Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Birlikte Yaşama Sanatı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

20 Zilka'de 1411 / 03.06.1991

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Selama İştirak Etmek, Meşguliyeti Olmayan İnsan Nefsine Yenilir, Şeytan Eşlerin Arasını Bozmayı Sever, Her İşin Güzel Yapılması | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Birlikte Yaşama Sanatı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

20 Zilka'de 1411 / 03.06.1991

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Selama İştirak Etmek, Meşguliyeti Olmayan İnsan Nefsine Yenilir, Şeytan Eşlerin Arasını Bozmayı Sever, Her İşin Güzel Yapılması | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedini'l-MustafâVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin zefi's sıdkı vel-vefa. Emmâ ba'd: ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin zefi's sıdkı vel-vefa. Emmâ ba'd:

Ebu Hureyre raduyallahu anhdan rivayet olunmuş kiEbu Hureyre raduyallahu anhdan rivayet olunmuş ki ben Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin şöyle dediğini duydum. ben Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin şöyle dediğini duydum.

Bir müslümanın, bir adamın, bir mü'minden üç günden fazla kendisine uzak kalması, dargın durması helal olmaz.Bir müslümanın, bir adamın, bir mü'minden üç günden fazla kendisine uzak kalması, dargın durması helal olmaz. Burada adam deniliyor ama kişi demek. Kadın erkek hepsi kast ediliyor. Burada adam deniliyor ama kişi demek. Kadın erkek hepsi kast ediliyor.

Kadın da erkek de kim olursa olsun birbiriyle üç günden fazla dargın durması caiz olmaz.Kadın da erkek de kim olursa olsun birbiriyle üç günden fazla dargın durması caiz olmaz. Helal olmaz, haram oluyor. Helal olmaz, haram oluyor.

En yehcura ehâhu fevka selâseti eyyâmin. Üç gün geçti mi, üç güne bir müsaade tanınmış.En yehcura ehâhu fevka selâseti eyyâmin. Üç gün geçti mi, üç güne bir müsaade tanınmış. Kızgınlığı geçinceye kadar, biraz aklı başına gelinceye kadar.Kızgınlığı geçinceye kadar, biraz aklı başına gelinceye kadar. Hisleri makul bir şekilde çalışmaya başlayıncaya kadar. Üç gün geçti mi? Hisleri makul bir şekilde çalışmaya başlayıncaya kadar. Üç gün geçti mi?

Gitsin onunla karşılaşsın ve ona selam versin diyor Peygamber Efendimiz. Gitsin onunla karşılaşsın ve ona selam versin diyor Peygamber Efendimiz.

Eğer selam verdiği zaman karşısındaki dargın olduğu o kimse onun selamına aleykümselam diye karşılık verir iseEğer selam verdiği zaman karşısındaki dargın olduğu o kimse onun selamına aleykümselam diye karşılık verir ise ikisi birden sevaba iştirak ederler. İkisi de dargınlığı bırakmış olmanın sevabını kazanırlar. ikisi birden sevaba iştirak ederler. İkisi de dargınlığı bırakmış olmanın sevabını kazanırlar.

Ama tabii selamı ilk veren sevapta daha üstündür. Onu başka haîis-i şerîflerden biliyoruz.Ama tabii selamı ilk veren sevapta daha üstündür. Onu başka haîis-i şerîflerden biliyoruz. Fakat ikisi de sevap kazanır.Fakat ikisi de sevap kazanır. Eğer o selamı almazsa, bu selam verdi ona da o yine inat etti, dargınlığı devam ettiriyor, selamı almadı. Eğer o selamı almazsa, bu selam verdi ona da o yine inat etti, dargınlığı devam ettiriyor, selamı almadı.

O selamı almazsa selamı veren küslükten beraat etmiş olur. Ayrı durmaktan beraat etmiş olur. O selamı almazsa selamı veren küslükten beraat etmiş olur. Ayrı durmaktan beraat etmiş olur.

Ceza ondan kalkar, o berat etmiş olur. Selamı almayana döner gözler.Ceza ondan kalkar, o berat etmiş olur. Selamı almayana döner gözler. İslam ne güzel adalet terazisine almış. Hiç kimsenin hakkını yerde koymuyor, hepsini veriyor.İslam ne güzel adalet terazisine almış. Hiç kimsenin hakkını yerde koymuyor, hepsini veriyor. Gidecek selam verecek. Üç gün, müsaade ediliyor. Gidecek selam verecek. Üç gün, müsaade ediliyor. Ararsın bulamazsın, tarlada olur, bahçede olur şöyle olur, böyle olur, üç gün için bir müsaade vermiş. Ararsın bulamazsın, tarlada olur, bahçede olur şöyle olur, böyle olur, üç gün için bir müsaade vermiş.

Ya aradığın zaman bulamazsın diye ya da üç günde kalbinin kırgınlığı soğur diye.Ya aradığın zaman bulamazsın diye ya da üç günde kalbinin kırgınlığı soğur diye. Ama üç günden sonra gidecek fırsat arayacak, selam verecek. Onunla karşılaşacak ve selam verecek.Ama üç günden sonra gidecek fırsat arayacak, selam verecek. Onunla karşılaşacak ve selam verecek. Ötekisi sevabı alırsa ikisi de sevaba iştirak etmiş olurlar, kurtulurlar. Ötekisi sevabı alırsa ikisi de sevaba iştirak etmiş olurlar, kurtulurlar.

Hazreti Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.Hazreti Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Çocuklarına dermiş ki: "Sabah oldu mu her biriniz bir tarafa dağılın, gidin." Çocuklarına dermiş ki: "Sabah oldu mu her biriniz bir tarafa dağılın, gidin."

İşinize gücünüze gidin, bir tarafa gidin.İşinize gücünüze gidin, bir tarafa gidin. Tek bir evde, bir arada toplanmayın.Tek bir evde, bir arada toplanmayın. Çünkü ben sizin üzerinize korkuyorum. Geçimsizlik meydana gelir, üzülürsünüz diye.Çünkü ben sizin üzerinize korkuyorum. Geçimsizlik meydana gelir, üzülürsünüz diye. Veyahut da aranıza bir kötülük düşer diye korkuyorum. Veyahut da aranıza bir kötülük düşer diye korkuyorum.

Dağılın dermiş, kendi evlatlarına. Hazreti Ömer Efendimiz cennetlik bir kimse.Dağılın dermiş, kendi evlatlarına. Hazreti Ömer Efendimiz cennetlik bir kimse. Aşere-i mübeşşereden Efendimiz'in ikinci halifesi.Aşere-i mübeşşereden Efendimiz'in ikinci halifesi. Kabr-i Nebevî ziyaret edildiği zaman bir metre kadar ileri gidildi miKabr-i Nebevî ziyaret edildiği zaman bir metre kadar ileri gidildi mi Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in hizasına geliniyor,Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in hizasına geliniyor, bir metre daha gidildi mi Ömer Efendimiz'in kabri hizasına geliniyor Medine-i Münevvere'de.bir metre daha gidildi mi Ömer Efendimiz'in kabri hizasına geliniyor Medine-i Münevvere'de. Peygamber Efendimiz'le kabirde komşu olma şerefine ermiş bir kimse Hazreti Ömer. Peygamber Efendimiz'le kabirde komşu olma şerefine ermiş bir kimse Hazreti Ömer.

