Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Bazı Kıyamet Alâmetleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

3 Rebîü'l-Âhir 1406 / 15.12.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Evlâtların Sert Olması, Çocuk Yerine Köpek Yavrusu Beslenmesi, Evlâtları Hayırlı Yetiştirmek, Allah’a Tevekkül Etmeyi Öğreneceğiz | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Bazı Kıyamet Alâmetleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

3 Rebîü'l-Âhir 1406 / 15.12.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Evlâtların Sert Olması, Çocuk Yerine Köpek Yavrusu Beslenmesi, Evlâtları Hayırlı Yetiştirmek, Allah’a Tevekkül Etmeyi Öğreneceğiz | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü l'llâhi rabbi'l-âlemin.el-Hamdü l'llâhi rabbi'l-âlemin. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emma ba'd. Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbu'llâhEmma ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbu'llâh
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atünVe şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Min a'lâmi's-sâati en yekûne'l-veledü ğayzan ve'l-mataru kayzan Min a'lâmi's-sâati en yekûne'l-veledü ğayzan ve'l-mataru kayzan ve tefîda'l-eşrarü feydan ilâ âhiri'l-hadis. ve tefîda'l-eşrarü feydan ilâ âhiri'l-hadis.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri burada kıyametin alametlerinden,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri burada kıyametin alametlerinden, işaretlerinden, belirtilerinden, emarelerinden bahsediyor: işaretlerinden, belirtilerinden, emarelerinden bahsediyor:

Min a'lâmi's-sâati. "Saatin alametlerindendir. Kıyametin kopma saatinin, zamanının alametlerindendir."Min a'lâmi's-sâati. "Saatin alametlerindendir. Kıyametin kopma saatinin, zamanının alametlerindendir." En yekûne'l-veledü ğayzan. "Evladın gazaplı olmasıdır.En yekûne'l-veledü ğayzan. "Evladın gazaplı olmasıdır. Tepeden tırnağa gazap kesilmesidir, hiddetli olmasıdır, şiddetli olmasıdır." Tepeden tırnağa gazap kesilmesidir, hiddetli olmasıdır, şiddetli olmasıdır."

Çocukların usluluğu esastır, hep bilinen, herkesin bildiği büyüklerin sözü geçer,Çocukların usluluğu esastır, hep bilinen, herkesin bildiği büyüklerin sözü geçer, küçükler büyükleri dinlerler, ona itaat ederler amaküçükler büyükleri dinlerler, ona itaat ederler ama "kıyamet gününde çocukların hiddetli tabiatlı olması, şiddetli muamele etmesi,"kıyamet gününde çocukların hiddetli tabiatlı olması, şiddetli muamele etmesi, kızgın, gazaplı kimse olması" mânasına alınabilir. Başka şeyler de hatıra gelebiliyor: kızgın, gazaplı kimse olması" mânasına alınabilir.

Başka şeyler de hatıra gelebiliyor:

Çocukların sevilmeyen insanlar olması, istenmeyen insanlar olması. Çocukların sevilmeyen insanlar olması, istenmeyen insanlar olması. Çocuğun daha annesinin karnında teşekkülünden başlayarak, doğmasından sonra büyümesine kadar; Çocuğun daha annesinin karnında teşekkülünden başlayarak, doğmasından sonra büyümesine kadar;

"Nerden de geldi bu, aman!" denilerek çocuğun istenmeyen, kızılan,"Nerden de geldi bu, aman!" denilerek çocuğun istenmeyen, kızılan, gazap edilen, hiddetlenilen bir şey olması. gazap edilen, hiddetlenilen bir şey olması.

Halbuki bir nimettir. Semeretü'l fuâd'dır, gönlün meyvesidir. Halbuki bir nimettir. Semeretü'l fuâd'dır, gönlün meyvesidir.

Evlat kıymetli bir şeydir ama sevmiyor. Neden? Merhamet yok. Evlat kıymetli bir şeydir ama sevmiyor.

Neden?

Merhamet yok.

"Çocuk olmasına razı değilim!" deniyor. Neden evlendin? Keyif için, zevk için. "Çocuk olmasına razı değilim!" deniyor.

Neden evlendin?

Keyif için, zevk için.

Halbuki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurdu ki; Halbuki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurdu ki;

"Siz evlenin, çoğalın; mahşer günü, ben sizin sayınızın çokluğuyla diğer ümmetlere;"Siz evlenin, çoğalın; mahşer günü, ben sizin sayınızın çokluğuyla diğer ümmetlere; 'Bakın, elhamdülillah benim ümmetim daha çok.' diye mübâhât edeceğim, sevineceğim, övüneceğim." 'Bakın, elhamdülillah benim ümmetim daha çok.' diye mübâhât edeceğim, sevineceğim, övüneceğim."

Evliliğin gayelerinden birisi, çok mühim gayelerinden birisi hatta fıtratın, insanın, erkeğin, Evliliğin gayelerinden birisi, çok mühim gayelerinden birisi hatta fıtratın, insanın, erkeğin, kadının gönlüne, kalbine verdiği ve yaratılışına kattığı şekillerin,kadının gönlüne, kalbine verdiği ve yaratılışına kattığı şekillerin, huyların, duyguların sebebi, neslin devam etmesidir. huyların, duyguların sebebi, neslin devam etmesidir. İşin aslı odur, gerisi işin teferruatıdır, yan tarafıdır, kenarıdır, köşesidir. İşin aslı odur, gerisi işin teferruatıdır, yan tarafıdır, kenarıdır, köşesidir.

Asıl hedefin on iki numaralı yeri, tam merkezi evlat yetiştirmektir. Asıl hedefin on iki numaralı yeri, tam merkezi evlat yetiştirmektir.

Çocuk sevilmiyor, çocuk istenmiyor! Hatta bir başka hadîs-i şerîfte geçer ki; Çocuk sevilmiyor, çocuk istenmiyor!

Hatta bir başka hadîs-i şerîfte geçer ki;

"İnsana; çocuğu olmasındansa bir köpek enciğini beslemenin daha sevimli gelmesidir." "İnsana; çocuğu olmasındansa bir köpek enciğini beslemenin daha sevimli gelmesidir."

Bu da kıyamet alametlerinden birisidir. Bu da kıyamet alametlerinden birisidir.

Sadaka Resûlullah.Sadaka Resûlullah. Efendimiz'in ihbarı, ihbar-ı gaybiyyesi, istikbale ait sözleri ne kadar tahakkuk etmiş. Efendimiz'in ihbarı, ihbar-ı gaybiyyesi, istikbale ait sözleri ne kadar tahakkuk etmiş.

Bugün Almanya'da insanlar çocuk yapmıyorlar da kucaklarında köpek gezdiriyorlar. Bugün Almanya'da insanlar çocuk yapmıyorlar da kucaklarında köpek gezdiriyorlar. Yanlarında, evlerinde, sandalyelerinde hep köpek var.Yanlarında, evlerinde, sandalyelerinde hep köpek var. Köpek lokantası, köpek moteli, köpek oteli, köpek besin sanayi vesaire.Köpek lokantası, köpek moteli, köpek oteli, köpek besin sanayi vesaire. Köpekler dünyanın bazı yerindeki zavallı insancıklardan daha makbul.Köpekler dünyanın bazı yerindeki zavallı insancıklardan daha makbul. Orada insanlar evlat edinmiyor, köpek ediniyor. İhtiyar bir Alman kadınının köpeği ölmüş.Orada insanlar evlat edinmiyor, köpek ediniyor.

İhtiyar bir Alman kadınının köpeği ölmüş.
Nasıl ağlıyor; hüngür hüngür… Allah Allah, kahrolacak! Bizim Türk işçi komşuymuş, demiş ki; Nasıl ağlıyor; hüngür hüngür… Allah Allah, kahrolacak!

Bizim Türk işçi komşuymuş, demiş ki;

"Ya hanım, ne kadar ağlıyorsun, alt tarafı bir köpek!" "Ya hanım, ne kadar ağlıyorsun, alt tarafı bir köpek!"

"Vay, sen misin benim köpeğime 'alt tarafı bir köpek' diyen." diye, darılmış, küsmüş. "Vay, sen misin benim köpeğime 'alt tarafı bir köpek' diyen." diye, darılmış, küsmüş.

"Vay sen köpeğime neden 'köpek' dedin, ehemmiyetsiz gibi gördün." "Vay sen köpeğime neden 'köpek' dedin, ehemmiyetsiz gibi gördün."

Gözyaşı döküyor, neredeyse anıt dikecek. Bunlar kıyamet alameti. Gözyaşı döküyor, neredeyse anıt dikecek.

Bunlar kıyamet alameti.

Bize gelince biz ne yapacağız? Biz Allah'tan hayırlı evlat isteyeceğiz.Bize gelince biz ne yapacağız?

Biz Allah'tan hayırlı evlat isteyeceğiz.
Allahu Teâlâ hazretleri bize hayırlı evlatlar ihsan eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bize hayırlı evlatlar ihsan eylesin. Evladın beslenememe tehlikesinden, aç kalma tehlikesinden endişe etmek İslâm'a sığmaz.Evladın beslenememe tehlikesinden, aç kalma tehlikesinden endişe etmek İslâm'a sığmaz. "Bakamayız." demeyeceğiz; bakarız. Sen bakmıyorsun ki zaten sana da bakan var; "Bakamayız." demeyeceğiz; bakarız.

Sen bakmıyorsun ki zaten sana da bakan var;
Allahu Teâlâ hazretleri bakıyor. Onun için mühim olan evlat yetiştirmek ama Allahu Teâlâ hazretleri bakıyor.

Onun için mühim olan evlat yetiştirmek ama
evladı hayırlı evlat olarak yetiştirmek, dünya ve âhirette insana hayır getirecek tarzda yetiştirmek. evladı hayırlı evlat olarak yetiştirmek, dünya ve âhirette insana hayır getirecek tarzda yetiştirmek. Evladımız olmasına çalışacağız ama evladın hayırlı olmasına çok daha fazla çalışacağız. Evladımız olmasına çalışacağız ama evladın hayırlı olmasına çok daha fazla çalışacağız.

Düğün için o kadar masraf ediyoruz, milyonlar harcanıyor, birkaç senede ödeniyor.Düğün için o kadar masraf ediyoruz, milyonlar harcanıyor, birkaç senede ödeniyor. Evlat için daha fazlasını harcayalım. Onun iyi yetişmesi için en iyi hocaları tutalım. Evlat için daha fazlasını harcayalım. Onun iyi yetişmesi için en iyi hocaları tutalım.

On tane arkadaş bir araya gelse bir güzel bilgili, alim, fâzıl hoca tutabilir; On tane arkadaş bir araya gelse bir güzel bilgili, alim, fâzıl hoca tutabilir; "Aman, sen şu bizim çocuklarımıza bakıver."" diyebilir. "Aman, sen şu bizim çocuklarımıza bakıver."" diyebilir.

Biraz daha bir araya gelsek yüz kişi bin kişi, - Elhamdülillah şu cemaatimizi camiler almıyor;Biraz daha bir araya gelsek yüz kişi bin kişi, - Elhamdülillah şu cemaatimizi camiler almıyor; Süleymaniye'de olsak Süleymaniye dolacak gibi bir hal var.- bir anaokulu kuramaz mıyız,Süleymaniye'de olsak Süleymaniye dolacak gibi bir hal var.- bir anaokulu kuramaz mıyız, bir ilkokul kuramaz mıyız, bir ortaokul kuramaz mıyız, bir üniversite kuramaz mıyız,bir ilkokul kuramaz mıyız, bir ortaokul kuramaz mıyız, bir üniversite kuramaz mıyız, bir fakülte kuramaz mıyız, bir müstakil üniversite kuramaz mıyız? bir fakülte kuramaz mıyız, bir müstakil üniversite kuramaz mıyız?

Hepsini yaparız Allah'ın izniyle. Mademki başka insanlar yapabiliyor; biz niye yapamayalım? Hepsini yaparız Allah'ın izniyle. Mademki başka insanlar yapabiliyor; biz niye yapamayalım?

Her şeyi yaparız ama hepsinin başında muhabbetin olması lazım, itaatin olması lazım, Her şeyi yaparız ama hepsinin başında muhabbetin olması lazım, itaatin olması lazım, bağlılığın olması lazım, karşılıklı itimadın, sevginin, saygının olması lazım ki öteki işler olabilsin. bağlılığın olması lazım, karşılıklı itimadın, sevginin, saygının olması lazım ki öteki işler olabilsin.

Evlat çok önemli. Aman evlatlarınıza dikkat edin.Evlat çok önemli. Aman evlatlarınıza dikkat edin. Eğer bir evlat hayırsız olursa ömür boyu size hayatı zehir zindan eder; âhirette de...Eğer bir evlat hayırsız olursa ömür boyu size hayatı zehir zindan eder; âhirette de... Ölürsünüz gidersiniz; hayırsız bir evlat olursa mezarda da kemiklerinizi sızım sızım sızlatır. Ölürsünüz gidersiniz; hayırsız bir evlat olursa mezarda da kemiklerinizi sızım sızım sızlatır.

"Efendim ben evladımı şu yüksek mevkiye getireceğim, ben evladıma şu yüksek tahsili yaptıracağım; "Efendim ben evladımı şu yüksek mevkiye getireceğim, ben evladıma şu yüksek tahsili yaptıracağım; çok para kazanacak." diye çok hesap yapıyoruz. çok para kazanacak." diye çok hesap yapıyoruz.

Çok para hesabı yaparsan mutlaka Allah ceza olarak karşına bir ters şey çıkarır. Çok para hesabı yaparsan mutlaka Allah ceza olarak karşına bir ters şey çıkarır. Çok para hesabı yapma, hayırlı evlat yetiştirme hesabı yap!Çok para hesabı yapma, hayırlı evlat yetiştirme hesabı yap! Düşün taşın, istihareye yat, istişareler yap;Düşün taşın, istihareye yat, istişareler yap; evladının hayırlı evlat yetişmesi için ne yapmak gerekiyorsa onun peşinde koş. evladının hayırlı evlat yetişmesi için ne yapmak gerekiyorsa onun peşinde koş.

Çünkü Allahu Teâlâ hazretlerinin; "Kim neyin peşinde koşarsa onu ona ihsan ederim." Çünkü Allahu Teâlâ hazretlerinin; "Kim neyin peşinde koşarsa onu ona ihsan ederim." diye Kur'ân-ı Kerîm'de vaadi vardır. diye Kur'ân-ı Kerîm'de vaadi vardır.

Ve en leyse li'l-insâni illâ ma seâ ve enne sa'yehû sevfe yürâ. Ve en leyse li'l-insâni illâ ma seâ ve enne sa'yehû sevfe yürâ.

