Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Babanın Evladına Vazifeleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Safer 1405 / 17.11.1984

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

Ve's-salâtuve's-selâmualâseyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînVe's-salâtuve's-selâmualâseyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaînseyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahûbi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebi'ahûbi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâba'd: Fa'lemûeyyühe'l-ihvân fe-inneefdale'l-kitâbikitâbullâh ve efdale'l-hedyihedyüseyyidinâEmmâba'd:

Fa'lemûeyyühe'l-ihvân fe-inneefdale'l-kitâbikitâbullâh ve efdale'l-hedyihedyüseyyidinâ
Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûrimuhdesâtuhâ ve külle muhdesinbid'atünMuhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûrimuhdesâtuhâ ve külle muhdesinbid'atün ve külle bid'atindalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâfî'n-nâr.ve külle bid'atindalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâfî'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyisallallahu aleyhi ve sellemeennehûkâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyisallallahu aleyhi ve sellemeennehûkâl:

Asdeku'r-rü'yâmâkânenehâran li-ennellâheteâlâazze ve cellehassanîbi'l-vahyi nehârâ. Asdeku'r-rü'yâmâkânenehâran li-ennellâheteâlâazze ve cellehassanîbi'l-vahyi nehârâ.

Sadaka Resûlullahfîmâkâl ev kemâkâl. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullahfîmâkâl ev kemâkâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, ikramı, ihsanı cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, ikramı, ihsanı cümlenizin üzerine olsun. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs i şerîflerinden bir miktar,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs i şerîflerinden bir miktar, Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından okumaya devam edeceğiz. Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından okumaya devam edeceğiz.

Bu hadîs-i şerîflerin okumasına başlamadan evvel, önce ve özellikleBu hadîs-i şerîflerin okumasına başlamadan evvel, önce ve özellikle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruh-u pâki için,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruh-u pâki için, sonra onun cümle âl'inin, ashâbının, etbâının, ahbabının ruhları için;sonra onun cümle âl'inin, ashâbının, etbâının, ahbabının ruhları için; ve sâirenbiyâ ve mürselînin, cümle evliyâullahın,ve sâirenbiyâ ve mürselînin, cümle evliyâullahın, hâsseten sahâbe-i kirâm rıdvanullahiteâlâ aleyhim ecmaîn hazretlerinden müteselsilen zamanımıza,hâsseten sahâbe-i kirâm rıdvanullahiteâlâ aleyhim ecmaîn hazretlerinden müteselsilen zamanımıza, üstatlarımıza, hocalarımıza kadar, bilhassa hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî'ye kadarüstatlarımıza, hocalarımıza kadar, bilhassa hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî'ye kadar güzerân eylemiş olan silsilemize mensup sâdât ve meşâyih-i turuk-u âliyyemizingüzerân eylemiş olan silsilemize mensup sâdât ve meşâyih-i turuk-u âliyyemizin ve hulefâsının, müridânının, muhibbânının ruhlarına ayrı ayrı olmak üzere;ve hulefâsının, müridânının, muhibbânının ruhlarına ayrı ayrı olmak üzere; ve hâsseten burada bulunan, şu hadisleri dinlemek üzere buraya cem olmuş olan kardeşlerimizinve hâsseten burada bulunan, şu hadisleri dinlemek üzere buraya cem olmuş olan kardeşlerimizin âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin, yakınlarının, dostlarının, akrabâsının ruhları için;âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin, yakınlarının, dostlarının, akrabâsının ruhları için; beldemizin medâr-ı iftiharı evliyâullahın, Hacı Bayrâm-ı Velî'ninbeldemizin medâr-ı iftiharı evliyâullahın, Hacı Bayrâm-ı Velî'nin ve sâirmü'minîn ümü'minât ve müslümîn ümüslimâtın ruhları için; biz yaşayın müslümanların dave sâirmü'minîn ümü'minât ve müslümîn ümüslimâtın ruhları için; biz yaşayın müslümanların da Mevlâmız'ın rızasına ererek, huzuruna sevdiği, razı olduğu bir kul olarakMevlâmız'ın rızasına ererek, huzuruna sevdiği, razı olduğu bir kul olarak varmamıza vesile olması için, şu okuduğumuz hadislerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olanvarmamıza vesile olması için, şu okuduğumuz hadislerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan bütün râvilerin, ulemânın, hadis alimlerinin ruhları için, bütün râvilerin, ulemânın, hadis alimlerinin ruhları için, içinde şu vazifeyi yapabildiğimiz şu camiyi bu hâle getirmekte emeği geçmiş, maddî yardımda bulunmuş,içinde şu vazifeyi yapabildiğimiz şu camiyi bu hâle getirmekte emeği geçmiş, maddî yardımda bulunmuş, koşuşturmuş olan kardeşlerimiz için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf okuyalım;koşuşturmuş olan kardeşlerimiz için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf okuyalım; Mevlâ cümlesine ikram eylesin. Mevlâ cümlesine ikram eylesin.

İlk hadîs-i şerîf, metnini Arapça mukaddimede okumuş olduğumuz,İlk hadîs-i şerîf, metnini Arapça mukaddimede okumuş olduğumuz, Cabir hazretlerinden rivayet edilmiştir.Cabir hazretlerinden rivayet edilmiştir. Müstedrek'te ve Deylemî'de kaydedilmiş hadîs-i şerîf.Müstedrek'te ve Deylemî'de kaydedilmiş hadîs-i şerîf. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki;

"Rüyanın en doğrusu, gündüz olanıdır."Rüyanın en doğrusu, gündüz olanıdır. Çünkü Azîz ve Celîl olan Allahbana vahyetmeyi gündüze tahsis eylemiştir." Çünkü Azîz ve Celîl olan Allahbana vahyetmeyi gündüze tahsis eylemiştir."

Mâlum, rüya insanın uyuduğu zaman, kendinden geçtiği zaman gördüğü birtakım şeyler Mâlum, rüya insanın uyuduğu zaman, kendinden geçtiği zaman gördüğü birtakım şeyler Gözleri kapalı da yine görüyor. Demek ki görmek gözle de değilmiş.Gözleri kapalı da yine görüyor. Demek ki görmek gözle de değilmiş. Rüyaların çeşitleri vardır; hakkı vardır, batılı vardır,Rüyaların çeşitleri vardır; hakkı vardır, batılı vardır, şeytanîsi vardır, rahmânîsi vardır, nefsanîsi vardır.şeytanîsi vardır, rahmânîsi vardır, nefsanîsi vardır. Doğru rüyaların olduğuna Kur'ân-ı Kerîm'de işaretler var.Doğru rüyaların olduğuna Kur'ân-ı Kerîm'de işaretler var. Yusuf aleyhisselamrüyaları tevil etmeyi, tabir etmeyiYusuf aleyhisselamrüyaları tevil etmeyi, tabir etmeyi Allahu Teâlâ hazretleri kendisine öğretmiş olduğu için bazı rüya tabirleri yapmış,Allahu Teâlâ hazretleri kendisine öğretmiş olduğu için bazı rüya tabirleri yapmış, onlar Kur'ân-ı Kerîm'de yer alıyor. Mesela diyor ki; onlar Kur'ân-ı Kerîm'de yer alıyor. Mesela diyor ki;

Bismillâhirrahmânirrahîm. Yâ ebeti innî raeytü eheda aşere kevkeben Bismillâhirrahmânirrahîm.

Yâ ebeti innî raeytü eheda aşere kevkeben
ve'ş-şemse ve'l-kamere raeytühüm lîsâcidîn.ve'ş-şemse ve'l-kamere raeytühüm lîsâcidîn. "Gördüm ki 11 yıldız, güneş ve ay bana secde ediyorlar." "Gördüm ki 11 yıldız, güneş ve ay bana secde ediyorlar."

Yakup aleyhisselam rüyanın neye işaret olduğunu anladı, dedi ki; Yakup aleyhisselam rüyanın neye işaret olduğunu anladı, dedi ki;

"Oğlum, rüyanı sakın kardeşlerine aktarma, rüyanı kardeşlerine söyleme." "Oğlum, rüyanı sakın kardeşlerine aktarma, rüyanı kardeşlerine söyleme."

Fe-yekîdu leke keydâ. "Sana bir zararları dokunur, kıskanırlar da bir hile yaparlar." Fe-yekîdu leke keydâ. "Sana bir zararları dokunur, kıskanırlar da bir hile yaparlar."

Evlatları, Yusuf aleyhisselam ile beraber12 kardeşti. Evlatları, Yusuf aleyhisselam ile beraber12 kardeşti. Yusuf aleyhisselam'ın güzelliği, terbiyesi, -Allah tarafından kendisi tabiYusuf aleyhisselam'ın güzelliği, terbiyesi, -Allah tarafından kendisi tabi peygamber olarak seçilmiş- küçükten beri hoş hâli vardı. O hâli ötekiler kıskanıyorlardı. peygamber olarak seçilmiş- küçükten beri hoş hâli vardı. O hâli ötekiler kıskanıyorlardı. Babası onlara itibar ediyordu, hususi bir muamele ediyordu diye ötekiler onu kıskanıyorlardı. Babası onlara itibar ediyordu, hususi bir muamele ediyordu diye ötekiler onu kıskanıyorlardı.

Burada da bir başka ders çıkıyor ki; insan ne kadar hoş halli, iyi olsa, Burada da bir başka ders çıkıyor ki; insan ne kadar hoş halli, iyi olsa, yine de kızıp da kendisine kötülük yapmak isteyenler çıkabiliyor.yine de kızıp da kendisine kötülük yapmak isteyenler çıkabiliyor. Allah'a sığınmaktan gayri çare yok. Küllü ni'metinmahsûdun.Allah'a sığınmaktan gayri çare yok.

Küllü ni'metinmahsûdun.
"Her nimet hasede uğrar, haset celbeder." "Her nimet hasede uğrar, haset celbeder."

Birisinde bir şey gördü mü ötekilerin içi kıvrılır. Hasetçiyi de tedavi mümkün değildir.Birisinde bir şey gördü mü ötekilerin içi kıvrılır. Hasetçiyi de tedavi mümkün değildir. Ancak senin elindeki nimet gidecek de hasetçinin içi rahatlayacak; başka türlü rahat etmez.Ancak senin elindeki nimet gidecek de hasetçinin içi rahatlayacak; başka türlü rahat etmez. Yani sen kıvrım kıvrım kıvrandığın zaman, o zaman memnun olur; Yani sen kıvrım kıvrım kıvrandığın zaman, o zaman memnun olur;

"Tamam, şimdi içim rahat etti." "Tamam, şimdi içim rahat etti."

Ya mübarek! Ne olur, Allah sana da versin, ona da versin. Ya mübarek! Ne olur, Allah sana da versin, ona da versin. Ondaki nimetin gitmesini ne diye istiyorsun? Ondaki nimetin gitmesini ne diye istiyorsun? Haset, insanının içinde kötü bir duygu, kötü bir istek;Haset, insanının içinde kötü bir duygu, kötü bir istek; karşısındakinin elindeki nimet gitsin diye içi kıvranır, ister.karşısındakinin elindeki nimet gitsin diye içi kıvranır, ister. "Benim de olsun." dese, "Allah bana da versin." dese neyse ne; fakat"Benim de olsun." dese, "Allah bana da versin." dese neyse ne; fakat "Onun elindeki gitsin, onun elinden çıksın o, dayanamıyorum onun o nimete mazhar olmasına..." "Onun elindeki gitsin, onun elinden çıksın o, dayanamıyorum onun o nimete mazhar olmasına..."

Böyle durumlar oluyor. Tabi Yusuf aleyhisselam'ın hayatında uzun mâcerâ geçti. Böyle durumlar oluyor.

Tabi Yusuf aleyhisselam'ın hayatında uzun mâcerâ geçti.
Kardeşleri hakikaten onu kıskandılar, öldürmeye kastettiler,Kardeşleri hakikaten onu kıskandılar, öldürmeye kastettiler, kuyuya attılar, kervana sattılar, Mısır'a gitti.kuyuya attılar, kervana sattılar, Mısır'a gitti. Ama bir insanı Allah aziz ederse cümle cihan halkı başına toplaşsa onu zelil edemez.Ama bir insanı Allah aziz ederse cümle cihan halkı başına toplaşsa onu zelil edemez. Allah onu yine Mısır'da da aziz etti. Mısır'ın azizi onu satın aldı.Allah onu yine Mısır'da da aziz etti. Mısır'ın azizi onu satın aldı. Çoluk çocuğu yoktu, hanımına dedi ki; Çoluk çocuğu yoktu, hanımına dedi ki;

"Bunu alalım, evladımız yok, bunu evlat edinelim, bize belki bir faydası dokunur." "Bunu alalım, evladımız yok, bunu evlat edinelim, bize belki bir faydası dokunur."

Yusuf aleyhisselamyine saraylarda büyüdü. Yusuf aleyhisselamyine saraylarda büyüdü. Ötekiler istedikleri kadar kıskansınlar, kuyuya tıksınlar, esir olarak satsınlar;Ötekiler istedikleri kadar kıskansınlar, kuyuya tıksınlar, esir olarak satsınlar; yine sarayda büyüdü, yine Allah onu çeşitli nimetlere erdirdi.yine sarayda büyüdü, yine Allah onu çeşitli nimetlere erdirdi. Sonunda da öteki hasetçiler yaptıklarına pişman oldular da,Sonunda da öteki hasetçiler yaptıklarına pişman oldular da, uzun mâcerâdan sonra onları yanlarına çağırdı;uzun mâcerâdan sonra onları yanlarına çağırdı; onlar ona hürmetlerini ifade etmek için o zamanın usulü üzere secde ettiler. onlar ona hürmetlerini ifade etmek için o zamanın usulü üzere secde ettiler.

Bizim şeriatimizde başka bir kimseye secde etmek yok. Bizim şeriatimizde başka bir kimseye secde etmek yok.

Eğer bir insanın bir insana secde etmesi olaydı, kadına kocasına secde etmesini emrederdim."Eğer bir insanın bir insana secde etmesi olaydı, kadına kocasına secde etmesini emrederdim." buyuruyor Peygamber Efendimiz. buyuruyor Peygamber Efendimiz.

Demek ki başkasına secde etmek yok. Hatta iki büklüm kıvrılmak da yok. Demek ki başkasına secde etmek yok. Hatta iki büklüm kıvrılmak da yok.

O rüku olmasa dünyada eğilmez başlar. O rüku olmasa dünyada eğilmez başlar.

