Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Allah'tan Gelen İkaz

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Eùzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm.Eùzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm. Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm.Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm. El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn...

El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn...
Ve’l-àkıbetü li’l-müttakîn...Ve’l-àkıbetü li’l-müttakîn... Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn... İ’lemû eyyühe’l-ihvân...

İ’lemû eyyühe’l-ihvân...
İnne efdale’l-kitâbi kitâbu’llàh...İnne efdale’l-kitâbi kitâbu’llàh... Ve enne efdale’l-hedyi hedyü muhammedin salla’llàhu aleyhi ve sellem...Ve enne efdale’l-hedyi hedyü muhammedin salla’llàhu aleyhi ve sellem... Ve şerre’l-umûri muhdesâtühâ... Ve külle muhdesin bid’ah...Ve şerre’l-umûri muhdesâtühâ... Ve külle muhdesin bid’ah... Ve külle bid’atin dalâleh... Ve külle dalâletin fi’n-nâr...Ve külle bid’atin dalâleh... Ve külle dalâletin fi’n-nâr... Ve bi’s-senedi’l muttasıli ile’n-nebiyyi salla’llàhu aleyhi ve selleme ennehû kàl:Ve bi’s-senedi’l muttasıli ile’n-nebiyyi salla’llàhu aleyhi ve selleme ennehû kàl: RE. 178/10 Eyyümâ abdin câethü mev’izatün mina’llàhi

RE. 178/10 Eyyümâ abdin câethü mev’izatün mina’llàhi
fî dînihî, feinnehâ ni’metün mina’llàhi sîkat ileyhi,fî dînihî, feinnehâ ni’metün mina’llàhi sîkat ileyhi, feinne kabilehâ bi şükrin; ve illâ, kânet hücceten mina’llàhi aleyhi, li-yezdâde bihâ ismen,feinne kabilehâ bi şükrin; ve illâ, kânet hücceten mina’llàhi aleyhi, li-yezdâde bihâ ismen, ve yezdada’llàhu aleyhi bihâ sehaten.ve yezdada’llàhu aleyhi bihâ sehaten. Sadaka rasûlü’llàh, fî mâ kàl, ev kemâ kàl.

Sadaka rasûlü’llàh, fî mâ kàl, ev kemâ kàl.
“—Mefhar-i mevcûdât Muhammed Mustafâ râ salevât!”
“—Mefhar-i mevcûdât Muhammed Mustafâ râ salevât!”
“—Seyyidü’s-sâdât Muhammed Mustafâ râ salevât!”
“—Seyyidü’s-sâdât Muhammed Mustafâ râ salevât!”
“—Habîb-i Hüdâ Muhammed Mustafâ râ salevât!
“—Habîb-i Hüdâ Muhammed Mustafâ râ salevât!
Cenab-ı Vâcibu’l-Vücûd ve Tekaddes Hazretleri’nin

Cenab-ı Vâcibu’l-Vücûd ve Tekaddes Hazretleri’nin
üzerimize daima rahmeti çok boldur.üzerimize daima rahmeti çok boldur. Onun için kullarını irşad sadedinde, doğru yola gitme sadedinde bazı haller gösterir.Onun için kullarını irşad sadedinde, doğru yola gitme sadedinde bazı haller gösterir. Meselâ şu hareketlerin (depremlerin) oluşu, yangınların oluşu,Meselâ şu hareketlerin (depremlerin) oluşu, yangınların oluşu, sellerin oluşu ve daha buna benzer hadiselerin oluşusellerin oluşu ve daha buna benzer hadiselerin oluşu ki, insanlar bunlardan ibret alır da kendisine bir va’z olur, bir nasihat olur.ki, insanlar bunlardan ibret alır da kendisine bir va’z olur, bir nasihat olur. Bir musibet bin nasihattan evlâdır derler.Bir musibet bin nasihattan evlâdır derler. Söylersin, söylersin anlamaz. Fakat bir belâ geldiği vakitte “Haa!” der, kulağına küpe olur.Söylersin, söylersin anlamaz. Fakat bir belâ geldiği vakitte “Haa!” der, kulağına küpe olur. Şimdi bunlar da insanın kulağına küpe olur da bu hadiselerden ders alır da yolunu düzeltirse, ne mutlu ona!Şimdi bunlar da insanın kulağına küpe olur da bu hadiselerden ders alır da yolunu düzeltirse, ne mutlu ona! Şimdi bugün duydum bir havadis de, Anadolu’nun birçok yerleri, kuraklıktan kıvranıyorlarmış.

Şimdi bugün duydum bir havadis de, Anadolu’nun birçok yerleri, kuraklıktan kıvranıyorlarmış.
Mahsul tabii Allah’ın vermesine bağlı.Mahsul tabii Allah’ın vermesine bağlı. Yağmur vermezse, sen ne kadar ekersen ek, olmaz bir şey.Yağmur vermezse, sen ne kadar ekersen ek, olmaz bir şey. Şimdi bu kuraklık dolayısıyla insan bir ders alır.

Şimdi bu kuraklık dolayısıyla insan bir ders alır.
Neden bu kuraklık oluyor? Allah’ın rahmeti mi eksik, suyu mu eksik? Haşa…Neden bu kuraklık oluyor? Allah’ın rahmeti mi eksik, suyu mu eksik? Haşa… Neden gelmiyor? Elbette bir sebebi var.Neden gelmiyor? Elbette bir sebebi var. Bundan bir ders alırsa insan, ... RE. 178/10 ... ni’metün mina’llàhi ... Allah’tan bir nimettir bu…Bundan bir ders alırsa insan, ... RE. 178/10 ... ni’metün mina’llàhi ... Allah’tan bir nimettir bu… Bu darlıktır ama, o darlık insanları uyandırdığından,Bu darlıktır ama, o darlık insanları uyandırdığından, uyanıklığa sevk ettiğinden dolayı bir nimet olur o.uyanıklığa sevk ettiğinden dolayı bir nimet olur o. Ona sevk olunmuştur, ondan ders alır, tevbekâr olur, Allah’ın yoluna döner.

Ona sevk olunmuştur, ondan ders alır, tevbekâr olur, Allah’ın yoluna döner.
RE. 178/10 ... feinne kabilehâ bi-şükrin; ... Onu kabul ederse, Allah- u Teàlâ’nın verdiği nimetlere şükretmiş olur.RE. 178/10 ... feinne kabilehâ bi-şükrin; ... Onu kabul ederse, Allah- u Teàlâ’nın verdiği nimetlere şükretmiş olur. RE. 178/10 ... ve illâ, kânet ... Eğer bu gelen va’z u nasihatları kabul etmezse,RE. 178/10 ... ve illâ, kânet ... Eğer bu gelen va’z u nasihatları kabul etmezse, RE. 178/10 ... kânet hücceten mina’llàhi aleyhi, ... bu sefer bu onun aleyhine bir hüccet olur.RE. 178/10 ... kânet hücceten mina’llàhi aleyhi, ... bu sefer bu onun aleyhine bir hüccet olur. Mesela Birisi Azrâil AS’a demiş ki;

Mesela Birisi Azrâil AS’a demiş ki;
“—(Vefat edeceğim zaman), geleceğini bana haber ver!” demiş.
“—(Vefat edeceğim zaman), geleceğini bana haber ver!” demiş.
(Azrâil AS da;) “—Peki” (demiş.)
(Azrâil AS da;) “—Peki” (demiş.)
Bir gün (adamın canını almaya) gelmiş.Bir gün (adamın canını almaya) gelmiş. “—Hani sen bana haber verecektin ya?” demiş. Azrâil AS demiş ki:
“—Hani sen bana haber verecektin ya?” demiş. Azrâil AS demiş ki:
“—Veriyordum ya, her gün görmüyor musun?
“—Veriyordum ya, her gün görmüyor musun?
Bak yaşın ilerledi, ağzından dişlerin döküldü,Bak yaşın ilerledi, ağzından dişlerin döküldü, belin büküldü, saçın ağardı. Bunlar hep benim elçim.belin büküldü, saçın ağardı. Bunlar hep benim elçim. Sana haber verip duruyordum ben bunları… Sen bunlardan niye ders almadın?” (demiş).Sana haber verip duruyordum ben bunları… Sen bunlardan niye ders almadın?” (demiş). Ders alırsan ne a’lâ…

Ders alırsan ne a’lâ…
Alamadığın takdirde bu senin aleyhine olan bir hüccet olur ki:Alamadığın takdirde bu senin aleyhine olan bir hüccet olur ki: “—Kulum ben sana bak ikaz yollarında neler yaptım!
“—Kulum ben sana bak ikaz yollarında neler yaptım!
İhtiyarlık sana bir nimet idi, ondan ders alacaktın, almadın.İhtiyarlık sana bir nimet idi, ondan ders alacaktın, almadın. Hâlâ on beş yaşındaki delikanlının hevesleri içindesin.”Hâlâ on beş yaşındaki delikanlının hevesleri içindesin.” RE. 178/10 ... li-yezdâde bihâ ismen, ...