Peygamber Efendimiz'e kızını vermiş.Peygamber Efendimiz'e kızını vermiş. Peygamber Efendimiz'in kayınpederi olma durumuna yükselmiş bir kimse. Peygamber Efendimiz'in kayınpederi olma durumuna yükselmiş bir kimse. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz de öyle, Ömer Efendimiz de öyle. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz de öyle, Ömer Efendimiz de öyle. Peygamber Efendimiz'le kaynata olma şerefine ermiş bir kimse. Peygamber Efendimiz'le kaynata olma şerefine ermiş bir kimse.

Dört halifenin iki tanesi kayınpeder olma şerefine ermiş.Dört halifenin iki tanesi kayınpeder olma şerefine ermiş. Öbür iki tanesi de damat olma şerefine ermiş. Öbür iki tanesi de damat olma şerefine ermiş. Hazreti Osman ile Hazreti Ali Efendimiz'e de damat olmak şerefi gelmiştir.Hazreti Osman ile Hazreti Ali Efendimiz'e de damat olmak şerefi gelmiştir. Hazreti Ömer Efendimiz tecrübeli pratik bir insan. Hazreti Ömer Efendimiz tecrübeli pratik bir insan.

Pratik, pırıl pırıl zekâsı olan bir kimse. Efendimiz'in yanında da çok bulunmuş.Pratik, pırıl pırıl zekâsı olan bir kimse. Efendimiz'in yanında da çok bulunmuş. İnsanlar ekseriyetle bir araya geldikleri zaman işleri güçleri olmazsa şeytan onlara bir bahane bulur. İnsanlar ekseriyetle bir araya geldikleri zaman işleri güçleri olmazsa şeytan onlara bir bahane bulur.

Aralarında bir şey çıkartır. İşi gücü olan insanın işine gücüne devam eder, meşgul olur kendisi kurtulur. Aralarında bir şey çıkartır. İşi gücü olan insanın işine gücüne devam eder, meşgul olur kendisi kurtulur.

Ama işsiz güçsüz oldu mu, aylak oldu mu aralarına şer girer, kötülük girer ve bir takım şeyler olabilir.Ama işsiz güçsüz oldu mu, aylak oldu mu aralarına şer girer, kötülük girer ve bir takım şeyler olabilir. Evliyâullahtan bir mübarek zât dikermiş kumaşın parçalarını, sonra sökermiş. Evliyâullahtan bir mübarek zât dikermiş kumaşın parçalarını, sonra sökermiş. Ondan sonra söktüğü yeri gene dikermiş, gene sökermiş. Demişler ki; Ondan sonra söktüğü yeri gene dikermiş, gene sökermiş. Demişler ki;

Niye söküyorsun? Söktün peki yanlış olmuş olabilir. Ondan sonra niye dikiyorsun?Niye söküyorsun? Söktün peki yanlış olmuş olabilir. Ondan sonra niye dikiyorsun? Ondan sonra tekrar niye söküyorsun? Nefsimi meşgul etmek için.Ondan sonra tekrar niye söküyorsun?

Nefsimi meşgul etmek için.
Yani bir meşguliyet olsun diye. Siz nefsin oyunlarını bilmezsiniz, demiş. Yani bir meşguliyet olsun diye. Siz nefsin oyunlarını bilmezsiniz, demiş. Ben onu meşgul etmezsem o beni nelerle meşgul eder. Ben onu meşgul etmezsem o beni nelerle meşgul eder.

Neler getirir önüme filan diye. Hakikaten çalışmak bir nimettir.Neler getirir önüme filan diye. Hakikaten çalışmak bir nimettir. Bir insanın bir işinin olması çalışması çok büyük bir nimettir. Bir insanın bir işinin olması çalışması çok büyük bir nimettir. Kardeşlerimizin hepsine bir işte çalışmayı tavsiye ederim. Kendilerinde bir iş, bahçede ne olursa olsun. Kardeşlerimizin hepsine bir işte çalışmayı tavsiye ederim. Kendilerinde bir iş, bahçede ne olursa olsun.

Çalışmak, çalışmak veyahut ilme çalışmak, Kur'an'a çalışmak ama bir şeye çalışmak.Çalışmak, çalışmak veyahut ilme çalışmak, Kur'an'a çalışmak ama bir şeye çalışmak. Bir vazife, işi vazife edinip ona çalışmak. Çalışmak ilaçtır, çalışmak şifadır.Bir vazife, işi vazife edinip ona çalışmak. Çalışmak ilaçtır, çalışmak şifadır. Çalışmak beladan, dertten, şerden kurtulmanın sebebidir vesilesidir. Çalışmak beladan, dertten, şerden kurtulmanın sebebidir vesilesidir.

Aylaklık da şerrin ortaya çıkmasına, belanın ortaya çıkmasına belirmesine sebeptir.Aylaklık da şerrin ortaya çıkmasına, belanın ortaya çıkmasına belirmesine sebeptir. Bir de muhabbetli insanlar bir arada çok bulunursa bir arada bulunmanın riski daha fazla oluyor. Bir de muhabbetli insanlar bir arada çok bulunursa bir arada bulunmanın riski daha fazla oluyor. Ondan sonra bir bozuldu mu ara, yabancıyla bozuşsan hiç aldırmazsın.Ondan sonra bir bozuldu mu ara, yabancıyla bozuşsan hiç aldırmazsın. Şurada bir Avusturalya'nın dükkanına girmişsin.Şurada bir Avusturalya'nın dükkanına girmişsin. Yanlış yapmış, bir hafta konuşma münakaşa etmişsin, aldırmazsın yani. Yanlış yapmış, bir hafta konuşma münakaşa etmişsin, aldırmazsın yani.

Başka bir dükkâna giderim, dersin. Ama camideki ihvan cemaatle darılırsan bir dargınlık olmuş olur.Başka bir dükkâna giderim, dersin. Ama camideki ihvan cemaatle darılırsan bir dargınlık olmuş olur. Onun için büyüklerimizin bu Hazreti Ömer'in nasihatine benzer atasözlerimiz vardır. Onun için büyüklerimizin bu Hazreti Ömer'in nasihatine benzer atasözlerimiz vardır. Mesela "Dostla alışveriş etme." diye tavsiye etmişler. Niye? Mesela "Dostla alışveriş etme." diye tavsiye etmişler.

Niye?

Sen iyi bir şey yapamazsın, ikram yapamazsın o darılır.Sen iyi bir şey yapamazsın, ikram yapamazsın o darılır. Veyahut o soğuk bir şey yapar, sen darılırsın.Veyahut o soğuk bir şey yapar, sen darılırsın. Durup dururken münasebetlerden bir gerginlik meydana gelir.Durup dururken münasebetlerden bir gerginlik meydana gelir. Bizim hocamız, babamız da kendi Allah ömür versin, babam da biz de yedi kardeştik. Bizim hocamız, babamız da kendi Allah ömür versin, babam da biz de yedi kardeştik.

