Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Allah’ın Affı ve Rahmeti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Recep 1416 / 17.12.1995
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’ın Kulunu Affetmesi, Allah Sadakayı Büyütür, Allah’ın Rahmetle Baktığı Kimseler, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah’ın Affı ve Rahmeti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Recep 1416 / 17.12.1995
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’ın Kulunu Affetmesi, Allah Sadakayı Büyütür, Allah’ın Rahmetle Baktığı Kimseler, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzü billâhi mineş-şeytànir-racîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Eûzü billâhi mineş-şeytànir-racîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Elhamdulillâhi rabbi'l-âlemin. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.Elhamdulillâhi rabbi'l-âlemin. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ Kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Muhammedini'l Mustafâ ve âlihî ve sahbihîseyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Muhammedini'l Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin zevi's-sıdkı ve'l-vefa.

Emma ba'du.

ve men tebiahû bi-ihsânin zevi's-sıdkı ve'l-vefa.

Emma ba'du.

Fe yâ eyyühe'l-ihvân. Eylemu enne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâFe yâ eyyühe'l-ihvân. Eylemu enne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdasâtuhâ ve külle muhtesetin bid'atünMuhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdasâtuhâ ve külle muhtesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün. Ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle bid'atin dalâletün. Ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl.

Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl.

İnne'l-lâhe azze ve celle yağfiru li-abdihî mâ lem yeka'i'l-hicâbu. Kîyle ve mâ vukû'i'l-hicâbiİnne'l-lâhe azze ve celle yağfiru li-abdihî mâ lem yeka'i'l-hicâbu. Kîyle ve mâ vukû'i'l-hicâbi kâle tahrucu'n-nefsu ve hiye müşriketün.kâle tahrucu'n-nefsu ve hiye müşriketün. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Allah cümlenizden razı olsun.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Allah cümlenizden razı olsun.

Lütfettiniz, zahmet ettiniz bu dersi dinlemeye geldiniz. Allahu teâla hazretleriLütfettiniz, zahmet ettiniz bu dersi dinlemeye geldiniz. Allahu teâla hazretleri iki cihanda sizleri bahtiyar eylesin.

iki cihanda sizleri bahtiyar eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şefaatine nail eylesin.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şefaatine nail eylesin. Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okumaya başlamadan öncePeygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okumaya başlamadan önce onun mübarek ruh-ş pâkine bizlerden bir hediyye-i Kur'aniye olsun diyeonun mübarek ruh-ş pâkine bizlerden bir hediyye-i Kur'aniye olsun diye ve onun cümle âlinin, ashabının, etbâının, ahbâbının ruhlarına hediye olsun diye; ve onun cümle âlinin, ashabının, etbâının, ahbâbının ruhlarına hediye olsun diye; hâssaten kitabını okuduğumuz Gümüşhaneli Ahmed Ziyaûddîn Efendi hazretlerinin hâssaten kitabını okuduğumuz Gümüşhaneli Ahmed Ziyaûddîn Efendi hazretlerinin ve kendisinden feyz aldığımız hocamız Muhammed Zahid Kotku hazretlerinin ruhlarına hediye olsun diye;ve kendisinden feyz aldığımız hocamız Muhammed Zahid Kotku hazretlerinin ruhlarına hediye olsun diye; bu beldeleri Allah rızası için cihat ederek, malını canını feda ederek, fethetmiş olan,bu beldeleri Allah rızası için cihat ederek, malını canını feda ederek, fethetmiş olan, mübarek fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye,mübarek fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye, hâssaten bilhassa Fatih Sultan Mehmed Han hazretlerinin ruhuna hediye olsun diye;hâssaten bilhassa Fatih Sultan Mehmed Han hazretlerinin ruhuna hediye olsun diye; beldemizin medâr-ı iftihârı enbiyâullah, evliyâullah, sâlihîn ve sahabe-i kirâm hazretlerinin; beldemizin medâr-ı iftihârı enbiyâullah, evliyâullah, sâlihîn ve sahabe-i kirâm hazretlerinin; bilhassa Yûşa aleyhisselamın ve Ebu Eyyüb Hâlid ibni Zeyd el-Ensâri bilhassa Yûşa aleyhisselamın ve Ebu Eyyüb Hâlid ibni Zeyd el-Ensâri ve sâir sahâbe-i kirâmın ruhlarına hediye olsun diye; cümle hayır hasenat sahiplerininve sâir sahâbe-i kirâmın ruhlarına hediye olsun diye; cümle hayır hasenat sahiplerinin ve bilhassa içinde oturup bu dersi yaptığımız şu İskenderpaşa Camii'ni bina eden mübarek zâtınve bilhassa içinde oturup bu dersi yaptığımız şu İskenderpaşa Camii'ni bina eden mübarek zâtın ve bu camiyi asırlar boyu hizmette tutup ihya, tamir, tecrit ve tevsi edip bugüne getirmiş olanve bu camiyi asırlar boyu hizmette tutup ihya, tamir, tecrit ve tevsi edip bugüne getirmiş olan hayır sahiplerinin, bu hususlarda katkısı, yardımı, iştiraki olanların ruhlarına hediye olsun diye hayır sahiplerinin, bu hususlarda katkısı, yardımı, iştiraki olanların ruhlarına hediye olsun diye ve bu camiden güzeran eyemiş eimme, hutebâ, müezzin, vaizin, kayyumun ve cemaat kardeşlerimizin;ve bu camiden güzeran eyemiş eimme, hutebâ, müezzin, vaizin, kayyumun ve cemaat kardeşlerimizin; bu dersi dinlemeye gelen siz kıymetli kardeşlerimin cümle müslüman geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun;bu dersi dinlemeye gelen siz kıymetli kardeşlerimin cümle müslüman geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun; kabirleri nur dolsun, ruhları şâd olsun, makamları âlâ, dereceleri yüksek olsun diye;kabirleri nur dolsun, ruhları şâd olsun, makamları âlâ, dereceleri yüksek olsun diye; bizler de Allah'ın sevdiği kullar olalım; Rabbimizin huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarakbizler de Allah'ın sevdiği kullar olalım; Rabbimizin huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmamız nasip olsum diye bir Fâtiha üç İhlâs-ı şerîf okuyalım öyle başlayalım.

varmamız nasip olsum diye bir Fâtiha üç İhlâs-ı şerîf okuyalım öyle başlayalım.

Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Râmuzü'l-ehâdîs'in 94. sayfaının birinci hadîs-i şerîfi ve devamı.Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Râmuzü'l-ehâdîs'in 94. sayfaının birinci hadîs-i şerîfi ve devamı. Metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf Ebu Zer el-Gıfâri hazretlerinden rivayet edilmiş.Metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf Ebu Zer el-Gıfâri hazretlerinden rivayet edilmiş. Buhâride, Ahmed ibni Hanbel'de, İbni Hibban'da, Begavî'de, Hâkim'in Müstedrek'inde mevcut olan bir hadîs-i şerîf.

Buhâride, Ahmed ibni Hanbel'de, İbni Hibban'da, Begavî'de, Hâkim'in Müstedrek'inde mevcut olan bir hadîs-i şerîf.

Peygamber-i zîşânımız buyuruyor ki:

İnne'l-lâhe azze ve celle.
Peygamber-i zîşânımız buyuruyor ki:

İnne'l-lâhe azze ve celle.
"Hiç şüphe yok ki, muhakkak ki aziz ve celil olan Allah.""Hiç şüphe yok ki, muhakkak ki aziz ve celil olan Allah." Yağfiru li-abdihî. "Kulunu mağfiret eder."Yağfiru li-abdihî. "Kulunu mağfiret eder." Mâ lem yeka'i'l-hicâb. "Perdeye, hicâba düşmediği müddetçe mağfiret eder."Mâ lem yeka'i'l-hicâb. "Perdeye, hicâba düşmediği müddetçe mağfiret eder." Kîyle. "Soruldu, denildi ki," ve mâ vukû'i'l-hicâb. "Kişinin perdeye, hicâba düşmesi ne demek?"Kîyle. "Soruldu, denildi ki," ve mâ vukû'i'l-hicâb. "Kişinin perdeye, hicâba düşmesi ne demek?" Kâle tahrucu'n-nefsu ve hiye müşrikeh. Kâle tahrucu'n-nefsu ve hiye müşrikeh. "Adamın canı çıkar, nefsi vücudundan müşrik olarak ayrılır, zaman hicaba, perdeye düşmüş olur."

"Adamın canı çıkar, nefsi vücudundan müşrik olarak ayrılır, zaman hicaba, perdeye düşmüş olur."

O zaman artık olmaz, mağfiret imkânı kalkmış oluyor.O zaman artık olmaz, mağfiret imkânı kalkmış oluyor. İnsanın canı, nefsi böyle olmadıkça, müşrike, şirk koşmuş bir nefis olarak çıkmadıkçaİnsanın canı, nefsi böyle olmadıkça, müşrike, şirk koşmuş bir nefis olarak çıkmadıkça Allah kulu mağfiret eder, mağfiret kapısı açıktır.

Mağfiret ne demek?

Allah kulu mağfiret eder, mağfiret kapısı açıktır.

Mağfiret ne demek?

Günahları Allah'ın örtmesi, affetmesi.

Günahları Allah'ın örtmesi, affetmesi.

Aslında ğafara, yağfiru; "örtmek" manasından geliyor.

Allah neyi örtüyor?

Aslında ğafara, yağfiru; "örtmek" manasından geliyor.

Allah neyi örtüyor?

Kulun kusurlarını, günahlarını örtüyor.

Kulun kusurlarını, günahlarını örtüyor.

Ortada bir mevcut suç, yapılmış kusur var ama örtüyor, affediyor, göstermiyor.Ortada bir mevcut suç, yapılmış kusur var ama örtüyor, affediyor, göstermiyor. Yani af, affetmek gibi örtmek, günahları örtmek, bağışlamak manasına geliyor.

Yani af, affetmek gibi örtmek, günahları örtmek, bağışlamak manasına geliyor.

Onun için aynı kökten gelen bir kelime daha var; miğfer.

Onun için aynı kökten gelen bir kelime daha var; miğfer.

Miğfer, ok çarpmasın, kılıç kesmesin diye askerin başına giydiği madenî başlık.

Miğfer, ok çarpmasın, kılıç kesmesin diye askerin başına giydiği madenî başlık.

Bu ğafere kökünden, aynı kökten, niye ona miğfer denmiş?

Bu ğafere kökünden, aynı kökten, niye ona miğfer denmiş?

O da başı örtüyor da ondan.

O da başı örtüyor da ondan.

Başı örtüyor, kılıç darbesinden, ok çarpmasından ve balta vurmasından koruyor.

Başı örtüyor, kılıç darbesinden, ok çarpmasından ve balta vurmasından koruyor.

Evet, Allah mağfiret eder.

Aziz ne demek? Celil ne demek?

Aziz'in iki mânası var.

Evet, Allah mağfiret eder.

Aziz ne demek? Celil ne demek?

Aziz'in iki mânası var.

Birinci manası, "çok kıymetli olmak" demek. Azze'l-metâ'u.Birinci manası, "çok kıymetli olmak" demek. Azze'l-metâ'u. "Mal aziz oldu, çok kıymetlendi, değeri çok yükseldi." derler."Mal aziz oldu, çok kıymetlendi, değeri çok yükseldi." derler. İkinci manası, "kesinlikle galip olmak" demektir.

İkinci manası, "kesinlikle galip olmak" demektir.

Allah azizdir; düşmanına aman vermez, mutlaka yener.Allah azizdir; düşmanına aman vermez, mutlaka yener. Birisi düşmanlık yaparsa Allah da onunla savaş ederse, karşı taraf perişan… aksi ihtimali yok.Birisi düşmanlık yaparsa Allah da onunla savaş ederse, karşı taraf perişan… aksi ihtimali yok. Mutlaka yener. Aziz, "mutlak galip, mutlaka galebe çalan." demek.

Mutlaka yener. Aziz, "mutlak galip, mutlaka galebe çalan." demek.

Kur'ân-ı Kerâm'de bir âyette bu manasıyla geçiyor o kelime.

Fe-kâle ekfilnîhâ ve 'azzenî fi'l-hitâbi.

Kur'ân-ı Kerâm'de bir âyette bu manasıyla geçiyor o kelime.

Fe-kâle ekfilnîhâ ve 'azzenî fi'l-hitâbi.

Davud aleyhisselam'ın huzuruna iki davalı-davacı şahıs çıkmışlar diyor ki:

Davud aleyhisselam'ın huzuruna iki davalı-davacı şahıs çıkmışlar diyor ki:

"Şu benim arkadaşımın, bu kardeşimin 99 tane hayvanı var, benim de bir tanecik var,"Şu benim arkadaşımın, bu kardeşimin 99 tane hayvanı var, benim de bir tanecik var, o bir taneyi de bana ver dedi." ve azzenî fi'l-hitâbi. "Ve istemekte beni yendi, galip geldi."

o bir taneyi de bana ver dedi." ve azzenî fi'l-hitâbi. "Ve istemekte beni yendi, galip geldi."

Doksan dokuz tane var, ötekisinin bir tanecik var, gene yendi.Doksan dokuz tane var, ötekisinin bir tanecik var, gene yendi. "Kim haklı bize hükmet." diye Davud aleyhisselam'ın huzuruna gelmişler."Kim haklı bize hükmet." diye Davud aleyhisselam'ın huzuruna gelmişler. Orada da işte 'azze. Ve azzenî fi'l-hitâbi. Orada da işte 'azze. Ve azzenî fi'l-hitâbi. "Hitapta bizi yendi, galip geldi, bana hitap istemekte galip geldi." demek.

"Hitapta bizi yendi, galip geldi, bana hitap istemekte galip geldi." demek.

Demek ki aziz kelimesinin -Allahu azze ve celle diyoruz ya, aziz Allah diyoruz ya- iki manası var:

Demek ki aziz kelimesinin -Allahu azze ve celle diyoruz ya, aziz Allah diyoruz ya- iki manası var:

Bir, "Çok çok çok kıymetli, son derece değerli."; ikincisi, "mutlaka galip" demek.

Bir, "Çok çok çok kıymetli, son derece değerli."; ikincisi, "mutlaka galip" demek.

Celil ne demek, celle ne demek?

Celil olmak, ulu olmak; ulu, celal sahibi demek.

Celil ne demek, celle ne demek?

Celil olmak, ulu olmak; ulu, celal sahibi demek.

"Ulu olan ve son derece kıymetli olan veya mutlaka galip olan Allahu Teâlâ hazretleri"Ulu olan ve son derece kıymetli olan veya mutlaka galip olan Allahu Teâlâ hazretleri kulunu mağfiret eder, affeder; perdeye, hicâba düşünceye kadar."

Hicap neymiş?

kulunu mağfiret eder, affeder; perdeye, hicâba düşünceye kadar."

Hicap neymiş?

Nefsinin, canının, ruhunun müşrik olarak teslim olması, çıkması.

Nefsinin, canının, ruhunun müşrik olarak teslim olması, çıkması.

Ölmüşse artık affedilmesi bahis konusu olmaz, iş bitti.

Ölmüşse artık affedilmesi bahis konusu olmaz, iş bitti.

Muhterem kardeşlerim.

Ölmeden evvel son nefesinden önce orada da bir ara devre var.
Muhterem kardeşlerim.

Ölmeden evvel son nefesinden önce orada da bir ara devre var.
İnsan bir sağlıklı afiyetli yaşıyor, bir de ölmüş oluyor.

Bu ikisinin arasında ne var?

İnsan bir sağlıklı afiyetli yaşıyor, bir de ölmüş oluyor.

Bu ikisinin arasında ne var?

Ölümünün kesinleştiği, öleceğinin iyice belli olduğu, gözünden perdelerin kalktığı zaman...

Ölümünün kesinleştiği, öleceğinin iyice belli olduğu, gözünden perdelerin kalktığı zaman...

Gözünden perdeler kalktığı zaman ne olur?

Gözünden perdeler kalktığı zaman ne olur?

Gerçekleri görür; cenneti görür, cehennemi görür, kendisi cehennemlikse cehennemdeki yerini görür.

Gerçekleri görür; cenneti görür, cehennemi görür, kendisi cehennemlikse cehennemdeki yerini görür.

"Aman Yarabbi, tamam pişmanım döndüm."

Âl-âne. "Şimdi mi aklın başına geldi?

"Aman Yarabbi, tamam pişmanım döndüm."

Âl-âne. "Şimdi mi aklın başına geldi?

Allah Firavun'a öyle buyuruyor: Âl-âne. "Tam boğulacağı sırada."Allah Firavun'a öyle buyuruyor: Âl-âne. "Tam boğulacağı sırada." Boğulması kesinleşince kendisinin öleceğini anladı.Boğulması kesinleşince kendisinin öleceğini anladı. Allah da onu ara devreye, hayatla ölüm arasında ölümünün kesin olduğu,Allah da onu ara devreye, hayatla ölüm arasında ölümünün kesin olduğu, gözünden perdenin kalktığı zamana soktu, gördü. Âl-âne. Dedi ki:

gözünden perdenin kalktığı zamana soktu, gördü. Âl-âne. Dedi ki:

Lâ ilâhe illellezî âmenet bihî benû İsrâîle ve ene mine'l-müslimîne.

Lâ ilâhe illellezî âmenet bihî benû İsrâîle ve ene mine'l-müslimîne.

"Benî İsrâil'in inandığı Allah'tan başka tanrı olmadığına ben de inandım, ben de müslümanlardanım!"

"Benî İsrâil'in inandığı Allah'tan başka tanrı olmadığına ben de inandım, ben de müslümanlardanım!"

Âl-âne.

"Şimdi mi?"

Şimdi mi aklın başına geldi, daha evvel nerdeydi aklın?

Âl-âne.

"Şimdi mi?"

Şimdi mi aklın başına geldi, daha evvel nerdeydi aklın?

Gezerken, tozarken, elinde güç kuvvet varken o zaman nerdeydin?Gezerken, tozarken, elinde güç kuvvet varken o zaman nerdeydin? İmtihan bitti, âhireti görüyorsun. Görüp dururken inkâr mümkün mü?

Cehennem var mı yok mu?

İmtihan bitti, âhireti görüyorsun. Görüp dururken inkâr mümkün mü?

Cehennem var mı yok mu?

Görüyorsun alevlerini, besbelli.

Cennet var mı?

Görüyorsun alevlerini, besbelli.

Cennet var mı?

Köşkleri görünüyor, kokusu duyuluyor, perdeler kalkmış.

Köşkleri görünüyor, kokusu duyuluyor, perdeler kalkmış.

Perdeler kalktıktan sonra,Perdeler kalktıktan sonra, artık hayata dönmesi ümidi kalmamış o ye's halindeki insanın imanının o zaman kıymeti yok.artık hayata dönmesi ümidi kalmamış o ye's halindeki insanın imanının o zaman kıymeti yok. Daha önce aklı başındayken, dolaşıyorken aklını başına toplarsa,Daha önce aklı başındayken, dolaşıyorken aklını başına toplarsa, tevbe ederse, vaziyetini düzeltirse olabilir.

Muhterem kardeşlerim.

Bu bir bakıma müjdedir.
tevbe ederse, vaziyetini düzeltirse olabilir.

Muhterem kardeşlerim.

Bu bir bakıma müjdedir.
Demek ki kul ne günah işlese Allah affedebilecek. Canı çıkıncaya kadar müddet var, müjde var.

Demek ki kul ne günah işlese Allah affedebilecek. Canı çıkıncaya kadar müddet var, müjde var.

Günahım çok.

Günahın çok ama Allah'ın rahmeti daha çok, mağfireti daha çok.
Günahım çok.

Günahın çok ama Allah'ın rahmeti daha çok, mağfireti daha çok.
Allah'ın lütfu daha çok, affeder.

Ne olacak şimdi benim işlediğim haltlar, günahlar, hatalar?

Allah'ın lütfu daha çok, affeder.