RE. 178/10 ... li-yezdâde bihâ ismen, ...
Bu sefer günahları artar mütemadiyen.Bu sefer günahları artar mütemadiyen. RE. 178/10 ... ve yezdada’llàhu aleyhi bihâ sehaten.

RE. 178/10 ... ve yezdada’llàhu aleyhi bihâ sehaten.
Bu da netice itibariyle gazab-ı ilahiyenin kendi üzerinde artmasına sebep olur.Bu da netice itibariyle gazab-ı ilahiyenin kendi üzerinde artmasına sebep olur. Allah cümlemize intibahlar nasib etsin...

Allah cümlemize intibahlar nasib etsin...
Her halden, hatta adımından, bakışından, nefesindenHer halden, hatta adımından, bakışından, nefesinden ibret alarak bir sonraki halini daha iyi etmeye çalışan kullarından eylesin…ibret alarak bir sonraki halini daha iyi etmeye çalışan kullarından eylesin… Onun için bizde bir kaide vardır:

Onun için bizde bir kaide vardır:
Meni’stevâ yevmâhu, fehüve mağbûnün ...Meni’stevâ yevmâhu, fehüve mağbûnün ... İki günün denkliğini Peygamber SAS arzu etmemiş.İki günün denkliğini Peygamber SAS arzu etmemiş. Bugünküyle yarın bir olsun, olmaz o! Müslümana yakışmaz bu.Bugünküyle yarın bir olsun, olmaz o! Müslümana yakışmaz bu. Müslümanın yarını bugünkünden daha iyi olacak. Her cihetten;Müslümanın yarını bugünkünden daha iyi olacak. Her cihetten; hal cihetinden de, iman cihetinden de, ibadet cihetinden de…hal cihetinden de, iman cihetinden de, ibadet cihetinden de… Her cihetten, yarını bugünkünden üstün olacak.Her cihetten, yarını bugünkünden üstün olacak. Eğer yarını bugünkünden üstün olmuyorsa,

Eğer yarını bugünkünden üstün olmuyorsa,
yarını bugünküyle denkse zarardadır o adam.yarını bugünküyle denkse zarardadır o adam. Niçin? Her gün yaşımız ilerliyor ya, hiç durmuyor.Niçin? Her gün yaşımız ilerliyor ya, hiç durmuyor. Buna göre halen de ilerlemek, imanda kuvvet sahibi olmak,Buna göre halen de ilerlemek, imanda kuvvet sahibi olmak, İslam’da ibadetini daha güzel yapmak, ahlâkını daha güzelleştirmek,İslam’da ibadetini daha güzel yapmak, ahlâkını daha güzelleştirmek, kötülerini atabilmek ve saire gibi şeyleri yapabilen kullarından etsin Cenâb-ı Hak cümlemizi...kötülerini atabilmek ve saire gibi şeyleri yapabilen kullarından etsin Cenâb-ı Hak cümlemizi... Onun için Hz. Ömer’in bir vaizi varmış. Her gün gelirmiş:

Onun için Hz. Ömer’in bir vaizi varmış. Her gün gelirmiş:
“—Yâ Ömer, Allah var!”
“—Yâ Ömer, Allah var!”
Yahut ona mukabil bir nasihat yaparmış. Bir gün demiş;Yahut ona mukabil bir nasihat yaparmış. Bir gün demiş; “—Gelme artık!” demiş.
“—Gelme artık!” demiş.
“—Neden?”
“—Neden?”
“—Vaiz bende türedi, sakalım ak düştü. O ağarma bana yeter!” demiş.
“—Vaiz bende türedi, sakalım ak düştü. O ağarma bana yeter!” demiş.
Bunlar hep bize birer derstir.Bunlar hep bize birer derstir. RE. 179/1 Eyyümâ şâbbün tezevvece fî hadâseti sinnihî,

RE. 179/1 Eyyümâ şâbbün tezevvece fî hadâseti sinnihî,
acce şeytànühû: Yâ veylehû,acce şeytànühû: Yâ veylehû, asame minnî dînehû.asame minnî dînehû. Câbir ibn-i Abdullah RA’dan.

Câbir ibn-i Abdullah RA’dan.
Bu evlenme...Bu evlenme... Bir insan gençlikte evlenirse, şeytan diyor ki:Bir insan gençlikte evlenirse, şeytan diyor ki: “—Bu benden dinini muhafaza etti, korudu!”
“—Bu benden dinini muhafaza etti, korudu!”
Çünkü bu insanlara verilen şehvet, bir ateştir.

Çünkü bu insanlara verilen şehvet, bir ateştir.
O ateş geçen de anlatmıştım, telin içerisindeki bir elektrik var tabii görünmez ama dokunursan, yakar.O ateş geçen de anlatmıştım, telin içerisindeki bir elektrik var tabii görünmez ama dokunursan, yakar. Dokunmadıkça bir şey yok. Ama ona bir de yakın getirmek var.Dokunmadıkça bir şey yok. Ama ona bir de yakın getirmek var. Tele yakın bir tahta parçası gelirse, bakarsın oradan sıçramalar yapar.Tele yakın bir tahta parçası gelirse, bakarsın oradan sıçramalar yapar. O sıçramalar dolayısıyla o tahtayı yakar ve dolayısıyla bir yangın da çıkarır.O sıçramalar dolayısıyla o tahtayı yakar ve dolayısıyla bir yangın da çıkarır. Evlerde olursa kontak diyorlar. Bunun sebebi yakın olmasıdır.Evlerde olursa kontak diyorlar. Bunun sebebi yakın olmasıdır. Şimdi Cenâb-ı Hak bize diyor ki:

Şimdi Cenâb-ı Hak bize diyor ki:
Ve lâ takrabü’z-zinâ ... (İsrâ, 17/32)Ve lâ takrabü’z-zinâ ... (İsrâ, 17/32) Yapmayın demiyor, yakın olmayın! Dikkat eder misin?Yapmayın demiyor, yakın olmayın! Dikkat eder misin? Seninde değil elinde onun da değil, doğuracak onu.Seninde değil elinde onun da değil, doğuracak onu. Hadiselerin zuhuru bu, tabiatın icabı.

Hadiselerin zuhuru bu, tabiatın icabı.
Onun için genç adam vaktiyle evlenirse,Onun için genç adam vaktiyle evlenirse, bunlardan mümkün mertebe kendisini ne yapar? Korumuş olur.bunlardan mümkün mertebe kendisini ne yapar? Korumuş olur. Onun için şeytan, “Eyvah! Bu benden yakasını kurtardı!” diyor.Onun için şeytan, “Eyvah! Bu benden yakasını kurtardı!” diyor. Bekâra daha çok musallat oluyor.

Bekâra daha çok musallat oluyor.
Evlenince kendisinin kurtulduğunu söyleyerekten ona duyuruyor Efendimiz SAS:Evlenince kendisinin kurtulduğunu söyleyerekten ona duyuruyor Efendimiz SAS: “—Siz de gençlik vaktinde evlenmenin yolunu bulun ki, haşerelik yapmanıza meydan kalmasın!” buyuruyor.

“—Siz de gençlik vaktinde evlenmenin yolunu bulun ki, haşerelik yapmanıza meydan kalmasın!” buyuruyor.
Birçok faydaları vardır. Nefsin evvelce yetişmesine, sağlam yetişmesine sebep olur.

Birçok faydaları vardır. Nefsin evvelce yetişmesine, sağlam yetişmesine sebep olur.
Bekâr olarak yaşamak da hiç iyi değildir.Bekâr olarak yaşamak da hiç iyi değildir. Ne kadar sàlih insan da olsa, bekârlık Allah-u Teàlâ’nın kanununa muhaliftir.Ne kadar sàlih insan da olsa, bekârlık Allah-u Teàlâ’nın kanununa muhaliftir. RE. 179/2 Eyyümâ raculin edàfe kavmen,

RE. 179/2 Eyyümâ raculin edàfe kavmen,
feasbeha’d-dayfü mahrûmen, feinne nasruhû hakkun alâ külli müslimin, ...feasbeha’d-dayfü mahrûmen, feinne nasruhû hakkun alâ külli müslimin, ... Bakın şimdi bu İslâmiyet’in ilk devresindeki hadisedir.

