Namaz Vakitleri

2 Cemâziye'l-Âhir 1446
03 Aralık 2024
İmsak
06:33
Güneş
08:04
Öğle
12:59
İkindi
15:22
Akşam
17:43
Yatsı
19:09
Detaylı Arama

Allah'ın Rahmeti ve Meleklerin Salavatı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Meleklerin de Salat-u Selam Etmesi, Meleklerin Duası, Arapçada Tevbe Ne Demek, Birine Selam Verdiğimizde Ona Dua Etmiş Oluruz, Güzel | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah'ın Rahmeti ve Meleklerin Salavatı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Meleklerin de Salat-u Selam Etmesi, Meleklerin Duası, Arapçada Tevbe Ne Demek, Birine Selam Verdiğimizde Ona Dua Etmiş Oluruz, Güzel | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Nahmeduhû bi cemî'i mehâmedih.el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Nahmeduhû bi cemî'i mehâmedih. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ ve habîbinâVe's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ ve habîbinâ ve tabîbi kulûbinâ ve tâcu ruûsinâ Muhammedini'l-Mustafâve tabîbi kulûbinâ ve tâcu ruûsinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âl'ihî ve sahbihî ve men tebi'ahû ilâ yevmi'l-cezâ. Emma ba'd… ve alâ âl'ihî ve sahbihî ve men tebi'ahû ilâ yevmi'l-cezâ.

Emma ba'd…

İnna'llâhe ve melâiketihî yusallûne ale'n-Nebiyyi İnna'llâhe ve melâiketihî yusallûne ale'n-Nebiyyi yâ eyyühe'llezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslimâ. yâ eyyühe'llezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslimâ.

Sadaka'llâhu Rabbune'l-a'lâ. Sadaka'llâhu Rabbune'l-a'lâ.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde, Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde, Ahzab sûresinin 56. âyet-i kerîmesinde bizlere bildiriyor ki; Ahzab sûresinin 56. âyet-i kerîmesinde bizlere bildiriyor ki;

İnna'llâhe ve melâiketihî. "Muhakkak ki hiç şüphe yok ki Allah da melekleri de." İnna'llâhe ve melâiketihî. "Muhakkak ki hiç şüphe yok ki Allah da melekleri de." Yusallûne ale'n-Nebiyyi. "Resûlullah'a salât ediyorlar. Yusallûne ale'n-Nebiyyi. "Resûlullah'a salât ediyorlar. Muhammed-i Mustafâ'ya salât ediyorlar. Muhammed-i Mustafâ'ya salât ediyorlar. Allah da melekleri de Allah da salât ediyor, melekleri de." Allah da melekleri de Allah da salât ediyor, melekleri de." Yâ eyyühe'llezîne âmenû. "Ey o iman şerefine ermiş mü'min kullar, inanmış olan kullar."Yâ eyyühe'llezîne âmenû. "Ey o iman şerefine ermiş mü'min kullar, inanmış olan kullar." Sallû aleyhi. "Siz de ona salât getirin" Ve sellimû teslimâ.Sallû aleyhi. "Siz de ona salât getirin" Ve sellimû teslimâ. "Ve selam söyleyin, salât u selâm getirin." "Ve selam söyleyin, salât u selâm getirin."

Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'e salât ediyor. Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'e salât ediyor. Salât etmek kelime olarak "teveccüh etmek, yönelmek, yüzünü dönmek" demek... Salât etmek kelime olarak "teveccüh etmek, yönelmek, yüzünü dönmek" demek...

Cenâb-ı Mevlâ teveccüh etti mi bir kuluna, onu lütfuna erdirecek demektir. Cenâb-ı Mevlâ teveccüh etti mi bir kuluna, onu lütfuna erdirecek demektir. Binaenaleyh Allah'ın Resûlullah'a salâtı demek ona rahmet eyleyeceği, Binaenaleyh Allah'ın Resûlullah'a salâtı demek ona rahmet eyleyeceği, büyük ikramlar vereceği, lütfuna mazhar kılacağı mânasına gelir. büyük ikramlar vereceği, lütfuna mazhar kılacağı mânasına gelir.

Melekler de ona salât ediyorlar, teveccüh ediyorlar, yöneliyorlar, seviyorlar, bakıyorlar. Melekler de ona salât ediyorlar, teveccüh ediyorlar, yöneliyorlar, seviyorlar, bakıyorlar. Meleklerin salâtı ne demektir? Meleklerin elinden bir şey gelmez, Meleklerin salâtı ne demektir?

Meleklerin elinden bir şey gelmez,
melekler Allah'ın vazifeli yaratıklarıdır. Ne emrolunmuşsa onu yaparlar. melekler Allah'ın vazifeli yaratıklarıdır. Ne emrolunmuşsa onu yaparlar. Görevlerini yaparlar. Ne âsî olurlar: Görevlerini yaparlar. Ne âsî olurlar:

Lâ ya'sûna'llâhe mâ emerahüm ve yef'alûne mâ yü'merûn. Lâ ya'sûna'llâhe mâ emerahüm ve yef'alûne mâ yü'merûn. "Emrettiğinden ne isyan ederler, ne eksik yaparlar ne fazla yaparlar. Dediğini yaparlar." "Emrettiğinden ne isyan ederler, ne eksik yaparlar ne fazla yaparlar. Dediğini yaparlar."

