Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Allah'ın Kendisini Sevmemesinden Korkmak ve Borçluluk

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Şevvâl 1420 / 31.01.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Cebrail a.s. Neleri Biliyor?, Parası Olan Borçlunun Borcunu Ödememesinin Günahı, Borcu Bir Başkasına Nakil Etmenin Durumu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah'ın Kendisini Sevmemesinden Korkmak ve Borçluluk

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Şevvâl 1420 / 31.01.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Cebrail a.s. Neleri Biliyor?, Parası Olan Borçlunun Borcunu Ödememesinin Günahı, Borcu Bir Başkasına Nakil Etmenin Durumu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillahimine'ş-şeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.Eûzübillahimine'ş-şeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh, ala külli hâlin ve fi-külli hîn;Hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh, ala külli hâlin ve fi-külli hîn; ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedinve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve ala âlihî ve sahbihî ve men-tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emma ba'd. ve ala âlihî ve sahbihî ve men-tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emma ba'd.

Fekale Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme: Fekale Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme:

Merertü leylete üsriye bî bi'l-melei'l-a'lâ ve Cibrîlü ke'l-halisi'l-bâlî min-haşyeti'llahi teâlâ. Merertü leylete üsriye bî bi'l-melei'l-a'lâ ve Cibrîlü ke'l-halisi'l-bâlî min-haşyeti'llahi teâlâ.

Cabir radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göreCabir radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki; Merertü. "Uğradım."Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

Merertü. "Uğradım."
Leylete üsriye bî. "Miraç'a çıkarıldığım gece uğradım." Bi'l-melei'l-a'lâ. "Mele-i a'lâ'ya uğradım.Leylete üsriye bî. "Miraç'a çıkarıldığım gece uğradım." Bi'l-melei'l-a'lâ. "Mele-i a'lâ'ya uğradım. Allahu Teâlâ hazretlerinin divanına, dergâhına, bar-gâh-ı semedâniyyesine ait bir yer."Allahu Teâlâ hazretlerinin divanına, dergâhına, bar-gâh-ı semedâniyyesine ait bir yer." Mele-i a'lâ. "En yüksek topluluk" demek aslında. "Kalabalık, topluluk" mânasına geliyor. Mele-i a'lâ. "En yüksek topluluk" demek aslında. "Kalabalık, topluluk" mânasına geliyor. Artık Cenâb-ı Hakk'ın âhiretteki o dergâh-ı izzeti nasılsa o meleklerin toplandığı yer nasıl bir yerse... Artık Cenâb-ı Hakk'ın âhiretteki o dergâh-ı izzeti nasılsa o meleklerin toplandığı yer nasıl bir yerse... "Miraç'a çıkarıldığım gece, mele-i a'lâya uğradım." "Miraç'a çıkarıldığım gece, mele-i a'lâya uğradım."

Ve Cibrîlü. "Ve Cebrail aleyhisselam'ı gördüm ki."Ve Cibrîlü. "Ve Cebrail aleyhisselam'ı gördüm ki." Ke'l- halîsi'l-bâlî. "Kıldan dokunmuş eskimiş bir kilim gibiydi."Ke'l- halîsi'l-bâlî. "Kıldan dokunmuş eskimiş bir kilim gibiydi." Min haşyeti'llâhi teâlâ. "Allah korkusundan dolayı." Min haşyeti'llâhi teâlâ. "Allah korkusundan dolayı."

Allah'tan korkmasından dolayı bir de baktım ki mele-i a'lâda,Allah'tan korkmasından dolayı bir de baktım ki mele-i a'lâda, o yüksek meleklerin toplantı yeri olan dergâh-ı izzette, bâr-gâh-ı semedâniyyede,o yüksek meleklerin toplantı yeri olan dergâh-ı izzette, bâr-gâh-ı semedâniyyede, Cebrail aleyhisselam eskimiş, buruşturulmuş bir kenara atılmış bir palas parçası,Cebrail aleyhisselam eskimiş, buruşturulmuş bir kenara atılmış bir palas parçası, bir kilim parçası gibi Allah korkusundan orada duruyordu. Tir tir titriyordu. bir kilim parçası gibi Allah korkusundan orada duruyordu. Tir tir titriyordu.

