Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Ayetleri Saklayanların Cezası

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Rebîü'l-Evvel 1421 / 20.06.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.

Konuşma Metni

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh! es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!

Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.

Tefsir sohbetimizde Bakara Sûre-i Şerîfesi'nin 174. âyet-i kerîmesine geldik.Tefsir sohbetimizde Bakara Sûre-i Şerîfesi'nin 174. âyet-i kerîmesine geldik. 175 ve 176. da onlara bağlı. 175 ve 176. da onlara bağlı.

Bismillâhirrahmânirrahîm Bismillâhirrahmânirrahîm

İnnellezîne yektümûne mâ enzelallâhu mine'l-kitâbi ve yeşterûne bihî semenen kalîlen ülâike İnnellezîne yektümûne mâ enzelallâhu mine'l-kitâbi ve yeşterûne bihî semenen kalîlen ülâike mâ ye'külûne fî butûnihim ille'n-nâra ve lâ yükellimühümullâhu yevme'l-kıyâmetimâ ye'külûne fî butûnihim ille'n-nâra ve lâ yükellimühümullâhu yevme'l-kıyâmeti ve lâ yüzekkîhim ve lehüm azâbün elîmün. ve lâ yüzekkîhim ve lehüm azâbün elîmün.

Ülâikellezîneşteravü'd-dalâlete bi'l-hüdâ ve'l-azâbe bi'l-mağfireti femâ esbarahüm ale'n-nâri. Ülâikellezîneşteravü'd-dalâlete bi'l-hüdâ ve'l-azâbe bi'l-mağfireti femâ esbarahüm ale'n-nâri.

Zâlike bi-ennallâhe nezzele'l-kitâbe bi'l-hakki ve innellezînahtelefû fi'l-kitâbi lefî şikâkın ba'îdin. Zâlike bi-ennallâhe nezzele'l-kitâbe bi'l-hakki ve innellezînahtelefû fi'l-kitâbi lefî şikâkın ba'îdin.

Sadakallâhü'l-azîm. Sadakallâhü'l-azîm.

Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ hazretleri daha önceki ümmetlere indirdiği kitaplarda, Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ hazretleri daha önceki ümmetlere indirdiği kitaplarda, Peygamberimiz'in sıfatıyla ilgili bilgileri koyduğu ve Peygamberimiz geldiği zaman o ümmetleri Peygamberimiz'in sıfatıyla ilgili bilgileri koyduğu ve Peygamberimiz geldiği zaman o ümmetleri ona uymaya yönlendirdiği, ona uymaya yönlendirdiği, bu konuda peygamberleri o ümmetlere vasiyet ve tavsiyede bulunduğu hâlde bu konuda peygamberleri o ümmetlere vasiyet ve tavsiyede bulunduğu hâlde o ümmetlerin bu bilgileri saklaması üzerine bu âyet-i kerimeler nâzil olmuş. o ümmetlerin bu bilgileri saklaması üzerine bu âyet-i kerimeler nâzil olmuş.

Tefsir kitapları birinci âyet-i kerimenin Peygamber Efendimiz zamanındaki, Tefsir kitapları birinci âyet-i kerimenin Peygamber Efendimiz zamanındaki, çevredeki yahudi reislerinin ve alimlerinin, hahamlarının,çevredeki yahudi reislerinin ve alimlerinin, hahamlarının, ahbârının sakladıkları bilgiler dolayısıyla indiğini beyan ediyorlar. Ahbâr, noktasız ha ile; "yahudi alimi" demek. ahbârının sakladıkları bilgiler dolayısıyla indiğini beyan ediyorlar.

Ahbâr, noktasız ha ile; "yahudi alimi" demek.

Mânasını beyan edelim: İnnellezîne yektümûne mâ enzelallâhu mine'l-kitâbi. Mânasını beyan edelim:

İnnellezîne yektümûne mâ enzelallâhu mine'l-kitâbi.

İnne: "Muhakkak ki, gerçekten, hiç şüphe yok ki…" mânasına edat-ı tahkik.İnne: "Muhakkak ki, gerçekten, hiç şüphe yok ki…" mânasına edat-ı tahkik. Söylenen hükmün, sözün muhakkak, kesin olduğunu bildiren sıfat. Tekid edici bir sıfat. Söylenen hükmün, sözün muhakkak, kesin olduğunu bildiren sıfat. Tekid edici bir sıfat.

Ellezîne yektümûne. "O kimseler ki saklıyorlar." Neyi? Ellezîne yektümûne. "O kimseler ki saklıyorlar."

Neyi?

Mâ enzelallâhu. "Allah'ın indirdiklerini gizliyorlar, saklıyorlar." Mine'l-kitâbi. Mâ enzelallâhu. "Allah'ın indirdiklerini gizliyorlar, saklıyorlar." Mine'l-kitâbi. "Allah'ın indirmiş olduğu kitaplardan, âyetlerden, vahiylerden bildiklerini saklıyorlar." "Allah'ın indirmiş olduğu kitaplardan, âyetlerden, vahiylerden bildiklerini saklıyorlar." Ve yeşterûne bihî semenen kalîlâ. "Hiç şüphe yok ki bunlar,Ve yeşterûne bihî semenen kalîlâ. "Hiç şüphe yok ki bunlar, bu saklamalarıyla, gizlemeleriyle az bir bedel elde ediyorlar, satın alıyorlar."bu saklamalarıyla, gizlemeleriyle az bir bedel elde ediyorlar, satın alıyorlar." Ülâike mâ ye'külûne fî butûnihim ille'n-nâr.Ülâike mâ ye'külûne fî butûnihim ille'n-nâr. "İşte bunlar karınlarına, midelerine, işkembelerine ateşten başka bir şey sokmuyorlar, "İşte bunlar karınlarına, midelerine, işkembelerine ateşten başka bir şey sokmuyorlar, ateşten başka bir şey yemiyorlar!"ateşten başka bir şey yemiyorlar!" Ve lâ yükellimuhümullâhu yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde de Allah onlarla konuşmayacak." Ve lâ yükellimuhümullâhu yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde de Allah onlarla konuşmayacak." Ve lâ yüzekkîhim. "Onları temizlemeyecek, pak eylemeyecek." Velehüm azâbün elîm.Ve lâ yüzekkîhim. "Onları temizlemeyecek, pak eylemeyecek." Velehüm azâbün elîm. "Ve onlara elem verici, feci bir azap gelecek."Ve onlara elem verici, feci bir azap gelecek. Onlar böyle elem verici bir azaba uğrayacaklar." Onlar böyle elem verici bir azaba uğrayacaklar."

