Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Allah’ın Rahmeti ve Gazabı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Cemâziye'l-Evvel 1403 / 27.02.1983
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Korku ve Ümit, Kendini Beğenmenin Kötülüğü, Yöneticilere Sövmeyin!, Yöneticileri Kötülemeyin!, Allah’ın Rahmeti Geniş, Azabın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah’ın Rahmeti ve Gazabı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Cemâziye'l-Evvel 1403 / 27.02.1983
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Korku ve Ümit, Kendini Beğenmenin Kötülüğü, Yöneticilere Sövmeyin!, Yöneticileri Kötülemeyin!, Allah’ın Rahmeti Geniş, Azabın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ-seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne.Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ-seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne. Muhammedinve alâ âl'ihi ve sahbihi ecma'în ve men tebi'ahû bi-ihsanin ilâ-yevmi'd-dîn. Muhammedinve alâ âl'ihi ve sahbihi ecma'în ve men tebi'ahû bi-ihsanin ilâ-yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd… Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd…

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atünve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâle: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâle:

Lev ya'lemu'l-mü'minü mâ indallâhi mine'l-ukûbeti mâ tami'a fi'l-cenneti ehadün. Lev ya'lemu'l-mü'minü mâ indallâhi mine'l-ukûbeti mâ tami'a fi'l-cenneti ehadün. Ve lev ya'lemu'l-kâfirü mâ indallâhi mine'r-rahmeti mâ kanita mine'l-cenneti ehadün. Ve lev ya'lemu'l-kâfirü mâ indallâhi mine'r-rahmeti mâ kanita mine'l-cenneti ehadün.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Çok aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Çok aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadislerindenPeygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadislerinden bir miktarını hocamız Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin Efendi hazretlerinin bir miktarını hocamız Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin Efendi hazretlerinin cem' ve telif eylemiş olduğu Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından okumaya devam edeceğiz. cem' ve telif eylemiş olduğu Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından okumaya devam edeceğiz.

Hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmezden önce, Hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmezden önce, evvelen ve hâsseten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerininevvelen ve hâsseten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin rûh-i pâki için ve onun cümle âl, ashab ve etbâlarının ruhları için rûh-i pâki için ve onun cümle âl, ashab ve etbâlarının ruhları için ve hâsseten sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin; ve hâsseten sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin; Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliy-yi Murtezâ'dan radıyallahu anhümâ,Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliy-yi Murtezâ'dan radıyallahu anhümâ, müteselsilen üstadımız Muhammed Zahid Bursevî'ye kadar güzerân eylemiş olan müteselsilen üstadımız Muhammed Zahid Bursevî'ye kadar güzerân eylemiş olan cümle sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemiz için ve hulefâsınıncümle sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemiz için ve hulefâsının ve muhiblerinin, müritlerinin ruhları için; eserin müellifi Gümüşhaneli Hocamız'ın ruhu, ve muhiblerinin, müritlerinin ruhları için; eserin müellifi Gümüşhaneli Hocamız'ın ruhu, Hocamız Mehmed Zâhid-i Bursevî'nin ruhu için; ve sâir evliyâ ve enbiyâullahın;Hocamız Mehmed Zâhid-i Bursevî'nin ruhu için; ve sâir evliyâ ve enbiyâullahın; sâlih, velî, mahbub kulların ruhları için; sâlih, velî, mahbub kulların ruhları için; ve hâsseten uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu camiye toplanmış olan ve hâsseten uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu camiye toplanmış olan siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş olan bütün yakınlarının siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş olan bütün yakınlarının ve sevdiklerinin ruhlarının şâd olması için; biz hayatta olan mü'minlerin ve sevdiklerinin ruhlarının şâd olması için; biz hayatta olan mü'minlerin Cenâb-ı Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürüp, huzuruna sevdiği,Cenâb-ı Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürüp, huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmamıza bahane, vesile olsun diye bir Fâtiha, razı olduğu kullar olarak varmamıza bahane, vesile olsun diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın bize rivayet eylediğine göre, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın bize rivayet eylediğine göre, Tirmizî'nin telif ettiği kitaptan bize geldiğine göre, Peygamber Efendimiz Allah'tan korkmak Tirmizî'nin telif ettiği kitaptan bize geldiğine göre, Peygamber Efendimiz Allah'tan korkmak ve Allah'ın lütfuna ümit beslemek mevzuunda şu hadîs-i şerîfi îrad buyurmuş; ve Allah'ın lütfuna ümit beslemek mevzuunda şu hadîs-i şerîfi îrad buyurmuş;

Lev ya'lemul mü'minü. "Eğer mü'min bileydi." Mâ indallâhi mine'l-ukûbeti.Lev ya'lemul mü'minü. "Eğer mü'min bileydi." Mâ indallâhi mine'l-ukûbeti. "Allah nezdinde, Allahu Teâlâ katında, Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda,"Allah nezdinde, Allahu Teâlâ katında, Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda, yanında olan cezaları, ne gibi cezalar olacağını bileydi."yanında olan cezaları, ne gibi cezalar olacağını bileydi." Mâ tami'a fi'l-cenneti ehadün. "Cennete hiç kimse ümit besleyemezdi.Mâ tami'a fi'l-cenneti ehadün. "Cennete hiç kimse ümit besleyemezdi. Ben de belki cennete girerim." diye ümit edemezdi. Ben de belki cennete girerim." diye ümit edemezdi. Cezalarının çokluğunu, azametini, büyüklüğünü, dehşetini, şiddetini düşünür de; Cezalarının çokluğunu, azametini, büyüklüğünü, dehşetini, şiddetini düşünür de;

"Eyvah! Bu kadar suça bu kadar ceza varken nasıl cennete girebiliriz?" "Eyvah! Bu kadar suça bu kadar ceza varken nasıl cennete girebiliriz?"

diye herkes cennete girmekten ümidini keserdi. diye herkes cennete girmekten ümidini keserdi.

Buna mukabil; Ve lev ya'lemu'l-kâfirü mâ indallâhi mine'r-rahmeti. Buna mukabil; Ve lev ya'lemu'l-kâfirü mâ indallâhi mine'r-rahmeti. "Kâfir de Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda, katında,"Kâfir de Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda, katında, nezdinde olan rahmet cinsinden ne gibi lütuflar, mükâfatlar olduğunu bileydi."nezdinde olan rahmet cinsinden ne gibi lütuflar, mükâfatlar olduğunu bileydi." Mâ kanita mine'l-cenneti ehadün. "Cennetten hiçbir kâfir ümidini kesmezdi. Mâ kanita mine'l-cenneti ehadün. "Cennetten hiçbir kâfir ümidini kesmezdi. Ola ki Allah beni de affeder, ben de girebilirim yahu, bu kadar geniş rahmeti, Ola ki Allah beni de affeder, ben de girebilirim yahu, bu kadar geniş rahmeti, bu kadar geniş lütfu keremi varken herhalde ben de girerim." diye ümit kesemezdi, ümit bağlardı. bu kadar geniş lütfu keremi varken herhalde ben de girerim." diye ümit kesemezdi, ümit bağlardı.

Bu hadîs-i şerîften anlaşılan şudur ki mü'min; Bu hadîs-i şerîften anlaşılan şudur ki mü'min;

"Ben nasıl olsa mü'minim, Allah beni cennete sokmayacak da kimi sokar." "Ben nasıl olsa mü'minim, Allah beni cennete sokmayacak da kimi sokar."

gibi bir laubali düşünce içine düşmeyecek. gibi bir laubali düşünce içine düşmeyecek. Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti de var, ikabı da, azabı da, cezası da var. Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti de var, ikabı da, azabı da, cezası da var. Kâfir de; "Ben artık ömrümü mahvettim, ben bir kere mahvolmuşum, Kâfir de;

"Ben artık ömrümü mahvettim, ben bir kere mahvolmuşum,
hayatım mahvolmuş bir kere, batmışım, bir daha ben düzelmem.hayatım mahvolmuş bir kere, batmışım, bir daha ben düzelmem. Allah beni affetmez yaptığım suçlardan, günahlardan dolayı,Allah beni affetmez yaptığım suçlardan, günahlardan dolayı, bir daha ben artık katiyen cennete giremem." diye bir ümitsizlik, yeis haline düşmeyecek.bir daha ben artık katiyen cennete giremem."

diye bir ümitsizlik, yeis haline düşmeyecek.
Allahu Teâlâ hazretleri ola ki afv u mağfiret eder.Allahu Teâlâ hazretleri ola ki afv u mağfiret eder. Yeter ki anlasın hatasını, suçu kabahatini idrak etsin, boyun büküp edebini, terbiyesini takınsın. Yeter ki anlasın hatasını, suçu kabahatini idrak etsin, boyun büküp edebini, terbiyesini takınsın.

Bu iki kanatlı, dengeli hadîs-i şerîften anladığımıza göre;Bu iki kanatlı, dengeli hadîs-i şerîften anladığımıza göre; bir insan mü'minliğine güvenip de burnunu havaya kaldırmayacak,bir insan mü'minliğine güvenip de burnunu havaya kaldırmayacak, suçuna bakıp boynunu büküp de dağıtmayacak işini, perişan olmayacak. suçuna bakıp boynunu büküp de dağıtmayacak işini, perişan olmayacak.

"Ben yine bir çalışayım, ola ki Allah affeder." diye o ümit içinde olacak. "Ben yine bir çalışayım, ola ki Allah affeder."

diye o ümit içinde olacak.
İyi yolda giden kul da korku içinde olacak. İyi yolda giden kula korku yaraşır çünkü korkmazsa… İyi yolda giden kul da korku içinde olacak. İyi yolda giden kula korku yaraşır çünkü korkmazsa…

"Yahu sabah namazını, öğleyi, ikindiyi kıldım, bir de bitmiyormuş gibi "Yahu sabah namazını, öğleyi, ikindiyi kıldım, bir de bitmiyormuş gibi bir de akşamı kıldım, bir de yatsıyı kıldım, eh şöyle de yaptım,bir de akşamı kıldım, bir de yatsıyı kıldım, eh şöyle de yaptım, bugün elli lira da para verdim fukaraya…" filan. Yaptığı amelleri gördü mü insan; bugün elli lira da para verdim fukaraya…"

filan. Yaptığı amelleri gördü mü insan;

"Sen hesap mı yapıyorsun kulum? Gel bakalım hesaba." der Allahu Teâlâ hazretleri,"Sen hesap mı yapıyorsun kulum? Gel bakalım hesaba."

der Allahu Teâlâ hazretleri,
o da hesap yapmaya başlar. O hesabın altından kalkılmaz ki... o da hesap yapmaya başlar. O hesabın altından kalkılmaz ki...

"Ver bakalım gözün karşılığını, ver bakalım şu İslâm nimetinin mukabilini. "Ver bakalım gözün karşılığını, ver bakalım şu İslâm nimetinin mukabilini. Ver bakalım şu nimeti, ver bakalım bu nimeti..." derse hangi nimetini para ile alabiliriz? Ver bakalım şu nimeti, ver bakalım bu nimeti..."

derse hangi nimetini para ile alabiliriz?

Elhamdülillah. Ve in teu'ddû ni'metallâhi lâ tuhsûhâ. Elhamdülillah.

Ve in teu'ddû ni'metallâhi lâ tuhsûhâ.

"Başlasan Allahu Teâlâ hazretlerinin benim üzerimde ne nimetleri var diye; "Başlasan Allahu Teâlâ hazretlerinin benim üzerimde ne nimetleri var diye; bir, iki, üç, dört, beş... Saymaya gücün yetmez. bir, iki, üç, dört, beş... Saymaya gücün yetmez. Sayamazsın, bitiremezsin." Elin tutması bir nimet değil mi? Çolak olsaydın, ne olacaktı? Sayamazsın, bitiremezsin."

Elin tutması bir nimet değil mi? Çolak olsaydın, ne olacaktı?
Gözün görmesi bir nimet değil mi? Kör olsaydın, ne olacaktı? Gözün görmesi bir nimet değil mi? Kör olsaydın, ne olacaktı? Kulağın duyması bir nimet değil mi? Sağır olsaydın, ne yapacaktın? Kulağın duyması bir nimet değil mi? Sağır olsaydın, ne yapacaktın?

Avrupaları, Amerikaları dolaşırdın. Bir orada doktor varmış, tedavi edelim deselerdi,Avrupaları, Amerikaları dolaşırdın. Bir orada doktor varmış, tedavi edelim deselerdi, tâ oraya kadar giderdi insan; tâ oraya kadar giderdi insan;

"Ah, şu gözüme bir kavuşsam. Şu dünya gözüyle şu dünyayı bir görsem, "Ah, şu gözüme bir kavuşsam. Şu dünya gözüyle şu dünyayı bir görsem, hiç görmedim, acaba nasıl? Renk diyorlar, kırmızı diyorlar, mavi diyorlar.hiç görmedim, acaba nasıl? Renk diyorlar, kırmızı diyorlar, mavi diyorlar. Şu gözümden perde bir kalksa da, bir görme ihtimalim varmış, şu dünyayı bir görsem,Şu gözümden perde bir kalksa da, bir görme ihtimalim varmış, şu dünyayı bir görsem, şu bana şefkatli seslenen anam kimmiş, babam kimmiş, yüzüne bir baksam bir şu perde kalksa." şu bana şefkatli seslenen anam kimmiş, babam kimmiş, yüzüne bir baksam bir şu perde kalksa."

diye insan parası varsa her şeyi verir. Ödenmez yani. diye insan parası varsa her şeyi verir. Ödenmez yani.

Ana babanın hakkı ödenmez deniyor. Allahu Teâlâ hazretlerini düşünün Ana babanın hakkı ödenmez deniyor. Allahu Teâlâ hazretlerini düşünün . Bize hayat vermiş, sayısız nimetler… Her an nimeti devam ediyor.. Bize hayat vermiş, sayısız nimetler… Her an nimeti devam ediyor. Nimeti kesilse biz ayakta duramayız ki. Şu lamba nasıl yanıyor? Nimeti kesilse biz ayakta duramayız ki.

Şu lamba nasıl yanıyor?

Bu lamba devamlı cereyan geldiği için yanıyor. Cereyan kesilse ne olur? Bu lamba devamlı cereyan geldiği için yanıyor.

Cereyan kesilse ne olur?

Lamba orada durur ama yanmaz. Bir an kesilse ne olur? Lamba orada durur ama yanmaz.

Bir an kesilse ne olur?

O anda söner, ondan sonra yine gelirse yine gelir. O anda söner, ondan sonra yine gelirse yine gelir.

İşte Allahu Teâlâ hazretlerinin bize lütfu, nimeti öyle devam ediyor.İşte Allahu Teâlâ hazretlerinin bize lütfu, nimeti öyle devam ediyor. Bir an kesiliverse Allah'ın nimeti biz ayakta duramayız ki. Bir an kesiliverse Allah'ın nimeti biz ayakta duramayız ki. Ayakta durmamız bir nimet, kalbimizin atması bir nimet, aklımızın çalışması bir nimet,Ayakta durmamız bir nimet, kalbimizin atması bir nimet, aklımızın çalışması bir nimet, her şeyi bir nimet.her şeyi bir nimet. Şu vücudun içinde milyonlarca küçük küçük varlıklar var, hepsi bir araya gelmiş,Şu vücudun içinde milyonlarca küçük küçük varlıklar var, hepsi bir araya gelmiş, hepsi vazifesini biliyor, çalışıyor, harıl harıl, tıkır tıkır çalışıyor da hepsi vazifesini biliyor, çalışıyor, harıl harıl, tıkır tıkır çalışıyor da biz, biz olarak ayakta dolaşıyoruz. biz, biz olarak ayakta dolaşıyoruz.