İnsanlar bilgisi nispetinde gerçekleri daha iyi görür, korkulacak şeyden daha çok korkar.İnsanlar bilgisi nispetinde gerçekleri daha iyi görür, korkulacak şeyden daha çok korkar. Mesela; bir doktor herhangi bir suyu hemen içmez. Mesela; bir doktor herhangi bir suyu hemen içmez. Çünkü suların zararlı maddeler taşıyabileceğini,Çünkü suların zararlı maddeler taşıyabileceğini, içinde insanın sağlığını yok eden bazı şeyler olacağını bilir.içinde insanın sağlığını yok eden bazı şeyler olacağını bilir. Ama bir çocuk veya halktan bilgisiz bir şahıs bilmediği için gider o çeşmeden su içebilir.Ama bir çocuk veya halktan bilgisiz bir şahıs bilmediği için gider o çeşmeden su içebilir. Tecrübeli bir insan terli olduğu zaman kendisini korur. Tecrübeli bir insan terli olduğu zaman kendisini korur. Ama genç, toy bir delikanlı futbol oynar, terliyken kendisini korumaz. Ama genç, toy bir delikanlı futbol oynar, terliyken kendisini korumaz. Ondan sonra yatağa düşer, zatürre olur, aylarca çeker. Bir tanıdığımız vardı. Ondan sonra yatağa düşer, zatürre olur, aylarca çeker.

Bir tanıdığımız vardı.
Yumruklaşmada Türkiye birinciliğini kazanmış.Yumruklaşmada Türkiye birinciliğini kazanmış. "Beni bir bardak buzlu limonata tuşa getirdi, nakavt etti." dedi. Bir bardak buzlu limonata..."Beni bir bardak buzlu limonata tuşa getirdi, nakavt etti." dedi. Bir bardak buzlu limonata... Türkiye birincisiyken, eşi, emsali olmayan önde gelen bir kişiyken,Türkiye birincisiyken, eşi, emsali olmayan önde gelen bir kişiyken, şampiyonken bir bardak su onu nakavt etmiş. şampiyonken bir bardak su onu nakavt etmiş.

Ne demek? Terliyken bir bardak buzlu limonatayı bir içmiş; ondan sonra hastalanmış.Ne demek? Terliyken bir bardak buzlu limonatayı bir içmiş; ondan sonra hastalanmış. Ondan sonra hastane, dert, hastalık… Ne idman kalmış ne yumruk, ne sağlık kalmış ne âfiyet. Ondan sonra hastane, dert, hastalık… Ne idman kalmış ne yumruk, ne sağlık kalmış ne âfiyet. Bilmeyen tehlikeli işleri yapar, bilen yaklaşmaz. Bilmeyen tehlikeli işleri yapar, bilen yaklaşmaz.

Redback örümceğinin nasıl öldürücü bir hayvan olduğunu bilmeyen "küçücük bir örümcek" der, aldırmaz.Redback örümceğinin nasıl öldürücü bir hayvan olduğunu bilmeyen "küçücük bir örümcek" der, aldırmaz. Bilen "O! Bu Redbackmiş!" der, bucak bucak kaçar. İnsanlar bilgileri nispetinde ihtiyatlı ve tedbirli olurlar.Bilen "O! Bu Redbackmiş!" der, bucak bucak kaçar. İnsanlar bilgileri nispetinde ihtiyatlı ve tedbirli olurlar. Cahiller de bilgisizlikleri nispetinde pervasız ve cesur olurlar. Onun için denmiştir ki; el câhilu cesûrun.Cahiller de bilgisizlikleri nispetinde pervasız ve cesur olurlar. Onun için denmiştir ki; el câhilu cesûrun. "Cahil cesurdur." Çünkü bilmiyor, tehlikelerden haberdar değil. "Cahil cesurdur." Çünkü bilmiyor, tehlikelerden haberdar değil.

Cebrâil aleyhisselam meleklerin en yükseği. Dört büyük melekten bir tanesi.Cebrâil aleyhisselam meleklerin en yükseği. Dört büyük melekten bir tanesi. Cebrâil, Mikâil, İsrâfil, Azrâil. Dört tane büyük melek. Cebrâil, Mikâil, İsrâfil, Azrâil. Dört tane büyük melek. Onların da en önde geleni, Peygamberlere vahiy getiren melek. Bir; en büyük melek. Onların da en önde geleni, Peygamberlere vahiy getiren melek. Bir; en büyük melek.

İkinci bir husus. Melekler günah işlemezler. Lâ ya'sûna'llâhe mâ emerehüm.İkinci bir husus. Melekler günah işlemezler. Lâ ya'sûna'llâhe mâ emerehüm. "Allah'ın emrettiği işleri isyan etmeden, aynen yaparlar."Allah'ın emrettiği işleri isyan etmeden, aynen yaparlar. Onlarda söz dinlememek, âsi olmak, karşı gelmek, günah işlemek yoktur."Onlarda söz dinlememek, âsi olmak, karşı gelmek, günah işlemek yoktur." Allah'ın itaatli mahluklarıdırlar. Allah'ın itaatli mahluklarıdırlar. Nefisleri yoktur, şeytana kanmaları yoktur; Allah'ın emrettiği işi aynen yaparlar. Binaenaleyh niye korksunlar? Nefisleri yoktur, şeytana kanmaları yoktur; Allah'ın emrettiği işi aynen yaparlar. Binaenaleyh niye korksunlar?