Bu âyet-i kerimelerin, o zamanki inatçı yahudi bilginlerinden Ka'b b. Eşref, Huyey b. Bu âyet-i kerimelerin, o zamanki inatçı yahudi bilginlerinden Ka'b b. Eşref, Huyey b. Ahtâb ve Cüdey b. Ahtâb gibi kişiler hakkında indiğini kitaplar kaydediyor.Ahtâb ve Cüdey b. Ahtâb gibi kişiler hakkında indiğini kitaplar kaydediyor. Bunlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in geleceğini Araplar'a söylüyorlardı.Bunlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in geleceğini Araplar'a söylüyorlardı. Zaten bütün dünyaya dağılmış olan, çevreye dağılmış olan yahudiler, Zaten bütün dünyaya dağılmış olan, çevreye dağılmış olan yahudiler, "İbrahim aleyhisselam'ın soyundan bir âhir zaman peygamberi, mübarek zât gelecek!" diye beklemekteydiler. "İbrahim aleyhisselam'ın soyundan bir âhir zaman peygamberi, mübarek zât gelecek!" diye beklemekteydiler. Onlar bu gelecek kişinin kendilerinden geleceğini, yahudilerin içinden geleceğini sanıyorlardı. Onlar bu gelecek kişinin kendilerinden geleceğini, yahudilerin içinden geleceğini sanıyorlardı.

Hâlbuki İbrahim aleyhisselam'ın evlâdı sadece yahudiler değil! Hâlbuki İbrahim aleyhisselam'ın evlâdı sadece yahudiler değil! İsmail aleyhisselam vasıtasıyla Hicaz'da yerleşmiş olan Araplar da onun soyundan! İsmail aleyhisselam vasıtasıyla Hicaz'da yerleşmiş olan Araplar da onun soyundan! Oradan geleceğini tahmin etmiyorlardı. Hepsi beklemekteler idi. Oradan geleceğini tahmin etmiyorlardı. Hepsi beklemekteler idi. "Âhir zaman peygamberinin gelmesi yaklaştı, gelme alâmetleri belirdi."Âhir zaman peygamberinin gelmesi yaklaştı, gelme alâmetleri belirdi. Tarihi çok yakın!" diye söylüyorlardı. Tarihi çok yakın!" diye söylüyorlardı.

Bunu geçtiğimiz sohbetlerde, Bakara sûresinin daha önceki âyetlerinde de anlatmıştık. Bunu geçtiğimiz sohbetlerde, Bakara sûresinin daha önceki âyetlerinde de anlatmıştık.

Bu kesin bir olay! Gelecek diye söylüyorlardı. "Gelince biz şirki yok edeceğiz.Bu kesin bir olay! Gelecek diye söylüyorlardı. "Gelince biz şirki yok edeceğiz. Âhir zaman peygamberi şirki, müşrikliği, putperestliği yok edecek!Âhir zaman peygamberi şirki, müşrikliği, putperestliği yok edecek! Siz müşrikleri yeneceğiz." diye söylüyorlardı. Siz müşrikleri yeneceğiz." diye söylüyorlardı.

Fakat Allah'ın takdirine bakın ki o müşrik dedikleri insanlar Fakat Allah'ın takdirine bakın ki o müşrik dedikleri insanlar Peygamber Efendimiz'e iman ettiler, mü'min oldular. Peygamber Efendimiz'e iman ettiler, mü'min oldular. Bunlar bu sefer inatçı durumuna ve hakkı saklayan insan durumuna, inat edipBunlar bu sefer inatçı durumuna ve hakkı saklayan insan durumuna, inat edip gerçeği kabul etmeyen inatçı kişiler durumuna düştüler. gerçeği kabul etmeyen inatçı kişiler durumuna düştüler. Tabii onların, okumuş insanlar olarak yaşadıkları beldelerde bir saygınlığı vardı. Tabii onların, okumuş insanlar olarak yaşadıkları beldelerde bir saygınlığı vardı. Bundan dolayı hediyeler alıyorlardı, gelirleri vardı, menfaatleri vardı. Bundan dolayı hediyeler alıyorlardı, gelirleri vardı, menfaatleri vardı. Bu âhir zaman peygamberine tâbi oldukları zaman, gelirler kesilecek diye korktuklarından,Bu âhir zaman peygamberine tâbi oldukları zaman, gelirler kesilecek diye korktuklarından, ileriye dönük hesaplar yaptıklarından; menfaat hesabı, para, pul, gelir, geçim hesabı, ileriye dönük hesaplar yaptıklarından; menfaat hesabı, para, pul, gelir, geçim hesabı, maddiyat hesabı yaptıklarından kabul etmediler. maddiyat hesabı yaptıklarından kabul etmediler.

Kabul edenler oldu. "Evet yâ Resûlallah, aynen senin söylediğin gibidir. Kabul edenler oldu. "Evet yâ Resûlallah, aynen senin söylediğin gibidir. Tevrat'ta, İncil'de böyle âyet i kerimeler vardı, biz zaten bekliyorduk. Tevrat'ta, İncil'de böyle âyet i kerimeler vardı, biz zaten bekliyorduk. Sen haklısın. Ben senin âhir zaman peygamberi olduğunu kabul ettim Sen haklısın. Ben senin âhir zaman peygamberi olduğunu kabul ettim ve imana geldim!.." diyenler var. ve imana geldim!.." diyenler var. Böyle imana gelenleri Kur'ân-ı Kerîm bildiriyor, methediyor. Böyle imana gelenleri Kur'ân-ı Kerîm bildiriyor, methediyor. Bunlardan birisi Abdullah b. Selâm radıyallahu anh; bir yahudi alimiyken müslüman olmuştu. Bunlardan birisi Abdullah b. Selâm radıyallahu anh; bir yahudi alimiyken müslüman olmuştu.

Bazıları da inkâr ettiler. Peygamber Efendimiz'in düşmanlarıyla, Kureyş'le iş birliği yaptılar.Bazıları da inkâr ettiler. Peygamber Efendimiz'in düşmanlarıyla, Kureyş'le iş birliği yaptılar. Savaşlarda onların yanında yer aldılar, müslümanlarla çarpıştılar. Savaşlarda onların yanında yer aldılar, müslümanlarla çarpıştılar. Çeşitli savaşlarda, Uhud, Hendek ve diğer savaşlarda müslümanları güç durumda bıraktılar. Çeşitli savaşlarda, Uhud, Hendek ve diğer savaşlarda müslümanları güç durumda bıraktılar. Sonunda Cenâb-ı Hak mü'minleri, Peygamber Efendimiz'i ve hakkı, İslâm'ı galip eyledi. Sonunda Cenâb-ı Hak mü'minleri, Peygamber Efendimiz'i ve hakkı, İslâm'ı galip eyledi.

