Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Allah’ın Zikri Şifadır

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Allah’la Kulları Arasında Perdeler Vardır, Allah’ın Zikri Şifâdır, İnsanlarla Güzel Geçinmek, Allah Kulun Mağfiret İstemesinden | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah’ın Zikri Şifadır

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Allah’la Kulları Arasında Perdeler Vardır, Allah’ın Zikri Şifâdır, İnsanlarla Güzel Geçinmek, Allah Kulun Mağfiret İstemesinden | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bu hicaplar bizim bildiğimiz ne perdeye benzer, ne duvara benzer, ne bir şeye benzer.Bu hicaplar bizim bildiğimiz ne perdeye benzer, ne duvara benzer, ne bir şeye benzer. Bu tabirler bize anlatabilmek için bir tabirdir. Mesela "ananın kanadı" derler: Şevkat kanadı.Bu tabirler bize anlatabilmek için bir tabirdir. Mesela "ananın kanadı" derler: Şevkat kanadı. Bizde "anada şevkat kanadı" deyince kapının kanadı ile pencerenin kanadına elbette benzetilmez.Bizde "anada şevkat kanadı" deyince kapının kanadı ile pencerenin kanadına elbette benzetilmez. Ananın şefkat kanadı kapının kanadına, pencerenin kanadına elbette benzetilmez. Ananın şefkat kanadı kapının kanadına, pencerenin kanadına elbette benzetilmez.

Bu da bunun gibidir ki bu hicaplar bizim göreceğimiz bileceğimiz hicaplar değil;


Bu da bunun gibidir ki bu hicaplar bizim göreceğimiz bileceğimiz hicaplar değil;
nuranî ve zulmanî olmak üzere iki nevidir. Zulmanî hicaplar kötü ahlaklardır.nuranî ve zulmanî olmak üzere iki nevidir. Zulmanî hicaplar kötü ahlaklardır. Kötü ahlaklar insanlarda mevcut olduğu takdirde Kötü ahlaklar insanlarda mevcut olduğu takdirde Allahu celle ve alâ'dan hiçbir şekilde istifade edemez yani feyz alamaz. Feyz-i ilahi o adama gelmez.Allahu celle ve alâ'dan hiçbir şekilde istifade edemez yani feyz alamaz. Feyz-i ilahi o adama gelmez. Çünkü kötü huyları hicaptır.Çünkü kötü huyları hicaptır. Bu kötü huyları bir insan yenebilirse arkasından nuranî hicaplar çıkar kiBu kötü huyları bir insan yenebilirse arkasından nuranî hicaplar çıkar ki insanda bir kendini beğenmeler hâsıl olur; ibadetini beğenir, taatini beğenir,insanda bir kendini beğenmeler hâsıl olur; ibadetini beğenir, taatini beğenir, cömertliğini beğenir, şecaatini beğenir filan filan. 70.000 tane de böyle nuranî hicap.cömertliğini beğenir, şecaatini beğenir filan filan. 70.000 tane de böyle nuranî hicap. Bu hicaplar da yenilmedikçe insan füyûzat-ı ilahiyyeye tam manası ile mazhar olamaz. Bu hicaplar da yenilmedikçe insan füyûzat-ı ilahiyyeye tam manası ile mazhar olamaz.

Mâ tesma'u nefsün şey'en min hıssi tilke'l-hucubi.


Mâ tesma'u nefsün şey'en min hıssi tilke'l-hucubi.


Şimdi geçen bir kitap getirdiler, Abdülkadir Geylani hazretlerinin Cenâb-ı Hak ile mükalemesi var.


Şimdi geçen bir kitap getirdiler, Abdülkadir Geylani hazretlerinin Cenâb-ı Hak ile mükalemesi var.
Onları Türkçe'ye çevirmişler, Onları Türkçe'ye çevirmişler, ammeye çıkarmışlar.ammeye çıkarmışlar. Tabii bu herkesin hazmedemeyeceği bir şey. Ancak peygamberlere vahiy gelir. Tabii bu herkesin hazmedemeyeceği bir şey. Ancak peygamberlere vahiy gelir. Peygamberler o vahiyleri Kur'an ve hadislerle beyan etmiştirPeygamberler o vahiyleri Kur'an ve hadislerle beyan etmiştir ama Allah'ın bir velisi de buna mazhar olmuş demek ki. ama Allah'ın bir velisi de buna mazhar olmuş demek ki. Öyle bir şeyleri Cenâb-ı Hak ile almış o, bize de vermiş.Öyle bir şeyleri Cenâb-ı Hak ile almış o, bize de vermiş. Cenâb-ı Hak şu hususta, bu hususta böyle dedi bana diyerek birçok şeyleri var. Cenâb-ı Hak şu hususta, bu hususta böyle dedi bana diyerek birçok şeyleri var.

Mâ tesma'u nefsün şey'en min hıssi tilke'l-hucubi. "Şimdi bu sesi Cenâb-ı Hakk'tan bir insan duyarsa diyor."


Mâ tesma'u nefsün şey'en min hıssi tilke'l-hucubi. "Şimdi bu sesi Cenâb-ı Hakk'tan bir insan duyarsa diyor."
İllâ zehekat. "Bayılır düşer, taşıyamaz."

Yani oradan gelecek o varidâta dayanamaz.
İllâ zehekat. "Bayılır düşer, taşıyamaz."

Yani oradan gelecek o varidâta dayanamaz.
/İnne zikrallâhi teâlâ şifâun ve inne zikre'n-nâsi dâün.

Bak bu çok güzel bir şeydir.
/İnne zikrallâhi teâlâ şifâun ve inne zikre'n-nâsi dâün.

Bak bu çok güzel bir şeydir.


İbn Ebi'd-dünyâ zikir kitabında ve Beyhâkî Makhûl'den mürsel olarak. "Mürsel bir hadis olmakla beraber."


İbn Ebi'd-dünyâ zikir kitabında ve Beyhâkî Makhûl'den mürsel olarak. "Mürsel bir hadis olmakla beraber."


Allahü Teâlâ'nın zikri: Gerek vaaz, gerek nasihat, gerek Kur'an okumak,


Allahü Teâlâ'nın zikri: Gerek vaaz, gerek nasihat, gerek Kur'an okumak,
gerek namaz kılmak, gerek salavât-ı şerîfeler getirmek, gerek Allah Allah demek, gerek namaz kılmak, gerek salavât-ı şerîfeler getirmek, gerek Allah Allah demek, lâ ilâhe illallah demek, hû demek… Ne dersen de. lâ ilâhe illallah demek, hû demek… Ne dersen de.