Cebrâil aleyhisselam da melek. Allah'ın emrini yapan safi nur olan bir yaratığı. Nurdan bir yaratık.Cebrâil aleyhisselam da melek. Allah'ın emrini yapan safi nur olan bir yaratığı. Nurdan bir yaratık. Hem meleklerin en büyüğü. Melekler günah işlemezler, günahları da yok. Niye korksun? Hem meleklerin en büyüğü. Melekler günah işlemezler, günahları da yok. Niye korksun?

Ama Cenâb-ı Hakk'ın dergâhının, bâr-gâh-ı semedâniyyesinin izzetinden, azametinden,Ama Cenâb-ı Hakk'ın dergâhının, bâr-gâh-ı semedâniyyesinin izzetinden, azametinden, haşmetinden, heybetinden,haşmetinden, heybetinden, Allah korkusundan Allahu Teâlâ hazretlerinin kahrının nasıl şiddetli olduğunu bildiğindenAllah korkusundan Allahu Teâlâ hazretlerinin kahrının nasıl şiddetli olduğunu bildiğinden bir kenara büzülmüş, buruşmuş kalmış. Eski bir kilim parçası gibi....bir kenara büzülmüş, buruşmuş kalmış. Eski bir kilim parçası gibi.... Çünkü görüyor, biliyor.Çünkü görüyor, biliyor. Nice kavimler, nice insanlar -onların öyle müşahede ettiği veçhile- kahrediliyorlar, cezalarını çekiyorlar. Nice kavimler, nice insanlar -onların öyle müşahede ettiği veçhile- kahrediliyorlar, cezalarını çekiyorlar.

Cebrail aleyhisselam mübarek melek, Peygamber Efendimiz'e vahiy getiren, Kur'an'ı indiren melek.Cebrail aleyhisselam mübarek melek, Peygamber Efendimiz'e vahiy getiren, Kur'an'ı indiren melek. Böyle olunca günahlarla ömrü geçen, nefes alışverişinde, her gün oturuşunda, kalkışında,Böyle olunca günahlarla ömrü geçen, nefes alışverişinde, her gün oturuşunda, kalkışında, konuşmasında, hayatında, uykusunda, uyanıklığında, kazancında,konuşmasında, hayatında, uykusunda, uyanıklığında, kazancında, her zaman hata işleyen bizim ne yapmamız lazım? Gece gündüz ağlamamız lazım!her zaman hata işleyen bizim ne yapmamız lazım?

Gece gündüz ağlamamız lazım!
Bizim gözlerimizden akan suların, dere olup çağlaya çağlaya akması lazım!Bizim gözlerimizden akan suların, dere olup çağlaya çağlaya akması lazım! Ama cahil olduğumuzdan böyle olmuyor. Ama cahil olduğumuzdan böyle olmuyor. Hele kâfirler daha cahil olduğundan daha büyük günahları daha cesaretle yapıyor. Hele kâfirler daha cahil olduğundan daha büyük günahları daha cesaretle yapıyor. Bir müslümanın bir günah işlemekten ödü patlar. Ama kâfir korkmadan yapar.Bir müslümanın bir günah işlemekten ödü patlar. Ama kâfir korkmadan yapar. Çünkü inancı yok, bilgisi yok. Allah'ın kahrının şiddetinden haberdar değil. Çünkü inancı yok, bilgisi yok. Allah'ın kahrının şiddetinden haberdar değil. Kahrı geldiği zaman anlar ama anladığı zaman da iş işten geçmiş olur.Kahrı geldiği zaman anlar ama anladığı zaman da iş işten geçmiş olur. Başına Cenâb-ı Hakk'ın darbesi, ilahi şamar, suratına şaplatıldığı zaman anlar ama bitti.Başına Cenâb-ı Hakk'ın darbesi, ilahi şamar, suratına şaplatıldığı zaman anlar ama bitti. O zaman ceza vakti. O zaman yalvarma, yakarma fayda vermez. O zaman ceza vakti. O zaman yalvarma, yakarma fayda vermez.