Kaslar çalışmazsa, kemikler çalışmazsa, kalp çalışmazsa, beyin çalışmazsa,Kaslar çalışmazsa, kemikler çalışmazsa, kalp çalışmazsa, beyin çalışmazsa, her hangi bir uzuv çalışmadığı zaman mahvoluruz. her hangi bir uzuv çalışmadığı zaman mahvoluruz. Hepsi çalışıyor. Bu insan nasıl oluyor da üç adım yürüyor, hayret eder insan. Hepsi çalışıyor. Bu insan nasıl oluyor da üç adım yürüyor, hayret eder insan.

Bahâeddin Nakşibend hazretlerine; "Bana keramet göster." demiş Bahâeddin Nakşibend hazretlerine;

"Bana keramet göster."

demiş
birisi de üç adım yürümüş. Sonra dönmüş; birisi de üç adım yürümüş. Sonra dönmüş;

"Efendim, hani keramet göstereceksiniz?" "Gösterdim ya."Efendim, hani keramet göstereceksiniz?"

"Gösterdim ya.
Üç adım yürüdüm, daha ne istiyorsun?" Keramet ikram demek,Üç adım yürüdüm, daha ne istiyorsun?"

Keramet ikram demek,
yani Allah'ın büyük ikramı; yürüyebiliyoruz,bir şey yapabiliyoruz. yani Allah'ın büyük ikramı; yürüyebiliyoruz,bir şey yapabiliyoruz. Keramet velîden değil ki. Keramet kimden? Allah'tan, her şey Allah'tan. Keramet velîden değil ki.

Keramet kimden?

Allah'tan, her şey Allah'tan.
Her şey Allah'ın bir lütfu olarak veriliyor. Her şey Allah'ın bir lütfu olarak veriliyor.

Bizim yaptığımız şeyler ise incir çekirdeğini doldurmaz. Bizim yaptığımız şeyler ise incir çekirdeğini doldurmaz. Bizim hayır olarak yaptığımız şeyleri ölçsek, biçsek bir şey değil ki; gayet azdır. Bizim hayır olarak yaptığımız şeyleri ölçsek, biçsek bir şey değil ki; gayet azdır. İnsanoğlu gözünde büyütürse, o zaman Allah o kulu sevmez. İnsanoğlu gözünde büyütürse, o zaman Allah o kulu sevmez.

"Bak şu terbiyesize, şu kadar verdim de o da benim verdiğimden bir zerresini götürmüş, "Bak şu terbiyesize, şu kadar verdim de o da benim verdiğimden bir zerresini götürmüş, öteki fakire birazını vermiş de bir de bana karşı böbürleniyor.öteki fakire birazını vermiş de bir de bana karşı böbürleniyor. Hepsini ben verdim zaten, benim malım, mülk benim, bir kısmını öbür tarafa verdim diye Hepsini ben verdim zaten, benim malım, mülk benim, bir kısmını öbür tarafa verdim diye bana çalım satmaya kalkıyor." der. bana çalım satmaya kalkıyor." der.

Onun için birazcık kendisine ibadet etmek nimeti bulaşmış, nasip olmuş mü'min,Onun için birazcık kendisine ibadet etmek nimeti bulaşmış, nasip olmuş mü'min, sakın ha haline gururlanma, kendini bir haldeyim sanma! sakın ha haline gururlanma, kendini bir haldeyim sanma! Çok âciz bir zerreyiz. Sineğin kıymeti olmadığı gibi bizim de bir kıymetimiz yok. Çok âciz bir zerreyiz. Sineğin kıymeti olmadığı gibi bizim de bir kıymetimiz yok.

Bizim kıymetimiz imanımızda ve edebimizde; aczimizi idrakte, Bizim kıymetimiz imanımızda ve edebimizde; aczimizi idrakte, Allah'ın kulluğunu bilmemizde, iyi kulluk etmemizde, şükrünü edâ etmemizde.Allah'ın kulluğunu bilmemizde, iyi kulluk etmemizde, şükrünü edâ etmemizde. Yoksa biz cabbarlanırsak, çalımlanırsak, burnumuzu kaldırırsak, göğsümüzü kabartırsak,Yoksa biz cabbarlanırsak, çalımlanırsak, burnumuzu kaldırırsak, göğsümüzü kabartırsak, kollarımızı açarsak, şişirirsek o zaman Allahu Teâlâ hazretleri cezaya uğratır. kollarımızı açarsak, şişirirsek o zaman Allahu Teâlâ hazretleri cezaya uğratır.

Onun için ibadetine mağrur olmayacak mü'min. İmanına mağrur olmayacak. Onun için ibadetine mağrur olmayacak mü'min. İmanına mağrur olmayacak.

Lâ temennû aleyye İslâmeküm. Lâ temennû aleyye İslâmeküm.

"Ey benim mü'min kullarım, bana sizin kendinizin Müslümanlığa girmenizi, "Ey benim mü'min kullarım, bana sizin kendinizin Müslümanlığa girmenizi, müslüman olmanızı başa kakmayın!müslüman olmanızı başa kakmayın! 'Yâ Rabbi, ben müslümanım ya işte' diye iki de bir de. 'Yâ Rabbi, ben müslümanım ya işte' diye iki de bir de. Aksine Allah'ın size 'Ey kulum, ben seni kâfirken imana sokmadım mı? Aksine Allah'ın size 'Ey kulum, ben seni kâfirken imana sokmadım mı? O büyük bir nimet değil mi?' diye o minnet etsin, o başa kaksın." O büyük bir nimet değil mi?' diye o minnet etsin, o başa kaksın."

Onun minnet etmeye hakkı var. Kulun Allah'a; Onun minnet etmeye hakkı var. Kulun Allah'a;

"Ben müslümanım yâ Rabbi." diye"Ben müslümanım yâ Rabbi."

diye
e minnet etmesi terbiyesizliğin terbiyesizliğinin terbiyesizliği olur. e minnet etmesi terbiyesizliğin terbiyesizliğinin terbiyesizliği olur.

Onun için, kul edebini takınacak, tevazuunu bilecek, takınacak, Onun için, kul edebini takınacak, tevazuunu bilecek, takınacak, Allah'a boyun bükecek, edeple hareket edecek. Allah'a boyun bükecek, edeple hareket edecek. Edep dediğimiz şey var; terbiye, boyun büküklüğü, haddini bilmek, güzel huy ile olur. Edep dediğimiz şey var; terbiye, boyun büküklüğü, haddini bilmek, güzel huy ile olur. Ve kul, bu hadîs-i şerîften de daha başka hadislerden, âyetlerden anladığımıza göre; Ve kul, bu hadîs-i şerîften de daha başka hadislerden, âyetlerden anladığımıza göre;

Beyne'l-havfi ve'r-reca'. "Korku ile ümidi dengeli olarak kendisinde toplayacak." Beyne'l-havfi ve'r-reca'. "Korku ile ümidi dengeli olarak kendisinde toplayacak."

Öyle yürüyecek. Hem korkacak, hem ümit besleyecek. Öyle yürüyecek. Hem korkacak, hem ümit besleyecek.

Ola ki Mevlâ bana da lütfeder, yüzüm kara, elim boş ama Ola ki Mevlâ bana da lütfeder, yüzüm kara, elim boş ama bana da lütfetmesi melhuzdur, rahmeti çok. bana da lütfetmesi melhuzdur, rahmeti çok.

Ola ki Mevlâ benim bildiğim, bilmediğim, idrak ettiğim,Ola ki Mevlâ benim bildiğim, bilmediğim, idrak ettiğim, etmediğim bir şeyden dolayı beni azaplandırır.etmediğim bir şeyden dolayı beni azaplandırır. Bak, eski ümmetlerden nice azaplandırmış, nice cezalandırdığı kimseler olmuş. Bak, eski ümmetlerden nice azaplandırmış, nice cezalandırdığı kimseler olmuş. Biraz fırsat vermiş, mühlet vermiş; ansızın yakalamış, cezayı başlarına geçirivermiş. Biraz fırsat vermiş, mühlet vermiş; ansızın yakalamış, cezayı başlarına geçirivermiş. Kimisini yerin dibine geçirmiş, kimisini rüzgârla helâk etmiş,Kimisini yerin dibine geçirmiş, kimisini rüzgârla helâk etmiş, kimisini zelzeleyle helâk etmiş diye korku ile ümidi dengeli bir şekilde içinde cem' edecek. kimisini zelzeleyle helâk etmiş diye korku ile ümidi dengeli bir şekilde içinde cem' edecek.

Ümitsizliğe düşüp de… O da bir felakettir. Adama diyorsun; Ümitsizliğe düşüp de… O da bir felakettir. Adama diyorsun;

"Gel, ıslah ol, tevbe et, bırak şu içkiyi, kumarı..." "Gel, ıslah ol, tevbe et, bırak şu içkiyi, kumarı..."

"Kardeşim, ben zaten mahvolmuşum. Ben artık düzelmem." diyor, "Kardeşim, ben zaten mahvolmuşum. Ben artık düzelmem."

diyor,
bir içki kaldırıyor kafasına, bir daha içiyor. bir içki kaldırıyor kafasına, bir daha içiyor.

Allah affeder. Öyle şey yapma, senin günahından çok büyük Allah'ın rahmeti. Affedebilir.Allah affeder. Öyle şey yapma, senin günahından çok büyük Allah'ın rahmeti. Affedebilir. Ümitsizliğe düşüp de yine kâfirlikte kalma. Ümitsizliğe düşüp de yine kâfirlikte kalma.

Şeytan herkesi bir başka çeşit aldatıyor. Mü'mini ibadetine mağrur edip aldatıyor, Şeytan herkesi bir başka çeşit aldatıyor. Mü'mini ibadetine mağrur edip aldatıyor, Allah'ın rahmetinden uzaklaştırıyor; kâfiri, yaptığı kusurları gözünde büyütüp Allah'ın rahmetinden uzaklaştırıyor; kâfiri, yaptığı kusurları gözünde büyütüp rahmetinden ümit kestirmek ve rahmetinin kapısını çalmaya yanaşmamakla aldatıyor. rahmetinden ümit kestirmek ve rahmetinin kapısını çalmaya yanaşmamakla aldatıyor. Maksat aldatmak değil mi, hepsini bir çeşit aldatıyor.Maksat aldatmak değil mi, hepsini bir çeşit aldatıyor. Onun için bir İranlı şair demiş ki; -Mevlânâ değil, Mevlânâ'dan evvel birisi-; Onun için bir İranlı şair demiş ki; -Mevlânâ değil, Mevlânâ'dan evvel birisi-;

"Eğer kâfir de olsan, putperest de olsan, gâvur da olsan, ateşperest de olsan,"Eğer kâfir de olsan, putperest de olsan, gâvur da olsan, ateşperest de olsan, vazgeç o yolundan, dön bana gel. vazgeç o yolundan, dön bana gel. Çünkü benim dergâhım, -yani Allahu Teâlâ hazretlerinin hitabı gibi söylüyor-Çünkü benim dergâhım, -yani Allahu Teâlâ hazretlerinin hitabı gibi söylüyor- dergâh-ı İlâhî ümitsizlik dergâhı değildir.dergâh-ı İlâhî ümitsizlik dergâhı değildir. Bin kere tevbesini bozsa insan yine Allah kabul eder, edebilir." diye o ümidi ifade eder. Bin kere tevbesini bozsa insan yine Allah kabul eder, edebilir."

diye o ümidi ifade eder.

Hani derler ya Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî'nin türbesinde böyle demiş Mevlânâ.Hani derler ya Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî'nin türbesinde böyle demiş Mevlânâ. Mevlânâ dememiş, İranlı bir başka şair demiş de Mevlânâ dememiş, İranlı bir başka şair demiş de Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin müritlerinden birisi, o beyiti, o kıt'ayı görmüş, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin müritlerinden birisi, o beyiti, o kıt'ayı görmüş, hoşuna gitmiş, yazdırmış, oraya astırmış.hoşuna gitmiş, yazdırmış, oraya astırmış. Bu dergâha gelsinler diye, öyle bir ümit tutar, yani bir nükte düşünerek.Bu dergâha gelsinler diye, öyle bir ümit tutar, yani bir nükte düşünerek. Yoksa oradaki dergâhtan mı, Mevlânâ dergâhı değil, aslâ.Yoksa oradaki dergâhtan mı, Mevlânâ dergâhı değil, aslâ. O dergâhtan murat dergâh-ı İlâhî! O dergâhtan murat dergâh-ı İlâhî!

Mevlânâ kim ki, tevbeyi bozmuş bir insanın tevbesini kabul etmek durumunda olsun. Mevlânâ kim ki, tevbeyi bozmuş bir insanın tevbesini kabul etmek durumunda olsun. O kabul etmez bir kere. Kalkar, hışımla mezarından ona söyleyenin kafasını parçalar. O kabul etmez bir kere. Kalkar, hışımla mezarından ona söyleyenin kafasını parçalar.

Olur mu? "Ben Mevlâm'ın, Rabbim'in edepli bir kulu iken,Olur mu?

"Ben Mevlâm'ın, Rabbim'in edepli bir kulu iken,
sen bana niye öyle edepsizlik isnat ediyorsun? sen bana niye öyle edepsizlik isnat ediyorsun? Ben yokluğu, tevazuu, had bilmeyi tercih etmişken sen niye bana bunu yapıyorsun?" der.Ben yokluğu, tevazuu, had bilmeyi tercih etmişken sen niye bana bunu yapıyorsun?"

der.
Onun için o sözü öyle yanlış anlıyorlar. Ümit kesilmeyecek dergâh Allah'ın dergâhıdır. Onun için o sözü öyle yanlış anlıyorlar. Ümit kesilmeyecek dergâh Allah'ın dergâhıdır. Şair de onu kastetmiş zaten. Allah'tan ümit kesmeyeceğiz ama korkacağız. Şair de onu kastetmiş zaten.

Allah'tan ümit kesmeyeceğiz ama korkacağız.
Korkacağız çünkü Peygamber Efendimiz'i düşünün... Kokmanın bir misalini vereyim. Korkacağız çünkü Peygamber Efendimiz'i düşünün... Kokmanın bir misalini vereyim.

Kim Peygamber Efendimiz? Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretlerinin methettiği bir peygamber. Kim Peygamber Efendimiz?

Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretlerinin methettiği bir peygamber.
Raûfu'r-rahîm diye methettiği, Sirâc-ı münîr diye övdüğü,Raûfu'r-rahîm diye methettiği, Sirâc-ı münîr diye övdüğü, âlemlere rahmet olarak gönderdiğini bildirdiği, huluk-i azîm üzere olduğunu, âlemlere rahmet olarak gönderdiğini bildirdiği, huluk-i azîm üzere olduğunu, güzel ahlâk sahibi olduğunu bildirdiği, kendisine itaati bizim boynumuza vacip, güzel ahlâk sahibi olduğunu bildirdiği, kendisine itaati bizim boynumuza vacip, gerekli kıldığı bir zât-ı celîl. Bize numûne-i imtisâl olarak gönderdiğini bildirdiği bir peygamber.gerekli kıldığı bir zât-ı celîl. Bize numûne-i imtisâl olarak gönderdiğini bildirdiği bir peygamber. Âyetlerle hep bunlar. Hepsini sıralayabiliriz âyetlerin.Âyetlerle hep bunlar. Hepsini sıralayabiliriz âyetlerin. Bu kadar katî. Ne oldu? Abdullah İbn Ümmi Mektûm geldi, iki gözü âmâ bir kimse, Bu kadar katî.