Ne olacak şimdi benim işlediğim haltlar, günahlar, hatalar?

Affeder, telafi eder; her şeye kadir, ne yaparsa yapar.

Affeder, telafi eder; her şeye kadir, ne yaparsa yapar.

Seni affedince senin mağdur ettiğin insanları da taltif eder. Halleder O, her şeye kadir, affeder.

Seni affedince senin mağdur ettiğin insanları da taltif eder. Halleder O, her şeye kadir, affeder.

Ama artık perde düştükten sonra olmaz çünkü nefsi çıktı, iş işten geçti,Ama artık perde düştükten sonra olmaz çünkü nefsi çıktı, iş işten geçti, artık müşrik olarak damgalandı, imtihan bitti ahirete öyle göçtü.artık müşrik olarak damgalandı, imtihan bitti ahirete öyle göçtü. Müşriki de Allah asla aff-ı mağfiret eylemez.

Müşriki de Allah asla aff-ı mağfiret eylemez.

Bu bir müjdedir, ama gene de korkmamız lazım çünkü ölümün ne zaman geleceğini bilmiyoruz.

Bu bir müjdedir, ama gene de korkmamız lazım çünkü ölümün ne zaman geleceğini bilmiyoruz.

"Dur ben biraz daha günaha devam edeyim de ondan sonra tevbe ederim."Dur ben biraz daha günaha devam edeyim de ondan sonra tevbe ederim. Dur ben gene eski hamam eski tas, vur patlasın çal oynasın şıkıdım şıkıdım,Dur ben gene eski hamam eski tas, vur patlasın çal oynasın şıkıdım şıkıdım, biraz gençliğimin sefasını süreyim; kazandığım paraları biraz barlarda, pavyonlarda,biraz gençliğimin sefasını süreyim; kazandığım paraları biraz barlarda, pavyonlarda, gazinolarda yiyeyim sonra tevbe edeceğim.gazinolarda yiyeyim sonra tevbe edeceğim. Edeceğim tamam, haklısın, tevbe edeceğim kardeşimEdeceğim tamam, haklısın, tevbe edeceğim kardeşim ama biraz şu felekten kâm alayım, murat alayım, felekten gün çalayım."

ama biraz şu felekten kâm alayım, murat alayım, felekten gün çalayım."

İşte o şeytanın aldatmasıdır. Tam öyle yaparken Allah küt canını alıverir.İşte o şeytanın aldatmasıdır. Tam öyle yaparken Allah küt canını alıverir. Sarhoşken Emirgan'dan hop aşağı boğaza arabasıyla beraber düşürüverir.Sarhoşken Emirgan'dan hop aşağı boğaza arabasıyla beraber düşürüverir. Boğaz köprüsünde kaza olur, yedi tane araba birbirine girer işi biter. Boğaz köprüsünde kaza olur, yedi tane araba birbirine girer işi biter. Sarhoş olduğundan virajı hızlı alır, kenardaki duvarlara çarpar,Sarhoş olduğundan virajı hızlı alır, kenardaki duvarlara çarpar, kendisi de yanındakiler de parça parça olur. kendisi de yanındakiler de parça parça olur. Arabayı güzelce yanaştırır, doğalgaz borusu patlar, bir anda araba cayır cayır, şöför cayır cayır yanar.

Arabayı güzelce yanaştırır, doğalgaz borusu patlar, bir anda araba cayır cayır, şöför cayır cayır yanar.

Az önce yaşıyordu bu adam şimdi ne oldu bu adam veya bu kadın?

Bitti.

Onun için muhterem kardeşlerim!

Az önce yaşıyordu bu adam şimdi ne oldu bu adam veya bu kadın?

Bitti.

Onun için muhterem kardeşlerim!

"Ölüm birden geliverirse" diye tir tir titremek, ölüme hazır olmak lazım.

"Ölüm birden geliverirse" diye tir tir titremek, ölüme hazır olmak lazım.

Şu bizim yolumuz, tasavvuf yolu nedir?

Tasavvuf yolu ölüme hazırlıklı olma yoludur.

Şu bizim yolumuz, tasavvuf yolu nedir?

Tasavvuf yolu ölüme hazırlıklı olma yoludur.

Dervişler hazır asker, Allah der cihad eder.

Dervişler hazır asker, Allah der cihad eder.

Böyle bir ilahî var biliyorsunuz. Çok güzel bir sözdür o.

Böyle bir ilahî var biliyorsunuz. Çok güzel bir sözdür o.

Derviş hazır asker.

Neye hazır?

Ölüme hazır.

Derviş hazır asker.

Neye hazır?

Ölüme hazır.

"Hadi öl!", "Hadi bakalım gel!" dendiği zaman; "Dur biraz bekleyeyim." demeyen insan."Hadi öl!", "Hadi bakalım gel!" dendiği zaman; "Dur biraz bekleyeyim." demeyen insan. Hazır, abdesti var, tevbesini yapmış, her şey tamam.

İşte bu dervişlik yolu ondan önemli.

Hazır, abdesti var, tevbesini yapmış, her şey tamam.

İşte bu dervişlik yolu ondan önemli.

Peki hocam, daha yirmi bir yaşındayım.Peki hocam, daha yirmi bir yaşındayım. Biraz sonra tevbe etsem, fakülte bitse, biraz daha sonra tevbe etsem olmaz mı?

Biraz sonra tevbe etsem, fakülte bitse, biraz daha sonra tevbe etsem olmaz mı?

En büyük suçlardan, en büyük kusurlardan birisi nedir biliyor musunuz?

Tûl-u emel. Emelin uzun olması.

En büyük suçlardan, en büyük kusurlardan birisi nedir biliyor musunuz?

Tûl-u emel. Emelin uzun olması.

Bu büyük suç, büyük gaflet, büyük kötülük, insan için çok negatif bir puan, ne demek bu tûl-u emel?

Bu büyük suç, büyük gaflet, büyük kötülük, insan için çok negatif bir puan, ne demek bu tûl-u emel?

İnsan tûl-u emel sahibi olmayacak ne demek?

İnsan tûl-u emel sahibi olmayacak ne demek?

Yani çok yaşarım demeyecek, çok uzayacağını sanmayacak.Yani çok yaşarım demeyecek, çok uzayacağını sanmayacak. Öyle olacak da böyle olacak da üç senede bunu ödeyeceğim de,Öyle olacak da böyle olacak da üç senede bunu ödeyeceğim de, beşinci seneden sonra şunu yapacağım da… İleriye doğru emelleri, ümitleri uzayıp gidiyor.beşinci seneden sonra şunu yapacağım da… İleriye doğru emelleri, ümitleri uzayıp gidiyor. Halbuki iki saatlik ömrü kalmış, halbuki bir dakika sonra canı çıkacak.

Halbuki iki saatlik ömrü kalmış, halbuki bir dakika sonra canı çıkacak.

Tûl-u emel en tehlikeli fikir ve duygudur çünkü "Nasıl olsa yaşayacağım." diyeTûl-u emel en tehlikeli fikir ve duygudur çünkü "Nasıl olsa yaşayacağım." diye insanı tevbeden geri bıraktırıyor, rahatlık ve rehavet veriyor.

Daha dur bakalım gencim.

insanı tevbeden geri bıraktırıyor, rahatlık ve rehavet veriyor.

Daha dur bakalım gencim.

Gencim ölmem, arzular kanımda bir çağlayan şırıl şırıl, şırıl şırıl.

Gencim ölmem, arzular kanımda bir çağlayan şırıl şırıl, şırıl şırıl.

Sen ölmem diye diretirsen Azrail "Peki canını almam." diyecek mi?

Dinlemez.

Sen ölmem diye diretirsen Azrail "Peki canını almam." diyecek mi?

Dinlemez.

Fe-izâ câe eceluhum lâ yeste'hirûne sâ'aten ve lâ yestakdimûn.

Fe-izâ câe eceluhum lâ yeste'hirûne sâ'aten ve lâ yestakdimûn.

"Eceli geldiği zaman kıpırdamaz, saniye geçmez, öne gelmez, sona gitmez."

"Eceli geldiği zaman kıpırdamaz, saniye geçmez, öne gelmez, sona gitmez."

"Hadi biraz önce al canımı da az acı çekeyim."

Olmaz!

"Hadi biraz tehir et de tevbe edeyim."

"Hadi biraz önce al canımı da az acı çekeyim."

Olmaz!

"Hadi biraz tehir et de tevbe edeyim."

O da olmaz! Orada olacak. O anda iş bitecek.

O da olmaz! Orada olacak. O anda iş bitecek.

Onun için tûl-u emel çok kötü bir duygudur. Büyükler bunu kitaplara yazmışlar.Onun için tûl-u emel çok kötü bir duygudur. Büyükler bunu kitaplara yazmışlar. Ayrı bölüm açmışlar, bab açmışlar.

Tûl-u emel defterini kapatacaksın, o duyguyu içinden atacaksın.

Ayrı bölüm açmışlar, bab açmışlar.

Tûl-u emel defterini kapatacaksın, o duyguyu içinden atacaksın.

Ya ne olacak?

"Her an ölebilirim." diye hazer üzere olacak ve hazırlık üzere olacak.

Ölebilir misin?

Ya ne olacak?

"Her an ölebilirim." diye hazer üzere olacak ve hazırlık üzere olacak.

Ölebilir misin?

Daha ölmem. Hiç öleceğimi düşünmüyorum.

Daha ölmem. Hiç öleceğimi düşünmüyorum.

Bir tane babayiğit er kişi varsa çıksın şu ortaya;Bir tane babayiğit er kişi varsa çıksın şu ortaya; "Ben biraz sonra öleceğim gibi bir duygu geliyor." desin.

Hepimiz yaşayacağımızı ümit ediyoruz.

"Ben biraz sonra öleceğim gibi bir duygu geliyor." desin.

Hepimiz yaşayacağımızı ümit ediyoruz.

Daha dur bakalım bugün pazar, yarın Pazartesi; memuriyete gideceğim, dükkânı açacağım,Daha dur bakalım bugün pazar, yarın Pazartesi; memuriyete gideceğim, dükkânı açacağım, ondan sonra şu olacak bu olacak; ramazana çıkacağız, inşallah bayrama hazırlık yapalım;ondan sonra şu olacak bu olacak; ramazana çıkacağız, inşallah bayrama hazırlık yapalım; yaz gelince bahçeye şunu yaptıracağım yazlık yaptıracağım... yaz gelince bahçeye şunu yaptıracağım yazlık yaptıracağım... Hiç kimse biraz sonra öleceğini düşünmüyor.

Hiç kimse biraz sonra öleceğini düşünmüyor.

Muhterem kardeşlerim.

Demek ki tûl-u emeli hiç birimiz öğrenmemişiz.
Muhterem kardeşlerim.

Demek ki tûl-u emeli hiç birimiz öğrenmemişiz.
Madem içimize sinmedi, madem içimize girmedi, madem duygumuza yerleşmedi.Madem içimize sinmedi, madem içimize girmedi, madem duygumuza yerleşmedi. Tûl-u emel defteri dürülmüş, o babı, o faslı kapatmış olan insan ciddi insan olur.Tûl-u emel defteri dürülmüş, o babı, o faslı kapatmış olan insan ciddi insan olur. Öleceğine göre hazırlık yapar. Her şeyi ona göre hazırlar, boş işlerden kendisini çeker,Öleceğine göre hazırlık yapar. Her şeyi ona göre hazırlar, boş işlerden kendisini çeker, sevaplı işlere kendisini verir, hesaplarını kapatır, borçlarını öder.

sevaplı işlere kendisini verir, hesaplarını kapatır, borçlarını öder.

Adam birisine borç takıyor, "Üç senede öderim." diyor, "Enflasyondan iş kolay olur." diyor.Adam birisine borç takıyor, "Üç senede öderim." diyor, "Enflasyondan iş kolay olur." diyor. Malı peşin alıyor, parayı ödemekte mal sahibini arkasından boyna dolaştırıp duruyor. Malı peşin alıyor, parayı ödemekte mal sahibini arkasından boyna dolaştırıp duruyor. "Üç senede öderim." diyor. Ödeyeceğim, tamam diyor. "Üç senede öderim." diyor. Ödeyeceğim, tamam diyor. Allah tarafından da, dinî bakımdan da mahsuru yok borcumu ödüyorum. Ödüyorsun ama canını çıkartıyorsun.

Allah tarafından da, dinî bakımdan da mahsuru yok borcumu ödüyorum. Ödüyorsun ama canını çıkartıyorsun.

Senin o hesapladığın enflasyonu, o paranın, malın sahibi hesaplamaz mı?

Senin o hesapladığın enflasyonu, o paranın, malın sahibi hesaplamaz mı?

Onun da canı yanıyor, gitti bizim paralar; tüh paramız pula döndü.

Onun da canı yanıyor, gitti bizim paralar; tüh paramız pula döndü.

"Şu kadar para verdim ama şimdi alacağım zaman hiç kıymeti kalmadı." diye onun yüreği yanmıyor mu?

"Şu kadar para verdim ama şimdi alacağım zaman hiç kıymeti kalmadı." diye onun yüreği yanmıyor mu?

Yanıyor.

Bu bir haksızlık değil mi?

Haksızlık.

Allah bunun hesabını sormaz mı?

Sorar.

Yanıyor.

Bu bir haksızlık değil mi?

Haksızlık.

Allah bunun hesabını sormaz mı?

Sorar.

Her haksızlığın hesabını sorar. Sen kurnazsın da o paranın sahibi kurnaz değil mi?

Her haksızlığın hesabını sorar. Sen kurnazsın da o paranın sahibi kurnaz değil mi?

Ama şu var: Ödemek niyetiyle aldı, zaten parası olmadığından borç aldı.Ama şu var: Ödemek niyetiyle aldı, zaten parası olmadığından borç aldı. Çocuğunu evlendirecekti parası yok adamcağızın, memurcuk ne yapsın? Çocuk da "evleneceğim" demiş.Çocuğunu evlendirecekti parası yok adamcağızın, memurcuk ne yapsın? Çocuk da "evleneceğim" demiş. Gelin bulunmuş, düğün yapılmış. Bu adamcağız eş dosttan para alıyor amaGelin bulunmuş, düğün yapılmış. Bu adamcağız eş dosttan para alıyor ama zaten maaşı kendisine yetmez; yarısı ev kirasına, yarısı ekmek parasına gidiyor.

zaten maaşı kendisine yetmez; yarısı ev kirasına, yarısı ekmek parasına gidiyor.

Bu parayı nasıl ödeyecek?

Bu parayı nasıl ödeyecek?

Ödemek için çırpınıyor, mahcup oluyor, alacaklısını gördükçe mum gibi eriyor ödeyemiyor.Ödemek için çırpınıyor, mahcup oluyor, alacaklısını gördükçe mum gibi eriyor ödeyemiyor. Bu ayrı, bu hakiki borçlu, Allah buna yardım eder.Bu ayrı, bu hakiki borçlu, Allah buna yardım eder. Allah bunu affeder ama öyle insan var ki şu tarafa borcu var, bu taraftan araba alıyor, geziyor.

Allah bunu affeder ama öyle insan var ki şu tarafa borcu var, bu taraftan araba alıyor, geziyor.

Büyüklerimiz borçlunun katık yemesini doğru görmemiş. "Kuru ekmek ye, borcunu öde!" demiş.

Büyüklerimiz borçlunun katık yemesini doğru görmemiş. "Kuru ekmek ye, borcunu öde!" demiş.

Alacağı bir taktı mı, parayı bir aldı mı "Ondan sonra o bana yalvarsın." diyor.

Alacağı bir taktı mı, parayı bir aldı mı "Ondan sonra o bana yalvarsın." diyor.

Yazlık var, araba var, çeşit çeşit, türlü türlü yemekler var,Yazlık var, araba var, çeşit çeşit, türlü türlü yemekler var, keyfinde bir eksiklik yok, parayı bir türlü ödemiyor.

Bu zulümdür.

keyfinde bir eksiklik yok, parayı bir türlü ödemiyor.

Bu zulümdür.

Değil bunun zulüm olması, Peygamber EfendimizDeğil bunun zulüm olması, Peygamber Efendimiz "Zenginin fakiri kapısında bekletip parasını geç vermesi zulümdür." diyor.

"Zenginin fakiri kapısında bekletip parasını geç vermesi zulümdür." diyor.

Fakir kapıya gelmiş, tak tak tak kapıyı çaldı;Fakir kapıya gelmiş, tak tak tak kapıyı çaldı; "Muhtacım, Allah rızası için bir sadaka, hayır, zekât, muhtacım…"

"Bekle orada."

"Muhtacım, Allah rızası için bir sadaka, hayır, zekât, muhtacım…"

"Bekle orada."

Bir dakika, iki dakika, üç dakika, yedi dakika, yarım saat, üç saat, beş saat neyse…

Bir dakika, iki dakika, üç dakika, yedi dakika, yarım saat, üç saat, beş saat neyse…

Peygamber Efendimiz sahih hadiste, "Kapısında bekletmesi zulümdür." diyor.

Peygamber Efendimiz sahih hadiste, "Kapısında bekletmesi zulümdür." diyor.

"Ya bu fakir; istersem veririm, istemezsem vermem."Ya bu fakir; istersem veririm, istemezsem vermem. Zengin olan, paranın sahibi benim istemezsem vermem."

Vermeyeceksen söyle de gitsin.

Zengin olan, paranın sahibi benim istemezsem vermem."

Vermeyeceksen söyle de gitsin.

Geciktirip onu öyle orada bekletmek bile zulüm oluyor da,Geciktirip onu öyle orada bekletmek bile zulüm oluyor da, zaten adamın kendi parası onu vermiyorsun o zulüm olmaz mı, buna aklın ermiyor mu?

Eriyor.

zaten adamın kendi parası onu vermiyorsun o zulüm olmaz mı, buna aklın ermiyor mu?

Eriyor.

Var mı böyle borcuna sadık olup da borcunu ödeyen bir insan?

Yok.

Var mı böyle borcuna sadık olup da borcunu ödeyen bir insan?

Yok.

Herkes enflasyon canavarını biliyor, paranın değerinin düştüğünü kurnaz tilki gibi biliyor.Herkes enflasyon canavarını biliyor, paranın değerinin düştüğünü kurnaz tilki gibi biliyor. "Parayı bir ay geç ödersem, şu kadar daha az ödemiş olurum." diye içinden seviniyor."Parayı bir ay geç ödersem, şu kadar daha az ödemiş olurum." diye içinden seviniyor. Herkes, herkes böyle.

Öyle değil mi?

O zaman zulüm oluyor.

Tasavvufta tûl-u emel yok.

Herkes, herkes böyle.

Öyle değil mi?

O zaman zulüm oluyor.

Tasavvufta tûl-u emel yok.

Ne var?

Ölüme hazırlıklılık var.

Ne var?

Ölüme hazırlıklılık var.

Hesabını bitirmiş olmak, daima ruhunu teslim edecek bir rahatlık içinde olmak var, dervişlik bu.Hesabını bitirmiş olmak, daima ruhunu teslim edecek bir rahatlık içinde olmak var, dervişlik bu. Dervişliği kimisi sarık sanıyor, kimisi cübbe, kimisi tesbih,Dervişliği kimisi sarık sanıyor, kimisi cübbe, kimisi tesbih, kimisi şu kadar zikir, bu kadar zikir sanıyor. kimisi şu kadar zikir, bu kadar zikir sanıyor. Asıl dervişlik dervişliğin ahlak kısmı. Bu zikirler o ahlaka ulaşmak için alet kısmı.Asıl dervişlik dervişliğin ahlak kısmı. Bu zikirler o ahlaka ulaşmak için alet kısmı. Bunlar alet, ötekiler sonuç.

O sonuca ulaşmadıktan sonra ne olur?

Boşa gidebilir.

Bunlar alet, ötekiler sonuç.

O sonuca ulaşmadıktan sonra ne olur?

Boşa gidebilir.

