfedecek, dilerse olur dilemezse olmaz. Kağıdın üzerinde yazı olacak, biz yazacağız da Mevlâ lütfedecek, dilerse olur dilemezse olmaz. Yine dilerse olur dilemezse olmaz. Ama tedbir alacağız. Yine dilerse olur dilemezse olmaz. Ama tedbir alacağız.

Ve en leyse li'l-insâni illâ mâ se'â ve enne sa'yehû sevfe yürâ. Ve en leyse li'l-insâni illâ mâ se'â ve enne sa'yehû sevfe yürâ. "İnsanoğluna neye sa'y ü gayret etmişse, neye yönelmişse o verilir ve sa'yinin neticesini, "İnsanoğluna neye sa'y ü gayret etmişse, neye yönelmişse o verilir ve sa'yinin neticesini, sa'y ü gayretinin, çabasının, uğraşısının, arkasını, meyvesini o görür." sa'y ü gayretinin, çabasının, uğraşısının, arkasını, meyvesini o görür." Neye gayret etmişse... Hayra gayret eden hayrı elde eder.Neye gayret etmişse... Hayra gayret eden hayrı elde eder. Allahu Teâlâ hazretleri cimri değil ki, fakir değil ki... Allahu Teâlâ hazretleri cimri değil ki, fakir değil ki... Kulunun küçücük bir hareketine bin bir lütufla mukabele eder. Kulunun küçücük bir hareketine bin bir lütufla mukabele eder. Küçücük bir şeyle, küçücük bir sebepten bir ömürlük günahı bağışlar. Küçücük bir şeyle, küçücük bir sebepten bir ömürlük günahı bağışlar. Bir ömür boyu günah edersin, küçücük bir pişmanlık, bir gözyaşı dökersin... Bir ömür boyu günah edersin, küçücük bir pişmanlık, bir gözyaşı dökersin...

"Tevbe yâ Rabbi! Hatamı anladım şimdi çok pişmanım." [dersin, O da] "Affettim." der, bağışlar. "Tevbe yâ Rabbi! Hatamı anladım şimdi çok pişmanım." [dersin, O da] "Affettim." der, bağışlar.

Bize düşen tedbiri, gayreti elden koymamak. Biz gayreti elden bırakırsak küfleniriz. Bize düşen tedbiri, gayreti elden koymamak. Biz gayreti elden bırakırsak küfleniriz. Çalışacağız, çalışan uzuv kuvvetlenir. Demircinin pazusu mu kuvvetlidir?Çalışacağız, çalışan uzuv kuvvetlenir.

Demircinin pazusu mu kuvvetlidir?
Dairedeki daktilonun Dairedeki daktilonun kâtibin pazusu mu daha kuvvetlidir. kâtibin pazusu mu daha kuvvetlidir.

Demircinin pazusı daha kuvvetlidir. Neden? Demircinin pazusı daha kuvvetlidir.

Neden?

O beş kiloluk balyozu her gün sallaya, sallaya, sallaya... O beş kiloluk balyozu her gün sallaya, sallaya, sallaya... Aman onun kafasını kızdırma bileği kuvvetlidir! Aman onun kafasını kızdırma bileği kuvvetlidir!

Ha, buradan ne kâide, hangi hakikat çıkıyor? Ha, buradan ne kâide, hangi hakikat çıkıyor?

Demek ki çalıştığı zaman yıpranmıyor, kuvvetleniyormuş. Demek ki çalıştığı zaman yıpranmıyor, kuvvetleniyormuş.

Bu kolunu çok kullandı tahrip olur eskir. Hayır. Bu kolunu çok kullandı tahrip olur eskir.

Hayır.
Allahu Teâlâ hazretleri lütfetmiş öyle bir vücut nasip etmiş ki bize, kendi kendisini tamir eder. Allahu Teâlâ hazretleri lütfetmiş öyle bir vücut nasip etmiş ki bize, kendi kendisini tamir eder. Çalışan yer gelişir. Doktorlar, profesörler, ilim adamları küçük çocukların gelişimini anlatıyor;Çalışan yer gelişir.

Doktorlar, profesörler, ilim adamları küçük çocukların gelişimini anlatıyor;
küçük bir çocuk konuşmasını, gözünü açmasını bilmez, hiçbir şey bilmez, küçük bir çocuk konuşmasını, gözünü açmasını bilmez, hiçbir şey bilmez, hatta ilk başta emmesini bile bilmez. hatta ilk başta emmesini bile bilmez. Yavaş yavaş her şeyi öğreniyor, öğreniyor, öğreniyor.Yavaş yavaş her şeyi öğreniyor, öğreniyor, öğreniyor. Gözü görmeye, ayağa kıpırdamaya, eli tutmaya başlıyor. Gözü görmeye, ayağa kıpırdamaya, eli tutmaya başlıyor. İlk önce elini tam uzatmak istediği yere uzatamaz. Sonra isabetli uzatmayı öğreniyor.İlk önce elini tam uzatmak istediği yere uzatamaz. Sonra isabetli uzatmayı öğreniyor. Sağlam tutmayı öğreniyor. İlk önce ayakta sendeleyerek durur. Sağlam tutmayı öğreniyor. İlk önce ayakta sendeleyerek durur. Düşer, kalkar, sonra sağlam durur. İncelemişler; Düşer, kalkar, sonra sağlam durur. İncelemişler; karanlık bir yerde tutmuşlar birisini gözleri gelişmemiş, yürütmemişler ayağı gelişmemiş. karanlık bir yerde tutmuşlar birisini gözleri gelişmemiş, yürütmemişler ayağı gelişmemiş. Hangi uzvu çalıştırırsa orası gelişiyor. Hangi uzvu çalıştırırsa orası gelişiyor. Sinirler o tarafa doğru büyüyor, gelişiyor, o tarafta çalışıyor. Sinirler o tarafa doğru büyüyor, gelişiyor, o tarafta çalışıyor.

Onun için insan istediği azasını çalıştırmalı. Yani gelişmesini istediği azasının çalıştırmalı. Onun için insan istediği azasını çalıştırmalı. Yani gelişmesini istediği azasının çalıştırmalı.

Efendim, benim kalbim uyanık bir kalp olsun. Çalıştır! Çalıştır pırıl pırıl olsun. Efendim, benim kalbim uyanık bir kalp olsun.

Çalıştır! Çalıştır pırıl pırıl olsun.
Çalıştırmıyorsun. Hiç kalbini kullandığın, kalbinle ilgili iş yaptığın,Çalıştırmıyorsun.

Hiç kalbini kullandığın, kalbinle ilgili iş yaptığın,
hiç maneviyata yöneldiğin var mı, onunla ilgili çalışma yaptın mı? hiç maneviyata yöneldiğin var mı, onunla ilgili çalışma yaptın mı?

Yok, paslandı o zaman. Kullanmadın attın bir kenara, iç tarafta rutubetli paslandı.Yok, paslandı o zaman. Kullanmadın attın bir kenara, iç tarafta rutubetli paslandı. Her tarafı paslandı. Çalıştıracaksın! İşleyen demir ışıldar, işlenmeyen küf bağlar.Her tarafı paslandı. Çalıştıracaksın! İşleyen demir ışıldar, işlenmeyen küf bağlar. Çalışacak. İşte bundan dolayı ve adaletinin iktizası... Çalışacak. İşte bundan dolayı ve adaletinin iktizası...

Şimdi ben oturayım, sabahtan akşama kadar yan gelip yatayım, ötekide sabahtan akşama kadar çalışsın.Şimdi ben oturayım, sabahtan akşama kadar yan gelip yatayım, ötekide sabahtan akşama kadar çalışsın. İkisi de aynı neticeye vâsıl olursa olur mu? Allah'ın adaleti yok mu? İkisi de aynı neticeye vâsıl olursa olur mu? Allah'ın adaleti yok mu? Adl, hakemü'l-adl. Allahu Teâlâ hazretleri "ahkamü'l-hâkimîn'dir." Serâpâ her şeyi adalettir.Adl, hakemü'l-adl. Allahu Teâlâ hazretleri "ahkamü'l-hâkimîn'dir." Serâpâ her şeyi adalettir. Allahu Teâlâ hazretlerinin her şeyi adalettir. Onun için çalışacağız. Allahu Teâlâ hazretlerinin her şeyi adalettir. Onun için çalışacağız.

Kul tedbir alacak, el-abdü yüdebbiru vallâhu yükaddüru. Çalışacağız biz, uğraşacağız, didineceğiz. Kul tedbir alacak, el-abdü yüdebbiru vallâhu yükaddüru. Çalışacağız biz, uğraşacağız, didineceğiz.

Duydum ki, kimse ameliyle cennete giremeyecekmiş. Çalışmayayım o zaman! Duydum ki, kimse ameliyle cennete giremeyecekmiş. Çalışmayayım o zaman!

Yoo, çalışacaksın! Gece gündüz harıl harıl, ağlayıp, sızlayıp, uğraşıp,Yoo, çalışacaksın! Gece gündüz harıl harıl, ağlayıp, sızlayıp, uğraşıp, didinip çalışacaksın, lütfederse verir. Vermezse? didinip çalışacaksın, lütfederse verir.

Vermezse?

Vermezse kusur yine bizdendir. Yine bizdendir, kusur! Vermezse kusur yine bizdendir. Yine bizdendir, kusur!

Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri erhamür-rahimîndir; merhameti, lütf u kerimi çoktur.Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri erhamür-rahimîndir; merhameti, lütf u kerimi çoktur. Gaffârü'z- zünûptur; günahları çok affedicidir. Tevbe etmedin ki bağışlasın.Gaffârü'z- zünûptur; günahları çok affedicidir. Tevbe etmedin ki bağışlasın. Dilinin kemiği mi vardı estağfirullah deyiverseydin?! Dilinin kemiği mi vardı estağfirullah deyiverseydin?!

Elli liranı dolandırsalar, çalsalar üç gün ağlarsın.Elli liranı dolandırsalar, çalsalar üç gün ağlarsın. Şeytan imanını dolandırıyor; mücevherini, elmasını içerden alıyorŞeytan imanını dolandırıyor; mücevherini, elmasını içerden alıyor hiç aldırmıyorsun, ona gözyaşı dökmüyorsun.hiç aldırmıyorsun, ona gözyaşı dökmüyorsun. Geçen kötü günlerine pişmanlık duymuyorsun, çalışmıyorsun, o tarafa gayret sarf etmiyorsun. Geçen kötü günlerine pişmanlık duymuyorsun, çalışmıyorsun, o tarafa gayret sarf etmiyorsun.

Olmaz, çalışmak lazım. İşte bu kaideye riâyet edeceğiz. Olmaz, çalışmak lazım. İşte bu kaideye riâyet edeceğiz. Ondan sonra tevekkül edeceğiz, Mevlâ neylerse güzel eyler! Her şeyi güzeldir. Ondan sonra tevekkül edeceğiz, Mevlâ neylerse güzel eyler! Her şeyi güzeldir. Lütfu da kahrı da güzeldir, hepsi yerindedir, hepsi hoştur.Lütfu da kahrı da güzeldir, hepsi yerindedir, hepsi hoştur. Cezaya layıksak da bin kere hak etmişsek de bizi lütfuna mahzar etsin. Başka nereye gideceğiz? Cezaya layıksak da bin kere hak etmişsek de bizi lütfuna mahzar etsin. Başka nereye gideceğiz?

Adın senin Gaffâr iken Ayıp örtücü Settâr iken Kime varam sen var iken. Adın senin Gaffâr iken

Ayıp örtücü Settâr iken

Kime varam sen var iken.

Cürmüm ile geldim sana. Kime gideceğiz? Cürmüm ile geldim sana.

Kime gideceğiz?

Kapısından kovdu, "Git! İstemiyorum senin gibi kulu." dedi. Kapısından kovdu, "Git! İstemiyorum senin gibi kulu." dedi.

Haydi bakalım, kime gidersin? Hangi kapıya gidersin? Başka kapı yok.Haydi bakalım, kime gidersin? Hangi kapıya gidersin? Başka kapı yok. Duracaksın orada, gözyaşı dökeceksin, yalvaracaksın. Duracaksın orada, gözyaşı dökeceksin, yalvaracaksın.

Evet hata bende yâ Rabbi ama gitmem! Başka kapı yok, bu kapının halkasını bırakmam! Evet hata bende yâ Rabbi ama gitmem! Başka kapı yok, bu kapının halkasını bırakmam! Milyon kere kovsan bırakmam, diyeceksin. Milyon kere kovsan bırakmam, diyeceksin.

Eskiden kitaplarda anlatırlar ki; bir şeyh bir de derviş varmış. Eskiden kitaplarda anlatırlar ki; bir şeyh bir de derviş varmış. Derviş biraz çalışmış, çabalamış filan. Derviş biraz çalışmış, çabalamış filan. Eh gözünden biraz perde kalkmış biraz bir şeyler görmeye başlamış bakmış ki,Eh gözünden biraz perde kalkmış biraz bir şeyler görmeye başlamış bakmış ki, şeyhi [levh-i mahfuz da] cehennemlik görünüyor... şeyhi [levh-i mahfuz da] cehennemlik görünüyor... Utana sıkıla yanına sokulup demiş ki; Utana sıkıla yanına sokulup demiş ki;

"Hocam, ben seni işte mânevî şeyimde kötü durum da görüyorum." filan demiş. [O da;] "Hocam, ben seni işte mânevî şeyimde kötü durum da görüyorum." filan demiş. [O da;]

"Oğlum ben yıllardır görüyorum. Sen daha yeni görüyorsun ben onu yıllardır görüyorum." "Oğlum ben yıllardır görüyorum. Sen daha yeni görüyorsun ben onu yıllardır görüyorum."