Ne oldu?

Abdullah İbn Ümmi Mektûm geldi, iki gözü âmâ bir kimse,
Resûlullah'a bir şey sormak istiyor. Ama Resûlullah'ın yanında da hatırlı, itibarlı, Resûlullah'a bir şey sormak istiyor. Ama Resûlullah'ın yanında da hatırlı, itibarlı, mevki makam sahibi, zengin kimseler var.mevki makam sahibi, zengin kimseler var. Peygamber Efendimiz onlara bir şey anlatıyor, o da soruyor arada.Peygamber Efendimiz onlara bir şey anlatıyor, o da soruyor arada. Peygamber Efendimiz ötekilere İslâm'ı tebliğ edip de onları hak yola çekmeyePeygamber Efendimiz ötekilere İslâm'ı tebliğ edip de onları hak yola çekmeye yine gayretle bir şeyler söylüyor, yine o da bir şey soruyor.yine gayretle bir şeyler söylüyor, yine o da bir şey soruyor. İki defa böyle olunca Peygamber Efendimizİki defa böyle olunca Peygamber Efendimiz Abdullah İbn Ümmi Mektûm radıyallahu anh'a yüzünü buruşturdu.Abdullah İbn Ümmi Mektûm radıyallahu anh'a yüzünü buruşturdu. Hemen Abese sûresi nâzil oldu: ve tevellâ. En câehü'l-a'mâ. Hemen Abese sûresi nâzil oldu:

ve tevellâ. En câehü'l-a'mâ.
Ve mâ yüdrîke le'allehû yezzekkâ. Ev yezzekkeru fe tenfe'ahu'z-zikrâ.Ve mâ yüdrîke le'allehû yezzekkâ. Ev yezzekkeru fe tenfe'ahu'z-zikrâ. Emmâ meni's-tağnâ. Fe ente lehû tesaddâ. O Abese sûresi nâzil oldu ki; Emmâ meni's-tağnâ. Fe ente lehû tesaddâ.

O Abese sûresi nâzil oldu ki;

"Ey Resûlüm, sakın öyle yüz buruşturma. O ötekiler değil, bunda hayır var. "Ey Resûlüm, sakın öyle yüz buruşturma. O ötekiler değil, bunda hayır var. Bunun gönlü temiz, bu kendini pak etmeye, içini temizlemeye, imana kavuşmaya gelen has, hâlis...Bunun gönlü temiz, bu kendini pak etmeye, içini temizlemeye, imana kavuşmaya gelen has, hâlis... Ötekisinin kibrinden İslâm'a geleceği yok." diye azar gibi yani,Ötekisinin kibrinden İslâm'a geleceği yok."

diye azar gibi yani,
terbiye babından o âyet-i kerîme indi. Bu kadar incedir. terbiye babından o âyet-i kerîme indi. Bu kadar incedir.

Onun için Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; Onun için Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;

Şeyyebetnî sûretü Hûd ve emsâlühâ. Şeyyebetnî sûretü Hûd ve emsâlühâ.

"Beni Hûd sûresinin âyetleri saçımı, sakalımı ağarttı, ihtiyarlattı." "Beni Hûd sûresinin âyetleri saçımı, sakalımı ağarttı, ihtiyarlattı."

Neden ihtiyarlamış? Ne var o sûrelerin içinde? Festakim kemâ ümirte. Neden ihtiyarlamış? Ne var o sûrelerin içinde?

Festakim kemâ ümirte.

"Ey Resûlüm, nasıl emrolunduysan öyle dosdoğru ol." diye emretmiş Allah. "Ey Resûlüm, nasıl emrolunduysan öyle dosdoğru ol."

diye emretmiş Allah.

"Ay ben nasıl dosdoğru olacağım…" diye Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem "Ay ben nasıl dosdoğru olacağım…"

diye Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
gayret gösterirken, titizlenirken, dikkat ederken saçı sakalı ağarmış. gayret gösterirken, titizlenirken, dikkat ederken saçı sakalı ağarmış.

"İhtiyarlattı beni, saçıma sakalıma ak düşürdü." diyor. Bu kadar da bak şey. "İhtiyarlattı beni, saçıma sakalıma ak düşürdü."

diyor. Bu kadar da bak şey.

Resûl-i Edîbi Peygamber Efendimiz, yani âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir peygamber. Resûl-i Edîbi Peygamber Efendimiz, yani âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir peygamber.

Biz kim oluyoruz? O Resûl-i Edîb, Allah'ın seçkin kulu,Biz kim oluyoruz?

O Resûl-i Edîb, Allah'ın seçkin kulu,
bir hata yapınca böyle âyet nâzil oluveriyor, biz kim oluyoruz? bir hata yapınca böyle âyet nâzil oluveriyor, biz kim oluyoruz?

Hatırlı anamız babamız var da ondan bize bir ayrım, muamele mi yapılacak? Hatırlı anamız babamız var da ondan bize bir ayrım, muamele mi yapılacak? Mevkiimiz, makamımız bir şey mi ki oradan bir şey mi olacak? Mevki makam nedir yani?Mevkiimiz, makamımız bir şey mi ki oradan bir şey mi olacak? Mevki makam nedir yani? Neyimize güveniyoruz da bu kadar günah ederiz de hiç telaşlanmayız?Neyimize güveniyoruz da bu kadar günah ederiz de hiç telaşlanmayız? Niye bizim saçımız sakalımız ağarmadı? Bizim ak, pak olması lazım. Niye bizim saçımız sakalımız ağarmadı?

Bizim ak, pak olması lazım.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in saçına sakalınaResûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in saçına sakalına o âyetlerin heybetinden ak düşmüşse, bizim baştan aşağıya kireç gibi olmamız lazım.o âyetlerin heybetinden ak düşmüşse, bizim baştan aşağıya kireç gibi olmamız lazım. Tepeden tırnağa bizim kara bir yerimiz kalmaması lazım korkmasını bilsek. Tepeden tırnağa bizim kara bir yerimiz kalmaması lazım korkmasını bilsek.

Onun için ey müslümanlar, amelinize güvenmeyin, işin sonu nasıl gelecek bakalım. Onun için ey müslümanlar, amelinize güvenmeyin, işin sonu nasıl gelecek bakalım.

Allah cümlemize hüsn-i hâtime nasip etsin. "Filanca büyük hoca…" Allah cümlemize hüsn-i hâtime nasip etsin.

"Filanca büyük hoca…"

Sonu ne olacak, bilmiyoruz ki. "Filanca büyük alim…" Acep kalbi nasıl, bilmiyoruz ki. Sonu ne olacak, bilmiyoruz ki.

"Filanca büyük alim…"

Acep kalbi nasıl, bilmiyoruz ki.

"Filanca büyük âbid…" Acaba devam ettirebilecek mi ömrünün sonuna kadar? "Filanca büyük âbid…"

Acaba devam ettirebilecek mi ömrünün sonuna kadar?

Her şey meçhul, Allah'ın rahmetine sığınırız, boynumuzu bükeriz; Her şey meçhul, Allah'ın rahmetine sığınırız, boynumuzu bükeriz;

"Aman yâ Rabbi, eğer bir güzel haldeysem, beni bu halde dâim tut,"Aman yâ Rabbi, eğer bir güzel haldeysem, beni bu halde dâim tut, beni bu güzelden aşağıya düşürme." beni bu güzelden aşağıya düşürme."

Bir kötü haldeysek; Bir kötü haldeysek;

"Yâ Rabbi, kötü haldeyim, şu nefsimi yenemedim, şu şeytana yine uydum,"Yâ Rabbi, kötü haldeyim, şu nefsimi yenemedim, şu şeytana yine uydum, yine aldandım, yine hata ettim, yine hata ettim yâ Rabbi, yine aldandım, yine hata ettim, yine hata ettim yâ Rabbi, sen benim elimden tutmazsan benim halim nice olur?" sen benim elimden tutmazsan benim halim nice olur?"

diye yalvaracağız, başka bir şey yok. diye yalvaracağız, başka bir şey yok. Bizim elimizden gelen bir tek şey var: Yalvarmak. Başka hiçbir şey yok, yapacağımız o. Bizim elimizden gelen bir tek şey var: Yalvarmak. Başka hiçbir şey yok, yapacağımız o. Dua, Türkçesi "yalvarmak, yakarmak". Dua, Türkçesi "yalvarmak, yakarmak".

Lev lâ enne'l-mü'mine yu'cebu bi amelihî le usıme mine'z-zenbi hattâ lâ yühimmeLev lâ enne'l-mü'mine yu'cebu bi amelihî le usıme mine'z-zenbi hattâ lâ yühimme bihî ve lâkinne'z-zenbe hayrun lehû min'l-ucbi. bihî ve lâkinne'z-zenbe hayrun lehû min'l-ucbi.

Bak bu demin okuduğumuz hadîs-i şerîfi arkasından hadîs-i şerîf de Bak bu demin okuduğumuz hadîs-i şerîfi arkasından hadîs-i şerîf de hemen tamamlamakta, mâna itibariyle. hemen tamamlamakta, mâna itibariyle. Deylemî'nin Müsnedü'l-Firdevs'inden,Deylemî'nin Müsnedü'l-Firdevs'inden, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın nakledip bize bildirdiğine göre,Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın nakledip bize bildirdiğine göre, Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuşlar; Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuşlar;

Lev lâ enne'l-mü'mine yu'cibu bi amelihî veya yü'cebu bi-amelihi...Lev lâ enne'l-mü'mine yu'cibu bi amelihî veya yü'cebu bi-amelihi... "Eğer yaptığı ibadete, güzel amele, amel-i sâlihe, kul mağrur olup da ucba,"Eğer yaptığı ibadete, güzel amele, amel-i sâlihe, kul mağrur olup da ucba, kibre, kendini beğenmişliğe düşmemiş olsaydı…" kibre, kendini beğenmişliğe düşmemiş olsaydı…"

"Namaz kıldım, bu Ramazan'da itikâfa girdim, kırk gün halvet çektim ben, haberin var mı senin? "Namaz kıldım, bu Ramazan'da itikâfa girdim, kırk gün halvet çektim ben, haberin var mı senin? Kırk gün ben yirmi bir tane üzümle, bir bardak çay ile ibadet etmişim, Kırk gün ben yirmi bir tane üzümle, bir bardak çay ile ibadet etmişim, sen beni ne sanıyorsun? Ne tesbihler çekmişim ben, kaç defa binlerce şeyi çevirmişim..." sen beni ne sanıyorsun? Ne tesbihler çekmişim ben, kaç defa binlerce şeyi çevirmişim..."

filan mesela. "Öyle ameline mağrur olma durumu eğer olmasaydı insanoğlunda…"filan mesela.

"Öyle ameline mağrur olma durumu eğer olmasaydı insanoğlunda…"
Le usıme mine'z-zenbi hattâ lâ yühimme bihî. "Allah onu korurdu da hiç günah edesi hali olmazdı, Le usıme mine'z-zenbi hattâ lâ yühimme bihî. "Allah onu korurdu da hiç günah edesi hali olmazdı, günaha heves etmezdi, meyletmezdi, korurdu Allah." Ama korumuyor, günaha heves etmezdi, meyletmezdi, korurdu Allah." Ama korumuyor, günaha düşürüyor kulu. günaha düşürüyor kulu.

Neden? Ve lâkinne'z-zenbe hayrun lehû min'l-ucbi. "Çünkü günah, kendini beğenmişlikten,Neden?

Ve lâkinne'z-zenbe hayrun lehû min'l-ucbi. "Çünkü günah, kendini beğenmişlikten,
ucubdan daha ehven. Kendini beğenmişlik daha kötü!ucubdan daha ehven. Kendini beğenmişlik daha kötü! Daha kötü, daha fena, daha tehlikeli." Daha kötü, daha fena, daha tehlikeli."

Allahu Teâlâ hazretlerinin şamarına daha çok mâruz kalır insan o durumda. Allahu Teâlâ hazretlerinin şamarına daha çok mâruz kalır insan o durumda. Kendini beğenmiş oldu mu, bir tokat yer, Allahu Teâlâ hazretlerinin sillesi iner;Kendini beğenmiş oldu mu, bir tokat yer, Allahu Teâlâ hazretlerinin sillesi iner; perişan olur, darmadağın olur. perişan olur, darmadağın olur.

Günahı Allah neden veriyor insana, insan neden günah ediyor? Günahı Allah neden veriyor insana, insan neden günah ediyor?

"Yâ Rabbi yine yapmak istemiyordum, yine yapıverdim şu hatayı." "Yâ Rabbi yine yapmak istemiyordum, yine yapıverdim şu hatayı."

Boynu bükülüyor, itirazı kalmıyor. "Yâ Rabbi eğer sen beni azaplandırsan, reva bana." Boynu bükülüyor, itirazı kalmıyor.

"Yâ Rabbi eğer sen beni azaplandırsan, reva bana."

Kadere imanı teşekkül ediyor içinde, güzel duygular teşekkül ediyor. Kadere imanı teşekkül ediyor içinde, güzel duygular teşekkül ediyor.

Bir kör amca ile karşılaştık; "Niye gözün kör oldu?" dedim. Anlattı filan. Bir kör amca ile karşılaştık;

"Niye gözün kör oldu?"

dedim. Anlattı filan.

"Bu bana revadır. Sus çok memnunum." diyor. "Bu bana revadır. Sus çok memnunum."

diyor.
Bir gözü kör olmuş da "çok memnunum" diyor. Bir gözü kör olmuş da "çok memnunum" diyor.

"Çok memnunum ki Allahu Teâlâ hazretleri bana bildiriyor ki; "Çok memnunum ki Allahu Teâlâ hazretleri bana bildiriyor ki; 'Ey kulum, bak göz nimeti ne kadar büyük bir nimet, 'Ey kulum, bak göz nimeti ne kadar büyük bir nimet, eğer iyi kulluk etmezsen öteki gözünü de alırım, görürsün o zaman.' diye bu bana ibret.eğer iyi kulluk etmezsen öteki gözünü de alırım, görürsün o zaman.' diye bu bana ibret. Çok iyi, çok memnunum, çok mesrurum." Çok iyi, çok memnunum, çok mesrurum."

diyor. Allah Allah… Allah'ın ne kulları var. Neden oluyor? diyor. Allah Allah… Allah'ın ne kulları var.

Neden oluyor?