Onların Peygamber Efendimiz'e salâtı ne demek? "Meleklerin duası" demek. Onların Peygamber Efendimiz'e salâtı ne demek?

"Meleklerin duası" demek.

Melekler insanlara dua eder mi? Melekler insanlara dua eder mi?

Evet, eder. Biz kullara da eder. Bu konuda çok bilgiler var. Âyetlerden başlayalım.Evet, eder. Biz kullara da eder. Bu konuda çok bilgiler var. Âyetlerden başlayalım. Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki Kur'ân-ı Kerîm'de; Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki Kur'ân-ı Kerîm'de;

Ellezîne yahmilûne'l-arşe ve men havlehû. "Arş-ı Âzam'ı taşıyan melekler. Ellezîne yahmilûne'l-arşe ve men havlehû. "Arş-ı Âzam'ı taşıyan melekler. O melekler ki Arş'ı yüklenmişler, taşıyorlar. O melekler ki Arş'ı yüklenmişler, taşıyorlar. Arş-ı Âzam'ı, Cenâb-ı Mevlânın Arş-ı Âlâ'sını taşıyan melekler." Ve men havlehû.Arş-ı Âzam'ı, Cenâb-ı Mevlânın Arş-ı Âlâ'sını taşıyan melekler." Ve men havlehû. "Arş-ı Âzam'ı ve etrafını, çevresini yüklenmiş olan melekler.""Arş-ı Âzam'ı ve etrafını, çevresini yüklenmiş olan melekler." Bi hamdi Rabbihim.Bi hamdi Rabbihim. "Cenâb-ı Mevlâ'ya tesbih getirirler hamd ederek." "Cenâb-ı Mevlâ'ya tesbih getirirler hamd ederek."

Derler ki; "Yâ Rabbi senin şanın yüce, her türlü noksandan münezzehsin, Derler ki;

"Yâ Rabbi senin şanın yüce, her türlü noksandan münezzehsin,
çok yüce şanın var, her türlü kemâlâtın Hâlıkı'sın, sahibisin, çok yüce şanın var, her türlü kemâlâtın Hâlıkı'sın, sahibisin, her türlü güzelliğin sahibisin, Hâlıkı'sın, her şeyin güzel, mükemmel, tam; her türlü güzelliğin sahibisin, Hâlıkı'sın, her şeyin güzel, mükemmel, tam; tesbih ederler, hamd ederler o melekler. Cenâb-ı Mevlâ'yı boyuna tesbih ve hamd ederler." tesbih ederler, hamd ederler o melekler. Cenâb-ı Mevlâ'yı boyuna tesbih ve hamd ederler."

Tesbih Arapça, Sübhanallah demek. Ne demek? Tesbih Arapça, Sübhanallah demek.

Ne demek?

"Yâ Rabbi senin hiç eksik tarafın yok. Her şeyin tam, güzel, en mükemmeli" demek."Yâ Rabbi senin hiç eksik tarafın yok. Her şeyin tam, güzel, en mükemmeli" demek. Tesbih demek o. Allah'ı tesbih etmek demek; "Allah'ın öyle her türlü kemâlâtın,Tesbih demek o. Allah'ı tesbih etmek demek; "Allah'ın öyle her türlü kemâlâtın, güzelliğin, tamlığın sahibi olmasını ona söyleyerek onu övmek" demektir. güzelliğin, tamlığın sahibi olmasını ona söyleyerek onu övmek" demektir. Yüsebbihûne bi hamdi Rabbihim. "Öyle hamd ederler. Yâ Rabbi senin her şeyin güzel, Yüsebbihûne bi hamdi Rabbihim. "Öyle hamd ederler. Yâ Rabbi senin her şeyin güzel, tam, hiç eksiğin yok, her şeye kâdirsin, her şeyi görürsün, bilirsin, ne dilersen yaparsın…" tam, hiç eksiğin yok, her şeye kâdirsin, her şeyi görürsün, bilirsin, ne dilersen yaparsın…"

Böyle tesbih ederler bu melekler. Biz de tesbihi meleklerden öğrendik. Böyle tesbih ederler bu melekler. Biz de tesbihi meleklerden öğrendik. Peygamber Efendimiz Miraç'ta meleklerin öyle tesbih ettiğini görüp bize bildirdi.Peygamber Efendimiz Miraç'ta meleklerin öyle tesbih ettiğini görüp bize bildirdi. Peygamber Efendimiz öğretti. Ve yü'minûne bihî.Peygamber Efendimiz öğretti.

