Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Besmele Hakkında

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Cemâziye'l-Âhir 1419 / 13.10.1998
Almanya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'in daha iyi anlaşılması için yaptığı sohbetler Ak-Radyo’da başladı (29. 09. 1998).

Bu sohbetler bir saat kadar sürüyordu ve salı akşamları Ak-Radyodan yayınlanıyordu. 4 Şubat 2001 günü elim bir trafik kazası sonucu vefat edinceye kadar devam etti. Vefat etmeden önce yaptıkları son sohbette, Bakara Sûresi’nin 223. ayeti anlatılmıştır.

Hocamız bu sohbetlerinde İbn-i Kesir tefsirini takip ediyordu. Zaman zaman Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır tefsirinden ve İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri’nin tefsirinden nakiller yaptığı da oluyordu. Fâtiha’dan başlayıp, sırayla her sohbette birkaç ayet okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 30 Ocak 2001 günü yaptığı son tefsir sohbetinde, Bakara Sûresi’nin 224. ayetine kadar gelmişti.

Derslerde, önce o gün izah edilecek ayet-i kerimelerin metinleri okunuyor, kısaca meali veriliyor. Sonra ayetlerin sebeb-i nüzûlü hadis-i şeriflerle izah ediliyor. Ondan sonra, ilgili diğer ayetlerle ve hadis-i şeriflerle ayeti kerimelerin açıklaması yapılıyor. Ashaptan, tabiinden görüşler naklediliyor. Sohbetin sonunda da çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyor.

Konuşma Metni

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!.. Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..

Aziz ve sevgili Ak-Radyo ve Ak-Televizyon izleyicileri!.. Aziz ve sevgili Ak-Radyo ve Ak-Televizyon izleyicileri!..

Allah'ın rahmeti, bereketi, ihsânı, ikrâmı,Allah'ın rahmeti, bereketi, ihsânı, ikrâmı, dünyada ahirette üzerinize olsun...dünyada ahirette üzerinize olsun... Allah cümlenizi iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin... Allah cümlenizi iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin...

Kur'an-ı Kerim'i, o mübarek Allah kelâmıKur'an-ı Kerim'i, o mübarek Allah kelâmı kitab-ı mukaddesimizin ilk sayfasını açtığımız zaman,kitab-ı mukaddesimizin ilk sayfasını açtığımız zaman, Bismillâhir-rahmânir-rahîm ile başlıyoruz.Bismillâhir-rahmânir-rahîm ile başlıyoruz. Fâtiha'nın başında Bismillâhir-rahmânir-rahîm var.Fâtiha'nın başında Bismillâhir-rahmânir-rahîm var. Demek ki Kur'an-ı Kerim'inDemek ki Kur'an-ı Kerim'in sırasına göre açıklanmasına oradan başlamamız gerekiyor. sırasına göre açıklanmasına oradan başlamamız gerekiyor.

Çok iyi biliyorsunuz, duymuşsunuzdur şimdiye kadar ki,Çok iyi biliyorsunuz, duymuşsunuzdur şimdiye kadar ki, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz kırk yaşına ulaştığı zaman,Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz kırk yaşına ulaştığı zaman, insanlardan ayrı dururdu, sakin sessiz bir yerdeinsanlardan ayrı dururdu, sakin sessiz bir yerde tefekküre dalmak arzusu içinde çoğaldı vetefekküre dalmak arzusu içinde çoğaldı ve Mekke-i Mükerreme'nin o güzelim, çeşit çeşit, görünüşü muhteşem,Mekke-i Mükerreme'nin o güzelim, çeşit çeşit, görünüşü muhteşem, heybetli dağları içinde Hıra dağının tepesine çekilmeğe başladı. heybetli dağları içinde Hıra dağının tepesine çekilmeğe başladı.

Bu Hıra dağını Mekke-i Mükerreme'yeBu Hıra dağını Mekke-i Mükerreme'ye hac ve umre için giden kardeşlerimiz görmüşlerdir.hac ve umre için giden kardeşlerimiz görmüşlerdir. Çok heybetli bir manzarası vardır.Çok heybetli bir manzarası vardır. Mevlevî külâhı gibi Mekke ovasında tek başına yükselir.Mevlevî külâhı gibi Mekke ovasında tek başına yükselir. Bakışı bile insanın içine sevinç doldurur, seyri bile hoştur.Bakışı bile insanın içine sevinç doldurur, seyri bile hoştur. Fakat çıkışı çok zordur,buraya çıkmak bana nasib oldu.Fakat çıkışı çok zordur,buraya çıkmak bana nasib oldu. Herkes kolay kolay çıkamıyor.Herkes kolay kolay çıkamıyor. Çok zorlukla çıkılıyor, bir saat kadar sürüyor.Çok zorlukla çıkılıyor, bir saat kadar sürüyor. Sıcak var, yokuş var, tehlikeli yerleri var, adetâ emekleyerek çıkılan yerleri var... Sıcak var, yokuş var, tehlikeli yerleri var, adetâ emekleyerek çıkılan yerleri var...

Yukarıya çıkıldığı zaman çok muhteşem, çok güzel bir yer;Yukarıya çıkıldığı zaman çok muhteşem, çok güzel bir yer; insanın içi ürpertiyle doluyor.insanın içi ürpertiyle doluyor. Hakîkaten çok yüksek bir zevk mahsulü orayı seçmek...Hakîkaten çok yüksek bir zevk mahsulü orayı seçmek... Allah-u Teâlâ Hazretleri'nin habîbi,Allah-u Teâlâ Hazretleri'nin habîbi, halîlür-Rahmân, habîbullah Muhammed-i Mustafâ Efendimiz orayı seçmiş.halîlür-Rahmân, habîbullah Muhammed-i Mustafâ Efendimiz orayı seçmiş. Öyle bir yer ki herkes istese de,Öyle bir yer ki herkes istese de, "Gideyim bakayım, şu ne yapıyor, göreyim!" dese bile, "Gideyim bakayım, şu ne yapıyor, göreyim!" dese bile, kolay kolay uğrayamaz, yanına gelemez. kolay kolay uğrayamaz, yanına gelemez.

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz oraya gitmeğe başladı.Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz oraya gitmeğe başladı. Hattâ orada gecelemeğe başladı. Hattâ orada gecelemeğe başladı. Bizim de çıktığımızda gece olmuştu sevgili izleyiciler!Bizim de çıktığımızda gece olmuştu sevgili izleyiciler! Oradan şöyle etrafımıza baktık. Bir kere çok latîf bir hava esiyor.Oradan şöyle etrafımıza baktık. Bir kere çok latîf bir hava esiyor. Sanki o manzarayı seyredecek yere, küçük bir halı kadar düz bir kaya konulmuş. Sanki o manzarayı seyredecek yere, küçük bir halı kadar düz bir kaya konulmuş. Sanki onun üzerinde durulsun da, geceleyin etraf seyredilsin gibi... Sanki onun üzerinde durulsun da, geceleyin etraf seyredilsin gibi... Ordan bakıldığı zaman Harem-i Şerif ve Kâbe-i Müşerrefe görünüyor. Ordan bakıldığı zaman Harem-i Şerif ve Kâbe-i Müşerrefe görünüyor. Bu çok önemli bir nokta... Kâbe-i Müşerrefe'yi gören bir yer orası... Bu çok önemli bir nokta... Kâbe-i Müşerrefe'yi gören bir yer orası...

Mağara da, içe doğru gittikçe daralan çok hoş bir mağara...Mağara da, içe doğru gittikçe daralan çok hoş bir mağara... Oraya girdiğiniz zaman, yukarıya doğru bir yarık tarzında, ileriye doğru gittikçe daralıyor. Oraya girdiğiniz zaman, yukarıya doğru bir yarık tarzında, ileriye doğru gittikçe daralıyor. Bir kişinin rahatlıkla namaz kılacağı bir yer... Bir kişinin rahatlıkla namaz kılacağı bir yer... Bir iki kişi daha olabilir, ama o kadar, yâni çok geniş bir yer değil. Bir iki kişi daha olabilir, ama o kadar, yâni çok geniş bir yer değil. Uç tarafı kıvrılıyor, kıvrıldığı için dibi görülmüyor.Uç tarafı kıvrılıyor, kıvrıldığı için dibi görülmüyor. O çatlaktan bu tarafa doğru, sanki latîf bir hava esiyor.O çatlaktan bu tarafa doğru, sanki latîf bir hava esiyor. Sıcakta bile gayet hoş bir hava esiyor. Sıcakta bile gayet hoş bir hava esiyor.

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz işte böyle yüksek,Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz işte böyle yüksek, çıkılması son derece zor, hattâ tehlikeli bir yere çıkılması son derece zor, hattâ tehlikeli bir yere tek başına inzivaya çekilmeye başlamış idi kırk yaşlarında...tek başına inzivaya çekilmeye başlamış idi kırk yaşlarında... Zâten Muhammedül-Emîn diye tanınmış, herkesin hürmet ettiği, Zâten Muhammedül-Emîn diye tanınmış, herkesin hürmet ettiği, sevdiği, saydığı, hakemliğine müracaat ettiği, emanetini getirip teslim ettiği,sevdiği, saydığı, hakemliğine müracaat ettiği, emanetini getirip teslim ettiği, dullara, yetimlere merhametle yardım eden, çok sevilen, çok güzel huylu bir insan...dullara, yetimlere merhametle yardım eden, çok sevilen, çok güzel huylu bir insan... Oraya gidip, gıdasını alıp geceleri de kalmaya başlayınca;Oraya gidip, gıdasını alıp geceleri de kalmaya başlayınca; - hattâ bazen Hazret-i Hatice Validemiz götürürmüş.-- hattâ bazen Hazret-i Hatice Validemiz götürürmüş.- orada bir kaç gün kalınca Araplar dediler ki: orada bir kaç gün kalınca Araplar dediler ki:

(Aşıka muhammedün rabbehû)(Aşıka muhammedün rabbehû) "Muhammed Mevlâsına, Rabbine aşık oldu.""Muhammed Mevlâsına, Rabbine aşık oldu." Yâni öteki insanlar gibi bir hareket yapmıyor; değişik, hiç görülmemiş bir şeyi yapıyor. Yâni öteki insanlar gibi bir hareket yapmıyor; değişik, hiç görülmemiş bir şeyi yapıyor.

O mağarada kalırken, hicretten on yıl kadar önce, mîlâdî 610 tarihlerinde,O mağarada kalırken, hicretten on yıl kadar önce, mîlâdî 610 tarihlerinde, orada ilk defa vahiy geldi Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz'e...orada ilk defa vahiy geldi Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz'e... Olağanüstü görüntüler görmeğe ve olağanüstü sesler duymaya başladı.Olağanüstü görüntüler görmeğe ve olağanüstü sesler duymaya başladı. Her şeyi mükemmel bir insan olduğundan,Her şeyi mükemmel bir insan olduğundan, herkeste olmayan bu gibi şeylere şaşırdı hayret etti. herkeste olmayan bu gibi şeylere şaşırdı hayret etti. Görülmeyen, rastlanılmayan bir olay olduğu için, bu duruma kendisi şaşırdı. Görülmeyen, rastlanılmayan bir olay olduğu için, bu duruma kendisi şaşırdı.

Bir keresinde Hıra mağarasında ikenBir keresinde Hıra mağarasında iken ona hak geldi füc'eten, ânîden öyle bir hal geldi.ona hak geldi füc'eten, ânîden öyle bir hal geldi. Kendisine bir melek geldi ve اقْرَأْ (İkra') dedi. Kendisine bir melek geldi ve اقْرَأْ (İkra') dedi. O ilk defa karşılaşıyor böyle bir olayla. اقْرَأْ İkrâ', oku demek.O ilk defa karşılaşıyor böyle bir olayla. اقْرَأْ İkrâ', oku demek. Okumak için de, ille önünde yazılı bir metin olmak şartı yok,Okumak için de, ille önünde yazılı bir metin olmak şartı yok, ezbere oku diyoruz ya ezbere okumaya da şâmil bu tabir. ezbere oku diyoruz ya ezbere okumaya da şâmil bu tabir.