Bir gün oturuyorduk. Hayal ediyoruz, inşallah büyüyeceğiz. Bir apartman yaptırırız.Bir gün oturuyorduk. Hayal ediyoruz, inşallah büyüyeceğiz. Bir apartman yaptırırız. Apartmanın her dairesinde birimiz otururuz. Yedi kardeş hepimiz bir arada oluruz. Apartmanın her dairesinde birimiz otururuz. Yedi kardeş hepimiz bir arada oluruz.

Ayrılmayız. Ayrılık çok zor.Ayrılmayız. Ayrılık çok zor. Başka başka şehirlere gidersek ne olur halimiz, birbirimizi göremezsek filan diye konuşuyorduk.Başka başka şehirlere gidersek ne olur halimiz, birbirimizi göremezsek filan diye konuşuyorduk. Bir apartmanda otururuz. Babam oradan müdahale etti. Bir apartmanda otururuz. Babam oradan müdahale etti.

Hayır, dedi. Hepiniz İstanbul'un bir başka semtine gidin, dedi.Hayır, dedi. Hepiniz İstanbul'un bir başka semtine gidin, dedi. Yedi dağın tepesine ayrı ayrı gidin, dedi. Niye baba filan dedi, abim. Yedi dağın tepesine ayrı ayrı gidin, dedi. Niye baba filan dedi, abim.

Baba sen evlatlarını derlemeye toplamaya çalışacakken niye böyle yapıyorsun filan diye,Baba sen evlatlarını derlemeye toplamaya çalışacakken niye böyle yapıyorsun filan diye, latife yollu sordu.latife yollu sordu. Dedi ki; birbirinizden ayrı olursanız birbirinize hasretliğiniz artar, muhabbet duyar, gider gelirsiniz.Dedi ki; birbirinizden ayrı olursanız birbirinize hasretliğiniz artar, muhabbet duyar, gider gelirsiniz. Bir arada olursunuz çocuklar kavga eder, sizin aranız bozulur. Evlenirsiniz hanımlar birbirlerini kıskanır. Bir arada olursunuz çocuklar kavga eder, sizin aranız bozulur. Evlenirsiniz hanımlar birbirlerini kıskanır.

Bak, onun beyi fistan almış da sen bana niye almıyorsun, bilmem o eve şu eşyayı almış daBak, onun beyi fistan almış da sen bana niye almıyorsun, bilmem o eve şu eşyayı almış da niye bizde yok, niye bizimki eski de onunki yeni de, ona iki kilo gitti de bak bize bir kilo geldi de.niye bizde yok, niye bizimki eski de onunki yeni de, ona iki kilo gitti de bak bize bir kilo geldi de. Çarşıdan müşterek alınmış şey, iyiler o tarafa gitti de kötüler bu tarafa geldi de...Çarşıdan müşterek alınmış şey, iyiler o tarafa gitti de kötüler bu tarafa geldi de... Şeytan boş durmaz, bir sürü şey yapar. Şeytan boş durmaz, bir sürü şey yapar.

En iyisi ayrı durun da muhabbetiniz [bozulmasın.]En iyisi ayrı durun da muhabbetiniz [bozulmasın.] Ben sizin muhabbetinizin olmasını istiyorum, demişti. Aynı kapıya çıkıyor bunların hepsi. Ben sizin muhabbetinizin olmasını istiyorum, demişti. Aynı kapıya çıkıyor bunların hepsi.

Bir de Ebu Hüreyye raduyallahu anh her gün gidermiş Peygamber Efendimiz'in mescidine. Bir de Ebu Hüreyye raduyallahu anh her gün gidermiş Peygamber Efendimiz'in mescidine.

Ziyaret etmek istermiş. Ona da diyor ki; ziyaretini seyrek yap, sevgi daha çok olsun.Ziyaret etmek istermiş. Ona da diyor ki; ziyaretini seyrek yap, sevgi daha çok olsun. Çünkü böyle devamlı ziyaret bıktırır. Çünkü böyle devamlı ziyaret bıktırır.

Ev sahibinin de kendine göre problemleri vardır, sıkıntıları vardır.Ev sahibinin de kendine göre problemleri vardır, sıkıntıları vardır. Bazen tansiyonu çıkar, bazen başı ağrır, bazen gece çocuk ağlamıştır, Bazen tansiyonu çıkar, bazen başı ağrır, bazen gece çocuk ağlamıştır, uykusu yerinde değildir vesaire, çeşitli şeyler olabilir. uykusu yerinde değildir vesaire, çeşitli şeyler olabilir.

Muhabbetin canlı olmasına dikkat etmek için bu gibi şeylere de dikkat etmek lazım.Muhabbetin canlı olmasına dikkat etmek için bu gibi şeylere de dikkat etmek lazım. Yani Hazreti Ömer'in raduyallahu anh Allah şefaatine cümlemize erdirsin. Tavsiyesi bu.Yani Hazreti Ömer'in raduyallahu anh Allah şefaatine cümlemize erdirsin. Tavsiyesi bu. Hayat görüşü, hayat tecrübesi. Hayat görüşü, hayat tecrübesi.

Allah tabii muhabbetleri ziyade etsin de yalnız muhabbetin bozulmamasına da âzamî gayret etmek lazım. Allah tabii muhabbetleri ziyade etsin de yalnız muhabbetin bozulmamasına da âzamî gayret etmek lazım.

Âzamî dikkat etmek lazım. Çünkü şeytan ara bozmayı çok sever.Âzamî dikkat etmek lazım. Çünkü şeytan ara bozmayı çok sever. Komşuların arasını bozmayı sever, kardeşlerin arasını bozmayı sever, karı kocanın arasını bozmayı sever. Komşuların arasını bozmayı sever, kardeşlerin arasını bozmayı sever, karı kocanın arasını bozmayı sever.

Sabahleyin toplanmış, affedersiniz büyük şeytan en kocaman olanı.Sabahleyin toplanmış, affedersiniz büyük şeytan en kocaman olanı. Gelmiş, bugün en en yüksek seviyede şeytanlık yapan, en azılı şeytanlık yapanınıza taç giydireceğim başına.Gelmiş, bugün en en yüksek seviyede şeytanlık yapan, en azılı şeytanlık yapanınıza taç giydireceğim başına. Yani şampiyonluk tacı giydireceğim. En azılı şeytanlığı sen yaptın bugünkü diye. Yani şampiyonluk tacı giydireceğim. En azılı şeytanlığı sen yaptın bugünkü diye. Ondan sonra akşam hesaba çekermiş hepsini. Ondan sonra akşam hesaba çekermiş hepsini.

Sen ne yaptın? Ben filanca adama namazı bıraktırdım.Sen ne yaptın?

Ben filanca adama namazı bıraktırdım.
Bir şeytanlık yapmışsın ama çok değil. Ötekisine sorarmış sen ne yaptın? Ben içki içirdim.Bir şeytanlık yapmışsın ama çok değil. Ötekisine sorarmış sen ne yaptın? Ben içki içirdim. Bir şeytanlık yapmışsın ama şöyle böyle filan. Hepsine sorarmış.Bir şeytanlık yapmışsın ama şöyle böyle filan. Hepsine sorarmış. Herkes kötülük yaptığı kimseyi anlatmış filan. Birisine sorarmış. Herkes kötülük yaptığı kimseyi anlatmış filan. Birisine sorarmış.

