Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Allah Sevgisi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Şa'bân 1404 / 20.05.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’ın Adını Anarak İstemek, Kim Allah’a Dayanırsa, Mahrum Kalmaz, Satranç Oynamak, Güzel Yüz ve Güzel İsim, Kim Allah Sevgisini | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah Sevgisi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Şa'bân 1404 / 20.05.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’ın Adını Anarak İstemek, Kim Allah’a Dayanırsa, Mahrum Kalmaz, Satranç Oynamak, Güzel Yüz ve Güzel İsim, Kim Allah Sevgisini | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Seyyidinâ ve senedinâSeyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd dîn. Emmâ ba'd. Ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd dîn.

Emmâ ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân! Fe inne efdale'l-kitâbi kitâbullah Fa'lemû eyyühe'l-ihvân! Fe inne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-ümûri mühdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve şerre'l-ümûri mühdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sahibehâ fi'n-nar. ve külle dalâletin ve sahibehâ fi'n-nar. Ve bi's-senedi'l-muttasılü ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehu kâl. Ve bi's-senedi'l-muttasılü ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehu kâl.

Mel'ûnün men seele bi-vechi'llâh ve mel'ûnün men süile bi-vechi'llâhi fe-menea sâilehû. Mel'ûnün men seele bi-vechi'llâh ve mel'ûnün men süile bi-vechi'llâhi fe-menea sâilehû.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Azîz ve muhterem müslüman kardeşlerim, Azîz ve muhterem müslüman kardeşlerim,

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretleri yolunda dâim, zikrinde kâim eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri yolunda dâim, zikrinde kâim eylesin. İbadetleri, taatleri kabul eyleyip duaları, hacetleri revâ eylesin.İbadetleri, taatleri kabul eyleyip duaları, hacetleri revâ eylesin. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'n mübarek hadîs-i şerîflerindenPeygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'n mübarek hadîs-i şerîflerinden bir miktar Râmûzü'l-ehâdîs hadis mecmuasından okuyup açıklamaya çalışacağız. bir miktar Râmûzü'l-ehâdîs hadis mecmuasından okuyup açıklamaya çalışacağız.

Bu hadisi şerîflerin okunmasına başlamadan önce evvelen Bu hadisi şerîflerin okunmasına başlamadan önce evvelen ve hâsseten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin rûh-u pâki için ve hâsseten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin rûh-u pâki için ve onun cümle âlinin, ashâbının, etbâının ervâhı için, cümle sâdât ve onun cümle âlinin, ashâbının, etbâının ervâhı için, cümle sâdât ve meşâyih-i turuk-u âliyyemizin ruhları için, sâir enbiyâ ve mürselînin ve meşâyih-i turuk-u âliyyemizin ruhları için, sâir enbiyâ ve mürselînin ve cümle evliyâullahın ruhları için, ve cümle evliyâullahın ruhları için, hâsseten okumuş olduğumuz eseri telif eylemiş olan Gümüşhanevî hocamızın ruhu için, hâsseten okumuş olduğumuz eseri telif eylemiş olan Gümüşhanevî hocamızın ruhu için, kendisinden feyz aldığımız hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'nin ruhu için,kendisinden feyz aldığımız hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'nin ruhu için, bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin ve bilgilerin bize kadar intikaline emek sarf etmiş olan bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin ve bilgilerin bize kadar intikaline emek sarf etmiş olan alimlerin ve râvilerin ruhları için, uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek için alimlerin ve râvilerin ruhları için, uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek için şu meclise teşrif etmiş, gelmiş kardeşlerimizin âhirete irtihal eden şu meclise teşrif etmiş, gelmiş kardeşlerimizin âhirete irtihal eden cümle yakınlarının ve sevdiklerinin ruhları için, hayatta olan biz mü'minlerin decümle yakınlarının ve sevdiklerinin ruhları için, hayatta olan biz mü'minlerin de Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürüp, gafletten cehaletten uzak yaşayıp, Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürüp, gafletten cehaletten uzak yaşayıp, salih ameller işleyip, Rabbimizin huzuruna sevdiği razı olduğu bir kul olarak varmamız için salih ameller işleyip, Rabbimizin huzuruna sevdiği razı olduğu bir kul olarak varmamız için buyurun bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım: buyurun bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım:

Dersimizin başında mukaddimede metnini okumuş olduğumuz hadis-i şerîf, Dersimizin başında mukaddimede metnini okumuş olduğumuz hadis-i şerîf, Taberânî'den rivayet edilmiş. Ebû Ubeyd radıyallahu anh rivayet etmiş. Taberânî'den rivayet edilmiş. Ebû Ubeyd radıyallahu anh rivayet etmiş. İsnadı hasen diye kaydedilmiş. İsnadı hasen diye kaydedilmiş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize istemekle vermekle ilgili Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize istemekle vermekle ilgili bir malumat buyurmuş: bir malumat buyurmuş:

Mel'ûnün men seele bi-vechi'llâhi. Mel'ûnün men seele bi-vechi'llâhi. "Allahu Teâlâ hazretlerinin Zât-ı Şerîfi'ni anarak isteyen mel'undur." "Allahu Teâlâ hazretlerinin Zât-ı Şerîfi'ni anarak isteyen mel'undur." Ve mel'ûnün men süile bi-vechi'llâhi fe-menea sâilehû. Ve mel'ûnün men süile bi-vechi'llâhi fe-menea sâilehû. "Ve yine Allahu Teâlâ hazretlerinin Zât-ı Şerîfini öne sürerek istendiği halde isteyene"Ve yine Allahu Teâlâ hazretlerinin Zât-ı Şerîfini öne sürerek istendiği halde isteyene vermeyen de mel'undur." vermeyen de mel'undur."

Burada iki taraflı tehlike var. Her iki tehlike de Burada iki taraflı tehlike var. Her iki tehlike de kulların Allahu Teâlâ hazretlerine karşı gösterdikleri şaşkınlık ve kusurdur. kulların Allahu Teâlâ hazretlerine karşı gösterdikleri şaşkınlık ve kusurdur.

Bir insan bir şey istemeye kalkıyor, Allah'ın adını anarak, "Allah rızası için" diye elini açıyor. Bir insan bir şey istemeye kalkıyor, Allah'ın adını anarak, "Allah rızası için" diye elini açıyor.

Bu mel'un, böyle şey yok! Allahu Teâlâ hazretlerinin Zât-ı Şerîfi,Bu mel'un, böyle şey yok! Allahu Teâlâ hazretlerinin Zât-ı Şerîfi, İsm-i Şerîfi insanın isteklerine âlet edinmekten çok yüksektir. İsm-i Şerîfi insanın isteklerine âlet edinmekten çok yüksektir. Kullarının Rablerine olan sevgisinin, O'na olan bağlılığının istismarıdır. Kullarının Rablerine olan sevgisinin, O'na olan bağlılığının istismarıdır.

"Onun aşkına ver, canım!" Dur bakalım, verilmeye layık mısın, değil misin? "Onun aşkına ver, canım!"

Dur bakalım, verilmeye layık mısın, değil misin?
Bu aldığınn parayı nerede kullanacaksın? Muhtaç mısın?Bu aldığınn parayı nerede kullanacaksın? Muhtaç mısın? Benim yanımdaki para kâfi mi, değil mi? Sana mı verecektim? Benim yanımdaki para kâfi mi, değil mi? Sana mı verecektim?

Senden daha muhtaç, istemeyen Senden daha muhtaç, istemeyen öyle fukara var ki Allahu Teâlâ hazretlerinden utanır.öyle fukara var ki Allahu Teâlâ hazretlerinden utanır. Öyle tevazu sahibidir, boynunu büker. Hâletini, hâlini başkasına arz eylemez, Öyle tevazu sahibidir, boynunu büker. Hâletini, hâlini başkasına arz eylemez, söz söylemez, istemez, fakirdir ama bilmeyenler, uzaktan dışarıdan bakanlar onu zengin sanırlar. söz söylemez, istemez, fakirdir ama bilmeyenler, uzaktan dışarıdan bakanlar onu zengin sanırlar. Söylemez, istemez. Belki ona verecektim, belki benim şartlarım sınırlı, belki sen layık değilsin. Söylemez, istemez.

Belki ona verecektim, belki benim şartlarım sınırlı, belki sen layık değilsin.
Ne diye Allah'ın adını vererek, Allah'ın aşkını ileri sürerek söylüyorsun? Ne diye Allah'ın adını vererek, Allah'ın aşkını ileri sürerek söylüyorsun? Allah'ın Zât-ı Şerîfi'ni bana hatırlatarak istemek iyi bir şey değil.Allah'ın Zât-ı Şerîfi'ni bana hatırlatarak istemek iyi bir şey değil. İyi bir şey olmadığını Peygamber Efendimiz böyle ifade etmiş. İyi bir şey olmadığını Peygamber Efendimiz böyle ifade etmiş.

Vecih Arapçada "yüz" demek ama bir kısmı zikredip de bütünü kast etmek mânasında Vecih Arapçada "yüz" demek ama bir kısmı zikredip de bütünü kast etmek mânasında "Zât-ı Şerîf" demek mânasına da gelir."Zât-ı Şerîf" demek mânasına da gelir. Kur'ân'ı Kerîm'in bazı âyet-i kerîmelerinde geçiyor,Kur'ân'ı Kerîm'in bazı âyet-i kerîmelerinde geçiyor, "Allah'ın Zâtı'nı anarak istemek" mânasına. "Allah'ın Zâtı'nı anarak istemek" mânasına.

Demek ki Allah'ın adını ikide bir böyle kullanmak doğru değildir.Demek ki Allah'ın adını ikide bir böyle kullanmak doğru değildir. Hani "Allah'ın adını verme." deriz ya. Hani "Allah'ın adını verme." deriz ya. Demek ki ikide bir; "Allah aşkına yapma!" demenin menşeiDemek ki ikide bir; "Allah aşkına yapma!" demenin menşei bu ve buna benzer hadis-i şerîflermiş ki oyuncak değilmiş. bu ve buna benzer hadis-i şerîflermiş ki oyuncak değilmiş.

Allahu Teâlâ hazretleri bizim Rabbimiz'dir, her şeyimiz O'ndandır. Allahu Teâlâ hazretleri bizim Rabbimiz'dir, her şeyimiz O'ndandır. Hayatımız, aklımız, fikrimiz, yaşayışımız, görmemiz, duymamız, varlığımız yokluğumuz, her şeyimiz O.Hayatımız, aklımız, fikrimiz, yaşayışımız, görmemiz, duymamız, varlığımız yokluğumuz, her şeyimiz O. Ne isterse veririm. Beni istese vermem lazım; "Gel benim kölem ol!" dese vermem lazım. Ne isterse veririm.

Beni istese vermem lazım; "Gel benim kölem ol!" dese vermem lazım.

Niye öyle sonsuz derece saygı duymam gereken bir yeri anarak beni zorluyorsun? Niye öyle sonsuz derece saygı duymam gereken bir yeri anarak beni zorluyorsun?

Doğru bir şey değildir; o kişi mel'undur. Amma... Doğru bir şey değildir; o kişi mel'undur. Amma...

Ve mel'ûnün men süile bi-vechi'llâhi "İsteyen durumu müsait bir kimseden istemiş, Ve mel'ûnün men süile bi-vechi'llâhi "İsteyen durumu müsait bir kimseden istemiş, ötekisi de Allah'ın Zât'ı zikredildiği halde vermiyor; o da mel'undur." ötekisi de Allah'ın Zât'ı zikredildiği halde vermiyor; o da mel'undur."

O da gelirse verecek. Lanet; "Allah'ın rahmetinden uzak olması" mânasına geliyor. O da gelirse verecek.

Lanet; "Allah'ın rahmetinden uzak olması" mânasına geliyor.

"Mel'un" ne demek? "Allah'ın rahmetinden metruk, uzak olur." mânasına gelir. "Mel'un" ne demek?

"Allah'ın rahmetinden metruk, uzak olur." mânasına gelir.

İstemenin de usûlü var, vermenin de şartları ve şekli var.İstemenin de usûlü var, vermenin de şartları ve şekli var. Böyle bir durum bahis konusu olduğu zaman insan bu hadis-i şerîfin mânasına uygun hareket etsin.Böyle bir durum bahis konusu olduğu zaman insan bu hadis-i şerîfin mânasına uygun hareket etsin. Maalesef isteyenlerin çok istismarcıları var. Maalesef isteyenlerin çok istismarcıları var.

Hiç unutmuyorum bir keresinde bendeniz küçük bir kimseyken Beyazıd camiinden çıktım. Hiç unutmuyorum bir keresinde bendeniz küçük bir kimseyken Beyazıd camiinden çıktım. Birisi vardı, el açıp istiyor. Verirsen de bir kere dönüyor, olduğu yerde şöyle bir devrediyor. Birisi vardı, el açıp istiyor. Verirsen de bir kere dönüyor, olduğu yerde şöyle bir devrediyor.

İstedi. Biz de çocuğuz; "Nasıl bir dilenci?" diye bakıyoruz. İstedi. Biz de çocuğuz; "Nasıl bir dilenci?" diye bakıyoruz.

Adamın birisi; "Yahu, şu yan cebine baksana!" dedi. Benim de dikkati çekti. Adamın birisi; "Yahu, şu yan cebine baksana!" dedi. Benim de dikkati çekti. Yan cebine bir baktım; paraları o kadar doldurmuş ki kapanması mümkün değil, Yan cebine bir baktım; paraları o kadar doldurmuş ki kapanması mümkün değil, ağzı açık kalıyor. ağzı açık kalıyor. Torba gibi olmuş, o kadar doldurmuş ki açık kalıyor. Torba gibi olmuş, o kadar doldurmuş ki açık kalıyor.

"Onun neleri var, neleri var." dediler. "Onun neleri var, neleri var." dediler.

