Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Allah’ın Yardımı ve Zafer

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Rebîü'l-Evvel 1411 / 03.10.1990
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hac Zamanı Kâbe’yi Misafirlere Bırakın!, Fakirlerin Elinden Tutun!, Alışverişin Usulleri, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah’ın Yardımı ve Zafer

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Rebîü'l-Evvel 1411 / 03.10.1990
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hac Zamanı Kâbe’yi Misafirlere Bırakın!, Fakirlerin Elinden Tutun!, Alışverişin Usulleri, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Ebliğû ehle mekkete ve'l-mücavirîne en yuhallû beyne'l-huccâci ve beyne't-tavâfiEbliğû ehle mekkete ve'l-mücavirîne en yuhallû beyne'l-huccâci ve beyne't-tavâfi ve'l-haceri'l-esvedi ve makâm-ı ibrâhîme ve saffe'l-evvel min aşrin yebkayneve'l-haceri'l-esvedi ve makâm-ı ibrâhîme ve saffe'l-evvel min aşrin yebkayne min zilka'deti ilâ yevmi's-sadr. min zilka'deti ilâ yevmi's-sadr.

Hacla ilgili hadîs-i şerîfi Deylemî, Enes radıyallahu anh'ten rivayet etmiş. Hacla ilgili hadîs-i şerîfi Deylemî, Enes radıyallahu anh'ten rivayet etmiş. Allah hacca gidenlerin haclarını kabul etsin, sebeb-i duhul-u cennet eylesin,Allah hacca gidenlerin haclarını kabul etsin, sebeb-i duhul-u cennet eylesin, tekrar gitmelerini nasip etsin. Hiç gitmemiş olanlara da hem haccın şartları olan zenginlik versin,tekrar gitmelerini nasip etsin. Hiç gitmemiş olanlara da hem haccın şartları olan zenginlik versin, sıhhat versin hem de o mübarek beldeleri görmeyi, Resûlullah'ın gezdiği yerleri gezmeyi,sıhhat versin hem de o mübarek beldeleri görmeyi, Resûlullah'ın gezdiği yerleri gezmeyi, kabrini ziyaret etmeyi, o ibadeti, o farizeyi de yerine getirmeyi nasip eylesin. kabrini ziyaret etmeyi, o ibadeti, o farizeyi de yerine getirmeyi nasip eylesin.

Hac kalabalık bir toplulukla olan bir ibadet. Biz burada konuşuyoruz, mescit tıklım tıklım dolu.Hac kalabalık bir toplulukla olan bir ibadet. Biz burada konuşuyoruz, mescit tıklım tıklım dolu. Benim sırtımdan damlalar aşağı doğru damlıyor. Benim sırtımdan damlalar aşağı doğru damlıyor. Hissediyorum, belime dım diye arkadan damlıyor, süzülüyor.Hissediyorum, belime dım diye arkadan damlıyor, süzülüyor. Muhakkak siz de öyle terliyorsunuz. Hacda da böyle olur. Muhakkak siz de öyle terliyorsunuz. Hacda da böyle olur. Hacda hava daha sıcak olur, burası gibi değil. İnsanlar terler, sıkışır, izdiham olur;Hacda hava daha sıcak olur, burası gibi değil. İnsanlar terler, sıkışır, izdiham olur; ister istemez gönlü razı gelmese bile itilme kakılma, yere düşme olabilir. ister istemez gönlü razı gelmese bile itilme kakılma, yere düşme olabilir. Tünel hadisesini biliyorsunuz, geçtiğimiz sene nasıl acı bir hadise oldu. Tünel hadisesini biliyorsunuz, geçtiğimiz sene nasıl acı bir hadise oldu.

Peygamber Efendimiz diyor ki; Peygamber Efendimiz diyor ki;

Ebliğû ehle mekkete ve'l-mücavirîne en yuhallû beyne'l-huccâci Ebliğû ehle mekkete ve'l-mücavirîne en yuhallû beyne'l-huccâci ve beyne't-tavâfi ve'l-haceri'l-esvedi ve makâm-ı ibrâhîme ve saffe'l-evvel.ve beyne't-tavâfi ve'l-haceri'l-esvedi ve makâm-ı ibrâhîme ve saffe'l-evvel. "Mekke'nin ahalisine ve Mekke'ye yerleşmiş oraya mücavir olmuş kimselere"Mekke'nin ahalisine ve Mekke'ye yerleşmiş oraya mücavir olmuş kimselere benden tebliğ edin bildirin ki Mekke'nin yerli ahalisi ile buraya yerleşmiş olup da benden tebliğ edin bildirin ki Mekke'nin yerli ahalisi ile buraya yerleşmiş olup da burada mukim durumunda olan, mücavir olan kimselere benden bildirin kiburada mukim durumunda olan, mücavir olan kimselere benden bildirin ki hacılara fırsat versinler. Hacılarla tavafı, Hâcer-i Esved'i, Makâm-ı İbrahim'i ve ilk saf arasınıhacılara fırsat versinler. Hacılarla tavafı, Hâcer-i Esved'i, Makâm-ı İbrahim'i ve ilk saf arasını kendileri işgal etmesinler, aradan çekilsinler. kendileri işgal etmesinler, aradan çekilsinler. Hacılara onlara kavuşmaya fırsat hazırlasınlar, [hacıların] onları yapmalarına yardımcı olsunlar!" Hacılara onlara kavuşmaya fırsat hazırlasınlar, [hacıların] onları yapmalarına yardımcı olsunlar!"