Sen ne yaptın? Sen ne yaptın?

Ben de karıyla kocanın arasına girdim,Ben de karıyla kocanın arasına girdim, onu kışkırttım bunu tahrik ettim birbirleri ile kavga ettirdim arayı bozdum. Ente ente.onu kışkırttım bunu tahrik ettim birbirleri ile kavga ettirdim arayı bozdum. Ente ente. Tamam, tamam aradığım sensin. Şampiyon sensin. Ona giydirirmiş tacı.Tamam, tamam aradığım sensin. Şampiyon sensin. Ona giydirirmiş tacı. Yani karıyla kocanın arasını bozana giydirirmiş. Şeytanın işi bu yani. En sevdiği şey, ara bozmak. Yani karıyla kocanın arasını bozana giydirirmiş. Şeytanın işi bu yani. En sevdiği şey, ara bozmak.

Ya karıyla kocanın arasını bozacak, ya iki samimi kardeşin arasını bozacak,Ya karıyla kocanın arasını bozacak, ya iki samimi kardeşin arasını bozacak, ya has kardeşlerin arasını bozacak, ya müslümanları birbirine darıltacak küstürecek.ya has kardeşlerin arasını bozacak, ya müslümanları birbirine darıltacak küstürecek. Ona fırsat vermemeye çok dikkat etmek gerekiyor. Ona fırsat vermemeye çok dikkat etmek gerekiyor.

Çok sabırlı olmak gerekiyor. Çok hayra yormak gerekiyor. Sonra bir de hayra yoracaksın,.Çok sabırlı olmak gerekiyor. Çok hayra yormak gerekiyor. Sonra bir de hayra yoracaksın,. İyiliğini vesaireyi de unutacaksın. Hatırında tuttun mu ben sana şu iyiliği yapmıştım. İyiliğini vesaireyi de unutacaksın.

Hatırında tuttun mu ben sana şu iyiliği yapmıştım.

İyiliği de unutacak. Yaptığı iyiliği de ben ona iyilik yapmıştım filan diye düşünmeyecek. İyiliği de unutacak. Yaptığı iyiliği de ben ona iyilik yapmıştım filan diye düşünmeyecek.

Karşılık beklemeyecek.Karşılık beklemeyecek. O da ilerde bir zaman geliyor arada bir söylendiği zaman o da kırgınlığa ayrıca tuz biber ekliyor.O da ilerde bir zaman geliyor arada bir söylendiği zaman o da kırgınlığa ayrıca tuz biber ekliyor. Hazreti Ömer'in oğlu ile tanışan, onu bilen, ona hayatında yetişmiş olan bir râvi rivayet etmiş ki;Hazreti Ömer'in oğlu ile tanışan, onu bilen, ona hayatında yetişmiş olan bir râvi rivayet etmiş ki; Hazreti Ömer'in oğlu Abdullah b. Ömer raduyallahu anhHazreti Ömer'in oğlu Abdullah b. Ömer raduyallahu anh bir çoban suyu az bir mekânda koyunlarını otlatan bir çobanı ve sürüsünü gördü.bir çoban suyu az bir mekânda koyunlarını otlatan bir çobanı ve sürüsünü gördü. Biraz daha gidince öbür tarafta daha güzel bir mekan gördü. Biraz daha gidince öbür tarafta daha güzel bir mekan gördü.

Suyu bol, otu güzel bir başka mekân gördü.Suyu bol, otu güzel bir başka mekân gördü. Çobana döndü dedi ki; "Ey çoban, yazıklar olsun sana. Bu tarafa çevir sürünün yolunu, bu müsait yere getir. Çobana döndü dedi ki; "Ey çoban, yazıklar olsun sana. Bu tarafa çevir sürünün yolunu, bu müsait yere getir.

Her çoban sürüsünden mesuldür demiştir, Peygamber Efendimiz.Her çoban sürüsünden mesuldür demiştir, Peygamber Efendimiz. Yazıklar olsun sana, yazık olacak yapma böyle! Al şu sürüyü, şu güzel yere götür diye, ona nasihat etti. Yazıklar olsun sana, yazık olacak yapma böyle! Al şu sürüyü, şu güzel yere götür diye, ona nasihat etti.

Efendimiz'in öyle bir hadisi vardır, Buhârî ve Müslim'de geçen.Efendimiz'in öyle bir hadisi vardır, Buhârî ve Müslim'de geçen. "Her biriniz bir çobansınız, hepiniz sürünüzden mesulsünüz." Mesela devlet reisi çobandır."Her biriniz bir çobansınız, hepiniz sürünüzden mesulsünüz." Mesela devlet reisi çobandır. Tebaa onun sürüsüdür. Komutan çobandır. Askerleri onun sürüsüdür. Tebaa onun sürüsüdür. Komutan çobandır. Askerleri onun sürüsüdür.

Aile reisi çobandır. Ailenin fertleri onun sürüsüdür.Aile reisi çobandır. Ailenin fertleri onun sürüsüdür. "Hepiniz çobansınız; hepiniz sürüsünden sorumludur." buyurmuş Peygamber Efendimiz."Hepiniz çobansınız; hepiniz sürüsünden sorumludur." buyurmuş Peygamber Efendimiz. Şimdi bu hakikî çobana hakikî çobanlığını da hatırlatıyor. Bak süründen sen de mesul olacaksın. Şimdi bu hakikî çobana hakikî çobanlığını da hatırlatıyor. Bak süründen sen de mesul olacaksın.

Bu koyunlarını nâmüsait yerde, uygun olmayan yerde otlatıyorsun.Bu koyunlarını nâmüsait yerde, uygun olmayan yerde otlatıyorsun. Şurada otlatsana, yazık olacak sana, yazıklar olsun sana ey çoban.Şurada otlatsana, yazık olacak sana, yazıklar olsun sana ey çoban. Şu tarafa götür sürüyü, diye ona nasihat etmiş. Şu tarafa götür sürüyü, diye ona nasihat etmiş. Tabii bu hadisi buraya almasının sebebi herkesin bir sorumluluğu olduğuTabii bu hadisi buraya almasının sebebi herkesin bir sorumluluğu olduğu ve sorumluluğu olan bir kimseye de nasihat etmenin uygun olduğu. ve sorumluluğu olan bir kimseye de nasihat etmenin uygun olduğu.

Doğruyu göstermenin iyi olduğunu anlatmak için böyle bir şey yapmış.Doğruyu göstermenin iyi olduğunu anlatmak için böyle bir şey yapmış. Bu konuyu teyit eden bir başka hadîs-i şerîfi vardı Peygamber Efendimiz'in. Bu konuyu teyit eden bir başka hadîs-i şerîfi vardı Peygamber Efendimiz'in.

"Sizden biriniz yaptığı bir işi güzel yapsın.""Sizden biriniz yaptığı bir işi güzel yapsın." Hangi işi yaparsa yapsın yaptığı işi güzel yapana Allah, rahmetini ihsan eder. Hangi işi yaparsa yapsın yaptığı işi güzel yapana Allah, rahmetini ihsan eder.