Allah'ın kitaptan, kitabın bazı âyetleri, bazı bilgiler olarak Allah'ın kitaptan, kitabın bazı âyetleri, bazı bilgiler olarak indirmiş olduğu hükümleri saklayanlar, âhir zaman peygamberini bildikleri hâlde saklayanlar,indirmiş olduğu hükümleri saklayanlar, âhir zaman peygamberini bildikleri hâlde saklayanlar, onun sıfatlarını, ne zaman geleceğini söylemeyenler!.. onun sıfatlarını, ne zaman geleceğini söylemeyenler!.. Âyetler ortada, onları saklayamazlarÂyetler ortada, onları saklayamazlar ama Fahreddîn-i Razî şöyle diyor: "Bu âyetlerin açıklamalarınıama Fahreddîn-i Razî şöyle diyor: "Bu âyetlerin açıklamalarını yanlış yönlendirip başka türlü yapıp mânayı kaydırdıkları, gerçeği çarpıttıkları,yanlış yönlendirip başka türlü yapıp mânayı kaydırdıkları, gerçeği çarpıttıkları, saptırdıkları için menfaat sağlıyorlardı." saptırdıkları için menfaat sağlıyorlardı."

Tezgâhları devam ediyordu. Kazançları geliyordu. Reislikleri ellerinden gitmiyordu, gitmemişti. Tezgâhları devam ediyordu. Kazançları geliyordu. Reislikleri ellerinden gitmiyordu, gitmemişti. Ama bunlar az bir şey! Ne kadar çok olsa dünyanın serveti olsaAma bunlar az bir şey! Ne kadar çok olsa dünyanın serveti olsa Karun gibi zengin olsalar ne fayda? Karun gibi zengin olsalar ne fayda? Firavun gibi olsalar, Nemrut gibi olsalar -onların akıbetleri ortada- ne çare? Firavun gibi olsalar, Nemrut gibi olsalar -onların akıbetleri ortada- ne çare?

Maalesef onlar o değerlendirmeyi yapamadığı gibi, bizim zamanımızda da, Maalesef onlar o değerlendirmeyi yapamadığı gibi, bizim zamanımızda da, şimdiki zamanda da düşünecek olursak pek çok insan Kur'an'ın Hak kelâmı olduğunu bilir, şimdiki zamanda da düşünecek olursak pek çok insan Kur'an'ın Hak kelâmı olduğunu bilir, güzel huyların ne kadar değerli olduğunu bilir, güzel huyların ne kadar değerli olduğunu bilir, Allah'ın emirlerinin ne kadar insanlık için değerli, faydalı olduğunu bilir ama yönünü, yolunu, Allah'ın emirlerinin ne kadar insanlık için değerli, faydalı olduğunu bilir ama yönünü, yolunu, alışkanlıklarını, kötü huylarını bırakamaz. alışkanlıklarını, kötü huylarını bırakamaz. Karşı tarafta haktan uzakta, hakla mücadele ederek hakkın karşısında, bâtıl cephede,Karşı tarafta haktan uzakta, hakla mücadele ederek hakkın karşısında, bâtıl cephede, şeytanın cephesinde çalışır dururlar.şeytanın cephesinde çalışır dururlar. Bu büyük şaşkınlık! Ne kadar menfaat elde etseler milyarlar alsalar kıymeti yok! Bu büyük şaşkınlık!

Ne kadar menfaat elde etseler milyarlar alsalar kıymeti yok!
Çünkü dünya hayatı zaten sıfır, ebediyetin yanında sıfır!Çünkü dünya hayatı zaten sıfır, ebediyetin yanında sıfır! Çünkü sonsuzun yanında, rakamlar sıfır gibidir. Az bir şey! Çünkü sonsuzun yanında, rakamlar sıfır gibidir. Az bir şey!

Semenen kalîlâ. Semen, peltek se, üç noktalı se ile; "bedel" demek. Semenen kalîlâ:Semenen kalîlâ.

Semen, peltek se, üç noktalı se ile; "bedel" demek.

Semenen kalîlâ:
"Az bir bedel." "Az bir bedel."

Bu gizlemeleri dolayısıyla, hakkı sakladıkları için az bir fiyat, az bir menfaat, az bir karşılık alıyorlar. Bu gizlemeleri dolayısıyla, hakkı sakladıkları için az bir fiyat, az bir menfaat, az bir karşılık alıyorlar. Çetelerin, kötü insanların, şeytan taraftarlarının, İslâm düşmanlarının birtakım paraları,Çetelerin, kötü insanların, şeytan taraftarlarının, İslâm düşmanlarının birtakım paraları, bu vesileyle hakkı söylemeyip sakladıkları için bunların ceplerine giriyor amabu vesileyle hakkı söylemeyip sakladıkları için bunların ceplerine giriyor ama ne kadar çok olsa az! ne kadar çok olsa az!

Ülâike mâ ye'külûne fî butûnihim ille'n-nâr. "Bunlar karınlarına yemiyorlar ancak Ülâike mâ ye'külûne fî butûnihim ille'n-nâr. "Bunlar karınlarına yemiyorlar ancak ateş yemiş oluyorlar!" ateş yemiş oluyorlar!"

Bu paraları alıyorlar, yiyorlar ama dünyada yedikleri onlara hayır getirmez. Bu paraları alıyorlar, yiyorlar ama dünyada yedikleri onlara hayır getirmez. Âhirette de bu haksız yere, günah, haram işleyerekÂhirette de bu haksız yere, günah, haram işleyerek Allah'ın emirlerine karşı gelerek aldıkları paraların karşılığında, cehennemdeAllah'ın emirlerine karşı gelerek aldıkları paraların karşılığında, cehennemde karınlarına ateş doldurulmak suretiyle onlar fokur fokur kaynayacak, öyle azap görecekler!karınlarına ateş doldurulmak suretiyle onlar fokur fokur kaynayacak, öyle azap görecekler! Bunlar böyle yapmakla ateşten başka bir şey yemiyorlar! Bunlar böyle yapmakla ateşten başka bir şey yemiyorlar!

Ve lâ yükellimuhümullâhu yevme'l-kıyâmeti.Ve lâ yükellimuhümullâhu yevme'l-kıyâmeti. "Ve Allahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününde onlarla konuşmayacak." "Ve Allahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününde onlarla konuşmayacak."

Bu "konuşmamak" sözü, Arapça'da "gazap ediyor" mânasına.Bu "konuşmamak" sözü, Arapça'da "gazap ediyor" mânasına. "Ben seninle konuşmuyorum! Ben onunla konuşmam!" demek; kızıyor,"Ben seninle konuşmuyorum! Ben onunla konuşmam!" demek; kızıyor, kızmaktan kinaye böyle bir söz. kızmaktan kinaye böyle bir söz.