"Yine böyle ibadet tâat ediyorsun?" demiş. "Yine böyle ibadet tâat ediyorsun?" demiş.

"Ben ibadeti tâati cennet cehennem için yapmıyorum ki,"Ben ibadeti tâati cennet cehennem için yapmıyorum ki, Allah emretmiş ben ona kulluk etmekle vazifeliyim. Dilerse cennetine sokar, dilerse cehennemine atar.Allah emretmiş ben ona kulluk etmekle vazifeliyim. Dilerse cennetine sokar, dilerse cehennemine atar. Hüküm onun. Elbet kim bilir ne edepsizlik yaptım ki atacak. Yerindedir.Hüküm onun. Elbet kim bilir ne edepsizlik yaptım ki atacak. Yerindedir. Pekâlâ, hepsi yerinde ama kendisi bilir. Bana düşen kulluk etmek." demiş. Pekâlâ, hepsi yerinde ama kendisi bilir. Bana düşen kulluk etmek." demiş.

Bir kaç gün geçmiş, mürid bakmış, levh-i mahfuz da manzara değişmiş, Bir kaç gün geçmiş, mürid bakmış, levh-i mahfuz da manzara değişmiş, efendisi [cennetlikler arasında.] efendisi [cennetlikler arasında.]

Belki hikâyedir, belki olmuştur, belki görmüştür bilmiyoruz da, Belki hikâyedir, belki olmuştur, belki görmüştür bilmiyoruz da, biz ibadeti Allah'ın rızası için yapıyoruz. biz ibadeti Allah'ın rızası için yapıyoruz.

Cenneti verirsen, sana ibadet ederim yâ Rabbi! Vermezsen yok! Cenneti verirsen, sana ibadet ederim yâ Rabbi! Vermezsen yok!

Buna yahudi bezirgânlığı derler. Öyle şey olur mu?! Buna yahudi bezirgânlığı derler. Öyle şey olur mu?!

Fe-in u'tû minhâ radû ve in lem yu'tav minhâ izâ hüm yeshatûn. Fe-in u'tû minhâ radû ve in lem yu'tav minhâ izâ hüm yeshatûn.

Bir kısım ham kimseler ganimet, harpte kâfirlerle dövüşüldükten sonra alınan, Bir kısım ham kimseler ganimet, harpte kâfirlerle dövüşüldükten sonra alınan, elde edilen ganimetler verilirse memnun oluyorlarmış, verilmediği takdirde, elde edilen ganimetler verilirse memnun oluyorlarmış, verilmediği takdirde, ellerine bağış gelemediği zaman çok kızıyorlarmış.ellerine bağış gelemediği zaman çok kızıyorlarmış. Kur'ân-ı Kerîm, "Böyle Müslümanlık olur mu?" diyor.Kur'ân-ı Kerîm, "Böyle Müslümanlık olur mu?" diyor. Verilirseler memnun oluyorlar verilmezse kızıyorlar. Bir de bakarsın kızmışlar. Verilirseler memnun oluyorlar verilmezse kızıyorlar. Bir de bakarsın kızmışlar.

Müslüman öyle olmayacak. Müslüman sâdık olacak sâdık. Âşık-ı sâdık olacak. Ne yaparsa yapar... Müslüman öyle olmayacak. Müslüman sâdık olacak sâdık. Âşık-ı sâdık olacak. Ne yaparsa yapar... Sen kulluğunu iyi yap da Mevlâ ne yapacağını çok iyi bilir.Sen kulluğunu iyi yap da Mevlâ ne yapacağını çok iyi bilir. Sana birisi üç kuruşluk bir hayır yapsa, bir kahve içirse 40 yıl unutamazsın. Sana birisi üç kuruşluk bir hayır yapsa, bir kahve içirse 40 yıl unutamazsın. Ne demiş dedelerimiz, "Bir fincan kahvenin 40 yıllık hatırı vardır."Ne demiş dedelerimiz, "Bir fincan kahvenin 40 yıllık hatırı vardır." Bir kahveye bu kadar şey yapıyorsun Allahu Teâlâ hazretleri kâinatın sahibi, Bir kahveye bu kadar şey yapıyorsun Allahu Teâlâ hazretleri kâinatın sahibi, kulunu lütufsuz bırakır mı?kulunu lütufsuz bırakır mı? Zaten her an lütfuyla [yaşıyoruz.] Velhâsıl Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize kulluğumuzu bilip, Zaten her an lütfuyla [yaşıyoruz.]

Velhâsıl Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize kulluğumuzu bilip,
tedbire tevessül edip, hayırlar için gayret kemerini belimize kuşanıp çalışmak nasip etsin.tedbire tevessül edip, hayırlar için gayret kemerini belimize kuşanıp çalışmak nasip etsin. O çalışmanın içinde de Allah'a tam dayanmak nasip etsin. Tam tevekkül: Hasbünallâh ve ni'me'l-vekîl. O çalışmanın içinde de Allah'a tam dayanmak nasip etsin. Tam tevekkül: Hasbünallâh ve ni'me'l-vekîl.

Demişler ki; Demişler ki;

İnne'n-nâse kad ceme'û lekum. "İnsanlar sizin için toplandı."İnne'n-nâse kad ceme'û lekum. "İnsanlar sizin için toplandı." Silahları ellerine aldı üzerinize ordu sevk ettiler, geliyorlar. Silahları ellerine aldı üzerinize ordu sevk ettiler, geliyorlar. [Medine'de münafıklar] öyle demişler. Mü'minler ne diyor? [Medine'de münafıklar] öyle demişler.

Mü'minler ne diyor?

Fe-zâdehüm îmânâ. "İmanları artıyor o sözlerden." Gelsin! Fe-zâdehüm îmânâ. "İmanları artıyor o sözlerden." Gelsin! İsterse cümle cihan halkı gelsin. Hasbünallah ve ni'me'l-vekîl. "Allah bize kâfidir, yeter."İsterse cümle cihan halkı gelsin. Hasbünallah ve ni'me'l-vekîl. "Allah bize kâfidir, yeter." O'na dayandık mı Allah'a dayanan kurtulur. Duvara dayanırsan duvar yıkılır.O'na dayandık mı Allah'a dayanan kurtulur. Duvara dayanırsan duvar yıkılır. İnsan Allah'a dayanırsan kurtulur. "O bize kâfidir." demişler. İnsan Allah'a dayanırsan kurtulur. "O bize kâfidir." demişler.

Hasbünallah. "Allah bize kâfidir." Ve ni'me'l-vekil.Hasbünallah. "Allah bize kâfidir." Ve ni'me'l-vekil. Cümle cihan halkı insana hasım olsa Allah dost olsa yeter.Cümle cihan halkı insana hasım olsa Allah dost olsa yeter. Cümle cihan halkı insana dost olsa, önünde el pençe divan dursalar, efendim deseler,Cümle cihan halkı insana dost olsa, önünde el pençe divan dursalar, efendim deseler, ayaküstünde karşılasalar, Allah sevmezse yazıklar olsun! Hiç kıymeti yok.ayaküstünde karşılasalar, Allah sevmezse yazıklar olsun! Hiç kıymeti yok. Zaten şu dünya göz yumup açıncaya kadar geçiyor. 80 yıl filan diyorlar ama o bile çabuk geçiyor.Zaten şu dünya göz yumup açıncaya kadar geçiyor. 80 yıl filan diyorlar ama o bile çabuk geçiyor. 80-90 yıl, neyse. Yaşlı amcalara, "Ne anladın sen şu ömründen?" diye sor bakalım. 80-90 yıl, neyse.

Yaşlı amcalara, "Ne anladın sen şu ömründen?" diye sor bakalım.
Herkes; "Bir gençlik bir yaşlılık derken ne olduğunu anlayamadım. Herkes;

"Bir gençlik bir yaşlılık derken ne olduğunu anlayamadım.
Ömrünün sonuna geldik." diyor. Ben kime sorduysam öyle diyor. Ömrünün sonuna geldik." diyor. Ben kime sorduysam öyle diyor. Ebedî hayatın yanında [dünya hayatı] nedir ki? O iman ile Allah'a öyle sarılmak nasip etsin. Ebedî hayatın yanında [dünya hayatı] nedir ki?

O iman ile Allah'a öyle sarılmak nasip etsin.

Kîyle lî yâ Muhammed li-tenem aynüke ve li-tesma' üzünüke Kîyle lî yâ Muhammed li-tenem aynüke ve li-tesma' üzünüke ve li-ye'i kalbüke fe-nâmet aynî ve ve'iye kalbî ve semi'at üzünî. ve li-ye'i kalbüke fe-nâmet aynî ve ve'iye kalbî ve semi'at üzünî.

Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu hadîs-i şerîfinde kendisinden bahsediyor. Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu hadîs-i şerîfinde kendisinden bahsediyor.

Resûlullah nasıl bir kimseydi? Senin, benim gibi bir insandı, beşer idi. melek değildi, Resûlullah nasıl bir kimseydi?

Senin, benim gibi bir insandı, beşer idi. melek değildi,
cinden değildi, beşer idi. Annesi Âmine, babası Abdullah, dedesi Abdulmuttalib,cinden değildi, beşer idi. Annesi Âmine, babası Abdullah, dedesi Abdulmuttalib, kızı Fâtımatü'z-Zehrâ, damadı Hz. Ali...kızı Fâtımatü'z-Zehrâ, damadı Hz. Ali... Harb etmiş, aç kalmış, yemek yemiş, oruç tutmuş, namaz kılmış, üzülmüş,Harb etmiş, aç kalmış, yemek yemiş, oruç tutmuş, namaz kılmış, üzülmüş, sevinmiş, dua etmiş, beşer... sevinmiş, dua etmiş, beşer...

Senin benim gibi beşer ama nasıl bir beşer? İşte o sorunun cevabı zor. Senin benim gibi beşer ama nasıl bir beşer?

İşte o sorunun cevabı zor.
Müstesnâların müstesnâsı bir insan ve Allahu Teâlâ hazretleri övmüş, sevmiş,Müstesnâların müstesnâsı bir insan ve Allahu Teâlâ hazretleri övmüş, sevmiş, artık daha ötesini ne diyelim.artık daha ötesini ne diyelim. Biz onu nasıl övelim. Bu hadîs-i şerîfte diyor ki; Kîle lî. "Bana denildi ki..."Biz onu nasıl övelim.

Bu hadîs-i şerîfte diyor ki;

Kîle lî. "Bana denildi ki..."
Yâ Muhammed li-tenem aynüke. "Gözün uyusun da..." Ve li-tesma' üzünüke. "Kulağın yine işitsin." Yâ Muhammed li-tenem aynüke. "Gözün uyusun da..." Ve li-tesma' üzünüke. "Kulağın yine işitsin." Ve li-ye'i kalbüke. "Kalbin de idrakli, şuurlu olsun." Ve li-ye'i kalbüke. "Kalbin de idrakli, şuurlu olsun."

Yani Allah bana, "Uykuda olduğun zaman da bile gör, işit ve idrak halinde ol." buyurdu. Yani Allah bana, "Uykuda olduğun zaman da bile gör, işit ve idrak halinde ol." buyurdu. Ondan dolayıdır ki; Fe-nâmet aynî ve ve'iye kalbî ve semi'at üzünî. Ondan dolayıdır ki;

Fe-nâmet aynî ve ve'iye kalbî ve semi'at üzünî.
"Gözüm uyudu, fakat kalbim şuuru ile her şeyi idrak etti, kulağım da işitti." "Gözüm uyudu, fakat kalbim şuuru ile her şeyi idrak etti, kulağım da işitti."

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem öyleydi. Uyurdu, yanında veya uzakta söz söylerlerdi, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem öyleydi. Uyurdu, yanında veya uzakta söz söylerlerdi, onu yine söylerdi.onu yine söylerdi. Peygamber olduğu için Allah'ın müstesna, has, halis, nimetlerinden mazhar olmuş bir kulu. Peygamber olduğu için Allah'ın müstesna, has, halis, nimetlerinden mazhar olmuş bir kulu.

Arkasından da görürdü. Arkasını da bilirdi. Bakmadığı halde arkasında olanı bilirdi.Arkasından da görürdü. Arkasını da bilirdi. Bakmadığı halde arkasında olanı bilirdi. Allahu Teâlâ hazretleri sevmiş, müstesnâ şeyler ile ikramda bulunmuş. Allahu Teâlâ hazretleri sevmiş, müstesnâ şeyler ile ikramda bulunmuş.

Hanımları bir şeyler konuşurlardı; -yetişme devresinde beşer hali insanoğlunun nefsi var, Hanımları bir şeyler konuşurlardı; -yetişme devresinde beşer hali insanoğlunun nefsi var, şeytan var- aralarında bir şeyler konuşulurdu.. şeytan var- aralarında bir şeyler konuşulurdu.. Ondan sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Ondan sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, "Siz şöyle şöyle konuştunuz, böyle böyle dediniz diye haber veriverirdi." Onun üzerine derlerdi ki; "Siz şöyle şöyle konuştunuz, böyle böyle dediniz diye haber veriverirdi." Onun üzerine derlerdi ki;

Men enbeeke hâzâ. "Yâ Resûlullah! Bunu sana kim söyledi! Men enbeeke hâzâ. "Yâ Resûlullah! Bunu sana kim söyledi! Kendi aralarında konuştular, kim söyledi? Kâle nebbeeniye'l-'alîmü'l-habîr.Kendi aralarında konuştular, kim söyledi?