"Onun sa'y u gayretinin neticesi ileride görülecek." "Onun sa'y u gayretinin neticesi ileride görülecek."

Muhakkak herkes neye gayret etmişse o olacak. Muhakkak herkes neye gayret etmişse o olacak.

Ama ben şahsen kendi hayatımdan acıları çeke çeke öğrenmişim ki Ama ben şahsen kendi hayatımdan acıları çeke çeke öğrenmişim ki insan ne zaman bir dünya hesabı yaparsa hesabı boşa çıkar, işi ters gider, tuttuğu dal elinde kalır, insan ne zaman bir dünya hesabı yaparsa hesabı boşa çıkar, işi ters gider, tuttuğu dal elinde kalır, bittecrübe sabit, tecrübeyle sabit. "Filanca şehre giderim filanca kimseye misafir olurum." bittecrübe sabit, tecrübeyle sabit.

"Filanca şehre giderim filanca kimseye misafir olurum."

Hava alırsın sen! Oraya gittiğin zaman hava alırsın. Ne yapacaksın? Allah'a sığınacaksın. Hava alırsın sen! Oraya gittiğin zaman hava alırsın.

Ne yapacaksın?

Allah'a sığınacaksın.
Dur bakalım; tevekkeltü ala'llah, Bismillâhirrahmânirrahîm, o zaman olur. Dur bakalım; tevekkeltü ala'llah, Bismillâhirrahmânirrahîm, o zaman olur.

"Filanca kimseye misafir olacağım da şöyle yapacağım." dersin, gidersin, kapıyı çalarsın, "Filanca kimseye misafir olacağım da şöyle yapacağım." dersin, gidersin, kapıyı çalarsın, başka bir yere seyahate gitmiş. Bak umduğun dağlara kar yağdı. başka bir yere seyahate gitmiş. Bak umduğun dağlara kar yağdı. Ümidi Allah'tan bekle, Allah'tan iste. Bu masum bir şey, masum bir yanılma; Ümidi Allah'tan bekle, Allah'tan iste.

Bu masum bir şey, masum bir yanılma;
ufacık tefecik, küçük bir yanılma. "Filanca yere giderim, falanca adamdan şu kadar borç alırım." ufacık tefecik, küçük bir yanılma.

"Filanca yere giderim, falanca adamdan şu kadar borç alırım."

Hava alırsın. "Yâ Rabbi! Sen bana kolaylaştır." Diyeceksin; "Sen bana yardım et." diyeceksin, Hava alırsın.

"Yâ Rabbi! Sen bana kolaylaştır." Diyeceksin; "Sen bana yardım et." diyeceksin,
"Hayırlı bir şey." diyeceksin, Allah'tan isteyeceksin. "Hayırlı bir şey." diyeceksin, Allah'tan isteyeceksin. Ötekisine gidersin, onun da o sırada parası olmayıverir. Ötekisine gidersin, onun da o sırada parası olmayıverir.

Allah'a bağlanmayı, Allah'tan istemeyi öğreneceğiz, Allah'a tevekkül etmeyi öğreneceğiz. Allah'a bağlanmayı, Allah'tan istemeyi öğreneceğiz, Allah'a tevekkül etmeyi öğreneceğiz.

Hiç okumadınız mı, Allahu Teâlâ hazretlerinin kaç tane âyet-i kerîmesi var ki Hiç okumadınız mı, Allahu Teâlâ hazretlerinin kaç tane âyet-i kerîmesi var ki -Sabahları biz burada hadislerle, dualarla dolu olan Evrad kitabımızda okuyoruz.--Sabahları biz burada hadislerle, dualarla dolu olan Evrad kitabımızda okuyoruz.- Allahu Teâlâ hazretleri bize tevekkülü emrediyor: Allahu Teâlâ hazretleri bize tevekkülü emrediyor:

Fe-tevekkelü ala'llah. "Allah'a tevekkül edin!" Fe-tevekkelü ala'llah. "Allah'a tevekkül edin!"

Hiç düşünmedik mi tevekkül nasıl olur? Hiçbir işimizi Allah'a bırakmıyoruz. Hiç düşünmedik mi tevekkül nasıl olur?

Hiçbir işimizi Allah'a bırakmıyoruz.

"Ben yapacağım, ben yapacağım!" Dur, ne yapıyorsun? Hiçbir şey yapamazsın!"Ben yapacağım, ben yapacağım!"

Dur, ne yapıyorsun? Hiçbir şey yapamazsın!
Tevekkül et; ondan sonra çalış. Nasıl kolaylaşır bak; yolun önü açılır, gider. Tevekkül et; ondan sonra çalış. Nasıl kolaylaşır bak; yolun önü açılır, gider.

Allah tevekkülü emrediyor. "Tevekkül etseniz fena da olmaz." demiyor, emrediyor. Allah tevekkülü emrediyor. "Tevekkül etseniz fena da olmaz." demiyor, emrediyor.

Ve ala'llâhi fe-tevekkelû , ve tevekkel ala'llâh. Ve ala'llâhi fe-tevekkelû , ve tevekkel ala'llâh.

Çok âyetler var; yirmi tane, otuz tane, kırk tane âyet-i kerîme var. Emrediyor. Çok âyetler var; yirmi tane, otuz tane, kırk tane âyet-i kerîme var. Emrediyor.

O halde tevekkül etmeyi öğreneceğiz; Allah'a dayanmayı, Allah'a sarılmayı, Allah'tan beklemeyi,O halde tevekkül etmeyi öğreneceğiz; Allah'a dayanmayı, Allah'a sarılmayı, Allah'tan beklemeyi, Allah'tan istemeyi öğreneceğiz. Emin olun, İslâm'ı iyi bilmiyoruz. Neden? Allah'tan istemeyi öğreneceğiz.

Emin olun, İslâm'ı iyi bilmiyoruz.

Neden?

Fâtiha'yı günde kırk defa okuyoruz. İyyake na'büdü ve iyyâke nesteîn. Fâtiha'yı günde kırk defa okuyoruz.

İyyake na'büdü ve iyyâke nesteîn.
"Ancak sana ibadet ederiz ve sadece senden yardım bekleriz." "Ancak sana ibadet ederiz ve sadece senden yardım bekleriz."

Hani nerede sadece Allah'tan yardım beklemek? Hani tevekkül? Hani dayanmak? Hani güvenmek? Yok. Hani nerede sadece Allah'tan yardım beklemek? Hani tevekkül? Hani dayanmak? Hani güvenmek?

Yok.
Hayatımızda fiilen yok. "Dur bakalım, Allah Kerîm, bismillahirrahmanirrahim de, çık bakalım evden." Hayatımızda fiilen yok.

"Dur bakalım, Allah Kerîm, bismillahirrahmanirrahim de, çık bakalım evden."

Öyle yok! Sonra rızka da itimat yok. Sanki o işi yapmasa aç kalacak; öyle sanıyor.Öyle yok!

Sonra rızka da itimat yok. Sanki o işi yapmasa aç kalacak; öyle sanıyor.
"Onu kazanacağım." diye haram helal tanımıyor. Halbuki rızık gelecek; "Onu kazanacağım." diye haram helal tanımıyor. Halbuki rızık gelecek; senin onu aradığın gibi o da seni arayıp duruyor, bir yerde karşılaşacaksınız, çare yok, buluşacaksınız.senin onu aradığın gibi o da seni arayıp duruyor, bir yerde karşılaşacaksınız, çare yok, buluşacaksınız. Helalden iste. Helalden istemesini bilmiyor, fiilen bilmiyor. Sözle söylese de inanma!Helalden iste.

Helalden istemesini bilmiyor, fiilen bilmiyor. Sözle söylese de inanma!
Hareketinin yürüyüş tarzına bakacak olursan aslında inanmıyor; çünkü inanarak hareket etmiyor. Hareketinin yürüyüş tarzına bakacak olursan aslında inanmıyor; çünkü inanarak hareket etmiyor. İnansa harama girmez. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; İnansa harama girmez.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Rızık nasıl olsa sana gelecek; o halde kazancını helalinden, güzel yoldan iste." "Rızık nasıl olsa sana gelecek; o halde kazancını helalinden, güzel yoldan iste."

Çünkü ya helalden kazanacaksın, sevap elde edeceksin ya haramdan kazanacaksın, günaha gireceksin. Çünkü ya helalden kazanacaksın, sevap elde edeceksin ya haramdan kazanacaksın, günaha gireceksin.

Rızkın gelecek ama iki yol var; bir sağ yol var bir sol yol var, gibi. Rızkın gelecek ama iki yol var; bir sağ yol var bir sol yol var, gibi.

Sağ, sağlam yoldan kazanırsan ne âlâ; sol, ters yoldan kazanırsanSağ, sağlam yoldan kazanırsan ne âlâ; sol, ters yoldan kazanırsan yine o rızık gelecek, nasip olan, yazılı olan rızık gelecek ama haramdan gelecek.yine o rızık gelecek, nasip olan, yazılı olan rızık gelecek ama haramdan gelecek. Milletin ona aldırdığı yok. Allah'a hiç itimadı yok. Milletin ona aldırdığı yok. Allah'a hiç itimadı yok.

Allah'ın emrini dinlerse, tutarsa aç kalacağını sanıyor, inanmıyor; Allah'ın emrini dinlerse, tutarsa aç kalacağını sanıyor, inanmıyor; hocaların sözlerine, âyetlerin emirlerine, hadîs-i şerîflerin tavsiyelerine göre hareket etmiyor. hocaların sözlerine, âyetlerin emirlerine, hadîs-i şerîflerin tavsiyelerine göre hareket etmiyor.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Kim âhireti isterse Allah ona dünyasını da âhiretini de, ikisini birden ihsan eder." "Kim âhireti isterse Allah ona dünyasını da âhiretini de, ikisini birden ihsan eder."

Kim dünyayı isterse âhiretini kaybediyor.Kim dünyayı isterse âhiretini kaybediyor. Bir kere dünyayı istediği için dünyalıktan da kendisine yazılmış olandan fazlası gelmiyor. Onu bilmiyor. Bir kere dünyayı istediği için dünyalıktan da kendisine yazılmış olandan fazlası gelmiyor. Onu bilmiyor.

Bilmiyorsun, iyi güzel; o zaman Resûlullah'tan dinleyeceksin. Bilmiyorsun, iyi güzel; o zaman Resûlullah'tan dinleyeceksin.

Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in hadisinden dinleyince anla,Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in hadisinden dinleyince anla, anlayınca ona göre yaşa; harama sapma; millet anlamıyor. anlayınca ona göre yaşa; harama sapma; millet anlamıyor. Hafız, hacı, hoca, namaz kılıyor, camiye geliyor, cemaate müdavim, dükkanında içki satıyor. Neden? Hafız, hacı, hoca, namaz kılıyor, camiye geliyor, cemaate müdavim, dükkanında içki satıyor.

Neden?

"Bunu satmazsam müşteri az geliyor!" diyor. "Bunu satmazsam müşteri az geliyor!" diyor.

"Bu da bulunacak ki müşteri hem onu almaya gelsin hem onu almaya gelsin, bunsuz olursa olmuyor!" "Bu da bulunacak ki müşteri hem onu almaya gelsin hem onu almaya gelsin, bunsuz olursa olmuyor!"

Bak, itimadı yok; sanıyor ki rızkı şişenin içinde. Rızkı şişeden geliyor sanıyor. Bak, itimadı yok; sanıyor ki rızkı şişenin içinde. Rızkı şişeden geliyor sanıyor.

O bakımdan Allah bize dinimizin emirlerini bilmeyi nasip etsin,O bakımdan Allah bize dinimizin emirlerini bilmeyi nasip etsin, dinimizin emirlerine göre kendi hayatımızı tanzim etmeyi nasip etsin. dinimizin emirlerine göre kendi hayatımızı tanzim etmeyi nasip etsin.

Kardeşlerim, bizim bu zamane müslümanlarının bilmediği bir şey daha var.Kardeşlerim, bizim bu zamane müslümanlarının bilmediği bir şey daha var. Bu zamane müslümanları sanıyor ki Müslümanlık; namaz kılmak, oruç tutmak, Bu zamane müslümanları sanıyor ki Müslümanlık; namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekât vermek, kelime-i şehâdet getirmekten ibaret. hacca gitmek, zekât vermek, kelime-i şehâdet getirmekten ibaret.

Namaz kılıyorum, tamam; hacca da gittim, tamam; Ramazan gelince zaten çehreler değişiyor,Namaz kılıyorum, tamam; hacca da gittim, tamam; Ramazan gelince zaten çehreler değişiyor, her şey değişiyor, Ramazan da tamam; zekâtını da ayırıp veriyorsa tamam. her şey değişiyor, Ramazan da tamam; zekâtını da ayırıp veriyorsa tamam.

Cimri değil, zekâtını veriyor, bitti sanıyor. Değil, hayır, bitmedi! Neden bitmedi? Cimri değil, zekâtını veriyor, bitti sanıyor.

Değil, hayır, bitmedi!

Neden bitmedi?

Çünkü Allah'ın emirleri arasında bir fark yoktur; Allah'ın ondan başka emirleri de var. Çünkü Allah'ın emirleri arasında bir fark yoktur; Allah'ın ondan başka emirleri de var.

Tevekkül emri de var, tevekkülü yapmadın; emri ma'ruf nehy-i münker emri var, yapmadın;Tevekkül emri de var, tevekkülü yapmadın; emri ma'ruf nehy-i münker emri var, yapmadın; cihad emri var, yapmadın; haramlardan kaçmadın, olmaz! cihad emri var, yapmadın; haramlardan kaçmadın, olmaz!

Mesela ribâ yememe, faiz yememe emri var, tutmadın; Mesela ribâ yememe, faiz yememe emri var, tutmadın; haram mal satmama, içki satmama emri var, tutmadın. Olmaz! haram mal satmama, içki satmama emri var, tutmadın.

Olmaz!

İslâm'ı bir karne gibi düşüneceksin; çeşitli dersler var, karşılarında notları var.İslâm'ı bir karne gibi düşüneceksin; çeşitli dersler var, karşılarında notları var. O koca karnenin içindeki derslerin bir tanesinden zayıf alınınca nasıl sınıf geçilemiyorsa öyle.O koca karnenin içindeki derslerin bir tanesinden zayıf alınınca nasıl sınıf geçilemiyorsa öyle. Müslümanlar birçok şeye birden çalışmak zorunda. Müslümanlar birçok şeye birden çalışmak zorunda.

"Tamam, namaz kıldım." diyor, yan gelip yatıyor. Olmaz! "Tamam, namaz kıldım." diyor, yan gelip yatıyor.

Olmaz!