Sonra bakıyorsun kimisinin de parmakları sapsarı, yüzünün tipinden belli oluyor. Sonra bakıyorsun kimisinin de parmakları sapsarı, yüzünün tipinden belli oluyor. Sen parayı verdin mi dosdoğru esrar çekmeye gidecek. Sen parayı verdin mi dosdoğru esrar çekmeye gidecek. Yahut tipi ayyaş; birazcık parayı buldu mu dosdoğru meyhaneye gidecek.Yahut tipi ayyaş; birazcık parayı buldu mu dosdoğru meyhaneye gidecek. Şu veya bu içki parası biriktirmek için senden isteyecek. Şu veya bu içki parası biriktirmek için senden isteyecek.

Tabi şerre âlet olacak bir parayı vermek doğru değil. Tabi şerre âlet olacak bir parayı vermek doğru değil. Onun için insanın bildiği fakirleri kollaması uygun olur. Onun için insanın bildiği fakirleri kollaması uygun olur. Mahallenizden semtinizden, civarınızdan bildiğiniz, hâline muttalî olduğunuz fakirleri kollayın. Mahallenizden semtinizden, civarınızdan bildiğiniz, hâline muttalî olduğunuz fakirleri kollayın. Mümkünse bize de söyleyin; biz de bunları kollayalım. Mümkünse bize de söyleyin; biz de bunları kollayalım.

Bugün bu devirde zekatın yerine gitmesi de zor bir mesele oluyor. Bugün bu devirde zekatın yerine gitmesi de zor bir mesele oluyor. "Al" diyorsun, filanca kimseye acıyıp veriyorsun; o ne zekata müstahak ne fakir, "Al" diyorsun, filanca kimseye acıyıp veriyorsun; o ne zekata müstahak ne fakir, durumu gayet iyi. durumu gayet iyi. Dış görünüşünden öyle anlaşılmıyor. Öbür taraftan da bakıyorsun "bu adam zengin" diyorsun;Dış görünüşünden öyle anlaşılmıyor.

Öbür taraftan da bakıyorsun "bu adam zengin" diyorsun;
adamcağız sabretmiş sabretmiş, bir hadise gelince yıkılmış. adamcağız sabretmiş sabretmiş, bir hadise gelince yıkılmış. Yıkıldığı zaman bakıyorsun ki biz bunu hiç anlayamamışız ne kadar fakir,Yıkıldığı zaman bakıyorsun ki biz bunu hiç anlayamamışız ne kadar fakir, muhtaçmış da gık dememiş zavallı. muhtaçmış da gık dememiş zavallı. Kol kırılır yen içinde kalır, dışarıya sezdirmez mânasına. Kimisi böyle oluyor. Kol kırılır yen içinde kalır, dışarıya sezdirmez mânasına. Kimisi böyle oluyor.

Aslında kendi şahsımıza kalınca biz kimseden bir şey istemeyelim, hiç kimseden. Aslında kendi şahsımıza kalınca biz kimseden bir şey istemeyelim, hiç kimseden.

Peygamber Efendimiz'in ashab-ı kirâmı hiç kimseden bir şey istememek üzere öyle ahdetmiş, Peygamber Efendimiz'in ashab-ı kirâmı hiç kimseden bir şey istememek üzere öyle ahdetmiş, o kadar riayet eylemişler ki o mübarekler o kadar riayet eylemişler ki o mübarekler -Allah şefaatlerine bizleri erdirsin- deve gibi bir hayvan ki -Allah şefaatlerine bizleri erdirsin- deve gibi bir hayvan ki yukarı kalkarken önce arka ayaklarını kaldırır, sonra kalkar.yukarı kalkarken önce arka ayaklarını kaldırır, sonra kalkar. Yukarıya çıktığı zaman yukarısı da yüksek. İnmesi çıkması da zor olur.Yukarıya çıktığı zaman yukarısı da yüksek. İnmesi çıkması da zor olur. Devesinin üstünden kamçısı yere düşse; Devesinin üstünden kamçısı yere düşse; "İstememek üzere söz verdik." diye arkadaşına; "Şu kamçıyı uzatıver." demezlermiş. "İstememek üzere söz verdik." diye arkadaşına; "Şu kamçıyı uzatıver." demezlermiş.

Allah verir, Allah ekremü'l-ekremîn'dir. Allah verir, Allah ekremü'l-ekremîn'dir. Ve men yetevekkel alâllâhi fe huvehasbuhu.Ve men yetevekkel alâllâhi fe huvehasbuhu. "Kim Mevlâ'ya dayanırsa tevekkül ederse"Kim Mevlâ'ya dayanırsa tevekkül ederse Allahu Teâlâ hazretleri kendisine güveneni mahrum bırakmaz." Allahu Teâlâ hazretleri kendisine güveneni mahrum bırakmaz."

Dün Ankara'da anlattım, bugün de burada anlatayım: Dün Ankara'da anlattım, bugün de burada anlatayım:

Bizim arkadaşlardan birisi yedek subay okulunu bitirmiş, Bizim arkadaşlardan birisi yedek subay okulunu bitirmiş, kura çekmek üzere salonda kuyruğa girmiş. Herkes kura çekiyor. kura çekmek üzere salonda kuyruğa girmiş. Herkes kura çekiyor. "Tamam, şuraya çektim, Kars'ın Sarıkamış ilçesi, bilmem ne taburu, "Tamam, şuraya çektim, Kars'ın Sarıkamış ilçesi, bilmem ne taburu, bilmem ne vazifesi" filan diye herkese bir yer çıkıyor. bilmem ne vazifesi" filan diye herkese bir yer çıkıyor. Bunun da ailevî durumu çok sıkışıkmış, bıdır bıdır dudağını kıpırdatıyor, dua edip duruyormuş, Bunun da ailevî durumu çok sıkışıkmış, bıdır bıdır dudağını kıpırdatıyor, dua edip duruyormuş, heyecandan farkında değil. heyecandan farkında değil.

Masanın başından Albay kalkmış: "Ne yapıyorsun?" demiş, Masanın başından Albay kalkmış:

"Ne yapıyorsun?" demiş,
şaşırmış "Ne bu? Dudakların kıpırdıyor." şaşırmış "Ne bu? Dudakların kıpırdıyor."

"Dua ediyorum efendim!" demiş. "Dua ediyor." diye, bütün salon kah kah gülmüşler. "Dua ediyorum efendim!" demiş.

"Dua ediyor." diye, bütün salon kah kah gülmüşler.

Ne var? Dua etmek dinimizde var. "Edduau muhhul ibadeh" Dua ibadetin özü, iliğidir. Gülecek ne var? Ne var? Dua etmek dinimizde var. "Edduau muhhul ibadeh" Dua ibadetin özü, iliğidir. Gülecek ne var? Ama millet gülmüş; üniversite mezunu bir kimse dua eder mi? Ama millet gülmüş; üniversite mezunu bir kimse dua eder mi?

Peki ne yapacak? Başına bir büyük dert gelse kime yalvaracaksın? Peki ne yapacak? Başına bir büyük dert gelse kime yalvaracaksın? Şurada zelzele başlasa ne olacak? Şurada zelzele başlasa ne olacak?

Edebiyat Fakültesi'nde masanın başında hocamız oturmuş, ders okuyoruz.Edebiyat Fakültesi'nde masanın başında hocamız oturmuş, ders okuyoruz. Zelzele koca beton binayı sarsmaya başladı.Zelzele koca beton binayı sarsmaya başladı. Şöyle kitaptan başımı kaldırdım arkadaşlara göz ucuyla bir baktım, Şöyle kitaptan başımı kaldırdım arkadaşlara göz ucuyla bir baktım, hepsinin rengi limon gibi oluverdi. hepsinin rengi limon gibi oluverdi.

Ne yapacaksın? Hadi bakalım! Beton bina filan dinlemiyor ki elek sallar gibi sallıyor, Ne yapacaksın? Hadi bakalım! Beton bina filan dinlemiyor ki elek sallar gibi sallıyor, konserve gibi başına da geçiyor. konserve gibi başına da geçiyor. Koca betonarme binayı bisküvi tabakaları hâline getirir, her şeye kâdir. Koca betonarme binayı bisküvi tabakaları hâline getirir, her şeye kâdir.

Kime dua edeceğiz? Kime dua edeceğiz?

Allah göstermesin bir büyük derde uğrarsan, amansız bir hastalığa tutulursan, Allah göstermesin bir büyük derde uğrarsan, amansız bir hastalığa tutulursan, düşman istilasına uğrarsan, sel felaketine uğrarsan,düşman istilasına uğrarsan, sel felaketine uğrarsan, ailen çeşit çeşit felaketlere düçar olursa kime yalvaracaksın? ailen çeşit çeşit felaketlere düçar olursa kime yalvaracaksın?

Sabahleyin güneş doğmayıverse ne yaparsın? Kim açar? Gece uzamaya başladı. Sabahleyin güneş doğmayıverse ne yaparsın? Kim açar? Gece uzamaya başladı. Hadi bakalım güneşi Doğu'dan çıkar! Her sabah kendiliğinden çıkıyordu. Hadi bakalım güneşi Doğu'dan çıkar! Her sabah kendiliğinden çıkıyordu. Kıyametini bilmiyordun. Akşam batmasa ne yaparsın? Kıyametini bilmiyordun. Akşam batmasa ne yaparsın?

Burnun kurusa ne yaparsın veyahut burnunun akması devam etse ne yaparsın? Burnun kurusa ne yaparsın veyahut burnunun akması devam etse ne yaparsın? Ağzın dudağın kurusa ne yaparsın? Allah hepsi dengeli yaratmış. Ağzın dudağın kurusa ne yaparsın? Allah hepsi dengeli yaratmış. Âfiyet içinde yaşıyoruz da içinde bulunduğumuz nimetlerin farkında değiliz. Âfiyet içinde yaşıyoruz da içinde bulunduğumuz nimetlerin farkında değiliz.

Üniversite mezunu yedek subay Allah'a dua ediyor ya. Salondakiler kah kah gülmüşler: Üniversite mezunu yedek subay Allah'a dua ediyor ya. Salondakiler kah kah gülmüşler:

"Peki nereyi istiyorsun?" demiş, Albay "Peki nereyi istiyorsun?" demiş, Albay

"Ailevî durumum gerektiriyor da Ankara'yı istiyorum." demiş, saf saf söylemiş. "Ailevî durumum gerektiriyor da Ankara'yı istiyorum." demiş, saf saf söylemiş.

Bir kahkaha daha... Ankara'yı istiyormuş! Ankara hemen kolay ele geçer mi?Bir kahkaha daha... Ankara'yı istiyormuş! Ankara hemen kolay ele geçer mi? Ya Doğu'ya gidecek ya Güneydoğu'ya gidecek. Ya Doğu'ya gidecek ya Güneydoğu'ya gidecek. Neresi çıkacağı belli değil. Bir daha gülmüşler. Yerlerine oturmuşlar. Neresi çıkacağı belli değil. Bir daha gülmüşler. Yerlerine oturmuşlar. Öndekiler kurayı çekmeye devam etmişler. Sıra arkadaşa yaklaşıyor.Öndekiler kurayı çekmeye devam etmişler. Sıra arkadaşa yaklaşıyor. Arkadaş demiş ki; "Yâ Rabbi! Ben daha önceden kendim için istiyordum ama şimdi herkes bana güldü. Arkadaş demiş ki;

"Yâ Rabbi! Ben daha önceden kendim için istiyordum ama şimdi herkes bana güldü.
Artık bana bu Ankara'yı mutlaka ver. Bunların karşısında beni mahcub etme." demiş. Artık bana bu Ankara'yı mutlaka ver. Bunların karşısında beni mahcub etme." demiş.

Bismillâhirrahmânirrahîm, demiş, torpaya elini sokmuş, çekmiş: Bismillâhirrahmânirrahîm, demiş, torpaya elini sokmuş, çekmiş:

"Ankara Genel Kurmay Başkanlığı bilmem ne vazifesi!" Göğsünü germiş; "Ankara Genel Kurmay Başkanlığı bilmem ne vazifesi!"

Göğsünü germiş;

"Buyur komutan! Allah kendisine tevekkül edenleri böyle mahrum bırakmaz, "Buyur komutan! Allah kendisine tevekkül edenleri böyle mahrum bırakmaz, istediğini ihsan eder." demiş. istediğini ihsan eder." demiş.

O zaman da gülseniz ya ey salondaki kalabalıklar, hadi şimdi de gülün! O zaman da gülseniz ya ey salondaki kalabalıklar, hadi şimdi de gülün! O zaman susmuş kalmışlar, dut yemiş bülbüle dönmüşler. O zaman susmuş kalmışlar, dut yemiş bülbüle dönmüşler.

Evet, Allah'tan isteyeceğiz. Allah'a tevekkül eden, Allah'tan mahrum kalmaz. Evet, Allah'tan isteyeceğiz. Allah'a tevekkül eden, Allah'tan mahrum kalmaz.

Arkadaşlar, deneyin, denemek doğru değil ama Peygamber Efendimiz teşvik etmiş.Arkadaşlar, deneyin, denemek doğru değil ama Peygamber Efendimiz teşvik etmiş. Allahu Teâlâ dua etmeyene kızar. Allahu Teâlâ dua etmeyene kızar. Allahu Teâlâ hazretleri öyle cömertler cömerdi ki dua etmeyene kızar. Edene kızmaz; Allahu Teâlâ hazretleri öyle cömertler cömerdi ki dua etmeyene kızar. Edene kızmaz;

"Ne benden isteyip duruyorsun ikide bir, daha geçen gün verdim ya, yeter artık!" demez. "Ne benden isteyip duruyorsun ikide bir, daha geçen gün verdim ya, yeter artık!" demez.

Allahu Teâlâ ne kadar istersen verir. Hikmetinden sual olmaz. Verir dedim ama... Allahu Teâlâ ne kadar istersen verir. Hikmetinden sual olmaz. Verir dedim ama...