"Tûl-u emeli bırakmak" nasihatini bir daha vurgulayarak,"Tûl-u emeli bırakmak" nasihatini bir daha vurgulayarak, ölüme hazırlıklı olarak, Allah'ın rahmetinden mağfiretinden de ümidi kesmeyerek ikinci hadîs-i şerîfe geçelim.

ölüme hazırlıklı olarak, Allah'ın rahmetinden mağfiretinden de ümidi kesmeyerek ikinci hadîs-i şerîfe geçelim.

Bazen de iyi insanlar oluyor.

Mesela bir şehre gittim, birisi benden özel bir konuşma istedi.

Bazen de iyi insanlar oluyor.

Mesela bir şehre gittim, birisi benden özel bir konuşma istedi.

"Hocam özel konuşacağım."

"Peki gel kızım konuş." Genç bir kızcağız.

"Hocam, çok utanıyorum."

"Hocam özel konuşacağım."

"Peki gel kızım konuş." Genç bir kızcağız.

"Hocam, çok utanıyorum."

Kızarıyor, bozarıyor, böyle renkten renge giriyor.

Kızarıyor, bozarıyor, böyle renkten renge giriyor.

"Ben çok suçlu, çok günahkâr bir kulum, Allah beni affeder mi, mağfiret eder mi?"

"Ben çok suçlu, çok günahkâr bir kulum, Allah beni affeder mi, mağfiret eder mi?"

Müsaade olsa canına kıyacak; o kadar utanmış, o kadar pişman.

Müsaade olsa canına kıyacak; o kadar utanmış, o kadar pişman.

Kimse Allah'ın rahmetinden ümit kesmesin.

Neden?

Kimse Allah'ın rahmetinden ümit kesmesin.

Neden?

Can çıkıncaya kadar Allah'ın kulları mağfiret etme imkânı var.

Can çıkıncaya kadar Allah'ın kulları mağfiret etme imkânı var.

Eğer işlediğin suç bir kulla ilgiliyse git parasını pulunu ver helalleş, işi düzelt.Eğer işlediğin suç bir kulla ilgiliyse git parasını pulunu ver helalleş, işi düzelt. Eğer sırf senin ibadetlerinle, taatlerinle; seninle rabbin arasında Eğer sırf senin ibadetlerinle, taatlerinle; seninle rabbin arasında ibadetinle ilgili bir şeyse Allah'tan aff-ı mağfiret dile. ibadetinle ilgili bir şeyse Allah'tan aff-ı mağfiret dile. Ortada bir zarar varsa tazmin et, zararı gider, tevbe et, Allah'ın yoluna gir, aff-ı mağfiret iste.Ortada bir zarar varsa tazmin et, zararı gider, tevbe et, Allah'ın yoluna gir, aff-ı mağfiret iste. Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Allahu Teâlâ hazretlerinin can çıkıncaya kadarPeygamber Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Allahu Teâlâ hazretlerinin can çıkıncaya kadar mağfiret edeceğini bildiriyor. Perde düşünceye kadar mağfiret imkânı var.

mağfiret edeceğini bildiriyor. Perde düşünceye kadar mağfiret imkânı var.

İkinci hadîs-i şerîf:

İnne'l-lâhe azze ve celle yakbelu's-sadakate ve ye'huzuhâ bi-yemînihî
İkinci hadîs-i şerîf:

İnne'l-lâhe azze ve celle yakbelu's-sadakate ve ye'huzuhâ bi-yemînihî
fe yürebbîhâ li-ehadiküm kemâ yürebbî ehadüküm mührehû hattâ inne'l-lukmete le-tesîru misle uhudin.

fe yürebbîhâ li-ehadiküm kemâ yürebbî ehadüküm mührehû hattâ inne'l-lukmete le-tesîru misle uhudin.

Ebû Hüreyre radiyallahu anh'ten Dârekutnî ve Tirmizî rivayet etmiş.Ebû Hüreyre radiyallahu anh'ten Dârekutnî ve Tirmizî rivayet etmiş. Tirmizî bu hadisi rivayet ederken sahih hadis olduğunu da söylemiş, beyan etmiş.

Manası nedir?

Tirmizî bu hadisi rivayet ederken sahih hadis olduğunu da söylemiş, beyan etmiş.

Manası nedir?

"Aziz ve celil; mutlak galip, son derece kıymetli ve son derece ulu olan Allahu Teâlâ hazretleri.""Aziz ve celil; mutlak galip, son derece kıymetli ve son derece ulu olan Allahu Teâlâ hazretleri." Yakbelu's-sadakate. "Kulun sadakasını kabul eder." Ve ye'huzuhâ bi-yemînihî. "Onu sağ eliyle tutar."Yakbelu's-sadakate. "Kulun sadakasını kabul eder." Ve ye'huzuhâ bi-yemînihî. "Onu sağ eliyle tutar." Allahu Teâlâ hazretlerinin eli, yüzü vesairesi tabi bilinmez.

Neden?

Allahu Teâlâ hazretlerinin eli, yüzü vesairesi tabi bilinmez.

Neden?

Allahu Teâlâ hazretlerini akıl tasavvur edemez. Çünkü,

Leyse ke-mislihî şey'ün.

Allahu Teâlâ hazretlerini akıl tasavvur edemez. Çünkü,

Leyse ke-mislihî şey'ün.

"O'nun gibi hiçbir şey yoktur." Mahlukâtına muhâlefetün li'l-havâdis.

"O'nun gibi hiçbir şey yoktur." Mahlukâtına muhâlefetün li'l-havâdis.

Muhâlefetün li'l-havâdis ne demek?

İktidar muhalefet mi demek?

Hayır.

Muhâlefetün li'l-havâdis ne demek?

İktidar muhalefet mi demek?

Hayır.

Muhâlefetün li'l-havâdis, "Allah sonradan hâdis olmuş, hudûs bulmuş,Muhâlefetün li'l-havâdis, "Allah sonradan hâdis olmuş, hudûs bulmuş, ortaya çıkmış olan varlıkların hiç birine benzemez. ortaya çıkmış olan varlıkların hiç birine benzemez. Yaratıklarına benzemez, yaratıklarına muhalif, yaratıklarından başka." demek.

Yaratıklarına benzemez, yaratıklarına muhalif, yaratıklarından başka." demek.

Peygamber Efendimiz, "Kulun aldığı sadakayı eline alır." buyurmuş. Fe yürebbîhâ. "Onu büyütür."Peygamber Efendimiz, "Kulun aldığı sadakayı eline alır." buyurmuş. Fe yürebbîhâ. "Onu büyütür." Rabbâ yürebbî; "ribâlandırmak, geliştirmek" demek. Onu geliştirir, büyütür.

Nasıl büyütür?

Rabbâ yürebbî; "ribâlandırmak, geliştirmek" demek. Onu geliştirir, büyütür.

Nasıl büyütür?

Fe yürebbîhâ li-ehadiküm. "Sadakayı veren sizden biriniz için o sadakayı elinde geliştirir, büyütür."Fe yürebbîhâ li-ehadiküm. "Sadakayı veren sizden biriniz için o sadakayı elinde geliştirir, büyütür." Kemâ yürebbî ehadüküm mührehû. "Sizden biriniz küçük bir tayı terbiye edip büyüttüğü gibi…"Kemâ yürebbî ehadüküm mührehû. "Sizden biriniz küçük bir tayı terbiye edip büyüttüğü gibi…" Aman yesin, büyüsün, aman şöyle bir yağız at olsun, emsalsiz bir arap atı olsun daAman yesin, büyüsün, aman şöyle bir yağız at olsun, emsalsiz bir arap atı olsun da üstüne bineyim de rüzgâr gibi uçayım bilmem ne, heves ediyorsun.

üstüne bineyim de rüzgâr gibi uçayım bilmem ne, heves ediyorsun.

Eski zamanın şeyleri tabi bunlar.Eski zamanın şeyleri tabi bunlar. Şimdi at sadece at yarışlarında kumar için kullanılan bir hale geldi, başka bir şeyi kalmadı.Şimdi at sadece at yarışlarında kumar için kullanılan bir hale geldi, başka bir şeyi kalmadı. Eskiden cihatta önemli bir malzemeydi, araçtı.Eskiden cihatta önemli bir malzemeydi, araçtı. Atına biniyordu, şakır şakır kılıç ile ok ile dıgıdık dıgıdık saldırıp düşmanla çarpışıyordu,Atına biniyordu, şakır şakır kılıç ile ok ile dıgıdık dıgıdık saldırıp düşmanla çarpışıyordu, atın üstüne hızlı gidiliyordu. Süvariler bir yerden bir yere intikal edip düşmanın önünü kesip,atın üstüne hızlı gidiliyordu. Süvariler bir yerden bir yere intikal edip düşmanın önünü kesip, düşmanı önden arkadan çevirip savaşı kazanıyorlardı. At önemliydi.

düşmanı önden arkadan çevirip savaşı kazanıyorlardı. At önemliydi.

Evet, "Sizden birinizin tayını böyle besleyip büyüttüğü gibi, at küçücük doğdu,Evet, "Sizden birinizin tayını böyle besleyip büyüttüğü gibi, at küçücük doğdu, büyüdü büyüdü kocaman bir küheylan oldu. büyüdü büyüdü kocaman bir küheylan oldu. Allahu Teâlâ hazretleri de sizin o sadakanızı sağ eline alır sizin için öyle büyütür."Allahu Teâlâ hazretleri de sizin o sadakanızı sağ eline alır sizin için öyle büyütür." Hattâ inne'l-lukmete le-tesîru misle uhudin. "Hatta bir lokmalık bir sadaka…"

Hattâ inne'l-lukmete le-tesîru misle uhudin. "Hatta bir lokmalık bir sadaka…"

Camide iftar etsin diye bir fakire şu kadarcık bir lokma vermişsin. Al kardeşim, ye.Camide iftar etsin diye bir fakire şu kadarcık bir lokma vermişsin. Al kardeşim, ye. Ramazanda filan öyle oluyor ya, getiriyor birisi, camide oturan bir kimseye buyur.

Ramazanda filan öyle oluyor ya, getiriyor birisi, camide oturan bir kimseye buyur.

Bir sadaka, bir lokma, ne kadar olur? Le-tesîru misle uhudin. "Uhud dağı gibi olur."Bir sadaka, bir lokma, ne kadar olur? Le-tesîru misle uhudin. "Uhud dağı gibi olur." O kadar büyütür Allah.

Bir lokma ya!
O kadar büyütür Allah.

Bir lokma ya!
Bazısı burada zeytin getiriyor veriyor, bazısı hurma getiriyor veriyor. Bazısı burada zeytin getiriyor veriyor, bazısı hurma getiriyor veriyor. İşte Mekke'de Medine'de hurmayla, zeytinle, zemzemle orucunuzu açıyorsunuz.İşte Mekke'de Medine'de hurmayla, zeytinle, zemzemle orucunuzu açıyorsunuz. Güzel ama bir kıyıdan kenardan kaçmış gelmiş, birazcık bir ekmek varsa onu da dukka denilenGüzel ama bir kıyıdan kenardan kaçmış gelmiş, birazcık bir ekmek varsa onu da dukka denilen güzel baharatlar oluyor, onun içine bir bandırıp bir yedin mi Allaah...güzel baharatlar oluyor, onun içine bir bandırıp bir yedin mi Allaah... O lokma orada insana çok büyük bir ikram gibi geliyor. Değişiklik çünkü.O lokma orada insana çok büyük bir ikram gibi geliyor. Değişiklik çünkü. İnsanoğlu işte, değişikliği sever. Halbuki hurma çok kıymetli bir gıda ama değişikliği seviyor.

İnsanoğlu işte, değişikliği sever. Halbuki hurma çok kıymetli bir gıda ama değişikliği seviyor.

Orada ekmek çok makbule geçiyor. Kırık dökülür filan diye kapıcılar ekmeği içeriye sokmuyorlar.Orada ekmek çok makbule geçiyor. Kırık dökülür filan diye kapıcılar ekmeği içeriye sokmuyorlar. O da eteğinin altında, cebinin içinde, kenarda geçirmeye çalışıyor.O da eteğinin altında, cebinin içinde, kenarda geçirmeye çalışıyor. Kapıcı sezerse, -bevvâb "kapıcı" demek- "Gel buraya!" diyor, yokluyor ekmek var; "Yallah! Dışarı!" diyor.Kapıcı sezerse, -bevvâb "kapıcı" demek- "Gel buraya!" diyor, yokluyor ekmek var; "Yallah! Dışarı!" diyor. "Yallah! Dışarıda avluda iftar et." diye içeriye sokmuyor ama"Yallah! Dışarıda avluda iftar et." diye içeriye sokmuyor ama kimisi beceriyor bu işi, kıyıdan köşeden kaçırıyor.

kimisi beceriyor bu işi, kıyıdan köşeden kaçırıyor.

O zaman sofralar kuruluyor, top patlıyor, ezan okunuyor, imam hemen farza durmuyor.O zaman sofralar kuruluyor, top patlıyor, ezan okunuyor, imam hemen farza durmuyor. Şöyle bir mühlet, oruçlular oruçlarını açıyorlar.

Çok makbul olan şeylerden birisi arap kahvesi.
Şöyle bir mühlet, oruçlular oruçlarını açıyorlar.

Çok makbul olan şeylerden birisi arap kahvesi.
Kavrulmuş kahve değil, sarı renkli, kahveyi kaynatıyorlar,Kavrulmuş kahve değil, sarı renkli, kahveyi kaynatıyorlar, içine biraz hel-mel bir takım baharat katıp onu öyle içiyorlar. O çok makbul.

içine biraz hel-mel bir takım baharat katıp onu öyle içiyorlar. O çok makbul.

Birisi termosla hel getirmişse, uzaktan gören bile geliyorBirisi termosla hel getirmişse, uzaktan gören bile geliyor "Bana da birazcık ver." diye istiyor, tâlip oluyor. İşte o hel, sıcak çay gibi içenlerin hoşuna gidiyor.

"Bana da birazcık ver." diye istiyor, tâlip oluyor. İşte o hel, sıcak çay gibi içenlerin hoşuna gidiyor.

Çeşit çeşit hurmalar var; kimisi buzlukta geçen seneden kalmış, yarısı olmuş,Çeşit çeşit hurmalar var; kimisi buzlukta geçen seneden kalmış, yarısı olmuş, yarısı çıtır çıtır, yarısı böyle bal gibi filan. Hurma yeniliyor, zemzem içiliyor,yarısı çıtır çıtır, yarısı böyle bal gibi filan. Hurma yeniliyor, zemzem içiliyor, veyahut bu arap kahvesi içiliyor derken birazcık da bir ekmek oldu mu,veyahut bu arap kahvesi içiliyor derken birazcık da bir ekmek oldu mu, bir lokmada olsa insanın acıkmış da olduğundan orada hoşuna gidiyor. Kimisi de dukka denilen, çok güzel kokulu,bir lokmada olsa insanın acıkmış da olduğundan orada hoşuna gidiyor. Kimisi de dukka denilen, çok güzel kokulu, un gibi, kahve gibi baharat karıştırmışlar, onu getiriyor.un gibi, kahve gibi baharat karıştırmışlar, onu getiriyor. İşte o ekmeği o dukkaya bir banıp da hop bir yuttu mu çok hoş bir şey oluyor.

Bunları neden söylüyorum?

İşte o ekmeği o dukkaya bir banıp da hop bir yuttu mu çok hoş bir şey oluyor.

Bunları neden söylüyorum?

Bir lokma sadaka bile, işte o da bir sadaka olur.Bir lokma sadaka bile, işte o da bir sadaka olur. İşte birisine bir lokma verdin orucunu açtı mı, işte nihayet o da sadaka… İşte birisine bir lokma verdin orucunu açtı mı, işte nihayet o da sadaka… Veya dışarıda verdin bir lokma; elinde bir sandviç vardı, böldün fukaraya verdin,Veya dışarıda verdin bir lokma; elinde bir sandviç vardı, böldün fukaraya verdin, "Al kardeşim." dedin, o da "hop" diye yuttu bir lokma. Bir lokma Uhud dağı kadar olur.

"Al kardeşim." dedin, o da "hop" diye yuttu bir lokma. Bir lokma Uhud dağı kadar olur.

Medine'ye gidenler Uhud dağını bilirler.Medine'ye gidenler Uhud dağını bilirler. Medine ovalık, düzlük bir yere ama tam ortasında upuzun tek bir dağ vardır,Medine ovalık, düzlük bir yere ama tam ortasında upuzun tek bir dağ vardır, başka hiçbir dağa bağlı değildir. Etrafını otomobille dolaşabilirsin.başka hiçbir dağa bağlı değildir. Etrafını otomobille dolaşabilirsin. Her tarafı ovadır, ortada tek, sandiviç gibi uzun bir dağdır. Çok da güzeldir, görünüşü haşmetlidir. Her tarafı ovadır, ortada tek, sandiviç gibi uzun bir dağdır. Çok da güzeldir, görünüşü haşmetlidir. Altın madeni filan olduğu da söyleniliyor. Herhalde böyle işin enteresan tarafları da var.

Altın madeni filan olduğu da söyleniliyor. Herhalde böyle işin enteresan tarafları da var.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki:

Uhudun cebelün yuhibbunâ ve nuhibbuhû.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki:

Uhudun cebelün yuhibbunâ ve nuhibbuhû.

"Uhud dağı öyle bir dağdır ki biz onu severiz o bizi sever."

"Uhud dağı öyle bir dağdır ki biz onu severiz o bizi sever."

Peygamberimizin sevdiği, peygamberimizi seven bir dağ.

Canım dağ da insanı sever mi?

Peygamberimizin sevdiği, peygamberimizi seven bir dağ.

Canım dağ da insanı sever mi?

Sen bilmediğin işlere karışma, sever.

Canı var mı?

Var.

Sen bilmediğin işlere karışma, sever.

Canı var mı?

Var.

Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki:

Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki:

Yüsebbihu lillâhi mâ fi's-semâvâti ve mâ fi'l-ardi'l-lmeliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm.

Yüsebbihu lillâhi mâ fi's-semâvâti ve mâ fi'l-ardi'l-lmeliki'l-kuddûsi'l-azîzi'l-hakîm.

"Yerde gökte ne varsa Allah'ı tesbih etmekte, tesbih edip duruyor.""Yerde gökte ne varsa Allah'ı tesbih etmekte, tesbih edip duruyor." Yüsebbihu. "Ediyor, etmeye devam ediyor." diyor.

Duyuyor musun?

Yüsebbihu. "Ediyor, etmeye devam ediyor." diyor.

Duyuyor musun?

Şu tesbih ediyor, şu tesbih ediyor, bu tesbih ediyor, bu tesbih ediyor;Şu tesbih ediyor, şu tesbih ediyor, bu tesbih ediyor, bu tesbih ediyor; ağaçlar, kuşlar, canlılar, taşlar, dağlar, ovalar…

Duyuyor musun?

Duymuyorsun.

ağaçlar, kuşlar, canlılar, taşlar, dağlar, ovalar…

Duyuyor musun?

Duymuyorsun.

Allah tesbih ediyor diyor.

Allah tesbih ediyor diyor.

Evliyaullah da; duyan da "Duyuyorum, duydum; evet söyler." diyor. Duyan da duyuyor.

Evliyaullah da; duyan da "Duyuyorum, duydum; evet söyler." diyor. Duyan da duyuyor.

Demek ki Uhud da Resûlullah Efendimizi seviyor. Sever mi sever.

Nasıl olur?

Demek ki Uhud da Resûlullah Efendimizi seviyor. Sever mi sever.

Nasıl olur?

Senin canın varsa onun da bir başka türlü canı var;Senin canın varsa onun da bir başka türlü canı var; Allah da ona bir başka türlü can vermiş, Resûlullah söylüyor.

Allah da ona bir başka türlü can vermiş, Resûlullah söylüyor.