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;

"İster namaz kıl ister şöyle yap ister böyle yap; içinde Allah için sevmek ve Allah için kızmak, "İster namaz kıl ister şöyle yap ister böyle yap; içinde Allah için sevmek ve Allah için kızmak, buğzetmek duygusu yoksa onların sana bir faydası olmaz." buğzetmek duygusu yoksa onların sana bir faydası olmaz."

Allah ehlini, Allah yolunda gideni Allah için sevebiliyor musun? Allah ehlini, Allah yolunda gideni Allah için sevebiliyor musun?

Yok, öyle bir şeyden hiç haberi yok! Sevgi damarı gelişmemiş, kör, dumura uğramış. Yok, öyle bir şeyden hiç haberi yok! Sevgi damarı gelişmemiş, kör, dumura uğramış.

Allah için Allah düşmanlarına kızabiliyor musun? Allah için Allah düşmanlarına kızabiliyor musun?

Hain, zalim, fasık, facir, aldatıcı, dolandırıcı, hilekâr adamları niye seviyorsun? Hain, zalim, fasık, facir, aldatıcı, dolandırıcı, hilekâr adamları niye seviyorsun?

Allah rızası için onlara buğzetmek lazım, kaş çatmak lazım. Millet onu da bilmiyor.Allah rızası için onlara buğzetmek lazım, kaş çatmak lazım. Millet onu da bilmiyor. Bu katil, hırsız, arsız, edepsiz adamın nesini sevdin? İtibarın kaşına gözüne mi? Bu katil, hırsız, arsız, edepsiz adamın nesini sevdin? İtibarın kaşına gözüne mi?

Baksana hâline, huyuna; onu düzeltmek için nasihat etsene, tavsiye etsene, yüz vermesene!Baksana hâline, huyuna; onu düzeltmek için nasihat etsene, tavsiye etsene, yüz vermesene! Yüz veriyor, alkış tutuyor. Bu devirde edebi, ârı, namusu olmayan insanlara itibar daha fazla oluyor.Yüz veriyor, alkış tutuyor.

Bu devirde edebi, ârı, namusu olmayan insanlara itibar daha fazla oluyor.
İtibar edenlerin hepsi mesul. Allah için sevmek Allah için buğzetmek yok. İtibar edenlerin hepsi mesul.

Allah için sevmek Allah için buğzetmek yok.
İslâm'ı bilmiyor; bir şey yapıyorum sanıyor. İslâm'ı bilmiyor; bir şey yapıyorum sanıyor.

Sonra biliyoruz ki Allahu Teâlâ hazretleri insanların amellerini kendisine pazartesi Perşembe günleriSonra biliyoruz ki Allahu Teâlâ hazretleri insanların amellerini kendisine pazartesi Perşembe günleri arz olunduğu zaman kabul ediyor veya reddediyor.arz olunduğu zaman kabul ediyor veya reddediyor. Ameller pazartesi Perşembe günleri dergâh-ı izzete arz olunuyor. Hadîs-i şerîfte geçiyor ki; Ameller pazartesi Perşembe günleri dergâh-ı izzete arz olunuyor.

Hadîs-i şerîfte geçiyor ki;

"İki müslüman birbirine hınç duyuyorsa, kin duyuyorsa, gayz duyuyorsa "İki müslüman birbirine hınç duyuyorsa, kin duyuyorsa, gayz duyuyorsa Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki; 'Mademki bunlar bu içlerindeki birbirlerine olan kızgınlıkları Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki; 'Mademki bunlar bu içlerindeki birbirlerine olan kızgınlıkları izale etmediler, izale edinceye kadar bunları ayırın, bunların amellerini kabul etmek yok!" izale etmediler, izale edinceye kadar bunları ayırın, bunların amellerini kabul etmek yok!"

Sen istediğin kadar; "Ben o kadar namaz kıldım, o kadar oruç tuttum." de.Sen istediğin kadar; "Ben o kadar namaz kıldım, o kadar oruç tuttum." de. Senin öteki müslümana kinin, gayzın, hıncın var ya ondan dolayı senin işin bir tarafa ayrıldı,Senin öteki müslümana kinin, gayzın, hıncın var ya ondan dolayı senin işin bir tarafa ayrıldı, seninki kabul olmadı. Onun farkında değil. Sonra riyakârın ameli, dergâh-ı izzete çıkmıyor. seninki kabul olmadı. Onun farkında değil.

Sonra riyakârın ameli, dergâh-ı izzete çıkmıyor.

Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

"Bunun kıldığı namazı, tuttuğu orucu, verdiği zekâtı götürün, yüzüne çarpın!" "Bunun kıldığı namazı, tuttuğu orucu, verdiği zekâtı götürün, yüzüne çarpın!"

O da sanıyor ki ben hayır yaptım. Geçmiş ola! O da sanıyor ki ben hayır yaptım. Geçmiş ola!

Bir kere insan ilk önce İslâm'ın böyle çok incelikleri olduğunu peşin olarak anlaması lazım, sonra; Bir kere insan ilk önce İslâm'ın böyle çok incelikleri olduğunu peşin olarak anlaması lazım, sonra; "Ben bu incelikleri nereden öğrenebilirim?" diye de araştırması lazım. "Ben bu incelikleri nereden öğrenebilirim?" diye de araştırması lazım.

"Vay, demek ki benim bilmediğim daha ne kanun maddeleri varmış ki"Vay, demek ki benim bilmediğim daha ne kanun maddeleri varmış ki ben o maddeleri çiğnediğim zaman ne cezalara uğruyormuşum.ben o maddeleri çiğnediğim zaman ne cezalara uğruyormuşum. Ne mânevî şeyler varmış; ben şu mânevî kanunları öğreneyim!" demesi lazım. Ne mânevî şeyler varmış; ben şu mânevî kanunları öğreneyim!" demesi lazım.

Hâli hazırda piyasada defter tutarken, alışveriş yaparken, tarlanın, evinin vergisini verirken, Hâli hazırda piyasada defter tutarken, alışveriş yaparken, tarlanın, evinin vergisini verirken, daha başka işlemler yaparken hep pulunu yapıştırıyorsun, usûlüne riayet ediyorsun,daha başka işlemler yaparken hep pulunu yapıştırıyorsun, usûlüne riayet ediyorsun, bilmiyorsan gidip avukata soruyorsun; "Aman, eksik bir iş yapmayayım, bilmiyorsan gidip avukata soruyorsun; "Aman, eksik bir iş yapmayayım, satışta bir kusur olmasın, alışta bir kusur olmasın, aldanmayayım, ceza gelmesin." diyesatışta bir kusur olmasın, alışta bir kusur olmasın, aldanmayayım, ceza gelmesin." diye uğraşıp duruyorsun. Âhiretin işlerine niye böyle rağbet etmezsin?uğraşıp duruyorsun.

Âhiretin işlerine niye böyle rağbet etmezsin?
Niye onun incelikleri olduğunu düşünmezsin? Allah'ın işleri daha mı az önemli? Niye onun incelikleri olduğunu düşünmezsin? Allah'ın işleri daha mı az önemli?

Demek ki kıyamet alametlerinden birisi çocuğun kızgın olması, gayızlı olması, hınçlı olması. Demek ki kıyamet alametlerinden birisi çocuğun kızgın olması, gayızlı olması, hınçlı olması. Edepsiz, arsız, büyüklerine küçüklerine çatıyor.Edepsiz, arsız, büyüklerine küçüklerine çatıyor. Bu mânaya olabilir veyahut çocuğun kendisine kızılan bir mahluk olması. Bu mânaya olabilir veyahut çocuğun kendisine kızılan bir mahluk olması. Hem o tarafa hem bu tarafa çekilmesi mümkün. İkisi de olabilir. Hem o tarafa hem bu tarafa çekilmesi mümkün. İkisi de olabilir.

Ve'l-mataru kayzan. "Yağmurun da kayz olması, şiddetli sıcak olması." Ve'l-mataru kayzan. "Yağmurun da kayz olması, şiddetli sıcak olması."

"Yağmurun şiddetli sıcak olması" veya"Yağmurun şiddetli sıcak olması" veya "şiddetli sıcaktan dolayı yağmurun yağmaması, kıtlık olması, yağmursuz olması" mânasına. "şiddetli sıcaktan dolayı yağmurun yağmaması, kıtlık olması, yağmursuz olması" mânasına.

Ve tefîdü'l-eşrârü feydan. Tefîdu, "artıyor, çoğalıyor" demek.Ve tefîdü'l-eşrârü feydan.

Tefîdu, "artıyor, çoğalıyor" demek.
Mesela su, yağmur fazlalaştığı zaman feyezan olur, taşma olur.Mesela su, yağmur fazlalaştığı zaman feyezan olur, taşma olur. Göller nehirler yataklarından dışarıya çıkarlar, tarlaları istila ederler, Göller nehirler yataklarından dışarıya çıkarlar, tarlaları istila ederler, kenardaki çiftlikleri alırlar, götürürler. Hayvanları, inekleri su alır götürür. Ne oldu? kenardaki çiftlikleri alırlar, götürürler. Hayvanları, inekleri su alır götürür.

Ne oldu?

Feyezan oldu; "Taşkın âfeti oldu, suyun taşma âfeti oldu." diyoruz. Feyezan oldu; "Taşkın âfeti oldu, suyun taşma âfeti oldu." diyoruz.

Ve tefîdü'l-eşrârü feydan, buyuruyor Peygamber Efendimiz: Ve tefîdü'l-eşrârü feydan, buyuruyor Peygamber Efendimiz:

"Kıyamet alameti olarak şerliler taşıp artacaklar, çoğalacaklar." "Kıyamet alameti olarak şerliler taşıp artacaklar, çoğalacaklar."

"Eskiden bir kıyıda köşede edepsizliğini gizli gizli yapan, ses çıkaramayan "Eskiden bir kıyıda köşede edepsizliğini gizli gizli yapan, ses çıkaramayan birkaç şerli vardı ama şimdi çoğaldı, toprak mümbitleşti,birkaç şerli vardı ama şimdi çoğaldı, toprak mümbitleşti, bir sürü şerli oldu." denecek, o hâle gelecek. bir sürü şerli oldu." denecek, o hâle gelecek.

"Yağmurun kesilmesi, şiddetli sıcakların olması ve şerlilerin artması." "Yağmurun kesilmesi, şiddetli sıcakların olması ve şerlilerin artması."

Ve yusaddıku'l-kâzibü ve yükezzibü's-sâdıku. Ve yusaddıku'l-kâzibü ve yükezzibü's-sâdıku. "Yalancının tasdik edilip doğrulanması, doğrunun;"Yalancının tasdik edilip doğrulanması, doğrunun; 'Sen yalan söylüyorsun.' diyerek red ve inkâr edilmesi." 'Sen yalan söylüyorsun.' diyerek red ve inkâr edilmesi."

Kıyamet alametlerinden birisi de budur. Kıyamet alametlerinden birisi de budur.

En doğru adam en menfur, en beğenilmeyen, en kıyıya köşeye itilmiş,En doğru adam en menfur, en beğenilmeyen, en kıyıya köşeye itilmiş, en tepesine yumruk sallanan bir kimse halinde; en yalancı adam en makbul,en tepesine yumruk sallanan bir kimse halinde; en yalancı adam en makbul, "Tamam efendim, doğru efendim!" filan diye tasdik ediliyor. "Tamam efendim, doğru efendim!" filan diye tasdik ediliyor.

Dünya tersine dönmüş; kötüye, yalancıya "Sen yalancısın!" denileceği haldeDünya tersine dönmüş; kötüye, yalancıya "Sen yalancısın!" denileceği halde itibar görmeyeceği halde onlar itibarda; emniyetli insana itibar olacağı halde onlar itibarda değil.itibar görmeyeceği halde onlar itibarda; emniyetli insana itibar olacağı halde onlar itibarda değil. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar gibi; doğru söyleyen makbul değil. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar gibi; doğru söyleyen makbul değil.

On tane herif var, rüşvet yiyor. İçine bir tane namuslu tayin oluyor; on tanesi ona kızgın;On tane herif var, rüşvet yiyor. İçine bir tane namuslu tayin oluyor; on tanesi ona kızgın; "Vay, bizim çarkımızı durdurdu, rüşvet geliyordu gelmez oldu, hadi bunu ne yapalım?"Vay, bizim çarkımızı durdurdu, rüşvet geliyordu gelmez oldu, hadi bunu ne yapalım? Bir iftira, bir yalan bir dolan atalım. Ne diyelim, ne diyelim, ne diyelim? 'Bu gericidir.' diyelim. Bir iftira, bir yalan bir dolan atalım. Ne diyelim, ne diyelim, ne diyelim? 'Bu gericidir.' diyelim. Bak, çünkü dininden dolayı rüşvet yemiyor; tamam, atalım!" diyorlar. Bak, çünkü dininden dolayı rüşvet yemiyor; tamam, atalım!" diyorlar.

O adamcağız da mazlum, ne söylesin, bir iftiraya uğrar, ne olduğunu anlayamaz. O adamcağız da mazlum, ne söylesin, bir iftiraya uğrar, ne olduğunu anlayamaz.

Ve yü'temenü'l-hâinü ve yühavvenü'l-emîn. Ve yü'temenü'l-hâinü ve yühavvenü'l-emîn.

Buna benzer bir şekilde; "Hain insana, hıyanet ehli insana emniyet olunuyorBuna benzer bir şekilde; "Hain insana, hıyanet ehli insana emniyet olunuyor ve emniyetli insan hain muamelesi görüyor." ve emniyetli insan hain muamelesi görüyor."

Emniyetli insan ama doğru sözlü insana "yalancı" denildiği gibi Emniyetli insan ama doğru sözlü insana "yalancı" denildiği gibi emniyetli insana da "hain" muamelesi yapılıyor; "Bu haindir." deniliyor.emniyetli insana da "hain" muamelesi yapılıyor; "Bu haindir." deniliyor. Çünkü kötülerin arasında bir iyi, gariptir, hâli çok zordur. Çünkü kötülerin arasında bir iyi, gariptir, hâli çok zordur.

Peygamber Efendimiz'den böyle rivayet edilmiş. Peygamber Efendimiz'den böyle rivayet edilmiş.

Mesela içinde okunmayan Kur'an bulunan bir ev. Mesela içinde okunmayan Kur'an bulunan bir ev. Kur'an'ı almış koymuş, düğünde davetli bir hoca hediye getirmiş.Kur'an'ı almış koymuş, düğünde davetli bir hoca hediye getirmiş. Kur'an orada duruyor; ne adam bilir okumasını ne kadın.Kur'an orada duruyor; ne adam bilir okumasını ne kadın. Ne açılır ne okunur ne mânasına bakılır. Ne açılır ne okunur ne mânasına bakılır.

"O Kur'an orada gariptir" diyor, gurbettedir, boynu büküktür."O Kur'an orada gariptir" diyor, gurbettedir, boynu büküktür. "Okunmayan evde Kur'an-ı Kerim gariptir." "Okunmayan evde Kur'an-ı Kerim gariptir."