Allahu Teâlâ hazretleri onları azarlama tarzında konuşacak!Allahu Teâlâ hazretleri onları azarlama tarzında konuşacak! Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'in öbür âyetlerinde geçiyor. Onlar Allah'a yalvarıp; Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'in öbür âyetlerinde geçiyor. Onlar Allah'a yalvarıp;

"Yâ Rabbi, bizi affet. Bizi dünyaya döndür, iyi kul olacağız. "Yâ Rabbi, bizi affet. Bizi dünyaya döndür, iyi kul olacağız. Yaptığımız hataları yapmayacağız!.." diye cehennemde yalvarmaya kalkıştıkları zaman,Yaptığımız hataları yapmayacağız!.." diye cehennemde yalvarmaya kalkıştıkları zaman, Allahu Teâlâ hazretleri onları azarlayacak ve buyuracak ki; Allahu Teâlâ hazretleri onları azarlayacak ve buyuracak ki;

Kâlahşeû fihâ ve lâ tükellimûn. "Susun, benimle konuşmayın!" diye tevbih Kâlahşeû fihâ ve lâ tükellimûn. "Susun, benimle konuşmayın!" diye tevbih edip Cenâb-ı Hak onlara azar sözü söyleyecek!edip Cenâb-ı Hak onlara azar sözü söyleyecek! Ama onların hoşuna gidecek, onları sevindirecek, "Affettim, mağfiret eyledim, bağışladım!" gibi Ama onların hoşuna gidecek, onları sevindirecek, "Affettim, mağfiret eyledim, bağışladım!" gibi bir rahmet sözü duymayacaklar.bir rahmet sözü duymayacaklar. Cenâb-ı Hak onları sevmediği için gazap edecek. Onların yüzüne bakmayacak.Cenâb-ı Hak onları sevmediği için gazap edecek. Onların yüzüne bakmayacak. Onların yüzüne bakmamak ve konuşmamak, gazabı gösteren ifadelerdir. Onların yüzüne bakmamak ve konuşmamak, gazabı gösteren ifadelerdir.

Ve lâ yüzekkîhim. "Ve Allah onları temizlemeyecek." Mü'minleri temizleyecek. Ve lâ yüzekkîhim. "Ve Allah onları temizlemeyecek."

Mü'minleri temizleyecek.

Nasıl temizleyecek? Dünya hayatındaki hatalarını affedecek, günahlarını bağışlayacak; Nasıl temizleyecek?

Dünya hayatındaki hatalarını affedecek, günahlarını bağışlayacak;
günahlardan hâsıl olan kirlerden temizleyecek.günahlardan hâsıl olan kirlerden temizleyecek. Onları tertemiz, pırıl pırıl, pürnûr olarak temizlenmiş, pak kullar olarak cennete sokacak.Onları tertemiz, pırıl pırıl, pürnûr olarak temizlenmiş, pak kullar olarak cennete sokacak. Ebedî saadete erdirecek. Bunları afv u mağfiret etmeyecek, günahlarını bağışlamayacak. Ebedî saadete erdirecek.

Bunları afv u mağfiret etmeyecek, günahlarını bağışlamayacak.
Kibirlilikleriyle, o berbat hâlleriyle, iğrenç surette, pis kokularıyla, günahlarıyla, Kibirlilikleriyle, o berbat hâlleriyle, iğrenç surette, pis kokularıyla, günahlarıyla, yedikleri haramlarla o hâlleriyle kalacaklar. yedikleri haramlarla o hâlleriyle kalacaklar.

Ve lehüm azâbün elîm. Ve lehüm azâbün elîm.

Elîm; faîl vezninde, "elem verici" mânasına, "mü'lim" mânasına gelen bir kelime. Elîm; faîl vezninde, "elem verici" mânasına, "mü'lim" mânasına gelen bir kelime.

"Onlar için çok elem veren, çok şiddetli, çok pişman ve perişan edici bir azap olacak. "Onlar için çok elem veren, çok şiddetli, çok pişman ve perişan edici bir azap olacak. Böyle bir azap onların payı olarak onların cezası olarak onları bekliyor, ona uğrayacaklar!" Böyle bir azap onların payı olarak onların cezası olarak onları bekliyor, ona uğrayacaklar!"

Ülâikellezîneşteravü'd-dalâlete bi'l-hüdâ. "Bunlar o kimselerdir ki hidayeti vermişler, Ülâikellezîneşteravü'd-dalâlete bi'l-hüdâ. "Bunlar o kimselerdir ki hidayeti vermişler, dalâleti almışlar." dalâleti almışlar."

Dalâlet; "sapıklık, şaşkınlık, yanlışlık" demek. Dalâlet; "sapıklık, şaşkınlık, yanlışlık" demek.

"Bu adamlar o kimselerdir ki hidayet yerine, hidayeti verip mukabilinde, hidayetten vazgeçerek "Bu adamlar o kimselerdir ki hidayet yerine, hidayeti verip mukabilinde, hidayetten vazgeçerek hidayeti alacakları yerde dalâleti satın aldılar!" hidayeti alacakları yerde dalâleti satın aldılar!"

Az bir para kazanıyorlar ya sanki dalâleti satın almış oluyorlar. Az bir para kazanıyorlar ya sanki dalâleti satın almış oluyorlar. Hâlbuki hidayet yolunda olsalardı cennete gireceklerdi. Hâlbuki hidayet yolunda olsalardı cennete gireceklerdi.

Fatihâ'yı hep okuyoruz, Cenâb-ı Hak'tan hidayet yolunu istiyoruz. Fatihâ'yı hep okuyoruz, Cenâb-ı Hak'tan hidayet yolunu istiyoruz.

İhdinâ, "Bizi hidayete sevk et!" diyoruz. Daima sırât-ı müstakîmi istiyoruz. İhdinâ, "Bizi hidayete sevk et!" diyoruz. Daima sırât-ı müstakîmi istiyoruz. Onlar bu sırât-i müstakîmi itiyorlar, veriyorlar, vazgeçiyorlar, ellerinden çıkartıyorlar. Onlar bu sırât-i müstakîmi itiyorlar, veriyorlar, vazgeçiyorlar, ellerinden çıkartıyorlar. Sanki para verip de bir mal almak gibi hidayeti verip de dalâleti alıyorlar. Sanki para verip de bir mal almak gibi hidayeti verip de dalâleti alıyorlar.

Ve'l-azâbe. "Azabı alıyorlar kazanıyorlar." Bi'l-mağfireh.Ve'l-azâbe. "Azabı alıyorlar kazanıyorlar." Bi'l-mağfireh. "Mağfiretin mukabilinde, mağfireti alacak yerde!" "Mağfiretin mukabilinde, mağfireti alacak yerde!"

Mağfireti almıyorlar, sanki onu feda ediyorlar, veriyorlar da azabı satın alıyorlar gibi! Mağfireti almıyorlar, sanki onu feda ediyorlar, veriyorlar da azabı satın alıyorlar gibi!