Böyle biz günah işlemesek, bu duygulara gelmeyiz ki... Boynumuzu büküyoruz, diyoruz ki; Böyle biz günah işlemesek, bu duygulara gelmeyiz ki... Boynumuzu büküyoruz, diyoruz ki;

"Yâ Rabbi, sen beni cehenneme atsan, cehennem kütüğü olarak çatır çatır yaksan, reva mı? "Yâ Rabbi, sen beni cehenneme atsan, cehennem kütüğü olarak çatır çatır yaksan, reva mı? Reva. Sen zulüm mü ettin? Hâşâ, sümme hâşâ.Reva. Sen zulüm mü ettin? Hâşâ, sümme hâşâ. Sen nimet ihsan ettin, sen izzet ikram eyledin, sen lütfeyledin;Sen nimet ihsan ettin, sen izzet ikram eyledin, sen lütfeyledin; ben âsî oldum, ben âsî oldum; revadır bana." diyoruz, boynumuzu büküyoruz. ben âsî oldum, ben âsî oldum; revadır bana."

diyoruz, boynumuzu büküyoruz.
Hiç kıpırdayacak halimiz kalmıyor. O zaman edepli bir kul olarak, tamam, makbul oluyoruz. Hiç kıpırdayacak halimiz kalmıyor. O zaman edepli bir kul olarak, tamam, makbul oluyoruz.

Ama şöyle göğsünü gerip de insan, ceketini şey yapıp, yeleğini eline sokup,Ama şöyle göğsünü gerip de insan, ceketini şey yapıp, yeleğini eline sokup, altın kösteğini gösterip, koca göbeğini gerip filan; altın kösteğini gösterip, koca göbeğini gerip filan;

"Ben hacca da gitmişim, ilkokul da yaptırdım, ortaokul da yaptırdım, bir de hastane yaptırdım…" "Ben hacca da gitmişim, ilkokul da yaptırdım, ortaokul da yaptırdım, bir de hastane yaptırdım…"

filan, neyse bunlar geliyor. filan, neyse bunlar geliyor.

Sakın hastane filan yaptıran varsa içinizde alınmasın, ben hadisi izah etmek için söylüyorum. Sakın hastane filan yaptıran varsa içinizde alınmasın, ben hadisi izah etmek için söylüyorum. Böyle deyip kendini beğendiği zaman daha fena oluyor, sevmiyor Allah. Böyle deyip kendini beğendiği zaman daha fena oluyor, sevmiyor Allah.

Bundan çıkacak ders şudur ki: Tevazuumuzu takınalım, haddimizi bilelim, ucba düşmeyelim. Bundan çıkacak ders şudur ki: Tevazuumuzu takınalım, haddimizi bilelim, ucba düşmeyelim. Ucub, insanın kendini beğenmesi, kendinde bir şey var sanması, amelini makbul sayması. Ucub, insanın kendini beğenmesi, kendinde bir şey var sanması, amelini makbul sayması.

Bilmiyoruz ki… Bir sürü günahlarımız var… Var mı? Var, biliyorum.Bilmiyoruz ki… Bir sürü günahlarımız var…

Var mı?

Var, biliyorum.
Amellerim kabul oldu mu, olmadı mı; onu bilmiyorum. Günahlarımı biliyorum, ettim.Amellerim kabul oldu mu, olmadı mı; onu bilmiyorum. Günahlarımı biliyorum, ettim. Ama yaptığım ameller kabul oldu mu, olmadı mı; onu bilmiyorum Ama yaptığım ameller kabul oldu mu, olmadı mı; onu bilmiyorum çünkü bazen ameller kabul olmuyor. çünkü bazen ameller kabul olmuyor.

Namaz kılıyorsun sen. "Kıldın mı namazı?" "Kıldım." Namaz kılıyorsun sen.

"Kıldın mı namazı?"

"Kıldım."

"Ya kabul olmadıysa? İkindiyi kıldın mı?" "Kıldım." E Allah kabul ederse… "Ya kabul olmadıysa? İkindiyi kıldın mı?"

"Kıldım."

E Allah kabul ederse…

Ya kabul etmediyse? Zaten kabul olmaması için bir yığın sebep. Ya kabul etmediyse? Zaten kabul olmaması için bir yığın sebep. Abdesti doğru düzgün almaz. Yüznumaraya girer, arkasından çıkar hemen abdest alır.Abdesti doğru düzgün almaz. Yüznumaraya girer, arkasından çıkar hemen abdest alır. Yahu bozuldu yine yürürken. Bozuldu, farkında değilsin; ıslandı, bozuldu, abdestin kaçtı. Yahu bozuldu yine yürürken. Bozuldu, farkında değilsin; ıslandı, bozuldu, abdestin kaçtı. O abdestim var diye geliyor camiye. Olmaz! O abdestim var diye geliyor camiye. Olmaz!

Çok çeşitli incelikleri var işin. İnsanın çok dikkat etmesi lazım, mütevâzı olması, Çok çeşitli incelikleri var işin. İnsanın çok dikkat etmesi lazım, mütevâzı olması, haddini bilmesi lazım. haddini bilmesi lazım. Tevazuu seviyor Allah. Hz. Âdem aleyhisselâm bir hata etti.Tevazuu seviyor Allah.

Hz. Âdem aleyhisselâm bir hata etti.
İblis aleyhillâne o da bir hata etti. Birisi hatasını bildi, tevbe etti, istiğfar etti, ağladı.İblis aleyhillâne o da bir hata etti. Birisi hatasını bildi, tevbe etti, istiğfar etti, ağladı. Hz. Âdem atamızın ağlamasını toplasak, cümle cihan halkının Hz. Âdem'den bugüne kadar Hz. Âdem atamızın ağlamasını toplasak, cümle cihan halkının Hz. Âdem'den bugüne kadar ağlamasını bir tarafa toplasak, o daha baskın gelirdi, diyor; hadîs-i şerîf geçti geçen hafta.ağlamasını bir tarafa toplasak, o daha baskın gelirdi, diyor; hadîs-i şerîf geçti geçen hafta. Çok ağladı, ağladı, gözyaşı… Gözyaşı affettiriyor işte. Çok ağladı, ağladı, gözyaşı… Gözyaşı affettiriyor işte.

Biz de öyle terbiyemizi takınalım da inşaallah Allah'ın edepli, arif, zarif kulları olalım. Biz de öyle terbiyemizi takınalım da inşaallah Allah'ın edepli, arif, zarif kulları olalım.

Lev lâ enneküm tesubbûne ümerâeküm le ersela'llâhu aleyhim nâran fe ehlekethüm. Lev lâ enneküm tesubbûne ümerâeküm le ersela'llâhu aleyhim nâran fe ehlekethüm. İnnemâ yedfe'ullâhu bi sebbiküm iyyâhüm. İnnemâ yedfe'ullâhu bi sebbiküm iyyâhüm.

Abdullah İbnü'l-Âs radıyallahu anh'ın Peygamber Efendimiz'den rivayet ettiği Abdullah İbnü'l-Âs radıyallahu anh'ın Peygamber Efendimiz'den rivayet ettiği ve Müsnedü'l-Firdevs'te Deylemî'nin naklettiği bir hadîs-i şerîf.ve Müsnedü'l-Firdevs'te Deylemî'nin naklettiği bir hadîs-i şerîf. Bu hadîs-i şerîf müslümanların başına geçmiş olan komutanlarla ilgili olan bir hadîs-i şerîftir. Bu hadîs-i şerîf müslümanların başına geçmiş olan komutanlarla ilgili olan bir hadîs-i şerîftir. Diyor ki hadîs-i şerîfte; Lev lâ enneküm tesubbûne ümerâeküm. "Eğer siz emîrlerinize…"Diyor ki hadîs-i şerîfte;

Lev lâ enneküm tesubbûne ümerâeküm. "Eğer siz emîrlerinize…"
Yani ferman elinde olan başkan, yukarıda bulunan kimse, her rütbe, her cins olabilir.Yani ferman elinde olan başkan, yukarıda bulunan kimse, her rütbe, her cins olabilir. Emîr deyince ille askerî bir silsile-i merâtib anlaşılmaz da mesela bir kasabanın başkanı, Emîr deyince ille askerî bir silsile-i merâtib anlaşılmaz da mesela bir kasabanın başkanı, bir şehrin hâkimi de emîr. Eskiden bu kadar taksimat yokmuş. bir şehrin hâkimi de emîr. Eskiden bu kadar taksimat yokmuş. Diyor ki; Lev lâ enneküm tesubbûne ümerâeküm. Diyor ki; Lev lâ enneküm tesubbûne ümerâeküm. "Eğer siz emîrlerinize, başkanlarınıza, sözünü dinlemek durumunda bulunduğunuz, "Eğer siz emîrlerinize, başkanlarınıza, sözünü dinlemek durumunda bulunduğunuz, âmir durumunda olan kimselere sövmeyeydiniz..." Demek ki zulmediyor, halk da kızıyor; âmir durumunda olan kimselere sövmeyeydiniz..."

Demek ki zulmediyor, halk da kızıyor;

"Allah kahretsin, Allah belasını versin, defolsun, yıkılsın,"Allah kahretsin, Allah belasını versin, defolsun, yıkılsın, boynu devrilsin, boynu altında kalsın…" boynu devrilsin, boynu altında kalsın…"

Hani çeşit çeşit laflar söylerler ya insan, buna benzer şeyler. Sebbetmek; "sövmek" demek. Hani çeşit çeşit laflar söylerler ya insan, buna benzer şeyler. Sebbetmek; "sövmek" demek. Sövmenin böyle çeşitleri, kötü sözler. "Eğer böyle söylemeyeydiniz." Sövmenin böyle çeşitleri, kötü sözler. "Eğer böyle söylemeyeydiniz."

Le ersela'llâhu aleyhim nâran. "Allah onlara ateş gönderirdi." Fe ehlekethüm. Le ersela'llâhu aleyhim nâran. "Allah onlara ateş gönderirdi." Fe ehlekethüm. "O ateş onları helâk ederdi." Zulmetmiş, haksızlık... "O ateş onları helâk ederdi." Zulmetmiş, haksızlık... Ötekiler sabredip sussaydı, ateş gelir onları yakardı.Ötekiler sabredip sussaydı, ateş gelir onları yakardı. İnnemâ yedfe'ullâhu. "Allah def ediyor, o ateşi onlara göndermiyor."İnnemâ yedfe'ullâhu. "Allah def ediyor, o ateşi onlara göndermiyor." Bi sebbiküm iyyâhüm. "Sizin onlara sövmenizden dolayı." Bi sebbiküm iyyâhüm. "Sizin onlara sövmenizden dolayı."

Çünkü siz sövünce; "Hah, sen söverek bir iş mi yapacaksınız, hadi ne iş varsa gör…" Çünkü siz sövünce;

"Hah, sen söverek bir iş mi yapacaksınız, hadi ne iş varsa gör…"

O zaman onlara şey yapmıyor, def ediyor onların başına gelecek o cezayı. O zaman onlara şey yapmıyor, def ediyor onların başına gelecek o cezayı.

Bu hadîs-i şerîften bilmiyorum ne gibi dersler çıkar? Bu hadîs-i şerîften bilmiyorum ne gibi dersler çıkar? Burada Hocamız ne kadar güzel söylemiş, oradan okuyacağım.Burada Hocamız ne kadar güzel söylemiş, oradan okuyacağım. Diyor ki Hocamız bu kitabı yazmış, hadisleri toplamış,Diyor ki Hocamız bu kitabı yazmış, hadisleri toplamış, Gümüşhaneli Hocaefendi rahmetullahi aleyh, bir de izahı var, izahı da kocaman,Gümüşhaneli Hocaefendi rahmetullahi aleyh, bir de izahı var, izahı da kocaman, böyle ciltler halinde izah etmiş, oradan okuyorum, diyor ki; böyle ciltler halinde izah etmiş, oradan okuyorum, diyor ki;

Fe sebbehum lâ yecizu. "Demek ki onlara sövmek caiz değil; sövmeyeceksiniz." Fe sebbehum lâ yecizu. "Demek ki onlara sövmek caiz değil; sövmeyeceksiniz."

Ne yapacaksınız? Bel yedurru bi'l-bilâdi ve'l-ibâd. "Aksine sövmek hem beldeye zarar verir, Ne yapacaksınız?

Bel yedurru bi'l-bilâdi ve'l-ibâd. "Aksine sövmek hem beldeye zarar verir,
hem kullara zarar verir." hem kullara zarar verir."

Kötü şeyden iyi bir şey olmuyor, yani sövmekten bir şey hâsıl olmuyor.Kötü şeyden iyi bir şey olmuyor, yani sövmekten bir şey hâsıl olmuyor. Beldeye de kullara da zarar verir. Ve in câru. "Cevr u cefâ edici, zalim kimseler olsalar bile, Beldeye de kullara da zarar verir.

Ve in câru. "Cevr u cefâ edici, zalim kimseler olsalar bile,
sövdüğün zaman kullara da beldeye de zarar gelir." sövdüğün zaman kullara da beldeye de zarar gelir."

Terbiyeni takınacaksın, sövmeyeceksin, ne olacak? Terbiyeni takınacaksın, sövmeyeceksin, ne olacak?

Li enne mansıbehüm yüsânü ani's-seb'i. "Çünkü makamları sövmekten mahfuz." Li enne mansıbehüm yüsânü ani's-seb'i. "Çünkü makamları sövmekten mahfuz."

Allah mahfuz kılmış. Madem müslümanların emîri, makam önemli.Allah mahfuz kılmış. Madem müslümanların emîri, makam önemli. O makam sövme makamı değil, ona sövmek olmuyor. O makam sövme makamı değil, ona sövmek olmuyor.

Li enne mansıbehüm. "Çünkü onların nasb olundukları o mevkiler, makamlar." Li enne mansıbehüm. "Çünkü onların nasb olundukları o mevkiler, makamlar." Yüsânü ani's-seb'i. "Sövmekten mahfuz tutulmuştur." Yüsânü ani's-seb'i. "Sövmekten mahfuz tutulmuştur."

O idarî makam, o şahıslar gelir gider, şahıslar fâni. O idarî makam, o şahıslar gelir gider, şahıslar fâni. Çok yaşasa seksen, doksan yıl yaşıyor, gidiyor. Makam önemli.Çok yaşasa seksen, doksan yıl yaşıyor, gidiyor. Makam önemli. Sen makama sövmeye alışırsan, nizam kalmaz âlemde. Bak İslâm ne kadar güzel.Sen makama sövmeye alışırsan, nizam kalmaz âlemde. Bak İslâm ne kadar güzel. Şimdi idareciler bu hadisleri bilseler hemen şeylere yazarlar, sağa sola, hoşlarına gider. Şimdi idareciler bu hadisleri bilseler hemen şeylere yazarlar, sağa sola, hoşlarına gider.

Ve'l-imtihân. "Mevkileri, makamları övmekten mahfuz tutulmuştur ve bu imtihandır." Ve'l-imtihân. "Mevkileri, makamları övmekten mahfuz tutulmuştur ve bu imtihandır." Beli'l-vâcibu. "Öyle sövmek yerine, gereken ne yapmaktır?" ed-Du'âu bi'l-ıslâhi. Beli'l-vâcibu. "Öyle sövmek yerine, gereken ne yapmaktır?" ed-Du'âu bi'l-ıslâhi. "Onların ıslah olmasına dua etmek." "Yâ Rabbi bu mevkie, makama çıktı bu adamcağız, "Onların ıslah olmasına dua etmek."

"Yâ Rabbi bu mevkie, makama çıktı bu adamcağız,
mevki, makam sarhoşluk verir insana, kolay değil, sen bunu ıslah eyle yâ Rabbi, doğru yola getir.mevki, makam sarhoşluk verir insana, kolay değil, sen bunu ıslah eyle yâ Rabbi, doğru yola getir. Kolay değil, ben çıksam belki ben de şaşırırım.Kolay değil, ben çıksam belki ben de şaşırırım. Altında arabalar, hizmetçiler, paralar, pullar, izzet, ikram, itibar..." Altında arabalar, hizmetçiler, paralar, pullar, izzet, ikram, itibar..."

