Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Allah'ın Kelâmını Öğretenler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Recep 1421 / 15.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kur'an'ı Taşıyanlar, Allahu Teâlâ Hazretlerinin Şöyle Yapması Haktır, Yazmayı Çocuğuna Öğretmek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah'ın Kelâmını Öğretenler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Recep 1421 / 15.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kur'an'ı Taşıyanlar, Allahu Teâlâ Hazretlerinin Şöyle Yapması Haktır, Yazmayı Çocuğuna Öğretmek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedinVessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecma'în ve men tebi'ahû bi-ihsânin ile yevmi'd-dîn.ve alâ âlihî ve sahbihî ecma'în ve men tebi'ahû bi-ihsânin ile yevmi'd-dîn. Emmâ ba'dü fe-kâle rasûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem; Emmâ ba'dü fe-kâle rasûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem;

Hameletü'l-kur'âni hümü'l-muallimûne kelâmellahi el-mütelebbisûne bi-nûrillâhi men vâlâhümHameletü'l-kur'âni hümü'l-muallimûne kelâmellahi el-mütelebbisûne bi-nûrillâhi men vâlâhüm fe-kad vâlellahe ve men âdâhüm fe-kad âdellâhe. Sadaka Rasûlullah ve hafezanellah. fe-kad vâlellahe ve men âdâhüm fe-kad âdellâhe.

Sadaka Rasûlullah ve hafezanellah.

Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh'ten rivayet olunduğuna göreHz. Ali Efendimiz radıyallahu anh'ten rivayet olunduğuna göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Kur'ân-ı Kerîm ehlini methederek buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Kur'ân-ı Kerîm ehlini methederek buyuruyor ki;

Hameletü'l-kur'âni. "Kur'an'ı taşıyanlar." Hameletü'l-kur'âni. "Kur'an'ı taşıyanlar."

Hamele, "hâmiller" demek, Kur'an'a hâmil olanlar yani ezberlerine, gönüllerine Kur'an'ı alıp daHamele, "hâmiller" demek, Kur'an'a hâmil olanlar yani ezberlerine, gönüllerine Kur'an'ı alıp da onu içlerinde taşıyanlar, Kur'ân-ı Kerîm'i taşıyanlar. Tabii bu bizim bildiğimiz kelimelerle ne demektir? onu içlerinde taşıyanlar, Kur'ân-ı Kerîm'i taşıyanlar.

Tabii bu bizim bildiğimiz kelimelerle ne demektir?

Hafızlar ve Kur'an'ı bilen, Kur'an bilgisine sahip derin hocalar demektir. Hafızlar ve Kur'an'ı bilen, Kur'an bilgisine sahip derin hocalar demektir.

Hümü'l-mu'allimûne kelâmellahi. "Bunlar Allah'ın kelâmını öğretenlerdir." Kime öğretiyorlar? Hümü'l-mu'allimûne kelâmellahi. "Bunlar Allah'ın kelâmını öğretenlerdir."

Kime öğretiyorlar?

İnsanlara, mü'minlere hatta herkese. Kur'ân-ı Kerîm'de Allah şöyle buyuruyor diyeİnsanlara, mü'minlere hatta herkese. Kur'ân-ı Kerîm'de Allah şöyle buyuruyor diye icabında gayrimüslimlere de hıristiyanlara da söylerler. icabında gayrimüslimlere de hıristiyanlara da söylerler. "Ey Hıristiyanlar! Aklınızı başınıza toplayın, Kur'ân-ı Kerîm'de Allah şöyle buyuruyor." diye söylerler. "Ey Hıristiyanlar! Aklınızı başınıza toplayın, Kur'ân-ı Kerîm'de Allah şöyle buyuruyor." diye söylerler.

Allah'ın kelâmını öğreten insanlardır, bu Kur'ân-ı Kerîm'i ezberine almış olanAllah'ın kelâmını öğreten insanlardır, bu Kur'ân-ı Kerîm'i ezberine almış olan Kur'an'ı taşıyan kimseler Allah'ın kelâmını öğreten kimselerdir. Ve; Kur'an'ı taşıyan kimseler Allah'ın kelâmını öğreten kimselerdir. Ve;

el-Mütelebbisûne bi-nûrillâhi. "Allah'ın nurunu giyinmiş kimselerdir." el-Mütelebbisûne bi-nûrillâhi. "Allah'ın nurunu giyinmiş kimselerdir."

Allah'ın nuru ile giyinmiş, bürünmüş kimselerdir. Allahu Ekber! Ne şeref! Allah'ın nuru ile giyinmiş, bürünmüş kimselerdir. Allahu Ekber! Ne şeref! Herkesin bir elbisesi var, bunlar Cenâb-ı Hakk'ın nuruna bürünmüşler.Herkesin bir elbisesi var, bunlar Cenâb-ı Hakk'ın nuruna bürünmüşler. Ne şeref, ne devlet, ne saadet, ne güzel bir şey! Ne şeref, ne devlet, ne saadet, ne güzel bir şey!

Men vâlâhüm. "Kim bunları sever, bunlarla dostluk ederse."Men vâlâhüm. "Kim bunları sever, bunlarla dostluk ederse." Fe-kad vâlellahe. "Allah'ı sevmiş, Allah'la dostluk etmiş olur." Fe-kad vâlellahe. "Allah'ı sevmiş, Allah'la dostluk etmiş olur."

Çünkü Cenâb-ı Hakk'ı kullar göremez.Çünkü Cenâb-ı Hakk'ı kullar göremez. Cenâb-ı Hakk'ın görülmesi, sevilmesi yüksek bir iş ama Kur'an'ın ehli olan insanları sevdi miCenâb-ı Hakk'ın görülmesi, sevilmesi yüksek bir iş ama Kur'an'ın ehli olan insanları sevdi mi insan Allah'ı sevmiş olur. Neden onu seviyorsun? insan Allah'ı sevmiş olur.

Neden onu seviyorsun?

Allah'ın kelâmını biliyor; hafız, hoca, maşaallah, Allah'ın kelamını biliyor, öğretiyor, anlatıyor diyeAllah'ın kelâmını biliyor; hafız, hoca, maşaallah, Allah'ın kelamını biliyor, öğretiyor, anlatıyor diye [onu severse] Allah'ı seviyor demektir. [onu severse] Allah'ı seviyor demektir.

Ve men âdâhüm. "Kim onlara hınç beslerse, düşmanlık ederse."Ve men âdâhüm. "Kim onlara hınç beslerse, düşmanlık ederse." Fe-kad âdellâhe. "Allah'a düşmanlık etmiş olur." Allahu Ekber!Fe-kad âdellâhe. "Allah'a düşmanlık etmiş olur."

Allahu Ekber!
Cenâb-ı Hak Kur'ân-ı Kerîm'i bilenleri, taşıyanları himayesine alıyor; Cenâb-ı Hak Kur'ân-ı Kerîm'i bilenleri, taşıyanları himayesine alıyor; bunları seven beni seviyor demektir, bunlara düşmanlık eden bana düşmanlık ediyor demektir.bunları seven beni seviyor demektir, bunlara düşmanlık eden bana düşmanlık ediyor demektir. Buyurun, ne şeref, ne himaye, ne sağlam yere dayanma! Cenâb-ı Hakk [himaye ediyor,] kim cesaret edebilir! Buyurun, ne şeref, ne himaye, ne sağlam yere dayanma! Cenâb-ı Hakk [himaye ediyor,] kim cesaret edebilir!

"Kim bunlara düşmanlık ederse bana düşmanlık ederler." demek ne demek? "Kim bunlara düşmanlık ederse bana düşmanlık ederler." demek ne demek?

Canınıza okurum, mahvederim demek. Canınıza okurum, mahvederim demek.

Allahu Teâlâ hazretleri hepimize Kur'an aşkını versin, Kur'an'ı sevmeyi ihsan etsin. Allahu Teâlâ hazretleri hepimize Kur'an aşkını versin, Kur'an'ı sevmeyi ihsan etsin.

Şu mübarek kelâmı okumayı öğrenelim, ezberleyelim, mânasını anlayalım, Kur'an'nın ehli olalım,Şu mübarek kelâmı okumayı öğrenelim, ezberleyelim, mânasını anlayalım, Kur'an'nın ehli olalım, Kur'an ehli olalım, hamele-i Kur'ân olalım, Kur'an'ı taşıyan insanlar olalım, insanlara öğretelim,Kur'an ehli olalım, hamele-i Kur'ân olalım, Kur'an'ı taşıyan insanlar olalım, insanlara öğretelim, sevap kazanalım. Peygamber Efendimiz'in yaptığı hizmeti devam ettirmiş olalım.sevap kazanalım. Peygamber Efendimiz'in yaptığı hizmeti devam ettirmiş olalım. Peygamber Efendimiz hiç tahmin edemeyeceğiniz boyutlarda İslâm'ı herkese anlattı. Peygamber Efendimiz hiç tahmin edemeyeceğiniz boyutlarda İslâm'ı herkese anlattı.

Biliyor musunuz, Peygamber Efendimiz Bizans İmparatoru'na elçi gönderdi, mektup gönderdi.Biliyor musunuz, Peygamber Efendimiz Bizans İmparatoru'na elçi gönderdi, mektup gönderdi. Habeş İmparatoru'na elçi, mektup gönderdi. Mısın İmparatoru'na elçi, mektup gönderdi.Habeş İmparatoru'na elçi, mektup gönderdi. Mısın İmparatoru'na elçi, mektup gönderdi. Hatta Mâriye validemizi Mısır İmparatoru cariye olarak hediye olarak gönderdi.Hatta Mâriye validemizi Mısır İmparatoru cariye olarak hediye olarak gönderdi. Bunu Peygamberinize hediye ediyorum diyerek elçiyle beraber gönderdi.Bunu Peygamberinize hediye ediyorum diyerek elçiyle beraber gönderdi. Bahreyn hükümdarına [elçi, mektup] gönderdi.Bahreyn hükümdarına [elçi, mektup] gönderdi. Belki kitapların yazmadığı, bilemediğimiz başka yerlere de göndermiştir.Belki kitapların yazmadığı, bilemediğimiz başka yerlere de göndermiştir. Ve bu gönderdiği mektuplar neşredildi, biliyoruz. Ve bu gönderdiği mektuplar neşredildi, biliyoruz. Peygamber Efendimiz'in nasıl bir ifade kullandığını, nasıl hitap ettiğini biliyoruz. Peygamber Efendimiz'in nasıl bir ifade kullandığını, nasıl hitap ettiğini biliyoruz.