Yanlış bir alışveriş! Bu yaptıklarını menfaat, para için yapıyorlar yaYanlış bir alışveriş! Bu yaptıklarını menfaat, para için yapıyorlar ya bu alışveriş yanlış bir alışveriş! bu alışveriş yanlış bir alışveriş! Bu ticaret kârlı bir ticaret değil! Bu ticaret kârlı bir ticaret değil!

İyiyi verip kötüyü almak, çok yanlış bir şey!İyiyi verip kötüyü almak, çok yanlış bir şey! Nasreddin Hoca'nın, "Dostlar alışverişte görsün!" dediğinden de daha kötü bir şey! Nasreddin Hoca'nın, "Dostlar alışverişte görsün!" dediğinden de daha kötü bir şey! Çünkü en iyiyi verip en kötüyü alıyorlar. Çünkü en iyiyi verip en kötüyü alıyorlar.

Cenâb-ı Hakk'ın mağfiretini kazanıp cennete girmek varken; azabına müstahak olup Cenâb-ı Hakk'ın mağfiretini kazanıp cennete girmek varken; azabına müstahak olup cehenneme atılmak, cayır cayır yanmak hiç bir olur mu?cehenneme atılmak, cayır cayır yanmak hiç bir olur mu? Hidayet yolunu bırakıp tertemiz mü'min kullar olarak, evliyâullah olarak yaşayıp daHidayet yolunu bırakıp tertemiz mü'min kullar olarak, evliyâullah olarak yaşayıp da Allah'ın huzuruna sevdiği kul olarak varmak varken âsi, mücrim, günahkâr, Allah'ın huzuruna sevdiği kul olarak varmak varken âsi, mücrim, günahkâr, pis, iğrenç mahlûklar, varlıklar olarak bin bir türlü günah ve suç irtikâp ederekpis, iğrenç mahlûklar, varlıklar olarak bin bir türlü günah ve suç irtikâp ederek Allah'ın huzuruna böyle suçlu varmak bir olur mu?!.. Allah'ın huzuruna böyle suçlu varmak bir olur mu?!..

Yanlış iş yapıyorlar. İyiyi verip kötüyü alıyorlar. Bunlar öyle kimselerdir. Yanlış iş yapıyorlar. İyiyi verip kötüyü alıyorlar. Bunlar öyle kimselerdir.

Femâ asberahüm ale'n-nâr. Femâ asberahüm ale'n-nâr. "Bunların ateşe böyle bu kadar cüret yapmalarına ne sebep oluyor, "Bunların ateşe böyle bu kadar cüret yapmalarına ne sebep oluyor, ne sebeple bunu yapıyorlar?" ne sebeple bunu yapıyorlar?"

"Buradaki mâ soru edatıdır." diyenlere göre; "Buradaki mâ soru edatıdır." diyenlere göre;

"Bunlar cehennemin tahammül edilmeyecek azabına sabretmeyi nasıl göze alıp da "Bunlar cehennemin tahammül edilmeyecek azabına sabretmeyi nasıl göze alıp da bu cüreti nasıl yapıyorlar? bu cüreti nasıl yapıyorlar? Ne bunlara bu cüretkârlığı yaptırtıyor? Ne biçim şey?.." Ne bunlara bu cüretkârlığı yaptırtıyor? Ne biçim şey?.."

Bu soru tevbih içindir. "Ne kadar yanlış, ne kadar çirkin, ne kadar kötü!" mânasına bir soru.Bu soru tevbih içindir. "Ne kadar yanlış, ne kadar çirkin, ne kadar kötü!" mânasına bir soru. Cenâb-ı Hak tevbih için bu tarzda soru sormuş, soru tarzında ifade ediyor. Cenâb-ı Hak tevbih için bu tarzda soru sormuş, soru tarzında ifade ediyor. "Bunları bu cüreti yapmağa ne sevk ediyor? Yapılır mı bu? "Bunları bu cüreti yapmağa ne sevk ediyor? Yapılır mı bu? Yapılmaz, yapmamaları lazım!.." mânasına. Bir de burada fiil-i taaccüb vardır: Yapılmaz, yapmamaları lazım!.." mânasına.

Bir de burada fiil-i taaccüb vardır:

Femâ asberahüm ale'n-nâr.Femâ asberahüm ale'n-nâr. "Bunlar cehennem azabına uğradıkları zaman nasıl sabredecekler? "Bunlar cehennem azabına uğradıkları zaman nasıl sabredecekler? Bu kadar korkunç bir şeyi nasıl hazmedecekler, nasıl tahammül edecekler?.." diye Bu kadar korkunç bir şeyi nasıl hazmedecekler, nasıl tahammül edecekler?.." diye taaccüp içindir, mânasını da veriyorlar. taaccüp içindir, mânasını da veriyorlar.

Bir de şu mânayı verenler var: Bir de şu mânayı verenler var:

"Bunların kendilerini cehenneme götürecek olan cesareti kazanmalarının sebebi ne?"Bunların kendilerini cehenneme götürecek olan cesareti kazanmalarının sebebi ne? Neden bunu yapıyorlar?" Sonuç itibariyle hepsi de, "Yapmamaları gerekir!" mânasına geliyor. Neden bunu yapıyorlar?"

Sonuç itibariyle hepsi de, "Yapmamaları gerekir!" mânasına geliyor.
"Bu kişiler azaba uğrayacaklar. Yapmasalardı daha iyi olurdu!" mânasına geliyor. "Bu kişiler azaba uğrayacaklar. Yapmasalardı daha iyi olurdu!" mânasına geliyor.

Bu azaba uğramalarının, bu feci cezaya mâruz kalmalarının Bu azaba uğramalarının, bu feci cezaya mâruz kalmalarının mahkeme-i kübrâdaki sebebi, gerekçesi nedir? mahkeme-i kübrâdaki sebebi, gerekçesi nedir?

Zâlike. "Bu cezaya çarpılmaları şundandır." Bi-ennallâhe nezzele'l-kitâbe bi'l-hakki. Zâlike. "Bu cezaya çarpılmaları şundandır." Bi-ennallâhe nezzele'l-kitâbe bi'l-hakki. "Allah vahyini, kitabını hak ile indirmiştir.""Allah vahyini, kitabını hak ile indirmiştir." ve innellezînahtelefû fi'l-kitâbi lefî şikâkın ba'îdin. "Bu kitap konusunda ihtilâfa düşenler iseve innellezînahtelefû fi'l-kitâbi lefî şikâkın ba'îdin. "Bu kitap konusunda ihtilâfa düşenler ise haktan çok uzak bir aykırılık, ayrılık içindedirler!" haktan çok uzak bir aykırılık, ayrılık içindedirler!"

"Ondan dolayı, hakka uymadıklarından dolayı bu cezaya çarptırılırlar." mânasına. "Ondan dolayı, hakka uymadıklarından dolayı bu cezaya çarptırılırlar." mânasına.

