Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Allah Yolunda Cihad

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

6 Ramazan 1405 / 26.05.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah Rızası İçin Sefere Çıkmak, Dört Halifenin Fazileti, Cihadda Niyetin Önemi, Canı İçin, Malı İçin Savaşmak, A’mâya Yardım Eden | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah Yolunda Cihad

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

6 Ramazan 1405 / 26.05.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah Rızası İçin Sefere Çıkmak, Dört Halifenin Fazileti, Cihadda Niyetin Önemi, Canı İçin, Malı İçin Savaşmak, A’mâya Yardım Eden | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. es-Salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînElhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. es-Salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve mentebiahû bi-ihsânin ilâ yevmid-dîn. seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve mentebiahû bi-ihsânin ilâ yevmid-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyuhe'l-ihvân fe inne efdale'l-kitâbi kitâbullâhEmmâ ba'd: Fa'lemû eyyuhe'l-ihvân fe inne efdale'l-kitâbi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyû seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve efdale'l-hedyi hedyû seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nârve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Men fasale fî sebîlillâhi fe mâte ev kutile ev vakasahû Men fasale fî sebîlillâhi fe mâte ev kutile ev vakasahû fe re'suhû ve ba'îruhû ev lederrathu hâmmetun ev mâte alâ firâşihî fe re'suhû ve ba'îruhû ev lederrathu hâmmetun ev mâte alâ firâşihî bi-eyyi hatvin şâ'allâhu fe innehû şehîdun ve inne lehü'l-cenneh . bi-eyyi hatvin şâ'allâhu fe innehû şehîdun ve inne lehü'l-cenneh .

Sadaka Resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Çok aziz ve muhterem kardeşlerim! Ramazan'ınız mübarek olsun. Çok aziz ve muhterem kardeşlerim!

Ramazan'ınız mübarek olsun.
Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi tariflere sığmayacak kadar mübarek, rahmeti bol, güzel ayınAllahu Teâlâ hazretleri cümlemizi tariflere sığmayacak kadar mübarek, rahmeti bol, güzel ayın rahmetinden feyzinden, bereketinden faydalananlardan eylesin. rahmetinden feyzinden, bereketinden faydalananlardan eylesin. Oruçlarımızı güzel tutup rızasını kazanmayı nasip etsin. Oruçlarımızı güzel tutup rızasını kazanmayı nasip etsin. İbadetlerimizi, teravihlerimizi, dualarımızı, niyazlarımızı kabul eylesin. İbadetlerimizi, teravihlerimizi, dualarımızı, niyazlarımızı kabul eylesin. Bizleri dünya ve âhiretin hayırlarına erdirsin. Bizleri dünya ve âhiretin hayırlarına erdirsin.

Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyacağız.mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyacağız. Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddin Hocamız'ın telif eylemiş olduğuGümüşhaneli Ahmed Ziyâeddin Hocamız'ın telif eylemiş olduğu Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 432. sayfasından okumaya devam edeceğiz. Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 432. sayfasından okumaya devam edeceğiz.

Hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önceHadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce evvelen ve hasseten Peygamber Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellemevvelen ve hasseten Peygamber Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruh-u pâki için, onun cümle âl'inin, ashâbının, etbâının, ahbâbının ruhları için, hazretlerinin ruh-u pâki için, onun cümle âl'inin, ashâbının, etbâının, ahbâbının ruhları için, hassaten ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan evliyâullahın, sâdât ve meşâyıh-ı turuk-u aliyyemizin,hassaten ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan evliyâullahın, sâdât ve meşâyıh-ı turuk-u aliyyemizin, Ebû Bekir es-Sıddîk ve Aliyyü'l-Mürteza'dan -rıdvanullahi teâla Ebû Bekir es-Sıddîk ve Aliyyü'l-Mürteza'dan -rıdvanullahi teâla aleyhim ecmaîn- müteselsilen Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar gelmiş geçmişaleyhim ecmaîn- müteselsilen Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar gelmiş geçmiş meşâyıhımızın ve silsilemize mensup sâdâtımızın, hulefâlarının, müritlerinin, muhiblerinin ruhlarına,meşâyıhımızın ve silsilemize mensup sâdâtımızın, hulefâlarının, müritlerinin, muhiblerinin ruhlarına, uzaktan yakından hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelmiş olan uzaktan yakından hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına, siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına, bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olanbu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan alimlerin, râvilerin ruhlarına, bu caminin yapıcısından şu hale gelmesine yardım etmiş, alimlerin, râvilerin ruhlarına, bu caminin yapıcısından şu hale gelmesine yardım etmiş, tamirine emek sarf etmiş, az veya çok bağışta bulunmuş olanların tamirine emek sarf etmiş, az veya çok bağışta bulunmuş olanların kendilerine ve geçmişlerinin ruhlarına hediye olması için, kendilerine ve geçmişlerinin ruhlarına hediye olması için, yaşayan biz müslümanların da Mevlâ'mızın rızasına uygun, hadîs-i şerîflerin ruhuna muvafık,yaşayan biz müslümanların da Mevlâ'mızın rızasına uygun, hadîs-i şerîflerin ruhuna muvafık, sünnet-i seniyye yolunda ömür sürüp,sünnet-i seniyye yolunda ömür sürüp, Peygamber Efendimiz'in "Ümmetim fesada uğradığı zamanda Peygamber Efendimiz'in "Ümmetim fesada uğradığı zamanda sünnetime sarılana yüz şehit sevabı var!" buyurduğu müjdelere erip sünnetime sarılana yüz şehit sevabı var!" buyurduğu müjdelere erip Rabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu bir kul olarak varmamıza vesile olması için,Rabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu bir kul olarak varmamıza vesile olması için, evlatlarımızın, zürriyetlerimizin hayırlı kimseler olması için,evlatlarımızın, zürriyetlerimizin hayırlı kimseler olması için, beldelerimizin mahfuz olması için bir Fatiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, sonra başlayalım. beldelerimizin mahfuz olması için bir Fatiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, sonra başlayalım.

Fasala: İnfasala gibi, bir yerden ayrılmak, yola çıkmak mânasına geliyor. Fasala: İnfasala gibi, bir yerden ayrılmak, yola çıkmak mânasına geliyor.

"Her kim Allah yolunda evini terk edip yola koyulursa;"Her kim Allah yolunda evini terk edip yola koyulursa; böyle bir niyetle yola çıktıktan sonra ister eceliyle, düşmanla çarpışmadan ölsün böyle bir niyetle yola çıktıktan sonra ister eceliyle, düşmanla çarpışmadan ölsün ister düşman tarafından şehit edilsin." ister düşman tarafından şehit edilsin."

Tedarikâtını; kalkanını, zırhını, silahını almış, "Ben cihada gidiyorum." demiş ve yola çıkmış. Tedarikâtını; kalkanını, zırhını, silahını almış, "Ben cihada gidiyorum." demiş ve yola çıkmış.

İsterse düşman tarafından öldürülsün isterseİsterse düşman tarafından öldürülsün isterse "Hay Allah, tüh, daha düşmanla çarpışmadan yolda ölüverdi…" denilsin, fark yok! "Hay Allah, tüh, daha düşmanla çarpışmadan yolda ölüverdi…" denilsin, fark yok!

İster kendisi ölsün ister düşmanla karşılaştığı zaman İster kendisi ölsün ister düşmanla karşılaştığı zaman düşmanın elinden âhirete göçsün, maktul düşsün. düşmanın elinden âhirete göçsün, maktul düşsün.

Ev vakasahû fe resuhû ve baîruhû. Ev vakasahû fe resuhû ve baîruhû. "Veyahut isterse bindiği atı veya devesi huysuzluk edip onu tepe taklak yere düşürmüş de başı yere çarpmış, o suretle ölmüş olsun." "Veyahut isterse bindiği atı veya devesi huysuzluk edip onu tepe taklak yere düşürmüş de başı yere çarpmış, o suretle ölmüş olsun."

Kazayla, bir binek kazasıyla ölmüş olsun. Kazayla, bir binek kazasıyla ölmüş olsun.

Ev lederrathu hâmmetun.Ev lederrathu hâmmetun. "Veyahut konakladıkları yerlerde giderken "Veyahut konakladıkları yerlerde giderken bir zehirli yılan, akrep, çıyan, örümcek -oralarda zehirli mahlûklar var- bir zehirli yılan, akrep, çıyan, örümcek -oralarda zehirli mahlûklar var- onlar sokmuş da ondan ölmüş olsun." onlar sokmuş da ondan ölmüş olsun."

Peygamber Efendimiz hepsini sayıyor: Peygamber Efendimiz hepsini sayıyor:

Ev mâte alâ firâşihî. "İsterse yatağında ölmüş olsun." Ev mâte alâ firâşihî. "İsterse yatağında ölmüş olsun."

Akşam rahat rahat yattı, sabahleyin "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râci'ûn, vah gitmiş…" dediler.Akşam rahat rahat yattı, sabahleyin "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râci'ûn, vah gitmiş…" dediler. Hiçbir şey de, sokma vs. de yok; isterse öyle ölmüş olsun. Hiçbir şey de, sokma vs. de yok; isterse öyle ölmüş olsun.

Bi-eyyi hatvin şâ'allâhu. Bi-eyyi hatvin şâ'allâhu. "Allah'ın istediği, takdir ettiği hangi çeşit ölümle, helak ile helak olursa olsun;"Allah'ın istediği, takdir ettiği hangi çeşit ölümle, helak ile helak olursa olsun; değil mi ki evinden Allah rızası için yola çıktı…"değil mi ki evinden Allah rızası için yola çıktı…" Fe innehû şehîdun. "O şehittir, şehitlik mertebesini kazanmıştır." Fe innehû şehîdun. "O şehittir, şehitlik mertebesini kazanmıştır." Ve inne lehû'l-cenneh. "Ve ona cennet vardır; cennet onun olacak, mükâfatı cennet olacaktır." Ve inne lehû'l-cenneh. "Ve ona cennet vardır; cennet onun olacak, mükâfatı cennet olacaktır."

Bu hadîs-i şerîfi Taberânî, Ebû Davud, İbn Hibban, Ebî Mâlik el-Eş'arî'den rivayet etmişler. Bu hadîs-i şerîfi Taberânî, Ebû Davud, İbn Hibban, Ebî Mâlik el-Eş'arî'den rivayet etmişler. İslâm'da cihadın kıymetini bildiren bir hadîs-i şerîftir. İslâm'da cihadın kıymetini bildiren bir hadîs-i şerîftir.

Cihat, bizim dinimizin hörgücünün zirvesidir. Cihat, bizim dinimizin hörgücünün zirvesidir. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte öyle buyuruyor: Zirvetü senâmihî. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte öyle buyuruyor:

Zirvetü senâmihî.

Devenin; sırtında hörgücü olur, yüksektir.Devenin; sırtında hörgücü olur, yüksektir. Hörgücün bir de tepesi, en yüksek noktası olur. Cihat orasıdır, en yüksek iştir. Hörgücün bir de tepesi, en yüksek noktası olur. Cihat orasıdır, en yüksek iştir.

İnsan öldürmek, kan dökmek neden en yüksek iş oluyor? İnsan öldürmek, kan dökmek neden en yüksek iş oluyor?

Eğer o olmasa yeryüzü fesada uğruyor.Eğer o olmasa yeryüzü fesada uğruyor. Daha beter fitneler çıkıyor; insanlar aldatılıyor, öldürülüyor, kesiliyor, biçiliyor; Daha beter fitneler çıkıyor; insanlar aldatılıyor, öldürülüyor, kesiliyor, biçiliyor; hırsızlama oluyor, arsızlıklar, tariflere sığmaz haksızlıklar oluyor… hırsızlama oluyor, arsızlıklar, tariflere sığmaz haksızlıklar oluyor…

Şimdi bizim yolumuz açık olsa Bulgaristan'a savaş açmaz mıyız? Candan yaparız.Şimdi bizim yolumuz açık olsa Bulgaristan'a savaş açmaz mıyız?

Candan yaparız.
Bir fırsat çıktı, elhamdülillah, deriz. Bir gül bahçesine gidercesine güle oynaya gideriz.Bir fırsat çıktı, elhamdülillah, deriz. Bir gül bahçesine gidercesine güle oynaya gideriz. Çünkü hak ettiler. Biz onların memleketine gittiğimiz zaman dokunmadık;Çünkü hak ettiler. Biz onların memleketine gittiğimiz zaman dokunmadık; hayatlarını bağışladık, kiliselerini bağışladık…hayatlarını bağışladık, kiliselerini bağışladık… Onlar durup dururken öyle yapıyorlar. Onlar durup dururken öyle yapıyorlar.

İslâm mütecaviz değil. Adamlar hem zulmü yaparlar İslâm mütecaviz değil. Adamlar hem zulmü yaparlar hem de bir de iftira atarlar, Müslümanlığın cihadına dil uzatırlar. hem de bir de iftira atarlar, Müslümanlığın cihadına dil uzatırlar.

Peki senin Afrika'da yaptığın nedir? Senin Vietnam'da yaptığın nedir?Peki senin Afrika'da yaptığın nedir? Senin Vietnam'da yaptığın nedir? Kore'de, Amerika'da, Avustralya'da yaptığın nedir? Kore'de, Amerika'da, Avustralya'da yaptığın nedir? Tarih kitaplarını, coğrafya kitaplarını açın; dünyanın birçok yerlerinin nasıl alındığını, Tarih kitaplarını, coğrafya kitaplarını açın; dünyanın birçok yerlerinin nasıl alındığını, yerlilerin nasıl öldürüldüğünü görün!yerlilerin nasıl öldürüldüğünü görün! Çok daha âlâsını, çok daha yükseğini, sebepsiz, haksız olanını yapmışlardır.Çok daha âlâsını, çok daha yükseğini, sebepsiz, haksız olanını yapmışlardır. İslâm, cihadı Allah'ın emri yerine gelsin diye mecburiyetler tahtında... İslâm, cihadı Allah'ın emri yerine gelsin diye mecburiyetler tahtında... Ve ilk başta da güzel güzel "Allah'ın emrine gel, iş bitsin." diye teklif vardır. Ve ilk başta da güzel güzel "Allah'ın emrine gel, iş bitsin." diye teklif vardır.

İslâm'da doğrudan doğruya harp yoktur.İslâm'da doğrudan doğruya harp yoktur. Ona rağmen Avrupalılar'ın, Amerikalılar'ın veya Ruslar'ın İslâm'a en büyük hücumları cihattandır. Ona rağmen Avrupalılar'ın, Amerikalılar'ın veya Ruslar'ın İslâm'a en büyük hücumları cihattandır.

Sakın ha, "Keşke cihat olmasaydı…" diye bir düşünceye gelmeyin! Bu cihat, cihan durdukça olacak!Sakın ha, "Keşke cihat olmasaydı…" diye bir düşünceye gelmeyin! Bu cihat, cihan durdukça olacak! Cihadsız olmaz! Mademki yeryüzünde kötü var; o zaman cihat olur, mecburi!Cihadsız olmaz! Mademki yeryüzünde kötü var; o zaman cihat olur, mecburi! Hiçbir şey olmasa şeytan var, şeytanla cihat var. Sakın ha aşağılık kompleksine kapılmayın! Hiçbir şey olmasa şeytan var, şeytanla cihat var. Sakın ha aşağılık kompleksine kapılmayın!

Dinimiz iyi ki cihadı koymuş, çünkü bizim dinimiz tabii bir dindir,Dinimiz iyi ki cihadı koymuş, çünkü bizim dinimiz tabii bir dindir, fıtrat dinidir, insanoğlunun yaradılışına uygun dindir. fıtrat dinidir, insanoğlunun yaradılışına uygun dindir. Laf dini değildir, edebiyat dini, palavra dini değildir; hakikat dinidir, hayat dinidir. Laf dini değildir, edebiyat dini, palavra dini değildir; hakikat dinidir, hayat dinidir.

Hayatın icabı ne? "Hocam hayat ciddidir, Hayatın icabı ne?

"Hocam hayat ciddidir,
adamın elinin kangren olacağı anlaşılınca kolunu keserler." adamın elinin kangren olacağı anlaşılınca kolunu keserler."

Neden? İnsanın kolu canı isteye isteye kesilir mi? Neden?

İnsanın kolu canı isteye isteye kesilir mi?

Ama kesmezse o cerahat bütün vücuduna yayılacak, ölecek, diye keserler. Ama kesmezse o cerahat bütün vücuduna yayılacak, ölecek, diye keserler. Doktorlar bazen bir insanın öteki gözüne hastalık bulaşmasın diye bir gözünü çıkartırlar. Doktorlar bazen bir insanın öteki gözüne hastalık bulaşmasın diye bir gözünü çıkartırlar. Mecburiyet oluyor, bazı tedaviler oluyor ki Mecburiyet oluyor, bazı tedaviler oluyor ki insanın hoşuna gitmediği halde faydası olduğu için mecbur oluyor. insanın hoşuna gitmediği halde faydası olduğu için mecbur oluyor. Cihat da öyle bir sosyal bir tedavidir. Cihat da öyle bir sosyal bir tedavidir.

Kutibe aleykumu'l-kitâlu ve hüve kürhun leküm. "Evet beğenmezsiniz, istemezsiniz…" Kutibe aleykumu'l-kitâlu ve hüve kürhun leküm. "Evet beğenmezsiniz, istemezsiniz…"

Hem cihat yapan insanlara hoş gelmez:Hem cihat yapan insanlara hoş gelmez: Evinde oturmak ve baharda bülbüllerin seslerini dinlemek, güllerin kokularını koklamak,Evinde oturmak ve baharda bülbüllerin seslerini dinlemek, güllerin kokularını koklamak, boğazın sularına bakmak, püfür püfür esen rüzgârda balkonda, kamelyanın altında,boğazın sularına bakmak, püfür püfür esen rüzgârda balkonda, kamelyanın altında, mehtapta oturmak varken terleyip de can pazarına gitmek nefse tabi zor gelir.mehtapta oturmak varken terleyip de can pazarına gitmek nefse tabi zor gelir. Bir oradan mekruhluk var zorluk var bir de daha başka yönlerden zorlukları var.Bir oradan mekruhluk var zorluk var bir de daha başka yönlerden zorlukları var. Onun için hoşa gitmez ama âyet-i kerîme'de; Ve asâ en tekrahû şey'en ve hüve hayrun leküm.Onun için hoşa gitmez ama âyet-i kerîme'de;

Ve asâ en tekrahû şey'en ve hüve hayrun leküm.
"Siz bazı şeyleri sevmezsiniz ama o sizin için hayırlıdır!" buyruluyor. "Siz bazı şeyleri sevmezsiniz ama o sizin için hayırlıdır!" buyruluyor.