Biz de Kur'ân-ı Kerîm'i yayalım. Kime yayabiliriz? Biz de Kur'ân-ı Kerîm'i yayalım.

Kime yayabiliriz?

Evvela çocuklarımıza, evvela çocuklarımıza öğretebiliriz. Torunlarımıza öğretebiliriz.Evvela çocuklarımıza, evvela çocuklarımıza öğretebiliriz. Torunlarımıza öğretebiliriz. Paramız vardır, deriz ki toruna, Kur'ân-ı Kerîm'i ezberle sana bir gıcır gıcır 320 mercedes var.Paramız vardır, deriz ki toruna, Kur'ân-ı Kerîm'i ezberle sana bir gıcır gıcır 320 mercedes var. Ezberler çocuk. Mercedesin aşkına Kur'ân-ı Kerîm'i ezberler.Ezberler çocuk. Mercedesin aşkına Kur'ân-ı Kerîm'i ezberler. Az bir şey değil, gıcır gıcır mercedese çocuğu hafız yaparsın.Az bir şey değil, gıcır gıcır mercedese çocuğu hafız yaparsın. Ödül koyarsın, teşvik edersin, yorulacak çocuk ama aşk ile şevk ile yapar. Ödül koyarsın, teşvik edersin, yorulacak çocuk ama aşk ile şevk ile yapar.

Parayı nereye harcayacaksın, verirsin parayı.Parayı nereye harcayacaksın, verirsin parayı. "Evladım korkma! Ben sana ev alacağım, araba alacağım, bir de dükkân alacağım,"Evladım korkma! Ben sana ev alacağım, araba alacağım, bir de dükkân alacağım, kirasını yersin, evde oturursun, arabayla gezersin. kirasını yersin, evde oturursun, arabayla gezersin. Yeter ki sen Kur'ân-ı Kerîm'in ehli ol da ben de âhirette başıma taç giyeyim." dersin.Yeter ki sen Kur'ân-ı Kerîm'in ehli ol da ben de âhirette başıma taç giyeyim." dersin. Çünkü Kur'an ehli yetiştirdiği zaman yetiştirenin başına Allahu Teâlâ hazretleri taç giydirecek.Çünkü Kur'an ehli yetiştirdiği zaman yetiştirenin başına Allahu Teâlâ hazretleri taç giydirecek. Kur'an'ı ezberleyenin de başına taç giydirecek hem de kerâmet tacı, asâlet tacı giydirecek.Kur'an'ı ezberleyenin de başına taç giydirecek hem de kerâmet tacı, asâlet tacı giydirecek. Kur'an'ı ezberleyenin annesine babasına da faydası olacak.Kur'an'ı ezberleyenin annesine babasına da faydası olacak. O bakımdan çoluk çocuğunuza nasıl dil dökecekseniz dökün, çocuklarınızı Kur'an ehli yetiştirin.O bakımdan çoluk çocuğunuza nasıl dil dökecekseniz dökün, çocuklarınızı Kur'an ehli yetiştirin. Kendiniz Kur'an'ı severseniz zaten çocuklar büyüklerin yolundan gider. Kendiniz Kur'an'ı severseniz zaten çocuklar büyüklerin yolundan gider.

Biz bizim evde Ramazan'da namaz kılıyorduk.Biz bizim evde Ramazan'da namaz kılıyorduk. Küçük bebek, daha altı bez bağlı, küçücük bebek geldi imamın yanında secdeye vardı. Neden? Küçük bebek, daha altı bez bağlı, küçücük bebek geldi imamın yanında secdeye vardı.

Neden?

Çocuk ne görürse onu taklit eder, ondan.Çocuk ne görürse onu taklit eder, ondan. Namaz kılan muhitte yetişti mi öyle yapar, başını örter.Namaz kılan muhitte yetişti mi öyle yapar, başını örter. Ama ters muhitte yetişti mi dans öğrenir, bale öğrenir, kendisinin canı plaj ister, Ama ters muhitte yetişti mi dans öğrenir, bale öğrenir, kendisinin canı plaj ister, örtündüğü zaman canı sıkılır, üff patlayacak gibi oluyorum der. örtündüğü zaman canı sıkılır, üff patlayacak gibi oluyorum der.

Ötekiler niye patlamıyor, sen niye patlayacaksın? Ötekiler niye patlamıyor, sen niye patlayacaksın?

Patlayacak gibi oluyorsan gözenekli örtü ört. Ne yapalım, havayı dışarı çıkartan örtü ört.Patlayacak gibi oluyorsan gözenekli örtü ört. Ne yapalım, havayı dışarı çıkartan örtü ört. Balon gibi havası içerde kalan sıkışık örtü örtme madem sen de. Patlamamanın çaresini bul. Balon gibi havası içerde kalan sıkışık örtü örtme madem sen de. Patlamamanın çaresini bul.

Hâsılı kendimiz Kur'an'ın ehli olalım. Geç mi kaldık? Karınca ne demiş, geçen gün söyledim size. Hâsılı kendimiz Kur'an'ın ehli olalım.

Geç mi kaldık?

Karınca ne demiş, geçen gün söyledim size.

[Karınca] İstanbul'dan yola çıkmış, karıncayı tanıyan birisi sormuş; "Nereye gidiyorsun?" demiş. [Karınca] İstanbul'dan yola çıkmış, karıncayı tanıyan birisi sormuş;

"Nereye gidiyorsun?" demiş.

"Hacca gidiyorum." "E bu ayaklarla mı?" demiş. "Hacca gidiyorum."

"E bu ayaklarla mı?" demiş.

Tıpış tıpış Üsküdar'a nasıl gidecek, Üsküdar'dan Gebze'ye nasıl gidecek,Tıpış tıpış Üsküdar'a nasıl gidecek, Üsküdar'dan Gebze'ye nasıl gidecek, oradan hacca nasıl gidecek!? Ama hiç aldırmamış; oradan hacca nasıl gidecek!? Ama hiç aldırmamış;

"Ben yolunda olayım da istersem öleyim." demiş. Yolunda olayım da istersem öleyim!"Ben yolunda olayım da istersem öleyim." demiş.

Yolunda olayım da istersem öleyim!
Biz de Kur'ân-ı Kerîm'in yolunda oluruz, öleceksek Kur'an yolunda ölürüz. Biz de Kur'ân-ı Kerîm'in yolunda oluruz, öleceksek Kur'an yolunda ölürüz.

İhtiyar adamın birisi, emekli, emekli hakim mi ne, çok yaşlı seksenlik adam camiye gelmiş hocaya demiş ki; İhtiyar adamın birisi, emekli, emekli hakim mi ne, çok yaşlı seksenlik adam camiye gelmiş hocaya demiş ki;

"Bana şu arap harflerini doğru düzgün teleffuz etmeyi öğret, yani ayn nasıl denilecek,"Bana şu arap harflerini doğru düzgün teleffuz etmeyi öğret, yani ayn nasıl denilecek, peltek se nasıl çıkacak, kaf ile kef'in farkı nedir, sin ile sad'ın farkı nedir,peltek se nasıl çıkacak, kaf ile kef'in farkı nedir, sin ile sad'ın farkı nedir, tı ile te'nin farkı nedir bunları öğret, mahâric-i hurûfu öğret." demiş.tı ile te'nin farkı nedir bunları öğret, mahâric-i hurûfu öğret." demiş. Yanında da onun akranı hacı yaşlı bir kimse varmış, takılmış ona; Yanında da onun akranı hacı yaşlı bir kimse varmış, takılmış ona;

"Ya sen bu yaştan sonra Kur'an'ı doğru okumayı öğrensen ne olacak! Bir ayağın çukurda zaten." demiş. "Ya sen bu yaştan sonra Kur'an'ı doğru okumayı öğrensen ne olacak! Bir ayağın çukurda zaten." demiş.

Seksen yaşında ya bir ayağı çukurda ne demek? Seksen yaşında ya bir ayağı çukurda ne demek?

Bir ayağını kabire atmış, öbür ayağı da gitti mi tamam, kabirin içine girecek demek. Bir ayağını kabire atmış, öbür ayağı da gitti mi tamam, kabirin içine girecek demek.

"Öğrenip de ne yapacaksın?" demiş. "Biliyorum, vefatımın yakın olduğunu biliyorum."Öğrenip de ne yapacaksın?" demiş.

"Biliyorum, vefatımın yakın olduğunu biliyorum.
Evet, ömrüm geçti ama Cenâb-ı Hak Kur'an yolundayken canımı alsın diye onun içinEvet, ömrüm geçti ama Cenâb-ı Hak Kur'an yolundayken canımı alsın diye onun için bu derse çalışıyorum, bu dersi almak istiyorum." demiş. bu derse çalışıyorum, bu dersi almak istiyorum." demiş.

Her gün değneğine yaslana yaslana camiye gelecek, hoca ona elif, be, te, se, cim... diye öğretecekHer gün değneğine yaslana yaslana camiye gelecek, hoca ona elif, be, te, se, cim... diye öğretecek ondan sonra dönecek ertesi gün yine gelecek filan derken,ondan sonra dönecek ertesi gün yine gelecek filan derken, bir kalp krizi gelecek yığılacak kenara, kaldıracaklar hastaneye, bir kalp krizi gelecek yığılacak kenara, kaldıracaklar hastaneye, ondan sonra akşam haber gelecek, innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. ondan sonra akşam haber gelecek, innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Falanca emekli amca, aaa, duydun mu vefat etmiş.Falanca emekli amca, aaa, duydun mu vefat etmiş. Ama Kur'an yolunda, cami yolunda, gelirken giderken vefat etti. Ama Kur'an yolunda, cami yolunda, gelirken giderken vefat etti. "Ben onu biliyorum, ayağımın çukurda olduğunu ama istiyorum ki"Ben onu biliyorum, ayağımın çukurda olduğunu ama istiyorum ki Allah Kur'an yolundayken benim canımı alsın." demiş. İhlaslı insanmış, güzel düşünmüş. Allah Kur'an yolundayken benim canımı alsın." demiş. İhlaslı insanmış, güzel düşünmüş.

