Aziz ve sevgili Akra dinleyicileri!
Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun... Allah gönüllerinizin muradlarını ihsan eylesin... Cennetiyle cemaliyle sevdiklerinizle beraber sizleri müşerref eylesin, taltif eylesin... Yâni, dünya ve ahiretin her türlü hayırlarını sizlere temenni ediyorum; sağ olun, var olun...
Bu başlangıçtan sonra saymaya başlıyor altı şeyi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Buyuruyor ki:
(el-adlü hasenün ve lâkinne fi’l-ümerâi ahsen, ve’s-sehâü hasenün ve lâkinne fi’l-ağniyâi ahsen, ve’l-vera!u hasenün ve lâkinne fi’l-ulemâi ahsen, ve’s-sabru hasenün ve lâkinne fi’l-fukarâi ahsen, ve’t-tevbetü hasenün ve lâkinne fi’s-siyâseti ahsen, ve’l-hayâü hasenün ve lâkinne fi’n-nisâi ahsen.) Hazret-i Ali radıyallahu anh Efendimiz’den. Bu tövbe konusundaki cümlede, (fi’s-siyâseti) yerine (fi’ş-şebâbeti) diye de rivayet var. Yâni, bazı yerlerde kelime değişik rivayet edilmiş. Buna göre şimdi bunların izahına başlayalım:
(el-adlü esâsü’l-mülk.) “Adaletle hareket etmek, hüküm sürmenin, yönetmenin, idare etmenin temelidir, esasıdır.” Adalet olmadığında yürümez.
Almanya’da geziyorum ben, şöyle etrafa bakıyorum: Her taraf fabrika dolu, herkes çalışıyor. Harıl harıl çalışan bir millet, insan imreniyor. Burada yaşayan bizim kardeşlerimiz de harıl harıl bu ölçüde çalışıyorlar. İnce ince kurallar koymuşlar. Herkes her yerde kurallara uyuyor. Yolda giderken, yolun seyr ü seferinin icap ettiği kurallara uyuyor. Her yerde kurala uyuyor. Kurala uymadığı zaman da, hemen onun cezasını görüyor. Tabi, adaletin sağlanması için de gerektiğinde onu koruyacak yan tedbirleri almak lazım!
Allah hepimize adaletli olmayı, âdil olmayı nasip eylesin...
Bu arada bir şey söyleyeyim. Bir hadis-i şerifte müjdelenmiş: “İlmini uygulayan, ilmiyle amil olan, ilmine göre faziletli bir hayat süren, takvalı, sâlih bir âlim ile adaletli emirin, öldüğü zaman bile vücudu toprakta çürümez. Toprak onların vücutlarını yemez, toprak etmez, çürütmez.” diye bildirilmiş.
“Bakalım, şu Enûşirvan hakikaten adil mi? Açın bakalım kabrini!” demiş.
Açmışlar kabrini, bakmışlar ki, Enûşirvan aynen çürümeden duruyor. Hadis-i şerifin bildirdiğine göre, demek ki hakikaten Enûşirvan adilmiş. Yâni Müslüman bile olmasa, adaletli olunca yine o şeye mazhar oluyor, vücudu çürümüyor.
Diyordu ki Hocamız, ben kendim duydum:
“Kabri açtık, baktık. Kefen çürümüş, hocamız aynen vefat ettiği zamandaki gibi hiç çürümeden kabrinde duruyor. Hürmetle aldık, öbür kabre koyduk.” diyor.
Yâni ilmiyle amil olan bir mübarek zâtın da, kabrinde vücudunun çürümediği de böylece görülmüş yâni.
Adaletli olacağız. Adalet iyidir, ama emirlerde daha iyidir. Emir ve komuta salâhiyetine sahip herkes daha çok riayet etmeli! Neden?.. Tek kişi adalet yapsa, faydası az bir insana olur. Zararlı bir iş yapsa, zalim olsa, zararı az kimseye olur. Ama emir ve komuta mevkisinde, ta yukarıda olan bir kimse adaletsizlik yapınca, onun adaletsizliğinden zarar görenlerin miktarı çok olur; herkes zarar görür, toplum zarar görür. Onun için emir ve komuta sahibi kimselerin adalete riayet etmesi çok daha önemli...