Bir mahallede azılı edepsizler arasında bir tane iyi adam var; o adam orada boynu büküktür, gariptir.Bir mahallede azılı edepsizler arasında bir tane iyi adam var; o adam orada boynu büküktür, gariptir. Çünkü kıymetini bilen yok. Dün akşam bir yerdeydik, bir hocaefendi vardı.Çünkü kıymetini bilen yok.

Dün akşam bir yerdeydik, bir hocaefendi vardı.
Arapça şiir şeklinde dua ediyor, şiirle dua ediyor.Arapça şiir şeklinde dua ediyor, şiirle dua ediyor. Arapçası iyi, şiir de ezberinde ve öyle dua edebiliyor. Arapçası iyi, şiir de ezberinde ve öyle dua edebiliyor.

"Burada bir hocalığınız var mı, talebeleriniz var mı?" dedim. "Yok." dedi. "Burada bir hocalığınız var mı, talebeleriniz var mı?" dedim.

"Yok." dedi.

Kasabanın nüfus levhasında da "on üç bin" yazıyor. Kasabanın nüfus levhasında da "on üç bin" yazıyor. Şimdi artmıştır; yirmi bin, yirmi beş bin olmuştur. Şimdi artmıştır; yirmi bin, yirmi beş bin olmuştur. Yirmi beş binlik bir yerde güzel bir alim hoca var da okuyacak bir talebe yok! Yirmi beş binlik bir yerde güzel bir alim hoca var da okuyacak bir talebe yok!

Öyle şey olur mu? Fırsatı ganimet bilip; "Aman hocam, bana şu ilmi öğret. Öyle şey olur mu?

Fırsatı ganimet bilip; "Aman hocam, bana şu ilmi öğret.
Aman hocam, bildiğin şu ilmi öğret!" diye diz çökmesi lazım. "Herkesin işi gücü var!" Aman hocam, bildiğin şu ilmi öğret!" diye diz çökmesi lazım.

"Herkesin işi gücü var!"

Akşam? Gece de mi çalışıyorsun? Hayır. Akşam?

Gece de mi çalışıyorsun?

Hayır.
Gece gelir gelmez televizyonun başında; telefisyon, telef makinesi, zaman telef makinesi. Gece gelir gelmez televizyonun başında; telefisyon, telef makinesi, zaman telef makinesi.

Ya bırak bunu, geç şurada şu ilmi öğren, şu hususta yetiş. Ya bırak bunu, geç şurada şu ilmi öğren, şu hususta yetiş. Bak hoca var, sana okutur, kimseye hocalık yapmıyor. Bak hoca var, sana okutur, kimseye hocalık yapmıyor.

Dünyanın sayılı alimlerinden biri, bir yerde demiş: "Ders çok, talebe yok." Dünyanın sayılı alimlerinden biri, bir yerde demiş:

"Ders çok, talebe yok."

Çok güzel, bilgisi çok üstün, ömrünü ilim yolunda geçirmiş; "Ders çok, talebe yok." diyor. Çok güzel, bilgisi çok üstün, ömrünü ilim yolunda geçirmiş; "Ders çok, talebe yok." diyor.

Olur mu öyle şey? Olmaz, olmaması lazım! Tersine işler. Olur mu öyle şey?

Olmaz, olmaması lazım!

Tersine işler.

Oraya bir saz öğretmeni, dans öğretmeni gelseydi veya oraya en modern dansları öğretenOraya bir saz öğretmeni, dans öğretmeni gelseydi veya oraya en modern dansları öğreten bir stüdyo açılsaydı, nereden çıktığı belli olmayan bir sürü talebe oraya giderdi. Neden? bir stüdyo açılsaydı, nereden çıktığı belli olmayan bir sürü talebe oraya giderdi.

Neden?

"Ayıp oluyor, toplantılara gidiyoruz, dansa kaldırıyorlar, dans bilmiyoruz." derlerdi."Ayıp oluyor, toplantılara gidiyoruz, dansa kaldırıyorlar, dans bilmiyoruz." derlerdi. Bir kere yüksek tahsilliler koşarlardı. Bir kere yüksek tahsilliler koşarlardı.

Ve yesûdü külle kabîletin münâfikûhâ. Kıyamet alametlerinden birisi de şudur: Ve yesûdü külle kabîletin münâfikûhâ.

Kıyamet alametlerinden birisi de şudur:

Yesûd, "siyadet etmek, yönetmek, başkanlık etmek, önderlik etmek, liderlik etmek, Yesûd, "siyadet etmek, yönetmek, başkanlık etmek, önderlik etmek, liderlik etmek, hüküm sürmek" mânasına. Ve yesûdü külle kabîletin münâfikûhâ.hüküm sürmek" mânasına.

Ve yesûdü külle kabîletin münâfikûhâ.
"Her kabileyi, o kabilenin münafıklar sevk ediyor, yönetiyor, idare ediyor." "Her kabileyi, o kabilenin münafıklar sevk ediyor, yönetiyor, idare ediyor."

Münafık; "içi başka dışı başka kimseler" idare ediyor. Kıyamet alametlerinden birisi budur. Münafık; "içi başka dışı başka kimseler" idare ediyor. Kıyamet alametlerinden birisi budur. En müttakî, en bilgin, en liyakatli insan değil de kıyamete yakın zamanda münafıkları idare ediyor. En müttakî, en bilgin, en liyakatli insan değil de kıyamete yakın zamanda münafıkları idare ediyor.

Ve külle sûkin füccârühâ. "Her çarşı pazarı da fâcirleri sevk ve idare ediyor." Ve külle sûkin füccârühâ. "Her çarşı pazarı da fâcirleri sevk ve idare ediyor."

Alışverişte düzen yok. Eskinden çarşının her şeyi muntazam giderdi, tartısı,Alışverişte düzen yok. Eskinden çarşının her şeyi muntazam giderdi, tartısı, ölçüsü belliydi, mallar hileli olmazdı vesaire.ölçüsü belliydi, mallar hileli olmazdı vesaire. Başlarında öyle bir nizam vardı ki haksızlık, edepsizlik olmazdı. Başlarında öyle bir nizam vardı ki haksızlık, edepsizlik olmazdı.

Bu sefer o mekanizmayı da o edepsizler, fâcirler elde ettiği için Bu sefer o mekanizmayı da o edepsizler, fâcirler elde ettiği için bu kontrol mekanizması da dejenere olmuş oluyor.bu kontrol mekanizması da dejenere olmuş oluyor. Her çarşıyı fâcirleri idare eder, her kabileyi münafıkları idare eder; kıyamet alametleri. Her çarşıyı fâcirleri idare eder, her kabileyi münafıkları idare eder; kıyamet alametleri.

Ve tüzahrafü'l-mehâribü. "Mihraplar ziynetlendirilir, süslendirilir." Ve tüzahrafü'l-mehâribü. "Mihraplar ziynetlendirilir, süslendirilir."

Nakışlar, stalaktikler, geometrik şekiller, süsler, boyalar, sütunlar vesaireler vesaireler. Nakışlar, stalaktikler, geometrik şekiller, süsler, boyalar, sütunlar vesaireler vesaireler.

Mihraplar süslenilir ama tührabu'l kulûb, "kalpler harap" gönüller harabe halinde. Mihraplar süslenilir ama tührabu'l kulûb, "kalpler harap" gönüller harabe halinde.

Mihraplar süslü, gösterişli ama gönüller harap. Mihraplar süslü, gösterişli ama gönüller harap. Halbuki Allahu Teâlâ hazretleri insanın dış görünüşüne bakmaz, şekline bakmaz,Halbuki Allahu Teâlâ hazretleri insanın dış görünüşüne bakmaz, şekline bakmaz, zenginliğine bakmaz, parasına bakmaz; gönlüne bakar. zenginliğine bakmaz, parasına bakmaz; gönlüne bakar.

Ne güzel söylemiştir şair: Padişah konmaz saraya hane mamur olmadan. Ne güzel söylemiştir şair:

Padişah konmaz saraya hane mamur olmadan.

"Sen gönül hanesini masivallahtan pak eyle;"Sen gönül hanesini masivallahtan pak eyle; hane mamur olmayınca padişah gelip misafir olmaz." hane mamur olmayınca padişah gelip misafir olmaz."

Ve yektefi'r-ricâlü bi'r-ricâl. Buyurun bakın! Ve yektefi'r-ricâlü bi'r-ricâl.

Buyurun bakın!
Günlük gazete okumuyoruz; Günlük gazete okumuyoruz; bin dört yüz sene önce Efendimiz tarafından söylenmiş bir hadîs-i şerîfi okuyoruz. bin dört yüz sene önce Efendimiz tarafından söylenmiş bir hadîs-i şerîfi okuyoruz.

"Kıyamet alametlerinden birisi de şudur ki erkekler erkeklerle idare ediyorlar, iktifâ ediyorlar." "Kıyamet alametlerinden birisi de şudur ki erkekler erkeklerle idare ediyorlar, iktifâ ediyorlar."

Erkekler erkeklerle iktifâ ediyor, cinsi arzusunu onunla tatmin ediyor. Erkekler erkeklerle iktifâ ediyor, cinsi arzusunu onunla tatmin ediyor.

Ve'n-nisâü bi'n-nisâi. "Kadınlar da kadınlarla iktifa ediyor." Ve'n-nisâü bi'n-nisâi. "Kadınlar da kadınlarla iktifa ediyor."

Hem o tarafta hem bu tarafta "homoseksüellik" dedikleri,Hem o tarafta hem bu tarafta "homoseksüellik" dedikleri, bugünlerde artık herkesin öğrendiği, çoluk çocuğun da ağzına düşen, kafasına giren iğrenç mevzu. bugünlerde artık herkesin öğrendiği, çoluk çocuğun da ağzına düşen, kafasına giren iğrenç mevzu.

Ve tuhrabü imâretü'd-dünyâ ve yüammerü harâbühâ. Ve tuhrabü imâretü'd-dünyâ ve yüammerü harâbühâ. "Kıyamet alametlerinden birisi de dünyanın eski, mamur, imar edilmiş yerlerinin harap edilmesi "Kıyamet alametlerinden birisi de dünyanın eski, mamur, imar edilmiş yerlerinin harap edilmesi ve harap, bomboş yerlerinin imar edilmesi." Ve tazharü'r-rîbetü. "Şüphelerin zâhir olması."ve harap, bomboş yerlerinin imar edilmesi." Ve tazharü'r-rîbetü. "Şüphelerin zâhir olması." Ve eklü'r-ribâ. "Faiz yemenin zâhire çıkması, aşikâre olması." Ve eklü'r-ribâ. "Faiz yemenin zâhire çıkması, aşikâre olması."

"Şüphelerin çoğalıp da faiz yemenin aşikâre olması" demek oluyor. "Şüphelerin çoğalıp da faiz yemenin aşikâre olması" demek oluyor.

Demek ki eskiden, yiyen gizli yiyormuş, utanıyormuş, korkuyormuş, Demek ki eskiden, yiyen gizli yiyormuş, utanıyormuş, korkuyormuş, şimdi aşikâre yenilir oluyor ve şüpheler çoğalıyor. Kimsenin kimseye itimadı yok. şimdi aşikâre yenilir oluyor ve şüpheler çoğalıyor. Kimsenin kimseye itimadı yok.

Dindeki en sağlam emirler, yasaklar, farzlar, helaller, haramlar, Dindeki en sağlam emirler, yasaklar, farzlar, helaller, haramlar, hepsinde bir gürültü, bir patırtı, bir münakaşa; "Efendim, şöyledir de böyledir de" kıyısından köşesindenhepsinde bir gürültü, bir patırtı, bir münakaşa; "Efendim, şöyledir de böyledir de" kıyısından köşesinden bir onu çekiştirmek, bir tırtıklamak, herkeste bir tereddüt, bir şüphe. bir onu çekiştirmek, bir tırtıklamak, herkeste bir tereddüt, bir şüphe.

Ve tazharü'l-meazifi ve'l-kebûl. "Çalgıların, deflerin, bağların, zincirlerin çoğalması." Ve tazharü'l-meazifi ve'l-kebûl. "Çalgıların, deflerin, bağların, zincirlerin çoğalması."

Kebû'l-kayb es-selâsil v'el-ağlâl deniliyor, yani çalgılar, bağlamalar neyse.Kebû'l-kayb es-selâsil v'el-ağlâl deniliyor, yani çalgılar, bağlamalar neyse. Meâzif'in arkasından geldiğine göre bir çeşit çalgı aleti, zevk aleti olduğu anlaşılıyor. Meâzif'in arkasından geldiğine göre bir çeşit çalgı aleti, zevk aleti olduğu anlaşılıyor.

Ve yüşrebü'l hamrü. "İçki içilir."Ve yüşrebü'l hamrü. "İçki içilir." Ve teksirü'ş-şürâtatü. "Zalimlerin yardımcıları olan casuslar, hafiyeler çoğalır." Ve teksirü'ş-şürâtatü. "Zalimlerin yardımcıları olan casuslar, hafiyeler çoğalır."

Zalimlere destekçiler artar, gizli şeyler artar. Ve'l-gammâzûn. "Gammazlayıcılar artar." Zalimlere destekçiler artar, gizli şeyler artar.

Ve'l-gammâzûn. "Gammazlayıcılar artar."

"Filanca şöyle yaptı da falanca şöyle yaptı." diye oradan oraya laf götürüp"Filanca şöyle yaptı da falanca şöyle yaptı." diye oradan oraya laf götürüp gammazlayıcı insanlar artar. Böyle casuslamacılar artar; işi gizliden takip edenler artar. gammazlayıcı insanlar artar. Böyle casuslamacılar artar; işi gizliden takip edenler artar.

Ve'l-hemmâzûn. "O da gammaz gibi kaşla gözle işaret edip 'Onun hâli şöyledir, böyledir.' diye Ve'l-hemmâzûn. "O da gammaz gibi kaşla gözle işaret edip 'Onun hâli şöyledir, böyledir.' diye ima yollu anlatanlar, gammazlayanlar ve böyle zalimlerin yardımcısı, ima yollu anlatanlar, gammazlayanlar ve böyle zalimlerin yardımcısı, jandarması, hafiyelerinin artması." diye bildirilmiş. jandarması, hafiyelerinin artması." diye bildirilmiş.

Demek ki Peygamber Efendimiz; daha dinimizin yeni öğretildiği zamanda çok ileride olacak,Demek ki Peygamber Efendimiz; daha dinimizin yeni öğretildiği zamanda çok ileride olacak, kıyamete dair bazı bilgiler vermiş ki bunları kısaca burada tercemesi ile beraber anlatmaya çalıştık. kıyamete dair bazı bilgiler vermiş ki bunları kısaca burada tercemesi ile beraber anlatmaya çalıştık.