Biz de Kur'an yolundayken şey yapalım, [vefat edelim].Biz de Kur'an yolundayken şey yapalım, [vefat edelim]. Onun için kendiniz Kur'an'a çalışın, çocuklarınızı da Kur'ân-ı Kerîm'e çalıştırın. Onun için kendiniz Kur'an'a çalışın, çocuklarınızı da Kur'ân-ı Kerîm'e çalıştırın. Küçükken ilim öğrenirse, Kur'an öğrenirse taşa kitabe yazılmış gibi hatırında kalır. Küçükken ilim öğrenirse, Kur'an öğrenirse taşa kitabe yazılmış gibi hatırında kalır. Büyükken öğrenirse çabuk unutur.Büyükken öğrenirse çabuk unutur. Büyük insanın hafızasında bilgiler kumun üstüne yazı yazılmış gibi çabuk siliniverir,Büyük insanın hafızasında bilgiler kumun üstüne yazı yazılmış gibi çabuk siliniverir, bir rüzgar esti mi doldurur gider. bir rüzgar esti mi doldurur gider.

Biz yazın yalıda taşların hepsini evin önünden topluyoruz,Biz yazın yalıda taşların hepsini evin önünden topluyoruz, açıyoruz kumlar çıkıyor meydana, asıl kumluk yere kadar kumlardan basa basa gidiyoruz.açıyoruz kumlar çıkıyor meydana, asıl kumluk yere kadar kumlardan basa basa gidiyoruz. Ertesi sene geliyoruz yine deniz her tarafı taş doldurmuş.Ertesi sene geliyoruz yine deniz her tarafı taş doldurmuş. Dalgalar alıyor, götürüyor, vuruyor, kırıyor yine her tarafı taş yapıyor.Dalgalar alıyor, götürüyor, vuruyor, kırıyor yine her tarafı taş yapıyor. Kıyıdan on metre ileriye kadar taş, ondan sonrası kum ama o tarafa kadar taş. Kıyıdan on metre ileriye kadar taş, ondan sonrası kum ama o tarafa kadar taş. Alıyorsun, yine başka yerden getiriyor. Diziyor sahile, boy sırasına göre taşları diziyor. Alıyorsun, yine başka yerden getiriyor. Diziyor sahile, boy sırasına göre taşları diziyor. En ağır taşlar yedinci metrede, daha hafifler altıncı metrede, daha küçükler, şurada,En ağır taşlar yedinci metrede, daha hafifler altıncı metrede, daha küçükler, şurada, daha küçükler burada, [suyun] taşıma gücüne göre taşlar sıralanıyor. daha küçükler burada, [suyun] taşıma gücüne göre taşlar sıralanıyor.

Yaşlıyken öğrenme zor olur, en iyi küçükken öğrenme ama olmaz değil.Yaşlıyken öğrenme zor olur, en iyi küçükken öğrenme ama olmaz değil. Yaşlıyken de 50 yaşında 60 yaşında hafız olanlar var. Olmaz değil, azmederse olur. Yaşlıyken de 50 yaşında 60 yaşında hafız olanlar var. Olmaz değil, azmederse olur.

İkinci hadîs-i şerîf. İkinci hadîs-i şerîf.

Hakkun alellahi avnü menHakkun alellahi avnü men iltimâse'l-afâfi ammâ harramellah. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten. iltimâse'l-afâfi ammâ harramellah.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten.

Hakkun alellah. "Allahu Teâlâ hazretlerinin şöyle yapması haktır." Hakkun alellah. "Allahu Teâlâ hazretlerinin şöyle yapması haktır."

Yani Allahu Teâlâ muhakkak şöyle yapar. Yani Allahu Teâlâ muhakkak şöyle yapar. Nasıl yapar, ne yapmak haktır, Allah'ın üzerine haktır, Allah mutlaka yapar, haktır,Nasıl yapar, ne yapmak haktır, Allah'ın üzerine haktır, Allah mutlaka yapar, haktır, gerçekten yapar, neyi yapar Allah? gerçekten yapar, neyi yapar Allah?

Avnü men nükiha. "Nikahlanana yardım etmek Allah'ın üzerine haktır."Avnü men nükiha. "Nikahlanana yardım etmek Allah'ın üzerine haktır." Yani Allah muhakkak nikahlanana yardım eder. Neden nikahlanıyor? Ne sebeple nikahlanıyor? Yani Allah muhakkak nikahlanana yardım eder.

Neden nikahlanıyor? Ne sebeple nikahlanıyor?

İltimâse'l-afâfi ammâ harramellah.İltimâse'l-afâfi ammâ harramellah. "Allah'ın haram kıldığı şeylerden namusunu korumak ümidiyle nikahlanana Allah yardım eder." "Allah'ın haram kıldığı şeylerden namusunu korumak ümidiyle nikahlanana Allah yardım eder."

"Ben evlenmek istiyorum." "Neden evlenmek istiyorsun oğlum? "Ben evlenmek istiyorum."

"Neden evlenmek istiyorsun oğlum?

Haramlardan korunmak, harama bakmamak, harama kaymamak,Haramlardan korunmak, harama bakmamak, harama kaymamak, günaha girmemek için evlenmek istiyorum; namusumu gölgelendirmek, günahlara kaymak istemiyorum. günaha girmemek için evlenmek istiyorum; namusumu gölgelendirmek, günahlara kaymak istemiyorum.

Ha, paran yok nasıl evleneceksin, ne olacak? Ha, paran yok nasıl evleneceksin, ne olacak?

Allahu Teâlâ hazretleri muhakkak yardım eder. Bu niyetle evlenene mutlaka yardımcı olur. Allahu Teâlâ hazretleri muhakkak yardım eder. Bu niyetle evlenene mutlaka yardımcı olur.

Hakkun alellah. "Allah'ın üzerine haktır." Avnü men nükiha iltimâse'l-afâfi ammâ harramellah.Hakkun alellah. "Allah'ın üzerine haktır." Avnü men nükiha iltimâse'l-afâfi ammâ harramellah. "Allah'ın yasak kıldığı, haram kıldığı flörtmüş, zevkmiş, barmış, pavyonmuş,"Allah'ın yasak kıldığı, haram kıldığı flörtmüş, zevkmiş, barmış, pavyonmuş, o gibi şeylerden korunmak, o gibi durumlara düşmemek için, kendi nefsini kurtarmak, namusunu,o gibi şeylerden korunmak, o gibi durumlara düşmemek için, kendi nefsini kurtarmak, namusunu, iffetini korumak maksadıyla nikahlanmayı isteyenlere Allah'ın yardımı muhakkaktır.iffetini korumak maksadıyla nikahlanmayı isteyenlere Allah'ın yardımı muhakkaktır. Allah muhakkak onlara yardım eder." Tabii bir çocuk kendi kendine evlenemiyor. Allah muhakkak onlara yardım eder."

Tabii bir çocuk kendi kendine evlenemiyor.
Yani babası var başında filan, kendi başına evlenemiyor. Yani babası var başında filan, kendi başına evlenemiyor. Bu bir taraftan babasına bir ihtardır. Bu bir taraftan babasına bir ihtardır. Bak sen çocuk daha nasıl geçinecek diye çocuğun evlenmesini geciktiriyorsun Bak sen çocuk daha nasıl geçinecek diye çocuğun evlenmesini geciktiriyorsun ama Allah yardım edecek demek. Burada yaşlı olana bir ikaz var, "korkma" demek. ama Allah yardım edecek demek. Burada yaşlı olana bir ikaz var, "korkma" demek. Genç [olana da bir ikaz var.] Bazı anne babalar diyor ki; "Evladım seni evlendireyim." Genç de; Genç [olana da bir ikaz var.] Bazı anne babalar diyor ki;

"Evladım seni evlendireyim." Genç de;

"Yok, ben nasıl kadına bakayım, doğan çocuğa nasıl bakayım, "Yok, ben nasıl kadına bakayım, doğan çocuğa nasıl bakayım, daha işim gücüm olsunda öyle filan." diyor, çekiniyor. daha işim gücüm olsunda öyle filan." diyor, çekiniyor. Bu ona da ikazdır, "Korkma Allah yardım eder." [demek.] Çünkü herkesin rızkını Allah veriyor.Bu ona da ikazdır, "Korkma Allah yardım eder." [demek.]

Çünkü herkesin rızkını Allah veriyor.
Senin hanımının da rızkını verecek, çocuğun da rızkını verecek, korkmaya lüzum yok.Senin hanımının da rızkını verecek, çocuğun da rızkını verecek, korkmaya lüzum yok. Cenâb-ı Hakk kapı açar, Cenâb-ı Hakk'ın üzerine yardım etmek haktır; Cenâb-ı Hakk kapı açar, Cenâb-ı Hakk'ın üzerine yardım etmek haktır; yardım edecek, muhakkak yardım edecek demek. yardım edecek, muhakkak yardım edecek demek.