Ve yü'minûne bihî.
"Ve Allahu Teâlâ hazretlerine kendilerini teslim ederek ondan emniyet dilerler.""Ve Allahu Teâlâ hazretlerine kendilerini teslim ederek ondan emniyet dilerler." Allah'ın kendilerini emniyette tutmasını dilerler. Allah'a yönelerek O'nun emniyetini elde ederler.Allah'ın kendilerini emniyette tutmasını dilerler. Allah'a yönelerek O'nun emniyetini elde ederler. Ve yestağfirûne li'llezîne âmenû. "Ve iman edenler, bizler için tevbe ve istiğfar ederlerVe yestağfirûne li'llezîne âmenû. "Ve iman edenler, bizler için tevbe ve istiğfar ederler Arş-ı Âzam'ın melekleri." Yestağfirûne.Arş-ı Âzam'ın melekleri." Yestağfirûne. "İstiğfar eylerler, mağfiret dilerler Allah'tan." "İstiğfar eylerler, mağfiret dilerler Allah'tan." Hem överler hem kendilerinin emniyetini, selametini dilerler hem de mü'min kullar için;Hem överler hem kendilerinin emniyetini, selametini dilerler hem de mü'min kullar için; "Affet bunları yâ Rabbi." diye mağfiret dilerler. "Affet bunları yâ Rabbi." diye mağfiret dilerler.

Rabbenâ vesi'te külle şey'in rahmeten ve ilmen. Rabbenâ vesi'te külle şey'in rahmeten ve ilmen. "Yâ Rabbi her şeyi rahmetinle kuşatmışsın. Her şeyi ilmin ihata etmiş. "Yâ Rabbi her şeyi rahmetinle kuşatmışsın. Her şeyi ilmin ihata etmiş. Her şeye hâkim, her şeyi rahmetine mazhar kılmışsın.Her şeye hâkim, her şeyi rahmetine mazhar kılmışsın. Her şeyi bilirsin yâ Rabbi." Fa'ğfir li'llezîne tâbû.Her şeyi bilirsin yâ Rabbi." Fa'ğfir li'llezîne tâbû. "Sana tevbe eden kullarını mağfiret et yâ Rabbi." derler. "Sana tevbe eden kullarını mağfiret et yâ Rabbi." derler.

Tevbe yâ Rabbi! Estağfirullah el-Azîm ve etûbu ileyh. Tevbe yâ Rabbi!

Estağfirullah el-Azîm ve etûbu ileyh.

Biz de tevbe ediyoruz. Tevbe ettik. Allah bizim de günahlarımızı affetsin.Biz de tevbe ediyoruz. Tevbe ettik. Allah bizim de günahlarımızı affetsin. Li'llezîne tâbû ve tebe'û sebîleke.Li'llezîne tâbû ve tebe'û sebîleke. "Tevbe edip senin yoluna ittiba edenleri mağfiret et yâ Rabbi, günahlarını bağışla." "Tevbe edip senin yoluna ittiba edenleri mağfiret et yâ Rabbi, günahlarını bağışla."

Tevbe ne demek aslında Arapça'da? Tevbe, o da "yönelmek, dönmek" demek. Tevbe ne demek aslında Arapça'da?

Tevbe, o da "yönelmek, dönmek" demek.
Kul tevbe ediyor, günahtan dönüyor. Allah kullarına tevbe ediyor. Ne demek? Kul tevbe ediyor, günahtan dönüyor. Allah kullarına tevbe ediyor.

Ne demek?

"Allah kullarına dönüyor. Nazar etmiyorken; 'günahkâr bunlar' diye kızıyorken dönüyor." demek. "Allah kullarına dönüyor. Nazar etmiyorken; 'günahkâr bunlar' diye kızıyorken dönüyor." demek.

Allah'ın bir sıfatı ne? Tevvâb. "Çok teveccüh edici, kullarına çok yönelici,Allah'ın bir sıfatı ne?

Tevvâb. "Çok teveccüh edici, kullarına çok yönelici,
tevbelerini çok kabul edici" demek. Li'llezîne tâbû. "Yanlış yoldan dönenler." tevbelerini çok kabul edici" demek.

Li'llezîne tâbû. "Yanlış yoldan dönenler."

Küfürse küfrü bırakıp imana gelenler. Hata, günah, isyan ise isyanı,Küfürse küfrü bırakıp imana gelenler. Hata, günah, isyan ise isyanı, günahı, hatayı bırakıp itaata gelenlere. günahı, hatayı bırakıp itaata gelenlere. Onlara: Li'llezîne tâbû ve tebe'û sebîleke.Onlara: Li'llezîne tâbû ve tebe'û sebîleke. "Tevbe edip senin yoluna uyanlara mağfiret eyle yâ Rabbi." derler. "Tevbe edip senin yoluna uyanlara mağfiret eyle yâ Rabbi." derler.