(İkra') "Oku! Önünde bir şey olmasa bile, ezberinde olan bir şeyi oku!" dedi. (İkra') "Oku! Önünde bir şey olmasa bile, ezberinde olan bir şeyi oku!" dedi. Fakat ortada okunacak bir şey yok, Fakat ortada okunacak bir şey yok, sadece bir oku emri geliyor, bir görülmemiş varlıktan, yâni melekten... sadece bir oku emri geliyor, bir görülmemiş varlıktan, yâni melekten...

o da: (Mâ ene bikàriin) "Ben okuma bilen bir kimse değilim, okuyamam!o da: (Mâ ene bikàriin) "Ben okuma bilen bir kimse değilim, okuyamam! Okuyucu değilim, okuyabilen bir kişi değilim!" diye cevap verdi.Okuyucu değilim, okuyabilen bir kişi değilim!" diye cevap verdi. Çünkü daha önceden yazı ile yazma ile , okuma ile ilgiliÇünkü daha önceden yazı ile yazma ile , okuma ile ilgili bir çalışması olmamış bir kimse idi. Yazı yazmamıştı. bir çalışması olmamış bir kimse idi. Yazı yazmamıştı.

O zaman, melek onu şöyle sımsıkı tuttu ve vücudunu sarıp öyle sıktı ki,O zaman, melek onu şöyle sımsıkı tuttu ve vücudunu sarıp öyle sıktı ki, fazla sıkılmaktan dolayı tâkati kesildi. Sonra salıverdi.fazla sıkılmaktan dolayı tâkati kesildi. Sonra salıverdi. Yine, اقْرَأْ (İkra') dedi. مَا أَنَا بِقَارِئٍ (Mâ ene bikàriin)Yine, اقْرَأْ (İkra') dedi. مَا أَنَا بِقَارِئٍ (Mâ ene bikàriin) "Ben okuma bilen bir kimse değilim!" der demez yine tuttu, yine sardı, sıktı. "Ben okuma bilen bir kimse değilim!" der demez yine tuttu, yine sardı, sıktı. Sonra yine salıverdi. Sonra yine اقْرَأْ (İkra') diye emretti. Bu bir emir tabii, kıraat fiilinin emir şekli.Sonra yine salıverdi. Sonra yine اقْرَأْ (İkra') diye emretti. Bu bir emir tabii, kıraat fiilinin emir şekli. "Ben okuma bilmiyorum!" diyor . Çünkü ortada okunacak bir şey de yok, "Ben okuma bilmiyorum!" diyor . Çünkü ortada okunacak bir şey de yok, ne okunduğunu da kendisi henüz tesbit etmiş olmadığından öyle söyledi. ne okunduğunu da kendisi henüz tesbit etmiş olmadığından öyle söyledi.

Üçüncü olarak tekrar sardı ve ondan sonra bir açıklama mâhiyetinde: Üçüncü olarak tekrar sardı ve ondan sonra bir açıklama mâhiyetinde:

(İkra' bismi rabbikellezî halak. Halekal-insâne min alak. İkra' ve rabbükel-ekrem.(İkra' bismi rabbikellezî halak. Halekal-insâne min alak. İkra' ve rabbükel-ekrem. Ellezî alleme bil-kalem. Allemel-insâne mâ lem ya'lem) sözlerini kendisine söyledi. Ellezî alleme bil-kalem. Allemel-insâne mâ lem ya'lem) sözlerini kendisine söyledi.

Bu ayetleri ilk defa o melekten Peygamber Efendimiz orada duydu.Bu ayetleri ilk defa o melekten Peygamber Efendimiz orada duydu. Tabii bu gördüğü görüntü, duyduğu sesler onu çok etkiledi. Eve döndü. Tabii bu gördüğü görüntü, duyduğu sesler onu çok etkiledi. Eve döndü. O sırada zevcesi Hazretleri Hatîce Vâlidemiz, Hatîce bint-i Huveylid radıyallahü tealâ anhâ...O sırada zevcesi Hazretleri Hatîce Vâlidemiz, Hatîce bint-i Huveylid radıyallahü tealâ anhâ... Onun yanına geldi. Dediki ; "Beni örtün” Onun yanına geldi. Dediki ; "Beni örtün”

Titreme, üşüme hali vardı. "Beni örtün, beni örtün!.."Titreme, üşüme hali vardı. "Beni örtün, beni örtün!.." (Zemmilûnî, zemmilûnî!) dedi. Hani, (Yâ eyyühel-müzzemmil) ayeti var ya;(Zemmilûnî, zemmilûnî!) dedi. Hani, (Yâ eyyühel-müzzemmil) ayeti var ya; Müzzemmil, mütezemmil demek beni örtün dediği zaman örttükleri için, müzzemmil sözü ordan geliyor..Müzzemmil, mütezemmil demek beni örtün dediği zaman örttükleri için, müzzemmil sözü ordan geliyor.. (Yâ eyyühel-müzzemmil) "Ey böyle örtünüp bürünen rasûl!" demek. (Yâ eyyühel-müzzemmil) "Ey böyle örtünüp bürünen rasûl!" demek.

Tabii örttüler üstünü. Biraz dinlendikten sonra, bu hal geçti.Tabii örttüler üstünü. Biraz dinlendikten sonra, bu hal geçti. "Kendi canımdan korktum, başıma bir hal gelecek!" dedi. "Kendi canımdan korktum, başıma bir hal gelecek!" dedi. Hazret-i Hatîce vâlidemiz àrife bir hanımdı, mü'min bir kimseydi. Hazret-i Hatîce vâlidemiz àrife bir hanımdı, mü'min bir kimseydi. Peygamber Efendimiz'i iyi tanıyordu. Dedi ki:Peygamber Efendimiz'i iyi tanıyordu. Dedi ki: "--Vallàhi, Allah seni hiç bir zaman perişan etmez! Sen iyi bir insansın..."--Vallàhi, Allah seni hiç bir zaman perişan etmez! Sen iyi bir insansın... Akrabana iyilik edersin, sabredecek külfetlere tahammül edersin, sabredersin...Akrabana iyilik edersin, sabredecek külfetlere tahammül edersin, sabredersin... Yoksulu kollarsın, misafire ikram edersin, musîbete uğramışlara yardımcı olursun...Yoksulu kollarsın, misafire ikram edersin, musîbete uğramışlara yardımcı olursun... Yâni iyi bir insansın!" dedi. Yâni iyi bir insansın!" dedi.

Sonra bu işleri iyi bilen amcazâdesi Varaka ibn-i Nevfel ibn-i Esed ibn-i Abdül-uzzâ isimli bir kimse vardı.Sonra bu işleri iyi bilen amcazâdesi Varaka ibn-i Nevfel ibn-i Esed ibn-i Abdül-uzzâ isimli bir kimse vardı. Bu zat amcazadesi oluyor akrabası oluyor İbrânice bilirdi, yazı yazmayı bilirdi.Bu zat amcazadesi oluyor akrabası oluyor İbrânice bilirdi, yazı yazmayı bilirdi. İbrânîce İncil yazardı. İhtiyarladığı için a'mâ olmuştu o sırada... İbrânîce İncil yazardı. İhtiyarladığı için a'mâ olmuştu o sırada... Bir rivayete göre de Arapça da yazardı. Hazret-i Hatice böyle yanına varınca, dedi ki: Bir rivayete göre de Arapça da yazardı. Hazret-i Hatice böyle yanına varınca, dedi ki:

"--Amcazâdem, biraderzâdeni dinle!"--Amcazâdem, biraderzâdeni dinle! Yâni benim eşim Muhammed-i Mustafâyı bir dinle, bak bir şeyler anlatacak sana!" dedi.Yâni benim eşim Muhammed-i Mustafâyı bir dinle, bak bir şeyler anlatacak sana!" dedi. Varaka sordu: "--Birâderzâdem, yeğenim ne görüyorsun?"Varaka sordu:
"--Birâderzâdem, yeğenim ne görüyorsun?"
Peygamber Efendimiz de gördüklerini haber verince, Varaka dedi ki: Peygamber Efendimiz de gördüklerini haber verince, Varaka dedi ki:

"--Müjdeler olsun! O melektir...,"--Müjdeler olsun! O melektir..., İsâ aleyhisselam'a Mûsâ aleyhisselam'a gelen bir melektir.İsâ aleyhisselam'a Mûsâ aleyhisselam'a gelen bir melektir. Sen Hazret-i İsâ aleyhisselam'ın geleceğini müjdelediği ahir zaman peygamberi olacaksın.Sen Hazret-i İsâ aleyhisselam'ın geleceğini müjdelediği ahir zaman peygamberi olacaksın. Ne mutlu sana!" dedi. "Ah ben de keşke a'mâ olmasaydım, genç olsaydım da, sana yardımcı olsaydım. Ne mutlu sana!" dedi. "Ah ben de keşke a'mâ olmasaydım, genç olsaydım da, sana yardımcı olsaydım. Seni kavmin senin doğduğun şehirden çıkartacağı zamanSeni kavmin senin doğduğun şehirden çıkartacağı zaman sağ olsaydım da sana yardım etseydim!" deyince Peygamber Efendimiz şaşırdı: sağ olsaydım da sana yardım etseydim!" deyince Peygamber Efendimiz şaşırdı:

"—Acâib... hayret... Onlar beni yurdumdan çıkartacaklar mı?.." dedi "—Acâib... hayret... Onlar beni yurdumdan çıkartacaklar mı?.." dedi

"--Evet... Senin getirdiğin gibi böyle bir yeniliği, doğru bir şeyi getiren hiç bir kimse yoktur ki,"--Evet... Senin getirdiğin gibi böyle bir yeniliği, doğru bir şeyi getiren hiç bir kimse yoktur ki, eski düzenlerinin bozulmasını istemeyen kimseler ona düşman olmasın, düşmanlık etmesin, engellemeğe çalışmasın...eski düzenlerinin bozulmasını istemeyen kimseler ona düşman olmasın, düşmanlık etmesin, engellemeğe çalışmasın... Bu olağan bir şeydir, sana da engel olacaklar.Bu olağan bir şeydir, sana da engel olacaklar. Herhalde O günleri ben görürsem, sağ olursam, sana kuvvetli bir şekildeHerhalde O günleri ben görürsem, sağ olursam, sana kuvvetli bir şekilde yardımcı olmayı düşünüyorum sana yardımcı olurum." dedi amayardımcı olmayı düşünüyorum sana yardımcı olurum." dedi ama Varaka çok yaşamadı, vefat etti.Varaka çok yaşamadı, vefat etti. Ama Peygamber Efendimiz' sallallahü aleyhi ve selleme,Ama Peygamber Efendimiz' sallallahü aleyhi ve selleme, Mûsâ aleyhisselam'a gelen, İsâ aleyhisselam'a gelen meleğin geldiğini kesin olarak söyledi. Mûsâ aleyhisselam'a gelen, İsâ aleyhisselam'a gelen meleğin geldiğini kesin olarak söyledi. Çünkü dinlerle ilgili mâlûmatı vardı, Ahd-i Atîk'iÇünkü dinlerle ilgili mâlûmatı vardı, Ahd-i Atîk'i yâni Tevrât'ı ve Ahd-i Cedîd'i yani İncil'i bilen bir kimse idi. yâni Tevrât'ı ve Ahd-i Cedîd'i yani İncil'i bilen bir kimse idi.

Şimdi burada ne denmiş oluyor Peygamber Efendimiz'e?..Şimdi burada ne denmiş oluyor Peygamber Efendimiz'e?.. İlk defa karşılaştı Kur'an-ı Kerim'le Peygamber Efendimiz. İlk defa karşılaştı Kur'an-ı Kerim'le Peygamber Efendimiz.

(İkra' bismi rabbikellezî halak.) Seni sözü yok , halakake demiyor ama(İkra' bismi rabbikellezî halak.) Seni sözü yok , halakake demiyor ama "Seni Yaratmış olan Yaradan Rabbinin ismi ile oku!" "Seni Yaratmış olan Yaradan Rabbinin ismi ile oku!"

Kur'an-ı Kerim'in başından başlayacağız açıklamalara demiştik, burada niçin bu olayı zikrediyorum?..Kur'an-ı Kerim'in başından başlayacağız açıklamalara demiştik, burada niçin bu olayı zikrediyorum?.. Bir kere Kur'an-ı Kerim'in ilk gelen ayetleri bu ayetler,Bir kere Kur'an-ı Kerim'in ilk gelen ayetleri bu ayetler, peşpeşe gelen beş tane ayet-i kerîme ama, biz geliş sırasına göre anlatmayacaktık. peşpeşe gelen beş tane ayet-i kerîme ama, biz geliş sırasına göre anlatmayacaktık. Kur'an-ı Kerim'de bu sûrelerin ve sûrelerin içindeki ayetlerin sıralanışı ilâhî menşe'li idi.Kur'an-ı Kerim'de bu sûrelerin ve sûrelerin içindeki ayetlerin sıralanışı ilâhî menşe'li idi. Tevkîfîdir; târihî değildir, keyfî değildir, ihtiyârî değildir. Allah öyle emretmiştir, öyle sıralanmıştır. Tevkîfîdir; târihî değildir, keyfî değildir, ihtiyârî değildir. Allah öyle emretmiştir, öyle sıralanmıştır.