Üd'ûnî estecib leküm. "Bana dua eyleyin, ben duanıza icabet ederim." buyuruyor Kur'ân-ı Kerîm'de. Üd'ûnî estecib leküm. "Bana dua eyleyin, ben duanıza icabet ederim." buyuruyor Kur'ân-ı Kerîm'de.

Bir karşılık var. Şöyle bir misalle anlatıyorlar: Bir karşılık var. Şöyle bir misalle anlatıyorlar:

Mesela sen hasta oldun, başın ağrıyor, bir yerin ağrıyor; Mesela sen hasta oldun, başın ağrıyor, bir yerin ağrıyor; "Doktor, bana bir aspirin ver, şuram çok ağrıdı." "Doktor, bana bir aspirin ver, şuram çok ağrıdı."

Doktor bakar, aspirin fena bir ilaç değil. "Yemeklerden şu kadar saat sonra suyla aspirin al. Doktor bakar, aspirin fena bir ilaç değil.

"Yemeklerden şu kadar saat sonra suyla aspirin al.
Çabuk tesir etmesi için çay iç." Tamam istedin, doktor istediğini verdi. Çabuk tesir etmesi için çay iç."

Tamam istedin, doktor istediğini verdi.
Fakat doktor biliyor ki midende ülser var, gastrit var. Fakat doktor biliyor ki midende ülser var, gastrit var. Aspirin aldığın zaman o aspirin senin midende kanama bile yapar, sana dokunur. Aspirin aldığın zaman o aspirin senin midende kanama bile yapar, sana dokunur.

Onun için der ki; "Yok, ağrıyorsa başka bir ilaç yazarım. Aspirin alma sakın ha!" Onun için der ki;

"Yok, ağrıyorsa başka bir ilaç yazarım. Aspirin alma sakın ha!"

Onun yerine başka bir ilaç verir. Maksat nedir? Yine senin ağrının geçmesidir. Onun yerine başka bir ilaç verir.

Maksat nedir?

Yine senin ağrının geçmesidir.

Demek ki insan bir şey ister ama istediği uygun değilse Allah daha âlâsını verir. Demek ki insan bir şey ister ama istediği uygun değilse Allah daha âlâsını verir. Bazen de öyle bir şey ister ki olmaz. Ömrü bitmiştir ömür ister.Bazen de öyle bir şey ister ki olmaz. Ömrü bitmiştir ömür ister. Öyle olacaktır, öyle olması şarttır. Başka türlü ister. Öyle olacaktır, öyle olması şarttır. Başka türlü ister. O zaman da Allah sevap verir, o zaman da kişinin defterine sevap yazılır. O zaman da Allah sevap verir, o zaman da kişinin defterine sevap yazılır.

"Kulum sen böyle istedin ama bu olacak bir şey değil, artık bu böyle olmayacak. "Kulum sen böyle istedin ama bu olacak bir şey değil, artık bu böyle olmayacak. Ben böyle takdir eyledim, şöyle olacak." der, buyurun. Ben böyle takdir eyledim, şöyle olacak." der, buyurun.

Başka türlü yapar ama insan o istediğinden ecir kazanır.Başka türlü yapar ama insan o istediğinden ecir kazanır. Ayakkabınızın bağcığı kopsa bile Allah'tan isteyin, gayrıdan istemeyin; gayrıya el açmayın.Ayakkabınızın bağcığı kopsa bile Allah'tan isteyin, gayrıdan istemeyin; gayrıya el açmayın. Allahı Teâlâ hazretleri bizi kendinden gayrıya el açtırmasın, kimsenin önünde boyun büktürmesin,Allahı Teâlâ hazretleri bizi kendinden gayrıya el açtırmasın, kimsenin önünde boyun büktürmesin, kimsenin karşısında hor zelil eylemesin. kimsenin karşısında hor zelil eylemesin.

Mel'ûnün men laibe bi'ş-şatranci ve'n-nâzırü ileyhâ ke'l-âkili'l-lahme'l-hınzîr. Mel'ûnün men laibe bi'ş-şatranci ve'n-nâzırü ileyhâ ke'l-âkili'l-lahme'l-hınzîr. Bu da "sahîh bir hadis" diye rivayet edilmiş Ebû Musa el-Eş'arî'den. Bu da "sahîh bir hadis" diye rivayet edilmiş Ebû Musa el-Eş'arî'den. Daha başka kaynaklardan da rivayet edilmiş. Daha başka kaynaklardan da rivayet edilmiş.

Bu hadis-i şerîfte satranç oyunuyla ilgili Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Bu hadis-i şerîfte satranç oyunuyla ilgili Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

Mel'ûnün. "Mel'undur." "Satranç, kesre ile" diye, Hocamız şerhte yazmış. Mel'ûnün. "Mel'undur."

"Satranç, kesre ile" diye, Hocamız şerhte yazmış.

"Satranç oynayan mel'undur." Ve'n-nâzırü ileyhâ. "Satranç oynayan mel'undur." Ve'n-nâzırü ileyhâ. "Bu oyuna bakan." Ke'l-âkili'l-lahme'l-hınzîr "Hınzır eti yiyen gibidir,"Bu oyuna bakan." Ke'l-âkili'l-lahme'l-hınzîr "Hınzır eti yiyen gibidir, haram bir iş yapan kimse durumundadır." haram bir iş yapan kimse durumundadır."

Ebû Hanife radıyallahu anh, Ahmet b. Hanbel bu gibi hadisi şerîflerden satranç oyunu oynanmasının doğru olmadığına, Ebû Hanife radıyallahu anh, Ahmet b. Hanbel bu gibi hadisi şerîflerden satranç oyunu oynanmasının doğru olmadığına, haram olduğuna kail olmuşlar.haram olduğuna kail olmuşlar. Bizim mezhebimiz de böyle. Neden oluyor? Bizim mezhebimiz de böyle.

Neden oluyor?

Oyundur, eğlencedir, keyiftir, vakit öldürmektir. Müslümanın ömrü azizdir, kıymetlidir,Oyundur, eğlencedir, keyiftir, vakit öldürmektir. Müslümanın ömrü azizdir, kıymetlidir, yapılacak daha büyük ve mühim işler vardır. yapılacak daha büyük ve mühim işler vardır. Senin karnın tok, sırtın pek, hiçbir şey düşünmüyorsun fakat nice nice insanlar yardıma var, Senin karnın tok, sırtın pek, hiçbir şey düşünmüyorsun fakat nice nice insanlar yardıma var, muhtaç, nice nice insanlar cahil. Sen bir şey biliyorsan ilimle onlara faydalı olmaya çalış.muhtaç, nice nice insanlar cahil.

Sen bir şey biliyorsan ilimle onlara faydalı olmaya çalış.
Sen zengin bir kimseysen yardım et. Sen zengin bir kimseysen yardım et. Şöyle İstanbul'da, Ankara'da sokaklarımızda geziyorum, pislik içinde.Şöyle İstanbul'da, Ankara'da sokaklarımızda geziyorum, pislik içinde. Bir apartmanın içinde on beş aile oturuyor.Bir apartmanın içinde on beş aile oturuyor. Hepsinden onar lira alsa insan, yüzer lira alsa ne kadar para eder.Hepsinden onar lira alsa insan, yüzer lira alsa ne kadar para eder. Kendin yapmayacaksan birisini tut, şu sokağın çöpünü toplattır. Kendin yapmayacaksan birisini tut, şu sokağın çöpünü toplattır.

Evet, belediyenin yapması lazım. Evet, belediyenin yapması lazım. Ben iki senedir o yoldan geçiyorum, o çukur öyle duruyor, yapılmamış. Ben iki senedir o yoldan geçiyorum, o çukur öyle duruyor, yapılmamış. Arabalar gelir, fren yapar veyahut arabanın tekeri içine kaçarArabalar gelir, fren yapar veyahut arabanın tekeri içine kaçar veyahut yağmur yağdığı zaman su dolar, oradan araba geçtiği zaman teker bir battığı zaman veyahut yağmur yağdığı zaman su dolar, oradan araba geçtiği zaman teker bir battığı zaman yandakilere çamur sıçrar. yandakilere çamur sıçrar.

Temizleyiver. Ya kendin temizle, ya efendim bir arkadaşa yüzer liraya temizlet, ne olacak? Temizleyiver. Ya kendin temizle, ya efendim bir arkadaşa yüzer liraya temizlet, ne olacak? Ötesine karışma. "Şu mahallemizi bir intizama sokacağız." de, şurayı bir düzeltiver, Ötesine karışma.

"Şu mahallemizi bir intizama sokacağız." de, şurayı bir düzeltiver,
şuradaki çöpü atıver, şu sokak bir temiz sokak olsun, çukurları toprakla dolduruver,şuradaki çöpü atıver, şu sokak bir temiz sokak olsun, çukurları toprakla dolduruver, tepiver üstünü bir çukurluk kalmasın. tepiver üstünü bir çukurluk kalmasın. Ondan sonra Belediye gelir, asfalt yapacaksa yapar ama bizim belediyelerimiz yetişemiyor. Ondan sonra Belediye gelir, asfalt yapacaksa yapar ama bizim belediyelerimiz yetişemiyor.

Fakir bir millet olduk veyahut herkes vazifesini bilmiyor. Fakir bir millet olduk veyahut herkes vazifesini bilmiyor. Tenkit etmek istemiyorum. Ben ahaliyi tenkit ediyorum. Tenkit etmek istemiyorum. Ben ahaliyi tenkit ediyorum. Vazifeliler vazifelerini yapsınlar yapmasınlar, bir fiili durum var ki Vazifeliler vazifelerini yapsınlar yapmasınlar, bir fiili durum var ki o sokakta o çöp, o sıkıntı, o mezbelelik var. o sokakta o çöp, o sıkıntı, o mezbelelik var. Oradakiler düzeltsinler. "Belediye düzeltseydi!" Düzeltmedi. Sen düzelt! Oradakiler düzeltsinler.

"Belediye düzeltseydi!"

Düzeltmedi. Sen düzelt!

Demek istiyorum ki yapılacak iş çok. Bu cami veyahut başka cami Demek istiyorum ki yapılacak iş çok. Bu cami veyahut başka cami bakıyorsun doluyor ağzına kadar cemaat var.bakıyorsun doluyor ağzına kadar cemaat var. Çevresi mezbelelik, otlar sarmış, etrafı pislik. Yanda bir yurt var, onun artıkları var.Çevresi mezbelelik, otlar sarmış, etrafı pislik. Yanda bir yurt var, onun artıkları var. Çöpçüler onu alırken güzel almamışlar, etrafa saçılmış. Çöpçüler onu alırken güzel almamışlar, etrafa saçılmış. Bahçesini derle toparla, birkaç belle, bir iki fidan dik, güzelleştir. Bahçesini derle toparla, birkaç belle, bir iki fidan dik, güzelleştir.

İnna'llâhe cemîlün yuhibbü'l-cemâl. İnna'llâhe cemîlün yuhibbü'l-cemâl.

Bakın ne kadar güzel bir hadis-i şerif.Bakın ne kadar güzel bir hadis-i şerif. Bunu kocaman yazıp da güzel sanatlar akademisinin kapısına asmamız lazım. Bunu kocaman yazıp da güzel sanatlar akademisinin kapısına asmamız lazım.

İnna'llâhe cemîlün. "Şüphesiz Allahu Teâlâ hazretleri güzeldir." İnna'llâhe cemîlün. "Şüphesiz Allahu Teâlâ hazretleri güzeldir." Yuhibbü'l-cemâl. "Güzelliği sever." Her şeyin güzeli olsun. Yuhibbü'l-cemâl. "Güzelliği sever."

Her şeyin güzeli olsun.
Yaptığımız şey tertemiz ve güzel olsun. Yaptığımız şey tertemiz ve güzel olsun.

Boş duracağına, satranç oynayacağına aklını geliştir. Sen aklını faydalı olmaya harca,Boş duracağına, satranç oynayacağına aklını geliştir. Sen aklını faydalı olmaya harca, pratik akıl daha iyi olur, herkes "Allah razı olsun!" der. pratik akıl daha iyi olur, herkes "Allah razı olsun!" der. Bir kimse candan "Allah razı olsun!" dedi mi, bir yaşlı teyze "Ah evladım,Bir kimse candan "Allah razı olsun!" dedi mi, bir yaşlı teyze "Ah evladım, Allah senden razı olsun!" dedi, tamam. Bir ihtiyar "Evladım, iyi yaptın, pekala, Allah razı olsun!"Allah senden razı olsun!" dedi, tamam.

Bir ihtiyar "Evladım, iyi yaptın, pekala, Allah razı olsun!"
veyahut arabayla geçen bir kimse;veyahut arabayla geçen bir kimse; "Ya ben geçen bu sokaktan geçmiştim, tekerim patladı, yayı bozuldu,"Ya ben geçen bu sokaktan geçmiştim, tekerim patladı, yayı bozuldu, yapandan Allah razı olsun!" denilecek işler yapmak gerekir.yapandan Allah razı olsun!" denilecek işler yapmak gerekir. İşe yarayan bir şeyler yapalım. Satranç, dama, tavla, domino, iskambil İşe yarayan bir şeyler yapalım.

Satranç, dama, tavla, domino, iskambil
sabahtan akşama kadar millet oynuyor yine de sıkıntıdan patlıyor.sabahtan akşama kadar millet oynuyor yine de sıkıntıdan patlıyor. İş yapan insanın vaktin nasıl geçtiğinden haberi olmuyor. İş yapan insanın vaktin nasıl geçtiğinden haberi olmuyor.

"Hay Allah, bugün de akşam mı oluverdi, ben daha işi tamamlayamadım." diyor. "Hay Allah, bugün de akşam mı oluverdi, ben daha işi tamamlayamadım." diyor.