Allahu Teâlâ hazretleri, müslümanın en yüksek derecelisinin Allah'tan en çok korkan olduğunu bildiriyor.Allahu Teâlâ hazretleri, müslümanın en yüksek derecelisinin Allah'tan en çok korkan olduğunu bildiriyor. İnne ekremeküm inda'llâhi etkâküm. İnne ekremeküm inda'llâhi etkâküm. "Sizin Allah indinde en asaletliniz, en saygınınız, en kıymetliniz, en soylunuz,"Sizin Allah indinde en asaletliniz, en saygınınız, en kıymetliniz, en soylunuz, en değerliniz Allah'tan en çok korkanınızdır." buyuruyor.en değerliniz Allah'tan en çok korkanınızdır." buyuruyor. Allah'tan korkup sakınan, haramlardan günahlardan sakınan. Allah'tan korkup sakınan, haramlardan günahlardan sakınan. Sadece korkup da, korka korka -yaramaz çocuğun babasının gözünün içine baka bakaSadece korkup da, korka korka -yaramaz çocuğun babasının gözünün içine baka baka yaramazlığı yaptığı gibi- yine günah işlemek değil.yaramazlığı yaptığı gibi- yine günah işlemek değil. Korkacak, korktuğundan dolayı kendisini haramdan, günahtan geri çekecek. Yapmayacak.Korkacak, korktuğundan dolayı kendisini haramdan, günahtan geri çekecek. Yapmayacak. Esas olan; korkmaktan öte korkusunun gereği olarak da günahı, isyanı yapmamaktır, Esas olan; korkmaktan öte korkusunun gereği olarak da günahı, isyanı yapmamaktır, Allah'a karşı gelmemektir, zulmü işlememektir. Allah'a karşı gelmemektir, zulmü işlememektir.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi takvâ ehli, havfullahı, haşyetullahı bilen, havf u recâ arasında,Allahu Teâlâ hazretleri bizi takvâ ehli, havfullahı, haşyetullahı bilen, havf u recâ arasında, dengeli, terazili, düzgün yaşayan; ömrünü Cenâb-ı Hakk'a itaatle, ibadetle geçiren;dengeli, terazili, düzgün yaşayan; ömrünü Cenâb-ı Hakk'a itaatle, ibadetle geçiren; haramlardan, günahlardan şiddetle ve dikkatle sakınan kaçınan kullarından eylesin. haramlardan, günahlardan şiddetle ve dikkatle sakınan kaçınan kullarından eylesin. Çünkü mahşer günü olduğu zaman kimsenin çıt çıkarmaya cesareti, takati olmayacak.Çünkü mahşer günü olduğu zaman kimsenin çıt çıkarmaya cesareti, takati olmayacak. Herkes tir tir titreyecek. Herkes tir tir titreyecek.

İkinci hadîs-i şerîf. Matlü'l-ğaniyyi zulmün. Ve ize't-tebea ehadüküm 'ala müliyyin fe'l-yettebi'. İkinci hadîs-i şerîf.

Matlü'l-ğaniyyi zulmün. Ve ize't-tebea ehadüküm 'ala müliyyin fe'l-yettebi'.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu hadîs-i şerîfte buyurmuş ki;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu hadîs-i şerîfte buyurmuş ki; "Varlığı, parası, imkânı olan borçlunun, alacaklısına borcunu vermekte gecikmesi,"Varlığı, parası, imkânı olan borçlunun, alacaklısına borcunu vermekte gecikmesi, vermeyip de tutması zulümdür." Borçlu, ama parası da var. Alacaklısına parayı vermiyor, geciktiriyor.vermeyip de tutması zulümdür." Borçlu, ama parası da var. Alacaklısına parayı vermiyor, geciktiriyor. Uzatıyor da uzatıyor! Hele hele şimdi bu zulüm, bu günah çok moda oldu. Uzatıyor da uzatıyor! Hele hele şimdi bu zulüm, bu günah çok moda oldu.

Çünkü enflasyon dolayısıyla paranın değeri düşüyor.Çünkü enflasyon dolayısıyla paranın değeri düşüyor. Borcu ne kadar geç verirse o kadar değeri düşük ödeyecek. Borcun üçte birini ödeyecek. Borcu ne kadar geç verirse o kadar değeri düşük ödeyecek. Borcun üçte birini ödeyecek. Daha az ödeyecek diye uzatıyor. Hatta inkâr ediyor.Daha az ödeyecek diye uzatıyor. Hatta inkâr ediyor. Hatta ispat ederse mahkemede yenilirse, mağlup olursa, mahkûm olursa bileHatta ispat ederse mahkemede yenilirse, mağlup olursa, mahkûm olursa bile "Tamam canım ödeyeceğim işte, taksite bağla." diyor."Tamam canım ödeyeceğim işte, taksite bağla." diyor. Beş senede parayı ödeyecek, paranın canını çıkaracak. Beş senede parayı ödeyecek, paranın canını çıkaracak. Onu aldığı zaman o parayla oyuz tane altın alınırdı. Beş sene sonra ödediği zaman üç tane altın alınmaz. Onu aldığı zaman o parayla oyuz tane altın alınırdı. Beş sene sonra ödediği zaman üç tane altın alınmaz.

Bizim profesör arkadaşlardan, ağabeylerden, bizden önceki nesilden birisi anlatıyor.Bizim profesör arkadaşlardan, ağabeylerden, bizden önceki nesilden birisi anlatıyor. Beyazıt'ta birisi gelmiş. "O! Nihatcığım, canım kardeşim! Gözlerinden öperim, selam ederim!Beyazıt'ta birisi gelmiş. "O! Nihatcığım, canım kardeşim! Gözlerinden öperim, selam ederim! Nasılsın, iyi misin?" "İyiyim." Böyle sıcak muhabbetli bir candan karşılama, sarılma... Nasılsın, iyi misin?" "İyiyim." Böyle sıcak muhabbetli bir candan karşılama, sarılma...