Kâle nebbeeniye'l-'alîmü'l-habîr.
"Her şeyi bilen her şeyden haberdâr olan Allahu Teâlâ hazretlerinin peygamberi değil mi o. "Her şeyi bilen her şeyden haberdâr olan Allahu Teâlâ hazretlerinin peygamberi değil mi o. O bildirdi." O bildirince insan bilir. İnsanın kendisinin gücü kuvveti yoktur. O bildirdi." O bildirince insan bilir. İnsanın kendisinin gücü kuvveti yoktur.

Evliya veliliği nasıl yapıyor? Enbiya nebiliği, peygamberler peygamberliği nasıl yapıyor?Evliya veliliği nasıl yapıyor? Enbiya nebiliği, peygamberler peygamberliği nasıl yapıyor? Kameri nasıl bölüyor, parmağından suyu nasıl akıtıyor, 300-500 kişiyi [suya] nasıl kandırıyor, Kameri nasıl bölüyor, parmağından suyu nasıl akıtıyor, 300-500 kişiyi [suya] nasıl kandırıyor, yemek nasıl bereketli oluyor? yemek nasıl bereketli oluyor?

Yapan, eden, çatan hep Allahu Teâlâ hazretleridir ama sevdiği kullara ikram olarak yapıyor. Yapan, eden, çatan hep Allahu Teâlâ hazretleridir ama sevdiği kullara ikram olarak yapıyor. Kerâmet Arapça'da "ikram" demektir. Allah ona ikram ediyor. Kerâmet Arapça'da "ikram" demektir. Allah ona ikram ediyor. Müstesnâ bir vasıf lütfetmiş o ondan oluyor. Müstesnâ bir vasıf lütfetmiş o ondan oluyor.

"Hocam böyle bir şey olur mu?" derseniz hadîs-i şerîfi hatırlatırım. "Hocam böyle bir şey olur mu?" derseniz hadîs-i şerîfi hatırlatırım.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuyor mu ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuyor mu ki;

"Kulum bana nafile ibadetleri işleye işleye, salih amelleri yapa yapa yaklaşır yaklaşır yaklaşır." "Kulum bana nafile ibadetleri işleye işleye, salih amelleri yapa yapa yaklaşır yaklaşır yaklaşır." Hattâ uhibbahû. "Ben onu sevinceye kadar..." Bak ilk başta demiyor, Allah devamlılık istiyor. Hattâ uhibbahû. "Ben onu sevinceye kadar..."

Bak ilk başta demiyor, Allah devamlılık istiyor.
İbadet edeceksin, namaz kılacaksın, tesbih çekeceksin, oruç tutacaksın, iyilik yapacaksın, İbadet edeceksin, namaz kılacaksın, tesbih çekeceksin, oruç tutacaksın, iyilik yapacaksın, bir daha yapacaksın, bir daha yapacaksın. Bir iyilik yapıp da, dur bakalım ne gelecek diye bekleme! bir daha yapacaksın, bir daha yapacaksın. Bir iyilik yapıp da, dur bakalım ne gelecek diye bekleme! Devam edeceksin, hattâ ühibbahû "Nihayet severim." Nihayet o kulum imtihanlardan geçer, Devam edeceksin, hattâ ühibbahû "Nihayet severim." Nihayet o kulum imtihanlardan geçer, meşakkatlerden geçer o kulumu severim. meşakkatlerden geçer o kulumu severim.

Fe-izâ ahbebtühû. "Ben kulumu sevdiğim zaman ne olurum?" Fe-izâ ahbebtühû. "Ben kulumu sevdiğim zaman ne olurum?" Küntü sem'ahüllezî yesma'u bi-hî "İşittiği kulağı olurum."Küntü sem'ahüllezî yesma'u bi-hî "İşittiği kulağı olurum." Ve besarahüllezî yebsuru bi-hî... "Gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı olurum; benimle görür, Ve besarahüllezî yebsuru bi-hî... "Gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı olurum; benimle görür, benimle işitir, benimle tutar, benimle yürür." Bu ne demek? benimle işitir, benimle tutar, benimle yürür."

Bu ne demek?

Her işine yardım ederim demektir. O zaman işler değişir işte. O zaman işler değişir. Her işine yardım ederim demektir. O zaman işler değişir işte. O zaman işler değişir.

Cezayirli Hasan paşa gazaya çıkmış, dolaşmış... Nerede dolaşıyor? Cezayirli Hasan paşa gazaya çıkmış, dolaşmış...

Nerede dolaşıyor?

Nerde dolaşacak, Cezayir'in üzerlerinde dolaşıyor. Nerde dolaşacak, Cezayir'in üzerlerinde dolaşıyor. İtalya, Fransa, İspanya arasındaki adaların etrafını dolaşmış,İtalya, Fransa, İspanya arasındaki adaların etrafını dolaşmış, -beri tarafa düşman zaten sokulamıyor ki!- bir tek düşman gemisi görememiş. -beri tarafa düşman zaten sokulamıyor ki!- bir tek düşman gemisi görememiş.

Niye o zaman öylede şimdi böyle? Niye o zaman öylede şimdi böyle?

O zamanki müslüman öyleydi sen böyle müslümansın da ondan. O zamanki müslüman öyleydi sen böyle müslümansın da ondan. Etraftaki fark seninle onun arasındaki kalite farkıdır. O adam o tarafları dolaşmış hiç kimse yok.Etraftaki fark seninle onun arasındaki kalite farkıdır.

O adam o tarafları dolaşmış hiç kimse yok.
Türkler var diye herkes bir tarafa sinmiş. Hiç gezinemiyorlar. Türkler var diye herkes bir tarafa sinmiş. Hiç gezinemiyorlar. Yani Batı Akdeniz'de, bizim Kıbrıs civarı değil ta İspanya tarafları. Yani Batı Akdeniz'de, bizim Kıbrıs civarı değil ta İspanya tarafları.

Bir adaya gelmişler geceleyin demirlemişler, ondan sonra Bir adaya gelmişler geceleyin demirlemişler, ondan sonra güneş doğmadan sabaha doğru demir alıp adadan ayrılmaları lazım. güneş doğmadan sabaha doğru demir alıp adadan ayrılmaları lazım. Gemiler kalkmamış. Beş altı kişilik gemi halindelermiş. Öbür gemilerin kaptanları demişler ki; Gemiler kalkmamış. Beş altı kişilik gemi halindelermiş. Öbür gemilerin kaptanları demişler ki;

"Bizim bu Hasan Reis ilk defa sefere çıkıyor, bunun tecrübesi az. "Bizim bu Hasan Reis ilk defa sefere çıkıyor, bunun tecrübesi az. Burada gündüze kalacağız düşman da kenardan gemimizin sahile yanaştığını görecek. Burada gündüze kalacağız düşman da kenardan gemimizin sahile yanaştığını görecek. Topa tutar, başka bir şey yapar, yani zarara uğrarız.Topa tutar, başka bir şey yapar, yani zarara uğrarız. Geceden, daha ortalık ışımadan bu koydan dışarıya çıkmamız lazım. Geceden, daha ortalık ışımadan bu koydan dışarıya çıkmamız lazım. Hâlâ da haber gelmedi, kayığa binelim söyleyelim." demişler. Hâlâ da haber gelmedi, kayığa binelim söyleyelim." demişler.

İşaretleşmişler, kayıklara binmişler, Hasan reisin kalyonuna gelmişler. İşaretleşmişler, kayıklara binmişler, Hasan reisin kalyonuna gelmişler.

Nerede Hasan reis? "Kaptan köşkünde, kamarasında neyse,Nerede Hasan reis?

"Kaptan köşkünde, kamarasında neyse,
arka tarafta ibadet ediyor" demiş. arka tarafta ibadet ediyor" demiş.

Allah Allah şimdi ibadet sırası mı, iş yapma zamanı. Allah Allah şimdi ibadet sırası mı, iş yapma zamanı.

Kapıyı çalmış içeri girmişler, seccadenin üzerinde zikirle ibadetle meşgul oluyor. Kapıyı çalmış içeri girmişler, seccadenin üzerinde zikirle ibadetle meşgul oluyor. Demişler ki; "Efendim, gemiciliğin töresinde bu vakte kadar böyle bir limanda kalmak yoktur, Demişler ki;

"Efendim, gemiciliğin töresinde bu vakte kadar böyle bir limanda kalmak yoktur,
düşman bastırıverir. düşman bastırıverir. Engin denize çıkacaksın. Burada manevra yapamazsın, rüzgar esmez, olmaz, geç kaldık.Engin denize çıkacaksın. Burada manevra yapamazsın, rüzgar esmez, olmaz, geç kaldık. Şimdiye çoktan dışarıya çıkmamız lazımdı." Demiş ki; Şimdiye çoktan dışarıya çıkmamız lazımdı." Demiş ki;

"Yoldaşlarım, kardeşlerim! Biraz daha sabredin biraz sonra ben size emir vereceğim. "Yoldaşlarım, kardeşlerim! Biraz daha sabredin biraz sonra ben size emir vereceğim. İnşallah birkaç parça düşman gemisi geliyor şimdi burada duralım, onların önüne birden çıkalım.İnşallah birkaç parça düşman gemisi geliyor şimdi burada duralım, onların önüne birden çıkalım. Ben size haber vereceğim" demiş. Edep var askerî terbiye var,Ben size haber vereceğim" demiş. Edep var askerî terbiye var, neyse çıkmışlar dışarıya fakat biribirlerinin yüzüne bakmışlar demişler ki; neyse çıkmışlar dışarıya fakat biribirlerinin yüzüne bakmışlar demişler ki;

"Adam hem denizciliği, denizcilik usulünü bilmiyor hem de şimdi bir de velilik taslıyor. "Adam hem denizciliği, denizcilik usulünü bilmiyor hem de şimdi bir de velilik taslıyor. Gemi gelecekmiş de filan diye istikbale ait bir şeyler söylüyor. Gemi gelecekmiş de filan diye istikbale ait bir şeyler söylüyor. Ufukta gemi falan yok. Neler söylüyor bu adam!" diye birbirlerine bakmışlar,Ufukta gemi falan yok. Neler söylüyor bu adam!" diye birbirlerine bakmışlar, baş sallamışlar gemilerine gitmişler. baş sallamışlar gemilerine gitmişler.

Fakat aradan ne kadar zaman geçtiyse ufuktan beş altı tane düşman gemisi belirmiş. Fakat aradan ne kadar zaman geçtiyse ufuktan beş altı tane düşman gemisi belirmiş.

Görmeden nasıl söyledi bu adam? Deminki hadise göre söyledi. Görmeden nasıl söyledi bu adam?

Deminki hadise göre söyledi.
Hadîs-i kutsîde, "Ben onun gören gözü olurum." demedi miydi?Hadîs-i kutsîde, "Ben onun gören gözü olurum." demedi miydi? Allah görmeden gösterir, geleceğini kalbine bildirir. Orada hazırlık yapıyorlar, Allah görmeden gösterir, geleceğini kalbine bildirir. Orada hazırlık yapıyorlar, düşman gemilerinin üstüne adanın koyundan birden çıkıverincedüşman gemilerinin üstüne adanın koyundan birden çıkıverince ötekileri zaten hemen yelkenleri suya indirmiş, teslim oluvermişler.ötekileri zaten hemen yelkenleri suya indirmiş, teslim oluvermişler. O gemileri ganimet olarak almışlar Cezayir'e dönmüşler. İşte öyle olur. O gemileri ganimet olarak almışlar Cezayir'e dönmüşler. İşte öyle olur.

Allahu Teâlâ hazretlerinin resûlüne verdiği o vasıflar, sıfatlar,Allahu Teâlâ hazretlerinin resûlüne verdiği o vasıflar, sıfatlar, resûlünün yolunda yürüyen kimselere de verilir. resûlünün yolunda yürüyen kimselere de verilir. Yürürsen, yürüyebilirsin Allahu Teâlâ hazretleri onu verir. Yürürsen, yürüyebilirsin Allahu Teâlâ hazretleri onu verir.

Peki kerâmet ile mucize arasında ne fark var? Peki kerâmet ile mucize arasında ne fark var?

Kerâmet velilerden, mucize nebilerden olur. Her ümmetin velilerinin kerâmetiKerâmet velilerden, mucize nebilerden olur. Her ümmetin velilerinin kerâmeti o ümmetin peygamberinin mucizesinin devamıdır, peygamberine bağlıdır. o ümmetin peygamberinin mucizesinin devamıdır, peygamberine bağlıdır.