Bu, günlerin geçmediğini düşünenler, tembel insanlardır. Bu, günlerin geçmediğini düşünenler, tembel insanlardır. Sen bir iş yapmak iste, bakalım zaman nasıl rüzgar gibi geçiyor. Sen bir iş yapmak iste, bakalım zaman nasıl rüzgar gibi geçiyor. Hâsılı, boş şeylere harcamamanın bir işareti oluyor bize; "Boş şeylere harcamayalım." diye,Hâsılı, boş şeylere harcamamanın bir işareti oluyor bize; "Boş şeylere harcamayalım." diye, "Vakitlerimizi dolgun, hayırlı bir tarzda geçirelim." diye bir işaret oluyor. "Vakitlerimizi dolgun, hayırlı bir tarzda geçirelim." diye bir işaret oluyor.

Kimisi de geçiyor, iki kişi oyun oynuyor; "Papazı at, kızı ver, üçlüyü şöyle yap…" Kimisi de geçiyor, iki kişi oyun oynuyor; "Papazı at, kızı ver, üçlüyü şöyle yap…"

İki kişi oynuyor, bir sürü insan da onun başında lak lak yapıyor. İki kişi oynuyor, bir sürü insan da onun başında lak lak yapıyor. Bomboş vakitler, İslâm'a sığmaz işler. Ondan sonra her işimiz yüz üstü. Bomboş vakitler, İslâm'a sığmaz işler. Ondan sonra her işimiz yüz üstü.

Men etâhu'llâhu vechen hasenen ve'smen hasenen Men etâhu'llâhu vechen hasenen ve'smen hasenen ve cealehû fî mevdi'in ğayri şâinin lehû fe-hüve min safveti'llâhi min halkihî.ve cealehû fî mevdi'in ğayri şâinin lehû fe-hüve min safveti'llâhi min halkihî. Bu hadîs-i şerîf İbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş, Bu hadîs-i şerîf İbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş, İbn Hibban'ın kitabında mevcut. Bu hususta mânayı takviye eden başka hadîs--i şerîfler de var. İbn Hibban'ın kitabında mevcut. Bu hususta mânayı takviye eden başka hadîs--i şerîfler de var.

Peygamber Efendimiz buyurmuşlar ki; Men etâhu'llâhu vechen hasenen. Peygamber Efendimiz buyurmuşlar ki;

Men etâhu'llâhu vechen hasenen.
"Allah her kime ki bir güzel yüz vermiştir." Ve'smen hasenen. "Bir de güzel isim nasip etmiştir.""Allah her kime ki bir güzel yüz vermiştir." Ve'smen hasenen. "Bir de güzel isim nasip etmiştir." "Ve onu kendisi için ar olmayan bir mevkiye oturtmuştur, bir mevkide bulundurmuştur." "Ve onu kendisi için ar olmayan bir mevkiye oturtmuştur, bir mevkide bulundurmuştur." "O, Allah'ın"O, Allah'ın kullarının seçkinlerindendir." kullarının seçkinlerindendir."

"Seçme kullarından bir kul" demektir diyor Peygamber Efendimiz. "Seçme kullarından bir kul" demektir diyor Peygamber Efendimiz.

Bir başka hadîs-i şerîf hatırlıyorum kiBir başka hadîs-i şerîf hatırlıyorum ki Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlar: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlar:

"Allahu Teâlâ hazretleri bir kula güzel bir yüz nasip etsin, bir de güzel huy nasip etsin de "Allahu Teâlâ hazretleri bir kula güzel bir yüz nasip etsin, bir de güzel huy nasip etsin de onu cehenneme atsın. Bu olmaz!" Demek ki iyilik murat etmiş, iyi yüz vermiş,onu cehenneme atsın. Bu olmaz!"

Demek ki iyilik murat etmiş, iyi yüz vermiş,
iyi huy nasip etmiş ki cehenneme de atmaz. iyi huy nasip etmiş ki cehenneme de atmaz. O güzellikler cennetine sokacağının emaresi gibi olur. O güzellikler cennetine sokacağının emaresi gibi olur.

Güzel yüzden murat, insanın kaşının güzelliği, kirpiğinin güzelliği olabilir. Güzel yüzden murat, insanın kaşının güzelliği, kirpiğinin güzelliği olabilir. Bu güzellikten murat el-hüsnü ruhânî, "ruhani bir güzellik" de olabilir. Bu güzellikten murat el-hüsnü ruhânî, "ruhani bir güzellik" de olabilir.

Çok güzel bir insan olabilir de; "Merhaba" dersin; yüzünü ekşitir, Çok güzel bir insan olabilir de; "Merhaba" dersin; yüzünü ekşitir, ters bir cevap verir, insanın hoşuna gitmez. ters bir cevap verir, insanın hoşuna gitmez.

Eski kitaplarda okumuştum: Hâkimin birisi; filozof, akıllı, uslu, derin düşünen, Eski kitaplarda okumuştum:

Hâkimin birisi; filozof, akıllı, uslu, derin düşünen,
hikmet sahibi bir kimse, çok yakışıklı bir delikanlı görmüş. hikmet sahibi bir kimse, çok yakışıklı bir delikanlı görmüş. Boyuna posuna, yüzüne cemaline hayran olmuş. Yanına yaklaşmış, birkaç söz söylemiş.Boyuna posuna, yüzüne cemaline hayran olmuş. Yanına yaklaşmış, birkaç söz söylemiş. O da yüzünü gözünü buruşturup abuk sabuk ters olmayan cevaplar verince yüzünü döndürmüş, demiş ki; O da yüzünü gözünü buruşturup abuk sabuk ters olmayan cevaplar verince yüzünü döndürmüş, demiş ki;

"Altından bir kap ama içinde sirke var. Kap altından, dışı çok güzel içi ekşi, içinde sirke var." "Altından bir kap ama içinde sirke var. Kap altından, dışı çok güzel içi ekşi, içinde sirke var."

Demek ki güzellik ruhânî bir haldir. Bazen öyle insanlar oluyor kiDemek ki güzellik ruhânî bir haldir. Bazen öyle insanlar oluyor ki dış görünüş itibariyle sende bir güzel tesir uyandırmamış olabiliyor. dış görünüş itibariyle sende bir güzel tesir uyandırmamış olabiliyor. Bir söz söylüyorsun, bir cevap veriyor; sesinin tonu, düşünce tarzı, Bir söz söylüyorsun, bir cevap veriyor; sesinin tonu, düşünce tarzı, meseleyi ele alış tarzı hemen hoşuna gidiveriyor.meseleyi ele alış tarzı hemen hoşuna gidiveriyor. Varsın dış görünüşü hoş olmasın. Bir ılık his insanın içine yayılıyor, insan sevebiliyor. Varsın dış görünüşü hoş olmasın. Bir ılık his insanın içine yayılıyor, insan sevebiliyor.

Bazen de dışı, yüzü gözü güzel "Aman, dışı seni yakar içi beni yakar!" dediği gibiBazen de dışı, yüzü gözü güzel "Aman, dışı seni yakar içi beni yakar!" dediği gibi bazen de insan beğenmiyor. bazen de insan beğenmiyor.

Güzellikten, yüz güzelliğinden murat belki beşâşetü'l-vechi "insanın tatlı dilliliği, Güzellikten, yüz güzelliğinden murat belki beşâşetü'l-vechi "insanın tatlı dilliliği, başka insanlara hoş bir şeyle bakışı ve insanlar üzerinde iyi tesir bırakması" olabilir; başka insanlara hoş bir şeyle bakışı ve insanlar üzerinde iyi tesir bırakması" olabilir; Allahuâlem. Ve'smen hasenen. "Bir de güzel isim nasip etti mi." Allahuâlem.

Ve'smen hasenen. "Bir de güzel isim nasip etti mi."
diyor Peygamber Efendimiz. diyor Peygamber Efendimiz.

Bu, ismin güzelliği meselesine de pek çok hadîs-i şerîflerde işaret edilmiş. Bu, ismin güzelliği meselesine de pek çok hadîs-i şerîflerde işaret edilmiş.

Bir keresinde Peygamber Efendimiz'e bir şahıs gelmiş. Peygamber Efendimiz; Bir keresinde Peygamber Efendimiz'e bir şahıs gelmiş.

Peygamber Efendimiz;

"Senin ismin ne?" demiş. O da; "Hüzün" veya "hazen" olabilir, hareke yok, "Senin ismin ne?" demiş.

O da;

"Hüzün" veya "hazen" olabilir, hareke yok,
Arapçada ikisi de câiz olan bir şey. Peygamber Efendimiz demiş ki; Arapçada ikisi de câiz olan bir şey.

Peygamber Efendimiz demiş ki;

Ente Sehlün. "Sen 'hüzün' değilsin, 'hazen' değilsin. 'Sen Sehl'sin.'" Ente Sehlün. "Sen 'hüzün' değilsin, 'hazen' değilsin. 'Sen Sehl'sin.'"

Niye değiştirmiş? Niye öyle demiş? Hüzün "mahzunluk, üzüntü" demek. Niye değiştirmiş? Niye öyle demiş?

Hüzün "mahzunluk, üzüntü" demek.

"Sehl" ne demek? "Kolaylık, hoşluk" demek. "Sehl" ne demek?

"Kolaylık, hoşluk" demek.

Peygamber Efendimiz Hudeybiye savaşında karşı taraftan gelen (habercinin) adını öğrendi, Peygamber Efendimiz Hudeybiye savaşında karşı taraftan gelen (habercinin) adını öğrendi, ismi Sehl olunca, gelenin isminden tefekkür eyledi; "Tamam, işimiz kolay olacak." dedi. ismi Sehl olunca, gelenin isminden tefekkür eyledi; "Tamam, işimiz kolay olacak." dedi.

Buna "hayra yormak" derler. İsimlere önem verirlerdi. Buna "hayra yormak" derler. İsimlere önem verirlerdi.

Hakikaten bu devirde bazı isimler oluyor; Allah fesübhanallah!Hakikaten bu devirde bazı isimler oluyor; Allah fesübhanallah! İnsan; "Baban bu ismi nereden taktı?" diyor, hayret ediyor. İnsan; "Baban bu ismi nereden taktı?" diyor, hayret ediyor.

Bizim Hocamız da (Mehmed Zahid Kotku) zaman zaman isimleri değiştirirdi: Bizim Hocamız da (Mehmed Zahid Kotku) zaman zaman isimleri değiştirirdi:

"Senin ismin şöyle olmasın, Abdurrahman olsun, filanca olsun." diye söylerdi. "Senin ismin şöyle olmasın, Abdurrahman olsun, filanca olsun." diye söylerdi.

Demek ki yüzü hoş, ya maddî hoşluk ya mânevî hoşluk olabiliyor. "İsmi de hoş olursa..." Demek ki yüzü hoş, ya maddî hoşluk ya mânevî hoşluk olabiliyor.

"İsmi de hoş olursa..."

Ve cealehû fî mevdi'in ğayri şâinin lehû. "Allah onu, ona ar olmayan bir mevkide kılmışsa." Ve cealehû fî mevdi'in ğayri şâinin lehû. "Allah onu, ona ar olmayan bir mevkide kılmışsa."

Bu mevki, mânevî; "insanlar arasındaki itibarı, mevkii" demek olabilir. Bu mevki, mânevî; "insanlar arasındaki itibarı, mevkii" demek olabilir. İnsanlar seviyorlar, itibar ediyorlar, iyi insan sayıyorlar.İnsanlar seviyorlar, itibar ediyorlar, iyi insan sayıyorlar. İnsanların bir insan hakkındaki hükmü önemlidir. İnsanların bir insan hakkındaki hükmü önemlidir.

Kırk kişi bir insanın iyiliğine şahitlik ederseKırk kişi bir insanın iyiliğine şahitlik ederse "Ben o kulum hakkındaki ilmimi bir tarafa bırakıp kardeşlerinin onun hakkındaki şehadetine itibar ederim.""Ben o kulum hakkındaki ilmimi bir tarafa bırakıp kardeşlerinin onun hakkındaki şehadetine itibar ederim." buyuruyor Allahu teâlâ hazretleri. buyuruyor Allahu teâlâ hazretleri.

Başkalarının hüsn-ü şehâdette bulunması iyidir, Başkalarının hüsn-ü şehâdette bulunması iyidir, kendisinin de başkalarının hüsn-ü şehâdette bulunmasını sağlayacak tarzda kendisinin de başkalarının hüsn-ü şehâdette bulunmasını sağlayacak tarzda hareket etmeye çalışması uygundur. hareket etmeye çalışması uygundur. İnsanların değerlendirmesinin kıymeti var. İnsanların değerlendirmesinin kıymeti var.

Onun için denmiş ki; Onun için denmiş ki;

Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin, Tefvîznâme şiirinden iki mısradır, Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin, Tefvîznâme şiirinden iki mısradır, hadisi şerîften alınmıştır. Mânası: hadisi şerîften alınmıştır.

Mânası:

"Halkın dillerini, lisanlarını, konuşmalarını Hakk'ın kalemleri bil. "Halkın dillerini, lisanlarını, konuşmalarını Hakk'ın kalemleri bil. Hak sözleri söyleyen, yazan kalemler bil; söyletene bak." demek. Hak sözleri söyleyen, yazan kalemler bil; söyletene bak." demek.

"O sözü söyleyen kimin hikmeti ile söylüyor?" diye söylenen söze itibar et. "O sözü söyleyen kimin hikmeti ile söylüyor?" diye söylenen söze itibar et.

Demek ki insanların arasında hoş bir mevkii varsa yüzü güzel, ismi güzel, Demek ki insanların arasında hoş bir mevkii varsa yüzü güzel, ismi güzel, insanlar indinde mevki makamı güzel, -ona ar, edep, insanlar indinde mevki makamı güzel, -ona ar, edep, şeref bakımından ithamda bulunmuyor- itibarlı bir kimse... şeref bakımından ithamda bulunmuyor- itibarlı bir kimse...

"O, Allah'ın kulları içinden, mahlûkatı içinden seçtiği bir kuldur,"O, Allah'ın kulları içinden, mahlûkatı içinden seçtiği bir kuldur, seçkin kullarından biridir." seçkin kullarından biridir."