MehmedÂkif ne güzel söylüyor. MehmedÂkif ne güzel söylüyor. Rüku olmasa, namaz olmasa bu müslümanın başı dünyada eğilmez, kimseye eğilmez. Rüku olmasa, namaz olmasa bu müslümanın başı dünyada eğilmez, kimseye eğilmez.

Müslümanlığın izzeti var, şerefi var. Müslümanlığın izzetini hiçbir şekilde bir başkası,Müslümanlığın izzeti var, şerefi var. Müslümanlığın izzetini hiçbir şekilde bir başkası, müslüman olmayan bir kimse onu geçecek bir başka şeyle telafi edemez. müslüman olmayan bir kimse onu geçecek bir başka şeyle telafi edemez.

"Parası var." Olsun. "Şusu var, busu var, zengin, tahsilli." "Parası var."

Olsun.

"Şusu var, busu var, zengin, tahsilli."

Hiçbir kıymeti yoktur. İzzet Allah'ındır, Hiçbir kıymeti yoktur.

İzzet Allah'ındır,
Resûlullah'ındır ve onlara inandıkları için müslümanlarındır. Münafıklar bunu anlayamazlar.Resûlullah'ındır ve onlara inandıkları için müslümanlarındır. Münafıklar bunu anlayamazlar. Bir müslüman ne kadar fakir olsa, ne kadar yoksul olsa, ne kadar mevkisiz,Bir müslüman ne kadar fakir olsa, ne kadar yoksul olsa, ne kadar mevkisiz, makamsız olsa yine yükseklerin yükseğidir; bir kâfirle mukayese dahi edilemez. makamsız olsa yine yükseklerin yükseğidir; bir kâfirle mukayese dahi edilemez.

Bundan ne çıkar? Müslüman kardeşine izzet etsene. Bundan ne çıkar?

Müslüman kardeşine izzet etsene.

Kâfire izzet edersin, berikine izzet edersin, münafığa izzet edersin deKâfire izzet edersin, berikine izzet edersin, münafığa izzet edersin de kendi müslüman kardeşine niye izzet ve ikram etmezsin? kendi müslüman kardeşine niye izzet ve ikram etmezsin?

Müslümanların İslâm'ın ruhundan haberi yok. Müslümanların İslâm'ın ruhundan haberi yok. Filanca yere şarkıcı geldi mi, şarkıcıyı dinlemek için yerler dar geliyor da stadyum tutuyorlar. Filanca yere şarkıcı geldi mi, şarkıcıyı dinlemek için yerler dar geliyor da stadyum tutuyorlar. Nasıl yardım edeceklerini bilemiyorlar da Nasıl yardım edeceklerini bilemiyorlar da tepeden tırnağa altın takarak şarkıcı kadını tepeden tırnağa altın ediyorlar. tepeden tırnağa altın takarak şarkıcı kadını tepeden tırnağa altın ediyorlar.

Allah bizim başımıza taş yağdırmıyorsa işte içerideki zayıfların, mâsumların, Allah bizim başımıza taş yağdırmıyorsa işte içerideki zayıfların, mâsumların, Allah'a has kulların duası berekâtıyla, şehitlerin hürmetine taş yağdırmıyor.Allah'a has kulların duası berekâtıyla, şehitlerin hürmetine taş yağdırmıyor. Yoksa kafamıza tepeden çatır çatır taş yağması lazım. Yoksa kafamıza tepeden çatır çatır taş yağması lazım.

Yusuf aleyhisselam'a secde ettiler. O zaman dedi ki Yusuf aleyhisselam; Yusuf aleyhisselam'a secde ettiler. O zaman dedi ki Yusuf aleyhisselam;

Yâ ebeti hâzâte'vîlüru'yâya minkablü. "İşte daha önce gördüğüm rüya vardı ya, hani 11 tane yıldız, Yâ ebeti hâzâte'vîlüru'yâya minkablü. "İşte daha önce gördüğüm rüya vardı ya, hani 11 tane yıldız, ay ve güneş bana secde etmişti ya; işte 11 yıldız kardeşlerim, işte ay ve güneş sen ve anam.ay ve güneş bana secde etmişti ya; işte 11 yıldız kardeşlerim, işte ay ve güneş sen ve anam. İşte rüyanın tevili." Ne anlıyoruz? İşte rüyanın tevili."

Ne anlıyoruz?

Kur'ân-ı Kerîm'den sağlam bir delil çıkıyor ki rüyanın aslı var. Kur'ân-ı Kerîm'den sağlam bir delil çıkıyor ki rüyanın aslı var. Rüya denilen şeyin sadece insanın içine depo edilmiş, atılmış duygular,Rüya denilen şeyin sadece insanın içine depo edilmiş, atılmış duygular, alt şuura itilmiş birtakım hislerden ibaret olmadığı, mânevî âlemlerle ilgisi olduğu,alt şuura itilmiş birtakım hislerden ibaret olmadığı, mânevî âlemlerle ilgisi olduğu, birtakım hakikatleri aksettirdiğine Kur'ân-ı Kerîm şahit.birtakım hakikatleri aksettirdiğine Kur'ân-ı Kerîm şahit. Ama rahmânîsi var, şeytanîsi ve nefsanîsi var. Ama rahmânîsi var, şeytanîsi ve nefsanîsi var.

Doğru, bazen öyle. Peki bunların hangisi doğrudur? Doğru, bazen öyle.

Peki bunların hangisi doğrudur?

Zamanı da önemlidir. Seher vaktinde görülen doğru rüyadır.Zamanı da önemlidir. Seher vaktinde görülen doğru rüyadır. Gecenin yarısı geçmiş, üçte ikisi geçmiş, gelmiş sahura kalkma zamanı;Gecenin yarısı geçmiş, üçte ikisi geçmiş, gelmiş sahura kalkma zamanı; işte o zaman görülen rüya doğru. Ondan sonra gündüz görülen rüyalar doğrudur.işte o zaman görülen rüya doğru. Ondan sonra gündüz görülen rüyalar doğrudur. Çünkü insan dinlenecekse dinlenmiştir. Midesinde hazmedilecek bir şey varsa hazmolmuştur,Çünkü insan dinlenecekse dinlenmiştir. Midesinde hazmedilecek bir şey varsa hazmolmuştur, artık mânevî hayatın hakikatleri aksedebiliyor. artık mânevî hayatın hakikatleri aksedebiliyor.

Peki insan gündüz yatar mı? Müslüman gündüz yatar, tabi. Sünnet olan gündüz uykusu var. Peki insan gündüz yatar mı?

Müslüman gündüz yatar, tabi. Sünnet olan gündüz uykusu var.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz öğle civarında uykuya yatardı.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz öğle civarında uykuya yatardı. Ona "kaylûle uykusu" derler. İstirahat veya uyku. Vücuda çok da faydalıdır.Ona "kaylûle uykusu" derler. İstirahat veya uyku. Vücuda çok da faydalıdır. Hele mümkün olsa da sen de mesela öğleden bir saat önce,Hele mümkün olsa da sen de mesela öğleden bir saat önce, yarım saat önce veya öğleden biraz sonra şöyle biraz bir uzanıversen, yarım saat önce veya öğleden biraz sonra şöyle biraz bir uzanıversen, karanlık bir yerde gözünü kapatıp şöyle bir uzansan; öğleden sonra nasıl dinç olursun, karanlık bir yerde gözünü kapatıp şöyle bir uzansan; öğleden sonra nasıl dinç olursun, nasıl rahat çalışırsın, nasıl dinlenmiş olursun. Gör o zaman, nasıl sıhhat kazanırsın.nasıl rahat çalışırsın, nasıl dinlenmiş olursun. Gör o zaman, nasıl sıhhat kazanırsın. Avrupa'da, Amerika'da, Rusya'da bunun tecrübeleri yapılmış. Öğleyin dinlenen dinç oluyor.Avrupa'da, Amerika'da, Rusya'da bunun tecrübeleri yapılmış. Öğleyin dinlenen dinç oluyor. Kendiniz de denerseniz. Peygamber Efendimiz'in tavsiyesidir, öyle yaparsanız iyi olur.Kendiniz de denerseniz. Peygamber Efendimiz'in tavsiyesidir, öyle yaparsanız iyi olur. İşinizin bir kenarında şöyle bir kenara çekilip de 15-20 dakika "Bu sünnettir." diye onu İşinizin bir kenarında şöyle bir kenara çekilip de 15-20 dakika "Bu sünnettir." diye onu yaptığınız takdirde günün ortasında tazelenirsiniz. Niye öğleyin uyuyalım?yaptığınız takdirde günün ortasında tazelenirsiniz.

Niye öğleyin uyuyalım?
Ömrümüz uykuyla mı geçecek? Müslüman zaten gece tam uyumuyor ki.Ömrümüz uykuyla mı geçecek?

Müslüman zaten gece tam uyumuyor ki.
Müslüman sahur vaktinde kalkıyor, teheccüd namazını kılıyor,Müslüman sahur vaktinde kalkıyor, teheccüd namazını kılıyor, tevbe istiğfar ediyor, zikr ü fikirle meşgul oluyor. Ondan sonra sabah namazını kılıyor. tevbe istiğfar ediyor, zikr ü fikirle meşgul oluyor. Ondan sonra sabah namazını kılıyor. Sabah namazından sonra işraka kadar bekliyor.Sabah namazından sonra işraka kadar bekliyor. Ondan sonra "Rızkınızı talepte uykuya yatmayınız." denildiği için kalkıyor, işine gidiyor. Ondan sonra "Rızkınızı talepte uykuya yatmayınız." denildiği için kalkıyor, işine gidiyor. Artık o öğleye doğru geldi mi adamakıllı yorulmuş demektir. Şöyle bir uzanıverdi mi...Artık o öğleye doğru geldi mi adamakıllı yorulmuş demektir. Şöyle bir uzanıverdi mi... İş yerinde de mesela bir saat tatil veriyorlar.İş yerinde de mesela bir saat tatil veriyorlar. İşçi bence namazını kılsın, birazcık yemeğini yesin, şöyle 15-20 dakika bir yerde uzansın.İşçi bence namazını kılsın, birazcık yemeğini yesin, şöyle 15-20 dakika bir yerde uzansın. Çok dinç olur. Gündüz görülen rüya doğru bir rüyadır,Çok dinç olur.

Gündüz görülen rüya doğru bir rüyadır,
"Rüyaların en doğrusudur." buyurmuş Peygamber Efendimiz. "Rüyaların en doğrusudur." buyurmuş Peygamber Efendimiz.

Diğer bir hadîs-i şerîfe geçiyoruz. Bu hadîs-i şerîfler baldan tatlıdır ve daha şifalıdır.Diğer bir hadîs-i şerîfe geçiyoruz. Bu hadîs-i şerîfler baldan tatlıdır ve daha şifalıdır. Bunları hatırımızda iyi tutalım. Resûlullahsallallahu aleyhi ve sellem'in tavsiyesidir.Bunları hatırımızda iyi tutalım. Resûlullahsallallahu aleyhi ve sellem'in tavsiyesidir. Peygamber Efendimiz'in sünnetini tutan, sünnetini ihya eden,Peygamber Efendimiz'in sünnetini tutan, sünnetini ihya eden, onu yaşayan kimselere şehit sevapları var. onu yaşayan kimselere şehit sevapları var.

Aslu küllidâin el-beredetü." Aslu küllidâin el-beredetü."

Çok rivayetler gelmiş; Dârekutnî'de Enes b. Mâlik'ten, İbn Sünnî ve Ebû Nuaym Çok rivayetler gelmiş; Dârekutnî'de Enes b. Mâlik'ten, İbn Sünnî ve Ebû Nuaym Hz. Ali Efendimiz'den, İbn Asâkir Ebû Saîd el-Hudrî'den-rıdvanullahi aleyhim ecmaîn- rivayet etmiş. Hz. Ali Efendimiz'den, İbn Asâkir Ebû Saîd el-Hudrî'den-rıdvanullahi aleyhim ecmaîn- rivayet etmiş.

Aslı külli dâin el-beredetü."Bütün hastalıkların kökü, aslı, mideyi tıka basa doldurmaktır." Aslı külli dâin el-beredetü."Bütün hastalıkların kökü, aslı, mideyi tıka basa doldurmaktır."

Kalp hastalığı ondan olur, mide hastalığı ondan olur, ülser ondan olur, gastrit ondan olur, Kalp hastalığı ondan olur, mide hastalığı ondan olur, ülser ondan olur, gastrit ondan olur, şişmanlık ondan olur, şişmanlıktan doğan öbür hastalıklar ondan olur, vs. vs. böyle gider. şişmanlık ondan olur, şişmanlıktan doğan öbür hastalıklar ondan olur, vs. vs. böyle gider.

Berede mideyi çok doldurup da onu artık dondurmak, hareket edemez hale getirmekten,Berede mideyi çok doldurup da onu artık dondurmak, hareket edemez hale getirmekten, o kökten; onun için mideyi doldurmaya bu tabir verilmiş.Fazla yemek yemek. o kökten; onun için mideyi doldurmaya bu tabir verilmiş.Fazla yemek yemek.

Ne kadar yiyeceğiz? Bir kere önce soralım; ne zaman yiyeceğiz? Ne kadar yiyeceğiz?

Bir kere önce soralım; ne zaman yiyeceğiz?

Bir hakîm zâta;"Ne zaman yemek yiyelim?" diyesormuşlar. Çok zarif bir cevap vermiş, diyor ki; Bir hakîm zâta;"Ne zaman yemek yiyelim?" diyesormuşlar. Çok zarif bir cevap vermiş, diyor ki;

"Fakir bulduğu zaman yesin. Ama zengin ancak acıkınca yesin." "Fakir bulduğu zaman yesin. Ama zengin ancak acıkınca yesin."

Acıkmadan, yemek üzerine yemek çok zararlıdır. İyice acıksın, öyle yesin. Acıkmadan, yemek üzerine yemek çok zararlıdır. İyice acıksın, öyle yesin. Zengin, mutfağı dolu, gıdası tamam, bir sıkıntısı yok; acıktığı zaman yesin.Zengin, mutfağı dolu, gıdası tamam, bir sıkıntısı yok; acıktığı zaman yesin. Fakir, zavallıcık ne zaman bulursa yesin. Sonra ne kadar, kaç gün, Fakir, zavallıcık ne zaman bulursa yesin. Sonra ne kadar, kaç gün, bulacak mı bulmayacak mı belli değil. bulacak mı bulmayacak mı belli değil. Böyle cevap vermiş. Demek ki aslında iyice acıkmadan yememek lazım, acıkarak yemek lazım.Böyle cevap vermiş.

