Namaz Vakitleri

21 Cemâziye'l-Evvel 1446
23 Kasım 2024
İmsak
06:23
Güneş
07:53
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Başkasının Başına Gelen Felakete Sevinilmez

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN


Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah (cc), Başkasının Felaketine Sevinenin Başına Aynı Belayı Verir, Kırılan Dökülen Eşyalarınız İçin Kalp Kırmayın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Başkasının Başına Gelen Felakete Sevinilmez

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN


Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah (cc), Başkasının Felaketine Sevinenin Başına Aynı Belayı Verir, Kırılan Dökülen Eşyalarınız İçin Kalp Kırmayın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn hamden kesîran tayyiben mübâreken fihi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn hamden kesîran tayyiben mübâreken fihi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ ve üsvetine'l-haseneti Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ ve üsvetine'l-haseneti ve tâci ru'ûsinâ ve tabîbi kulûbinâ Muhammedini'l-Mustafa.ve tâci ru'ûsinâ ve tabîbi kulûbinâ Muhammedini'l-Mustafa. Ve men tebi'ahu bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: Ve men tebi'ahu bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd:

Değerli kardeşlerim damlaya damlaya göl meydana geldiği gibi insan her gün bir hadîs-i şerîf öğrenseDeğerli kardeşlerim damlaya damlaya göl meydana geldiği gibi insan her gün bir hadîs-i şerîf öğrense bir senede 365 hadîs-i şerîf eder. bir senede 365 hadîs-i şerîf eder. Her namazın arkasından bir hadis ezberleyecek olsa Her namazın arkasından bir hadis ezberleyecek olsa 5 çarpı 365, 2000'e yakın hadîs-i şerîf ezberlemiş olur bir senede.5 çarpı 365, 2000'e yakın hadîs-i şerîf ezberlemiş olur bir senede. Epeyce bir dinî müktesebât birikmiş olur. Epeyce bir dinî müktesebât birikmiş olur. Onun için gücümüzün yettiğince dünya kelamıyla kendi şahsî fikirlerimizle vakitlerimizi geçireceğimizeOnun için gücümüzün yettiğince dünya kelamıyla kendi şahsî fikirlerimizle vakitlerimizi geçireceğimize Resulullah Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden okuyarak dinî bilgimizi genişletmeye gayret edelimResulullah Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden okuyarak dinî bilgimizi genişletmeye gayret edelim Tirmizî rahmetullahi aleyhTirmizî rahmetullahi aleyh bir latif adam mübarek. Hadis alimi Allah şefaatine erdirsin.bir latif adam mübarek. Hadis alimi Allah şefaatine erdirsin. Rivayet etmiş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurmuşlar: Rivayet etmiş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurmuşlar:

Lâ tuzhiri'ş-şemâtete li-ehîke. Kardeşine şamata yapma. Şamata ne demek izah edeceğim.Lâ tuzhiri'ş-şemâtete li-ehîke. Kardeşine şamata yapma. Şamata ne demek izah edeceğim. Şamata yapma sonra Allah ona rahmet eder. Onu affeder ona merhamet eyler de, Ve yebtelîke.Şamata yapma sonra Allah ona rahmet eder. Onu affeder ona merhamet eyler de, Ve yebtelîke. Seni belalara müptela kılar. Seni belalara müptela kılar.

Kısa hadîs-i şerîf ama çok uzun derin mânası var. Kısa hadîs-i şerîf ama çok uzun derin mânası var. Şamâte; kızan bir insanın, düşmanın, kızdığı kimsenin başına gelen bir üzücü hadiseden,Şamâte; kızan bir insanın, düşmanın, kızdığı kimsenin başına gelen bir üzücü hadiseden, felaketten dolayı sevinip tezahürat yapmasına derler.felaketten dolayı sevinip tezahürat yapmasına derler. Şamata diyoruz biz Türkçe'de, Arapça'sı şematetü'l-ağlâ. Şamata diyoruz biz Türkçe'de, Arapça'sı şematetü'l-ağlâ. Düşmanın şemâte etmesi yani senin başına gelen üzücü bir hadiseden dolayıDüşmanın şemâte etmesi yani senin başına gelen üzücü bir hadiseden dolayı 'oh iyi ki gelmiş' diye şıkıdım şıkıdım oynaması gibi yani. 'oh iyi ki gelmiş' diye şıkıdım şıkıdım oynaması gibi yani. Öyle sevinç izhar etmesi, hoşnut olması. Oh olsun, iyi ki olmuş gibi. Öyle sevinç izhar etmesi, hoşnut olması. Oh olsun, iyi ki olmuş gibi.

Birisinin başına gelen felaket, üzüntülü bir hadise, bir insana gelmiş oluyor netice itibariyle.Birisinin başına gelen felaket, üzüntülü bir hadise, bir insana gelmiş oluyor netice itibariyle. Ondan öteki kardeşinin -Hz. Âdem'den kardeşiz dînî bakımdan kardeşiz-Ondan öteki kardeşinin -Hz. Âdem'den kardeşiz dînî bakımdan kardeşiz- sevinmesi kardeşlik duygularına aykırıdır. Olmaz.sevinmesi kardeşlik duygularına aykırıdır. Olmaz. Birimizin derdi, hepimizin derdi; birimizin üzüntüsü, hepimizin üzüntüsüdür.Birimizin derdi, hepimizin derdi; birimizin üzüntüsü, hepimizin üzüntüsüdür. Onun başına gelen bir şeyden beri taraftaki bir insanın memnuniyet izhar etmesi erkekliğe yakışmaz.Onun başına gelen bir şeyden beri taraftaki bir insanın memnuniyet izhar etmesi erkekliğe yakışmaz. Fazilete sığmaz, dürüstlüğe uygun düşmez. İnsanlık dışı bir davranış şeklidir. Fazilete sığmaz, dürüstlüğe uygun düşmez.