Safve, "seçkin" demek, "seçmek süzmek" mânasına geliyor. Safve, "seçkin" demek, "seçmek süzmek" mânasına geliyor.

"Ne dersler çıkabilir?" diye soracak olursak yüzümüzü güleç yüzlü tutalım, "Ne dersler çıkabilir?" diye soracak olursak yüzümüzü güleç yüzlü tutalım, abus çehreli olmayalım, tatlı dilli olalım, çocuklarımızın isimlerini güzel isimler koyalım. abus çehreli olmayalım, tatlı dilli olalım, çocuklarımızın isimlerini güzel isimler koyalım.

Mesela "Cengiz" ismi; bu ismi koymuşuz ama Cengiz müslüman değildi. Mesela "Cengiz" ismi; bu ismi koymuşuz ama Cengiz müslüman değildi. Geldi, İslâm âlemini tarumar eyledi. "Hülagu" ismini koymuşuz, geldi Bağdat'ı yaktı yıktı, Geldi, İslâm âlemini tarumar eyledi. "Hülagu" ismini koymuşuz, geldi Bağdat'ı yaktı yıktı, Bağdat'ta taş üstünde taş bırakmadı. Bağdat'ta taş üstünde taş bırakmadı.

Nehre attıkları kıymetli İslamî kitapların mürekkeplerindenNehre attıkları kıymetli İslamî kitapların mürekkeplerinden Dicle nehri bir müddet siyah akmış, bir miktar da kestikleri adamların kanından kırmızı akmış. Dicle nehri bir müddet siyah akmış, bir miktar da kestikleri adamların kanından kırmızı akmış.

Neler olmuş! Müslüman olanın başımızın üstünde yeri vardır. Müslüman değil! Neler olmuş!

Müslüman olanın başımızın üstünde yeri vardır. Müslüman değil!
Adamın ona mı benzemesini istiyorsun? Söyle bakalım!Adamın ona mı benzemesini istiyorsun? Söyle bakalım! Çocuğun silahı eline alsın, insanları koyun boğazlar gibi boğazlasın, kanlarını akıtsın.Çocuğun silahı eline alsın, insanları koyun boğazlar gibi boğazlasın, kanlarını akıtsın. Ondan mı istiyorsun? Ondan mı istiyorsun?

Dünyaları fethetmiş nice mübarek insanlar var, onların ismini koy; güzel bir isim koy. Dünyaları fethetmiş nice mübarek insanlar var, onların ismini koy; güzel bir isim koy. Veyahut ad koyuyorlar, hayvan isimlerinden oluyor. Veyahut ad koyuyorlar, hayvan isimlerinden oluyor. İsmi güzel koyalım, Efendimiz isimlere itibar eylemiş. İsmi güzel koyalım, Efendimiz isimlere itibar eylemiş.

Men âsere mehabbeti'llâhi ala mehabbete nefsihî kefahu'llâhu meûnete'n-nâsi. Men âsere mehabbeti'llâhi ala mehabbete nefsihî kefahu'llâhu meûnete'n-nâsi.

Sadaka Resûlullah. Sadaka Resûlullah.

Hz. Âişe validemizden rivayet edilmiş bir hadisi şerîftir. Hz. Âişe validemizden rivayet edilmiş bir hadisi şerîftir.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

Men âsere. "Kim ki tercih eder." Mehabbeti'llâhi. "Allah sevgisini tercih eder." Men âsere. "Kim ki tercih eder." Mehabbeti'llâhi. "Allah sevgisini tercih eder." Alâ mehabbete nefsihî. "Kendi nefsinin sevgisine." Alâ mehabbete nefsihî. "Kendi nefsinin sevgisine."

"Kim kendi nefsinin sevgisine Allah'ın sevgisini tercih ederse..." "Kim kendi nefsinin sevgisine Allah'ın sevgisini tercih ederse..."

Kefahu'llâhu meûnete'n-nâsi. "Allah halkın eza cezasından, sıkıntısından,Kefahu'llâhu meûnete'n-nâsi. "Allah halkın eza cezasından, sıkıntısından, meşakkatinden ona kifayet ihsan eder, onu kurtarır. Hayırlara erdirir, onu müstağnî kılar." meşakkatinden ona kifayet ihsan eder, onu kurtarır. Hayırlara erdirir, onu müstağnî kılar."

Bu hadîs-i şerîfi biraz üzerinde düşünerek açmaya çalışalım. Bu hadîs-i şerîfi biraz üzerinde düşünerek açmaya çalışalım.

Âsere, "tercih etmek" demek. İnsan bir şeyi bir şeye yeğ tutarsaÂsere, "tercih etmek" demek. İnsan bir şeyi bir şeye yeğ tutarsa bunu böyle yapmak daha yeğ ise buna âsere denir. bunu böyle yapmak daha yeğ ise buna âsere denir.

Mesela şair demiş ki; Mesela şair demiş ki;

Elin kâşânesinden kûşe-i vîrânemiz yeğdir. Elin kâşânesinden kûşe-i vîrânemiz yeğdir. "Başkasının sarayından, konağından benim viran kulübeciğim daha iyidir." demiş. "Başkasının sarayından, konağından benim viran kulübeciğim daha iyidir." demiş.

"Yeğ tutmak, tercih etmek." Allah'ın muhabbetini tercih ediyor."Yeğ tutmak, tercih etmek."

Allah'ın muhabbetini tercih ediyor.
Allah'ın muhabbetinden iki mâna anlaşılabilir. Buradaki izafet, mastarın fâile izafeti olur: Allah'ın muhabbetinden iki mâna anlaşılabilir. Buradaki izafet, mastarın fâile izafeti olur:

"Allah'ın sevmesi, Allah'ın bir şeyi sevmesi." "Allah'ın sevmesi, Allah'ın bir şeyi sevmesi."

Allah neyi seviyor? Allah sabredenleri seviyor, Allah şükredenleri seviyor,Allah neyi seviyor?

Allah sabredenleri seviyor, Allah şükredenleri seviyor,
Allah muttekîleri seviyor, Allah muhsin kullarını seviyor,Allah muttekîleri seviyor, Allah muhsin kullarını seviyor, Allah kendi yolunda cihat edenleri seviyor, Allahu Teâlâ hazretleri temiz kulları seviyor... Allah kendi yolunda cihat edenleri seviyor, Allahu Teâlâ hazretleri temiz kulları seviyor...

Bunlar Allah'ın bir şeyleri sevmesine örnek. Bunlar Allah'ın bir şeyleri sevmesine örnek.

Mehabbete nefsihî de kişinin bir şeyi sevmesi. Biz de neyi severiz? Mehabbete nefsihî de kişinin bir şeyi sevmesi.

Biz de neyi severiz?

Çoluk çocuk severiz, para severiz, mevki severiz, makam severiz, methedilmeyi severiz,Çoluk çocuk severiz, para severiz, mevki severiz, makam severiz, methedilmeyi severiz, alkışlanmayı severiz, beğenilmeyi severiz, güzel manzaralı yerler severiz, alkışlanmayı severiz, beğenilmeyi severiz, güzel manzaralı yerler severiz, safalı ağaç altlarında çimenlerin üzerinde uzanmayı severiz, safalı ağaç altlarında çimenlerin üzerinde uzanmayı severiz, güzel yiyecekleri filan böyle şeyleri severiz. güzel yiyecekleri filan böyle şeyleri severiz.

Böyle olursa mâna şu olabilir: İnsan Allah'ın sevdiklerini kendi sevdiklerine tercih ederse. Böyle olursa mâna şu olabilir:

İnsan Allah'ın sevdiklerini kendi sevdiklerine tercih ederse.
Allahu Teâlâ hazretlerinin sevdiği şeyleri sevmeye çalışır; kendisini ona göre akort etmeye,Allahu Teâlâ hazretlerinin sevdiği şeyleri sevmeye çalışır; kendisini ona göre akort etmeye, ayarlamaya çalışır, her şeye o gözle bakarsa o zaman ne güzel bir sıfat olur. ayarlamaya çalışır, her şeye o gözle bakarsa o zaman ne güzel bir sıfat olur.

"Allahu Teâlâ hazretleri onu insanlardan müstağnî kılar,"Allahu Teâlâ hazretleri onu insanlardan müstağnî kılar, himaye eder, insanların sıkıntılarından onu kurtarır, onlara muhtaç etmez, korur." mânasına gelir. himaye eder, insanların sıkıntılarından onu kurtarır, onlara muhtaç etmez, korur." mânasına gelir.

Biz filhakika böyle yapmalıyız. Bizim sevgilerimize aldırma.Biz filhakika böyle yapmalıyız. Bizim sevgilerimize aldırma. Bizim nefsimizin sevgisi; yemek, içmek, yatmak vesairedir ama bu tenin, bedenin,Bizim nefsimizin sevgisi; yemek, içmek, yatmak vesairedir ama bu tenin, bedenin, nefsin arzuları süflî arzulardır.nefsin arzuları süflî arzulardır. Hayatın idamesi için "İyi yerde kullanalım." diye Allah içimize bu arzuları vermiş. Hayatın idamesi için "İyi yerde kullanalım." diye Allah içimize bu arzuları vermiş.

Niye yemek istiyoruz? Eğer o iştah olmazsa bu beden zayıflar, bir tarafta yıkılır, kalır. Niye yemek istiyoruz?

Eğer o iştah olmazsa bu beden zayıflar, bir tarafta yıkılır, kalır.
"O vazifeyi yapsın." diye Allah bizim içimize bir iştiha koymuş."O vazifeyi yapsın." diye Allah bizim içimize bir iştiha koymuş. Yoksa sen sofranın başına geçtiğin zaman bir danayı buduyla kafasıyla ye bitir, Yoksa sen sofranın başına geçtiğin zaman bir danayı buduyla kafasıyla ye bitir, ondan sonra "Daha var mı?" de, diye yapmamış ki. ondan sonra "Daha var mı?" de, diye yapmamış ki.

Aile dostumuz bir doktor vardı Allah selamet versin. Şaka mı anlattı ciddi mi bilmiyorum. Aile dostumuz bir doktor vardı Allah selamet versin. Şaka mı anlattı ciddi mi bilmiyorum. Yemek yemişler ondan sonra ev sahibi bir otuz, otuz beş metre çapında tepsi içinde baklavayı ortaya koymuş.Yemek yemişler ondan sonra ev sahibi bir otuz, otuz beş metre çapında tepsi içinde baklavayı ortaya koymuş. Ama çorba içmişler, pilav yemişler, yemek yemişler, sebze yemişler vesaire,Ama çorba içmişler, pilav yemişler, yemek yemişler, sebze yemişler vesaire, sonunda da o kadar baklava getirmiş. Bir tanesi takılmış;sonunda da o kadar baklava getirmiş. Bir tanesi takılmış; "Bizi bu kadarcık yemekle evinden göndereceksin. "Bizi bu kadarcık yemekle evinden göndereceksin. Baklavayı getirdin başka yemek yok!" deyince ev sahibi kaybolmuş. Baklavayı getirdin başka yemek yok!" deyince ev sahibi kaybolmuş.

el-Uhdetu ale'r-râvî derler, "Mesuliyet râvinin üzerinedir." Ben duydum onu naklediyorum. el-Uhdetu ale'r-râvî derler, "Mesuliyet râvinin üzerinedir." Ben duydum onu naklediyorum.

"Biraz sonra geldi. Bir tepsinin içine yirmi beş tane yumurta kırmış." "Biraz sonra geldi. Bir tepsinin içine yirmi beş tane yumurta kırmış."

O kadar yemek yemişler, yirmi beş tane yumurtayı yemişler, sıyırmışlar. O kadar yemek yemişler, yirmi beş tane yumurtayı yemişler, sıyırmışlar.

Ne kadar yiyeceğiz? Bir doktora sormuşlar: "Ne kadar yiyelim?" Ne kadar yiyeceğiz?

Bir doktora sormuşlar:

"Ne kadar yiyelim?"

"İki yüz dirhem yiyin." "Bu miktardan ne olur? Ayakta duramayız." deyince; "İki yüz dirhem yiyin."

"Bu miktardan ne olur? Ayakta duramayız." deyince;

"Benim dediğim bu miktarı yersen seni ayakta tutar, taşır, gezersin tozarsın,"Benim dediğim bu miktarı yersen seni ayakta tutar, taşır, gezersin tozarsın, dinç bir kimse olarak yaşarsın." dinç bir kimse olarak yaşarsın." Ve mezidde. "Bunun üstüne ne yersen sen onun hamalı olmak durumuna düşersin." Ve mezidde. "Bunun üstüne ne yersen sen onun hamalı olmak durumuna düşersin."

Güzel bir söz, hoşuma gitti. Ölçülü yemek Peygamber Efendimiz'in tavsiye ettiği bir şey. Güzel bir söz, hoşuma gitti. Ölçülü yemek Peygamber Efendimiz'in tavsiye ettiği bir şey.

Yemenin, içmenin, gezmenin hepsinin içimize konulmasının bir yeri var. Yemenin, içmenin, gezmenin hepsinin içimize konulmasının bir yeri var. Allah hepsini hikmetle yapmıştır, tabii ki olacak ama onu ters bir istikamette kullanmamamız lazım. Allah hepsini hikmetle yapmıştır, tabii ki olacak ama onu ters bir istikamette kullanmamamız lazım. Midenin iştihasını ölçülü bir yerde bırakmak lazım. Midenin iştihasını ölçülü bir yerde bırakmak lazım.

Kadının erkeğe karşı bir muhabbetini koymuş Allah, Kadının erkeğe karşı bir muhabbetini koymuş Allah, erkeğin kadına karşı bir muhabbetini koymuş ki yuvalar kurulsun, evlatlar olsun,erkeğin kadına karşı bir muhabbetini koymuş ki yuvalar kurulsun, evlatlar olsun, bir aile ocağı olsun, o ailede sıkıntılara göğüs gerilsin, bir aile ocağı olsun, o ailede sıkıntılara göğüs gerilsin, evlatların sıkıntılarına göğüs gerilsin de büyütülsün. evlatların sıkıntılarına göğüs gerilsin de büyütülsün.