Demek ki aslında iyice acıkmadan yememek lazım, acıkarak yemek lazım.
Faydalı olması için öyle. Peki ne miktar yiyelim? Yine bir hakîme sormuşlar; Faydalı olması için öyle.

Peki ne miktar yiyelim?

Yine bir hakîme sormuşlar;

"Ne kadar yiyelim?" demişler. "İki yüz dirhem yeyin."demiş. "Ne kadar yiyelim?" demişler.

"İki yüz dirhem yeyin."demiş.

"Oo, bu kadarcık şey kime yeter?"demişler. Diyor ki; "Oo, bu kadarcık şey kime yeter?"demişler.

Diyor ki;

Hâze'l-miktâru yahmilüke."Bu kadarı seni ayakta tutar, sıhhatli olursun, işini görürsün." Hâze'l-miktâru yahmilüke."Bu kadarı seni ayakta tutar, sıhhatli olursun, işini görürsün." Ve mâzidde aleyhi fe-ente hâmilühû."Daha fazla yersen sen onun hamalı olursun." Neden? Ve mâzidde aleyhi fe-ente hâmilühû."Daha fazla yersen sen onun hamalı olursun."

Neden?

Miden şişer, kilo alırsın, onu taşımak zorunda kalırsın. Miden şişer, kilo alırsın, onu taşımak zorunda kalırsın.

Bu da güzel bir tavsiye. Yani az yiyecek. Peki ne kadar az? Bu da güzel bir tavsiye. Yani az yiyecek.

Peki ne kadar az?

İştahın varken sofraya oturacaksın, henüz daha yemeğe iştahın varken kalkacaksın. İştahın varken sofraya oturacaksın, henüz daha yemeğe iştahın varken kalkacaksın.

"Şunu da ye." "Yok artık, tıka basa doldum, hiç yiyecek halim kalmadı, boşuna ısrar etme. "Şunu da ye."

"Yok artık, tıka basa doldum, hiç yiyecek halim kalmadı, boşuna ısrar etme.
Iı, yiyemeyeceğim." Iı, yiyemeyeceğim."

Çok yemiş. O kadar olmayacak.Çok yemiş. O kadar olmayacak. Midesinin üçte birini gıdaya, üçte birini suya, üçte birini deMidesinin üçte birini gıdaya, üçte birini suya, üçte birini de havaya bırakıp böyle yemek yemeyi tavsiye etmişlerdir. havaya bırakıp böyle yemek yemeyi tavsiye etmişlerdir. Müslümanın iştihası varken daha elini çekebilmesi lazım. Müslümanın iştihası varken daha elini çekebilmesi lazım.

Bütün hastalıklar mideyi çok doldurmaktan başlar, öyle öyle gider bu iş. Bütün hastalıklar mideyi çok doldurmaktan başlar, öyle öyle gider bu iş. Az yediği zaman insan hafif olur, vücudu az yorulur,Az yediği zaman insan hafif olur, vücudu az yorulur, âzâları az çalıştığı için, mide vs. tahrip olmaz.âzâları az çalıştığı için, mide vs. tahrip olmaz. Çok kilo almadığı için dizi ağrımaz, kemik sistemi bozulmaz, kalbi yorulmaz vs. vs. Çok kilo almadığı için dizi ağrımaz, kemik sistemi bozulmaz, kalbi yorulmaz vs. vs.

Arkada bir hadîs-i şerîf daha var, bu da ona benziyor. Arkada bir hadîs-i şerîf daha var, bu da ona benziyor. Ebu'd-Derdâradıyallahuanh'ten rivayet edilmiş. Aslu külli dâin el-beredü. Ebu'd-Derdâradıyallahuanh'ten rivayet edilmiş.

Aslu külli dâin el-beredü.

[Bir önceki hadîs-i şerifte] el-Beredetü dedi, burada el-beredü demiş.[Bir önceki hadîs-i şerifte] el-Beredetü dedi, burada el-beredü demiş. Hocamız rahmetullahi aleyh cennet-mekân bu ikisini peş peşe zikrettiğine göre,Hocamız rahmetullahi aleyh cennet-mekân bu ikisini peş peşe zikrettiğine göre, ikisi arasında bir fark var.ikisi arasında bir fark var. Şerhte diyor ki; Bi-tezkîni'r-râ ey teberrüt kemâ menreânifen.Şerhte diyor ki;

Bi-tezkîni'r-râ ey teberrüt kemâ menreânifen.
"Mânası bir önceki gibi." diyor ama burada hakiki mânasıylaberd "soğuk" olsa gerek."Mânası bir önceki gibi." diyor ama burada hakiki mânasıylaberd "soğuk" olsa gerek. Yani midenin artık hazmedemeyecek, kıpırdayamayacak gibi dolması mânasına berede değil, berd demiş.Yani midenin artık hazmedemeyecek, kıpırdayamayacak gibi dolması mânasına berede değil, berd demiş. O zaman mâna "Her hastalığının kökü soğuktur." demek olur. Bu da tıbben öyledir.O zaman mâna "Her hastalığının kökü soğuktur." demek olur.

Bu da tıbben öyledir.
Hakikaten insan üşüyünce her hastalık oradan gelir. Dedelerimiz "Sıcaktan zarar gelmez." der;Hakikaten insan üşüyünce her hastalık oradan gelir. Dedelerimiz "Sıcaktan zarar gelmez." der; yün kuşaklar sararlar, yün çoraplar giyerler, abasını çıkartmaz,yün kuşaklar sararlar, yün çoraplar giyerler, abasını çıkartmaz, üstünde durur, kazağını çıkartmaz, öyle gezer.üstünde durur, kazağını çıkartmaz, öyle gezer. 100 yaşına, 110 yaşına, 120 yaşına kadar sapasağlam dolaşır.Ama delikanlılar,100 yaşına, 110 yaşına, 120 yaşına kadar sapasağlam dolaşır.Ama delikanlılar, gençler tiril tiril bir atletle dolaşırlar. Kızlar mini etekle dolaşırlar, japone kolla gezerler.gençler tiril tiril bir atletle dolaşırlar. Kızlar mini etekle dolaşırlar, japone kolla gezerler. Utanmasalar onları da giymeyecekler ama işte üstlerine biraz göstermelik bir şey giyiyorlar.Utanmasalar onları da giymeyecekler ama işte üstlerine biraz göstermelik bir şey giyiyorlar. Bakarsın 30, 35 yaşında, 40 yaşında romatizmaymış, bilmem ne rahatsızlığıymış,Bakarsın 30, 35 yaşında, 40 yaşında romatizmaymış, bilmem ne rahatsızlığıymış, bilmem ne rahatsızlığıymış, başlar. Üşütmek her hastalığı harekete geçiriyor. bilmem ne rahatsızlığıymış, başlar.

Üşütmek her hastalığı harekete geçiriyor.
O bakımdan insanın sıcak durması, sıcak olması, bürünmesi, örtünmesi iyidir. O bakımdan insanın sıcak durması, sıcak olması, bürünmesi, örtünmesi iyidir.

Isnai'l-ma'rûfe ilâ men hüve ehluhû ve ilâ gayri ehlihîIsnai'l-ma'rûfe ilâ men hüve ehluhû ve ilâ gayri ehlihî fe-in esabte ehlehû esabte ehlehû ve-in lem tusib ehlehû künte ente ehlehû. fe-in esabte ehlehû esabte ehlehû ve-in lem tusib ehlehû künte ente ehlehû.

Hz. Ali Efendimiz'den rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Hz. Ali Efendimiz'den rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemhazretleri buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemhazretleri buyurmuş ki;

"İyiliği yap, ehil olana da ehil olmayana da." "İyiliği yap, ehil olana da ehil olmayana da."

İyilik, mâruf; aklın ve şeriatin hoş, uygun gördüğü fiil.İyilik, mâruf; aklın ve şeriatin hoş, uygun gördüğü fiil. Mesela yemek yedirmek, sadaka vermek, güleç yüz göstermek, buna benzer şeyler.Mesela yemek yedirmek, sadaka vermek, güleç yüz göstermek, buna benzer şeyler. Akıl buna "Tamam, iyi." diyor. Şeriatimiz de teşvik etmiş. Tamam, mâruf budur.Akıl buna "Tamam, iyi." diyor. Şeriatimiz de teşvik etmiş. Tamam, mâruf budur. Yani halkın arasında aklen ve şer'an beğenilen, memduh olan fiiller, işler.Yani halkın arasında aklen ve şer'an beğenilen, memduh olan fiiller, işler. Bunu yap. Kime karşı? "Ehline ve ehil olmayana da yap." diyor Peygamber Efendimiz.Bunu yap.

Kime karşı?

"Ehline ve ehil olmayana da yap." diyor Peygamber Efendimiz.
Herkese karşı yap. Anlıyoruz ki; Herkese karşı yap.

Anlıyoruz ki;

"Acaba bu adam bu iyiliğe değer mi, liyakatli mi liyakatsiz mi? Yapmayayım yoksa."Acaba bu adam bu iyiliğe değer mi, liyakatli mi liyakatsiz mi? Yapmayayım yoksa. Herifin kim bilir arka tarafta ne kusuru vardır, bilmem nesi vardır;Herifin kim bilir arka tarafta ne kusuru vardır, bilmem nesi vardır; yapmayayım şu iyiliği, iyice bir araştırayım." yapmayayım şu iyiliği, iyice bir araştırayım."

Yok, böyle demiyor Peygamber Efendimiz. O tarafına pek karışma da iyiliği yap. Yok, böyle demiyor Peygamber Efendimiz. O tarafına pek karışma da iyiliği yap.

Eğer sen ehline isabet edersen, iyilik yapılmaya layık olan bir insana iyilik yapmış olursanEğer sen ehline isabet edersen, iyilik yapılmaya layık olan bir insana iyilik yapmış olursan tamam, hedef, gaye elde edilmiş demektir. tamam, hedef, gaye elde edilmiş demektir. İyiliği istediğin tarzda ehil olan bir kimseye yapmışsın; maksat hâsıl oldu.İyiliği istediğin tarzda ehil olan bir kimseye yapmışsın; maksat hâsıl oldu. Eğer ehil olmayana yapmışsan, o zaman sen onun ehlisin. Eğer ehil olmayana yapmışsan, o zaman sen onun ehlisin. Yani sen yine iyiliği yapmış demeksin, sen iyilik sahibi bir insan olarak yaparsın.Yani sen yine iyiliği yapmış demeksin, sen iyilik sahibi bir insan olarak yaparsın. Sen ondan zarar etmezsin. Eski ümmetlerden bir zât geceleyin, kimse görmedik bir yerde,Sen ondan zarar etmezsin.

Eski ümmetlerden bir zât geceleyin, kimse görmedik bir yerde,
karanlıkta birisinin eline tutuşturmuş, bir sadaka vermiş. Ertesi gün yayılmış ki; karanlıkta birisinin eline tutuşturmuş, bir sadaka vermiş. Ertesi gün yayılmış ki;

"Dün akşam şehirde bir hırsıza sadaka verildi." "Dün akşam şehirde bir hırsıza sadaka verildi."

O bilmiyor ki hırsız olduğunu, iyilik yapmak için... Daha ertesi gün yine bir şey yapmış; O bilmiyor ki hırsız olduğunu, iyilik yapmak için... Daha ertesi gün yine bir şey yapmış;

"Dün gece filanca kötü kimseye iyilik yapıldı." Böyle hadîs-i şerîf var."Dün gece filanca kötü kimseye iyilik yapıldı."

Böyle hadîs-i şerîf var.
Birkaç gece böyle vermiş, isabet etmemiş, yani başka kimselere yapmış.Birkaç gece böyle vermiş, isabet etmemiş, yani başka kimselere yapmış. Ama o şahıs zarar etmiyor çünkü iyi niyetle yapıyor. Ama o şahıs zarar etmiyor çünkü iyi niyetle yapıyor.

Biz de insanların aslını faslını araştırmak zorunda değiliz.Biz de insanların aslını faslını araştırmak zorunda değiliz. Araştırırsak cemiyette fitneler olacağından Allahua'lem, karmakarış karıştırır.Araştırırsak cemiyette fitneler olacağından Allahua'lem, karmakarış karıştırır. Sen benim kusurumu araştırırsın, ben senin kusurunu araştırırım.Sen benim kusurumu araştırırsın, ben senin kusurunu araştırırım. Casuslama hepimiz birbirimizin işinin peşine düşersek, o zaman ne sevgi kalır, ne muhabbet kalır,Casuslama hepimiz birbirimizin işinin peşine düşersek, o zaman ne sevgi kalır, ne muhabbet kalır, ne tat kalır, ne birlik kalır, ne kardeşlik kalır, ne beraberlik kalır.ne tat kalır, ne birlik kalır, ne kardeşlik kalır, ne beraberlik kalır. O tarafına aldırmayacaksın. Sen iyiliği yap... O tarafına aldırmayacaksın. Sen iyiliği yap...

"İyilik yap denize at, balık bilmese de Hâlık bilir." Böyle bir söz vardır."İyilik yap denize at, balık bilmese de Hâlık bilir."

Böyle bir söz vardır.
Balık bilsin bilmesin, sen balık bilsin diye yapmıyorsun ki; istersen denize at.Balık bilsin bilmesin, sen balık bilsin diye yapmıyorsun ki; istersen denize at. Kimisi iyilik yapmak için; "İşte hoca efendi, sana al şu kadar şunu getirdim." Kimisi iyilik yapmak için;

"İşte hoca efendi, sana al şu kadar şunu getirdim."

Herkesin içinde. Canım hiç kimse bilmeden versen yine Allah biliyor, bir şey değişmeyecek. Herkesin içinde. Canım hiç kimse bilmeden versen yine Allah biliyor, bir şey değişmeyecek. Kimisi öyle şey yapıyor. Kimisi öyle şey yapıyor.

Demek ki iyilik yapmaya gayret edeceğiz ve muhatabımızın layık mı değil mi diye düşünüp deDemek ki iyilik yapmaya gayret edeceğiz ve muhatabımızın layık mı değil mi diye düşünüp de durumundan dolayı bir üzüntüye düşmeyeceğiz.durumundan dolayı bir üzüntüye düşmeyeceğiz. Her halde biz kârdayız; isabet etsek de etmesek de kârdayız. Her halde biz kârdayız; isabet etsek de etmesek de kârdayız.