Allah'ın yolu nedir? İhdina's-sırâta'l-müstakîm. "Bizi doğru yola ilet yâ Rabbi." Allah'ın yolu nedir?

İhdina's-sırâta'l-müstakîm.

"Bizi doğru yola ilet yâ Rabbi."

Allah'ın sebili nedir? Fî sebîlihî, sebîlullâh nedir? İslâm'dır. Allah'ın sebili nedir? Fî sebîlihî, sebîlullâh nedir?

İslâm'dır.
Tek kelime ile söyle bakayım: Allah'ın yolu nedir? İslâm'dır! Tek kelime ile söyle bakayım: Allah'ın yolu nedir?

İslâm'dır!

"Müslüman olup, İslâm'ın ahkâmını uygulayıp, emirlerini tutup, "Müslüman olup, İslâm'ın ahkâmını uygulayıp, emirlerini tutup, yasaklarından kaçan kimselere mağfiret eyle yâ Rabbi!" yasaklarından kaçan kimselere mağfiret eyle yâ Rabbi!"

Demek ki kuldan tevbe etmek lazım geliyor. Şart o. Kul dönecek.Demek ki kuldan tevbe etmek lazım geliyor. Şart o. Kul dönecek. Hatasını bırakacak. Hatayı bir taraftan işliyor, bir taraftan tevbe ediyor. Hatasını bırakacak. Hatayı bir taraftan işliyor, bir taraftan tevbe ediyor. Bu Allah ile alay etmek demektir. Hatayı bıraksana! "Affet beni Allah'ım." Bu Allah ile alay etmek demektir. Hatayı bıraksana! "Affet beni Allah'ım."

Peki, affedeceği şeyi niye yapmaya hâlâ devam ediyorsun? Peki, affedeceği şeyi niye yapmaya hâlâ devam ediyorsun?

Hem bırakacak günahı hem de bir daha işlememeye azm ü cezm ü kast eyleyecek de… Hem bırakacak günahı hem de bir daha işlememeye azm ü cezm ü kast eyleyecek de…

Büyüklerimiz onun için tevbede bu kelimeleri kullanıyorlar.Büyüklerimiz onun için tevbede bu kelimeleri kullanıyorlar. Azmedecek; "bir daha yapmayacağım o günahı".Azmedecek; "bir daha yapmayacağım o günahı". Cezm edecek; "şiddetli, kuvvetli karar verecek". Kast edecek; "kastım, maksadım bu" diyecek. Cezm edecek; "şiddetli, kuvvetli karar verecek". Kast edecek; "kastım, maksadım bu" diyecek.

Yoksa; "Ben bu günahı yine işlerim ama bugün camiye tesadüfen geldik. Yoksa;

"Ben bu günahı yine işlerim ama bugün camiye tesadüfen geldik.
Cuma kılıyoruz. Bugün bir hocayla tevbe edelim." Öyle şey yok! Cuma kılıyoruz. Bugün bir hocayla tevbe edelim."

Öyle şey yok!

"Ben bunu işlerim yine bırakma ya, zaten o kulübe üyeyim. "Ben bunu işlerim yine bırakma ya, zaten o kulübe üyeyim. Yine o kulübe giderim, yine arkadaşlara karışırım. Yine o işleri yaparım.Yine o kulübe giderim, yine arkadaşlara karışırım. Yine o işleri yaparım. Bırakmam, alıştım, seviyorum da." Günahına pişmanlık duymayanın tevbesi kabul olmaz!Bırakmam, alıştım, seviyorum da."

Günahına pişmanlık duymayanın tevbesi kabul olmaz!
Günahta ısrar edenin tevbesi kabul olmaz! Günahta ısrar halindeyken,Günahta ısrar edenin tevbesi kabul olmaz!

Günahta ısrar halindeyken,
devam ediyorken, musır, ısrar, devamda iken, tevbe eden kimse nedir? devam ediyorken, musır, ısrar, devamda iken, tevbe eden kimse nedir?

el-Müstehziî bi Rabbihî. "Rabbi ile istihza eden, alay eden kimse gibidir." el-Müstehziî bi Rabbihî. "Rabbi ile istihza eden, alay eden kimse gibidir."

Dalga mı geçiyorsun? Alay mı ediyorsun? İstihza mı ediyorsun? Dalga mı geçiyorsun? Alay mı ediyorsun? İstihza mı ediyorsun?