Biz üniversitede hocayız, hocalık bile şaşırtıyor insanı. Talebe geliyor; "Hocam." diyor, Biz üniversitede hocayız, hocalık bile şaşırtıyor insanı. Talebe geliyor; "Hocam." diyor, hürmet göre göre insan bozuluyor. Kolay değil, tevazuunu koruyabilmek kolay bir şey değil.hürmet göre göre insan bozuluyor. Kolay değil, tevazuunu koruyabilmek kolay bir şey değil. Ben belki daha fazlasını yapardım. Onların ıslahına dua edeceğiz. Ben belki daha fazlasını yapardım.

Onların ıslahına dua edeceğiz.

"Yâ Rabbi, ıslah eyle, yazık, bu hem dünyasını mahvediyor böyle yapınca, hem de âhireti gidecek,"Yâ Rabbi, ıslah eyle, yazık, bu hem dünyasını mahvediyor böyle yapınca, hem de âhireti gidecek, zulmettiği için âhirette hesabı sorulacak, aman bu kardeşimizi koru yâ Rabbi, zulmettiği için âhirette hesabı sorulacak, aman bu kardeşimizi koru yâ Rabbi, zulmettirme, adaletiyle şöhret bulsun." zulmettirme, adaletiyle şöhret bulsun."

Eski ümmetlerden Sâsânîlerin hükümdarı Enû Şirvan veya Nûş-i Revân derler, Eski ümmetlerden Sâsânîlerin hükümdarı Enû Şirvan veya Nûş-i Revân derler, adaletiyle tanınmış bir kimseymiş. Asırlar geçtiği halde adaletli diye anılıyor. adaletiyle tanınmış bir kimseymiş. Asırlar geçtiği halde adaletli diye anılıyor.

İnne'l-emîre'l-âdile ve'l-âlime'l-âmile lâ te'külü'l-ardu luhûmehumâ. İnne'l-emîre'l-âdile ve'l-âlime'l-âmile lâ te'külü'l-ardu luhûmehumâ.

"Adaletli emîr ile, yani hükümdar, idareci, başkan, âmir ile, "Adaletli emîr ile, yani hükümdar, idareci, başkan, âmir ile, ilmi ile âmil olan alim kimsenin etlerini toprak yiyemez." ilmi ile âmil olan alim kimsenin etlerini toprak yiyemez."

Gömüldüğü zaman toprak onun etini çürütmez, kokuşturmaz, o öyle dipdiri çürümeden kalır vücudu. Gömüldüğü zaman toprak onun etini çürütmez, kokuşturmaz, o öyle dipdiri çürümeden kalır vücudu. Hani bazılarının kabirleri açılıyor da olduğu gibi duruyor filan,Hani bazılarının kabirleri açılıyor da olduğu gibi duruyor filan, kefeni bile çürümemiş deniliyor ya, salah ifadesi bu. kefeni bile çürümemiş deniliyor ya, salah ifadesi bu.

Ne diyor hadîs-i şerîfte? Bir: İnne'l-emîre'l-âdile.Ne diyor hadîs-i şerîfte?

Bir: İnne'l-emîre'l-âdile.
"Adaletli hükümdar, adaletli başkan, adaletli âmir." İki: "İlmi ile âmil olan bilgin." "Adaletli hükümdar, adaletli başkan, adaletli âmir." İki: "İlmi ile âmil olan bilgin."

Halka talkın verip de kendisi salkımı yutmuyor, söylediğini kendisi de tutuyor.Halka talkın verip de kendisi salkımı yutmuyor, söylediğini kendisi de tutuyor. İlmiyle âmil, bilgisine göre yaşıyor; vakur, dürüst, tok sözlü, sevimli, İlmiyle âmil, bilgisine göre yaşıyor; vakur, dürüst, tok sözlü, sevimli, yumuşak huylu, merhametli, gaddar değil filan. yumuşak huylu, merhametli, gaddar değil filan.

"Tamam, ilmiyle alim belli."Tamam, ilmiyle alim belli. Acaba bu adaletle hükmeden kimsenin etini de toprak yemezmiş, doğru mu, yanlış mı, ne yapalım?" Acaba bu adaletle hükmeden kimsenin etini de toprak yemezmiş, doğru mu, yanlış mı, ne yapalım?"

demişler. O zaman Nûş-i Revân'ın kabri duruyor.demişler. O zaman Nûş-i Revân'ın kabri duruyor. Şimdi bilmiyorum duruyor mu, nerededir? Kabri duruyormuş, "açalım kabrini" demişler,Şimdi bilmiyorum duruyor mu, nerededir? Kabri duruyormuş, "açalım kabrini" demişler, nasıl olsa gayrimüslim ya, İslâm'dan önce yaşamış bir kimse, yoksa kabir açmak doğru değil İslâm'da.nasıl olsa gayrimüslim ya, İslâm'dan önce yaşamış bir kimse, yoksa kabir açmak doğru değil İslâm'da. Açmışlar meraktan, hadîs-i şerîf "adaletli hükümdarın etini toprak yemez" diyor, Açmışlar meraktan, hadîs-i şerîf "adaletli hükümdarın etini toprak yemez" diyor, bakalım bu adam adaletli mi değil mi, diye açmışlar, bakmışlar, olduğu gibi duruyor bakalım bu adam adaletli mi değil mi, diye açmışlar, bakmışlar, olduğu gibi duruyor Nûş-i Revân'ın naaşı, cesedi olduğu gibi duruyor kabrin içinde. Nûş-i Revân'ın naaşı, cesedi olduğu gibi duruyor kabrin içinde.

Neyse, baş tarafa dönüyoruz. Demek ki dua edeceğiz; Neyse, baş tarafa dönüyoruz. Demek ki dua edeceğiz;

"Yâ Rabbi, sen bunları ıslah eyle. Yâ Rabbi, sen bunlara hakkı göster."Yâ Rabbi, sen bunları ıslah eyle. Yâ Rabbi, sen bunlara hakkı göster. Yâ Rabbi, sen bunları doğru yola ilet, doğruya uydur, adaletle hareket etsinler." Yâ Rabbi, sen bunları doğru yola ilet, doğruya uydur, adaletle hareket etsinler."

Hem dünyada insanların sevgisini kazanırlar hem âhirette sevap kazanırlar.Hem dünyada insanların sevgisini kazanırlar hem âhirette sevap kazanırlar. Çünkü bir âmir hayra sebep oldu mu hayrı yapanların herkesin yaptığı hayırlarÇünkü bir âmir hayra sebep oldu mu hayrı yapanların herkesin yaptığı hayırlar kadar ecir onun defterine yazılır. kadar ecir onun defterine yazılır.

Bir kaide koyuyor ortaya; "Şu şöyle olacak." Herkes öyle yapıyor. Bir kaide koyuyor ortaya;

"Şu şöyle olacak."

Herkes öyle yapıyor.
Hayırlı, sevap bir şey; onu yaptıkları müddetçe insanlar,Hayırlı, sevap bir şey; onu yaptıkları müddetçe insanlar, o adamcağız onu emretti diye defterine boyuna sevap yazılır. o adamcağız onu emretti diye defterine boyuna sevap yazılır. Kendisinin işlemediği sevaplar bile yazılıyor, başkasının yaptığı. Onun için, dua edeceğiz, bir. Kendisinin işlemediği sevaplar bile yazılıyor, başkasının yaptığı. Onun için, dua edeceğiz, bir.

Ve şükrü li salâhiyetihim. Eğer doğru yolda iseler idareciler, o zaman da; Ve şükrü li salâhiyetihim. Eğer doğru yolda iseler idareciler, o zaman da;

"Yâ Rabbi, çok şükür. Elhamdülillah. Bak filanca memleketin başında bir herif var,"Yâ Rabbi, çok şükür. Elhamdülillah. Bak filanca memleketin başında bir herif var, Allah… Bir ceza, zehir zemberek bir şey, asıyor, kesiyor, hapislere atıyor, Allah… Bir ceza, zehir zemberek bir şey, asıyor, kesiyor, hapislere atıyor, kadınlar mazlum, çocuklar bilmem perişan...kadınlar mazlum, çocuklar bilmem perişan... Elhamdülillah, bizim memleketimiz güllük gülistanlık,Elhamdülillah, bizim memleketimiz güllük gülistanlık, başımıza Allah bir iyi insan vermiş…" filan diyebaşımıza Allah bir iyi insan vermiş…"

filan diye
iyi ise, salah sahibi ise, şükredeceksin. Kötü ise ıslahına dua edeceksin. iyi ise, salah sahibi ise, şükredeceksin. Kötü ise ıslahına dua edeceksin.

Terbiye buymuş. Bu kitap bundan seksen sene önce yazılmış bir kitap; Terbiye buymuş. Bu kitap bundan seksen sene önce yazılmış bir kitap; böyle imiş Müslümanlığın terbiyesi. böyle imiş Müslümanlığın terbiyesi.

Ve rüşdihim. Hem sâlih kimseler olmasına dua edeceğiz, hem de doğruca gitmelerine şükredeceğiz.Ve rüşdihim. Hem sâlih kimseler olmasına dua edeceğiz, hem de doğruca gitmelerine şükredeceğiz. Sonra? Ve sabru li cebrihim ve ta'addîhim. "Hücumlarına, cevr ü cefâlarına da sabredecek." Sonra?

Ve sabru li cebrihim ve ta'addîhim. "Hücumlarına, cevr ü cefâlarına da sabredecek."

Ne kadar içtimaî terbiye var İslâm'da bak! Ne kadar sağlam bünye… Ne kadar güzel... Ne kadar içtimaî terbiye var İslâm'da bak! Ne kadar sağlam bünye… Ne kadar güzel...

İsyan, darp, vurma, kırma, kan dökme, can yakma filan tarzında olmuyor da dua edeceksin,İsyan, darp, vurma, kırma, kan dökme, can yakma filan tarzında olmuyor da dua edeceksin, iyi haldeyse şükredeceksin, kusurlarına da sabredeceksin, iyi haldeyse şükredeceksin, kusurlarına da sabredeceksin, cevr ü cefâlarına da sabr u tahammül edeceksin diye Hocamız yazmış,cevr ü cefâlarına da sabr u tahammül edeceksin diye Hocamız yazmış, ben de Arapça metni okuyarak size söyledim. ben de Arapça metni okuyarak size söyledim.

Hz. Âişe validemizden yine rivayet olunmuş ki; Hz. Âişe validemizden yine rivayet olunmuş ki;

Lâ teşgalû kulûbeküm bi sebbi'l-mülûki. Lâ teşgalû kulûbeküm bi sebbi'l-mülûki. "Kalplerinizi, gönüllerinizi hükümdarlara sövmekle meşgul etmeyin.""Kalplerinizi, gönüllerinizi hükümdarlara sövmekle meşgul etmeyin." Ve lâkin takarrabû ila'llâhi te'âlâ. "Aksine Allah'a yaklaşın."Ve lâkin takarrabû ila'llâhi te'âlâ. "Aksine Allah'a yaklaşın." Bi'd-du'âi lehüm. "Onlara dua etmek suretiyle Allah'a yakın olun."Bi'd-du'âi lehüm. "Onlara dua etmek suretiyle Allah'a yakın olun." Bak, onlara dua edildi mi yakın oluyor insan. Bak, onlara dua edildi mi yakın oluyor insan.

Yu'attıfi'llâhu kulûbeküm aleyküm. Yani; fe'stekîmî yüstekîmû. Yu'attıfi'llâhu kulûbeküm aleyküm. Yani; fe'stekîmî yüstekîmû. "Allah onların kalplerini size karşı muhabbetle doldurur, öyle hareket ederseniz." diyor. "Allah onların kalplerini size karşı muhabbetle doldurur, öyle hareket ederseniz." diyor. F'estekîmû. "Siz doğru yolda olun." Ye'stekîmû. "Onlar da doğru yolda olurlar." F'estekîmû. "Siz doğru yolda olun." Ye'stekîmû. "Onlar da doğru yolda olurlar." Kemâ tekûnû yüvellâ aleyküm. "Siz nasıl iseniz, öyle kimseler sizi idare eder, Kemâ tekûnû yüvellâ aleyküm. "Siz nasıl iseniz, öyle kimseler sizi idare eder, layık olduğunuz idare ile idare olunursunuz." layık olduğunuz idare ile idare olunursunuz."

Kema tedînü tüdân. "Nasıl davrandıysan sana öyle muamele yapılır." Kema tedînü tüdân.

"Nasıl davrandıysan sana öyle muamele yapılır."

el-Cezâu min cinsi'l-amel. "İnsanın karşılaştığı karşılık, yaptığının yaptığına muvafıktır. el-Cezâu min cinsi'l-amel.

"İnsanın karşılaştığı karşılık, yaptığının yaptığına muvafıktır.
Sen ne yaptıysan sen onu görüyorsun. Allah her şeyi adaletle yapıyor." Sen ne yaptıysan sen onu görüyorsun. Allah her şeyi adaletle yapıyor."

diye bir edep öğreten hadîs-i şerîf geldi. Şimdi, hatırıma bir hikâye geldi. diye bir edep öğreten hadîs-i şerîf geldi.

Şimdi, hatırıma bir hikâye geldi.
Nizâmü'l-Mülk'ü herkes tanır, meşhur bir Abbasî veziri.Nizâmü'l-Mülk'ü herkes tanır, meşhur bir Abbasî veziri. Rakamlar hatırımda değil, bütçeden korkunç paralar ayırmış, ilme, medreselere tahsis etmiş.Rakamlar hatırımda değil, bütçeden korkunç paralar ayırmış, ilme, medreselere tahsis etmiş. Medrese, medrese, medrese, medrese... Medrese, medrese, medrese, medrese... Müderrislere, hocalara, ilim adamlarına para yardımı yapmış. Böyle çok para yardımı yapınca… Müderrislere, hocalara, ilim adamlarına para yardımı yapmış. Böyle çok para yardımı yapınca… Herkesin dostu var, düşmanı var. Bir kısım düşmanlar da gitmişler, hükümdara demişler kiHerkesin dostu var, düşmanı var. Bir kısım düşmanlar da gitmişler, hükümdara demişler ki -hükümdar o zaman Melik Şah-; -hükümdar o zaman Melik Şah-;

"Efendim, senin vezirin hazineyi çarçur ediyor, devletin hazinesini, "Efendim, senin vezirin hazineyi çarçur ediyor, devletin hazinesini, askerî masraflara tahsis edecekken medreseye tahsis ediyor,askerî masraflara tahsis edecekken medreseye tahsis ediyor, bir sürü mektep medrese yapmakla meşgul..." bir sürü mektep medrese yapmakla meşgul..."

"Vay, öyle mi? Çağırın." Çağırmış. Melik Şah delikanlı, yiğit, genç bir hükümdar.. "Vay, öyle mi? Çağırın."

Çağırmış.

Melik Şah delikanlı, yiğit, genç bir hükümdar..
Nizâmü'l-Mülk yaşlı, saçına, sakalına ak düşmüş bir vezir. Nizâmü'l-Mülk yaşlı, saçına, sakalına ak düşmüş bir vezir. Gelmiş, hışımlı çağırıldığı için korka korka geliyor, Gelmiş, hışımlı çağırıldığı için korka korka geliyor, belli olmaz ki ne gibi bir muamele ile karşılaşacağı. belli olmaz ki ne gibi bir muamele ile karşılaşacağı.