İnsanlık dışı bir davranış şeklidir.
Yanlıştır, kötüdür falan. Ama bununla kalmaz.Yanlıştır, kötüdür falan. Ama bununla kalmaz. Böyle yaparsa bir insan Allah o belaya uğrayan kimseyi beladan kurtarır, ona afiyet ihsan eder.Böyle yaparsa bir insan Allah o belaya uğrayan kimseyi beladan kurtarır, ona afiyet ihsan eder. Ona rahmetini merhametini bahşeder. Ona rahmetini merhametini bahşeder. Bu sefer bu şamata yapan, bu oh olsun diyen insanın başına bu belayı getirir. Bu sefer bu şamata yapan, bu oh olsun diyen insanın başına bu belayı getirir. İlahî kanun böyle, bu hadîs-i şerîften onu öğrenmiş oluyoruz. İlahî kanun böyle, bu hadîs-i şerîften onu öğrenmiş oluyoruz. Başkasına şamata yapmayın; sonra Allah onu affeder, sizi müptela eder. Sizi belaya uğratır buyuruyor. Başkasına şamata yapmayın; sonra Allah onu affeder, sizi müptela eder. Sizi belaya uğratır buyuruyor.

Günah için de böyle bir hadîs-i şerîfi var Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin.Günah için de böyle bir hadîs-i şerîfi var Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin. Buyurmuş ki: Günah, işleyen kimseden başkalarına da zarar verir. Buyurmuş ki: Günah, işleyen kimseden başkalarına da zarar verir. İşleyen zarara uğrayacak, günaha girecek. Cezayı hak edecek, tamam. Onun defterine yazılacak. İşleyen zarara uğrayacak, günaha girecek. Cezayı hak edecek, tamam. Onun defterine yazılacak.

Ama işlememiş olan başka kimselere de zarar verir. Nasıl zarar verir.Ama işlememiş olan başka kimselere de zarar verir. Nasıl zarar verir. Birisi günahkarın yaptığı günahı söylerse gıybet olur o da belaya uğrar. Birisi günahkarın yaptığı günahı söylerse gıybet olur o da belaya uğrar. Falanca adam şöyle kabahat işlemiş, böyle yapmış, şöyle etmiş diye söylüyor. Falanca adam şöyle kabahat işlemiş, böyle yapmış, şöyle etmiş diye söylüyor. Söyleyen kimse gıybet etmiş oluyor onu. Onun için günah yazılıyor bir. Söyleyen kimse gıybet etmiş oluyor onu. Onun için günah yazılıyor bir. Eğer razı gelirse, hoşnut olursa, günahtan "canım ne var bunda, ben olsam ben de yapardım,Eğer razı gelirse, hoşnut olursa, günahtan "canım ne var bunda, ben olsam ben de yapardım, iyi ki yapmış, oh olsun" falan gibi günahı yapmaya razı gelirse bu sefer,iyi ki yapmış, oh olsun" falan gibi günahı yapmaya razı gelirse bu sefer, şârekehu o günaha ortak olur. Durduğu yerden ortak olur.şârekehu o günaha ortak olur. Durduğu yerden ortak olur. Razı geldi çünkü, hoşnut oldu, razı geldiği için o günaha ortak olur. Razı geldi çünkü, hoşnut oldu, razı geldiği için o günaha ortak olur.

Ve in ayyerahu. Günah işleyen kimseyi ayıplarsa.Ve in ayyerahu. Günah işleyen kimseyi ayıplarsa. "Tüh be yazıklar olsun, onun sakalına yakışıyor muydu ya."Tüh be yazıklar olsun, onun sakalına yakışıyor muydu ya. Evvelki sene hacca da gittiler, tüh." diye böyle ayıplıyor mesela. Übtüliye bihi.Evvelki sene hacca da gittiler, tüh." diye böyle ayıplıyor mesela. Übtüliye bihi. İlahî kanunun tecellisi nasıl olur? O ayıpladığı suçu, kabahati Allah döndürtür dolaştırır ona da işletir. İlahî kanunun tecellisi nasıl olur? O ayıpladığı suçu, kabahati Allah döndürtür dolaştırır ona da işletir.

"Ya sen bu duruma düşecek adam değildin, ne oldu?" "Ya sen bu duruma düşecek adam değildin, ne oldu?"

"Bir zamanlar birisi bu kabahati işlemişti, ayıpladım da"Bir zamanlar birisi bu kabahati işlemişti, ayıpladım da Allah beni döndürdü dolaştırdı bana da bu hatayı işlettirdi." Allah beni döndürdü dolaştırdı bana da bu hatayı işlettirdi."