Şöyle denmiş oluyor: Ey Mekkeliler! Siz zaten bu Beyt-i Şerîf'i her zaman tavaf ediyorsunuzŞöyle denmiş oluyor: Ey Mekkeliler! Siz zaten bu Beyt-i Şerîf'i her zaman tavaf ediyorsunuz bu Hâcer-i Esved'i tenha zamanda kaç defa öpmüşsünüzdür.bu Hâcer-i Esved'i tenha zamanda kaç defa öpmüşsünüzdür. Bu hacı zavallı; ömründe bir defa buraya geldi bir daha ya gelir ya gelemez.Bu hacı zavallı; ömründe bir defa buraya geldi bir daha ya gelir ya gelemez. İzdiham etmeyin, siz kenarda arkalarda durun, bu hacı efendiler gelsin tavafı rahatlıkla yapsınlar.İzdiham etmeyin, siz kenarda arkalarda durun, bu hacı efendiler gelsin tavafı rahatlıkla yapsınlar. Siz izdiham yapmayın. Tavafı bunlar rahatlıkla yapsın, Hâcer-i Evsed'i rahatlıkla öpsünler,Siz izdiham yapmayın. Tavafı bunlar rahatlıkla yapsın, Hâcer-i Evsed'i rahatlıkla öpsünler, Makâm-ı İbrahim'de bulunsunlar, namaz kılsınlar ve ilk safları bunlara verin. Makâm-ı İbrahim'de bulunsunlar, namaz kılsınlar ve ilk safları bunlara verin. Biz Mekke ahalisiyiz, filan diye böyle yapmayın. Hakikaten mühim bir tavsiye-i Nebeviyye. Biz Mekke ahalisiyiz, filan diye böyle yapmayın.

Hakikaten mühim bir tavsiye-i Nebeviyye.
Onlar izdiham edince misafirlere yer kalmaz, misafirlere bu işleri yapma imkânı kalmaz. Onlar izdiham edince misafirlere yer kalmaz, misafirlere bu işleri yapma imkânı kalmaz. Onlar biraz anlayış gösterecek. Evet, ilk safın sevabı çok ama geriye çekilip Onlar biraz anlayış gösterecek. Evet, ilk safın sevabı çok ama geriye çekilip Resûlullah'ın tavsiyesini tutmanın sevabı daha çok! Hem kardeşini tercih etmek, Resûlullah'ın tavsiyesini tutmanın sevabı daha çok! Hem kardeşini tercih etmek, ona ikramda bulunmak, gelen ziyaretçiye ikramda bulunmuş olmak; ona ikramda bulunmak, gelen ziyaretçiye ikramda bulunmuş olmak; o da bir fedakârlık olması dolayısıyla onun da sevabı daha fazla. o da bir fedakârlık olması dolayısıyla onun da sevabı daha fazla. O bakımdan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem böyle bir tavsiyede bulunmuş. O bakımdan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem böyle bir tavsiyede bulunmuş.

Bilinmeyen bazı kelimeler olabilir: Mücavir ne demek? Bilinmeyen bazı kelimeler olabilir:

Mücavir ne demek?

Mücavir, Mekke'ye veya Medine'ye oranın ahalisi değilken dışardan gelip yerleşmiş kimseye derler.Mücavir, Mekke'ye veya Medine'ye oranın ahalisi değilken dışardan gelip yerleşmiş kimseye derler. Kendisi Yemen'den, Irak'tan, Şam'dan veya Türkiye'den Kendisi Yemen'den, Irak'tan, Şam'dan veya Türkiye'den ömrüm burada geçsin filan diye gitmiş oraya yerleşmiş. Ona mücavir derler. ömrüm burada geçsin filan diye gitmiş oraya yerleşmiş. Ona mücavir derler.

[Mehmed Zahid Kotku] Hocamız rahmetullâhi aleyh'te son senelerinde böyle bir arzu izhar etti, cennetmekân.[Mehmed Zahid Kotku] Hocamız rahmetullâhi aleyh'te son senelerinde böyle bir arzu izhar etti, cennetmekân. Geçen gün babam anlattı: Hatta bir gün camiden çıkmış, Geçen gün babam anlattı:

Hatta bir gün camiden çıkmış,
eve doğru gidecek yerde aksi istikamete kapıya doğru gitmiş.eve doğru gidecek yerde aksi istikamete kapıya doğru gitmiş. Sonra birden dönmüş, cemaat de halka olmuşlar: Sonra birden dönmüş, cemaat de halka olmuşlar:

"Biz Medine-i Münevvere'ye gidelim yerleşelim, mücavir olalım." demiş."Biz Medine-i Münevvere'ye gidelim yerleşelim, mücavir olalım." demiş. Âcizane bendenizi zikrederek de; "Esad da burada bu vazifeyi yapsın." diye [konuşmuş]. Babam da; Âcizane bendenizi zikrederek de; "Esad da burada bu vazifeyi yapsın." diye [konuşmuş]. Babam da;

"Efendim, sizsiz bu olur mu? Siz giderseniz bu iş olur mu? Esad bu işi yapar mı yapabilir mi?.." "Efendim, sizsiz bu olur mu? Siz giderseniz bu iş olur mu? Esad bu işi yapar mı yapabilir mi?.."

"Hem de pek âlâ olur, hem de pekâlâ olur, hem de pekâlâ olur!" demiş. Niyeti öyleydi."Hem de pek âlâ olur, hem de pekâlâ olur, hem de pekâlâ olur!" demiş.