Biz cihadı terk ettiğimiz için bu duruma düştük, diyebiliriz. Cihat insanı, cemiyetleri canlı tutar. Biz cihadı terk ettiğimiz için bu duruma düştük, diyebiliriz. Cihat insanı, cemiyetleri canlı tutar. Cihat yapacağım, dersin; silah sanayin harıl harıl çalışır,Cihat yapacağım, dersin; silah sanayin harıl harıl çalışır, düşman bir uçak yapmışsa sen daha âlâsını yaparsın, bir tank yapmışsa daha iyisini yaparsın.düşman bir uçak yapmışsa sen daha âlâsını yaparsın, bir tank yapmışsa daha iyisini yaparsın. Düşman 300 bin asker besliyorsa biz 45 milyon askeriz. Biz bütün cihanla çarpışırız! Düşman 300 bin asker besliyorsa biz 45 milyon askeriz. Biz bütün cihanla çarpışırız!

İstemiyoruz, işimiz kabadayılık değil ama bizi hiç kimse korkutamaz! Niye korkutamaz? İstemiyoruz, işimiz kabadayılık değil ama bizi hiç kimse korkutamaz!

Niye korkutamaz?

Çünkü biz ölürsek şehit oluruz. İsterse yatağımızda ölelim, o niyette olduk mu şehit oluruz. Çünkü biz ölürsek şehit oluruz. İsterse yatağımızda ölelim, o niyette olduk mu şehit oluruz. Kalırsak gazi oluruz. Kalırsak d, ölürsek de muradımıza ereriz. Bizim sırtımızı kim yere getirebilir? Kalırsak gazi oluruz. Kalırsak d, ölürsek de muradımıza ereriz. Bizim sırtımızı kim yere getirebilir? Mü'minin sırtını kim yere getirebilir?.. Mü'minin sırtını kim yere getirebilir?..

Kıbrıs hadisesinde bir yedek subay arkadaş galiba Gaziantep'te, ailesine mektup yazmış: Kıbrıs hadisesinde bir yedek subay arkadaş galiba Gaziantep'te, ailesine mektup yazmış: "Çoktandır çıkmamış bir fırsat, birçok arkadaşımın eline geçmemiş bir imkân bana nasip oldu, "Çoktandır çıkmamış bir fırsat, birçok arkadaşımın eline geçmemiş bir imkân bana nasip oldu, Kıbrıs'a cihada gidiyorum, şehit olmayı temenni ediyorum." diyor. Kıbrıs'a cihada gidiyorum, şehit olmayı temenni ediyorum." diyor.

"İnsanın gönlünde cihat aşkı, şehit olma arzusu olmadan"İnsanın gönlünde cihat aşkı, şehit olma arzusu olmadan ölürse o adam bir çeşit münafıklık üzere ölür!" ölürse o adam bir çeşit münafıklık üzere ölür!"

İçinde arzu olacak, şevk olacak. İsterse yatağında ölsün ama o arzu olacak. İçinde arzu olacak, şevk olacak. İsterse yatağında ölsün ama o arzu olacak. İslâm'da korkaklık yok. Öbür tarafta kardeşlerimin ırzına, namusuna, malına, canına tecavüz ediyor, İslâm'da korkaklık yok. Öbür tarafta kardeşlerimin ırzına, namusuna, malına, canına tecavüz ediyor, ben burada ekmeğin üstüne kaymağı sürmüşüm, üstüne de gül reçelini sürüyorum, yiyorum.ben burada ekmeğin üstüne kaymağı sürmüşüm, üstüne de gül reçelini sürüyorum, yiyorum. Boğazıma takılır, takılıyor! İstiyorum ki yeryüzü hepsi güzel olsun, her taraf güzel olsun. Boğazıma takılır, takılıyor! İstiyorum ki yeryüzü hepsi güzel olsun, her taraf güzel olsun. Ama o gelmiş orayı istila etmiş, bu gelmiş burayı istila etmişAma o gelmiş orayı istila etmiş, bu gelmiş burayı istila etmiş hem de "Müslümanlar şöyledir böyledir…" diye bize hakaret ederek. hem de "Müslümanlar şöyledir böyledir…" diye bize hakaret ederek.

Kerata, benim memleketime girmişsin! İnsan hakları vs. Kerata, benim memleketime girmişsin! İnsan hakları vs.

Senin çiğnediğin insan hakları, kimi aldatıyorsun? Senin çiğnediğin insan hakları, kimi aldatıyorsun?

Bir ara aldatmışlar, hem münevver arkadaşlardan biliyorum, aşağılık kompleksine düşmüş: Bir ara aldatmışlar, hem münevver arkadaşlardan biliyorum, aşağılık kompleksine düşmüş:

"Biz de savaştan başka bir şey yapmamışız…" "Biz de savaştan başka bir şey yapmamışız…"

O düşmanlarının seni aldatmacası. O düşmanlarının seni aldatmacası. Seni düşman bir de ruhen yere sermek için sana onları şey yapıyor [düşündürtüyor]. Seni düşman bir de ruhen yere sermek için sana onları şey yapıyor [düşündürtüyor].

Bizim dedelerimiz kanadı kırık kuşa bile vakıf bırakmış.Bizim dedelerimiz kanadı kırık kuşa bile vakıf bırakmış. "Göçmen kuşlardan kanadı kırılıp da uçamayanlara bakılsın diye şu parayı, şu malı ayırdım." demiş."Göçmen kuşlardan kanadı kırılıp da uçamayanlara bakılsın diye şu parayı, şu malı ayırdım." demiş. Hizmetçi tabak kırarsa efendisi pataklamasın diye tabak kıran hizmetçinin kırdığı Hizmetçi tabak kırarsa efendisi pataklamasın diye tabak kıran hizmetçinin kırdığı döktüğünün ödenmesi için vakıf bırakmış. döktüğünün ödenmesi için vakıf bırakmış.

Horhor caddesinin köşesinde apartmanların arasında dedelerimizin yaptığı binalardan bir eski bina kalmıştır. Horhor caddesinin köşesinde apartmanların arasında dedelerimizin yaptığı binalardan bir eski bina kalmıştır. Köşesine bakın; köşesinde, çatının hemen alt yanında serçeler için köşk vardır. Köşesine bakın; köşesinde, çatının hemen alt yanında serçeler için köşk vardır. Serçesini bile düşünmüştür. "Serçe buraya yuva yapacak.Serçesini bile düşünmüştür. "Serçe buraya yuva yapacak. Ben burayı kiremitle yapacağım, altında boşluk bırakmıyorum,Ben burayı kiremitle yapacağım, altında boşluk bırakmıyorum, bu hayvancağız yuva yapmakta zorluk çeker. bu hayvancağız yuva yapmakta zorluk çeker. Ben buraya taştan güzelce bir oyuncak köşk yapayım…" diye köşesine köşk yapmıştır.Ben buraya taştan güzelce bir oyuncak köşk yapayım…" diye köşesine köşk yapmıştır. Bizim ecdadımız öyle ince insanlardı. Avrupa, çiçek sevgisini bizim ecdadımızdan öğrenmiştir. Bizim ecdadımız öyle ince insanlardı.

Avrupa, çiçek sevgisini bizim ecdadımızdan öğrenmiştir.

Seyyah Baron dö Busbek, Kânûnî devrinde memleketimize gelmiş; "Bu Osmanlılar'a akıl ermez. Seyyah Baron dö Busbek, Kânûnî devrinde memleketimize gelmiş;

"Bu Osmanlılar'a akıl ermez.
Bunlar bir çiçek için dünyanın parasını verir, bu adamlara akıl ermez!" diyor. Bunlar bir çiçek için dünyanın parasını verir, bu adamlara akıl ermez!" diyor.

Laleleri ilk defa burada görmüş, "Bunlar ne güzel çiçek!" demiş, bayılmış. Laleleri ilk defa burada görmüş, "Bunlar ne güzel çiçek!" demiş, bayılmış. Hollanda'ya laleyi o götürmüş. Kış gününde gelmiş,Hollanda'ya laleyi o götürmüş. Kış gününde gelmiş, Yedikule'den sümbül bahçelerinin arasından geçecek.Sümbül kokularından mest olmuş.Yedikule'den sümbül bahçelerinin arasından geçecek.Sümbül kokularından mest olmuş. Kitabına "Bu mevsimde bu çiçekler burada nasıl oluyor?.." diye yazıyor. Kitabına "Bu mevsimde bu çiçekler burada nasıl oluyor?.." diye yazıyor.

Bizim ecdadımız böyle! Ecdadınızı iyi tanıyın! Kusuru varsa tenkit edin,Bizim ecdadımız böyle!

Ecdadınızı iyi tanıyın! Kusuru varsa tenkit edin,
ona bir şey demiyoruz ama bari siz haksız tenkit yapmayın!ona bir şey demiyoruz ama bari siz haksız tenkit yapmayın! Zaten düşmanlar yapacağını yaptı, bari siz torunları yapmayın! Allahu Teâlâ hazretleri Zaten düşmanlar yapacağını yaptı, bari siz torunları yapmayın!

Allahu Teâlâ hazretleri

Düşman olduğu zaman çarpışma var, düşmanla cihat var, tamam.Düşman olduğu zaman çarpışma var, düşmanla cihat var, tamam. O İslâm'ın nurunu söndürmeye bir gayret sarf ediyor; ben de Allah'ın askeriyim,O İslâm'ın nurunu söndürmeye bir gayret sarf ediyor; ben de Allah'ın askeriyim, Allah'ın nurunu, dinini yeryüzünde pırıl pırıl, canlı tutmak için ben de canımı vermeye hazırım. Allah'ın nurunu, dinini yeryüzünde pırıl pırıl, canlı tutmak için ben de canımı vermeye hazırım. Gönüllü askerim, yazılmışım, ordudayım.Gönüllü askerim, yazılmışım, ordudayım. Ölsem gam yemem, kalsam, yaralansam, ayağım gitse, gözüm çıksa gam yemem. Ölsem gam yemem, kalsam, yaralansam, ayağım gitse, gözüm çıksa gam yemem.

Başka? Başka çeşit düşmanlar da var. Mesela nefis de insanın içinde düşman!Başka?

Başka çeşit düşmanlar da var. Mesela nefis de insanın içinde düşman!
O da insana "Namazı kılma, orucu tutma…" der. O da insana "Namazı kılma, orucu tutma…" der.

Sigarayı içme ne olur? Koca adam ağzına sigarayı almış, arabayı kullanarak geliyor. Sigarayı içme ne olur?

Koca adam ağzına sigarayı almış, arabayı kullanarak geliyor.
Sen babandan-anandan böyle mi gördün, bu memleketin töresi bu muydu?Sen babandan-anandan böyle mi gördün, bu memleketin töresi bu muydu? Bu memleketin yahudisi, Ermeni'si Ramazan'da aşikâre oruç yemezdi! Bu memleketin yahudisi, Ermeni'si Ramazan'da aşikâre oruç yemezdi! Gayrimüslim terbiyesi kadar bile terbiyen kalmamış, yazıklar olsun sana! Gayrimüslim terbiyesi kadar bile terbiyen kalmamış, yazıklar olsun sana! Osmanlı onu öyle terbiye etmiş; çocuklarını içeriye alırlarmış, Osmanlı onu öyle terbiye etmiş; çocuklarını içeriye alırlarmış, "Müslümanların oruç mevsimi, sen dışarıda niye ekmek yiyorsun!" diye döverlermiş. "Müslümanların oruç mevsimi, sen dışarıda niye ekmek yiyorsun!" diye döverlermiş.

Ağzına sigarayı alenen almış, utanmıyor da...Ağzına sigarayı alenen almış, utanmıyor da... Koca kazık kadar çocuklar, her birini yalıya diksen gemi bağlanacak iskele olur; Koca kazık kadar çocuklar, her birini yalıya diksen gemi bağlanacak iskele olur; futbolun peşinde... Akşam oruç tutsa futbol oynayabilir mi, hâli kalmaz.futbolun peşinde... Akşam oruç tutsa futbol oynayabilir mi, hâli kalmaz. Ekmek elden su gölden; babasından harçlığı alıyor, geziyor. Ekmek elden su gölden; babasından harçlığı alıyor, geziyor.

Nefis, şeytan diye düşmanlar var, bunlar yaptırtıyor. Nefis, şeytan diye düşmanlar var, bunlar yaptırtıyor.

Nefis kendi içimizdeki benliğimiz; yemek yemek ister, yan gelip yatmak, Nefis kendi içimizdeki benliğimiz; yemek yemek ister, yan gelip yatmak, keyif çatmak ister, rahatı sever, biraz çalışmayı yüklesen ibadet zor gelir,çalışmak zor gelir filan.keyif çatmak ister, rahatı sever, biraz çalışmayı yüklesen ibadet zor gelir,çalışmak zor gelir filan. Onunla cihat var, o da bir mânevî düşman!Onunla cihat var, o da bir mânevî düşman! Bunu düşman bilmez; Avrupa'nın, Amerika'nın yüksek medeniyetleri bilmez.Bunu düşman bilmez; Avrupa'nın, Amerika'nın yüksek medeniyetleri bilmez. Bizim dedelerimiz bilir. İnsanın içinde kendisinden olma,Bizim dedelerimiz bilir. İnsanın içinde kendisinden olma, kendisinden bir parça bir düşman var ki o nefistir.kendisinden bir parça bir düşman var ki o nefistir. O ona kötülük yapıyor, onunla da cihat etmek lazım. O ona kötülük yapıyor, onunla da cihat etmek lazım.

A'dâ aduvvüke nefsükelletî beyne cenbeyke. "Senin en büyük düşmanın şu içinde!" A'dâ aduvvüke nefsükelletî beyne cenbeyke. "Senin en büyük düşmanın şu içinde!"

Dışarıdaki düşmanlar sana bir şey yapamaz. Kale, içinden fethedilir. Dışarıdaki düşmanlar sana bir şey yapamaz. Kale, içinden fethedilir. İçindekini ıslah et; onu ıslah edemediğin zaman camiye gelemiyorsun,İçindekini ıslah et; onu ıslah edemediğin zaman camiye gelemiyorsun, televizyondan kurtulamıyorsun, kötü huyları bırakamıyorsun, iyi huylara yanaşamıyorsun. televizyondan kurtulamıyorsun, kötü huyları bırakamıyorsun, iyi huylara yanaşamıyorsun. Ömrün geçmiş, saçın sakalın ağarmış, yolun yarısını geçmişsin, gideceğin istikamet belli,Ömrün geçmiş, saçın sakalın ağarmış, yolun yarısını geçmişsin, gideceğin istikamet belli, tevbe etmiyorsun, istiğfar etmiyorsun… tevbe etmiyorsun, istiğfar etmiyorsun…

Şeytan; usta, profesyonel bir aldatıcı, korkunç bir yankesici, korkunç bir dolandırıcı. Şeytan; usta, profesyonel bir aldatıcı, korkunç bir yankesici, korkunç bir dolandırıcı. İnsanın imanını alıp kendisiyle beraber cehenneme düşmesini hedef almış bir çalışan hasım kuvvet. İnsanın imanını alıp kendisiyle beraber cehenneme düşmesini hedef almış bir çalışan hasım kuvvet.

İnne'ş-şeytâne leküm aduvvün mubîn. Onunla da mücadele var. İnne'ş-şeytâne leküm aduvvün mubîn.

Onunla da mücadele var.

Bunlar da cihat ama bu maddî cihat da böyle. Bunlar da cihat ama bu maddî cihat da böyle. İslâm'ın güzelliğini görüyorsunuz! Hani biz ne deriz: İslâm'ın güzelliğini görüyorsunuz!

Hani biz ne deriz:

İşçiyi tutarız, akşam parasını veririz; sabahtan verirsek kaçar, diye korkarız.İşçiyi tutarız, akşam parasını veririz; sabahtan verirsek kaçar, diye korkarız. Hatta evi badana boya ettirdiğimiz zamanda bazen benim de işçi filan kaçtığı için,Hatta evi badana boya ettirdiğimiz zamanda bazen benim de işçi filan kaçtığı için, yapmıyor, yarı yolda kaçıyor, anlaşmasına uymuyor diye keşke tamamen bitirse de versem diye düşündüğüm oldu. yapmıyor, yarı yolda kaçıyor, anlaşmasına uymuyor diye keşke tamamen bitirse de versem diye düşündüğüm oldu. Ama Allahu Teâlâ hazretleri daha savaş meydanına gitmedenAma Allahu Teâlâ hazretleri daha savaş meydanına gitmeden niyeti öyle diye bir şey yapmadığı halde yatağında ölse bile sevabı veriyor. veriyor. niyeti öyle diye bir şey yapmadığı halde yatağında ölse bile sevabı veriyor. veriyor.

Neden? İranlı şairlerden bir tanesi güzel söylemiş, buyurmuş ki; Neden?

İranlı şairlerden bir tanesi güzel söylemiş, buyurmuş ki;

Rahmeteşrâ bahâ nemî hoyed, Belki ûrâ behâne mi cûyed. Rahmeteşrâ bahâ nemî hoyed,

Belki ûrâ behâne mi cûyed.

"Allahu Teâlâ hazretleri rahmetine para, karşılık, paha istemiyor. "Allahu Teâlâ hazretleri rahmetine para, karşılık, paha istemiyor. Rahmetine paha istemiyor, bahane istiyor!" Ver şu kadarı, al bu kadarı; pazarlık usulü değil! Rahmetine paha istemiyor, bahane istiyor!"

Ver şu kadarı, al bu kadarı; pazarlık usulü değil!

Bu adamın bahanesi neymiş? Bu adamın bahanesi neymiş?

Şehit olmak niyetiyle evinden çıktı ya daha [menzile] varmadı. Şehit olmak niyetiyle evinden çıktı ya daha [menzile] varmadı. Otelde yatarken akşamleyin güzelce banyo yaptı, kebapları, tatlıları güzelce yedi, keyfi yerinde…Otelde yatarken akşamleyin güzelce banyo yaptı, kebapları, tatlıları güzelce yedi, keyfi yerinde… Daha düşman çok kilometrelerce uzakta iken innâ lillâhi ve innâ ileyhi râci'ûn, öldü. Daha düşman çok kilometrelerce uzakta iken innâ lillâhi ve innâ ileyhi râci'ûn, öldü. Şehit sevabını veriyor. Neden? Şehit sevabını veriyor.

Neden?

Rabbimiz Ekremü'l-ekremîn de ondan, cömertlerin cömerdi.Rabbimiz Ekremü'l-ekremîn de ondan, cömertlerin cömerdi. Kula vermek için Bahane arıyor, kulun doğru yola gelmesinden seviniyor. Kula vermek için Bahane arıyor, kulun doğru yola gelmesinden seviniyor.