Hâsılı insan Hakk'ın yolunda giderse, Hâsılı insan Hakk'ın yolunda giderse,

Ve men yettekıllâhe yec'allehû mahrecâ ve yerzukhu min haysu lâ yahtesib. Ve men yettekıllâhe yec'allehû mahrecâ ve yerzukhu min haysu lâ yahtesib. "Kim Allah'tan korkarsa, takvâ ehli olursa Allah ona bir çıkış noktası gösterir. "Kim Allah'tan korkarsa, takvâ ehli olursa Allah ona bir çıkış noktası gösterir. Ummadığı yerden rızıklandırır." dediği gibi lütfeyler, kerem eyler. Ummadığı yerden rızıklandırır." dediği gibi lütfeyler, kerem eyler. Biz kalbimizi doğrultalım Allah'a has halis kulluk edelim, temiz, pak kul olalım,Biz kalbimizi doğrultalım Allah'a has halis kulluk edelim, temiz, pak kul olalım, bak gör o zaman neler olur! Ne lütuflara nâil olur insan! bak gör o zaman neler olur! Ne lütuflara nâil olur insan!

biş'şuf'ati fî-külli ma lem yuksem fe-izâbiş'şuf'ati fî-külli ma lem yuksem fe-izâ -hudûdü ve surifeti't-turuku fe-lâ şuf'ate. -hudûdü ve surifeti't-turuku fe-lâ şuf'ate.

Bu hadîs-i şerifte mülk hukukuna, mülkiyete dâir bir hüküm taşımaktadır. Bu hadîs-i şerifte mülk hukukuna, mülkiyete dâir bir hüküm taşımaktadır. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz taksim edilmemiş olan bir malda hakk-ı şuf'a ile hükmetmiştir." taksim edilmemiş olan bir malda hakk-ı şuf'a ile hükmetmiştir."

Bu hakk-ı şuf'a ne demek? Bu hakk-ı şuf'a ne demek?

Hakk-ı şuf'a, bir kimsenin bir malda başka bir kimse ile ortaklığı varsa...Hakk-ı şuf'a, bir kimsenin bir malda başka bir kimse ile ortaklığı varsa... Diyelim ki bir tarlanız var üç kişi ortaksınız, hissedarsınız. Diyelim ki bir tarlanız var üç kişi ortaksınız, hissedarsınız. Taksim edilmemiş bir ortaklığınız varsa,Taksim edilmemiş bir ortaklığınız varsa, sen sıkıştın kendi hisseni başkasına 100 bin liraya satmaya kalkıştın, satabilir misin? sen sıkıştın kendi hisseni başkasına 100 bin liraya satmaya kalkıştın, satabilir misin?

Tabii her mülk sahibi insan mülkünü satabilir. Tabii her mülk sahibi insan mülkünü satabilir. Ama öteki ortakların var ya, bizim dinimiz diyor ki; Ama öteki ortakların var ya, bizim dinimiz diyor ki; sen onu bir başkasına 100 bin liraya satsan o ortaklardan bir tanesi der ki; sen onu bir başkasına 100 bin liraya satsan o ortaklardan bir tanesi der ki;

"Ben bu tarlanın ortağıyım. Bu adamla ortaktım. "Ben bu tarlanın ortağıyım. Bu adamla ortaktım. 100 bin lirayı ben veriyorum." derse mal onun olur. 100 bin lirayı ben veriyorum." derse mal onun olur. Yani sen ötekisine satsan da, İslâm hukukuna göre mal ortağın olur çünkü onun hakk-ı şuf'ası var. Yani sen ötekisine satsan da, İslâm hukukuna göre mal ortağın olur çünkü onun hakk-ı şuf'ası var. O orada ona çift olmuş, onunla beraber mülkiyetine iştirak etmiş,O orada ona çift olmuş, onunla beraber mülkiyetine iştirak etmiş, Allah ona bir hak, üstünlük tanıyor. Ama almayacağım derse; yani sen ev ortağına dedin ki; Allah ona bir hak, üstünlük tanıyor. Ama almayacağım derse; yani sen ev ortağına dedin ki;

Ya, o evimiz seninle yüzde elli ortak, satmak ihtiyacındayım alır mısın? Ya, o evimiz seninle yüzde elli ortak, satmak ihtiyacındayım alır mısın?

Almayacağım [derse] o zaman istediğine satabilirsin. Almayacağım [derse] o zaman istediğine satabilirsin.

Ona haber vermeden başkasına satarsan, o da dilerse o parayı verir, alır. Ona haber vermeden başkasına satarsan, o da dilerse o parayı verir, alır. Başkasının verdiği kadar o bedeli vererek kendisi alabilir. Başkasının verdiği kadar o bedeli vererek kendisi alabilir.

Yoo! Mal benimdir. İnat ediyorum o ortağıma vermeyeceğim başkasına satacağım derse Yoo! Mal benimdir. İnat ediyorum o ortağıma vermeyeceğim başkasına satacağım derse bizim dinimiz o inadı kabul etmiyor, ortağa üstünlük tanıyor.bizim dinimiz o inadı kabul etmiyor, ortağa üstünlük tanıyor. Bu hususta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz böyle hükmetmiş.Bu hususta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz böyle hükmetmiş. Taksim edilmemiş olan bir mülkte hakk-ı şuf'a ile hükmetmiş,Taksim edilmemiş olan bir mülkte hakk-ı şuf'a ile hükmetmiş, yani Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ortağın öncelik hakkını ileri sürerek bu hükmü koymuş.. yani Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ortağın öncelik hakkını ileri sürerek bu hükmü koymuş..

Ne zamana kadar? İzâ vukkite'l-hudûdü vesurifeti't-turuku. Ne zamana kadar?

İzâ vukkite'l-hudûdü vesurifeti't-turuku.
"Yollar açılıp da hudutlar belli oluncaya kadar..." "Yollar açılıp da hudutlar belli oluncaya kadar..." Eğer sen tarlayı üçe bölmüşsen şurası senin, burası benim; burası benim o zaman kalmaz.Eğer sen tarlayı üçe bölmüşsen şurası senin, burası benim; burası benim o zaman kalmaz. Taksim edilmiş çünkü yeri belli o zaman böyle bir bağlantı bahis konusu değildir.Taksim edilmiş çünkü yeri belli o zaman böyle bir bağlantı bahis konusu değildir. Kâbil-i taksim olmayan, taksim edilmemiş olan Kâbil-i taksim olmayan, taksim edilmemiş olan bir şey için olur da taksim edilmiş tek mülkiyet hâline gelmiş.bir şey için olur da taksim edilmiş tek mülkiyet hâline gelmiş. Toplu bir arazi almışsınız parselasyon yapılmış şurası senin burası benim,Toplu bir arazi almışsınız parselasyon yapılmış şurası senin burası benim, yolları belli hudutları belli, artık burada İslâm hukukuna göre hakk-ı şuf'a olmaz. yolları belli hudutları belli, artık burada İslâm hukukuna göre hakk-ı şuf'a olmaz. Peygamber sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz böyle bir mesele ile hükmetmiş.Peygamber sallallahu aleyhi ve selem Efendimiz böyle bir mesele ile hükmetmiş. Ne güzel şey! Yani elbet insan kendi malının yanındaki yeri kendisi alıp oraya sahip olmak ister, Ne güzel şey! Yani elbet insan kendi malının yanındaki yeri kendisi alıp oraya sahip olmak ister, dinimiz o hak kabul ediyor. dinimiz o hak kabul ediyor.

Diğer bir hadis. Bi'l-yemÎni mea'ş-şâhidi'l-vâhidi. Diğer bir hadis.

Bi'l-yemÎni mea'ş-şâhidi'l-vâhidi.
"Peygamber Efendimiz bir şahit ile yemin etmek suretiyle şahitliğini kabul eylemiş." "Peygamber Efendimiz bir şahit ile yemin etmek suretiyle şahitliğini kabul eylemiş." Malum İslâm'da iki şahit lazımdır. Bu kuvvetli bir hadîs-i şerîftir,Malum İslâm'da iki şahit lazımdır. Bu kuvvetli bir hadîs-i şerîftir, bunlar dinimizin hukuk ahkâmına ait hususlardır." bunlar dinimizin hukuk ahkâmına ait hususlardır."

Kâtimü'l-ilmi ye'l-anuhû küllü şey'in hatte'l-hûtü fi'l-bahri fe't-tayru fî's-semâi. Kâtimü'l-ilmi ye'l-anuhû küllü şey'in hatte'l-hûtü fi'l-bahri fe't-tayru fî's-semâi.

Bu hadîs-i şerîf ile "kef" harfini geçtik. Biliyorsunuz okuduğumuz kitap alfabetik bir kitaptır.Bu hadîs-i şerîf ile "kef" harfini geçtik. Biliyorsunuz okuduğumuz kitap alfabetik bir kitaptır. Hadisler hadîs-i şerîfin ilk kelimesinin ilk harfine göre dizilmiştir. Hadisler hadîs-i şerîfin ilk kelimesinin ilk harfine göre dizilmiştir. "Kaf" harfi bitti şimdi "Kef" harfine başladık. "Kaf" harfi bitti şimdi "Kef" harfine başladık.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Kâtimü'l-ilmi. "İlmi ketmeden, söylemeyen..." Kâtimü'l-ilmi. "İlmi ketmeden, söylemeyen..." Vermiyor, biliyor ama öğretmiyor, ağzını kapatmış saklıyor. "İlmini ketmeden kimseye..."Vermiyor, biliyor ama öğretmiyor, ağzını kapatmış saklıyor. "İlmini ketmeden kimseye..." Ye'l-anuhû küllü şey'in. "Her şey lânet eder." Seni cimri, Ye'l-anuhû küllü şey'in. "Her şey lânet eder." Seni cimri, seni melun, biliyorsun da bildiğini başkasına öğretmiyorsun diye her şey lanet eder. seni melun, biliyorsun da bildiğini başkasına öğretmiyorsun diye her şey lanet eder.

Neler? Hatte'l-hûtü fi'l-bahri fe't-tayru fî's-semâi. "Denizdeki balık ve havadaki kuş bile." Neler?

Hatte'l-hûtü fi'l-bahri fe't-tayru fî's-semâi. "Denizdeki balık ve havadaki kuş bile."
Cümle mahlukât... Bizim dinimiz ilme ne kadar önem vermiştir tarif edilmez.Cümle mahlukât... Bizim dinimiz ilme ne kadar önem vermiştir tarif edilmez. İnsan ilim yoluna girdi mi cennet yoluna girmiş demektir.İnsan ilim yoluna girdi mi cennet yoluna girmiş demektir. Yürürse elhamdülillah o yolun sonu cennete kadar varır.Yürürse elhamdülillah o yolun sonu cennete kadar varır. Biraz sabret, yürü bak, sonu cennet. İlmi saklamak yasaklanmıştır.Biraz sabret, yürü bak, sonu cennet.

İlmi saklamak yasaklanmıştır.
Burada izah edilmesi gereken iki nokta vardır. İlim ehlinden saklanmaz. Burada izah edilmesi gereken iki nokta vardır. İlim ehlinden saklanmaz. Falanca genç istidatlı, ehliyetli, edepli terbiyeli ve ilmi hayra kullanacak bir kimse.Falanca genç istidatlı, ehliyetli, edepli terbiyeli ve ilmi hayra kullanacak bir kimse. Ona bildiğini öğretmezsen senin yakana yapışırlar. Melun olursun. Ona bildiğini öğretmezsen senin yakana yapışırlar. Melun olursun. Her şey sana lânet eder. Yerdeki gökteki şeyler lânet eder. İlmi öğreteceksin.Her şey sana lânet eder. Yerdeki gökteki şeyler lânet eder. İlmi öğreteceksin. Öğretmezsen öğrenmek isteyen o talebeye zulümdür o. Öğretmezsen öğrenmek isteyen o talebeye zulümdür o. Edepli, terbiyeli talebe gelmiş senden öğrenecek.Edepli, terbiyeli talebe gelmiş senden öğrenecek. Çırak sanatı, talebe ilmi öğrenecek, öğretmekle vazifelidir. Çırak sanatı, talebe ilmi öğrenecek, öğretmekle vazifelidir. Sakladığın zaman kıyamet gününde onların ağızlarına ateşten gemler vurulacak. Sakladığın zaman kıyamet gününde onların ağızlarına ateşten gemler vurulacak. O saklayanlar cehennemde öyle azaplandırılıcak. Sen biliyordun bildiğini öğretmedin diyeO saklayanlar cehennemde öyle azaplandırılıcak. Sen biliyordun bildiğini öğretmedin diye ateşten gemler ile gemlenecek deniliyor.ateşten gemler ile gemlenecek deniliyor. Bu iki manayı ihtiva eder; birincisi cehenneme girecek demektirBu iki manayı ihtiva eder; birincisi cehenneme girecek demektir bir de cehennemde bu tarzda azaplandırılıcak demektir. bir de cehennemde bu tarzda azaplandırılıcak demektir.

Onun için insan bildiğini söylemeli, başkasına öğretmeli. Onun için insan bildiğini söylemeli, başkasına öğretmeli. Siz de duyduğunuz hadisleri iyi duyun, iyi öğrenin ve başkasına da öğretin.Siz de duyduğunuz hadisleri iyi duyun, iyi öğrenin ve başkasına da öğretin. İnsan bildiğini saklamayacak. Şahitlik de böyledir. İnsan bildiğini saklamayacak. Şahitlik de böyledir.

Hadiseyi gördün, vuran şu ama şirret bir adam, Hadiseyi gördün, vuran şu ama şirret bir adam, söylersem bana da zararı dokunur [diye düşünüyorsun.]söylersem bana da zararı dokunur [diye düşünüyorsun.] Başkasına iftira ediyorlar, sen de biliyorsun ki o hadiseyi iftira edilen yapmadı bu yaptı. Başkasına iftira ediyorlar, sen de biliyorsun ki o hadiseyi iftira edilen yapmadı bu yaptı. Biliyorsun, senin içinde bilgi var ama o bilgiyi bir sebepten;Biliyorsun, senin içinde bilgi var ama o bilgiyi bir sebepten; korkundan veya taraf tuttuğundan saklıyorsun. korkundan veya taraf tuttuğundan saklıyorsun. Bu da aynı gruba dâhildir. Bildiğini söyleyeceksin. Bu da aynı gruba dâhildir. Bildiğini söyleyeceksin.

