Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Allah Yolunda Hicret

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Rebîü'l-Evvel 1420 / 02.07.1999
AKRA- Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Ak-Radyo’da cuma günleri düzenli olarak konuşmalar yapmıştır. 31 Mart 1993’te başlayıp, vefatından önceki son cuma günü olan, 2 Şubat 2001’e kadar devam eden bu sohbetlerde, hocamız genellikle Râmûzül-Ehâdis’ten, bazen de Muhtârü’l-Ehâdis’ten veya Riyâzu’s-Sâlihîn’den bir miktar hadis-i şerif okuyup, izah etmiştir.

İçinde bulunulan zamanın, ayın, günlerin ihyâ edilmesiyle ilgili bilgiler vermiş ve hatırlatmalarda bulunmuştur. Ayrıca ülkemizi ve insanımızı ilgilendiren güncel konulara temas ettiği de görülmüştür.

Genellikle yurtdışında seyahatte olduğu için çoğu zaman bulunduğu yerden de bahsetmiştir.

Sekiz yıl içerisinde toplam 313 adet sohbet yapmışlardır.

Konuşma Metni

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!.. es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!..

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Cenâb-ı Hak dünyanın ve âhiretin hayırlarına cümlenizi erdirsin.Cenâb-ı Hak dünyanın ve âhiretin hayırlarına cümlenizi erdirsin. Dünya ve âhiretin şerlerinden cümlenizi korusun. Dünya ve âhiretin şerlerinden cümlenizi korusun.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Neseî'nin ve İbn Hibbân'ın,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Neseî'nin ve İbn Hibbân'ın, Hâkim'in rivayet eylediği bir hadîs-i şerîfte buyuruyor ki: Hâkim'in rivayet eylediği bir hadîs-i şerîfte buyuruyor ki:

Ene zaîmün limen âmene bî ve esleme ve hâcere bi-beytin fî rabadı'l-cenneh ve bi-beytinEne zaîmün limen âmene bî ve esleme ve hâcere bi-beytin fî rabadı'l-cenneh ve bi-beytin fî vasatı'l-cenneti ve bi-beytin fî a'lâ gurafi'l-cenneti. fî vasatı'l-cenneti ve bi-beytin fî a'lâ gurafi'l-cenneti. Ve ene zaîmün limen âmene bî ve esleme ve câhede fî sebîlillâhi bi-beytin fî rabadı'l-cennetiVe ene zaîmün limen âmene bî ve esleme ve câhede fî sebîlillâhi bi-beytin fî rabadı'l-cenneti ve bi-beytin fî vasatı'l-cenneti ve bi-beytin fî a'lâ gurafi'l-cenneti.ve bi-beytin fî vasatı'l-cenneti ve bi-beytin fî a'lâ gurafi'l-cenneti. Fe-men feale zâlike lem yeda' li'l-hayri matlebenFe-men feale zâlike lem yeda' li'l-hayri matleben ve lâ mine'ş-şerri mehreben yemûtü haysü şâe en yemûte. ve lâ mine'ş-şerri mehreben yemûtü haysü şâe en yemûte.

Bu hadîs-i şerîf Fudâlet'übnü Ubeyd radıyallahu anh tarafından rivayet edilmiş.Bu hadîs-i şerîf Fudâlet'übnü Ubeyd radıyallahu anh tarafından rivayet edilmiş. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki: Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki:

Ene zaîmün limen âmene bî. "Bana, ben Muhammed-i Mustafâ'ya iman eden, İslâm'a girenEne zaîmün limen âmene bî. "Bana, ben Muhammed-i Mustafâ'ya iman eden, İslâm'a giren ve hicret eden kimseye ben kefilim ki Allah onu cennetinve hicret eden kimseye ben kefilim ki Allah onu cennetin kenar bahçelerinde gecelettirecek, ev bark sahibi edecek." kenar bahçelerinde gecelettirecek, ev bark sahibi edecek."

Orada, cennetin rabad denilen şehirlerin kenarlarındaki bahçeli yerler gibi yerlerinde bir evi,Orada, cennetin rabad denilen şehirlerin kenarlarındaki bahçeli yerler gibi yerlerinde bir evi, Allah'ın ona mükâfat olarak vermesine yahut orada bir ev sahibi olmasına, gecelemesine kefilim. Allah'ın ona mükâfat olarak vermesine yahut orada bir ev sahibi olmasına, gecelemesine kefilim.

Bâte-yebîtü, gecelemek mânasına. Tabii insan kendi evinde yatar, kalkar, geceler.Bâte-yebîtü, gecelemek mânasına. Tabii insan kendi evinde yatar, kalkar, geceler. İkisi de aynı noktaya geliyor.İkisi de aynı noktaya geliyor. Eğer bir insan Peygamber Efendimiz'e iman ederse, İslâm'a girerse ve hicret ederse, Eğer bir insan Peygamber Efendimiz'e iman ederse, İslâm'a girerse ve hicret ederse, Allah ona cennetin şurasında veya burasında bir ev nasip edecek; ben buna kefilim. Allah ona cennetin şurasında veya burasında bir ev nasip edecek; ben buna kefilim.

Bi-beytin fî rabadı'l-cenneh. "Cennetin banliyöleri, kenar kısımları." Ve bi-beytin fî vasatı'l-cenneh.Bi-beytin fî rabadı'l-cenneh. "Cennetin banliyöleri, kenar kısımları." Ve bi-beytin fî vasatı'l-cenneh. "Veya cennetin orta yeri ki Firdevs-i Âlâ'nın olduğu yerdir, orada bir ev verecek." Veyahut..."Veya cennetin orta yeri ki Firdevs-i Âlâ'nın olduğu yerdir, orada bir ev verecek." Veyahut... Ve bi-beytin fî a'lâ gurafi'l-cenneh.Ve bi-beytin fî a'lâ gurafi'l-cenneh. "Cennetin en yüksek köşklerinin birisinde geceleyeceğine ben kefilim." "Cennetin en yüksek köşklerinin birisinde geceleyeceğine ben kefilim."

Yani böyle bir kimse cennete girecek. Ne yapması gerekiyormuş? Yani böyle bir kimse cennete girecek.

Ne yapması gerekiyormuş?

Limen âmene bî. "Bana iman ederse." Limen âmene bî. "Bana iman ederse."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i, yeri göğü ve Hz. Âdem'i yani insanoğlunu yaratanPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i, yeri göğü ve Hz. Âdem'i yani insanoğlunu yaratan Rabbü'l-âlemîn, Allahu Teâlâ hazretleri göndermiştir.Rabbü'l-âlemîn, Allahu Teâlâ hazretleri göndermiştir. Hz. Âdem'den beri insanlara doğru yolu gösterecek salih kimseler, yüksek şahsiyetler, Hz. Âdem'den beri insanlara doğru yolu gösterecek salih kimseler, yüksek şahsiyetler, mübarek insanları peygamber olarak gönderen Allah tarafından,mübarek insanları peygamber olarak gönderen Allah tarafından, âhir zaman peygamberi olarak gönderilmiş Muhammed-i Mustafâ hazretlerine inanıyoruz. âhir zaman peygamberi olarak gönderilmiş Muhammed-i Mustafâ hazretlerine inanıyoruz.

Amentü billâh ve âmentü bi-Resûlillâh. Peygamber Efendimiz Allah'ın resûlüdür.Amentü billâh ve âmentü bi-Resûlillâh. Peygamber Efendimiz Allah'ın resûlüdür. Cenâb-ı Hak, hiç umulmayan bir ortamda, bilimsel imkânları olmayan ve yaşam şartlarıCenâb-ı Hak, hiç umulmayan bir ortamda, bilimsel imkânları olmayan ve yaşam şartları gayr-i müsait olan; su, bitki, ekin vs. olmayan kum çölleri arasında...gayr-i müsait olan; su, bitki, ekin vs. olmayan kum çölleri arasında... Çeşitli mahrumiyetlerin olduğu, insanların dünyanın öbür yerlerindeki kadar medenî imkânlarıÇeşitli mahrumiyetlerin olduğu, insanların dünyanın öbür yerlerindeki kadar medenî imkânları hazırlayamadıkları cahiliye devri ortamından; öyle bir zarif, öyle bir edib, öyle bir kâmil,hazırlayamadıkları cahiliye devri ortamından; öyle bir zarif, öyle bir edib, öyle bir kâmil, öyle bir mübarek, öyle bir güzel kimseyi peygamber göndermiş kiöyle bir mübarek, öyle bir güzel kimseyi peygamber göndermiş ki hiç şek şüphe yok ki Allah'ın peygamberidir. Çünkü ortamından alacağı hiçbir şey yok... hiç şek şüphe yok ki Allah'ın peygamberidir. Çünkü ortamından alacağı hiçbir şey yok...