"Lala, sen benim hazinemi, ben sana emanet ettim, çarçur edermişsin, "Lala, sen benim hazinemi, ben sana emanet ettim, çarçur edermişsin, boş yerlere harcarmışsın, orduya çok sarf etmemişsin." demiş. boş yerlere harcarmışsın, orduya çok sarf etmemişsin."

demiş.
Nizâmü'l-Mülk ağlamış, diyor ki; "Hükümdarım, ben senin bir kölenim, esir pazarına götürsen,Nizâmü'l-Mülk ağlamış, diyor ki;

"Hükümdarım, ben senin bir kölenim, esir pazarına götürsen,
satsan, üç dört altın ederim, çünkü tarlada çalışamam ki gücüm kuvvetim azalmış, satsan, üç dört altın ederim, çünkü tarlada çalışamam ki gücüm kuvvetim azalmış, ne işe yarar bu diye, üç dört altın bir şey ederim. ne işe yarar bu diye, üç dört altın bir şey ederim. Seni satsak, e sen de biraz güçlü kuvvetli şeysin, bilmem şu kadar edersin.Seni satsak, e sen de biraz güçlü kuvvetli şeysin, bilmem şu kadar edersin. Şimdi, senin askerlerin var, ekseriyetle çalgı çalarlar, eğlence ile meşgullerdir, içki içerler.Şimdi, senin askerlerin var, ekseriyetle çalgı çalarlar, eğlence ile meşgullerdir, içki içerler. Bunlar seni korumak istedikleri zaman işte iki arşın boyundadır kılıçları, o mesafeden korurlar.Bunlar seni korumak istedikleri zaman işte iki arşın boyundadır kılıçları, o mesafeden korurlar. Ok attıkları zaman kırk elli arşın öteye gider, o kadar mesafeye kadar düşmanı sokturmazlar. Ok attıkları zaman kırk elli arşın öteye gider, o kadar mesafeye kadar düşmanı sokturmazlar. Menzilleri o kadar silahlarının. Onlar o kadar koruyabilirler, bunlar sana bir şey getiremezler. Menzilleri o kadar silahlarının. Onlar o kadar koruyabilirler, bunlar sana bir şey getiremezler. Yani seni tam koruyamazlar. Ben sana öyle bir ordu hazırlıyorum ki ey hükümdar; Yani seni tam koruyamazlar. Ben sana öyle bir ordu hazırlıyorum ki ey hükümdar; senin bu askerlerin yatıp uyuduğu zaman, o ordu kalkar, devri o alır, nöbeti o alır. senin bu askerlerin yatıp uyuduğu zaman, o ordu kalkar, devri o alır, nöbeti o alır. Seccadenin başına geçer, Kur'an okur, namaz kılar, secde eder, ağlar, yalvarır, yakarır. Seccadenin başına geçer, Kur'an okur, namaz kılar, secde eder, ağlar, yalvarır, yakarır. Senin mülkün onların duası ile korunur.Senin mülkün onların duası ile korunur. Yoksa sen düşmana karşı ancak işte kırk-elli arşına kadar koruyabilirsin. O dualarla korunursun…" Yoksa sen düşmana karşı ancak işte kırk-elli arşına kadar koruyabilirsin. O dualarla korunursun…"

diyor. Böyle bir güzel izah yapıyor. Ondan sonra hükümdar hak vermiş. diyor. Böyle bir güzel izah yapıyor. Ondan sonra hükümdar hak vermiş.

Ama düşünün bu kaç asır önce olan bir şey, ilmin irfanın, Ama düşünün bu kaç asır önce olan bir şey, ilmin irfanın, hayırlı kimselerin duasının ehemmiyetini nasıl kavramış bir vezir ve hükümdarı nasıl irşat ediyor.hayırlı kimselerin duasının ehemmiyetini nasıl kavramış bir vezir ve hükümdarı nasıl irşat ediyor. Demek istiyor ki; "Ey hükümdar, bu önemli, bu adamlar ahlâklı insanlar,Demek istiyor ki;

"Ey hükümdar, bu önemli, bu adamlar ahlâklı insanlar,
ilim, irfan öğrenecekler, senin orduna da senin halkına da ahlâk öğretecekler. ilim, irfan öğrenecekler, senin orduna da senin halkına da ahlâk öğretecekler. Ahlâkı bütün yekpare bir millet olacak senin emrin altındaki millet, Ahlâkı bütün yekpare bir millet olacak senin emrin altındaki millet, yekpare bir millet olacak, kim yenebilir onu? Onlar koruyacak seni." yekpare bir millet olacak, kim yenebilir onu? Onlar koruyacak seni."

Hakikaten de öyle olmuştur. Büyük Selçuklu İmparatorluğu diyoruz, nereden nereye... Hakikaten de öyle olmuştur. Büyük Selçuklu İmparatorluğu diyoruz, nereden nereye... Anadolu'dan Horasan'a, Hindistan'a kadar; Hint okyanusundan Karadeniz'e, Hazar Denizi'ne kadar. Anadolu'dan Horasan'a, Hindistan'a kadar; Hint okyanusundan Karadeniz'e, Hazar Denizi'ne kadar. Mıntıka geniş, her taraf emirleri altına girmiş. Her tarafta medrese yapmışlar,Mıntıka geniş, her taraf emirleri altına girmiş. Her tarafta medrese yapmışlar, ilim irfan gelişmiş, kuvvetlenmiş, kuvvetli bir şey olmuş. Büyük bir devlettir Selçuklular. ilim irfan gelişmiş, kuvvetlenmiş, kuvvetli bir şey olmuş. Büyük bir devlettir Selçuklular.

İşte onlar parçalanmış da miras yüzünden İran Selçukluları, bilmem ne Selçukluları... İşte onlar parçalanmış da miras yüzünden İran Selçukluları, bilmem ne Selçukluları... Bizim Anadolu Selçukluları da mirastan kendilerine düşen yerde hükmetmişler.Bizim Anadolu Selçukluları da mirastan kendilerine düşen yerde hükmetmişler. Ondan sonra iktidar değişmiş, Osmanlı olmuşlar, sonra iktidar değişmiş,Ondan sonra iktidar değişmiş, Osmanlı olmuşlar, sonra iktidar değişmiş, bizim dedelerimiz, biz olmuşuz. bizim dedelerimiz, biz olmuşuz.

Ama nasıl olmuş? İlimle, irfanla ve ahlâkla. Bak ahlâkın önemini ne güzel anlatıyor. Ama nasıl olmuş?

İlimle, irfanla ve ahlâkla. Bak ahlâkın önemini ne güzel anlatıyor.

"Ben sana daha kuvvetli bir ordu hazırlıyorum hükümdar, onlar seccadelerinde dua edince "Ben sana daha kuvvetli bir ordu hazırlıyorum hükümdar, onlar seccadelerinde dua edince sen daha iyi korunursun." diyor. sen daha iyi korunursun."

diyor.

Ben düşünürüm her zaman Osmanlı nasıl başarı kazanmış, nasıl yenmiş dört bin kişi,Ben düşünürüm her zaman Osmanlı nasıl başarı kazanmış, nasıl yenmiş dört bin kişi, altmış bin kişilik orduyu?altmış bin kişilik orduyu? Nasıl gitmişler tâ Münih'in yanına kadar at oynatmışlar, Nasıl gitmişler tâ Münih'in yanına kadar at oynatmışlar, tâ Almanya'nın içlerinde ordugâhları var bugün, nasıl gitmişler oralara kadar?tâ Almanya'nın içlerinde ordugâhları var bugün, nasıl gitmişler oralara kadar? Nereden geliyor bu yürek, bu bahadırlık? Nereden geliyor bu güç kuvvet? Nereden geliyor bu yürek, bu bahadırlık? Nereden geliyor bu güç kuvvet?

Nüfusu çok değilmiş ki… Bilmem yakın zamanlarda Osmanlıların nüfus sayımı yapılmış,Nüfusu çok değilmiş ki… Bilmem yakın zamanlarda Osmanlıların nüfus sayımı yapılmış, on altı milyonmuş nüfus. Biz şimdi kırk küsur milyonuz. on altı milyonmuş nüfus. Biz şimdi kırk küsur milyonuz. Çok da değil. Nereden? İlim, irfan ve ahlâktan, dinden...Çok da değil.

Nereden?

İlim, irfan ve ahlâktan, dinden...
Öyle güzel ahlâkı var ki Avrupalı meftun, hayran; Öyle güzel ahlâkı var ki Avrupalı meftun, hayran;

"O gelsin daha iyi. Ötekisi geleceğine bu gelsin." diyor. "O gelsin daha iyi. Ötekisi geleceğine bu gelsin."

diyor.
Macarlar az mı çalışmışlar; Osmanlılar gelsin de Avusturyalılar gelmesinler diye. Macarlar az mı çalışmışlar; Osmanlılar gelsin de Avusturyalılar gelmesinler diye.

Açın tarih kitaplarını okuyun. Osmanlılara meyletmiş adamlar. Açın tarih kitaplarını okuyun. Osmanlılara meyletmiş adamlar. Önce harp etmişler, sonra keşke Osmanlılar gelse, din hürriyeti var, karışmıyorlar; Önce harp etmişler, sonra keşke Osmanlılar gelse, din hürriyeti var, karışmıyorlar; ahlâk, namus var, şey var diye Osmanlıları istemişler ama ahlâk, namus var, şey var diye Osmanlıları istemişler ama Avusturyalılar bastırmış, yenmiş, biz geri çekilmek zorunda kalmışız filan...Avusturyalılar bastırmış, yenmiş, biz geri çekilmek zorunda kalmışız filan... Osmanlılar ahlâkları sayesinde tutunabilmiş, yoksa sayı üstünlüğü yok. Osmanlılar ahlâkları sayesinde tutunabilmiş, yoksa sayı üstünlüğü yok.

E senin boyun posuna, işte bugün görüyorsunuz insanları, yine aynı insanlardır. E senin boyun posuna, işte bugün görüyorsunuz insanları, yine aynı insanlardır. İşte Almanyalılar daha boylu poslu, Alman yani. Onların da pazuları var, şeyleri var.İşte Almanyalılar daha boylu poslu, Alman yani. Onların da pazuları var, şeyleri var. Bizim de dedelerimiz kimisi belki ufak tefekti bizim gibi, onlar da dev gibi insanlar değildi ki. Bizim de dedelerimiz kimisi belki ufak tefekti bizim gibi, onlar da dev gibi insanlar değildi ki.

Nedir kuvvet? Nedir kuvvet?

Pazu kuvveti değil, başka bir kuvvet var. O kuvvet iman kuvveti.Pazu kuvveti değil, başka bir kuvvet var. O kuvvet iman kuvveti. İşte biz o imanla oralara hâkim olmuşuz, iman sayesinde. İşte biz o imanla oralara hâkim olmuşuz, iman sayesinde. Öyle bir otorite var, öyle bir ahlâk var, ihtilaf yok.Öyle bir otorite var, öyle bir ahlâk var, ihtilaf yok. Bak ne kadar güzel şeyler söylüyor şu hadîs-i şerîfte, ne kadar güzel terbiyeler veriyor,Bak ne kadar güzel şeyler söylüyor şu hadîs-i şerîfte, ne kadar güzel terbiyeler veriyor, ne güzel içtimaî terbiye veriyor. ne güzel içtimaî terbiye veriyor.

Yekpare bir millet birbirine kenetlenmiş, sabırlı, ölümden korkmayan, Yekpare bir millet birbirine kenetlenmiş, sabırlı, ölümden korkmayan, Allah yolunda çalışmayı seven, güzel ahlâklı, sevdirmişler.Allah yolunda çalışmayı seven, güzel ahlâklı, sevdirmişler. Onlar da müslüman olmuş, çoğu müslüman olmuş. Papazları bile müslüman olmuş. Onlar da müslüman olmuş, çoğu müslüman olmuş. Papazları bile müslüman olmuş. Dönmüş, dönmüş, ermiş, İslâm'ı sevmişler, girmişler. Söz çok, sözü açar uzar.Dönmüş, dönmüş, ermiş, İslâm'ı sevmişler, girmişler.

Söz çok, sözü açar uzar.
Evet, anlaşılıyor ki demek ki dua edeceğiz. Evet, anlaşılıyor ki demek ki dua edeceğiz.

Bir de Osmanlıları kim kurdu? Tarih kitaplarından bir de onu söyleyeyim. Bir de Osmanlıları kim kurdu?

Tarih kitaplarından bir de onu söyleyeyim.

Osmanlıları kim kurdu? Osman Gazi geldi de Söğüt yaylalarında gezdi de Osmanlıları kim kurdu?

Osman Gazi geldi de Söğüt yaylalarında gezdi de
ilk önce Bursa civarında yerleşti de ondan sonra İnegöl'ü aldı, sonra Bursa'yı aldı. ilk önce Bursa civarında yerleşti de ondan sonra İnegöl'ü aldı, sonra Bursa'yı aldı. Bırak onları. Onlar işin neticesi. Nasıl oldu bu iş? Bırak onları. Onlar işin neticesi.

Nasıl oldu bu iş?

Osmanlıların kurucusu bence Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'dir.Osmanlıların kurucusu bence Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'dir. O çok önce yaşamış, birkaç asır önce veyahut şu kadar sene önce.O çok önce yaşamış, birkaç asır önce veyahut şu kadar sene önce. O ahlâkı koyuyor ya. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî, ötekisi berikisi…O ahlâkı koyuyor ya. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî, ötekisi berikisi… Onlar bir ahlâk koyuyorlar ortaya. Din için, iman için gayret! Tembel durmamışlar, çalışmışlar. Onlar bir ahlâk koyuyorlar ortaya. Din için, iman için gayret! Tembel durmamışlar, çalışmışlar.

Ondan sonra güzel huy, ondan sonra kardeşlik, bağlılık, muhabbet birbirlerine; Ondan sonra güzel huy, ondan sonra kardeşlik, bağlılık, muhabbet birbirlerine; âmirin memura sevgisi, memurun âmire bağlılığı, itaati, sapasağlam bir cemiyetimiz varmış. âmirin memura sevgisi, memurun âmire bağlılığı, itaati, sapasağlam bir cemiyetimiz varmış. Rumeli Hisarı gibi, Anadolu Hisarı gibi kenetlenmiş insanlar, hepsi birbirine muhabbetli,Rumeli Hisarı gibi, Anadolu Hisarı gibi kenetlenmiş insanlar, hepsi birbirine muhabbetli, hepsi ilim, irfan sahibi, hepsi arif, zarif kimseler.hepsi ilim, irfan sahibi, hepsi arif, zarif kimseler. O zaman Türkiye'de yapılan, dikilen çiçeklerin haddi hesabı yok. O zaman Türkiye'de yapılan, dikilen çiçeklerin haddi hesabı yok.

Gelmiş Avrupalı Baron de Busbeq, Edirne'den elçi kafilesiyle yedi kuleden geçmiş,Gelmiş Avrupalı Baron de Busbeq, Edirne'den elçi kafilesiyle yedi kuleden geçmiş, şubat ayında mı, kış aylarında lale, sümbül bahçeleri arasından geçmiş; şubat ayında mı, kış aylarında lale, sümbül bahçeleri arasından geçmiş;

"Bu Osmanlılara akıl ermez. Küçücük bir çiçeğe dünyanın parasını verirler, "Bu Osmanlılara akıl ermez. Küçücük bir çiçeğe dünyanın parasını verirler, çiçek sevgisi çok muazzamdır." diyor. çiçek sevgisi çok muazzamdır."

diyor.