Rahmetine mazhar eder. Terzi ise güzel dikiş yapsın. Boyacı ise güzel boya yapsın.Rahmetine mazhar eder. Terzi ise güzel dikiş yapsın. Boyacı ise güzel boya yapsın. Ayakkabıcıysa sağlam ayakkabı yapsın. Kılıççıysa keskin kılıç yapsın.Ayakkabıcıysa sağlam ayakkabı yapsın. Kılıççıysa keskin kılıç yapsın. Kurban kesiyorsa onu bildiriyor. Bıçağını iyi bilesin, hayvana eziyet etmesin. Kesişi güzel yapsın. Kurban kesiyorsa onu bildiriyor. Bıçağını iyi bilesin, hayvana eziyet etmesin. Kesişi güzel yapsın.

Her şeyin güzel yapılmasını Allah emretmiştir.Her şeyin güzel yapılmasını Allah emretmiştir. Ve yaptığı işi güzel yapana mükâfat verir, sevap verir, rahmetine mazhar eder, diye hadîs-i şerîf vardır. Ve yaptığı işi güzel yapana mükâfat verir, sevap verir, rahmetine mazhar eder, diye hadîs-i şerîf vardır.

Onun için yazıyı yazan güzel yazacak. Yaptığı bir işi yapan onu mükemmel yapmaya çalışacak.Onun için yazıyı yazan güzel yazacak. Yaptığı bir işi yapan onu mükemmel yapmaya çalışacak. Baklava yapılıyor. Baklava güzel olması için çaresini arayacak.Baklava yapılıyor. Baklava güzel olması için çaresini arayacak. Kavurma yapılıyor, köfte yapılıyor onun güzel olması için çaresini arayacak.Kavurma yapılıyor, köfte yapılıyor onun güzel olması için çaresini arayacak. Marangoz mesleğinde ilerleyecek. Elektrikçi mesleğinde daha ilerilere gidecek. Marangoz mesleğinde ilerleyecek. Elektrikçi mesleğinde daha ilerilere gidecek.

Kendisini yetiştirmeye gayret edecek. Bu Allah'ın bize emridir. Yaptığımız şeyi güzel yapacağız.Kendisini yetiştirmeye gayret edecek. Bu Allah'ın bize emridir. Yaptığımız şeyi güzel yapacağız. Hangi işte ustaysak o ustalığımızdan namımız yürüyecek yani. Hangi işte ustaysak o ustalığımızdan namımız yürüyecek yani.

Bu güzel ayakkabıcıdır, bunun ayakkabısı çok dayanır, şahanedir, bir tanedir denilmeli yani.Bu güzel ayakkabıcıdır, bunun ayakkabısı çok dayanır, şahanedir, bir tanedir denilmeli yani. Terzi ise terzilikte öyle. Ona benziyor yani. Çobansa çobanlığını güzel yapacak. Sürüsünü iyi otlatsın. Terzi ise terzilikte öyle. Ona benziyor yani. Çobansa çobanlığını güzel yapacak. Sürüsünü iyi otlatsın.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'denPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den Abdullah İbn Abbas radıyallahu anh rivayet eylemiş ki, Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş; Abdullah İbn Abbas radıyallahu anh rivayet eylemiş ki, Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş;

Kötü misal bizim şanımıza uygun değildir.Kötü misal bizim şanımıza uygun değildir. Bak şu müslümanın yaptığına, şu yaptığı işte kötü diye kötü emsal teşkil etmek müslümana yakışmaz.Bak şu müslümanın yaptığına, şu yaptığı işte kötü diye kötü emsal teşkil etmek müslümana yakışmaz. Bir müslümana böyle şey yakışmaz diyor, Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde. Bir müslümana böyle şey yakışmaz diyor, Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde.

Arkasından da nasihatinde diyor ki; "Hibe ettikten sonra,Arkasından da nasihatinde diyor ki; "Hibe ettikten sonra, bir bağışta bulunduktan sonra bağışından dönen kustuğunu yalayan köpek gibidir." bir bağışta bulunduktan sonra bağışından dönen kustuğunu yalayan köpek gibidir."

Demek ki birisi bir nekeslik yaptı.Demek ki birisi bir nekeslik yaptı. Herhalde birisine bir şey verdi, ondan sonra da ver bakalım verdiğimi geri diye döneklik yaptı anlaşılan.Herhalde birisine bir şey verdi, ondan sonra da ver bakalım verdiğimi geri diye döneklik yaptı anlaşılan. Peygamber Efendimiz diyor ki: "Kötü emsal teşkil etmek bize yakışmaz." Peygamber Efendimiz diyor ki: "Kötü emsal teşkil etmek bize yakışmaz."

Kendisinin böyle bir takım, davranışları var. İsteyeni bekletmezmiş, verdiğini geri almazmış.Kendisinin böyle bir takım, davranışları var. İsteyeni bekletmezmiş, verdiğini geri almazmış. Yere düşeni kendisi, büyüklerimiz almazlarmış. Yere düşeni kendisi, büyüklerimiz almazlarmış.

Mesela hocamızdan bizim duyduğumuz, yere düştü beklermiş yere düşen şeyin başında.Mesela hocamızdan bizim duyduğumuz, yere düştü beklermiş yere düşen şeyin başında. Biri gelir, "Al evladım şunu benim paramdır, helaldir, al senin olsun." Biri gelir, "Al evladım şunu benim paramdır, helaldir, al senin olsun." Ama almazmış, baktın düştü almazlarmış. O kadar dikkat ederlermiş.Ama almazmış, baktın düştü almazlarmış.

O kadar dikkat ederlermiş.
Şimdi hibe ettikten sonra insanın da hibesini Şimdi hibe ettikten sonra insanın da hibesini "Ben sana şunu vermiştim, ver bakalım geri." demesi büyük çiğliktir tabii. "Ben sana şunu vermiştim, ver bakalım geri." demesi büyük çiğliktir tabii.

Müslümana böyle bir şey yakışmıyor yakışmaz. Müslümana cömertlik yakışır.Müslümana böyle bir şey yakışmıyor yakışmaz. Müslümana cömertlik yakışır. İhtiyacın varsa, kusuruma bakma dersin. Efendimiz'in o tavsiyesini biliyorum ama ihtiyacım var dersin. İhtiyacın varsa, kusuruma bakma dersin. Efendimiz'in o tavsiyesini biliyorum ama ihtiyacım var dersin.

Birisi Ramazan'da orucunu zedelemiş.Birisi Ramazan'da orucunu zedelemiş. Geliyor Peygamber Efendimiz'e diyor ki; "Yâ Resûlallah mahvoldum.Geliyor Peygamber Efendimiz'e diyor ki; "Yâ Resûlallah mahvoldum. Orucumu zedeledim, imsak vaktini bilemedim.Orucumu zedeledim, imsak vaktini bilemedim. Oruçluyken yapılmaması gereken şeyi yaptığım için şimdi mahvoldum ben." Oruçluyken yapılmaması gereken şeyi yaptığım için şimdi mahvoldum ben."

Ne olacak, benim halim, diye tüh! Peygamber Efendimiz: "Kefaret altmış gün oruç tutacaksın." Ne olacak, benim halim, diye tüh! Peygamber Efendimiz: "Kefaret altmış gün oruç tutacaksın."