Bırakacaksın! Pişman olacaksın! Evvela yüreğin yanacak. Bırakacaksın! Pişman olacaksın! Evvela yüreğin yanacak. Pişman olacaksın. Ağlayacaksın. Diyeceksin ki; Pişman olacaksın. Ağlayacaksın. Diyeceksin ki;

"Yâ Rabbi, ben çok günah işledim. Çok fena yaptım. Çok kötü bir kulum ben yâ Rabbi."Yâ Rabbi, ben çok günah işledim. Çok fena yaptım. Çok kötü bir kulum ben yâ Rabbi. Hiç sana güzel kulluk edemedim. Sen nimet verdin, ben nimete nankörlük ettim. Hiç sana güzel kulluk edemedim. Sen nimet verdin, ben nimete nankörlük ettim. Sen ihsan eyledin, ben isyan eyledim. Hata işledim yâ Rabbi, hatamı sen çok iyi biliyorsun.Sen ihsan eyledin, ben isyan eyledim. Hata işledim yâ Rabbi, hatamı sen çok iyi biliyorsun. Ben de unutmadım, hatalarımı biliyorum. Neler yaptım neler… Ben de unutmadım, hatalarımı biliyorum. Neler yaptım neler… Şimdi hem çok utanıyorum yâ Rabbi hem çok pişmanım;Şimdi hem çok utanıyorum yâ Rabbi hem çok pişmanım; hem de yüzüm çok kara hem de çok mahcubum, çok perişanım yâ Rabbi." diyecek.hem de yüzüm çok kara hem de çok mahcubum, çok perişanım yâ Rabbi."

diyecek.
Evvela yüreği yanacak. Günahına pişman olacak. Günahını sevmeyecek.Evvela yüreği yanacak. Günahına pişman olacak. Günahını sevmeyecek. Günahından vazgeçecek. Pişman olacak. O yürek yangınlığı oldu mu zaten Allah affeder.Günahından vazgeçecek. Pişman olacak. O yürek yangınlığı oldu mu zaten Allah affeder. Yüreği yanıyor. Neden yanıyor? İşlediği günahları düşünüyor. Yüreği yanıyor. Neden yanıyor?

İşlediği günahları düşünüyor.
"Vay benim halime, vay benim garip başıma, benim halim ne olacak?" diye üzülüyor, ağlıyor. "Vay benim halime, vay benim garip başıma, benim halim ne olacak?" diye üzülüyor, ağlıyor. Tamam, işte güzel bir tevbe. Yüreği yanıyorsa, gözünden yaş dökülüyorsa Allah onu affeder. Tamam, işte güzel bir tevbe. Yüreği yanıyorsa, gözünden yaş dökülüyorsa Allah onu affeder. O şart var. Ben bunu yaparım yine. Kenara çekilmiş. Estağfirullah el-Azîm ve etûbu ileyh.O şart var.

Ben bunu yaparım yine. Kenara çekilmiş. Estağfirullah el-Azîm ve etûbu ileyh.
Estağfirullah el-Azîm ve etûbu ileyh. Estağfirullah el-Azîm ve etûbu ileyh. Estağfirullah el-Azîm ve etûbu ileyh. Estağfirullah el-Azîm ve etûbu ileyh.

Mânası ne demek? Mânası ne demek?

"Allah'tan ben mağfiret istiyorum ve Allah'a tevbe ediyorum." "Allah'tan ben mağfiret istiyorum ve Allah'a tevbe ediyorum."

Diyor bunu çekiyor. 100 defa çekiyor. Diyor bunu çekiyor. 100 defa çekiyor.

Hz. Ali radıyallahu anh ve kerremallâhu vecheh Efendimiz Kûfe mescidine girmiş. Hz. Ali radıyallahu anh ve kerremallâhu vecheh Efendimiz Kûfe mescidine girmiş. Kûfe'de vazifeliydi ya. Kûfe, Bağdat yakınında bir şehir.Kûfe'de vazifeliydi ya. Kûfe, Bağdat yakınında bir şehir. Medine'den oraya gittiler ya yönetim vazifesi dolayısıyla. Medine'den oraya gittiler ya yönetim vazifesi dolayısıyla.

Girmiş, bakmış, birisi yüksek sesle tevbe, istiğfar ediyor. Girmiş, bakmış, birisi yüksek sesle tevbe, istiğfar ediyor.

"Affet beni Allah'ım. Estağfirullah el-Azîm ve etûbu ileyh. Estağfirullah el-Azîm ve etûbu ileyh." "Affet beni Allah'ım. Estağfirullah el-Azîm ve etûbu ileyh. Estağfirullah el-Azîm ve etûbu ileyh."

"Bana bak! Ey kişi sadece böyle dil ile tevbe etmek yalancı insanların tevbesidir." demiş."Bana bak! Ey kişi sadece böyle dil ile tevbe etmek yalancı insanların tevbesidir."

demiş.
Sadece dil ile estağfirullah el-Azîm diyor, ve etûbu ileyh diyor. Sadece dil ile estağfirullah el-Azîm diyor, ve etûbu ileyh diyor.

Peki, doğru insanların, sâdıkların, samimilerin tevbesi nasıl olur? Peki, doğru insanların, sâdıkların, samimilerin tevbesi nasıl olur?

Bırakır kötülüğü. Sadece dil ile değil, günahı bırakır. Böyle olması lazım! Bırakır kötülüğü. Sadece dil ile değil, günahı bırakır. Böyle olması lazım!