Âlim. Birisi geldi bir şey sordu; korkmayacak, söyleyecek. Âlim. Birisi geldi bir şey sordu; korkmayacak, söyleyecek. Allahu Teâlâ hazretleri ilim adamlarıyla ahd u peymân eylemiştir, anlaşması vardır. Allahu Teâlâ hazretleri ilim adamlarıyla ahd u peymân eylemiştir, anlaşması vardır. İlim adamı hak bildiği şeyi kullara dostdoğru söyleyecek, korkup saklamayacak. İlim adamı hak bildiği şeyi kullara dostdoğru söyleyecek, korkup saklamayacak. Şu zengindir, söylersem bana darılır, yardım etmez. Şu vâlidir, söylersem kızar, şöyle yapar. Şu zengindir, söylersem bana darılır, yardım etmez. Şu vâlidir, söylersem kızar, şöyle yapar. Öyle şey yok! Hak bildiği şeyi söyleyecek. Allah'a karşı mesul. Söylemesi lazım. Öyle şey yok! Hak bildiği şeyi söyleyecek. Allah'a karşı mesul. Söylemesi lazım. İlmi saklarsa Allah onu çeşitli cezalara çarptırtıyor. İlmi saklarsa Allah onu çeşitli cezalara çarptırtıyor. "Gökte kuşlar, denizde balıklar dâhil bütün her şey ona lânet eder." "Gökte kuşlar, denizde balıklar dâhil bütün her şey ona lânet eder."

Demek ki ilmi ehlinden saklamayacağız.Demek ki ilmi ehlinden saklamayacağız. Bir de bu madalyonun öteki tarafı, perdenin birde arka tarafı vardır o da şudur ki; Bir de bu madalyonun öteki tarafı, perdenin birde arka tarafı vardır o da şudur ki; ilmi nâehle, nâehil adama da ilim vermek doğru değildir, verirsen mesul olursun. ilmi nâehle, nâehil adama da ilim vermek doğru değildir, verirsen mesul olursun.

Hocam olur mu? Hocam olur mu?

Olur. Bir misal ile söyleyeyim bak sen de kabul edeceksin. Olur. Bir misal ile söyleyeyim bak sen de kabul edeceksin.

Birisi geldi, sinirinden tir tir titriyor elinde tabanca var, "Ali Efendi nerede söyle!" diyor. Birisi geldi, sinirinden tir tir titriyor elinde tabanca var, "Ali Efendi nerede söyle!" diyor. Sen de Ali Efendinin nerede olduğunu biliyorsun. Sen de Ali Efendinin nerede olduğunu biliyorsun.

Söylersen ne olacak? Bu adam bu sinirle ona kızmış burnundan soluyor, Söylersen ne olacak?

Bu adam bu sinirle ona kızmış burnundan soluyor,
bu tabancayla gidecek onu öldürecek. bu tabancayla gidecek onu öldürecek.

Söyler misin? Söylersen mesul olursun. Söyler misin?

Söylersen mesul olursun.
Ne diye söyledin adamı öldürttün diye Allah senden sorar. Ne diye söyledin adamı öldürttün diye Allah senden sorar.

Evet, ben Ali Efendinin yerini biliyorum. Demin şuradan sokaktan geçti evine girdi dersen Evet, ben Ali Efendinin yerini biliyorum. Demin şuradan sokaktan geçti evine girdi dersen gidecek öldürecek adamı, mesela. gidecek öldürecek adamı, mesela.

Başka bir misal verelim. Bir adam geliyor senden din ilmi öğreniyor. Başka bir misal verelim. Bir adam geliyor senden din ilmi öğreniyor. Adam hâin, Avrupalı, müsteşrik, müslümanların ilimlerini öğrenecekAdam hâin, Avrupalı, müsteşrik, müslümanların ilimlerini öğrenecek ondan sonrada müslümanları sırtından nasıl hançerleyebilirim diye o bilgiyi kullanacak. ondan sonrada müslümanları sırtından nasıl hançerleyebilirim diye o bilgiyi kullanacak.

Doğru mu öğretmek? Olmaz! Öğretirsen vebal altında kalırsın. Doğru mu öğretmek?

Olmaz! Öğretirsen vebal altında kalırsın.

Hz. İsa aleyhisselam demiş ki; "Domuzların boyunlarına gerdanlık takmayın." Hz. İsa aleyhisselam demiş ki; "Domuzların boyunlarına gerdanlık takmayın."

Domuzun boynuna gerdanlık takılır mı, ne demek istiyor? Domuzun boynuna gerdanlık takılır mı, ne demek istiyor?

Nâehile ilim öğretmeyin, onu ilimle süslemeyin. İlmi ehline öğretin. Nâehile ilim öğretmeyin, onu ilimle süslemeyin. İlmi ehline öğretin. Onun için talebeyi iyi seçmek lazım, öğreteceğin kimseyi iyi seçmen lazım. Onun için talebeyi iyi seçmek lazım, öğreteceğin kimseyi iyi seçmen lazım.

Öğrendiği şeyi hayra mı kullanacak, şerre mi kullanacak? Öğrendiği şeyi hayra mı kullanacak, şerre mi kullanacak?

"Geliyor, tasavvufu öğreneceğim." [diyor.] Ne yapacak? "Geliyor, tasavvufu öğreneceğim." [diyor.]

Ne yapacak?

İstismar edecek, dünyalık kazanacak. Öğretmeyeceksin, öğretirsen vebal olur. İstismar edecek, dünyalık kazanacak.

Öğretmeyeceksin, öğretirsen vebal olur.
O dini istismar edecek, cebini doldurmaya bakıyor.O dini istismar edecek, cebini doldurmaya bakıyor. Onu kovacaksın, ona öğretmeyeceksin ama öbür tarafta boynu bükük duruyor, Onu kovacaksın, ona öğretmeyeceksin ama öbür tarafta boynu bükük duruyor, onun peşinden koş, gel de, yalvar yakar, yevmiyesini ver ona öğret.onun peşinden koş, gel de, yalvar yakar, yevmiyesini ver ona öğret. Ehline öğretmezsen ehline zulmedersin, nâehle öğretirsen ilme zulmedersin yazık olur. Ehline öğretmezsen ehline zulmedersin, nâehle öğretirsen ilme zulmedersin yazık olur.

Nazlı, nâzenîn kızını sarhoş ayyaş serseri bir kimseye verir misin? Nazlı, nâzenîn kızını sarhoş ayyaş serseri bir kimseye verir misin?

Vermezsin. Kızcağıza yazık eder! Vurur, döver, kırar geçirir, hayatını zindan eder.Vermezsin. Kızcağıza yazık eder! Vurur, döver, kırar geçirir, hayatını zindan eder. Onun gibi nâehle de ilim verilmez. Onun gibi nâehle de ilim verilmez.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi ilme ehil eylesin, ilmin kadr ü kıymetini bilen eylesin,Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi ilme ehil eylesin, ilmin kadr ü kıymetini bilen eylesin, öğrendiğini başkasına, ehil kimselere nakleden kimse eylesin." öğrendiğini başkasına, ehil kimselere nakleden kimse eylesin."

Kâdeti'n-nemîmetü en yekûne sihran. "Nemîme nerdeyse sihir ola yazdı." Kâdeti'n-nemîmetü en yekûne sihran. "Nemîme nerdeyse sihir ola yazdı." Hadîs-i şerîfin mânası bu. Nemîme ne demek? Nemîme, nemmamlık demektir. Hadîs-i şerîfin mânası bu.

Nemîme ne demek?

Nemîme, nemmamlık demektir.

Nemmamlık ne demek? Birisinden söz alıp ötekisine gidip o sözü söyleyip aralarını bozmak için Nemmamlık ne demek?

Birisinden söz alıp ötekisine gidip o sözü söyleyip aralarını bozmak için
söz taşıyıcılık yapmak. söz taşıyıcılık yapmak. İki kimsenin birisiyle konuşuyor ondan duyduklarını, işittiklerini öbür tarafa, İki kimsenin birisiyle konuşuyor ondan duyduklarını, işittiklerini öbür tarafa, Ali Efendi sana şöyle dedi, böyle dedi filan onu buna kışkırtıyor,Ali Efendi sana şöyle dedi, böyle dedi filan onu buna kışkırtıyor, kızdırıyor iki ara bozuluyor birbirlerine söz taşımalar yüzünden hasım oluyorlar.kızdırıyor iki ara bozuluyor birbirlerine söz taşımalar yüzünden hasım oluyorlar. Bu söz taşımaya nemmamlık, nemîme derler. Bu söz taşımaya nemmamlık, nemîme derler.

Gıybet nasıl günahsa söz taşımakta günahtır. Ara bozuyor çünkü.Gıybet nasıl günahsa söz taşımakta günahtır. Ara bozuyor çünkü. Bizim dinimiz bozucu şeyleri yasaklamıştır, yapıcı şeyleri teşvik etmiştir. Bizim dinimiz bozucu şeyleri yasaklamıştır, yapıcı şeyleri teşvik etmiştir. Gıybet, ara bozuyor yasak; nemîme, ara bozuyor yasak; mizah, kalp kırıyor yasak; Gıybet, ara bozuyor yasak; nemîme, ara bozuyor yasak; mizah, kalp kırıyor yasak; yalan, her şeyi alt üst ediyor yasak. Buna mukâbil hayırlı, iyi şeyler teşvik edilmiştir. yalan, her şeyi alt üst ediyor yasak. Buna mukâbil hayırlı, iyi şeyler teşvik edilmiştir.

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte diyor ki; Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte diyor ki; "Söz taşıyıp, getirip götürme nerdeyse sihirbazlıkla denk ona yazdı." Sihirbaz cehenneme gidecek. "Söz taşıyıp, getirip götürme nerdeyse sihirbazlıkla denk ona yazdı." Sihirbaz cehenneme gidecek. Sihir günah, haram. Onun kadar kötü bir şeydir diyor. Sihir günah, haram. Onun kadar kötü bir şeydir diyor.

Bu nemîme denilen şey çokça da yapılır. [İnsan] farkında olmadan çok yapar. Bu nemîme denilen şey çokça da yapılır. [İnsan] farkında olmadan çok yapar. Yani size siz yapmazsınız bile diyemeyeceğim. Hani umumiyetle,Yani size siz yapmazsınız bile diyemeyeceğim. Hani umumiyetle, eh Allah razı olsun bizim kardeşlerimiz iyidir hoştur, eh Allah razı olsun bizim kardeşlerimiz iyidir hoştur, başkalarından üstündür filan [deriz] ama insan gizli aşikâr, bilir bilmez bunu yapar.başkalarından üstündür filan [deriz] ama insan gizli aşikâr, bilir bilmez bunu yapar. Onun için sözünüze dikkat edin. Birinin lalfını ötekisine nakletmeyin.Onun için sözünüze dikkat edin. Birinin lalfını ötekisine nakletmeyin. Gıybet, dedikodu etmeyin, nemmamlık yapmayın.Gıybet, dedikodu etmeyin, nemmamlık yapmayın. Sihirbazlıkla denk tutulacak,Sihirbazlıkla denk tutulacak, ara bozmaya sebep olan bir kötü huy olduğundan cezası ona göre ağır olur. ara bozmaya sebep olan bir kötü huy olduğundan cezası ona göre ağır olur.

Hocamız rahmetullahi aleyh bir güzel fıkra yazmıştı onu da bu münasebetle anlatayım. Hocamız rahmetullahi aleyh bir güzel fıkra yazmıştı onu da bu münasebetle anlatayım. Musa aleyhisselam'a Allahu Teâlâ hazretleri vahyetmiş demiş ki; Musa aleyhisselam'a Allahu Teâlâ hazretleri vahyetmiş demiş ki;

Yâ Musa! Bu şehirde bir nemmam, laf taşıyan, ara bozan bir kimse var,Yâ Musa! Bu şehirde bir nemmam, laf taşıyan, ara bozan bir kimse var, onun yüzünden bu şehirden bereketimi esirgedim.onun yüzünden bu şehirden bereketimi esirgedim. Bu şehre lütfumu, bereketimi kestim demiş. Bu şehre lütfumu, bereketimi kestim demiş.

Bilmiyorum siz olsaydınız, böyle bir şeyle muhatap olsaydınız ne derdiniz? Bilmiyorum siz olsaydınız, böyle bir şeyle muhatap olsaydınız ne derdiniz?

Musa aleyhisselam da demiş ki; Musa aleyhisselam da demiş ki;

"Yâ Rabbi! Onu bana bildir de kulağından tutup şehirden dışarıya atayım. "Yâ Rabbi! Onu bana bildir de kulağından tutup şehirden dışarıya atayım. Şehre zararı dokunuyor, Allah'ın lütfu keremi gelmiyor, çıkartayım bu şehirden." demiş.Şehre zararı dokunuyor, Allah'ın lütfu keremi gelmiyor, çıkartayım bu şehirden." demiş. [Allahu Teâlâ hazretleri] demiş ki; "Yâ Musa! Ben onu söz taşıyor, [Allahu Teâlâ hazretleri] demiş ki;

"Yâ Musa! Ben onu söz taşıyor,
başkasının aleyhinde konuşuyor diye onun yüzünden bu şehri lütfumdan mahrum bırakıyorum.başkasının aleyhinde konuşuyor diye onun yüzünden bu şehri lütfumdan mahrum bırakıyorum. Hiç aynı kötü şeyi kendim yapar mıyım? Onun adını sana verir miyim?" Hiç aynı kötü şeyi kendim yapar mıyım? Onun adını sana verir miyim?"