Yetiştiği çevredeki bütün gayr-i müsait şartlara rağmen son derece güzel ahlâklı.Yetiştiği çevredeki bütün gayr-i müsait şartlara rağmen son derece güzel ahlâklı. Toplumunun hiç tanımadığı, bilmediği bir tarz, şekil...Toplumunun hiç tanımadığı, bilmediği bir tarz, şekil... Son derece doğru sözlü, güvenilen, Muhammed el-Emîn diye lakap kazanmış olan...Son derece doğru sözlü, güvenilen, Muhammed el-Emîn diye lakap kazanmış olan... Son derece merhametli; yetimleri, dulları, fakirleri, zayıfları son derece kollayan, gözeten...Son derece merhametli; yetimleri, dulları, fakirleri, zayıfları son derece kollayan, gözeten... Kadınların, kızların haklarını korumak hususunda her türlü tavsiyeyi yapan...Kadınların, kızların haklarını korumak hususunda her türlü tavsiyeyi yapan... Geçmiş ümmetlerin, Hz. Âdem aleyhisselam zamanından kendi zamanına kadar yaşamış Geçmiş ümmetlerin, Hz. Âdem aleyhisselam zamanından kendi zamanına kadar yaşamış milletlerin, tarihlere geçmemiş, bilinmeyen olaylarını, hallerini teferruatıyla anlatan...milletlerin, tarihlere geçmemiş, bilinmeyen olaylarını, hallerini teferruatıyla anlatan... Kendisinden sonraki istikbale ait olayları da, gelecek zamanın olaylarını da bir bir bildiren...Kendisinden sonraki istikbale ait olayları da, gelecek zamanın olaylarını da bir bir bildiren... Ulûm-ı evvelîn ve âhirîne sahip bir müstesna, mübarek insan... Ulûm-ı evvelîn ve âhirîne sahip bir müstesna, mübarek insan...

Evet, o Allah'ın resûlü!.. Kimse onu yetiştirmedi; mektep medresede tahsil görmedi.Evet, o Allah'ın resûlü!.. Kimse onu yetiştirmedi; mektep medresede tahsil görmedi. Ümmî olduğu, yazı yazmadığı, hocası olmadığı halde, Ümmî olduğu, yazı yazmadığı, hocası olmadığı halde, toplumunda onun bahsettiği konuları bilmek şöyle dursun, kullandığı kelimeleri bile anlamaktatoplumunda onun bahsettiği konuları bilmek şöyle dursun, kullandığı kelimeleri bile anlamakta zorluk çekiyorlar, "Bu ne demek yâ Resûlallah?" diye soruyorlar. zorluk çekiyorlar, "Bu ne demek yâ Resûlallah?" diye soruyorlar.

Toplumundan bu kadar ayrı, bu kadar değişik...Toplumundan bu kadar ayrı, bu kadar değişik... Çünkü seyyidü'l-evvelîn ve'l-âhirîn, "geçmişin ve geleceğin efendisi" olan bir insan zuhur ediyorÇünkü seyyidü'l-evvelîn ve'l-âhirîn, "geçmişin ve geleceğin efendisi" olan bir insan zuhur ediyor ve bütün cihanı sarsan büyük gerçekleri söylüyor.ve bütün cihanı sarsan büyük gerçekleri söylüyor. Allah'ın birliğini ve putlara tapılmayacağını söylüyor.Allah'ın birliğini ve putlara tapılmayacağını söylüyor. Herkesin çeşit çeşit, yalan yanlış, sapık inançları yaşadığı dünyada; Herkesin çeşit çeşit, yalan yanlış, sapık inançları yaşadığı dünyada;

"Hayır bu putlara tapılmaz! Allahu Teâlâ hazretleri, yeri göğü yaratan, âlemlerin Rabbi'dir."Hayır bu putlara tapılmaz! Allahu Teâlâ hazretleri, yeri göğü yaratan, âlemlerin Rabbi'dir. Hiçbir şey O'na denk olamaz. İnsanın aklı, idraki O'nu ihata edemez, kavrayamaz.Hiçbir şey O'na denk olamaz. İnsanın aklı, idraki O'nu ihata edemez, kavrayamaz. Ama O her şeyi görür, bilir. Her yerde hâzır ve nâzırdır." diyor. Ama O her şeyi görür, bilir. Her yerde hâzır ve nâzırdır." diyor.

Böyle mücerredi kavrayabilen, gözle görülmeyen, aklın en ince, en yüksek dereceleri ileBöyle mücerredi kavrayabilen, gözle görülmeyen, aklın en ince, en yüksek dereceleri ile idrak edilebilecek gerçekleri söyleyebilen bir kimse olarak, karşımıza Cenâb-ı Hak göndermiş; idrak edilebilecek gerçekleri söyleyebilen bir kimse olarak, karşımıza Cenâb-ı Hak göndermiş; âhir zaman peygamberine inanıyoruz, müslümanların hepsi inanıyor. âhir zaman peygamberine inanıyoruz, müslümanların hepsi inanıyor.

Müslüman olmayan milletlerden de pek çok kimse, incelediği zaman;Müslüman olmayan milletlerden de pek çok kimse, incelediği zaman; "Ne büyüksün yâ Muhammed!" diyorlar."Ne büyüksün yâ Muhammed!" diyorlar. Meşhur filozof Voltaire, meşhur siyaset adamı Prens Bismark, meşhur edib Frederich Von Goethe;Meşhur filozof Voltaire, meşhur siyaset adamı Prens Bismark, meşhur edib Frederich Von Goethe; yaşayanlardan, gelip göçenlerden nice nice insanlar, Peygamber Efendimiz'in büyüklüğünü anlıyorlar. yaşayanlardan, gelip göçenlerden nice nice insanlar, Peygamber Efendimiz'in büyüklüğünü anlıyorlar.

"Ne büyüksün ki, on dört asır önceden insan haklarını, kadın haklarını ne kadar güzel"Ne büyüksün ki, on dört asır önceden insan haklarını, kadın haklarını ne kadar güzel ortaya koymuşsun!" diye Avrupalı filozoflar hayranlıklarını dile getiriyorlar. ortaya koymuşsun!" diye Avrupalı filozoflar hayranlıklarını dile getiriyorlar.

Elhamdülillâh, biz ona inanmışlar zümresindeyiz!Elhamdülillâh, biz ona inanmışlar zümresindeyiz! Birinci şartı sağlamışız.Birinci şartı sağlamışız. Peygamber Efendimiz, "Muhakkak o mükâfatı kazanacaksınız, şunlar şunlar olursa..." diye kefil oluyor. Peygamber Efendimiz, "Muhakkak o mükâfatı kazanacaksınız, şunlar şunlar olursa..." diye kefil oluyor.

Birinci şartı, "Kim bana inanırsa..." Birinci şartı, "Kim bana inanırsa..."

Ve esleme. "Ve İslâm olursa..." İslâm olmak ne demek? Ve esleme. "Ve İslâm olursa..."

İslâm olmak ne demek?

İslâm dinine girmek, kendisini Allah'a teslim etmek demek.İslâm dinine girmek, kendisini Allah'a teslim etmek demek. Âlemlerin Rabbi'nin rubûbiyyet, vahdâniyyet, ehadiyyet ve samediyyetini anlayıp Âlemlerin Rabbi'nin rubûbiyyet, vahdâniyyet, ehadiyyet ve samediyyetini anlayıp "Ben O'nun kuluyum, O'na kulluk edeceğim!" demek... Bunu elhamdülillah severek biliyoruz."Ben O'nun kuluyum, O'na kulluk edeceğim!" demek... Bunu elhamdülillah severek biliyoruz. Bunun böyle olduğunu, cihanın en yüksek filozofları söylüyorlar. Bunun böyle olduğunu, cihanın en yüksek filozofları söylüyorlar.

Bu dünya, bir acayip dünyadır.Bu dünya, bir acayip dünyadır. En derin alimler, en büyük filozoflar, en büyük mütefekkirler; en yüksek tahsili yapmış,En derin alimler, en büyük filozoflar, en büyük mütefekkirler; en yüksek tahsili yapmış, en ileri milletlerin en olgun fertleri Allah'ın varlığını, birliğini söylüyor.en ileri milletlerin en olgun fertleri Allah'ın varlığını, birliğini söylüyor. Ama bazen de Allah'ın varlığını ve her şeyi inkâr ediyor. Ateist, Tanrı'nın varlığına bile inanmıyor.Ama bazen de Allah'ın varlığını ve her şeyi inkâr ediyor. Ateist, Tanrı'nın varlığına bile inanmıyor. O halde; "Şu kâinatta her şey bir sebeple olur." diyen bilimin de karşısında... O halde; "Şu kâinatta her şey bir sebeple olur." diyen bilimin de karşısında...

Kâinat da bir sebeple olduğuna göre, kâinatı halk eden sebep nedir?Kâinat da bir sebeple olduğuna göre, kâinatı halk eden sebep nedir? Eski İslâm âlimlerinin illet-i ûlâ dedikleri, kâinatın ilk yaratılması nedir? Eski İslâm âlimlerinin illet-i ûlâ dedikleri, kâinatın ilk yaratılması nedir?