Bakın şimdi bu İslâmiyet’in ilk devresindeki hadisedir.
Müslümanlık bugüne tasdik olunmuyor,Müslümanlık bugüne tasdik olunmuyor, ilk devresinde müslümanlık, ilk zamanlarında bir köyden bir köye, bir adam misafir gittiği vakitte;ilk devresinde müslümanlık, ilk zamanlarında bir köyden bir köye, bir adam misafir gittiği vakitte; şehirden, köyden, neredense, misafir olduğu yer onu beslemek mecburiyetinde idi kanunen.şehirden, köyden, neredense, misafir olduğu yer onu beslemek mecburiyetinde idi kanunen. Kanun-i İslami de, o gelen misafirin, atını, hayvanını, kendisini doyuracak.Kanun-i İslami de, o gelen misafirin, atını, hayvanını, kendisini doyuracak. Eğer yapmadıysa ev sahibi bunu,Eğer yapmadıysa ev sahibi bunu, RE. 179/2 ... feinne nasruhû hakkun alâ külli müslimin, ...RE. 179/2 ... feinne nasruhû hakkun alâ külli müslimin, ... o misafirin hakkını o ev sahibinden alabilmek bütün müslümanlara borç olur.o misafirin hakkını o ev sahibinden alabilmek bütün müslümanlara borç olur. RE. 179/2 ... hattâ ye’huze bikırâ leyletin min zer’atin ve mâlihî.

RE. 179/2 ... hattâ ye’huze bikırâ leyletin min zer’atin ve mâlihî.
Ekininden, malından onun misafirlik hakkını alıp o adama verecekler.Ekininden, malından onun misafirlik hakkını alıp o adama verecekler. İslâmiyet’in ilk devirlerinde bu kaide, kanun idi.

İslâmiyet’in ilk devirlerinde bu kaide, kanun idi.
Ama daha sonra nesh olundu bu. Çünkü bolluk oldu, genişlik oldu.Ama daha sonra nesh olundu bu. Çünkü bolluk oldu, genişlik oldu. Herkes parasıyla her şeyi, her yerde bulabilmek imkanları hasıl oldu.Herkes parasıyla her şeyi, her yerde bulabilmek imkanları hasıl oldu. Binâen aleyh bu zaruret ortadan kalktığı için, bunun hükmü kaldırıldı.Binâen aleyh bu zaruret ortadan kalktığı için, bunun hükmü kaldırıldı. Ama bu hala bizim köylerimizde caridir. Köy odaları vardır.

Ama bu hala bizim köylerimizde caridir. Köy odaları vardır.
Misafir gelince, o köy odalarında herkes, köy halkı onu vazife edinmiştir.Misafir gelince, o köy odalarında herkes, köy halkı onu vazife edinmiştir. Bekçisi gider haber verir. Bu akşam misafir odasına üç misafir geldi, beş misafir geldi.Bekçisi gider haber verir. Bu akşam misafir odasına üç misafir geldi, beş misafir geldi. Nöbet kimdeyse, o onun yemeğini hazırlar, götürür misafir odasına koyar.Nöbet kimdeyse, o onun yemeğini hazırlar, götürür misafir odasına koyar. Orada misafir gelen insanlar ondan istifade ederler.Orada misafir gelen insanlar ondan istifade ederler. Bu bir şiar-ı İslâmiye idi Türklerde...Bu bir şiar-ı İslâmiye idi Türklerde... Belki başka milletlerde de olabilir.Belki başka milletlerde de olabilir. Ama şimdi hala var mıdır yok mudur bilmem ama olsa gerektir bazı yerlerde, her yerde yoksa da.…Ama şimdi hala var mıdır yok mudur bilmem ama olsa gerektir bazı yerlerde, her yerde yoksa da.… RE. 179/3 Eyyümâ şeceretün ezallet alâ kavmin,

RE. 179/3 Eyyümâ şeceretün ezallet alâ kavmin,
fesàhibühû bi’l-hıyâri, min kat’i mâ ezalle,fesàhibühû bi’l-hıyâri, min kat’i mâ ezalle, ev ekli semerihâ.ev ekli semerihâ. Ağacı var adamın, komşusunun duvarının dibinde bitmiş, büyümüş.

Ağacı var adamın, komşusunun duvarının dibinde bitmiş, büyümüş.
Erik, elma, şeftali, dut her neyse…Erik, elma, şeftali, dut her neyse… Hem gölgelik yapıyor, hem de komşusunun tarafına dallar sarkmış.Hem gölgelik yapıyor, hem de komşusunun tarafına dallar sarkmış. Komşusu o dallardan olan meyvalardan yiyecek.Komşusu o dallardan olan meyvalardan yiyecek. Şimdi burada sahibi muhayyerdir.Şimdi burada sahibi muhayyerdir. İsterse onun tarafına giden dalları keser, isterse komşusunun yemesine muhayyer bırakır ki bırakması efdaldir demiş.İsterse onun tarafına giden dalları keser, isterse komşusunun yemesine muhayyer bırakır ki bırakması efdaldir demiş. RE. 179/4 Eyyümâ vâlin veliye min emri’l-müslimîne şey’en,

RE. 179/4 Eyyümâ vâlin veliye min emri’l-müslimîne şey’en,
vukıfe bihî alâ cisri cehenneme,vukıfe bihî alâ cisri cehenneme, feyehtezzü bihi’l-cisrü hattâ yezûle küllü udvin.feyehtezzü bihi’l-cisrü hattâ yezûle küllü udvin. Allah muhafaza etsin… Bişr ibn-i Âsım RA’dan rivayet olan bu hadiste...Allah muhafaza etsin… Bişr ibn-i Âsım RA’dan rivayet olan bu hadiste... Herhangi bir vali…

Herhangi bir vali…
Vali denince, evin sahibi olan babadan tut da reis-i cumhura kadar dayanan bir silsiledir.Vali denince, evin sahibi olan babadan tut da reis-i cumhura kadar dayanan bir silsiledir. Evin sahibi babası, mahallenin sahibi muhtarı,Evin sahibi babası, mahallenin sahibi muhtarı, kaymakamı, valisi, bakanı derken reis-i cumhura kadar dayanan bir silsile… İdareci…kaymakamı, valisi, bakanı derken reis-i cumhura kadar dayanan bir silsile… İdareci… Memleketin, umûr-u evliya diyorlar...Memleketin, umûr-u evliya diyorlar... Bunlardan birisi bir işin başına konmuş, RE. 179/4 min emri’l-müslimîne ... bir vazifeye tayin edilmiş.Bunlardan birisi bir işin başına konmuş, RE. 179/4 min emri’l-müslimîne ... bir vazifeye tayin edilmiş. Şu vazife senin olsun diyerekten. İmamlığa, müezzinliğe neyse…Şu vazife senin olsun diyerekten. İmamlığa, müezzinliğe neyse… RE. 179/4 ... vukıfe bihî alâ cisri cehenneme, ...

RE. 179/4 ... vukıfe bihî alâ cisri cehenneme, ...
Köprüden geçeceğiz ya, o cehennemin üzerinden geçeceğimize imanımız var. MüslümanızKöprüden geçeceğiz ya, o cehennemin üzerinden geçeceğimize imanımız var. Müslümanız Buna inanmazsa müslüman olmaz insan.Buna inanmazsa müslüman olmaz insan. Bir köprüden geçeceğiz. Tesbihimiz o köprünün işaretidir.

Bir köprüden geçeceğiz. Tesbihimiz o köprünün işaretidir.
Otuz üç çıkış, otuç üç düzlük, otuz üç iniş... Bu köprüden geçilecek.Otuz üç çıkış, otuç üç düzlük, otuz üç iniş... Bu köprüden geçilecek. Yedi yerde durak var. Yâsin bunu güzel açıklar.Yedi yerde durak var. Yâsin bunu güzel açıklar. Tefsirlerden okursanız, her yerde ayrı ayrı sualler var.Tefsirlerden okursanız, her yerde ayrı ayrı sualler var. Şimdi bu köprünün üzerinden geçerken RE. 179/4 ... vukıfe ... durdurulur:Şimdi bu köprünün üzerinden geçerken RE. 179/4 ... vukıfe ... durdurulur: “—Dur bakalım, filan memlekete, filan işin başına seni memur ettik.
“—Dur bakalım, filan memlekete, filan işin başına seni memur ettik.
Söyle bakalım, açın defterlerini, bu adam nasıl yapmış vazifesini orada?”Söyle bakalım, açın defterlerini, bu adam nasıl yapmış vazifesini orada?” RE. 179/4 ... alâ cisri cehenneme, ... Güzel yaptıysa, ne mutlu. Hadi geç derler.

RE. 179/4 ... alâ cisri cehenneme, ... Güzel yaptıysa, ne mutlu. Hadi geç derler.
Eğer güzel yapamadıysa, RE. 179/4 ... feyehtezzü bihi’l-cisrü ...Eğer güzel yapamadıysa, RE. 179/4 ... feyehtezzü bihi’l-cisrü ... o köprü bir sallanır şöyle. Kıldan ince, kılıçtan keskin diyorlar. O köprüye akıl ermez.o köprü bir sallanır şöyle. Kıldan ince, kılıçtan keskin diyorlar. O köprüye akıl ermez. Bizim Galata köprüsü var ya.