Bak, o kötü huyluyu peygamberine söylemiyor. Bak, o kötü huyluyu peygamberine söylemiyor. Allah dilerse bildirir dilemezse bildirmez. Allah dilerse bildirir dilemezse bildirmez. Allah'ın velî kulu ta on yıl sonra olacak şeyi bilir de burnunun ucundaki kuyuyu görmez düşebilir. Allah'ın velî kulu ta on yıl sonra olacak şeyi bilir de burnunun ucundaki kuyuyu görmez düşebilir. [Allah'ın] bildirdiğini bilir, bizâtihî kendisinde bilmek yok, Allah bildirdiği için biliyor. [Allah'ın] bildirdiğini bilir, bizâtihî kendisinde bilmek yok, Allah bildirdiği için biliyor. Bir hikmete mebni bildirmezse bilmez.Bir hikmete mebni bildirmezse bilmez. "Hiç ona nemmamlıktan dolayı kızarken ben nemmamlık yapar mıyım?" demiş. "Hiç ona nemmamlıktan dolayı kızarken ben nemmamlık yapar mıyım?" demiş. Bu fıkra çok hoşuma gitti. Dikkat edelim de ara bozmamaya,Bu fıkra çok hoşuma gitti.

Dikkat edelim de ara bozmamaya,
laf taşımamaya, koğuculuk yapmamaya gayret edelim; güzel huylu, tatlı dilli, laf taşımamaya, koğuculuk yapmamaya gayret edelim; güzel huylu, tatlı dilli, yapıcı içtimaî münasebetleri tamir edici kimseler olalım inşaallah. yapıcı içtimaî münasebetleri tamir edici kimseler olalım inşaallah.

Kâde'l-halîmü en yekûne nebiyyen. "Halîm kimse peygamber olayazdı. Kâde'l-halîmü en yekûne nebiyyen. "Halîm kimse peygamber olayazdı. Nerdeyse peygamber olacak gibi oldu." Nerdeyse peygamber olacak gibi oldu." Halîm kimse peygamberlik derecesine çıkacak gibi oldu nerdeyse o kadar kıymetli. Halîm kimse peygamberlik derecesine çıkacak gibi oldu nerdeyse o kadar kıymetli.

Halîmlik ne demek? Halîmlik ne demek?

Hocamız şerhinde tarif etmiş. Hocamız şerhinde tarif etmiş. Manası şudur ki; Halîmlik, aceleyi terk etmek." Acele etmeyeceksin, Manası şudur ki;

Halîmlik, aceleyi terk etmek." Acele etmeyeceksin,
ağır başlı düşüne taşına hareket ediyor. Ve'l- ukûbeti. ağır başlı düşüne taşına hareket ediyor. Ve'l- ukûbeti. "Cezayı aniden vermeyecek." Gel buraya, çat çut çat! Bana niye vurdun baba? "Cezayı aniden vermeyecek."

Gel buraya, çat çut çat!

Bana niye vurdun baba?

Sen şunu yaptın, bunu yaptın! Ama öyle olmamıştı ki, annem gel dedi de ondan yaptım. Sen şunu yaptın, bunu yaptın!

Ama öyle olmamıştı ki, annem gel dedi de ondan yaptım.

Hay Allah, ondan mıydı? Ama bir kere dövdün... Hay Allah, ondan mıydı?

Ama bir kere dövdün...

İnsan cezayı acele, birden yaparsa ne olur? Sonunda pişmanlık duyabilir. İnsan cezayı acele, birden yaparsa ne olur?

Sonunda pişmanlık duyabilir.

Hele o kafa kesmek tarzında filan olursa daha da beter olur. Ver bir ceza, kesin kafasını... Hele o kafa kesmek tarzında filan olursa daha da beter olur. Ver bir ceza, kesin kafasını...

Kafası kesildikten sonra suçsuzluğu anlaşılırsa o adamın kafası yerine gelir mi? Kafası kesildikten sonra suçsuzluğu anlaşılırsa o adamın kafası yerine gelir mi?

Gelmez. İşte onun gibi insan yaptığı işlerde aceleyi, cezayı birden vermeyi bırakır da ölçerek, Gelmez.

İşte onun gibi insan yaptığı işlerde aceleyi, cezayı birden vermeyi bırakır da ölçerek,
biçerek yaparsa, sükûn ve vakar ile hareket ederse o kimseye hilim sahibi insan, halîm insan derler.biçerek yaparsa, sükûn ve vakar ile hareket ederse o kimseye hilim sahibi insan, halîm insan derler. Kızmıyor, sinirlenmiyor, serinkanlılıkla hadiseyi makul bir mantıkla düşünüyor, ondan sonra yapıyor.Kızmıyor, sinirlenmiyor, serinkanlılıkla hadiseyi makul bir mantıkla düşünüyor, ondan sonra yapıyor. [Hilm] çok kıymetli, fevkalade kıymetli bir vasıftır. [Hilm] çok kıymetli, fevkalade kıymetli bir vasıftır. Onun için peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "[Hilm] nerdeyse peygamber olayazdı,Onun için peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "[Hilm] nerdeyse peygamber olayazdı, nerdeyse peygamberlik mertebesini bulacaktı." Onun için bu güzel vasfa sahip olmaya çalışalım.nerdeyse peygamberlik mertebesini bulacaktı."

Onun için bu güzel vasfa sahip olmaya çalışalım.
Sinirlenmeyelim, düşünetaşına; gerekiyorsa yine döv Sinirlenmeyelim, düşünetaşına; gerekiyorsa yine döv çünkü babanın dövdüğü [vurduğu] yerde gül biter. çünkü babanın dövdüğü [vurduğu] yerde gül biter. Belki dövmek de gerekebilir. [Mesela,] namaz kılmıyor;Belki dövmek de gerekebilir. [Mesela,] namaz kılmıyor; kıl diyorsun kılmıyor, kıl diyorsun kılmıyor... kıl diyorsun kılmıyor, kıl diyorsun kılmıyor...

Gel buraya haylaz! O zaman gözünü korkutursun sonunda anlar kıymetini;Gel buraya haylaz!

O zaman gözünü korkutursun sonunda anlar kıymetini;
bu sefer dövsen yine kılar ama ilk başta anlayıncaya kadar icabında dövebilirsin.bu sefer dövsen yine kılar ama ilk başta anlayıncaya kadar icabında dövebilirsin. Ama cezayı ecele etme, yapacağın işe dikkat et. Ama cezayı ecele etme, yapacağın işe dikkat et.

Halim selimlik sıfatını Allah cümlemize ihsan eylesin. Halim selimlik sıfatını Allah cümlemize ihsan eylesin.

Kâde'l-halku lem yesmeu'l-kur'âne hîne yesmeûnehû mine'r-rahmâni yetlûhü aleyhim yevme'l-kıyâmeti. Kâde'l-halku lem yesmeu'l-kur'âne hîne yesmeûnehû mine'r-rahmâni yetlûhü aleyhim yevme'l-kıyâmeti.

Bu hadîs-i şerîf şöyle; "İnsanlar cennette, Bu hadîs-i şerîf şöyle; "İnsanlar cennette, Rahman olan Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'i okuduğu zaman, Rahman olan Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'i okuduğu zaman, -cennette kendi kelamını bizzat kendi okuyacak- hiç duymamış gibi dinleyecekler." -cennette kendi kelamını bizzat kendi okuyacak- hiç duymamış gibi dinleyecekler." Allah Allah! Ne zevk ne sefa ne güzellik! Rahman olanAllah Allah! Ne zevk ne sefa ne güzellik! Rahman olan Allahu Teâlâ hazretleri o Kur'an'ı orada okurken hiç işitmedikleri gibi gelecek; Allahu Teâlâ hazretleri o Kur'an'ı orada okurken hiç işitmedikleri gibi gelecek; o kadar lezzetli, o kadar hoş, o kadar zevkli, o kadar mest edici olacak. o kadar lezzetli, o kadar hoş, o kadar zevkli, o kadar mest edici olacak. İnsanlar kendisinden geçecek. Allahu Teâlâ hazretlerinin bizzat kendisinden,İnsanlar kendisinden geçecek. Allahu Teâlâ hazretlerinin bizzat kendisinden, bizzat kendi kelamı Kur'ân-ı Kerîm'in tilâvetini orada duydukları zaman; bizzat kendi kelamı Kur'ân-ı Kerîm'in tilâvetini orada duydukları zaman;

Kâde'l-halku lem yesmeu'l-kur'âne. "İnsanlar nerdeyse Kur'an'ı duymamış gibi olacaklar."Kâde'l-halku lem yesmeu'l-kur'âne. "İnsanlar nerdeyse Kur'an'ı duymamış gibi olacaklar." Hîne yesmeûnehû mine'r-rahmâni. "Rahman olan Allah'tan onu dinledikleri zaman." Hîne yesmeûnehû mine'r-rahmâni. "Rahman olan Allah'tan onu dinledikleri zaman." Yetlûhü aleyhim yevme'l-kıyâmeti. "O Kur'an'ı Allahu Teâlâ onlara kıyamet gününde okuyacak."Yetlûhü aleyhim yevme'l-kıyâmeti. "O Kur'an'ı Allahu Teâlâ onlara kıyamet gününde okuyacak." Okuduğu zaman o kadar büyük bir lezzet, o kadar büyük bir zevk,Okuduğu zaman o kadar büyük bir lezzet, o kadar büyük bir zevk, o kadar güzel bir hal olacak. o kadar güzel bir hal olacak. Allahu Teâlâ hazretlerini cennet ehli mehtaplı gecedeAllahu Teâlâ hazretlerini cennet ehli mehtaplı gecede dünya ehlinin mehtabı gördüğü kadar aşikâr bir şekilde göreceklermiş. dünya ehlinin mehtabı gördüğü kadar aşikâr bir şekilde göreceklermiş.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize cemâl-i bâkemâlini öylece görmek ve kelâm-ı kadîmini kendisinden böylece işitmek nasip eylesin. cemâl-i bâkemâlini öylece görmek ve kelâm-ı kadîmini kendisinden böylece işitmek nasip eylesin.

Ke'ennehüne'l-yakûtü ve'l-mercân yenzuru ilâ vechihî fî-haddihâ asfâ mine'l-mir'âtiKe'ennehüne'l-yakûtü ve'l-mercân yenzuru ilâ vechihî fî-haddihâ asfâ mine'l-mir'âti ve inne ednâ lü'lüetin aleyhâ le-tudi'u mâ beyne'l-maşriki ve'l-mağribi ve inne ednâ lü'lüetin aleyhâ le-tudi'u mâ beyne'l-maşriki ve'l-mağribi ve innehâ yekûnü aleyhâ seb'ûne sevbenve innehâ yekûnü aleyhâ seb'ûne sevben hattâ yerâ muhhu sâkihâ min-verâi zâlike. hattâ yerâ muhhu sâkihâ min-verâi zâlike.

Bu hadîs-i şerîf de müminlerin cennetteki sefâlarından bahsediyor. Bu hadîs-i şerîf de müminlerin cennetteki sefâlarından bahsediyor. Malum olduğu üzere Allahu Teâlâ hazretleri cennette kullar için gözlerin görmediği,Malum olduğu üzere Allahu Teâlâ hazretleri cennette kullar için gözlerin görmediği, kulakların işitmediği hiç kimsenin hatır ve hayaline sığmayacak nimetler hazırlamıştır.kulakların işitmediği hiç kimsenin hatır ve hayaline sığmayacak nimetler hazırlamıştır. Müjdeler olsun ki gözler görmemiş, kulaklar işitmemiş Müjdeler olsun ki gözler görmemiş, kulaklar işitmemiş ve kimsenin tahayyül edemeyeceği kadar mükemmel.ve kimsenin tahayyül edemeyeceği kadar mükemmel. Tahayyülün üstünde hoş, güzel şeyler hazırlamıştır. Tahayyülün üstünde hoş, güzel şeyler hazırlamıştır.

Onlardan bir gurubu şudur ki, Allahu Teâlâ hazretleriOnlardan bir gurubu şudur ki, Allahu Teâlâ hazretleri mü'min erkeklere hûrîler ihsan edecek, lütfedecek; mü'min erkeklere hûrîler ihsan edecek, lütfedecek;

Ke'ennehüne'l-yakûtü ve'l-mercân. "Onlar, o hûrîler yakut ve mercanlar gibi olacaklar." Ke'ennehüne'l-yakûtü ve'l-mercân. "Onlar, o hûrîler yakut ve mercanlar gibi olacaklar." O kadar kıymetli olacaklar. "Adam, o cennetlik kişi onun yanağına, O kadar kıymetli olacaklar. "Adam, o cennetlik kişi onun yanağına, yüzüne bakacak ve, asfâ mine'l-mir'âti. yüzüne bakacak ve, asfâ mine'l-mir'âti. "Onun yanağını aynadan daha saf, daha pırıltılı, daha berrak görecek." "Onun yanağını aynadan daha saf, daha pırıltılı, daha berrak görecek." O kadar güzel görecek.O kadar güzel görecek. Ve inne ednâ lü'lüetin aleyhâ. "O hûrî kızlarının üzerindeki süslerden, ziynetlerden,Ve inne ednâ lü'lüetin aleyhâ. "O hûrî kızlarının üzerindeki süslerden, ziynetlerden, mücevherattan en küçük, en aşağı mertebedeki bir incininmücevherattan en küçük, en aşağı mertebedeki bir incinin bir tanesi şöyle gösterilse maşrık ile mağribin arasını aydınlatır." bir tanesi şöyle gösterilse maşrık ile mağribin arasını aydınlatır."