Onun için biz bu sıraya riayet edeceğiz.Onun için biz bu sıraya riayet edeceğiz. Yâni Fâtiha'dan başlayacağız, Allah nasib ederse, ömür verirse, Kul eûzü birabbin-nâs'le bitireceğiz. Yâni Fâtiha'dan başlayacağız, Allah nasib ederse, ömür verirse, Kul eûzü birabbin-nâs'le bitireceğiz.

İlk vahyi niçin okuyoruz?..İlk vahyi niçin okuyoruz?.. İlk vahiyde Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz'e Allah-u Teàlâ Hazretleri, İlk vahiyde Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz'e Allah-u Teàlâ Hazretleri, "Seni yaratan Rabbinin adı ile oku!" demiş olması... yâni okumaya "Seni yaratan Rabbinin adı ile oku!" demiş olması... yâni okumaya Allah'ın adını söyleyerek, Allah'ın adını anarak başlamasını emretmiş olması... Allah'ın adını söyleyerek, Allah'ın adını anarak başlamasını emretmiş olması...

E bizim şimdi Kur'an-ı Kerim'i açtığımız zamanda ilk karşımıza çıkan,(Bismillâhir-rahmânir-rahîm) satırıdır.E bizim şimdi Kur'an-ı Kerim'i açtığımız zamanda ilk karşımıza çıkan,(Bismillâhir-rahmânir-rahîm) satırıdır. Ondan sonra (Elhamdü lillâhi rabbil-àlemîn.) geliyor.Ondan sonra (Elhamdü lillâhi rabbil-àlemîn.) geliyor. Bu “Rabbının adıyla oku “ Araplar zaten, "Ey Allahım, ey Mevlâm, senin adınla bu işe başlıyorum." mânâsına; Bu “Rabbının adıyla oku “ Araplar zaten, "Ey Allahım, ey Mevlâm, senin adınla bu işe başlıyorum." mânâsına;

(Bismikellàhümme) derlerdi. (İkra' bismi rabbikellezî halak.)(Bismikellàhümme) derlerdi. (İkra' bismi rabbikellezî halak.) ayetinde de Allah'ın ismiyle başlanması emrediliyor. ayetinde de Allah'ın ismiyle başlanması emrediliyor.

Fakat bu olaylar birkaç defa tekerrür etmiş olmalı...Fakat bu olaylar birkaç defa tekerrür etmiş olmalı... Bir rivayette de Peygamber Efendimize , yine o Hıra mağarasında iken Bir rivayette de Peygamber Efendimize , yine o Hıra mağarasında iken ilk defa başına gelenleri Varaka'ya anlattıktan sonra: ilk defa başına gelenleri Varaka'ya anlattıktan sonra:

"--Yalnız halvette kaldığım zaman, tek başıma kaldığım zaman, arkamdan"--Yalnız halvette kaldığım zaman, tek başıma kaldığım zaman, arkamdan 'Yâ Muhammed!.. Yâ Muhammed!' diye ses işitiyorum, kaçıyorum." filân diye söylemiş. 'Yâ Muhammed!.. Yâ Muhammed!' diye ses işitiyorum, kaçıyorum." filân diye söylemiş.

Varaka bu sözü duyunca: Varaka bu sözü duyunca:

"--Kaçma, öyle yapma! Sana geldiği zaman, ne söyleyeceğini dinle, bekle, sebat et!"--Kaçma, öyle yapma! Sana geldiği zaman, ne söyleyeceğini dinle, bekle, sebat et! Sonra gel bana, ne olduğunu haber ver." diye nasihat etmişti. Sonra gel bana, ne olduğunu haber ver." diye nasihat etmişti.

Demek ki ilk karşılaştığı olayı Varaka'ya anlatınca, o da böyle bir tavsiyede bulundu.Demek ki ilk karşılaştığı olayı Varaka'ya anlatınca, o da böyle bir tavsiyede bulundu. Sonra Peygamber Efendimiz yine oraya gidince: Sonra Peygamber Efendimiz yine oraya gidince:

(Yâ Muhammed, kul: Bismillâhir-rahmânir-rahîm...Elhamdü lillahi Rabbil alemin ) diyerek.(Yâ Muhammed, kul: Bismillâhir-rahmânir-rahîm...Elhamdü lillahi Rabbil alemin ) diyerek. (Veled-dàllîn)'e kadar bu sesleri duydu. (Veled-dàllîn)'e kadar bu sesleri duydu.

Sonra;(Kul: Lâ ilâhe illallah) "Lâ ilâhe illallah de!" denildi. Sonra;(Kul: Lâ ilâhe illallah) "Lâ ilâhe illallah de!" denildi.

Peygamber Efendimiz Varaka'ya bunları nakletti. Varaka yine: Peygamber Efendimiz Varaka'ya bunları nakletti. Varaka yine:

"--Şehadet ederim ki, sen Meryem'in oğlu İsâ aleyhisselam'ın müjdelediği ahir zaman peygamberisin!" dedi. "--Şehadet ederim ki, sen Meryem'in oğlu İsâ aleyhisselam'ın müjdelediği ahir zaman peygamberisin!" dedi.

Zâten biliyorsunuz, İncil söz olarak müjde mânâsına geliyor.Zâten biliyorsunuz, İncil söz olarak müjde mânâsına geliyor. Hazret-i İsâ aleyhisselam'ın da konuşmalarının ana konusu,Hazret-i İsâ aleyhisselam'ın da konuşmalarının ana konusu, "Ahir zaman peygamberi gelecek, müjdeler olsun!" tarzında Peygamber Efendimiz'i müjdelemesiydi. "Ahir zaman peygamberi gelecek, müjdeler olsun!" tarzında Peygamber Efendimiz'i müjdelemesiydi.

"--Mûsâ aleyhisselam'a gelen melek gibi bir melektir bu..."--Mûsâ aleyhisselam'a gelen melek gibi bir melektir bu... Sen Allah'ın tayin ettiği bir peygambersin. Sen cihadla mükellef olacasın!" demişti. Sen Allah'ın tayin ettiği bir peygambersin. Sen cihadla mükellef olacasın!" demişti.

Şimdi burdan anlaşılıyor ki, Varaka'nın yanına iki defa gidilmiş.Şimdi burdan anlaşılıyor ki, Varaka'nın yanına iki defa gidilmiş. İlkinde o bazı nasihatlarda bulunmuş; ikincide ,İlkinde o bazı nasihatlarda bulunmuş; ikincide , (Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdü lillâhi rabbil-àlemîn...) diye Fâtiha Sûresi gelmiş. (Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdü lillâhi rabbil-àlemîn...) diye Fâtiha Sûresi gelmiş.

Demek ki, "Bismillâhir-rahmânir-rahîm." ilk inen Fâtiha Sûresi'nin başında bulunan bir ibâre...Demek ki, "Bismillâhir-rahmânir-rahîm." ilk inen Fâtiha Sûresi'nin başında bulunan bir ibâre... Buradan, bu rivayetten onu anlıyoruz. Buradan, bu rivayetten onu anlıyoruz. Ama ilk karşılaştığı vahiy (İkra' bismi rabbikellezi halak.) Ama ilk karşılaştığı vahiy (İkra' bismi rabbikellezi halak.)

Demek ki Cenâb-ı Hak ilkönce, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'i hazırlamış oluyor.Demek ki Cenâb-ı Hak ilkönce, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'i hazırlamış oluyor. "Rabbinin adıyla oku! O insana bilmediğini öğretmiştir, kalemi öğretmiştir." diyerek "Rabbinin adıyla oku! O insana bilmediğini öğretmiştir, kalemi öğretmiştir." diyerek o hususlarda bir hazırlama oluyor.o hususlarda bir hazırlama oluyor. Ondan sonra, ona bir kitap ihsân olunacağını imâ ettikten, hatırlattıktan, alıştırdıktan sonra;Ondan sonra, ona bir kitap ihsân olunacağını imâ ettikten, hatırlattıktan, alıştırdıktan sonra; kitap okumaya, kalemle yazmağa teşvik ettikten sonra, (Bismillâhir-rahmânir-rahîm. kitap okumaya, kalemle yazmağa teşvik ettikten sonra, (Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdü lillâhi rabbil-àlemîn...) diye Fâtiha Sûresi'ni indirmiş oluyor. Elhamdü lillâhi rabbil-àlemîn...) diye Fâtiha Sûresi'ni indirmiş oluyor.

Demek ki Fâtiha Sûresi, Kur'an-ı Kerim'in İkra' ayetlerinden sonra inen, amaDemek ki Fâtiha Sûresi, Kur'an-ı Kerim'in İkra' ayetlerinden sonra inen, ama sûre olarak ilk inen sûresidir sûre olarak ilk inen sûresidir Allah'ın ismiyle başlamak meselesi, Alak Sûresi'nin ilk ayetlerinde emredilmişti.Allah'ın ismiyle başlamak meselesi, Alak Sûresi'nin ilk ayetlerinde emredilmişti. Burada da fiilen (Bismillâhir-rahmânir-rahîm.) denilerek gösterilmişBurada da fiilen (Bismillâhir-rahmânir-rahîm.) denilerek gösterilmiş ve öyle okuması, öyle söylemesi ifade edilmiş oluyor. ve öyle okuması, öyle söylemesi ifade edilmiş oluyor.

Bu bakımdan (Bismillâhir-rahmânir-rahîm.) Kur'an-ı Kerim'dendir.Bu bakımdan (Bismillâhir-rahmânir-rahîm.) Kur'an-ı Kerim'dendir. Nitekim daha önceki peygamberlere de o tarzda, bazı işlere başlaması Nitekim daha önceki peygamberlere de o tarzda, bazı işlere başlaması veya bütün işlere Allah'ın adını anarak başlanması emredilmiş olmalı.... veya bütün işlere Allah'ın adını anarak başlanması emredilmiş olmalı....

Çünkü Sûre-i Neml'de anlatıldığına göre, Sabâ melikesi Belkıs Hazret-i Süleyman aleyhisselam zamanında yaşamış.Çünkü Sûre-i Neml'de anlatıldığına göre, Sabâ melikesi Belkıs Hazret-i Süleyman aleyhisselam zamanında yaşamış. Süleyman aleyhisselam ona bir mektup göndermişti;Süleyman aleyhisselam ona bir mektup göndermişti; "Putperestliği bırak, aya güneşe, yanlış şeylere tapmayı bırak, imana gel!" diye..."Putperestliği bırak, aya güneşe, yanlış şeylere tapmayı bırak, imana gel!" diye... O mektup kendisine ulaşınca, o da vezirlerini toplamış, olayı onlara haber vermişti: O mektup kendisine ulaşınca, o da vezirlerini toplamış, olayı onlara haber vermişti:

(İnnî ülkıye ileyye kitâbin kerîm.) "Bana soylu, güzel, değerli bir yazı gönderildi.(İnnî ülkıye ileyye kitâbin kerîm.) "Bana soylu, güzel, değerli bir yazı gönderildi. (İnnehû min süleymâne ve innehû bismillâhir-rahmânir-rahîm.) Bu gelen yazı Süleyman'dandır; (İnnehû min süleymâne ve innehû bismillâhir-rahmânir-rahîm.) Bu gelen yazı Süleyman'dandır; yâni Yemen'in kuzeyinde olan, şimdiki Filistin'de olan o büyük devletin başındakiyâni Yemen'in kuzeyinde olan, şimdiki Filistin'de olan o büyük devletin başındaki Süleyman aleyhisselam'dandır ve Bismillâhir-rahmânir-rahîm diyerek başlıyor." diye bildiriyor. Süleyman aleyhisselam'dandır ve Bismillâhir-rahmânir-rahîm diyerek başlıyor." diye bildiriyor.