Bizim Galata köprüsü var ya.
Altından vapurlar gider, üstünden otomobiller gider, bir kısmı yayan gider.Altından vapurlar gider, üstünden otomobiller gider, bir kısmı yayan gider. Altında başkaları var, etrafı var. Çeşitli. Bu da Allah köprüsü.Altında başkaları var, etrafı var. Çeşitli. Bu da Allah köprüsü. Cennete bu köprüden geçilip de gidilecek.Cennete bu köprüden geçilip de gidilecek. Bu köprüden geçemeyene cennet yok. Geçerse, RE. 179/4 ... feyehtezzü bihi ... o köprü şöyle bir sallanır.Bu köprüden geçemeyene cennet yok. Geçerse, RE. 179/4 ... feyehtezzü bihi ... o köprü şöyle bir sallanır. Bak Gediz bir sallandı, dünya kıyamet koptu.

Bak Gediz bir sallandı, dünya kıyamet koptu.
Şimdi başka yer de sallanıyor galiba.Şimdi başka yer de sallanıyor galiba. İşte o (depremdeki) sallantıda yerimizde duramıyoruz.İşte o (depremdeki) sallantıda yerimizde duramıyoruz. Evimiz göçüyor, yerimiz batıyor, bir şeyler oluyor.Evimiz göçüyor, yerimiz batıyor, bir şeyler oluyor. Bu köprü sallanınca da tutunacak yer de yok.

Bu köprü sallanınca da tutunacak yer de yok.
RE. 179/4 ... hattâ yezûle küllü udvin.RE. 179/4 ... hattâ yezûle küllü udvin. Bütün azalar kendinden geçiyor yani. Tirim tirim titriyor artık. Allah muhafaza etsin...Bütün azalar kendinden geçiyor yani. Tirim tirim titriyor artık. Allah muhafaza etsin... Şu dünyada Allah-u Teàlâ’nın el-hamdü lillâh bize nimeti çok.

Şu dünyada Allah-u Teàlâ’nın el-hamdü lillâh bize nimeti çok.
Şükrünü yapmaya imkânımız da yok. Ama haddimiz kadar, gücümüz yettiği kadarŞükrünü yapmaya imkânımız da yok. Ama haddimiz kadar, gücümüz yettiği kadar Allah-u Teàlâ’nın verdiği vazifeleri yapmak gerek.Allah-u Teàlâ’nın verdiği vazifeleri yapmak gerek. Bu vazifelerin başı çok.Bu vazifelerin başı çok. Bir kere Allah-u Teàlâ hepimizi müslüman yaratmış el-hamdü lillah.

Bir kere Allah-u Teàlâ hepimizi müslüman yaratmış el-hamdü lillah.
Bu müslümanlık nimetinin (üstüne), bir de kendi kendisinin valisidir insan…Bu müslümanlık nimetinin (üstüne), bir de kendi kendisinin valisidir insan… Kendi kendisine validir. Valilik de bütün a’zamız… Dünyadan çok a’za var bizde.Kendi kendisine validir. Valilik de bütün a’zamız… Dünyadan çok a’za var bizde. Dünyadan çok a’za olunca, bu a’zaların da valisi olarak biz talip olmuşuz. Biz de bu azaların amiriyiz.Dünyadan çok a’za olunca, bu a’zaların da valisi olarak biz talip olmuşuz. Biz de bu azaların amiriyiz. Bunu doğru yola sevk edersek ne mutlu…Bunu doğru yola sevk edersek ne mutlu… Yok, bunu gelişi güzel, keyfine bırakırsak ne yazık, yandık o zaman…Yok, bunu gelişi güzel, keyfine bırakırsak ne yazık, yandık o zaman… Onun için kul, aczini idrak eder, daima;

Onun için kul, aczini idrak eder, daima;
“—Aman yâ Rabbi! Senin nusretin, yardımın olmazsa ben bu işin hakkından gelemem!” diyerekten...
“—Aman yâ Rabbi! Senin nusretin, yardımın olmazsa ben bu işin hakkından gelemem!” diyerekten...
İltica kapısıdır o… İlticasını kul benden bırakmasın! (diyedir)İltica kapısıdır o… İlticasını kul benden bırakmasın! (diyedir) Dün bir mektup okudum da hoşuma gitti, çok güzel yazmış adam.

Dün bir mektup okudum da hoşuma gitti, çok güzel yazmış adam.
Okuduk, yazan da bir köylü, imzasından (anlaşılıyor) Diyor ki:Okuduk, yazan da bir köylü, imzasından (anlaşılıyor) Diyor ki: “—Bizi Allah’tan ayıran her şey, olmaktansa olmaması daha iyi…”
“—Bizi Allah’tan ayıran her şey, olmaktansa olmaması daha iyi…”
Şimdi insan niçin yaşar? Bir istikbal kaygısı hepimizde var.

Şimdi insan niçin yaşar? Bir istikbal kaygısı hepimizde var.
İstikbal kaygısı bu dünyadaki altmış senelik, yetmiş senelik ömür için mi?İstikbal kaygısı bu dünyadaki altmış senelik, yetmiş senelik ömür için mi? Biz de bir ebediyyet kaygısı var, ebediyyet inancı var.Biz de bir ebediyyet kaygısı var, ebediyyet inancı var. Bu dünya herkes için gelip geçici bir alem.

Bu dünya herkes için gelip geçici bir alem.
Asıl istikbal, göz yumduktan sonra ahiret içindir.Asıl istikbal, göz yumduktan sonra ahiret içindir. O ahiret istikbalini temin edemeyen herkes zarardadır.O ahiret istikbalini temin edemeyen herkes zarardadır. Onun için verilen nimetlerin şükrünü ifa edebilmenin çaresine bakmak lazım.Onun için verilen nimetlerin şükrünü ifa edebilmenin çaresine bakmak lazım. Allah bir çoğumuza evlat vermiş, çoluk-çocuk vermiş, mal- mülk vermiş.

Allah bir çoğumuza evlat vermiş, çoluk-çocuk vermiş, mal- mülk vermiş.
E bunların hepsinin hakkı var.E bunların hepsinin hakkı var. Bunu sen İslâm terbiyesi üzerine yetiştirmezsen,kendin de İslâm terbiyesi üzerine yürümezsen,Bunu sen İslâm terbiyesi üzerine yetiştirmezsen,kendin de İslâm terbiyesi üzerine yürümezsen, çocukların da İslam terbiyesi üzerine yetişmezse, bunun mesulü kim olacak? Yine sen olacaksın.çocukların da İslam terbiyesi üzerine yetişmezse, bunun mesulü kim olacak? Yine sen olacaksın. RE. 179/5 Eyyümâ raculin keşefe sitren, feedhale basarahû min kabli en yü’zene lehû,

RE. 179/5 Eyyümâ raculin keşefe sitren, feedhale basarahû min kabli en yü’zene lehû,
fekad etâ hadden lâ yahillu en ye’tiyehû; ...fekad etâ hadden lâ yahillu en ye’tiyehû; ... Bu güzel bir İslâm terbiyesidir.

Bu güzel bir İslâm terbiyesidir.
Bir eve gittik, ev sahibiyle görüşmek istiyoruz.Bir eve gittik, ev sahibiyle görüşmek istiyoruz. Kapı çat çat çalınır.Kapı çat çat çalınır. Kapı belki eski devirlerde böyle itince açılan bir kapıdır.Kapı belki eski devirlerde böyle itince açılan bir kapıdır. Kapının açılması için tık tık ettik, çaldık, ziline bastık.Kapının açılması için tık tık ettik, çaldık, ziline bastık. Gelmedi, açan olmadı diye biz kapıyı kaktık,Gelmedi, açan olmadı diye biz kapıyı kaktık, kapı açılıverdi.kapı açılıverdi. Açılınca evde mahrem olan şeyleri gözümüz görüverdi.Açılınca evde mahrem olan şeyleri gözümüz görüverdi. Bundan dolayı o kapıyı açıp da o karşısına çıkan manzarayı görenler mes’uldur.Bundan dolayı o kapıyı açıp da o karşısına çıkan manzarayı görenler mes’uldur. Çünkü daha sana buyurun denmedi.