O soruyu cevapsız bırakmış oluyorlar. Kâinatın evvelini düşünmemiş oluyorlar.O soruyu cevapsız bırakmış oluyorlar. Kâinatın evvelini düşünmemiş oluyorlar. Bir bilimsel muhakeme tarzını reddetmiş ve kâinatı izah edememiş oluyorlar. Bir bilimsel muhakeme tarzını reddetmiş ve kâinatı izah edememiş oluyorlar. Yerin göğün nizamının nereden geldiğini ve bu düzenin bozulmadanYerin göğün nizamının nereden geldiğini ve bu düzenin bozulmadan nasıl böyle muntazaman yürüdüğünün sebebini anlayamamış oluyorlar. Hiçbir şeyi anlamamış oluyorlar. nasıl böyle muntazaman yürüdüğünün sebebini anlayamamış oluyorlar. Hiçbir şeyi anlamamış oluyorlar.

Binaenaleyh maalesef komünist ülkelerde bazı insanlar, -Rusya'da resmen devlet de desteklemiş-Binaenaleyh maalesef komünist ülkelerde bazı insanlar, -Rusya'da resmen devlet de desteklemiş- "Dinler afyondur." diye inkâra başlamışlar."Dinler afyondur." diye inkâra başlamışlar. Yeri göğü yaratan Allahu Teâlâ hazretlerine de, dinlere de, mukaddes kitaplara da dil uzatmışlar.Yeri göğü yaratan Allahu Teâlâ hazretlerine de, dinlere de, mukaddes kitaplara da dil uzatmışlar. Böyle kimseler çıkmış. Ama ne olmuş? Perişan olmuşlar. Sonuç? Böyle kimseler çıkmış.

Ama ne olmuş?

Perişan olmuşlar.

Sonuç?

Sonuçta ellerine geçen sıfır; intihar etmişler, delirmişler.Sonuçta ellerine geçen sıfır; intihar etmişler, delirmişler. Saplandıkları bataktan kendilerini kurtaramadıkları ve çıkmaza giripSaplandıkları bataktan kendilerini kurtaramadıkları ve çıkmaza girip geri dönemedikleri için hayatları mahvolmuş.geri dönemedikleri için hayatları mahvolmuş. En son demlerinde, yanlışlıklarını bazıları anlamış, dönmeye çalışmış;En son demlerinde, yanlışlıklarını bazıları anlamış, dönmeye çalışmış; dönebilen dönmüş, dönemeyen dönememiş. Ama işin gerçeği nedir? dönebilen dönmüş, dönemeyen dönememiş.

Ama işin gerçeği nedir?

Yeri göğü, makro kosmos ve mikro kosmos yani büyük evrende ve küçük atom âleminde bu düzeni,Yeri göğü, makro kosmos ve mikro kosmos yani büyük evrende ve küçük atom âleminde bu düzeni, bu matematiksel düzeni kuran, fizik ve kimya kanunlarını koyan, yeri göğü bu kadar güzel,bu matematiksel düzeni kuran, fizik ve kimya kanunlarını koyan, yeri göğü bu kadar güzel, bu kadar hikmetli, bu kadar yüksek mükemmellikte yaratanbu kadar hikmetli, bu kadar yüksek mükemmellikte yaratan bir âlemlerin Rabbi'ni biz kabul ediyoruz, elhamdülillah. Doğru olan budur. bir âlemlerin Rabbi'ni biz kabul ediyoruz, elhamdülillah. Doğru olan budur. Batı'nın en ileri devletlerinin, en ileri mütefekkirleri kabul ediyorlar,Batı'nın en ileri devletlerinin, en ileri mütefekkirleri kabul ediyorlar, bazı nasipsizler kabul etmiyor, ne yapalım! bazı nasipsizler kabul etmiyor, ne yapalım!

Âb-ı pâke ne zarar, vakvaka-i kurbağadan. Âb-ı pâke ne zarar, vakvaka-i kurbağadan.

Kurbağanın vıraklamasından temiz suya ne zarar gelir. Güneş balçıkla sıvanmaz.Kurbağanın vıraklamasından temiz suya ne zarar gelir. Güneş balçıkla sıvanmaz. Birtakım densizlerin bu çeşit görüşleri, kendi cehaletlerinin ilanıdır. Birtakım densizlerin bu çeşit görüşleri, kendi cehaletlerinin ilanıdır.

Cümle cihan halkı, yeri göğü yaratan bir yüce varlığın olduğunu kahir ekseriyetle kabul ediyorCümle cihan halkı, yeri göğü yaratan bir yüce varlığın olduğunu kahir ekseriyetle kabul ediyor ama yeri göğü yaratan, âlemlerinin Rabbi'nin tasavvurunda hata ediyorlar.ama yeri göğü yaratan, âlemlerinin Rabbi'nin tasavvurunda hata ediyorlar. Kimisi bir heykel yapıp onun karşısına geçiyor. Kimisi aya tapıyor, kimisi güneşe tapıyor...Kimisi bir heykel yapıp onun karşısına geçiyor. Kimisi aya tapıyor, kimisi güneşe tapıyor... Biz onların yanlışlığını da anlamışız, elhamdülillah, çok şükür... Biz onların yanlışlığını da anlamışız, elhamdülillah, çok şükür...

Demek ki ikinci kademede de Allah bizi nasiplendirmiş.Demek ki ikinci kademede de Allah bizi nasiplendirmiş. Hem Peygamber Efendimiz'e inanmışız hem de İslâm olmuşuz.Hem Peygamber Efendimiz'e inanmışız hem de İslâm olmuşuz. Peygamber Efendimiz cennete gireceğine kefil oluyor. Bu iki şart tamam...Peygamber Efendimiz cennete gireceğine kefil oluyor. Bu iki şart tamam... Ve hâcera. "Bir de hicret etmişse..." Hicret etmek ne demek? Ve hâcera. "Bir de hicret etmişse..." Hicret etmek ne demek?

Bir beldeyi, anavatanını, diyarını bırakıp dininin selâmeti için,Bir beldeyi, anavatanını, diyarını bırakıp dininin selâmeti için, dinine hizmet için kalkıp bir başka diyara göçmek...dinine hizmet için kalkıp bir başka diyara göçmek... Arapça, göçen kimseye muhâcir, İngilizce'de emigrant deniliyor. Arapça, göçen kimseye muhâcir, İngilizce'de emigrant deniliyor.

Bugün dünyada bir yerden bir yere göçenler, çok kere iktisadî sebeplerle göç ediyorlar.Bugün dünyada bir yerden bir yere göçenler, çok kere iktisadî sebeplerle göç ediyorlar. Bundan 30 yıl önce Avustralya'dan yetkililer gelmişler Türkiye'ye...Bundan 30 yıl önce Avustralya'dan yetkililer gelmişler Türkiye'ye... "Ülkemize buyurun, işçi lazım! Sizi götürürüz, iş buluruz." diye ilanlar vermişler."Ülkemize buyurun, işçi lazım! Sizi götürürüz, iş buluruz." diye ilanlar vermişler. Samsun'dan, Yozgat'tan, Adana'dan, Antalya'dan bazı kardeşlerimiz kalkmışlar,Samsun'dan, Yozgat'tan, Adana'dan, Antalya'dan bazı kardeşlerimiz kalkmışlar, "pekiyi" demişler, bu diyarlara gelmişler... "pekiyi" demişler, bu diyarlara gelmişler... Sonra da bizi çağırmışlar, biz de gelmişiz, buralarda geziyoruz. Sonra da bizi çağırmışlar, biz de gelmişiz, buralarda geziyoruz.

Bu, bir iktisadî sebeple hicret...Bu, bir iktisadî sebeple hicret... Buraya gelen bu kardeşlerimize vatandaşlık vermişler, emigrant diyorlar.Buraya gelen bu kardeşlerimize vatandaşlık vermişler, emigrant diyorlar. Bunlar hem Avustralya vatandaşı hem Türk vatandaşı olarak rahat rahat istedikleri yere gidiyorlar. Bunlar hem Avustralya vatandaşı hem Türk vatandaşı olarak rahat rahat istedikleri yere gidiyorlar.