Niyeti öyleydi.
Bir de ben en son seneler onunla beraber hacca gidenlerden duydum. Bir de ben en son seneler onunla beraber hacca gidenlerden duydum. Kendim Ankara'daydım, bilemiyorum. Kendim Ankara'daydım, bilemiyorum. Vefat ettiği senede [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız rahmetullâhi aleyh şöyle demiş: Vefat ettiği senede [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız rahmetullâhi aleyh şöyle demiş:

"Bu Medine'de kalmak da güzel ama insanın kendi beldesinde arkadaşlarının,"Bu Medine'de kalmak da güzel ama insanın kendi beldesinde arkadaşlarının, yakınlarının ziyaretine mazhar olması da fena değil." demiş. yakınlarının ziyaretine mazhar olması da fena değil." demiş.

Medine-i Münevvere'den hasta geldi. Mübarek, bir perşembe günü geldi.Medine-i Münevvere'den hasta geldi. Mübarek, bir perşembe günü geldi. Ayakta geldi, bir hafta içinde hastalığı şiddetlendi. Ertesi perşembe Hakk'ın rahmetine kavuştu. Ayakta geldi, bir hafta içinde hastalığı şiddetlendi. Ertesi perşembe Hakk'ın rahmetine kavuştu. [Kabri] Süleymaniye'de, elhamdülillah şimdi ihvânımız, [Kabri] Süleymaniye'de, elhamdülillah şimdi ihvânımız, onun bütün sevenleri Türkiye'nin neresinden gelse ziyaret ediyor, görüyor. onun bütün sevenleri Türkiye'nin neresinden gelse ziyaret ediyor, görüyor.

[Medine-i Münevvere'de] nasıl olacaktı?!.. Uzak diyarlarda olsaydı birçok kimse mahrum olacaktı.[Medine-i Münevvere'de] nasıl olacaktı?!..

Uzak diyarlarda olsaydı birçok kimse mahrum olacaktı.
Yine bizi sevdiğinden orada kalmak yerine burayı tercih etmiş oluyor. Yine bizi sevdiğinden orada kalmak yerine burayı tercih etmiş oluyor. Allah büyüklerimizin şefaatlerine nail eylesin. Allah büyüklerimizin şefaatlerine nail eylesin.

Efendimiz hadîs-i şerîfte buyuruyor ki; Efendimiz hadîs-i şerîfte buyuruyor ki;

Ebliğû hâcete men lâ yestetîu iblâğa hâcetihî. Fe men ebleğa sultânen hâcete men lâEbliğû hâcete men lâ yestetîu iblâğa hâcetihî. Fe men ebleğa sultânen hâcete men lâ yestetîu iblâğehâ sebbetallâhü kademeyhi ale's-sırâti yevme'l-kıyâmeh. yestetîu iblâğehâ sebbetallâhü kademeyhi ale's-sırâti yevme'l-kıyâmeh.

Hz. Ali Efendimiz'den ve Ebû'd-Derdâ Efendimiz'denHz. Ali Efendimiz'den ve Ebû'd-Derdâ Efendimiz'den radıyallahu anhümâ rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf,radıyallahu anhümâ rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Ebliğû. "Tebliğ edin, duyurun, haber verin!" Hâcete men lâ yestetîu iblâğa hâcetihî.Ebliğû. "Tebliğ edin, duyurun, haber verin!" Hâcete men lâ yestetîu iblâğa hâcetihî. "İhtiyaçlılık durumunu, muhtaçlık durumunu ilgili mercilere duyurmaya güç yetiremeyen, "İhtiyaçlılık durumunu, muhtaçlık durumunu ilgili mercilere duyurmaya güç yetiremeyen, imkânı olmayan, söyleyemeyen, hakkını arayamayan, isteyemeyen insanların ihtiyaç durumunu imkânı olmayan, söyleyemeyen, hakkını arayamayan, isteyemeyen insanların ihtiyaç durumunu ilgili mercilere gidin duyurun, haber verin!" Fe men ebleğa sultânen. ilgili mercilere gidin duyurun, haber verin!" Fe men ebleğa sultânen. "Çünkü kim bir valiye, devlet başkanına, sorumlu kişiye, müdüre"Çünkü kim bir valiye, devlet başkanına, sorumlu kişiye, müdüre veya bir güç kuvvet sahibi kişiye [bildirirse]…" veya bir güç kuvvet sahibi kişiye [bildirirse]…"

Sultan: "Elinde sulta olan, güç kuvvet, iktidar, mal mülk olan,Sultan: "Elinde sulta olan, güç kuvvet, iktidar, mal mülk olan, emir ve ferman kendisinde olan kimse" demek. emir ve ferman kendisinde olan kimse" demek.

Kim böyle bir mercie, böyle bir şahsa kendi ihtiyacını bile götürüp söyleyecek durumda olamayan,Kim böyle bir mercie, böyle bir şahsa kendi ihtiyacını bile götürüp söyleyecek durumda olamayan, hacetini, ihtiyacını bildiremeyen kimsenin hâlini götürüp bildirirse Allah bu bildiren kulun hacetini, ihtiyacını bildiremeyen kimsenin hâlini götürüp bildirirse Allah bu bildiren kulun iki ayağını kıyamet gününde sırat üzerinde kaydırmaz, sağlam bastırtır, iki ayağını kıyamet gününde sırat üzerinde kaydırmaz, sağlam bastırtır, sıratı sağlam geçer, cennete varır!" Muhterem kardeşlerim! sıratı sağlam geçer, cennete varır!"