Demek ki Süleyman aleyhisselam'ın da bildği, daha önceki peygamberlerin de bildiği bir ibare...Demek ki Süleyman aleyhisselam'ın da bildği, daha önceki peygamberlerin de bildiği bir ibare... Peygamber Efendimiz'e de Fâtiha Sûresi'nin başında böylece bildirilmiş oluyor. Peygamber Efendimiz'e de Fâtiha Sûresi'nin başında böylece bildirilmiş oluyor.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!Aziz ve muhterem kardeşlerim! Tabii, Fâtiha Kur'an-ı Kerim'dendir ve her sûrenin başında da ayrıcaTabii, Fâtiha Kur'an-ı Kerim'dendir ve her sûrenin başında da ayrıca "Bismillâhir-rahmânir-rahîm" diye var; sadece Tevbe Sûresi'nin başında yok..."Bismillâhir-rahmânir-rahîm" diye var; sadece Tevbe Sûresi'nin başında yok... 114 sûre olduğuna göre, 113 sûrenin başında Bismillâhir-rahmânir-rahîm var. 114 sûre olduğuna göre, 113 sûrenin başında Bismillâhir-rahmânir-rahîm var.

Sözleri itibariyle ilâhî olan, Kur'an'dan olan bu Bismillâhir-rahmânir-rahîm,Sözleri itibariyle ilâhî olan, Kur'an'dan olan bu Bismillâhir-rahmânir-rahîm, her sûrenin başına Allah öyle emrettiği için mi yazılmıştır, yoksa o sûrelerin birinci ayeti midir?..her sûrenin başına Allah öyle emrettiği için mi yazılmıştır, yoksa o sûrelerin birinci ayeti midir?.. Sûreleri birbirlerinden ayırmak için başlığın altında mı yazılmıştır?..Sûreleri birbirlerinden ayırmak için başlığın altında mı yazılmıştır?.. "Sûrenin birinci ayeti değildir ama, o da ilâhî menşe'lidir,"Sûrenin birinci ayeti değildir ama, o da ilâhî menşe'lidir, onun için sûreyi bununla başlatalım!" diye başına ondan mı konulmuştur?..onun için sûreyi bununla başlatalım!" diye başına ondan mı konulmuştur?.. Yoksa, birinci ayet Bismillâhir-rahmânir-rahîm'dir de, ondan sonra öteki ayetler mi gelmektedir?..Yoksa, birinci ayet Bismillâhir-rahmânir-rahîm'dir de, ondan sonra öteki ayetler mi gelmektedir?.. Bu hususta iki rivayet var, onları size biraz açıklamak istiyorum: Bu hususta iki rivayet var, onları size biraz açıklamak istiyorum:

Rivayetlerin bir tanesi: Sûrelerin başındaki bu besmeleler, sûrelerin birinci ayetidir.Rivayetlerin bir tanesi: Sûrelerin başındaki bu besmeleler, sûrelerin birinci ayetidir. O halde Fâtiha'nın başındaki Bismillâhir-rahmânir-rahîm deO halde Fâtiha'nın başındaki Bismillâhir-rahmânir-rahîm de yedi ayetlik seb’ul-mesânî olan Fâtiha Sûresi'nin birinci ayetidir.yedi ayetlik seb’ul-mesânî olan Fâtiha Sûresi'nin birinci ayetidir. Bir görüş bu...Bu kanaatte olanlar diyorlar ki: x Bir görüş bu...Bu kanaatte olanlar diyorlar ki: x Bir görüş bu...Bu kanaatte olanlar diyorlar ki: Bir görüş bu...Bu kanaatte olanlar diyorlar ki: "Peygamber Efendimiz'in ashabı, o mübarek alimler, Peygamber Efendimiz de öyle tavsiye ettiği için,"Peygamber Efendimiz'in ashabı, o mübarek alimler, Peygamber Efendimiz de öyle tavsiye ettiği için, Kur'an-ı Kerim'le karışmasın diye Kur'an-ı Kerim'in kenarına, içine, yanına bir şey yazmazlardı. Kur'an-ı Kerim'le karışmasın diye Kur'an-ı Kerim'in kenarına, içine, yanına bir şey yazmazlardı. Mâdem yazmışlar, mâdem iki sûrenin arasında, yeni başlayan sûrenin başında var;Mâdem yazmışlar, mâdem iki sûrenin arasında, yeni başlayan sûrenin başında var; demek ki Kur'an'dandır ki, ondan yazmışlar.demek ki Kur'an'dandır ki, ondan yazmışlar. Yazdıklarına göre birinci ayettir, yoksa yazmazlardı." demişler. Yazdıklarına göre birinci ayettir, yoksa yazmazlardı." demişler.

Bu hususta İbn-i Abbas radıyallahu anh'dan rivayet var:Bu hususta İbn-i Abbas radıyallahu anh'dan rivayet var: "Besmeleyi terkeden, 114 ayeti terketmiş olur." buyurmuş. "Besmeleyi terkeden, 114 ayeti terketmiş olur." buyurmuş. Ebû Hüreyre radıyallahu anh de: "Peygamber Efendimiz, 'Fâtihatel-kitâb yedi ayettir.Ebû Hüreyre radıyallahu anh de: "Peygamber Efendimiz, 'Fâtihatel-kitâb yedi ayettir. Bunların evveli Bismillâhir-rahmânir-rahîm'dir.' buyurdu." demiştir. Bunların evveli Bismillâhir-rahmânir-rahîm'dir.' buyurdu." demiştir.

Ümm-ü Seleme radıyallahu anha da: "Peygamber Efendimiz Fâtiha'yı okurdu,Ümm-ü Seleme radıyallahu anha da: "Peygamber Efendimiz Fâtiha'yı okurdu, 'Bismillâhir-rahmânir-rahîm, elhamdü lillâhi rabbil-àlemîn'i bir ayet sayardı." demiş.'Bismillâhir-rahmânir-rahîm, elhamdü lillâhi rabbil-àlemîn'i bir ayet sayardı." demiş. O halde bu son rivayete göre, birinci ayetin bir bölümü olmuş oluyor. O halde bu son rivayete göre, birinci ayetin bir bölümü olmuş oluyor. “Elhamdülillahi rabbil alemîn” le bir ayet oluyor.. “Elhamdülillahi rabbil alemîn” le bir ayet oluyor..

İşte bunlardan dolayı, o da sûreden olduğundan,İşte bunlardan dolayı, o da sûreden olduğundan, imam namazı yüksek sesle kıraat ederek kıldırdığı zaman,imam namazı yüksek sesle kıraat ederek kıldırdığı zaman, bunu da “Bismillâhir-rahmânir-rahîm” diye yüksek sesle okuyupbunu da “Bismillâhir-rahmânir-rahîm” diye yüksek sesle okuyup sureye Fâtiha'ya öyle başlamalıdır demişler.sureye Fâtiha'ya öyle başlamalıdır demişler. Şimdi bu İmam Şâfiî Hazretleri'nin görüşü... Şimdi bu İmam Şâfiî Hazretleri'nin görüşü...

Ahmed ibn-i Hanbel Hazretleri bu iki hususta tereddüt etmiş.Ahmed ibn-i Hanbel Hazretleri bu iki hususta tereddüt etmiş. Mâlikî mezhebinin imamı olan imam Malik hazretleride, aynı zamanda hadis alimi olan,Mâlikî mezhebinin imamı olan imam Malik hazretleride, aynı zamanda hadis alimi olan, Muvatta' isimli kitabı yazmış olan İmam Mâlik ibn i Enes rahmetullah-i aleyh Hazretleri de,Muvatta' isimli kitabı yazmış olan İmam Mâlik ibn i Enes rahmetullah-i aleyh Hazretleri de, Kur'an'ın içine başka şey yazılmadığını düşünerek:Kur'an'ın içine başka şey yazılmadığını düşünerek: "Medine ahalisi, ehl-i Medine, Peygamber Efendimiz'den sonra Medine'de yaşayan ahalinin teâmülünde"Medine ahalisi, ehl-i Medine, Peygamber Efendimiz'den sonra Medine'de yaşayan ahalinin teâmülünde "Bismillâhir-rahmânir-rahîm" yüksek sesle okunmuyordu."Bismillâhir-rahmânir-rahîm" yüksek sesle okunmuyordu. Binâen aleyh bu besmeleler ne Fâtiha'da, ne de öteki sûrelerde sûrenin birinci ayeti değildir;Binâen aleyh bu besmeleler ne Fâtiha'da, ne de öteki sûrelerde sûrenin birinci ayeti değildir; sûreleri birbirlerinden ayırmak için ve teberrüken,sûreleri birbirlerinden ayırmak için ve teberrüken, Allah'ın adıyla başlasın denildiği için, emredildiği için yazılmıştır.Allah'ın adıyla başlasın denildiği için, emredildiği için yazılmıştır. Onun için ne âşikâre, ne gizli bu besmeleleri okumak doğru değildir, muvâfık olmaz." demiştir. Onun için ne âşikâre, ne gizli bu besmeleleri okumak doğru değildir, muvâfık olmaz." demiştir.

Demek ki İmam Şâfiî "Okunması lâzım!" diyor.Demek ki İmam Şâfiî "Okunması lâzım!" diyor. İmam Mâlik de, "Medine ahalisi, Peygamber Efendimizin tatbikatını tam bilen insanlarİmam Mâlik de, "Medine ahalisi, Peygamber Efendimizin tatbikatını tam bilen insanlar besmeleleri okumuyorlardı; binâen aleyh okunmaması lâzım!besmeleleri okumuyorlardı; binâen aleyh okunmaması lâzım! Fâtiha'nın birinci ayeti o değildir." demişler. Fâtiha'nın birinci ayeti o değildir." demişler.

Biz Hanefîyiz, İmâm-ı A'zam Ebû Hanife Hazretleri'nin mezhebine bağlıyız çoğunlukla...Biz Hanefîyiz, İmâm-ı A'zam Ebû Hanife Hazretleri'nin mezhebine bağlıyız çoğunlukla... Bizim Türkiyemizdeki tatbikatımızda "Bismillâhir-rahmânir-rahîm" okunmuyor.Bizim Türkiyemizdeki tatbikatımızda "Bismillâhir-rahmânir-rahîm" okunmuyor. Bizim mezhebimize göre bu besmele Kur'an'dan bir cümledir ama,Bizim mezhebimize göre bu besmele Kur'an'dan bir cümledir ama, sûrelerin başında onun bir parçası, bir ayeti değildir.sûrelerin başında onun bir parçası, bir ayeti değildir. Onların aralarını ayırmak için konulmuştur.Onların aralarını ayırmak için konulmuştur. Mâdem ki Kur'an-ı Kerim'in içine başka bir şey yazılmıyordu, o halde besmeleler de Kur'an'dandır.Mâdem ki Kur'an-ı Kerim'in içine başka bir şey yazılmıyordu, o halde besmeleler de Kur'an'dandır. İmâm-ı Şâfiî Hazretleri bir bakıma haklıdır ama,İmâm-ı Şâfiî Hazretleri bir bakıma haklıdır ama, bunların sûrelerin bir parçası olduğuna dair mütevâtir bir rivayet yoktur. bunların sûrelerin bir parçası olduğuna dair mütevâtir bir rivayet yoktur. O halde sûrenin kendisinden değildir. İmâm-ı Mâlik de bu bakımdan haklıdır. O halde sûrenin kendisinden değildir. İmâm-ı Mâlik de bu bakımdan haklıdır.

Onun için bizim yapmamız gereken, bunu Fâtiha'da namazın içinde okumak vacib değildir.Onun için bizim yapmamız gereken, bunu Fâtiha'da namazın içinde okumak vacib değildir. Ama gerek namazda ve gerek namazın dışında her işin başında okunması sünnettir.Ama gerek namazda ve gerek namazın dışında her işin başında okunması sünnettir. Bunun için namazın her rekatında, kıraatin evvelinde sessizce besmele okuruz.Bunun için namazın her rekatında, kıraatin evvelinde sessizce besmele okuruz. Ortasında okumayız, yâni o sûrenin bir parçası anlaşılmasın diye.Ortasında okumayız, yâni o sûrenin bir parçası anlaşılmasın diye. Cehrî namazlarda da içimizden okuruz.Cehrî namazlarda da içimizden okuruz. Herhalde en isabetli olan bu olmuş oluyor ve ecdâdımız da böyle yapagelmişlerdir.Herhalde en isabetli olan bu olmuş oluyor ve ecdâdımız da böyle yapagelmişlerdir. Böylece içimizden okuyarak, "Ayettir ama,Böylece içimizden okuyarak, "Ayettir ama, Fâtiha'nın ayeti değildir." diye bu tarzda meseleyi toparlamış oluyoruz. Fâtiha'nın ayeti değildir." diye bu tarzda meseleyi toparlamış oluyoruz.