Anaya bir evlat şefkati vermiş Allah; gece uyku uyumaz, yemez yedirir,Anaya bir evlat şefkati vermiş Allah; gece uyku uyumaz, yemez yedirir, giymez giydirir, evladını büyütür.giymez giydirir, evladını büyütür. Bunların hepsi güzel ama haram tarafa yöneldiği zaman fena!Bunların hepsi güzel ama haram tarafa yöneldiği zaman fena! Yerinde kullanmadığın zaman fena oluyor. Her şeyi yerli yerinde kullanmak lazım. Yerinde kullanmadığın zaman fena oluyor. Her şeyi yerli yerinde kullanmak lazım.

Onun için insan nefsinin yerine; "Allah neyi sevmişse ben onu sevmeye, Onun için insan nefsinin yerine; "Allah neyi sevmişse ben onu sevmeye, Allah neye kızmışsa ben ona buğz etmeye, her işimi ona ayarlamaya çalışırım." derse Allah neye kızmışsa ben ona buğz etmeye, her işimi ona ayarlamaya çalışırım." derse Allah onun vekili olur; her işini rast getirir, korur kurtarır, işlerini kotarır. Allah onun vekili olur; her işini rast getirir, korur kurtarır, işlerini kotarır.

İkinci mâna; mehabbeti'llâh mastarın mef'ûlüne izafesi olursa o zaman demek olur ki Allah'ı sevmek,İkinci mâna; mehabbeti'llâh mastarın mef'ûlüne izafesi olursa o zaman demek olur ki Allah'ı sevmek, Allah'ın bir şeyleri sevmesi değil de "Allah'ı sevmeyi, nefsini sevmeye tercih ederse..." Allah'ın bir şeyleri sevmesi değil de "Allah'ı sevmeyi, nefsini sevmeye tercih ederse..."

Hepimiz nefsimizi seviyoruz, hepsimiz kendimize âşıkızdır. Hepimiz nefsimizi seviyoruz, hepsimiz kendimize âşıkızdır.

Mehmet Âkif'in bir güzel, biraz acı, biraz da sitemli bir sözü var. Mehmet Âkif'in bir güzel, biraz acı, biraz da sitemli bir sözü var.

Diyor ki; Tek hakikat var bellediğim dünyadan. Diyor ki;

Tek hakikat var bellediğim dünyadan.

Elli altmış sene gezdimse de şaşkın şaşkın. Hepimiz kendimizin bağrı yanık âşıkıyız, Elli altmış sene gezdimse de şaşkın şaşkın.

Hepimiz kendimizin bağrı yanık âşıkıyız,

Sade ilanı çekilmez bu acaip aşkın. Sade ilanı çekilmez bu acaip aşkın.

Mehmet Âkif diyor ki; Mehmet Âkif diyor ki;

"Öğrendiğim bir hakikat var ki gördüğüm herkes kendisine hayran, "Öğrendiğim bir hakikat var ki gördüğüm herkes kendisine hayran, herkes kendisini beğenmiş, herkes kendisine âşık. herkes kendisini beğenmiş, herkes kendisine âşık. Susarsa ne âlâ, bir de ilan edildi mi bu çekilmez oluyor." Susarsa ne âlâ, bir de ilan edildi mi bu çekilmez oluyor."

"İnsanın kendi kendini sevmesi, kendine hayranlığı, kendini beğenmişliği yok mu, "İnsanın kendi kendini sevmesi, kendine hayranlığı, kendini beğenmişliği yok mu, ilan edildi mi –ilan-ı aşk derler- o zaman çekilmez." diyor. ilan edildi mi –ilan-ı aşk derler- o zaman çekilmez." diyor.

Biz kendimizi, nefsimizi düşünüyoruz. "Evvela can, sonra canan" diyoruz. Biz kendimizi, nefsimizi düşünüyoruz. "Evvela can, sonra canan" diyoruz. Yiyelim, içelim. Artık yiyemez hâle gelince; "Buyur sen de ye." deriz. Yiyelim, içelim. Artık yiyemez hâle gelince; "Buyur sen de ye." deriz.

"Biz yiyemeyeceğiz, yemek bozulacak 'Gel sen de buyur ye.'" deriz. "Biz yiyemeyeceğiz, yemek bozulacak 'Gel sen de buyur ye.'" deriz.

Önceden çağırsaydın ya! "Ne olur ne olmaz, belki karnım doymaz!" diye o zaman çağırmıyor,Önceden çağırsaydın ya!

"Ne olur ne olmaz, belki karnım doymaz!" diye o zaman çağırmıyor,
tam doyduktan sonra veriyor. tam doyduktan sonra veriyor.

İnsanoğlu böyle işte. "Allah'ı sevmeyi kendi nefsine sevmeyi tercih ederse..." İnsanoğlu böyle işte.

"Allah'ı sevmeyi kendi nefsine sevmeyi tercih ederse..."

Olabilir. O da çok güzel bir mâna. O mâna da doğrudur. Olabilir. O da çok güzel bir mâna. O mâna da doğrudur.

Sevilecek ne var? Bir türkü duydum, mânası hoşuma gitti. Sevilecek ne var?

Bir türkü duydum, mânası hoşuma gitti.
Tatbik edersen nereye çekersen oraya gider. Tatbik edersen nereye çekersen oraya gider.

Seversen bir güzel sev. Çekme çirkin derdini. Seversen bir güzel sev.

Çekme çirkin derdini.

Güzeller güzeli Allahu Teâlâ hazretleri. Her türlü güzelliği halk etmiş olan, Güzeller güzeli Allahu Teâlâ hazretleri. Her türlü güzelliği halk etmiş olan, her türlü sanatın, kudretin, kuvvetin, gücün, kemâlin sahibi olan Allahu Teâlâ hazretleri. her türlü sanatın, kudretin, kuvvetin, gücün, kemâlin sahibi olan Allahu Teâlâ hazretleri. Seveceksen O'nu sev. Bunu seviyorsun, şunu seviyorsun. Seveceksen O'nu sev.

Bunu seviyorsun, şunu seviyorsun.
Şu tarafı güzel ama şu tarafı fena! Gül güzel ama dikeni var.Şu tarafı güzel ama şu tarafı fena! Gül güzel ama dikeni var. Gül yağı güzel ama sürüyorsun uçup gidiyor. Her şeyin kendine göre bir kusuru var. Gül yağı güzel ama sürüyorsun uçup gidiyor. Her şeyin kendine göre bir kusuru var.

Allahu Teâlâ hazretleri Sübhan'dır, her türlü kusurdan münezzeh güzeldir,Allahu Teâlâ hazretleri Sübhan'dır, her türlü kusurdan münezzeh güzeldir, her türlü noksandan, eksiklikten münezzeh güzelliktedir.her türlü noksandan, eksiklikten münezzeh güzelliktedir. Bağlayacaksan gönlünü O'na bağla. Niye nefsini seversin, kendini beğenirsin? Bağlayacaksan gönlünü O'na bağla. Niye nefsini seversin, kendini beğenirsin?

O mâna çıkar. O da mânaların güzellerinin güzelidir. En hoş manadır. O mâna çıkar. O da mânaların güzellerinin güzelidir. En hoş manadır.

Allah kendi sevgisini, muhabbetullahı, Allah sevgisini ihsan eylesin.Allah kendi sevgisini, muhabbetullahı, Allah sevgisini ihsan eylesin. O'nu seven ve O'nun sevgisini her şeye tercih eden kimselerden eylesin. O'nu seven ve O'nun sevgisini her şeye tercih eden kimselerden eylesin.

Biliyorsunuz Peygamber Efendimiz hadis-i şerîfte şöyle buyuruyor: Biliyorsunuz Peygamber Efendimiz hadis-i şerîfte şöyle buyuruyor:

"Bir insan Allah ve Resûlü'nü onların dışındaki her şeyden daha fazla sevmedikçe mü'min olamaz." "Bir insan Allah ve Resûlü'nü onların dışındaki her şeyden daha fazla sevmedikçe mü'min olamaz."

En çok kimi sevmemiz lazım? En çok kimi sevmemiz lazım?

Allah'ı sevmeliyiz. Ondan sonra "O göndermiş." diye elçisini severiz. Allah'ı sevmeliyiz. Ondan sonra "O göndermiş." diye elçisini severiz. "Kitabı" diye, Kur'an'ı severiz. "Buyruğu" diye, emrini severiz."Kitabı" diye, Kur'an'ı severiz. "Buyruğu" diye, emrini severiz. "Yasaklamıştır." diye yasağını severiz. Yasağı da güzel, emri de güzel, her şeyi güzel."Yasaklamıştır." diye yasağını severiz.

Yasağı da güzel, emri de güzel, her şeyi güzel.
Lütfu da hoş kahrı da hoş. İnsan o sevgiye kavuşursa ne mutlu! Ondan mahrum olursa, Lütfu da hoş kahrı da hoş. İnsan o sevgiye kavuşursa ne mutlu! Ondan mahrum olursa, fâni lezzetlere gönlünü kaptırırsa ne bedbaht! Bir başka hadîs-i şerîfte geçtik. fâni lezzetlere gönlünü kaptırırsa ne bedbaht!

Bir başka hadîs-i şerîfte geçtik.

Ve ahbib men ahbebte fe-inneke müfârikuhû. Ve ahbib men ahbebte fe-inneke müfârikuhû.

Cebrail aleyhisselam gelmiş; "Biz de ibret alalım." diye böyle buyurmuş: Cebrail aleyhisselam gelmiş; "Biz de ibret alalım." diye böyle buyurmuş:

"Kimi istersen onu sev, buyur serbest; işte önünde koca bir masiva, koca bir kâinat. "Kimi istersen onu sev, buyur serbest; işte önünde koca bir masiva, koca bir kâinat. Beğen beğendiğini, sev sevebildiğini ama hiç unutma ki fe-inneke müfârikuh ayrılacaksın!" Beğen beğendiğini, sev sevebildiğini ama hiç unutma ki fe-inneke müfârikuh ayrılacaksın!"

Köşkü seversin, sarayı seversin, ticareti seversin, oğlu seversin, Köşkü seversin, sarayı seversin, ticareti seversin, oğlu seversin, zevceyi seversin, parayı seversin, makamı seversin ve severiz. zevceyi seversin, parayı seversin, makamı seversin ve severiz.

Sana bir tane yetmiyor mu insanoğlu? Hepimiz kusurluyuz ama bırakıp gideceğiz, Sana bir tane yetmiyor mu insanoğlu? Hepimiz kusurluyuz ama bırakıp gideceğiz, hepsini bırakıp gideceğiz. Ne para bize kalacak ne ticaret bize kalacak. hepsini bırakıp gideceğiz. Ne para bize kalacak ne ticaret bize kalacak. Allah bize onları tasarruf imkânı vermişken onları hayırda kullanmayı nasip etsin. Allah bize onları tasarruf imkânı vermişken onları hayırda kullanmayı nasip etsin.

Geride biriktiririz, biriktiririz, sadaka vermeyiz, zekât vermeyiz, hayır yapmayız, Geride biriktiririz, biriktiririz, sadaka vermeyiz, zekât vermeyiz, hayır yapmayız, ölür gideriz, mirasçılar kemâl-i âfiyetle yer, hesabı sana kalır. ölür gideriz, mirasçılar kemâl-i âfiyetle yer, hesabı sana kalır. Sen hayır ve hasenâtını yap, ahiretini kazan. Sen hayır ve hasenâtını yap, ahiretini kazan.

Filanca köye çeşme yaptır, filanca köye köprü yaptır, Filanca köye çeşme yaptır, filanca köye köprü yaptır, derenin içinden vasıtalar geçemiyor, sulara batıyorlar. derenin içinden vasıtalar geçemiyor, sulara batıyorlar. Gelip geçici fâni dünyada etrafında hayır yapacak çare ara. Gelip geçici fâni dünyada etrafında hayır yapacak çare ara.

Bu dünyanın fâni olduğunu herkes biliyor da -kâfir ve müslümanın farkına bakın- kâfir diyor ki; Bu dünyanın fâni olduğunu herkes biliyor da -kâfir ve müslümanın farkına bakın- kâfir diyor ki;

"Bu dünya fâni, bir kere gelirim. "Bu dünya fâni, bir kere gelirim. Ne kadar kâm alırsam o kadar kâm alırım. Vur patlasın, çal oynasın!" Ne kadar kâm alırsam o kadar kâm alırım. Vur patlasın, çal oynasın!"

Mümin öyle yapmayacak. Kâfir, zavallıcık, cehenneme gidecek, dünya onun cenneti. Mümin öyle yapmayacak. Kâfir, zavallıcık, cehenneme gidecek, dünya onun cenneti. İşte burada gördüğü göreceği neyse o, âhirette mahvolacak. İşte burada gördüğü göreceği neyse o, âhirette mahvolacak.

Biz ne yapacağız? Âhirete göre hazırlanacağız. Biz ne yapacağız?

Âhirete göre hazırlanacağız.
Madem fâniyiz, o halde bu hayatta bu günde Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanmaya çalışacağız.Madem fâniyiz, o halde bu hayatta bu günde Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanmaya çalışacağız. Bu ömür bitti mi, ecel geldi mi bitti; defter-i ameli kapanır. Çok insanın bitti. Geçmiş olsun. Bu ömür bitti mi, ecel geldi mi bitti; defter-i ameli kapanır. Çok insanın bitti. Geçmiş olsun.

Ta can hulkuma geldiği zaman; Ta can hulkuma geldiği zaman; "Filanca tarlamı filanca vakfa bağışladım, filanca şeyi filanca yere verin!" der. "Filanca tarlamı filanca vakfa bağışladım, filanca şeyi filanca yere verin!" der.