Bizim Türkiye'den tanıdıklarımız vardı, Almanya'ya gelmek istemişlerdi; Almanya vize vermedi.Bizim Türkiye'den tanıdıklarımız vardı, Almanya'ya gelmek istemişlerdi; Almanya vize vermedi. Halbuki her türlü güzel şarta sahip, vize verilmesi gereken kimselerdi; vize vermedi.Halbuki her türlü güzel şarta sahip, vize verilmesi gereken kimselerdi; vize vermedi. Ama Avustralyalı kardeşimiz, elindeki Avustralya belgesi ile İsveç'e gidiyor, vize gerekmiyor;Ama Avustralyalı kardeşimiz, elindeki Avustralya belgesi ile İsveç'e gidiyor, vize gerekmiyor; Almanya'ya gidiyor, vize gerekmiyor; İngiltere'ye gidiyor, Kanada'ya gidiyor, vize gerekmiyor.Almanya'ya gidiyor, vize gerekmiyor; İngiltere'ye gidiyor, Kanada'ya gidiyor, vize gerekmiyor. Güzel bir imkân… Güzel bir imkân…

Peygamber Efendimiz'in bahsettiği hicret hangisi? Peygamber Efendimiz'in bahsettiği hicret hangisi?

İktisadî sebeplerle yapılan hicret, nihayet dünyevî bir hicrettir. Bir de dini için yapılan hicret var.İktisadî sebeplerle yapılan hicret, nihayet dünyevî bir hicrettir. Bir de dini için yapılan hicret var. Peygamber Efendimiz'in asr-ı saadetine gidip o zamanı düşünecek, hatırlayacak olursak... Peygamber Efendimiz'in asr-ı saadetine gidip o zamanı düşünecek, hatırlayacak olursak... Peygamber Efendimiz bizzat kendisi hicret etti, biraz da geç hicret etti. Peygamber Efendimiz bizzat kendisi hicret etti, biraz da geç hicret etti. Müslümanların çoğunu daha önceden gönderdi, "Siz önden gidin!" diye müsaade etti. Müslümanların çoğunu daha önceden gönderdi, "Siz önden gidin!" diye müsaade etti.

Müslümanlar Kureyş'in dinî baskılarından, zalimliklerinden kurtulmak için muhtelif yerlere göçtüler.Müslümanlar Kureyş'in dinî baskılarından, zalimliklerinden kurtulmak için muhtelif yerlere göçtüler. Habeşistan'a göçtüler orada denediler.Habeşistan'a göçtüler orada denediler. Kureyşliler oraya adam gönderip onları taciz ettiler, rahatsız ettiler. Kureyşliler oraya adam gönderip onları taciz ettiler, rahatsız ettiler.

"Bu göçmenleri bize gönderin, geri verin, teslim edin, cezalandıralım!" dediler. "Bu göçmenleri bize gönderin, geri verin, teslim edin, cezalandıralım!" dediler.

Sonra Medine'nin Evs ve Hazrec kabilesinden müslümanları,Sonra Medine'nin Evs ve Hazrec kabilesinden müslümanları, Mekke'ye hac münasebetiyle geldikleri zaman, Akabe'de Peygamber Efendimiz'i davet ettiler; Mekke'ye hac münasebetiyle geldikleri zaman, Akabe'de Peygamber Efendimiz'i davet ettiler;

"Yâ Resûlallah! Bizim şehrimize buyur. Biz seni baş tâcı ederiz."Yâ Resûlallah! Bizim şehrimize buyur. Biz seni baş tâcı ederiz. Seni kendimizi ve mallarımızı koruduğumuz gibi koruruz." diye söz verdiler. Seni kendimizi ve mallarımızı koruduğumuz gibi koruruz." diye söz verdiler.

Peygamber Efendimiz'in ashabından Es'ad b. Zürâre, Mus'ab b. UmeyrPeygamber Efendimiz'in ashabından Es'ad b. Zürâre, Mus'ab b. Umeyr ve daha başka sahabîler öncü olarak gittiler. En son Peygamber Efendimiz kaldı. Ebû Bekr-i Sıddîk; ve daha başka sahabîler öncü olarak gittiler. En son Peygamber Efendimiz kaldı. Ebû Bekr-i Sıddîk;

"Ne zaman gideceğiz yâ Resûlallah! Develeri hazırlayayım mı?" diye soruyordu. "Ne zaman gideceğiz yâ Resûlallah! Develeri hazırlayayım mı?" diye soruyordu.

Peygamber Efendimiz; "Ben ilâhî müsaadeyi, Allah'ın emrini bekliyorum!" diyordu. Peygamber Efendimiz;

"Ben ilâhî müsaadeyi, Allah'ın emrini bekliyorum!" diyordu.

Nihayet Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'eNihayet Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e hicret emrini bildirince, o meşhur mâcerâlı yolculuk başladı. hicret emrini bildirince, o meşhur mâcerâlı yolculuk başladı. Önce Sevr mağarasında saklanarak,Önce Sevr mağarasında saklanarak, 13-14 günde Mekke-i Mükerreme'den Medîne-i Münevvere'ye hicret ettiler. 13-14 günde Mekke-i Mükerreme'den Medîne-i Münevvere'ye hicret ettiler.

Medineliler de yüksek tepelerde, Mekke yolunun göründüğü yerlerde, yolunu gözlüyorlardı.Medineliler de yüksek tepelerde, Mekke yolunun göründüğü yerlerde, yolunu gözlüyorlardı. Seniyyetü'l-Vedâ denilen yerden Peygamber Efendimiz'i görünce,Seniyyetü'l-Vedâ denilen yerden Peygamber Efendimiz'i görünce, damların üstünde bekleyenler; "İşte geliyor!" diye başladılar ilâhiler söylemeye. damların üstünde bekleyenler; "İşte geliyor!" diye başladılar ilâhiler söylemeye.

İşte Peygamber Efendimiz'in hicreti!.. İşte Peygamber Efendimiz'in hicreti!..

Peygamber Efendimiz, bütün müslümanların yanına gelmesini, İslâm'ın Medine'de toplanmasını istedi.Peygamber Efendimiz, bütün müslümanların yanına gelmesini, İslâm'ın Medine'de toplanmasını istedi. O zaman herkesin hicret etmesi lazımdı. Hicret edenlerin çok büyük mükâfatları olacaktı.O zaman herkesin hicret etmesi lazımdı. Hicret edenlerin çok büyük mükâfatları olacaktı. Peygamber Efendimiz bundan bahsediyor, buna işaret buyuruyor. Peygamber Efendimiz bundan bahsediyor, buna işaret buyuruyor.

"Kim bana iman eder, müslüman olur, kendisini Allah'a teslim eder ve hicret ederse..."Kim bana iman eder, müslüman olur, kendisini Allah'a teslim eder ve hicret ederse... Yani Resûlullah'ın emrettiği şekilde yanına gelip İslâm birliğini teşkil eder, kuvvetlendirirse...Yani Resûlullah'ın emrettiği şekilde yanına gelip İslâm birliğini teşkil eder, kuvvetlendirirse... Böyle bir kimseye mevkiine, takvâsına, diyanetinin salâbetine, aşkının, şevkinin, hissiyatının, Böyle bir kimseye mevkiine, takvâsına, diyanetinin salâbetine, aşkının, şevkinin, hissiyatının, edebinin derecesine göre, Cenâb-ı Mevlâ cennetin bir yerinde ev bark sahibi olmayı nasip edecek,edebinin derecesine göre, Cenâb-ı Mevlâ cennetin bir yerinde ev bark sahibi olmayı nasip edecek, bir köşk verecek." diye Peygamber Efendimiz kefil oluyor. bir köşk verecek." diye Peygamber Efendimiz kefil oluyor.

Bu hicret şimdi nasıl olacak? Mekke-i Mükerreme müslümanlar tarafından fetholunduğu zaman,Bu hicret şimdi nasıl olacak?

Mekke-i Mükerreme müslümanlar tarafından fetholunduğu zaman,
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdu ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdu ki:

"Artık fetihten sonra hicret yoktur! Hicretin asıl kıymetli olduğu zaman fetihten önceydi."Artık fetihten sonra hicret yoktur! Hicretin asıl kıymetli olduğu zaman fetihten önceydi. Mekke fetholununca, asıl hicret kapanmış oldu.Mekke fetholununca, asıl hicret kapanmış oldu. Bundan sonra hicret mânevî bir hicret olarak, Allah'ın yasak kıldığı, haram kıldığı şeyleri bırakmak,Bundan sonra hicret mânevî bir hicret olarak, Allah'ın yasak kıldığı, haram kıldığı şeyleri bırakmak, Allah'ın emrettiği şeylere yönelmek, oraya gitmekAllah'ın emrettiği şeylere yönelmek, oraya gitmek yani haramlardan helallere, sevaplara hicret etmektir." yani haramlardan helallere, sevaplara hicret etmektir."

Dünyada bazen tarihi tekerrür sandıracak olaylar da cereyan ediyor.Dünyada bazen tarihi tekerrür sandıracak olaylar da cereyan ediyor. Bazen mü'minler bulundukları beldelerde rahat yaşarlarken, rahat yaşama imkânlarını kaybediyorlar.Bazen mü'minler bulundukları beldelerde rahat yaşarlarken, rahat yaşama imkânlarını kaybediyorlar. Zalimlerin baskıları artıyor. O zaman bir yerden bir yere göçmeleri, hicret etmeleri gerekiyor.Zalimlerin baskıları artıyor. O zaman bir yerden bir yere göçmeleri, hicret etmeleri gerekiyor. Çünkü orada dinlerini, Allah'ın emri vechiyle yaşamaları mümkün olmuyor. Çünkü orada dinlerini, Allah'ın emri vechiyle yaşamaları mümkün olmuyor.