Günah sahibini ayıplamayın, günah sahibini gıybet etmeyin.Günah sahibini ayıplamayın, günah sahibini gıybet etmeyin. Günah sahibinin yaptığı günaha razı da olmayın. "Peki ne kaldı hocam, ne yapacağız?" Dua edeceğiz.Günah sahibinin yaptığı günaha razı da olmayın. "Peki ne kaldı hocam, ne yapacağız?" Dua edeceğiz. Acıyın dua edin. Çünkü bu günahından dolayı başka bir bela gelecek, musibet gelecek.Acıyın dua edin. Çünkü bu günahından dolayı başka bir bela gelecek, musibet gelecek. Aman ya Rabbi, kurtar ya Rabbi, ıslah et ya Rabbi!Aman ya Rabbi, kurtar ya Rabbi, ıslah et ya Rabbi! Çünkü onun cehenneme girmesinden, yanmasından sana bana bir fayda yok.Çünkü onun cehenneme girmesinden, yanmasından sana bana bir fayda yok. Onun geriye kazanılmasında fayda var. İslâm'a gelmesinde fayda var. Onun geriye kazanılmasında fayda var. İslâm'a gelmesinde fayda var. Bir hırsızın ıslah olmasında fayda var Bir katilin tevbe etmesinde fayda var. Bir hırsızın ıslah olmasında fayda var Bir katilin tevbe etmesinde fayda var.

Bir zamanlar öyle bir kabadayı birisi vardı.Bir zamanlar öyle bir kabadayı birisi vardı. ismini söylemeyelim. Hapse girdi. Hapiste iyi arkadaşların yanına düşmüş.ismini söylemeyelim. Hapse girdi. Hapiste iyi arkadaşların yanına düşmüş. Onlar da üzerinde çalışmış, işlemişler. Tevbekâr oldu çıktı.Onlar da üzerinde çalışmış, işlemişler. Tevbekâr oldu çıktı. İyi adam oldu, ehl-i iman bir kimse olarak yaşamaya başladı. Daha ne olsun ne mutlu. İyi adam oldu, ehl-i iman bir kimse olarak yaşamaya başladı. Daha ne olsun ne mutlu.

Kazanılması daha güzel. O bakımdan kötülüklerden zevk almak yakışmaz bize. Kazanılması daha güzel. O bakımdan kötülüklerden zevk almak yakışmaz bize.

Mürüvvet-mend olan nâ-kâmil-i hüsrandan kâm almaz. Mürüvvet-mend olan nâ-kâmil-i hüsrandan kâm almaz.

Mert olan, mürüvvet sahibi olan, er kişi olan, ahlâkı sağlam olan insanMert olan, mürüvvet sahibi olan, er kişi olan, ahlâkı sağlam olan insan başkasının uğradığı bir felaketten dolayı sevinmez. Peygamber Efendimiz'in bize öğrettiği ahlâk bu. başkasının uğradığı bir felaketten dolayı sevinmez. Peygamber Efendimiz'in bize öğrettiği ahlâk bu.

Diğer hadîs-i şerîf. Diğer hadîs-i şerîf.

el-İsfehânî hadîs-i şerîfi rivayet etmiş.el-İsfehânî hadîs-i şerîfi rivayet etmiş. Bunlar böyle her yerde, her zaman söylenmeyen hadîs-i şerîfler. Enteresan geliyor bana.Bunlar böyle her yerde, her zaman söylenmeyen hadîs-i şerîfler. Enteresan geliyor bana. O bakımdan kardeşlerimizin de ilgisini çekeceğini tahmin ediyorum. Duydukları bir hadis olmayabilir.O bakımdan kardeşlerimizin de ilgisini çekeceğini tahmin ediyorum. Duydukları bir hadis olmayabilir. Peygamber Efendimiz bu ikinci hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki: Peygamber Efendimiz bu ikinci hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki:

Cariyelerinizi, hizmetkârlarınızı tabaklarınızı kırdı diye pataklamayın.Cariyelerinizi, hizmetkârlarınızı tabaklarınızı kırdı diye pataklamayın. "Vay sen misin bu bulaşıkları yıkarken benim bu kıymetli bardağımı kırdın, tabağımı kırdın.""Vay sen misin bu bulaşıkları yıkarken benim bu kıymetli bardağımı kırdın, tabağımı kırdın." böyle yapmayın." La tadribû imâ'eküm. Cariyelerinizi, köle kadınları…böyle yapmayın." La tadribû imâ'eküm. Cariyelerinizi, köle kadınları… Kadınlarınız mânasına da gelebilir bu. Yani bizler abdullahız, kadınlar da emetullah.Kadınlarınız mânasına da gelebilir bu. Yani bizler abdullahız, kadınlar da emetullah. Biz Allah'ın kuluyuz onlar da Allah'ın cariyesi. Yani o bakımdan kadınlara da söyleniyor. Biz Allah'ın kuluyuz onlar da Allah'ın cariyesi. Yani o bakımdan kadınlara da söyleniyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz vurdu mu kadınlara? La, vallahi vurmadı.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz vurdu mu kadınlara? La, vallahi vurmadı. Sen niye vuruyorsun? Nerede kaldı senin hacılığın hocalığın... Sen neden vuruyorsun? Sen niye vuruyorsun? Nerede kaldı senin hacılığın hocalığın... Sen neden vuruyorsun? Peygamber Efendimiz'in yanında sekiz sene hizmette bulunmuş Enes radıyallahu anh,Peygamber Efendimiz'in yanında sekiz sene hizmette bulunmuş Enes radıyallahu anh, "bir kere şöyle bir ağır söz söylediğini duymadım" diyor. "bir kere şöyle bir ağır söz söylediğini duymadım" diyor. Yani Peygamber Efendimiz'i örnek alacaksak her yönüyle alalım.Yani Peygamber Efendimiz'i örnek alacaksak her yönüyle alalım. Kibar olalım, tatlı olalım, sevimli olalım, sevdirici olalım. İslâm'a kazandırıcı olalım, ısındırıcı olalım.Kibar olalım, tatlı olalım, sevimli olalım, sevdirici olalım. İslâm'a kazandırıcı olalım, ısındırıcı olalım. Tercihimiz budur. Hizmetçiyi pataklama, tabakları kırdı döktü diye. Neden?Tercihimiz budur. Hizmetçiyi pataklama, tabakları kırdı döktü diye. Neden? O tabakların da insanların eceli gibi eceli var, diyor Peygamber Efendimiz.O tabakların da insanların eceli gibi eceli var, diyor Peygamber Efendimiz. Zamanı gelince tabak kırılacak. O bardak gidecek. Zamanı gelince tabak kırılacak. O bardak gidecek.