Idribûhu ale's-salâti li-seb'in va'zilû firâşehû li-tis'ın ve zevvichu li-seb'i aşer Idribûhu ale's-salâti li-seb'in va'zilû firâşehû li-tis'ın ve zevvichu li-seb'i aşer inkâne fe-izâ feale zâlikefe'l-yüclis beyne yedeyhiinkâne fe-izâ feale zâlikefe'l-yüclis beyne yedeyhi sümme'l-yekûl lâ cealek a'llâhu aleyye fitneten fi'd-dünyâve'l-âhireti. sümme'l-yekûl lâ cealek a'llâhu aleyye fitneten fi'd-dünyâve'l-âhireti.

Bu hadîs-i şerîf evlada babanın yapacağı vazifelerle ilgilidir. Bu hadîs-i şerîf evlada babanın yapacağı vazifelerle ilgilidir. Hadîs-i şerîfin ilk iki cümlesi cem-i muhatab, yani "Sizler şöyle yapınız." diye emir olarak yapıyor.Hadîs-i şerîfin ilk iki cümlesi cem-i muhatab, yani "Sizler şöyle yapınız." diye emir olarak yapıyor. Ondan sonraki kısmında iltifat olmuş, yani siyga değişmiş,Ondan sonraki kısmında iltifat olmuş, yani siyga değişmiş, orada da müfred olarak zevvichudemiş. Ondan sonra da fe-izâ feale zâlike diye gâibe iltifat olmuş.orada da müfred olarak zevvichudemiş. Ondan sonra da fe-izâ feale zâlike diye gâibe iltifat olmuş. Yani okuyuşumuzda bir eksiklik yok, üç siyga değiştirilmiş.Yani okuyuşumuzda bir eksiklik yok, üç siyga değiştirilmiş. Böyle siygadan siygaya geçmeye edebiyatta "iltifat" derler. Böyle siygadan siygaya geçmeye edebiyatta "iltifat" derler.

Idri bûhu ale's-salâti li-seb'inva'zilû firâşehû li-tis'ın. Idri bûhu ale's-salâti li-seb'inva'zilû firâşehû li-tis'ın. "Çocuklarınızı namaza gitsinler diye -gitmiyorsa- yedi yaşındayken dövün." "Çocuklarınızı namaza gitsinler diye -gitmiyorsa- yedi yaşındayken dövün."

"Hadi oğlum namaza." "Iı, istemem, oynayacağım; top var, ip var..." "Hadi oğlum namaza."

"Iı, istemem, oynayacağım; top var, ip var..."

Yedi yaşına geldiği zaman dövün. Idrîbûhu."Onu dövün." Yedi yaşına geldiği zaman dövün.

Idrîbûhu."Onu dövün."

Erkek çocuk. Siyga erkek çocuk. Va'zilû firâşehû."Yatağını ayırın."Li-tis'ın. Erkek çocuk. Siyga erkek çocuk.

Va'zilû firâşehû."Yatağını ayırın."Li-tis'ın.
"Dokuz yaşına geldiği zaman yatağını ayırın." Bir yatakta yatmasın."Dokuz yaşına geldiği zaman yatağını ayırın."

Bir yatakta yatmasın.
Hem öteki kardeşlerle bir yatakta yatmasın hem ana babasıyla bir yatakta yatmasın.Hem öteki kardeşlerle bir yatakta yatmasın hem ana babasıyla bir yatakta yatmasın. Bazen çocuğunu alır, anneler babalar yanında yatırırlar. Dokuz yaşından sonra böyle yapmasınlar. Bazen çocuğunu alır, anneler babalar yanında yatırırlar. Dokuz yaşından sonra böyle yapmasınlar.

Ondan sonra ikinci kısımda diyor ki; Ve zevvichu li-seb'i aşer inkâne. Ondan sonra ikinci kısımda diyor ki;

Ve zevvichu li-seb'i aşer inkâne.
"Eğer mümkün olursa 17 yaşında onu evlendir." Demek ki 17 yaşına geldi mi mümkünse... "Eğer mümkün olursa 17 yaşında onu evlendir."

Demek ki 17 yaşına geldi mi mümkünse...

İmkân nerededir? Bir, ana babada imkân. İki, çocukta imkân. İmkân nerededir?

Bir, ana babada imkân.

İki, çocukta imkân.

Erkek çocuk bir aile idare edecek hâle gelmişse, Erkek çocuk bir aile idare edecek hâle gelmişse, o zaman onu 17 yaşında evlendirmeyi tavsiye etmiş Peygamber Efendimiz. o zaman onu 17 yaşında evlendirmeyi tavsiye etmiş Peygamber Efendimiz.

Fe-izâ feale zâlike."Baba bunu yaptığı zaman." Fe-izâ feale zâlike."Baba bunu yaptığı zaman."

Yedi yaşında namaza alıştırdı, kılmadığı zaman birkaç patlattı, dövdü.Yedi yaşında namaza alıştırdı, kılmadığı zaman birkaç patlattı, dövdü. Dokuz yaşında yatağını ayırdı, terbiyesine dikkat etti.Dokuz yaşında yatağını ayırdı, terbiyesine dikkat etti. 17 yaşına gelince de evlendiriverdi, yuva sahibi eyledi. 17 yaşına gelince de evlendiriverdi, yuva sahibi eyledi.

Fe'l-yüclis beyne yedeyhi."O zaman karşısına, iki yanının önüne oturtsun.Fe'l-yüclis beyne yedeyhi."O zaman karşısına, iki yanının önüne oturtsun. "Sümme'l-yekûl."Sonra desin ki."Lâ cealeka'llâhu aleyye fitnetenfi'd-dünyâve'l-âhireti."Sümme'l-yekûl."Sonra desin ki."Lâ cealeka'llâhu aleyye fitnetenfi'd-dünyâve'l-âhireti. "Allah seni bana dünyada âhirette bir fitne eylemesin." "Allah seni bana dünyada âhirette bir fitne eylemesin."

Veya "fitne eylemedi." Yani mâzi siygasıyla dua mânası var, "Fitne eylemesin." Veya "fitne eylemedi." Yani mâzi siygasıyla dua mânası var, "Fitne eylemesin."

Neden? Demek ki bir baba evladını namaza alıştıracak, terbiye edecek, Neden?

Demek ki bir baba evladını namaza alıştıracak, terbiye edecek,
ondan sonra onu evlendirecek. O, evladın hakkı. ondan sonra onu evlendirecek. O, evladın hakkı. Baba o vazifeleri ona yapıverecek.Baba o vazifeleri ona yapıverecek. O zaman "Sen niye buna karşı vazifelerini yapmadın?" diye babaya sorgu sual olmaz.O zaman "Sen niye buna karşı vazifelerini yapmadın?" diye babaya sorgu sual olmaz. O zaman o ona dünyada da âhirette de fitne olmaz. O zaman o ona dünyada da âhirette de fitne olmaz. Dünyada fitne olmaz; evlendi, aklı başında bir insan, tamam, Dünyada fitne olmaz; evlendi, aklı başında bir insan, tamam, yuvasına gidiyor geliyor, ciddi bir aile reisi oldu, bitti. Dünyada bir problem olmaz. yuvasına gidiyor geliyor, ciddi bir aile reisi oldu, bitti. Dünyada bir problem olmaz.

Evlendirmezse? Gözü dışarıda olur, haylazlık eder, yaramazlık eder, ahlâksızlık eder; Evlendirmezse?

Gözü dışarıda olur, haylazlık eder, yaramazlık eder, ahlâksızlık eder;
günah babaya yazılır. Zamane insanları 30 yaşına gelinceye kadar çocuklarını evlendirmiyorlar. günah babaya yazılır.

Zamane insanları 30 yaşına gelinceye kadar çocuklarını evlendirmiyorlar.

"Yok efendim yüksek tahsili bitsin. Yok efendim ihtisası bitsin.Yok efendim askerliği bitsin..." "Yok efendim yüksek tahsili bitsin. Yok efendim ihtisası bitsin.Yok efendim askerliği bitsin..."

35 yaşına kadar o çocuk ne yapıyor, ne haylazlık ederse babasına yazılıyor. 35 yaşına kadar o çocuk ne yapıyor, ne haylazlık ederse babasına yazılıyor. Ona dikkat edin. Hocam 17 yaşında olur mu? Olan oluyor.Ona dikkat edin.

Hocam 17 yaşında olur mu?

Olan oluyor.
Peygamber Efendimiz söylemiş ya, sen Peygamber Efendimiz'e inanmıyor musun?Peygamber Efendimiz söylemiş ya, sen Peygamber Efendimiz'e inanmıyor musun? Onun sözünü tutmak istemez misin? Evlendirirsin, olur. Ben şahsen kendi evlatlarıma söyledim; Onun sözünü tutmak istemez misin? Evlendirirsin, olur.

Ben şahsen kendi evlatlarıma söyledim;

"Bak, evladım gel, bırak şimdi, tahsil mahsil ayrı şey,"Bak, evladım gel, bırak şimdi, tahsil mahsil ayrı şey, şu kadarını sana, şu kadarını bana, bu iş böyle olsun." dedim. şu kadarını sana, şu kadarını bana, bu iş böyle olsun." dedim.

Bahâeddîn-i Nakşibend Efendimiz hanımına demiş ki; Bahâeddîn-i Nakşibend Efendimiz hanımına demiş ki;

"Şu bizim kızı gözetle, büluğa erdiği zaman bana haber ver." "Şu bizim kızı gözetle, büluğa erdiği zaman bana haber ver."

Bir zaman gelmiş, "Efendi hazretleri bizim kız büyüdü, büluğa erdi." deyince teşebbüse geçmiş, Bir zaman gelmiş, "Efendi hazretleri bizim kız büyüdü, büluğa erdi." deyince teşebbüse geçmiş, birkaç ay geçtikten sonra kendi has dervişlerinden biriyle evlendirivermiş.birkaç ay geçtikten sonra kendi has dervişlerinden biriyle evlendirivermiş. Para pul, mehir, şunu bunu düşünmeden...Para pul, mehir, şunu bunu düşünmeden... Mühim olan Allah'ın emri, Resûlullah'ın tavsiyesi yerine gelsin. Düğün günü giderken de; Mühim olan Allah'ın emri, Resûlullah'ın tavsiyesi yerine gelsin. Düğün günü giderken de;

"Evladım kusura bakma,"Evladım kusura bakma, birkaç ay geciktim seni evlendirmekte, hakkını helal et, kusuruma bakma." demiş. birkaç ay geciktim seni evlendirmekte, hakkını helal et, kusuruma bakma." demiş.

Bu fitne fesat nereden çıkıyor? Bu fitne fesat nereden çıkıyor?

Hep bu tavsiyelere uyulmadığından çıkıyor. Kızlar süslenebildiğince süsleniyorlar.Hep bu tavsiyelere uyulmadığından çıkıyor. Kızlar süslenebildiğince süsleniyorlar. İnsanların akıllarını başlarından almak, çelmek için ne yapmak gerekiyorsa...İnsanların akıllarını başlarından almak, çelmek için ne yapmak gerekiyorsa... Koca bir sanayi gelişmiş, saç süsleme sanayii; berberler, kuaförler, bilmem neler...Koca bir sanayi gelişmiş, saç süsleme sanayii; berberler, kuaförler, bilmem neler... Koca koca aletler kafasına geçirilir, kurutulur, altı aylık iri dalga, kısa dalga,Koca koca aletler kafasına geçirilir, kurutulur, altı aylık iri dalga, kısa dalga, kesme biçme vesaire; dünyanın paraları... Bilmiyorum ne kadar para veriliyor. kesme biçme vesaire; dünyanın paraları... Bilmiyorum ne kadar para veriliyor. Herbir berbere dünyanın parası...Kumaşlar, ipekliler, atlaslar, şunlar, bunlar, dibalar…Herbir berbere dünyanın parası...Kumaşlar, ipekliler, atlaslar, şunlar, bunlar, dibalar… Ondan sonra, şu moda... "E geçen senekini giysene evladım, hani bak bir şey değil,Ondan sonra, şu moda...

"E geçen senekini giysene evladım, hani bak bir şey değil,
ne çizilmiş ne bozulmuş, hiçbir şey olmamış." ne çizilmiş ne bozulmuş, hiçbir şey olmamış."

"Moda değişti." Şimdi şalvar modası var. Şimdi bilmem dar moda var... "Moda değişti."

Şimdi şalvar modası var. Şimdi bilmem dar moda var...

Saat 2'de gelmiş kız çocuk; "Kızım, sen bu saate kadar ne arıyorsun?" Saat 2'de gelmiş kız çocuk;

"Kızım, sen bu saate kadar ne arıyorsun?"

"Sana ne!" diyor, "Hürriyet var!" diyor. Hürriyet bu değil ki."Sana ne!" diyor, "Hürriyet var!" diyor.

Hürriyet bu değil ki.
Hürriyet, edepsizliği yapabilme serbestliği değil ki. Bizim dinimiz öyle hürriyet vermemiş. Hürriyet, edepsizliği yapabilme serbestliği değil ki. Bizim dinimiz öyle hürriyet vermemiş.

Bak,"Yedi yaşında döv." diyor. Tabi ayağının altına al, kanı çıkıncaya kadar vur mânasına değil. Bak,"Yedi yaşında döv." diyor. Tabi ayağının altına al, kanı çıkıncaya kadar vur mânasına değil. Neresine vurulacağını bile söylemiş; "Başına vurma, yüzüne vurma." diye söylenmiş. Neresine vurulacağını bile söylemiş; "Başına vurma, yüzüne vurma." diye söylenmiş. Sırtına şöyle bir patlatıverirsin, zarar gelmeyecek yerine, poposuna patlatırsın;Sırtına şöyle bir patlatıverirsin, zarar gelmeyecek yerine, poposuna patlatırsın; çocuk korkar, ondan sonra "Haa, babam bu hususta çok ciddi, aman şu namazı kılayım." der. çocuk korkar, ondan sonra "Haa, babam bu hususta çok ciddi, aman şu namazı kılayım." der.

Ne güzel şimdi bizim mahallede, sabahleyin baktım,Ne güzel şimdi bizim mahallede, sabahleyin baktım, bizim kardeşimiz çocuğunu yanına almış öyle geliyor. bizim kardeşimiz çocuğunu yanına almış öyle geliyor. Küçücük çocuk, esniyor ama sabah namazına babasının yanında alışıyor, o öyle gidecek. Küçücük çocuk, esniyor ama sabah namazına babasının yanında alışıyor, o öyle gidecek. Şimdi "Aman çocuğumuz, kıymayalım, hava soğuk, sıcak yataktan kaldırmayalım." deniliyor;Şimdi "Aman çocuğumuz, kıymayalım, hava soğuk, sıcak yataktan kaldırmayalım." deniliyor; ondan sonra çocuk alışamıyor. Bizim mahallede cami kurmaya başladığımız zaman...ondan sonra çocuk alışamıyor.