"Yâ Resûlallah, zaten bu orucu güzel tutamadığımdan başıma gelmedi mi?" "Yâ Resûlallah, zaten bu orucu güzel tutamadığımdan başıma gelmedi mi?"

Ben o orucu da tutarken gene böyle hata edersem bu 60-60-60-60 gidecek yani demek istiyor.Ben o orucu da tutarken gene böyle hata edersem bu 60-60-60-60 gidecek yani demek istiyor. O zaman şu kadar fakire o orucun fidyesini verirsin diyor, Peygamber Efendimiz. O zaman şu kadar fakire o orucun fidyesini verirsin diyor, Peygamber Efendimiz.

Diyor ki; yok param yâ Resûlallah. Ama çok sevimli ve samimi söylüyor.Diyor ki; yok param yâ Resûlallah. Ama çok sevimli ve samimi söylüyor. Efendimiz'in de hoşuna gidiyor yani bu samimiyeti. Efendimiz'in de hoşuna gidiyor yani bu samimiyeti. Peki, bu kardeşinizin bu günahtan kurtulması için yardımcı olun, diyor. Peki, bu kardeşinizin bu günahtan kurtulması için yardımcı olun, diyor.

Para topluyorlar, bu orucun kefaretini dağıtsın filan diye. Al, sen bunu fakirlere ver, diyor. Para topluyorlar, bu orucun kefaretini dağıtsın filan diye. Al, sen bunu fakirlere ver, diyor.

Yâ Resûlallah, Allah biliyor, şu dağla şu dağın arasında şu vadide benden fakiri yok." diyor. Yâ Resûlallah, Allah biliyor, şu dağla şu dağın arasında şu vadide benden fakiri yok." diyor.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: "Mü'min saf ve iyi kimsedir. Facir de hilekâr ve kötü kimsedir."Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: "Mü'min saf ve iyi kimsedir. Facir de hilekâr ve kötü kimsedir." Yani alçak tabiatlıdır. Müslüman saftır, cömert tabiatlıdır.Yani alçak tabiatlıdır. Müslüman saftır, cömert tabiatlıdır. Facir de hileci, hurdacı ve pespaye tabiatlıdır. Müslümanın tabiatında bir asalet, bir cömertlik, bir yücelik vardır.Facir de hileci, hurdacı ve pespaye tabiatlıdır. Müslümanın tabiatında bir asalet, bir cömertlik, bir yücelik vardır. Saftır, sâfîdir. Başkası ona baktığı zaman saf bulur.Saftır, sâfîdir.

Başkası ona baktığı zaman saf bulur.
Yani aptal bu filan gibi düşünür ama o asaletinden, huyundaki güzellikten dolayı.Yani aptal bu filan gibi düşünür ama o asaletinden, huyundaki güzellikten dolayı. Bilir her şeyi ama öyle çok ince hesaba lüzum görmez. Bilir her şeyi ama öyle çok ince hesaba lüzum görmez.

Cömert tabiatlıdır. Kerîm tabiatlıdır.Cömert tabiatlıdır. Kerîm tabiatlıdır. Ama münafık [cimri] tabiatlıdır.Ama münafık [cimri] tabiatlıdır. Hilekâr olan kimsedir, diye buyurmuş. Hilekâr olan kimsedir, diye buyurmuş.

İbn Abbas radiyallahu anhüma'dan rivayet edilen bir hadîsi şerîf bu.İbn Abbas radiyallahu anhüma'dan rivayet edilen bir hadîsi şerîf bu. Hazreti Abdullah b. Abbas radiyallahu anh'ın oğlu Abdullah İbn-i Abbas radiyallahu anh diyor ki: Hazreti Abdullah b. Abbas radiyallahu anh'ın oğlu Abdullah İbn-i Abbas radiyallahu anh diyor ki:

Peygamber Efendimiz'in huzurunda iki kişi birbirlerine ağır söz söyleştiler.Peygamber Efendimiz'in huzurunda iki kişi birbirlerine ağır söz söyleştiler. Hakaretvâri konuşma olmuş. Sedbe diyor. Sedbe, sövmek filan manasına gelir. Hakaretvâri konuşma olmuş. Sedbe diyor. Sedbe, sövmek filan manasına gelir. Yani karşı tarafın haysiyetine dokunacak ağır konuşma manasına geliyor. Yani karşı tarafın haysiyetine dokunacak ağır konuşma manasına geliyor.

Birisi ağzını açtı yumdu gözünü. Ötekisine yüklendi, söyledi bir şeyler. Birisi ağzını açtı yumdu gözünü. Ötekisine yüklendi, söyledi bir şeyler.

Ötekisi sustu. Fakat bir zaman sonra dayanamadı.Ötekisi sustu. Fakat bir zaman sonra dayanamadı. Peygamber Efendimiz'in yakınında oturmaktaydı. Peygamber Efendimiz'in yakınında oturmaktaydı. Sonra o da o hakaret eden kimseye cevap vermeye ve o da karşılığında bir şeyler söylemeye başlayıncaSonra o da o hakaret eden kimseye cevap vermeye ve o da karşılığında bir şeyler söylemeye başlayınca Peygamber Efendimiz oturduğu yerden kalktı. Ona denildi ki "Kalktın mı Yâ Resûlallah?" Peygamber Efendimiz oturduğu yerden kalktı.

Ona denildi ki "Kalktın mı Yâ Resûlallah?"

Hemen birden öyle ayağa kalktı. Niye? "Çünkü melekler kalktı, bende ondan kalktım." diyor.Hemen birden öyle ayağa kalktı.

Niye?

"Çünkü melekler kalktı, bende ondan kalktım." diyor.
Onlarla beraber kalktım. Çünkü ötekisi ona hakaret ederken bu sustuğu müddetçe Onlarla beraber kalktım. Çünkü ötekisi ona hakaret ederken bu sustuğu müddetçe melekler ona cevap veriyordu. Onun namına karşı tarafa cevap veriyorlardı. melekler ona cevap veriyordu. Onun namına karşı tarafa cevap veriyorlardı.

Melekler onun koruyucusuydu, muhafızıydı. O zaman ben de oturuyordum.Melekler onun koruyucusuydu, muhafızıydı. O zaman ben de oturuyordum. Ama kendisi söylemeye kalkınca o zaman melekler aradan çekildiler, kalktılar, gittiler ben de kalktım.Ama kendisi söylemeye kalkınca o zaman melekler aradan çekildiler, kalktılar, gittiler ben de kalktım. Şimdi bu rivayetin isimleri yok burada. Kim kime ne söylemiş, belli değil.Şimdi bu rivayetin isimleri yok burada.

Kim kime ne söylemiş, belli değil.
Ama başka bir yerden biliyoruz ki ya müşrik ya ehl-i kitaptan birisi.Ama başka bir yerden biliyoruz ki ya müşrik ya ehl-i kitaptan birisi. Yani Peygamber Efendimiz'in huzurunun adabına uymaktan mahrum, bir nasipsiz.Yani Peygamber Efendimiz'in huzurunun adabına uymaktan mahrum, bir nasipsiz. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e yükleniyor. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e yükleniyor.