“Şu konuda, bu konunun bir bilenine şu konuyu verin!” diye.
Biz de dosyayı alırdık, incelerdik. Yâni hakim kendisi karar vermiyor, bilene soruyor. Çünkü dini konu. Dini konuyu dini tahsil yapmış insanlar bilir. Doktor bilmez, mühendis bilmez, asker bilmez, başkası bilmez... Kim bilir?.. Dini tahsil yapan insan bilir. O halde bilirkişiye sormak, güzel bir şey. Bizim mahkemelerimizde o adet var.
Ya hamiyetsiz olaydım, ya param olsaydı...
Yâni, “Ya böyle hizmet etme, cömertlik yapma duygusu olmasaydı içimde, hiç aklıma böyle bir şey gelmeseydi; ya da cebimde param olsaydı da verseydim, iş sonuca varsaydı.” diye böyle söylemiş.
“Çok zengin de ondan...”
Fakirin birisi veyahut mütevazı birisi bir cami yapar, mahallede küçücük bir mescit olur. Ama zenginin birisi bir cami yapar; kaloriferli, pırıl pırıl, tertemiz... Abdest alma yerleri güzel, yüz numaraları müsait, geniş, her şeyi güzel... İşte caminin kenarı var, Kur’ân okuma yeri var, imamın oturma yeri var...
Haram... “Almam!..”
Bu ne?.. Günah... “Yapmam!” diyecek, haramlardan ve günahlardan Müslüman sakınacak. Çünkü haramlar ateştir, günahlar cezadır, felakettir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki hadis-i şeriflerinde:
“Siz nerede olursanız olun, eceliniz gelip sizi bulmayacak mı?.. Nereye saklansa insan, ölüm geldiği zaman, eceli geldiği zaman, ömrü bittiği zaman, eceli onu bulacak. Ecelinizin sizi aradığı, kesin olarak bulduğu gibi, rızkınız da bulur sizi... Bulacak, gelecek, hiç çekinmeyin! Onun için sakın ha yanlış yollara sapmayın, rızkınızı helal yollardan arayın! Rızık kazanma yolunuzun helal olmasına dikkat edin!” buyuruyor hadis-i şeriflerinde.
Bulamazsa, sabretmeye dikkat etmesi daha da iyi olur.
Fakirlik bir imtihandır. İyi bir şey değil, zor bir şey, acı bir şey, ateşten bir gömlek gibi bir şey ama, Allah bazen böyle acı şeylerle insanı imtihan eder. Böyle üzücü, acı şeylerle imtihan olduğu zaman, kulun nasıl kulluk yapması lazım?.. Acıya tahammül edip sabretmesi lazım!.. Nimet verdiği zaman; Allah bazen iyilik verir, nimet verir, bolluk verir, hoşluk verir... O zaman da ne yapması lazım?.. Şükretmesi lazım!.. Harama kaymaması lazım!
Beşinci cümleye geliyoruz:
(Ve’t-tevbetü hasenün ve lâkinne fi’s-siyâseti ahsen) “Tövbe güzeldir, fakat siyasette daha güzel olur.” diyor. Tabi, siyaset kelimesi bazı rivayetlerde (fi’ş-şebâbeti ahsen) diye geçiyor. İkisine göre de söyleyelim:
Sonuncu cümlesi bu hadis-i şerifin:
(Ve’l-hayâü hasenün ve lâkinne fi’n-nisâi ahsen.) “Utanma duygusu, utanç duygusu güzel bir duygudur.” diyor Peygamber Efendimiz. “Fakat bu hanımlarda olursa, kadınlarda olursa, daha güzel olur.” diye bildiriyor.
Ondan sonraki ayette de:
Ve kul li’l-mü’minâti yağdudne ebsârihinne ve yahfazne furûcehünne) buyruluyor. Yâni, “Hanımlara da söyle, onlar da gözlerine sahip olsunlar, haram olan yerlere, kişilere bakmasınlar; namuslarını korusunlar, namuslarını pâyümâl etmesinler!” diye tavsiye, iki tarafa birden veriliyor.