"Bismillâhir-rahmânir-rahîm" üzerine, besmelenin fazîleti üzerine çok kitaplar yazılmıştır."Bismillâhir-rahmânir-rahîm" üzerine, besmelenin fazîleti üzerine çok kitaplar yazılmıştır. Fakat ben şunu ifade etmek istiyorum: Kur'an-ı Kerim'in ilk inen ayetleriFakat ben şunu ifade etmek istiyorum: Kur'an-ı Kerim'in ilk inen ayetleri Sûre olarak ilk inen Fâtiha Sûresi'nin başında "Bismillâhir-rahmânir-rahîm" vardır.Sûre olarak ilk inen Fâtiha Sûresi'nin başında "Bismillâhir-rahmânir-rahîm" vardır. Yâni Allah'ın ismiyle bir şeyin yapılmış olması çok önemli bir husustur. Yâni Allah'ın ismiyle bir şeyin yapılmış olması çok önemli bir husustur. Bunun husus üzerinde biraz durmamız gerekiyor. Bunun husus üzerinde biraz durmamız gerekiyor.

Neden bu böyle okunuyor?.. Onun sebebi üzerinde derin derin düşünmemiz gerekiyor.Neden bu böyle okunuyor?.. Onun sebebi üzerinde derin derin düşünmemiz gerekiyor. Hemen onu açıklayalım, ondan sonra da kelimelerinin izahı üzerinde dururuz.Hemen onu açıklayalım, ondan sonra da kelimelerinin izahı üzerinde dururuz. Kelimeleri açıklarız. Birtakım kelimelere, birtakım noktalara işaret etmek istiyorum. Kelimeleri açıklarız. Birtakım kelimelere, birtakım noktalara işaret etmek istiyorum.

Bunu okumaktaki maksadımız ne oluyor?..Bunu okumaktaki maksadımız ne oluyor?.. "Ne kendim, ne başkası... hatıra gelebilen hiç bir nam ile değil, "Ne kendim, ne başkası... hatıra gelebilen hiç bir nam ile değil, ancak Allah-u Teàlâ'nın nâmı ile şu başladığım işe başlıyorum, başlarım." demiş oluyoruz.ancak Allah-u Teàlâ'nın nâmı ile şu başladığım işe başlıyorum, başlarım." demiş oluyoruz. Yâni, burda (Bismillâh) diye “Başlarım Allah’ın ismiyle” demeyipte "Allah'ın ismiyle başlarım!" demek,Yâni, burda (Bismillâh) diye “Başlarım Allah’ın ismiyle” demeyipte "Allah'ın ismiyle
başlarım!" demek,
Allah'ın ismini öne almak ancak mânâsı ifade ediyor, tahsis ifade ediyor.Allah'ın ismini öne almak ancak mânâsı ifade ediyor, tahsis ifade ediyor. Yâni başka hiçbir sebeple değil, kendi adıma da değil, başkası adına da değil;Yâni başka hiçbir sebeple değil, kendi adıma da değil, başkası adına da değil; sadece ve sadece Allah rızası için, Allah adına bu işe başlıyorum, başlamaktayım." demiş oluyor insan... sadece ve sadece Allah rızası için, Allah adına bu işe başlıyorum, başlamaktayım." demiş oluyor insan...

Yâni, "Bu işi kendim için değil, Allah namına, onun emriyle ve onun için yapıyorum!" demiş oluyor.Yâni, "Bu işi kendim için değil, Allah namına, onun emriyle ve onun için yapıyorum!" demiş oluyor. Burada hem te'kid var, hem de Allah'a tam itaat var. Burada hem te'kid var, hem de Allah'a tam itaat var. Allah'tan başka hiçbir şeyi nazar-ı dikkate almamak, sadece Allah'ın rızasını düşünmek var...Allah'tan başka hiçbir şeyi nazar-ı dikkate almamak, sadece Allah'ın rızasını düşünmek var... Çok önemli bir nokta... Çok önemli olduğu için de, Çok önemli bir nokta... Çok önemli olduğu için de, Allah-u Teàlâ Hazretleri ilk ayetlerde Allah'ın ismiyle başlanmasını söylemiş oluyor. Allah-u Teàlâ Hazretleri ilk ayetlerde Allah'ın ismiyle başlanmasını söylemiş oluyor.

Demek ki biz, yapacağımız her işi nasıl yapmalıyız?.. Allah için yapmalıyız. Demek ki biz, yapacağımız her işi nasıl yapmalıyız?.. Allah için yapmalıyız.

Allah adıyla, Allah namına, Allah ile, Allah'a dayanarak, Allah'a güvenerek, Allah yolunda, Allah rızası için yapmalıyız.Allah adıyla, Allah namına, Allah ile, Allah'a dayanarak, Allah'a güvenerek, Allah yolunda, Allah rızası için yapmalıyız. Bunları hepsi "Bismillâhir-rahmânir-rahîm"in içinde, mânâsında saklı olduğu için...Bunları hepsi "Bismillâhir-rahmânir-rahîm"in içinde, mânâsında saklı olduğu için... "Lâ ilâhe illallah" mânâsı var, (İlâhî ente maksûdî ve rıdàke matlûbî) "Yâ Rabbi, ben ancak senin rızanı istiyorum!"Lâ ilâhe illallah" mânâsı var, (İlâhî ente maksûdî ve rıdàke matlûbî) "Yâ Rabbi, ben ancak senin rızanı istiyorum! Başka hiçbir şey beni ilgilendirmiyor, başka hiçbir şeyin peşinde değilim." mânâsı var.Başka hiçbir şey beni ilgilendirmiyor, başka hiçbir şeyin peşinde değilim." mânâsı var. İmanın tam has, gönlünün tam ihlâslı hâlis muhlis görünümü olmuş oluyor.İmanın tam has, gönlünün tam ihlâslı hâlis muhlis görünümü olmuş oluyor. O bakımdan çok önemli bir ibare olmuş oluyor. O bakımdan çok önemli bir ibare olmuş oluyor.

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri de bu önemi vurgulamak içinPeygamber sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri de bu önemi vurgulamak için bu hususlarda nasihat buyurmuş, bazı hadis-i şerifler irad etmiştir. bu hususlarda nasihat buyurmuş, bazı hadis-i şerifler irad etmiştir.

Meselâ: (Bismillâhir-rahmânir-rahîm, miftàhu külli kitâbin) "Besmele, şu Bismillâhir-rahmânir-rahîm ibaresi Meselâ: (Bismillâhir-rahmânir-rahîm, miftàhu külli kitâbin) "Besmele, şu Bismillâhir-rahmânir-rahîm ibaresi her yazının, kitabın anahtarıdır, başlangıcıdır." buyurmuş her yazının, kitabın anahtarıdır, başlangıcıdır." buyurmuş

Demek ki bir yazıya başlarken Bismillâhir-rahmânir-rahîm ile başlamak lâzım!Demek ki bir yazıya başlarken Bismillâhir-rahmânir-rahîm ile başlamak lâzım! Kendisi de öyle yapardı. Başka yerlere mektup gönderirken önce besmeleyi yazdırırdı. Kendisi de öyle yapardı. Başka yerlere mektup gönderirken önce besmeleyi yazdırırdı.

Sonra buyurmuş ki: (Küllü emrin zî bâlin lem yübde' fîhi bibismillâhi fehüve ebter.)Sonra buyurmuş ki: (Küllü emrin zî bâlin lem yübde' fîhi bibismillâhi fehüve ebter.) "Her mühim bir iş ki, besmeleyle başlanmamışsa, besmele okunmadan o işe girişilmişse;"Her mühim bir iş ki, besmeleyle başlanmamışsa, besmele okunmadan o işe girişilmişse; o iş kesiktir, sonu yoktur, güdüktür." o iş kesiktir, sonu yoktur, güdüktür."

Demek ki, her mühim işe Bismillâhir-rahmânir-rahîm diye,Demek ki, her mühim işe Bismillâhir-rahmânir-rahîm diye, bu mânâları düşünerek başlamamız emredilmiş oluyor. bu mânâları düşünerek başlamamız emredilmiş oluyor.

Onun için Bismillâhir-rahmânir-rahîm fevkalâde önemlidir.Onun için Bismillâhir-rahmânir-rahîm fevkalâde önemlidir. Biz de her işimizi bu mânâları düşünerek yapmalıyız.Biz de her işimizi bu mânâları düşünerek yapmalıyız. "Kendim için değil, keyfim için değil, zevkim için değil, menfaatim için değil,"Kendim için değil, keyfim için değil, zevkim için değil, menfaatim için değil, bir başkasının hatırına değil, bir başkasının gönlü hoş olsun diye değil,bir başkasının hatırına değil, bir başkasının gönlü hoş olsun diye değil, bir başkası istiyor diye değil; bu işi sırf Allah rızası için yapıyorum!" demiş oluyor. bir başkası istiyor diye değil; bu işi sırf Allah rızası için yapıyorum!" demiş oluyor.

Tabii burda da bir işaret var, hayatımızı böyle geçirmeliyiz.Tabii burda da bir işaret var, hayatımızı böyle geçirmeliyiz. Başkasının hatırı için, başkasına dalkavukluk yapacağız diye, Başkasının hatırı için, başkasına dalkavukluk yapacağız diye, başkasının gönlü hoş olsun diye veya kendi keyfim olsun, nefsimin arzusu yerine gelsin diye yaşamamalıyız!başkasının gönlü hoş olsun diye veya kendi keyfim olsun, nefsimin arzusu yerine gelsin diye yaşamamalıyız! Hayatımızın bütün fiilleri sırf Allah rızası için olmalı!.. Onun için büyüklerimiz bize neyi öğretmişlerdir?..Hayatımızın bütün fiilleri sırf Allah rızası için olmalı!..


Onun için büyüklerimiz bize neyi öğretmişlerdir?..
Bir hadis-i kudsîden alınıp, bizim ifademize uygun hale getirilip söylenmiş olan:Bir hadis-i kudsîden alınıp, bizim ifademize uygun hale getirilip söylenmiş olan: (İlâhî ente maksûdî ve rıdàke matlûbî) "Ey benim Rabbim, sadece sen benim maksûdumsun(İlâhî ente maksûdî ve rıdàke matlûbî) "Ey benim Rabbim, sadece sen benim maksûdumsun ve ben sadece senin rızanı kazanmak istiyorum!" düşüncesini öğretmişlerdir. ve ben sadece senin rızanı kazanmak istiyorum!" düşüncesini öğretmişlerdir.

İşte hayatın en mühim düşüncesi budur. Bir müslümanı diğer insanlardan ayıran en mühim nokta budur.İşte hayatın en mühim düşüncesi budur. Bir müslümanı diğer insanlardan ayıran en mühim nokta budur. Başkası menfaat için çalışır, keyf için çalışır, zevk için çalışır, yapacağı her işi böyle yapar.Başkası menfaat için çalışır, keyf için çalışır, zevk için çalışır, yapacağı her işi böyle yapar. Ama bir müslüman sırf Allah için yapar, Allah'ın rızasını kazanmak için yapar. Ama bir müslüman sırf Allah için yapar, Allah'ın rızasını kazanmak için yapar.

Bismillâhir-rahmânir-rahîm'in başındaki bi- harfi, yani esreli B harfi bi... aslında bi-ismillâh şeklindedir.Bismillâhir-rahmânir-rahîm'in başındaki bi- harfi, yani esreli B harfi bi... aslında bi-ismillâh şeklindedir. İsim kelimesinin başındaki hemze atlandığı için, bismillâh deniyor.İsim kelimesinin başındaki hemze atlandığı için, bismillâh deniyor. Allah kelimesinin başındaki hemze de hemze-yi vasıldır, Allah kelimesinin başındaki hemze de hemze-yi vasıldır, isim kelimesinin başındaki hemze de hemze-yi vasıldır. isim kelimesinin başındaki hemze de hemze-yi vasıldır. İki söz arasında kaldığı zaman vasledilir, yâni ulanır, eklenir.İki söz arasında kaldığı zaman vasledilir, yâni ulanır, eklenir. Onun için bi-ismi-allah demiyoruz, bismillâh diyoruz. Onun için bi-ismi-allah demiyoruz, bismillâh diyoruz.

İsim, bildiğimiz bir kelime; Allah-u Teàlâ'nın yarattığı varlıkların adlarına isim deriz.İsim, bildiğimiz bir kelime; Allah-u Teàlâ'nın yarattığı varlıkların adlarına isim deriz. Bir şeyin zihinde anlaşılmasına alâmet olan, delâlet eden kelimedir.Bir şeyin zihinde anlaşılmasına alâmet olan, delâlet eden kelimedir. Bismillâh; Allah'ın ismiyle mânâsına da gelir, Allah ismi ile mânâsına da gelir.Bismillâh; Allah'ın ismiyle mânâsına da gelir, Allah ismi ile mânâsına da gelir. Çünkü Allah sözü mâbudumuzun, yaratanımızın, bizi halkeden, bize rızık veren Mevlâmızın,Çünkü Allah sözü mâbudumuzun, yaratanımızın, bizi halkeden, bize rızık veren Mevlâmızın, Rabbimizin ism-i hassıdır; belki ism-i zâtıdır, ism-i alemidir. Bunlar arasında ince farklar vardır. Rabbimizin ism-i hassıdır; belki ism-i zâtıdır, ism-i alemidir. Bunlar arasında ince farklar vardır.