Çünkü daha sana buyurun denmedi.
Kapı açılırsa, buyurun denmeden evvel acele ettin, kapı da açılıverdi, girdin içeriye.Kapı açılırsa, buyurun denmeden evvel acele ettin, kapı da açılıverdi, girdin içeriye. Eskiden kapılarımızın şeyleri (tokmağı) vardı, böyle bükerdin, açılır giderdi kendi kendine.Eskiden kapılarımızın şeyleri (tokmağı) vardı, böyle bükerdin, açılır giderdi kendi kendine. Yahut ip takarlardı, iple çeker girerdi herkes. Şimdiki gibi zil tertibatı falan yoktu.Yahut ip takarlardı, iple çeker girerdi herkes. Şimdiki gibi zil tertibatı falan yoktu. Şimdi bundan dolayı (giren) hem mes’uldurŞimdi bundan dolayı (giren) hem mes’uldur hem de içerideki adam da ne bakıyorsun diye kızdı, orada bir taş varmış, aldı attı.hem de içerideki adam da ne bakıyorsun diye kızdı, orada bir taş varmış, aldı attı. Atınca o da senin gözüne geldi, gözün de çıktı. Hakime diyemezsin ki;Atınca o da senin gözüne geldi, gözün de çıktı. Hakime diyemezsin ki; “—Hàkim efendi, ben filan adamın evindeyken
“—Hàkim efendi, ben filan adamın evindeyken
kapısından taş attı, benim gözümü çıkardı. Ben bunun tazminatını isterim ondan!” diyemezsin.kapısından taş attı, benim gözümü çıkardı. Ben bunun tazminatını isterim ondan!” diyemezsin. ... Çünkü haksızlık sende.... Çünkü haksızlık sende. RE. 179/5 ... velev enne racülen fekàe aynehû lehüdiret; velev enne racülen ...

RE. 179/5 ... velev enne racülen fekàe aynehû lehüdiret; velev enne racülen ...
Yine bir adamYine bir adam RE. 179/5 ... alâ bâbin ...RE. 179/5 ... alâ bâbin ... bir evin kapısına gitti.bir evin kapısına gitti. RE. 179/5 ... lâ sütrete aleyhi, ...

RE. 179/5 ... lâ sütrete aleyhi, ...
Baktı, kapının perdesi yok, açık kapı.Baktı, kapının perdesi yok, açık kapı. RE. 179/5 ... feraâ avrete ehlihî, ...

RE. 179/5 ... feraâ avrete ehlihî, ...
Hanımlar da oturmuş içeride, görünüyorlar meydanda.Hanımlar da oturmuş içeride, görünüyorlar meydanda. Şimdi bu bizim kafeslere de dahil olur bana kalsa.

Şimdi bu bizim kafeslere de dahil olur bana kalsa.
Eskiden kafesler vardı, hani o göremezdin arkasındakini, kafeslerde açık…Eskiden kafesler vardı, hani o göremezdin arkasındakini, kafeslerde açık… Hanım pencerenin önünde oturuyor, namahrem.Hanım pencerenin önünde oturuyor, namahrem. Başını önüne eğmezsen, pencerelere bakarsan, bundan dolayı da mesul olursun.Başını önüne eğmezsen, pencerelere bakarsan, bundan dolayı da mesul olursun. RE. 179/5 ... feraâ avrete ehlihî, ...RE. 179/5 ... feraâ avrete ehlihî, ... evdeki hanımları gördü.evdeki hanımları gördü. RE. 179/5 ... felâ hatîete aleyhi, ...

RE. 179/5 ... felâ hatîete aleyhi, ...
Ama hiç günah yoktur o bakana, görene…Ama hiç günah yoktur o bakana, görene… Demin günahkardı, demin kapıyı kendi açtı da onun için günahkardı.Demin günahkardı, demin kapıyı kendi açtı da onun için günahkardı. Şimdi bu sefer kapı açıktı, nasılsa rast geldi, gördü içeriyi.Şimdi bu sefer kapı açıktı, nasılsa rast geldi, gördü içeriyi. Gördüğünden dolayı ona mes’uliyet yoktur.Gördüğünden dolayı ona mes’uliyet yoktur. RE. 179/5 ... inneme’l-hatîete alâ ehli’l-bâbi.RE. 179/5 ... inneme’l-hatîete alâ ehli’l-bâbi. Ancak günah, o kapıyı açık tutan ev sahibinedir.Ancak günah, o kapıyı açık tutan ev sahibinedir. RE. 179/6 Eyyümâ zehebin, ev fiddatin ûkiye aleyhi,

RE. 179/6 Eyyümâ zehebin, ev fiddatin ûkiye aleyhi,
fehüve cemrun alâ sàhibihî,fehüve cemrun alâ sàhibihî, hattâ yüfrigahû fi sebîli’llâhi (azze ve celle) ifrâgan.hattâ yüfrigahû fi sebîli’llâhi (azze ve celle) ifrâgan. Dün bir yerde okudum ama:

Dün bir yerde okudum ama:
“—Mal adamın düşmanıdır.” demiş.
“—Mal adamın düşmanıdır.” demiş.
“—Mal adamın düşmanı olur mu ya?”
“—Mal adamın düşmanı olur mu ya?”
Evet, düşmanıdır. İşte burada da Ebu Zer Hazretleri Efendimiz SAS’den rivayet etti.

Evet, düşmanıdır. İşte burada da Ebu Zer Hazretleri Efendimiz SAS’den rivayet etti.
RE. 179/6 Eyyümâ zehebin, ...RE. 179/6 Eyyümâ zehebin, ... Hangi altın veya gümüş veya bugünkü muadili paraHangi altın veya gümüş veya bugünkü muadili para RE. 179/6 ... ûkiye aleyhi, ...RE. 179/6 ... ûkiye aleyhi, ... saklandı.saklandı. Gerek bankada, gerek evde, gerek kasasında nerede saklarsa saklasın,Gerek bankada, gerek evde, gerek kasasında nerede saklarsa saklasın, RE. 179/6 ... fehüve cemrun ...RE. 179/6 ... fehüve cemrun ... “O düşmandır.” demiş bu adam kitabında… Burada da cemrun diyor, ateş.“O düşmandır.” demiş bu adam kitabında… Burada da cemrun diyor, ateş. Ateştir o saklanan para… Hangisi olursa olsun,

Ateştir o saklanan para… Hangisi olursa olsun,
RE. 179/6 ... fehüve cemrun alâ sàhibihî, ...RE. 179/6 ... fehüve cemrun alâ sàhibihî, ... sahibi için bir ateştir.sahibi için bir ateştir. Bunu sen tahlil edersen, daha iyi anlarsın.Bunu sen tahlil edersen, daha iyi anlarsın. Para insan için nasıl ateş olduğunu, bugünkü hadiseler bize apaçık gösteriyor.Para insan için nasıl ateş olduğunu, bugünkü hadiseler bize apaçık gösteriyor. İzahata lüzum yoktur yani.İzahata lüzum yoktur yani. Ateş evvela sahibini yakar, sonra da başkalarını yakar.Ateş evvela sahibini yakar, sonra da başkalarını yakar. RE. 179/6 ... hattâ yüfrigahû fi sebîli’llâhi (azze ve celle) ...

RE. 179/6 ... hattâ yüfrigahû fi sebîli’llâhi (azze ve celle) ...
Ta ki kesenin ağzını açar, o parayı Allah yolunda, fisebilillah dağıtır.Ta ki kesenin ağzını açar, o parayı Allah yolunda, fisebilillah dağıtır. RE. 179/6 ... ifrâgan.RE. 179/6 ... ifrâgan. Dağıtmakla infak eder amaDağıtmakla infak eder ama dağıtmak demek atıvermek demek değil, yerli yerine harcamak.dağıtmak demek atıvermek demek değil, yerli yerine harcamak. Verilmesi vacib olan, lazım olan yerlereVerilmesi vacib olan, lazım olan yerlere güzelce onları vermek suretiylegüzelce onları vermek suretiyle bu vazifesini yapıncaya kadar, o ona ateş olur.bu vazifesini yapıncaya kadar, o ona ateş olur. Yapmadığı taktirde, kendisini de yakacak, etrafı da yakacak.Yapmadığı taktirde, kendisini de yakacak, etrafı da yakacak. RE. 179/7 Eyyümâ abdin tezevvece bi-gayri izni ehlihî, fehüve àhir.

RE. 179/7 Eyyümâ abdin tezevvece bi-gayri izni ehlihî, fehüve àhir.
Şimdi bu, Arabistan’da da kalmamıştır ama kaide-i umumiyye.

Şimdi bu, Arabistan’da da kalmamıştır ama kaide-i umumiyye.
Köle diye bir tabaka vardı insanların arasında ki, hizmetkâr,Köle diye bir tabaka vardı insanların arasında ki, hizmetkâr, ama bedava hizmetkâr. Bizim hizmetkârlar gibi aylıklı, parayla tutulmuş kimseler değil.ama bedava hizmetkâr. Bizim hizmetkârlar gibi aylıklı, parayla tutulmuş kimseler değil. O ölünceye kadar o adama hizmet etmek mecburiyetinde bir köle.O ölünceye kadar o adama hizmet etmek mecburiyetinde bir köle. Bu köle kendine hàkim değildir,

Bu köle kendine hàkim değildir,
iradesi yoktur kendisinin.iradesi yoktur kendisinin. Hacca gitse, haccı makbul olmaz müslüman olduğu halde, hacca gidemez kendi başına.Hacca gitse, haccı makbul olmaz müslüman olduğu halde, hacca gidemez kendi başına. Evlenmek istese, evlenemez. Ancak efendisi izin verirse o zaman evlenir. Efendisi izin verirse hacca gider.Evlenmek istese, evlenemez. Ancak efendisi izin verirse o zaman evlenir. Efendisi izin verirse hacca gider. Şimdi bu adam evlenmiş.