Müslüman değil, yükleniyor.Müslüman değil, yükleniyor. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz de zengin, soylu, itibarlı, herkesin hürmet ettiği bir kimse. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz de zengin, soylu, itibarlı, herkesin hürmet ettiği bir kimse. Yani eşrafından o beldenin. Müşriğin birisi, kâfir müslümanın düşmanıdır. Yani eşrafından o beldenin. Müşriğin birisi, kâfir müslümanın düşmanıdır.

Nedense onu hedef almış. Söylüyor bir müddet.Nedense onu hedef almış. Söylüyor bir müddet. Peygamber Efendimiz'in huzurudur diye, ses çıkartmıyor. O da cevap vermekten âciz değildir. Peygamber Efendimiz'in huzurudur diye, ses çıkartmıyor. O da cevap vermekten âciz değildir.

Dili çok güzeldir, edebiyatı yüksektir, mâneviyatı derindirDili çok güzeldir, edebiyatı yüksektir, mâneviyatı derindir ama Peygamber Efendimiz var diye bir müddet ses çıkartmıyor.ama Peygamber Efendimiz var diye bir müddet ses çıkartmıyor. Sonra canına tak ediyor öyle haksız sözler karşı tarafta, haksız ithamlar canına tak edince Sonra canına tak ediyor öyle haksız sözler karşı tarafta, haksız ithamlar canına tak edince o da kalkıp ona cevap vermeye başlıyor. Mesele bu. o da kalkıp ona cevap vermeye başlıyor. Mesele bu.

O cevap vermeye başlayınca Peygamber Efendimiz hemen oradan kalkıyor, yürüyor.O cevap vermeye başlayınca Peygamber Efendimiz hemen oradan kalkıyor, yürüyor. Onun üzerine Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz adama cevap vermeyi filan bırakıyor. Onun üzerine Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz adama cevap vermeyi filan bırakıyor. Koşuyor Peygamber Efendimiz'in yanına ve diyor ki: Sizi üzdü mü yâ Resûlallah. Koşuyor Peygamber Efendimiz'in yanına ve diyor ki:

Sizi üzdü mü yâ Resûlallah.

Bu gayrimüslim ileri geri konuşuyordu. Cevap vermem uygundur diye düşündüm. Sizi üzdüm mü? Bu gayrimüslim ileri geri konuşuyordu. Cevap vermem uygundur diye düşündüm.

Sizi üzdüm mü?

Yani niye kalktınız, anam babam size feda olsun, diye soruyor. Yani niye kalktınız, anam babam size feda olsun, diye soruyor.

Onun kalkması, kendisinin konuşmasından sonra olunca Peygamber Efendimiz o zaman açıklama yapıyor.Onun kalkması, kendisinin konuşmasından sonra olunca Peygamber Efendimiz o zaman açıklama yapıyor. Diyor ki; "Sen sustuğun müddetçe bir melek sana senin namına ona cevap veriyordu." Diyor ki; "Sen sustuğun müddetçe bir melek sana senin namına ona cevap veriyordu."

Tabii, meleğin cevabı nasıl olur? Dolayısıyla meleklerin sesini duyacak değil ama.Tabii, meleğin cevabı nasıl olur?

Dolayısıyla meleklerin sesini duyacak değil ama.
Demek ki manevî bakımdan durum Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in lehineydi, o söz söyleyenin durumu fenaydı. Demek ki manevî bakımdan durum Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in lehineydi, o söz söyleyenin durumu fenaydı.

Kim bilir onun başına ne gelecekti. Bunun bir misalini de ben bir hadisten hatırlıyorum. Kim bilir onun başına ne gelecekti. Bunun bir misalini de ben bir hadisten hatırlıyorum.

Peygamber Efendimiz'e bir müşrik hakaret ediyor daPeygamber Efendimiz'e bir müşrik hakaret ediyor da Cebrail aleyhisselâm onun yanına gidiyor, müşrike bir şey yapıyor. Diyor ki: "Ne yaptın, yâ Cebrail ona?" Cebrail aleyhisselâm onun yanına gidiyor, müşrike bir şey yapıyor. Diyor ki: "Ne yaptın, yâ Cebrail ona?"

Ben onun bir damarını burdum, diyor. O anda müşrik o işin farkında değil.Ben onun bir damarını burdum, diyor. O anda müşrik o işin farkında değil. Ondan bir zaman sonra o müşrike bir felaket geliyor. Yani vücuduna bir felaket geliyor. Ondan bir zaman sonra o müşrike bir felaket geliyor. Yani vücuduna bir felaket geliyor.

Demek ki meleklerin cevapları, muameleleri insan vücuduna yaptıkları işlemelerDemek ki meleklerin cevapları, muameleleri insan vücuduna yaptıkları işlemeler hemen o anda ortaya çıkan bir şey değil. hemen o anda ortaya çıkan bir şey değil.

Bir şey ısırmış, bir şey saklanmış, samimi gelmiş gibi olmuyor yani. Onu anlıyorum ben.Bir şey ısırmış, bir şey saklanmış, samimi gelmiş gibi olmuyor yani. Onu anlıyorum ben. Şimdi melekler ona cevap veriyorlardı, kim bilir ne olacaktı. Şimdi melekler ona cevap veriyorlardı, kim bilir ne olacaktı.

Can damarını mı buruyorlardı, bir şey gelecekti, ya felç olacaktı ne olacaksa. Can damarını mı buruyorlardı, bir şey gelecekti, ya felç olacaktı ne olacaksa. Fakat sen cevap vermeye kalkınca melekeler çekildiler aradan, şeytan girdi, diyor. Fakat sen cevap vermeye kalkınca melekeler çekildiler aradan, şeytan girdi, diyor.

Çünkü iki kişi artık birbirine kızışmaya başladı. Bunu kışkırttı şeytan, müslümana saldırttı. Çünkü iki kişi artık birbirine kızışmaya başladı. Bunu kışkırttı şeytan, müslümana saldırttı. Bu işin arkasından kavga olacak. Şeytan tam böyle kızıştırma ortamına geliyor.Bu işin arkasından kavga olacak. Şeytan tam böyle kızıştırma ortamına geliyor. Şeytanın olduğu yerde ben Peygamber olarak duramayacağım için o mecburen gelmiş oraya,Şeytanın olduğu yerde ben Peygamber olarak duramayacağım için o mecburen gelmiş oraya, artık şartlar onun gelmesine uygun hale geldiği içinartık şartlar onun gelmesine uygun hale geldiği için onun olduğu yerde Peygamber olarak ben duramayacağımdan kalktım.onun olduğu yerde Peygamber olarak ben duramayacağımdan kalktım. Seni severim ama yani şeytan geldiği için kalkmam gerekiyordu, kalktım diyor. Seni severim ama yani şeytan geldiği için kalkmam gerekiyordu, kalktım diyor.

Demek ki bu hadîs-i şerîften anlıyoruz ki bir insan haksız bir ithama maruz kalırsa,Demek ki bu hadîs-i şerîften anlıyoruz ki bir insan haksız bir ithama maruz kalırsa, susarsa melekler onu savunurlar, onun hakkı çiğnenmez. Ama sustuğu zaman ne olur? susarsa melekler onu savunurlar, onun hakkı çiğnenmez.