Kulun doğru yola gitmesini istemiyor.Kulun doğru yola gitmesini istemiyor. Zalim biziz, çok zalimiz, çok kaba saba insanlarız.Zalim biziz, çok zalimiz, çok kaba saba insanlarız. Allah'a güzel kulluk etmeyen insanlar çok kaba saba, çok edepsiz insanlar.Allah'a güzel kulluk etmeyen insanlar çok kaba saba, çok edepsiz insanlar. Allah veriyor veriyor, biz kulluk etmiyoruz. Allah veriyor veriyor, biz kulluk etmiyoruz. Allah bahanelerle karşılıksız lütuflara gark ediyor, biz gene küfrân-ı nimette bulunuyoruz.Allah bahanelerle karşılıksız lütuflara gark ediyor, biz gene küfrân-ı nimette bulunuyoruz. Allah bize mün'im-i hakikiyi görüp Allahu Teâlâ hazretlerinin ihsanını, ikramını üzerimizde anlayıpdaAllah bize mün'im-i hakikiyi görüp Allahu Teâlâ hazretlerinin ihsanını, ikramını üzerimizde anlayıpda ona severek candan, gönülden ibadet etme edebini ihsan eylesin.ona severek candan, gönülden ibadet etme edebini ihsan eylesin. Cümlemizi ârif, edip, zarif, kâmil kullar eylesin. Cümlemizi ârif, edip, zarif, kâmil kullar eylesin.

Men faddala alâ Ebî Bekrin ve Umara ve Usmâne ve AliyyinMen faddala alâ Ebî Bekrin ve Umara ve Usmâne ve Aliyyin fe-kad radde mâ kultuhû ve kezzebe mâ hüm ehlühû. fe-kad radde mâ kultuhû ve kezzebe mâ hüm ehlühû.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten bir rivayet,Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten bir rivayet, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

Men faddala. "Her kim ki daha üstün sayarsa, tafdil ederse…" Men faddala. "Her kim ki daha üstün sayarsa, tafdil ederse…"

Faddala takdirinde herhangi kimseyi daha üstün sayarsa. Faddala takdirinde herhangi kimseyi daha üstün sayarsa.

Kime daha üstün sayacak? Âlâ Ebî Bekrin.Kime daha üstün sayacak?

Âlâ Ebî Bekrin.
"Şimdi Ebû Bekrin, şerhte Ebî Bekrin denmiş. Alâ gelince ebû kelimesi ebî olur,"Şimdi Ebû Bekrin, şerhte Ebî Bekrin denmiş. Alâ gelince ebû kelimesi ebî olur, onu düzeltmek lazım. Yalnız bir şey beni düşündürüyor: Peygamber Efendimiz'in zamanında harf-i cer; ebû kelimesi üzerinde izafet amel etmezmiş. O devre, o zamana mahsus böyle bir rivayet var. Hatta Topkapı Sarayı'nda bir Kur'ân-ı Kerîm nüshası var: Ketebehû Aliyyu'bnu Ebû Tâlibin. demiş. Hâlbuki ibn kelimesinin muzâfun ileyhi olarak Ebî Tâlibin demesi lazımdı, Ebû demiş. Şimdiki Arapça gramerine aykırı bir ifade gibi görünüyor ama bizim Edebiyat Fakültesi'ndeki profesör; "Bu onun hakikaten imzası olduğunu gösterir. Çünkü uydurma yapan bir insan düzgün yapayım diye bu hatayı yapmaz, burada bu böyle olduğuna göre o devirde olan kaide; pervasız öyle yazmış: Aliyyu'bnu Ebû Tâlibin demiş. Hâlbuki ibn; muzâfun ileyh, Ebî Tâlibin demesi lazım. Demek ki o imza doğrudur. Bu nüsha Hz. Ali'nin kaleminden çıkmıştır!" derdi. Profesör, ketebe kaydının, imlasının özelliklerinden öyle ifade ederdi. onu düzeltmek lazım.

Yalnız bir şey beni düşündürüyor:

Peygamber Efendimiz'in zamanında harf-i cer; ebû kelimesi üzerinde izafet amel etmezmiş. O devre, o zamana mahsus böyle bir rivayet var. Hatta Topkapı Sarayı'nda bir Kur'ân-ı Kerîm nüshası var:

Ketebehû Aliyyu'bnu Ebû Tâlibin. demiş. Hâlbuki ibn kelimesinin muzâfun ileyhi olarak Ebî Tâlibin demesi lazımdı, Ebû demiş. Şimdiki Arapça gramerine aykırı bir ifade gibi görünüyor ama bizim Edebiyat Fakültesi'ndeki profesör; "Bu onun hakikaten imzası olduğunu gösterir. Çünkü uydurma yapan bir insan düzgün yapayım diye bu hatayı yapmaz, burada bu böyle olduğuna göre o devirde olan kaide; pervasız öyle yazmış: Aliyyu'bnu Ebû Tâlibin demiş. Hâlbuki ibn; muzâfun ileyh, Ebî Tâlibin demesi lazım. Demek ki o imza doğrudur. Bu nüsha Hz. Ali'nin kaleminden çıkmıştır!" derdi. Profesör, ketebe kaydının, imlasının özelliklerinden öyle ifade ederdi.

Peygamber Efendimiz'in zamanında harf-i cer; ebû kelimesi üzerinde izafet amel etmezmiş. Peygamber Efendimiz'in zamanında harf-i cer; ebû kelimesi üzerinde izafet amel etmezmiş. O devre, o zamana mahsus böyle bir rivayet var.O devre, o zamana mahsus böyle bir rivayet var. Hatta Topkapı Sarayı'nda bir Kur'ân-ı Kerîm nüshası var: Hatta Topkapı Sarayı'nda bir Kur'ân-ı Kerîm nüshası var:

Ketebehû Aliyyu'bnu Ebû Tâlibin. demiş. Ketebehû Aliyyu'bnu Ebû Tâlibin. demiş. Hâlbuki ibn kelimesinin muzâfun ileyhi olarak Ebî Tâlibin demesi lazımdı, Ebû demiş.Hâlbuki ibn kelimesinin muzâfun ileyhi olarak Ebî Tâlibin demesi lazımdı, Ebû demiş. Şimdiki Arapça gramerine aykırı bir ifade gibi görünüyor ama bizim Edebiyat Fakültesi'ndeki profesör;Şimdiki Arapça gramerine aykırı bir ifade gibi görünüyor ama bizim Edebiyat Fakültesi'ndeki profesör; "Bu onun hakikaten imzası olduğunu gösterir. "Bu onun hakikaten imzası olduğunu gösterir. Çünkü uydurma yapan bir insan düzgün yapayım diye bu hatayı yapmaz, Çünkü uydurma yapan bir insan düzgün yapayım diye bu hatayı yapmaz, burada bu böyle olduğuna göre o devirde olan kaide; pervasız öyle yazmış:burada bu böyle olduğuna göre o devirde olan kaide; pervasız öyle yazmış: Aliyyu'bnu Ebû Tâlibin demiş. Hâlbuki ibn; muzâfun ileyh, Ebî Tâlibin demesi lazım.Aliyyu'bnu Ebû Tâlibin demiş. Hâlbuki ibn; muzâfun ileyh, Ebî Tâlibin demesi lazım. Demek ki o imza doğrudur. Bu nüsha Hz. Ali'nin kaleminden çıkmıştır!" derdi.Demek ki o imza doğrudur. Bu nüsha Hz. Ali'nin kaleminden çıkmıştır!" derdi. Profesör, ketebe kaydının, imlasının özelliklerinden öyle ifade ederdi. Profesör, ketebe kaydının, imlasının özelliklerinden öyle ifade ederdi.

Belki burada da o durum var. Men faddala alâ Ebû Bekrin. Belki burada da o durum var.

Men faddala alâ Ebû Bekrin.

O eski kaideye binaen böyle buyurmuş. O eski kaideye binaen böyle buyurmuş.

Bu sözler fem-i saadet-i nebevîden böyle çıkmış olabilirBu sözler fem-i saadet-i nebevîden böyle çıkmış olabilir ama mâna değişmiyor,bu ancak Arapça bilenlere ait bir izahat. ama mâna değişmiyor,bu ancak Arapça bilenlere ait bir izahat.

"Her kim ki bir kimseyi Ebû Bekir'den daha üstün sayarsa…" "Her kim ki bir kimseyi Ebû Bekir'den daha üstün sayarsa…"

Başka? Başka?

Ve Umara ve Usmâne ve Aliyyin fe-kad radde mâ kultuhû.Ve Umara ve Usmâne ve Aliyyin fe-kad radde mâ kultuhû. "Ömer'den ve Osman'dan daha üstün sayarsa ve Hz. Ali'den üstün sayarsa o, dediğimi reddetmiş olur!" "Ömer'den ve Osman'dan daha üstün sayarsa ve Hz. Ali'den üstün sayarsa o, dediğimi reddetmiş olur!"

Bu sözün bizim anlayacağımız gibi ifadesi nasıldır? Bu sözün bizim anlayacağımız gibi ifadesi nasıldır?

"Hiçbir kimse 'Ebû Bekir'den, Hz. Ömer'den, Hz. Osman'dan, Hz. Ali'den daha üstünüm.' diye "Hiçbir kimse 'Ebû Bekir'den, Hz. Ömer'den, Hz. Osman'dan, Hz. Ali'den daha üstünüm.' diye iddia etmesin! Bir kimse 'Falanca şahıs bunlardan daha üstündür.' diye bir iddiayla ortaya çıkmasın. iddia etmesin! Bir kimse 'Falanca şahıs bunlardan daha üstündür.' diye bir iddiayla ortaya çıkmasın. Böyle diyen bir insan benim sözlerimi reddetmiş olur." diyor Peygamber Efendimiz. Böyle diyen bir insan benim sözlerimi reddetmiş olur." diyor Peygamber Efendimiz. Rafiî, Ebû Hüreyre radıyallâhu anh'ten rivayet etmiş. Rafiî, Ebû Hüreyre radıyallâhu anh'ten rivayet etmiş.

Ve kezzebe mâ hüm ehluhû. Ve kezzebe mâ hüm ehluhû. "O şahıs, bu dört mübarek zâtın ehli olduğu, ehliyetli olduğu makamı inkâr etmiş olur." "O şahıs, bu dört mübarek zâtın ehli olduğu, ehliyetli olduğu makamı inkâr etmiş olur."

Bu demektir ki Peygamber Efendimiz; Bu demektir ki Peygamber Efendimiz; "Hz. Ebû Bekir en üstündür, Ömer üstündür, Hz. Osman üstündür, "Hz. Ebû Bekir en üstündür, Ömer üstündür, Hz. Osman üstündür, Hz. Ali üstündür." buyurmuş oluyor bu hadîs-i şerîfte. Hz. Ali üstündür." buyurmuş oluyor bu hadîs-i şerîfte. Bizim ehl-i sünnet itikadımızın, inancımızın delili hadîs-i şerîfte karşımıza çıktı. Bizim ehl-i sünnet itikadımızın, inancımızın delili hadîs-i şerîfte karşımıza çıktı.

Bazı kimseler başka şeyler söylüyorlar.Bazı kimseler başka şeyler söylüyorlar. Şimdi müslümanlar arasında tefrika çıkarma zamanı değil! Şimdi müslümanlar arasında tefrika çıkarma zamanı değil!

Ebû Bekir es-Sıddık Peygamber Efendimiz'e malıyla canıyla yardım etmiş,Ebû Bekir es-Sıddık Peygamber Efendimiz'e malıyla canıyla yardım etmiş, yâr-ı gâr-ı gam-güzârı olmuştur. yâr-ı gâr-ı gam-güzârı olmuştur. Ebû Bekir es-Sıddık radıyallâhu anh ümmetin ala't-tahkîk, en üstünüdür. Ebû Bekir es-Sıddık radıyallâhu anh ümmetin ala't-tahkîk, en üstünüdür.

Hz. Ömer-i Faruk, Peygamberimiz'e o da kızını vermiştir.Hz. Ömer-i Faruk, Peygamberimiz'e o da kızını vermiştir. İkisi de hücre-yi saadette yanı başında yatmak saadetine erişmiştir. İkisi de hücre-yi saadette yanı başında yatmak saadetine erişmiştir.

Allah Peygamber Efendimiz'in yanında yatmayı edepsize nasip eder miydi, mümkün olur muydu? Allah Peygamber Efendimiz'in yanında yatmayı edepsize nasip eder miydi, mümkün olur muydu?

Olmazdı. O mübarekler öyle! Hz. Osman Kur'ân-ı Kerîm'i toplamıştır, Olmazdı. O mübarekler öyle!

Hz. Osman Kur'ân-ı Kerîm'i toplamıştır,
Zinnûreyn'dir; Peygamber Efendimiz bir kızını vermiş, sonra bir kızına daha vermiş. Zinnûreyn'dir; Peygamber Efendimiz bir kızını vermiş, sonra bir kızına daha vermiş. Sevmiş ki bir tanesini daha vermiştir. O da malını hak yolda sarf etti.Sevmiş ki bir tanesini daha vermiştir. O da malını hak yolda sarf etti. O da çok mübarek insandı ama insanların dilleri durmuyor.O da çok mübarek insandı ama insanların dilleri durmuyor. Bu insanların öyle acayip huyları var ki biraz yükseğe çıksanız görürsünüz,Bu insanların öyle acayip huyları var ki biraz yükseğe çıksanız görürsünüz, çok acayip halleri, çok acayiplikleri var. çok acayip halleri, çok acayiplikleri var.

Peygamber Efendimiz'in torunu öldürülür mü?Peygamber Efendimiz'in torunu öldürülür mü? Şu akla bak!Şu akla bak! Hangi akla, hangi mantığa uyup da Peygamber Efendimiz'in çocuğu, torunu öldürülür? Hangi akla, hangi mantığa uyup da Peygamber Efendimiz'in çocuğu, torunu öldürülür? Hz. Hüseyin'e kıyılır mı?Hz. Hüseyin'e kıyılır mı? Hangi hırs, hangi dünya arzusu, mal arzusu, hangi akıl, mantık buna cevaz verir?!.. Hangi hırs, hangi dünya arzusu, mal arzusu, hangi akıl, mantık buna cevaz verir?!..

Yapmışlar! Tarih yazmasa, çok kitaplarda yazmasa insan, Yapmışlar! Tarih yazmasa, çok kitaplarda yazmasa insan, "Böyle olmaz!" der ama yapmışlar. Hz. Osman aleyhinde söylemişler. "Böyle olmaz!" der ama yapmışlar. Hz. Osman aleyhinde söylemişler.

Ankaralı bir hocaefendi var, biraz dobra dobra konuşur.Ankaralı bir hocaefendi var, biraz dobra dobra konuşur. İşte şöyledir böyledir filan, hani insanlara ezâ cefa ediliyor, İşte şöyledir böyledir filan, hani insanlara ezâ cefa ediliyor, bazıları aleyhinde sözler söyleniyor filan. bazıları aleyhinde sözler söyleniyor filan. Karşısındaki şahsa; "Efendi, efendi! Sen ne diyorsun, bu insanların dilini tutmak mümkün değil;Karşısındaki şahsa;

"Efendi, efendi! Sen ne diyorsun, bu insanların dilini tutmak mümkün değil;
bunlar Allah'a bile dil uzatıyor!.." Edepsizliğin sonu yok ki... Nereye kadar… bunlar Allah'a bile dil uzatıyor!.."

Edepsizliğin sonu yok ki... Nereye kadar…

Allah'a dil uzatanlar var; kendisini yaratan, yaşatan, her türlü nimeti veren Allah!Allah'a dil uzatanlar var; kendisini yaratan, yaşatan, her türlü nimeti veren Allah! Peygamber Efendimiz'e dil uzatanlar var!Peygamber Efendimiz'e dil uzatanlar var! Hz. Ebû Bekir'e, Hz. Ömer'e, Hz. Osman'a dil uzatanlar var… Hz. Ebû Bekir'e, Hz. Ömer'e, Hz. Osman'a dil uzatanlar var…

Bunları niye söylüyorum? Söz söylenir, kalbiniz sapasağlam kale gibi dursun! Bunları niye söylüyorum?

Söz söylenir, kalbiniz sapasağlam kale gibi dursun!

Atarlar seng-i ta'rîzî dıraht-ı meyvadâr üzre Taşları, meyveli ağaca atarlar. Atarlar seng-i ta'rîzî dıraht-ı meyvadâr üzre

Taşları, meyveli ağaca atarlar.

İyi insanların da aleyhinde bulunan insanlar olur. Neden? İyi insanların da aleyhinde bulunan insanlar olur.

Neden?

Peygamber Efendimiz'in karşısında Ebû Cehil var, Peygamber Efendimiz'in karşısında Ebû Cehil var, meleğin karşısında şeytan var; böyle şeyler oluyor.meleğin karşısında şeytan var; böyle şeyler oluyor. Kötü! "Falanca kişi filanca hocanın aleyhinde atıp tutuyor, konuşuyor…" Kötü!

"Falanca kişi filanca hocanın aleyhinde atıp tutuyor, konuşuyor…"

Konuşur. Sakın ha onun aleyhinde konuşuyor diye Konuşur. Sakın ha onun aleyhinde konuşuyor diye onun menzilesi rütbesi senin yanında aşağıya inmesin!onun menzilesi rütbesi senin yanında aşağıya inmesin! Söylerler, bu insanoğlu tarih boyunca neler yapmış, misalleri var. Söylerler, bu insanoğlu tarih boyunca neler yapmış, misalleri var. Etrafınıza bakın, onların da misalleri var. Etrafınıza bakın, onların da misalleri var.

Olmuş bir hadise: Birisi gelmiş,Olmuş bir hadise:

Birisi gelmiş,
1950'li senelerde Diyanet İşleri Başkanlığında filanca şehrin müftüsünü kötülemiş. 1950'li senelerde Diyanet İşleri Başkanlığında filanca şehrin müftüsünü kötülemiş.

"Aman müftü şöyle kötü böyle kötü…" "Aman müftü şöyle kötü böyle kötü…"

Orada hademe-i hayrat müdürü var, mevzuat işleri müdürü var falanca var. "Vah vah, tüh, yazık!Orada hademe-i hayrat müdürü var, mevzuat işleri müdürü var falanca var.

"Vah vah, tüh, yazık!
Hem din adamı olsun, müftü olsun hem de böyle şeyler yapıyormuş demek ha, kötüymüş ha…"Hem din adamı olsun, müftü olsun hem de böyle şeyler yapıyormuş demek ha, kötüymüş ha…" diye onlar da gelene vah vah çekmişler. diye onlar da gelene vah vah çekmişler. Hâlbuki hadîs-i şerîfte geçiyor: el-Muğtâbu ve'l-mustemi'u şerîkâni fî'l-ism.Hâlbuki hadîs-i şerîfte geçiyor:

el-Muğtâbu ve'l-mustemi'u şerîkâni fî'l-ism.
"Gıybeti yapan da dinleyen de günahta ortaktır." "Gıybeti yapan da dinleyen de günahta ortaktır."

Dinlemeyeceksin, keseceksin; dinlemek de günahtır. Dinlemeyeceksin, keseceksin; dinlemek de günahtır.

"Kardeşim, sus, sözü derhal burada kes, başka bir mevzuya geçelim. "Kardeşim, sus, sözü derhal burada kes, başka bir mevzuya geçelim. Bak ne güzel, manzara güzel... Senin imtihanların ne oldu onu anlat..." Bak ne güzel, manzara güzel... Senin imtihanların ne oldu onu anlat..."