Muhterem kardeşlerim!

İnsan düşünebilir ki; "Ah zengin olsam neler yapardım. Kesem dolu olsaydı ne hayırlar yapardım…" İnsan düşünebilir ki; "Ah zengin olsam neler yapardım. Kesem dolu olsaydı ne hayırlar yapardım…"

İnsanın parası olmadığı zaman da hayır yapma imkânı var. Her zaman parayla değil;İnsanın parası olmadığı zaman da hayır yapma imkânı var. Her zaman parayla değil; birisinin ihtiyacını o ihtiyacı karşılayacak yere söylemek bile sıratta ayağının kaymamasına,birisinin ihtiyacını o ihtiyacı karşılayacak yere söylemek bile sıratta ayağının kaymamasına, sıratı geçmesine, cennete girmesine sebep oluyor. sıratı geçmesine, cennete girmesine sebep oluyor. Allah; müslüman kardeşine yardım etti, muhtacı bildirdi diye ayağını kaydırmayacak. Allah; müslüman kardeşine yardım etti, muhtacı bildirdi diye ayağını kaydırmayacak. Onun için siz de bizlere ve başka imkânı olan kimselere;Onun için siz de bizlere ve başka imkânı olan kimselere; "Bizim mahallemizde gerçekten namuslu bir fakir var; istismarcı değil,"Bizim mahallemizde gerçekten namuslu bir fakir var; istismarcı değil, yalancı, uydurmacı değil…" filan diye bildirin. Biz de zenginlere, imkânı olanlara nakledelim,yalancı, uydurmacı değil…" filan diye bildirin. Biz de zenginlere, imkânı olanlara nakledelim, böylece aracılar da sevap kazanıyor. İnsan parası olmasa bile böyle bir aracı olduğu için sevap kazanıyor. böylece aracılar da sevap kazanıyor. İnsan parası olmasa bile böyle bir aracı olduğu için sevap kazanıyor.

Bir de latife yollu bir şey anlatayım: Sahabeden bir zât-ı muhterem varmış.Bir de latife yollu bir şey anlatayım:

Sahabeden bir zât-ı muhterem varmış.
Diyelim ki Medine-i Münevvere'nin çarşısında pazarında turfanda bir meyve çıktı.Diyelim ki Medine-i Münevvere'nin çarşısında pazarında turfanda bir meyve çıktı. İlk defa hurma çıktı, üzüm çıktı ilk defa incir çıktı geldi veyahut o zamana kadar bahçelerde yoktu,İlk defa hurma çıktı, üzüm çıktı ilk defa incir çıktı geldi veyahut o zamana kadar bahçelerde yoktu, daha olmamış fakat birisi getirmiş, turfanda bir meyve. Onu kaparmış aldığı gibi Resûlullah'a getirirmiş: daha olmamış fakat birisi getirmiş, turfanda bir meyve. Onu kaparmış aldığı gibi Resûlullah'a getirirmiş:

"Buyur yâ Resûlallah!" "Kapar." Dediği tabii, görmeden değil; eline alırmış, Resûlullah'a gelirmiş: "Buyur yâ Resûlallah!"

"Kapar." Dediği tabii, görmeden değil; eline alırmış, Resûlullah'a gelirmiş:

"Buyur yâ Resûlallah." Arkasından mal sahibi de geliyor: "Yâ Resûlallah, parasını mal sahibine ver."Buyur yâ Resûlallah." Arkasından mal sahibi de geliyor:

"Yâ Resûlallah, parasını mal sahibine ver.
Benim gücüm yetmiyor, param yok ama bu turfanda şeyin sizin tarafınızdan yenilmesini istiyorum." Benim gücüm yetmiyor, param yok ama bu turfanda şeyin sizin tarafınızdan yenilmesini istiyorum."

Efendimiz de gülermiş, tabii getirilen şeyin parasını da ödermiş.Efendimiz de gülermiş, tabii getirilen şeyin parasını da ödermiş. Ona da herhalde sevgi izhar ediyordu.Ona da herhalde sevgi izhar ediyordu. Sevgiden olunca insan hani elinde parası pulu olmasa bile bak neler yapabiliyor, Sevgiden olunca insan hani elinde parası pulu olmasa bile bak neler yapabiliyor, sevgisini jestiyle gösteriyor. Bakışıyla bile belli eder. sevgisini jestiyle gösteriyor. Bakışıyla bile belli eder.

Seven insanın bakışından belli olur, davranışından, duruşundan belli olur. Seven insanın bakışından belli olur, davranışından, duruşundan belli olur.

"Bu adam falancayı seviyor, bu adam filancaya kızıyor…" "Bu adam falancayı seviyor, bu adam filancaya kızıyor…"

Kızgınlık da belli olur, nefret de, kin de, sevgi de belli olur.Kızgınlık da belli olur, nefret de, kin de, sevgi de belli olur. Allah iyi insanları sevmeyi, doğru sevgilerle içimizi doldurmayı bizlere nasip etsin.Allah iyi insanları sevmeyi, doğru sevgilerle içimizi doldurmayı bizlere nasip etsin. Demek ki yardım edeceğiz. Demek ki yardım edeceğiz.