Geçmiş olsun! Aklın neredeydi? Daha önce varisler onu Geçmiş olsun! Aklın neredeydi? Daha önce varisler onu "Üçte birinden fazla dilerse vasiyet ederse etsin." derler. Gitti artık. "Üçte birinden fazla dilerse vasiyet ederse etsin." derler. Gitti artık.

Tam can hulkuma geldiği zaman olur mu? Tam can hulkuma geldiği zaman olur mu?

Aklın başındayken, dinçken hayır ve hasenâtını yap. Hayır yapmanın zevk u sefâsını sür: Aklın başındayken, dinçken hayır ve hasenâtını yap. Hayır yapmanın zevk u sefâsını sür:

"Elhamdülillah, Allah bu köprüyü yapmayı bana nasip etti, "Elhamdülillah, Allah bu köprüyü yapmayı bana nasip etti, şunun içinden geçerken katırlar devrilirdi, insanlar hızlanırdı.şunun içinden geçerken katırlar devrilirdi, insanlar hızlanırdı. Şimdi bak ne güzel rahat rahat geçiyorlar.Şimdi bak ne güzel rahat rahat geçiyorlar. Şu köyde bir kurtlu su içmiştim, sarnıçta bahar yağmurlarından Şu köyde bir kurtlu su içmiştim, sarnıçta bahar yağmurlarından birikmiş bir su içmiştim de sonra bir artezyen vurdum, çeşme oldu, gürül gürül su içiliyor,birikmiş bir su içmiştim de sonra bir artezyen vurdum, çeşme oldu, gürül gürül su içiliyor, elhamdülillah Allah bana nasip etti.elhamdülillah Allah bana nasip etti. Yâ Rabbi! Bu hayrı bana yaptırdığına çok şükürler olsun." Yâ Rabbi! Bu hayrı bana yaptırdığına çok şükürler olsun."

–Sadaka-ı câriye- "Ben öldükten sonra bu sudan istifade edildikçe –Sadaka-ı câriye-

"Ben öldükten sonra bu sudan istifade edildikçe
benim defterime sevap yazılacak." diye sevin. benim defterime sevap yazılacak." diye sevin.

Bir ağaç dik, bir dut ağacı dik; bir dutunu kuşlar gagaladığı zaman bile sevap yazılacak;Bir ağaç dik, bir dut ağacı dik; bir dutunu kuşlar gagaladığı zaman bile sevap yazılacak; yolcu gelip gölgesine oturduğu zaman sevap yazılacak. yolcu gelip gölgesine oturduğu zaman sevap yazılacak.

Maksat dut ağacı değil, hayrın hangi çeşidi olursa olsun. Maksat dut ağacı değil, hayrın hangi çeşidi olursa olsun. Mesele istifade edilecek eser bırakmaktır. Mesele istifade edilecek eser bırakmaktır.

Maksat bu dünyada bir nakış bırakmaktır.Maksat bu dünyada bir nakış bırakmaktır. Varlığın makası yok. Bir nakış da biz bırakırsak bir küçük zarif bir nakış.Varlığın makası yok. Bir nakış da biz bırakırsak bir küçük zarif bir nakış. "Bu nakşı buraya filanca nakşetmişti Allah razı olsun, ârif insanmış." derler. Merhametli insanmış derler. "Bu nakşı buraya filanca nakşetmişti Allah razı olsun, ârif insanmış." derler. Merhametli insanmış derler.

"Parasını götürüp de bir sünnet düğünü için, bir bilmem ne düğünü için,"Parasını götürüp de bir sünnet düğünü için, bir bilmem ne düğünü için, bir yılbaşı için şu kadar bini, bu kadar milyonları harcamadı,bir yılbaşı için şu kadar bini, bu kadar milyonları harcamadı, insanların faydasını düşündü." derler. insanların faydasını düşündü." derler.

Allah der, isterse insanlar demesin, insanların demesi mühim değil, Allah sever. Allah der, isterse insanlar demesin, insanların demesi mühim değil, Allah sever. Hayra yönelelim inşaallah. Arkasında bunun gibi bir hadîs-i şerîf daha var. Hayra yönelelim inşaallah.

Arkasında bunun gibi bir hadîs-i şerîf daha var.
Teberrüken mânasını okuyalım, izah ettiğimiz için hemen geçelim. Teberrüken mânasını okuyalım, izah ettiğimiz için hemen geçelim.

Men âsere mehabbeti'llâhi alâ mehabbeti'n-nâsi kefâhu'llâhu meûnete'n-nâsi.Men âsere mehabbeti'llâhi alâ mehabbeti'n-nâsi kefâhu'llâhu meûnete'n-nâsi. "Kim Allah sevgisini insanların sevgisine tercih ederse"Kim Allah sevgisini insanların sevgisine tercih ederse Allah insanların sıkıntısını, meşakkatini onun üzerinden giderir, ona kefil olur." Allah insanların sıkıntısını, meşakkatini onun üzerinden giderir, ona kefil olur."

Buradaki mâna biraz daha net olarak ortaya çıkıyor.Buradaki mâna biraz daha net olarak ortaya çıkıyor. "Allah'ın kendisini sevmesini, insanların kendisini sevip alkışlamasına tercih ederse" demiş. "Allah'ın kendisini sevmesini, insanların kendisini sevip alkışlamasına tercih ederse" demiş.

Şimdi biz bir iş yapıyoruz, bu işlerin bazısını insanlar alkışlar Şimdi biz bir iş yapıyoruz, bu işlerin bazısını insanlar alkışlar "Aman, ne iyi yaptın bu işi!" derler. "Aman, ne iyi yaptın bu işi!" derler. Allah'ın rızasına aykırı bir iştir. Makbul bir iş yapmıyorsun ama insanlar alkışlar. Allah'ın rızasına aykırı bir iştir. Makbul bir iş yapmıyorsun ama insanlar alkışlar.

Bu devirde hokkabazları alkışlar, gülünecek iş yapanları alkışlarlar. Bu devirde hokkabazları alkışlar, gülünecek iş yapanları alkışlarlar. İnsan rezil kepaze olur, millet güler alkışlar. İnsanlara eğlence lazım. İnsan rezil kepaze olur, millet güler alkışlar. İnsanlara eğlence lazım. Gülerler, alkışlarlar ama Allah sevmez. Gülerler, alkışlarlar ama Allah sevmez.

Allah'ın sevgisini değil de insanların alkışını düşünen zarar eder. Allah'ın sevgisini değil de insanların alkışını düşünen zarar eder. Allah'ın sevmesini, beğenmesini razı olmasını düşünüp de Allah'ın sevmesini, beğenmesini razı olmasını düşünüp de insanlara aldırmazsa işte hakiki müslümanın sıfatı budur. insanlara aldırmazsa işte hakiki müslümanın sıfatı budur.

Ve lâ yehâfûne levmete lâim. Müslümanların sıfatı nedir? Ve lâ yehâfûne levmete lâim.

Müslümanların sıfatı nedir?

"Kınayanın kınamasından korkmaz." "Kınayanın kınamasından korkmaz."

"Kınarsa kınasın, ben Allah'ın emrini yerine getiriyorum. Beğenmeyen küçük kızını vermesin, "Kınarsa kınasın, ben Allah'ın emrini yerine getiriyorum. Beğenmeyen küçük kızını vermesin, ne olursa olsun, ben Allah'ın rızasını düşünüyorum" diye düşünür. ne olursa olsun, ben Allah'ın rızasını düşünüyorum" diye düşünür.

Benim acizane kendi başımdan geçmiş bir hadiseyle açıklayayım: Benim acizane kendi başımdan geçmiş bir hadiseyle açıklayayım:

Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde ameliyat olacağım.Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde ameliyat olacağım. Bilmiyorum şimdi var mı? Hastane bu; âhiretin iskelesi. Bilmiyorum şimdi var mı? Hastane bu; âhiretin iskelesi. İnsan, bakarsın oradan tekrar dünyaya geri gelir; İnsan, bakarsın oradan tekrar dünyaya geri gelir; bakarsın ecel gemisi gelmiştir, bindirirler öbür tarafa gider. bakarsın ecel gemisi gelmiştir, bindirirler öbür tarafa gider. İskele bu, hastane. Sıhhatli insan gitmiyor ki oraya, hasta olunca gidiyor. İskele bu, hastane. Sıhhatli insan gitmiyor ki oraya, hasta olunca gidiyor.

Ameliyat olacağım. Ameliyatım çok tehlikeli değil ama ne de olsa insan bıçak altına yatacak.Ameliyat olacağım. Ameliyatım çok tehlikeli değil ama ne de olsa insan bıçak altına yatacak. Namaz kılacak yer arıyorum, yok. Hastanede namaz kılacak yer yok. Allah Allah! Soruyorum: Namaz kılacak yer arıyorum, yok. Hastanede namaz kılacak yer yok. Allah Allah! Soruyorum:

"Namaz kılacak yer var mı?" "Yok!" "Namaz kılacak yer var mı?"

"Yok!"

Her yerde de kılamıyorum, çünkü utanıyorum. Her yerde de kılamıyorum, çünkü utanıyorum. Bir mescid olsa kapısını açıp gireceğim, saklı saklı ibadet edeceğim.Utanıyorum. Bir mescid olsa kapısını açıp gireceğim, saklı saklı ibadet edeceğim.Utanıyorum. Koridorda da kılarım da onun için yürek lazım. Koridorda da kılarım da onun için yürek lazım. O zaman benim yüreğim öyle yürek değil. Namaz kılacak yer arıyorum, yok.O zaman benim yüreğim öyle yürek değil. Namaz kılacak yer arıyorum, yok. Dışarı çıktım yok. Ne yapayım? İkindi vakti, akşam yaklaşıyor.Dışarı çıktım yok.

Ne yapayım? İkindi vakti, akşam yaklaşıyor.
İçimden bir duygu geldi, dedim ki; "Gülerlerse gülsünler, kızarlarsa kızsınlar.İçimden bir duygu geldi, dedim ki;

"Gülerlerse gülsünler, kızarlarsa kızsınlar.
Bu farz, yapılacak, Allah emretmiş." Çimenlerin üzerinde durdum, bir namaz kıldım. Bu farz, yapılacak, Allah emretmiş."

Çimenlerin üzerinde durdum, bir namaz kıldım.
Farz namaz. Bunu övünmek için söylemiyorum. Farzları yapmak mecburiyetindeyiz,Farz namaz. Bunu övünmek için söylemiyorum. Farzları yapmak mecburiyetindeyiz, yapmaksak mesul oluyoruz. Farzlar alenî yapılacak, ben onu alenî kılacağım kiyapmaksak mesul oluyoruz.

Farzlar alenî yapılacak, ben onu alenî kılacağım ki
ötekisi de görecek; "A, ben Allah'ın kulu değil miyim?ötekisi de görecek; "A, ben Allah'ın kulu değil miyim? Benim de namaz kılmam lazım, benim de vaktim geçiyor.Benim de namaz kılmam lazım, benim de vaktim geçiyor. Bu kılıyor da ben niye kılmıyorum?" diyecek. Farzlar açık yapılır, nafile ibadetler gizli yapılır. Bu kılıyor da ben niye kılmıyorum?" diyecek.

Farzlar açık yapılır, nafile ibadetler gizli yapılır.
Farzlar alenen yapıldığında sevabı kaçmaz zira bu gösteriş değildir, övünülecek bir şey değildir. Farzlar alenen yapıldığında sevabı kaçmaz zira bu gösteriş değildir, övünülecek bir şey değildir.

Ben orada bir namaz kıldım. "Başkası görüyor." diye, zor kıldım. Ben orada bir namaz kıldım. "Başkası görüyor." diye, zor kıldım. Sonradan o duygu içime yerleşti. Biz niye insanlardan korkuyoruz? Sonradan o duygu içime yerleşti.

Biz niye insanlardan korkuyoruz?

Fe lâ tahşevü'n-nâs... Allah'tan korkmak daha layıkken niye biz insanlardan korkuyoruz. Fe lâ tahşevü'n-nâs...

Allah'tan korkmak daha layıkken niye biz insanlardan korkuyoruz.
İnsanlar beğensin beğenmesin, ben bu namazı kılarım. Hak sözü söylemek,İnsanlar beğensin beğenmesin, ben bu namazı kılarım. Hak sözü söylemek, Allah'ın istediği beğendiği bir sıfattır. Allah'ın istediği beğendiği bir sıfattır.

"Ben bunu söylersem kimse beni sevmez, herkes bana darılır, küser!" "Ben bunu söylersem kimse beni sevmez, herkes bana darılır, küser!"

Küserse küssün, ben Allahu Teâlâ hazretlerinin beni sevmesini tercih ederim. Küserse küssün, ben Allahu Teâlâ hazretlerinin beni sevmesini tercih ederim. İsterse bütün insanlar, cümle cihan halkı bana hasım olsun, gam yemem, Allah sevsin yeter. İsterse bütün insanlar, cümle cihan halkı bana hasım olsun, gam yemem, Allah sevsin yeter. Allah sevdi mi yeter. Kefâhu'llâhu meûnete'n-nâsi. Allah sevdi mi yeter.

Kefâhu'llâhu meûnete'n-nâsi.

İnsanların cümlesi bir araya gelse İnsanların cümlesi bir araya gelse Allah müsaade etmedikçe Allah'ın sevdiği bir kimseye zarar veremez. Allah müsaade etmedikçe Allah'ın sevdiği bir kimseye zarar veremez.

Peygamber Efendimiz'e zarar verebildiler mi? Allahu Teâlâ hazretleri isteseydi,Peygamber Efendimiz'e zarar verebildiler mi?