Evet, meleklerin kullara tevbe ve istiğfar ettiğini bu âyet-i kerîme gösterdi mi? Evet, meleklerin kullara tevbe ve istiğfar ettiğini bu âyet-i kerîme gösterdi mi?

Ne güzel dua ediyorlar. Ve kıhim azâbe'l-cahîm. Ne güzel dua ediyorlar. Ve kıhim azâbe'l-cahîm. "Yâ Rabbi, bu mü'min kulları cehennem azabından da koru." Kıhim. "Koru onları.""Yâ Rabbi, bu mü'min kulları cehennem azabından da koru." Kıhim. "Koru onları." Azâbe'l-cahîm. "Harlı, hararetli, kızgın cehennemin ateşine atma bunları, Azâbe'l-cahîm. "Harlı, hararetli, kızgın cehennemin ateşine atma bunları, yakma yâ Rabbi bunları." diye o melekler bu mü'minlere dua ederler. yakma yâ Rabbi bunları." diye o melekler bu mü'minlere dua ederler.

Allah bizi cehenneme atmasın, ateşlere yakmasın, azabına uğratmasın, Allah bizi cehenneme atmasın, ateşlere yakmasın, azabına uğratmasın, ikâbına mâruz bırakmasın. Gaffar ismiyle günahlarımızı mağfiret eylesin.ikâbına mâruz bırakmasın. Gaffar ismiyle günahlarımızı mağfiret eylesin. Settar ismiyle ayıplarımızı setr eylesin.Settar ismiyle ayıplarımızı setr eylesin. Ekremü'l-ekremînliği ile cömertlerin cömerdi olduğundan, kerimlerin kerimi olduğundan,Ekremü'l-ekremînliği ile cömertlerin cömerdi olduğundan, kerimlerin kerimi olduğundan, lütfuyla keremiyle bizi cennetine dâhil eylesin. Melekler dua ederler.lütfuyla keremiyle bizi cennetine dâhil eylesin.

Melekler dua ederler.
Onların Peygamber Efendimiz'e salâtları da duadır. Belki de; Onların Peygamber Efendimiz'e salâtları da duadır. Belki de; es-Salâtü ve's-selâmu aleyke yâ Resûlallah diye de bizim gibi de dua ederler. es-Salâtü ve's-selâmu aleyke yâ Resûlallah diye de bizim gibi de dua ederler.

Ama biz es-Salâtü ve's-selâmu aleyke yâ Resûlallah dediğimiz zaman ne demiş oluyoruz? Ama biz es-Salâtü ve's-selâmu aleyke yâ Resûlallah dediğimiz zaman ne demiş oluyoruz?

"Allah sana teveccüh etsin, Allah sana selamet versin yâ Resûlallah." demiş oluyoruz. "Allah sana teveccüh etsin, Allah sana selamet versin yâ Resûlallah." demiş oluyoruz.

es-Selâmu aleyküm dediğimiz zaman karşımızdaki ne demiş oluyoruz biz? es-Selâmu aleyküm dediğimiz zaman karşımızdaki ne demiş oluyoruz biz?

"Allah seni dünya ve âhirette selamete erdirsin. Hem dünya da esen ol, "Allah seni dünya ve âhirette selamete erdirsin. Hem dünya da esen ol, belalardan, musibetlerden, hastalıklardan uzak ol,belalardan, musibetlerden, hastalıklardan uzak ol, hem de âhirette azaba filan uğrama, cennete gir. hem de âhirette azaba filan uğrama, cennete gir. Selamet yurdu olan cennette saadete, nimetlere er." demek.Selamet yurdu olan cennette saadete, nimetlere er."

demek.
es-Selâmu aleyküm demek temenni. Binaenaleyh bizim selamımız da bir çeşit dua. es-Selâmu aleyküm demek temenni. Binaenaleyh bizim selamımız da bir çeşit dua.

Birisine selam verdiğimiz zaman ne yapmış oluyoruz aslında? Birisine selam verdiğimiz zaman ne yapmış oluyoruz aslında?

Dua etmiş oluyoruz ona. Hem de en güzel duayı yapmış oluyoruz.Dua etmiş oluyoruz ona. Hem de en güzel duayı yapmış oluyoruz. Çünkü hem dünyasının hem âhiretinin iyi olmasını istiyoruz. Çünkü hem dünyasının hem âhiretinin iyi olmasını istiyoruz.

Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr. Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr.

Kendimize de öyle istemiyor muyuz? Kendimize de öyle istemiyor muyuz?

"Yâ Rabbi bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver."Yâ Rabbi bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Cehennem azabından bizi koru yâ Rabbi." demiyor muyuz? Cehennem azabından bizi koru yâ Rabbi."

demiyor muyuz?