Bu bakımdan İslâm'ın görüşüne göre çocukları çarçabuk evlendirmek lazımdır.Bu bakımdan İslâm'ın görüşüne göre çocukları çarçabuk evlendirmek lazımdır. Biz burada başka milletlerden ayrılıyoruz, yollarımız ayrılıyor. Biz burada başka milletlerden ayrılıyoruz, yollarımız ayrılıyor. İslâm'ın yolundan onların yolu ayrılıyor. İslâm'ın yolundan onların yolu ayrılıyor. İslâm'ın yolu dümdüz böyle gidiyorsa, onların yolu ayrılıyor. Onlar diyorlar ki; İslâm'ın yolu dümdüz böyle gidiyorsa, onların yolu ayrılıyor. Onlar diyorlar ki;

"Yok çabuk evlenmesin, okusun, yok çabuk evlenmesin askerliği bitirsin,"Yok çabuk evlenmesin, okusun, yok çabuk evlenmesin askerliği bitirsin, yok çabuk evlenmesin tahsilini tamamlasın, yok çabuk evlenmesin asistan olsun, yok çabuk evlenmesin tahsilini tamamlasın, yok çabuk evlenmesin asistan olsun, doktor olsun, doçent olsun, profesör olsun. Yok çabuk evlenmesin iş tutsun da para biriktirsin bilmem ne! doktor olsun, doçent olsun, profesör olsun. Yok çabuk evlenmesin iş tutsun da para biriktirsin bilmem ne!

Ya adam 40 yaşına geliyor. On sekiz yaşındayken evlenebilecek insan 40 yaşında evlenirse ne oluyor? Ya adam 40 yaşına geliyor. On sekiz yaşındayken evlenebilecek insan 40 yaşında evlenirse ne oluyor?

Yirmi iki yıl gecikmiş oluyor. Peki bu 22 yıl kolay geçer mi? Geçmez. Yirmi iki yıl gecikmiş oluyor.

Peki bu 22 yıl kolay geçer mi?

Geçmez.

Bu yirmi iki yılda bu çocuk ne yaptı? Bu yirmi iki yılda bu çocuk ne yaptı?

Sinemaya, tiyatroya, bara pavyona gittiyse, flört yaptıysa bunların hepsinin günahıSinemaya, tiyatroya, bara pavyona gittiyse, flört yaptıysa bunların hepsinin günahı çocuğun üzerine olacak, bir de ananın babanın üzerine olacak. İslâm'da öyle şey yok. çocuğun üzerine olacak, bir de ananın babanın üzerine olacak. İslâm'da öyle şey yok.

"Bırakın canım, çocuklar kendileri kendi arkadaşlarını bulsunlar." "Bırakın canım, çocuklar kendileri kendi arkadaşlarını bulsunlar."

Dedelerimiz çok güzel söylemiş; "Kendi kendine evlenmeye kalkan ya davulcuya varır ya zurnacıya."Dedelerimiz çok güzel söylemiş; "Kendi kendine evlenmeye kalkan ya davulcuya varır ya zurnacıya." Onu beğenir çünkü eğlence meğlence filan derken, gümbür gümbür, zambur zumbur,Onu beğenir çünkü eğlence meğlence filan derken, gümbür gümbür, zambur zumbur, zart zurt, o hoşuna gider onu peşine gider. zart zurt, o hoşuna gider onu peşine gider.

Dün ben saman, -neydi o- samanyolu televizyonunda gördüm.Dün ben saman, -neydi o- samanyolu televizyonunda gördüm. Onu da, Mahmut; "Orada bir şey var seyredin, biz çıkacağız." filan diye telefon etmiş [ondan] açtım.Onu da, Mahmut; "Orada bir şey var seyredin, biz çıkacağız." filan diye telefon etmiş [ondan] açtım. A şarkıcının birisi şarkı, türkü söylüyor, Anadolu türküleri söylüyor. A şarkıcının birisi şarkı, türkü söylüyor, Anadolu türküleri söylüyor. Hep başörtülü, sakallı takım, bazılarını da şöyle görebildiğim kadarıyla tanıdım,Hep başörtülü, sakallı takım, bazılarını da şöyle görebildiğim kadarıyla tanıdım, Mahmut da Mahmut'un kardeşi de var mıydı bilmiyorum. Başörtülü kızlar şarkı dinliyorlar!Mahmut da Mahmut'un kardeşi de var mıydı bilmiyorum.

Başörtülü kızlar şarkı dinliyorlar!
Bu televizyon kanalı da müslüman bir kanal(!) yani müslümanların kanalı diye bilinen bir kanal! Bu televizyon kanalı da müslüman bir kanal(!) yani müslümanların kanalı diye bilinen bir kanal!

İslâm'da böyle şey yok; erkek çıkacak şarkı söyleyecek kızlar onu dinleyecek! İslâm'da böyle şey yok; erkek çıkacak şarkı söyleyecek kızlar onu dinleyecek!

Var mı böyle bir şey İslâm'da? Kesinlikle yok, kesinlikle yok! Var mı böyle bir şey İslâm'da?

Kesinlikle yok, kesinlikle yok!

Peki niye müslümanım diyen bir yayıncı böyle şeyleri yapıyor? Peki niye müslümanım diyen bir yayıncı böyle şeyleri yapıyor?

Yani İslâm'ı değiştirmeye kimsenin hakkı var mı? Yani İslâm'ı değiştirmeye kimsenin hakkı var mı?

[Eğer] iyi bir şeyse, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz iyi bir şeyi mi yasaklamış? [Eğer] iyi bir şeyse, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz iyi bir şeyi mi yasaklamış?

Kötü bir şey ise yasaklamışsa niye bunlar yasağa uymuyorlar da yapıyorlar? Kötü bir şey ise yasaklamışsa niye bunlar yasağa uymuyorlar da yapıyorlar?

Başörtülü başörtülü kadınlar, yaşlısı gençi, sakallı sakallı adamlar,Başörtülü başörtülü kadınlar, yaşlısı gençi, sakallı sakallı adamlar, her halde türkücü biraz muhafazakar tanınan bir türkücü mü, öyle mi? Bilmiyorum. her halde türkücü biraz muhafazakar tanınan bir türkücü mü, öyle mi?

Bilmiyorum.

Herhalde artık nasıl oluyorsa bilmiyorum.Herhalde artık nasıl oluyorsa bilmiyorum. Sakal bıyık tıraşlı da ben de söylediklerinden bir şey anlamadım.Sakal bıyık tıraşlı da ben de söylediklerinden bir şey anlamadım. Alıyor eline, uzun hava, kısa hava bir şeyler okuyor ama ben onları dinleyemedimAlıyor eline, uzun hava, kısa hava bir şeyler okuyor ama ben onları dinleyemedim yalnız "Ne hâle gelmişiz!" diye yüreğim burkuldu. Ne demiş, "Ne hallere düştük ey gazi hünkar!" mı demiş? yalnız "Ne hâle gelmişiz!" diye yüreğim burkuldu.

Ne demiş, "Ne hallere düştük ey gazi hünkar!" mı demiş?

Ne hallere düşmüşüz diye çok üzüldüm, doğrusu üzüldüm.Ne hallere düşmüşüz diye çok üzüldüm, doğrusu üzüldüm. Ve bir taraftan da iyi ki bizim televizyon kanalımız yok filan diye insanın sevineceği geliyor. Ve bir taraftan da iyi ki bizim televizyon kanalımız yok filan diye insanın sevineceği geliyor.

Çünkü TGRT'yi gördük ne oldu? Şimdi de saman televizyonu görüyoruz ne olduğunu. Çünkü TGRT'yi gördük ne oldu? Şimdi de saman televizyonu görüyoruz ne olduğunu.

Yani acaba bir televizyon, bizim televizyon âyet, hadis, fıkıh, kelâm,Yani acaba bir televizyon, bizim televizyon âyet, hadis, fıkıh, kelâm, tefsir, menâkıp, ülemanın, evliyaullahın halleri...tefsir, menâkıp, ülemanın, evliyaullahın halleri... sırf böyle şeylerden bir televizyon olmaz mı yani, kimse dinlemez mi? Bence dinleyeni çok olur.sırf böyle şeylerden bir televizyon olmaz mı yani, kimse dinlemez mi?

Bence dinleyeni çok olur.
Yani öğrenilecek o kadar çok bilgiler var ki al bir ansiklopediyi aç maddelerini İslâmî şeyleri halka öğret.Yani öğrenilecek o kadar çok bilgiler var ki al bir ansiklopediyi aç maddelerini İslâmî şeyleri halka öğret. Bitmez tükenmez mevzular, hazır eline fırsat geçmiş.Bitmez tükenmez mevzular, hazır eline fırsat geçmiş. Haftalık bir ders programı yap, haftanın günlerinde haberler, haberlerin dışında şu bilgiler, Haftalık bir ders programı yap, haftanın günlerinde haberler, haberlerin dışında şu bilgiler, ondan sonra o tabiatın manzaraları çok hoşuma gidiyor benim.ondan sonra o tabiatın manzaraları çok hoşuma gidiyor benim. Kuşların, böceklerin, hayvanların, tarihin, coğrafyanın öğretilecek çok şeyleri var. Kuşların, böceklerin, hayvanların, tarihin, coğrafyanın öğretilecek çok şeyleri var.

Eğer bizim de bir öyle bir şeyimiz olsa, televizyona ne diyecektik. Televizyonun türkçesi ne? Eğer bizim de bir öyle bir şeyimiz olsa, televizyona ne diyecektik. Televizyonun türkçesi ne?

Sınalgı. Bizim öyle bir sınalgımız olsa, ayna desek yeter ya, ayna.Sınalgı.

Bizim öyle bir sınalgımız olsa, ayna desek yeter ya, ayna.
Bizim de bir aynamız olsa veyahut ne aynası? Böyle bir şey aynası filan demek olabilir. Bizim de bir aynamız olsa veyahut ne aynası?

Böyle bir şey aynası filan demek olabilir.

İlkokul, ortaokul, lise programlarını koysak yeter, meslek öğretsek yeter değil mi? İlkokul, ortaokul, lise programlarını koysak yeter, meslek öğretsek yeter değil mi?

Duvar nasıl örülür, çivi nasıl çakılır? Aletler, edevatlar... bir sürü öğreteceğimiz şey var.Duvar nasıl örülür, çivi nasıl çakılır? Aletler, edevatlar... bir sürü öğreteceğimiz şey var. Ömür çok kıymetli, dakikaların boşa geçmemesi lazım. Yazık oluyor! Ömür çok kıymetli, dakikaların boşa geçmemesi lazım. Yazık oluyor!