Bizim mahallede cami kurmaya başladığımız zaman...
Bizim mahalle bir kooperatif olarak kurulmuş 150 ev filan.Bizim mahalle bir kooperatif olarak kurulmuş 150 ev filan. Ama biz satın aldık.Orada arkadaşlar, herkes bir ev aldı, biz de oraya girdik.Ama biz satın aldık.Orada arkadaşlar, herkes bir ev aldı, biz de oraya girdik. Yani kooperatifte bizim ilgimiz yoktu. Yani kooperatifte bizim ilgimiz yoktu. Fakat biz gelince baktık ki çarşısı var, dinlenme parkı var, sığınağı var, sineması var,Fakat biz gelince baktık ki çarşısı var, dinlenme parkı var, sığınağı var, sineması var, her şeyi var; cami yeri yok. Koca mahallede cami yeri yok. "Hadi bir cami yapalım." dedik. her şeyi var; cami yeri yok. Koca mahallede cami yeri yok.

"Hadi bir cami yapalım." dedik.

Her taraftan itirazlar yükseldi. "Çocuklarımız rahatsız olur." diyorlar. Her taraftan itirazlar yükseldi.

"Çocuklarımız rahatsız olur." diyorlar.

Ezan sesinden çocukları rahatsız olacakmış.Ezan sesinden çocukları rahatsız olacakmış. Sen öyle yetiştirdiğin çocuğundan sonra ne dertler çekeceksin, gör bakalım.Sen öyle yetiştirdiğin çocuğundan sonra ne dertler çekeceksin, gör bakalım. Ezan sesinden rahatsız olan o çocuktan sen büyüyünce ne dertler çekeceksin,Ezan sesinden rahatsız olan o çocuktan sen büyüyünce ne dertler çekeceksin, o seni nasıl sürüm sürüm süründürecek. Öyle yetiştirirsen öyle olacak. o seni nasıl sürüm sürüm süründürecek. Öyle yetiştirirsen öyle olacak.

Bu Batı'nın fikirleri çok zehirlidir.Bu Batı'nın fikirleri çok zehirlidir. Hani biz şimdi İngiltere ile Amerika ile İtalya ile Almanya ile bir kültür savaşı veriyoruz.Hani biz şimdi İngiltere ile Amerika ile İtalya ile Almanya ile bir kültür savaşı veriyoruz. Kimse farkında değil. Adamlar gelişmiş, nüfusu kalabalık, paraları bol,Kimse farkında değil. Adamlar gelişmiş, nüfusu kalabalık, paraları bol, dünyanın her yerine dal budak sarmışlar. dünyanın her yerine dal budak sarmışlar.

"İngiltere Avrupa'da küçücük bir ada." dersin; Avustralya kıtası onun,"İngiltere Avrupa'da küçücük bir ada." dersin; Avustralya kıtası onun, Yeni Zelenda onun, Kanada akrabaları, Amerika akrabaları,Yeni Zelenda onun, Kanada akrabaları, Amerika akrabaları, Arjantin'in bilmem neresindeki Falkland adaları onların, Singapur onların, Hong Kong onların. Arjantin'in bilmem neresindeki Falkland adaları onların, Singapur onların, Hong Kong onların.

Herkes uyumamış, dünyanın dört bir tarafına dal budak salmışlar. Herkes uyumamış, dünyanın dört bir tarafına dal budak salmışlar.

Onlar şimdi bizimle mücadele ediyorlar. "Yok hocam, sulh içindeyiz, işte bak dost,Onlar şimdi bizimle mücadele ediyorlar.

"Yok hocam, sulh içindeyiz, işte bak dost,
müttefik NATO var..." müttefik NATO var..."

Orası öyle de, o siyasî bakımdan öyle de; bir kültür savaşı var. Orası öyle de, o siyasî bakımdan öyle de; bir kültür savaşı var. İstiyor ki sen tamamen ona uyasın. İstiyor ki sen tamamen ona uyasın.

Velen terdâ anke'l-yehûdu velen nasârâ hattâ tette bia milletehüm." Velen terdâ anke'l-yehûdu velen nasârâ hattâ tette bia milletehüm." Onların dinlerine, milliyetlerine, örflerine, âdetlerine uymadıkça onlar senden hoşnut ve razı olmazlar." diyor. Onların dinlerine, milliyetlerine, örflerine, âdetlerine uymadıkça onlar senden hoşnut ve razı olmazlar." diyor.

Yahudiler ve nasrânîler için dinimiz, Kur'ân'ımız; Yahudiler ve nasrânîler için dinimiz, Kur'ân'ımız;

Razı da olmuyorlar. Harıl harıl misyoner gönderirler, kitaplar bastırırlar. Razı da olmuyorlar. Harıl harıl misyoner gönderirler, kitaplar bastırırlar.

Kitaplar İsviçre'de basılır,nereden girer? Kitaplar İsviçre'de basılır,nereden girer?

Bedava dağıtılır. Senin adresini nereden almışlardır, bilinmez. Sana bir kitap gelir, bakarsın; Bedava dağıtılır. Senin adresini nereden almışlardır, bilinmez. Sana bir kitap gelir, bakarsın;

"Hıristiyanlık iyidir, Hıristiyanlığa gel." Hıristiyanlık bundan 20 asır önceki dindi."Hıristiyanlık iyidir, Hıristiyanlığa gel."

Hıristiyanlık bundan 20 asır önceki dindi.
Şimdi İslâm geldi, sen uyuyor musun? Hangi asırda yaşıyoruz? Şimdi İslâm geldi, sen uyuyor musun?

Hangi asırda yaşıyoruz?

Yirminci yüzyılda yaşıyoruz şimdi. O Hıristiyanlıktan sonra Allah,Yirminci yüzyılda yaşıyoruz şimdi.

O Hıristiyanlıktan sonra Allah,
peygamber Hz. MuhammedMustafâ'yı gönderdi de o yepyeni pırıl pırıl ahkâmı getirdi.peygamber Hz. MuhammedMustafâ'yı gönderdi de o yepyeni pırıl pırıl ahkâmı getirdi. Senin İncil'in kayboldu da şimdi ortadaKur'an var, senin dünyadan haberin yok mu? Senin İncil'in kayboldu da şimdi ortadaKur'an var, senin dünyadan haberin yok mu? Hıristiyan yapmaya çalışıyor. Fırsat da buluyor yani, buralardan ben görüyorum. Hıristiyan yapmaya çalışıyor. Fırsat da buluyor yani, buralardan ben görüyorum.

Geçenlerde otobüse bindim de... Geçenlerde otobüse bindim de... Delikanlı, Türkçe konuşuyor -Delikanlı, Türkçe konuşuyor - sanmıyorum başka bir ırktan olduğunu- hiç aksanında bozukluk yok; şurasına haç takmış. sanmıyorum başka bir ırktan olduğunu- hiç aksanında bozukluk yok; şurasına haç takmış.

Bir kültür savaşı var. Sana uydurmak istiyor.Bir kültür savaşı var. Sana uydurmak istiyor. Kendi örfünü, âdetini sana ilkâ etmek istiyor. Seni kendisine benzetmek istiyor.Kendi örfünü, âdetini sana ilkâ etmek istiyor. Seni kendisine benzetmek istiyor. Sana kendi malını satmak istiyor. Senin paranı almak istiyor.Sana kendi malını satmak istiyor. Senin paranı almak istiyor. Mümkünse senin memleketine -fırsat bulsa- sahip olmak istiyor.Mümkünse senin memleketine -fırsat bulsa- sahip olmak istiyor. Kıyıdan köşeden, "Aman efendim turizm bilmem nedir..." filan diyerekKıyıdan köşeden, "Aman efendim turizm bilmem nedir..." filan diyerek orasına burasına sahip olmaya çalışıyor. Uyuyorsun sen. Tel örgüyle çeviriyor;orasına burasına sahip olmaya çalışıyor. Uyuyorsun sen. Tel örgüyle çeviriyor; "Buraya kimse giremez." diyor. Kamp kuruyor. Çıplaklar kampı kuruyor."Buraya kimse giremez." diyor. Kamp kuruyor. Çıplaklar kampı kuruyor. Senin bundan haberin yok. Sen sabahleyin işine gidiyorsun, akşama kadar çalışıyorsun,Senin bundan haberin yok. Sen sabahleyin işine gidiyorsun, akşama kadar çalışıyorsun, akşam yorgun eve geliyorsun ama böyle şeyler oluyor. Bir savaş var. Kültür savaşı var. akşam yorgun eve geliyorsun ama böyle şeyler oluyor. Bir savaş var. Kültür savaşı var.

O savaşta onlar bir şeyler söylüyorlar, biz müdafaa edeceğiz. O savaşta onlar bir şeyler söylüyorlar, biz müdafaa edeceğiz. Biz hocalar aklımız erer de anlayabilirsek bu savaşı, biz size anlatacağız;Biz hocalar aklımız erer de anlayabilirsek bu savaşı, biz size anlatacağız; "Aman etmeyin, sizin geçim gâilesinden, dünyadan haberiniz yok, işin aslı budur." diyeceğiz. "Aman etmeyin, sizin geçim gâilesinden, dünyadan haberiniz yok, işin aslı budur." diyeceğiz.

Amerikalı veya Avrupalı'ya göre büluğa erdikten sonra evleninceye kadarki zaman ne kadar uzun olursa o kadar altın çağıymış o çağ. Amerikalı veya Avrupalı'ya göre büluğa erdikten sonra evleninceye kadarki zaman ne kadar uzun olursa o kadar altın çağıymış o çağ.

Nedenmiş? Gönül mâcerâsı olurmuş, şunu olurmuş, bunu olurmuş, yanarmış, yakılırmış,Nedenmiş?

Gönül mâcerâsı olurmuş, şunu olurmuş, bunu olurmuş, yanarmış, yakılırmış,
şiir yazarmış, roman yazarmış, hissiyatı şöyle olurmuş... şiir yazarmış, roman yazarmış, hissiyatı şöyle olurmuş...

Milleti öyle kandırıyor. Kendisi öyle zaten. Ama bizim öyle değil. Milleti öyle kandırıyor. Kendisi öyle zaten.

Ama bizim öyle değil.

Evlilik evlilik dedikleri nedir? "17 yaşında öğrendim, işte buymuş. Evlilik evlilik dedikleri nedir?

"17 yaşında öğrendim, işte buymuş.
Tamam, bu da bitti. Ben Allah'a iyi kulluk yapmaya bakayım." deriz. Bizim işimiz bu. Tamam, bu da bitti. Ben Allah'a iyi kulluk yapmaya bakayım." deriz.

Bizim işimiz bu.

Halbuki 35-40yaşına geldiği zaman daha evlilik yapmamış ben profesörler bilirim, Halbuki 35-40yaşına geldiği zaman daha evlilik yapmamış ben profesörler bilirim, yanlarında okudum, bekâr kalmış; yarım insan, normal değil. yanlarında okudum, bekâr kalmış; yarım insan, normal değil. Evlilik denen terbiye müessesesinden geçmemiş. Noksan, hareketleri acayip, sözleri acayip.Evlilik denen terbiye müessesesinden geçmemiş. Noksan, hareketleri acayip, sözleri acayip. Biz talebesi. Talebesi hocasının ciğerini okur. Her hareketinin ne mânaya geldiğini bilir. Biz talebesi. Talebesi hocasının ciğerini okur. Her hareketinin ne mânaya geldiğini bilir. "Haa, bugün bizim hoca evde kavga etmiş öyle gelmiş." der talebe; hisseder, bilir."Haa, bugün bizim hoca evde kavga etmiş öyle gelmiş." der talebe; hisseder, bilir. Yani ev halinin onun kaşına gözüne nasıl aksettiğini bilir. Yani ev halinin onun kaşına gözüne nasıl aksettiğini bilir.

17 yaşında bitecek bu iş. Tamam, evlendim. 17 yaşında bitecek bu iş. Tamam, evlendim. Evlilikse evlilik, yuvaysa yuva, çocuksa çocuk, malsa mal, işse iş.Evlilikse evlilik, yuvaysa yuva, çocuksa çocuk, malsa mal, işse iş. Hadi, bunların hepsi birer tuzaktı, birer ayak bağıydı,Hadi, bunların hepsi birer tuzaktı, birer ayak bağıydı, hepsi halloldu; hadi bakalım buyur şimdi Allah'a kulluk etmeye.hepsi halloldu; hadi bakalım buyur şimdi Allah'a kulluk etmeye. Yoksa akıl onla 35 yaşına kadar meşgul olacak;"Acaba hangi kızı alsam, acaba ne olacak?.."Yoksa akıl onla 35 yaşına kadar meşgul olacak;"Acaba hangi kızı alsam, acaba ne olacak?.." Ömür havâi geçer. Bizim dinimiz daha güzel elhamdülillah.Ömür havâi geçer.

Bizim dinimiz daha güzel elhamdülillah.
Allah bizi bu dinden, bu imandan, bu ahlâktan, bu yoldan ayırmasın.Allah bizi bu dinden, bu imandan, bu ahlâktan, bu yoldan ayırmasın. Ama bunları bilmezlerse... Bazıları kanıyor. Bu hadisleri siz geliyorsunuz dinliyorsunuz,Ama bunları bilmezlerse... Bazıları kanıyor. Bu hadisleri siz geliyorsunuz dinliyorsunuz, Allah razı olsun, camiyi doldurmuşsunuz. "Cami dolduğuna göre memleketin hâli iyi mâşaallah..." Allah razı olsun, camiyi doldurmuşsunuz.

"Cami dolduğuna göre memleketin hâli iyi mâşaallah..."

Bu caminin hepsi tepeden tırnağa dolsa ne olur yani? Memleketin ekseriyeti nereye gidiyor? Bu caminin hepsi tepeden tırnağa dolsa ne olur yani? Memleketin ekseriyeti nereye gidiyor?