Allah [ismi] bir elif'ten iki de lam'dan bir de he'den ibarettir.


Allah [ismi] bir elif'ten iki de lam'dan bir de he'den ibarettir.
Elif'i kaldırırsan lillah olur ki gene Allah'a delalet eder. Lam'ı kaldırırsan lehû olur ki gene Allah'tır. Elif'i kaldırırsan lillah olur ki gene Allah'a delalet eder. Lam'ı kaldırırsan lehû olur ki gene Allah'tır. Lehû mâ fi's-semâvâti. Lamı'nı da kaldırırsan hu'su kalır ki o da Allah'tır.Lehû mâ fi's-semâvâti. Lamı'nı da kaldırırsan hu'su kalır ki o da Allah'tır. Allah ismi her kelimesi Allah'ın varlığına delalet eden bir lafza-i celâldir, ism-i azamdır.Allah ismi her kelimesi Allah'ın varlığına delalet eden bir lafza-i celâldir, ism-i azamdır. O'nun ismini anmak, Allah Allah Allah.... Zikirler ve nasihatler de öyledir. O'nun ismini anmak, Allah Allah Allah.... Zikirler ve nasihatler de öyledir. Nasihatler de tabii Allahu Teâlâ'yı anmaya bir vesiledir. Nasihatler de tabii Allahu Teâlâ'yı anmaya bir vesiledir.

"Onun için onlar da." Şifâün. "Şifadır."

Mesela bazen diyorlar ki filan meyve şifadır.


"Onun için onlar da." Şifâün. "Şifadır."

Mesela bazen diyorlar ki filan meyve şifadır.
Buyurun, bal şifadır. Buyrun, şu şifadır. Ama Kur'an hepsinden üstün şifadır.Buyurun, bal şifadır. Buyrun, şu şifadır. Ama Kur'an hepsinden üstün şifadır. Bâhusus Elham ayrı şifadır. Bütün âyât ve ehâdis böyle şâfîdirler. Bâhusus Elham ayrı şifadır. Bütün âyât ve ehâdis böyle şâfîdirler.

Bunu bırakır da bir insan [boş şeyler konuşursa,


Bunu bırakır da bir insan [boş şeyler konuşursa,
mesela] buraya toplanmışız, birbirimizle konuşmamız lazım. mesela] buraya toplanmışız, birbirimizle konuşmamız lazım. Dereden tepeden konuşuluyor, bir sürü laf. Burada; Dereden tepeden konuşuluyor, bir sürü laf. Burada;

Zikre'n-nâsi. "İşte şu şöyle yaptı, bu böyle yaptı, şu şöyle oluyor bu böyle oluyor yani dünyaya misal."


Zikre'n-nâsi. "İşte şu şöyle yaptı, bu böyle yaptı, şu şöyle oluyor bu böyle oluyor yani dünyaya misal."
Dâün. "Derttir, hiçbir faydası yok."

Zikrullah şifadır, içine şifa gelir.
Dâün. "Derttir, hiçbir faydası yok."

Zikrullah şifadır, içine şifa gelir.
Balı yediğin vakitte nasıl şifa oluyorsa bu zikrullah ondan daha üstün bir şifadır.Balı yediğin vakitte nasıl şifa oluyorsa bu zikrullah ondan daha üstün bir şifadır. Onun için daima zikru'n-nâsi, insanların şusuyla busuyla meşgul olmaktansaOnun için daima zikru'n-nâsi, insanların şusuyla busuyla meşgul olmaktansa Allah'ın zikriyle meşgul olmak daha büyük evladır. Allah'ın zikriyle meşgul olmak daha büyük evladır.

Davud aleyhisselam'ın nasihatinde diyor ki, ta oradan gelen bir nasihatta:


Davud aleyhisselam'ın nasihatinde diyor ki, ta oradan gelen bir nasihatta:


Müstevhişan min evseki ihvânihî. "En itimat ettiği kardeşlerinden de ictinab üzerine ol.


Müstevhişan min evseki ihvânihî. "En itimat ettiği kardeşlerinden de ictinab üzerine ol.
Çünkü seni zikrullahtan alıkoyarlar." Çünkü seni zikrullahtan alıkoyarlar."

Şifa olan zikrullahtan seni alıkoyar, dünya meşgaleleri ile seni meşgul ederler.


Şifa olan zikrullahtan seni alıkoyar, dünya meşgaleleri ile seni meşgul ederler.
O nimet büyük bir nimet, fırsat elden kaçmış olur. Onun için onlardan da ictinab et.O nimet büyük bir nimet, fırsat elden kaçmış olur. Onun için onlardan da ictinab et. Seni dünya işleriyle meşgul edecek insanlardan uzak ol, demek.Seni dünya işleriyle meşgul edecek insanlardan uzak ol, demek.

İnne ra'se'l-akli et-tehabbübü ile'n-nâsi ve inne min se'âdeti'l-mer'i hiffete lihyetihî.


İnne ra'se'l-akli et-tehabbübü ile'n-nâsi ve inne min se'âdeti'l-mer'i hiffete lihyetihî.


"Aklın başı insanlarla güzel geçinip, insanlara kendisini hoş tutması, muhabbetli olması."


"Aklın başı insanlarla güzel geçinip, insanlara kendisini hoş tutması, muhabbetli olması."


Yani insanlarla muaşereti elde etmek lazım.


Yani insanlarla muaşereti elde etmek lazım.
Yahudi, ermeni, rum, komşun kimse onlarla hep hüsn-ü imtizaç, geçinebilmek. Yahudi, ermeni, rum, komşun kimse onlarla hep hüsn-ü imtizaç, geçinebilmek.

Mesela Resûlullah, Hz. Hasan veya Hz Hüseyin'in de galiba, ashaptan bazılarının hep rivayetleri var.


Mesela Resûlullah, Hz. Hasan veya Hz Hüseyin'in de galiba, ashaptan bazılarının hep rivayetleri var.
Et kesmişler, kurban eti veyahut böyle bir hayvan kestikleri vakitte demiş ki; Et kesmişler, kurban eti veyahut böyle bir hayvan kestikleri vakitte demiş ki;

"Bizim yahudi komşunun etinin hissesini verdiniz mi? Yahudi komşunun hissesini unutmayın ha!"


"Bizim yahudi komşunun etinin hissesini verdiniz mi? Yahudi komşunun hissesini unutmayın ha!"


"Yahudi komşunun payını verdiniz mi?" diye sormuş.