O kadar pırıltılı olacak. En aşağı bir incisinin pırıltısı güzellikte o kadar olacak. O kadar pırıltılı olacak. En aşağı bir incisinin pırıltısı güzellikte o kadar olacak. "Ve onların üzerinde 70 kat elbise olacak, "Ve onların üzerinde 70 kat elbise olacak, o mü'min kul onun o elbiselerine baktığı zaman gözü, hattâ yerâ muhhu sâkihâ min-verâi zâlike.o mü'min kul onun o elbiselerine baktığı zaman gözü, hattâ yerâ muhhu sâkihâ min-verâi zâlike. "Bu 70 kat cennet elbisesinin, libasının arkasından ayağının iliğini görecek." diye"Bu 70 kat cennet elbisesinin, libasının arkasından ayağının iliğini görecek." diye Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz tarif ediyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz tarif ediyor.

Bir kişi namaz kılarsa, namazı kıldıktan sonra şöyle dua etmesi tavsiye ediliyor. Bir kişi namaz kılarsa, namazı kıldıktan sonra şöyle dua etmesi tavsiye ediliyor.

Allahümme ecirnâ mine'n-nâr veya ecirnî mine'n-nâr. Allahümme ecirnâ mine'n-nâr veya ecirnî mine'n-nâr. "Yâ Rabbi! sen beni cehennemden kurtar." Hıfzeyle, cehennemine sokma demek."Yâ Rabbi! sen beni cehennemden kurtar." Hıfzeyle, cehennemine sokma demek. Ecirnî derse beni sokma demek. Ecirnâ derse bizi sokma demek daha iyi olur. Ecirnî derse beni sokma demek. Ecirnâ derse bizi sokma demek daha iyi olur. Bize de dua ediverin, tek başınıza cennete girip ne olacak?Bize de dua ediverin, tek başınıza cennete girip ne olacak? İyi olur ama hep beraber girelim inşaallah. Herkes girerse bir şey eksilmez. İyi olur ama hep beraber girelim inşaallah. Herkes girerse bir şey eksilmez.

Allahümme ecirnâ mine'n-nâr. "Yâ Rabbi! Sen bizi cehennemden âzat eyle."Allahümme ecirnâ mine'n-nâr. "Yâ Rabbi! Sen bizi cehennemden âzat eyle." Ve edhilne'l-cennete me'a'l-ebrâr. "Has hâlis, hoş, iyi kullarınla bizi cennetine dâhil eyle."Ve edhilne'l-cennete me'a'l-ebrâr. "Has hâlis, hoş, iyi kullarınla bizi cennetine dâhil eyle." Ve zevvicnâ mine'l-hûri'l-îyn.Ve zevvicnâ mine'l-hûri'l-îyn. "Yâ Rabbi! Hûrîlerle bizi tezvic eyle, orada evlendir." diye dua edecekmiş."Yâ Rabbi! Hûrîlerle bizi tezvic eyle, orada evlendir." diye dua edecekmiş. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte böyle tavsiye ediyor ve diyor ki; Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte böyle tavsiye ediyor ve diyor ki;

"Kim böyle dua etmeden namazı kılıp kalkar giderse melekler şaşarlarmış. "Kim böyle dua etmeden namazı kılıp kalkar giderse melekler şaşarlarmış. Allah Allah! Bu ne biçim adam! Namaz kıldı, arkasından cehennemden Allah'a sığınmadı,Allah Allah! Bu ne biçim adam! Namaz kıldı, arkasından cehennemden Allah'a sığınmadı, cenneti istemedi, hûrî kızları da bizi talep etmedi diye darılacakmış."cenneti istemedi, hûrî kızları da bizi talep etmedi diye darılacakmış." Onun için bu dua hatırınız da olsun. Allahümme Onun için bu dua hatırınız da olsun.

Allahümme
ecirnâ mine'n-nâr ve edhilne'l-cennete me'a'l-ebrâr ve zevvicnâ mine'l-hûri'l-îyn. ecirnâ mine'n-nâr ve edhilne'l-cennete me'a'l-ebrâr ve zevvicnâ mine'l-hûri'l-îyn.

Kâne alâ Mûsâ yevme kellemehû rabbuhû kisâu sûfin ve cübbetühû sûfin Kâne alâ Mûsâ yevme kellemehû rabbuhû kisâu sûfin ve cübbetühû sûfin ve kümmehû sûfin ve serâvîlü sûfin ve kânet na'lâhu min cildi hımârin meyyitin. ve kümmehû sûfin ve serâvîlü sûfin ve kânet na'lâhu min cildi hımârin meyyitin.

Musa aleyhisselam tur dağında Allahu Teâlâ hazretlerinin vahyine mazhar oldu. Musa aleyhisselam tur dağında Allahu Teâlâ hazretlerinin vahyine mazhar oldu. Allahu Teâlâ hazretleri Musa aleyhisselam ile tur dağında konuştu" Allahu Teâlâ hazretleri Musa aleyhisselam ile tur dağında konuştu"

Ve kellemallâahu mûsâ teklîmâ. Nasıl konuştu? Hikâyesi uzuncadır.Ve kellemallâahu mûsâ teklîmâ.

Nasıl konuştu?

Hikâyesi uzuncadır.
Musa aleyhisselam doğdu. Doğmazdan evvel Firavun, Musa aleyhisselam doğdu. Doğmazdan evvel Firavun, bir çocuk doğacak ve onun mülkünü sarayını başına yıkacak diye bir rüya gördü. bir çocuk doğacak ve onun mülkünü sarayını başına yıkacak diye bir rüya gördü.

Çare? Çare tevbe edip, istiğfar etmek olacak yerde çareyi doğan çocukları öldürmekte buldu.Çare?

Çare tevbe edip, istiğfar etmek olacak yerde çareyi doğan çocukları öldürmekte buldu.
Beni İsrail'den Mısır'a yerleşmiş olanlarından ne kadar doğan çocuk varsa, Beni İsrail'den Mısır'a yerleşmiş olanlarından ne kadar doğan çocuk varsa, orada bunların içinden çıkacak olanlardan çocuk benim sarayımı yıkacak diye orada bunların içinden çıkacak olanlardan çocuk benim sarayımı yıkacak diye hepsini öldürmeye başladı. hepsini öldürmeye başladı. Musa aleyhisselam zamanında çocuk bekleyen hanımları kontrol ediyorlardı, vakti geldiği zaman çocuğu alıp katlediyorlardı. Musa aleyhisselam zamanında çocuk bekleyen hanımları kontrol ediyorlardı, vakti geldiği zaman çocuğu alıp katlediyorlardı.

Ne kadar zalim, hâin insanlar geçmiştir şu dünyadan, ne zulümler olmuştur. Ne kadar zalim, hâin insanlar geçmiştir şu dünyadan, ne zulümler olmuştur. Ama Allahu Teâlâ hazretleri hükmetmiş ya, o dediği olacak, isterse o Ama Allahu Teâlâ hazretleri hükmetmiş ya, o dediği olacak, isterse o Firavun'a onu da yaptırmaz ama hikmeti var.Firavun'a onu da yaptırmaz ama hikmeti var. Musa aleyhisselam doğunca [Allah Teâlâ] annesine dedi ki; Musa aleyhisselam doğunca [Allah Teâlâ] annesine dedi ki;

"Korkma! Sen bunu bir sepetin içine koy Nil nehrine salıver." "Korkma! Sen bunu bir sepetin içine koy Nil nehrine salıver."

[Annesi] oraya salıverdi. [Sepet] nehrin üstünden yüzerek içinde bir bebek bağıra bağıra gidiyor. [Annesi] oraya salıverdi. [Sepet] nehrin üstünden yüzerek içinde bir bebek bağıra bağıra gidiyor. Firavun'un sarayının rıhtımının önünden geçerken hanımı gördü; Firavun'un sarayının rıhtımının önünden geçerken hanımı gördü;

"Aman, bir çocuk, suyun içine atmışlar, öldürecekler!" filan diye alıp getirdiler, aldılar. "Aman, bir çocuk, suyun içine atmışlar, öldürecekler!" filan diye alıp getirdiler, aldılar. "Aman pek güzel bir çocukmu!" dediler. Kocasına dedi ki; "Aman pek güzel bir çocukmu!" dediler. Kocasına dedi ki;

Lâ taktülûhu 'asâ en-yenfe'anâ ev nettehizehû veledâ. Lâ taktülûhu 'asâ en-yenfe'anâ ev nettehizehû veledâ.

Lâ taktülûhu. "Bunu öldürme!" Kocasına, "bunu öldürme" diyor.Lâ taktülûhu. "Bunu öldürme!" Kocasına, "bunu öldürme" diyor. 'Asâ en-yenfe'anâ. "Belki bize faydası dokunur." Ev nettehizehû veledâ. "Belki de onu evlat ediniriz."'Asâ en-yenfe'anâ. "Belki bize faydası dokunur." Ev nettehizehû veledâ. "Belki de onu evlat ediniriz." Hanımını kıramadı, "Peki!" dedi. O çocuk, yani Musa aleyhisselam geldi. Hanımını kıramadı, "Peki!" dedi. O çocuk, yani Musa aleyhisselam geldi.

Ve karnı doyacak... O zaman mamalar yok ki al çarşıdan sütle kaynat ver... Karnı doyması lazım. Ve karnı doyacak... O zaman mamalar yok ki al çarşıdan sütle kaynat ver... Karnı doyması lazım.

Ve harramnâ aleyhi'l-merâdı'a. Musa aleyhisselam kimseden süt emmedi, Allah emdirtmedi. Ve harramnâ aleyhi'l-merâdı'a. Musa aleyhisselam kimseden süt emmedi, Allah emdirtmedi. Annesine vaadi yerine gelecek, emdirtmedi. [Annesinin] kız kardeşi, Annesine vaadi yerine gelecek, emdirtmedi. [Annesinin] kız kardeşi, yani teyzesi sarayda çalışıyordu dedi ki; yani teyzesi sarayda çalışıyordu dedi ki;

"Ben buna bakacak bir aile biliyorum. Onu size isterseniz anlatayım, getireyim." "Ben buna bakacak bir aile biliyorum. Onu size isterseniz anlatayım, getireyim."

"Getir!" dediler. Musa aleyhisselam'ın annesini Musa aleyhisselam'ın yanına getirdiler. "Getir!" dediler. Musa aleyhisselam'ın annesini Musa aleyhisselam'ın yanına getirdiler. Tabii annesinin memesini emdi. Allah, Allah düşmanının sayarında kendi annesine baktırttı. Tabii annesinin memesini emdi. Allah, Allah düşmanının sayarında kendi annesine baktırttı.

Allahu Teâlâ hazretleri kudret-i külliye sahibidir ve her işi hikmetlidir, işte böyle yapar. Allahu Teâlâ hazretleri kudret-i külliye sahibidir ve her işi hikmetlidir, işte böyle yapar. Bizim aklımız ermez ki! Bak! İdrakini kullan! Hikmetlerini anla, hayran kal! Bizim aklımız ermez ki! Bak! İdrakini kullan! Hikmetlerini anla, hayran kal! Ağzından tat gitmez, eksik kalmaz. Bak ne hikmetler var. Ağzından tat gitmez, eksik kalmaz. Bak ne hikmetler var.

Ey zalim, câhil Firavun! Ne yapabilirsin? Hiçbir şey yapamazsın. Ey zalim, câhil Firavun! Ne yapabilirsin?

Hiçbir şey yapamazsın.
İşte bak öldüremedin! Senin saltanatını yıkacak peygamberi koynunda besliyorsun. İşte bak öldüremedin! Senin saltanatını yıkacak peygamberi koynunda besliyorsun. Ötekileri öldürdün, öldürdün ama şimdi bak Allah öldürtmedi. Ötekileri öldürdün, öldürdün ama şimdi bak Allah öldürtmedi.

Musa aleyhisselam sarayda asil, müstesnâ bir terbiyeyle yetişti, büyüdü. Musa aleyhisselam sarayda asil, müstesnâ bir terbiyeyle yetişti, büyüdü.