Lafı değiştireceksin. Lafı değiştireceksin. Gıybet etmeyelim çünkü hadîs-i şerîfe göre dinlediğin zaman sen de ortak olmuş oluyorsun.Gıybet etmeyelim çünkü hadîs-i şerîfe göre dinlediğin zaman sen de ortak olmuş oluyorsun. O gelen şahıs gıybet etmiş, berikiler de bu hadîs-i şerîfin inceliğini kavrayamadıkları için o andaO gelen şahıs gıybet etmiş, berikiler de bu hadîs-i şerîfin inceliğini kavrayamadıkları için o anda "Vah vah…" demişler, üzülmüşler. "Vah vah…" demişler, üzülmüşler.

Bir müftü kötü olursa lalettayin sıradan bir insanın kötü olması gibi olmaz, Bir müftü kötü olursa lalettayin sıradan bir insanın kötü olması gibi olmaz, bir hocanın kötü olması daha fenadır, daha zordur. bir hocanın kötü olması daha fenadır, daha zordur. Hâlbuki Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte buyuruyor ki;Hâlbuki Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte buyuruyor ki; "Alimin ayak sürçmelerini hoş görün, kapatın!""Alimin ayak sürçmelerini hoş görün, kapatın!" Onun dedikodusunu yapmak dine daha büyük zarar verir demektir. Onun dedikodusunu yapmak dine daha büyük zarar verir demektir.

Dinleyenlerden, erbab-ı dilden bir tanesi -gönül ehli, boş bir insan değil- akşam evine gitmiş.Dinleyenlerden, erbab-ı dilden bir tanesi -gönül ehli, boş bir insan değil- akşam evine gitmiş. "Namaz kıldım, tespihleri çektim, abdestli yattım uyudum..."Namaz kıldım, tespihleri çektim, abdestli yattım uyudum... -İslâmi, devişâne bir usûl ile yatmış uyumuş.--İslâmi, devişâne bir usûl ile yatmış uyumuş.- Geceleyin rüyamda Hacı Bayram-ı Velî'yi gördüm. Mübarek, abdest alacak gibi kollarını sıvamış. Geceleyin rüyamda Hacı Bayram-ı Velî'yi gördüm. Mübarek, abdest alacak gibi kollarını sıvamış. Tıknazca, güneşten yüzü yanmış..." Tıknazca, güneşten yüzü yanmış..."

Mübarek kendi geçimini sağlayayım diye Ankara ovasında dervişleriyle orak biçermiş.Mübarek kendi geçimini sağlayayım diye Ankara ovasında dervişleriyle orak biçermiş. Müderris ama harman yaparmış; helal lokma olsun diye ovada, güneşin altında beraber çalışırmış.Müderris ama harman yaparmış; helal lokma olsun diye ovada, güneşin altında beraber çalışırmış. Güneşten yüzü yanık, çember sakallı... Güneşten yüzü yanık, çember sakallı...

Çember sakallı deyince de millet çember sakal diye kızıyor. Çember sakallı deyince de millet çember sakal diye kızıyor. Ne yapalım; sakal, çenemizin çevresinde çember gibi oluyor.Ne yapalım; sakal, çenemizin çevresinde çember gibi oluyor. Kabahat değil ki! Allah yaratmış. Allah'ın yarattığına mı, Allah'a mı itirazın var? Kabahat değil ki! Allah yaratmış. Allah'ın yarattığına mı, Allah'a mı itirazın var?

Sakallı, takunyalı; sular sıçramasın diye paçalarını sıvamış. Sakallı, takunyalı; sular sıçramasın diye paçalarını sıvamış.

Kendisi, "Aman Hacı Bayram'ı gördüm!" diye sevinmiş ama Hacı Bayram kaşlarını çatmış. Kendisi, "Aman Hacı Bayram'ı gördüm!" diye sevinmiş ama Hacı Bayram kaşlarını çatmış.

Allah Allah, bana niye kaşını çatıyor, derken rüyada ona, Allah Allah, bana niye kaşını çatıyor, derken rüyada ona, o müftünün adını söyleyerek, "O müftü evliyâullahtandır!" diye bir bağırmış!.. o müftünün adını söyleyerek, "O müftü evliyâullahtandır!" diye bir bağırmış!..

"Öyle korktum, öyle kulağım patlayacak gibi oldu ki uyandım, kulağımda hâlâ o avaz çınlıyor!" diyor."Öyle korktum, öyle kulağım patlayacak gibi oldu ki uyandım, kulağımda hâlâ o avaz çınlıyor!" diyor. Rüya, rüyada ama kulağına çok tesir etmiş mânevî bir şey. Rüya, rüyada ama kulağına çok tesir etmiş mânevî bir şey.

Ertesi gün gelmiş, demiş ki; "Ben dün gece bir rüya gördüm.Ertesi gün gelmiş, demiş ki; "Ben dün gece bir rüya gördüm. Dünkü oturduğumuz zaman konuşulan şeylerden teberri ediyorum, tövbe ediyorum." Dünkü oturduğumuz zaman konuşulan şeylerden teberri ediyorum, tövbe ediyorum."

Ötekiler de tövbe etmişler fakat merak olmuş. Ötekiler de tövbe etmişler fakat merak olmuş. O şehrin müftüsü acaba nasıl bir kimseydi diye tahkik etmek istemişler.O şehrin müftüsü acaba nasıl bir kimseydi diye tahkik etmek istemişler. Ordan gelen başka bir mutemet kimselere de sormuşlar: "Nasıl bir kimsedir?" Ordan gelen başka bir mutemet kimselere de sormuşlar:

"Nasıl bir kimsedir?"

"Aman efendim, aynı mahallede otururuz. Mübareğin geceleri ışığı sönmez. "Aman efendim, aynı mahallede otururuz. Mübareğin geceleri ışığı sönmez. Teheccüt vakitlerinde ibadet eder, başımızın tacıdır, mahallemizin şerefidir.Teheccüt vakitlerinde ibadet eder, başımızın tacıdır, mahallemizin şerefidir. Çok mübarek insandır, evliyâullahtandır, kâmil insandır..." Çok mübarek insandır, evliyâullahtandır, kâmil insandır..."

Anlamışlar ki ötekisi aleyhte konuştu. Zaten rüya da onu gösteriyor. Anlamışlar. Anlamışlar ki ötekisi aleyhte konuştu. Zaten rüya da onu gösteriyor. Anlamışlar.

"Şimdi anladık, adam mübarek kimseymiş."Şimdi anladık, adam mübarek kimseymiş. Zaten rüyada Hacı Bayrâm-ı Velî bağırdı Zaten rüyada Hacı Bayrâm-ı Velî bağırdı ama niye Hacı Bayram müdafaa etti, diye düşünüyordum." diyor.ama niye Hacı Bayram müdafaa etti, diye düşünüyordum." diyor. Onu da sonradan anlamış: Onu da sonradan anlamış:

O müftü efendi Bayramiyye tarikatinden; Hacı Bayrâm-ı Velî'nin tarikatindanmi.O müftü efendi Bayramiyye tarikatinden; Hacı Bayrâm-ı Velî'nin tarikatindanmi. Pîr efendi müridini koruyor; onbeşinci asırdan geliyor,yirminci asırdaki insanın kulağına bağırıyor: Pîr efendi müridini koruyor; onbeşinci asırdan geliyor,yirminci asırdaki insanın kulağına bağırıyor:

"Benim müridime çok dokunma ha, senin canına okurum!" diye rüyada [uyarıyor.] "Benim müridime çok dokunma ha, senin canına okurum!" diye rüyada [uyarıyor.] Bu mânevî hayatın esrarı.Bu mânevî hayatın esrarı. Bunu anlatan şahıs -adını söylesem bileceğiniz- mutemet bir şahıs, Bunu anlatan şahıs -adını söylesem bileceğiniz- mutemet bir şahıs, ben de duyduğumu size nakletmeye çalıştım. ben de duyduğumu size nakletmeye çalıştım.

Demek ki iyi insanların da aleyhinde bulunurlar, ne yapacaksınız? Demek ki iyi insanların da aleyhinde bulunurlar, ne yapacaksınız?

Konuşturtmayacaksınız. Sus, diyeceksiniz. Konuşturtmayacaksınız. Sus, diyeceksiniz. Hocasına aleyhinde bulunur, onun-bunun aleyhinde bulunur… Hocasına aleyhinde bulunur, onun-bunun aleyhinde bulunur…

Biliyor musunuz ki gıybet ettiğiniz zaman Ramazan orucunun ecri gidiveriyor. Biliyor musunuz ki gıybet ettiğiniz zaman Ramazan orucunun ecri gidiveriyor. Akşama aç-susuz kalmaktan başka elinize bir kârınız kalmıyor. Akşama aç-susuz kalmaktan başka elinize bir kârınız kalmıyor. Gıybetten paçayı kurtaracağız. Gıybet etmemeye kendimizi alıştıracağız. Gıybetten paçayı kurtaracağız. Gıybet etmemeye kendimizi alıştıracağız.

Adamlar bu mantıkla sahabenin büyüklerini de, Adamlar bu mantıkla sahabenin büyüklerini de, Peygamber Efendimiz'in yanına almış olduğu,Peygamber Efendimiz'in yanına almış olduğu, yanından ayırmamış olduğu mübarek insanları da dillerine dolamışlar. yanından ayırmamış olduğu mübarek insanları da dillerine dolamışlar. Şu hadisin râvisini dile dolamışlar, o büyük Hulefâ-yı Râşidîn'i de dile dolamışlar.Şu hadisin râvisini dile dolamışlar, o büyük Hulefâ-yı Râşidîn'i de dile dolamışlar. Kalbinizi sağlam tutun, meyveli ağaca taş atarlar! Öyle her laftan sarsılmayın!Kalbinizi sağlam tutun, meyveli ağaca taş atarlar! Öyle her laftan sarsılmayın! İşin aslını öğrenin de gıybetçiye, fesatçıya fırsat vermeyin. İşin aslını öğrenin de gıybetçiye, fesatçıya fırsat vermeyin. Her duyduğu sözden etkilenip de sallanan zayıf insanlardan olmayın! Her duyduğu sözden etkilenip de sallanan zayıf insanlardan olmayın!

"Hayır, o öyle yapmaz… Hayır, o öyle değildir!" diyebilin. "Hayır, o öyle yapmaz… Hayır, o öyle değildir!" diyebilin. Bak Hz. Aişe validemize iftira hadisesi olduğu zamanBak Hz. Aişe validemize iftira hadisesi olduğu zaman Kur'ân-ı Kerîm; Hâzâ buhtânun azîm. "Müslümanlar; 'O öyle yapmaz, bu büyük iftiradır!' demeli değiller miydi?" diyor. Kur'ân-ı Kerîm;

Hâzâ buhtânun azîm. "Müslümanlar; 'O öyle yapmaz, bu büyük iftiradır!' demeli değiller miydi?" diyor.

İftiraya, gıybete karşı müslümanın tavrı, hali bu olacak! İftiraya, gıybete karşı müslümanın tavrı, hali bu olacak!

O mübarekler -Allah şefaatlerine erdirsin- bizim büyüklerimizdir, başımızın tacıdır.O mübarekler -Allah şefaatlerine erdirsin- bizim büyüklerimizdir, başımızın tacıdır. Hz. Ebû Bekir es-Sıddîk: Peygamber Efendimiz methetmiş, fazâilini anlata anlata bitiremeyiz.Hz. Ebû Bekir es-Sıddîk: Peygamber Efendimiz methetmiş, fazâilini anlata anlata bitiremeyiz. Hakkında hayatını anlatan kitaplar var; Ebû Bekir es-Sıddık'ın Dehası, alın okuyun. Hakkında hayatını anlatan kitaplar var; Ebû Bekir es-Sıddık'ın Dehası, alın okuyun.

Hz. Ömer, Koca Ömer: kapılara sığmayan dağ gibi adam, bahadır kimse; Hz. Ömer, Koca Ömer: kapılara sığmayan dağ gibi adam, bahadır kimse; ağlamaktan gözünün yaşı yanağına iz bırakırmış. ağlamaktan gözünün yaşı yanağına iz bırakırmış.

Böyle bahadır insan ağlar mı? Allah korkusundan ağlar. Böyle bahadır insan ağlar mı?

Allah korkusundan ağlar.
Kolunu kessen ağlamaz, başını kessen ağlamaz da Allah korkusu ağlatır! Kolunu kessen ağlamaz, başını kessen ağlamaz da Allah korkusu ağlatır! Öyle mübarek insanlarmış. Hz. Osman: Kur'ân-ı Kerîm okurken şehit etmişler,Öyle mübarek insanlarmış.

Hz. Osman: Kur'ân-ı Kerîm okurken şehit etmişler,
kanları Kur'ân-ı Kerîm nüshasının üstüne düşmüş.kanları Kur'ân-ı Kerîm nüshasının üstüne düşmüş. Birisi yakasına, sakalına yapışmış. Bakmış;Birisi yakasına, sakalına yapışmış. Bakmış; "Evladım, baban bu hali görseydi çok üzülürdü." demiş."Evladım, baban bu hali görseydi çok üzülürdü." demiş. Sakalını tutan şahsın babası arkadaşı, mübarek kimse. Şehit etmişler. Sakalını tutan şahsın babası arkadaşı, mübarek kimse. Şehit etmişler.

Bu insanlar böyle. Allah şerlilerin şerrinden korusun. Bu insanlar böyle. Allah şerlilerin şerrinden korusun. Akıl versin, nefse şeytana uydurmasın. Akıl versin, nefse şeytana uydurmasın.

Hz. Ali radıyallahu anh: Sözleri var, insan fırsat bulursa okusa, neşredebilsek…Hz. Ali radıyallahu anh: Sözleri var, insan fırsat bulursa okusa, neşredebilsek… Her birisi 10-15 tane filozofun bir araya gelip de söyleyemeyeceği oturaklı sözler!Her birisi 10-15 tane filozofun bir araya gelip de söyleyemeyeceği oturaklı sözler! Ne ilim, ne güzel sözler, ne güzel hayat tecrübeleri, ne mübarek kimse! Ne ilim, ne güzel sözler, ne güzel hayat tecrübeleri, ne mübarek kimse!

Oradan da başka bir ibret çıkartmamız lazım: Sevgimiz de bizi ifrata götürmemeli! Oradan da başka bir ibret çıkartmamız lazım:

Sevgimiz de bizi ifrata götürmemeli!

Onu seviyoruz diye ötekilere düşman mı olacağız? O da doğru değil. Onu seviyoruz diye ötekilere düşman mı olacağız?

O da doğru değil.
İnsan eskiden ibret almalı da kendisi yolunu sağlam çizmeli çünkü hepimiz öleceğiz.İnsan eskiden ibret almalı da kendisi yolunu sağlam çizmeli çünkü hepimiz öleceğiz. Burada yaşayanların hiçbirisi kalmayacak. Bu dünya kime kalmış? Burada yaşayanların hiçbirisi kalmayacak.

Bu dünya kime kalmış?

Kalsaydı Peygamber Efendimiz'e kalırdı. Kalsaydı Hz. Süleyman aleyhisselam'a kalırdı kiKalsaydı Peygamber Efendimiz'e kalırdı. Kalsaydı Hz. Süleyman aleyhisselam'a kalırdı ki emrine rüzgârlar verilmiş, karıncaların konuşmasını duymuş, ne saltanat; emrine rüzgârlar verilmiş, karıncaların konuşmasını duymuş, ne saltanat; kimseye nasip olmamış mülke ve saltanata sahip olmuş. kimseye nasip olmamış mülke ve saltanata sahip olmuş. O da geçmiş; hepimiz gideceğiz, hepimiz Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda duracağız. O da geçmiş; hepimiz gideceğiz, hepimiz Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda duracağız. O zaman bu dünyada yaptıklarımızdan sorgu sual olacak. O zaman bu dünyada yaptıklarımızdan sorgu sual olacak.

Sen benim bugün karşıma çıkıyorsun, benim aleyhimde konuşuyorsun,Sen benim bugün karşıma çıkıyorsun, benim aleyhimde konuşuyorsun, iftira ediyorsun, gıybet, dedikodu ediyorsun. Mahkeme-i kübrâ var, o günü unutma! iftira ediyorsun, gıybet, dedikodu ediyorsun. Mahkeme-i kübrâ var, o günü unutma! O zaman ak ile kara belli olacak. Senin söylediklerinin yanlışı anlaşılacak,O zaman ak ile kara belli olacak. Senin söylediklerinin yanlışı anlaşılacak, şahitlerle haksızlığın anlaşılacak. şahitlerle haksızlığın anlaşılacak. O halde şimdiden insafa gel; haksızlığı bırak, kul hakkı yeme, gıybet, dedikodu etme... O halde şimdiden insafa gel; haksızlığı bırak, kul hakkı yeme, gıybet, dedikodu etme...

Men kâtele li-tekûne kelimetullâhi hiye'l-ulyâ fe-hüve fî sebîlillâh. Men kâtele li-tekûne kelimetullâhi hiye'l-ulyâ fe-hüve fî sebîlillâh.

Buhârî'de, Ebû Dâvud'da, Tirmizî'de, Neseî'de, İbn Mace'de, Buhârî'de, Ebû Dâvud'da, Tirmizî'de, Neseî'de, İbn Mace'de, Ahmed b. Hanbel'de, Müslim'de olan, Sıhâhu's-sitte'nin hepsinde olan bir hadîs-i şerîftir. Ahmed b. Hanbel'de, Müslim'de olan, Sıhâhu's-sitte'nin hepsinde olan bir hadîs-i şerîftir.

Peygamber Efendimiz'e sormuşlar: "Hangisi Allah yolunda cihat sayılır? Peygamber Efendimiz'e sormuşlar:

"Hangisi Allah yolunda cihat sayılır?

Mesela Bir insan ki: "Ya ben kahramanım, cihattan geriye dursam ayıplarlar." diyor. Oradan cihada gidiyor.Mesela Bir insan ki: "Ya ben kahramanım, cihattan geriye dursam ayıplarlar." diyor. Oradan cihada gidiyor. Bir insan ki gideyim de bir erlik, bahadırlık göstereyim, Bir insan ki gideyim de bir erlik, bahadırlık göstereyim, namım tarih kitaplarına geçsin diye gidiyor. Bir insan ki çarpışırım,namım tarih kitaplarına geçsin diye gidiyor. Bir insan ki çarpışırım, düşmanı yenince ganimetlerden biraz hisse gelir, eve varlıklı dönerim diye düşünüyor. düşmanı yenince ganimetlerden biraz hisse gelir, eve varlıklı dönerim diye düşünüyor.