Mesela yakacığın arkasındaki kayış dağına, aydos dağına benzetebiliriz.Mesela yakacığın arkasındaki kayış dağına, aydos dağına benzetebiliriz. Küçükbakkalköy'den başlıyor, Gebze'ye kadar uzanıyor. İşte öyle bir dağ.Küçükbakkalköy'den başlıyor, Gebze'ye kadar uzanıyor. İşte öyle bir dağ. Allah bir lokmayı geliştirir o kadar yapar.

Muhterem kardeşlerim.

Bu ne demek?

Allah bir lokmayı geliştirir o kadar yapar.

Muhterem kardeşlerim.

Bu ne demek?

"Allah sadakayı büyütüyor, küçücük bir hayrın mükâfâtını çok veriyor, çoğaltıyor." demek."Allah sadakayı büyütüyor, küçücük bir hayrın mükâfâtını çok veriyor, çoğaltıyor." demek. Bundan onu anlıyoruz. Büyütmesi, "Mükâfâtını öyle çok veriyor." demek.

Bundan onu anlıyoruz. Büyütmesi, "Mükâfâtını öyle çok veriyor." demek.

Bir lokma bile, yarım hurma bile olsa ver de, birisinin gönlünü al da,Bir lokma bile, yarım hurma bile olsa ver de, birisinin gönlünü al da, bir sadaka olsun da ahirette sen de onun mükâfâtını gör." demek bu.

Neden?

bir sadaka olsun da ahirette sen de onun mükâfâtını gör." demek bu.

Neden?

Çünkü o devirde insanlar bizden çok çok çok daha fazla yoksul idiler.Çünkü o devirde insanlar bizden çok çok çok daha fazla yoksul idiler. Bizim hepimizin sırtımızda kat kat giyimimiz vardır, gecekondu bile olsa evimiz vardır Bizim hepimizin sırtımızda kat kat giyimimiz vardır, gecekondu bile olsa evimiz vardır birkaç odalıdır, paramız, ekmeğimiz, aşımız vardır. Elhamdulillah.

birkaç odalıdır, paramız, ekmeğimiz, aşımız vardır. Elhamdulillah.

Ben zaten gecekonduları seviyorum, apartmanlardan daha hoşuma gidiyor.Ben zaten gecekonduları seviyorum, apartmanlardan daha hoşuma gidiyor. Hiç olmazsa hepsinin birazcık bir bahçesi, iki yeşilliği, asması, ağacı var.Hiç olmazsa hepsinin birazcık bir bahçesi, iki yeşilliği, asması, ağacı var. Kurban kesmek istesen arka tarafta kesersin vesaire. Gayet güzel bir çözüm.Kurban kesmek istesen arka tarafta kesersin vesaire. Gayet güzel bir çözüm. Dağları da, hiç kimsenin işine yaramayan tepeleri set yapıyor, oraya toprak taşıyor,Dağları da, hiç kimsenin işine yaramayan tepeleri set yapıyor, oraya toprak taşıyor, fukaracık evini de yapıyor orada, kiradan kurtuluyor, kuşların ağacın dalındafukaracık evini de yapıyor orada, kiradan kurtuluyor, kuşların ağacın dalında yuva yaptığı gibi yuvasını yapıyor. Ne yapsın, çoluk çocuğuyla oturuyor. Allah yardımcı[sı] olsun.

yuva yaptığı gibi yuvasını yapıyor. Ne yapsın, çoluk çocuğuyla oturuyor. Allah yardımcı[sı] olsun.

Evet, Allahu Teâlâ hazretleri küçük bir hayrı kat kat büyütür.Evet, Allahu Teâlâ hazretleri küçük bir hayrı kat kat büyütür. Yarım hurma da olsa, küçücük bir hayır da olsa yapmak lazım.Yarım hurma da olsa, küçücük bir hayır da olsa yapmak lazım. Bizim gibi değildi, insanlar o zaman aç geziyorlardı, yiyecek bulamıyorlardı.Bizim gibi değildi, insanlar o zaman aç geziyorlardı, yiyecek bulamıyorlardı. Günlerce aylarca Peygamber Efendimiz'in evinden duman tütmüyordu, yemek pişmiyordu.Günlerce aylarca Peygamber Efendimiz'in evinden duman tütmüyordu, yemek pişmiyordu. Biz şimdi eve geldik mi evde yemeğimiz hazırdır, hiç olmazsa bir çorbamız vardır.Biz şimdi eve geldik mi evde yemeğimiz hazırdır, hiç olmazsa bir çorbamız vardır. Aylarca Efendimiz'in ocağı tütmemiş.

Ne yapmış, ne yemiş Peygamber-i zîşânımız hocam?

Aylarca Efendimiz'in ocağı tütmemiş.

Ne yapmış, ne yemiş Peygamber-i zîşânımız hocam?

Keçiyi sağmışlarsa hüp onu içmiş, hurma varsa onu ağzına atmış, böyle yani.Keçiyi sağmışlarsa hüp onu içmiş, hurma varsa onu ağzına atmış, böyle yani. Bizim için çerez sayılan, arkadaşımıza gittiğimiz zaman,Bizim için çerez sayılan, arkadaşımıza gittiğimiz zaman, arkadaşımızın bize ikram ettiği şey onlar için geçim.arkadaşımızın bize ikram ettiği şey onlar için geçim. Karınları sırtlarına yapışıktı, hepsi zayıftı, çoğu zayıftı. Karınları sırtlarına yapışıktı, hepsi zayıftı, çoğu zayıftı. Açlıktan uyuyamazlardı, yatakta duramazlardı da içlerini avutmak için kalkar gezmeye giderlerdi.Açlıktan uyuyamazlardı, yatakta duramazlardı da içlerini avutmak için kalkar gezmeye giderlerdi. Karınlarına taş bağlarlardı.

Karınlarına taş bağlarlardı.

Şu Haliç'te kabri bulunan Ebû Eyyûb el-Ensârî Efendimiz hazretleri bir hadis rivayet ediyor:

Şu Haliç'te kabri bulunan Ebû Eyyûb el-Ensârî Efendimiz hazretleri bir hadis rivayet ediyor:

"Peygamber Efendimiz bir gün aç kalmış, uyku tutmamış da geceleyin karanlıkta dışarıya çıkmış."Peygamber Efendimiz bir gün aç kalmış, uyku tutmamış da geceleyin karanlıkta dışarıya çıkmış. Hiç açlıktan uyumamak durumunu tattık mı biz, bu acıyı bilir miyiz?

Hiç açlıktan uyumamak durumunu tattık mı biz, bu acıyı bilir miyiz?

Uyku uyamamış da kalkmış. Yolda yürürken ışık yok, elektrik direkleri yok, karanlık.Uyku uyamamış da kalkmış. Yolda yürürken ışık yok, elektrik direkleri yok, karanlık. Demek ki gökte ay yoksa, nerden aydınlanacak karanlık olur.

Demek ki gökte ay yoksa, nerden aydınlanacak karanlık olur.

Ben hatırlıyorum, bizim köyde mehtapsız bir gecede çarşıdanBen hatırlıyorum, bizim köyde mehtapsız bir gecede çarşıdan yatsı namazından sonra teyzemin evine gideceğim.yatsı namazından sonra teyzemin evine gideceğim. Sokaklarda lamba yok, ışık yok, gökte de ay yok. Meğerse ne kadar karanlıkmış, dünya, çok zor gittim.Sokaklarda lamba yok, ışık yok, gökte de ay yok. Meğerse ne kadar karanlıkmış, dünya, çok zor gittim. Debil dübül ayaklarım nereye bastığını bilmiyor, önünü görmüyorsun Debil dübül ayaklarım nereye bastığını bilmiyor, önünü görmüyorsun küt diye bir yere çarpabilirsin. Kör gibi böyle ellerin öne doğru uzanmış yürüyorsun.

küt diye bir yere çarpabilirsin. Kör gibi böyle ellerin öne doğru uzanmış yürüyorsun.

Efendimiz karanlıkta yürüyorken bir karaltı görmüş, "Kim o?" diye sormuş,Efendimiz karanlıkta yürüyorken bir karaltı görmüş, "Kim o?" diye sormuş, Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz imiş. Ebû Bekr-i Sıddîk EfendimizEbû Bekr-i Sıddîk Efendimiz imiş. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz Kureyş'in zenginlerinden idi ve fukara insan değildi.Kureyş'in zenginlerinden idi ve fukara insan değildi. Bilâl-i Habeşî'yi filan satın aldı, azad etti, parası pulu olan insandı.

Bilâl-i Habeşî'yi filan satın aldı, azad etti, parası pulu olan insandı.

Peygamber Efendimiz, "Yâ Ebû Bekir! Gecenin yarısında ne yapıyorsun böyle sokakta?" diye sordu. Dedi ki:

Peygamber Efendimiz, "Yâ Ebû Bekir! Gecenin yarısında ne yapıyorsun böyle sokakta?" diye sordu. Dedi ki:

"Yâ Resûlullah! Evde yiyecek bir şey yok da açlıktan uyku tutmadı, ondan çıktım."

"Yâ Resûlullah! Evde yiyecek bir şey yok da açlıktan uyku tutmadı, ondan çıktım."

Resûlullah da ondan çıkmıştı zaten.

Gel bakalım.

Beraber yürümeye devam ettiler.

Resûlullah da ondan çıkmıştı zaten.

Gel bakalım.

Beraber yürümeye devam ettiler.

Biraz sonra bir iri karaltıyla karşılaştılar.

Kim o?

Hz. Ömer radiyallahu anh Efendimiz imiş.

Biraz sonra bir iri karaltıyla karşılaştılar.

Kim o?

Hz. Ömer radiyallahu anh Efendimiz imiş.

"Yâ Ömer! Gecenin bu karanlığında dışarıda ne işin var?

O da aynı sebepten çıkmış.

"Yâ Ömer! Gecenin bu karanlığında dışarıda ne işin var?

O da aynı sebepten çıkmış.

"Yâ Resûlullah! Evde yiyecek bir şey yoktu, uyku tutmadı ondan."

Gittiler, gittiler, gittiler…
"Yâ Resûlullah! Evde yiyecek bir şey yoktu, uyku tutmadı ondan."

Gittiler, gittiler, gittiler…
Bunların hepsi müşriklerden hicret edip Mekke'den Medine'ye gelmişler.Bunların hepsi müşriklerden hicret edip Mekke'den Medine'ye gelmişler. Bunların Mekke'de malları mülkleri, her şeyleri vardı, bunlar imanları uğruna hicret etmiş muhacir.Bunların Mekke'de malları mülkleri, her şeyleri vardı, bunlar imanları uğruna hicret etmiş muhacir. Ebû Bekr-i Sıddîk, Ömer el-Fâruk, Efendimiz...Ebû Bekr-i Sıddîk, Ömer el-Fâruk, Efendimiz... Ebû Bekr-i Sıddîk Peygamber Efendimiz'le geldi, ötekiler daha önce.

Ebû Bekr-i Sıddîk Peygamber Efendimiz'le geldi, ötekiler daha önce.

Ensardan Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin evine gittiler kapıyı çaldılar.Ensardan Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin evine gittiler kapıyı çaldılar. Peygamber Efendimiz'i görünce dünyalar onun oldu, "Buyur yâ Resûlallah!" dedi,Peygamber Efendimiz'i görünce dünyalar onun oldu, "Buyur yâ Resûlallah!" dedi, "Gecenin bu saatinde ne arıyorsunuz, ne istiyorsunuz?" demedi açtı kapıyı içeri girdiler."Gecenin bu saatinde ne arıyorsunuz, ne istiyorsunuz?" demedi açtı kapıyı içeri girdiler. Ev sahibi hemen kayboldu bir hurma iskı getirdi.

Ev sahibi hemen kayboldu bir hurma iskı getirdi.

İsk ne demek?

"Hurma salkımı" demek.

Hurma böyle bir sap üstünde, salkım halinde olur.
İsk ne demek?

"Hurma salkımı" demek.

Hurma böyle bir sap üstünde, salkım halinde olur.
Üstünde kuru ve yaş hurmalar olan bir hurma dalı getirdi Üstünde kuru ve yaş hurmalar olan bir hurma dalı getirdi -Dalıyla muhafazası daha kolay oluyor.- "Buyurun Yâ Resûlallah!" [dedi.]

-Dalıyla muhafazası daha kolay oluyor.- "Buyurun Yâ Resûlallah!" [dedi.]

Onlar da oturdular hurmalardan yemeye başladılar.Onlar da oturdular hurmalardan yemeye başladılar. Ev sahibi o arada arka tarafa gitti bir oğlak kesti, onu da çarçabuk hazırladı bunların önüne sundu.

Ev sahibi o arada arka tarafa gitti bir oğlak kesti, onu da çarçabuk hazırladı bunların önüne sundu.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdu ki:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdu ki:

"Yâ Ebâ Eyyûb! Bundan biraz Fâtıma'nın evine de gönder."Yâ Ebâ Eyyûb! Bundan biraz Fâtıma'nın evine de gönder. Çünkü biliyorum ki günlerce böyle bir şey yemedi." dedi.Çünkü biliyorum ki günlerce böyle bir şey yemedi." dedi. Evlat tabi, insanın kendisi aç durur da evladının acısı biraz daha zor gelir.Evlat tabi, insanın kendisi aç durur da evladının acısı biraz daha zor gelir. Öyle yaşamışlar o mübarekler.

Onun için o devirde bir lokma bile önemli.
Öyle yaşamışlar o mübarekler.

Onun için o devirde bir lokma bile önemli.
Şimdi lokmayı çöpe atıyor millet. Bizim dedelerimiz kırıkları bile toplarlardı.Şimdi lokmayı çöpe atıyor millet. Bizim dedelerimiz kırıkları bile toplarlardı. Benim anamdan, nenemden öğrendiğim kırıkları bile toplamaktır, kırık dökmemektir.Benim anamdan, nenemden öğrendiğim kırıkları bile toplamaktır, kırık dökmemektir. Kırık yere düşse aranır, bulunur.Kırık yere düşse aranır, bulunur. Şimdi millet ekmekleri atıyor, küflendiriyor, bu çöp tenekesine dökmekten ürpermiyor, korkmuyor.Şimdi millet ekmekleri atıyor, küflendiriyor, bu çöp tenekesine dökmekten ürpermiyor, korkmuyor. Eskiden ekmek bizde o kadar muhteremdi. Öperdi başına koyardı, duvarın kovuğuna koyardı.

Eskiden ekmek bizde o kadar muhteremdi. Öperdi başına koyardı, duvarın kovuğuna koyardı.

Zaten ekmek ziyan olmazdı. Ekmek biraz bayatlamışsa benim rahmetli annem ekmek ovması yapardı.Zaten ekmek ziyan olmazdı. Ekmek biraz bayatlamışsa benim rahmetli annem ekmek ovması yapardı. Hanımlar duyuyordur bu lafları tarif edeyim.Hanımlar duyuyordur bu lafları tarif edeyim. Ekmeği alırsın, ıslatırsın, elinle ufalarsın, tavaya koyarsın;Ekmeği alırsın, ıslatırsın, elinle ufalarsın, tavaya koyarsın; soğan doğrarsın, domates koyarsın, yumurta kırarsın, pişirirsin.soğan doğrarsın, domates koyarsın, yumurta kırarsın, pişirirsin. Önce ekmeği biraz kavurursun, ondan sonra yumurtan varsa, tavuk yumurtlamışsa,Önce ekmeği biraz kavurursun, ondan sonra yumurtan varsa, tavuk yumurtlamışsa, bir iki de yumurta kırdın mı dünyanın en güzel yemeklerinden birisi olur. Çok güzel. bir iki de yumurta kırdın mı dünyanın en güzel yemeklerinden birisi olur. Çok güzel. Bize öyle geliyordu. İnsanın çocuklukta yediği yemekler "anam aşı" derler, tatlı olur.Bize öyle geliyordu. İnsanın çocuklukta yediği yemekler "anam aşı" derler, tatlı olur. Annesinin aşı insanın kendisine tatlı gelir. Ekmek ziyan olmazdı. Ekmek, ekmek ovması olur.Annesinin aşı insanın kendisine tatlı gelir. Ekmek ziyan olmazdı. Ekmek, ekmek ovması olur. Halbuki bayat, böyle ısırmak istesen dişinden gıcır gıcır ses gelir, diş geçiremezsin. Halbuki bayat, böyle ısırmak istesen dişinden gıcır gıcır ses gelir, diş geçiremezsin. Islatınca yumuşar, kavurunca yeniden güzelleşir,Islatınca yumuşar, kavurunca yeniden güzelleşir, fırından yeni çıkmış gibi olur, bir de işin içine soğan girdi mi…

fırından yeni çıkmış gibi olur, bir de işin içine soğan girdi mi…

Muhterem kardeşlerim.

Soğan da hem çok güzel gıdadır, hem çok kıymetlidir hem de çok vitaminlidir.
Muhterem kardeşlerim.

Soğan da hem çok güzel gıdadır, hem çok kıymetlidir hem de çok vitaminlidir.
Soğana ben bir kaside yazacağım. Şairler padişahlara yazıyormuş, ben de soğana yazayım.Soğana ben bir kaside yazacağım. Şairler padişahlara yazıyormuş, ben de soğana yazayım. Soğan girdi mi işin içine güzel olur.Soğan girdi mi işin içine güzel olur. Etin arasına doğrasan güzel olur, ciğere doğrasan güzel olur,Etin arasına doğrasan güzel olur, ciğere doğrasan güzel olur, ekmeğin arasına doğrasan güzel olur, yumurta olursa âlâ olur.

Ziyan yok. Ziyan etmek, israf etmek yok.

ekmeğin arasına doğrasan güzel olur, yumurta olursa âlâ olur.

Ziyan yok. Ziyan etmek, israf etmek yok.

Arttır.

"Ne yapacağım arttırıp var evde!"

Arttır.

"Ne yapacağım arttırıp var evde!"

Arttır da Çeçenistan'a gönder, arttır da Nakşibendistan'a gönder.

Arttır da Çeçenistan'a gönder, arttır da Nakşibendistan'a gönder.

Hiç biriniz bilemeyeceksiniz Nakşibendistan neresiymiş.Hiç biriniz bilemeyeceksiniz Nakşibendistan neresiymiş. Böyle bir bölge biliyor musunuz, bilmiyor musunuz? Neresi Nakşibendistan?

Böyle bir bölge biliyor musunuz, bilmiyor musunuz? Neresi Nakşibendistan?

Güney Doğu Anadolu. Orası Nakşibendistan'dır.

Dedelerimiz, hocalarımız, Hâlid-i Bağdâdî Efendimiz
Güney Doğu Anadolu. Orası Nakşibendistan'dır.

Dedelerimiz, hocalarımız, Hâlid-i Bağdâdî Efendimiz
oralarda çok dolaşmış, orada her adımda bir nakşî, kâdirî, şeyhinin türbesi vardır.oralarda çok dolaşmış, orada her adımda bir nakşî, kâdirî, şeyhinin türbesi vardır. Bizim zaten beş, daha fazla tarikatla bağlantımız var.Bizim zaten beş, daha fazla tarikatla bağlantımız var. Hepsi oralarda yaşamışlar, ilim öğretmişler, edep öğretmişlerdir, ahaliyi birbiriyle kaynaştırmıştır.Hepsi oralarda yaşamışlar, ilim öğretmişler, edep öğretmişlerdir, ahaliyi birbiriyle kaynaştırmıştır. Ne Kürt Türk'e yan bakar, ne Türk Kürd'e yan bakar.Ne Kürt Türk'e yan bakar, ne Türk Kürd'e yan bakar. Kardeş, birbirleriyle kız almışlardır, vermişlerdir.

Kürtlere özerklik verilsin.

Kürtler özerk.

Kardeş, birbirleriyle kız almışlardır, vermişlerdir.

Kürtlere özerklik verilsin.

Kürtler özerk.

İşte Ankara'da, İstanbul'da.

Ne ayırıyoruz? Ne kadar sevdiğimiz kardeşlerimiz var, biz böyleydik.
İşte Ankara'da, İstanbul'da.