Mesela Pakistan ve Hindistan'ın bölünmesi, Pakistan'ın ortaya çıkması esnasında yüzbinlerce insanMesela Pakistan ve Hindistan'ın bölünmesi, Pakistan'ın ortaya çıkması esnasında yüzbinlerce insan çok büyük zararlar görmüş, öldürülmüşler.çok büyük zararlar görmüş, öldürülmüşler. Çünkü Hint tarafında kalanları Hintliler tepelemiş, göçmek isteyenler yollarda zayiata uğramışlar.Çünkü Hint tarafında kalanları Hintliler tepelemiş, göçmek isteyenler yollarda zayiata uğramışlar. Büyük muhaceretler olmuş.Büyük muhaceretler olmuş. "Pakistan, İslâm devleti oldu, oraya gidelim!" diye"Pakistan, İslâm devleti oldu, oraya gidelim!" diye yola çıkanlar, yollarda ne mâcerâlarla karşılaşmışlar. yola çıkanlar, yollarda ne mâcerâlarla karşılaşmışlar.

Osmanlı Devleti de Balkanlar'dan çekildikten sonra, orada kalan kardeşlerimiz ne kadar sıkıntı çektiler.Osmanlı Devleti de Balkanlar'dan çekildikten sonra, orada kalan kardeşlerimiz ne kadar sıkıntı çektiler. Onların bir kısmı Anadolu'dan oraya yerleştirilmiş idi.Onların bir kısmı Anadolu'dan oraya yerleştirilmiş idi. Bir kısmı da oranın ahalisinden müslüman olanlar idi. Bir kısmı da oranın ahalisinden müslüman olanlar idi.

Geçenlerde okudum. Sakarya'daki genç kardeşlerimizGeçenlerde okudum. Sakarya'daki genç kardeşlerimiz -Allah razı olsun- dergi çıkarmışlar, bana da göndermişler.-Allah razı olsun- dergi çıkarmışlar, bana da göndermişler. Makedonya'daki Türk, müslüman partisinin başkanıyla yaptıklarıMakedonya'daki Türk, müslüman partisinin başkanıyla yaptıkları bir konuşmayı aşk ile şevk ile merakla okudum.bir konuşmayı aşk ile şevk ile merakla okudum. Merhum Turgut Özal oraya gittiği zaman, çok ilgilenmiş;Merhum Turgut Özal oraya gittiği zaman, çok ilgilenmiş; çok memnun olmuşlar, dualar ediyorlar, rahmet diliyorlar.çok memnun olmuşlar, dualar ediyorlar, rahmet diliyorlar. "Çok ilgilendi, candan ilgilendi." diyorlar. Ona: "Çok ilgilendi, candan ilgilendi." diyorlar. Ona:

"Biz buralara, ‘Siz buraları bekleyin, buralarda görev yapın!' diye devlet tarafından iskân olunduk."Biz buralara, ‘Siz buraları bekleyin, buralarda görev yapın!' diye devlet tarafından iskân olunduk. Biz göreve devam ediyoruz." deyince, merhum Turgut Bey'in gözleri yaşarmış bu söz üzerine... Biz göreve devam ediyoruz." deyince, merhum Turgut Bey'in gözleri yaşarmış bu söz üzerine...

Sivas'tan, Konya'dan, muhtelif yerlerden aileler ve birçok kardeşlerimiz oraya yerleştirildiler.Sivas'tan, Konya'dan, muhtelif yerlerden aileler ve birçok kardeşlerimiz oraya yerleştirildiler. Sonra bir kısmı da, oradaki kardeşler müslüman oldu ve asırlarca İslâm diyarı olarak yaşadı. Sonra bir kısmı da, oradaki kardeşler müslüman oldu ve asırlarca İslâm diyarı olarak yaşadı. Altı asır, yedi asır müslüman olarak yaşadı.Altı asır, yedi asır müslüman olarak yaşadı. Ondan sonra işte hunharlıklar, gaddarlıklar, cinayetler, çeşitli entrikalar yapıldı. Ondan sonra işte hunharlıklar, gaddarlıklar, cinayetler, çeşitli entrikalar yapıldı. Osmanlı idaresi oralardan çekilince, kalanlar çok sıkıntı çektiler. Osmanlı idaresi oralardan çekilince, kalanlar çok sıkıntı çektiler.

O sıkıntı içinde, "İlle komünist olacaksın!" diye baskılar yapıldığı zaman, bir kısmı dinlerini korumak,O sıkıntı içinde, "İlle komünist olacaksın!" diye baskılar yapıldığı zaman, bir kısmı dinlerini korumak, kurtarmak için mecburen Balkanlar'dan Türkiye'ye geldiler, göç ettiler. O da bir hicret... kurtarmak için mecburen Balkanlar'dan Türkiye'ye geldiler, göç ettiler. O da bir hicret... Çocuklarına bakacak imkânları yoktu, "Evlatlarımız asker olsun.Çocuklarına bakacak imkânları yoktu, "Evlatlarımız asker olsun. Oralarda çok sıkıntı çektiler, burayı korusunlar!" diye orduya teslim ettiler.Oralarda çok sıkıntı çektiler, burayı korusunlar!" diye orduya teslim ettiler. Onların bir kısmı general oldular, paşa oldular.Onların bir kısmı general oldular, paşa oldular. Kafkasya'dan gelenler, Balkanlar'dan gelenler ordunun başında görev aldılar. Kafkasya'dan gelenler, Balkanlar'dan gelenler ordunun başında görev aldılar.

Benim düşüncem, oralardan gelen aileler çocuklarına oraları öğretmeliydi, anlatmalıydı.Benim düşüncem, oralardan gelen aileler çocuklarına oraları öğretmeliydi, anlatmalıydı. O çocuklar da oraları gönüllerinden çıkarmamalıydı.O çocuklar da oraları gönüllerinden çıkarmamalıydı. Oralara hizmet etmenin aşkıyla, şevkiyle hareket etmeliydi.Oralara hizmet etmenin aşkıyla, şevkiyle hareket etmeliydi. Bizim bir Balkan politikamız, Kafkasya politikamız olmalıydı.Bizim bir Balkan politikamız, Kafkasya politikamız olmalıydı. "Oralara nasıl hizmet ederiz? Oralarda onların arasında kalmış olan kardeşlerimizi nasıl koruruz? "Oralara nasıl hizmet ederiz? Oralarda onların arasında kalmış olan kardeşlerimizi nasıl koruruz? Nasıl hunharlığa, gaddarlığa uğramalarını engelleyebiliriz?" diye çareler aranması lazımdı. Nasıl hunharlığa, gaddarlığa uğramalarını engelleyebiliriz?" diye çareler aranması lazımdı.

Bulgaristan'da katliamlar oldu. Bosna'da yüzbinlerce kardeşimiz katliamlara uğradı.Bulgaristan'da katliamlar oldu. Bosna'da yüzbinlerce kardeşimiz katliamlara uğradı. Toplu mezarlar açılıyor, görüyoruz.Toplu mezarlar açılıyor, görüyoruz. Kosova yakın tarihin en büyük katliamına, en hunhar, en gaddar, en zalim saldırısına uğradı.Kosova yakın tarihin en büyük katliamına, en hunhar, en gaddar, en zalim saldırısına uğradı. Çoluk çocuk, kadın tanımadan boğazlarından keserek öldürdüler. Çoluk çocuk, kadın tanımadan boğazlarından keserek öldürdüler.