Çeşit çeşit sebeplerle cihat edilebilir. Çeşit çeşit sebeplerle cihat edilebilir. Bunlardan hangisi daha üstündür diye çeşitle sebeplerle,Bunlardan hangisi daha üstündür diye çeşitle sebeplerle, fikirlerle cihat edenlerin arasına katılanların durumlarını sormuşlar dafikirlerle cihat edenlerin arasına katılanların durumlarını sormuşlar da Peygamber Efendimiz bir ölçü veriyor. Teferruatı bir tarafa koyuyor, diyor ki; Peygamber Efendimiz bir ölçü veriyor. Teferruatı bir tarafa koyuyor, diyor ki;

Men kâtele li-tekûne kelimetullâhi hiye'l-ulyâ fe hüve fî sebîlillâh Men kâtele li-tekûne kelimetullâhi hiye'l-ulyâ fe hüve fî sebîlillâh "Kim ki Allah'ın kelimesi en üstün olsun diye -başka bir sebeple diye değil- Allah'ın dini yücelsin, "Kim ki Allah'ın kelimesi en üstün olsun diye -başka bir sebeple diye değil- Allah'ın dini yücelsin, lâ ilâhe illallâh bayrağı dalgalansın diye mukatele eder, cihat eder, çarpışırsalâ ilâhe illallâh bayrağı dalgalansın diye mukatele eder, cihat eder, çarpışırsa işte Allah için olan odur; gerisi cihat değildir!" işte Allah için olan odur; gerisi cihat değildir!"

Para pul için, şöhret için veyahut "Korktu." demesinler diye Para pul için, şöhret için veyahut "Korktu." demesinler diye veyahut filanca kimseye hıncı, kızgınlığı var da bir punduna getireyim düşüncesi varsa veyahut filanca kimseye hıncı, kızgınlığı var da bir punduna getireyim düşüncesi varsa bunların hiçbirisi değil! Allah'ın kelime-i tevhid sözü, lâ ilâhe illallah'ı var ya;bunların hiçbirisi değil! Allah'ın kelime-i tevhid sözü, lâ ilâhe illallah'ı var ya; Allah birdir, şerîki, nazîri yoktur, kâinatın sahibi, mâliki odur. Allah birdir, şerîki, nazîri yoktur, kâinatın sahibi, mâliki odur. Cihanda o söz üstün gelsin, o bayrak dalgalansın diye çarpışan,Cihanda o söz üstün gelsin, o bayrak dalgalansın diye çarpışan, onun için çalışan Allah yolundadır. onun için çalışan Allah yolundadır.

Viyana'ya gittik, Viyana'nın büyük bir caddesi var: Marie Hilkar Şitrase. Viyana'ya gittik, Viyana'nın büyük bir caddesi var: Marie Hilkar Şitrase. "Bize Yardım Eden Meryem Caddesi" diyorlar."Bize Yardım Eden Meryem Caddesi" diyorlar. Meryem yardım etmiş de müslümanlar onun için Viyana'yı alamamışlar, öyle demişler.Meryem yardım etmiş de müslümanlar onun için Viyana'yı alamamışlar, öyle demişler. O mantıkla düşünüyorlar. Şaşkınlar, siz Meryem validemizin yanına yanaşabilecek misiniz? O mantıkla düşünüyorlar.

Şaşkınlar, siz Meryem validemizin yanına yanaşabilecek misiniz?

Kahlenberg tepesine; bizim dedelerimizin otağ kurdukları, ordugâh kurdukları tepeye çıktık. Kahlenberg tepesine; bizim dedelerimizin otağ kurdukları, ordugâh kurdukları tepeye çıktık. Viyana ayağımızın altında, manzaralı yerden bakıyoruz. Viyana ayağımızın altında, manzaralı yerden bakıyoruz. O otağın olduğu yere bir kilise kurmuşlar, müze gibi bir şey yapmışlar. O otağın olduğu yere bir kilise kurmuşlar, müze gibi bir şey yapmışlar. Gezerken ona da girdik. Kilisenin kemerinin üstüne resim yapmış,Gezerken ona da girdik. Kilisenin kemerinin üstüne resim yapmış, atın üstünde haçlı bir insan; haç var, lâ ilâhe illallah bayrağı yerde! atın üstünde haçlı bir insan; haç var, lâ ilâhe illallah bayrağı yerde! Orada Viyana'yı kuşattılar da alamadılar, gerisi çekilirken de zayiat filan oldu diye ressam öyle resmetmiş. Orada Viyana'yı kuşattılar da alamadılar, gerisi çekilirken de zayiat filan oldu diye ressam öyle resmetmiş.

Lâ ilâhe illallah bayrağını kim yere indirir? Lâ ilâhe illallah bayrağını kim yere indirir?

Kimse indiremez ama öyle resmetmiş. İnsanın yüreği burkuluyor. Kimse indiremez ama öyle resmetmiş. İnsanın yüreği burkuluyor.

İşte o bayrak en yüksekte olsun diye çarpışan İşte o bayrak en yüksekte olsun diye çarpışan Allah yolundadır; gerisi laftır, boştur, kıymeti yoktur.Allah yolundadır; gerisi laftır, boştur, kıymeti yoktur. Allahu Teâlâ hazretleri kalbimizi doğru dürüst eylesin, niyetimizi halis eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri kalbimizi doğru dürüst eylesin, niyetimizi halis eylesin. Çünkü çok insan vardır: Bir sürü vakıf kuruluyor, bakıyorum, bir sürü laf...Çünkü çok insan vardır: Bir sürü vakıf kuruluyor, bakıyorum, bir sürü laf... Allah'ın dinine yardım niyeti varsa ne âlâ!Allah'ın dinine yardım niyeti varsa ne âlâ! Birçok iş yapılıyor, iftarlar veriliyor; Allah'ın rızası için yapılıyorsa ne âlâ!Birçok iş yapılıyor, iftarlar veriliyor; Allah'ın rızası için yapılıyorsa ne âlâ! Birçok camiler yapılıyor, minareler dikiliyor, şadırvanlar yapılıyor; Birçok camiler yapılıyor, minareler dikiliyor, şadırvanlar yapılıyor; Allah rızası için yapılıyorsa ne âlâ!..Allah rızası için yapılıyorsa ne âlâ!.. Her şey o! Men kâtele dûne nefsihî hattâ yuktele fe hüve şehîdün Her şey o!

Men kâtele dûne nefsihî hattâ yuktele fe hüve şehîdün
ve men kutile dûne mâlihî fe hüve şehîdün ve men kâtile dûne ehlihîve men kutile dûne mâlihî fe hüve şehîdün ve men kâtile dûne ehlihî hattâ yuktele fe hüve şehîdün ve men kutile fî cenbi'llâhi fe hüve şehîdün. hattâ yuktele fe hüve şehîdün ve men kutile fî cenbi'llâhi fe hüve şehîdün.

An İbn Abbas radıyallahu anh. Bu hadîs-i şerîf de yine öldürülmekle ilgili: An İbn Abbas radıyallahu anh.

Bu hadîs-i şerîf de yine öldürülmekle ilgili:

Peygamber Efendimiz öldürülüş şekillerini sayıyor, "Bunlar şehittir." diyor. Peygamber Efendimiz öldürülüş şekillerini sayıyor, "Bunlar şehittir." diyor.

Hz. Abbas'ın oğlu Abdullah radıyallahu anhümâ rivayet etmiş, Allah şefaatlerine erdirsin. Hz. Abbas'ın oğlu Abdullah radıyallahu anhümâ rivayet etmiş, Allah şefaatlerine erdirsin. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Men kâtele dûne nefsihî.Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Men kâtele dûne nefsihî.
"Kim kendi nefsini korumak için çarpışırken. "Kim kendi nefsini korumak için çarpışırken. Hattâ yuktele fe-hüve şehîdün. Öldürülünceye kadar çarpıştı da öldürüldüyse o da şehittir." Hattâ yuktele fe-hüve şehîdün. Öldürülünceye kadar çarpıştı da öldürüldüyse o da şehittir."

Filanca yerden filanca yere gidiyordu, yoluna elleri silahlı beş tane serseri çıktı. Filanca yerden filanca yere gidiyordu, yoluna elleri silahlı beş tane serseri çıktı. Kendi hayatını korumak için çarpışmaya başladın. Kendi hayatını korumak için çarpışmaya başladın. Vuruştun, çarpıştın filan; onlar kalabalık, seni öldürdüler; şehitsin! Vuruştun, çarpıştın filan; onlar kalabalık, seni öldürdüler; şehitsin!

Buradan ne çıkıyor? Korkaklık yok! Malını canını korumak için çarpışırken ölürsen şehitsin.Buradan ne çıkıyor?

Korkaklık yok! Malını canını korumak için çarpışırken ölürsen şehitsin.
Ne yapalım, ölümü zaten Allah takdir etmiş. Ne yapalım, ölümü zaten Allah takdir etmiş. Onların eliyle oluyor, bakma onlar cezayı alacak ama zaten sen o kadar yaşayacaksın.Onların eliyle oluyor, bakma onlar cezayı alacak ama zaten sen o kadar yaşayacaksın. Münafıklar dediler ki; "Bizim dediğimiz gibi yapsaydınız;Münafıklar dediler ki;

"Bizim dediğimiz gibi yapsaydınız;
Uhud'a çıkmasaydınız, Medine'de kalsaydınız ölmezdiniz." Âyet-i kerîmeler buyuruyor ki; Uhud'a çıkmasaydınız, Medine'de kalsaydınız ölmezdiniz." Âyet-i kerîmeler buyuruyor ki;

"Ölüm yazılmış olan, "Ölüm yazılmış olan, Medine'de durmuş olsaydı bile saati gelince o düştüğü yere gelir, orada ölürdü." Medine'de durmuş olsaydı bile saati gelince o düştüğü yere gelir, orada ölürdü."

Allem etse kallem etse, Türkçe tabiriyle ne yapsa,Allem etse kallem etse, Türkçe tabiriyle ne yapsa, bin yıl öteye kaçsa yine oraya gelip orda ölürdü. bin yıl öteye kaçsa yine oraya gelip orda ölürdü.

Men âmene bi'l-kaderi emine mine'l-keder. Men âmene bi'l-kaderi emine mine'l-keder.

"Kadere inanan kederden emniyette olur." "Kadere inanan kederden emniyette olur."

Bir kere nerede yazmışsa öleceğim, bana ait bir şey değil ki!Bir kere nerede yazmışsa öleceğim, bana ait bir şey değil ki! Bana kalsa çok yaşamak isterim ama bazen de Bana kalsa çok yaşamak isterim ama bazen de gitsem de orda dostlara kavuşsam diye göçmeyi istiyorum.gitsem de orda dostlara kavuşsam diye göçmeyi istiyorum. İnsan, hayatında bakıyor, şairin; Dünyada ne bulduk ki ölümden kaçılsın. dediği gibi. İnsan, hayatında bakıyor, şairin;

Dünyada ne bulduk ki ölümden kaçılsın. dediği gibi.

Altı da bir üstü de birdir yerin Arş yiğitler vatan imdadına! dediği gibi, Altı da bir üstü de birdir yerin

Arş yiğitler vatan imdadına!

dediği gibi,
bazen ölüm de yaşamaktan tatlı geliyor.bazen ölüm de yaşamaktan tatlı geliyor. İnsanın "Ölsem daha iyi!" diyeceği geliyor. Bir yerde öleceğiz,İnsanın "Ölsem daha iyi!" diyeceği geliyor. Bir yerde öleceğiz, korkmayın; Bir defa öleceğiz ama korkak her seferinde ölüyor. korkmayın; Bir defa öleceğiz ama korkak her seferinde ölüyor. Onu her zaman söylüyorum, her seferinde tir tir titriyor, ölüyor, ödü patlıyor.Onu her zaman söylüyorum, her seferinde tir tir titriyor, ölüyor, ödü patlıyor. Müslüman bir defa ölecek, ne var! Müslüman bir defa ölecek, ne var!

Cevat Rıfat Atilhan, kurşun yağmurları altında yaşadı, geldi İstanbul'da öldü. Cevat Rıfat Atilhan, kurşun yağmurları altında yaşadı, geldi İstanbul'da öldü. "Ben nice harplere girdim, Allah öldürmeyince öldürmüyor!" diyor. "Ben nice harplere girdim, Allah öldürmeyince öldürmüyor!" diyor.

Hâlid b. Velid yüz tane savaşa girmiş, vücudunun her tarafı yara bere izi; Hâlid b. Velid yüz tane savaşa girmiş, vücudunun her tarafı yara bere izi; şurası kılıç darbesi, burası ok izi, burası mızrak yarası… şurası kılıç darbesi, burası ok izi, burası mızrak yarası…

Yatağında öldü! Kendinizi, izzet-i nefsinizi koruyacaksınız.Yatağında öldü!

Kendinizi, izzet-i nefsinizi koruyacaksınız.
Müslüman pabuç bırakmayacak. Ben bu hadisten öyle anlıyorum. Müslüman pabuç bırakmayacak. Ben bu hadisten öyle anlıyorum.

"Kim kendi nefsini korumak için çarpışır da sonunda ölürse şehittir!" "Kim kendi nefsini korumak için çarpışır da sonunda ölürse şehittir!"

Ve men kutile dûne mâlihî fe-hüve şehîdün. "Malını korumak için öldürürse o da şehittir." Ve men kutile dûne mâlihî fe-hüve şehîdün. "Malını korumak için öldürürse o da şehittir."

Karşısına harami çıkmış: "Ver şu paraları!" "Vermiyorum." Karşısına harami çıkmış:

"Ver şu paraları!"

"Vermiyorum."

"Asarım, keserim. Makineli tüfek var…" "Neyin olursa olsun, vermiyorum." "Asarım, keserim. Makineli tüfek var…"

"Neyin olursa olsun, vermiyorum."

Kavga, yumruk… Ben, "Malını verseydi de canını kurtarsaydı." derim. Kavga, yumruk…

Ben, "Malını verseydi de canını kurtarsaydı." derim.
Benim aklım böyle bir şey hatırıma getiriyor. Benim aklım böyle bir şey hatırıma getiriyor. Malını korumak için çarpışan insan ölürse o da şehittir. Malını korumak için çarpışan insan ölürse o da şehittir. Çünkü Allah bana helal tarafından mal vermiş, o edepsize ne diye malımı kaptırayım?Çünkü Allah bana helal tarafından mal vermiş, o edepsize ne diye malımı kaptırayım? Onu da koruma hakkım var. Görüyor musunuz İslâm'da mülkiyet hakkını ne kadar yeri var. Onu da koruma hakkım var. Görüyor musunuz İslâm'da mülkiyet hakkını ne kadar yeri var.

Alınmasında; haram yeme, şöyle yapma böyle yapma diye şartlar koşmuş Alınmasında; haram yeme, şöyle yapma böyle yapma diye şartlar koşmuş ama helal yoldan iktisat edildikten sonra korunması için ölse bile şehitlik geliyor.ama helal yoldan iktisat edildikten sonra korunması için ölse bile şehitlik geliyor. Ne kadar güzel dinimiz var elhamdülillah! Ne kadar güzel dinimiz var elhamdülillah!

Ve men kâtele dûne ehlihî hattâ yuktele fe-hüve şehîdün.Ve men kâtele dûne ehlihî hattâ yuktele fe-hüve şehîdün. "Ailesini korumak için çarpışsa da öldürülse o da şehittir." "Ailesini korumak için çarpışsa da öldürülse o da şehittir."

Bazen saldırırlar; beş tane zorba çıkar, uğraşacak.Bazen saldırırlar; beş tane zorba çıkar, uğraşacak. İnsanın karşısına bir kişi kolay kolay çıkamaz da dördü beşi cesaretlenir, çıkarlar. İnsanın karşısına bir kişi kolay kolay çıkamaz da dördü beşi cesaretlenir, çıkarlar. Ailemi koruyacağım, namusumu koruyacağım derken ölse o da şehittir. Ailemi koruyacağım, namusumu koruyacağım derken ölse o da şehittir.

Ve men kutile fî cenbi'llâhi fe-hüve şehîdün.Ve men kutile fî cenbi'llâhi fe-hüve şehîdün. "Allah'ın yanındayken öldürülürse o da şehittir." "Allah'ın yanındayken öldürülürse o da şehittir."

Bu ne demek? Cenb: Yan demek. Allah'ın yanındayken öldürülmek: namazdayken! Bu ne demek?

Cenb: Yan demek.

Allah'ın yanındayken öldürülmek: namazdayken!

Müslüman namazda Allahu ekber diyor. Kâfir, müşrik, kepaze, kerata; Müslüman namazda Allahu ekber diyor. Kâfir, müşrik, kepaze, kerata;

"Müslüman Rabbi'ne namaza durdu, huzur-u Rabbi'l-izzette elini bağladı."Müslüman Rabbi'ne namaza durdu, huzur-u Rabbi'l-izzette elini bağladı. Arkası da bana dönük, benim yaptığımı da görmüyor…" deyip hançeri çekiyor saplıyor. Arkası da bana dönük, benim yaptığımı da görmüyor…" deyip hançeri çekiyor saplıyor.

"Allah'ın huzurundayken, yanındayken öldürülür, o da şehittir." "Allah'ın huzurundayken, yanındayken öldürülür, o da şehittir."

Yaparlar; Balkanlar'da filan bizimkiler tam cuma namazı kılarken,Yaparlar; Balkanlar'da filan bizimkiler tam cuma namazı kılarken, bayram namazı kılarken böyle saldırmalar olmuş. bayram namazı kılarken böyle saldırmalar olmuş. Takdir, ne yapalım;Takdir, ne yapalım; Peygamber Efendimiz'in zamanında bile bazen savaşlar kazanılmış,Peygamber Efendimiz'in zamanında bile bazen savaşlar kazanılmış, bazen kaybedilmiş, hayat imtihanlıdır. bazen kaybedilmiş, hayat imtihanlıdır.

Ben de aciz, küçük aklımla kendi kendime onu şöyle düşünüyorum: Ben de aciz, küçük aklımla kendi kendime onu şöyle düşünüyorum:

Müslümanların her şeyi muntazam gitse, insan Müslümanlığa girdiği zaman; Müslümanların her şeyi muntazam gitse, insan Müslümanlığa girdiği zaman; altında Mercedes var, köşkü, hizmetçileri var,altında Mercedes var, köşkü, hizmetçileri var, cebinden paralar yerlere dökülüyor, her türlü imkânı yerli yerinde… cebinden paralar yerlere dökülüyor, her türlü imkânı yerli yerinde… Bütün müslümanlar böyle olsa o zaman herkes onlara tamah ederek müslüman olur.Bütün müslümanlar böyle olsa o zaman herkes onlara tamah ederek müslüman olur. Bir, üç, beş, yedi değil; kaide bu:Bir, üç, beş, yedi değil; kaide bu: İnsan müslüman oldu mu elini sıcak sudan soğuk suya değdirmiyor,İnsan müslüman oldu mu elini sıcak sudan soğuk suya değdirmiyor, bir bal yalıyor, bir kaymak yalıyor, her şeyi bu kadar güzel! bir bal yalıyor, bir kaymak yalıyor, her şeyi bu kadar güzel! O zaman herkes müslüman olur ama iş anlaşılmaz.O zaman herkes müslüman olur ama iş anlaşılmaz. Kim yalancı kim doğrucu, kim sadık kim kâzib, kim Allah rızası için müslüman oluyorKim yalancı kim doğrucu, kim sadık kim kâzib, kim Allah rızası için müslüman oluyor kim baklavanın böreğin aşkına müslüman oluyor, o anlaşılmaz! Onun için Allah imtihan ediyor. kim baklavanın böreğin aşkına müslüman oluyor, o anlaşılmaz! Onun için Allah imtihan ediyor.