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâh dediğimiz zaman; es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâh dediğimiz zaman;

"Sen Allah'ın selamına er, dünyada ve âhirette selamette ol. Rahmetine mazhar ol. "Sen Allah'ın selamına er, dünyada ve âhirette selamette ol. Rahmetine mazhar ol. Allah'ın bereketine er. Allah sana malına mülküne her şeyine bereket versin." demiş oluyoruz. Allah'ın bereketine er. Allah sana malına mülküne her şeyine bereket versin."

demiş oluyoruz.
Çok güzel dua... Başka şey bunun yerini tutmaz. Ne hello tutar.Çok güzel dua...

Başka şey bunun yerini tutmaz. Ne hello tutar.
Ne good morning tutar. Ne "günaydın", ne "tünaydın". Ne tüneseydin, ne tüneyeydin…Ne good morning tutar. Ne "günaydın", ne "tünaydın". Ne tüneseydin, ne tüneyeydin… Bunların hiçbirisi yerini tutmaz onun. Çünkü bu muazzam bir dua.Bunların hiçbirisi yerini tutmaz onun.

Çünkü bu muazzam bir dua.
Çünkü bu Kur'ân-ı Kerîm'de yer alan bir dua.Çünkü bu Kur'ân-ı Kerîm'de yer alan bir dua. Çünkü bu Peygamber Efendimiz'in üzerine bastıra bastıra tavsiye ettiği bir dua.Çünkü bu Peygamber Efendimiz'in üzerine bastıra bastıra tavsiye ettiği bir dua. Bunun yerini bir başka şey tutmaz. "Selam sana." Ne oluyor? Elini kaldırmış.Bunun yerini bir başka şey tutmaz.

"Selam sana."

Ne oluyor?

Elini kaldırmış.
Avucunu çevirmiş; "Selam!" Başında paralansın öyle selam! Avucunu çevirmiş;

"Selam!"

Başında paralansın öyle selam!

"es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâh de bakalım. Allah'ın selamı de." "es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâh de bakalım. Allah'ın selamı de."

"Yok, o Arap'ın selamı, onu demem." Sen şimdi çok yanlış bir laf söyledin. "Yok, o Arap'ın selamı, onu demem."

Sen şimdi çok yanlış bir laf söyledin.

Günaydından ne oluyor?! Gün aydın oluyor da ne oluyor?! Günaydından ne oluyor?!

Gün aydın oluyor da ne oluyor?!

Gece, karanlık oluyor da ne oluyor?! Gece mi güzel, gündüz mü güzel? Gece, karanlık oluyor da ne oluyor?!

Gece mi güzel, gündüz mü güzel?

Bazılarına göre gece daha güzel. Kimse görmüyor. Seccadesine oturuyor.Bazılarına göre gece daha güzel. Kimse görmüyor. Seccadesine oturuyor. Gözyaşlarıyla ibadet ediyor. Gündüz yapamadığı ibadeti geceleyin herkes uyurken yapıyor.Gözyaşlarıyla ibadet ediyor. Gündüz yapamadığı ibadeti geceleyin herkes uyurken yapıyor. Geceler daha güzel. Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları. dediği gibi Necip Fazıl'ın. Geceler daha güzel.

Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları. dediği gibi Necip Fazıl'ın.

Bazılarına gece daha güzel, romantik, şairane. Romantik değil. Daha şairane, feyizli, bereketli. Bazılarına gece daha güzel, romantik, şairane. Romantik değil. Daha şairane, feyizli, bereketli. Göğün kapıları açılıyor. Feyiz çok oluyor.Göğün kapıları açılıyor. Feyiz çok oluyor. Engeller kalkıyor. Gözler görmüyor. Tenhada, karanlıkta; sadece Mevlâ; Engeller kalkıyor. Gözler görmüyor. Tenhada, karanlıkta; sadece Mevlâ; karanlığı da bilen, gören Mevlâ'nın huzurunda ibadet ediyor. Tünaydın, günaydın!... karanlığı da bilen, gören Mevlâ'nın huzurunda ibadet ediyor.

Tünaydın, günaydın!...

Ne olacak aydın olsa, ışık olsa olmasa ne olacak?! Işık olmayınca fena mı oluyor. Ne olacak aydın olsa, ışık olsa olmasa ne olacak?!

Işık olmayınca fena mı oluyor.
Bazen ışıkları kendimiz söndürüyoruz "daha güzel oluyor" diye.Bazen ışıkları kendimiz söndürüyoruz "daha güzel oluyor" diye. Laf değil. Anlamlı değil. Sonunda "peki olsun" desek, bana dua etmiyorsun ki…Laf değil. Anlamlı değil. Sonunda "peki olsun" desek, bana dua etmiyorsun ki… "Günaydın" diyorsun. Ya günün aydın olduğunu söylüyorsun, "Günaydın" diyorsun. Ya günün aydın olduğunu söylüyorsun, ya gün aydın olsun diye temenni ediyorsun.ya gün aydın olsun diye temenni ediyorsun. E aydın zaten, işte güneş çıkmış, aydınlatmış çayırı çimeni, görüyorum. E aydın zaten, işte güneş çıkmış, aydınlatmış çayırı çimeni, görüyorum.