"Ben senden bir beş yüz lira almıştım kardeşim. Üstümde borcun kaldı."Ben senden bir beş yüz lira almıştım kardeşim. Üstümde borcun kaldı. Al şu beş yüz liranı!" "Ben hatırlamıyorum, ne zaman?" demiş.Al şu beş yüz liranı!" "Ben hatırlamıyorum, ne zaman?" demiş. "Hani on beş yıl önce senden bir beş yüz lira almıştım ya, al şu beş yüz lirayı!" "Almam."Hani on beş yıl önce senden bir beş yüz lira almıştım ya, al şu beş yüz lirayı!" "Almam. Bir şartım var." demiş. "Nedir şartın?"Bir şartım var." demiş. "Nedir şartın?" "Şuradaki kütüphaneye gideceğiz, on beş yıl önceki gazeteleri açacağız."Şuradaki kütüphaneye gideceğiz, on beş yıl önceki gazeteleri açacağız. O beş yıl önceki gazetelerde bir Cumhuriyet altını, bir gram altın kaç para ise onun parasına bakacağız,O beş yıl önceki gazetelerde bir Cumhuriyet altını, bir gram altın kaç para ise onun parasına bakacağız, oradan şimdiki altının parasına da bakacağız.oradan şimdiki altının parasına da bakacağız. O zaman beş yüz lirayla kaç tane altın alınıyorsa sen de bugün o kadar altını al, bana ver." O zaman beş yüz lirayla kaç tane altın alınıyorsa sen de bugün o kadar altını al, bana ver."

Yoksa öyle eski beş yüz lirayla yeni beş yüz lira aynı mı? Üç tane sıfır atıyorsun yine denk olmuyor.Yoksa öyle eski beş yüz lirayla yeni beş yüz lira aynı mı? Üç tane sıfır atıyorsun yine denk olmuyor. Paradan üç tane, altı tane sıfır atmak lazım. Sıfırları kullana kullana sıfırı tükettik, sıfır kalmadı. Paradan üç tane, altı tane sıfır atmak lazım. Sıfırları kullana kullana sıfırı tükettik, sıfır kalmadı.

Sonra, Ve ize't-tebea ehadüküm ala müliyin fe'l-yettebi'.Sonra, Ve ize't-tebea ehadüküm ala müliyin fe'l-yettebi'. "Sizden biriniz bir başkasına borcu ödemek üzere havale olunursa onu da kabul etsin." "Sizden biriniz bir başkasına borcu ödemek üzere havale olunursa onu da kabul etsin."

"Hani kardeşim senin bana şu kadar borcun vardı ya." "Vardı tamam." "Ödeyememiştin ya." "Tamam.""Hani kardeşim senin bana şu kadar borcun vardı ya." "Vardı tamam." "Ödeyememiştin ya." "Tamam." "Tamam, o parayı şimdi şu efendiye ver. Benim de ona borcum vardı, sen onu ona ver." deyince,"Tamam, o parayı şimdi şu efendiye ver. Benim de ona borcum vardı, sen onu ona ver." deyince, böyle borcu bir başkasına havale olununca, onu da kabul etsin.böyle borcu bir başkasına havale olununca, onu da kabul etsin. "Tamam, nasıl olsa benden borcu ödemek esastı. Olur, arayı kolaylaştırayım."Tamam, nasıl olsa benden borcu ödemek esastı. Olur, arayı kolaylaştırayım. Buradan gelip buraya gideceğime doğrudan doğruya oradan vereyim." demekmiş;Buradan gelip buraya gideceğime doğrudan doğruya oradan vereyim." demekmiş; bu hadîs-i şerîf bunu anlatıyormuş. bu hadîs-i şerîf bunu anlatıyormuş.

İmam Buhârî, İmam Mâlik, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmîzî, Neseî,İmam Buhârî, İmam Mâlik, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmîzî, Neseî, İbn Mâce hepsi -rahmetullahi aleyhim ecmaîn- mübarek zâtlar. İbn Mâce hepsi -rahmetullahi aleyhim ecmaîn- mübarek zâtlar. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet etmişler. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet etmişler.

Üçüncü hadîs-i şerîf. Makâmü ehadiküm fi-sebilillahi sâaten hayrun min amelihî fi-ehlihi umrehu. Üçüncü hadîs-i şerîf.

Makâmü ehadiküm fi-sebilillahi sâaten hayrun min amelihî fi-ehlihi umrehu.