Birisi Peygamber Efendimiz'e dedi ki; "Yâ Resûlallah, ben seni çok seviyorum." Birisi Peygamber Efendimiz'e dedi ki;

"Yâ Resûlallah, ben seni çok seviyorum."

Peygamber Efendimiz'e âşık olurlardı, siması öyle güzeldi. Peygamberimiz; Peygamber Efendimiz'e âşık olurlardı, siması öyle güzeldi.

Peygamberimiz;

"O halde belalara hazırlan çünkü beni sevene belalar dağdan selin indiği gibi iner." dedi. "O halde belalara hazırlan çünkü beni sevene belalar dağdan selin indiği gibi iner." dedi.

Sevgi kolay olmuyor; sakal bırakıyorsun derde uğruyorsun, Sevgi kolay olmuyor; sakal bırakıyorsun derde uğruyorsun, sünnet-i seniyyeye uyuyorsun derde uğruyorsun, sünnet-i seniyyeye uyuyorsun derde uğruyorsun, bir yerde hakkı söyleyeyim diyorsun [kezâ derde uğruyorsun…] bir yerde hakkı söyleyeyim diyorsun [kezâ derde uğruyorsun…]

İktiza eyledi bilmem neye bir kıt'a demek Bir alay bilmem neye gayret-i akrân düştü. dediği gibi İktiza eyledi bilmem neye bir kıt'a demek

Bir alay bilmem neye gayret-i akrân düştü.

dediği gibi
bir söz söylüyorsun, bin tane hücum! Bu yol böyledir, çilelidir.bir söz söylüyorsun, bin tane hücum! Bu yol böyledir, çilelidir. Ama çile de istemeyiz, Allah bize dünyada, âhirette âfiyet, saadet nasip eylesin. Ama çile de istemeyiz, Allah bize dünyada, âhirette âfiyet, saadet nasip eylesin. Olursa da dönmeyeceğiz, öyle şey yok. Çocuk musun sen? Olursa da dönmeyeceğiz, öyle şey yok.

Çocuk musun sen?

Hep elma şekeriyle mi aldatılacaksın? Takdir nasıl olursa, nasıl takdir ederse öyle! Hep elma şekeriyle mi aldatılacaksın? Takdir nasıl olursa, nasıl takdir ederse öyle! Birisinin keşf ü keremati açıkmış,Birisinin keşf ü keremati açıkmış, bir hocaefendiye demiş ki; "Efendim ben senin adını levh-i mahfuzda kâfir olarak görüyorum." bir hocaefendiye demiş ki; "Efendim ben senin adını levh-i mahfuzda kâfir olarak görüyorum."

Birisi hocaefendi birisi de mürit; mürit biraz ilerlemiş, gözünden perde kalkmış,Birisi hocaefendi birisi de mürit; mürit biraz ilerlemiş, gözünden perde kalkmış, levh-i mahfuzda hocasını "kâfir" diye görüyor, müşahede ediyor. levh-i mahfuzda hocasını "kâfir" diye görüyor, müşahede ediyor.

"Olsun ben ibadeti cennet için yaparım, cehennemlik değilsem yaparım "Olsun ben ibadeti cennet için yaparım, cehennemlik değilsem yaparım gibi bir şey yok ki, benim kulluk vazifem, ben bunu yapar dururum. gibi bir şey yok ki, benim kulluk vazifem, ben bunu yapar dururum. Dilerse beni cennetine koyar dilerse cehennemine atar.Dilerse beni cennetine koyar dilerse cehennemine atar. O O'nun bileceği bir şey, ben orasına karışmam. Benim vazifem kulluk etmektir." demiş. O O'nun bileceği bir şey, ben orasına karışmam. Benim vazifem kulluk etmektir." demiş.

"Hocam, sen cehennemliksin, orada seni öyle gördüm, bu neye işarettir?.." "Hocam, sen cehennemliksin, orada seni öyle gördüm, bu neye işarettir?.."

"Ben orasına karışmam, ne dilerse öyle yapar; isterse cennetine sokar isterse cehennemine atar. "Ben orasına karışmam, ne dilerse öyle yapar; isterse cennetine sokar isterse cehennemine atar. Cehenneme atsa yüzde yüz haklıdır çünkü ne edepsizlikler yapmışımdır.Cehenneme atsa yüzde yüz haklıdır çünkü ne edepsizlikler yapmışımdır. Cennete sokarsa fazl-ı keremidir, lütfudur, ikramıdır. Ne dilerse öyle yapar!" Cennete sokarsa fazl-ı keremidir, lütfudur, ikramıdır. Ne dilerse öyle yapar!"

Ertesi gün bakmış ki yazı değişmiş. Yemhullâhu mâ yeşâ' ve yusbitu indehû. Ertesi gün bakmış ki yazı değişmiş.

Yemhullâhu mâ yeşâ' ve yusbitu indehû.

Tabi o da imtihan… Ama sağlam olmak lazım. Tabi o da imtihan… Ama sağlam olmak lazım.

[Mehmed Zâhid Kotku] Hocamız da öyle dedi. [Mehmed Zâhid Kotku] Hocamız da öyle dedi.

Bazı açıkgözler gelirdi, Hocamız'ı kendi taraflarına çekmeye çalışırlardı. Bazı açıkgözler gelirdi, Hocamız'ı kendi taraflarına çekmeye çalışırlardı. Fazla detaylı da anlatmak istemiyorum. Fazla detaylı da anlatmak istemiyorum.

Hocamız; "Öyle yağma yok! Şeyh cennete mürid de cennete, Hocamız;

"Öyle yağma yok! Şeyh cennete mürid de cennete,
şeyh cehenneme mürid de cehenneme!" [derdi.] Teslim ol, demek istiyor. şeyh cehenneme mürid de cehenneme!" [derdi.]

Teslim ol, demek istiyor.

"O eğer o tarafa giderse ben oradan dönerim…" "O eğer o tarafa giderse ben oradan dönerim…"

"O teslimiyet olmaz, o oyuncak olur. Tam teslim ol bakalım." demek istedi. "O teslimiyet olmaz, o oyuncak olur. Tam teslim ol bakalım." demek istedi.

Men kâde a'mâ erba'îne hatveten vecebet lehü'l-cennete. Men kâde a'mâ erba'îne hatveten vecebet lehü'l-cennete.

Taberânî, Hulvanî, İbn Hibban; İbn Ömer radıyallahu anh'ten rivayet etmişler. Taberânî, Hulvanî, İbn Hibban; İbn Ömer radıyallahu anh'ten rivayet etmişler. Şirâzî, İbn Abbas'tan rivayet etmiş. Hatib-i Bağdâdî, Enes'ten rivayet etmiş.Şirâzî, İbn Abbas'tan rivayet etmiş. Hatib-i Bağdâdî, Enes'ten rivayet etmiş. Daha başka kaynaklar var.Daha başka kaynaklar var. Bu hadîs-i şerîfte bir izahat vereceğim: Bu hadîs-i şerîfte bir izahat vereceğim:

metinde yokmetinde yok Men kâde a'mâ erba'îne hatbeten vecebet lehû'l-cenneh.Men kâde a'mâ erba'îne hatbeten vecebet lehû'l-cenneh. "Her kim ki bir âmâya kılavuzluk eder, kırk adım götürürse ona cennet vacip olur." "Her kim ki bir âmâya kılavuzluk eder, kırk adım götürürse ona cennet vacip olur."

Koluna giriyor, gideceği yere götürüyor. Koluna giriyor, gideceği yere götürüyor.

Kıyâdet; ona yol göstermek, tutup da yetmek, yedmek derler. Kıyâdet; ona yol göstermek, tutup da yetmek, yedmek derler.

Kim iki gözü görmeyen bir kimseyi kırk adım yederse, ona kılavuzluk ederse ona cennet vacip olur, deniliyor." Kim iki gözü görmeyen bir kimseyi kırk adım yederse, ona kılavuzluk ederse ona cennet vacip olur, deniliyor."

Kaynakları sıralamış; Taberânî'de, İbn Hibban'da var.Kaynakları sıralamış; Taberânî'de, İbn Hibban'da var. Daafehû denmiş, İbn Ömer'den daha başka kaynaklar da var. Sahabeden daha başka kaynaklarda var. Daafehû denmiş, İbn Ömer'den daha başka kaynaklar da var. Sahabeden daha başka kaynaklarda var.

Ve evredehû ibnu'l-Cevziyyi fî'l-mevdû'ât fe lem yusib.Ve evredehû ibnu'l-Cevziyyi fî'l-mevdû'ât fe lem yusib. "İbnü'l-Cevzî bu hadîs-i şerîfi Mevzu Hadisler kitabında, Mevzuât'ında zikretti ama isabet etmedi." "İbnü'l-Cevzî bu hadîs-i şerîfi Mevzu Hadisler kitabında, Mevzuât'ında zikretti ama isabet etmedi."

Râmuzü'l-ehâdîs'i yazan Hocamız Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Efendi büyük alimdi, çok eserleri var.Râmuzü'l-ehâdîs'i yazan Hocamız Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Efendi büyük alimdi, çok eserleri var. Padişahların kendisine hürmet ettiği kimseymiş. Padişahların kendisine hürmet ettiği kimseymiş. Padişah bir vapur tahsis etmiş de "Hocam, istediklerinle beraber hacca buyur!" demiş.Padişah bir vapur tahsis etmiş de "Hocam, istediklerinle beraber hacca buyur!" demiş. Mısır'da üç sene kalmış. Mısır alimlerine de okuduğumuz kitabı takrir etmiş, orada da icazet vermiş.Mısır'da üç sene kalmış. Mısır alimlerine de okuduğumuz kitabı takrir etmiş, orada da icazet vermiş. Arapça konuşmaya muktedir, hadis ilminde telifatı olan veArapça konuşmaya muktedir, hadis ilminde telifatı olan ve "muhaddislerin son devirlerde yaşayanlarının en büyüklerinden" "muhaddislerin son devirlerde yaşayanlarının en büyüklerinden" diye kitaplarda geçmiş bir kimsedir. diye kitaplarda geçmiş bir kimsedir.

[Ahmed Ziyâüddin] Hocamız rahmetullahi aleyh burada bazı hadisler alıyor;[Ahmed Ziyâüddin] Hocamız rahmetullahi aleyh burada bazı hadisler alıyor; Allah şefaatlerine erdirsin, biraz zayıf.Allah şefaatlerine erdirsin, biraz zayıf. Yüksek İslâm Enstitüsü'ne yeni giden, İlahiyat Fakültesi'ne, İmam-Hatib'e giden bazı kimseler,Yüksek İslâm Enstitüsü'ne yeni giden, İlahiyat Fakültesi'ne, İmam-Hatib'e giden bazı kimseler, "Efendim o zayıf hadisler de almış…" diyor. Bu mübareğin ömrü hadis incelemekle geçmiş."Efendim o zayıf hadisler de almış…" diyor.

Bu mübareğin ömrü hadis incelemekle geçmiş.
Senin daha yeni okuduğun şeyi o çok önceden okudu, mevzu hadisleri biliyor.Senin daha yeni okuduğun şeyi o çok önceden okudu, mevzu hadisleri biliyor. O kitapları topladı, kendisi hadis kitapları yazdı. O kitapları topladı, kendisi hadis kitapları yazdı. Bunu almasında bir sebebi var, bir hayat tecrübesi var. İnceledi. Ne diyor? Bunu almasında bir sebebi var, bir hayat tecrübesi var. İnceledi.

Ne diyor?

"İbnü'l-Cevzî biraz keskin karakuşî hüküm vermiş ama isabet etmemiş." diyor. "İbnü'l-Cevzî biraz keskin karakuşî hüküm vermiş ama isabet etmemiş." diyor.

Her ihtisas sahibinin bir ustalığı vardır. "Usta, bunu nasıl bağlayayım?" Her ihtisas sahibinin bir ustalığı vardır.

"Usta, bunu nasıl bağlayayım?"

"İşte bu tarzda yaparsan şöyle olur." Ustayla çırak aynı olmaz."İşte bu tarzda yaparsan şöyle olur."

Ustayla çırak aynı olmaz.
Seneler geçmiştir, onu yapış tarzında bir incelik vardır. Seneler geçmiştir, onu yapış tarzında bir incelik vardır.

Birisi anlatıyor: Bir resmî binanın tavanının kartonpiyerlerini, alçı süslerini aldık.Birisi anlatıyor: Bir resmî binanın tavanının kartonpiyerlerini, alçı süslerini aldık. Alçıyı karıyoruz, yapıncaya kadar donuyor; yapamıyoruz!" diyor. Alçıyı karıyoruz, yapıncaya kadar donuyor; yapamıyoruz!" diyor.

Alçı çabuk donar. "Yukarıya kartonpiyeri yapıştıramadan, şeklini dökemeden,Alçı çabuk donar.

"Yukarıya kartonpiyeri yapıştıramadan, şeklini dökemeden,
koca bidonlarla alçıyı donduruyoruz, çaresini bulamadık." diyor. koca bidonlarla alçıyı donduruyoruz, çaresini bulamadık." diyor.

Püf noktası var.Püf noktası var. Sonra bir usul ile o püf noktasını anlamışlar, öğrenmişler; rahat rahat çalışmışlar.Sonra bir usul ile o püf noktasını anlamışlar, öğrenmişler; rahat rahat çalışmışlar. Her ilmin bir incecik noktası vardır. Onları ustalar yanına saklar, söylemez.Her ilmin bir incecik noktası vardır. Onları ustalar yanına saklar, söylemez. Sonra insanın hayat tecrübesi olur. Falanca yemek yapıyor: Sonra insanın hayat tecrübesi olur.

Falanca yemek yapıyor:

"Kusura bakma ama pek tatlı olmamış." "Kusura bakma ama pek tatlı olmamış."

Ötekisi yemek yapıyor, insanın parmaklarını yiyeceği geliyor. Ötekisi yemek yapıyor, insanın parmaklarını yiyeceği geliyor.

Neden? Onun tecrübesi var. İçine birazcık bir şey katıveriyor:Neden?

Onun tecrübesi var. İçine birazcık bir şey katıveriyor:
"Tam kaynadığı sırada yarım kaşık toz şekeri katarım." veyahut "Şu kadar bilmem ne yaparım…" diyor."Tam kaynadığı sırada yarım kaşık toz şekeri katarım." veyahut "Şu kadar bilmem ne yaparım…" diyor. Bir şey yapınca veyahut şu baharattan şu kadar koyuveririm, tadına doyum olmuyor. Bir şey yapınca veyahut şu baharattan şu kadar koyuveririm, tadına doyum olmuyor.

İkisi de köfte yapıyor; insanın birisini yiyeceği gelmiyor, ötekisine bayılacağı geliyor.İkisi de köfte yapıyor; insanın birisini yiyeceği gelmiyor, ötekisine bayılacağı geliyor. İkisi de börek yapıyor; birisi takır takır kuru oluyor, ötekisi yumuşacık sünger gibi oluyor filan. İkisi de börek yapıyor; birisi takır takır kuru oluyor, ötekisi yumuşacık sünger gibi oluyor filan.

Hocamız'ın da ustalığı olduğundan isabetli olmadığını ifade buyurmuş, Hocamız'ın da ustalığı olduğundan isabetli olmadığını ifade buyurmuş, Hocamız böyle bazı hadisleri bir hikmete mebni almış. Hocamız böyle bazı hadisleri bir hikmete mebni almış.

Allahu Teâlâ hazretleri kuluna bir bahane olsa da ikram etsem, diye bahane arıyor.Allahu Teâlâ hazretleri kuluna bir bahane olsa da ikram etsem, diye bahane arıyor. O âmâya merhamet edip de onu kırk adım götürmeyi de bahane etmeye kâdir. O âmâya merhamet edip de onu kırk adım götürmeyi de bahane etmeye kâdir. Hiçbir şey yapmadan birisine cenneti verse, sorgu sual mi soracak;birisi çıkıp da Hiçbir şey yapmadan birisine cenneti verse, sorgu sual mi soracak;birisi çıkıp da "Niye buna cenneti verdin?" mi diyecek?!.. Kimse bir şey diyemez. Fazl u kereminden verir. "Niye buna cenneti verdin?" mi diyecek?!..

Kimse bir şey diyemez. Fazl u kereminden verir.
Zaten cennete herkes fazl u keremiyle girecek,Zaten cennete herkes fazl u keremiyle girecek, yoksa daha dünyaya cennetin parasını biriktirip de oradan parsel alabilmiş insan gelmiş değil.yoksa daha dünyaya cennetin parasını biriktirip de oradan parsel alabilmiş insan gelmiş değil. Mümkün değil, cennetin hiçbir şeyini alamayız.Mümkün değil, cennetin hiçbir şeyini alamayız. Bizim maddî imkânlarımızla cenneti almamız mümkün değil. Yine mânevî imkânlarla alınıyor. Bizim maddî imkânlarımızla cenneti almamız mümkün değil. Yine mânevî imkânlarla alınıyor.

Semenu'l-cenneti lâ ilâhe illâllâh. "Cennetin bedeli lâ ilâhe illallah sözüdür." Semenu'l-cenneti lâ ilâhe illâllâh. "Cennetin bedeli lâ ilâhe illallah sözüdür."

Cennet, İçinde Allah sözü olan kelimeyle alınır çünkü onun kıymeti cennetlere değer. Cennet, İçinde Allah sözü olan kelimeyle alınır çünkü onun kıymeti cennetlere değer.

Peygamber Efendimiz bu öteki hadîs-i şerîfte buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz bu öteki hadîs-i şerîfte buyurmuş ki;

Men kâle lâ ilâhe illâllâh vahdehû lâ şerîke lehMen kâle lâ ilâhe illâllâh vahdehû lâ şerîke leh lehû'l-mülkü ve lehû'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîrün fî yevmin mi'ete merratinlehû'l-mülkü ve lehû'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîrün fî yevmin mi'ete merratin kânet lehû idlu aşri ikâbin ve kutibet lehû mietu hasenetinkânet lehû idlu aşri ikâbin ve kutibet lehû mietu hasenetin ve uhiyet anhu mietu seyyietin ve kânet lehû hirzen mine'ş-şeytânve uhiyet anhu mietu seyyietin ve kânet lehû hirzen mine'ş-şeytân yevmehû zâlike hattâ yumsiye ve lem ye'ti ehadün bi efdale min mâ câ'et bihîyevmehû zâlike hattâ yumsiye ve lem ye'ti ehadün bi efdale min mâ câ'et bihî illâ ehadun amile 'amelen eksera min zâlik. illâ ehadun amile 'amelen eksera min zâlik.