Niçin?

Komşu hakkı var ya.


"Yahudi komşunun payını verdiniz mi?" diye sormuş.

Niçin?

Komşu hakkı var ya.


Komşu hakkı üç tane. Akraba olursa üç hak, akraba olmazsa yakınlık dolayısıyla iki hak;


Komşu hakkı üç tane. Akraba olursa üç hak, akraba olmazsa yakınlık dolayısıyla iki hak;
biri İslâm hakkı biri komşu hakkı, hiç milletimizden de olmazsa onun sırf komşu hakkı var.biri İslâm hakkı biri komşu hakkı, hiç milletimizden de olmazsa onun sırf komşu hakkı var. Hangi milletten olursa olsun.

Demek ki muaşereti bize büyüklerimiz çok güzel göstermiş.
Hangi milletten olursa olsun.

Demek ki muaşereti bize büyüklerimiz çok güzel göstermiş.
Hatta gene bilemedim, o Hz. Hasan ve Hüseyin karışıyor ya birbirlerine.Hatta gene bilemedim, o Hz. Hasan ve Hüseyin karışıyor ya birbirlerine. Evinin içinden yahudi komşunun lağımı geçiyormuş.

Lağımı patlamış. İnsan rahatsız olmaz mı ya...
Evinin içinden yahudi komşunun lağımı geçiyormuş.

Lağımı patlamış. İnsan rahatsız olmaz mı ya...


O zaman o yahudi komşu da nasılsa onu ziyarete gelmiş. Bakmış, Ooo! Fena bir koku içerde. Demiş;


O zaman o yahudi komşu da nasılsa onu ziyarete gelmiş. Bakmış, Ooo! Fena bir koku içerde. Demiş;


"Yâ Hasan nedir bu?"

Demiş;

"Sizin lağım patladı da."

"E neden söylemedin canım?"

Demiş:


"Yâ Hasan nedir bu?"

Demiş;

"Sizin lağım patladı da."

"E neden söylemedin canım?"

Demiş:


"Ceddim olan dedem Hz. Peygamber bize ezaya sabra memur etti."


"Ceddim olan dedem Hz. Peygamber bize ezaya sabra memur etti."


Ne güzel bir ceddin varmış diyerekten, Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah diyerek iman ile müşerref olmuş.


Ne güzel bir ceddin varmış diyerekten, Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah diyerek iman ile müşerref olmuş.


Öyle hemen kızıp da kavga gürültü çıkarmamak lazım.


Öyle hemen kızıp da kavga gürültü çıkarmamak lazım.


İnne rabbeke teâlâ le-ya'cebü min abdihî izâ kâle:


İnne rabbeke teâlâ le-ya'cebü min abdihî izâ kâle:
Rabbiğfirlî zünubî. Ya'lemu innehû lâ yağfiru'z-zünûbe ğayrî.Rabbiğfirlî zünubî. Ya'lemu innehû lâ yağfiru'z-zünûbe ğayrî.

Şimdi bu Cenâb-ı Hakk'ın hoşuna gider.


Şimdi bu Cenâb-ı Hakk'ın hoşuna gider.


"Beni affet yâ Rabbi! Bana mağfiret et yâ Rabbi!" deyince insan,


"Beni affet yâ Rabbi! Bana mağfiret et yâ Rabbi!" deyince insan,
Cenâb-ı Hakk'ın çok hoşuna gidermiş de dermiş ki: Cenâb-ı Hakk'ın çok hoşuna gidermiş de dermiş ki:

"Bak bu kulum günahlarını ancak benden başka mağfiret edecek kimsenin olmadığını biliyor da


"Bak bu kulum günahlarını ancak benden başka mağfiret edecek kimsenin olmadığını biliyor da
mağfireti benden istiyor." diye rıza gösteriyormuş. Hoşuna gidiyor razı oluyor. mağfireti benden istiyor." diye rıza gösteriyormuş. Hoşuna gidiyor razı oluyor.

İnne rabbeküm teâlâ rahîmun.


İnne rabbeküm teâlâ rahîmun.
Men hemme bi-hasenetin fe-lem ya'melhâ kütibet lehû haseneten.Men hemme bi-hasenetin fe-lem ya'melhâ kütibet lehû haseneten.

"Bir insan bir iyilik yapmak istiyor, sevap kazanacak.


"Bir insan bir iyilik yapmak istiyor, sevap kazanacak.
Kastediyor yani içeriden geliyor böyle ama elinden gelmiyor, yapamadı."Kastediyor yani içeriden geliyor böyle ama elinden gelmiyor, yapamadı." Kütibet lehû haseneten. "Ona bir hasene yazılır, niyeti ile mecur olur." Kütibet lehû haseneten. "Ona bir hasene yazılır, niyeti ile mecur olur."

Fe-in amilehâ. "Muvaffak oldu işine, yaptı iyiliği."


Fe-in amilehâ. "Muvaffak oldu işine, yaptı iyiliği."
/Mesela bir cami yaptırayım diyordu, gücü yetmiyordu. Fakat Allah bir servet verdi yaptırdı camiyi./Mesela bir cami yaptırayım diyordu, gücü yetmiyordu. Fakat Allah bir servet verdi yaptırdı camiyi. Yaptıramadan bir sevap alıyordu; boşa gitmiyor gene emeği. Yaptıramadan bir sevap alıyordu; boşa gitmiyor gene emeği. Yaptırdıktan sonra Aşeratü ad'âfin ilâ seb'i-mieti dı'fin. "On'dan yediyüz'e kadar bunun sevabı yazılır."Yaptırdıktan sonra Aşeratü ad'âfin ilâ seb'i-mieti dı'fin. "On'dan yediyüz'e kadar bunun sevabı yazılır." Ed'âfun kesîratün demesi yani 700'de de kalmıyor, sevabı çok. Ed'âfun kesîratün demesi yani 700'de de kalmıyor, sevabı çok.

Ve men hemme bi-seyyietin. "İstedi ki mesela bir kötülük yapsın."


Ve men hemme bi-seyyietin. "İstedi ki mesela bir kötülük yapsın."
Fe-lem ya'melhâ. "Ama yapmadı." İstedi ama yapmadı, Kütibet lehû haseneten.Fe-lem ya'melhâ. "Ama yapmadı." İstedi ama yapmadı, Kütibet lehû haseneten. "Yapmadıysa ona yapmadığı için gene bir sevap yazılır.""Yapmadıysa ona yapmadığı için gene bir sevap yazılır." Fe-in amilehâ. "Kötülüğü yaptıysa eğer." Kütibet lehû seyyieten vâhideten. "Ona da bir günah yazılır." Fe-in amilehâ. "Kötülüğü yaptıysa eğer." Kütibet lehû seyyieten vâhideten. "Ona da bir günah yazılır."