Zarif, arif, kibar, duygulu, iç âlemi zengin, terbiyeli, efendi insan;Zarif, arif, kibar, duygulu, iç âlemi zengin, terbiyeli, efendi insan; ölümden korkmayan, düşmanına zulmetmeyen, ölümden korkmayan, düşmanına zulmetmeyen, düşmanını yendiği zaman arkadaş gibi elini uzatabilen insan. düşmanını yendiği zaman arkadaş gibi elini uzatabilen insan.

"Sen de asil bir kimsesin, kader belki başka türlü tecelli etseydi, belki ben sana yenilirdim, "Sen de asil bir kimsesin, kader belki başka türlü tecelli etseydi, belki ben sana yenilirdim, rahatına bak, üzme canını, olur böyle şeyler. Hadi git bakalım memleketine, ben senden korkmuyorum,rahatına bak, üzme canını, olur böyle şeyler. Hadi git bakalım memleketine, ben senden korkmuyorum, daha çok ordu topla da yine gel." diyen insan.daha çok ordu topla da yine gel."

diyen insan.
Şövalyeleri göndermiş memleketine; "Şundan kesebildiğim kadar kestiğim kârdır." dememiş. Şövalyeleri göndermiş memleketine;

"Şundan kesebildiğim kadar kestiğim kârdır."

dememiş.
Osmanlı bu, Osmanlılık nereden geliyor? Dinden, imandan, ahlâktan geliyor.Osmanlı bu, Osmanlılık nereden geliyor?

Dinden, imandan, ahlâktan geliyor.
Netice itibariyle ahlâk. O zaman biz de şimdi ahlâklı yapalım;Netice itibariyle ahlâk. O zaman biz de şimdi ahlâklı yapalım; insanlara ahlâk dersleri okutalım, ahlâklı olsun. insanlara ahlâk dersleri okutalım, ahlâklı olsun. Yahu keşke olsaydı… Yahu keşke olsaydı…

Baltayla insanın kafasını açsan, içine ahlâk sokulur mu? Baltayla insanın kafasını açsan, içine ahlâk sokulur mu?

Ölür adam. Küt diye vurdun mu kafasına, kafası ikiye ayrıldı mı ölür insan. Ölür adam. Küt diye vurdun mu kafasına, kafası ikiye ayrıldı mı ölür insan. İçine öyle sokmakla olmaz. Bir çiçeği sen çabuk büyüteyim dersen, İçine öyle sokmakla olmaz.

Bir çiçeği sen çabuk büyüteyim dersen,
kökünden çekersen büyür mü çiçek? Kopar sapından. kökünden çekersen büyür mü çiçek?

Kopar sapından.
Her şeyin bir usûlü, yöntemi, şekli şemaili var. Nasıl olur? Her şeyin bir usûlü, yöntemi, şekli şemaili var.

Nasıl olur?

Sen onu imanlı yaparsın, imanlı yetiştirirsin; Allah'tan korkan bir insan olur.Sen onu imanlı yaparsın, imanlı yetiştirirsin; Allah'tan korkan bir insan olur. Onun bekçisi yanında; artık polise filan hacet kalmayacak bir şey kazandırdın sen ona.Onun bekçisi yanında; artık polise filan hacet kalmayacak bir şey kazandırdın sen ona. Hırsızlık edemez, nasıl etsin; âhiretten, hesaptan âgâh, haberdar insan. Hırsızlık edemez, nasıl etsin; âhiretten, hesaptan âgâh, haberdar insan.

"Yarın beni Allah hesaba çekecek." der. Başkasının malını yer mi? "Yarın beni Allah hesaba çekecek."

der. Başkasının malını yer mi?

Kırk sene sonra götürür, malını verir; "Yahu ben seni aradım aradım, bulamadım. Kırk sene sonra götürür, malını verir;

"Yahu ben seni aradım aradım, bulamadım.
Sen nerelerdeydin? Kırk senedir seni arıyorum, al şu parayı ya.Sen nerelerdeydin? Kırk senedir seni arıyorum, al şu parayı ya. Yanımda dura dura ter döktüm." diye götürür, parayı verir. Yanımda dura dura ter döktüm."

diye götürür, parayı verir.

İman, imanlı insan; "Yaratılanı hoş gör, Yaradan'dan ötürü." İman, imanlı insan;

"Yaratılanı hoş gör, Yaradan'dan ötürü."

Ötekisinin öyle ufak tefek hesabına bakmaz ki… Bak ne diyor? Ötekisinin öyle ufak tefek hesabına bakmaz ki…

Bak ne diyor?

"Eğer cevr ü cefâ ediyorsa, sabret." diyor. Ne sağlam bünye…"Eğer cevr ü cefâ ediyorsa, sabret."

diyor. Ne sağlam bünye…
Şimdi bize bir başka ahlâk aşılıyorlar: İsyan, isyan, isyan... Adam Mercedes'i taşlıyor. Şimdi bize bir başka ahlâk aşılıyorlar: İsyan, isyan, isyan... Adam Mercedes'i taşlıyor.

Neden? "Ben fakirim, o zengin. Ne biniyor kerata?" diyor. Neden?

"Ben fakirim, o zengin. Ne biniyor kerata?"

diyor.
Camını kırıyor. Ama kendisi de fırsat buldu mu bir Mercedes alıyor. Camını kırıyor. Ama kendisi de fırsat buldu mu bir Mercedes alıyor. Madem öyle, sen alma; sen paranı hayra sarf et de sen şeysiz olma.Madem öyle, sen alma; sen paranı hayra sarf et de sen şeysiz olma. Kızgınlık, hınç... Patron işçiden, işçi patrondan… Hep ahlâk eksikliği… Kızgınlık, hınç... Patron işçiden, işçi patrondan…

Hep ahlâk eksikliği…
Bunu anlatmaya çalışıyoruz. Siz anlıyorsunuz da herkese anlatmaya çalışıyoruz amaBunu anlatmaya çalışıyoruz. Siz anlıyorsunuz da herkese anlatmaya çalışıyoruz ama fiilen anlamıyorlar. Dindarlık, ahlâk, iman;fiilen anlamıyorlar. Dindarlık, ahlâk, iman; bilhassa âhirete iman, bilhassa kıyamet gününe, hesaba, mizana iman. bilhassa âhirete iman, bilhassa kıyamet gününe, hesaba, mizana iman.

"Terazi tartılacak da zerre kadar hayır işlemişse görecek insan, "Terazi tartılacak da zerre kadar hayır işlemişse görecek insan, zerre kadar şer işlemişse görecek." diyen bir insan, o zaman ufak tefek şeylere aldırmaz. zerre kadar şer işlemişse görecek."

diyen bir insan, o zaman ufak tefek şeylere aldırmaz.

"Sen bana haksızlık ettin, eh ben Allah'tan ecrimi bekliyorum, pekâlâ." der, "Sen bana haksızlık ettin, eh ben Allah'tan ecrimi bekliyorum, pekâlâ."

der,
gider, dalaşmaz onla. gider, dalaşmaz onla.

Hayatımda çok misallerini gördüm, ben bunları nazarî olarak söylemiyorum. Hayatımda çok misallerini gördüm, ben bunları nazarî olarak söylemiyorum. Allahu Teâlâ hazretleri Ekremü'l-ekremîn; sen şuradan bir şeyden vazgeçiyorsun Allah için, Allahu Teâlâ hazretleri Ekremü'l-ekremîn; sen şuradan bir şeyden vazgeçiyorsun Allah için, Allah öbür tarafta on mislini veriyor. Kovmuyor ki senin de Rabbin, onun da Rabbi.Allah öbür tarafta on mislini veriyor. Kovmuyor ki senin de Rabbin, onun da Rabbi. Mahrum bırakmıyor; mükâfatlandırıyor. Bir kapıyı kapıyor imtihan için "peki" diyorsun,Mahrum bırakmıyor; mükâfatlandırıyor. Bir kapıyı kapıyor imtihan için "peki" diyorsun, öbür taraftan on tane kapı açıyor "gel kulum" diyor. İman… İman oldu mu her taraf gül,öbür taraftan on tane kapı açıyor "gel kulum" diyor.

İman… İman oldu mu her taraf gül,
sümbül bahçesi olur mânevî bakımdan.sümbül bahçesi olur mânevî bakımdan. İnsanlar öyle olur, kibar olur; aptal olmaz. Aptal değil. İnsanlar öyle olur, kibar olur; aptal olmaz. Aptal değil.

Mü'min aptal, ahmak, enayi değildir. Her şeyi bilir, senden âlâ bilir.Mü'min aptal, ahmak, enayi değildir. Her şeyi bilir, senden âlâ bilir. Hatta bilmezse Allah bildirir, senin kalbinden geçenleri okur o.Hatta bilmezse Allah bildirir, senin kalbinden geçenleri okur o. Ama onun hesabı başka; o âhirette sevabı bekliyor, Allah'tan korkuyor, Ama onun hesabı başka; o âhirette sevabı bekliyor, Allah'tan korkuyor, Allah'ın huzurunda mahcup olmaktan korkuyor, hesaba göre hareket ediyor. Allah'ın huzurunda mahcup olmaktan korkuyor, hesaba göre hareket ediyor.

Sen? Sen paldır küldür hareket ediyorsun; haram yiyorsun, zulmediyorsun, kan içiyorsun; Sen?

Sen paldır küldür hareket ediyorsun; haram yiyorsun, zulmediyorsun, kan içiyorsun;
su içmiyorsun, kan içiyorsun. Dolduruyorsun kadeh kadeh, maşrapa maşrapa, su içmiyorsun, kan içiyorsun. Dolduruyorsun kadeh kadeh, maşrapa maşrapa, kâse kâse; kan içiyorsun. kâse kâse; kan içiyorsun.

Ne demek kan içmek? Onun bunun kanını, iliğini kurutup sırf kendi keyfine, zevkine bakıyorsun.Ne demek kan içmek?

Onun bunun kanını, iliğini kurutup sırf kendi keyfine, zevkine bakıyorsun.
Olmaz! Nasıl düzelecek bu iş? İşte içine imanı yerleştireceksin. Olmaz!

Nasıl düzelecek bu iş?

İşte içine imanı yerleştireceksin.

İnsanın en kıymetli cevheri ne? Parmağına taktığı pırlanta, elmas yüzük mü, İnsanın en kıymetli cevheri ne? Parmağına taktığı pırlanta, elmas yüzük mü, yoksa zümrüt olanı mı, yoksa yakut olanı mı? yoksa zümrüt olanı mı, yoksa yakut olanı mı?

Hayır! En kıymetli cevheri insanın şu kalbindeki Allah'a imanı. Hayır! En kıymetli cevheri insanın şu kalbindeki Allah'a imanı. Âmentü billâh. Sen varsın yâ Rabbi. Senin huzuruna geleceğim yâ Rabbi. Âmentü billâh. Sen varsın yâ Rabbi. Senin huzuruna geleceğim yâ Rabbi. En kıymetli şey bu! İnsanı insan yapan, insanı sultan yapan bu…En kıymetli şey bu! İnsanı insan yapan, insanı sultan yapan bu… Ama fakir olur, filozoflar ayağının tozu olamaz onun.Ama fakir olur, filozoflar ayağının tozu olamaz onun. Öyle imanlı insan, o iman ile filozoflar yanında ayağının tozu olamaz. Öyle imanlı insan, o iman ile filozoflar yanında ayağının tozu olamaz.

Allah bize o imanın kadrini, kıymetini anlamak nasip etsin. Allah bize o imanın kadrini, kıymetini anlamak nasip etsin.

Kaybetmişiz bir ara, hepimiz hayvanîleşmişiz, birbirimize muhabbetsiz bakıyoruz. Kaybetmişiz bir ara, hepimiz hayvanîleşmişiz, birbirimize muhabbetsiz bakıyoruz. Düşman; o bana düşman bakıyor, ben ona düşman bakıyorum.Düşman; o bana düşman bakıyor, ben ona düşman bakıyorum. Bir punduna getirsem, bunu oturduğu yerden devirsem; bir punduna getirsem,Bir punduna getirsem, bunu oturduğu yerden devirsem; bir punduna getirsem, onun yerine ben geçsem; ah bir punduna getirsem, onun arabasına ben binsem;onun yerine ben geçsem; ah bir punduna getirsem, onun arabasına ben binsem; ah bir punduna getirsem, onun oturduğu yerde ben otursam. ah bir punduna getirsem, onun oturduğu yerde ben otursam.

O ne yapsın? Ne yaparsa yapsın, ben yaşayayım. O ne yapsın?

Ne yaparsa yapsın, ben yaşayayım.
Böyle demişiz, birbirimize karşı yumruklarımızı sıkmışız, dişlerimizi gıcırdatıyoruz. Böyle demişiz, birbirimize karşı yumruklarımızı sıkmışız, dişlerimizi gıcırdatıyoruz.

Hani nerede muhabbet? Yok. Neden yok? İman gitti de ondan. Hani nerede muhabbet?

Yok.

Neden yok?

İman gitti de ondan.
Hesabı Allah'ın huzuruna varacağımız şekilde yapmaz olduk. Gülüyoruz şimdi. Hesabı Allah'ın huzuruna varacağımız şekilde yapmaz olduk. Gülüyoruz şimdi.

"İman mı? Hoca, yirminci yüzyılda yaşıyoruz, sen imandan bahsediyorsun. "İman mı? Hoca, yirminci yüzyılda yaşıyoruz, sen imandan bahsediyorsun. İnsan babasına itimat etmeyecek bu devirde, kardeşine itimat etmeyecek;İnsan babasına itimat etmeyecek bu devirde, kardeşine itimat etmeyecek; gaddar olacaksın, hayat mücadelesi. Sen yemezsen başkası seni yer." gaddar olacaksın, hayat mücadelesi. Sen yemezsen başkası seni yer."

Böyle diyor, şimdi felsefe böyle. Böyle diyor, şimdi felsefe böyle.

"Ya sen onu yiyeceksin ya o seni yiyecek; başka çaresi yok." diyor. "Ha, doğru ya." "Ya sen onu yiyeceksin ya o seni yiyecek; başka çaresi yok."

diyor.

"Ha, doğru ya."

Birkaç misallerine bakıyorsun; "Galiba bu doğru." diyorsun. Birkaç misallerine bakıyorsun;

"Galiba bu doğru."

diyorsun.

"Bunlar masalmış, din kitaplarında var, hocalar bin dört yüz yıl önceden eski şeylerden, açıyorlar,"Bunlar masalmış, din kitaplarında var, hocalar bin dört yüz yıl önceden eski şeylerden, açıyorlar, eski yazılı şeylerden, Arapçalardan okuyorlar, nerede yirminci yüzyıl nerede bu?..." diyorlar. eski yazılı şeylerden, Arapçalardan okuyorlar, nerede yirminci yüzyıl nerede bu?..."

diyorlar.