Ne ayırıyoruz? Ne kadar sevdiğimiz kardeşlerimiz var, biz böyleydik.
Bizim aramıza bu fitneyi fesadı kim soktu?

Bizim aramıza bu fitneyi fesadı kim soktu?

Bu kavga büyürse Kürt'le Türk arasında, Çerkez'le Abaza arasında olur;Bu kavga büyürse Kürt'le Türk arasında, Çerkez'le Abaza arasında olur; Hendek'le Düzce arasında, Sivas'la Kayseri arasında olur;Hendek'le Düzce arasında, Sivas'la Kayseri arasında olur; Gülverenle öbür mahalle arasında, iki komşu arasında olur, iki kardeş arasında olur…

Gülverenle öbür mahalle arasında, iki komşu arasında olur, iki kardeş arasında olur…

Sen kavgaya bir karar verdikten sonra her şeyden kavga çıkar.

Ama İslâm vardı, edep vardı, ahlak vardı.
Sen kavgaya bir karar verdikten sonra her şeyden kavga çıkar.

Ama İslâm vardı, edep vardı, ahlak vardı.
Hem de ben mübalağa olarak söylemiyorum oralarda çok arif insanlar yetişmiştir. Hem de ben mübalağa olarak söylemiyorum oralarda çok arif insanlar yetişmiştir. Arif, ârif-i billâh. Allah'ı bilen, evliya, büyük insanlar yetişmiştir, onun için söylüyorum. Arif, ârif-i billâh. Allah'ı bilen, evliya, büyük insanlar yetişmiştir, onun için söylüyorum. Yoksa hani biz nakşî tarikatındanız da övünmek filan değil.Yoksa hani biz nakşî tarikatındanız da övünmek filan değil. Oraya damgasını vurmuşlar, oranın insanının oturuşu kalkışı konuşması nakşî edebiyledir.Oraya damgasını vurmuşlar, oranın insanının oturuşu kalkışı konuşması nakşî edebiyledir. Nakşibendî edebi var idi! Bozulmamışsa.

İstanbul bir zamanlar güzel şehirmiş; idi.
Nakşibendî edebi var idi! Bozulmamışsa.

İstanbul bir zamanlar güzel şehirmiş; idi.
Haliç bir zamanlar altınboynuzmuş Bizanzlılar zamanında.Haliç bir zamanlar altınboynuzmuş Bizanzlılar zamanında. Müslümanlar geldiği zaman da orada Ebû Eyyûb-el Ensârî Efendimiz'in kabri olduğundan orasıMüslümanlar geldiği zaman da orada Ebû Eyyûb-el Ensârî Efendimiz'in kabri olduğundan orası en muteber yer olmuş; sadrazamlar oralara konaklar yapmışlar, en güzel yermiş; idi. İnşallah gene olur.en muteber yer olmuş; sadrazamlar oralara konaklar yapmışlar, en güzel yermiş; idi. İnşallah gene olur. Boğaziçi bir zamanlar dünyanın en güzel yeriymiş; idi. [Şimdi] beton yığını. İnşallah gene olur.Boğaziçi bir zamanlar dünyanın en güzel yeriymiş; idi. [Şimdi] beton yığını. İnşallah gene olur. Beyazıd güzelmişdi, Aksaray güzelmişdi…Şimdi bak, ne hale geldi, ne kadar berbat oldu!

Beyazıd güzelmişdi, Aksaray güzelmişdi…Şimdi bak, ne hale geldi, ne kadar berbat oldu!

Oraları da işte öyle güzel ahlaklı insanların yeriydi. Oraları da işte öyle güzel ahlaklı insanların yeriydi. Ben hatırlıyorum, anarşi daha yeni yeni çıktığı zamanlarda duyardım.Ben hatırlıyorum, anarşi daha yeni yeni çıktığı zamanlarda duyardım. Eşkiya yol kesermiş, tabancayı çekermiş, eller yukarı, cepler dışarı. Eşkiya yol kesermiş, tabancayı çekermiş, eller yukarı, cepler dışarı. Ver bakalım cüzdanını, bilmem ne filan. Fakat kadına dokunmazlarmış.Ver bakalım cüzdanını, bilmem ne filan. Fakat kadına dokunmazlarmış. Ben gazetelerde okudum bunu hatırlıyorum. İlk başlangıçta eşkiya bile o zaman kadına dokunmazmış.Ben gazetelerde okudum bunu hatırlıyorum. İlk başlangıçta eşkiya bile o zaman kadına dokunmazmış. Ne yapacak kadının üstünü arayacak, yoklayacak, cüzdanı var mı yok mu, namus meselesi bu.

Ne yapacak kadının üstünü arayacak, yoklayacak, cüzdanı var mı yok mu, namus meselesi bu.

Canım hırsızlığın namusu mu olur, namussuz işte hırsızlık yapıyor haram, haramı işliyor.Canım hırsızlığın namusu mu olur, namussuz işte hırsızlık yapıyor haram, haramı işliyor. Ama işte o iliğine işlemiş, edepten ahlaktan. Eşkıyası bile öyle.

Ama işte o iliğine işlemiş, edepten ahlaktan. Eşkıyası bile öyle.

Almanya'da bizim Türkiye'den oraya gitme kominist olmuşAlmanya'da bizim Türkiye'den oraya gitme kominist olmuş birilerini oranın koministleri yetiştirmek için çağırmış herif.

Gel buraya.

birilerini oranın koministleri yetiştirmek için çağırmış herif.

Gel buraya.

Bizim buradan oraya gitme, oranın azılı koministleri ile arkadaş olan şahıs gitmiş o çağırdıkları başkana.Bizim buradan oraya gitme, oranın azılı koministleri ile arkadaş olan şahıs gitmiş o çağırdıkları başkana. Kur'ân-ı Kerîm'i bizden gitmenin eline vermiş,

Kur'ân-ı Kerîm'i bizden gitmenin eline vermiş,

Al bunu.

Ne olacak?

Yere at üstüne bas!

Din afyon ya onların dediğine göre, din afyon.

Al bunu.

Ne olacak?

Yere at üstüne bas!

Din afyon ya onların dediğine göre, din afyon.

Ne yapıyor?

İnsanları uyutuyor.

Ne yapıyor?

İnsanları uyutuyor.

Din afyon da, siyaset şifa mı? O uyutmuyor mu? Bazı gazeteler uyutmuyor mu? Din afyonmuş.

Din afyon da, siyaset şifa mı? O uyutmuyor mu? Bazı gazeteler uyutmuyor mu? Din afyonmuş.

Ne olacak o zaman?

İnsanlar dine düşman olacak.

Kominizm ne yapacak?

Ne olacak o zaman?

İnsanlar dine düşman olacak.

Kominizm ne yapacak?

Dinle savaşacak, Allah'la harp edecek.

Allah azizdir, azîzün zü'n-tikâmdır, Allah yenilir mi?

Dinle savaşacak, Allah'la harp edecek.

Allah azizdir, azîzün zü'n-tikâmdır, Allah yenilir mi?

Rusya darmadağın olur, insanların perişan olur;Rusya darmadağın olur, insanların perişan olur; isterse bir anda kahreder de ibret-i âlem için bırakıyor işte. isterse bir anda kahreder de ibret-i âlem için bırakıyor işte. Allah'ın hikmeti var bilmiyoruz ki, bizim gibi değil ki.Allah'ın hikmeti var bilmiyoruz ki, bizim gibi değil ki. Biz olsak kızdığımız zaman boğarız, sevdiğimiz zaman baş tacı ederiz.Biz olsak kızdığımız zaman boğarız, sevdiğimiz zaman baş tacı ederiz. Allah'ın hikmetleri var bilmiyoruz.

At yere bas üstüne!

Allah'ın hikmetleri var bilmiyoruz.

At yere bas üstüne!

Bizim koministin tepesi atmış "senin…" demiş.

Bizim koministin tepesi atmış "senin…" demiş.

Açmış ağzını, yummuş gözünü, kapıyı vurmuş gitmiş. Kur'an'a basamıyor, Kur'an'ı yere atamıyor.

Neden?

Açmış ağzını, yummuş gözünü, kapıyı vurmuş gitmiş. Kur'an'a basamıyor, Kur'an'ı yere atamıyor.

Neden?

İçine işlemiş bir şey var.

Şu anda kominist, bırakmış her şeyi bozuk diyor ama o nerden?
İçine işlemiş bir şey var.

Şu anda kominist, bırakmış her şeyi bozuk diyor ama o nerden?
O dedesinden gelme, dedesinden kalma miras. Bunlar gidiyor.

O dedesinden gelme, dedesinden kalma miras. Bunlar gidiyor.

Tarihî eserlerin gittiği gibi, tarihî ahlak da gidiyor.

Yerine ne geliyor?

Tarihî eserlerin gittiği gibi, tarihî ahlak da gidiyor.

Yerine ne geliyor?

Blue jeans pantolonlu, devrim nikâhlı, doğum kontrol haplı; eli tabancalı, kalaşinkoflu,Blue jeans pantolonlu, devrim nikâhlı, doğum kontrol haplı; eli tabancalı, kalaşinkoflu, şehir, köy basan, insan öldüren şeyler çıkıyor. Bu da modern dünyanın yetiştirmesi. şehir, köy basan, insan öldüren şeyler çıkıyor. Bu da modern dünyanın yetiştirmesi. Bizim dedelerimiz öyle yetiştirmiş bunlar da böyle yetiştiriyor.Bizim dedelerimiz öyle yetiştirmiş bunlar da böyle yetiştiriyor. Buyurun görün hangisi daha iyi, verin kararı. Hangisi[nin] daha iyi olduğunu görün.Buyurun görün hangisi daha iyi, verin kararı. Hangisi[nin] daha iyi olduğunu görün. Biz hayallerle konuşmuyoruz ki gerçekleri söylüyoruz, misalleri koyuyoruz.Biz hayallerle konuşmuyoruz ki gerçekleri söylüyoruz, misalleri koyuyoruz. İki tane modeli ortaya koyuyoruz.

Al sana bir kadın, al sana bir başka kadın.
İki tane modeli ortaya koyuyoruz.

Al sana bir kadın, al sana bir başka kadın.
Devrim nikâhlı, mağaralarda yaşayan, doğum kontrol hapları yutan,Devrim nikâhlı, mağaralarda yaşayan, doğum kontrol hapları yutan, belinde tabancalar, köy basan, bebekleri öldüren insan.

belinde tabancalar, köy basan, bebekleri öldüren insan.

Bunları insan nasıl yapar, hangi duyguyla yapar?

Bir duyguyla yapar.

Bunları insan nasıl yapar, hangi duyguyla yapar?

Bir duyguyla yapar.

İşte o bir duygu, bizim imanımız da bir başka duygu. Bizim işte oraları Nakşibendistan idi.

İşte o bir duygu, bizim imanımız da bir başka duygu. Bizim işte oraları Nakşibendistan idi.

Kimisi "Din afyondur." demiyor ama "Ben hem dindarım, hem ilericiyim hem de tarikat düşmanıyım." diyor.Kimisi "Din afyondur." demiyor ama "Ben hem dindarım, hem ilericiyim hem de tarikat düşmanıyım." diyor. Hem bayrak, rüzgâr, ezan, bilmem ne diyor hem de ondan Hem bayrak, rüzgâr, ezan, bilmem ne diyor hem de ondan sonra müslümanların her şeyine atıyor, tutuyor, çatıyor.sonra müslümanların her şeyine atıyor, tutuyor, çatıyor. Hem de müslüman da sayıyor galiba kendisini, bazen kendisi de inanıyor;Hem de müslüman da sayıyor galiba kendisini, bazen kendisi de inanıyor; öyleleri de var, kendisini müslüman da sanıyor.

öyleleri de var, kendisini müslüman da sanıyor.

Halbuki insan bir sözden dolayı imandan çıkar, yetmiş yıllık cehennem uçurumuna uçar gider.Halbuki insan bir sözden dolayı imandan çıkar, yetmiş yıllık cehennem uçurumuna uçar gider. Bir sözden dolayı.

"Ben o âyeti kabul etmiyorum, ben o hadisi kabul etmiyorum aklım ermez." dedi mi?

Bir sözden dolayı.

"Ben o âyeti kabul etmiyorum, ben o hadisi kabul etmiyorum aklım ermez." dedi mi?

Dedi.

Bitti, iman gitti.

Adam bir defa değil bin defa, milyon defa kâfir,
Dedi.

Bitti, iman gitti.

Adam bir defa değil bin defa, milyon defa kâfir,
her sözünde kâfirlik söylüyor, ondan sonra "Ben de müslümanım." diyor.

Sen ne biçim müslümansın?

her sözünde kâfirlik söylüyor, ondan sonra "Ben de müslümanım." diyor.

Sen ne biçim müslümansın?

Senin demenle Müslümanlık olmaz ki Allah kabul edecek senin Müslümanlığını.Senin demenle Müslümanlık olmaz ki Allah kabul edecek senin Müslümanlığını. Sözün özün müslüman olmadıktan sonra ne kıymeti var.

Sözün özün müslüman olmadıktan sonra ne kıymeti var.

Evet, az da olsa hayır yapmak lazımdan böyle açtık.Evet, az da olsa hayır yapmak lazımdan böyle açtık. "Eskiden insanlar böyleydi." dedik, tarihe geçtik; tarihten, kardeşliğimizden,"Eskiden insanlar böyleydi." dedik, tarihe geçtik; tarihten, kardeşliğimizden, insanların birbirlerine yardım etmesinden, yoksulluktan, genişlikten bahsettik;insanların birbirlerine yardım etmesinden, yoksulluktan, genişlikten bahsettik; Nakşebendistan filan diye yayıldı işler...

Gelelim üçüncü Hadîs-i şerîf'e:

Nakşebendistan filan diye yayıldı işler...

Gelelim üçüncü Hadîs-i şerîf'e:

İnne'l-lâhe teâlâ yekûlu innî le-ehimmu bi-ehli'l-ardı azâben fe-izâ nazartu ilâ ummâri buyûtîİnne'l-lâhe teâlâ yekûlu innî le-ehimmu bi-ehli'l-ardı azâben fe-izâ nazartu ilâ ummâri buyûtî ve'l-mutehâbbîne fiyye ve'l-müstağfirîne bi-l-eshâri saraftu azâbî anhum.

ve'l-mutehâbbîne fiyye ve'l-müstağfirîne bi-l-eshâri saraftu azâbî anhum.

Bu hadîs-i şerîf'i İbn Neccâr, Ebû'ş-Şeyh Enes radiyallahu anh'ten rivayet etmiş.

Bu hadîs-i şerîf'i İbn Neccâr, Ebû'ş-Şeyh Enes radiyallahu anh'ten rivayet etmiş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki:

İnne'l-lâhe teâlâ. "Çok yüce olan Allah muhakkak ki şöyle buyurur, buyuruyor:"İnne'l-lâhe teâlâ. "Çok yüce olan Allah muhakkak ki şöyle buyurur, buyuruyor:" İnnî le-ehimmu bi-ehli'l-ardı azâben. "Ben âlemlerin Rabbı, ehl-i arza,İnnî le-ehimmu bi-ehli'l-ardı azâben. "Ben âlemlerin Rabbı, ehl-i arza, yer yüzündeki insanlara ve mahluklara, cinlere ve sair mahlukâta, azap etmeye niyetleniyorum.yer yüzündeki insanlara ve mahluklara, cinlere ve sair mahlukâta, azap etmeye niyetleniyorum. Onu yapmak ister gibi ona bir himmet ediyorum, himmetleniyorum,Onu yapmak ister gibi ona bir himmet ediyorum, himmetleniyorum, gayretleniyorum, gayret ediyorum ama." Fe-izâ nazartu ilâ ummâri buyûtî. gayretleniyorum, gayret ediyorum ama." Fe-izâ nazartu ilâ ummâri buyûtî. "Benim mescitlerimi, evlerimi -Allah'ın evi olan mescitler- mamur kılanlara, "Benim mescitlerimi, evlerimi -Allah'ın evi olan mescitler- mamur kılanlara, benim uğrumda birbirlerini sevenlere ve seher vakitlerinde istiğfar eyleyenlere bakıyorum dabenim uğrumda birbirlerini sevenlere ve seher vakitlerinde istiğfar eyleyenlere bakıyorum da azabımı onlardan kenara çekiyorum, onları azap etmiyorum."

azabımı onlardan kenara çekiyorum, onları azap etmiyorum."

Bu[nun] kelime manası: "Yani azap edeceğim diye gayret etmişken, mescitlerdeki ibadet edenlere,Bu[nun] kelime manası: "Yani azap edeceğim diye gayret etmişken, mescitlerdeki ibadet edenlere, birbirlerini Allah için sevenlere, seher vakitlerinde tevbe istiğfar edenlere bakıyorum,birbirlerini Allah için sevenlere, seher vakitlerinde tevbe istiğfar edenlere bakıyorum, hadi şunları azaplandırmayayım diye azabı onlardan çekiyorum, o taraftan bu tarafa alıyorum." Demek.

hadi şunları azaplandırmayayım diye azabı onlardan çekiyorum, o taraftan bu tarafa alıyorum." Demek.

Muhterem kardeşlerim.

Burada bir şeyleri vurgulamamız, size iyice söylememiz lazım.

Muhterem kardeşlerim.

Burada bir şeyleri vurgulamamız, size iyice söylememiz lazım.

Allah kimlerin hürmetine azaptan vazgeçiyormuş? Yeryüzünü azaplandıracak, kahredecek,Allah kimlerin hürmetine azaptan vazgeçiyormuş? Yeryüzünü azaplandıracak, kahredecek, azabını indirecek; insanları cinleri, mahlukâtı, dağları, ovaları, denizleri mahvedecekazabını indirecek; insanları cinleri, mahlukâtı, dağları, ovaları, denizleri mahvedecek ama neden, kimin hürmetine vazgeçiyor?

ama neden, kimin hürmetine vazgeçiyor?

Bir, ummûru buyûtillâh. "Allah'ın evlerini mamur eden insanlar."

Bir, ummûru buyûtillâh. "Allah'ın evlerini mamur eden insanlar."

Allah'ın evlerini mamur eden insanlar ne demek, bu mamurluk ne?

Allah'ın evlerini mamur eden insanlar ne demek, bu mamurluk ne?

"Allah'ın ibadethanesine gelip de Allah'a ibadet eden insan orayı mamur kılıyor." demektir.

"Allah'ın ibadethanesine gelip de Allah'a ibadet eden insan orayı mamur kılıyor." demektir.

Çölde bir mescit yaptık; çok güzel çinilerle mermerlerle döşedik ama imam yok, müezzin yok, cemaat yok.Çölde bir mescit yaptık; çok güzel çinilerle mermerlerle döşedik ama imam yok, müezzin yok, cemaat yok. Bu cami çok güzel mermerli, çok güzel çinili, çok lüks inşaatı, malzemesi şaheser bir cami.

Bu cami çok güzel mermerli, çok güzel çinili, çok lüks inşaatı, malzemesi şaheser bir cami.

Bu cami mamur bir cami mi?

Değil.

Bu cami mamur bir cami mi?

Değil.

Asıl mamurluğu içinde imam olacak, müezzin olacak, cemaat olacak, ibadet olacak.Asıl mamurluğu içinde imam olacak, müezzin olacak, cemaat olacak, ibadet olacak. İbadet edilmeyince mamur değil. Bir yerde ibadet edilirse orası mamur olur.İbadet edilmeyince mamur değil. Bir yerde ibadet edilirse orası mamur olur. Evde ibadet edersen ev mamur olur, dağda ibadet edersen dağ mamur olur, öbür dağlara iftihar eder.

Evde ibadet edersen ev mamur olur, dağda ibadet edersen dağ mamur olur, öbür dağlara iftihar eder.