Bu da Müslim'de, Buharî'de, Ahmed b. Hanbel'de, Tirmizî'de,Bu da Müslim'de, Buharî'de, Ahmed b. Hanbel'de, Tirmizî'de, sahih hadis kitaplarında olan bir hadîs-i şerîf.sahih hadis kitaplarında olan bir hadîs-i şerîf. Burada da Allah ne kadar küçük çalışmalara ne kadar büyük sevap veriyor gör. Burada da Allah ne kadar küçük çalışmalara ne kadar büyük sevap veriyor gör.

Buhârî'de de var, buna da mı itiraz edeceksin? İşte sağlam bir hadîs-i şerîf: Buhârî'de de var, buna da mı itiraz edeceksin?

İşte sağlam bir hadîs-i şerîf:

Men kâle lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîkeleh lehül mülkü velehül hamdü ve hüve âlâ kulli şey'in kadîr. Men kâle lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîkeleh lehül mülkü velehül hamdü ve hüve âlâ kulli şey'in kadîr.

Bildiğimiz şey, tespihleri çektikten sonra dua etmeden önce söylediğimiz söz. Bildiğimiz şey, tespihleri çektikten sonra dua etmeden önce söylediğimiz söz.

Her kim bir günde bunu yüz defa söylerse ne olur? Her kim bir günde bunu yüz defa söylerse ne olur?

Kânet lehû idlu aşere rikâbin. "Bu onun için on köle bağışlamış, azat etmiş gibi sevap kazandırır."Kânet lehû idlu aşere rikâbin. "Bu onun için on köle bağışlamış, azat etmiş gibi sevap kazandırır." Köle bağışlamak kolay bir şey değil, şimdi on tane MAN kamyonu bağışlamak diyelim. Köle bağışlamak kolay bir şey değil, şimdi on tane MAN kamyonu bağışlamak diyelim. Sen MAN kamyonu, otobüsü veyahut Mercedes otobüsü alabilir misin? Sen MAN kamyonu, otobüsü veyahut Mercedes otobüsü alabilir misin?

"Alamam, çok para. Şu kadar milyon, alamam!" "Alamam, çok para. Şu kadar milyon, alamam!"

Köle alabilir misin? O devirde de köle pahalıydı, kolay bir şey değil!Köle alabilir misin? O devirde de köle pahalıydı, kolay bir şey değil! Çünkü bir insan, bir can; sen oturuyorsun o çalışıyor.Çünkü bir insan, bir can; sen oturuyorsun o çalışıyor. Tarlaya git, çalış; al şu sepete kuyudan tarladan hurma doldur, al şu testiyi kuyudan su getir. Tarlaya git, çalış; al şu sepete kuyudan tarladan hurma doldur, al şu testiyi kuyudan su getir.

Sen ne yapacaksın? Ben bu çardağın altında sefa süreceğim, sen çalışacaksın! Sen ne yapacaksın?

Ben bu çardağın altında sefa süreceğim, sen çalışacaksın!
O köle, berikisi efendi; o devirde onun namına çalışacak insan, pahalı, kolay bir şey değil.O köle, berikisi efendi; o devirde onun namına çalışacak insan, pahalı, kolay bir şey değil. On köle azat etmiş gibi sevap kazanır. On köle azat etmiş gibi sevap kazanır.

Bitti mi? Bitmedi. Bitti mi?

Bitmedi.

Ve kutibet lehû mietu hasenetin. "Bu söyleyen şahsa yüz hasene verilir." Ve kutibet lehû mietu hasenetin. "Bu söyleyen şahsa yüz hasene verilir."

Hasene: Sevap miktarı, sevap birimi. Her şeyin bir miktarı, bir birimi var; sevap birimi.Hasene: Sevap miktarı, sevap birimi. Her şeyin bir miktarı, bir birimi var; sevap birimi. Hasene ne kadar? Hasene ne kadar?

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; "Uhud dağı kadardır." Medine'de nasıl anlatsın? Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; "Uhud dağı kadardır."

Medine'de nasıl anlatsın?

Ovanın ortasında koskocaman Uhud dağı, karşında altın gibi duruyor;Ovanın ortasında koskocaman Uhud dağı, karşında altın gibi duruyor; bir ucu şu tarafta bir ucu şu tarafta, o kadar büyük! Yüz hasene yazılır. bir ucu şu tarafta bir ucu şu tarafta, o kadar büyük! Yüz hasene yazılır.

Ve uhiyet anhu mietu seyyietin ve kânet lehû hirzen mine'ş-şeytân yevmehû zâlike.Ve uhiyet anhu mietu seyyietin ve kânet lehû hirzen mine'ş-şeytân yevmehû zâlike. "Onun defterinden yüz tane seyyie, günah silinir. O günü için şeytandan korunmasına vesile olur." "Onun defterinden yüz tane seyyie, günah silinir. O günü için şeytandan korunmasına vesile olur."

"Hocam istiyorum istiyorum, bir türlü tespih çekemiyorum…" "Hocam istiyorum istiyorum, bir türlü tespih çekemiyorum…"

Ankara'da birisi geldi:Ankara'da birisi geldi: Filanca zata intisab etmiş ama feyz alamıyormuş, dersini yapamıyormuş, çekemiyormuş... Filanca zata intisab etmiş ama feyz alamıyormuş, dersini yapamıyormuş, çekemiyormuş...

Şeytan baskı yapıyor, yaptırtmıyor çünkü zikirde çok sevap var, şeytan onu yaptırtmıyor.Şeytan baskı yapıyor, yaptırtmıyor çünkü zikirde çok sevap var, şeytan onu yaptırtmıyor. Bunu söyleyen insan o gün şeytandan mahfuz olur.Bunu söyleyen insan o gün şeytandan mahfuz olur. Şeytan kalenin etrafında kurdun uluyarak dolaştığı gibi dolaşsın dursun. Şeytan kalenin etrafında kurdun uluyarak dolaştığı gibi dolaşsın dursun. Yüz tane lâ ilâhe illallahu vahdehu lâ şerîke leh dedi, Yüz tane lâ ilâhe illallahu vahdehu lâ şerîke leh dedi, kalenin içinde; artık şeytan dışarıda ulusun dursun. Musallat olamıyor, zarar veremiyor. kalenin içinde; artık şeytan dışarıda ulusun dursun. Musallat olamıyor, zarar veremiyor.

Hattâ yumsiye. "Akşamlayıncaya kadar bu mahfaza içinde olur;" hıfz-ı himayede olur.Hattâ yumsiye. "Akşamlayıncaya kadar bu mahfaza içinde olur;"

hıfz-ı himayede olur.
" Ve lem ye'ti ehadun bi efdale min mâ câ'e bihî." Ve lem ye'ti ehadun bi efdale min mâ câ'e bihî. "Bir kimse onun getirdiği sevabın daha fazlasını getiremez, kazanamaz""Bir kimse onun getirdiği sevabın daha fazlasını getiremez, kazanamaz" İllâ ahadün amile amelen eksera min zâlik. "Ancak şu var ki İllâ ahadün amile amelen eksera min zâlik. "Ancak şu var ki bunun çektiğinden daha fazla çekmiş olan!" bunun çektiğinden daha fazla çekmiş olan!"

Eğer bir insan yüz elli tane çekmişse o yüz tane çekmişten daha fazla sevap alır.Eğer bir insan yüz elli tane çekmişse o yüz tane çekmişten daha fazla sevap alır. Ama başka türlü bunun sevabını elde etmek mümkün değil. Ama başka türlü bunun sevabını elde etmek mümkün değil.

Kaynakları Malikî mezhebinin imamı İmam Mâlik, Hanbelî mezhebinin imamı Ahmed b. Hanbel, Buharî'miz, Kaynakları Malikî mezhebinin imamı İmam Mâlik, Hanbelî mezhebinin imamı Ahmed b. Hanbel, Buharî'miz, Müslim'imiz, Tirmizî'miz, İbn Mâcemiz, İbn Hibban'ımız bu sahih hadisi yazmışlar. Müslim'imiz, Tirmizî'miz, İbn Mâcemiz, İbn Hibban'ımız bu sahih hadisi yazmışlar.

Buyur bakalım, ne diyeceksin? Hiçbir şey diyemez. Buyur bakalım, ne diyeceksin?

Hiçbir şey diyemez.
Hadis ilmini biraz okuyan kimse bu kaynakların karşısında boynunu büker, el pençe divan durur.Hadis ilmini biraz okuyan kimse bu kaynakların karşısında boynunu büker, el pençe divan durur. Demek ki bu sözlerin sevabı böyle çok oluyor. Demek ki bu sözlerin sevabı böyle çok oluyor.

Lâ ilâhe illallah cennetin bedeli oluyor. Lâ ilâhe illallah cennetin bedeli oluyor. Kendi paramızla pulumuzla cennetten bir yaprak alamazken,Kendi paramızla pulumuzla cennetten bir yaprak alamazken, Lâ ilâhe illallah cennete girmeye sebep oluyor. Lâ ilâhe illallah cennete girmeye sebep oluyor. Bu sözlerin mânasından dolayı; onun için mânasını bilmek lazım. Bu sözlerin mânasından dolayı; onun için mânasını bilmek lazım. İnsan bir sözü söyler de senin söylediğini kulağın duyuyor mu,İnsan bir sözü söyler de senin söylediğini kulağın duyuyor mu, ağzının söylediğini kulağın duyuyor mu, sen ne söyledin farkında mısın deriz ya… ağzının söylediğini kulağın duyuyor mu, sen ne söyledin farkında mısın deriz ya… Bazen insan söyler de farkına varmaz.Bazen insan söyler de farkına varmaz. İdrakine girmemiş, idrak ede ede söylerse çok çok kıymeti var. İdrakine girmemiş, idrak ede ede söylerse çok çok kıymeti var.

Mânası şöyle kısaca izah ediverelim: Mânası şöyle kısaca izah ediverelim:

Men kâle lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh.Men kâle lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh. "Allah'tan gayri mâbud yok; tapılacak, bağlanacak, ibadet edilecek başka varlık yok,"Allah'tan gayri mâbud yok; tapılacak, bağlanacak, ibadet edilecek başka varlık yok, Ancak Allah var; başkası, gayrısı yok. 'İki' deme, 'üç' deme; tektir, şerîki nazîri yoktur!Ancak Allah var; başkası, gayrısı yok. 'İki' deme, 'üç' deme; tektir, şerîki nazîri yoktur! Diyenler çıktığı için arkasından bu sözler geliyor: Vahdedû. "Bir tektir." Diyenler çıktığı için arkasından bu sözler geliyor:

Vahdedû. "Bir tektir."

Lâ şerîke lehû. Hiç ortağı yoktur, hiçbir ortağı yoktur. Teyit ediyor. Lâ şerîke lehû. Hiç ortağı yoktur, hiçbir ortağı yoktur. Teyit ediyor.

Mülkünde Hak tasarruf eder keyfe mâ yeşâ. Mülkünde Hak tasarruf eder keyfe mâ yeşâ.

Allahu Teâlâ hazretleri rubibiyetini istediği gibi yapar, hiç kimseyi ortak katmamıştır.Allahu Teâlâ hazretleri rubibiyetini istediği gibi yapar, hiç kimseyi ortak katmamıştır. Ne dilerse öyle yapar. 'Ol!' dedi mi olur, "Olma!" derse mahvolur. Ne dilerse öyle yapar. 'Ol!' dedi mi olur, "Olma!" derse mahvolur. Öyle bir azamet, saltanat sahibi; Rabbimiz'dir, tektir, şerîki de nazîri, benzeri de yoktur. Öyle bir azamet, saltanat sahibi; Rabbimiz'dir, tektir, şerîki de nazîri, benzeri de yoktur.

Lehü'l-mülkü. "Egemenlik onundur." Mülk ne demek? Biz mülkü başka mânaya kullanırız. Lehü'l-mülkü. "Egemenlik onundur."

Mülk ne demek?

Biz mülkü başka mânaya kullanırız.
"Benim Adapazarı'nda mülküm var, senin Bursa'da mülkün var. Berikisinin İstanbul'da…" "Benim Adapazarı'nda mülküm var, senin Bursa'da mülkün var. Berikisinin İstanbul'da…"

Mülk: "taşınamayan mal" demek; tarla, ev vs…Mülk: "taşınamayan mal" demek; tarla, ev vs… Buradaki mülk; hâkimiyet, meliklik, hükümranlık, hüküm sürme mânasına geliyor.Buradaki mülk; hâkimiyet, meliklik, hükümranlık, hüküm sürme mânasına geliyor. Hüküm onundur. O hükmünü icra eder, O ferman okur. Ne dilerse O'nun dediği olur. Hüküm onundur. O hükmünü icra eder, O ferman okur. Ne dilerse O'nun dediği olur. Hükmünü O yürütür, demek. Lehü'l-mülk. "Hüküm, egemenlik onundur." Hükmünü O yürütür, demek.

Lehü'l-mülk. "Hüküm, egemenlik onundur."

Bizde de meşhur söz var ya; "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!" Bizde de meşhur söz var ya; "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!"

Kitaplarda böyle yazıyor da milletin sözünü dinleyen kim? Hiç dinlendiğini görüyor muyuz? Kitaplarda böyle yazıyor da milletin sözünü dinleyen kim? Hiç dinlendiğini görüyor muyuz?

"Egemenlik milletindir." Egemenlik Allah'ındır! Lehü'l-mülkü. "Egemenlik O'nundur!" "Egemenlik milletindir."

Egemenlik Allah'ındır!

Lehü'l-mülkü. "Egemenlik O'nundur!"

Ve lehü'l-hamdü. "Övgü, medih, sena O'nundur." Ve lehü'l-hamdü. "Övgü, medih, sena O'nundur."

Neyi sevsen, neyi övsen hepsi Allah'a gider: Neyi sevsen, neyi övsen hepsi Allah'a gider: "Çiçeği beğendim; gül çok güzel, rengi şahane; manzara güzel...""Çiçeği beğendim; gül çok güzel, rengi şahane; manzara güzel..." Allah yarattı. İstediğin kadar methet. Allah yarattı. İstediğin kadar methet. O medihler yaratana, gülü yaratana, hâlıkına gidiyor. O medihler yaratana, gülü yaratana, hâlıkına gidiyor.

"Sümbülün kokusuna bayıldım, nerdeyse sırt üstü yere düşecektim..." O kokuyu ona Allahu Teâlâ hazretleri verdi. "Sümbülün kokusuna bayıldım, nerdeyse sırt üstü yere düşecektim..." "Sümbülün kokusuna bayıldım, nerdeyse sırt üstü yere düşecektim..."

O kokuyu ona Allahu Teâlâ hazretleri verdi.

"Sümbülün kokusuna bayıldım, nerdeyse sırt üstü yere düşecektim..."

O kokuyu ona Allahu Teâlâ hazretleri verdi. O kokuyu ona Allahu Teâlâ hazretleri verdi.

"Ufuktaki renklere bak, akşam vakti, sabah vakti… Aman yâ Rabbi! "Ufuktaki renklere bak, akşam vakti, sabah vakti… Aman yâ Rabbi! Geceleyin ne latif rüzgâr esiyor, şu tarafta hilal çıkmış, bu tarafta yıldızlar göz kırpıştırıyor, Geceleyin ne latif rüzgâr esiyor, şu tarafta hilal çıkmış, bu tarafta yıldızlar göz kırpıştırıyor, bu tarafı lacivert, güneşin battığı taraf mavimsi renkli... bu tarafı lacivert, güneşin battığı taraf mavimsi renkli... Aman yâ Rabbi, denizin manzarasına bak, ayın ışıkları vurmuş..." Aman yâ Rabbi, denizin manzarasına bak, ayın ışıkları vurmuş..."

Sen Allahu Teâlâ hazretlerini methediyorsun, çünkü hep onun yaptıklarını övüyorsun. Sen Allahu Teâlâ hazretlerini methediyorsun, çünkü hep onun yaptıklarını övüyorsun.

"Şu meyvenin tadı ne kadar güzel aman rengi…" "Şu meyvenin tadı ne kadar güzel aman rengi…"

"Ne kadar akıllı, ne kadar alim…" Allah yarattı, o aklı Allah verdi."Ne kadar akıllı, ne kadar alim…"

Allah yarattı, o aklı Allah verdi.
Rabbimiz ete kemiğe ne kabiliyet vermiş, ete kemiğe verilen kabiliyete bakın: Rabbimiz ete kemiğe ne kabiliyet vermiş, ete kemiğe verilen kabiliyete bakın: Et düşünüyor, et bilgileri depo ediyor, içerde hazinesi var, istediği zaman çıkartıyor.Et düşünüyor, et bilgileri depo ediyor, içerde hazinesi var, istediği zaman çıkartıyor. Seçme ayırma aracı var, elektronik beyin gibi bilgilerin içinden istediğini çekip çıkartıyor; Seçme ayırma aracı var, elektronik beyin gibi bilgilerin içinden istediğini çekip çıkartıyor; içerden sana veriyorlar, sen de dilden söylüyorsun. Allah Allah, konuşmak ne kabiliyet! içerden sana veriyorlar, sen de dilden söylüyorsun. Allah Allah, konuşmak ne kabiliyet!

Maymun vs. konuşamıyor, konuşamaz; Allah o kabiliyeti insana verdi. Maymun vs. konuşamıyor, konuşamaz; Allah o kabiliyeti insana verdi.

Allemehu'l-beyân. "İnsanoğluna konuşma kabiliyetini O verdi." Sen ne sanıyordun? Allemehu'l-beyân. "İnsanoğluna konuşma kabiliyetini O verdi." Sen ne sanıyordun? Maymunu oturtmuşlar, yıllar yılı beslemişler, öğretmeye çalışmışlar; öğretememişler. Maymunu oturtmuşlar, yıllar yılı beslemişler, öğretmeye çalışmışlar; öğretememişler.

"Hocam, maymunu öğretememişler ama papağan konuşuyor…" Papağan sesi taklit ediyor. "Hocam, maymunu öğretememişler ama papağan konuşuyor…"

Papağan sesi taklit ediyor.

Eylesen tûtîya ta'lim-i edâ-yı kelimât Sözü insan olur ammâ özü insan olmaz. Eylesen tûtîya ta'lim-i edâ-yı kelimât

Sözü insan olur ammâ özü insan olmaz.

"Tutuya, dudu kuşuna, papağan kuşuna söz öğretsen sözü insan olur, özü insan olmaz." "Tutuya, dudu kuşuna, papağan kuşuna söz öğretsen sözü insan olur, özü insan olmaz."

Bilerek söylemiyor, teyp gibi ses taklit ediyor. Bilerek söylemiyor, teyp gibi ses taklit ediyor. Ama insana düşünme kabiliyeti vermiş, konuşma kabiliyeti vermiş. Ama insana düşünme kabiliyeti vermiş, konuşma kabiliyeti vermiş. Gözünü kapatıyorsun; deryaları, denizleri, dünyaları, yıldızları dolaşıyorsun. Gözünü kapatıyorsun; deryaları, denizleri, dünyaları, yıldızları dolaşıyorsun.