"Zamanımızda bunlar var mı yok mu?" diye baktığımız zaman tabi bir kısmının "Zamanımızda bunlar var mı yok mu?" diye baktığımız zaman tabi bir kısmının zamanımızda olan şeylere işaret gibi olduğunu görüyoruz. zamanımızda olan şeylere işaret gibi olduğunu görüyoruz.

Mesela erkeklerin erkeklerle, kadınların kadınlarla iktifa etmesi gibi; Mesela erkeklerin erkeklerle, kadınların kadınlarla iktifa etmesi gibi; tefin, dümbeleğin, çalgı aletlerinin artması, içkinin çok içilmesi gibi. tefin, dümbeleğin, çalgı aletlerinin artması, içkinin çok içilmesi gibi.

Peygamber Efendimiz başka bir hadîs-i şerîfinde diyor ki; Peygamber Efendimiz başka bir hadîs-i şerîfinde diyor ki;

"Kıyamet gününde benim ümmetim içkiyi başka ad koyarak içecek." "Kıyamet gününde benim ümmetim içkiyi başka ad koyarak içecek."

Adını değişik söyleyerek yine içecek. İçki değil mi? İçtiğin zaman sarhoş olmuyor musun?Adını değişik söyleyerek yine içecek.

İçki değil mi? İçtiğin zaman sarhoş olmuyor musun?
Aklın başından gitmiyor mu? Yürürken sendelemiyor musun? Sendeliyorsun. İşte o da içki. Aklın başından gitmiyor mu? Yürürken sendelemiyor musun?

Sendeliyorsun. İşte o da içki.

"Efendim, bak, Kur'ân-ı Kerîm'de 'Şarap içmeyin.' demiş, bu şarap değil." "Efendim, bak, Kur'ân-ı Kerîm'de 'Şarap içmeyin.' demiş, bu şarap değil."

Adı ister şarap olsun, ister votka olsun, ister rakı olsun, ister cin olsun, ister vermut olsun. Adı ister şarap olsun, ister votka olsun, ister rakı olsun, ister cin olsun, ister vermut olsun. Adını bildiğimiz bilmediğimiz, sarhoşluk veren her şey haram; adını ne koyarsan koy! Adını bildiğimiz bilmediğimiz, sarhoşluk veren her şey haram; adını ne koyarsan koy!

Peki biz bu durumda ne yapabiliriz? Bu hadîs-i şerîfi duyduk, dinledik, bize düşen ne? Peki biz bu durumda ne yapabiliriz? Bu hadîs-i şerîfi duyduk, dinledik, bize düşen ne?

Bir kere, bir müslüman bunu okuyunca kötü şeylerin neler olduğunu anlar. Bir kere, bir müslüman bunu okuyunca kötü şeylerin neler olduğunu anlar. Burada nelerin kötü olduğu anlaşılıyor. Binaenaleyh bu kötü şeyleri kendisi yapmamaya çalışır. Burada nelerin kötü olduğu anlaşılıyor. Binaenaleyh bu kötü şeyleri kendisi yapmamaya çalışır.

Mesela evladını sevecek; evlatsa anasına babasına kızgın, kindar olmayacak. Mesela evladını sevecek; evlatsa anasına babasına kızgın, kindar olmayacak. Yalancı bir kimseyi tasdik etmeyecek, hain bir kimseye itimat etmeyecek;Yalancı bir kimseyi tasdik etmeyecek, hain bir kimseye itimat etmeyecek; doğru insanı tutacak, doğru insanın yanında yer alacak. doğru insanı tutacak, doğru insanın yanında yer alacak.

İlk önce burada söylenen şeylerin hep müspet tarafını yapmak lazım: İlk önce burada söylenen şeylerin hep müspet tarafını yapmak lazım:

Mesela mihrapları süsleyeceğine kalbini süslemeye çalışacak, Mesela mihrapları süsleyeceğine kalbini süslemeye çalışacak, gönlünü mamur etmeye çalışacak. Gönül nasıl mamur olur? gönlünü mamur etmeye çalışacak.

Gönül nasıl mamur olur?

E lâ bi-zikri'llâhi tatmeinne'l-kulûb.E lâ bi-zikri'llâhi tatmeinne'l-kulûb. "Âgâh olun, aklınızı başınıza toplayın, dikkat edin ki gönüller zikrullahla mutmain olur." "Âgâh olun, aklınızı başınıza toplayın, dikkat edin ki gönüller zikrullahla mutmain olur."

Gönüller mârifetullah ile canlanır.Gönüller mârifetullah ile canlanır. O gönül bostanı, bahçesi, mârifetullah ile yeşerir, çiçeklenir, güzelleşir. O gönül bostanı, bahçesi, mârifetullah ile yeşerir, çiçeklenir, güzelleşir.

Hani mârifetullah? Onun peşine koşacaksın. Hani zikrullah? Onu icrâ edeceksin.Hani mârifetullah? Onun peşine koşacaksın. Hani zikrullah? Onu icrâ edeceksin. Allah'ı sevmenin alameti o. Böyle hâsıl olacak. Bir de eğer bunlar çoğalmışsa o zaman da; Allah'ı sevmenin alameti o. Böyle hâsıl olacak.

Bir de eğer bunlar çoğalmışsa o zaman da;

"Vay, demek ki kıyamet yakınmış, aman bu kıyamet hiç kimsenin anlamadığı, "Vay, demek ki kıyamet yakınmış, aman bu kıyamet hiç kimsenin anlamadığı, hissetmediği zamanda insanların başına birden kopuverecek.hissetmediği zamanda insanların başına birden kopuverecek. Kumaşı ölçtürecek de parasını ödeyemeden kıyamet kopacak." diyeceğiz. Kumaşı ölçtürecek de parasını ödeyemeden kıyamet kopacak." diyeceğiz.

"Madem bu alametleri belirmiş. O zaman aman ben kendimi, çoluk çocuğumu derleyeyim, toparlayayım, "Madem bu alametleri belirmiş. O zaman aman ben kendimi, çoluk çocuğumu derleyeyim, toparlayayım, şu kıyametin kötülüklerinden kenara çekileyim deşu kıyametin kötülüklerinden kenara çekileyim de Allahu Teâlâ hazretlerinin böyle bir azabı gelirse bana gelmesin!Allahu Teâlâ hazretlerinin böyle bir azabı gelirse bana gelmesin! Böyle bir şey olacaksa bile ben imanla göçmeye gayret edeyim. Böyle bir şey olacaksa bile ben imanla göçmeye gayret edeyim. Çoluk çocuğumu cehenneme düşmekten korumak, akrabamı, taallukâtımıÇoluk çocuğumu cehenneme düşmekten korumak, akrabamı, taallukâtımı kollamak yolunda çalışayım." der bir insan. Hadisten çıkan sonuç budur. kollamak yolunda çalışayım." der bir insan.

Hadisten çıkan sonuç budur.

Bir de hayranlık duyuyoruz ki Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kaç asır önceden Bir de hayranlık duyuyoruz ki Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kaç asır önceden bizi ne güzel terbiye etmiş, bizi ne güzel kollamış da ne kadar tavsiyelerde bulunmuş! bizi ne güzel terbiye etmiş, bizi ne güzel kollamış da ne kadar tavsiyelerde bulunmuş! Bize söylenmedik hiçbir şey bırakmamış. Bize söylenmedik hiçbir şey bırakmamış.

Biliyorsunuz Arafat'ta hacılar toplandığı zaman Peygamber Efendimiz böyle nasihat etti, söyledi: Biliyorsunuz Arafat'ta hacılar toplandığı zaman Peygamber Efendimiz böyle nasihat etti, söyledi:

"Tebliğ ettim mi, bildirdim mi size?" "Bildirdin ya Resûlallah!" deyince onlar; "Tebliğ ettim mi, bildirdim mi size?"

"Bildirdin ya Resûlallah!" deyince onlar;

"Şahit ol yâ Rabbi! Şahit ol yâ Rabbi! Şahit ol yâ Rabbi!" dedi. "Şahit ol yâ Rabbi! Şahit ol yâ Rabbi! Şahit ol yâ Rabbi!" dedi.

Vazifelerini hakikaten güzel tebliğ etmiş. Allahu Teâlâ hazretleri o tavsiyeleri, Vazifelerini hakikaten güzel tebliğ etmiş.

Allahu Teâlâ hazretleri o tavsiyeleri,
o nasihatleri güzelce belleyip Efendimiz'in istediği gibi ümmet olmayı bizlere nasip eylesin. o nasihatleri güzelce belleyip Efendimiz'in istediği gibi ümmet olmayı bizlere nasip eylesin.

Min efdali mâ u'tiye'l-abdü fi'd-dünyâ el-âfiyetü ve min efdali mâ u'tiye fi'l-âhireti el-mağfiretü Min efdali mâ u'tiye'l-abdü fi'd-dünyâ el-âfiyetü ve min efdali mâ u'tiye fi'l-âhireti el-mağfiretü ve min efdali ma u'tiye'l-abdü min nefsihî mev'izatün hasenetün sadere bihâ kavmin min hayrin. ve min efdali ma u'tiye'l-abdü min nefsihî mev'izatün hasenetün sadere bihâ kavmin min hayrin.

Bu ikinci hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz "âfiyet" denilen nimeti methediyor. Bu ikinci hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz "âfiyet" denilen nimeti methediyor.

Buyurmuş ki; "İnsanoğlunun dünyada kazandığı, kendisine bahşedilmiş olan şeylerin Buyurmuş ki;

"İnsanoğlunun dünyada kazandığı, kendisine bahşedilmiş olan şeylerin
en üstünü, en faziletlisi âfiyettir." Dünyada en üstün nimet hangisi oluyor? en üstünü, en faziletlisi âfiyettir."

Dünyada en üstün nimet hangisi oluyor?

Âfiyet oluyor. Afiyet ne demek? Âfiyet oluyor.

Afiyet ne demek?

"İnsanın hastalıklardan selameti; dertlerden, belalardan saadeti" demek."İnsanın hastalıklardan selameti; dertlerden, belalardan saadeti" demek. Dertsiz, belasız, gamsız, kasavetsiz, sıhhatli olmasıdır, âfiyet.Dertsiz, belasız, gamsız, kasavetsiz, sıhhatli olmasıdır, âfiyet. Hem bedeninde hastalık yok, ağrı yok, sızı yok hem de başı rahat.Hem bedeninde hastalık yok, ağrı yok, sızı yok hem de başı rahat. Hem gönlü rahat hem bedeni rahat; hem maddesi, hem mânası. Hem gönlü rahat hem bedeni rahat; hem maddesi, hem mânası.

Âfiyet budur! Afiyet maddî şeylere de geçer, mânevî şeylere de şümûlü vardır. Âfiyet budur! Afiyet maddî şeylere de geçer, mânevî şeylere de şümûlü vardır.

Bu dünyada insana verilecek şey, insanın Rabbinden isteyeceği şey varsa en kestirmesi nedir? Bu dünyada insana verilecek şey, insanın Rabbinden isteyeceği şey varsa en kestirmesi nedir?

"Yâ Rabbi! Sen bize âfiyet ver." demektir. "Yâ Rabbi! Sen bize âfiyet ver." demektir.

Ne demek? "Hasta da olmayalım, vücudumuza gam, kasavet de gelmesin,Ne demek?

"Hasta da olmayalım, vücudumuza gam, kasavet de gelmesin,
başımız da dinç olsun, gönlümüz de şen olsun. Sıkıntı, üzüntü, gam, keder de gelmesin." demek. başımız da dinç olsun, gönlümüz de şen olsun. Sıkıntı, üzüntü, gam, keder de gelmesin." demek.

"Dünyada insanoğluna verilecek şeylerin en faziletlisi, en üstünü âfiyettir "Dünyada insanoğluna verilecek şeylerin en faziletlisi, en üstünü âfiyettir ve âhirette verilecek şeylerin en faziletlilerinden biri de âfiyettir." ve âhirette verilecek şeylerin en faziletlilerinden biri de âfiyettir."

Dikkat ederseniz ibare burada birazcık değişti: Dikkat ederseniz ibare burada birazcık değişti:

"En faziletlilerinden biri" diyor; demek ki başka şeyler de var: "En faziletlilerinden biri" diyor; demek ki başka şeyler de var:

Bir tanesi de mağfirettir, Allah'ın afv u mağfiret etmesidir. "Mağfiret" ne demek? Bir tanesi de mağfirettir, Allah'ın afv u mağfiret etmesidir.

"Mağfiret" ne demek?

Mağfiret Arapça'da "örtmek" demektir. Mağfiret Arapça'da "örtmek" demektir.

Hatta askerlerin giydiği başı örten madeni alete de; "miğfer" derler.Hatta askerlerin giydiği başı örten madeni alete de; "miğfer" derler. Başı kaplayıp da silahın gelip başı yaralamasını engelleyen bir âlet olması dolayısıyla "miğfer" demişlerdir.Başı kaplayıp da silahın gelip başı yaralamasını engelleyen bir âlet olması dolayısıyla "miğfer" demişlerdir. Mağfiret, "örtmek" demek oluyor. Günahın affedilmesine "mağfiret" denmiş? Mağfiret, "örtmek" demek oluyor.

Günahın affedilmesine "mağfiret" denmiş?

Evet, bir günah var, ama Allah üstünü kapatıveriyor, kimse görmüyor.Evet, bir günah var, ama Allah üstünü kapatıveriyor, kimse görmüyor. Başkalarının bilmediği bir hâle geliyor. Başkalarının bilmediği bir hâle geliyor.

Bir hadîs-i şerîften biliyoruz ki Rabbimiz Teâlâ âhirette bir müslüman kulunun kulağına diyecek ki; Bir hadîs-i şerîften biliyoruz ki Rabbimiz Teâlâ âhirette bir müslüman kulunun kulağına diyecek ki;

"Sen şu zamanda şu kusuru işlemedin mi, bu zamanda bu kusuru işlemedin mi,"Sen şu zamanda şu kusuru işlemedin mi, bu zamanda bu kusuru işlemedin mi, şu kabahati de yapmamış mıydın, bu kabahati de yapmamış mıydın?" şu kabahati de yapmamış mıydın, bu kabahati de yapmamış mıydın?"

Kul terleyecek, kıpkırmızı kesilecek; "Eyvah, eyvah!" diyecek. Sonra Allahu Teâlâ hazretleri; Kul terleyecek, kıpkırmızı kesilecek; "Eyvah, eyvah!" diyecek.