Şimdi bu adam evlenmiş.
Birisiyle mutabık kalmışlar, evlenmiş,Birisiyle mutabık kalmışlar, evlenmiş, RE. 179/7 ... tezevvece bi-gayri izni ehlihî, ...RE. 179/7 ... tezevvece bi-gayri izni ehlihî, ... ama efendisine haber vermemiş. “Ben filanla evleniyorum!” (diye izin almamış).ama efendisine haber vermemiş. “Ben filanla evleniyorum!” (diye izin almamış). RE. 179/7 ... fehüve àhir.RE. 179/7 ... fehüve àhir. O evli kaldığı müddetçe zinâ etmiş olur.O evli kaldığı müddetçe zinâ etmiş olur. Bizde de (kanûnen) on sekiz yaşından galiba evvelBizde de (kanûnen) on sekiz yaşından galiba evvel kız kendisine hàkim değildir. Ancak babasının izniyle evlenebilir.kız kendisine hàkim değildir. Ancak babasının izniyle evlenebilir. RE. 179/8 Eyyüme’mreetin mâte lehâ selâsetün mine’l-veledi,

RE. 179/8 Eyyüme’mreetin mâte lehâ selâsetün mine’l-veledi,
künne leha hicâben mine’n-nâri; kàleti’mreetün: Ve’snâni? Kàle: Ve’snâni.künne leha hicâben mine’n-nâri; kàleti’mreetün: Ve’snâni? Kàle: Ve’snâni. Efendimiz gene buyurmuşlar ki:

Efendimiz gene buyurmuşlar ki:
Herhangi bir kadının üç çocuğu ahirete göçse… Üç çocuğu yaşamadı, öldü.Herhangi bir kadının üç çocuğu ahirete göçse… Üç çocuğu yaşamadı, öldü. Bu üç çocuk vefatıyla onları bir tesviye, hem de bir hakikati onlara görsermese de,Bu üç çocuk vefatıyla onları bir tesviye, hem de bir hakikati onlara görsermese de, RE. 179/8 ... künne leha hicâben mine’n-nâri; ...RE. 179/8 ... künne leha hicâben mine’n-nâri; ... onlar anneleri için bir perde olurlar cehenneme.onlar anneleri için bir perde olurlar cehenneme. Bu üç çocuğun buluğdan evvel, küçük yaşlarında ölmesi dolsayısıylaBu üç çocuğun buluğdan evvel, küçük yaşlarında ölmesi dolsayısıyla perde olurlar, annelerinin cehenneme atılmasına mâni olurlar.perde olurlar, annelerinin cehenneme atılmasına mâni olurlar. Kadının birisi dedi ki:

Kadının birisi dedi ki:
RE. 179/8 ... Ve’snâni? ...RE. 179/8 ... Ve’snâni? ... “—Ya iki olursa ölen?”
“—Ya iki olursa ölen?”
Üç olursa eğer hicâb olacaklar, iki olursa dedi:Üç olursa eğer hicâb olacaklar, iki olursa dedi: RE. 179/8 ... Kàle: Ve’snâni.

RE. 179/8 ... Kàle: Ve’snâni.
“—İki de olsa, gene bir perde olacaktır çocuklar.” (dedi efendimiz).
“—İki de olsa, gene bir perde olacaktır çocuklar.” (dedi efendimiz).
Yalnız şu kadar da duymuştum ki: Eğer bu çocukların akika denilen kurbanları kesildiyse…

Yalnız şu kadar da duymuştum ki: Eğer bu çocukların akika denilen kurbanları kesildiyse…
Akika denilen kurbanı kesmediyse, çocuk annesini göremeyecek, babasını da göremeyecek.Akika denilen kurbanı kesmediyse, çocuk annesini göremeyecek, babasını da göremeyecek. Nerede kalsın perde olmak.Nerede kalsın perde olmak. Onun için evlat bir nimettir.Onun için evlat bir nimettir. Bak biz hacca gidiyoruz, hacca giderken de kesiyoruz, gelirken de kesiyoruz. Niçin?Bak biz hacca gidiyoruz, hacca giderken de kesiyoruz, gelirken de kesiyoruz. Niçin? “—Allah’a çok şükür ki bana o devleti verdin ya Rabbi!
“—Allah’a çok şükür ki bana o devleti verdin ya Rabbi!
Sağ salim gittim, geldim. Şükren lillâh bu kurbanı kesiyorum!” diyoruz, kesiyoruz.Sağ salim gittim, geldim. Şükren lillâh bu kurbanı kesiyorum!” diyoruz, kesiyoruz. Dostlarımıza ikram ediyoruz.

Dostlarımıza ikram ediyoruz.
Neden? Bir nimetin şükrü olaraktan.Neden? Bir nimetin şükrü olaraktan. Allah bir evlat vermiş ki, ne şuna benzer, ne buna benzer. En büyük bir nimettir.Allah bir evlat vermiş ki, ne şuna benzer, ne buna benzer. En büyük bir nimettir. O evlat nimetinin kadrini bilmemişsin de o da elden gitmiş.O evlat nimetinin kadrini bilmemişsin de o da elden gitmiş. Ondan şimdi şefaat beklemeye ne hakkın vardı ya? O nimetin hakkını verecektin.Ondan şimdi şefaat beklemeye ne hakkın vardı ya? O nimetin hakkını verecektin. Onun için doğan çocuklarımız erkek ise iki tane koyun,

Onun için doğan çocuklarımız erkek ise iki tane koyun,
kız ise bir tane koyun kesmek suretiyle, bu şükür vazifesini yapmak lazım.kız ise bir tane koyun kesmek suretiyle, bu şükür vazifesini yapmak lazım. Hem çocukların sàlih olmasına, hem iyi olmasına (sebep olur).Hem çocukların sàlih olmasına, hem iyi olmasına (sebep olur). Hem de o etin ikram edilmesi dolayısıyla birçok kimsenin duası alınır,Hem de o etin ikram edilmesi dolayısıyla birçok kimsenin duası alınır, birçok fakir fukara da ondan sebeplenirler.birçok fakir fukara da ondan sebeplenirler. Birçok faydası vardır.Birçok faydası vardır. Bu Buhàrî ile Müslim'in rivayetidir.Bu Buhàrî ile Müslim'in rivayetidir. Yalnız şimdi şunu iyi dinleyin:Yalnız şimdi şunu iyi dinleyin: RE. 179/9 Eyyüme’mreetin ...

RE. 179/9 Eyyüme’mreetin ...
Herhangi bir kadın,Herhangi bir kadın, RE. 179/9 ... vadaat siyâbehâ ...

RE. 179/9 ... vadaat siyâbehâ ...
esvabını bıraktı.esvabını bıraktı. RE. 179/9 ... fi gayri beyti zevcihâ, ...

RE. 179/9 ... fi gayri beyti zevcihâ, ...
Yani bıraktı demek soyundu.Yani bıraktı demek soyundu. Kocasının evinden gayrı bir evde kalmak suretiyle esvabını çıkaran kadın,Kocasının evinden gayrı bir evde kalmak suretiyle esvabını çıkaran kadın, RE. 179/9 ... fekad heteket külle sitrin mâ beynehâ ve beyna’llàhi azze ve celle.

RE. 179/9 ... fekad heteket külle sitrin mâ beynehâ ve beyna’llàhi azze ve celle.
Allah-u Teàlâ kadını bize bir nimet olarak vermiştir.Allah-u Teàlâ kadını bize bir nimet olarak vermiştir. Evlenip bak genç yaşında evlenirse şeytan ağlıyor, “Eyvah bana, kurtuldu benim elimden!” diyor.Evlenip bak genç yaşında evlenirse şeytan ağlıyor, “Eyvah bana, kurtuldu benim elimden!” diyor. Allah-u Teàlâ kadını da insana bir nimet olarak vermiştir.

Allah-u Teàlâ kadını da insana bir nimet olarak vermiştir.
Yalnız kadın erkeğiyle baş başa kaldığı müddetçedir bu…Yalnız kadın erkeğiyle baş başa kaldığı müddetçedir bu… Kadının saçı uzun aklı kısa diye bizde bir tabir vardır.Kadının saçı uzun aklı kısa diye bizde bir tabir vardır. Aklen zayıf bir mahluktur. Himayeye daima muhtaçtır, daima aldanmaya mahkumdur.Aklen zayıf bir mahluktur. Himayeye daima muhtaçtır, daima aldanmaya mahkumdur. Biz bile aldanıyoruz dünya kadar.