"Ya ne haber! Bugün benim üstümde Allah'ın bir salih kulu namaz kıldı, Allah'a ibadet etti."Ya ne haber! Bugün benim üstümde Allah'ın bir salih kulu namaz kıldı, Allah'a ibadet etti. Senin üstünde kıldı mı, ibadet etti mi? Senin üstünde kıldı mı, ibadet etti mi? Yandaki dağa iftihar eder." diyor Peygamber Efendimiz. Dağ dağa konuşuyor, iftihar ediyor. Ne şeref! Gördün mü?

Yandaki dağa iftihar eder." diyor Peygamber Efendimiz. Dağ dağa konuşuyor, iftihar ediyor. Ne şeref! Gördün mü?

Dağ başı ibadetle mamur olur, hane ibadetle mamur olur, mescit, caminin içi cami içindeki cemaatle,Dağ başı ibadetle mamur olur, hane ibadetle mamur olur, mescit, caminin içi cami içindeki cemaatle, ibadetle mamur olur; taşla toprakla değil.ibadetle mamur olur; taşla toprakla değil. Taş toprak köşkte de, sarayda da, resmi dairede de, her yerde var. Taş toprak köşkte de, sarayda da, resmi dairede de, her yerde var. Mermer, çini, zevk, sefa her yerde var.

İbadet edilen yer ibadet eden tarafından mamur edilmiş olur.
Mermer, çini, zevk, sefa her yerde var.

İbadet edilen yer ibadet eden tarafından mamur edilmiş olur.
Onun için cami yaptırmanın sevabı var doğru, bir insan cami yaptırdı mı sevap kazanıyor.Onun için cami yaptırmanın sevabı var doğru, bir insan cami yaptırdı mı sevap kazanıyor. Harap bir camiyi imar etmek sevap.

Harap bir camiyi imar etmek sevap.

Mesela bizim şeyhmuradefendi tekkesinin yanında bir cami var kubbesi çatlamış,Mesela bizim şeyhmuradefendi tekkesinin yanında bir cami var kubbesi çatlamış, yazıların yarısı duruyor yarısı harap. Birisi gelse yapsa cami olacak. yazıların yarısı duruyor yarısı harap. Birisi gelse yapsa cami olacak. Caminin imarı bir böyle ama yapsan bitirsen bile içinde namaz kılanı yoksa o cami haraptır.

Neden?

Caminin imarı bir böyle ama yapsan bitirsen bile içinde namaz kılanı yoksa o cami haraptır.

Neden?

Mânevî bakımdan içinde ibadet edilmediğinden mahzun, yıkık durumda, kalbi kırık durumda.Mânevî bakımdan içinde ibadet edilmediğinden mahzun, yıkık durumda, kalbi kırık durumda. [Cami] ibadetle mamur oluyor.

İnsanlar camiye gelir, ne yapar?

[Cami] ibadetle mamur oluyor.

İnsanlar camiye gelir, ne yapar?

Namaz kılarlar, vaaz verirler vaaz dinlerler, Kur'an okurlar Kur'an dinlerler,Namaz kılarlar, vaaz verirler vaaz dinlerler, Kur'an okurlar Kur'an dinlerler, Kur'ân-ı Kerîm öğrenirler, ulûm-u dîniyye öğrenirler.

Kur'ân-ı Kerîm öğrenirler, ulûm-u dîniyye öğrenirler.

Müderrishoca gelir rahleye oturur, talebeler etrafında toplanır,Müderrishoca gelir rahleye oturur, talebeler etrafında toplanır, kalemleri ellerine alırlar cızır cızır yazarlar, dinlerler. İlim irfan öğrenilir, ibadettir;kalemleri ellerine alırlar cızır cızır yazarlar, dinlerler. İlim irfan öğrenilir, ibadettir; namaz kılınır ibadettir, Kur'an okunur ibadettir, tesbih çekilir ibadettir, itikâf yapılır ibadettir.namaz kılınır ibadettir, Kur'an okunur ibadettir, tesbih çekilir ibadettir, itikâf yapılır ibadettir. Allah bunları sever.

Yeryüzünde, arzda Allah'ın sevdiği yerler ibadethanelerdir ve ibadethaneler
Allah bunları sever.

Yeryüzünde, arzda Allah'ın sevdiği yerler ibadethanelerdir ve ibadethaneler
Allahu Teâlâ hazretlerinin evleridir.Allahu Teâlâ hazretlerinin evleridir. Allah'ın evleri beytullahlar, mescitlerdir, Allah'a ibadet edilen yerlerdirAllah'ın evleri beytullahlar, mescitlerdir, Allah'a ibadet edilen yerlerdir ve Allah kendi evine gelenlere mutlaka ikramlarda bulunur.

Hoş geldin buyur, al sana ikram.

ve Allah kendi evine gelenlere mutlaka ikramlarda bulunur.

Hoş geldin buyur, al sana ikram.

Ev sahibi misafire ikram ettiği âdet olduğundan Allah da evine gelene ikram eder.Ev sahibi misafire ikram ettiği âdet olduğundan Allah da evine gelene ikram eder. Şimdi size de bize de ikram edecek, nice nice hayırlar ikram edecek.

Neden?

Şimdi size de bize de ikram edecek, nice nice hayırlar ikram edecek.

Neden?

Geldiniz, dinlediniz; Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini, dinimizin hükümlerini, bilgileri,Geldiniz, dinlediniz; Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini, dinimizin hükümlerini, bilgileri, şeriatin inci, yakut, mercan, pırlanta gibi hakikatlerini öğrenmiş oluyorsunuz. Tamam, bu bir.

şeriatin inci, yakut, mercan, pırlanta gibi hakikatlerini öğrenmiş oluyorsunuz. Tamam, bu bir.

Madem Allah bundan dolayı başkalarına bile azap etmiyor,Madem Allah bundan dolayı başkalarına bile azap etmiyor, bunlara hiç azap etmez, bunlar sevgili kulları. Bunların hatırına ötekilerine de azap etmiyor.

bunlara hiç azap etmez, bunlar sevgili kulları. Bunların hatırına ötekilerine de azap etmiyor.

Bak, Allah'ın iyi kullarının ne faydası var!

Allah'ın iyi kullarının insanlara ne faydası var?

Bak, Allah'ın iyi kullarının ne faydası var!

Allah'ın iyi kullarının insanlara ne faydası var?

Kâfirler bile bizim hatırımıza yaşıyor.

İşin aslı öyle değil mi?

Kâfirler bile bizim hatırımıza yaşıyor.

İşin aslı öyle değil mi?

Kâfir işin içyüzünü bilse, bizim hatırımıza yaşıyor.Kâfir işin içyüzünü bilse, bizim hatırımıza yaşıyor. Mü'minler olmasa Allah yeryüzünü mahvedecek, kahredecek. Mü'minler olmasa Allah yeryüzünü mahvedecek, kahredecek. Mü'minlerin hürmetine yaşıyor mü'minlere çatıyor;Mü'minlerin hürmetine yaşıyor mü'minlere çatıyor; müslümanların hatırına Allah'ın azabından korunuyor, Müslümanlıkla savaşıyor.müslümanların hatırına Allah'ın azabından korunuyor, Müslümanlıkla savaşıyor. Allah kendisini yaratmış, Allah'ı inkâr ediyor. Nimetleri Allah veriyor, Allah'tan gayrıya yönelmişAllah kendisini yaratmış, Allah'ı inkâr ediyor. Nimetleri Allah veriyor, Allah'tan gayrıya yönelmiş Allah'ın nimetlerini yiyip günah işliyor, Allah'a asî oluyor.Allah'ın nimetlerini yiyip günah işliyor, Allah'a asî oluyor. Allah'ın verdiği nimeti yiyip Allah'a asî oluyor, bu kadar terslik olur mu? Allah'ın verdiği nimeti yiyip Allah'a asî oluyor, bu kadar terslik olur mu? Bu kadar acayiplik, bu kadar nankörlük, bu kadar nezaketsizlik, edepsizlik, ahlaksızlık olur mu?

Bu kadar acayiplik, bu kadar nankörlük, bu kadar nezaketsizlik, edepsizlik, ahlaksızlık olur mu?

Hem Allah'ın nimetini ye, hem ona isyan et, hem Allah seni yaratmış olsun,Hem Allah'ın nimetini ye, hem ona isyan et, hem Allah seni yaratmış olsun, sen Allah'tan gayriye tapın veya Allah'a tapınma, Allah'a ibadet etme.sen Allah'tan gayriye tapın veya Allah'a tapınma, Allah'a ibadet etme. Hem müslümanların hürmetine sağ salim, esen yaşa hem de müslümanlara kız, [onları] kötüle.Hem müslümanların hürmetine sağ salim, esen yaşa hem de müslümanlara kız, [onları] kötüle. Sen Nasreddin Hoca'dan betersin bindiğin dalı kesiyorsun. Sen Nasreddin Hoca'dan betersin bindiğin dalı kesiyorsun. Sen müslümanları yok etsen yeryüzünde kıyamet kopar.

Sen müslümanları yok etsen yeryüzünde kıyamet kopar.

İnanmaz, kâfir olduğundan inanmaz ama işin aslı belli. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîf'e buyuruyor:

İnanmaz, kâfir olduğundan inanmaz ama işin aslı belli. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîf'e buyuruyor:

"Allah camileri dolduranlar hürmetine azabı kaldırıyor, vazgeçiyor."

Başka kimlermiş dur bakalım.
"Allah camileri dolduranlar hürmetine azabı kaldırıyor, vazgeçiyor."

Başka kimlermiş dur bakalım.
Camileri imar edelim, vaaza, vaazı dinlemeye devam; namaza, Kur'an'a, zikre, tesbihe devam.Camileri imar edelim, vaaza, vaazı dinlemeye devam; namaza, Kur'an'a, zikre, tesbihe devam. Tamam anladık, elhamdülillah doğru yoldaymışız.Tamam anladık, elhamdülillah doğru yoldaymışız. Ötekiler bize kızar, vay hû çekiciler vay, vay gericiler vay!Ötekiler bize kızar, vay hû çekiciler vay, vay gericiler vay! Bak elhamdülillah doğru yoldaymışız, elhamdülillah çok şükür.

İkincisi; ve'l-mütehâbbîne fiyye.
Bak elhamdülillah doğru yoldaymışız, elhamdülillah çok şükür.

İkincisi; ve'l-mütehâbbîne fiyye.
Allah bir de, "Benim hatırım için, benim uğruma birbirlerini sevenlere baktığım zaman." diyor.Allah bir de, "Benim hatırım için, benim uğruma birbirlerini sevenlere baktığım zaman." diyor. Birbirini sevmek el-mütehâbbîne fillah.Birbirini sevmek el-mütehâbbîne fillah. "Allah için birbirleriyle kardeş olup, birbirlerine muhabbet eden insanlar."

"Allah için birbirleriyle kardeş olup, birbirlerine muhabbet eden insanlar."

Muhterem kardeşlerim.

Bu çok önemli. Tarikatin, tasavvufun bir büyük bölümü de budur.

Muhterem kardeşlerim.

Bu çok önemli. Tarikatin, tasavvufun bir büyük bölümü de budur.

Millet tasavvufu şekil sanıyor ama "Şekil değildir, özdür, ahlaktır." dedim ya demin.Millet tasavvufu şekil sanıyor ama "Şekil değildir, özdür, ahlaktır." dedim ya demin. Bir mühim tarafı da budur. "Tasavvufun yüzde kaçı nedir?" diye yüzde hesabı yapsak,Bir mühim tarafı da budur. "Tasavvufun yüzde kaçı nedir?" diye yüzde hesabı yapsak, çok büyük bir bölümü de bu muhabbet bölümüdür.

Kime muhabbet?

çok büyük bir bölümü de bu muhabbet bölümüdür.

Kime muhabbet?

Kardeşin kardeşe, müslümanın müslümana muhabbeti; Allah'a muhabbet, Resûlullah'a muhabbet,Kardeşin kardeşe, müslümanın müslümana muhabbeti; Allah'a muhabbet, Resûlullah'a muhabbet, Allah'ın kitabına muhabbet, müslümanlara muhabbet… Din muhabbet dinidir ama biz unutmuşuz.

Allah'ın kitabına muhabbet, müslümanlara muhabbet… Din muhabbet dinidir ama biz unutmuşuz.

Bizim torunlar Ankara'dan misafir geldiler, bizim evde konuşuyoruz.Bizim torunlar Ankara'dan misafir geldiler, bizim evde konuşuyoruz. Onlardan duydum, bilmiyorum.Onlardan duydum, bilmiyorum. Biz çocukluk yaptık büyüdük, şimdi dedeler safına girdik, gençlerin halini iyi bilmiyoruz.Biz çocukluk yaptık büyüdük, şimdi dedeler safına girdik, gençlerin halini iyi bilmiyoruz. Belki çocuklar, gençler kardeşlerini daha iyi bilir.

Belki çocuklar, gençler kardeşlerini daha iyi bilir.

Şimdi mahallede ve okulda çocukların arasında çeteler varmış, çete halindelermiş.Şimdi mahallede ve okulda çocukların arasında çeteler varmış, çete halindelermiş. Çeteye girmeyeni, yalnız kalanı haklıyorlarmış, dövüyorlarmış o da bir tarafa giriyormuş.Çeteye girmeyeni, yalnız kalanı haklıyorlarmış, dövüyorlarmış o da bir tarafa giriyormuş. Bu gidişin sonunda insanlar büyüdüğü zaman bu sefer silahı alır birbirlerine hakiki kavga yapar.Bu gidişin sonunda insanlar büyüdüğü zaman bu sefer silahı alır birbirlerine hakiki kavga yapar. Çocuk kavgası tamam.

Torun bana "Dede sen hiç kavga ettin mi?" diye soruyor.

Çocuk kavgası tamam.

Torun bana "Dede sen hiç kavga ettin mi?" diye soruyor.

"Ben kendimi bildim bileli hiç kimseyle kavga etmedim." dedim.

"Ben kendimi bildim bileli hiç kimseyle kavga etmedim." dedim.

Hakikaten hiç öyle hatırımda olan böyle bir şey yok.Hakikaten hiç öyle hatırımda olan böyle bir şey yok. Belki çok küçükken yapmışsa, insan okula gitmediği zamanda filan,Belki çok küçükken yapmışsa, insan okula gitmediği zamanda filan, onları hatırlayamıyorum ama kavga etmedim. Ama şimdi hep böyle bir kavga dövüş...onları hatırlayamıyorum ama kavga etmedim. Ama şimdi hep böyle bir kavga dövüş... Avrupa'nın bazı ülkelerinde silahı oyuncak yapmak, oyuncak tabanca, oyuncak tüfek vesaire yasakmış.

Avrupa'nın bazı ülkelerinde silahı oyuncak yapmak, oyuncak tabanca, oyuncak tüfek vesaire yasakmış.

Allah rızası için muhabbeti vardı, bütün müslümanlar kardeş…

Allah rızası için muhabbeti vardı, bütün müslümanlar kardeş…

İnneme'l-mü'minûne ihvetün. "Bütün insanlar kardeş, Hazreti Âdem'in evlatları.

İnneme'l-mü'minûne ihvetün. "Bütün insanlar kardeş, Hazreti Âdem'in evlatları.

Kâfirlere karşı da bizim asıl davranış şeklimiz ne?

Kâfirlere karşı da bizim asıl davranış şeklimiz ne?

Biz kâfirlere "Bu adam müslüman olabilir." diye bakıyoruz.Biz kâfirlere "Bu adam müslüman olabilir." diye bakıyoruz. Yani onlar da Peygamber Efendimiz'in ümmeti olabilirler.Yani onlar da Peygamber Efendimiz'in ümmeti olabilirler. Öğretirsek, anlatırsak, İslâmı tebliğ edersek, irşad edersek şu da müslüman olabilir.

Öğretirsek, anlatırsak, İslâmı tebliğ edersek, irşad edersek şu da müslüman olabilir.

Bulgaristan'da bir arkadaş anlattı. Bulgar şu şartlar altında müslüman olmuş.Bulgaristan'da bir arkadaş anlattı. Bulgar şu şartlar altında müslüman olmuş. Müslüman olmuş Bulgar [bu arkadaşın] evine gelmiş,Müslüman olmuş Bulgar [bu arkadaşın] evine gelmiş, [o da] bir şey ikram etmiş,"Teşekkür ederim sağol." [demiş.]

Niye?

Oruçluymuş.

[o da] bir şey ikram etmiş,"Teşekkür ederim sağol." [demiş.]

Niye?

Oruçluymuş.

Ne var yani ramazan değil, niye oruç tutuyorsun?

Zorlamış, anlamaya çalışmış. Demiş ki:

Ne var yani ramazan değil, niye oruç tutuyorsun?

Zorlamış, anlamaya çalışmış. Demiş ki:

Resûlullah Efendimiz'in hadisinde okudum;Resûlullah Efendimiz'in hadisinde okudum; "En güzel oruç Davud aleyhisselam'ın orucu; bir gün tutar bir gün tutmazdı."

O da öyle yapıyormuş.

"En güzel oruç Davud aleyhisselam'ın orucu; bir gün tutar bir gün tutmazdı."

O da öyle yapıyormuş.

Allah Allah! Bulgar müslüman oluyor, senden benden çok oruç tutmaya başlıyor. Olabilir.Allah Allah! Bulgar müslüman oluyor, senden benden çok oruç tutmaya başlıyor. Olabilir. Bak gayret göstermeden müslüman oluyorlarsa bir de gayret gösterirsek,Bak gayret göstermeden müslüman oluyorlarsa bir de gayret gösterirsek, bir de güzel davranırsak, bir de kardeşlik görürse…

bir de güzel davranırsak, bir de kardeşlik görürse…

Mesela Almanya'da bir Alman bizim Türklere yanaşıyormuş.

Mesela Almanya'da bir Alman bizim Türklere yanaşıyormuş.

"Niye Türklerle düşüp kalkıyorsun, onlara yanaşıyorsun da"Niye Türklerle düşüp kalkıyorsun, onlara yanaşıyorsun da Almanlarla düşüp kalkmıyorsun, ahbaplık etmiyorsun?" demişler.

Almanlarla düşüp kalkmıyorsun, ahbaplık etmiyorsun?" demişler.

"Bunların birbirleriyle muhabbeti hoşuma gidiyor."Bunların birbirleriyle muhabbeti hoşuma gidiyor. Bunlar birbirlerine çok sargın, birbirlerini çok tutuyorlar, birbirlerine muhabbetleri iyi,Bunlar birbirlerine çok sargın, birbirlerini çok tutuyorlar, birbirlerine muhabbetleri iyi, karşılaştıkları zaman kucaklaşırlar vesaire. Birbirlerine ikramları var, ziyaretlere giderler. karşılaştıkları zaman kucaklaşırlar vesaire. Birbirlerine ikramları var, ziyaretlere giderler. Bu sıcaklık Almanlar arasında yok. Onun için bunları seviyorum." demiş.

Muhabbetlerini, vefalarını seviyor.

Bu sıcaklık Almanlar arasında yok. Onun için bunları seviyorum." demiş.

Muhabbetlerini, vefalarını seviyor.

İşte bizim bu gelenekselleşmiş olan ahlakımız dinimizden geliyor.İşte bizim bu gelenekselleşmiş olan ahlakımız dinimizden geliyor. Bize dinimizden aşılanmış, biz onun için seviyoruz birbirimizi.

Bize dinimizden aşılanmış, biz onun için seviyoruz birbirimizi.

Ey din düşmanı!

İşte şimdi buradan söylüyoruz banda giriyor,
Ey din düşmanı!

İşte şimdi buradan söylüyoruz banda giriyor,
banttan da herkese gidecek, herkes duyacak bunu.

Sen dinle çarpışırsan neticede ne yapmış oluyorsun?

banttan da herkese gidecek, herkes duyacak bunu.

Sen dinle çarpışırsan neticede ne yapmış oluyorsun?