Ötekine 700 daha fazlasıyla veriliyor. Buna birden fazla verilmiyor, kötülüğüne.


Ötekine 700 daha fazlasıyla veriliyor. Buna birden fazla verilmiyor, kötülüğüne.


Cenâb-ı Hakk'ın o da bize karşı büyük lütuflarından.


Cenâb-ı Hakk'ın o da bize karşı büyük lütuflarından.


Ev mehâhâllahü. "İsterse de siliverir."


Ev mehâhâllahü. "İsterse de siliverir."
Ve lâ yehliku alallâhi ille'l-hêliku. "Ancak helak olanlar helak olacak olan nemrutlardır."Ve lâ yehliku alallâhi ille'l-hêliku. "Ancak helak olanlar helak olacak olan nemrutlardır."

İnne fi's-semai meleken yukâlu lehû: İsmâîlü.


İnne fi's-semai meleken yukâlu lehû: İsmâîlü.
"Sema da bir melek vardır ki o meleğin adı İsmail'dir.""Sema da bir melek vardır ki o meleğin adı İsmail'dir." Alâ seb'îne elfe melekin. "O melek 70.000 meleğin amiridir." Alâ seb'îne elfe melekin. "O melek 70.000 meleğin amiridir."

Ama bu 70.000 melek hepsi kumandan. 70.000 kumandan meleğin âmiridir.*


Ama bu 70.000 melek hepsi kumandan. 70.000 kumandan meleğin âmiridir.*
/Küllü melekin minhüm alâ seb'îne elfe melekin./Küllü melekin minhüm alâ seb'îne elfe melekin. "O her kumandan olan 70.000 meleğin de 70.000 tane kendi iradesinde melek vardır." "O her kumandan olan 70.000 meleğin de 70.000 tane kendi iradesinde melek vardır."

Yani 4 milyar 900 milyon meleğe memur olan İsmail aleyhisselam diye bir meleğin


Yani 4 milyar 900 milyon meleğe memur olan İsmail aleyhisselam diye bir meleğin
mevcudiyetini de Rasûl-i Ekrem bize haber veriyor. mevcudiyetini de Rasûl-i Ekrem bize haber veriyor.

Daha çok böyle; bilemediğimiz, eremediğimiz, akılların ermediği şeyler çok.


Daha çok böyle; bilemediğimiz, eremediğimiz, akılların ermediği şeyler çok.


İnne fî cehenneme vâdiyen testeîzü minhü külle yevmin seb'îne merraten.


İnne fî cehenneme vâdiyen testeîzü minhü külle yevmin seb'îne merraten.


"Cehennemde bir vadi, bir çukur vardır ki o cehennemdeki o çukurdan cehennem her gün 70 kere Allah'a sığınır."


"Cehennemde bir vadi, bir çukur vardır ki o cehennemdeki o çukurdan cehennem her gün 70 kere Allah'a sığınır."


Çok şiddetli. Şiddetinden Cenâb-ı Hakk'a cehennem de sığınıyor. Diğer şubeleri yani hücreleri demek doğru.


Çok şiddetli. Şiddetinden Cenâb-ı Hakk'a cehennem de sığınıyor. Diğer şubeleri yani hücreleri demek doğru.


E'addehû li'l-kurrâi'l-murâîne bi-a'mâlihim. "Bu en tehlikeli yeri müraî olan alimlerin yeri imiş burası."


E'addehû li'l-kurrâi'l-murâîne bi-a'mâlihim. "Bu en tehlikeli yeri müraî olan alimlerin yeri imiş burası."


Müraî yani riyakâr. Müraî yani münafık, iki yüzlü. Bak şimdi bunu izah ediyor.


Müraî yani riyakâr. Müraî yani münafık, iki yüzlü. Bak şimdi bunu izah ediyor.


Ve inne ebğada'l-halkı ilallâhi. "Cenâb-ı Hakk'ın en sevmediği, halk, kimse." Âlimün. "Bir âlimdir ki."


Ve inne ebğada'l-halkı ilallâhi. "Cenâb-ı Hakk'ın en sevmediği, halk, kimse." Âlimün. "Bir âlimdir ki."
Yezûru's-sultân. "Devlet alabilmek için daima sultan kapılarında."

Ne diyorlar şimdi ona?
Yezûru's-sultân. "Devlet alabilmek için daima sultan kapılarında."

Ne diyorlar şimdi ona?


Dalkavuk de, ne dersen de; bu gibi insanlar Allahü Teâlâ'ya ind-i ilahide en mebğuz mahlûkmuş.


Dalkavuk de, ne dersen de; bu gibi insanlar Allahü Teâlâ'ya ind-i ilahide en mebğuz mahlûkmuş.


Allah onlardan etmesin bizi.


Allah onlardan etmesin bizi.


İnne fi'r-raculi mudğaten. "İnsanda bir et parçası vardır ki."


İnne fi'r-raculi mudğaten. "İnsanda bir et parçası vardır ki."
İzâ sahhet sahha lehâ sâiru cesedihî. "Kalp sağlam olursa; bedenen de, maddeten de, mânen de böyle. İzâ sahhet sahha lehâ sâiru cesedihî. "Kalp sağlam olursa; bedenen de, maddeten de, mânen de böyle. Maddeten de kalbi sağlam olan adamın her şeyi sağlamdır."Maddeten de kalbi sağlam olan adamın her şeyi sağlamdır." Sahha lehâ sâiru cesedihi. "Bütün vücut sahih olur çünkü kalbi sağlam." * Sahha lehâ sâiru cesedihi. "Bütün vücut sahih olur çünkü kalbi sağlam." *

Mânen de öyledir.


Mânen de öyledir.
Kalbi manen sağlam yani kötü huylar yok, riyası yok, kibri yok, hasedi yok,Kalbi manen sağlam yani kötü huylar yok, riyası yok, kibri yok, hasedi yok, buğzu yok, adaveti yok, hırsı yok, bahilliği yok. Buna salim bir kalp diyorlar. buğzu yok, adaveti yok, hırsı yok, bahilliği yok. Buna salim bir kalp diyorlar. Yani iyi bir kalp, evliyaların nail olduğu kalp. Yani iyi bir kalp, evliyaların nail olduğu kalp.