Sonra Allahu Teâlâ hazretleri;

"Ben onları dünyada sakladım, âhirette aşikar etmek için saklamadım,"Ben onları dünyada sakladım, âhirette aşikar etmek için saklamadım, hadi burada da mağfiret ediyorum, burada da bağışlıyorum;hadi burada da mağfiret ediyorum, burada da bağışlıyorum; 'Kimse görmesin.' diye örtüyorum." diyecek. 'Kimse görmesin.' diye örtüyorum." diyecek.

Tabi eğer insanoğullarının kabahatleri hepsi aşikâre çıksaTabi eğer insanoğullarının kabahatleri hepsi aşikâre çıksa durum ne kadar zor olur, ne kadar acı olur.durum ne kadar zor olur, ne kadar acı olur. Rabbimiz bizi edepli, terbiyeli, ahlâklı, güzel kullar eylesin. Rabbimiz bizi edepli, terbiyeli, ahlâklı, güzel kullar eylesin.

Ve hadisin devamında şöyle buyuruyor. Başından tekrar hatırlatayım: Ve hadisin devamında şöyle buyuruyor. Başından tekrar hatırlatayım:

"İnsana dünyada verilen şeyin en üstünü âfiyettir,"İnsana dünyada verilen şeyin en üstünü âfiyettir, âhirette verilen şeylerin en üstünlerinden birisi de afv u mağfiret olmaktırâhirette verilen şeylerin en üstünlerinden birisi de afv u mağfiret olmaktır ve kişinin kendi nefsinden kendisine bahşedilen şeylerin en üstünü, hayırlısı;ve kişinin kendi nefsinden kendisine bahşedilen şeylerin en üstünü, hayırlısı; bir kavimden çıkan ibretli hadiseden kendisinin ibret çıkarması, öğüt almasıdır." bir kavimden çıkan ibretli hadiseden kendisinin ibret çıkarması, öğüt almasıdır."

Bir kavmin başına bir hadise geldi.Bir kavmin başına bir hadise geldi. Kendisi; "Demek ki ben şöyle yaparsam şöyle hayırlı neticeye ulaşırım." diyor,Kendisi; "Demek ki ben şöyle yaparsam şöyle hayırlı neticeye ulaşırım." diyor, oradan bakarak bir ibret alıyor. Veyahut bir kötü topluluğun başına bir hal geldi.oradan bakarak bir ibret alıyor.

Veyahut bir kötü topluluğun başına bir hal geldi.
"Ben öyle yapmayayım, öyle yaparsam azîzün zü'ntikâm olan Allah,"Ben öyle yapmayayım, öyle yaparsam azîzün zü'ntikâm olan Allah, aziz olan ve intikam sahibi olan Allah kulundan intikam alıyor, dünyada da cezasını çektiriyor." diyor. aziz olan ve intikam sahibi olan Allah kulundan intikam alıyor, dünyada da cezasını çektiriyor." diyor.

Kendi nefsinden insana gelecek en büyük şey, en büyük hayır; Kendi nefsinden insana gelecek en büyük şey, en büyük hayır; kendisine nefsinden bahşedilecek şeylerin en hayırlısı;kendisine nefsinden bahşedilecek şeylerin en hayırlısı; bir kavmin başına gelen bir hadiseden nefsinin güzel bir öğüt çıkarabilmesidir. Bu ne demek? bir kavmin başına gelen bir hadiseden nefsinin güzel bir öğüt çıkarabilmesidir.

Bu ne demek?

İnsan ibretle etrafına bakacak, etrafındaki hadiselerden ibret alacak. İnsan ibretle etrafına bakacak, etrafındaki hadiselerden ibret alacak.

Geçen gün okudum; Abdullah isminde bir herif-i nâşerif Taif şehrine gidiyor. Geçen gün okudum; Abdullah isminde bir herif-i nâşerif Taif şehrine gidiyor. Oradaki müslümanların başına gitmiş, demiş ki; Oradaki müslümanların başına gitmiş, demiş ki;

"Bana Resûlullah salâhiyet verdi, ben sizden seçtiğim, istediğim birisinin evine gireceğim." "Bana Resûlullah salâhiyet verdi, ben sizden seçtiğim, istediğim birisinin evine gireceğim."

"Madem Resûlullah seni vazifelendirdi, oradan geliyorsun; "Madem Resûlullah seni vazifelendirdi, oradan geliyorsun; buyur işte evimiz, hangisini istersen gir." demişler. buyur işte evimiz, hangisini istersen gir." demişler.

Efendimiz'e sevgilerinden. Beğendiği bir evde oturmuş. Akşam olunca da edepsiz diyor ki; Efendimiz'e sevgilerinden. Beğendiği bir evde oturmuş. Akşam olunca da edepsiz diyor ki;

"Bana yine Resûlullah Efendimiz müsaade verdi, salâhiyet verdi; "Bana yine Resûlullah Efendimiz müsaade verdi, salâhiyet verdi; bu gece sizin kadınlarınızdan istediğimi alacağım!" bu gece sizin kadınlarınızdan istediğimi alacağım!"

Öyle deyince Taifliler, beni sakif kabilesi diyorlar ki; Öyle deyince Taifliler, beni sakif kabilesi diyorlar ki;

"Biz müslüman olup gidip de Resûlullah'a beyat edince o bize;"Biz müslüman olup gidip de Resûlullah'a beyat edince o bize; 'Şunu şunu şunu yapmayın, şu haramları işlemeyin, şu helalleri yapın.' derken 'Şunu şunu şunu yapmayın, şu haramları işlemeyin, şu helalleri yapın.' derken 'Zina da işlemeyin!' demişti, 'İşlemeyin.' dediği şeyi 'Yapın.' diye bize adam göndermez; 'Zina da işlemeyin!' demişti, 'İşlemeyin.' dediği şeyi 'Yapın.' diye bize adam göndermez; Resûlullah'a soracağız." Gidiyorlar, Peygamber Efendimiz'e diyorlar ki; Resûlullah'a soracağız."

Gidiyorlar, Peygamber Efendimiz'e diyorlar ki;

"Ya Resûlallah! Filancanın oğlu Abdullah diye bir herif geldi, senin gönderdiğini söyledi;"Ya Resûlallah! Filancanın oğlu Abdullah diye bir herif geldi, senin gönderdiğini söyledi; 'Ben istediğim evlerinizden bir eve misafir olacağım.' dedi. 'Ben istediğim evlerinizden bir eve misafir olacağım.' dedi. 'Hadi buyur evlerimiz senin emrinde. 'Hadi buyur evlerimiz senin emrinde. Madem Resûlullah buyurmuş, hangi evde misafir olursan buyur seç.' dedik, bir eve yerleştirdik.Madem Resûlullah buyurmuş, hangi evde misafir olursan buyur seç.' dedik, bir eve yerleştirdik. Gece olunca da; 'Kadınlarınızdan istediğim kadını alacağım.' deyince Gece olunca da; 'Kadınlarınızdan istediğim kadını alacağım.' deyince buna aklımız yatmadı, sana sorduk." deyince Efendimiz bir sinirlenmiş, bir kızmış, bir gazap etmiş ki; buna aklımız yatmadı, sana sorduk." deyince Efendimiz bir sinirlenmiş, bir kızmış, bir gazap etmiş ki; "Hiç o kadar sinirlendiğini görmedik" diyorlar. "Hiç o kadar sinirlendiğini görmedik" diyorlar.

İki tane şahsa demiş ki; "Sen ve sen kalk Taif şehrine git, bu Abdullah'ı yakala, öldür.İki tane şahsa demiş ki; "Sen ve sen kalk Taif şehrine git, bu Abdullah'ı yakala, öldür. Öldür ve ateşte yak! İkiniz bu işi yapmadan, bu vazifeyi tamamlamadan gelmeyin!" demiş. Öldür ve ateşte yak! İkiniz bu işi yapmadan, bu vazifeyi tamamlamadan gelmeyin!" demiş.

Onlar Mekke-i Mükerreme'den yola çıkıyorlar.Onlar Mekke-i Mükerreme'den yola çıkıyorlar. Öteki edepsiz herif abdest için dışarı çıkınca mâlum o zamanlar yüznumaralar, sifonlar,Öteki edepsiz herif abdest için dışarı çıkınca mâlum o zamanlar yüznumaralar, sifonlar, sular, lavabolar olacak değil ya, dışarıya çıkınca bir yılan ısırıyor, adamı öldürüyor. sular, lavabolar olacak değil ya, dışarıya çıkınca bir yılan ısırıyor, adamı öldürüyor.

Bu ibretli bir hadise değil mi? Resûlullah'ın gazap ettiği insanı yılan nasıl bilip de öldürüyor. Bu ibretli bir hadise değil mi?

Resûlullah'ın gazap ettiği insanı yılan nasıl bilip de öldürüyor.
Ne kadar ibretli bir hadise! İnsan yılanın ne olduğunu bilmez ama bak Allah'ın vazifeli bir varlığı.Ne kadar ibretli bir hadise! İnsan yılanın ne olduğunu bilmez ama bak Allah'ın vazifeli bir varlığı. Öldüreceği insanı nasıl biliyor. Gitmiş öldürmüş. Öldüreceği insanı nasıl biliyor. Gitmiş öldürmüş.

Peygamber Efendimiz'in görevlendirdiği iki şahıs da gitmişler,Peygamber Efendimiz'in görevlendirdiği iki şahıs da gitmişler, ölüsünü bulmuşlar, ölüsünü yakmışlar, gelmişler. ölüsünü bulmuşlar, ölüsünü yakmışlar, gelmişler.

Neden? Çünkü bir insan Peygamber Efendimiz'e yalan söyleyebilirseNeden?

Çünkü bir insan Peygamber Efendimiz'e yalan söyleyebilirse
o her türlü kötülüğü yapacak bir sahtekâr, demektir ve din mahvolur. o her türlü kötülüğü yapacak bir sahtekâr, demektir ve din mahvolur.

Efendimiz'in zamanında bir yalancı iş yaptığı zaman,Efendimiz'in zamanında bir yalancı iş yaptığı zaman, bu cezayı görmese din diye bir şey kalmazdı, işler karmakarışık olurdu. bu cezayı görmese din diye bir şey kalmazdı, işler karmakarışık olurdu.

Allah nasıl cezasını vermiş, bak ne kadar ibretli bir hadise! Allah nasıl cezasını vermiş, bak ne kadar ibretli bir hadise!

Bu râvi etrafındakilere; "Hani; 'Bana yalan isnad eden kimse cehennemde yerini hazırlasın!' Bu râvi etrafındakilere;

"Hani; 'Bana yalan isnad eden kimse cehennemde yerini hazırlasın!'
hadisi niye sadır oldu biliyor musunuz?" diyor. "Bilmiyoruz" diyorlar, hadisi niye sadır oldu biliyor musunuz?" diyor.

"Bilmiyoruz" diyorlar,

"Bilmiyorsanız ben söyleyeyim; işte bu hadiseden oldu." diyor ve bu hadiseyi anlatıyor. "Bilmiyorsanız ben söyleyeyim; işte bu hadiseden oldu." diyor ve bu hadiseyi anlatıyor.

Her şeye ibretle bakacağız, ibret alacağız! Her şeye ibretle bakacağız, ibret alacağız!

Allah'a âsi olmakta bir hayır yoktur; ne dünyada hayır vardır ne âhirette hayır vardır.Allah'a âsi olmakta bir hayır yoktur; ne dünyada hayır vardır ne âhirette hayır vardır. Resûlullah'a karşı gelmekte bir hayır yoktur; ne dünyada ne âhirette! Resûlullah'a karşı gelmekte bir hayır yoktur; ne dünyada ne âhirette!

Bir göz etrafındaki hadiselerden ibret almazsa o insanın başının üzerinde düşmanıdır. Bir göz etrafındaki hadiselerden ibret almazsa o insanın başının üzerinde düşmanıdır.

Bir göz ki olmaya ibret anın nazarında. Ol sahibinin düşmanıdır başı üzerinde. Bir göz ki olmaya ibret anın nazarında.

Ol sahibinin düşmanıdır başı üzerinde.

Düşman. Neden? İbretle bakmıyor ama harama bakıyor.Düşman.

Neden?

İbretle bakmıyor ama harama bakıyor.
Dost mu şimdi bu göz? Harama bakıyor da ibret alıcı şekilde bakmıyor. Dost mu şimdi bu göz? Harama bakıyor da ibret alıcı şekilde bakmıyor.

Allah bize baktığı zaman ibret alan bir güzel göz nasip etsin.Allah bize baktığı zaman ibret alan bir güzel göz nasip etsin. Haramlara bakmamayı nasip etsin. O kadar da çok ki!Haramlara bakmamayı nasip etsin. O kadar da çok ki! Bu taraftan çevir o tarafa, o taraftan çevir bu tarafa!Bu taraftan çevir o tarafa, o taraftan çevir bu tarafa! Ne yapacağını şaşırır insan! Allah gayret, kuvvet versin, müslümanları hıfz eylesin. Ne yapacağını şaşırır insan! Allah gayret, kuvvet versin, müslümanları hıfz eylesin.

Mini'ktirâbi's-sâati izâ kesüre hutabâü menâbiriküm ve rekene ulemâüküm ilâ vülâtikümMini'ktirâbi's-sâati izâ kesüre hutabâü menâbiriküm ve rekene ulemâüküm ilâ vülâtiküm fe-ehallû lehümü'l-harâmü ve harremû aleyhimü'l-halâle fe-eftevhüm bimâ yeştehûnfe-ehallû lehümü'l-harâmü ve harremû aleyhimü'l-halâle fe-eftevhüm bimâ yeştehûn ve yüallimü ulemâüküm li-yuhillû bihî denânîreküm ve derâhimeküm ve't-tehaztümü'l-Kur'âne ticâreten. ve yüallimü ulemâüküm li-yuhillû bihî denânîreküm ve derâhimeküm ve't-tehaztümü'l-Kur'âne ticâreten.

Bu hadîs-i şerîf de kıyamet alametlerinden bahseden bir hadîs-i şerîf oldu. Bu hadîs-i şerîf de kıyamet alametlerinden bahseden bir hadîs-i şerîf oldu.

Râvisi Hz. Ali Efendimiz. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; Râvisi Hz. Ali Efendimiz.

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;

Mini'ktirâbi's-sâati. "Kıyametin yakınlaşmasının alametlerindendir." Mini'ktirâbi's-sâati. "Kıyametin yakınlaşmasının alametlerindendir."

İktirab, "yakın olmak" mânasına. Kıyametin yakınlaşmasının alametlerinden birisi nedir? İktirab, "yakın olmak" mânasına.

Kıyametin yakınlaşmasının alametlerinden birisi nedir?

İzâ kesüre hutabâü menâbirüküm.İzâ kesüre hutabâü menâbirüküm. "Minberlerinizin hatipleri, minberlerinizdeki hatipler çoğaldığı zaman." "Minberlerinizin hatipleri, minberlerinizdeki hatipler çoğaldığı zaman."