Meselâ, bir şeyi önce zihinde düşünüyor, ondan sonra o kelime vasıtasıyla onu tanıyorsak, o ism-i has oluyor.Meselâ, bir şeyi önce zihinde düşünüyor, ondan sonra o kelime vasıtasıyla onu tanıyorsak, o ism-i has oluyor. Ama doğrudan doğruya tanıyorsak, daha başka bir düşünceye varmadan Ama doğrudan doğruya tanıyorsak, daha başka bir düşünceye varmadan bizzat idrak edip tanıyorsak, o zaman ism-i alem oluyor.bizzat idrak edip tanıyorsak, o zaman ism-i alem oluyor. Bu Allah sözü, Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin ism-i alemidir. Yaradanımızın adı budur, Allah'tır. Bu Allah sözü, Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin ism-i alemidir. Yaradanımızın adı budur, Allah'tır.

Allah kelimesinin kökeni, ne zamandan çıktığı araştırıldığı zaman, çok derinlere gittiği görülüyor.Allah kelimesinin kökeni, ne zamandan çıktığı araştırıldığı zaman, çok derinlere gittiği görülüyor. Araplarının eslâfının, ecdâdının tâ kökenlerinin zamanına kadar gidiyor.Araplarının eslâfının, ecdâdının tâ kökenlerinin zamanına kadar gidiyor. Çok mühim bir kelime... Çeşitli izahlar var.Çok mühim bir kelime... Çeşitli izahlar var. Ama o uzun teferruatı bir tarafa bırakacak olursak, Arapçada dışarıdan gelmiş bir kelime değil. Ama o uzun teferruatı bir tarafa bırakacak olursak, Arapçada dışarıdan gelmiş bir kelime değil. Dışarıdan gelen bir kelime olsa, ucme olduğu için gayr-i münsarif olur diyor alimler. Dışarıdan gelen bir kelime olsa, ucme olduğu için gayr-i münsarif olur diyor alimler.

Başındaki elif-lâm ta'rif olsa, o zaman yâ denildiği zaman "Yâ Allah!" denmez, "Yâ eyyühallàh!" demek gerekir.Başındaki elif-lâm ta'rif olsa, o zaman yâ denildiği zaman "Yâ Allah!" denmez, "Yâ eyyühallàh!" demek gerekir. Öyle denmediğine, göre o değil. Böyle ince dilbilgisi izahları yaparak söylüyorlar. Öyle denmediğine, göre o değil. Böyle ince dilbilgisi izahları yaparak söylüyorlar.

"Allah" yaradanımızın ismi, ism-i alemidir. Bundan ne çıkar?.."Allah" yaradanımızın ismi, ism-i alemidir. Bundan ne çıkar?.. Allah sözü başka bir varlığa söylenemez!Allah sözü başka bir varlığa söylenemez! Yâni putlar için, insanların, kavimlerin tapındığı başka varlıklar için söylenemez! Yâni putlar için, insanların, kavimlerin tapındığı başka varlıklar için söylenemez! Sadece vâcibül-vücûd olan Allah u Teàlâ Rabbimiz, o isimle isimlendirilir. Sadece vâcibül-vücûd olan Allah u Teàlâ Rabbimiz, o isimle isimlendirilir.

Başka varlıkların isimleri, meselâ tanrı diyebilirler;Başka varlıkların isimleri, meselâ tanrı diyebilirler; Lât, Uzza, Menât vs. insanların tapındığı şeylerin başka isimleri olabilir. O isimler ayrı...Lât, Uzza, Menât vs. insanların tapındığı şeylerin başka isimleri olabilir. O isimler ayrı... Ama Allah kelimesi, tarihi çok derinlere giden bir muhteşem kelimedir.Ama Allah kelimesi, tarihi çok derinlere giden bir muhteşem kelimedir. Onu İngilizce god kelimesiyle, veya Almanca got gelimesiyle veyaOnu İngilizce god kelimesiyle, veya Almanca got gelimesiyle veya Fransızca dio kelimesiyle karşılamak ve tercüme etmek de çok yanlış olur!Fransızca dio kelimesiyle karşılamak ve tercüme etmek de çok yanlış olur! Çünkü o kavimler, “ God ”sözünü, got sözünü, “ Dio ” sözünü düşündükleri zaman onların hatırına başka şeyler gelir.Çünkü o kavimler, “ God ”sözünü, got sözünü, “ Dio ” sözünü düşündükleri zaman onların hatırına başka şeyler gelir. Binâen aleyh Allah sözünün delâlet etmediği başka şeyler hatıra geldiği için Binâen aleyh Allah sözünün delâlet etmediği başka şeyler hatıra geldiği için Allah sözünün tercümesi olmaz Allah sözü Allah diye tercüme edilir. Allah sözünün tercümesi olmaz Allah sözü Allah diye tercüme edilir.

Eskiden ezanı Türkçeleştirmeğe kalkışmışlar.Eskiden ezanı Türkçeleştirmeğe kalkışmışlar. Dini bilmeyen, Arapça'yı bilmeyen, ilimde eksik olan kimseler, Allàhu ekber'i "Tanrı uludur." diye tercüme etmişler.Dini bilmeyen, Arapça'yı bilmeyen, ilimde eksik olan kimseler, Allàhu ekber'i "Tanrı uludur." diye tercüme etmişler. Olmaz! "Allah uludur" olur, "Tanrı uludur" olmaz. Neden?Olmaz! "Allah uludur" olur, "Tanrı uludur" olmaz. Neden? Çünkü tanrı, eğer Hintlilerin taptığı inekse, o zaman niye ulu olsun;Çünkü tanrı, eğer Hintlilerin taptığı inekse, o zaman niye ulu olsun; ondan daha büyük fil var, zürâfa var... Yâni öyle şey olmaz!ondan daha büyük fil var, zürâfa var... Yâni öyle şey olmaz! Allah yerine tanrı kelimesi kullanılamaz. Kullanılırsa, kâfi gelmez. Bunu bileceğiz.Allah yerine tanrı kelimesi kullanılamaz. Kullanılırsa, kâfi gelmez. Bunu bileceğiz. Ona göre Allah kelimesini o tarzda kullanacağız. Ona göre Allah kelimesini o tarzda kullanacağız.

Başka hiçbir tanrıya Allah adı verilmemiş. Kavimlerin tapındığı bâtıl putlara dahi hiç bu isim verilmemiştir.Başka hiçbir tanrıya Allah adı verilmemiş. Kavimlerin tapındığı bâtıl putlara dahi hiç bu isim verilmemiştir. O bakımdan bunun ayrıca böyle olduğunu bilmek çok önemli oluyor. O bakımdan bunun ayrıca böyle olduğunu bilmek çok önemli oluyor.

"Mürteceldir; yâni irticâlen ve Allah-u Teàlâ Hazretleri'ne verilmiş,"Mürteceldir; yâni irticâlen ve Allah-u Teàlâ Hazretleri'ne verilmiş, sırf ona mahsus bir isimdir." diyor alimler.sırf ona mahsus bir isimdir." diyor alimler. Gayr-i müştaktır, yâni bir başka yerden çıkmış değildir.Gayr-i müştaktır, yâni bir başka yerden çıkmış değildir. İmam Fahreddin Râzî de öyle demiş: "Lâfza-i celâl..." Allah sözüne, kelimesine lafza-i celâl derler.İmam Fahreddin Râzî de öyle demiş: "Lâfza-i celâl..." Allah sözüne, kelimesine lafza-i celâl derler. "Lâfza-i celâl ism-i alemdir, müştak değildir. "Lâfza-i celâl ism-i alemdir, müştak değildir. Bütün eski usül alimleri, fakihler bu kanaate varmışlardır." diye söylüyorlar.Bütün eski usül alimleri, fakihler bu kanaate varmışlardır." diye söylüyorlar. Demin anlattığım sebeplerle böyle izah ediyorlar. Demin anlattığım sebeplerle böyle izah ediyorlar.

Rahmân kelimesi, bu da hâs isimdir.Rahmân kelimesi, bu da hâs isimdir. Allah-u Teàlâ'ya has, yâni Allah-u Teàlâ'ya mahsus bir isimdir.Allah-u Teàlâ'ya has, yâni Allah-u Teàlâ'ya mahsus bir isimdir. Aslında rahime- yerhamu, merhamet etmek sıfatından geliyor amaAslında rahime- yerhamu, merhamet etmek sıfatından geliyor ama eğer o sıfat gàlib halde ise, çoksa o zaman sıfat-ı gâlibe, böyle ism-i has olur.eğer o sıfat gàlib halde ise, çoksa o zaman sıfat-ı gâlibe, böyle ism-i has olur. Galebe, çok artınca, yâni o mânâ çok kuvvetli olunca isim olarak kullanılır. Galebe, çok artınca, yâni o mânâ çok kuvvetli olunca isim olarak kullanılır.

Rahmân böyle bir sıfattır.Rahmân böyle bir sıfattır. Yâni sıfat olmasına rağmen isim haline gelmiştir ve insanlardan, mahlûklardan hiçbirisine Rahman denmez.Yâni sıfat olmasına rağmen isim haline gelmiştir ve insanlardan, mahlûklardan hiçbirisine Rahman denmez. Sadece Allah'a Rahman denilir. Çünkü merhameti o kadar çoktur, o kadar gàlibtir, Sadece Allah'a Rahman denilir. Çünkü merhameti o kadar çoktur, o kadar gàlibtir, o kadar mukayese kabul etmez miktardadır ki, o kadar mukayese kabul etmez miktardadır ki, ondan dolayı Rahmanlık sadece Allah-u Teàlâ Hazretlerine lâyıktır.ondan dolayı Rahmanlık sadece Allah-u Teàlâ Hazretlerine lâyıktır. Sırf onun için kullanılır. Öyle kullanılmıştır. Başkası için de kullanılmamıştır, hiç kullanılmışı yoktur dilde.Sırf onun için kullanılır. Öyle kullanılmıştır. Başkası için de kullanılmamıştır, hiç kullanılmışı yoktur dilde. Demek ki, Allah-u Teàlâ Hazretleri'ne mahsustur o söz. Demek ki, Allah-u Teàlâ Hazretleri'ne mahsustur o söz.

Rahîm kelimesi, yine rahime-yerhamü fiilinden sıfat-ı müşebbehe veyahut mübalağa-i ism-i fâildir.Rahîm kelimesi, yine rahime-yerhamü fiilinden sıfat-ı müşebbehe veyahut mübalağa-i ism-i fâildir. Yâni çok merhamet eden. Ama bu insanlar için kullanılır. Çok merhamet edici demektir.Yâni çok merhamet eden. Ama bu insanlar için kullanılır. Çok merhamet edici demektir. Mânâsı Rahman'dan daha aşağıda olduğundan, dar olduğundanMânâsı Rahman'dan daha aşağıda olduğundan, dar olduğundan Cenâb-ı Hakk'ın sıfatlarından biridir, Allah'tan başkası için de kullanılabilir.Cenâb-ı Hakk'ın sıfatlarından biridir, Allah'tan başkası için de kullanılabilir. Nitekim, Tevbe Sûresi'nin 128. ayetinde de Peygamber Efendimiz'i anlatırken, Allah-u Teàlâ Hazretleri; Nitekim, Tevbe Sûresi'nin 128. ayetinde de Peygamber Efendimiz'i anlatırken, Allah-u Teàlâ Hazretleri;

(Lekad câeküm rasûlün min enfüsiküm azîzün aleyhi mâ anittüm harîsün aleyküm bil-mü'minîne raûfur-rahîm.)(Lekad câeküm rasûlün min enfüsiküm azîzün aleyhi mâ anittüm harîsün aleyküm bil-mü'minîne raûfur-rahîm.) O Muhammed-i Mustafâ, habîbullàh, rasûlüllàh size çok düşkündür. O Muhammed-i Mustafâ, habîbullàh, rasûlüllàh size çok düşkündür. Mü'minlere çok merhamet edicidir, çok re'fetlidir, yumuşak kalplidir;Mü'minlere çok merhamet edicidir, çok re'fetlidir, yumuşak kalplidir; onları çok sever, onlara çok merhamet eder." buyurmuştur. onları çok sever, onlara çok merhamet eder." buyurmuştur.