Ebliğhüm annî erbaa hısâlin lâ yesıhu şartâni fî bey'in ve lâ bey'aEbliğhüm annî erbaa hısâlin lâ yesıhu şartâni fî bey'in ve lâ bey'a ve selefe ve lâ bey'a mâ lem yemlikü ve lâ rıbhu mâlen yadman. ve selefe ve lâ bey'a mâ lem yemlikü ve lâ rıbhu mâlen yadman.

Abdullah b. Amr b. Âs radıyallahu anh, daha başka kaynaklar ve râvilerAbdullah b. Amr b. Âs radıyallahu anh, daha başka kaynaklar ve râviler radıyallahu anhüm ecmaîn rivayet etmişler. Peygamber Efendimiz burada da buyuruyor ki; radıyallahu anhüm ecmaîn rivayet etmişler. Peygamber Efendimiz burada da buyuruyor ki;

Ebliğhüm. "O gittiğin yerdeki müslümanlara, insanlara benden bildir." Ebliğhüm. "O gittiğin yerdeki müslümanlara, insanlara benden bildir."

Demek ki Peygamber Efendimiz'in sahabesinden bir kişi bir kabileye filan gidecek, bir yere gönderiliyor.Demek ki Peygamber Efendimiz'in sahabesinden bir kişi bir kabileye filan gidecek, bir yere gönderiliyor. Diyelim ki buradan kalkacak falanca kabileye gidecek, köyüne gidecek, Diyelim ki buradan kalkacak falanca kabileye gidecek, köyüne gidecek, kabilesine kavminin arasına gidecek.kabilesine kavminin arasına gidecek. Peygamber Efendimiz; "Onlara benden bildir ki benim emrettiğimi, söylediğimi onlara bildir." Peygamber Efendimiz;

"Onlara benden bildir ki benim emrettiğimi, söylediğimi onlara bildir."

Erbaa hısâlin. "Dört konuyu onlara söyle." Lâ yesıhu şartâni fî bey'in.Erbaa hısâlin. "Dört konuyu onlara söyle." Lâ yesıhu şartâni fî bey'in. "Bir alışverişte iki tane şart olmaz." "Bir alışverişte iki tane şart olmaz."

Alışverişte iki tane şart olmaz, bir sürü şart da olmaz. Alışveriş; aldım, sattım dersin biter. Alışverişte iki tane şart olmaz, bir sürü şart da olmaz. Alışveriş; aldım, sattım dersin biter.

"Ben bunu alacağım da sen de bana evini şu kadar kiraya vereceksin;"Ben bunu alacağım da sen de bana evini şu kadar kiraya vereceksin; ben bunu alacağım da sen de benim şu malımı şu fiyata alacaksın…" Olmadı!ben bunu alacağım da sen de benim şu malımı şu fiyata alacaksın…"

Olmadı!
İşleri birbirine karıştırma, iki şart olmaz. Bu iş bitsin; aldım, verdim. Fiyatını konuş, al ver bitsin. İşleri birbirine karıştırma, iki şart olmaz. Bu iş bitsin; aldım, verdim. Fiyatını konuş, al ver bitsin. İslâm her şeyi sade yapmayı seviyor. Karşılıklı bir alışverişte birtakım şartlar koşmak… İslâm her şeyi sade yapmayı seviyor. Karşılıklı bir alışverişte birtakım şartlar koşmak…

Ankara'ya gittiğim zaman kiralık ev arıyorum -ben öyle bilmiyordum, ilk defa duydum- bulamadım.Ankara'ya gittiğim zaman kiralık ev arıyorum -ben öyle bilmiyordum, ilk defa duydum- bulamadım. Ayaklarımın altı kabardı, ayaklarıma kara sular indi. Birisi dedi ki; "Bu ev yirmi bin liraya." Ben de; Ayaklarımın altı kabardı, ayaklarıma kara sular indi. Birisi dedi ki;

"Bu ev yirmi bin liraya." Ben de;

"Ne kadar ucuz bir apartman dairesi, ben bunu borçlanır alırım…" filan dedim. "Ne kadar ucuz bir apartman dairesi, ben bunu borçlanır alırım…" filan dedim.

Sonra akşam arkadaşlara anlattım: "Yirmi bin liraya bir apartman dairesi buldum." filan dedim.Sonra akşam arkadaşlara anlattım: "Yirmi bin liraya bir apartman dairesi buldum." filan dedim. Dediler ki; "Hocam, o öyle değildir. Nasıl, anlat bakalım…" Dediler ki;

"Hocam, o öyle değildir. Nasıl, anlat bakalım…"

"O senden borç para istiyor, ev parasız, ev kira verilmeyecek, borç faizsiz olacak…" filan,"O senden borç para istiyor, ev parasız, ev kira verilmeyecek, borç faizsiz olacak…" filan, bir karmaşık şey. Böyle şey yok! Bir alışverişte iki şart veya daha fazla şart olmaz. bir karmaşık şey. Böyle şey yok! Bir alışverişte iki şart veya daha fazla şart olmaz. Bir şartla şu fiyatla şunu verirsen şu şöyle olur, diyecek, işi bitirecek. Bir şartla şu fiyatla şunu verirsen şu şöyle olur, diyecek, işi bitirecek.

Alışverişin faize kaymaması, başka şeylere bulaşmaması için net olması bildirilmiş oluyor. Alışverişin faize kaymaması, başka şeylere bulaşmaması için net olması bildirilmiş oluyor.

İkincisi; Ve lâ bey'a ve selefe. "Borç vermek suretiyle alışveriş de olmaz." İkincisi;

Ve lâ bey'a ve selefe. "Borç vermek suretiyle alışveriş de olmaz."