Ne var yani?! "Gün"e dua ediyorsun. Bana etmiyorsun ki. Ne var yani?!

"Gün"e dua ediyorsun. Bana etmiyorsun ki.

Kafam kararmışsa, gözüm kararmışsa, içim kararmışsa, etrafın aydınlığından ne fayda var? Kafam kararmışsa, gözüm kararmışsa, içim kararmışsa, etrafın aydınlığından ne fayda var?

"İçin aydın olsun. Kafan aydın olsun, sen aydın ol." demiyor; "günaydın". "İçin aydın olsun. Kafan aydın olsun, sen aydın ol."

demiyor; "günaydın".
Saçma bir şey. Good morning daha iyi. "İyi sabah". İyilik izafîdir.Saçma bir şey.

Good morning daha iyi. "İyi sabah".

İyilik izafîdir.
Ne iyidir ne kötüdür; değişiyor ama daha iyi. Evet, bir hadis okuyayım,Ne iyidir ne kötüdür; değişiyor ama daha iyi.

Evet, bir hadis okuyayım,
vakit geldi iki dakika geçti ama nasıl olsa herkes tatilde değil mi?vakit geldi iki dakika geçti ama nasıl olsa herkes tatilde değil mi? İşine giden varsa var. Neyse. İşine giden varsa var. Neyse.

An Abdillâhi'bni Amri'bni'l-Âs, ennehû semi'a'n-Nebiyye sallallahu aleyhi ve sellem yekûlü: An Abdillâhi'bni Amri'bni'l-Âs, ennehû semi'a'n-Nebiyye sallallahu aleyhi ve sellem yekûlü:

Abdullah İbni'l-Amribni'l-Âs'tan rivayet olundu ki Peygamber Efendimiz şöyle buyurduğunu o işitmiş…Abdullah İbni'l-Amribni'l-Âs'tan rivayet olundu ki Peygamber Efendimiz şöyle buyurduğunu o işitmiş… Bu zât-ı muhterem ve babası sahabîdir. Mısır'ı fethetmiş bir sahabî. Allah şefaatlerine erdirsin. Bu zât-ı muhterem ve babası sahabîdir. Mısır'ı fethetmiş bir sahabî. Allah şefaatlerine erdirsin.

Men sallâ aleyye salâten. "Kim bana bir salât ederse ümmetimden…" Men sallâ aleyye salâten. "Kim bana bir salât ederse ümmetimden…"

es-Salâtü ve's-selâmu aleyke yâ Resûlallah. dedi. es-Salâtü ve's-selâmu aleyke yâ Resûlallah.

dedi.
"Kim bana bir salât ederse…" Sallallahu aleyhi bihâ arşen. "Allah da ona 10 salât eyler." "Kim bana bir salât ederse…" Sallallahu aleyhi bihâ arşen. "Allah da ona 10 salât eyler." On defa teveccüh eyler, rahmet eyler. Bir salât: On defa teveccüh eyler, rahmet eyler. Bir salât:

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve âl'ihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi ihsânin ecmaîn. Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve âl'ihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi ihsânin ecmaîn.

Abdullah İbn Mes'ûd radıyallahu anh'ten de; Abdullah İbn Mes'ûd radıyallahu anh'ten de;

Enne Resûlallâhi sallallahu aleyhi ve sellem kâle. Enne Resûlallâhi sallallahu aleyhi ve sellem kâle.

"Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ Efendimiz hazretleri, gözümüzün nuru,"Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ Efendimiz hazretleri, gözümüzün nuru, kalbimizin süruru, rehberimiz, önderimiz, başımızın tâcı Peygamberimiz buyurmuş ki; kalbimizin süruru, rehberimiz, önderimiz, başımızın tâcı Peygamberimiz buyurmuş ki;

Evlâ'n-nâsi bî yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde insanların bana en yakın olanı, Evlâ'n-nâsi bî yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde insanların bana en yakın olanı, evlâ olanı, en sevimli olanı, en uygun olanı…" Eksürühüm aleyye salâten. evlâ olanı, en sevimli olanı, en uygun olanı…" Eksürühüm aleyye salâten. "Bana salât ü selâmı dünya hayatında en çok yapanlardır. En evlâsı onlar oluyor." "Bana salât ü selâmı dünya hayatında en çok yapanlardır. En evlâsı onlar oluyor."

En sevgilisi, âlâsı onlar oluyor. Peygamber Efendimiz onları en çok seviyor. En sevgilisi, âlâsı onlar oluyor. Peygamber Efendimiz onları en çok seviyor.

Allahu Teâlâ hazretleri, Resûlullah'ı seven,Allahu Teâlâ hazretleri, Resûlullah'ı seven, ona çok salât ü selâm getiren kullarından olmayı cümlemize nasip eylesin. ona çok salât ü selâm getiren kullarından olmayı cümlemize nasip eylesin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2