Bak bakalım; şu kızların giyinişine bak bakalım, erkeklerin haline bir bak bakalım. Bak bakalım; şu kızların giyinişine bak bakalım, erkeklerin haline bir bak bakalım. Gir bakalım şöyle bir kahveye. Git bakalım böyle bir Kızılay'da dolaş. Gir bakalım şöyle bir kahveye. Git bakalım böyle bir Kızılay'da dolaş. Akılları ne, ne yapmak istiyorlar?Nabızlarını şöyle bir tut bakalım, kaç atıyor nabızları?Akılları ne, ne yapmak istiyorlar?Nabızlarını şöyle bir tut bakalım, kaç atıyor nabızları? Normal mi anormal mi, bir anla bakalım. Bu cami dolu. Normal mi anormal mi, bir anla bakalım.

Bu cami dolu.
Bu caminin hepsi mücahit olsa, eh anlarım o zaman. Her cami mücahit olsa... Bu caminin hepsi mücahit olsa, eh anlarım o zaman. Her cami mücahit olsa... Camiler de öyle değil, cemaatler de kaliteli değil.Camiler de öyle değil, cemaatler de kaliteli değil. Zamane müslümanları, kurcalasan, elesen, elmanın içindeki kurt gibi kusurlu oluyor.Zamane müslümanları, kurcalasan, elesen, elmanın içindeki kurt gibi kusurlu oluyor. İslâm'ı bilmiyor, imanı bilmiyor, ne yapması gerektiğini bilmiyor,İslâm'ı bilmiyor, imanı bilmiyor, ne yapması gerektiğini bilmiyor, hangi yolu tutturması gerektiğini bilmiyor... hangi yolu tutturması gerektiğini bilmiyor...

Hocalar hakkı söyler; söylemezsek mesul oluruz.Hocalar hakkı söyler; söylemezsek mesul oluruz. Allah söylemesi gereken sözü söylemeyeni ateşten gemlerle gemleyecek.Allah söylemesi gereken sözü söylemeyeni ateşten gemlerle gemleyecek. Kadın başörtülü, adam sakallı, kızın sapsarışın saçları omuzlarına dökülmüş, Kadın başörtülü, adam sakallı, kızın sapsarışın saçları omuzlarına dökülmüş, öyle geziyor, pantolon giymiş. öyle geziyor, pantolon giymiş.

Sen karını aç, o karına kim bakacak şimdi? Sen karını aç, o karına kim bakacak şimdi?

Asıl bakarsa kızına bakar, onu örtmen lazım. Asıl bakarsa kızına bakar, onu örtmen lazım. Dürüstlükse, tesettürse, namussa, iffetse işin doğrusu bu.Dürüstlükse, tesettürse, namussa, iffetse işin doğrusu bu. Yani müslüman, evlatları iyi terbiye edemiyor.Yani müslüman, evlatları iyi terbiye edemiyor. Kendisi sakal bırakmış; demek ki sünneti biliyor, Kendisi sakal bırakmış; demek ki sünneti biliyor, Peygamber Efendimiz'in yolunda gitmenin sevabını biliyor, sakal tıraş etmenin haram olduğunu biliyor.Peygamber Efendimiz'in yolunda gitmenin sevabını biliyor, sakal tıraş etmenin haram olduğunu biliyor. Hanımı başını örtmüş; demek ki tesettürün farz olduğunu biliyor,Hanımı başını örtmüş; demek ki tesettürün farz olduğunu biliyor, göstermemesi gereken yerlerini örtünmüş, manto giymiş. Peki, bu hanım kız ne? göstermemesi gereken yerlerini örtünmüş, manto giymiş.

Peki, bu hanım kız ne?

"Ah hocam, o tarafı hiç sorma,hiç açma." Peki açmayalım. Öbür hadise geçelim. "Ah hocam, o tarafı hiç sorma,hiç açma."

Peki açmayalım.

Öbür hadise geçelim.

Etıbi'l-kelâm ve efşi's-selâm ve sıli'l-erhâm Etıbi'l-kelâm ve efşi's-selâm ve sıli'l-erhâm ve sallibi'l-leyli ve'n-nâsü niyâm sümme'dhuli'l- cennete bi-selâm. ve sallibi'l-leyli ve'n-nâsü niyâm sümme'dhuli'l- cennete bi-selâm.

Ebû Hüreyre radıyallahuanh'ten rivayet edilmiş.Ebû Hüreyre radıyallahuanh'ten rivayet edilmiş. İbn Hibban'da ve Taberânî'de geçen bir hadîs-i şerîf. İbn Hibban'da ve Taberânî'de geçen bir hadîs-i şerîf.

Peygamber Efendimiz uzun söz söylemezdi, kısaca söylerdi, hatırda kalacak gibi söylerdi. Peygamber Efendimiz uzun söz söylemezdi, kısaca söylerdi, hatırda kalacak gibi söylerdi. Çünkü karşısında köylü var, bedevî var, çoban var. O zaman tahsil imkânı az. Azıcık söylerdi. Çünkü karşısında köylü var, bedevî var, çoban var. O zaman tahsil imkânı az. Azıcık söylerdi. Ama derli toplu sözler. Yani kişi ona tam uysa, tamam, halas olur, kurtulur. Ama derli toplu sözler. Yani kişi ona tam uysa, tamam, halas olur, kurtulur.

Böyle derli toplu, cevâmiu'l-kelîm, güzel sözlerinden, nasihatlerinden, Böyle derli toplu, cevâmiu'l-kelîm, güzel sözlerinden, nasihatlerinden, toplu nasihatlerinden bir tanesi... toplu nasihatlerinden bir tanesi... Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz; Etıbi'l-kelâm."Sözü hoş söyle, güzel konuş." Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz;

Etıbi'l-kelâm."Sözü hoş söyle, güzel konuş."

Türkçesi; tatlı konuş.Yani acı konuşma, küfretme, kalp kırıcı olma mânasına. Türkçesi; tatlı konuş.Yani acı konuşma, küfretme, kalp kırıcı olma mânasına. Sözü tayyib eyle, güzel eyle. Ve efşi's-selâm."Selamı yay, ifşâ et." Sözü tayyib eyle, güzel eyle.

Ve efşi's-selâm."Selamı yay, ifşâ et."

es-Selâmualeyküm, es-selâmualeyküm...Herkese selamı yay. Bildiğine, bilmediğine selam ver. es-Selâmualeyküm, es-selâmualeyküm...Herkese selamı yay. Bildiğine, bilmediğine selam ver.

Ve sıli'l-erhâm."Yakınlarına, akrabana bağlantını sağlam tut." Sıla-i rahim eyle. Ve sıli'l-erhâm."Yakınlarına, akrabana bağlantını sağlam tut."

Sıla-i rahim eyle.

Sıla-i rahim eylemek ne demek? İki mânası var.Sıla-i rahim eylemek ne demek?

İki mânası var.
Gözet, alâkanı devam ettir, ahbaplığını kesme, onları unutma mânası var. Gözet, alâkanı devam ettir, ahbaplığını kesme, onları unutma mânası var. Bir de para pul ver, biraz ihtiyaçlarını gider demek. Fakirse yardım et demek. Bir de para pul ver, biraz ihtiyaçlarını gider demek. Fakirse yardım et demek.

Ve sallibi'l-leyli ve'n-nâsüniyâm."Ve insanlar uyurken sen geceleyin namaz kıl." Ve sallibi'l-leyli ve'n-nâsüniyâm."Ve insanlar uyurken sen geceleyin namaz kıl."

Ne olur böyle yaparsa? Sümme'dhuli'l-cennete bi-selâm. "Selametle sonra cennete gir." Ne olur böyle yaparsa?

Sümme'dhuli'l-cennete bi-selâm. "Selametle sonra cennete gir."

Böyle yaparsa demek ki insan cennetlik olur ki Böyle yaparsa demek ki insan cennetlik olur ki Peygamber Efendimiz "O zaman cennete gir." buyurmuş. Biraz izah edelim. Peygamber Efendimiz "O zaman cennete gir." buyurmuş.

Biraz izah edelim.

Etıbi'l-kelâm. "Tayyip, güzel söz söyle." En güzel söz nedir? Lâ ilâhe illallah. Etıbi'l-kelâm.

"Tayyip, güzel söz söyle."

En güzel söz nedir?

Lâ ilâhe illallah.

Lâ ilâhe illallah de, sübhanallah de, AllahuEkber de, elhamdülillah de, Lâ ilâhe illallah de, sübhanallah de, AllahuEkber de, elhamdülillah de, mânalarını düşünerek Allah'ın varlığını, birliğini ifade et. mânalarını düşünerek Allah'ın varlığını, birliğini ifade et. Bâkıyâtü's-sâlihât'tır, hayırlı olan şeyler bunlardır. Mülayim olarak insanlara konuş.Bâkıyâtü's-sâlihât'tır, hayırlı olan şeyler bunlardır. Mülayim olarak insanlara konuş. Tatlı söyle, acı söyleme. Gönül alıcı tarzda konuş. Kimse sana yapmasın.Tatlı söyle, acı söyleme. Gönül alıcı tarzda konuş. Kimse sana yapmasın. Sert, kaba, haşin sözlü olma. Peygamber Efendimiz Allah'ın peygamberi miydi? Sert, kaba, haşin sözlü olma.

Peygamber Efendimiz Allah'ın peygamberi miydi?

Elbette. Vazifeli miydi? Elbette. İnsanlar ona uymalı,uymak zorunda mıydı? Elbette.

Vazifeli miydi?

Elbette.

İnsanlar ona uymalı,uymak zorunda mıydı?

Elbette. Diyor ki Kur'ân-ı Kerîm; Elbette.

Diyor ki Kur'ân-ı Kerîm;

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Fe-bimâ rahmetin mine'llâhi lintelehüm. Fe-bimâ rahmetin mine'llâhi lintelehüm. "Allah'ın bir rahmeti eseri olarak onlara mülayim davrandın." "Allah'ın bir rahmeti eseri olarak onlara mülayim davrandın."

Ve levkün tefezzan ğalîza'l-kalbi lenfeddû min havlik.Ve levkün tefezzan ğalîza'l-kalbi lenfeddû min havlik. "Eğer sen sert, kaba, kırıcı sözlü bir kimse olsaydın, onlar etrafından darmadağın dağılırlardı." "Eğer sen sert, kaba, kırıcı sözlü bir kimse olsaydın, onlar etrafından darmadağın dağılırlardı."

Bak, Peygamber Efendimiz olduğu halde dağılır. Bu insanoğlunun tabiati böyle. Bak, Peygamber Efendimiz olduğu halde dağılır. Bu insanoğlunun tabiati böyle. Onun için insanoğlunu -insanın eti yenmez, derisi giyilmez-yumuşak sözle, tatlı dille hoş edersin. Onun için insanoğlunu -insanın eti yenmez, derisi giyilmez-yumuşak sözle, tatlı dille hoş edersin.

"Güzel ama namazda pantolonunu şöyle çekerek, elinle böyle oynayarak, şunu yaparak, "Güzel ama namazda pantolonunu şöyle çekerek, elinle böyle oynayarak, şunu yaparak, bunu yaparak namazını iptal ediyorsun; onu öyle yapmayıver." bunu yaparak namazını iptal ediyorsun; onu öyle yapmayıver."

Bir hüsn-ü niyetini beyan etmiş olursun, ondan sonra söyleyeceğini yine gerekiyorsa söylersin. Bir hüsn-ü niyetini beyan etmiş olursun, ondan sonra söyleyeceğini yine gerekiyorsa söylersin.

Ve efşi's-selâm."Selamı yayın." Selamı yaymak ne demek? Ve efşi's-selâm."Selamı yayın."

Selamı yaymak ne demek?

Peygamber Efendimiz bizim birbirimizle tanışmamızı, dost olmamızı istiyor. Peygamber Efendimiz bizim birbirimizle tanışmamızı, dost olmamızı istiyor.

Haberiniz olsun. Bu camide herkes birbirini tanıyacak. Haberiniz olsun. Bu camide herkes birbirini tanıyacak.

Geliyor gidiyor, hiç kimsenin haberi olmuyor. Olmaz. Geliyor gidiyor, hiç kimsenin haberi olmuyor.

Olmaz.

Dışarıda da tanıyacak, burada da tanıyacak. Selamı vereceksin; esselâmualeyküm, tanışacaksın.Dışarıda da tanıyacak, burada da tanıyacak. Selamı vereceksin; esselâmualeyküm, tanışacaksın. Tanışmamızı istiyor. Tanışmanın anahtarı selamlaşmadır.Tanışmamızı istiyor. Tanışmanın anahtarı selamlaşmadır. Tanışacaksın, ahbap olacaksın, el ele tutacaksın, hayırlı işleri beraber yapacaksın. Tanışacaksın, ahbap olacaksın, el ele tutacaksın, hayırlı işleri beraber yapacaksın. Bir kişinin kaldıramadığı yükü, kalabalık olursa kaldırıverir.Bir kişinin kaldıramadığı yükü, kalabalık olursa kaldırıverir. Onun için o dostluğun, dostluk bağlarını kuvvetlendirmenin remzidir. Onun için o dostluğun, dostluk bağlarını kuvvetlendirmenin remzidir. O hoş sözlü konuşmak da cemiyette fitne fesat, gürültü patırtı çıkartmamanın remzidir,O hoş sözlü konuşmak da cemiyette fitne fesat, gürültü patırtı çıkartmamanın remzidir, içtimâî huzuru korumanın remzidir. Ve sıli'l-erhâm. içtimâî huzuru korumanın remzidir.

Ve sıli'l-erhâm.

Akrabanı unutmayacaksın, yakınlarını gözeteceksin. Gideceksin, geleceksin.Akrabanı unutmayacaksın, yakınlarını gözeteceksin. Gideceksin, geleceksin. Ziyaretin de sevabı var. İkram ve ihsanın da sevabı var. Sırf ziyaret etsen; Ziyaretin de sevabı var. İkram ve ihsanın da sevabı var. Sırf ziyaret etsen;

"Nasılsın dayıcığım? Seni çoktandır görmediğim için geldim. Bir ihtiyacın var mı? "Nasılsın dayıcığım? Seni çoktandır görmediğim için geldim. Bir ihtiyacın var mı? Bak Ankara'ya döneceğim, bir şey ister misin?" Bak Ankara'ya döneceğim, bir şey ister misin?"