Buradaki kitap bazı müfessirlere göre Tevrat'dır. Buradaki kitap bazı müfessirlere göre Tevrat'dır. Cenâb-ı Hak Tevrat'ı Musa aleyhisselam'a indirdi. İçinde ahlâkî emirleri buyurdu.Cenâb-ı Hak Tevrat'ı Musa aleyhisselam'a indirdi. İçinde ahlâkî emirleri buyurdu. Benî İsrâil'in, Musa aleyhisselam'ın kavminin, ashabının,Benî İsrâil'in, Musa aleyhisselam'ın kavminin, ashabının, ona tâbi olanların uyması gereken hükümleri bildirdi.ona tâbi olanların uyması gereken hükümleri bildirdi. Bu arada, âhir zaman peygamberi geldiği zaman, ona tâbi olmalarını da bildirdi.Bu arada, âhir zaman peygamberi geldiği zaman, ona tâbi olmalarını da bildirdi. Âhir zaman peygamberinden bahsetti.Âhir zaman peygamberinden bahsetti. Böyle bir peygamber gelecek, diye Tevrat'ta âyetler var. Bunu biliyorlar.Böyle bir peygamber gelecek, diye Tevrat'ta âyetler var. Bunu biliyorlar. Hak olarak indirdi. Onlar da bunda ihtilaf ettiler, buna muhalefet ettiler. Hak olarak indirdi.

Onlar da bunda ihtilaf ettiler, buna muhalefet ettiler.
Kitabın bu hükmüne, "Ey Musa aleyhisselam'ın ümmetinden olan, devam eden insanlar!Kitabın bu hükmüne, "Ey Musa aleyhisselam'ın ümmetinden olan, devam eden insanlar! Ahir zaman peygamberinin zamanına erişenleriniz olursa ona tâbi olun!" emrine muhalefet yaptılar. Ahir zaman peygamberinin zamanına erişenleriniz olursa ona tâbi olun!" emrine muhalefet yaptılar.

Kitap konusunda ihtilafın bir açıklaması da şöyle: Kitap konusunda ihtilafın bir açıklaması da şöyle:

Allah Musa aleyhisselam'a Tevrat'ı indirdi, İsa aleyhisselam'a İncil'i indirdi,Allah Musa aleyhisselam'a Tevrat'ı indirdi, İsa aleyhisselam'a İncil'i indirdi, Muhammed-i Mustafâ Efendimiz aleyhi's-salâtü ve's-selâm'a da Kur'ân-ı Kerîm'i indirdi. Muhammed-i Mustafâ Efendimiz aleyhi's-salâtü ve's-selâm'a da Kur'ân-ı Kerîm'i indirdi. Allah'ın bazı kitaplarına inanıp bazı kitaplarına inanmamak; Allah'ın bazı kitaplarına inanıp bazı kitaplarına inanmamak; Allah'ın hükmüne, kitabına muhalefet etmek demektir, ihtilaf etmek demektir! Allah'ın hükmüne, kitabına muhalefet etmek demektir, ihtilaf etmek demektir! Ona inanıyor, buna inanmıyor. Ama hepsi Allah'tan, ona inanıyorsan buna da inanacaksın! Ona inanıyor, buna inanmıyor.

Ama hepsi Allah'tan, ona inanıyorsan buna da inanacaksın!
Çünkü hepsini Cenâb-ı Hak göndermiş. Bu mânaya da gelebilir. Çünkü hepsini Cenâb-ı Hak göndermiş. Bu mânaya da gelebilir.

Yahut da Allah'ın kitabı içindeki bazı âyetlere inanıp bazılarına inanmak, o da sebeb-i azaptır.Yahut da Allah'ın kitabı içindeki bazı âyetlere inanıp bazılarına inanmak, o da sebeb-i azaptır. Cenâb-ı Hakk'ın indirdiği âyetlerin hepsine iman etmemiz gerekir.Cenâb-ı Hakk'ın indirdiği âyetlerin hepsine iman etmemiz gerekir. Eskilerin, yenilerin, eski ümmetlere indirilenlerin,Eskilerin, yenilerin, eski ümmetlere indirilenlerin, son indirilenlerin bazısına inanır bazısına inanmazsa olmaz! son indirilenlerin bazısına inanır bazısına inanmazsa olmaz!

Efe tü'minûne bi-ba'di'l-kitâbi ve tekfurûne bi-ba'din.Efe tü'minûne bi-ba'di'l-kitâbi ve tekfurûne bi-ba'din. "Kitabın bazı âyetlerine inanıyorsunuz da bazılarına inanmıyor musunuz?" "Kitabın bazı âyetlerine inanıyorsunuz da bazılarına inanmıyor musunuz?"

Bazılarını uyguluyorsunuz, tutuyorsunuz; ötekilerin ahkâmını uygulamıyorsunuz.Bazılarını uyguluyorsunuz, tutuyorsunuz; ötekilerin ahkâmını uygulamıyorsunuz. Bunu yapanların yanlış yaptığını ve büyük cezaya uğrayacaklarını bildiriyor. Bunu yapanların yanlış yaptığını ve büyük cezaya uğrayacaklarını bildiriyor.

Hâsılı gerek Tevrat'a inanıp Kur'an'a inanmadıkları için Hâsılı gerek Tevrat'a inanıp Kur'an'a inanmadıkları için gerek yahudi oldukları için Tevrat'ın içindeki ahkâmın bazısını kabul ettikleri hâlde bazısını da gerek yahudi oldukları için Tevrat'ın içindeki ahkâmın bazısını kabul ettikleri hâlde bazısını da işlerine gelmediği için işlemedikleri, sakladıkları, uygulamadıkları için işlerine gelmediği için işlemedikleri, sakladıkları, uygulamadıkları için onların cezası olarak cehenneme atılacaklar. onların cezası olarak cehenneme atılacaklar.

"Allah'ın kitapları, hükümleri, vahiyleri konusunda ihtilaf edenler hiç şüphe yok ki"Allah'ın kitapları, hükümleri, vahiyleri konusunda ihtilaf edenler hiç şüphe yok ki çok büyük bir aykırılık ve ayrılık içindedirler." çok büyük bir aykırılık ve ayrılık içindedirler."

Şikâk, "şıklar" demek. "Bir şeyin alternatifi…" diyorlar. Şikâk, "şıklar" demek.

"Bir şeyin alternatifi…" diyorlar.
Bir şıkkı budur, öteki şıkkı budur. Şıkk; "yarısı, parçası, bölümü, bir ihtimal, seçenek" demek. Bir şıkkı budur, öteki şıkkı budur.

Şıkk; "yarısı, parçası, bölümü, bir ihtimal, seçenek" demek.

Şâkka ve şikâk, mufâale bâbından masdardır; mükâtele ve kıtâl gibi. Şâkka ve şikâk, mufâale bâbından masdardır; mükâtele ve kıtâl gibi.