Kafkaslar'da Çeçenler'in geçtiğimiz yıllardaki müdafaaları hatırımızda...Kafkaslar'da Çeçenler'in geçtiğimiz yıllardaki müdafaaları hatırımızda... Yani hicret dediğimiz olay, her zaman başımıza gelebiliyor.Yani hicret dediğimiz olay, her zaman başımıza gelebiliyor. İnsanların dinini, hayatını, ırzını, namusunu korumak için İnsanların dinini, hayatını, ırzını, namusunu korumak için bazen göç etmesi, erimemesi, kaybolmaması gerekiyor.bazen göç etmesi, erimemesi, kaybolmaması gerekiyor. Kalsa bile kaldığı memlekette görevli olarak kalması gerekiyor.Kalsa bile kaldığı memlekette görevli olarak kalması gerekiyor. Allah'ın dinini savunması zor iş ama Cenâb-ı Peygamber tekeffül ediyor: Allah'ın dinini savunması zor iş ama Cenâb-ı Peygamber tekeffül ediyor:

"Ben, bana iman eden, müslüman olan ve hicret eden -yanıma gelip de benimle"Ben, bana iman eden, müslüman olan ve hicret eden -yanıma gelip de benimle İslâm'ın gelişmesi için çarpışan- kimseye ya cennetin bir münasip kenar kısmındaİslâm'ın gelişmesi için çarpışan- kimseye ya cennetin bir münasip kenar kısmında ya orta yerinde ya da en yüksek, en kıymetli yerinde Allah'ın bir ev vermesine -oralarda gecelemesine,ya orta yerinde ya da en yüksek, en kıymetli yerinde Allah'ın bir ev vermesine -oralarda gecelemesine, yatıp kalkmasına, oralara sahip olacak mükâfatı almasına- kefilim!" buyuruyor. yatıp kalkmasına, oralara sahip olacak mükâfatı almasına- kefilim!" buyuruyor.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi Peygamber Efendimiz'e bağlı,Allahu Teâlâ hazretleri bizi Peygamber Efendimiz'e bağlı, İslâm'a sımsıkı sarılan, şuurlu müslüman eylesin.İslâm'a sımsıkı sarılan, şuurlu müslüman eylesin. Gerektiği zaman hizmet için hicret etmeyi veyahut hizmetin kalmadığı yerde dinini korumak içinGerektiği zaman hizmet için hicret etmeyi veyahut hizmetin kalmadığı yerde dinini korumak için daha iyi dindarâne yaşayabileceği yere göçmeyi, her ne yapmak gerekiyorsa daha iyi dindarâne yaşayabileceği yere göçmeyi, her ne yapmak gerekiyorsa onu yapmayı, her türlü fedakârlığı yapmayı nasip etsin... onu yapmayı, her türlü fedakârlığı yapmayı nasip etsin...

Bazı güzel kardeşlerimizi duyuyoruz ki bazı diyarlara İslâm'ı öğretmek için gidiyorlar.Bazı güzel kardeşlerimizi duyuyoruz ki bazı diyarlara İslâm'ı öğretmek için gidiyorlar. Gittikleri yerlerde de; "Bir daha anamın babamın yanına, Türkiye'ye de gitmeyeceğim.Gittikleri yerlerde de; "Bir daha anamın babamın yanına, Türkiye'ye de gitmeyeceğim. Gözüm orada da kalmayacak.Gözüm orada da kalmayacak. Ölürsem burada vazife başında öleyim!" diye pasaportlarını iptal edip yırtıp oralarda kalıyorlarÖlürsem burada vazife başında öleyim!" diye pasaportlarını iptal edip yırtıp oralarda kalıyorlar ve güzel hizmetler yapıyorlar, yapmak istiyorlar. ve güzel hizmetler yapıyorlar, yapmak istiyorlar.

Ne güzel! O da bir hicret!Ne güzel! O da bir hicret! Anadolu'yu bırakıyor, tehlikeli bir mıntıkaya hizmet yapmak için gitmiş oluyor.Anadolu'yu bırakıyor, tehlikeli bir mıntıkaya hizmet yapmak için gitmiş oluyor. Ne kadar güzel! Fedakârca, kahramanca bir davranış!.. Ne kadar güzel! Fedakârca, kahramanca bir davranış!..

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, hadîs-i şerîfin ikinci kısmında devam ediyor ve buyuruyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, hadîs-i şerîfin ikinci kısmında devam ediyor ve buyuruyor ki:

Ve ene zaîmün. "Ben yine kefilim..." Kime? Ve ene zaîmün. "Ben yine kefilim..."

Kime?

Limen âmene bî ve esleme. "Bana iman eden ve müslüman olana..." Limen âmene bî ve esleme. "Bana iman eden ve müslüman olana..."

Allah'ın iradesine teslim olan, Allah'a söz veren, Allah'ın dinine giren kimseye kefilim. Allah'ın iradesine teslim olan, Allah'a söz veren, Allah'ın dinine giren kimseye kefilim.

Üçüncü kelime burada değişti: Ve câhede fî sebîlilâh. "Allah yolunda cihat edene..." Üçüncü kelime burada değişti:

Ve câhede fî sebîlilâh. "Allah yolunda cihat edene..."

İslâm'ı yok etmek için cehd eden İslâm düşmanlarına karşı,İslâm'ı yok etmek için cehd eden İslâm düşmanlarına karşı, müslümanların da müslümanca savunma yapması, karşı cehdi ortaya koyması demek... müslümanların da müslümanca savunma yapması, karşı cehdi ortaya koyması demek... Bir düşman var, cehd sarfediyor ki İslâm'ı yok etsin, müslümanları mahvetsin, silsin, ortadan kaldırsın. Bir düşman var, cehd sarfediyor ki İslâm'ı yok etsin, müslümanları mahvetsin, silsin, ortadan kaldırsın.

Sırplar diyorlardı ki; Sırplar diyorlardı ki;

"Osmanlılar'ı Balkanlar'dan atacağız. Çünkü onlar buraya zaten dışarıdan gelmiş." "Osmanlılar'ı Balkanlar'dan atacağız. Çünkü onlar buraya zaten dışarıdan gelmiş."

Peki!.. Arnavutlar oranın köklü ahalisi, Sırplar bile onlardan sonra geldiler.Peki!.. Arnavutlar oranın köklü ahalisi, Sırplar bile onlardan sonra geldiler. Oranın en eski kavmi Arnavutlar... Onları niye sökmeye çalışıyor? Oranın en eski kavmi Arnavutlar... Onları niye sökmeye çalışıyor?

Hiçbir mantığı yok. Ne kadar mantıksız olduklarının bir başka göstergesi...Hiçbir mantığı yok. Ne kadar mantıksız olduklarının bir başka göstergesi... Dininden dolayı saldırıyor.Dininden dolayı saldırıyor. Belki eskiden din kardeşi idi ama İslâm'ın hak din olduğunu anlayıp müslüman oldu diye düşmanlık ediyor. Belki eskiden din kardeşi idi ama İslâm'ın hak din olduğunu anlayıp müslüman oldu diye düşmanlık ediyor.

Papazlar da, "Müslümanları şöyle yapın, böyle yapın!" diye kışkırtıyorlar.Papazlar da, "Müslümanları şöyle yapın, böyle yapın!" diye kışkırtıyorlar. Halbuki din adamı olarak, "Böyle yapmayın, Allah sevmez!" demesi lazım! Halbuki din adamı olarak, "Böyle yapmayın, Allah sevmez!" demesi lazım!

Müslümanlar asırlarca -yedi asır- orada hâkim olmuşlar, onları kesmemişler;Müslümanlar asırlarca -yedi asır- orada hâkim olmuşlar, onları kesmemişler; onlar bir asır tahammül edemediler.onlar bir asır tahammül edemediler. Buldukları her fırsatta aç kurtların kuzuların üstüne saldırdığı gibi savunmasızlara saldırdılar.Buldukları her fırsatta aç kurtların kuzuların üstüne saldırdığı gibi savunmasızlara saldırdılar. Onlara bir yerden silah gelmiyor; ötekilere Ruslar'ın tankları, yardımcı olarakOnlara bir yerden silah gelmiyor; ötekilere Ruslar'ın tankları, yardımcı olarak Ruslar'ın askerleri, her türlü teçhizat, her türlü destek geliyor... Ruslar'ın askerleri, her türlü teçhizat, her türlü destek geliyor...

O kadar hunharlık yaptılar. Arnavutlar'ın savunmasına bile imkân verilmedi, silahları toplanıldı.O kadar hunharlık yaptılar. Arnavutlar'ın savunmasına bile imkân verilmedi, silahları toplanıldı. Yani yakaladıkları suçluları cezalandırmalarına bile imkân verilmiyor. Yani yakaladıkları suçluları cezalandırmalarına bile imkân verilmiyor.

İşte bu ikinci cümlede Allah yolunda cihat etmekten bahsediliyor.İşte bu ikinci cümlede Allah yolunda cihat etmekten bahsediliyor. Belki bu iki cümlenin peş peşe gelmesinde Peygamber Efendimiz'in muradı şu olabilir: Belki bu iki cümlenin peş peşe gelmesinde Peygamber Efendimiz'in muradı şu olabilir:

"İnsan bir yerde benim peygamber olduğuma inanıp,"İnsan bir yerde benim peygamber olduğuma inanıp, davetimi kabul edip müslüman olursa önünde iki ihtimal var. davetimi kabul edip müslüman olursa önünde iki ihtimal var. Ya etrafındaki kâfirler, Kureyş'in eşkıyâsı, işkencecileri gibi çok azılı ise o zaman hicret eder,Ya etrafındaki kâfirler, Kureyş'in eşkıyâsı, işkencecileri gibi çok azılı ise o zaman hicret eder, yerini yurdunu bırakır, dininin selâmeti için müslümanların yanına gelir.yerini yurdunu bırakır, dininin selâmeti için müslümanların yanına gelir. Ya da bulunduğu yerde bir topluluk teşkil eder, Allah yolunda cihat eder." Ya da bulunduğu yerde bir topluluk teşkil eder, Allah yolunda cihat eder."