Gönlü hoş olur, o ziyaretten sevap kazanırsın.Gönlü hoş olur, o ziyaretten sevap kazanırsın. Allah, birbirini Allah rızası için ziyaret edenleri seveceğini vaad eylemiş Allah, birbirini Allah rızası için ziyaret edenleri seveceğini vaad eylemiş hadîs-i kudsîde; hakkat mahabbetîli'l-mütezâvirîne fiyyediye. O ziyaretin faydası var.hadîs-i kudsîde; hakkat mahabbetîli'l-mütezâvirîne fiyyediye. O ziyaretin faydası var. Ayrıca ihtiyacı varsa, baktın yoksul, baktın biraz pejmürde, baktın hâli sıkıntıda, baktın borcu var;Ayrıca ihtiyacı varsa, baktın yoksul, baktın biraz pejmürde, baktın hâli sıkıntıda, baktın borcu var; "Şunu alıver, kusura bakma, az ama..." diye bir iyilik yapıverirsin, yani bir ikramda bulunuverirsin."Şunu alıver, kusura bakma, az ama..." diye bir iyilik yapıverirsin, yani bir ikramda bulunuverirsin. O da çok sevap. Sonra, "İnsanlar uykudayken kalk, namaz kıl." diyor Peygamber Efendimiz. O da çok sevap.

Sonra, "İnsanlar uykudayken kalk, namaz kıl." diyor Peygamber Efendimiz.

Bu neden? Biz buraya Allahu Teâlâ hazretlerini bilip O'na kulluk etmek için gönderildik. Bu neden?

Biz buraya Allahu Teâlâ hazretlerini bilip O'na kulluk etmek için gönderildik.
Buraya, bu dünyayaneden geldik? Vemâhalektu'l-cinneve'l-inse illâ li-ya'budûn. Buraya, bu dünyayaneden geldik?

Vemâhalektu'l-cinneve'l-inse illâ li-ya'budûn.

Allah'ı bilip ibadet edeceğiz, rızasını kazanacağız , başka bir sebeple gelmedik. Allah'ı bilip ibadet edeceğiz, rızasını kazanacağız , başka bir sebeple gelmedik.

Mâ ürîdü minhüm min rızkin vemâ ürîdü en yut'ımûn."Ben onlardan rızık istemiyorum,Mâ ürîdü minhüm min rızkin vemâ ürîdü en yut'ımûn."Ben onlardan rızık istemiyorum, onların bana ziyafet çekmelerini istemiyorum." onların bana ziyafet çekmelerini istemiyorum."

İnnellâhe hüve'r-razzâku zü'l-kuvveti'l-metîn."Allah razzâk ı âlemdir. İnnellâhe hüve'r-razzâku zü'l-kuvveti'l-metîn."Allah razzâk ı âlemdir. Herkesin rızkını Mevlâ veriyor. Kuvvet-i metin sahibidir." Herkesin rızkını Mevlâ veriyor. Kuvvet-i metin sahibidir."

Kuvvet sahibidir, metanet sahibidir. Allahu Teâlâ hazretleri metindir. Kuvvet sahibidir, metanet sahibidir. Allahu Teâlâ hazretleri metindir. Her türlü güç kuvvet elindedir. Bizim O'na ne yapmamız lazım? Kulluk etmemiz lazım. Her türlü güç kuvvet elindedir.

Bizim O'na ne yapmamız lazım?

Kulluk etmemiz lazım.

Yoksa Allahu Teâlâ hazretleri bizden rızık vesaire istemiyor. Kulluk edeceğiz; asıl vazifemiz bu. Yoksa Allahu Teâlâ hazretleri bizden rızık vesaire istemiyor. Kulluk edeceğiz; asıl vazifemiz bu.

O kulluk etmenin de başı nedir? Allah'ı bilmektir. Bileceğiz ki kulluk edelim. O kulluk etmenin de başı nedir?

Allah'ı bilmektir. Bileceğiz ki kulluk edelim.

Onun anahtarı nedir? Çalışacaksın biraz.Herkes tahsile devam ediyor. Bir insanın tahsili... Onun anahtarı nedir?

Çalışacaksın biraz.Herkes tahsile devam ediyor. Bir insanın tahsili...
Yani dışarıdan -Merih'ten, Ay'dan gelen bir insana-gelen bir insana anlatacak olsak;Yani dışarıdan -Merih'ten, Ay'dan gelen bir insana-gelen bir insana anlatacak olsak; "Biz çocuğumuzu 20-30 sene okuturuz." desek; "Oo, amma çok yahu!" der."Biz çocuğumuzu 20-30 sene okuturuz." desek; "Oo, amma çok yahu!" der. İlkokula veriyoruz beş sene, ortaokul üç sene; sekiz, üç sene lise; on bir, beş sene,İlkokula veriyoruz beş sene, ortaokul üç sene; sekiz, üç sene lise; on bir, beş sene, dört sene üniversite; on dört, on beş; ihtisas vesaire... On beş sene okutuyoruz deyince çok.dört sene üniversite; on dört, on beş; ihtisas vesaire... On beş sene okutuyoruz deyince çok. Ama bize hiç çok gelmiyor, alıştırmışız; tamam, çocuk büyüdü ilkokula gidecek, Ama bize hiç çok gelmiyor, alıştırmışız; tamam, çocuk büyüdü ilkokula gidecek, ilkokul bitti ortaokula gidecek filan diye tabiî karşılıyoruz, değil mi? ilkokul bitti ortaokula gidecek filan diye tabiî karşılıyoruz, değil mi? Halbuki o kadar zamanımızı bir şeyler öğrenmeye harcıyoruz. Halbuki o kadar zamanımızı bir şeyler öğrenmeye harcıyoruz.

Peki Allah'ı bilmek, tanımak için ne gayret sarf ediyoruz? Peki Allah'ı bilmek, tanımak için ne gayret sarf ediyoruz?

Seni yaratmış. Seni rızıklandırıyor. Seni yaşatıyor.Seni yaratmış. Seni rızıklandırıyor. Seni yaşatıyor. Üstelik öldükten sonra huzuruna varacaksın, bu dünyada yaptıklarından hesap vereceksin. Üstelik öldükten sonra huzuruna varacaksın, bu dünyada yaptıklarından hesap vereceksin.

Ne biliyorsun? Neyi sever, neye kızar? Neden razı olur, neye gazap eder, biliyor musun?Ne biliyorsun? Neyi sever, neye kızar? Neden razı olur, neye gazap eder, biliyor musun? Senden ne istiyor, sana neyi yasaklamış, biliyor musun? "Bilmem." Senden ne istiyor, sana neyi yasaklamış, biliyor musun?

"Bilmem."

Senin buraya geliş sebebin ne? Senin bu dünyaya geliş sebebin,Senin buraya geliş sebebin ne?

Senin bu dünyaya geliş sebebin,
O'nu bilip de O'na kulluk etmek. Dünyaya 15 sene, 20 sene tahsil görüp deO'nu bilip de O'na kulluk etmek.

Dünyaya 15 sene, 20 sene tahsil görüp de
dünyanın bir bilgisini öğrenmek için bu kadar zaman harcıyorsun, harcattırıyorsun çocuğuna;dünyanın bir bilgisini öğrenmek için bu kadar zaman harcıyorsun, harcattırıyorsun çocuğuna; Allah'ın rızasının yolunu öğrenmesen olur mu? Allah'ın rızasının yolunu öğrenmesen olur mu?

"Tamam hocam, artık uzatma, öğrenmem lazım. Nasıl?" "Tamam hocam, artık uzatma, öğrenmem lazım. Nasıl?"

Tabi onun yolu yöntemi var da... Aslında Allah'ı, kimse kimseye öğretemez. Tabi onun yolu yöntemi var da... Aslında Allah'ı, kimse kimseye öğretemez. Allahu Teâlâ hazretleri kendisini kuluna bildirir. O da ibadetle olur. Allahu Teâlâ hazretleri kendisini kuluna bildirir. O da ibadetle olur. Herkes uyurken, yatarken otur bakalım seccadeye, kapat bakalım gözlerini,Herkes uyurken, yatarken otur bakalım seccadeye, kapat bakalım gözlerini, dök bakalım gözlerinden inci gibi yaşları, yalvar Mevlâ'ya; dök bakalım gözlerinden inci gibi yaşları, yalvar Mevlâ'ya;

"Yâ Rabbi ben çok cahilim, benim halim ne olacak? "Yâ Rabbi ben çok cahilim, benim halim ne olacak? Yardımsız bîçâre bir insan olarak kaldım. Senin rızanın yolunu bilmem. Yardımsız bîçâre bir insan olarak kaldım. Senin rızanın yolunu bilmem. Zulümâttayım, nura kavuşmamışım, benim halim ne olacak? Sen bilirsin yâ Rabbi.Zulümâttayım, nura kavuşmamışım, benim halim ne olacak? Sen bilirsin yâ Rabbi. Sen benim rabbimsin, beni bu hâle getirdin, lütuf kerem senindir..." Sen benim rabbimsin, beni bu hâle getirdin, lütuf kerem senindir..."

Bir iltica et bakalım, bir yalvar; neler oluyor, gör. Her şeyin anahtarı O. Bir iltica et bakalım, bir yalvar; neler oluyor, gör. Her şeyin anahtarı O.

Onun için Peygamber Efendimiz onu demiş, onu demiş, onu demiş, Onun için Peygamber Efendimiz onu demiş, onu demiş, onu demiş, arkasına da buyurmuş ki;ve sallibi'l-leyli ve'n-nâsüniyâm.arkasına da buyurmuş ki;ve sallibi'l-leyli ve'n-nâsüniyâm. Gece bakalım herkes uyumuşken Mevlâ'nın huzurunabir çık, ses seda yok, çıt çıkmıyor,Gece bakalım herkes uyumuşken Mevlâ'nın huzurunabir çık, ses seda yok, çıt çıkmıyor, hiç kimse seni görmüyor, gösteriş, riya ihtimali yok. Kıl bakalım namazı, yalvar bakalım...hiç kimse seni görmüyor, gösteriş, riya ihtimali yok. Kıl bakalım namazı, yalvar bakalım... Neler olur, neler gösterir...Mevlâ her şeye kâdirdir.Ölüden diri çıkartıyor mu? Neler olur, neler gösterir...Mevlâ her şeye kâdirdir.Ölüden diri çıkartıyor mu?

Yuhricu'l-hayyemine'l-meyyiti. "Hocam, tabi ölüden diri çıkartır Mevlâ." Yuhricu'l-hayyemine'l-meyyiti.

"Hocam, tabi ölüden diri çıkartır Mevlâ."

Kara taştan su çıkartıyor mu? Yeş şakkaku fe-yahrucu minhu'l-mâ'. Kara taştan su çıkartıyor mu?

Yeş şakkaku fe-yahrucu minhu'l-mâ'.

Çatır çatır taş ayrılıyor, içinden pınarlar çıkıyor mu? Her şeye kâdir. Çatır çatır taş ayrılıyor, içinden pınarlar çıkıyor mu?

Her şeye kâdir.

Küçücük bir tohumu koca bir ağaç yapıyor mu? Küçücük bir tohumu koca bir insan yapıyor mu? Küçücük bir tohumu koca bir ağaç yapıyor mu? Küçücük bir tohumu koca bir insan yapıyor mu?

"Tebareka'llâhuahsenü'l-hâlıkîn. Yapıyor hocam." Her şeye kâdir."Tebareka'llâhuahsenü'l-hâlıkîn. Yapıyor hocam."

Her şeye kâdir.
O zaman senin ve benim gibi nâkâbil insanı da dilerse ârif eder, âkil eder, kâmil eder, garip eder,O zaman senin ve benim gibi nâkâbil insanı da dilerse ârif eder, âkil eder, kâmil eder, garip eder, edib eder, sevdiği, hoş halli bir kul eder, alim eder. Her şey ondan. edib eder, sevdiği, hoş halli bir kul eder, alim eder. Her şey ondan.

Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî Mesnevî'sinin başında diyor ki -Hüsameddin Çelebi için-; Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî Mesnevî'sinin başında diyor ki -Hüsameddin Çelebi için-;

"O şu şeyhe mensuptur.el-Mensûbile'ş-şeyh ellezî kâle emseytü kürdiyyen ve asbahtu arabiyyen. "O şu şeyhe mensuptur.el-Mensûbile'ş-şeyh ellezî kâle emseytü kürdiyyen ve asbahtu arabiyyen. Akşam Kürt olarak akşamladım, sabah Arap olarak kalktım." Akşam Kürt olarak akşamladım, sabah Arap olarak kalktım."

Uzun hikayesi vardır, o söz de çeşitli şahıslara isnad edilir. Uzun hikayesi vardır, o söz de çeşitli şahıslara isnad edilir. Yani adamcağız geceleyin âmmî olarak, bir şey bilmez olarak yatmış daYani adamcağız geceleyin âmmî olarak, bir şey bilmez olarak yatmış da sabahleyin neler neler öğrenmiş olarak Allah kaldırmış onu.sabahleyin neler neler öğrenmiş olarak Allah kaldırmış onu. Her şeye kâdirdir Mevlâ... Bir teybin bir bandını alıyorsun, öteki teybe takıyorsun.Her şeye kâdirdir Mevlâ...

Bir teybin bir bandını alıyorsun, öteki teybe takıyorsun.
Bu 45 dakika ise 45 dakika çaldığı zaman bu tarafa 45 dakikada geçiyor.Bu 45 dakika ise 45 dakika çaldığı zaman bu tarafa 45 dakikada geçiyor. Sen de o teybi alıyorsun, "Filanca hocanın konuşması bende de var şimdi." diyorsun.Sen de o teybi alıyorsun, "Filanca hocanın konuşması bende de var şimdi." diyorsun. Ama öyle makineler var ki basıyorsun, çarçabuk buraya geçiriyor,Ama öyle makineler var ki basıyorsun, çarçabuk buraya geçiriyor, 45 dakika geçmesine lüzum kalmıyor. 45 dakika geçmesine lüzum kalmıyor.

Allah 40 yılda verilen şeyi daha erken de verir, dilerse gösterir. Allah 40 yılda verilen şeyi daha erken de verir, dilerse gösterir. Her şey O'ndan olduğu için, gece bir ağla bakalım, bir gözyaşı dök, günahlarına bir tevbe eyle,Her şey O'ndan olduğu için, gece bir ağla bakalım, bir gözyaşı dök, günahlarına bir tevbe eyle, ondan sonra Allahu Teâlâ hazretlerine bir iltica eyle; hakkı, ondan sonra Allahu Teâlâ hazretlerine bir iltica eyle; hakkı, hayrı Allahu Teâlâ hazretlerinden iste, bakalım ne olacak. hayrı Allahu Teâlâ hazretlerinden iste, bakalım ne olacak.