İzahta; Ke kavlike bi'tu hâzâ sevbe bi-aşreti nakten alâ en yeslüfinî miete dirheminİzahta; Ke kavlike bi'tu hâzâ sevbe bi-aşreti nakten alâ en yeslüfinî miete dirhemin fi sâin ebî'uhû minke ilâ senetin. "Ben sana bu elbiseye on dirhemle sattım fi sâin ebî'uhû minke ilâ senetin. "Ben sana bu elbiseye on dirhemle sattım ama sen de önümüzdeki seneye bana kadar şu kadar dirhem, şu kadar sa' şeyi vermen şartıyla!" filan diyeama sen de önümüzdeki seneye bana kadar şu kadar dirhem, şu kadar sa' şeyi vermen şartıyla!" filan diye ilerde parasını vermek suretiyle alışveriş de olmaz. Ama bu, taksitle alışverişten farklı.ilerde parasını vermek suretiyle alışveriş de olmaz.

Ama bu, taksitle alışverişten farklı.
Taksitle alışveriş oluyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizzat kendisi deTaksitle alışveriş oluyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizzat kendisi de parasını peyderpey ödemek şartıyla bazı mallar almış. parasını peyderpey ödemek şartıyla bazı mallar almış.

Üçüncüsü; Ve lâ bey'a mâ lem yemlikü. "Kişi sahip olmadığı şeyi satamaz." Üçüncüsü;

Ve lâ bey'a mâ lem yemlikü. "Kişi sahip olmadığı şeyi satamaz."

Mesela; "Avı sattım." Av ortada yok ki! Buna benzer şeyler yapılıyor. Mesela; "Avı sattım."

Av ortada yok ki! Buna benzer şeyler yapılıyor.

"Bu ormanın avını sana sattım, bu gölün avlanma hakkını şu kadara sattım." "Bu ormanın avını sana sattım, bu gölün avlanma hakkını şu kadara sattım."

Ortada ne kadar olduğu belli değil, bu satış câiz olmuyor. Elde olmayan bir şeyi satmak olmuyor.Ortada ne kadar olduğu belli değil, bu satış câiz olmuyor. Elde olmayan bir şeyi satmak olmuyor. Mesela adamın kölesi kaçmış, firar etmiş: "Kölemi sana sattım." Kölen elinde değil ki, satamazsın. Mesela adamın kölesi kaçmış, firar etmiş:

"Kölemi sana sattım."

Kölen elinde değil ki, satamazsın.
Kaçmış; ya yakalanır ya yakalanmaz, böyle bir şey olmuyor. Kaçmış; ya yakalanır ya yakalanmaz, böyle bir şey olmuyor.

Ve lâ rıbhu mâlen yadman. "Bir de elde etmediği, zâmin olmadığı şeyden fayda ve kazanç da sağlayamaz." Ve lâ rıbhu mâlen yadman. "Bir de elde etmediği, zâmin olmadığı şeyden fayda ve kazanç da sağlayamaz."

Mesela bir inek aldı. Henüz daha kendisine teslim edilmeden sütünden istifade edemez.Mesela bir inek aldı. Henüz daha kendisine teslim edilmeden sütünden istifade edemez. Mesuliyet kendisine geçecek, kendisi zâmin olacak ondan sonra istifade eder. Mesuliyet kendisine geçecek, kendisi zâmin olacak ondan sonra istifade eder. Onu almadan faydasından istifade etmeye devam etmek olmaz. Onu almadan faydasından istifade etmeye devam etmek olmaz.

Bunların hepsi faize kaçan, haksız birtakım kazançların tatbikatları olan Araplar arasındaki fasit,Bunların hepsi faize kaçan, haksız birtakım kazançların tatbikatları olan Araplar arasındaki fasit, bozuk alış veriş şekilleri. bozuk alış veriş şekilleri. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bunları uygun görmediğini bildirmiş oluyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bunları uygun görmediğini bildirmiş oluyor.

Dımaşk'ın, Şam'ın Emeviye Camii var, o caminin Abdurrezzak Efendi diye çok muhterem bir imamı var.Dımaşk'ın, Şam'ın Emeviye Camii var, o caminin Abdurrezzak Efendi diye çok muhterem bir imamı var. Türkçe de biliyor, zaman zaman buralara da ziyarete geliyor.Türkçe de biliyor, zaman zaman buralara da ziyarete geliyor. Medine-i Münevvere'de de karşılaştık. Hanefî fıkhını gayet güzel biliyor;Medine-i Münevvere'de de karşılaştık. Hanefî fıkhını gayet güzel biliyor; gayet alim, fâzıl, hafızasına kitapları yerleştirmiş, ezberinde çok mâlumat olan mübarek bir zât. gayet alim, fâzıl, hafızasına kitapları yerleştirmiş, ezberinde çok mâlumat olan mübarek bir zât. Allah razı olsun. O bana dedi ki; "Hocam, sizin caminizde fıkıh kitabı da okutsanıza!" Allah razı olsun. O bana dedi ki;

"Hocam, sizin caminizde fıkıh kitabı da okutsanıza!"

Fıkıh ne demek? Hangi şey helaldir hangi şey haramdır? Zekât nasıl verilecek?Fıkıh ne demek?

Hangi şey helaldir hangi şey haramdır? Zekât nasıl verilecek?
Ticaret nasıl yapılacak? Borçlanma, miras vs. "İslâm hukukunun ahkâmını da ders olarak anlatsana!" Ticaret nasıl yapılacak? Borçlanma, miras vs.