Ama onların bilmediği bir şey var; biz onların yirminci yüzyılını, Ama onların bilmediği bir şey var; biz onların yirminci yüzyılını, matematiğini, elektronik beynini, astronomisini, her şeyini biliyoruz,matematiğini, elektronik beynini, astronomisini, her şeyini biliyoruz, onlar bizim ilmimizi bilmiyorlar. onlar bizim ilmimizi bilmiyorlar. Yanıldıkları nokta o. Biz onların her şeyini biliyoruz, isterseniz okutalım;Yanıldıkları nokta o. Biz onların her şeyini biliyoruz, isterseniz okutalım; karşımıza getiririz, okuturuz. Onlar bizimkini bilmiyorlar.karşımıza getiririz, okuturuz. Onlar bizimkini bilmiyorlar. Bizimkinin doğru olduğunu anlayamadıkları için öyle hor görmesinler garipleri.Bizimkinin doğru olduğunu anlayamadıkları için öyle hor görmesinler garipleri. Biz iki tarafı bildikten sonra bu tarafı tercih ediyoruz, ya sen?Biz iki tarafı bildikten sonra bu tarafı tercih ediyoruz, ya sen? Sen bilmeden yanlış yolu tercih ediyorsun. Sen bilmeden yanlış yolu tercih ediyorsun.

Var mısın; mantık, muhakeme, şöyle yazıya dayanan bir münakaşa, Var mısın; mantık, muhakeme, şöyle yazıya dayanan bir münakaşa, delillere dayanan bir münakaşaya? İslâm'ın önünde kimse tahammül edemez.delillere dayanan bir münakaşaya?

İslâm'ın önünde kimse tahammül edemez.
Ne komünisti, ne kapitalisti, ne bilmem şucusu, ne bucusu. Ne komünisti, ne kapitalisti, ne bilmem şucusu, ne bucusu. Ezer geçer İslâm. Allah teyit etmiş, Allahu Teâlâ hazretleri desteklemiş; ezer geçer. Ezer geçer İslâm. Allah teyit etmiş, Allahu Teâlâ hazretleri desteklemiş; ezer geçer.

Madem İslâm böyle, hiç fırsat bırakmadan ezip geçiyor, en iyisi söylettirmemek İslâm'a. Madem İslâm böyle, hiç fırsat bırakmadan ezip geçiyor, en iyisi söylettirmemek İslâm'a. Başka çare yok, söyledi mi kazanıyor. "Evladımı müslüman ediyor ya!" Başka çare yok, söyledi mi kazanıyor.

"Evladımı müslüman ediyor ya!"

Kâfir öyle diyor şimdi. "Allah Allah, bu müslümanların işi ne acayip, Kâfir öyle diyor şimdi.

"Allah Allah, bu müslümanların işi ne acayip,
geliyor benim evladımı müslüman ediyor. En iyisi müslümanları hiç konuşturmayalım.geliyor benim evladımı müslüman ediyor. En iyisi müslümanları hiç konuşturmayalım. Silelim ortadan. Ya nedir bundan çektiğimiz?" diyor. Mekke müşrikleri gibi düşünüyorlar. Silelim ortadan. Ya nedir bundan çektiğimiz?"

diyor. Mekke müşrikleri gibi düşünüyorlar.

Düzenimiz bozulmasın diye mesela Mekkeliler; Düzenimiz bozulmasın diye mesela Mekkeliler;

"Aman bizim putlarımıza dokunma." dediler. Puta tapılır mı ya? "Aman bizim putlarımıza dokunma."

dediler. Puta tapılır mı ya?

"Sana para verelim." dediler Peygamber Efendimiz'e; "Sana para verelim."

dediler Peygamber Efendimiz'e;

"Para istiyorsan, zengin yapalım seni. Kızlarımızın en güzellerinden seç, "Para istiyorsan, zengin yapalım seni. Kızlarımızın en güzellerinden seç, onunla evlendirelim, hükümdarımız yapalım.onunla evlendirelim, hükümdarımız yapalım. Yalnız, bırak, dokunma şu bizim putlarımıza." dediler. Peygamber Efendimiz ne diyor; Yalnız, bırak, dokunma şu bizim putlarımıza."

dediler. Peygamber Efendimiz ne diyor;

"Bir elime ayı koysanız, kamer, mehtap, bir elime güneşi koysanız yine bu davadan vazgeçmem!" "Bir elime ayı koysanız, kamer, mehtap, bir elime güneşi koysanız yine bu davadan vazgeçmem!"

Hakikat bu çünkü. Hakikat, hakikat en önemli şey! Hakikat bu çünkü. Hakikat, hakikat en önemli şey!

Lev lâ enneküm tüznibûne le câe'llahu bi kavmin yüznibûne Lev lâ enneküm tüznibûne le câe'llahu bi kavmin yüznibûne fe yestağfirûna'llâhe fe yağfiru lehüm. fe yestağfirûna'llâhe fe yağfiru lehüm.

Bu hadîs-i şerîfte -bugün hep müjdeli hadisler geliyor, gözünüz aydın olsun- Bu hadîs-i şerîfte -bugün hep müjdeli hadisler geliyor, gözünüz aydın olsun- Peygamber Efendimiz buyuruyor ki... Peygamber Efendimiz buyuruyor ki... Peygamber Efendimiz neden buyurmuş bu hadisi, önce onu söyleyeyim. Peygamber Efendimiz neden buyurmuş bu hadisi, önce onu söyleyeyim.

Şekev ileyhi. "Ashâb-ı kirâm geldiler, boyun büküp şikâyetlendilerŞekev ileyhi. "Ashâb-ı kirâm geldiler, boyun büküp şikâyetlendiler Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine." Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine." Dediler ki: İnnâ nusîbu mine'z-zenbi. "Yâ Resûlallah, günahlara bulaşıyoruz, günah ediyoruz."Dediler ki: İnnâ nusîbu mine'z-zenbi. "Yâ Resûlallah, günahlara bulaşıyoruz, günah ediyoruz." Hatasını anlıyor, rahatsız kendi günahından, yaptığı şeyden. Hatasını anlıyor, rahatsız kendi günahından, yaptığı şeyden.

"Olmamamız lazım amma günaha saplanıyoruz yine. Günah ediyoruz ya Resûlallah." "Olmamamız lazım amma günaha saplanıyoruz yine. Günah ediyoruz ya Resûlallah."

diye şikâyetlendiler.diye şikâyetlendiler. Ne olacak bizim bu halimiz diye telaş ediyor, âhirette hesap var ya. Ne olacak bizim bu halimiz diye telaş ediyor, âhirette hesap var ya.

"Aman yâ Resûlallah, halimiz ne olacak?" diye söyleyince, "Aman yâ Resûlallah, halimiz ne olacak?"

diye söyleyince,
bakalım ne buyurmuş Peygamber Efendimiz böyle diyen kimselere. bakalım ne buyurmuş Peygamber Efendimiz böyle diyen kimselere.

Diyor ki; Lev lâ enneküm tüznibûne. "Eğer siz günah işlemeseydiniz, işlemeyeydiniz." Diyor ki; Lev lâ enneküm tüznibûne. "Eğer siz günah işlemeseydiniz, işlemeyeydiniz." Le câe'llahu bi kavmin yüznibûne. "Allah günah işleyen." Fe yestağfirûna'llâhe.Le câe'llahu bi kavmin yüznibûne. "Allah günah işleyen." Fe yestağfirûna'llâhe. "Sonra Allah'tan tevbe istiğfar isteyen kavim getirirdi." "Sonra Allah'tan tevbe istiğfar isteyen kavim getirirdi." Fe yağfiru lehüm. "Onları affederdi." Fe yağfiru lehüm. "Onları affederdi."

Allah Gafûru'r-rahîm olduğu için, o sıfatı da tecelli edecek. Allah Gafûru'r-rahîm olduğu için, o sıfatı da tecelli edecek. Onun için kul günah da işler. Hikmetlerini daha dün söyledik ki günahın bile bir faydası var insana. Onun için kul günah da işler. Hikmetlerini daha dün söyledik ki günahın bile bir faydası var insana.

Neden? Edepsizlikten kurtarıyor, edep dairesine getiriyor, terbiyeye sokuyor, Neden?

Edepsizlikten kurtarıyor, edep dairesine getiriyor, terbiyeye sokuyor,
hizaya getiriyor da ondan. hizaya getiriyor da ondan. Hiçbir kimse bu hadîs-i şerîflerden ters mânalar çıkartıp da hani "günaha dalıp gideyim" filanHiçbir kimse bu hadîs-i şerîflerden ters mânalar çıkartıp da hani "günaha dalıp gideyim" filan gibi bir mâna çıkartmaz inşaallah. gibi bir mâna çıkartmaz inşaallah.

"Ümitsizliğe düşmeyin, günah işlemiş olsanız da Allah affeder." demek."Ümitsizliğe düşmeyin, günah işlemiş olsanız da Allah affeder."

demek.
Bundan çıkacak mâna budur. Günahlarınıza tevbe istiğfar edin, Bundan çıkacak mâna budur. Günahlarınıza tevbe istiğfar edin, Allah affeder, korkmayın, bağışlanmamaktan korkmayın demek bu. Allah affeder, korkmayın, bağışlanmamaktan korkmayın demek bu.

Sonuncu hadîs-i şerîf, sayfanın sonunda. Sonuncu hadîs-i şerîf, sayfanın sonunda.

Lev lâ ibâdün li'llâhi rukke'un ve sıbyetün rudda'un Lev lâ ibâdün li'llâhi rukke'un ve sıbyetün rudda'un ve behâimü rütte'un le subbe aleykümü'l-azâbü sabben sümme le turassunne rassan. ve behâimü rütte'un le subbe aleykümü'l-azâbü sabben sümme le turassunne rassan.

Bu hadîs-i şerîf de Allah'ın niçin kullara merhamet ettiğini, gücü kudreti sonsuz iken, Bu hadîs-i şerîf de Allah'ın niçin kullara merhamet ettiğini, gücü kudreti sonsuz iken, her şeyi yapmaya gücü yeterken, her şeyi yapmaya gücü yeterken, Kahhar iken, niye kahretmediğini kullarını izahı sadedinde bir hadîs-i şerîf. Kahhar iken, niye kahretmediğini kullarını izahı sadedinde bir hadîs-i şerîf. Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz; Lev lâ ibâdün li'llâhi rukke'un.Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz;

Lev lâ ibâdün li'llâhi rukke'un.
"Eğer Allah'ın rükû edici, namaz kılıcı kulları olmayaydı." "Eğer Allah'ın rükû edici, namaz kılıcı kulları olmayaydı."

Üç sınıf sayacak, bir tanesi bu. Bunlar bunlar olmasaydı başınıza çok belalar gelirdi diyecek, Üç sınıf sayacak, bir tanesi bu. Bunlar bunlar olmasaydı başınıza çok belalar gelirdi diyecek, hadisin ana mânası bu. Lev lâ ibâdün li'llâhi. "Eğer Allah'ın kulları olmasaydı." hadisin ana mânası bu.

Lev lâ ibâdün li'llâhi. "Eğer Allah'ın kulları olmasaydı."
Nasıl kullar? Rukke'un. "Rükû ediciler, Allah'ın önünde eğiliciler, Nasıl kullar? Rukke'un. "Rükû ediciler, Allah'ın önünde eğiliciler, kimsenin önünde eğilmez ama Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda eğilir, ona ibadet eder, kimsenin önünde eğilmez ama Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda eğilir, ona ibadet eder, namaz kılar, onun varlığı, birliği, azameti karşısında haddini bilir, ona kulluk etmeye çalışır." namaz kılar, onun varlığı, birliği, azameti karşısında haddini bilir, ona kulluk etmeye çalışır."

Başka? Ve sıbyetün rudda'un. Subye, sübyan kelimesini ahalimiz bilir "çocuklar, sabîler" demek. Başka?

Ve sıbyetün rudda'un. Subye, sübyan kelimesini ahalimiz bilir "çocuklar, sabîler" demek.
Rudda' "süt emen çocuklar". Eğer rükû edici kullar olmasaydı, süt emen yavrular, sabîler olmasaydı… Rudda' "süt emen çocuklar". Eğer rükû edici kullar olmasaydı, süt emen yavrular, sabîler olmasaydı… Ve behâimü rütte'un. "Ve otlayan masum hayvancıklar olmasaydı."Ve behâimü rütte'un. "Ve otlayan masum hayvancıklar olmasaydı." Le subbe aleykümü'l-azâbü sabben. "Üzerinize Allah'ın azabı yağmur gibi yağardı."Le subbe aleykümü'l-azâbü sabben. "Üzerinize Allah'ın azabı yağmur gibi yağardı." Sümme le turassunne rassan. "Sonra birbirinize geçerdiniz böyle, birbirinizle ezilirdiniz, Sümme le turassunne rassan. "Sonra birbirinize geçerdiniz böyle, birbirinizle ezilirdiniz, yani hurdahaş olurdunuz, birbirinize geçerdiniz." yani hurdahaş olurdunuz, birbirinize geçerdiniz."

Demek ki; "Ha başıma ateş yağmıyor, taş yağmıyor." Neden yağmıyor derseniz sebebi bu. Demek ki; "Ha başıma ateş yağmıyor, taş yağmıyor." Neden yağmıyor derseniz sebebi bu.

Azabından, gazabından emniyette eylesin. Bizi onlardan uzak eylesin. Azabından, gazabından emniyette eylesin. Bizi onlardan uzak eylesin.

Bizim herkese karşı sevgimiz var. Kimsenin ne malında gözümüz var, Bizim herkese karşı sevgimiz var. Kimsenin ne malında gözümüz var, ne mevkiinde gözümüz var, ne makamında gözümüz var, ne koltuğunda gözümüz var.ne mevkiinde gözümüz var, ne makamında gözümüz var, ne koltuğunda gözümüz var. Biz herkesin iyi olmasını isteriz. Bizim elimizdeki nimetleri almak isteyenlere de Biz herkesin iyi olmasını isteriz.

Bizim elimizdeki nimetleri almak isteyenlere de
Allah bol nimetler versin. Allah bol nimetler versin.

Kimseye bir şeyimiz yok. Allah'ın hazinesi sonsuz. Kimseye bir şeyimiz yok. Allah'ın hazinesi sonsuz. Ona da verir, bana da verir. Benim zaten midem şu kadar, işte o doydu mu; tamam. Ona da verir, bana da verir. Benim zaten midem şu kadar, işte o doydu mu; tamam. Bir de kışın üşümedim mi, yazın yanmadım mı, susuz kalmadım mı yetiyor, ne olacak; Bir de kışın üşümedim mi, yazın yanmadım mı, susuz kalmadım mı yetiyor, ne olacak; gerisi zevk, sefâ... gerisi zevk, sefâ...

Giyindin mi oluyor da işte İngiliz kumaşı dersen, deri ceket filan dersen oradan fark ediyor.Giyindin mi oluyor da işte İngiliz kumaşı dersen, deri ceket filan dersen oradan fark ediyor. Yoksa giyindin mi giyiniyorsun, ne olacak…Yoksa giyindin mi giyiniyorsun, ne olacak… İhtiyaçları insanın aslında büyüttüğümüz kadar çok değil.İhtiyaçları insanın aslında büyüttüğümüz kadar çok değil. Geçinir insan ama işte birbirimize caka satacağız diye biraz işi yokuşa vurduruyoruz. Geçinir insan ama işte birbirimize caka satacağız diye biraz işi yokuşa vurduruyoruz.

Allah bizleri lütfuyla keremiyle ıslah eylesin. Allah bizleri lütfuyla keremiyle ıslah eylesin.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2