Diğer hadîs-i şerîf: Et'ımûnisâeküm fînifâsihinne't-temreDiğer hadîs-i şerîf:

Et'ımûnisâeküm fînifâsihinne't-temre
fe-innehû men kâne taâmuhâ fî nifâsihâ et-temrefe-innehû men kâne taâmuhâ fî nifâsihâ et-temre harece veleduhâ zâlike halîmen fe-inne hûkâne taâmu Meryem haysü veledet İsâharece veleduhâ zâlike halîmen fe-inne hûkâne taâmu Meryem haysü veledet İsâ velev alima'llâhu taâmen hayre'l-lehâ mine't-temriet'amahâ. velev alima'llâhu taâmen hayre'l-lehâ mine't-temriet'amahâ.

Bu, Hatîb-i Bağdâdî'nin rivayet etmiş olduğu bir hadîs-i şerîf.Bu, Hatîb-i Bağdâdî'nin rivayet etmiş olduğu bir hadîs-i şerîf. Senedine bir zât varmış ki güvenilen bir kimse değil. Senedine bir zât varmış ki güvenilen bir kimse değil.

Et'ımûnisâ eküm fîni fâsihin ne't-temr. Et'ımûnisâ eküm fîni fâsihin ne't-temr. "Nifas halinde -yani çocuğu olacağı zaman mânasına burada-hanımlarınıza hurma yedirin."Nifas halinde -yani çocuğu olacağı zaman mânasına burada-hanımlarınıza hurma yedirin. Çünkü kim böyle, bu haldeyken kendisine hurma yedirilirse, o zaman çocuğu halim selim olur.Çünkü kim böyle, bu haldeyken kendisine hurma yedirilirse, o zaman çocuğu halim selim olur. Meryem validemizin Hz. İsa'yı doğurduğu zaman da taamı hurmaydı." Meryem validemizin Hz. İsa'yı doğurduğu zaman da taamı hurmaydı."

Fehuzzî ileyki bi-ciz'i'n-nahleti tusâkıt aleyki rutaben ceniyya. Fehuzzî ileyki bi-ciz'i'n-nahleti tusâkıt aleyki rutaben ceniyya.

Şöyle hurmalar döküldü, onları yedi diye… Şöyle hurmalar döküldü, onları yedi diye…

"Eğer daha başka bir taam olsaydı Allah onu ikram ederdi."Eğer daha başka bir taam olsaydı Allah onu ikram ederdi. Bunu ikram ettiğine göre siz de ikram edin." denmiş bu sözde. Bunu ikram ettiğine göre siz de ikram edin." denmiş bu sözde.

Bu sözün hadis senedindeki bir şahıs hakkında var ama Hocamız bunu almış, bir de diyor ki;Bu sözün hadis senedindeki bir şahıs hakkında var ama Hocamız bunu almış, bir de diyor ki; lehûşevâhid. Hocamız yani bu kitabın müellifi olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendilehûşevâhid. Hocamız yani bu kitabın müellifi olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi cennet-mekân, kaddesallahusırrahû, böyle başka yerlerden takviye edilmiş olancennet-mekân, kaddesallahusırrahû, böyle başka yerlerden takviye edilmiş olan şeyleri senedinde kusur olsa bile naklediyor ki başka yerde deliller var,şeyleri senedinde kusur olsa bile naklediyor ki başka yerde deliller var, yani bunun böyle yapılması uygunolur mânasına. yani bunun böyle yapılması uygunolur mânasına.

Etfâlu'l-mü'minîne fî cebelin fi'l-cenneti fîhi yekfülühüm İbrâhimu ve SâretüEtfâlu'l-mü'minîne fî cebelin fi'l-cenneti fîhi yekfülühüm İbrâhimu ve Sâretü hattâ yerüddehüm ilâ âbâihim yevme'l-kıyâmeti.hattâ yerüddehüm ilâ âbâihim yevme'l-kıyâmeti. Ebû Hüreyre radıyallahuanh'ten Müstedrek'te"sahih" diye bildirilmiş.Ebû Hüreyre radıyallahuanh'ten Müstedrek'te"sahih" diye bildirilmiş. Bu hadîs-i şerîfe göre Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Bu hadîs-i şerîfe göre Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Müslümanların evlatları, tıfılları, küçük çocukları cennette bir tepededir, dağdadır. "Müslümanların evlatları, tıfılları, küçük çocukları cennette bir tepededir, dağdadır. Orada onlara İbrahim aleyhisselam ve hanımı Sâre validemiz nezaret ederler.Orada onlara İbrahim aleyhisselam ve hanımı Sâre validemiz nezaret ederler. Müslümanların çocuklarına cennetteki o dağda onlar bakarlar." Müslümanların çocuklarına cennetteki o dağda onlar bakarlar."

Hattâ yerüddehüm ilâ âbâihim yevme'l-kıyâmeti. Hattâ yerüddehüm ilâ âbâihim yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde onları babalarına, 'Al, evladın bu.' diye verinceye kadar onlar cennetteki"Kıyamet gününde onları babalarına, 'Al, evladın bu.' diye verinceye kadar onlar cennetteki o tepede İbrahim aleyhisselam'ın ve hanımı Sâre'nin nezareti altında dururlar." o tepede İbrahim aleyhisselam'ın ve hanımı Sâre'nin nezareti altında dururlar."

Demek ki müslümanların çocukları cennette olacaklar, buradan çıkıyor. Demek ki müslümanların çocukları cennette olacaklar, buradan çıkıyor. Öbür âleme ait bir malumât bu.Öbür âleme ait bir malumât bu. Fakat çocukların ruhlarının nerede olduğuna dair çeşitli rivayetler vardır. Fakat çocukların ruhlarının nerede olduğuna dair çeşitli rivayetler vardır. Onları uzun uzun burada kaydetmiş de onları şerhten okumayayım. Onları uzun uzun burada kaydetmiş de onları şerhten okumayayım.

Utlübü'l-âfiyete li-ğayrike türzakhâ fînefsike. Utlübü'l-âfiyete li-ğayrike türzakhâ fînefsike.

Bu hadîs-i şerîfi Abdullah b. Amrİbnü'l-Âs rivayet eylemiş. İsbehânî'de kaydedilmiş.Bu hadîs-i şerîfi Abdullah b. Amrİbnü'l-Âs rivayet eylemiş. İsbehânî'de kaydedilmiş. Bu hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki Peygamber Efendimiz; Bu hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki Peygamber Efendimiz;

"Afiyeti başkası için, senden gayrısı için iste; senin bizzat kendine o ikram olunsun." "Afiyeti başkası için, senden gayrısı için iste; senin bizzat kendine o ikram olunsun."

Kısa bir hadîs-i şerîf ama çok mühim bir kâideyi bize öğretiyor Peygamber Efendimiz. Kısa bir hadîs-i şerîf ama çok mühim bir kâideyi bize öğretiyor Peygamber Efendimiz.

"Afiyet nedir hocam?" "Afiyet nedir hocam?"

Afiyet, insanın bedeninin hastalıklardan, ruhunun üzüntülerden, elemlerden,Afiyet, insanın bedeninin hastalıklardan, ruhunun üzüntülerden, elemlerden, kederlerden, sıkıntılardan sâlim olmasıdır. İki çeşit selamet vardır.kederlerden, sıkıntılardan sâlim olmasıdır. İki çeşit selamet vardır. Maddî selamet, mânevî selamet; hem bedenin rahat olacak hem ruhun,Maddî selamet, mânevî selamet; hem bedenin rahat olacak hem ruhun, hem kafan dinç olacak hem vücudun. Afiyet bu. "Yâ Rabbi sen bana sıhhat ver." desen;hem kafan dinç olacak hem vücudun. Afiyet bu.

"Yâ Rabbi sen bana sıhhat ver." desen;
olur, insan turp gibi sağlam olur, yanağından kan damlayacak gibi olur,olur, insan turp gibi sağlam olur, yanağından kan damlayacak gibi olur, demiri sıksa suyunu çıkartacak kadar kuvvetli olur.demiri sıksa suyunu çıkartacak kadar kuvvetli olur. Ama öyle üzüntüleri olur ki gecesi gündüzü birbirine karışır. Ama öyle üzüntüleri olur ki gecesi gündüzü birbirine karışır. Hanımı hastadır, felçlidir, çocuğu şöyledir, işi böyledir, başına bir sürü dertler yığılmıştır.. Hanımı hastadır, felçlidir, çocuğu şöyledir, işi böyledir, başına bir sürü dertler yığılmıştır.. .Demek ki sıhhat yetmiyormuş;insanın mânevî bakımdan da huzurlu, saadetli olması lazımmış..Demek ki sıhhat yetmiyormuş;insanın mânevî bakımdan da huzurlu, saadetli olması lazımmış. İşte o afiyet. O zaman istediğin zaman Allah'tan sadece sıhhat isteme, istediğin zaman afiyet iste.İşte o afiyet.

O zaman istediğin zaman Allah'tan sadece sıhhat isteme, istediğin zaman afiyet iste.
O zaman hem sıhhat gelecek hem huzur saadet gelecek,O zaman hem sıhhat gelecek hem huzur saadet gelecek, insan hem mutlu olacak hem sıhhatli olacak. insan hem mutlu olacak hem sıhhatli olacak.

"Peki, o afiyeti ben kendim için isteyeyim?" İste tabi, kendin için de iste. "Peki, o afiyeti ben kendim için isteyeyim?"

İste tabi, kendin için de iste.

Allahümme innânes'elüke'l-afveve'l-âfiyete ve'l-muâfâte'd-dâimete fi'd-dîniAllahümme innânes'elüke'l-afveve'l-âfiyete ve'l-muâfâte'd-dâimete fi'd-dîni ve'd-dünyâve'l-ahîreti. Dualar var zaten, Peygamber Efendimiz "Böyle dua edin." diyor. ve'd-dünyâve'l-ahîreti.

Dualar var zaten, Peygamber Efendimiz "Böyle dua edin." diyor.
Ama bunun bir kestirme, güzel tarafı var; sen bunu gel kardeşin için iste,Ama bunun bir kestirme, güzel tarafı var; sen bunu gel kardeşin için iste, Allah sana da ikram etsin. Onun için istediğin zaman Allah sana onu ikram ediyor. Allah sana da ikram etsin. Onun için istediğin zaman Allah sana onu ikram ediyor.

Burada ne var? Allahu Teâlâ hazretleri kulların birbirlerini sevmesini, Burada ne var?

Allahu Teâlâ hazretleri kulların birbirlerini sevmesini,
Resûlullah Efendimiz ümmetinin birbirini sevmesini ve birbirine hayır dilemesini istiyor.Resûlullah Efendimiz ümmetinin birbirini sevmesini ve birbirine hayır dilemesini istiyor. Gıyabında; "Yâ Rabbi o kardeşime afiyet ver. Yâ Rabbi şu kardeşime afiyet ver.Gıyabında;

"Yâ Rabbi o kardeşime afiyet ver. Yâ Rabbi şu kardeşime afiyet ver.
Yâ Rabbi bu kardeşime afiyet ver..." Yâ Rabbi bu kardeşime afiyet ver..."

Sen onun hayrını, iyiliğini isteyeceksin, bir de bakacaksın kendi halin güzelleşivermiş. Sen onun hayrını, iyiliğini isteyeceksin, bir de bakacaksın kendi halin güzelleşivermiş.

Neden? Muhabbetten. Sen ona istedin,Neden?

Muhabbetten.

Sen ona istedin,
Allahu Teâlâ hazretleri onun güzel bir şey olduğunu, Allahu Teâlâ hazretleri onun güzel bir şey olduğunu, senin canının çektiğini görmüyor mu, bilmiyor mu? senin canının çektiğini görmüyor mu, bilmiyor mu?

Sen madem kimüslümanı seviyorsun, başkası için bir şey isteyebiliyorsun... Sen madem kimüslümanı seviyorsun, başkası için bir şey isteyebiliyorsun... Ona insanın gönül zenginliği derler. Ona insanın gönül zenginliği derler.

Bak, hasetçi öyle yapamıyor. Hasetçi karşısındakinin nimeti elinden gitsin istiyor. Bak, hasetçi öyle yapamıyor. Hasetçi karşısındakinin nimeti elinden gitsin istiyor.

Ama iyi müslüman ne istiyor? "Yâ Rabbi! Sen ona afiyet ver; malı olsun, mülkü olsun,Ama iyi müslüman ne istiyor?

"Yâ Rabbi! Sen ona afiyet ver; malı olsun, mülkü olsun,
huzuru olsun, saadeti olsun, hem dünyada rahat etsin hem âhirette rahat etsin,huzuru olsun, saadeti olsun, hem dünyada rahat etsin hem âhirette rahat etsin, sevdiğin kul olsun, cennetini bulsun, cemaline ersin..." sevdiğin kul olsun, cennetini bulsun, cemaline ersin..."

Ne olacak, senin kesenden mi çıkıyor yani? Ne olacak, senin kesenden mi çıkıyor yani? Allahu Teâlâ hazretlerinin cenneti dolacak da sen dışarıda mı kalacaksın? Ne olur istesen? Allahu Teâlâ hazretlerinin cenneti dolacak da sen dışarıda mı kalacaksın? Ne olur istesen?

İstersen müslüman olursun; istemezsen sen bilirsin, o zaman mahrum kalırsın. İstersen müslüman olursun; istemezsen sen bilirsin, o zaman mahrum kalırsın.

Birbirimize iyi şeyler isteyeceğiz, temenni edeceğiz. Birbirimizin gıyabında dua edeceğiz. Birbirimize iyi şeyler isteyeceğiz, temenni edeceğiz. Birbirimizin gıyabında dua edeceğiz.

Duaların icabette en süratlisi, en çabuk kabul olanı nedir? Duaların icabette en süratlisi, en çabuk kabul olanı nedir?

Kardeşin kardeşe onun arkasından yaptığı hayır duadır, en süratli hemen kabul olur. Kardeşin kardeşe onun arkasından yaptığı hayır duadır, en süratli hemen kabul olur.

"Hocam, bu kâide mi?" Kâide. "O halde iş tamam; ben kardeşime dua ederim, "Hocam, bu kâide mi?"

Kâide.

"O halde iş tamam; ben kardeşime dua ederim,
o bana dua eder, hepimiz gül gülistan geçiniriz." Öyle yapsak geçiniriz. Öyle hepimiz rahat ederiz.o bana dua eder, hepimiz gül gülistan geçiniriz."

Öyle yapsak geçiniriz. Öyle hepimiz rahat ederiz.
Öyle yapalım inşaallah. Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele. Öyle yapalım inşaallah.

Fâtiha-ı şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2