Ben dört tane kanalı böyle basıyorum, basıyorum [dolaşıyorum] üzüntü içinde kapatıyorum.Ben dört tane kanalı böyle basıyorum, basıyorum [dolaşıyorum] üzüntü içinde kapatıyorum. Hiç şöyle dinlenecek bir şey yok, hem de günahsız bir şey yok.Hiç şöyle dinlenecek bir şey yok, hem de günahsız bir şey yok. Yani öyle bir açıyorsun hani, seyredenler her an tepeden tırnağa günaha dalıp dalıp çıkıyor. Yani öyle bir açıyorsun hani, seyredenler her an tepeden tırnağa günaha dalıp dalıp çıkıyor. Her an günah, her an günah!.. Her an günah, her an günah!.. Aziz ömrü böylece [harcıyoruz,] kalplerimizi, gönüllerimizi katran kazanına döndürüyoruz;Aziz ömrü böylece [harcıyoruz,] kalplerimizi, gönüllerimizi katran kazanına döndürüyoruz; vücutlarımız katrana batmış çıkmış gibi oluyor. Bu katran da kolay kolay yapıştığı yerden çıkmaz.vücutlarımız katrana batmış çıkmış gibi oluyor. Bu katran da kolay kolay yapıştığı yerden çıkmaz. Bir de içine girerse epeyce bir elbiseden filan da kolay çıkmaz. Allah basiretimizi açsın. Bir de içine girerse epeyce bir elbiseden filan da kolay çıkmaz.

Allah basiretimizi açsın.

Alışkanlık belası var ya, -bela diyorum- alıştığımız şeyleri bırakmak zor geliyor.Alışkanlık belası var ya, -bela diyorum- alıştığımız şeyleri bırakmak zor geliyor. Bir şeye alışmışız, [mesela] pantolana alışmışız. Bir şeye alışmışız, [mesela] pantolana alışmışız. Bu çatal bacak pantolon yani aşağıya kadar ayrı çatal, bir yerden çatallanıyor, yukarıdan belden tek,Bu çatal bacak pantolon yani aşağıya kadar ayrı çatal, bir yerden çatallanıyor, yukarıdan belden tek, iki karış aşağıdan çatallanıyor. Çatal bacak, bu pantolon.iki karış aşağıdan çatallanıyor. Çatal bacak, bu pantolon. Bu bizim pantolon değil ama hepimiz alışmışız. Bu bizim pantolon değil ama hepimiz alışmışız. Dedelerimizin pantolonu bu değil, dedelerimiz bununla ata bile binemezlerdi.Dedelerimizin pantolonu bu değil, dedelerimiz bununla ata bile binemezlerdi. Ata binmek için bir ayağını özengiye atsaydı öbür ayağını eğerin öbür tarafına geçirirken Ata binmek için bir ayağını özengiye atsaydı öbür ayağını eğerin öbür tarafına geçirirken carrt diye bir ses çıkardı, pantolon burasından, burasından yırtılırdı.carrt diye bir ses çıkardı, pantolon burasından, burasından yırtılırdı. Böyle şey olmaz! Savaş da yapamazlar. Böyle şey olmaz! Savaş da yapamazlar.

Bununla savaş yapılmaz, ata binilmez. Zaten namaz kılarken de zorlanıyoruz.Bununla savaş yapılmaz, ata binilmez. Zaten namaz kılarken de zorlanıyoruz. Zorlandığımız için de iki elimizle çekiyoruz, oturuyoruz, şey yapıyoruz çünkü takılıyor. Zorlandığımız için de iki elimizle çekiyoruz, oturuyoruz, şey yapıyoruz çünkü takılıyor. Fazla zorlarsak pantolon dizimizden patlıyor. Alışmışız...Fazla zorlarsak pantolon dizimizden patlıyor. Alışmışız... Kıravata alışmışız, boynumuzu bir kapatıyoruz, bir de idamlıklar gibi sıkıyoruz.Kıravata alışmışız, boynumuzu bir kapatıyoruz, bir de idamlıklar gibi sıkıyoruz. Daha da sıkı, daha da sıkı, ondan sonra güzel oluyoruz sanıyoruz.Daha da sıkı, daha da sıkı, ondan sonra güzel oluyoruz sanıyoruz. Güzel olmuyor, güzel değil! Rahat değil bir kere, kesinlikle rahat değil! Ona alışmışız...Güzel olmuyor, güzel değil! Rahat değil bir kere, kesinlikle rahat değil! Ona alışmışız... Sonra yakalı gömleğe alışmışız, benim ki de aynı, kimsenin aleyhinde konuşmak istemiyorum,Sonra yakalı gömleğe alışmışız, benim ki de aynı, kimsenin aleyhinde konuşmak istemiyorum, kendimizi tenkit ediyorum. Burasısın faydası var da burasının, bu ikinci katın faydası ne? kendimizi tenkit ediyorum.

Burasısın faydası var da burasının, bu ikinci katın faydası ne?

Bu kulakların faydası ne, işitir mi, ne yapar bu kulaklar? Hiçbir işe yaramaz. Bazılarında yok.Bu kulakların faydası ne, işitir mi, ne yapar bu kulaklar?

Hiçbir işe yaramaz.

Bazılarında yok.
İşte mesela Sebahattin hocada yokta ne zararı oluyor? Bazılarının burası yuvarlak.İşte mesela Sebahattin hocada yokta ne zararı oluyor?

Bazılarının burası yuvarlak.
Ali'nin ki kulaksız, ne oluyor, yani Alin'in kazağı sağır mı, gayet güzel daha rahat. Ali'nin ki kulaksız, ne oluyor, yani Alin'in kazağı sağır mı, gayet güzel daha rahat.

Alıştığımız şeyleri, alışmışız ama iyi mi alışmışız? Alıştığımız şeyleri, alışmışız ama iyi mi alışmışız?

Tıraş oluyoruz, sabahleyin kalkıyoruz tıraş oluyoruz; doğru mu, eğri mi? Tıraş oluyoruz, sabahleyin kalkıyoruz tıraş oluyoruz; doğru mu, eğri mi?

Her şeyin aslına bakacağız, kendimizi Allah'ın rızasına uygun hâle getireceğiz;Her şeyin aslına bakacağız, kendimizi Allah'ın rızasına uygun hâle getireceğiz; giyimimiz, kuşamımız, yemek yememiz, oturmamız, kalkmamız, düğünümüz derneğimiz,giyimimiz, kuşamımız, yemek yememiz, oturmamız, kalkmamız, düğünümüz derneğimiz, evimiz barkımız, her şeyimiz bir başka türlü olması lazım. Bunları düşünerek bulacağız.evimiz barkımız, her şeyimiz bir başka türlü olması lazım. Bunları düşünerek bulacağız. Bu da İslamca düşünmekle olur, âdetlere kendisini kaptırmakla olmaz. Bu da İslamca düşünmekle olur, âdetlere kendisini kaptırmakla olmaz. Rüzgar esiyor yaprak uçuyor. Seller akıyor çöp onunla beraber üstünden gidiyor.Rüzgar esiyor yaprak uçuyor. Seller akıyor çöp onunla beraber üstünden gidiyor. Şuraya gitmek istiyorum dur demiyor. Çöp selle beraber gidiyor, yaprak rüzgârla beraber, Şuraya gitmek istiyorum dur demiyor. Çöp selle beraber gidiyor, yaprak rüzgârla beraber, çöp selle beraber gidiyor. Biz çöpün durumunda, yaprağın durumunda olmayalım. çöp selle beraber gidiyor. Biz çöpün durumunda, yaprağın durumunda olmayalım.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir hadîs-i şerîfinde bu zamanları anlatarak buyurmuş ki;Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir hadîs-i şerîfinde bu zamanları anlatarak buyurmuş ki; "Bir zaman gelecek ey Ümmet-i Muhammed, ey benim ümmetim!"Bir zaman gelecek ey Ümmet-i Muhammed, ey benim ümmetim! Bütün öteki milletler sizin üzerinize ortadaki tabağa yemek yiyen insanların ellerini uzattığı gibi,Bütün öteki milletler sizin üzerinize ortadaki tabağa yemek yiyen insanların ellerini uzattığı gibi, yemek yiyenlerin çanağa ellerini uzattığı gibi sizin üzerinize çullanacaklar yemek yiyenlerin çanağa ellerini uzattığı gibi sizin üzerinize çullanacaklar yani sizi yiyecekler ey Ümmet-i Muhammed! Sizi yağmalayacaklar." diyor. O zaman dinleyenler diyor ki; yani sizi yiyecekler ey Ümmet-i Muhammed! Sizi yağmalayacaklar." diyor. O zaman dinleyenler diyor ki;

e-killetin binâ yevmeizin yâ Rasûlallah? "Nasıl yapacaklar ya Resûlallah bunu?e-killetin binâ yevmeizin yâ Rasûlallah? "Nasıl yapacaklar ya Resûlallah bunu? O zaman bizim sayımız az mı olacak da yapacaklar? Kafirlerden az olacağız da ondan mı?" O zaman bizim sayımız az mı olacak da yapacaklar? Kafirlerden az olacağız da ondan mı?"

Hayır." diyor. "Bilakis çok olacaksınız, sayı olarak çok olacaksınız amaHayır." diyor. "Bilakis çok olacaksınız, sayı olarak çok olacaksınız ama selin üstündeki çöpler gibi olacaksınız." diyor. Çöplere benzetiyor. selin üstündeki çöpler gibi olacaksınız." diyor. Çöplere benzetiyor. Selin üstünde sayısız çöp vardır ama bir işe yaramaz, selle beraber akıp gidiyor. Selin üstünde sayısız çöp vardır ama bir işe yaramaz, selle beraber akıp gidiyor.

Şimdi müslümanların durumu öyle, selin üstündeki çöpler gibi.Şimdi müslümanların durumu öyle, selin üstündeki çöpler gibi. Moda nereye akarsa, batı nereye akarsa, gayrimüslimler nereye akarsa müslümanlar oraya akıyor.Moda nereye akarsa, batı nereye akarsa, gayrimüslimler nereye akarsa müslümanlar oraya akıyor. Oturma, kalkma, eşya, ev bark, giyim kuşam, tıraş, konuşma, selamlama, zevk eğlence,Oturma, kalkma, eşya, ev bark, giyim kuşam, tıraş, konuşma, selamlama, zevk eğlence, gezme tozma, her yönden selin üstündeki çöp parçaları gibiyiz.gezme tozma, her yönden selin üstündeki çöp parçaları gibiyiz. Yani ben müslümanım benimki şöyledir demiyoruz. Yani ben müslümanım benimki şöyledir demiyoruz.