Ve in sekımet. "Kalp hasta olursa tabiatıyla bütün vücut nasıl hasta oluyorsa."


Ve in sekımet. "Kalp hasta olursa tabiatıyla bütün vücut nasıl hasta oluyorsa."


Kalp hasta çünkü. Bir kardeşimiz var çoktan beri camiye gelemez. Dün gelmiş diyor;


Kalp hasta çünkü. Bir kardeşimiz var çoktan beri camiye gelemez. Dün gelmiş diyor;


"Ben ancak arabayla gidip gelebiliyorum işime. Çünkü yürürken derhal tıkanıyorum." diyor.


"Ben ancak arabayla gidip gelebiliyorum işime. Çünkü yürürken derhal tıkanıyorum." diyor.


Kalp hastası gelemiyor. İşte bu nasıl maddeten kalbi bozuk olunca hasta oluyor insan.


Kalp hastası gelemiyor. İşte bu nasıl maddeten kalbi bozuk olunca hasta oluyor insan.


"Mânen de bu ahlak-ı mezmûmeler içeriye yerleşti miydi bir kere."


"Mânen de bu ahlak-ı mezmûmeler içeriye yerleşti miydi bir kere."
Sekıme lehâ sâiru cesedihî. "Bütün vücut [hasta olur]." Kalbuhû. "O da kalbidir." demiş.Sekıme lehâ sâiru cesedihî. "Bütün vücut [hasta olur]." Kalbuhû. "O da kalbidir." demiş.

İnne fî-kazfe'l-muhsaneti le-yehdimu amele mieti senetin.*


İnne fî-kazfe'l-muhsaneti le-yehdimu amele mieti senetin.*


Huzeyfe radıyallahu anh'ten.

Şimdi bu ashaptan birçok kimseler var.


Huzeyfe radıyallahu anh'ten.

Şimdi bu ashaptan birçok kimseler var.
Burada da Huzeyfe var. Bağdat'ta ziyaret etmek nasip oldu. Cenâb-ı Hak da inşallah şefaatlerine nail eder. Burada da Huzeyfe var. Bağdat'ta ziyaret etmek nasip oldu. Cenâb-ı Hak da inşallah şefaatlerine nail eder.

Bu zat diyor ki;

"Eğer ben bildiklerimi size söyleyecek olsam beni kesersiniz burada." diyor.


Bu zat diyor ki;

"Eğer ben bildiklerimi size söyleyecek olsam beni kesersiniz burada." diyor.
Hazmedemezsiniz benim bilgilerimi siz. Yani sizin onları anlama zamanı değil.Hazmedemezsiniz benim bilgilerimi siz. Yani sizin onları anlama zamanı değil. Sahabeye [söylüyor bunu.] Şimdi bu her devirde câridir. Her devrin kendisine göre bir hareketi vardır.Sahabeye [söylüyor bunu.] Şimdi bu her devirde câridir. Her devrin kendisine göre bir hareketi vardır. O harekete bu böyledir dediğin zaman da olmaz. Mesuliyet altında kalır insan. O harekete bu böyledir dediğin zaman da olmaz. Mesuliyet altında kalır insan.

Şimdi burada insanlar bilir ve bilmez [konuşur].

Filan?

Ah ah!

Falan?


Şimdi burada insanlar bilir ve bilmez [konuşur].

Filan?

Ah ah!

Falan?


Ah ah! Neler neler.

"Bir namuslu kadına, afif bir kadına iftira ediyor, kazf.


Ah ah! Neler neler.

"Bir namuslu kadına, afif bir kadına iftira ediyor, kazf.
Bu iftirasından dolayı, 100 senelik ameli yok oluyor."

Kolay bir şey değil. Bir iftira…
Bu iftirasından dolayı, 100 senelik ameli yok oluyor."

Kolay bir şey değil. Bir iftira…
Bir namusluya kötü bir ad dolayısıyla iftira ediyor. Bir namusluya kötü bir ad dolayısıyla iftira ediyor. Şahitlik yapmamıştır ama onu birkaç defa gidip gelip [görünce;]Şahitlik yapmamıştır ama onu birkaç defa gidip gelip [görünce;] "Ya onlar ne için geldi biliyorum ben, biliyorum." diye yapıştırır davayı. Onun için bu kötülük davasında… "Ya onlar ne için geldi biliyorum ben, biliyorum." diye yapıştırır davayı. Onun için bu kötülük davasında… Kötülük davası mühim. Mesela bir insan bir insana vurur iki şahitle kâfi gelir.Kötülük davası mühim. Mesela bir insan bir insana vurur iki şahitle kâfi gelir. Yahut parasını çalmıştır iki şahit kâfi gelir. Buna dört tane şahit isterler.Yahut parasını çalmıştır iki şahit kâfi gelir. Buna dört tane şahit isterler. Dört tane şahidin de fiil-i mahsus üzerinde sözleri bir olması şartıyla.Dört tane şahidin de fiil-i mahsus üzerinde sözleri bir olması şartıyla. Birisi şöyle birisi böyle derse hakim kabul etmez onu.Birisi şöyle birisi böyle derse hakim kabul etmez onu.

100 senelik amel uçuyor. Onun için insanın diline sahip olması büyük bir devlettir.


100 senelik amel uçuyor. Onun için insanın diline sahip olması büyük bir devlettir.
Kolay bir şey de değildir. Kolay bir şey de değildir. Bunlar hep rizayet ister, uzlet ister, azim ister, sabır ister yani çok şeyler ister.Bunlar hep rizayet ister, uzlet ister, azim ister, sabır ister yani çok şeyler ister. Bunlar yapılmadıkça [olmaz.] Bunlar yapılmadıkça [olmaz.]

Mesela Lokman aleyhisselam, Davud aleyhisselam'ı ziyarete gitmiş. İkisi bir devrin insanı demek.


Mesela Lokman aleyhisselam, Davud aleyhisselam'ı ziyarete gitmiş. İkisi bir devrin insanı demek.
Davud aleyhisselam da zırh yapıyormuş.Davud aleyhisselam da zırh yapıyormuş. Esvap; çelikten mamül, ufacık halkalardan yapılıyor. Esvap; çelikten mamül, ufacık halkalardan yapılıyor. Lokman aleyhisselam bakmış bakmış bir şeye benzetememiş onu. Demiş ki; Lokman aleyhisselam bakmış bakmış bir şeye benzetememiş onu. Demiş ki;

"Sorayım bakayım acaba nedir bu?