Bi-beytin fî rabadı'l-cenneh. "Her ikisine de cennetin banliyösünde bir köşk sahibi olmasına kefilim."Bi-beytin fî rabadı'l-cenneh. "Her ikisine de cennetin banliyösünde bir köşk sahibi olmasına kefilim." Ve bi-beytin fî vasatı'l-cenneh. "Veyahut ameline, ihlâsına, samimiyetinin kuvvetine,Ve bi-beytin fî vasatı'l-cenneh. "Veyahut ameline, ihlâsına, samimiyetinin kuvvetine, fedakârlığının fazlalığına göre Allah'ın cennetin ortasında bir ev, bir köşk vermesine kefilim."fedakârlığının fazlalığına göre Allah'ın cennetin ortasında bir ev, bir köşk vermesine kefilim." Ve bi-beytin fî a'lâ gurafi'l-cenneh. "Ya da cennetin en yüksek köşklerinde iskân olunmasına kefilim." Ve bi-beytin fî a'lâ gurafi'l-cenneh. "Ya da cennetin en yüksek köşklerinde iskân olunmasına kefilim."

Fe-men feale zâlike. "Kim bu söylediğimi yaparsa..." Fe-men feale zâlike. "Kim bu söylediğimi yaparsa..."

Peygamber Efendimiz'e inanıp müslüman olacak.Peygamber Efendimiz'e inanıp müslüman olacak. İcabında yerini terk edecek, icabında kahramanca direnecek, savaşacak. İcabında yerini terk edecek, icabında kahramanca direnecek, savaşacak.

Lem yeda' li'l-hayri matlebâ ve lâ mine'ş-şerri mehrebâ.Lem yeda' li'l-hayri matlebâ ve lâ mine'ş-şerri mehrebâ. "Hayırlardan yapılmadık,"Hayırlardan yapılmadık, Talep edilen, istenilen, temenni edilen hiçbir şeyi geride bırakmamış olur.Talep edilen, istenilen, temenni edilen hiçbir şeyi geride bırakmamış olur. şerlerden de kaçınılmamış bir şey bırakmamış olur." şerlerden de kaçınılmamış bir şey bırakmamış olur."

Böyle bir kimse istenilecek her şeyi istemiş sayılır;Böyle bir kimse istenilecek her şeyi istemiş sayılır; istenmeyecek, kaçılacak her kötü durumdan da kaçmış sayılır. istenmeyecek, kaçılacak her kötü durumdan da kaçmış sayılır.

Yemûtü haysü şâe en yemût. "Artık nerede isterse, orada vefat etsin!" Yemûtü haysü şâe en yemût. "Artık nerede isterse, orada vefat etsin!"

Her hayrı elde etmiş, her şerden kaçmış olur, ömrü nerede sona ererse, orada âhirete irtihal eylesin. Her hayrı elde etmiş, her şerden kaçmış olur, ömrü nerede sona ererse, orada âhirete irtihal eylesin.

Hayır nedir? Allah'ın rızasını kazanmak, mükâfatına ermektir. Hayır nedir?

Allah'ın rızasını kazanmak, mükâfatına ermektir.

Şer nedir? Dininin, imanının zaafa uğraması, kulluğunun kötü olmasıdır.Şer nedir?

Dininin, imanının zaafa uğraması, kulluğunun kötü olmasıdır.
Bir hileye, bir tuzağa, şeytanın bir oyununa kapılmasıdır.Bir hileye, bir tuzağa, şeytanın bir oyununa kapılmasıdır. Şeytana uyması, nefse uyması, dünyaya kapılmasıdır. Şeytana uyması, nefse uyması, dünyaya kapılmasıdır.

"Böyle yapan bir kimse, bunların hepsinden sıyrılmış olur."Böyle yapan bir kimse, bunların hepsinden sıyrılmış olur. Artık temenni edilen her şeyi de elinden geldiğince yapmış olur." diyor. Artık temenni edilen her şeyi de elinden geldiğince yapmış olur." diyor.

Cenâb-ı Hak bizleri Peygamber Efendimiz'e aşk ile, sıdk ile, sadâkat ileCenâb-ı Hak bizleri Peygamber Efendimiz'e aşk ile, sıdk ile, sadâkat ile vefa gösterenlerden, bağlı olanlardan eylesin... vefa gösterenlerden, bağlı olanlardan eylesin...

Evet, o bir çölde yetişti ama âlemlerin sultanı, seyyidü'l-evvelîne ve'l-âhirîn...Evet, o bir çölde yetişti ama âlemlerin sultanı, seyyidü'l-evvelîne ve'l-âhirîn... Bunu anlamak için hayatını okumak lazım!Bunu anlamak için hayatını okumak lazım! Nasıl fedakârca yaşadığını, nasıl iyiliklerle ömrünü geçirdiğini, nasıl lüksten kaçtığını anlamak lazım! Nasıl fedakârca yaşadığını, nasıl iyiliklerle ömrünü geçirdiğini, nasıl lüksten kaçtığını anlamak lazım!

Müslüman hatunlardan birisi, kendisine bir yatak getiriyor da; Müslüman hatunlardan birisi, kendisine bir yatak getiriyor da;

"Yâ Resûlallah! Çok kuru yerde yatıyorsun."Yâ Resûlallah! Çok kuru yerde yatıyorsun. Sana bir yatak hazırladım, buyur, bundan sonra bunda yat!" diyor. Sana bir yatak hazırladım, buyur, bundan sonra bunda yat!" diyor.

Peygamber Efendimiz bir gece o yatakta yatıyor.Peygamber Efendimiz bir gece o yatakta yatıyor. Ertesi gün bir de uyanıyor ki çok rahat uyumuş.Ertesi gün bir de uyanıyor ki çok rahat uyumuş. Uykudan, rahatlıktan dolayı gece teheccüd namazına kalkamamış. Diyor ki; Uykudan, rahatlıktan dolayı gece teheccüd namazına kalkamamış. Diyor ki;

"Bu yatağı alın götürün! Çünkü bu yatak çok rahat."Bu yatağı alın götürün! Çünkü bu yatak çok rahat. Ben burada yatarken bu gece teheccüde kalkamadım. Bu kadar rahat iyi değil!" Ben burada yatarken bu gece teheccüde kalkamadım. Bu kadar rahat iyi değil!"

Efendimiz yatağı geri göndertiyor. Efendimiz yatağı geri göndertiyor.

Bir güzel elbise hediye etmişler; "Giy yâ Resûlallah" diye... Üstüne giymiş, çok yakışmış.Bir güzel elbise hediye etmişler; "Giy yâ Resûlallah" diye... Üstüne giymiş, çok yakışmış. Yeşil renkli çok da güzel bir elbise imiş. Hemen sahabîden birisi gelmiş; Yeşil renkli çok da güzel bir elbise imiş. Hemen sahabîden birisi gelmiş;

"Yâ Resûlallah! Bu gömleğini bana versene!" demiş. "Yâ Resûlallah! Bu gömleğini bana versene!" demiş.

Peygamber Efendimiz; "Pekiyi..." demiş, çıkartmış, vermiş.Peygamber Efendimiz;

"Pekiyi..." demiş, çıkartmış, vermiş.
Daha sırtında ısınmamış, uzun boylu durmamış; hemen çıkartmış vermiş. "Vermem!" demiyor. Daha sırtında ısınmamış, uzun boylu durmamış; hemen çıkartmış vermiş. "Vermem!" demiyor.

"Dur bakalım! Ne oluyorsun. Ben daha yeni giydim."Dur bakalım! Ne oluyorsun. Ben daha yeni giydim. Bu zamanda böyle bir olay olsa, istenen kimse; Bana da birisi hediye etti, veremem!" der. Bu zamanda böyle bir olay olsa, istenen kimse; Bana da birisi hediye etti, veremem!" der.

Efendimiz; "Pekiyi..." dedi, verdi. O sahabîye gittiler; Efendimiz; "Pekiyi..." dedi, verdi. O sahabîye gittiler;

"Yâhu, ayıp ettin. Resûlullah giyseydi biraz!" dediler. "Yâhu, ayıp ettin. Resûlullah giyseydi biraz!" dediler.

"Ben vefat edince bununla sarınayım da,"Ben vefat edince bununla sarınayım da, kabrimde Resûlullah'ın gömleği içinde yatayım, diye temenni ettim." dedi. kabrimde Resûlullah'ın gömleği içinde yatayım, diye temenni ettim." dedi.