Halbuki Almanya'da bir küçük çocuk okula gidiyormuş, Alman okuluna gidiyorlar. Öğretmenleri; Halbuki Almanya'da bir küçük çocuk okula gidiyormuş, Alman okuluna gidiyorlar. Öğretmenleri;

"Haydi çocuklar dua edelim." demiş."Haydi çocuklar dua edelim." demiş. Sabahları dua ettiriyor bak, hem de Batı Çalışma Gurubu, Milli Güvenlik Kurulu orada takibat açmıyor.Sabahları dua ettiriyor bak, hem de Batı Çalışma Gurubu, Milli Güvenlik Kurulu orada takibat açmıyor. Öğretmen Alman mekteplerinde, "Sabahları dua edelim." diyormuş, Öğretmen Alman mekteplerinde, "Sabahları dua edelim." diyormuş, bilmiyorum burada [İsveç'de] nasıldır. Alman mekteplerinde bir de duvarda haç oluyormuş, bilmiyorum burada [İsveç'de] nasıldır. Alman mekteplerinde bir de duvarda haç oluyormuş, onun mücadelesi [yapılıyormuş] yani bazıları, "Laik bir ülkede nasıl oluyor bu?" filan diyeonun mücadelesi [yapılıyormuş] yani bazıları, "Laik bir ülkede nasıl oluyor bu?" filan diye itiraz ediyorlarmış, kaldırmaya çalışıyorlarmış. Neyse... itiraz ediyorlarmış, kaldırmaya çalışıyorlarmış. Neyse...

Bizim küçük çocuk, bizim bir kardeşin yavrusu ama babası mücahit bir kardeşimiz,Bizim küçük çocuk, bizim bir kardeşin yavrusu ama babası mücahit bir kardeşimiz, öyle bir babanın evlâdı. "Haydi dua edelim." deyince öyle bir babanın evlâdı. "Haydi dua edelim." deyince onların duası nasıl, şöyle mi, böyle mi dua ediyorlar. onların duası nasıl, şöyle mi, böyle mi dua ediyorlar. Bakmış yandaki arkadaşı, öğretmeni dua edelim deyince böyle [onun gibi] dua ediyor, bir dirsek çakmış buna.Bakmış yandaki arkadaşı, öğretmeni dua edelim deyince böyle [onun gibi] dua ediyor, bir dirsek çakmış buna. Bir dirsek vurmuş arkadaşına, o da bakmış ne oluyor diye, "Öyle dua edilmez, böyle dua et!" demiş. Bir dirsek vurmuş arkadaşına, o da bakmış ne oluyor diye, "Öyle dua edilmez, böyle dua et!" demiş.

Bak bizim dua edişimiz bile farklı, biz böyle dua etmiyoruz, böyle dua ediyoruz.Bak bizim dua edişimiz bile farklı, biz böyle dua etmiyoruz, böyle dua ediyoruz. Yani çocuk yanındakine bir dirsek çakmış, "Öyle dua edilmez böyle dua et." demiş. Yani çocuk yanındakine bir dirsek çakmış, "Öyle dua edilmez böyle dua et." demiş. Öğretmen de anlamış hemen onların başına gelmiş.Öğretmen de anlamış hemen onların başına gelmiş. Hemen onların başına gelmiş ama çocuk cin gibi cevabı filan her şeyi biliyor, sanki büyümüşte küçülmüş gibi.Hemen onların başına gelmiş ama çocuk cin gibi cevabı filan her şeyi biliyor, sanki büyümüşte küçülmüş gibi. Önce büyümüş, üniversiteye filan gitmiş ondan sonra küçülmüş çocuk olmuş gibi.Önce büyümüş, üniversiteye filan gitmiş ondan sonra küçülmüş çocuk olmuş gibi. Maşaallah, fırtına gibi. Müslüman ailenin çocuğu öyle olur.Maşaallah, fırtına gibi. Müslüman ailenin çocuğu öyle olur. Anne baba dikkat ederse çocuğunu güzel yetiştirir. Bizim şeyimiz öyledir. Bitti! Anne baba dikkat ederse çocuğunu güzel yetiştirir. Bizim şeyimiz öyledir. Bitti!

Bu kadın niye bu yaz gününde bu kadar örtünüyor? Bir dükkandan alışveriş yapıyoruz.Bu kadın niye bu yaz gününde bu kadar örtünüyor?

Bir dükkandan alışveriş yapıyoruz.
Tezgahtar kadın bize laf çakıştırıyor, bizim hacı anneanneye laf çakıştırıyor, böyle niye bu böyle örtünmüş.Tezgahtar kadın bize laf çakıştırıyor, bizim hacı anneanneye laf çakıştırıyor, böyle niye bu böyle örtünmüş. Kendisi tabii açık. Kendisi tabii açık. Hava sıcak ya, göğüs, baldır bacak açık, hava alsın diyeHava sıcak ya, göğüs, baldır bacak açık, hava alsın diye onunki havada, böyle kapalı diye [bizi] yadırgıyor. onunki havada, böyle kapalı diye [bizi] yadırgıyor.

Bu kadın bu sıcakta niye böyle açık [kapalı]? Almanca bilen arkadaşımızın hanımı da yapıştırmış cevabı; Bu kadın bu sıcakta niye böyle açık [kapalı]?

Almanca bilen arkadaşımızın hanımı da yapıştırmış cevabı;

"Sizin kilisede rahibeler nasıl örtünüyor onun gibi o sebepten." demiş. "Ahsoo!.." [Achso! demiş.] "Sizin kilisede rahibeler nasıl örtünüyor onun gibi o sebepten." demiş.

"Ahsoo!.." [Achso! demiş.]

Ahsoo [Achso] Almanca "Ha anladım!" demek. Ahsoo, ahsoo ya! O zaman anlıyor.Ahsoo [Achso] Almanca "Ha anladım!" demek. Ahsoo, ahsoo ya! O zaman anlıyor. Önce yadırgayacaktı biraz tenkit edecekti, rahibeye gelince ses çıkartamıyor.Önce yadırgayacaktı biraz tenkit edecekti, rahibeye gelince ses çıkartamıyor. Onlar da böyle örtünüyorlar, kat kat örtünüyorlar, etekler uzun bilmem ne filan, ona bir şey yok. Onlar da böyle örtünüyorlar, kat kat örtünüyorlar, etekler uzun bilmem ne filan, ona bir şey yok.

Örtünmek aslında onların dinlerinde de var çünkü Hz. İsa aleyhisselam onlara öyle öğretti.Örtünmek aslında onların dinlerinde de var çünkü Hz. İsa aleyhisselam onlara öyle öğretti. Hz. Musa aleyhisselam yanlış şey öğretir mi Allah'ın Peygamberi?Hz. Musa aleyhisselam yanlış şey öğretir mi Allah'ın Peygamberi? Doğruyu öğretti ama onlar sonradan açıldılar. Bu açıklık dinlerinden gelmiyor biz de onlara uyuyoruz. Doğruyu öğretti ama onlar sonradan açıldılar. Bu açıklık dinlerinden gelmiyor biz de onlara uyuyoruz. Hayır, benim oturmam, kalkmam, kıyafetim [onlara uymaz]. Hayır, benim oturmam, kalkmam, kıyafetim [onlara uymaz].

Biz Türkiye'de dergiler çıkartmaya başladık, dergilerde "Erkek nasıl giyinmeli?",Biz Türkiye'de dergiler çıkartmaya başladık, dergilerde "Erkek nasıl giyinmeli?", "Kadın nasıl giyinmeli?" onları düşündük, kıyafet olarak onların şekillerini neşretmeye başladık."Kadın nasıl giyinmeli?" onları düşündük, kıyafet olarak onların şekillerini neşretmeye başladık. Bizi, hiç olmazsa birisi baktığı zaman müslüman olduğumuzu anlasın.Bizi, hiç olmazsa birisi baktığı zaman müslüman olduğumuzu anlasın. Ama Pakistanlı sansın, Yemenli sansın, Arabistanlı sansın, Ama Pakistanlı sansın, Yemenli sansın, Arabistanlı sansın, Suriyeli sansın ama hiç olmazsa müslüman sansın değil mi? Suriyeli sansın ama hiç olmazsa müslüman sansın değil mi?

Bizim yollarımız ayrılıyor dedik de bunlar oradan çıktı. Biz çocuklarımızı erken evlendiririz.Bizim yollarımız ayrılıyor dedik de bunlar oradan çıktı. Biz çocuklarımızı erken evlendiririz. Bizim yolumuz böyle arkadaş! Sen 40 yaşında evlen.Bizim yolumuz böyle arkadaş! Sen 40 yaşında evlen. Hatta bazıları evlenmiyor, hatta bazıları arkadaş ediniyor, "Bu benim kız arkadaşım." diyorHatta bazıları evlenmiyor, hatta bazıları arkadaş ediniyor, "Bu benim kız arkadaşım." diyor aynı evde yatıp kalkıyorlar ama nikâh yok. "Kız arkadaşım." diyor takdim ediyor.aynı evde yatıp kalkıyorlar ama nikâh yok. "Kız arkadaşım." diyor takdim ediyor. Bu benim kız arkadaşım da işte bunlarla şey yapıyoruz... Bu benim kız arkadaşım da işte bunlarla şey yapıyoruz... O onunla geçiniyor, o onunla geçiniyor ama evliliksiz, nikahsız.O onunla geçiniyor, o onunla geçiniyor ama evliliksiz, nikahsız. Bizde öyle değildir; bizde nikahladır ve bizde flört yoktur.Bizde öyle değildir; bizde nikahladır ve bizde flört yoktur. Bizde öyle arkadaş edinmek yoktur, İslâm'a göre bu işler günahtır, haramdır.Bizde öyle arkadaş edinmek yoktur, İslâm'a göre bu işler günahtır, haramdır. Biz müslümanız İslâm'a göre bu işler böyledir. Biz müslümanız İslâm'a göre bu işler böyledir.