Şak olmak, "ayrılmak" demek. Şak olmak, "ayrılmak" demek.

Allahu Teâlâ hazretleri, Peygamber Efendimiz'in işaretiyle kameri ikiye ayırmış, buna şâkkü'l-kamer deniliyor.Allahu Teâlâ hazretleri, Peygamber Efendimiz'in işaretiyle kameri ikiye ayırmış, buna şâkkü'l-kamer deniliyor. Şikâk "aykırılık ve ayrılık, ayrılmak" demek. Ay ikiye ayrıldı. Ona şakk-ı kamer denilmiş. Şikâk "aykırılık ve ayrılık, ayrılmak" demek. Ay ikiye ayrıldı. Ona şakk-ı kamer denilmiş.

Şikâk: Birtakım insanların birtakım insanlardan fikir bakımından ayrılması, Şikâk: Birtakım insanların birtakım insanlardan fikir bakımından ayrılması, onlara aykırı davranışlar içine girmesi, muhalefet etmesi demek. onlara aykırı davranışlar içine girmesi, muhalefet etmesi demek.

"Kitap konusunda davranışları bozuk olanlar çok uzak, çok derin bir aykırılık içindedirler." "Kitap konusunda davranışları bozuk olanlar çok uzak, çok derin bir aykırılık içindedirler."

Baîd, "uzak" demek. Bu uzaklık nereye göre uzaklık? Baîd, "uzak" demek.

Bu uzaklık nereye göre uzaklık?

Hakikate göre! Bunlar hakikatten çok uzak düşmüş bir aykırılık ve ayrılık gayrılık içindedirler. Hakikate göre! Bunlar hakikatten çok uzak düşmüş bir aykırılık ve ayrılık gayrılık içindedirler. Bu ayrılıktan, haktan ayrı olmaktan dolayı cehennem azabına uğrayacaklar, Bu ayrılıktan, haktan ayrı olmaktan dolayı cehennem azabına uğrayacaklar, cehennemde azap görecekler. cehennemde azap görecekler.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in her zaman hatırlattığım bir hadîs-i şerîfi var. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in her zaman hatırlattığım bir hadîs-i şerîfi var. Hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

Zül mea'l-hakkı haysü zâle. Zül-zâle-yezûlü; "gitmek, zâil olmak" mânasına. Zül mea'l-hakkı haysü zâle.

Zül-zâle-yezûlü; "gitmek, zâil olmak" mânasına.

Zül mea'l-hakkı haysü zâle. "Hak nereye giderse hak ile beraber git, Zül mea'l-hakkı haysü zâle. "Hak nereye giderse hak ile beraber git, hakkın yanında beraber git!" hakkın yanında beraber git!"

Hak neredeyse sen haktan yana ol! Senin tanıdıklarının yanındaysa; Hak neredeyse sen haktan yana ol! Senin tanıdıklarının yanındaysa; tamam sen haktan yanasın. tamam sen haktan yanasın. Tanıdıkların da onun yanında olduğu için berabersin.Tanıdıkların da onun yanında olduğu için berabersin. Ama hak düşmanının tarafındaysa o zaman yine hakkın yanında olacaksın!Ama hak düşmanının tarafındaysa o zaman yine hakkın yanında olacaksın! "O benim düşmanım." diye, haktan ayrılmayacaksın. "O benim düşmanım." diye, haktan ayrılmayacaksın. "Bunlar benim dostum." diye bâtılın yanında kalmayacaksın. Allah böyle emrediyor. "Bunlar benim dostum." diye bâtılın yanında kalmayacaksın. Allah böyle emrediyor. Haktan yana olmayı emrediyor. Peygamber Efendimiz de böyle emrediyor. Haktan yana olmayı emrediyor. Peygamber Efendimiz de böyle emrediyor. Haktan yana olacağız. Velev alâ enfüsiküm evi'l-vâlideyni ve'l-akrabîn. Haktan yana olacağız.

Velev alâ enfüsiküm evi'l-vâlideyni ve'l-akrabîn.

Müslüman, adalete o kadar riayet edecek ki kendisinin aleyhine bile olsa hakkı söyleyecek. Müslüman, adalete o kadar riayet edecek ki kendisinin aleyhine bile olsa hakkı söyleyecek. Anne babasının ve akrabasının aleyhinde bile olsa haktan yana davranacak. Anne babasının ve akrabasının aleyhinde bile olsa haktan yana davranacak.

Tarafgirlik yapmayacak, kayırma yapmayacak, bencillik yapmayacak, taassup göstermeyecek, Tarafgirlik yapmayacak, kayırma yapmayacak, bencillik yapmayacak, taassup göstermeyecek, kavmiyetçilik, kabilecilik yapmayacak, yandaşlık yapmayacak; adaletçi olacak, tam adaletçi olacak!kavmiyetçilik, kabilecilik yapmayacak, yandaşlık yapmayacak; adaletçi olacak, tam adaletçi olacak! Teraziyle elinde olacak, tam dürüst olacak!Teraziyle elinde olacak, tam dürüst olacak! Bunlar öyle yapmadıkları için haktan çok uzaklaştıkları için o cehennem azabına uğrayacaklar. Bunlar öyle yapmadıkları için haktan çok uzaklaştıkları için o cehennem azabına uğrayacaklar.

Tabii bunlar da bizim kardeşlerimiz, Hz. Âdem'in torunları. Tabii bunlar da bizim kardeşlerimiz, Hz. Âdem'in torunları.

Âdem aleyhisselam'ın Peygamber Efendimiz'leÂdem aleyhisselam'ın Peygamber Efendimiz'le karşılaşması beni çok duygulandırır, o sahne gözümün önüne gelir: karşılaşması beni çok duygulandırır, o sahne gözümün önüne gelir:

[Peygamber Efendimiz] miraca çıkarken Âdem atamızın yanına varmış, konuşmuş. [Peygamber Efendimiz] miraca çıkarken Âdem atamızın yanına varmış, konuşmuş. Mübarek, aksakallı, ebü'l-beşer Âdem atamız sağ yanına baktığı zaman gülüyormuş,Mübarek, aksakallı, ebü'l-beşer Âdem atamız sağ yanına baktığı zaman gülüyormuş, sol tarafına baktığı zaman üzülüp ağlıyormuş. sol tarafına baktığı zaman üzülüp ağlıyormuş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Cebrail aleyhisselam'a bunun sebebini sorunca. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Cebrail aleyhisselam'a bunun sebebini sorunca.