Allahu Teâlâ hazretleri isteseydi,
Peygamber Efendimiz'in kılına dokundurmazdı. "Sevabı çok olsun." diye,Peygamber Efendimiz'in kılına dokundurmazdı. "Sevabı çok olsun." diye, "Başka insanlara numûne olsun." diye meşakkatler verdi. Dileseydi onu da vermezdi. "Başka insanlara numûne olsun." diye meşakkatler verdi. Dileseydi onu da vermezdi.

Va'llahu ya'sımüke mine'n-nâs "Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'i korudu kolladı." Va'llahu ya'sımüke mine'n-nâs "Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'i korudu kolladı."

Öldürmek istediler, öldüremediler; engellemek istediler, engelleyemediler; Öldürmek istediler, öldüremediler; engellemek istediler, engelleyemediler; susturmak istediler, susturamadılar. susturmak istediler, susturamadılar. Yerinden yurdundan çıkardılar, şöyle oldu böyle oldu, üstüne asker çektiler ama... Yerinden yurdundan çıkardılar, şöyle oldu böyle oldu, üstüne asker çektiler ama...

Yürîdûne liyutfiû nûra'llâhi bi-efvâhihim va'llâhu mütimmü nûrihî velev kerihe'l-kâfirûn. Yürîdûne liyutfiû nûra'llâhi bi-efvâhihim va'llâhu mütimmü nûrihî velev kerihe'l-kâfirûn. "Kafirler beğenmese de Allah nuru tamamlayacaktır." "Kafirler beğenmese de Allah nuru tamamlayacaktır."

İsterse beğenmesin isterse beğensin, tepinsin, ölsün, gebersin, İsterse beğenmesin isterse beğensin, tepinsin, ölsün, gebersin, ne olursa olsun Allah işini tamamlayacağı için Peygamber Efendimiz sıkıntılar çekti.ne olursa olsun Allah işini tamamlayacağı için Peygamber Efendimiz sıkıntılar çekti. Çok üzüldü, uykusuz kaldı, yalvardı, meşakkatler çekti. Çok üzüldü, uykusuz kaldı, yalvardı, meşakkatler çekti.

Neden? "Derecesi, ecri çok olsun." diye. Neden?

"Derecesi, ecri çok olsun." diye.

En büyük sıkıntılar Peygamberlere gelirmiş; sıkıntıya sabrettikçe ecri çok oluyor. En büyük sıkıntılar Peygamberlere gelirmiş; sıkıntıya sabrettikçe ecri çok oluyor. Allahu Teâlâ hazretleri dileseydi, kuş sütüyle beslerdi. Allahu Teâlâ hazretleri dileseydi, kuş sütüyle beslerdi.

Bir gün Peygamber Efendimiz hasırın üstünde yatmış. Bir gün Peygamber Efendimiz hasırın üstünde yatmış. Hz. Ömer radıyallahu anh geliyor, kalkıyor; hasır ellerine yüzüne iz bırakmış.Hz. Ömer radıyallahu anh geliyor, kalkıyor; hasır ellerine yüzüne iz bırakmış. Yatak değil, hasır iz bırakmış; mübareğin tenini, bedenini acıtmış. Yatak değil, hasır iz bırakmış; mübareğin tenini, bedenini acıtmış.

Hz. Ömer radıyallahu anh o manzarayı görünce gözleri yaşardı, ağladı. Hz. Ömer radıyallahu anh o manzarayı görünce gözleri yaşardı, ağladı.

"Ya Resûlallah!" dedi, gözyaşı döktü. "Ya Resûlallah!" dedi, gözyaşı döktü. "Kayserler, kisralar, acem hükümdarları, Bizans hükümdarları ne saltanatlı hayatlar sürüyor; "Kayserler, kisralar, acem hükümdarları, Bizans hükümdarları ne saltanatlı hayatlar sürüyor; hayatlarını saraylarda geçiriyorlar. hayatlarını saraylarda geçiriyorlar. Sen ki Allah'ın has peygamberisin, şu çektiğin sıkıntılara bak!" gibisinden onun o hâline ağladı. Sen ki Allah'ın has peygamberisin, şu çektiğin sıkıntılara bak!" gibisinden onun o hâline ağladı.

Dedi ki; "Yâ Ömer! Onlar öyle kavimdir ki, onların gördükleri görecekleri nimetleri Dedi ki;

"Yâ Ömer! Onlar öyle kavimdir ki, onların gördükleri görecekleri nimetleri
Allah bu dünyada çabuk çabuk vermiştir; bize de tehir eylemiş, âhirette verecek." Allah bu dünyada çabuk çabuk vermiştir; bize de tehir eylemiş, âhirette verecek."

İmtihan dünyası. "Sâdık kul, kâzib kuldan; rahatını seven kul,İmtihan dünyası. "Sâdık kul, kâzib kuldan; rahatını seven kul, Allah yolunda fedakârlık yapan kuldan ayrılsın." diye bu din hayatı iman hayatı meşakkatlidir. Allah yolunda fedakârlık yapan kuldan ayrılsın." diye bu din hayatı iman hayatı meşakkatlidir.

Size bir esrarlı söz söyleyeyim ki; Size bir esrarlı söz söyleyeyim ki;

Birisi Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi dedi ki; Birisi Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi dedi ki;

"Ya Resûlallah! Ben sizi çok seviyorum." "Doğru mu söylüyorsun? "Ya Resûlallah! Ben sizi çok seviyorum."

"Doğru mu söylüyorsun?
O halde belalara hazırlan. Çünkü beni seven insanlara bela, O halde belalara hazırlan. Çünkü beni seven insanlara bela, suyun dağdan inmesinden daha çabuk iner." dedi. suyun dağdan inmesinden daha çabuk iner." dedi.

Onun için başına sıkıntı geldi mi feryadı basma; "Allah dereceni artırsın." diye yapıyor, Onun için başına sıkıntı geldi mi feryadı basma; "Allah dereceni artırsın." diye yapıyor, sabret, Allah sabredenlerle beraberdir. sabret, Allah sabredenlerle beraberdir.

Allah'tan âfiyet iste, bela da vermesin, hastalık da vermesin, mutlu eylesin, Allah'tan âfiyet iste, bela da vermesin, hastalık da vermesin, mutlu eylesin, her günün hoş olsun iste ama istemek senden; dilerse verir dilemezse vermez.her günün hoş olsun iste ama istemek senden; dilerse verir dilemezse vermez. Verirse mutlu mesut yaşarsın; vermezse sabret, ecir kazan. Verirse mutlu mesut yaşarsın; vermezse sabret, ecir kazan.

Vermediği de iyidir, verdiği de iyidir, hepsi güzeldir neylerse güzel eyler. Vermediği de iyidir, verdiği de iyidir, hepsi güzeldir neylerse güzel eyler.

Men âze'l-müslimîne fî turukıhim vecebet aleyhi la'netühüm. Men âze'l-müslimîne fî turukıhim vecebet aleyhi la'netühüm. Huzeyfe radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadis-i şerîftir. Huzeyfe radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadis-i şerîftir.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Men âze'l-müslimîne. "Kim ki müslümanları ezalandırır, eziyet verir, cefa verirse."Men âze'l-müslimîne. "Kim ki müslümanları ezalandırır, eziyet verir, cefa verirse." Fî turukıhim. "Yollarında." Vecebet aleyhi la'netühüm. Fî turukıhim. "Yollarında." Vecebet aleyhi la'netühüm. "Müslümanların laneti onlara vacib olur." "Müslümanların laneti onlara vacib olur."

Bu söz izah edilmesi gereken sözlerden biridir. Bu söz izah edilmesi gereken sözlerden biridir.

Yollarında müslümanları ezalandırmak ne demek? Yollarında müslümanları ezalandırmak ne demek?

Allâhuâlem Resûlullah Efendimiz bu sözüyle müslümanların gelip Allâhuâlem Resûlullah Efendimiz bu sözüyle müslümanların gelip geçtiği yolları pisletenleri kast ediyor. geçtiği yolları pisletenleri kast ediyor.

Müslümanları yollarında ezalandırmakdan maksat ne? Müslümanları yollarında ezalandırmakdan maksat ne?

Çok affedersiniz küçük abdesti gelmiş, Çok affedersiniz küçük abdesti gelmiş, yolların güzergâhını, müslümanların geçtiği yerleri pisletmiş veyahut daha beteri filan neyse... yolların güzergâhını, müslümanların geçtiği yerleri pisletmiş veyahut daha beteri filan neyse...

Veyahut kimisi bakıyorsun - bunlar kenar mahallelerde oluyor, Veyahut kimisi bakıyorsun - bunlar kenar mahallelerde oluyor, büyük şehirlerde belediye asfalt yaptığı için dışarı verilmiyor- bulaşık sularını salıvermiş. büyük şehirlerde belediye asfalt yaptığı için dışarı verilmiyor- bulaşık sularını salıvermiş. Al eline kazmayı, şöyle kenardan kenara bir kanal kaz,Al eline kazmayı, şöyle kenardan kenara bir kanal kaz, kimsenin üstüne gelmeyecek şekilde bir tedbir al. kimsenin üstüne gelmeyecek şekilde bir tedbir al. Yola salıvermiş, gelen geçen atlar, koyunlar pislik içinde, yolu berbat ettin. Yola salıvermiş, gelen geçen atlar, koyunlar pislik içinde, yolu berbat ettin. Bir doğru dürüst iş yapsana. Sen de hiç zevk yok mu? Bir doğru dürüst iş yapsana. Sen de hiç zevk yok mu?

Bazen de millet güzel bir yolun tenha, karanlık bir tarafını abdesthane edinmiş oluyor. Bazen de millet güzel bir yolun tenha, karanlık bir tarafını abdesthane edinmiş oluyor. Onun için de bazıları kızıyorlar. Doğru değil! Müslümanın zevkine uymuyor. Onun için de bazıları kızıyorlar. Doğru değil! Müslümanın zevkine uymuyor.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in; "Öyle yapanlar yollarında müslümanları ezalandırır." demekten muradı budur. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in; "Öyle yapanlar yollarında müslümanları ezalandırır." demekten muradı budur.

Vecebe la'netühüm esâbet la'netühüm. Başka bir rivayette geçmiş: Vecebe la'netühüm esâbet la'netühüm.

Başka bir rivayette geçmiş:

"Müslümanların laneti onları tutar." "Hay Allah kahretsin!" deniyor, "Müslümanların laneti onları tutar."

"Hay Allah kahretsin!" deniyor,
denmemesi lazım ama müslümanların âhı tutar. denmemesi lazım ama müslümanların âhı tutar. Böyle yapanlara müslümanların âhı tutar, böyle yapmamak lazım. Böyle yapanlara müslümanların âhı tutar, böyle yapmamak lazım.

Gelelim arkasındaki hadîs-i şerîfe ki bu hadîs-i şerîfin mânasına çok güzel, uygun düşecek. Gelelim arkasındaki hadîs-i şerîfe ki bu hadîs-i şerîfin mânasına çok güzel, uygun düşecek.

Men âzâ müslimen fe-kad âzânî ve men âzânî fe-kad âza'llâh. Men âzâ müslimen fe-kad âzânî ve men âzânî fe-kad âza'llâh. Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf ki pek çok rivayetlerle gelmiş.Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf ki pek çok rivayetlerle gelmiş. Peygamber Efendimiz'den buna benzer çok sözler nakledilmiş. Peygamber Efendimiz'den buna benzer çok sözler nakledilmiş.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Men âzâ müslimen. "Kim müslümanı ezalandırır üzerse..." Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Men âzâ müslimen. "Kim müslümanı ezalandırır üzerse..."

Müslüman o, kardeş, iman etmiş bir kimse; onu üzüyor, ezalandırıyor. Müslüman o, kardeş, iman etmiş bir kimse; onu üzüyor, ezalandırıyor.

Fe-kad âzânî. "Beni ezalandırmış olur." Resûlullah Efendimiz hepimize sahip çıkıyor.Fe-kad âzânî. "Beni ezalandırmış olur."

Resûlullah Efendimiz hepimize sahip çıkıyor.
O ezalandırdığın kimseyi yalnız sanma, arkasında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem var. O ezalandırdığın kimseyi yalnız sanma, arkasında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem var.

"Kim bir müslümanı ezalandırmış olursa beni ezalandırmış olur." "Kim bir müslümanı ezalandırmış olursa beni ezalandırmış olur."

Gel bir müslümanın arkasından gıybet et, hakkını çiğne, güçsüzün ensesine tokadı vur, vesaire. Gel bir müslümanın arkasından gıybet et, hakkını çiğne, güçsüzün ensesine tokadı vur, vesaire. Sen onu ezalandırırsan onun sahibi var. Sen onu küçük buldun, ezmeye çalışıyorsun. Sen onu ezalandırırsan onun sahibi var. Sen onu küçük buldun, ezmeye çalışıyorsun.

Burada ezersin ama yarın mahşerde hâlin ne olur? Burada ezersin ama yarın mahşerde hâlin ne olur? Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sana nazar etmezse ne yaparsın?Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sana nazar etmezse ne yaparsın? Orada saçını başını yolarsın. Bir hikâye anlatayım, tatlı bir hikayedir ama sözü tamamlayalım. Orada saçını başını yolarsın.

Bir hikâye anlatayım, tatlı bir hikayedir ama sözü tamamlayalım.

Ve men âzânî. "Resûlullah ezalandırılırsa ne olur?" Ve men âzânî. "Resûlullah ezalandırılırsa ne olur?"

"Kim beni ezalandırırsa -peygamber Efendimiz diyor.-" "Kim beni ezalandırırsa -peygamber Efendimiz diyor.-"

Fe-kad âza'llâh. "Allah'ı ezalandırmış olur." Fe-kad âza'llâh. "Allah'ı ezalandırmış olur."

Gördün mü iş ne kadar büyük tarafa gidiyor? Gördün mü iş ne kadar büyük tarafa gidiyor? Allahu Teâlâ hazretlerine eza vermeye kimse güç yetiremez ama artık o muameleye girersin. Allahu Teâlâ hazretlerine eza vermeye kimse güç yetiremez ama artık o muameleye girersin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2