[Evlenene] Allah yardım eder, ey babalar evlatlarınızı evlendirmekten korkmayın,[Evlenene] Allah yardım eder, ey babalar evlatlarınızı evlendirmekten korkmayın, ey gençler evlenmekten korkmayın Allah yardım eder, işte hadîs-i şerîf. Tamam, bitti. ey gençler evlenmekten korkmayın Allah yardım eder, işte hadîs-i şerîf. Tamam, bitti. Bunları oy toplamak için de okumuyoruz, sayfa böyle geliyor, bu tarafa doğru [okuyoruz]. Bunları oy toplamak için de okumuyoruz, sayfa böyle geliyor, bu tarafa doğru [okuyoruz].

Belediye meclisine üye seçin diye mi söylüyoruz?Belediye meclisine üye seçin diye mi söylüyoruz? Gençler bizim tarafımızı tutsun da oy versin diye mi söylüyoruz? Hayır.Gençler bizim tarafımızı tutsun da oy versin diye mi söylüyoruz?

Hayır.
Belki bazıları kızacak bize ama kızmasın çünkü İslam temiz, düzenli bir hayat istiyor. Belki bazıları kızacak bize ama kızmasın çünkü İslam temiz, düzenli bir hayat istiyor.

Üçüncü hadîs-i şerîf. Üçüncü hadîs-i şerîf.

Hakku'l-veledi ale'l-vâlidi en yu'allimehü'l-kitâbete ve's-sibâhate ve'r-rimâyeteHakku'l-veledi ale'l-vâlidi en yu'allimehü'l-kitâbete ve's-sibâhate ve'r-rimâyete ve en lâ yerzükahû illâ tayyiben. ve en lâ yerzükahû illâ tayyiben.

Bu hadîs-i şerîfte de Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Sonuncu hadîs-i şerîf. Bu hadîs-i şerîfte de Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Sonuncu hadîs-i şerîf.
Bu da bittikten sonra Fâtiha deyince evinize gider yatarsınız,Bu da bittikten sonra Fâtiha deyince evinize gider yatarsınız, oooh sahaba kadar istirahat, sabah namazına kadar. Daha doğrusu teheccüde kadar. oooh sahaba kadar istirahat, sabah namazına kadar. Daha doğrusu teheccüde kadar. Hakku'l-veledi ale'l-vâlidi. Haydi buyur ayıkla pirincin taşını!Hakku'l-veledi ale'l-vâlidi. Haydi buyur ayıkla pirincin taşını! "Çocuğun babası üzerinde hakkı." Yanlış duymadınız, çocuğun babası üzerinde hakkı varmış."Çocuğun babası üzerinde hakkı." Yanlış duymadınız, çocuğun babası üzerinde hakkı varmış. "Çocuğun babası üzerinde hakkı şudur." diyor. "Çocuğun babası üzerinde hakkı şudur." diyor. Babanın çocuğu üzerinde hakkı çoktur tamam da Efendimiz burada başka bir şey söylüyor.Babanın çocuğu üzerinde hakkı çoktur tamam da Efendimiz burada başka bir şey söylüyor. "Çocuğun babası üzerinde hakkı." Zahid'in babası üzerinde hakkı, Faruk'un babası üzerinde hakkı,"Çocuğun babası üzerinde hakkı." Zahid'in babası üzerinde hakkı, Faruk'un babası üzerinde hakkı, Ekrem'in babası üzerinde hakkı gibi. Neymiş bakalım. Bir; Ekrem'in babası üzerinde hakkı gibi. Neymiş bakalım. Bir;

En yu'allimehü'l-kitâbete. "Yazmayı çocuğuna öğretmek." Cahil bırakmamak, tahsil yaptıracak, bir.En yu'allimehü'l-kitâbete. "Yazmayı çocuğuna öğretmek."

Cahil bırakmamak, tahsil yaptıracak, bir.
Çocuğun hakkı, yani çocuk yarın babasından davacı olabilir,Çocuğun hakkı, yani çocuk yarın babasından davacı olabilir, bu bana hakkımı vermedi bana okumayı, okumayı yazmayı öğretmedi diyebilir.bu bana hakkımı vermedi bana okumayı, okumayı yazmayı öğretmedi diyebilir. Bir, baba çocuğuna okumayı öğretecek. Çocuğun baba üzerinde hakkı bu, öğretsin, Bir, baba çocuğuna okumayı öğretecek. Çocuğun baba üzerinde hakkı bu, öğretsin, ne yapsın yapsın, babalar evlâdına güzel bir tahsil yaptırsın, bir. ne yapsın yapsın, babalar evlâdına güzel bir tahsil yaptırsın, bir.

Ve's-sibâhate. "Yüzmeyi, babanın çocuğa öğretmesi çocuğun hakkı." Çocuk yüzmeyi bilecek.Ve's-sibâhate. "Yüzmeyi, babanın çocuğa öğretmesi çocuğun hakkı."

Çocuk yüzmeyi bilecek.
Denize düştüğü zaman kırk kırk derken dipte elliyi bulmayacak, yüzmeyi bilecek. Denize düştüğü zaman kırk kırk derken dipte elliyi bulmayacak, yüzmeyi bilecek. Peygamber Efendimiz [çocuğun] yüzmeyi öğrenmesini, [babanın da çocuğuna] öğretmesini istiyor. Peygamber Efendimiz [çocuğun] yüzmeyi öğrenmesini, [babanın da çocuğuna] öğretmesini istiyor.

Nerede? Etrafındaki insanlar çöl kavmi, bedevî insanlar değil mi? Nerede?

Etrafındaki insanlar çöl kavmi, bedevî insanlar değil mi?

Evet, Cidde'de deniz var ama yani çok önemli bir şey.Evet, Cidde'de deniz var ama yani çok önemli bir şey. Çocuklarımızı hayat şartlarına uygun yetiştirmenin bir işareti bu.Çocuklarımızı hayat şartlarına uygun yetiştirmenin bir işareti bu. Yüzmeyi öğreteceksin. Çünkü dünyanın beşte dördü deniz, beşte biri kara değil mi, Yüzmeyi öğreteceksin. Çünkü dünyanın beşte dördü deniz, beşte biri kara değil mi, öyle bir şeyler yanlış hatırımda kalmadıysa, okyanuslar, mokyanuslar çok yer tutuyor,öyle bir şeyler yanlış hatırımda kalmadıysa, okyanuslar, mokyanuslar çok yer tutuyor, büyük ölçüde her taraf su, çocuklar suyu, suda yüzmeyi, boğulmamayı öğrenecek yani denizi bilecek. büyük ölçüde her taraf su, çocuklar suyu, suda yüzmeyi, boğulmamayı öğrenecek yani denizi bilecek.

Bakın buralarda [İsveç'de], Avustralya'da yüzme dersi var.Bakın buralarda [İsveç'de], Avustralya'da yüzme dersi var. Biz bunu Türkiye'de mecburi ders olarak hiç görmedik ama Peygamber Efendimiz öğretin diyor. Biz bunu Türkiye'de mecburi ders olarak hiç görmedik ama Peygamber Efendimiz öğretin diyor. Öğretin diyor, öğretmemiz lazımdı. Başka? Öğretin diyor, öğretmemiz lazımdı.

Başka?

Ve'r-rimâyete. "Atmayı, babanın evlâdına atıcılığı da öğretmesi lazım." Neden? Ve'r-rimâyete. "Atmayı, babanın evlâdına atıcılığı da öğretmesi lazım."

Neden?

O da lazım, yurt savunmasında, cihatta atıcılık da lazım.O da lazım, yurt savunmasında, cihatta atıcılık da lazım. Nişan almasını, atmasını, silah kullanmasını öğrenecek, çocuk bunları bilecek, bilmesi lazım.Nişan almasını, atmasını, silah kullanmasını öğrenecek, çocuk bunları bilecek, bilmesi lazım. Tetik tutmasını bilmez, tabanca kullanmasını, tüfek kullanmasını bilmez, olmaz.Tetik tutmasını bilmez, tabanca kullanmasını, tüfek kullanmasını bilmez, olmaz. Her şeyi öğrenecek, hayatta her şeyi bilmesi lazım. Bunun dernekleri var, öğretildiği yerler var. Her şeyi öğrenecek, hayatta her şeyi bilmesi lazım.

Bunun dernekleri var, öğretildiği yerler var.
Müsaadeli, usulüne uygun öğrenecek. Müsaadeli, usulüne uygun öğrenecek. Biz ilahiyatın yanındaki camide Cuma namazını kıldıktan sonra çıktık. Arkadaşlar dediler ki; Biz ilahiyatın yanındaki camide Cuma namazını kıldıktan sonra çıktık. Arkadaşlar dediler ki;

Burada bir atıcılık yeri var, buyurun gidelim. "E gidelim." dedim. Burada bir atıcılık yeri var, buyurun gidelim.

"E gidelim." dedim.

Biz bir binanın altına merdivenlerle indik, orada atıcılık gösteriliyormuş.Biz bir binanın altına merdivenlerle indik, orada atıcılık gösteriliyormuş. Tabancaları çıkarttılar bize, şu tabanca olsun dedik, bir tabanca aldık. Tabancaları çıkarttılar bize, şu tabanca olsun dedik, bir tabanca aldık. Atıcılık öğretmeni de emekli bir polis de orada. Atıcılık öğretmeni de emekli bir polis de orada. Ondan sonra geçtik atış yapacağımız yere, 25 metre ileride hedef.Ondan sonra geçtik atış yapacağımız yere, 25 metre ileride hedef. Ama düğmesi var basarsa 20 metreye geliyor, basarsa 15 metreye geliyor, basarsa 10 metreye geliyor.Ama düğmesi var basarsa 20 metreye geliyor, basarsa 15 metreye geliyor, basarsa 10 metreye geliyor. Yani hedef böyle ileri geri gidebiliyor, böyle 12 ye kadar. Ben de sakallıyım ya böyle; Yani hedef böyle ileri geri gidebiliyor, böyle 12 ye kadar. Ben de sakallıyım ya böyle;

"Hocam hedefi kaç metreye koyalım?" dedi. Yirmi beş metre gözüme [yakın] göründü bana; "Hocam hedefi kaç metreye koyalım?" dedi. Yirmi beş metre gözüme [yakın] göründü bana;

"Yirmi beş metre koy." dedim. "Hocam vuramazsınız." dedi. "Yirmi beş metre koy." dedim.