Bir gönül vermiş;Bir gönül vermiş; Rabbim benim içimdeki bu engin gönlü benim bu dışımdaki küçücük cirmime nasıl sığdırmış… Rabbim benim içimdeki bu engin gönlü benim bu dışımdaki küçücük cirmime nasıl sığdırmış… Rabbimiz,Atomun içine enerjiyi sığdırdığın gibi benim içimeRabbimiz,Atomun içine enerjiyi sığdırdığın gibi benim içime gönül denilen engin âlemi nasıl sığdırmışsın?.. gönül denilen engin âlemi nasıl sığdırmışsın?..

Ve lehû'l-hamd. "Hamd onundur." Neyi methedersen et, hepsi dönüp dolaşıp oraya gider. Ve lehû'l-hamd. "Hamd onundur."

Neyi methedersen et, hepsi dönüp dolaşıp oraya gider.

Ve hüve alâ külli şey'in kadîr. "Allahu Teâlâ hazretleri her şeye hakkıyla kâdirdir." Ve hüve alâ külli şey'in kadîr. "Allahu Teâlâ hazretleri her şeye hakkıyla kâdirdir."

Yarım yamalak, azcık zorlamayla filan değil. Yarım yamalak, azcık zorlamayla filan değil.

Kadîr; kudret-i külliye sahibi, kudret-i tâmme sahibi, eksiksiz kudret sahibi, her şeye kâdir. Kadîr; kudret-i külliye sahibi, kudret-i tâmme sahibi, eksiksiz kudret sahibi, her şeye kâdir.

"Şunu yapar mı, bunu yapar mı?.." Yapar. "Şunu yapar mı, bunu yapar mı?.."

Yapar.

Yuhricu'l-hayye mine'l-meyyiti ve yuhricu'l-meyyite mine'l-hayy. Yuhricu'l-hayye mine'l-meyyiti ve yuhricu'l-meyyite mine'l-hayy.

Tu'îzzu men teşâ' ve tuzillu men teşâ'. Tu'îzzu men teşâ' ve tuzillu men teşâ'.

"Dilediğini aziz kılar dilediğini zelil kılar, dilediğini diriltir dilediğini öldürtür; ne dilerse öyle yapar." "Dilediğini aziz kılar dilediğini zelil kılar, dilediğini diriltir dilediğini öldürtür; ne dilerse öyle yapar."

İnsan bu mânalara ererse evliyâ olur!İnsan bu mânalara ererse evliyâ olur! İnsan, bu sözlerin mânasına erip de içine sindirdiği zaman, Allah'ın velisi olur. İnsan, bu sözlerin mânasına erip de içine sindirdiği zaman, Allah'ın velisi olur.

Sen ne sanıyorsun, dinin özü bunun içinde! Lâ ilâhe illallah vahdehu lâ şerîkeleh. Sen ne sanıyorsun, dinin özü bunun içinde!

Lâ ilâhe illallah vahdehu lâ şerîkeleh.
"Gayrıya boyun bükmem!" diyor. Gayrıya elinin tersiyle diye vuruyor. "Gayrıya boyun bükmem!" diyor. Gayrıya elinin tersiyle diye vuruyor. Para gitti, mevki, makam, alkış, şöhret gitti; hepsine bir tane vurdu, sırt üstü yuvarlandı gitti. Para gitti, mevki, makam, alkış, şöhret gitti; hepsine bir tane vurdu, sırt üstü yuvarlandı gitti.

Neden? Ben Allah'a taparım; şöhrete tapmam, paraya, alkışa tapmam!Neden?

Ben Allah'a taparım; şöhrete tapmam, paraya, alkışa tapmam!
İnsan beğensin beğenmesin; beğenmeyen küçük kızını vermesin… Aldırmıyor. İnsan beğensin beğenmesin; beğenmeyen küçük kızını vermesin… Aldırmıyor.

Vahdehû. "Allah var, Allah'tan gayrisi yok!" Lehü'l-mülk. Bu derin bir mesele! Vahdehû. "Allah var, Allah'tan gayrisi yok!"

Lehü'l-mülk.

Bu derin bir mesele!

Kâinatta egemenlik Allah'ındır. Sen bunu görebiliyor musun? Bunu gördün mü bitiyor.Kâinatta egemenlik Allah'ındır. Sen bunu görebiliyor musun? Bunu gördün mü bitiyor. İnsan o zaman tevhid-i ef'al, tevhid-i sıfat, tevhid-i zât; o mertebelerden bir tanesi… İnsan o zaman tevhid-i ef'al, tevhid-i sıfat, tevhid-i zât; o mertebelerden bir tanesi… Sen her şeyin Allahu Teâlâ hazretlerinin yed'-i kudreti ile yapıldığını,Sen her şeyin Allahu Teâlâ hazretlerinin yed'-i kudreti ile yapıldığını, onun eseri olduğunu anlayabildin mi tamam;onun eseri olduğunu anlayabildin mi tamam; sen bir üst sınıfa, bir üst kura gel, buyur sen o kurdan yükseldin. sen bir üst sınıfa, bir üst kura gel, buyur sen o kurdan yükseldin.

Lehü'l-mülk. Egemenliğin onun olduğunu anladı. Lehü'l-mülk. Egemenliğin onun olduğunu anladı.

Hocam peki o öyle yapıyor, bu böyle yapıyor, haksızlıklar oluyor, şöyle oluyor böyle oluyor… Hocam peki o öyle yapıyor, bu böyle yapıyor, haksızlıklar oluyor, şöyle oluyor böyle oluyor…

İşte o esrarı çözüp de bu mânaya kavuştuğun zaman iş bitiyor. İşte o esrarı çözüp de bu mânaya kavuştuğun zaman iş bitiyor. Orada bir sır var, bıçak sırtı gibi bir atlamalı zorlamalı tarafı var. Orada bir sır var, bıçak sırtı gibi bir atlamalı zorlamalı tarafı var.

Allahu Teâlâ hazretlerinin şerre rızası yok. Her şey ondan; Allahu Teâlâ hazretlerinin şerre rızası yok. Her şey ondan;

Hayrihî ve şerrihî mina'llahi teâlâ. Hepsi Allah'tan ama şerre rızası yok. Hayrihî ve şerrihî mina'llahi teâlâ.

Hepsi Allah'tan ama şerre rızası yok.
İmtihan dünyası olduğu için o şerliğe o fırsatı vermiş.İmtihan dünyası olduğu için o şerliğe o fırsatı vermiş. Seni de öyle imtihan ediyor, imtihan sorusu! Dilese; Seni de öyle imtihan ediyor, imtihan sorusu! Dilese;

Ve lev şâ'e rabbüke le-âmene men fî'l-ardi küllühüm cemî'â. Ve lev şâ'e rabbüke le-âmene men fî'l-ardi küllühüm cemî'â. "Allahu Teâlâ hazretleri dileseydi yeryüzündeki insanların hepsi"Allahu Teâlâ hazretleri dileseydi yeryüzündeki insanların hepsi topu birden eksiksiz iman ederlerdi." Peş peşe söylüyor: topu birden eksiksiz iman ederlerdi."

Peş peşe söylüyor:

Le âmene, lâm-ı te'kîd ile, men fî'l-'ardi küllühüm, yeryüzündekilerin hepsi, Le âmene, lâm-ı te'kîd ile, men fî'l-'ardi küllühüm, yeryüzündekilerin hepsi, cemîan toplu olarak; öyle tekidli söylüyor ki! cemîan toplu olarak; öyle tekidli söylüyor ki! Rabbin dileseydi yeryüzünde kâfirlik yapmaya bir insanın mecali kalmazdı,Rabbin dileseydi yeryüzünde kâfirlik yapmaya bir insanın mecali kalmazdı, herkes ister istemez müslüman olurdu. Serbest bırakmış. herkes ister istemez müslüman olurdu. Serbest bırakmış.

Onun istemesi, meşiyyet-i ilâhîye olmadan bir şey olur mu?Onun istemesi, meşiyyet-i ilâhîye olmadan bir şey olur mu? Mümkün değil; ne kâfir küfrünü yapar, ne şeytan şeytanlığını, ne nefis melanetini yapar;Mümkün değil; ne kâfir küfrünü yapar, ne şeytan şeytanlığını, ne nefis melanetini yapar; Hiçbir şey olmaz. Ama hayrı şerri göstermiş, imtihan dünyasında fırsat vermiş de Hiçbir şey olmaz. Ama hayrı şerri göstermiş, imtihan dünyasında fırsat vermiş de derece alasın diye onlarla seni karşılaştırıyor. derece alasın diye onlarla seni karşılaştırıyor.

Lehü'l-mülk. Mülk onundur; o istemese şeytan şeytanlığını, Lehü'l-mülk. Mülk onundur; o istemese şeytan şeytanlığını, düşman düşmanlığını yapamaz, İsrail Lübnan'a saldıramaz, filanca şunu yapamaz bunu yapamaz… düşman düşmanlığını yapamaz, İsrail Lübnan'a saldıramaz, filanca şunu yapamaz bunu yapamaz…

"Hocam o zaman ne yapacağız?" "Hocam o zaman ne yapacağız?"

Çok kolay; Allah'la, mülkün sahibiyle, egemenlik elinde olanla dost olacaksın!Çok kolay; Allah'la, mülkün sahibiyle, egemenlik elinde olanla dost olacaksın! Ümidini, elini gayrıdan keseceksin, Allah'a bağlanacaksın. Ümidini, elini gayrıdan keseceksin, Allah'a bağlanacaksın.

Allah bes, bâkî heves. Pes, gayrıdan ümidi kes. Tekrâr-ı zikrullah ile Allah bes, bâkî heves.

Pes, gayrıdan ümidi kes.

Tekrâr-ı zikrullah ile

Onun da yolu tasavvuftur. Onun için dervişlerin yaptığı boşuna değil. Onun da yolu tasavvuftur. Onun için dervişlerin yaptığı boşuna değil. Sen o tecrübelere ermediğin için onları uzaktan boş sanıyorsun. Sen o tecrübelere ermediğin için onları uzaktan boş sanıyorsun.

Demek ki sabahleyin bunu söyleyebiliriz, zor bir şey değil. Bu kadar mükâfat olduktan sonra… Demek ki sabahleyin bunu söyleyebiliriz, zor bir şey değil. Bu kadar mükâfat olduktan sonra…

Eminönü'nde tereyağını yüz lira aşağıya veriyorlar deseler gideriz kuyruk oluruz.Eminönü'nde tereyağını yüz lira aşağıya veriyorlar deseler gideriz kuyruk oluruz. Zor bir şey değil. Ne kadar tembel insanız! Yâ Rabbi!Zor bir şey değil. Ne kadar tembel insanız!

Yâ Rabbi!
Sen nefsimizi yenmeyi, tembelliğimizi yenmeyi nasip eyle. Sen nefsimizi yenmeyi, tembelliğimizi yenmeyi nasip eyle. Kötü huyları üzerimizden at.Kötü huyları üzerimizden at. Senin yolunda sana güzel kulluk etme nimetini bizlere ihsan eyle. Senin yolunda sana güzel kulluk etme nimetini bizlere ihsan eyle.

Fâtihâ-ı şerîfe mea'l-Besmele… Fâtihâ-ı şerîfe mea'l-Besmele…

Allahümme yâ Rabbenâ, yâ Rabbenâ, yâ Rabbenâ, yâ Rabbe'l-âlemîn!Allahümme yâ Rabbenâ, yâ Rabbenâ, yâ Rabbenâ, yâ Rabbe'l-âlemîn! İbadetlerimizi, taatlerimizi, yapmış olduğumuz hatimleri, İbadetlerimizi, taatlerimizi, yapmış olduğumuz hatimleri, kardeşlerimizin okumuş oldukları 12 adet hatmi, çekilmiş olan üç defa 80 bin adet, kardeşlerimizin okumuş oldukları 12 adet hatmi, çekilmiş olan üç defa 80 bin adet, iki defa 70 bin adet kelime-i tevhidleri; 380 bin kelime-i tevhidiiki defa 70 bin adet kelime-i tevhidleri; 380 bin kelime-i tevhidi ve kardeşlerimizin sâir ibadet ve taatlerini cümlemizin ibadetlerimizi lütfunla kereminle kabul eyle. ve kardeşlerimizin sâir ibadet ve taatlerini cümlemizin ibadetlerimizi lütfunla kereminle kabul eyle. Şu hadis müzakerelerimizi, şu ilim meclislerimizi, yaptığımız hatm-i hâcegânlarımızı kabul eyle.Şu hadis müzakerelerimizi, şu ilim meclislerimizi, yaptığımız hatm-i hâcegânlarımızı kabul eyle. Rahmetine, ikramına, ihsanına vesile eyle. Rahmetine, ikramına, ihsanına vesile eyle.

Yâ Rabbi! Hâsıl olan ucur-u mesubatı evvelen Yâ Rabbi! Hâsıl olan ucur-u mesubatı evvelen ve hassaten Efendimiz, Peygamberimiz, rehberimiz, numune-i imtisalimiz Muhammed-i Mustafâve hassaten Efendimiz, Peygamberimiz, rehberimiz, numune-i imtisalimiz Muhammed-i Mustafâ aleyhi efdalü's-salavâtu ve ekmelü't-tahiyyât hazretlerine âcizane, fakirânealeyhi efdalü's-salavâtu ve ekmelü't-tahiyyât hazretlerine âcizane, fakirâne hibe ve hediye eyledik; şu anda vasıl eyle.hibe ve hediye eyledik; şu anda vasıl eyle. Peygamber Efendimiz'in sevgisine, şefaatine, iltifatına, teveccühüne bizleri mazhar eyle. Peygamber Efendimiz'in sevgisine, şefaatine, iltifatına, teveccühüne bizleri mazhar eyle. Onun cümle pak âl'inin, ashâbının, etbâının ruhlarına ikram eyle.Onun cümle pak âl'inin, ashâbının, etbâının ruhlarına ikram eyle. Hatimleri okuyan, kelime-i tevhidleri çeken, diğer ibadetleri yapanHatimleri okuyan, kelime-i tevhidleri çeken, diğer ibadetleri yapan kardeşlerimizin geçmişlerine ve hangi niyetlerle okumuşlar yapmışlarsa o niyetlerine vasıl eyle! kardeşlerimizin geçmişlerine ve hangi niyetlerle okumuşlar yapmışlarsa o niyetlerine vasıl eyle!

Yâ Rabbe'l-âlemîn! Bu beldelerin fatihleri olan ecdadımız fatihlerin, Yâ Rabbe'l-âlemîn! Bu beldelerin fatihleri olan ecdadımız fatihlerin, şehitlerin, mücahitlerin, gazilerin ruhlarına ikram eyle. şehitlerin, mücahitlerin, gazilerin ruhlarına ikram eyle. Cümle ashâb-ı hayrât u hasenâtın ruhlarına ve hassaten İskenderpaşa Camii'nin bânisininCümle ashâb-ı hayrât u hasenâtın ruhlarına ve hassaten İskenderpaşa Camii'nin bânisinin ve bu ana kadar ayakta durmasına yardımcı olan, tamir eden,ve bu ana kadar ayakta durmasına yardımcı olan, tamir eden, ettirenlerin geçmişlerinin ve kendilerinin ruhlarına ikram eyle. ettirenlerin geçmişlerinin ve kendilerinin ruhlarına ikram eyle.

Yâ Rabbe'l-âlemîn! Beldemizin medâr-ı iftihârı evliyâullahın, sahâbe-i kirâmın,Yâ Rabbe'l-âlemîn! Beldemizin medâr-ı iftihârı evliyâullahın, sahâbe-i kirâmın, başımızın tacı Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin,başımızın tacı Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin, sahâbe-i kirâmın ve evliyâullahın ruhlarına ikram eyle.sahâbe-i kirâmın ve evliyâullahın ruhlarına ikram eyle. Âmin diyen kardeşlerimizin ve sâir ihvanımızın ve hatim sahiplerinin âhirete göçmüş olan Âmin diyen kardeşlerimizin ve sâir ihvanımızın ve hatim sahiplerinin âhirete göçmüş olan ana, bana, nine, dede, kardeş, evlat, dost, ahbap, arkadaşlarının ruhlarına ikram eyle;ana, bana, nine, dede, kardeş, evlat, dost, ahbap, arkadaşlarının ruhlarına ikram eyle; cümlesinin kabirlerini şu hediyelerimiz ile pür-nûr eyle, cümlesinin kabirlerini şu hediyelerimiz ile pür-nûr eyle, ruhlarını memnun ve mesrur eyle, hem bizim hem onlarım makamlarını âlâ eyle! ruhlarını memnun ve mesrur eyle, hem bizim hem onlarım makamlarını âlâ eyle!

Yâ Rabbi! Bizlere tevkîfini refîk eyle. Yâ Rabbi! Bizlere tevkîfini refîk eyle. Şu mübarek ayın hayrından, bereketinden, feyzinden,Şu mübarek ayın hayrından, bereketinden, feyzinden, rahmetinden bizleri de hissemend ü müstefîz eyle! rahmetinden bizleri de hissemend ü müstefîz eyle!

Yâ Rabbe'l-âlemîn! Bizleri sevdiğin, razı olduğun kul olmaya,Yâ Rabbe'l-âlemîn! Bizleri sevdiğin, razı olduğun kul olmaya, sevdiğin amelleri işlemeye muvaffak eyle! sevdiğin amelleri işlemeye muvaffak eyle!

Yâ Rabbe'l-âlemîn! Beldelerimizi her çeşit afetlerden, felaketlerden, hasımlardan, Yâ Rabbe'l-âlemîn! Beldelerimizi her çeşit afetlerden, felaketlerden, hasımlardan, düşmanlardan, küfürlerden, isyanlardan, sevmediğin durumlardan,düşmanlardan, küfürlerden, isyanlardan, sevmediğin durumlardan, bizi kötü durumu düşüren hallerden hıfz eyle! bizi kötü durumu düşüren hallerden hıfz eyle!

Ve bi-hürmeti esmâike'l-hüsnâ ve habîbike'l-müctebâ Muhammedini'l-Mustafâ Ve bi-hürmeti esmâike'l-hüsnâ ve habîbike'l-müctebâ Muhammedini'l-Mustafâ ve bi-hürmeti hatemâti'l-Kur'âni'l-azîmve bi-hürmeti hatemâti'l-Kur'âni'l-azîm ve bi-hürmeti hatm-i hâcegân-ı şerîf ve bi-hürmeti hatemât-i tehlîl-i şerîfve bi-hürmeti hatm-i hâcegân-ı şerîf ve bi-hürmeti hatemât-i tehlîl-i şerîf ve bi-hürmeti zikrike'l-celîli'l-cemîlve bi-hürmeti zikrike'l-celîli'l-cemîl ve bi-hürmeti şehr-i Razamân-ı mübarek ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha! ve bi-hürmeti şehr-i Razamân-ı mübarek ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2