Şimdi, tabii, burda yine anlatmak istediğim, söylemek istediğim bir husus var.Şimdi, tabii, burda yine anlatmak istediğim, söylemek istediğim bir husus var. Rahman'la, Rahim arasındaki fark nedir?Rahman'la, Rahim arasındaki fark nedir? Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin rahmanlığı ezeldendir ve ebede doğru yaygındır.Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin rahmanlığı ezeldendir ve ebede doğru yaygındır. Bütün varlıklara şâmildir. Böyle bir şey hiçbir yaratığa ait olamadığından, bu sadece Allah için kullanılıyor. Bütün varlıklara şâmildir. Böyle bir şey hiçbir yaratığa ait olamadığından, bu sadece Allah için kullanılıyor. Allah-u Teàlâ Hazretleri Rahmanlığının eseri olarak bütün yaratıklara lütfetmiştir.Allah-u Teàlâ Hazretleri Rahmanlığının eseri olarak bütün yaratıklara lütfetmiştir. Ezelden, vehbî olarakEzelden, vehbî olarak yâni hiç kimsenin kesb-ü ihtiyârıyla değil, sırf onun Rahman’lığıyla. yâni hiç kimsenin kesb-ü ihtiyârıyla değil, sırf onun Rahman’lığıyla.

Meselâ Allah bizi niçin insan yarattı?Meselâ Allah bizi niçin insan yarattı? Bu bizim ihtiyarımızla değil, kesbimizle, çalışmamızla değil.Bu bizim ihtiyarımızla değil, kesbimizle, çalışmamızla değil. Ağacın ağaç olması, taşın taş olması; onların arasından bizim seçilip de insan olmamız, bizim çalışmamıza bağlı değildir. Ağacın ağaç olması, taşın taş olması; onların arasından bizim seçilip de insan olmamız, bizim çalışmamıza bağlı değildir.

Ama rahimlik kulun kesbine, ameline bağlıdır.Ama rahimlik kulun kesbine, ameline bağlıdır. O bakımdan "Allah-u Teàlâ Hazretleri rahmâned-dünya ve rahîmül-ahireh." denmiştir.O bakımdan "Allah-u Teàlâ Hazretleri rahmâned-dünya ve rahîmül-ahireh." denmiştir. Başka rivayetler de var. Yâni dünyada mü'min-kâfir, hepsine merhamet ediyor, rızık veriyor.Başka rivayetler de var. Yâni dünyada mü'min-kâfir, hepsine merhamet ediyor, rızık veriyor. Mahlûku olduğu için bir takım ikramlarda bulunuyor. Kâfir olsun, müşrik olsun veriyor.Mahlûku olduğu için bir takım ikramlarda bulunuyor. Kâfir olsun, müşrik olsun veriyor. Ama ahirette sadece mü'mine verecek, hak edene verecek, amelinin karşılığı olarak verecek.Ama ahirette sadece mü'mine verecek, hak edene verecek, amelinin karşılığı olarak verecek. İşte o ahiretteki verişi rahimliğinden; ama evvelden, ezelden takdir buyurduğu şeyler Rahmanlığından. İşte o ahiretteki verişi rahimliğinden; ama evvelden, ezelden takdir buyurduğu şeyler Rahmanlığından.

Demek ki Rahmanlık, kâfirlere ve diğer bütün varlıklara, müşriklere, diğer canlılara, cansızlara...Demek ki Rahmanlık, kâfirlere ve diğer bütün varlıklara, müşriklere, diğer canlılara, cansızlara... hepsine birden olduğundan, umûmî olduğundan, bu kadar umûmî bir merhamete hiçbir varlık sahib olamadığından,hepsine birden olduğundan, umûmî olduğundan, bu kadar umûmî bir merhamete hiçbir varlık sahib olamadığından, Rahmanlık Allah'a mahsustur.Rahmanlık Allah'a mahsustur. Ama Rahimlik, acımak – acımak da demiyeceğiz bunu da izah edeceğiz biraz sonraAma Rahimlik, acımak – acımak da demiyeceğiz bunu da izah edeceğiz biraz sonra merhametlilik insanlarda da kendi çapında, kendi miktarında olabiliyor. merhametlilik insanlarda da kendi çapında, kendi miktarında olabiliyor.

Şimdi bunların tercümesini yapmaya kalktıkları zaman,Şimdi bunların tercümesini yapmaya kalktıkları zaman, Allah’a Tanrı demek doğru olmadığı gibi, çünkü Allah-u Teàlâ Hazretleri'neAllah’a Tanrı demek doğru olmadığı gibi, çünkü Allah-u Teàlâ Hazretleri'ne tanrı diye tercüme etmek doğru olmadığı gibi .tanrı diye tercüme etmek doğru olmadığı gibi . Evet Allah tanrıdır, çünkü ma'buddur, ibadet ediliyor. Ama ma'budlar, ibadet edilen varlıklar;Evet Allah tanrıdır, çünkü ma'buddur, ibadet ediliyor. Ama ma'budlar, ibadet edilen varlıklar; insanların kimisi Allah'a ibadet etmiş de, kimisi de maalesefinsanların kimisi Allah'a ibadet etmiş de, kimisi de maalesef Allah'tan gayrı yalan yanlış şeyleri ma'bud sanmış ibadet etmiş.Allah'tan gayrı yalan yanlış şeyleri ma'bud sanmış ibadet etmiş. Onlar da ma'bud deniliyor, tanrı deniliyor. Demek ki Allah kelimesini karşılamıyor, Allah kelimesinden farklı. Onlar da ma'bud deniliyor, tanrı deniliyor. Demek ki Allah kelimesini karşılamıyor, Allah kelimesinden farklı.

Arapçada da öyledir. Arapçada tanrı kelimesinin karşılığı ilâh'tır.Arapçada da öyledir. Arapçada tanrı kelimesinin karşılığı ilâh'tır. Ama Allah kelimesinin karşılığı Türkçede tanrı olamaz; Allah diye tercüme etmek lâzım.Ama Allah kelimesinin karşılığı Türkçede tanrı olamaz; Allah diye tercüme etmek lâzım. Çünkü başka türlü söylersek mânâ ifade edilmemiş olur. Çünkü başka türlü söylersek mânâ ifade edilmemiş olur. Fransızcada da böyledir, Almancada da böyledir, İngilizcede de...Fransızcada da böyledir, Almancada da böyledir, İngilizcede de... O kelimeler Allah'ı ifade etmez. O kelimeyi sorduğunuz zaman o, saçları uzun, sarışın Hazret-i İsâ'yı düşünür.O kelimeler Allah'ı ifade etmez. O kelimeyi sorduğunuz zaman o, saçları uzun, sarışın Hazret-i İsâ'yı düşünür. Veya daha başka bir şeyi düşünür. Demek ki medlûlu, zihindeki kavramı tam ifade etmediğinden Allah demek lâzım. Veya daha başka bir şeyi düşünür. Demek ki medlûlu, zihindeki kavramı tam ifade etmediğinden Allah demek lâzım.

Rahmanlığı; esirgeyici diyorlar, bağışlayıcı diyorlar, acıyıcı diyorlar. Bunlar da karşılığı olamaz.Rahmanlığı; esirgeyici diyorlar, bağışlayıcı diyorlar, acıyıcı diyorlar. Bunlar da karşılığı olamaz. Bunu uzun uzun izah etmiştir alimler. Çünkü Türkçede esirgemek bir şeyi kıskanıp da vermemek, mahrum etmek mânâsına da gelir.Bunu uzun uzun izah etmiştir alimler. Çünkü Türkçede esirgemek bir şeyi kıskanıp da vermemek, mahrum etmek mânâsına da gelir. Meselâ, "Benden niye bir selâmı bile esirgedin?" derler. Yâni niye vermedin, niye cimrilik yaptın mânâsına.Meselâ, "Benden niye bir selâmı bile esirgedin?" derler. Yâni niye vermedin, niye cimrilik yaptın mânâsına. Allah-u Teàlâ Hazretleri'ne esirgeyici dersek o zaman tam ters bir mânâ çıkmış oluyor.Allah-u Teàlâ Hazretleri'ne esirgeyici dersek o zaman tam ters bir mânâ çıkmış oluyor. Rahmanlığı değil de sanki cimrilik isnad edilmiş gibi oluyor.Rahmanlığı değil de sanki cimrilik isnad edilmiş gibi oluyor. "Esirgemek" doğru olmuyor, Rahman diyeceğiz. "Esirgemek" doğru olmuyor, Rahman diyeceğiz.

Acıyan... Acımak da işte, "Kolum acıyor, başım acıyor, dizim acıyor..." filân diyoruz.Acıyan... Acımak da işte, "Kolum acıyor, başım acıyor, dizim acıyor..." filân diyoruz. Yâni ağrısı olmak mânâsına da geliyor. O da uygun değil. Yâni ağrısı olmak mânâsına da geliyor. O da uygun değil.

Binâen aleyh, bizim ecdâdımız "yarlıgayıcı" demiş. "Rahmetinle yarlıgagıl yâ Ganî!" diye geçiyor biliyorsunuz.Binâen aleyh, bizim ecdâdımız "yarlıgayıcı" demiş. "Rahmetinle yarlıgagıl yâ Ganî!" diye geçiyor biliyorsunuz. Yarlıgamak Süleyman Çelebi tarfından kullanılmış. Ne demek?Yarlıgamak Süleyman Çelebi tarfından kullanılmış. Ne demek? O da yâr kelimesinden, dost kelimesinden geliyor Farsçadan. Yâni yar muamelesi, dost muamelesi yapmak.O da yâr kelimesinden, dost kelimesinden geliyor Farsçadan. Yâni yar muamelesi, dost muamelesi yapmak. Yâni dostça, severek muamele etmek demektir. Eh biraz, yâni yar muamelesi yapmak, Yâni dostça, severek muamele etmek demektir. Eh biraz, yâni yar muamelesi yapmak, yarlıgamak biraz oluyor ama, o da isim değil sıfat... O bakımdan tam ifade etmiyor. yarlıgamak biraz oluyor ama, o da isim değil sıfat... O bakımdan tam ifade etmiyor.

Sonra, "Rahmân ve Rahîm olan" desek, "Önce değildi de, sonradan mı oldu?" diyeSonra, "Rahmân ve Rahîm olan" desek, "Önce değildi de, sonradan mı oldu?" diye bir zorluk çıkıyor, tam ifade etmiyor. Acımak uygun olmuyor... bir zorluk çıkıyor, tam ifade etmiyor. Acımak uygun olmuyor...

Demek ki Rahmân'ın ne olduğunu öğreneceğiz. Sırf Allah'a mahsus,Demek ki Rahmân'ın ne olduğunu öğreneceğiz. Sırf Allah'a mahsus, çok engin bir merhamet ifade ettiğini, her varlığa merhametinin çokluğunu anlayacağız.çok engin bir merhamet ifade ettiğini, her varlığa merhametinin çokluğunu anlayacağız. Almanlar ............ diye böyle bir ifade kullanıyorlardı. Almanlar ............ diye böyle bir ifade kullanıyorlardı. Yâni herkese karşı böyle sevgi, merhamet duyan filân... Biraz böyle uzun açıklamışlar. Yâni herkese karşı böyle sevgi, merhamet duyan filân... Biraz böyle uzun açıklamışlar.

Demek ki Rahman'ı Rahman olarak ezberleyeceğiz. Allah'ı Allah diye kullanacağız.Demek ki Rahman'ı Rahman olarak ezberleyeceğiz. Allah'ı Allah diye kullanacağız. Yerine ötekiler tutmuyor, tam karşılamıyor. Rahim de, merhametli mânâsına bir sıfattır. Yerine ötekiler tutmuyor, tam karşılamıyor. Rahim de, merhametli mânâsına bir sıfattır.

Demek ki rahmeti mü'mine, kâfire ezelden şâmil olan, hepsine erişmiş olanDemek ki rahmeti mü'mine, kâfire ezelden şâmil olan, hepsine erişmiş olan Rahman ve mü'minleri de ahirette itaat ettikleri için, yolunda gittikleri için,Rahman ve mü'minleri de ahirette itaat ettikleri için, yolunda gittikleri için, yaptıkları işleri kendi rızası için yaptıkları takdirde mükâfatlandıracak olan Allah'ı düşünerek,yaptıkları işleri kendi rızası için yaptıkları takdirde mükâfatlandıracak olan Allah'ı düşünerek, insan besmeleyi çektiği zaman, işe öyle başlamış oluyor.insan besmeleyi çektiği zaman, işe öyle başlamış oluyor. O halde bu, besmeleyi çekerek her işe başlamak çok önemli bir husus oluyor. O halde bu, besmeleyi çekerek her işe başlamak çok önemli bir husus oluyor.