Hocamız rahmetullahi aleyh saplı bardağı severdi, çay bardağını. Sapından tutup içmeyi severdi.Hocamız rahmetullahi aleyh saplı bardağı severdi, çay bardağını. Sapından tutup içmeyi severdi. Gittik Paşabahçe'den bir müşterimiz var. Verdik saplı bardağı seviyor diye. Ona kalın bir sap yapmış. Gittik Paşabahçe'den bir müşterimiz var. Verdik saplı bardağı seviyor diye. Ona kalın bir sap yapmış. Kalın sapı geriye yapıştırmış. Dış görünüşü güzel, parası da pahalı. Çayı koyduk, çat çatlasın.Kalın sapı geriye yapıştırmış. Dış görünüşü güzel, parası da pahalı. Çayı koyduk, çat çatlasın. Hey Allah'ım ne kadar da para verdik. Neyse onu kenara koyduk. Hey Allah'ım ne kadar da para verdik. Neyse onu kenara koyduk. Hanıma dedim ki "Buna böyle birden içine çay koyduğundan çatlıyor." Hanıma dedim ki "Buna böyle birden içine çay koyduğundan çatlıyor." İçine kaşık koyarsan çatlamaz dediler kaşık koy, dedik. İkinciye kaşık koyduk. Gene döktük.İçine kaşık koyarsan çatlamaz dediler kaşık koy, dedik. İkinciye kaşık koyduk. Gene döktük. Çat diye çatladı. Onu da ayırdık bu tarafa. Bu sefer dedik ki bu ziyan oluyor.Çat diye çatladı. Onu da ayırdık bu tarafa. Bu sefer dedik ki bu ziyan oluyor. İki tarafı birden ısınıyor, dış tarafı ısınmıyor, farklı genleşmeden dolayı çatlıyor. İki tarafı birden ısınıyor, dış tarafı ısınmıyor, farklı genleşmeden dolayı çatlıyor. Çaydanlığın buhar çıkan demliğin ucundan sağından solundan falan koyduk. O da kırıldı.Çaydanlığın buhar çıkan demliğin ucundan sağından solundan falan koyduk. O da kırıldı. Ben üç tanesi bize yeter, dedim.Ben üç tanesi bize yeter, dedim. Onları köşeye dizdik... Onları köşeye dizdik...

Bardakların da eceli var dedik, tabakların da eceli var.Bardakların da eceli var dedik, tabakların da eceli var. Ama kendimizi bir araAma kendimizi bir ara yani sevdiğin tabaklar kırılıyor, kolay değil sabretmek.yani sevdiğin tabaklar kırılıyor, kolay değil sabretmek. Onun da eceli varmış. Pekala diyecek. Bir paket tabak için, bir bardak için bir insanın kalbini kırmayacak.Onun da eceli varmış. Pekala diyecek. Bir paket tabak için, bir bardak için bir insanın kalbini kırmayacak. Çünkü insan kalbi de önemli. İnsanın kalbi de Kâbe gibi muhterem.Çünkü insan kalbi de önemli. İnsanın kalbi de Kâbe gibi muhterem. Kâbe'yi yıkmak günah olduğu gibi insanın kalbini yıkmak da daha günah.Kâbe'yi yıkmak günah olduğu gibi insanın kalbini yıkmak da daha günah. Ama bunu dedelerimiz anlamış da biz unutmuşuz.Ama bunu dedelerimiz anlamış da biz unutmuşuz. Biz dedelerimizin bildiği ve kullandığı ve duvarlara yazdığı ve şiirlerinde işlediğiBiz dedelerimizin bildiği ve kullandığı ve duvarlara yazdığı ve şiirlerinde işlediği bu görüşü kaybetmişiz yeni nesiller olarak. Aradan bir fetret devri geçmiş.bu görüşü kaybetmişiz yeni nesiller olarak. Aradan bir fetret devri geçmiş. Bir cahiliye devri geçmiş, unutmuşuz. Dedelerimiz, mesela Yunus Emre. Yunus Emre kimmiş? Bir cahiliye devri geçmiş, unutmuşuz. Dedelerimiz, mesela Yunus Emre. Yunus Emre kimmiş?

Dağdan odun taşıyan bir oduncuymuş. İnanmam. Katiyen inanmam, nasıl olur.Dağdan odun taşıyan bir oduncuymuş. İnanmam. Katiyen inanmam, nasıl olur. 40 yıl odun taşımış da hiç eğri odun getirmemiş şeyhinin dergahına. 40 yıl odun taşımış da hiç eğri odun getirmemiş şeyhinin dergahına. Hep böyle muntazam, böyle nacar sapı gibi muntazam odunlar getirmiş. Hep böyle muntazam, böyle nacar sapı gibi muntazam odunlar getirmiş. Demiş ki Yunus ya dağda hiç eğri odun yok mu? Demiş ki Yunus ya dağda hiç eğri odun yok mu? "Var ama Efendim sizin dergahınıza odunun bile eğrisi yakışmaz." demiş."Var ama Efendim sizin dergahınıza odunun bile eğrisi yakışmaz." demiş. Bu adam profesörden yüce. Bu adamı devlet başkanı yapmak lazım. Ne diyor: Bu adam profesörden yüce. Bu adamı devlet başkanı yapmak lazım. Ne diyor:

Ben gelmedim dâvi içün Benim işim sevi içün Dostun evi gönüllerdir Gönüller yapmaya geldim Ben gelmedim dâvi içün

Benim işim sevi içün

Dostun evi gönüllerdir

Gönüller yapmaya geldim

Ben bu dünyaya dava için gelmedim. İddia için gelmedim.Ben bu dünyaya dava için gelmedim. İddia için gelmedim. Böbürlenmek için gelmedim, ben şöyleyim, ben böyleyim demeye gelmedim. Benim işim sevgi, diyor. Böbürlenmek için gelmedim, ben şöyleyim, ben böyleyim demeye gelmedim. Benim işim sevgi, diyor. Benim işim sevi işi, benim yaptığım işler hep Allah rızası için. Benim işim sevi işi, benim yaptığım işler hep Allah rızası için. Allah'ı sevdiğimden dolayı, Allah sevgisini kazanmak için. Dostun evi gönüllerdir, dost dediği Allah. Allah'ı sevdiğimden dolayı, Allah sevgisini kazanmak için. Dostun evi gönüllerdir, dost dediği Allah. Allah dost. Sevdiklerini biliyorsunuz. Dostun evi gönüllerdir. Allah dost. Sevdiklerini biliyorsunuz. Dostun evi gönüllerdir. Yani Allah'ın nazargâhı olan ev; kalp oluyor, gönüldür.Yani Allah'ın nazargâhı olan ev; kalp oluyor, gönüldür. Ben gönüller yapmaya geldim, dostun evine imar etmeye geldim diyor. Ben gönüller yapmaya geldim, dostun evine imar etmeye geldim diyor.

Yunus böyle demiş, oduncuymuş. Biz unutmuşuz, biz üniversite hocasıyız.Yunus böyle demiş, oduncuymuş. Biz unutmuşuz, biz üniversite hocasıyız. Biz güya yirminci yüzyılın medeni insanıyız. O güya on üçüncü yüzyılın, on dördüncü yüzyılın köylüsü.Biz güya yirminci yüzyılın medeni insanıyız. O güya on üçüncü yüzyılın, on dördüncü yüzyılın köylüsü. İnanmam. Bir yanlışlık varmış derim. Ama onlar bunu edebiyatına sokmuşlar, şiirlerinde işlemişler.İnanmam. Bir yanlışlık varmış derim. Ama onlar bunu edebiyatına sokmuşlar, şiirlerinde işlemişler. Hayatlarında yaşamışlar. Birbirlerinin karşısında saygıyla, el pençe divan durmuşlar. Hayatlarında yaşamışlar. Birbirlerinin karşısında saygıyla, el pençe divan durmuşlar. Hizmeti fırsat bilmişler. Yaratılanı Yaratan'dan ötürü hoş görmeyi öğrenmişler. Tatbik etmişler.Hizmeti fırsat bilmişler. Yaratılanı Yaratan'dan ötürü hoş görmeyi öğrenmişler. Tatbik etmişler. Koyundan yavaş olmayı öğrenmişler. Dövene elsiz sövene dilsiz durmayı öğrenmişler.Koyundan yavaş olmayı öğrenmişler. Dövene elsiz sövene dilsiz durmayı öğrenmişler. Gönülsüz olmayı öğrenmişler. Ve onun için yedi asır nâmı yaşıyor. Yedi asır daha geçse Yunus unutulur mu? Gönülsüz olmayı öğrenmişler. Ve onun için yedi asır nâmı yaşıyor. Yedi asır daha geçse Yunus unutulur mu?

Şol cennetin ırmakları akar Allah deyu deyu Çıkmış İslâm bülbülleri öter Allah deyu deyu Şol cennetin ırmakları akar Allah deyu deyu

Çıkmış İslâm bülbülleri öter Allah deyu deyu

Aydan aydındır yüzleri şekerden tatlı sözleri Cennette Hûrî kızları gezer Allah deyu deyu Aydan aydındır yüzleri şekerden tatlı sözleri

Cennette Hûrî kızları gezer Allah deyu deyu

Bu sahneler unutulur mu, bu sözü söyleyen insan sevilmez mi? Basit basit cümlelerle ne sanat yapmış.Bu sahneler unutulur mu, bu sözü söyleyen insan sevilmez mi? Basit basit cümlelerle ne sanat yapmış. Küçücük tuğlalarla ne eser ortaya koymuş. Allah bize o şevki, o duyguyu, o inceliği ihsan eylesin. Küçücük tuğlalarla ne eser ortaya koymuş. Allah bize o şevki, o duyguyu, o inceliği ihsan eylesin.