"Hocam vuramazsınız." dedi.

"Olur mu, kocaman hedef, şu masadan büyük, vuramaz olur muyuz?" filan dedim; "Olur mu, kocaman hedef, şu masadan büyük, vuramaz olur muyuz?" filan dedim;

"Vuramazsınız, o kadar kolay değil." dedi. "Vuramazsınız, o kadar kolay değil." dedi.

Neyse üç aşağı beş yukarı pazarlık yaptık, 15 metreye getirdik.Neyse üç aşağı beş yukarı pazarlık yaptık, 15 metreye getirdik. On beş metrede ben nişan aldım, bir sıktım, imiğini sıkar gibi, baktı; "Vuramadın hocam." dedi. On beş metrede ben nişan aldım, bir sıktım, imiğini sıkar gibi, baktı;

"Vuramadın hocam." dedi.

Koca [hedefi vuramadım.] Meğerse böyle sıkarken oynarmış bu, tabii bilmeyince olmuyor.Koca [hedefi vuramadım.] Meğerse böyle sıkarken oynarmış bu, tabii bilmeyince olmuyor. Böyle tetiği sıktığın zaman bu sıkarken oynarmış,Böyle tetiği sıktığın zaman bu sıkarken oynarmış, namlu bu kadarcık bir oynadı mı orada hedefe değil, şeye vuruyor. namlu bu kadarcık bir oynadı mı orada hedefe değil, şeye vuruyor.

Hatta yanımızda emniyet müdürü vardı, emniyet müdürü ne,Hatta yanımızda emniyet müdürü vardı, emniyet müdürü ne, İstanbul'daki polislerin başının müavinlerinden birisi yani en başı İl emniyet müdürü mü oluyor? İstanbul'daki polislerin başının müavinlerinden birisi yani en başı İl emniyet müdürü mü oluyor? Emniyet müdür muavini vardı; "Hocam, ben polislerden hedefe nişan alırkenEmniyet müdür muavini vardı;

"Hocam, ben polislerden hedefe nişan alırken
arkadaki arkadaşını vuranları çok bilirim." dedi.arkadaki arkadaşını vuranları çok bilirim." dedi. Böyle yaparken, hani böyle yapmak var ya, erkenden çekiyormuş tetiği arkadaki,Böyle yaparken, hani böyle yapmak var ya, erkenden çekiyormuş tetiği arkadaki, "Ah yandım!" diye gidiyormuş. Hedef bu tarafta [o arkadakini vuruyor.] Dedim nasıl olacak? "Ah yandım!" diye gidiyormuş. Hedef bu tarafta [o arkadakini vuruyor.]

Dedim nasıl olacak?

Tetiğin bir boşluk kısmı var; böyle yavaş yavaş, yavaş yavaş tetiğin boşluğunu alacaksın.Tetiğin bir boşluk kısmı var; böyle yavaş yavaş, yavaş yavaş tetiğin boşluğunu alacaksın. Tetiğin boşluğunu alacaksın yavaş yavaş o yere gelecek, Tetiğin boşluğunu alacaksın yavaş yavaş o yere gelecek, o arada da gözünü gezle arpacığı böyle denk getirecek şekilde ayarlayacaksın, nefesini keseceksin,o arada da gözünü gezle arpacığı böyle denk getirecek şekilde ayarlayacaksın, nefesini keseceksin, hafif bir tazyik yapmaya devam ederken, bir noktada tetik tık diye düşecek o zaman olur, dedi.hafif bir tazyik yapmaya devam ederken, bir noktada tetik tık diye düşecek o zaman olur, dedi. Dediği usülle atış yaptık, ondan sonra hedef kağıdını hatıra olarak eve getirdik.Dediği usülle atış yaptık, ondan sonra hedef kağıdını hatıra olarak eve getirdik. Yani bayağı güzel vurdun filan dediler, hedef kağıdı evde, nerelerden vurduğumuz orada hatıra olarak kaldı. Yani bayağı güzel vurdun filan dediler, hedef kağıdı evde, nerelerden vurduğumuz orada hatıra olarak kaldı.

Peygamber Efendimiz ne diyor? "Atıcılığı öğretin." diyor.Peygamber Efendimiz ne diyor?

"Atıcılığı öğretin." diyor.
Rimâye "ok atmak" demek ama şimdi ok devri geçti. Şeyler gelişiyor, değişiyor. Sonra? Rimâye "ok atmak" demek ama şimdi ok devri geçti. Şeyler gelişiyor, değişiyor.

Sonra?

Bu da [hadisin] en son cümlesi, çok, çok dikkat etmemiz [gereken] bir husus,Bu da [hadisin] en son cümlesi, çok, çok dikkat etmemiz [gereken] bir husus, bütün babaların çok dikkat etmesi gereken nokta. bütün babaların çok dikkat etmesi gereken nokta.

Ve en lâ yerzükahû illâ tayyiben. "Çocuğuna baba ancak helal yedirecek" Ve en lâ yerzükahû illâ tayyiben. "Çocuğuna baba ancak helal yedirecek"

Helalden başka bir şey yedirmemek de çocuğun babası üzerinde hakkıdır.Helalden başka bir şey yedirmemek de çocuğun babası üzerinde hakkıdır. Haram yedirirse çocuk yarın, "Babam bana haram yedirmiş yâ Rabbi!Haram yedirirse çocuk yarın, "Babam bana haram yedirmiş yâ Rabbi! Ben bilmiyordum." diye anasından babasından davacı olur. Ben bilmiyordum." diye anasından babasından davacı olur. Ancak helal lokma yedirmek çocuğun hakkıdır. Ancak helal lokma yedirmek çocuğun hakkıdır.

"Ya benim oğlan bana âhirette davacı olur mu ya hocam? Neler söylüyorsun sen? "Ya benim oğlan bana âhirette davacı olur mu ya hocam? Neler söylüyorsun sen?

Kur'ân-ı Kerîm'de bildiriliyor ki insan öldü mü akrabalık bağları kalmazmış.Kur'ân-ı Kerîm'de bildiriliyor ki insan öldü mü akrabalık bağları kalmazmış. Yani dayı, amca, baba, evlat, dede, torun, karı, koca, kalmazmış, herkes nefsî, nefsî dermiş. Yani dayı, amca, baba, evlat, dede, torun, karı, koca, kalmazmış, herkes nefsî, nefsî dermiş.

Ne demek nefsî, nefsî? Kendim, kendi canım, kendi işim, kendi telaşım dermiş.Ne demek nefsî, nefsî?

Kendim, kendi canım, kendi işim, kendi telaşım dermiş.
Onun için her hak sahibi kimde hakkı varsa onu istermiş. Ana evladından hakkını ister.Onun için her hak sahibi kimde hakkı varsa onu istermiş. Ana evladından hakkını ister. Evlat da babasından, anasından hakkını ister. Evlat da babasından, anasından hakkını ister. Kadın kocasından hakkını ister, herkes her hak sahibi hakkını ister. Öyle olacak. Kadın kocasından hakkını ister, herkes her hak sahibi hakkını ister. Öyle olacak.

Yevme yefirru'l-mer'u min ehîhi ve ümmihî ve ebîhiYevme yefirru'l-mer'u min ehîhi ve ümmihî ve ebîhi ve sahibetihî ve benîhi li-küllimriin minhüm yevmeizin şe'nün yuğnîhi. ve sahibetihî ve benîhi li-küllimriin minhüm yevmeizin şe'nün yuğnîhi.

[Yevme.] "O gün ki, o günde." Yefirru'l-mer'u. "Adam kaçar firar eder, kişi kaçar."[Yevme.] "O gün ki, o günde." Yefirru'l-mer'u. "Adam kaçar firar eder, kişi kaçar." Min ehîhi. "Kardeşinden kaçar." Kardeşinden firar eder. Min ehîhi. "Kardeşinden kaçar." Kardeşinden firar eder.

Ve ümmihî ve ebîhi. "Babasından, anasından da kaçar." Ve ümmihî ve ebîhi. "Babasından, anasından da kaçar."

Eyvah anam, babam geliyor, eyvah şimdi bir haklarını isterse bunlar, diye kaçar. Eyvah anam, babam geliyor, eyvah şimdi bir haklarını isterse bunlar, diye kaçar.

Ve sahibetihî ve benîhi. "Karısından ve çocuklarından kaçar." Ve sahibetihî ve benîhi. "Karısından ve çocuklarından kaçar."

Bak herkes herkesten kaçmaya çalışıyor ama nereye kaçacak, nereye saklanacak, kimden saklanacak? Bak herkes herkesten kaçmaya çalışıyor ama nereye kaçacak, nereye saklanacak, kimden saklanacak?

O hak sahipleri hepsi gelip hakkını isteyecek. Hak yediyse hakkını isteyecek.O hak sahipleri hepsi gelip hakkını isteyecek. Hak yediyse hakkını isteyecek. Kaçmak fayda vermeyecek, herkes hakkını isteyecek. Çare hocam? Kaçmak fayda vermeyecek, herkes hakkını isteyecek.

Çare hocam?

Çare, çocuğun da olsa hanımın da olsa kimsenin hakkını çiğnememek, adaletle hareket etmek.Çare, çocuğun da olsa hanımın da olsa kimsenin hakkını çiğnememek, adaletle hareket etmek. İşimiz çok zor. Allah hepimize yardımcı olsun. el-Fâtiha... İşimiz çok zor.

Allah hepimize yardımcı olsun.

el-Fâtiha...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2