Minberlerde hatipler çok. Minberlerde hatipler çok.

Ve rekene ulemâüküm ilâ vülâtiküm. "Alimleriniz valilerinize sırt dayadığı, meylettiği zaman. Ve rekene ulemâüküm ilâ vülâtiküm. "Alimleriniz valilerinize sırt dayadığı, meylettiği zaman.

Alimin idareci ile işi nedir? Ancak nasihattir: Alimin idareci ile işi nedir?

Ancak nasihattir:

"Aman adalet eyle, iyi idare eyle, Allah'tan kork, hesabı düşün, haksızlık etme!" gibi bir şey olabilir."Aman adalet eyle, iyi idare eyle, Allah'tan kork, hesabı düşün, haksızlık etme!" gibi bir şey olabilir. Onlara dünya için meylederlerse alimlerin en kötüleri olurlar. Onlara dünya için meylederlerse alimlerin en kötüleri olurlar. "Menfaat sağlayayım, mevki sağlayayım, makam sağlayayım, işimi yürüteyim." derlerse alimlerin en kötüsü olurlar. "Menfaat sağlayayım, mevki sağlayayım, makam sağlayayım, işimi yürüteyim." derlerse alimlerin en kötüsü olurlar.

"Alimlerin en kötüleri, idarecilere yakın olanlardır, yaklaşanlardır!" Manevra; işi var. "Alimlerin en kötüleri, idarecilere yakın olanlardır, yaklaşanlardır!"

Manevra; işi var.

"İdarecilerin en iyileri, alimlere yakın olanlardır." "İdarecilerin en iyileri, alimlere yakın olanlardır."

Güzel, bak kendi elinde salahiyet var amaGüzel, bak kendi elinde salahiyet var ama alimin yanına yanaşıyor ki doğruyu öğrensin, doğruyu yapsın; iyi. alimin yanına yanaşıyor ki doğruyu öğrensin, doğruyu yapsın; iyi. Onun yaklaşması iyi, ötekinin yaklaşması kötü niyetle olunca fena oluyor. Onun yaklaşması iyi, ötekinin yaklaşması kötü niyetle olunca fena oluyor.

İşte Efendimiz burada buyurmuş ki; İşte Efendimiz burada buyurmuş ki;

"Minberlerinizde hatiplerin çok olması ve alimlerinizin valilerinize meyletmesi kıyametin yakınlaşma alametlerindendir." "Minberlerinizde hatiplerin çok olması ve alimlerinizin valilerinize meyletmesi kıyametin yakınlaşma alametlerindendir."

Rekene, "meyil" mânasına gelir. Rekene, "meyil" mânasına gelir.

Ve lâ terkenû ile'l-lezîne zalemû fe-tebessekümü'n-nâr. Ve lâ terkenû ile'l-lezîne zalemû fe-tebessekümü'n-nâr.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor: Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor:

"Sakın zalimlere meyletmeyiniz, destekçi olmayınız, onların tarafına kaymayınız; "Sakın zalimlere meyletmeyiniz, destekçi olmayınız, onların tarafına kaymayınız; sonra size de onlara gelen ceza gelir, azap size de isabet eder." buyuruluyor. sonra size de onlara gelen ceza gelir, azap size de isabet eder." buyuruluyor.

Fe-ehallû lehümü'l-harâm ve harramû aleyhimü'l-halâl. Fe-ehallû lehümü'l-harâm ve harramû aleyhimü'l-halâl.

Bu kötü alimler o valilerin, o emirlerin yanına yaklaşırlar da ne yaparlar? Bu kötü alimler o valilerin, o emirlerin yanına yaklaşırlar da ne yaparlar?

Fe-ehallû lehümü'l-harâm. "Allah'ın haramını onlara helal ederler." Fe-ehallû lehümü'l-harâm. "Allah'ın haramını onlara helal ederler." Ve harramû aleyhimü'l-halâl. "Helali onlara haram gösterirler." Ve harramû aleyhimü'l-halâl. "Helali onlara haram gösterirler."

Ters gösteriyorlar; helalleri haram gibi gösteriyorlar, haramları helal gibi gösteriyorlar. Ters gösteriyorlar; helalleri haram gibi gösteriyorlar, haramları helal gibi gösteriyorlar.

Neden? Fe-eftevhüm bimâ yeştehûn, Neden?

Fe-eftevhüm bimâ yeştehûn,
"O adamların keyifleri, arzuları neyse onların isteklerine uygun fetva veriyorlar." "O adamların keyifleri, arzuları neyse onların isteklerine uygun fetva veriyorlar."

"Yok efendim, mahsuru yoktur efendim, siz böyle yiyin için, sarhoş olun, "Yok efendim, mahsuru yoktur efendim, siz böyle yiyin için, sarhoş olun, çalın çırpın, dinde yeri vardır, şöyledir böyledir." diyorlar, haramı iyi gösteriyorlar. çalın çırpın, dinde yeri vardır, şöyledir böyledir." diyorlar, haramı iyi gösteriyorlar.

Ve yüallimü ulemâüküm li-yuhillû bihi denâmîreküm ve derahîmeküm. Ve yüallimü ulemâüküm li-yuhillû bihi denâmîreküm ve derahîmeküm. "O alimleriniz öğretiyorlar ki o adamlar,"O alimleriniz öğretiyorlar ki o adamlar, o baştaki idareciler sizin dinarlarınızı, dirhemlerinizi alsınlar."o baştaki idareciler sizin dinarlarınızı, dirhemlerinizi alsınlar." Allah'ın yolunu öğretiyorlar. Allah'ın yolunu öğretiyorlar.

Zulmen, cevren halkı soymanın yolunu meşrulaştırıp fetva veriyorlar. Zulmen, cevren halkı soymanın yolunu meşrulaştırıp fetva veriyorlar.

Zulüm olarak, haksız olarak, dinde yeri olmayan bir şekilde halkın parasını,Zulüm olarak, haksız olarak, dinde yeri olmayan bir şekilde halkın parasını, -vergiydi, ıvırdı zıvırdı, şuydu buydu- bir bahane bulup almasını sağlıyor. -vergiydi, ıvırdı zıvırdı, şuydu buydu- bir bahane bulup almasını sağlıyor.

Alim ya, işin ince taraflarını kaçamak taraflarını biliyor ya, bir yerden; Alim ya, işin ince taraflarını kaçamak taraflarını biliyor ya, bir yerden; "Efendim, şu şuna delâlet eder de, şöyle olur." diyor, bir fetva veriyor, onu sağlıyor. "Efendim, şu şuna delâlet eder de, şöyle olur." diyor, bir fetva veriyor, onu sağlıyor.

Ve't-tehaztümü'l-Kur'âne ticâreten. Bu da mâzi sigasıyla geldiğine göre; Ve't-tehaztümü'l-Kur'âne ticâreten.

Bu da mâzi sigasıyla geldiğine göre;

"Kıyametin alametlerinden birisi minberlerinizde hatiplerinizin çok olmasıdır, "Kıyametin alametlerinden birisi minberlerinizde hatiplerinizin çok olmasıdır, alimlerinizin valilerinize meyletmesidir ve onlara helal olan şeyleri haram göstermesi;alimlerinizin valilerinize meyletmesidir ve onlara helal olan şeyleri haram göstermesi; haram olan şeyleri helal göstermesidir, onların keyiflerine, istediklerine uygun fetva vermesidir,haram olan şeyleri helal göstermesidir, onların keyiflerine, istediklerine uygun fetva vermesidir, alimlerinizin onlara sizin mallarınızı, dinarlarınızı, dirhemlerinizialimlerinizin onlara sizin mallarınızı, dinarlarınızı, dirhemlerinizi helal gösterip almanın yollarını öğretmeleridir." diyor. Sonra bir de; helal gösterip almanın yollarını öğretmeleridir." diyor.

Sonra bir de;

Ve't-tehaztümü'l-Kur'âne ticâreten; izâ kesure hutabâüküm'e matuf oluyor. Ve't-tehaztümü'l-Kur'âne ticâreten; izâ kesure hutabâüküm'e matuf oluyor.

"Ey ümmet! Sizin bozulduğunuz ve Kur'an'ı ticaret edindiğiniz zaman "Ey ümmet! Sizin bozulduğunuz ve Kur'an'ı ticaret edindiğiniz zaman bu da kıyametin yaklaşma alametidir." Kur'an nasıl ticaret mevzu yapılır? bu da kıyametin yaklaşma alametidir."

Kur'an nasıl ticaret mevzu yapılır?

Kur'ân-ı Kerîm okumak para mevzu olur;Kur'ân-ı Kerîm okumak para mevzu olur; Kur'ân-ı Kerîm vasıtasıyla dindar bir insan gibi görünmek suretiyle para toplamak şekliyle olur.Kur'ân-ı Kerîm vasıtasıyla dindar bir insan gibi görünmek suretiyle para toplamak şekliyle olur. Kur'ân-ı Kerîm kalkan; aslında maddî menfaat sağlamak yoluna gidilmiş oluyor. Kur'ân-ı Kerîm kalkan; aslında maddî menfaat sağlamak yoluna gidilmiş oluyor.

Bunlar hep Allah'tan korkmamanın alametleridir. Bunlar hep Allah'tan korkmamanın alametleridir. Halbuki Allah'tan en çok alimlerin korkması gerekirken... Halbuki Allah'tan en çok alimlerin korkması gerekirken...

Allah'tan en çok alimlerin korkması gerekir çünkü kitaplarda okuyorlar.Allah'tan en çok alimlerin korkması gerekir çünkü kitaplarda okuyorlar. Onlar korkmadığı zaman demek ki dinleri, imanları zayıflamış.Onlar korkmadığı zaman demek ki dinleri, imanları zayıflamış. O zaman "Kıyamet yaklaştı." demek oluyor. O zaman "Kıyamet yaklaştı." demek oluyor.

Mini'ktirâbi's-sâati kesretü'l katri ve kılletü'n-nebâti ve kesretü'l-kurra Mini'ktirâbi's-sâati kesretü'l katri ve kılletü'n-nebâti ve kesretü'l-kurra ve kılletü'l-fukahâi ve kesretü'l-ümerâi ve kılletü'l-ümenâ'. ve kılletü'l-fukahâi ve kesretü'l-ümerâi ve kılletü'l-ümenâ'.

Taberânî'de geçiyor. Taberânî'de geçiyor.

Bu hadîs-i şerîfi de okuyacağız çünkü demin şerhe de bakarak bir izah yapmıştık; Bu hadîs-i şerîfi de okuyacağız çünkü demin şerhe de bakarak bir izah yapmıştık; burada ona bir açıklık getiriyor. Kıyametin yakınlaşmasının alametlerinden birisi nedir? burada ona bir açıklık getiriyor.

Kıyametin yakınlaşmasının alametlerinden birisi nedir?

Kesretü'l-katr. "Yağmurun çoğalmasıdır." Kesretü'l-katr. "Yağmurun çoğalmasıdır."

Demin en yekûne'l-mataru kayzen demişti; "Çok şiddetli olmasıdır." demişti, "şiddetli sıcak" demişti. Demin en yekûne'l-mataru kayzen demişti; "Çok şiddetli olmasıdır." demişti, "şiddetli sıcak" demişti.

O şiddetli sıcak sanki "Çok sıcak olacak da yağmur yağmayacak." gibi bir ifade olmuştu. O şiddetli sıcak sanki "Çok sıcak olacak da yağmur yağmayacak." gibi bir ifade olmuştu.

Bu hadîs-i şerîften anlaşılıyor ki yağmur çok yağacak. Bu hadîs-i şerîften anlaşılıyor ki yağmur çok yağacak. O hadîs-i şerîfin o zaman kayzan diye izahı şu ki yağmur kızgın kızgın yağacak.O hadîs-i şerîfin o zaman kayzan diye izahı şu ki yağmur kızgın kızgın yağacak. Gökyüzü kızmış da sanki yeri boğacakmış gibi şakır şakır şakır demek ki çok yağacak. Gökyüzü kızmış da sanki yeri boğacakmış gibi şakır şakır şakır demek ki çok yağacak.

Amerikalılar atom bombasını attıkları zaman şiddetli yağmurlar oluyor,Amerikalılar atom bombasını attıkları zaman şiddetli yağmurlar oluyor, radyoaktif içerik dolu yağmurlar oluyor; onlar yeri de mahvediyorlar. radyoaktif içerik dolu yağmurlar oluyor; onlar yeri de mahvediyorlar.

Demek ki dünyanın düzeni bozulduğu zaman artık bu bombalarla mı bozulacak,Demek ki dünyanın düzeni bozulduğu zaman artık bu bombalarla mı bozulacak, nasıl olacaksa Allah bilir, böyle şiddetli bir yağmur yağacak ve buna rağmen kılletü'n-nebât, nasıl olacaksa Allah bilir, böyle şiddetli bir yağmur yağacak ve buna rağmen kılletü'n-nebât, "Yağmur çok yağacak ama bitki az olacak." "Yağmur çok yağacak ama bitki az olacak."

Yağmur çok yağar da bitki az olur mu? O neden olur? Yağmur çok yağar da bitki az olur mu? O neden olur?

O da Allahuâlem, bu yağan zehirli yağmur, O da Allahuâlem, bu yağan zehirli yağmur, -hani burada söylenmiyor ama benim hatırıma gelen şeyler--hani burada söylenmiyor ama benim hatırıma gelen şeyler- belki bitkide hayat imkânı bırakmayacak ki insanları bile yaralıyor, öldürüyor; bitki az olacak. belki bitkide hayat imkânı bırakmayacak ki insanları bile yaralıyor, öldürüyor; bitki az olacak.

Sonra; Ve kesretü'l-kurrâ ve kılletü'l-fukahâ.Sonra;

Ve kesretü'l-kurrâ ve kılletü'l-fukahâ.
"Kur'an'ı iyi okuyanların adedi çok olacak ama dini iyi bilenlerin adedi az olacak." "Kur'an'ı iyi okuyanların adedi çok olacak ama dini iyi bilenlerin adedi az olacak."

Kurrâ; "hafız, Kur'an'ı iyi bilen, kıraati güzel olan kimse," Kurrâ; "hafız, Kur'an'ı iyi bilen, kıraati güzel olan kimse," fukahâ; "hakkı bâtılı iyi bilen, dini emirlerin hudutlarını iyi ayıran." fukahâ; "hakkı bâtılı iyi bilen, dini emirlerin hudutlarını iyi ayıran."

"Şurası helal, bir adım daha atarsan haram!" Onu, ince çizgisini bilen, fukaha'dır. "Şurası helal, bir adım daha atarsan haram!" Onu, ince çizgisini bilen, fukaha'dır.