Bu mânâları düşüne düşüne, inşaallah
Bu mânâları düşüne düşüne, inşaallah
Bismillâhir-rahmânir-rahîm'i bundan sonra böylece zevkle okuyalım inşaallah Bismillâhir-rahmânir-rahîm'i bundan sonra böylece zevkle okuyalım inşaallah

Kur'an-ı Kerim'e başlanırken bir de biliyorsunuz eûzü çekiliyor. O da bir ayet-i kerimede Allah'ın emridir bize: Kur'an-ı Kerim'e başlanırken bir de biliyorsunuz eûzü çekiliyor. O da bir ayet-i kerimede Allah'ın emridir bize:

(Fe izâ kara'tel-kur'âne festeiz billâh) "Kur'an-ı Kerim'i okuduğun zaman Allah'a istiàze et. (Fe izâ kara'tel-kur'âne festeiz billâh) "Kur'an-ı Kerim'i okuduğun zaman Allah'a istiàze et. Yâni racîm olan şeytanın şerrinden Allah'a sığın!" buyruluyor. Yâni racîm olan şeytanın şerrinden Allah'a sığın!" buyruluyor.

Çünkü ne olabilir? İnsan ya Allah'ın rızasını kazanmak için iş yapar, ya da şeytana uyar.Çünkü ne olabilir? İnsan ya Allah'ın rızasını kazanmak için iş yapar, ya da şeytana uyar. Şeytanın kandırmasıyla günah olan, haram olan, yanlış olan bir işi yapar.Şeytanın kandırmasıyla günah olan, haram olan, yanlış olan bir işi yapar. O bakımdan şeytana uymamayı da, şeytana tapınmamayı,O bakımdan şeytana uymamayı da, şeytana tapınmamayı, şeytanın yanlış vesveselerine aldanmamayı da düşünmesi lâzım bir insanın. şeytanın yanlış vesveselerine aldanmamayı da düşünmesi lâzım bir insanın.

Onun için eûzü-besmele çekmemiz lâzım. Yâni Allah'a şeytandan sığınmak lâzım.Onun için eûzü-besmele çekmemiz lâzım. Yâni Allah'a şeytandan sığınmak lâzım. Rahmetinden koğulmuş, tard edilmiş, huzurundan atılmış o şeytandan Allah'a sığınmak lâzım Rahmetinden koğulmuş, tard edilmiş, huzurundan atılmış o şeytandan Allah'a sığınmak lâzım Çünkü insanları kandırmak için uğraşan bir varlık ve rahmeti engin olan, merhameti engin olan;Çünkü insanları kandırmak için uğraşan bir varlık ve rahmeti engin olan, merhameti engin olan; kullarını da ahirette, mutì kullarını, mü'min kullarını mükâfatlandıracak olan Allah'ın o mükâfatını düşünerekkullarını da ahirette, mutì kullarını, mü'min kullarını mükâfatlandıracak olan Allah'ın o mükâfatını düşünerek ezelde bize ihsan ettiğini lütuflarını, nimetlerini düşünüp şükür dolu olarak; ahiretteki mükâfatları da kaçırmamayı, ezelde bize ihsan ettiğini lütuflarını, nimetlerini düşünüp şükür dolu olarak; ahiretteki mükâfatları da kaçırmamayı, azaba uğramayıp, aksine lütfa ermeyi düşünerek bir işi yapmayı sağlayan bir ibare olmuş oluyorazaba uğramayıp, aksine lütfa ermeyi düşünerek bir işi yapmayı sağlayan bir ibare olmuş oluyor bu Bismillâhir-rahmânir-rahim... Yâni insan okudukça, derin derin düşündükçe besmeleye karşı muhabbeti daha çok artıyor.bu Bismillâhir-rahmânir-rahim... Yâni insan okudukça, derin derin düşündükçe besmeleye karşı muhabbeti daha çok artıyor. besmeleye karşı muhabbeti daha çok artıyor. besmeleye karşı muhabbeti daha çok artıyor.

İnşaallah besmele bundan sonra gözümüzün önünde daha çok bulunsun.İnşaallah besmele bundan sonra gözümüzün önünde daha çok bulunsun. Her işimizi bu mânâları düşünerek yapmaya gayret edelim!Her işimizi bu mânâları düşünerek yapmaya gayret edelim! Allah-u Teàlâ Hazretleri her işi rızâsına uygun yapmayı cümlenize, cümlemize nasib eylesin Allah-u Teàlâ Hazretleri her işi rızâsına uygun yapmayı cümlenize, cümlemize nasib eylesin

Ben bu sohbetimde böylece, besmelenin ne kadar mühim olduğunu,Ben bu sohbetimde böylece, besmelenin ne kadar mühim olduğunu, ne kadar derin anlamı olduğunu kırık dökük cümlelerimle size anlatmış oldum. ne kadar derin anlamı olduğunu kırık dökük cümlelerimle size anlatmış oldum.

Bir de bu sohbetimin sonunda Hocamız cennet-mekânBir de bu sohbetimin sonunda Hocamız cennet-mekân Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri'nin, biliyorsunuz, bize hadis-i şeriflerden,Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri'nin, biliyorsunuz, bize hadis-i şeriflerden, Kur'an-ı Kerim ayetlerinden topladığı Evrâd-ı Şerife'si, bir kitabı vardır.Kur'an-ı Kerim ayetlerinden topladığı Evrâd-ı Şerife'si, bir kitabı vardır. Sabahları okuruz. Kardeşlerimiz her zaman okurlar.Sabahları okuruz. Kardeşlerimiz her zaman okurlar. Orada bu Bismillâhir-rahmânir-rahîm'le ilgili salı günü evradı arasında çok güzel bir dua var: Orada bu Bismillâhir-rahmânir-rahîm'le ilgili salı günü evradı arasında çok güzel bir dua var:

"Yâ Rabbi!" diyor, "Ben senden şu duamda zikrettiğim, istediğim şeyleri"Yâ Rabbi!" diyor, "Ben senden şu duamda zikrettiğim, istediğim şeyleri bismillâhir-rahmânir-rahîm'in hürmetine, azametine, celâline, cemâline, kemâline, bismillâhir-rahmânir-rahîm'in hürmetine, azametine, celâline, cemâline, kemâline, heybetine, menzilesine, kuvvetine, ceberûtuna, ululuğuna, senâsına, bahâsına, kerâmetine, heybetine, menzilesine, kuvvetine, ceberûtuna, ululuğuna, senâsına, bahâsına, kerâmetine, saltanatına, bereketine, izzetine, kuvvetine, kudretine dayanarak istiyorum!" mânâsına, güzel bir, saltanatına, bereketine, izzetine, kuvvetine, kudretine dayanarak istiyorum!" mânâsına, güzel bir,

çok duygulandırıcı bir dua. Onu okuyarak sohbetimi tamamlamak istiyorum. çok duygulandırıcı bir dua. Onu okuyarak sohbetimi tamamlamak istiyorum.

Kur'an-ı Kerim tefsirine böylece bu akşam Bismillâhir-rahmânir-rahîm'in izahıyla başladık.Kur'an-ı Kerim tefsirine böylece bu akşam Bismillâhir-rahmânir-rahîm'in izahıyla başladık. Allah-u Teàlâ Hazretleri bu tefsir izah sohbetlerimizde bizi tevfîkàt-ı samedâniyesine mazhar eylesin...Allah-u Teàlâ Hazretleri bu tefsir izah sohbetlerimizde bizi tevfîkàt-ı samedâniyesine mazhar eylesin... Bu işi sonuna kadar tamamlamayı ihsân eylesin... Bu işi sonuna kadar tamamlamayı ihsân eylesin... Bunu diliyoruz ve daha başka lütuflarını diliyoruzBunu diliyoruz ve daha başka lütuflarını diliyoruz ve onun için Hocamız'ın öğrettiği bu duayla sohbetimi bitirmek istiyorum: ve onun için Hocamız'ın öğrettiği bu duayla sohbetimi bitirmek istiyorum:

Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Bismillâhir-rahmânir-rahîm.

Allàhümme innî es'elüke bihakkı bismillâhir-rahmânir-rahîm,Allàhümme innî es'elüke bihakkı bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bi hürmeti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bifadli bismillâhir-rahmânir-rahîm,ve bi hürmeti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bifadli bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bi azameti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bicelâli bismillâhir-rahmânir-rahîm,ve bi azameti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bicelâli bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bicemâli bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bikemâli bismillâhir-rahmânir-rahîm,ve bicemâli bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bikemâli bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve biheybeti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bimenzileti bismillâhir-rahmânir-rahîm,ve biheybeti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bimenzileti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bimelekûti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve biceberûti bismillâhir-rahmânir-rahîm,ve bimelekûti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve biceberûti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bikibriyâi bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bisenâi bismillâhir-rahmânir-rahîm,ve bikibriyâi bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bisenâi bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bahâi bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bikerâmeti bismillâhir-rahmânir-rahîm,ve bahâi bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bikerâmeti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bisultàni bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bibereketi bismillâhir-rahmânir-rahîm,ve bisultàni bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bibereketi bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve biizzeti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bikuvveti bismillâhir-rahmânir-rahîm,ve biizzeti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bikuvveti bismillâhir-rahmânir-rahîm, ve bikudreti bismillâhir-rahmânir-rahîm, en yüveffikanâ liitmâmi tefsîril-kur'ânil-kerîm. ve bikudreti bismillâhir-rahmânir-rahîm, en yüveffikanâ liitmâmi tefsîril-kur'ânil-kerîm.

Yâ ilâhenâ! İrfa' kadrenâ, veşrah sudûrenâ, ve yessir umûrenâ, verzuknâ min haysü lâ yahtesib.Yâ ilâhenâ! İrfa' kadrenâ, veşrah sudûrenâ, ve yessir umûrenâ, verzuknâ min haysü lâ yahtesib. Bifadlike ve keremike yâ men hüve kâf hâ yâ ayn sâd, hâ mîm ayn sîn kàf...Bifadlike ve keremike yâ men hüve kâf hâ yâ ayn sâd, hâ mîm ayn sîn kàf... Ve nes'elükellàhümme bicelâlil-izzeti ve celâlil-heybeti ve ceberûtil-azameh.Ve nes'elükellàhümme bicelâlil-izzeti ve celâlil-heybeti ve ceberûtil-azameh. En tec'alenâ min ibâdikes-salihîn. Ellezîne lâ havfun aleyhimEn tec'alenâ min ibâdikes-salihîn. Ellezîne lâ havfun aleyhim ve lâ hüm yahzenûn, birahmetike yâ erhamer-râhimîn... ve lâ hüm yahzenûn, birahmetike yâ erhamer-râhimîn...

Ve en tüsallî alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âli seyyidinâ muhammed,Ve en tüsallî alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âli seyyidinâ muhammed, birahmetike yâ erhamer-râhimîn. Allahümme innâ nes'elüke minel-hayri küllihî, ve neûzü bike mineş-şerri küllihî. birahmetike yâ erhamer-râhimîn. Allahümme innâ nes'elüke minel-hayri küllihî, ve neûzü bike mineş-şerri küllihî. Allahümerham ümmete muhammeden rahmeten âmmeh... Allahümerham ümmete muhammeden rahmeten âmmeh...

Rabbımız, ümmet-i Muhammed'e lütfuyla keremiyle muamele eylesin...Rabbımız, ümmet-i Muhammed'e lütfuyla keremiyle muamele eylesin... Bizi dünyanın ve ahiretin her türlü hayırlarına bu dua berekâtıyla,Bizi dünyanın ve ahiretin her türlü hayırlarına bu dua berekâtıyla, lütfuyle, keremiyle, habîb-i edîbi hürmetine nâil eylesin...lütfuyle, keremiyle, habîb-i edîbi hürmetine nâil eylesin... Hem dünyada, hem ahirette aziz ve bahtiyar eylesin... Hem dünyada, hem ahirette aziz ve bahtiyar eylesin...

Sevgili ve değerli Akra ve Ak-Televizyon izleyicileri, Sevgili ve değerli Akra ve Ak-Televizyon izleyicileri,

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!. Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2