"Sorayım bakayım acaba nedir bu?
Ne yapıyor bu böyle ufak ufak şeylerle böyle ne meşgul oluyorsun?" diyeyim demiş Ne yapıyor bu böyle ufak ufak şeylerle böyle ne meşgul oluyorsun?" diyeyim demiş fakat hikmeti [sormaya] mani olmuş, bir türlü söyleyememiş. fakat hikmeti [sormaya] mani olmuş, bir türlü söyleyememiş.

Davud aleyhisselam da onu yapmış şöyle esvap haline getirmiş;


Davud aleyhisselam da onu yapmış şöyle esvap haline getirmiş;


"Ah!" demiş. Ni'me'z-zırh. "Harpte giyilen ne güzel bir gömlektir." demiş.


"Ah!" demiş. Ni'me'z-zırh. "Harpte giyilen ne güzel bir gömlektir." demiş.


O zaman Lokman aleyhisselam da demiş ki:

"Söz gümüşse sükut da altındır."


O zaman Lokman aleyhisselam da demiş ki:

"Söz gümüşse sükut da altındır."


Onun için daima sükût iyidir.

Nakşibendi hazretlerinin huzuruna gitmiş birtakım dervişân.


Onun için daima sükût iyidir.

Nakşibendi hazretlerinin huzuruna gitmiş birtakım dervişân.
O da sükut [üzerinde] öyle boynunu bükmüş murakabe halinde. Dervişler itiraz etmişler, demişler ki: O da sükut [üzerinde] öyle boynunu bükmüş murakabe halinde. Dervişler itiraz etmişler, demişler ki:

"Efendi hazretleri! Bizi biraz irşad etmez misiniz, bir şey söylemez misiniz?"


"Efendi hazretleri! Bizi biraz irşad etmez misiniz, bir şey söylemez misiniz?"


"Sükûtumdan ders alamayan sözümden hiç alamaz evlatlar." demiş.

Ne güzel bir ders!


"Sükûtumdan ders alamayan sözümden hiç alamaz evlatlar." demiş.

Ne güzel bir ders!


Şimdi dervişlik bedava oldu ha. Nakşibendi hazretlerinin ilk dervişliği, üstazı ona açlık riyazeti vermiş.


Şimdi dervişlik bedava oldu ha. Nakşibendi hazretlerinin ilk dervişliği, üstazı ona açlık riyazeti vermiş.
Onu kontrol etmiş orada muvaffak olmuş. Ondan sonra ikinci bir riyazet daha vermiş; Onu kontrol etmiş orada muvaffak olmuş. Ondan sonra ikinci bir riyazet daha vermiş;

"Bitlileri temizleyeceksin." demiş.


"Bitlileri temizleyeceksin." demiş.
"Bitli, hasta kim olursa insanlardan hamamda yıkayacaksın, temizleyeceksin, tedavi edeceksin."Bitli, hasta kim olursa insanlardan hamamda yıkayacaksın, temizleyeceksin, tedavi edeceksin. Vazifen bu. Dolaş memleketi." demiş. * /Onda da muvaffak olmuş. Kimisi hastalıktan iğrenir insan ya.Vazifen bu. Dolaş memleketi." demiş. * /Onda da muvaffak olmuş. Kimisi hastalıktan iğrenir insan ya. Bazısı garib-i gurabânın yanına sokulmaz, sokulunmaz. Onda da muvaffak olmuş. Bazısı garib-i gurabânın yanına sokulmaz, sokulunmaz. Onda da muvaffak olmuş.

"Şimdi." demiş, "Hasta hayvanları bulacaksın, onları da tedavi edeceksin.


"Şimdi." demiş, "Hasta hayvanları bulacaksın, onları da tedavi edeceksin.
Yarasını düzelteceksin, işte neleri varsa onları [tedavi edeceksin], karınları açsa doyuracaksın." Yarasını düzelteceksin, işte neleri varsa onları [tedavi edeceksin], karınları açsa doyuracaksın."

Bir vakitte öyle bir derse almış onu. Bakmış ki onda da muvaffak oldu.


Bir vakitte öyle bir derse almış onu. Bakmış ki onda da muvaffak oldu.


"Şimdi de sokaklara memur ettim. Sokakları temizleyeceksin." demiş.


"Şimdi de sokaklara memur ettim. Sokakları temizleyeceksin." demiş.


Nakşibendi hazretleri de;

"Ben artık eteklerimi yıkamaya vakit bulamıyorum." diyor.


Nakşibendi hazretleri de;

"Ben artık eteklerimi yıkamaya vakit bulamıyorum." diyor.


O zaman sokakların temizliği için sepet mepet de yokmuş,


O zaman sokakların temizliği için sepet mepet de yokmuş,
taş toprak, neler buluyorsa etekleri ile taşıyorlarmış filan. taş toprak, neler buluyorsa etekleri ile taşıyorlarmış filan. Ondaki muvaffakiyetinden sonra "Nakşibendilik" ona ad olmuş. Ondaki muvaffakiyetinden sonra "Nakşibendilik" ona ad olmuş.

Öyle kolay değil. Bir kere nefsi kırmak lazım.


Öyle kolay değil. Bir kere nefsi kırmak lazım.
Nefis kırılmadıkça o Kaf Dağı'nda böyle dikili durdukça istediğin kadar Allah de.Nefis kırılmadıkça o Kaf Dağı'nda böyle dikili durdukça istediğin kadar Allah de. Allah kabul etmez onu. Allah'ın kabul edeceği Allah, çık sen evimden diyor bak. Allah kabul etmez onu. Allah'ın kabul edeceği Allah, çık sen evimden diyor bak. Evi sahibine bırak. Güzel sözdür bu.Evi sahibine bırak. Güzel sözdür bu.

İnne kulûbe benî âdeme küllehâ beyni ısbe'ayni min esâbi'i'r-rahmâni.


İnne kulûbe benî âdeme küllehâ beyni ısbe'ayni min esâbi'i'r-rahmâni.
Ke-kalbin vâhidin yusarrifuhû haysü yeşâu. Allahümme musarrife'l-kulûbi sarrif kulûbenâ alâ tâ'atike. Ke-kalbin vâhidin yusarrifuhû haysü yeşâu. Allahümme musarrife'l-kulûbi sarrif kulûbenâ alâ tâ'atike.

Kaç milyar insan var kim bilir şu yeryüzünde.


Kaç milyar insan var kim bilir şu yeryüzünde.


"Bu kadar insanın kalbi Allahu Teâla'nın parmağının arasında bir kişinin kalbi gibidir."


"Bu kadar insanın kalbi Allahu Teâla'nın parmağının arasında bir kişinin kalbi gibidir."