"İslâm hukukunun ahkâmını da ders olarak anlatsana!"

Dedim ki; "Biz bu dersi hocalarımızdan an'ane olarak, töre olarak öyle anlatıyoruz.Dedim ki;

"Biz bu dersi hocalarımızdan an'ane olarak, töre olarak öyle anlatıyoruz.
Bu kitabı yazan şahıs hocamıza icazet vermiş. [Mehmet Zahid Kotku] Hocamız da bize icazet vermiş. Bu kitabı yazan şahıs hocamıza icazet vermiş. [Mehmet Zahid Kotku] Hocamız da bize icazet vermiş. Biz size böyle naklediyoruz. Hadîs-i şerîfin anlatım usulüne uygun olarak biz bu şeyi böyle yapıyoruz.Biz size böyle naklediyoruz. Hadîs-i şerîfin anlatım usulüne uygun olarak biz bu şeyi böyle yapıyoruz. Öyle bir dersi başlatmak uygun olabilir ama bundan vazgeçemeyiz.Öyle bir dersi başlatmak uygun olabilir ama bundan vazgeçemeyiz. Hocamız'ın tavsiyesidir, bu hadîs-i şerîfleri okuyacağız." Ayrıca da dedim ki; Hocamız'ın tavsiyesidir, bu hadîs-i şerîfleri okuyacağız." Ayrıca da dedim ki;

"Hadîs-i şerîfleri anlamak, dinlemek, anlatmak tatlı ve kolaydır."Hadîs-i şerîfleri anlamak, dinlemek, anlatmak tatlı ve kolaydır. Çünkü Peygamber Efendimiz'in hayatından bir sahne söylüyorsun, o da anlıyor.Çünkü Peygamber Efendimiz'in hayatından bir sahne söylüyorsun, o da anlıyor. Söyleyen kolay söylüyor, anlayan kolay anlıyor. Ama fıkıh incedir. Uzun detayı vardır ve mücerrettir. Söyleyen kolay söylüyor, anlayan kolay anlıyor. Ama fıkıh incedir. Uzun detayı vardır ve mücerrettir. Onları anlamak biraz zor olur. Biz fıkıh dersi anlatmaya kalksak bizim caminin cemaati onda bire iner. Onları anlamak biraz zor olur. Biz fıkıh dersi anlatmaya kalksak bizim caminin cemaati onda bire iner. Anlamaz ki! Dinler. 'Esad Hoca bir fıkıh dersi verecekmiş galiba.' filan diye bir kere gelir, Anlamaz ki! Dinler. 'Esad Hoca bir fıkıh dersi verecekmiş galiba.' filan diye bir kere gelir, ikincide üçüncüde; 'Vallahi aklım almıyor, neyse ben hadis dersine gideyim de ikincide üçüncüde; 'Vallahi aklım almıyor, neyse ben hadis dersine gideyim de bu fıkıh dersi başkasına kalsın…' demeye başlar. Onun için okutmuyoruz." bu fıkıh dersi başkasına kalsın…' demeye başlar. Onun için okutmuyoruz."

"Yok, siz her ne pahasına olursa olsun okutursanız iyi olur." dedi. Ben de aynı kanaatteyim. "Yok, siz her ne pahasına olursa olsun okutursanız iyi olur." dedi.

Ben de aynı kanaatteyim.

"Fıkıh, insanın lehine ve aleyhine olan ahkâmı bilmesidir." diye tarif ediyorlar. "Fıkıh, insanın lehine ve aleyhine olan ahkâmı bilmesidir." diye tarif ediyorlar.

"Sen cenneti kazanacaksın, Allah'ın rızasını kazanacaksın veya kaybedeceksin."Sen cenneti kazanacaksın, Allah'ın rızasını kazanacaksın veya kaybedeceksin. Ticaret yapıyorsun, alış verişin doğru mu? Maaşın hak mı bâtıl mı?Ticaret yapıyorsun, alış verişin doğru mu? Maaşın hak mı bâtıl mı? Helal mi yiyorsun haram mı yiyorsun? Yaptığın iş doğru mu yanlış mı? Helal mi yiyorsun haram mı yiyorsun? Yaptığın iş doğru mu yanlış mı? Hayır yapıyorum diye yaptığın şeyler iyi mi kötü mü? Mum yakmak var mı yok mu, hurafe mi?.." Hayır yapıyorum diye yaptığın şeyler iyi mi kötü mü? Mum yakmak var mı yok mu, hurafe mi?.."

Bunların hepsini tabii fıkıhtan okumakta öğrenmekte büyük faydalar var.Bunların hepsini tabii fıkıhtan okumakta öğrenmekte büyük faydalar var. Tabii yaşlılar Arapça bilmeyen insanlar belki zorluk çekebilir ama gençlerin hiç olmazsa Tabii yaşlılar Arapça bilmeyen insanlar belki zorluk çekebilir ama gençlerin hiç olmazsa muhtasar dediğimiz küçük bir fıkıh kitabını okuması çok yerinde olur. muhtasar dediğimiz küçük bir fıkıh kitabını okuması çok yerinde olur.