İbn Asâkîr'in Ebû Saîd'den, Hakîm'in, İbn Sa'd'ın, Süheyl İbn Amr'dan rivayet ettiğine göre,İbn Asâkîr'in Ebû Saîd'den, Hakîm'in, İbn Sa'd'ın, Süheyl İbn Amr'dan rivayet ettiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuşlar: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuşlar:

Makâmü ehadüküm fi-sebili'llahi sâaten. "Sizden birinizin Allah yolunda harpte, cihatta,Makâmü ehadüküm fi-sebili'llahi sâaten. "Sizden birinizin Allah yolunda harpte, cihatta, savaşta, gazada bir saat durması." savaşta, gazada bir saat durması." Hayrun min-amelihî fi-ehlihî umrehû.Hayrun min-amelihî fi-ehlihî umrehû. "Evinde, yerinde, yurdunda ömrü boyu ibadet etmesinden daha çok sevaplıdır. Daha çok hayır kazanır." "Evinde, yerinde, yurdunda ömrü boyu ibadet etmesinden daha çok sevaplıdır. Daha çok hayır kazanır."

Evinde, sulh-u sükûn içinde, ömrü boyu yaptığı ibadetten, hayrât u hasenâttan,Evinde, sulh-u sükûn içinde, ömrü boyu yaptığı ibadetten, hayrât u hasenâttan, gidip savaş meydanında, düşmanın karşısında bir saat çarpışması daha sevaplıdır, daha hayırlıdır. gidip savaş meydanında, düşmanın karşısında bir saat çarpışması daha sevaplıdır, daha hayırlıdır.

Savaş çok önemlidir.Savaş çok önemlidir. Aziz ve muhterem kardeşlerim!Aziz ve muhterem kardeşlerim! Çünkü İslâm'ın düşmanları çok şiddetli, çok zalim, çok hınçlı, çok gaddar, çok tehlikeli! Çünkü İslâm'ın düşmanları çok şiddetli, çok zalim, çok hınçlı, çok gaddar, çok tehlikeli! Eğer müslümanlar savaşmazlarsa, savaşa hazırlanmazlarsa, savaşı öğrenmezlerse, Eğer müslümanlar savaşmazlarsa, savaşa hazırlanmazlarsa, savaşı öğrenmezlerse, tedbirleri almazlarsa, korkaklık gösterirlerse, savaşmaktan kaçınırlarsa, tedbirleri almazlarsa, korkaklık gösterirlerse, savaşmaktan kaçınırlarsa, bu adamların yapmayacağı kötülük yok. Yeryüzünde İslâm'ı bırakmak istemiyorlar. bu adamların yapmayacağı kötülük yok. Yeryüzünde İslâm'ı bırakmak istemiyorlar.

Ne olacakmış? Ne olacakmış?

Bütün dinler silinecekmiş, sadece bir din kalacakmış; onların dini!Bütün dinler silinecekmiş, sadece bir din kalacakmış; onların dini! Yalan, yanlış, yamuk o din kalacakmış. Amaçları öteki dinlerin hepsini silmekmiş.Yalan, yanlış, yamuk o din kalacakmış. Amaçları öteki dinlerin hepsini silmekmiş. Şimdi Teknik bakımdan da fende, ilimde ilerlediler, âlet edevatları güçlü ya şimdi amaçları, emelleri oymuş. Şimdi Teknik bakımdan da fende, ilimde ilerlediler, âlet edevatları güçlü ya şimdi amaçları, emelleri oymuş.

O halde müslümanın malıyla, canıyla, bilgisiyle, ilmiyle, irfanıyla, her türlü imkân ve müktesabatıyla,O halde müslümanın malıyla, canıyla, bilgisiyle, ilmiyle, irfanıyla, her türlü imkân ve müktesabatıyla, İslâm'a yardımcı olması, cihat etmesi, çalışması, cihat edenlere destek olması,İslâm'a yardımcı olması, cihat etmesi, çalışması, cihat edenlere destek olması, müslüman kardeşlerini koruması, düşmanlarla her yerde çarpışması lazımdır.müslüman kardeşlerini koruması, düşmanlarla her yerde çarpışması lazımdır. En büyük farz! En önemli farz! En hayati, hayatta kalmak için en zaruri şey!En büyük farz! En önemli farz! En hayati, hayatta kalmak için en zaruri şey! Müslüman cihadı bıraktığı zaman, cihatsız Müslümanlık olmaz. Var mı böyle mezhep? Var.Müslüman cihadı bıraktığı zaman, cihatsız Müslümanlık olmaz.