Buhârî rahmetullahi aleyh almış kitabına, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemBuhârî rahmetullahi aleyh almış kitabına, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki: -bunu da iyice hatırınızda tutun.- bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki: -bunu da iyice hatırınızda tutun.-

Hâkim iki kişi arasında sinirliyken hüküm vermesin.Hâkim iki kişi arasında sinirliyken hüküm vermesin. "Biz bunu Avrupalıların klasiği sanıyorduk. Hay Allah!" Hadîs-i şerîf miymiş?"Biz bunu Avrupalıların klasiği sanıyorduk. Hay Allah!" Hadîs-i şerîf miymiş? Hadîs-i şerîf ya! Sen hadîs-i şerîfleri okumazsan her şeyi batıdan geçer gelir. Hadîs-i şerîf ya! Sen hadîs-i şerîfleri okumazsan her şeyi batıdan geçer gelir. Batının damgasını basarlar üstüne, sen de batının sanırsın. Dil Tarih Coğrafya fakültesinin alnına yazmışlar, Batının damgasını basarlar üstüne, sen de batının sanırsın. Dil Tarih Coğrafya fakültesinin alnına yazmışlar, Hz. Ali Efendimiz'in sözlerini karıştırıyordum, baktım "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir." diyeHz. Ali Efendimiz'in sözlerini karıştırıyordum, baktım "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir." diye Hz. Ali Efendimiz söylemiş. Altına doğru düzgün Hz. Ali Efendimiz yazsana.Hz. Ali Efendimiz söylemiş. Altına doğru düzgün Hz. Ali Efendimiz yazsana. Laf aşırmak hırsızlık değil mi? Laf aşırmak hırsızlık değil mi? Eskiden birisi birisinin şiirinden yazınca uydururmuş, başkasının şiirini kendisi yazdım diye, Eskiden birisi birisinin şiirinden yazınca uydururmuş, başkasının şiirini kendisi yazdım diye, ben şiir yazdım dinleyin falan dermiş. Ona şiir çalmak derler, şiir intihali. Şiir çalıyor. ben şiir yazdım dinleyin falan dermiş. Ona şiir çalmak derler, şiir intihali. Şiir çalıyor.

Şairin birisi panayırda geziyormuş, bakmış ki birisi çıkmış şöyle yüksek tepeye etrafında kalabalığı toplamışŞairin birisi panayırda geziyormuş, bakmış ki birisi çıkmış şöyle yüksek tepeye etrafında kalabalığı toplamış bağıra bağıra şiirler okuyor, bir şeyler söylüyor falan. Bakmış kendi şiirini okuyor.bağıra bağıra şiirler okuyor, bir şeyler söylüyor falan. Bakmış kendi şiirini okuyor. Allah Allah gitmiş, dinlemiş dinlemiş konuşmasını falan. Ondan sonra şiir bitince "ya şiir çok güzel." demiş.Allah Allah gitmiş, dinlemiş dinlemiş konuşmasını falan. Ondan sonra şiir bitince "ya şiir çok güzel." demiş. Kendisinin şiiri halbuki aslında. "Bunu kim yazdı acaba?" demiş. Ben yazdım, demiş. Kendisinin şiiri halbuki aslında. "Bunu kim yazdı acaba?" demiş. Ben yazdım, demiş. Ben yazdım diyor asıl yazan şaire karşı. Ben yazdım diyor asıl yazan şaire karşı. Şair de bozuntuya vermeden "Ben bu şiiri mesela diyelim ki Hüseyin Ahmet yazdı sanıyordum." Şair de bozuntuya vermeden "Ben bu şiiri mesela diyelim ki Hüseyin Ahmet yazdı sanıyordum." "Ben Hüseyin Ahmet'im." demiş. Konuşmadan o adamın kolundan tutmuş, gel gidelim demiş. "Ben Hüseyin Ahmet'im." demiş. Konuşmadan o adamın kolundan tutmuş, gel gidelim demiş. "Şimdiye kadar şiir çalındığını duydum ama şair çalındığını hiç duymamıştım. Şimdi onu da duydum." demiş. "Şimdiye kadar şiir çalındığını duydum ama şair çalındığını hiç duymamıştım. Şimdi onu da duydum." demiş.

Bakın Peygamber Efendimiz ne buyurmuş, hâkim iki kimsenin arasında sinirliyken hükmetmesin.Bakın Peygamber Efendimiz ne buyurmuş, hâkim iki kimsenin arasında sinirliyken hükmetmesin. Neden? Asabiliğinden dolayı kızdığı adamın aleyhinde hüküm verir. Neden? Asabiliğinden dolayı kızdığı adamın aleyhinde hüküm verir. Şöyle bir rahatlasın siniri geçsin, gidin bakalım tamam. Yarın kararımı vereyim.Şöyle bir rahatlasın siniri geçsin, gidin bakalım tamam. Yarın kararımı vereyim. Almanya'da bizim arkadaşlardan bir grup arasında bir ticari ihtilaf çıkmış. Almanya'da bizim arkadaşlardan bir grup arasında bir ticari ihtilaf çıkmış. İki-üç kişi bir tarafta sekiz-on kişi bir tarafta. Bir şirkette ihtilaf çıkmış. Mahkemeye düşmüşler.İki-üç kişi bir tarafta sekiz-on kişi bir tarafta. Bir şirkette ihtilaf çıkmış. Mahkemeye düşmüşler. Bu taraf da benim ihvanım, bu taraf da benim ihvanım. İkisi de bana oy ver, diyor. Bu taraf da benim ihvanım, bu taraf da benim ihvanım. İkisi de bana oy ver, diyor.