Yani bir kişiyi tasarruf etmek, bir kişiyi kullanmak neyse, milyarlarca insanın tasarrufu da bunun kadardır.


Yani bir kişiyi tasarruf etmek, bir kişiyi kullanmak neyse, milyarlarca insanın tasarrufu da bunun kadardır.
Allahu Teâlâ'ya hiçbir şey zor olmaz. Onun için âyete'l-kürsî'yi çok dikkatle okumak lazım. Allahu Teâlâ'ya hiçbir şey zor olmaz. Onun için âyete'l-kürsî'yi çok dikkatle okumak lazım. Onun manalarına çok âşina olmak lazım.

Ne güzeldir o!

Esteîzubillâh.
Onun manalarına çok âşina olmak lazım.

Ne güzeldir o!

Esteîzubillâh.


Allâhü lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyül kayyûm, lâ te'huzühû sinetün ve lâ nevm.


Allâhü lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyül kayyûm, lâ te'huzühû sinetün ve lâ nevm.
"Ne dalgınlık, Allah'a böyle bir dalgınlık da gelmedi. Nevm hiç gelmez, uyku hiç gelmez.""Ne dalgınlık, Allah'a böyle bir dalgınlık da gelmedi. Nevm hiç gelmez, uyku hiç gelmez." Lehû mâ fi's-semâvâti ve mâ fi'l'ardı. "Yer gök hepsi O'nundur." Lehû mâ fi's-semâvâti ve mâ fi'l'ardı. "Yer gök hepsi O'nundur."

Nereye gidersen git O'nun mümkünün dışına çıkmak insanın elinden gelmez.


Nereye gidersen git O'nun mümkünün dışına çıkmak insanın elinden gelmez.


Onun için diyor ki:


Onun için diyor ki:


Yâ ma'şera'l-cinni ve'l-insi ini's-teta'tüm en tenfüzû min aktâri's-semâvâti ve'l-ardı fe'n-füzû.


Yâ ma'şera'l-cinni ve'l-insi ini's-teta'tüm en tenfüzû min aktâri's-semâvâti ve'l-ardı fe'n-füzû.


"Elinizden geliyorsa Allah'ın mülkünden çıkın bakalım çıkabiliyorsanız?"


"Elinizden geliyorsa Allah'ın mülkünden çıkın bakalım çıkabiliyorsanız?"


Aya git; o da Allah'ın. Daha ötesine git o da Allah'ın. Nereye gidersen git hepsi Allah'ın.


Aya git; o da Allah'ın. Daha ötesine git o da Allah'ın. Nereye gidersen git hepsi Allah'ın.


Onun için Rasul-ü Ekrem şimdi diyor ki:


Onun için Rasul-ü Ekrem şimdi diyor ki:


Allahümme musarrife'l-kulûbi. "Yâ Rabbi sen kalpleri çevirensin."


Allahümme musarrife'l-kulûbi. "Yâ Rabbi sen kalpleri çevirensin."
Sarrif kulûbenâ alâ tâ'atike. "Kalplerimizi taate çevir yâ Rabbi!" Sarrif kulûbenâ alâ tâ'atike. "Kalplerimizi taate çevir yâ Rabbi!"

Masiyete değil, kalplerimizi taate çevir, diyerekten bizi de teşvik ediyor.


Masiyete değil, kalplerimizi taate çevir, diyerekten bizi de teşvik ediyor.


Bir yerinde de:

Yâ mukallibe'l-kulûbi sebbit kalbî alâ dînike. "Kalbimi dinin üzerine sabit eyle yâ Rabbi!"


Bir yerinde de:

Yâ mukallibe'l-kulûbi sebbit kalbî alâ dînike. "Kalbimi dinin üzerine sabit eyle yâ Rabbi!"


"Zamanın ahvalin tagayyürü ile kaçamak taraflara kaçmasın benim gönlüm.


"Zamanın ahvalin tagayyürü ile kaçamak taraflara kaçmasın benim gönlüm.
Sen onu sabit kıl yâ Rabbi!" diye bu duaları da vardır.

Bu da güzel şimdi bakınız:
Sen onu sabit kıl yâ Rabbi!" diye bu duaları da vardır.

Bu da güzel şimdi bakınız:


İnne kavmen ehabbû kavmen. "İster fert ister kavim, birisi birisini seviyor."

Ne kadar?


İnne kavmen ehabbû kavmen. "İster fert ister kavim, birisi birisini seviyor."

Ne kadar?


Çok seviyor ama.

Hattâ helekû fî hubbihim. "Onun muhabbetinden kendisini helak ediyor."


Çok seviyor ama.

Hattâ helekû fî hubbihim. "Onun muhabbetinden kendisini helak ediyor."
Fe-lâ tekûnû mislehüm. "Sakın siz de böyle olmayın." Fe-lâ tekûnû mislehüm. "Sakın siz de böyle olmayın."

Bu mucize-i peygamberiyyedendir. Mesela Hz Ali'nin ifratı.


Bu mucize-i peygamberiyyedendir. Mesela Hz Ali'nin ifratı.
Şimdi Hristiyanlar, Hz İsa'yı sevdiler, sevdiklerinden, ifratlarından Allahlık diye ona isnat ettiler.Şimdi Hristiyanlar, Hz İsa'yı sevdiler, sevdiklerinden, ifratlarından Allahlık diye ona isnat ettiler. Sevgileri ifrata gitti. Allah'tır, dediler.

Beşer Allah olur mu?
Sevgileri ifrata gitti. Allah'tır, dediler.

Beşer Allah olur mu?


Olmaz. İfratlarından kendilerinin helakına uğrattılar kendilerini.


Olmaz. İfratlarından kendilerinin helakına uğrattılar kendilerini.


Mesela Hz Ali'yi sevenler de ifratlarından onu da Allahlık derecesine çıkaran bir kavim olmuş.


Mesela Hz Ali'yi sevenler de ifratlarından onu da Allahlık derecesine çıkaran bir kavim olmuş.
Siz buna bu kadar ileri gitmeyin. Burada [şerhte] diyor ki, Siz buna bu kadar ileri gitmeyin. Burada [şerhte] diyor ki,

"Bazı insanlar füssâk, fasıkları da evliyalara benzetirler, 'Bu adam evliya adam' derler.


"Bazı insanlar füssâk, fasıkları da evliyalara benzetirler, 'Bu adam evliya adam' derler.


Ya fasık bu adam be! Fasık adamı evliya diye nasıl uçuruyorsun?