Sağ taraftakiler Âdem aleyhisselam'ın zürriyetinden, benî Âdemden, Sağ taraftakiler Âdem aleyhisselam'ın zürriyetinden, benî Âdemden, insanlardan cennetlik olanlar. insanlardan cennetlik olanlar. Onları görünce Âdem aleyhisselam;Onları görünce Âdem aleyhisselam; "Benim bu evlatlarım Allah'ın emrini tuttular, cennetlik oldular." diye seviniyor."Benim bu evlatlarım Allah'ın emrini tuttular, cennetlik oldular." diye seviniyor. Ama soldakiler günahkârlar olup Allah'ın emrini dinlemeyip cehenneme gidecekler. Ama soldakiler günahkârlar olup Allah'ın emrini dinlemeyip cehenneme gidecekler. Onları da görünce; "Bunlar benim evlatlarım. Allah'ın emrini tutmadılar. Onları da görünce; "Bunlar benim evlatlarım. Allah'ın emrini tutmadılar. İyi müslüman, iyi mü'min olamadılar. Cehenneme müstahak oldular." diye,İyi müslüman, iyi mü'min olamadılar. Cehenneme müstahak oldular." diye, onların uğradığı feci durumdan dolayı üzülüp ağlıyormuş. onların uğradığı feci durumdan dolayı üzülüp ağlıyormuş.

Biz de hiç kimsenin cehenneme gitmesini istemiyoruz. Biz de hiç kimsenin cehenneme gitmesini istemiyoruz. Peygamber Efendimiz de öyle müşfik idi.Peygamber Efendimiz de öyle müşfik idi. Hadîs-i şerîfte buyuruyor ki; Hadîs-i şerîfte buyuruyor ki;

"Ey ümmetim, ey insanlar! Sizden biriniz vefat ederse geride mal bırakırsa mal ailesinindir,"Ey ümmetim, ey insanlar! Sizden biriniz vefat ederse geride mal bırakırsa mal ailesinindir, çoluk çocuğunundur, mirasçılarınındır. çoluk çocuğunundur, mirasçılarınındır. Ama geride mal bırakmaz da borç bırakırsa borcu ben ödeyeceğim, borcu benimdir. Ama geride mal bırakmaz da borç bırakırsa borcu ben ödeyeceğim, borcu benimdir. Perişan aile efradı bırakmışsa onlara ben bakacağım, onlara bakmak vazifesi benimdir." diyor. Perişan aile efradı bırakmışsa onlara ben bakacağım, onlara bakmak vazifesi benimdir." diyor.

Peygamber Efendimiz ne kadar şefkatli!Peygamber Efendimiz ne kadar şefkatli! Bizim de Peygamber Efendimiz'in ahlâkıyla ahlâklanmamız lazım! Bizim de Peygamber Efendimiz'in ahlâkıyla ahlâklanmamız lazım! Çünkü onu örnek alıyoruz, onun yolunda yürümeye çalışıyoruz. Çünkü onu örnek alıyoruz, onun yolunda yürümeye çalışıyoruz. Bizim de çok merhametli olmamız lazım! Bizim de çok merhametli olmamız lazım!

Bir insanın cehenneme gitmesi bizi memnun etmiyor, cehenneme gidecek iş yapması bizi memnun etmiyor.Bir insanın cehenneme gitmesi bizi memnun etmiyor, cehenneme gidecek iş yapması bizi memnun etmiyor. Cennete gidecek iş yapması memnun ediyor. Mü'min oldu mu seviniyoruz, bağrımıza basıyoruz. Cennete gidecek iş yapması memnun ediyor. Mü'min oldu mu seviniyoruz, bağrımıza basıyoruz. Mü'min evladıyken ayağı kayıp da küfre düştü mü, kötü hâllere, Mü'min evladıyken ayağı kayıp da küfre düştü mü, kötü hâllere, kötü huylara düştü mü, batakhanelere düştü mü üzülüyoruz. kötü huylara düştü mü, batakhanelere düştü mü üzülüyoruz. Esrara alıştı mı, kumara alıştı mı üzülüyoruz. Hapse düştü mü üzülüyoruz. Esrara alıştı mı, kumara alıştı mı üzülüyoruz. Hapse düştü mü üzülüyoruz. Bütün bunlardan elem duyuyoruz. İnsanların bu gibi durumlardan kurtulması için çalışıyoruz. Bütün bunlardan elem duyuyoruz. İnsanların bu gibi durumlardan kurtulması için çalışıyoruz.

Tabii cehenneme girenlerden memnun olmayız, üzülürüz, girmelerini istemeyiz. Tabii cehenneme girenlerden memnun olmayız, üzülürüz, girmelerini istemeyiz.

Ne yapması lazım? Tavsiyemiz: Herkesin haktan yana olması lazım. Ne yapması lazım?

Tavsiyemiz: Herkesin haktan yana olması lazım.
Dünyevî küçük hesapların sonu yoktur, faydası, devamı yoktur. Dünyevî küçük hesapların sonu yoktur, faydası, devamı yoktur. Az bir menfaat elde edilse bile bir müddet yaşansa bile sonundaAz bir menfaat elde edilse bile bir müddet yaşansa bile sonunda haramlar haram yiyenin burnundan fitil fitil gelir. haramlar haram yiyenin burnundan fitil fitil gelir. Dünyada da fayda görmez. Âhirette de cehenneme atılır.Dünyada da fayda görmez. Âhirette de cehenneme atılır. Ateşle karnı dolar, korkunç azaplara mâruz kalır. Ateşle karnı dolar, korkunç azaplara mâruz kalır.

Rabbimiz bizi lütf u keremiyle güzel işleri yapmaya muvaffak eylesin. Rabbimiz bizi lütf u keremiyle güzel işleri yapmaya muvaffak eylesin. Tevfîkini refîk eylesin. Huylarımızı güzelleştirmeyi, Tevfîkini refîk eylesin. Huylarımızı güzelleştirmeyi, güzel ahlâklı, kâmil insanlar olmayı nasip eylesin. güzel ahlâklı, kâmil insanlar olmayı nasip eylesin. Haktan yana, iyilikten yana, hayırdan yana olmayı, mert olmayı nasip eylesin.Haktan yana, iyilikten yana, hayırdan yana olmayı, mert olmayı nasip eylesin. Dîn-i mübîn-i İslâm için iman için Allah'ın rızasını kazanacak güzel çalışmalar yapmayı; Dîn-i mübîn-i İslâm için iman için Allah'ın rızasını kazanacak güzel çalışmalar yapmayı; insanları sevindirecek, gönüllerini alacak hayırlı hizmetler vermeyi nasip eylesin. insanları sevindirecek, gönüllerini alacak hayırlı hizmetler vermeyi nasip eylesin.

Ömrümüzü hayırlı, verimli, olumlu geçirip uzun ömürle muammer olup Ömrümüzü hayırlı, verimli, olumlu geçirip uzun ömürle muammer olup Rabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım.Rabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım. Rabbimiz bizi lütfuna erdirsin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Rabbimiz bizi lütfuna erdirsin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh! es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2