Biz bile aldanıyoruz dünya kadar.
Hatta işte size bak bir misalini söyleyeyim.Hatta işte size bak bir misalini söyleyeyim. Geçen bizim birisi geldi birkaç arkadaş. Birçok eserler okudular bize.Geçen bizim birisi geldi birkaç arkadaş. Birçok eserler okudular bize. O eserler benim şuuruma tesir etmiş.O eserler benim şuuruma tesir etmiş. Tahteşşuur diyorlar ya buna.Tahteşşuur diyorlar ya buna. Hiç istemediğim halde o sözler ağzımdan çıktı, o adamın aleyhinde konuşma yaptım.Hiç istemediğim halde o sözler ağzımdan çıktı, o adamın aleyhinde konuşma yaptım. Adını vermemek suretiyle. Ama istemeyerek. Neden?Adını vermemek suretiyle. Ama istemeyerek. Neden? O telkin bana tesir etmiş de farkına varmadan ağzımdan çıkardım o sözleriO telkin bana tesir etmiş de farkına varmadan ağzımdan çıkardım o sözleri E zafiyet diyorlar buna. Neden oluyorsa oluyor.E zafiyet diyorlar buna. Neden oluyorsa oluyor. Bu zafiyet kadında daha çok. Erkekte oluyor ya kadında daha çok.

Bu zafiyet kadında daha çok. Erkekte oluyor ya kadında daha çok.
Kadında daha çok olunca, şimdi o Konyalı Vehbi Hoca vardı ya tefsir sahibi.Kadında daha çok olunca, şimdi o Konyalı Vehbi Hoca vardı ya tefsir sahibi. Onun bir eserinde okumuştum da diyor ki:Onun bir eserinde okumuştum da diyor ki: “—Güneşin altındaki karın güneşe dayanması mümkünse, poyraza, lodosa dayanması mümkünse,
“—Güneşin altındaki karın güneşe dayanması mümkünse, poyraza, lodosa dayanması mümkünse,
kadının da erkeğe dayanması mümkün olur.” diyor. Aldanır daima, dayanamaz.kadının da erkeğe dayanması mümkün olur.” diyor. Aldanır daima, dayanamaz. Ondan dolayı kocasının evinden gayrı bir evde kalması birçok tehlikelere yol açar.Ondan dolayı kocasının evinden gayrı bir evde kalması birçok tehlikelere yol açar. Aralarının açılmasına sebep olur. Ahlâkın bozulmasına vesile olur.Aralarının açılmasına sebep olur. Ahlâkın bozulmasına vesile olur. Ondan dolayı Efendimiz SAS,

Ondan dolayı Efendimiz SAS,
kadının kocasının evinden gayri bir yerde yalnız başına kalmasına müsaade etmemiş.kadının kocasının evinden gayri bir yerde yalnız başına kalmasına müsaade etmemiş. Ama kocasıyla beraber kalırlar, başka. Kocası da vardır yanında.Ama kocasıyla beraber kalırlar, başka. Kocası da vardır yanında. Ama öyle değil. Kocası evinde kalmış, hanım da “Ben filan dostumun evinde bu akşam kalacağım!” diyerekten orada kalıyor.Ama öyle değil. Kocası evinde kalmış, hanım da “Ben filan dostumun evinde bu akşam kalacağım!” diyerekten orada kalıyor. Efendisi rıza verse de vermese de…Efendisi rıza verse de vermese de… Şimdi burada şu tabir var:

Şimdi burada şu tabir var:
RE. 179/9 ... fekad heteket külle sitrin mâ beynehâ ve beyna’llàhi ...RE. 179/9 ... fekad heteket külle sitrin mâ beynehâ ve beyna’llàhi ... Bu sûretle Allah ile arasındaki perdeyi kaldırmış olur.Bu sûretle Allah ile arasındaki perdeyi kaldırmış olur. Şeylik (incelik) burada. Onun için Allah kusurumuzu affetsin…Şeylik (incelik) burada. Onun için Allah kusurumuzu affetsin… RE. 179/10 Eyyümâ raculin a’teka’mreen müslimen, ...

RE. 179/10 Eyyümâ raculin a’teka’mreen müslimen, ...
Bir adam... Şimdi bu İslâm dininde keffare yolları çoktur.

Bir adam... Şimdi bu İslâm dininde keffare yolları çoktur.
Mesela insan Ramazan’da oruç yemiş, bir kabahat yapmıştır.Mesela insan Ramazan’da oruç yemiş, bir kabahat yapmıştır. Bunun cezası bir köle azad etmektir. Yahut altmış bir gün oruç tutacak.Bunun cezası bir köle azad etmektir. Yahut altmış bir gün oruç tutacak. E altmış bir gün oruç tutmak kolay bir şey değildir yani. Genç de olsanız… Çünkü bu sırası bozulmayan bir oruçtur.E altmış bir gün oruç tutmak kolay bir şey değildir yani. Genç de olsanız… Çünkü bu sırası bozulmayan bir oruçtur. Altmış bir gün birbirine ekleyerek tutacaksın.Altmış bir gün birbirine ekleyerek tutacaksın. Mesela elli sekizinci günü orucu bozsanız, o elli sekiz gün yanar.Mesela elli sekizinci günü orucu bozsanız, o elli sekiz gün yanar. Elli beş günde bozsanız, elli beş gün yanar.Elli beş günde bozsanız, elli beş gün yanar. Ya? O altmış günü dolduracaksınız mutlaka, hiç bozmadan. Zor bir iş.Ya? O altmış günü dolduracaksınız mutlaka, hiç bozmadan. Zor bir iş. E bunu yapamazsan, bir köle azad et işte.

E bunu yapamazsan, bir köle azad et işte.
Şimdi evvela köle azad etmek. Köleyi azad etmek kolay değil… Bir köle beş bin lira, on bin lira para.Şimdi evvela köle azad etmek. Köleyi azad etmek kolay değil… Bir köle beş bin lira, on bin lira para. Kölenin kıymetine göre. Bir oruç bozmuşsun, on bin lira kefaret veriyorsun.Kölenin kıymetine göre. Bir oruç bozmuşsun, on bin lira kefaret veriyorsun. Bir köle alıp azad edeceksin, ceza. Ama senin için ceza, o müslümanın daBir köle alıp azad edeceksin, ceza. Ama senin için ceza, o müslümanın da kurtulmasına vesile oluyor, kölelikten o adam kurtuluyor.kurtulmasına vesile oluyor, kölelikten o adam kurtuluyor. Müslümanlık bak hem seni cezadan kurtarıyor,

Müslümanlık bak hem seni cezadan kurtarıyor,
hem de o Müslümanı kölelikten kurtarmak suretiyle bu yükü sana yüklüyor.hem de o Müslümanı kölelikten kurtarmak suretiyle bu yükü sana yüklüyor. Ya orucunu bozma, bozdunsa böyle bir köleyi kurtar.Ya orucunu bozma, bozdunsa böyle bir köleyi kurtar. Kurtaramıyorsun, paran yok. Öyleyse altmış gün hiçbirini birbirinden ayırmayaraktanKurtaramıyorsun, paran yok. Öyleyse altmış gün hiçbirini birbirinden ayırmayaraktan orucu tutacaksın. O bir gün de altmış birin biri de o bıraktığın gündür. Ceza altmış günü.orucu tutacaksın. O bir gün de altmış birin biri de o bıraktığın gündür. Ceza altmış günü. Şimdi böyle bir köleyi aldık, azad ettik.

Şimdi böyle bir köleyi aldık, azad ettik.
RE. 179/10 ... istenkaza’llàhu bi-külli udvin minhü udven mine’n-nâri.RE. 179/10 ... istenkaza’llàhu bi-külli udvin minhü udven mine’n-nâri. Şimdi onun bir a’zası var ya, insandaki a'zalar ile tabitaınki bir.Şimdi onun bir a’zası var ya, insandaki a'zalar ile tabitaınki bir. İşte onun azalarının mukabili olarak, ne kadar a’zan varsa, o azalar da cehennemden azad olur.İşte onun azalarının mukabili olarak, ne kadar a’zan varsa, o azalar da cehennemden azad olur. Onun için biz kurban keserken de deriz:

Onun için biz kurban keserken de deriz:
Ya Rabbi! Bu kurbanı ben sana feda ediyorum. Şu surette ki;Ya Rabbi! Bu kurbanı ben sana feda ediyorum. Şu surette ki; “—Bunun her bir azasına mukabil, benim de her azamı cehennemden azad eyle!”
“—Bunun her bir azasına mukabil, benim de her azamı cehennemden azad eyle!”
diyerek, “Bi’smi’llâhi allahu ekber” der, kesersin kurbanını.diyerek, “Bi’smi’llâhi allahu ekber” der, kesersin kurbanını. Bu gibi şeyler hep teşviktir.