İmam-ı Âzam hazretleri, Ebû Yusuf hazretleri, İmam Muhammed hazretleri, İmam-ı Âzam hazretleri, Ebû Yusuf hazretleri, İmam Muhammed hazretleri, İmam Şâfi hazretleri, Ahmed b Hanbel hazretleri… İmam Şâfi hazretleri, Ahmed b Hanbel hazretleri… Onların o ilmine itimat ediyoruz, biliyoruz. Onların o ilmine itimat ediyoruz, biliyoruz.

"Bak şöyle yaparsan olur da, böyle yaparsan olmaz." diyoruz çünkü fakih,"Bak şöyle yaparsan olur da, böyle yaparsan olmaz." diyoruz çünkü fakih, "bir derece üstün alim" demek. Neyi biliyor? "bir derece üstün alim" demek.

Neyi biliyor?

Bütün meseleleri biliyor da, bu işin hududunu da biliyor. Bu nereden nereye kadar? Bütün meseleleri biliyor da, bu işin hududunu da biliyor.

Bu nereden nereye kadar?

"Canım şöyle yapsan daha iyi olur ama hayır, daha iyisini yapmasan da "Canım şöyle yapsan daha iyi olur ama hayır, daha iyisini yapmasan da bu işin sınırını da bana göstersen, nereye kadar gidebilirim, onu göstersen." bu işin sınırını da bana göstersen, nereye kadar gidebilirim, onu göstersen."

O sınırı biliyor. Fakih; sezgi sahibi, anlayış sahibi, her şeyin hududunu biliyor. O sınırı biliyor.

Fakih; sezgi sahibi, anlayış sahibi, her şeyin hududunu biliyor.

"Efendim, hayır, sadaka yapmak iyidir, ne kadar yapayım? Hududu ne?" "Efendim, hayır, sadaka yapmak iyidir, ne kadar yapayım? Hududu ne?"

Sa'd b. Ebî Vakkas radıyallahu anh dedi ki; Sa'd b. Ebî Vakkas radıyallahu anh dedi ki;

"Yâ Resûlallah! Malımın hepsini Allah yolunda vermek istiyorum, tasadduk etmek istiyorum." "Yâ Resûlallah! Malımın hepsini Allah yolunda vermek istiyorum, tasadduk etmek istiyorum."

"Çok olur" dedi Efendimiz. "Yarısını tasadduk edeyim yâ Resûlallah!" "Çok olur" dedi Efendimiz.

"Yarısını tasadduk edeyim yâ Resûlallah!"

Hasta, yatakta; "Öleceğim." diye düşünüyor, kendisini ölüm döşeğinde sanıyor. Hasta, yatakta; "Öleceğim." diye düşünüyor, kendisini ölüm döşeğinde sanıyor.

"Yâ Resûlallah! Malımın tamamını vereyim." "Tamamı çok." dedi Resûlallah. "Yâ Resûlallah! Malımın tamamını vereyim."

"Tamamı çok." dedi Resûlallah.

"Yarısını vereyim." "Yarısı çok." "Üçte birini vereyim." "Yarısını vereyim."

"Yarısı çok."

"Üçte birini vereyim."

"Üçte biri olur ama aslında o da çoktur." "Üçte biri olur ama aslında o da çoktur."

"Üçte biri tamam ama o da çoktur; senin, arkanda başkasına el açan, dilenen, "Üçte biri tamam ama o da çoktur; senin, arkanda başkasına el açan, dilenen, mirasçılar bırakmandan onları zengin insanlar hâlinde bırakman,mirasçılar bırakmandan onları zengin insanlar hâlinde bırakman, mirasını onlardan esirgememen daha iyidir." dedi Peygamber Efendimiz. mirasını onlardan esirgememen daha iyidir." dedi Peygamber Efendimiz.

"Mirasçılara da biraz bırakman iyidir."Mirasçılara da biraz bırakman iyidir. Ve insanın vereceği, bahşedeceği şeylerin en hayırlılarından birisi deVe insanın vereceği, bahşedeceği şeylerin en hayırlılarından birisi de efrâd-ı ailesine, çoluk çocuğuna yaptığı masraflardır." dedi. efrâd-ı ailesine, çoluk çocuğuna yaptığı masraflardır." dedi.

Hani evine bir pirinç götürüyorsun, çorba götürüyorsun, meyve götürüyorsun, Hani evine bir pirinç götürüyorsun, çorba götürüyorsun, meyve götürüyorsun, bir balık götürüyorsun, ekmek götürüyorsun, et götürüyorsun ya bir balık götürüyorsun, ekmek götürüyorsun, et götürüyorsun ya işte en hayırlı masraflardan birisi onlardır. Veyahut çorap götürüyorsun, hırka götürüyorsun,işte en hayırlı masraflardan birisi onlardır. Veyahut çorap götürüyorsun, hırka götürüyorsun, manto götürüyorsun, kumaş götürüyorsun; yedi yüz misli;manto götürüyorsun, kumaş götürüyorsun; yedi yüz misli; sevabı başka yere yapılandan, sarf edilenden yedi yüz misli fazla! sevabı başka yere yapılandan, sarf edilenden yedi yüz misli fazla!

"Kıyametin alametlerindendir; yağmurun çoğalması bitkinin az olması, "Kıyametin alametlerindendir; yağmurun çoğalması bitkinin az olması, Kur'an okuyanların çoğalması, din bilginlerinin, fakihlerin azalması." Kur'an okuyanların çoğalması, din bilginlerinin, fakihlerin azalması."

Ve kesretü'l-ümerâi ve kılletü'l-ümenâ'. Ve kesretü'l-ümerâi ve kılletü'l-ümenâ'. "Emirlerin, komutanların çoğalması ama emniyet edilen insanların azalması." "Emirlerin, komutanların çoğalması ama emniyet edilen insanların azalması."

Güvenilir insanların azalması. Herkes başkan ama güvenilir değil.Güvenilir insanların azalması. Herkes başkan ama güvenilir değil. Geçmiş bir şeyin başına istismar edip duruyor, cebini doldurup duruyor gibi. Geçmiş bir şeyin başına istismar edip duruyor, cebini doldurup duruyor gibi.

Taberânî'de rivayet edilmiş. Taberânî'de rivayet edilmiş.

Hz. Âişe Anamız radıyallahu anha'nın rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Hz. Âişe Anamız radıyallahu anha'nın rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Min ekmeli'l-mü'minîne imânen ahsenühüm hulükan ve eltafehüm bi ehlihim. Min ekmeli'l-mü'minîne imânen ahsenühüm hulükan ve eltafehüm bi ehlihim.

Müslümanların iman bakımından en kâmil olanları, en olgun imanlı müslümanlar kimlerdir? Müslümanların iman bakımından en kâmil olanları, en olgun imanlı müslümanlar kimlerdir?

Ahsenuhum hulükan. "Huyca en güzel olanlardır." Ahsenuhum hulükan. "Huyca en güzel olanlardır."

"Huyu en güzel olanlar imanca en olgun olanlardır." Neden? "Huyu en güzel olanlar imanca en olgun olanlardır."

Neden?

İman insanı zapt u rabt altına alır; haksızlık ettirmez, edepsizlik ettirmez, İman insanı zapt u rabt altına alır; haksızlık ettirmez, edepsizlik ettirmez, terbiyesizlik yaptırmaz, edebe mugayir iş yaptırmaz, güzel huylu olur.terbiyesizlik yaptırmaz, edebe mugayir iş yaptırmaz, güzel huylu olur. Çünkü her şeyi dengeli düşünüyor. Rabbinin kendisini gördüğünü biliyor,Çünkü her şeyi dengeli düşünüyor. Rabbinin kendisini gördüğünü biliyor, her an her yerde hazır ve nazır Rabbinden utanıyor, günah işlemiyor, her an her yerde hazır ve nazır Rabbinden utanıyor, günah işlemiyor, her anını uyanık geçirmeye çalışıyor. Gafletten isyandan korunuyor. her anını uyanık geçirmeye çalışıyor. Gafletten isyandan korunuyor.

İmanı en yüksek insanın huyu en güzel olur; edepsizlik etmez, terbiyesizlik etmez,İmanı en yüksek insanın huyu en güzel olur; edepsizlik etmez, terbiyesizlik etmez, haksızlık etmez, yan gelip yatmaz, edebe mugayir iş yapmaz. haksızlık etmez, yan gelip yatmaz, edebe mugayir iş yapmaz.

Büyüklerimiz kıble tarafına tükürmeyi bile uygun görmemişler.Büyüklerimiz kıble tarafına tükürmeyi bile uygun görmemişler. Hela taşlarının önü veya arkasının kıbleye dönük olmasını bile uygun görmemişler.Hela taşlarının önü veya arkasının kıbleye dönük olmasını bile uygun görmemişler. Her şeye hürmet etmişler, dikkat etmişler. Her şeye hürmet etmişler, dikkat etmişler. Büyüğe saygı, küçüğe sevgi, adalet, doğru sözlülük, hakkı söylemekten yılmamak,Büyüğe saygı, küçüğe sevgi, adalet, doğru sözlülük, hakkı söylemekten yılmamak, sabretmek, şükretmek, hep güzel huylar. Bunun menbaı hep nedir? İmandır! sabretmek, şükretmek, hep güzel huylar.

Bunun menbaı hep nedir?

İmandır!

"Efendim, imansız insanlarda güzel huy olmaz mı?" Olmaz. "Efendim, imansız insanlarda güzel huy olmaz mı?"

Olmaz.

"Yahu hocam, işte kitaplar yazıyor." "Yahu hocam, işte kitaplar yazıyor."

Külahımı ters çevireyim sen bu lafları ona anlat, külahıma anlat! Külahımı ters çevireyim sen bu lafları ona anlat, külahıma anlat!

Mümkün değil, bir insanın imanı olmadı mı güzel bir şey olması mümkün değil. Mümkün değil, bir insanın imanı olmadı mı güzel bir şey olması mümkün değil.

Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır. Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır.

"Efendim vicdan terbiyesi güzel olursa bilmem ne olurmuş." "Efendim vicdan terbiyesi güzel olursa bilmem ne olurmuş."

Vicdan terbiyesi imanla olur, lafla olmaz! Vicdan terbiyesi imanla olur, lafla olmaz!

İnsana ahlâkî yükseklik veren ne irfandır, yani "münevverlik kültürlülük" ne kültürlülüktür İnsana ahlâkî yükseklik veren ne irfandır, yani "münevverlik kültürlülük" ne kültürlülüktür ne de vicdandır. Adam inançsız ama vicdanı varmış. Anlat sen bana! ne de vicdandır. Adam inançsız ama vicdanı varmış. Anlat sen bana!

Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır. Fazilet hissi, Allah korkusundandır;Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.

Fazilet hissi, Allah korkusundandır;
çünkü adam öldüğü zaman rabbü'l-âlemîn'in huzuruna çıkacağını bilip her işini ona göre yapıyor.çünkü adam öldüğü zaman rabbü'l-âlemîn'in huzuruna çıkacağını bilip her işini ona göre yapıyor. Allah'ın her şeyi, gizliyi, aşikâreyi bildiğini düşünerek içini de pak ederek yapıyor;Allah'ın her şeyi, gizliyi, aşikâreyi bildiğini düşünerek içini de pak ederek yapıyor; içi başka dışı başka olmuyor, gösteriş için yapmıyor, içi başka dışı başka olmuyor, gösteriş için yapmıyor, yaptığı şeyi başkası bilsin bilmesin mühim değil. Bütün faziletler imandan doğar. yaptığı şeyi başkası bilsin bilmesin mühim değil.

Bütün faziletler imandan doğar.
Onun için imanca en yüksek olan, ahlâkça en güzel olur. Onun için imanca en yüksek olan, ahlâkça en güzel olur.

O halde bizim ahlâkımız güzel olmalı! Bizde kusurlar var, hastalıklar var;O halde bizim ahlâkımız güzel olmalı! Bizde kusurlar var, hastalıklar var; bizim ahlakımız güzel değil. Kardeşimizle geçinemiyoruz, komşumuzla geçinemiyoruz,bizim ahlakımız güzel değil. Kardeşimizle geçinemiyoruz, komşumuzla geçinemiyoruz, karımızla geçinemiyoruz, kızımızla geçinemiyoruz, oğlumuzla geçinemiyoruz,karımızla geçinemiyoruz, kızımızla geçinemiyoruz, oğlumuzla geçinemiyoruz, birbirimizle geçinemiyoruz. Cemiyet içinde bir huzursuzluk, bir çekişme;birbirimizle geçinemiyoruz. Cemiyet içinde bir huzursuzluk, bir çekişme; daire içinde bir huzursuzluk, bir çekişme. İmanda eksiklik var, zaaf var.daire içinde bir huzursuzluk, bir çekişme.

İmanda eksiklik var, zaaf var.
O zaaf her yerden bir patlak veriyor dökülüyoruz, laçkalık ondan oluyor. O zaaf her yerden bir patlak veriyor dökülüyoruz, laçkalık ondan oluyor.

İnsanların en üstünü imanca, ahlâkça en güzel olanıdır. Tamam. İnsanların en üstünü imanca, ahlâkça en güzel olanıdır. Tamam.

Şimdi geldik hadîs-i şerîfin hanımların hoşuna gidecek kısmına: Şimdi geldik hadîs-i şerîfin hanımların hoşuna gidecek kısmına:

Ve eltafehüm bi ehlihim. "Hanımlarına en lütufkâr olanlarıdır." Ve eltafehüm bi ehlihim. "Hanımlarına en lütufkâr olanlarıdır."

Tabi bu onlara da yarar, size de bir ikaz oluyor. Tabi bu onlara da yarar, size de bir ikaz oluyor.

Allah bizi aile vazifelerimizi de güzel yapan, sıcak yuvalara sahip olan,Allah bizi aile vazifelerimizi de güzel yapan, sıcak yuvalara sahip olan, kadınıyla erkeğiyle İslâm'a hizmet eden, hayırlı, güzel huylu, iman-ı kâmil müslümanlar eylesin.kadınıyla erkeğiyle İslâm'a hizmet eden, hayırlı, güzel huylu, iman-ı kâmil müslümanlar eylesin. Cümlenizden, cümlemizden razı olsun. Cümlenizden, cümlemizden razı olsun. Cehenneminden âzat eyleyip cennetine ilk girenlerle beraber bizleri de dâhil eylesin.Cehenneminden âzat eyleyip cennetine ilk girenlerle beraber bizleri de dâhil eylesin. Peygamber Efendimiz'e Havz-ı kevser'i başında mülâkî olmayı,Peygamber Efendimiz'e Havz-ı kevser'i başında mülâkî olmayı, Havz-ı kevserden doya doya nûş etmeyi nasip eylesin. Ve bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha. Havz-ı kevserden doya doya nûş etmeyi nasip eylesin.

Ve bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2