Hayır, sadaka yapma imkânlarını, insanların birbirleriyle kardeşçe geçinmesiniHayır, sadaka yapma imkânlarını, insanların birbirleriyle kardeşçe geçinmesini yok etmiş oluyorsun, anarşiyi sen hazırlıyorsun.

yok etmiş oluyorsun, anarşiyi sen hazırlıyorsun.

Anarşiyi hazırlayan sen, anarşiyi hazırlayan senin eğitim tarzın, senin zihniyetin.Anarşiyi hazırlayan sen, anarşiyi hazırlayan senin eğitim tarzın, senin zihniyetin. Sen kendini ilericiyim sanıyorsun ya, sen kendini matah sanıyorsun ya,Sen kendini ilericiyim sanıyorsun ya, sen kendini matah sanıyorsun ya, sen kendini Avrupa'yı iyi bilir sanıyorsun ya vallahi biz senden daha iyi biliyoruz.sen kendini Avrupa'yı iyi bilir sanıyorsun ya vallahi biz senden daha iyi biliyoruz. Sen Avrupa'yı yarım görüyorsun, tek gözle görüyorsun,Sen Avrupa'yı yarım görüyorsun, tek gözle görüyorsun, perdenin bu tarafını görüyorsun, biz öbür tarafını da biliyoruz.perdenin bu tarafını görüyorsun, biz öbür tarafını da biliyoruz. Avrupalının, Amerikalının içi yanık, o da bir şey arıyor.Avrupalının, Amerikalının içi yanık, o da bir şey arıyor. Aradığı zaman, gördüğü zaman geliyor, müslüman oluyor [çünkü] boşlukta. Aradığı zaman, gördüğü zaman geliyor, müslüman oluyor [çünkü] boşlukta. Gidin bütün Avrupalılara, Amerikalılara sorun araştırın.Gidin bütün Avrupalılara, Amerikalılara sorun araştırın. Adam ihtiyaç içinde çünkü ruhunu doyuracak bir şey yok.

Sen orayı da bilmiyorsun.
Adam ihtiyaç içinde çünkü ruhunu doyuracak bir şey yok.

Sen orayı da bilmiyorsun.
Ne batıyı biliyorsun, bilsen onlar gibi olursun, ne doğuyu biliyorsun, bilsen bizim gibi olursun.Ne batıyı biliyorsun, bilsen onlar gibi olursun, ne doğuyu biliyorsun, bilsen bizim gibi olursun. Ne orayı biliyorsun ne burayı biliyorsun, kendini de matah sanıyorsun, çok bilgili sanıyorsun.Ne orayı biliyorsun ne burayı biliyorsun, kendini de matah sanıyorsun, çok bilgili sanıyorsun. Profesörlükse bizde de profesörlük var, mühendislikse bizde de var, yurtdışı ise bizde de var.

Profesörlükse bizde de profesörlük var, mühendislikse bizde de var, yurtdışı ise bizde de var.

Şimdi elhamdülillah işçilerimiz bile Almanya'ya gele gide birçok ilericilerdenŞimdi elhamdülillah işçilerimiz bile Almanya'ya gele gide birçok ilericilerden daha iyi Avrupalı oldu, hadi bakalım şimdi ne yapacaksın?

daha iyi Avrupalı oldu, hadi bakalım şimdi ne yapacaksın?

Biz sanıyorduk ki adam Sorbon'da doktora yapmış, "Vay be! Fransa'da doktora yapmış."Biz sanıyorduk ki adam Sorbon'da doktora yapmış, "Vay be! Fransa'da doktora yapmış." Fransızlar kendilerine şarktan gelen insanlara uyduruk, doktora yaptırırlarmış sonra öğrendik.Fransızlar kendilerine şarktan gelen insanlara uyduruk, doktora yaptırırlarmış sonra öğrendik. Hafif, basit uydurma doktora yaptırırlarmış. Derlermiş ki:

Hafif, basit uydurma doktora yaptırırlarmış. Derlermiş ki:

"Bu kadarı ortadoğu için kâfi. Boş ver, iyi yetişmesin, ver ünvanı gitsin."

"Bu kadarı ortadoğu için kâfi. Boş ver, iyi yetişmesin, ver ünvanı gitsin."

Orada doktora yapmak meziyet değil ki! Vay! Biz de onları adam sanıyorduk.Orada doktora yapmak meziyet değil ki! Vay! Biz de onları adam sanıyorduk. Biz de vay Fransa'da doktora yapmış, İsviçre'de doktora yapmış,Biz de vay Fransa'da doktora yapmış, İsviçre'de doktora yapmış, hukuk okumuş filan diye bir şey sanıyorduk. Yok ya bir şey...

hukuk okumuş filan diye bir şey sanıyorduk. Yok ya bir şey...

Hepsini biliyoruz, işte gördük, görüyoruz elhamdülillah. Biz daha iyi biliyoruz, sen bilmiyorsun bu işi.Hepsini biliyoruz, işte gördük, görüyoruz elhamdülillah. Biz daha iyi biliyoruz, sen bilmiyorsun bu işi. Sen bilmeden bir de "ilericiyim" diye doğru yapıyorum sanıyorsun.Sen bilmeden bir de "ilericiyim" diye doğru yapıyorum sanıyorsun. Gözünün içine, objektifin içine bakarak söylüyorum, sen çok yanlış yoldasın.Gözünün içine, objektifin içine bakarak söylüyorum, sen çok yanlış yoldasın. Bu Türkiye'deki anarşinin sebebi sensin, bu insanların katil olmasının sebebi sensin.Bu Türkiye'deki anarşinin sebebi sensin, bu insanların katil olmasının sebebi sensin. Sen bunları İslâm'dan ayırdın, İslâm'ı düşman gördün, gericilik gördün ondan sonra bu çıktı ortaya.Sen bunları İslâm'dan ayırdın, İslâm'ı düşman gördün, gericilik gördün ondan sonra bu çıktı ortaya. Öyle değildi, muhabbetle yan yana oturanları sen bu hale getirdin. İşin doğrusu bu.

Öyle değildi, muhabbetle yan yana oturanları sen bu hale getirdin. İşin doğrusu bu.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi birbirini gerçekten sevenlerden eylesin.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi birbirini gerçekten sevenlerden eylesin.

Onların böyle dinle uğraşmasından biz de etkilendik, bizde şüpheleniyoruz.Onların böyle dinle uğraşmasından biz de etkilendik, bizde şüpheleniyoruz. Acaba doğru yolda mıyım, acaba yanılıyor muyum, acaba bu herifler mi haklı,Acaba doğru yolda mıyım, acaba yanılıyor muyum, acaba bu herifler mi haklı, yoksa benim dedem mi haklı? Dedem bu modern hayatı bilmiyordu ama bunlar biraz biliyorlar.yoksa benim dedem mi haklı? Dedem bu modern hayatı bilmiyordu ama bunlar biraz biliyorlar. Acaba dedem mi cahil, bunlar mı cahil, bunlar okumuş cahil de, dedem okumamış ârif mi? filan…

Acaba dedem mi cahil, bunlar mı cahil, bunlar okumuş cahil de, dedem okumamış ârif mi? filan…

Millet de tereddüt ediyor ama biz profesörüz, biz bu işleri inceleyen insanlarız. Yanılan ilericiler.Millet de tereddüt ediyor ama biz profesörüz, biz bu işleri inceleyen insanlarız. Yanılan ilericiler. Yanıldıkları ortaya çıkan olaylarla ispat edilmiş durumda. Düzgün yeri bozduklarından belli;Yanıldıkları ortaya çıkan olaylarla ispat edilmiş durumda. Düzgün yeri bozduklarından belli; duman çıkmayan, ateş olmayan yeri tutuşturdular, yangın yerine çevirdiler.duman çıkmayan, ateş olmayan yeri tutuşturdular, yangın yerine çevirdiler. Eskiden yemyeşil olan güzelim çayırı çimeni ormanı mahvettiler.

Eskiden yemyeşil olan güzelim çayırı çimeni ormanı mahvettiler.

Demek ki birbirimizi iyi seveceğiz.Biz de sevemiyoruz, İslâm'ın sevme dini olduğunu biliyoruz ama zayıf.Demek ki birbirimizi iyi seveceğiz.Biz de sevemiyoruz, İslâm'ın sevme dini olduğunu biliyoruz ama zayıf. Ben burada geçenlerde bir konuşma yaptım, bir arkadaş işkillenmiş. Almış eline kâğıdı:

Ben burada geçenlerde bir konuşma yaptım, bir arkadaş işkillenmiş. Almış eline kâğıdı:

"Siz böyle böyle demişsiniz bizi mi kasdettiniz?" demiş.

"Siz böyle böyle demişsiniz bizi mi kasdettiniz?" demiş.

Yoo sizi kasdetmedim de bir kusur da var ortada.

Yoo sizi kasdetmedim de bir kusur da var ortada.

Gerçekten biz derviş olmuşuz ama birbirimizi sevmiyoruz. Şikâyet ediyor geliyor:

Gerçekten biz derviş olmuşuz ama birbirimizi sevmiyoruz. Şikâyet ediyor geliyor:

"Ben dört yıldır dervişim, buradan birisiyle tanışamadım."Ben dört yıldır dervişim, buradan birisiyle tanışamadım. Aile eğitim kampı yapıyoruz, birbirini tanıyanlar gruplaşıyor, fıs fıs fıs fıs birbirleriyle muhabbet ediyor,Aile eğitim kampı yapıyoruz, birbirini tanıyanlar gruplaşıyor, fıs fıs fıs fıs birbirleriyle muhabbet ediyor, biz tanışmadan gelip tanışmadan gidiyoruz…" diyor.

biz tanışmadan gelip tanışmadan gidiyoruz…" diyor.

Olmaz, muhabbeti ilerleteceksin, daireni genişleteceksin, kucağını açacaksın,Olmaz, muhabbeti ilerleteceksin, daireni genişleteceksin, kucağını açacaksın, daha yeni insanlar tanıyacaksın.

Ben şimdi arkadaşlara soruyorum:

daha yeni insanlar tanıyacaksın.

Ben şimdi arkadaşlara soruyorum:

"Camide şu yeni gördüğüm filanca kim?"

"Bilmem!"

"Nereli, adı sanı ne, mesleği ne?"

"Bilmem!"

"Camide şu yeni gördüğüm filanca kim?"

"Bilmem!"

"Nereli, adı sanı ne, mesleği ne?"

"Bilmem!"

"Camiye gelmiş, niye bilmiyorsun?

Git yanına yanaş selâmun aleyküm hoş geldin kardeşim.
"Camiye gelmiş, niye bilmiyorsun?

Git yanına yanaş selâmun aleyküm hoş geldin kardeşim.
Nerelisin, nasılsın, buraya mı taşındın, geçerken mi uğradın, kimsin? Tanı!

Nerelisin, nasılsın, buraya mı taşındın, geçerken mi uğradın, kimsin? Tanı!

Alışmamışız, namazı kıldık mı kıldık, sevabı kazandım, pabucunu kapan pırt gidiyor.Alışmamışız, namazı kıldık mı kıldık, sevabı kazandım, pabucunu kapan pırt gidiyor. Biraz da muhabbete vakit ayır, biraz da etrafına bak, bir tebessüm et.

Biraz da muhabbete vakit ayır, biraz da etrafına bak, bir tebessüm et.

Tebessümüke fî vechi ehîke leke sadakatun.Tebessümüke fî vechi ehîke leke sadakatun. "Müslüman kardeşinin yüzüne tebessüm etmek senin için sadakadır." "Müslüman kardeşinin yüzüne tebessüm etmek senin için sadakadır." Allah bir lokmayı uhuddağı kadar yapıyor. Bir tebessüme sadaka sevabı veriyor. Allah bir lokmayı uhuddağı kadar yapıyor. Bir tebessüme sadaka sevabı veriyor. "Ya İskenderpaşalar güleç yüzlü insanlar." desinler."Ya İskenderpaşalar güleç yüzlü insanlar." desinler. Gazeteler çeşit çeşit şeyler yazıyorlar bir de öyle yazsın.

Ne böyle, kaşlar çatık bilmem ne!

Gazeteler çeşit çeşit şeyler yazıyorlar bir de öyle yazsın.

Ne böyle, kaşlar çatık bilmem ne!

Ön safın imam arkasını elde etmek için ihtiyarlar birbirleriyle omuz kavgası yapıyor.

Olmaz!

Ön safın imam arkasını elde etmek için ihtiyarlar birbirleriyle omuz kavgası yapıyor.

Olmaz!

Onun oluversin ya! Onun oluversin, o sevabı kazansın.Onun oluversin ya! Onun oluversin, o sevabı kazansın. Sen onun için yerini verdiğin zaman aslında sen de o sevabı alacaksın.Sen onun için yerini verdiğin zaman aslında sen de o sevabı alacaksın. İhtiyarlar öyle gençler de başka türlü. Vesaire.

Muhabbeti öğrenmemiz lazım.
İhtiyarlar öyle gençler de başka türlü. Vesaire.

Muhabbeti öğrenmemiz lazım.
Allah birbirini Allah için sevenler hürmetine azaptan vazgeçiyor.Allah birbirini Allah için sevenler hürmetine azaptan vazgeçiyor. Birbirimizi seveceğiz, birbirimizi tanıyacağız.

Birbirimizi seveceğiz, birbirimizi tanıyacağız.

Benim bir arkadaşım vardı geceleyin kapıyı çalardı ikide, pür telaş kalkardım, aspirin var mı abi?

Benim bir arkadaşım vardı geceleyin kapıyı çalardı ikide, pür telaş kalkardım, aspirin var mı abi?

Hay Allah iyiliğini versin! Fe-sübhanallah. Aspirin için insanın gece uykusu bölünür mü?

Hay Allah iyiliğini versin! Fe-sübhanallah. Aspirin için insanın gece uykusu bölünür mü?

Meğer iyi yapıyormuş, sonradan o bana öyle yapınca insan diyor ki;

Meğer iyi yapıyormuş, sonradan o bana öyle yapınca insan diyor ki;

"O beni geceleyin ikide kaldırırsa ben de onu üçte kaldırırım."O beni geceleyin ikide kaldırırsa ben de onu üçte kaldırırım. Yapmadı mı bana geçen gün, ben de ona öyle yaparım."

Ne oluyor?

Teklifsizlik ve samimiyet oluyor.

Yapmadı mı bana geçen gün, ben de ona öyle yaparım."

Ne oluyor?

Teklifsizlik ve samimiyet oluyor.

Ben o hale geldim ki o arkadaşın evine gittiğim zaman;Ben o hale geldim ki o arkadaşın evine gittiğim zaman; "Yorgunum, bırak şurada biraz uzanacağım." diyorum."Yorgunum, bırak şurada biraz uzanacağım." diyorum. Başkasının yanında; "Dur bakalım ev sahibi ne yapacak? Ev sahibini işine karışılmaz.Başkasının yanında; "Dur bakalım ev sahibi ne yapacak? Ev sahibini işine karışılmaz. Buyur mu diyecek, otur mu diyecek, kalk mı diyecek …"Buyur mu diyecek, otur mu diyecek, kalk mı diyecek …" Bunda samimiyet var, ötekisinde resmiyet ve protokol vesaire var. Samimi oluyor.

Bunda samimiyet var, ötekisinde resmiyet ve protokol vesaire var. Samimi oluyor.

Muhterem kardeşlerim.

Onun için bu sözü nereye bağlayacağım.

Evine bir gidiver ya!

Muhterem kardeşlerim.

Onun için bu sözü nereye bağlayacağım.

Evine bir gidiver ya!

"Bu akşam çorba içmeye sana geliyorum."

"Allah Allah! Ne oldu bu adama böyle beleşçi midir [nedir]?"

"Bu akşam çorba içmeye sana geliyorum."

"Allah Allah! Ne oldu bu adama böyle beleşçi midir [nedir]?"

Değil! Veya sen ona de ki? "Gel bu akşam çorbayı bizde içelim."

"Mazeretim var hık da mık."

Değil! Veya sen ona de ki? "Gel bu akşam çorbayı bizde içelim."

"Mazeretim var hık da mık."

"Mazeretin varsa evde yemek yemeyecek miydin? Gel bakalım çorba iç öyle.""Mazeretin varsa evde yemek yemeyecek miydin? Gel bakalım çorba iç öyle." Ya sen onu yemeğe çağır, ya sen onun yemeğine git, muhabbet olsun.

Ya sen onu yemeğe çağır, ya sen onun yemeğine git, muhabbet olsun.

Birbirinizle bir tanışın. Bakalım evi nasıl, derdi mi var, hali iyi mi kötü mü? Kimisi var,

Birbirinizle bir tanışın. Bakalım evi nasıl, derdi mi var, hali iyi mi kötü mü? Kimisi var,

Yahsebühümü'l-câhilu ağniyâe mine't-te'affufi.Yahsebühümü'l-câhilu ağniyâe mine't-te'affufi. Kur'an-ı Kerim "Öyle zekâta muhtaç insanlar vardır ki" diyor.Kur'an-ı Kerim "Öyle zekâta muhtaç insanlar vardır ki" diyor. Dışardan bakan onları, onun iffetli, namuslu, sessiz, isteksiz,Dışardan bakan onları, onun iffetli, namuslu, sessiz, isteksiz, dilenmeme durumundan dolayı zengin sanır ama adam aslında fakir.

dilenmeme durumundan dolayı zengin sanır ama adam aslında fakir.

Evine bir gitsen yürekler acısı! Eyvah!Evine bir gitsen yürekler acısı! Eyvah! Karısı hastalıklı orada yatıyor, çocuklar perişan, evin üstü akıyor, altı kokuyor! Vay be!Karısı hastalıklı orada yatıyor, çocuklar perişan, evin üstü akıyor, altı kokuyor! Vay be! Ben bunu zengin sanıyordum. Vah zavallı. Al kardeşim şurdan. Gitmeseydin görmeyecektin.Ben bunu zengin sanıyordum. Vah zavallı. Al kardeşim şurdan. Gitmeseydin görmeyecektin. Kimisi belli etmez söylemez, istemez; bizim dinimizde istemek iyi olmadığından istemez.

Kimisi belli etmez söylemez, istemez; bizim dinimizde istemek iyi olmadığından istemez.

Sen gideceksin tanıyacaksın, bahane arayacaksın, vesile bulacaksın, çağıracaksın.Sen gideceksin tanıyacaksın, bahane arayacaksın, vesile bulacaksın, çağıracaksın. Bu bir taktik. Ama doğrudan doğruya "Bu akşam sana yemeğe geliyorum." demek daha samimi oluyor.Bu bir taktik. Ama doğrudan doğruya "Bu akşam sana yemeğe geliyorum." demek daha samimi oluyor. Adam afallıyor, burnunun üstüne bir yumruk yemiş gibi sarsılıyor.Adam afallıyor, burnunun üstüne bir yumruk yemiş gibi sarsılıyor. Ondan sonra yavaş yavaş [alışıyor.] Öyle yapamazsan evine çağır, bize buyur bilmem ne.Ondan sonra yavaş yavaş [alışıyor.] Öyle yapamazsan evine çağır, bize buyur bilmem ne. O sana gelir de bazen gene çağırmaya utanır.

Neden?

O sana gelir de bazen gene çağırmaya utanır.

Neden?

Evi fenadır, eşyası kırık döküktür, sana ikram edecek bir şeyi yoktur ondan çağıramaz.Evi fenadır, eşyası kırık döküktür, sana ikram edecek bir şeyi yoktur ondan çağıramaz. "Nereye oturtacağım?" diye düşünür.

Ne olacak?

Allah bu kadar vermiş.
"Nereye oturtacağım?" diye düşünür.

Ne olacak?

Allah bu kadar vermiş.
Veren Allah vermeyen Allah ne utanıyorsun? Sen misafiri çağır sevabını kazan.Veren Allah vermeyen Allah ne utanıyorsun? Sen misafiri çağır sevabını kazan. Kimisi böyle utanır. Kimisinin karısı cadalozdur misafiri istemez.

Kimisi böyle utanır. Kimisinin karısı cadalozdur misafiri istemez.