Var mı böyle mezhep? Var.
Peygamber Efendimiz'in zamanında birisi gelmiş demiş ki; Peygamber Efendimiz'in zamanında birisi gelmiş demiş ki; "Yâ Resûlallah! Ben müslüman olmak istiyorum. Allah'ın birliğine inanıyorum."Yâ Resûlallah! Ben müslüman olmak istiyorum. Allah'ın birliğine inanıyorum. Senin de Allah'ın Peygamberi olduğuna inanıyorum.Senin de Allah'ın Peygamberi olduğuna inanıyorum. Ama benim kalabalık bir ailem var, çoluk çocuğa bakmakta zorluk çekiyorum. Zekât isteme benden!Ama benim kalabalık bir ailem var, çoluk çocuğa bakmakta zorluk çekiyorum. Zekât isteme benden! Zekâtsız bir Müslümanlık istiyorum. Benim çoluk çocuğum çok.Zekâtsız bir Müslümanlık istiyorum. Benim çoluk çocuğum çok. On tanecik devem var, bir sürü kalabalık ailem var. Ben bunlara nasıl bakacağım? On tanecik devem var, bir sürü kalabalık ailem var. Ben bunlara nasıl bakacağım? Zekâtı benden kaldır, isteme. Bir de işin doğrusunu söylemek gerekirse yâ Resûlallah!Zekâtı benden kaldır, isteme. Bir de işin doğrusunu söylemek gerekirse yâ Resûlallah! Benim canım kıymetli, biraz korkağım da. Savaşı da bana mecbur tutma!Benim canım kıymetli, biraz korkağım da. Savaşı da bana mecbur tutma! Cihat ve zekât olmamak şartıyla sana beyat etmek istiyorum. Uzat elini de beyat edeyim." Cihat ve zekât olmamak şartıyla sana beyat etmek istiyorum. Uzat elini de beyat edeyim."

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; "Zekat olmayınca cihat olmayınca o nasıl Müslümanlık olacak!Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; "Zekat olmayınca cihat olmayınca o nasıl Müslümanlık olacak! Zekâtsız, cihatsız nasıl Müslümanlık olacak! Zekâtsız, cihatsız Müslümanlık olur mu? Olur mu, olur mu?" Zekâtsız, cihatsız nasıl Müslümanlık olacak! Zekâtsız, cihatsız Müslümanlık olur mu? Olur mu, olur mu?"

Peygamber Efendimiz bu cümleleri o kadar çok tekrar etmiş ki sonunda adamcağız yanlış yapmış,Peygamber Efendimiz bu cümleleri o kadar çok tekrar etmiş ki sonunda adamcağız yanlış yapmış, yanlış söylemiş olduğunu anlamış.yanlış söylemiş olduğunu anlamış. "Uzat elini yâ Resûlallah. Zekâta da, cihada da, her şeye razıyım."Uzat elini yâ Resûlallah. Zekâta da, cihada da, her şeye razıyım. İslâm'ın her türlü emrine razıyım, sana beyat ediyorum." demiş. İslâm'ın her türlü emrine razıyım, sana beyat ediyorum." demiş.

Demek ki insanların tabiatında cihattan kaçmak var.Demek ki insanların tabiatında cihattan kaçmak var. Halbuki savaştan, cihattan, cepheden kaçmak en büyük günahlardandır. Halbuki savaştan, cihattan, cepheden kaçmak en büyük günahlardandır. Yedi tane en büyük günah, nedir? Adam öldürmek, zina etmek gibi şeyler. Yedi tane en büyük günah, nedir? Adam öldürmek, zina etmek gibi şeyler.

Başka? Cihadı uygun görmeyen, kaldırmak isteyen, uygulatmak istemeyen mezhepler,Başka? Cihadı uygun görmeyen, kaldırmak isteyen, uygulatmak istemeyen mezhepler, inançlar, sapık görüşler, zümreler var. Hindistan'da "Cihat yoktur." diyen bir sapık fırka çıkmış..inançlar, sapık görüşler, zümreler var. Hindistan'da "Cihat yoktur." diyen bir sapık fırka çıkmış.. Cihada karşı, "İslâm'da cihat vazifesi yoktur." diyor. Cihada karşı, "İslâm'da cihat vazifesi yoktur." diyor. Herhalde dış desteklerden dolayı o kadar da yayılmış ki!Herhalde dış desteklerden dolayı o kadar da yayılmış ki! Amerika'da mabetleri var, mescit demiyorum, Avrupa'da var, İsveç'te var, Hindistan'da var...Amerika'da mabetleri var, mescit demiyorum, Avrupa'da var, İsveç'te var, Hindistan'da var... Her yerde var. Hayret ettim!Her yerde var. Hayret ettim! Ben İlahiyat Fakültesi'nde görevdeyken adresimi bulmuşlar da bana bile broşürlerinden, Ben İlahiyat Fakültesi'nde görevdeyken adresimi bulmuşlar da bana bile broşürlerinden, bilgilerinden bir zarfın içinde göndermişler. Türkiye'de bile.bilgilerinden bir zarfın içinde göndermişler. Türkiye'de bile. Allah'ın kelamında, Kur'ân-ı Kerîm'de cihat kaç tane âyette geçiyor! Utanmadan bir de bana zarf göndermişler! Allah'ın kelamında, Kur'ân-ı Kerîm'de cihat kaç tane âyette geçiyor! Utanmadan bir de bana zarf göndermişler!