Resûlullah Efendimiz işte öyle cömert, ümmetine öyle şefkatli idi.Resûlullah Efendimiz işte öyle cömert, ümmetine öyle şefkatli idi. Lekad câeküm Resûlün min enfüsiküm azîzün aleyhi mâ anittüm harîsun aleykümLekad câeküm Resûlün min enfüsiküm azîzün aleyhi mâ anittüm harîsun aleyküm bi'l-mü'minîne raûfün rahîm. Tevbe sûresinde bildiriliyor: bi'l-mü'minîne raûfün rahîm.

Tevbe sûresinde bildiriliyor:

Öyle merhametli, öyle şefkatli, ümmetini korumaya kollamaya o kadar dikkatli idi.Öyle merhametli, öyle şefkatli, ümmetini korumaya kollamaya o kadar dikkatli idi. O bize bu kadar sevgi ve şefkat gösteriyor.O bize bu kadar sevgi ve şefkat gösteriyor. Süleyman Çelebi'nin Mevlîd-i şerîf'ini okuyoruz biz ama her tarafını okumuyoruz.Süleyman Çelebi'nin Mevlîd-i şerîf'ini okuyoruz biz ama her tarafını okumuyoruz. Camideki zamanın ayarına, verdiği imkâna göre biraz başından, biraz ortasından, biraz sonundan okuyoruz.Camideki zamanın ayarına, verdiği imkâna göre biraz başından, biraz ortasından, biraz sonundan okuyoruz. Mevlid kitabının okumadığımız güzel, şâheser başka beyitleri de var. Mevlid kitabının okumadığımız güzel, şâheser başka beyitleri de var.

Peygamber Efendimiz küçükken, daha beşikte iken bir şeyler söylüyormuş.Peygamber Efendimiz küçükken, daha beşikte iken bir şeyler söylüyormuş. Kulağını yanaştırıp bakmışlar, "Ümmetim... Ümmetim..." diyormuş.Kulağını yanaştırıp bakmışlar, "Ümmetim... Ümmetim..." diyormuş. Süleyman Çelebi bu rivayeti okuduğu için Mevlid'inde diyor ki: Süleyman Çelebi bu rivayeti okuduğu için Mevlid'inde diyor ki:

Ol beşikte diler idi ümmetin, Ol beşikte diler idi ümmetin,

O Resûlullah daha beşikte iken Cenâb-ı Hak'tan ümmetini isterdi.O Resûlullah daha beşikte iken Cenâb-ı Hak'tan ümmetini isterdi. "Yâ Rabbi! Ümmetimi af ve mağfiret eyle!" diye dua ederdi."Yâ Rabbi! Ümmetimi af ve mağfiret eyle!" diye dua ederdi. Sen kocaldın, terk edersin sünnetin! Sen kocaldın, terk edersin sünnetin!

O beşikte iken seni düşünüyor; sen ihtiyarladın gittin,O beşikte iken seni düşünüyor; sen ihtiyarladın gittin, hâlâ onun sünnetini uygulamıyorsun, sünnetini terk ediyorsun, diyor. hâlâ onun sünnetini uygulamıyorsun, sünnetini terk ediyorsun, diyor.

İyi bir müslümanın Peygamber Efendimiz'in sünnetine göre yaşaması,İyi bir müslümanın Peygamber Efendimiz'in sünnetine göre yaşaması, sünnetini terk edip de bid'at yollara sapmaması lazım! sünnetini terk edip de bid'at yollara sapmaması lazım!

Bugün, halkın yaşantısına bakın!Bugün, halkın yaşantısına bakın! Giyimine kuşamına, yemesine içmesine, yediği içtiği maddelerin haramlığına helalliğine,Giyimine kuşamına, yemesine içmesine, yediği içtiği maddelerin haramlığına helalliğine, giyimindeki açıklığa saçıklığa, günaha şöyle bir bakın!..giyimindeki açıklığa saçıklığa, günaha şöyle bir bakın!.. Sünnet-i seniyyeden, Peygamber Efendimiz'in öğrettiği asıl dinden, asıl İslâm'danSünnet-i seniyyeden, Peygamber Efendimiz'in öğrettiği asıl dinden, asıl İslâm'dan ne kadar ne kadar uzaklaştıklarını, ne kadar ihmalkâr olduklarını üzülerek görebilirsiniz. ne kadar ne kadar uzaklaştıklarını, ne kadar ihmalkâr olduklarını üzülerek görebilirsiniz.

İnsanlık umûmiyetle böyle maalesef...İnsanlık umûmiyetle böyle maalesef... Dünyanın her yerinde bir zevkperestlik, kendi zevkine, şehvetine tapınmak, kendi nefsine kul olmak,Dünyanın her yerinde bir zevkperestlik, kendi zevkine, şehvetine tapınmak, kendi nefsine kul olmak, dünyaya sımsıkı bağlanmak, materyalizme sımsıkı saplanmak...dünyaya sımsıkı bağlanmak, materyalizme sımsıkı saplanmak... Her yerde maalesef umûmî hastalık bu!Her yerde maalesef umûmî hastalık bu! O eski faziletler, fedakârlıklar, arkadaşlıklar, hayırseverlikler yine varO eski faziletler, fedakârlıklar, arkadaşlıklar, hayırseverlikler yine var fakat toplumlar uçuruma doğru gidiyorlar. Çünkü imandan uzaklaşıyorlar.fakat toplumlar uçuruma doğru gidiyorlar. Çünkü imandan uzaklaşıyorlar. İmandan uzaklaşınca, âhiret inancı olmayınca, insanlar işte o zaman Sırpların yaptığını yapar.İmandan uzaklaşınca, âhiret inancı olmayınca, insanlar işte o zaman Sırpların yaptığını yapar. Çünkü hesap korkusu yok! İnanç yanlış olunca, çok yanlış işler oluyor. Çünkü hesap korkusu yok! İnanç yanlış olunca, çok yanlış işler oluyor.

Cenâb-ı Hak bizi Peygamber Efendimiz'in o güzel, nurlu, pırıl pırıl sünneti yolundan ayırmasın.Cenâb-ı Hak bizi Peygamber Efendimiz'in o güzel, nurlu, pırıl pırıl sünneti yolundan ayırmasın. Allah'ın rızasına uygun yaşamayı nasip eylesin. Güzel müslüman olmayı nasip eylesin. Allah'ın rızasına uygun yaşamayı nasip eylesin. Güzel müslüman olmayı nasip eylesin.

Peygamber Efendimiz'e inanmanın gereği, onu tanımak, sünnetine uymaktır.Peygamber Efendimiz'e inanmanın gereği, onu tanımak, sünnetine uymaktır. Allah'a teslim olmanın, müslüman olmanın gereği Kur'an'ı okuyup, öğrenip Kur'an yolunda yürümektir.Allah'a teslim olmanın, müslüman olmanın gereği Kur'an'ı okuyup, öğrenip Kur'an yolunda yürümektir. Ondan sonrası gerekirse hicret, gerekirse cihat...Ondan sonrası gerekirse hicret, gerekirse cihat... Hicret edilecek yerde, zamanda, mecburiyette hicret etmesi;Hicret edilecek yerde, zamanda, mecburiyette hicret etmesi; hicret edilmeyecek zamanda, yerde, şartlarda, İslâm'ın korunması, müslümanların savunulması,hicret edilmeyecek zamanda, yerde, şartlarda, İslâm'ın korunması, müslümanların savunulması, imanın öğretilmesi için olanca gücünü sarfetmesi lazım!.. imanın öğretilmesi için olanca gücünü sarfetmesi lazım!..

Şimdi Avustralya'nın bir kasabasındayım.Şimdi Avustralya'nın bir kasabasındayım. Burada bir cami yok ama üç-beş arkadaşımız cumaları kılıyorlar; Allah razı olsun... Burada bir cami yok ama üç-beş arkadaşımız cumaları kılıyorlar; Allah razı olsun...

İnşaallah bir cami yeri yapalım diye buraya uğradık.İnşaallah bir cami yeri yapalım diye buraya uğradık. Allah'ın lütfuyla, izniyle, Allah'ın rızasına uygun bir yer yapabilirsek, bir cami bina edersek,Allah'ın lütfuyla, izniyle, Allah'ın rızasına uygun bir yer yapabilirsek, bir cami bina edersek, bundan sonra burada namaz kılınırsa, cumalar kılınırsa, elhamdülillah mutlu olacağız.bundan sonra burada namaz kılınırsa, cumalar kılınırsa, elhamdülillah mutlu olacağız. Yardım edenlerden, gayret edenlerden Allah razı olsun diye temenni ediyoruz. Yardım edenlerden, gayret edenlerden Allah razı olsun diye temenni ediyoruz.

Allah hepinize kendisinin rızasına uygun yaşamayı nasip eylesin...Allah hepinize kendisinin rızasına uygun yaşamayı nasip eylesin... Rızasını kazanmayı nasip eylesin...Rızasını kazanmayı nasip eylesin... Dünyada ve âhirette cümlenizi aziz ve bahtiyar eylesin... Dünyada ve âhirette cümlenizi aziz ve bahtiyar eylesin...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2