Hanım ben bu akşam misafirler getirmek istiyorum?

Yok yok yok yok, aman aman aman!

Hanım ben bu akşam misafirler getirmek istiyorum?

Yok yok yok yok, aman aman aman!

Ne oluyor sevap kazanacaksın?

Hazırlık yok, et lazım, süt lazım, bir tavuk lazım bilmem kaymak lazım…

Ne oluyor sevap kazanacaksın?

Hazırlık yok, et lazım, süt lazım, bir tavuk lazım bilmem kaymak lazım…

Hiç bir şey lazım değil. Sen ne yiyeceksen yediğinden misafire ikram edersin, tekellüf yok.

Hiç bir şey lazım değil. Sen ne yiyeceksen yediğinden misafire ikram edersin, tekellüf yok.

Hanımlar ille alkış toplayacaklar.Hanımlar ille alkış toplayacaklar. Duyuyoruz hanımlar kendi aralarında gün yapıyorlarmış, bilmem kaç çeşit ikram.Duyuyoruz hanımlar kendi aralarında gün yapıyorlarmış, bilmem kaç çeşit ikram. Bre insafsızlar! 20-30 çeşit börek, çörek, tatlı, tuzlu, ekşi, meyve, sebze envayi çeşit şeyler...Bre insafsızlar! 20-30 çeşit börek, çörek, tatlı, tuzlu, ekşi, meyve, sebze envayi çeşit şeyler... Ben bazen birilerinin evine gidiyorum, bizim kızların evine vesaire. Bakıyorum öyle güzel şeyler...Ben bazen birilerinin evine gidiyorum, bizim kızların evine vesaire. Bakıyorum öyle güzel şeyler... "Tamam ben buradan hiç ayrılmam." diyorum onların da hoşuna gidiyor. "Tamam ben buradan hiç ayrılmam." diyorum onların da hoşuna gidiyor. Halbuki bir akşam geldik bir daha üç beş sene sonra ancak gideriz ama çok güzel şeyler.

Halbuki bir akşam geldik bir daha üç beş sene sonra ancak gideriz ama çok güzel şeyler.

Neler yapıyorlar millet yemek için ya!

Neler yapıyorlar millet yemek için ya!

Ne olacak işte! Ben üçe ayırıyorum yiyecekleri: Karbonhidratlar, yağlar, proteinler, üç çeşit.Ne olacak işte! Ben üçe ayırıyorum yiyecekleri: Karbonhidratlar, yağlar, proteinler, üç çeşit. Bunu gıda uzmanları, doktorlar söylüyor.Bunu gıda uzmanları, doktorlar söylüyor. Karbonhidrat; ekmekte, börekte, makarnada var, hepsi aynı kapıya çıkıyor.Karbonhidrat; ekmekte, börekte, makarnada var, hepsi aynı kapıya çıkıyor. Aşağıda gidince hepsi karbonhidrat oluyor.Aşağıda gidince hepsi karbonhidrat oluyor. Yağlar; koyun yağında, zeytinyağında var, filancada filancada yağ var. Bir de proteinler.Yağlar; koyun yağında, zeytinyağında var, filancada filancada yağ var. Bir de proteinler. Fukaranın ekmeği fasülyedir. Fasülyede, tavukta, balıkta, hamside var.Fukaranın ekmeği fasülyedir. Fasülyede, tavukta, balıkta, hamside var. Hamsinin kilosu şu kadar, falanca balığın kilosu şu kadar, astronomik bir rakam.Hamsinin kilosu şu kadar, falanca balığın kilosu şu kadar, astronomik bir rakam. Ben de hamsi alırım hamsi yerim, çok da güzel, gayet güzel.Ben de hamsi alırım hamsi yerim, çok da güzel, gayet güzel. Neticede protein değil mi, yumurta da protein.

Neticede protein değil mi, yumurta da protein.

Hocamız rahmetullahi aleyh neden şişman olduğunu anlatırdı.Hocamız rahmetullahi aleyh neden şişman olduğunu anlatırdı. Öksüzlük olduğundan, validemiz vefat etmiş olduğundan evde yemek olmazdı.Öksüzlük olduğundan, validemiz vefat etmiş olduğundan evde yemek olmazdı. Tavuk yumurtlamış mı diye kümese giderdik yumurtlamış,Tavuk yumurtlamış mı diye kümese giderdik yumurtlamış, alırdık kırıp bir yumurta yutardık olur biterdi. İşte protein!alırdık kırıp bir yumurta yutardık olur biterdi. İşte protein! Galiba içinde yağ da var, vitamin de var, her şey var ne olacak?Galiba içinde yağ da var, vitamin de var, her şey var ne olacak? Şu nefsi emmareyi azdırmaya lüzum yok. Hafif bir şeyle de ikram olur.

Şu nefsi emmareyi azdırmaya lüzum yok. Hafif bir şeyle de ikram olur.

Birbirimizi sevmek de karar verelim. Sevelim.Birbirimizi sevmek de karar verelim. Sevelim. Sevmiyoruz çünkü birbirimize çeşit çeşit sebeplerle kırgınız, dargınız,Sevmiyoruz çünkü birbirimize çeşit çeşit sebeplerle kırgınız, dargınız, küskünüz, yan bakıyoruz, şüpheleniyoruz.küskünüz, yan bakıyoruz, şüpheleniyoruz. Polis mi acaba, bilmem ne mi acaba, casus mu, aramıza niye geldi? Mescide gelmiş adam, ötekisi soruyor;

Polis mi acaba, bilmem ne mi acaba, casus mu, aramıza niye geldi? Mescide gelmiş adam, ötekisi soruyor;

Niye geldin bu mescide?

Namaz kılmaya geldim.

Niye geldin bu mescide?

Namaz kılmaya geldim.

Sen öbür mescitten buraya gelmiş casus musun? Küt burnuna bir yumruk Almanya'da.Sen öbür mescitten buraya gelmiş casus musun? Küt burnuna bir yumruk Almanya'da. Çünkü her grubun bir mescidi var, bu bilmem kimin mescidi, bu bilmem kimin…

Çünkü her grubun bir mescidi var, bu bilmem kimin mescidi, bu bilmem kimin…

Enne'l-mesâcide lillâh. "Bütün mescitler Allah'ındır." Onun bunun olmaz.Enne'l-mesâcide lillâh. "Bütün mescitler Allah'ındır." Onun bunun olmaz. Mescit olduktan sonra artık buraya kim niye geldi, niye gelmedi diye sorulmaz.

Mescit olduktan sonra artık buraya kim niye geldi, niye gelmedi diye sorulmaz.

Birbirimizi seveceğiz bunu da öğrenelim Allah'ın ibadethanelerine gelipBirbirimizi seveceğiz bunu da öğrenelim Allah'ın ibadethanelerine gelip çeşitli ibadetlerimizi de yapacağız, çünkü Allah bunları seviyor.

Üçüncüsü ne?

çeşitli ibadetlerimizi de yapacağız, çünkü Allah bunları seviyor.

Üçüncüsü ne?

Ve'l-müstağfirîne bi'l-eshâr.

Eshâr ne demek?

"Seherler" demek.

Ve'l-müstağfirîne bi'l-eshâr.

Eshâr ne demek?

"Seherler" demek.

Müstağfirin ne demek?

"Tevbe istiğfar edenler." demek.

Müstağfirin ne demek?

"Tevbe istiğfar edenler." demek.

Biliyorsunuz seher vakti, imsak kesilmeden önceki zamana derler.Biliyorsunuz seher vakti, imsak kesilmeden önceki zamana derler. Takvimi açtın, imsak kaçta kesiliyor; şu dakikada, ondan önceki zamana,Takvimi açtın, imsak kaçta kesiliyor; şu dakikada, ondan önceki zamana, evvel ki zamana seher vakti derler. İmsaktan sonra artık sabah başlar.

Seher vakti nedir?

evvel ki zamana seher vakti derler. İmsaktan sonra artık sabah başlar.

Seher vakti nedir?

Gecenin en son zamanıdır, gecenin bittiği, fecre, fecr-i sâdıka yakın olan zamandır.

Gecenin en son zamanıdır, gecenin bittiği, fecre, fecr-i sâdıka yakın olan zamandır.

Bu vakitte tevbe ve istiğfar eylemek çok sevaptır.

Nasıl yapacağız bunu?

Bu vakitte tevbe ve istiğfar eylemek çok sevaptır.

Nasıl yapacağız bunu?

Saatini sabah namazına değil oruca kalkıyormuş gibi sahur vaktine, imsaktan biraz evvele,Saatini sabah namazına değil oruca kalkıyormuş gibi sahur vaktine, imsaktan biraz evvele, bir birbuçuk saat önceye kuracaksın. Akşamleyin de çok oyalanmayacaksın, erken yatacaksın.bir birbuçuk saat önceye kuracaksın. Akşamleyin de çok oyalanmayacaksın, erken yatacaksın. Saat zır diye çaldığı zaman kalkacaksın, abdestini alacaksın, işte seher vaktindesin.

Ne yapacaksın?

Saat zır diye çaldığı zaman kalkacaksın, abdestini alacaksın, işte seher vaktindesin.

Ne yapacaksın?

"Affet beni Allah'ım." Diyeceksin. "Beni mağfiret eyle yâ Rabbi!"Affet beni Allah'ım." Diyeceksin. "Beni mağfiret eyle yâ Rabbi! Ben sana iyi kulluk edemedim, kusurum çok, günahım fazla.Ben sana iyi kulluk edemedim, kusurum çok, günahım fazla. Kul haklarını yedim, onun bunun kalbini kırdım, ev hali hanımla kavgalaştık dövüştük barıştık,Kul haklarını yedim, onun bunun kalbini kırdım, ev hali hanımla kavgalaştık dövüştük barıştık, çocuklara tam babalık yapamadım, terbiyelerini iyi veremedim, iş hayatımda kusurlarım oldu,çocuklara tam babalık yapamadım, terbiyelerini iyi veremedim, iş hayatımda kusurlarım oldu, komşularımla problemlerim oldu. Suçluyum yâ Rabbi! komşularımla problemlerim oldu. Suçluyum yâ Rabbi! Beni bağışla yâ Rabbi! Affet yâ Rabbi! …" Yalvaracak.

Neden?

Beni bağışla yâ Rabbi! Affet yâ Rabbi! …" Yalvaracak.

Neden?

Peygamber Efendimiz, "Gecenin seher vaktinde göğün kapıları açılır, Allah kullarına seslenir;Peygamber Efendimiz, "Gecenin seher vaktinde göğün kapıları açılır, Allah kullarına seslenir; 'Yok mu benden affını isteyen, affedeceğim, haydi istesin." der diyor. 'Yok mu benden affını isteyen, affedeceğim, haydi istesin." der diyor. Onun için o vakitte kalkıp tevbe istiğfar eden, muradına erer, affı mağfiret olunur.Onun için o vakitte kalkıp tevbe istiğfar eden, muradına erer, affı mağfiret olunur. Affı mağfiret olduktan sonra hafifler, ruhen rahatlar, içi dışı nurlanır, ondan sonra iyi insan olur.

Affı mağfiret olduktan sonra hafifler, ruhen rahatlar, içi dışı nurlanır, ondan sonra iyi insan olur.

Dışarıdakilerde şaşırır, "Bizim bu adama ne oldu?Dışarıdakilerde şaşırır, "Bizim bu adama ne oldu? Değişti, hali güzelleşti, ağır başlı, tatlı dilli, güleç yüzlü, yumuşak bir şey oldu."Değişti, hali güzelleşti, ağır başlı, tatlı dilli, güleç yüzlü, yumuşak bir şey oldu." Farkederler, hemen farkedilir.

Muhterem kardeşlerim.

Farkederler, hemen farkedilir.

Muhterem kardeşlerim.

Birinci hadîs-i şerîf'te; "Allahu Teâlâ hazretleri kullarını can çıkıncaya kadar affeder." diye geldi.Birinci hadîs-i şerîf'te; "Allahu Teâlâ hazretleri kullarını can çıkıncaya kadar affeder." diye geldi. Bir sadaka hadisini okuduk. Üçüncü hadîs-i şerîf'te de; "Allah'ın kimlerin hürmetineBir sadaka hadisini okuduk. Üçüncü hadîs-i şerîf'te de; "Allah'ın kimlerin hürmetine yeryüzüne azap etmekten vazgeçtiğini okurken; birincisi camilerde ibadet edenler,yeryüzüne azap etmekten vazgeçtiğini okurken; birincisi camilerde ibadet edenler, ikincisi birbirlerini Allah için sevenler, üçüncüsü de seher vakitlerindeikincisi birbirlerini Allah için sevenler, üçüncüsü de seher vakitlerinde tevbe istiğfar edip Allah'tan mağfiret dileyenler." diye geldi.

tevbe istiğfar edip Allah'tan mağfiret dileyenler." diye geldi.

Bugünkü dersimizin başında da sonunda da ne geldi?

Bugünkü dersimizin başında da sonunda da ne geldi?

"Tevbe etmek, mağfiret istemek" geldi, bunda bir hikmet var. "Tevbe etmek, mağfiret istemek" geldi, bunda bir hikmet var. Biliyorsunuz şimdi mübarek üç aylardan birincisi Receb ayındayız.

Receb ayı nedir?

Biliyorsunuz şimdi mübarek üç aylardan birincisi Receb ayındayız.

Receb ayı nedir?

Tevbe ayıdır, Allah'tan affı mağfiret istemek ayıdır.

Tevbe ayıdır, Allah'tan affı mağfiret istemek ayıdır.

"Hocam ben faiz yedim, günah işledim, şöyle yaptım, böyle yaptım…"

"Hocam ben faiz yedim, günah işledim, şöyle yaptım, böyle yaptım…"

Tamam, Receb ayında tevbe et, halini düzelt, ondan sonraTamam, Receb ayında tevbe et, halini düzelt, ondan sonra iyi insan olarak yaşa.Tevbende sabit ol, tevbede Allah'a verdiğin sözde sadık ol, vefalı ol.iyi insan olarak yaşa.Tevbende sabit ol, tevbede Allah'a verdiğin sözde sadık ol, vefalı ol. Allah yolunda yürü, Allah'ın sevgisini kazan, Allah'ın lutfuna er, rahmetine ulaş,Allah yolunda yürü, Allah'ın sevgisini kazan, Allah'ın lutfuna er, rahmetine ulaş, rızasına kavuş, cennetiyle cemaliyle Allah seni taltif eylesin, iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin.

rızasına kavuş, cennetiyle cemaliyle Allah seni taltif eylesin, iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin.

Peygamber Efendimiz'in hadislerini okuyun, uygulayın,Peygamber Efendimiz'in hadislerini okuyun, uygulayın, ibadetleri yapın, günahlardan kaçın takva ehli olun, ahlakınızı güzelleştirin.

ibadetleri yapın, günahlardan kaçın takva ehli olun, ahlakınızı güzelleştirin.

İki ahlaktan bu sohbetimizde bahis geçti; bir tûl-u emel olmayacak, iki muhabbet olacak.İki ahlaktan bu sohbetimizde bahis geçti; bir tûl-u emel olmayacak, iki muhabbet olacak. Bunlar güzel huylar. İyi huylar insanı cennete sokar, kötü huylarsa cehenneme...Bunlar güzel huylar. İyi huylar insanı cennete sokar, kötü huylarsa cehenneme... Huy insanı ya cennete sokar ya cehenneme.

Onun için tasavvufta huyları güzelleştirmek çok mühimdir.
Huy insanı ya cennete sokar ya cehenneme.

Onun için tasavvufta huyları güzelleştirmek çok mühimdir.
Zikir mühimdir, ibadetler de mühimdir, sevap kazanıyorsun zikirden, ibadetten; Zikir mühimdir, ibadetler de mühimdir, sevap kazanıyorsun zikirden, ibadetten; günahlardan kaçınmak, takva ehli olmak, o da çok mühimdir. Allah o zaman seviyor, günahtan kaçınca seviyor.

günahlardan kaçınmak, takva ehli olmak, o da çok mühimdir. Allah o zaman seviyor, günahtan kaçınca seviyor.

Yusuf aleyhisselam'a nasıl teklif gelmiş, nasıl hayır demiş?

Yusuf aleyhisselam'a nasıl teklif gelmiş, nasıl hayır demiş?

Günahtan kaçmış, hapse girmeye razı olmuş.

Günahlardan geçince insanın derecesi yükseliyor, seviliyor.
Günahtan kaçmış, hapse girmeye razı olmuş.

Günahlardan geçince insanın derecesi yükseliyor, seviliyor.
Takva ehli olacaksınız, günahlardan kaçınacaksınız. Bir de huylarınız güzel olacak;Takva ehli olacaksınız, günahlardan kaçınacaksınız. Bir de huylarınız güzel olacak; geçimli, tatlı dilli, sabırlı, şükürlü, feragatli, vefalı; cevr-i cefâya mütehammil,geçimli, tatlı dilli, sabırlı, şükürlü, feragatli, vefalı; cevr-i cefâya mütehammil, hayır hizmetlerine koşucu, cömert, akıllı, uslu, güzel ahlaklı, melek gibi herkesin sevdiği, hayır hizmetlerine koşucu, cömert, akıllı, uslu, güzel ahlaklı, melek gibi herkesin sevdiği, hayran olduğu bir insan olmak lazım.

Güzel huylu olmazsa insan cehenneme girebilir,
hayran olduğu bir insan olmak lazım.

Güzel huylu olmazsa insan cehenneme girebilir,
ibadeti olsa bile girebilir. Kötü huyundan dolayı cehenneme girecekler var. Zalim; kedisine eziyet etmiş, ibadeti olsa bile girebilir. Kötü huyundan dolayı cehenneme girecekler var. Zalim; kedisine eziyet etmiş, cehenneme girecek. Kedi yahu, olsun zalimliğinden giriyor, kediyi öldürdüğünden girmiyor, cehenneme girecek. Kedi yahu, olsun zalimliğinden giriyor, kediyi öldürdüğünden girmiyor, merhametsizliğinden giriyor. Merhametli olacaktı, merhametsiz; o kedinin viyak viyak ağlamasından kalbi titremedi,merhametsizliğinden giriyor. Merhametli olacaktı, merhametsiz; o kedinin viyak viyak ağlamasından kalbi titremedi, merhametsiz diye Allah cezayı veriyor.

Muhterem kardeşlerim.

Onun için güzel huylar çok mühimdir.
merhametsiz diye Allah cezayı veriyor.

Muhterem kardeşlerim.

Onun için güzel huylar çok mühimdir.
Biz şimdi başka insanlar gibi giyiniyoruz, hocalarımız da başka insanlar gibi giyinmişler.Biz şimdi başka insanlar gibi giyiniyoruz, hocalarımız da başka insanlar gibi giyinmişler. Bizim tarikatımızda özel kıyafetlere pek önem vermemişler, insanlardan ayırıcı, dikkati çekici,Bizim tarikatımızda özel kıyafetlere pek önem vermemişler, insanlardan ayırıcı, dikkati çekici, âsası, kavuğu, sarığı, sini gibi kavuk vesaire. Ona bakmamışlar ahlakı düzeltmeye bakmışlar.

âsası, kavuğu, sarığı, sini gibi kavuk vesaire. Ona bakmamışlar ahlakı düzeltmeye bakmışlar.

Neden?

"Allah sizin suretlerinize; dışınıza, şeklinize, şemalinize bakmaz,
Neden?

"Allah sizin suretlerinize; dışınıza, şeklinize, şemalinize bakmaz,
gönlünüze bakar." diyor Peygamber Efendimiz ondan. Ayette de var, hadiste de var,gönlünüze bakar." diyor Peygamber Efendimiz ondan. Ayette de var, hadiste de var, o bakımdan ahlakınızı da güzelleştirin.

Fâtiha-i şerîfe meâl besmele.

o bakımdan ahlakınızı da güzelleştirin.

Fâtiha-i şerîfe meâl besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2