Ondan sonra bir gün bir akşam bir kavga olmuş,Ondan sonra bir gün bir akşam bir kavga olmuş, [kavga edenlerden] birisi kendi kavminden birisi hasım olan kavimden. [kavga edenlerden] birisi kendi kavminden birisi hasım olan kavimden. O kavgada araya gireyim derken ötekisine bir yumruk vurdu öldü, kaçtı.O kavgada araya gireyim derken ötekisine bir yumruk vurdu öldü, kaçtı. Fakat bir gün evvel kendisine yardım ettiği şahısı tabii yakaladılar; Fakat bir gün evvel kendisine yardım ettiği şahısı tabii yakaladılar;

"Sen öldürdün." [dediler. O da;] "Yok, ben öldürmedim Musa öldürdü." diye söyledi."Sen öldürdün." [dediler. O da;]

"Yok, ben öldürmedim Musa öldürdü." diye söyledi.
Musa aleyhisselam'ı aramaya başladılar. Bir şahıs geldi, dedi ki, Musa aleyhisselam'ı aramaya başladılar. Bir şahıs geldi, dedi ki,

Yâ mûsâ inne'l-mele'e ye'temirûne bike. "Kalabalık bir grup halinde seni arıyorlar."Yâ mûsâ inne'l-mele'e ye'temirûne bike. "Kalabalık bir grup halinde seni arıyorlar." Fahrüc innî leke mine'n-nâsihîne.Fahrüc innî leke mine'n-nâsihîne. "Çık buradan kaç, kaybol, çünkü kalabalık grup halinde geliyorlar seni öldürecekler." dedi. "Çık buradan kaç, kaybol, çünkü kalabalık grup halinde geliyorlar seni öldürecekler." dedi.

Onun üzerine o da korkarak terk-i diyâr etti, çıktı, gitti. Onun üzerine o da korkarak terk-i diyâr etti, çıktı, gitti. Yürüdü, yürüdü, meyden diyarına geldi. Orada baktı ki çobanlar, koyunları suluyorlar. Yürüdü, yürüdü, meyden diyarına geldi. Orada baktı ki çobanlar, koyunları suluyorlar. İki tane kızcağız da kenarda terbiyeli, terbiyeli duruyor. İki tane kızcağız da kenarda terbiyeli, terbiyeli duruyor.

"Siz burada niye bekliyorsunuz?" diye sordu. Dediler ki; "Siz burada niye bekliyorsunuz?" diye sordu. Dediler ki;

Bizim babamız yaşlı bir kimsedir, bu çobanlar buradan bu suyun olduğu yerden Bizim babamız yaşlı bir kimsedir, bu çobanlar buradan bu suyun olduğu yerden sürülerini sevk edip burayı boşaltmadıkça biz yanına sokulamıyoruz;sürülerini sevk edip burayı boşaltmadıkça biz yanına sokulamıyoruz; onlar adam, biz kadınız böyle bekliyoruz. onlar adam, biz kadınız böyle bekliyoruz.

Fe-sekâ lehümâ. "Onların namına o koyunları sulayıverdi." Fe-sekâ lehümâ. "Onların namına o koyunları sulayıverdi." Güçlü, kuvvetli tabii. Güçlü, kuvvetli tabii. Kızlar çarçabuk gittiler,Kızlar çarçabuk gittiler, erken geliş nedenlerini, "birisi bize yardım etti" filan diye babalarına haber verdiler.erken geliş nedenlerini, "birisi bize yardım etti" filan diye babalarına haber verdiler. Tabii babası da peygamber. Onu çağırdı sonra o kızlardan bir tanesiyle evlendi.Tabii babası da peygamber. Onu çağırdı sonra o kızlardan bir tanesiyle evlendi. Sekiz on sene hizmet etti. Ondan sonra Mısır'a dönmek durumu oldu.Sekiz on sene hizmet etti. Ondan sonra Mısır'a dönmek durumu oldu. Hanımını aldı yola çıktılar, Tur dağına geldiler, hanımı bebek bekliyor. Hanımını aldı yola çıktılar, Tur dağına geldiler, hanımı bebek bekliyor. İhtiyaç başladı. Dur, ben burada ateş görüyorum oradan ateş getireyim diye gitti.İhtiyaç başladı. Dur, ben burada ateş görüyorum oradan ateş getireyim diye gitti. Orada kendisine vahiy geldi. Yani bu işler böyle oldu. Orada kendisine vahiy geldi. Yani bu işler böyle oldu.

Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerinden anlaşıldığı üzere Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerinden anlaşıldığı üzere Allahu Teâlâ hazretleri Musa aleyhisselam ile konuştu.Allahu Teâlâ hazretleri Musa aleyhisselam ile konuştu. Orada Musa aleyhisselamı'a Tevrat'ın ahkâmı nâzil oldu daOrada Musa aleyhisselamı'a Tevrat'ın ahkâmı nâzil oldu da o ahkâmı sonra tüm kendi ümmetine bildirdi. o ahkâmı sonra tüm kendi ümmetine bildirdi.

Burada [hadiste] diyor ki; Kâne alâ Mûsâ yevme kellemehû rabbuhû. Burada [hadiste] diyor ki;

Kâne alâ Mûsâ yevme kellemehû rabbuhû.
"Rabbinin kendisine hitap ettiği, vahy yettiği, konuştuğu gün"Rabbinin kendisine hitap ettiği, vahy yettiği, konuştuğu gün Musa aleyhisselam'ın üzerinde yünden bir elbise, yünden bir cübbe, yünden bir takke, Musa aleyhisselam'ın üzerinde yünden bir elbise, yünden bir cübbe, yünden bir takke, yünden bir şalvar vardı, her şeyi yündendi." yünden bir şalvar vardı, her şeyi yündendi."

Tabii koyucu insan ne yapsın. Koyunu alırlar, kırkarlar, kıvırırlar, eğiriler,Tabii koyucu insan ne yapsın. Koyunu alırlar, kırkarlar, kıvırırlar, eğiriler, kaba saba bir şey yaparlar. kaba saba bir şey yaparlar. Yani o zaman yün bu devirdeki gibi makbul değil. Şimdi yün en pahalı malzeme.Yani o zaman yün bu devirdeki gibi makbul değil. Şimdi yün en pahalı malzeme. Yatağa sadece kırkılmış yün bile koyacak olsan bir yatak bilmem kaç bin liraya çıkıyor. Yatağa sadece kırkılmış yün bile koyacak olsan bir yatak bilmem kaç bin liraya çıkıyor. Şimdi pahalı o zamanlar ucuz şey. İpek pahalı, atlas pahalı bilmem pamuk pahalı da yün ucuz. Şimdi pahalı o zamanlar ucuz şey. İpek pahalı, atlas pahalı bilmem pamuk pahalı da yün ucuz. Böyle mütevâzi bir kıyafeti vardı diyor. Böyle mütevâzi bir kıyafeti vardı diyor.

"Ayağında da himar derisinden yapılmış pabuçları, nalınları, ayakkabıları vardı." diye "Ayağında da himar derisinden yapılmış pabuçları, nalınları, ayakkabıları vardı." diye mütevâzi bir halde olduğunu belirtiyor. İyi, salih kullarda o tevazuya dikkat etmişlerdir.mütevâzi bir halde olduğunu belirtiyor. İyi, salih kullarda o tevazuya dikkat etmişlerdir. Onun için mütevâzi giyindikleri için böyle tevazu sahibi, güzel huylu kimselere sôfî denmiştir. Onun için mütevâzi giyindikleri için böyle tevazu sahibi, güzel huylu kimselere sôfî denmiştir. Sof "yün" demek, sôfî "yün giyinen mütevâzi kıyafetli;Sof "yün" demek, sôfî "yün giyinen mütevâzi kıyafetli; yani şatafatlı, gösterişli, atlaslı, sırmalı değil de mütevâzi giyinen kimse mânasınadır."yani şatafatlı, gösterişli, atlaslı, sırmalı değil de mütevâzi giyinen kimse mânasınadır." Mutasavvıf sözü, sôfî sözü oradan çıkmıştır. Mutasavvıf sözü, sôfî sözü oradan çıkmıştır.

Subhane rabbiye'l aliyyi'l ale'l-vehhabSubhane rabbiye'l aliyyi'l ale'l-vehhab Elhamdü lillah hakka elhamdülillah ve's-salatü ve's-selamü ala hayra halkihi MuhammedinElhamdü lillah hakka elhamdülillah ve's-salatü ve's-selamü ala hayra halkihi Muhammedin ve alihi ve sahbihî ecmaîn. ve alihi ve sahbihî ecmaîn.

Semente bi-ihsani ilahi yevmi'd-din Allahümme ya Rabbena tagabbe'l minna inneke ente semiu'l-alim. Semente bi-ihsani ilahi yevmi'd-din Allahümme ya Rabbena tagabbe'l minna inneke ente semiu'l-alim. Allahümme belluhe sevaba me kaerna ve nurema televnahbağde'l-kabuli minna bilkavvi ve'l-ihsan.Allahümme belluhe sevaba me kaerna ve nurema televnahbağde'l-kabuli minna bilkavvi ve'l-ihsan. Nebiyyeten vasıleten ilahü seyyidinâ ve senedinâ Muhammedini'l Mustafa Nebiyyeten vasıleten ilahü seyyidinâ ve senedinâ Muhammedini'l Mustafa ve ila ervai cemiline enbiyai vel evliyai vessalihinve ila ervai cemiline enbiyai vel evliyai vessalihin ve hassetsen iza ve sadatine ve meşayihina fi'd-dinve hassetsen iza ve sadatine ve meşayihina fi'd-din sadatüddurugu'l aliyyetin nakşibendiyyeti velkadiriyyetisadatüddurugu'l aliyyetin nakşibendiyyeti velkadiriyyeti velcümleviyyeti vessühreverdiyyeti veyeşeteyettivelcümleviyyeti vessühreverdiyyeti veyeşeteyetti vesaüdduruguti'l sahiyati meşrukiyeti aliyye mukaddes Allah ve esrarehu'l aliyye vesaüdduruguti'l sahiyati meşrukiyeti aliyye mukaddes Allah ve esrarehu'l aliyye ve nebi Allah min fuziatini ve min fuziatin ve berakati ya Rabbe'l-âlemînve nebi Allah min fuziatini ve min fuziatin ve berakati ya Rabbe'l-âlemîn ve benli illa hümme ila ervahi ve bane innaümme hatina ve ihva inave benli illa hümme ila ervahi ve bane innaümme hatina ve ihva ina ve ahevatina ve ecdadina ve ceddatine ve sairaakumve ahevatina ve ecdadina ve ceddatine ve sairaakum ve ina akbabina ve vellahu hakkun aleyna ve veslün fittun ile hayır.ve ina akbabina ve vellahu hakkun aleyna ve veslün fittun ile hayır. Ve belle hüm ila ervai ashabi'l hayrati'l hasaneti kaafetten ammeVe belle hüm ila ervai ashabi'l hayrati'l hasaneti kaafetten amme ve ilahi İskender paşa ve ila ervai menfu civari mescidi ve ila errahimi ve himmetin ve hitabeihive ilahi İskender paşa ve ila ervai menfu civari mescidi ve ila errahimi ve himmetin ve hitabeihi ve müezzini ve cemaati ve ilahi ve'l-şuheda ve'l-hute'l-asha'l-kerimu'l-vehinve müezzini ve cemaati ve ilahi ve'l-şuheda ve'l-hute'l-asha'l-kerimu'l-vehin selaatihin Fatihin ve'l-umerâ cahidin ve ila ersai velî'l-müminine ve'l-müminatiselaatihin Fatihin ve'l-umerâ cahidin ve ila ersai velî'l-müminine ve'l-müminati ve'l-müslimine ve'l-müslimat Allahümme termül meraketime verahatehümve'l-müslimine ve'l-müslimat Allahümme termül meraketime verahatehüm fehterecadihim Ahsin ileyna ve ileyhim verda ennehüm fehterecadihim Ahsin ileyna ve ileyhim verda ennehüm ve'l Allahümme hamd Muhammedin rahmeten ammeve'l Allahümme hamd Muhammedin rahmeten amme Allahümme fehrici'l firade'l inna yecmain Allahümme kahir adaettin fahrilir kefere'lAllahümme fehrici'l firade'l inna yecmain Allahümme kahir adaettin fahrilir kefere'l ve fecere'l müşrikine ve'l-munafıkine vallahu mine'l ecmaîn.ve fecere'l müşrikine ve'l-munafıkine vallahu mine'l ecmaîn. Allahümme tahric hak Allahümme ellik beyne kubi'l mümininAllahümme tahric hak Allahümme ellik beyne kubi'l müminin Allahümme temrük şemre edda inna Sümme ecmaîn.Allahümme temrük şemre edda inna Sümme ecmaîn. Allahumme ya rabbe'l-âlemîn. Ya müstehar ya müin ve inna ene eda zikrike Allahumme ya rabbe'l-âlemîn. Ya müstehar ya müin ve inna ene eda zikrike ve şükrike ve hüsni ibadetik ve vesnikna ve lima tuhibbu tavvab ve kavlinve şükrike ve hüsni ibadetik ve vesnikna ve lima tuhibbu tavvab ve kavlin ve fihlin amelin Ve elhimna ruşitina alimna macehilnave fihlin amelin Ve elhimna ruşitina alimna macehilna ve elne'l hakka'l hakka ve zünnet evve'l batıla'l ve batıla ve sübneş bi hümmeti esmaike'l hüsnave elne'l hakka'l hakka ve zünnet evve'l batıla'l ve batıla ve sübneş bi hümmeti esmaike'l hüsna ve resulike müştebat Ve bil hürmeti Kur'ani'l-Kerim Ve bi'l-hürmeti şehri Ramazan el mübarek ve bi hürmeti esrarü sureti'l-Fâtiha. ve resulike müştebat Ve bil hürmeti Kur'ani'l-Kerim Ve bi'l-hürmeti şehri Ramazan el mübarek ve bi hürmeti esrarü sureti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2