Bu gibi şeyler hep teşviktir.
Bunları yapmak suretiyle hem müslüman kardeşini kurtarmış olacaksın, (hem de günahların affolacak.)Bunları yapmak suretiyle hem müslüman kardeşini kurtarmış olacaksın, (hem de günahların affolacak.) Erkeğin erkek köleyi azad etmesi,Erkeğin erkek köleyi azad etmesi, kadın köleyi azad etmesinden daha efdaldir.kadın köleyi azad etmesinden daha efdaldir. RE. 179/11 Eyyüme’mriin kàle li-ahîhi: Yâ kâfiru! Fekad bâe bihâ ehadühümâ,

RE. 179/11 Eyyüme’mriin kàle li-ahîhi: Yâ kâfiru! Fekad bâe bihâ ehadühümâ,
in kâne kemâ kàle, ve illâ raceat aleyhi.in kâne kemâ kàle, ve illâ raceat aleyhi. Müslim ile Tirmizî rivayetleri var.

Müslim ile Tirmizî rivayetleri var.
Bu aramızda çok tabii olarak görülen bir şeydir.Bu aramızda çok tabii olarak görülen bir şeydir. Birbirimize azıcık kızdık mıydı;Birbirimize azıcık kızdık mıydı; “—Kâfir herif!” deyiveririz.
“—Kâfir herif!” deyiveririz.
Neden? Kızdık, Bazı kusurları da vardır insanın, olmaz mı?

Neden? Kızdık, Bazı kusurları da vardır insanın, olmaz mı?
Bu kusurlarını gözünün önüne getirerek:Bu kusurlarını gözünün önüne getirerek: “—Bu böyle yaptıydı, şu şöyle yaptıydı. Gâvurdur!”
“—Bu böyle yaptıydı, şu şöyle yaptıydı. Gâvurdur!”
Yâhu, gâvurluk kolay bir şey değil ha,

Yâhu, gâvurluk kolay bir şey değil ha,
öyle adam kolayca gâvur olmaz yani. Gâvurluk zor şey.öyle adam kolayca gâvur olmaz yani. Gâvurluk zor şey. Onun için hemen her hatasından dolayı onu gâvurluğa isnad etme!Onun için hemen her hatasından dolayı onu gâvurluğa isnad etme! Eğer yaptın (kızdın) da, şimdi bak burada “Gavur!” demiş;Eğer yaptın (kızdın) da, şimdi bak burada “Gavur!” demiş; eğer hakikaten o gâvursa, ne ala, birşey olmaz.eğer hakikaten o gâvursa, ne ala, birşey olmaz. Ya değilse? “O zaman sana döner.” diyor. Yâni sen gâvur olursun o zaman.Ya değilse? “O zaman sana döner.” diyor. Yâni sen gâvur olursun o zaman. Yahut o vebali yüklenirsin üzerine…Yahut o vebali yüklenirsin üzerine… Onun için insan çok düşünceli olmalı, öyle ağzına gelen her şeyi, herkesin önünde söylememeli

Onun için insan çok düşünceli olmalı, öyle ağzına gelen her şeyi, herkesin önünde söylememeli
Onun için hüsn-ü zanla, sû-izan tarafını İmam-ı Azam çok güzel açıklamış:Onun için hüsn-ü zanla, sû-izan tarafını İmam-ı Azam çok güzel açıklamış: “—Bir adamı doksan dokuz defa kötülük üzerinde görsen, hep onu iyiliğe yor!” demiş.
“—Bir adamı doksan dokuz defa kötülük üzerinde görsen, hep onu iyiliğe yor!” demiş.
Mesela meyhaneye gittiniz, baktınız ki bir efendi orada meyhanede oturuyor. Gelirsiniz, dersiniz ki:

Mesela meyhaneye gittiniz, baktınız ki bir efendi orada meyhanede oturuyor. Gelirsiniz, dersiniz ki:
“—Yâhu filan adamı ben iyi adam zannediyordum ama bugün meyhanede gördüm adamı!”
“—Yâhu filan adamı ben iyi adam zannediyordum ama bugün meyhanede gördüm adamı!”
Adamı meyhanede gördün ya, artık o lekelendi.

Adamı meyhanede gördün ya, artık o lekelendi.
Veyahut başka yerde gördünüz lekelendi. E bu tevil olunur:Veyahut başka yerde gördünüz lekelendi. E bu tevil olunur: “—O adamın orada ya bir alacağı vardı da o alacağını almaya gitti.”
“—O adamın orada ya bir alacağı vardı da o alacağını almaya gitti.”
Belki birisine söyleyeceği bir şey vardı, onu söylemeye gitti oraya.

Belki birisine söyleyeceği bir şey vardı, onu söylemeye gitti oraya.
Hemen orada onu görmekle, o lafı üzerine konduruvermek doğru olmaz.Hemen orada onu görmekle, o lafı üzerine konduruvermek doğru olmaz. Te’vil edersen daha iyi olur.Te’vil edersen daha iyi olur. Ama o günahkârmış; eh, günahı ona ait, girmeseydi...Ama o günahkârmış; eh, günahı ona ait, girmeseydi... Sen te’vil etmekle bir zarar görmezsin.Sen te’vil etmekle bir zarar görmezsin. RE. 179/12 Eyyümâ raculin müslimin ekfere müslimen, ...

RE. 179/12 Eyyümâ raculin müslimin ekfere müslimen, ...
Bu daha açık söylüyor şimdi.Bu daha açık söylüyor şimdi. RE. 179/12 Eyyümâ raculin ...RE. 179/12 Eyyümâ raculin ... Herhangi bir adam,Herhangi bir adam, RE. 179/12 ... ekfere müslimen, ...RE. 179/12 ... ekfere müslimen, ... bir müslümana kâfir dedi.bir müslümana kâfir dedi. RE. 179/12 ... fein kâne kâfiren, ...

RE. 179/12 ... fein kâne kâfiren, ...
Eğer o adam kâfirse ne a’la…Eğer o adam kâfirse ne a’la… Şimdi kâfirlik için iki çeşidi var: Bir hükmen gâvur var, bir aslen gâvur var.

Şimdi kâfirlik için iki çeşidi var: Bir hükmen gâvur var, bir aslen gâvur var.
Aslen gavur, bildiğimiz gâvur işte.Aslen gavur, bildiğimiz gâvur işte. Bir de hükmen gavur var. Adı müslüman fakat gâvurun yolunda gidiyor.Bir de hükmen gavur var. Adı müslüman fakat gâvurun yolunda gidiyor. Mesela kiliseye gider, kilise ayinlerine iştirak eder, paskalyasına iştirak eder.Mesela kiliseye gider, kilise ayinlerine iştirak eder, paskalyasına iştirak eder. Ve onların alâmetleri var ya, o alâmetleri benimsemiştir, kullanır.Ve onların alâmetleri var ya, o alâmetleri benimsemiştir, kullanır. Bu hükmen küfrü irtikab etmiştir.Bu hükmen küfrü irtikab etmiştir. Ama içerisi belki imanla doludur, orasına biz karışmayız.Ama içerisi belki imanla doludur, orasına biz karışmayız. Onun için akaid kitaplarında bunlar çok açık bir sözle, uzun boylu da izah olunmuştur.

Onun için akaid kitaplarında bunlar çok açık bir sözle, uzun boylu da izah olunmuştur.
Onları da okumanızı size tavsiye ederim.Onları da okumanızı size tavsiye ederim. RE. 179/12 ... ve illâ kâne hüve kâfir.

RE. 179/12 ... ve illâ kâne hüve kâfir.
Eğer o adam kâfir değilse, kendisi kâfir olur.Eğer o adam kâfir değilse, kendisi kâfir olur. Bu kadar yetsin bugünkü dersimiz.

Bu kadar yetsin bugünkü dersimiz.
Allah cümlemizin kusurunu affetsin...

Allah cümlemizin kusurunu affetsin...
Tevfikàt-ı samedâ- niyyesine mazhar eylesin…Tevfikàt-ı samedâ- niyyesine mazhar eylesin… Sevdiği ve razı olduğu ameller üzerinde yaşamamızı nasib ve müyesser etsin…Sevdiği ve razı olduğu ameller üzerinde yaşamamızı nasib ve müyesser etsin… Son nefeste de hepimize hüsn-ü hatimeler nasib eylesin…Son nefeste de hepimize hüsn-ü hatimeler nasib eylesin… Li’llâhi’l-fâtihah!

Li’llâhi’l-fâtihah!
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2