Ben de duydum mahkemeye düştüklerini. Kalktım, mahkemeye kadar gittim.Ben de duydum mahkemeye düştüklerini. Kalktım, mahkemeye kadar gittim. Koridorda yakaladım bunları. Selam verdim, aleyküm selam dediler hürmet gösterdiler, sağ olsunlar. Koridorda yakaladım bunları. Selam verdim, aleyküm selam dediler hürmet gösterdiler, sağ olsunlar. "Ayıp değil mi ya, geliyorsunuz yabancı ülkenin hâkimine, ondan adalet istiyorsunuz. "Ayıp değil mi ya, geliyorsunuz yabancı ülkenin hâkimine, ondan adalet istiyorsunuz. Bana anlatın ben hükmedeyim." dedim. "Hocam sen bizim işe karışma. Biz seni biliyoruz." dediler.Bana anlatın ben hükmedeyim." dedim. "Hocam sen bizim işe karışma. Biz seni biliyoruz." dediler. Sinirlenmiş çok, burnundan soluyor böyle boğa gibi. Sinirlenmiş çok, burnundan soluyor böyle boğa gibi. "Hocam sana hürmetimiz sonsuz ama sen bu işe karışma." Yok ya karışayım dedim. "Yok sen bu işe karışma." "Hocam sana hürmetimiz sonsuz ama sen bu işe karışma." Yok ya karışayım dedim. "Yok sen bu işe karışma."

Öbür tarafa gittim, öbür taraf "Hocam ne dersen biz razıyız." dediler.Öbür tarafa gittim, öbür taraf "Hocam ne dersen biz razıyız." dediler. Ne güzel iş, ne dersen hükmüne razıyız. Bak bunlar razı değiliz diyorlar, sen de bir anlat meseleyi.Ne güzel iş, ne dersen hükmüne razıyız. Bak bunlar razı değiliz diyorlar, sen de bir anlat meseleyi. Siz de anlatın ben dedim hakkınızda hüküm vereyim.Siz de anlatın ben dedim hakkınızda hüküm vereyim. Boşuna avukata, hâkime, mahkemeye, masrafa lüzum kalmasın; bitsin bu iş. Yok, dediler. Boşuna avukata, hâkime, mahkemeye, masrafa lüzum kalmasın; bitsin bu iş. Yok, dediler. Ben de peki dedim, ayrıldım. Ben ayrıldıktan sonra saat kaçta ise hâkim çağırmış bunları.Ben de peki dedim, ayrıldım. Ben ayrıldıktan sonra saat kaçta ise hâkim çağırmış bunları. Şöyle oturtmuş. Sakallı hacı babalar; şalvarlı, cübbeli. Bizim hacı kardeşler hepsi.Şöyle oturtmuş. Sakallı hacı babalar; şalvarlı, cübbeli. Bizim hacı kardeşler hepsi. Yüzlerine şöyle bakmış bakmış. "Siz iyi insanlara benziyorsunuz.Yüzlerine şöyle bakmış bakmış.

"Siz iyi insanlara benziyorsunuz.
Niye birbirinizden davacı oldunuz?" demiş Alman hâkim.Niye birbirinizden davacı oldunuz?" demiş Alman hâkim. Siz niye böyle birbirinizin aleyhinde böyle şey yapıyorsunuz. "Hadi gidin, celseyi tatil eyledim. Siz niye böyle birbirinizin aleyhinde böyle şey yapıyorsunuz. "Hadi gidin, celseyi tatil eyledim. Gidin dışarıya, öğleden sonra üçte gelin. O zamana kadar anlaşın." demiş.Gidin dışarıya, öğleden sonra üçte gelin. O zamana kadar anlaşın." demiş. "Mühlet veriyorum, siz iyi insanlarsınız, ben sizi beğendim." demiş."Mühlet veriyorum, siz iyi insanlarsınız, ben sizi beğendim." demiş. "Yüzünüzde iyi insan emaresi var. Hadi çıkın." demiş. Çıkmışlar dışarıda konuşmuşlar konuşmuşlar karşılıklı."Yüzünüzde iyi insan emaresi var. Hadi çıkın." demiş. Çıkmışlar dışarıda konuşmuşlar konuşmuşlar karşılıklı. Bunlara razı olduğunu söyleyen grup olumlu, ötekisi çekiştiriyor hayır diyor.Bunlara razı olduğunu söyleyen grup olumlu, ötekisi çekiştiriyor hayır diyor. İşte ihtilaf aralarında çözmek için epeyce çekimser falan demiş bu taraf, kalmış. İşte ihtilaf aralarında çözmek için epeyce çekimser falan demiş bu taraf, kalmış.

Öğleden sonra üç olmuş. Celseye tekrar oturum başlamış, gelmişler.Öğleden sonra üç olmuş. Celseye tekrar oturum başlamış, gelmişler. Hâkim; "ne yaptınız" demiş. Efendim anlaşamadık demiş gruptan bir tanesi.Hâkim; "ne yaptınız" demiş. Efendim anlaşamadık demiş gruptan bir tanesi. "Ne oldu, siz ne istediniz o ne verdi?" Biz 10.000 istedik o 5.000 verdi. Nihayet 7.000 oldu falan. "Ne oldu, siz ne istediniz o ne verdi?" Biz 10.000 istedik o 5.000 verdi. Nihayet 7.000 oldu falan. Anlaşamadık, demiş. "Peki o zaman hadi 10 bin de ben katayım benim hatırım için anlaşın." demiş Alman hâkim.Anlaşamadık, demiş. "Peki o zaman hadi 10 bin de ben katayım benim hatırım için anlaşın." demiş Alman hâkim. Aralarında bir şey söylemiş; yine "olmaz" demiş o inat eden taraf, burnundan soluyan taraf.Aralarında bir şey söylemiş; yine "olmaz" demiş o inat eden taraf, burnundan soluyan taraf. Gene olmaz demiş. "Pekala o zaman, çıkın. Size hüküm bir ay sonra bildirilecek." demiş.Gene olmaz demiş. "Pekala o zaman, çıkın. Size hüküm bir ay sonra bildirilecek." demiş. Bir ay sonra ne oldu diye merakla takip ediyorum. Merakla sordum. Bir ay sonra ne oldu diye merakla takip ediyorum.