Ya fasık bu adam be! Fasık adamı evliya diye nasıl uçuruyorsun?


Onu bazı meziyetlerinden dolayı beğeniyor, o beğenişinden dolayı onu evliyaya benzetiyor.


Onu bazı meziyetlerinden dolayı beğeniyor, o beğenişinden dolayı onu evliyaya benzetiyor.
Evliyayı da enbiyaya benzetirler, diyor. Enbiyaları da Allah'a doğru böyle benzetirler. Evliyayı da enbiyaya benzetirler, diyor. Enbiyaları da Allah'a doğru böyle benzetirler.

"Sakın ümmetim sevdiklerinizde ileriye gitmeyin. Sevin ama ilerisine gitmeyin."


"Sakın ümmetim sevdiklerinizde ileriye gitmeyin. Sevin ama ilerisine gitmeyin."


İnne külle salâtin tehuddu mâ beyne yedeyhâ min hatîetin.


İnne külle salâtin tehuddu mâ beyne yedeyhâ min hatîetin.


Ahmed b. Hanbel, Taberânî, Semmûyeh, Temmân ve Ziyâ el-Makdisî Ebû Eyyûb'ten rivayet etmişler.


Ahmed b. Hanbel, Taberânî, Semmûyeh, Temmân ve Ziyâ el-Makdisî Ebû Eyyûb'ten rivayet etmişler.


Yani namazları kıldığımız vakitte, iki namaz arasındaki yaptığımız hataları,


Yani namazları kıldığımız vakitte, iki namaz arasındaki yaptığımız hataları,
namaza Allahu ekber diye durmak suretiyle, hatta abdest alırken, namaza Allahu ekber diye durmak suretiyle, hatta abdest alırken, abdest alarak namaz için hazırlanıyoruz ya, o abdest alırken dökülür. abdest alarak namaz için hazırlanıyoruz ya, o abdest alırken dökülür. Cami kapısından girerken bütün hatalarımızı alırlar öyle gireriz. Cami kapısından girerken bütün hatalarımızı alırlar öyle gireriz.

Namaza durduk mu, Cenâb-ı Hak günahkarı istemez ya huzurunda; temiz ister.


Namaza durduk mu, Cenâb-ı Hak günahkarı istemez ya huzurunda; temiz ister.
Onun için melekler bizi temiz olarak koyarlar. Çünkü huzur-u rabbi'l-âlemîndeyiz. Onun için melekler bizi temiz olarak koyarlar. Çünkü huzur-u rabbi'l-âlemîndeyiz.

Reis-i cumhurun ziyaretine gitsek pejmürde bir kılıkla gidilir mi?


Reis-i cumhurun ziyaretine gitsek pejmürde bir kılıkla gidilir mi?
/Her dakika süsleneceksin, püsleneceksin. Çünkü reis-i cumhurun karşısına çıkıyorum, diyeceksin./Her dakika süsleneceksin, püsleneceksin. Çünkü reis-i cumhurun karşısına çıkıyorum, diyeceksin. Onun için sokmazlar zaten ya. Ona layık bir kılık takınacaksın. Onun için sokmazlar zaten ya. Ona layık bir kılık takınacaksın.

İşte Allah celle ve alâ ki O'nun hitabı yok tabi. O'nun huzuruna elbette [daha dikkatli çıkmak gerekir.]


İşte Allah celle ve alâ ki O'nun hitabı yok tabi. O'nun huzuruna elbette [daha dikkatli çıkmak gerekir.]


Günah da manevi pislik. Günahlar manevi pislikler.


Günah da manevi pislik. Günahlar manevi pislikler.
O pisliklerle huzur-u rabbi'l-âlemîne elbette durulmaz. O pisliklerle huzur-u rabbi'l-âlemîne elbette durulmaz. İşte Cenâb-ı Hakk'ın bize en büyük rahmetlerinden birisi de, bizim elimizde değil tabii,İşte Cenâb-ı Hakk'ın bize en büyük rahmetlerinden birisi de, bizim elimizde değil tabii, "O temizliği yapın öyle durun benim divanıma." diyor.

Elhamdülillah"
"O temizliği yapın öyle durun benim divanıma." diyor.

Elhamdülillah"


Dün bir kitapta rastgeldim:


Dün bir kitapta rastgeldim:


"Eğer." diyor, "Ben kullarımın günah işlemesini istemeseydim şeytanı da yaratmazdım." diyor.


"Eğer." diyor, "Ben kullarımın günah işlemesini istemeseydim şeytanı da yaratmazdım." diyor.


Hiç günah işlemezdik, her taraf melek dolu. Günahlardan değil, günaha devamdan korkmak lazım.


Hiç günah işlemezdik, her taraf melek dolu. Günahlardan değil, günaha devamdan korkmak lazım.
İşlememek elbette iyi ama bir kere işle ondan sonra arkasından derhal tevbe-i istiğfarı yapıştırıpİşlememek elbette iyi ama bir kere işle ondan sonra arkasından derhal tevbe-i istiğfarı yapıştırıp "Aman yâ Rabbi!" de. Çünkü Cenâb-ı Hakk'ın mağfiret sıfatı var, afv sıfatı var. "Aman yâ Rabbi!" de. Çünkü Cenâb-ı Hakk'ın mağfiret sıfatı var, afv sıfatı var.

Onun için bazı insanın beşeriyeti, aklı başından mı gidiyor, iradesi mi elinden gidiyor, nasıl oluyor;


Onun için bazı insanın beşeriyeti, aklı başından mı gidiyor, iradesi mi elinden gidiyor, nasıl oluyor;
hiç istemeyerek bazı hatalara düşüyor.hiç istemeyerek bazı hatalara düşüyor. Düştüğünden dolayı da bir nedamet, bir pişmanlık tabiatıyla insanda hâsıl oluyor. Düştüğünden dolayı da bir nedamet, bir pişmanlık tabiatıyla insanda hâsıl oluyor.

Allah cümlemizi böyle hatalarına pişman olup


Allah cümlemizi böyle hatalarına pişman olup
bir daha onları işlemeyen itaatkâr kullarının zümresine ilhak buyursun. bir daha onları işlemeyen itaatkâr kullarının zümresine ilhak buyursun.

Sübhane rabbike rabbi'l-izzeti ammâ yesifun ve selâmun ale'l-murselîn; ve'l-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn.

el-Fâtiha.


Sübhane rabbike rabbi'l-izzeti ammâ yesifun ve selâmun ale'l-murselîn; ve'l-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn.

el-Fâtiha.
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2