Amerika'da arkadaşlardan birisi namaz kılacak yer aramış. Abdest alacak filan.Amerika'da arkadaşlardan birisi namaz kılacak yer aramış. Abdest alacak filan. Bakmış minareli, kubbeli bir yer görmüş, mescit sanmış Hemen arabasıyla oraya gitmiş. Bakmış minareli, kubbeli bir yer görmüş, mescit sanmış Hemen arabasıyla oraya gitmiş. Kapısı, penceresi kapalı. Gitmiş, zile basmış. Kapıyı birisi açmış.Kapısı, penceresi kapalı. Gitmiş, zile basmış. Kapıyı birisi açmış. Demiş ki; "Namaz vakti, ben abdest alacağım, namaz kılmak istiyorum. Demiş ki; "Namaz vakti, ben abdest alacağım, namaz kılmak istiyorum. Camiyi açın da namaz kılayım." Demişler ki; "Burası cami değil.Camiyi açın da namaz kılayım." Demişler ki; "Burası cami değil. Biz işte o mezhepteniz, Kadıyânîyiz. Bu, Kadiyânîler'in mabedi; mescit değil!" Almamışlar.Biz işte o mezhepteniz, Kadıyânîyiz. Bu, Kadiyânîler'in mabedi; mescit değil!" Almamışlar. Öbür tarafta da bize propaganda broşürü gönderdiği zamanÖbür tarafta da bize propaganda broşürü gönderdiği zaman "Biz de müslümanız, daha iyi müslümanız." diyorlar ama uygulamada yamuk yamuk işleri var. "Biz de müslümanız, daha iyi müslümanız." diyorlar ama uygulamada yamuk yamuk işleri var.

Onları neden destekliyorlar?Onları neden destekliyorlar? Müslümanların cihat şuuru sönsün de kuzu olsunlar, kurtlar da kuzuları çıtır çıtır yesin. Ondan... Müslümanların cihat şuuru sönsün de kuzu olsunlar, kurtlar da kuzuları çıtır çıtır yesin. Ondan...

Arslan olursa, arslan kurda ne yapar? Bir gürler, bir pençe atar, sürüsünün üstüne saldırır, hepsini kaçırtır.Arslan olursa, arslan kurda ne yapar? Bir gürler, bir pençe atar, sürüsünün üstüne saldırır, hepsini kaçırtır. Aslanla baş edemeyeceklerini bilirler. Kuzu olursa ne yapar? Aslanla baş edemeyeceklerini bilirler.

Kuzu olursa ne yapar?
Kuzu olursa bütün kurtlar başına üşüşür, yerler. Onun için Hazır ol cenge eğer ister isen sulh ü salâh...Kuzu olursa bütün kurtlar başına üşüşür, yerler.

Onun için Hazır ol cenge eğer ister isen sulh ü salâh...
Cenge hazırlıklı olacak. Onun için bir müslümanın silahıyla, kılıcıyla kıldığı bir vakit namaz,Cenge hazırlıklı olacak. Onun için bir müslümanın silahıyla, kılıcıyla kıldığı bir vakit namaz, kılıçsız kıldığı namazdan yedi yüz kat daha sevaplı. Hazır, kılıcı hemen yanında, silahı yanında.kılıçsız kıldığı namazdan yedi yüz kat daha sevaplı. Hazır, kılıcı hemen yanında, silahı yanında. Müslümanın öyle olması lazım. Ama ne yazık ki öyle olmamış. Müslümanın öyle olması lazım. Ama ne yazık ki öyle olmamış.

Allah müslümanların kusurlarını görüp de düzeltmelerini nasip etsin.Allah müslümanların kusurlarını görüp de düzeltmelerini nasip etsin. Cümlemizi yolunda dâim, zikrine müdavim, sevdiği, razı olduğu kullar eylesin.Cümlemizi yolunda dâim, zikrine müdavim, sevdiği, razı olduğu kullar eylesin. Cennetiyle cemaliyle cümlenizi müşerref eylesin. Ümmet-i Muhammed'i her yerde her zaman aziz eylesin.Cennetiyle cemaliyle cümlenizi müşerref eylesin. Ümmet-i Muhammed'i her yerde her zaman aziz eylesin. Kâfirleri ve müşrikleri hor ve zelil eylesin. İslâm'ı cihana yaysın, cihana hakim eylesin. Kâfirleri ve müşrikleri hor ve zelil eylesin. İslâm'ı cihana yaysın, cihana hakim eylesin.

el-Fâtiha! el-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2