Merakla sordum.
Tabii o inat eden taraf haksız çıkmış. Hakim ötekilerin lehine karar vermiş. Tabii o inat eden taraf haksız çıkmış. Hakim ötekilerin lehine karar vermiş. Ama şu kadar avukat masrafı, şu kadar mahkeme harcı, bu kadar bilmem ne dünyanın parası gitti.Ama şu kadar avukat masrafı, şu kadar mahkeme harcı, bu kadar bilmem ne dünyanın parası gitti. Ben onlardan para istemiyorum ki bedava hükmedecektim. Paraları ceplerine kalacaktı.Ben onlardan para istemiyorum ki bedava hükmedecektim. Paraları ceplerine kalacaktı. Alman avukatları zengin ettiler, Alman mahkemesine para yatırdılar.Alman avukatları zengin ettiler, Alman mahkemesine para yatırdılar. Onun vebali de ayrıca cabası. Ama Alman'ın uzlaştırmaya çalışması hoşuma gitti.Onun vebali de ayrıca cabası. Ama Alman'ın uzlaştırmaya çalışması hoşuma gitti. Gidin, falan demesi hoşuma gitti. Biz de demek ki adalet mülkün temeli olduğu için,Gidin, falan demesi hoşuma gitti.

Biz de demek ki adalet mülkün temeli olduğu için,
adalet çok önemli olduğu için, kızgınken hükmetmeyeceğiz.adalet çok önemli olduğu için, kızgınken hükmetmeyeceğiz. Fatih Sultan Mehmed ile Rum mimar davacı olmuş. Rum mimar Sultan'ı dava etmiş. Fatih Sultan Mehmed ile Rum mimar davacı olmuş. Rum mimar Sultan'ı dava etmiş. Hangi devlette görülmüş devlet başkanını dava eden bir tebâ? Hangi devlette görülmüş devlet başkanını dava eden bir tebâ?

Belki yirminci yüzyılda artık yeni yeni olmaya başlamıştır.Belki yirminci yüzyılda artık yeni yeni olmaya başlamıştır. Ama Fatih Sultan Mehmed zamanında şöyle elini çırpsa,Ama Fatih Sultan Mehmed zamanında şöyle elini çırpsa, "Hadi oradan cellatlar gelsin." dese karşı taraftaki adamın işi biter."Hadi oradan cellatlar gelsin." dese karşı taraftaki adamın işi biter. Üstelik gayrimüslim, Rum. Kadı efendinin huzuruna gelmişler. Kadı, İstanbul'un ilk kadısı.Üstelik gayrimüslim, Rum. Kadı efendinin huzuruna gelmişler. Kadı, İstanbul'un ilk kadısı. Kadıköy semtinin sahibi Hızır Çelebi.Kadıköy semtinin sahibi Hızır Çelebi. Bu oturdu şöyle Hızır Çelebi, Fatih Sultan Mehmed gelince içeriye girmiş Bu oturdu şöyle Hızır Çelebi, Fatih Sultan Mehmed gelince içeriye girmiş Selamün aleyküm demiş kaftanını savura savura, başında kavuğu; Sultan.Selamün aleyküm demiş kaftanını savura savura, başında kavuğu; Sultan. Fatih Sultan Mehmed Han aleyhi'r-rahmetü ve'l-burhan. Fatih Sultan Mehmed Han aleyhi'r-rahmetü ve'l-burhan. Gelmiş baş köşeye, oh, güzel şiltelere, minderlere bir oturmuş, bağdaş kurmuş. Gelmiş baş köşeye, oh, güzel şiltelere, minderlere bir oturmuş, bağdaş kurmuş. Hızır Çelebi şöyle bir bakmış. "Sultanım burası Adalet Divanı.Hızır Çelebi şöyle bir bakmış.

"Sultanım burası Adalet Divanı.
Sanık yerindesin, geç bakalım şuraya otur." demiş. "Ya öyle mi" kös kös inmiş aşağıya oturmuş.Sanık yerindesin, geç bakalım şuraya otur." demiş. "Ya öyle mi" kös kös inmiş aşağıya oturmuş. Ondan sonra ötekisi gelmiş. İki tarafı da dinlemiş. Sen haksızsın demiş, Fatih Sultan Mehmed'e.Ondan sonra ötekisi gelmiş. İki tarafı da dinlemiş. Sen haksızsın demiş, Fatih Sultan Mehmed'e. Bu haklı, demiş. Hükmetmiş. Dava bittikten sonra Fatih Sultan Mehmed diyor kiBu haklı, demiş. Hükmetmiş. Dava bittikten sonra Fatih Sultan Mehmed diyor ki "Kadı Efendi seni tebrik ederim."Kadı Efendi seni tebrik ederim. Eğer ben sultanım diye taraf tutsaydın seni şu kılıcımla haklayacaktım." Büyüklüğüne bak.Eğer ben sultanım diye taraf tutsaydın seni şu kılıcımla haklayacaktım." Büyüklüğüne bak. "Eğer sen 'ben sultanım' diye bana dalkavukluk yapsaydın seni şu kılıcımla haklayacaktım." diyor. "Eğer sen 'ben sultanım' diye bana dalkavukluk yapsaydın seni şu kılıcımla haklayacaktım." diyor.

Allah hakiki imanın lezzetini gönüllerimize yerleştirsin. Allah hakiki imanın lezzetini gönüllerimize yerleştirsin.

Bi-hürmeti habîbihi'l-Mustafa. Ve bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha. Bi-hürmeti habîbihi'l-Mustafa. Ve bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2