Ben ilk önce sizlere -eğer hiç bilginiz yoksa-Ben ilk önce sizlere -eğer hiç bilginiz yoksa- eski Diyanet İşleri başkanlarından Ahmed Hamdi Akseki merhumun, İslâm Dini diye bir kitabı var.eski Diyanet İşleri başkanlarından Ahmed Hamdi Akseki merhumun, İslâm Dini diye bir kitabı var. Bir parmak, müslüman bir kere bunu bitirsin. Baştan sona bir okusun, İslâm neymiş bunu bir anlasın. Bir parmak, müslüman bir kere bunu bitirsin. Baştan sona bir okusun, İslâm neymiş bunu bir anlasın.

İkincisi: Bizim Fikri Yavuz kardeşimizin, dostumuzun Muamelâtlı İslâm Fıkhı ve Hukuku diye bir kitabı var.İkincisi: Bizim Fikri Yavuz kardeşimizin, dostumuzun Muamelâtlı İslâm Fıkhı ve Hukuku diye bir kitabı var. Baştan sona içinde bütün bahisler, fıkhın bahisleri yer almış oluyor. Onu da bir öğrensin. Baştan sona içinde bütün bahisler, fıkhın bahisleri yer almış oluyor. Onu da bir öğrensin. Bakalım malı nasıl taksim etmek lazım, zekât nasıl verilecek, kim verecek kim vermeyecek, kim alabilir,Bakalım malı nasıl taksim etmek lazım, zekât nasıl verilecek, kim verecek kim vermeyecek, kim alabilir, nerelere nasıl verilebilir?.. Mesela zekâtta -bizim Hanefî fıkhımızda şarttır- nerelere nasıl verilebilir?..

Mesela zekâtta -bizim Hanefî fıkhımızda şarttır-
zekâtı mutlaka fakirin eline vereceksin. Temlik şartı var. Zekât eline geçecek, fakirin malı olacak.zekâtı mutlaka fakirin eline vereceksin. Temlik şartı var. Zekât eline geçecek, fakirin malı olacak. Eline vermezsen zekât olmuyor. Ölünün kefenlenmesine harcanamıyor, camiye harcanamıyor,Eline vermezsen zekât olmuyor. Ölünün kefenlenmesine harcanamıyor, camiye harcanamıyor, falanca şeye harcanamıyor. "Mutfakta ben kazan kaynatırım, çocukların işleri görülür…" falanca şeye harcanamıyor.

"Mutfakta ben kazan kaynatırım, çocukların işleri görülür…"

Olmaz. Fakire vereceksin, temlik şartı var. Mesela şimdi birçok kimse bu şartı bilmiyor: Olmaz. Fakire vereceksin, temlik şartı var. Mesela şimdi birçok kimse bu şartı bilmiyor:

"Ver bana zekâtı, sen ver de ötesine karışma!" "Ver bana zekâtı, sen ver de ötesine karışma!"

İyi ama bak Hanefî fıkhına göre olmuyor, kişiye verilmeyince olmuyor. Yanlış işler yapılıyor.İyi ama bak Hanefî fıkhına göre olmuyor, kişiye verilmeyince olmuyor. Yanlış işler yapılıyor. Mesela; "Bir yurdun mutfağının masrafına sarf ederim, kirasına veririm…" Veremezsin!Mesela;

"Bir yurdun mutfağının masrafına sarf ederim, kirasına veririm…"

Veremezsin!
Verirsen borçlanırsın. O zekât senin boynunda borç olur, Allah senden sorar. Ne yapacaksın? Verirsen borçlanırsın. O zekât senin boynunda borç olur, Allah senden sorar.

Ne yapacaksın?

O yurtta kalan bütün talebelere o parayı vereceksin ama diyeceksin ki; O yurtta kalan bütün talebelere o parayı vereceksin ama diyeceksin ki; "Bu yurt paralıdır, her ay 50-100-200 bin lira vereceksiniz! O verecek, sana borçlu olacak."Bu yurt paralıdır, her ay 50-100-200 bin lira vereceksiniz! O verecek, sana borçlu olacak. Aksi takdirde eline geçmezse [zekât olmaz]. Fıkıh ilminin ahkâmı insana ter döktürtür.Aksi takdirde eline geçmezse [zekât olmaz].

Fıkıh ilminin ahkâmı insana ter döktürtür.
Ama kıymetli ilimdir, en kıymetli ilimdir. Allah bir insanı sevdi miAma kıymetli ilimdir, en kıymetli ilimdir. Allah bir insanı sevdi mi onu dinde fakih, bilgili, dinin ahkâmını iyi bilen, iyi sezen kimse hâline getirirmiş. onu dinde fakih, bilgili, dinin ahkâmını iyi bilen, iyi sezen kimse hâline getirirmiş.

Allah bizi de dinde fakih eylesin. Hakkı hak olarak görüp ona uymayı nasip eylesin.Allah bizi de dinde fakih eylesin. Hakkı hak olarak görüp ona uymayı nasip eylesin. Bâtılı bâtıl olarak görüp ondan korunmayı nasip eylesin. Cennetiyle cemâliyle cümlemizi müşerref eylesin.Bâtılı bâtıl olarak görüp ondan korunmayı nasip eylesin. Cennetiyle cemâliyle cümlemizi müşerref eylesin. Mevlid kandili münasebetiyle sevinçlere gark olduğumuz Mevlid kandili münasebetiyle sevinçlere gark olduğumuz Resûlullah Efendimiz'e âhirette bizleri komşu eylesin. Fâtiha-yı Şerîfe mea'l-Besmele… Resûlullah Efendimiz'e âhirette bizleri komşu eylesin.

Fâtiha-yı Şerîfe mea'l-Besmele…

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2