Ama sustuğu zaman ne olur?

Bir, itham eden kimse karşılık bulmadığı için kavga kesilir, üremez, devam etmez.Bir, itham eden kimse karşılık bulmadığı için kavga kesilir, üremez, devam etmez. İki, itham eden kimsenin nefsini kışkırtıcı karşılık gelmediği için bunun da nefsi yavaş yavaş hizaya gelir.İki, itham eden kimsenin nefsini kışkırtıcı karşılık gelmediği için bunun da nefsi yavaş yavaş hizaya gelir. Toplum içinde bir gürültü patırtı olmamış olur. Sonra bu asaletli kimse, cevap vermeyen kimse üzülmemiş olur. Toplum içinde bir gürültü patırtı olmamış olur.

Sonra bu asaletli kimse, cevap vermeyen kimse üzülmemiş olur.

Çünkü cevap vermek bile üzücü bir şeydir. Kavga da üzücü bir şeydir.Çünkü cevap vermek bile üzücü bir şeydir. Kavga da üzücü bir şeydir. Kavgaya girsen, karşı tarafı dövsen bile yoruluyorsun, elbisen yırtılır, üstün başın çamur olur.Kavgaya girsen, karşı tarafı dövsen bile yoruluyorsun, elbisen yırtılır, üstün başın çamur olur. Yani döven de dövülen de zarara uğrar yani. Yani döven de dövülen de zarara uğrar yani.

En iyisi hiç böyle bir zarara uğramamak olduğundan cahillere uymamak geriyor.En iyisi hiç böyle bir zarara uğramamak olduğundan cahillere uymamak geriyor. Cahillerden yüz çevirmek gerekiyor. O anlaşılıyor bu hadisi şeriften sezinlediğimiz, anladığımız buduır. Cahillerden yüz çevirmek gerekiyor. O anlaşılıyor bu hadisi şeriften sezinlediğimiz, anladığımız buduır.

Peygamber Efendimiz sahabesinden Ebu'd Derdâ radıyallahu anh'ı Selmân-ı Fârisî ile kardeş yapmış.Peygamber Efendimiz sahabesinden Ebu'd Derdâ radıyallahu anh'ı Selmân-ı Fârisî ile kardeş yapmış. Bu, muhacirlerden o, Medine'de; ikisini kardeş etti.Bu, muhacirlerden o, Medine'de; ikisini kardeş etti. Âhiret kardeşi yaptı ikisini birbiri ile. Bu Ebu'd Derdâ hazretlerinin hanımın da ismi Ümmü'd Derdâ'dır.Âhiret kardeşi yaptı ikisini birbiri ile.

Bu Ebu'd Derdâ hazretlerinin hanımın da ismi Ümmü'd Derdâ'dır.
Lakabıdır Ümmü'd Derdâ, ismi Hayre'dir radıyallahu anha. Lakabıdır Ümmü'd Derdâ, ismi Hayre'dir radıyallahu anha. Peygamber Efendimiz'in ashabından mübarek, asil, örnek alınacak kişilerden birisi bu.Peygamber Efendimiz'in ashabından mübarek, asil, örnek alınacak kişilerden birisi bu. Şu sözünden de anlayacaksınız siz de. Şu sözünden de anlayacaksınız siz de.

Biri geldi ona dedi ki; "Emevi hükümdarı Abdülmelik'in huzurunda birisi senin aleyhinde bir şeyler söyledi.Biri geldi ona dedi ki; "Emevi hükümdarı Abdülmelik'in huzurunda birisi senin aleyhinde bir şeyler söyledi. Seni kötüledi." Bir kadın radiyallahu anha Ümmüd Derda'ya geldi, bu bilgiyi verdi.Seni kötüledi." Bir kadın radiyallahu anha Ümmüd Derda'ya geldi, bu bilgiyi verdi. Bu sahabe kadın ne cevap veriyor bak. Diyor ki; Bu sahabe kadın ne cevap veriyor bak. Diyor ki;

"Bizde olmayan bir kötü vasıftan dolayı mı bizi kötüledi?" "Bizde olmayan bir kötü vasıftan dolayı mı bizi kötüledi?"

Kendisinde olmayan bir şeyi söylemiş, mühim değil.Kendisinde olmayan bir şeyi söylemiş, mühim değil. Çok kere de layık olmadığımız şekilde bizde olmayan evsaf ile methedilmişizdir. Çok kere de layık olmadığımız şekilde bizde olmayan evsaf ile methedilmişizdir.

Olsun, olur böyle şeyler, demiş, geçmiş. Büyüklüğe bak, hiç yani şey yapmıyor.Olsun, olur böyle şeyler, demiş, geçmiş. Büyüklüğe bak, hiç yani şey yapmıyor. Yani çok kere hak etmediğimiz halde methedildiğimize göre bir kere de böyle yapılmış. Yani çok kere hak etmediğimiz halde methedildiğimize göre bir kere de böyle yapılmış.

Ziyan etmez, diye kapatıvermiş. Cevap çok asil.Ziyan etmez, diye kapatıvermiş. Cevap çok asil. Ne kadar çok böyle bizde olmayan evsaftan dolayı övülmüşüz, bir kere de böyle oluversin gibi yani,Ne kadar çok böyle bizde olmayan evsaftan dolayı övülmüşüz, bir kere de böyle oluversin gibi yani, ziyan etmez gibi hiç işi uzattırmamış. Allah sabır versin cümlemize. ziyan etmez gibi hiç işi uzattırmamış.

Allah sabır versin cümlemize.
İnsanın nefsine hâkim olması, nefsini yenmesi, böyle sinirlenecek yerde sinirlenmemesi. İnsanın nefsine hâkim olması, nefsini yenmesi, böyle sinirlenecek yerde sinirlenmemesi.

Geçenlerde bir hadîs-i şerîfte denk gelmişti. Peygamber Efendimiz, hayır sadaka dağıtıyor.Geçenlerde bir hadîs-i şerîfte denk gelmişti. Peygamber Efendimiz, hayır sadaka dağıtıyor. Bu Allah'ın razı olmayacağı bir dağıtım, taksimattır diye birisi dil uzatıyor, bir söz söylüyor. Bu Allah'ın razı olmayacağı bir dağıtım, taksimattır diye birisi dil uzatıyor, bir söz söylüyor. Peygamber Efendimiz tabi çok üzülmüş. Peygamber Efendimiz tabi çok üzülmüş.

Ama bizim kardeşimiz Musa aleyhisselam bundan daha ağır sözlere maruz kalmıştı da sabretmişti, diyor.Ama bizim kardeşimiz Musa aleyhisselam bundan daha ağır sözlere maruz kalmıştı da sabretmişti, diyor. Biz de sabredeceğiz, diyor. Bir şey demiyor. Biz de sabredeceğiz, diyor. Bir şey demiyor. Bir şey söylese aleyhinde, adam altında erir, mahvolur gider ama kendisi şey yapmıyor. Bir şey söylese aleyhinde, adam altında erir, mahvolur gider ama kendisi şey yapmıyor.

Büyüklerin bize örnek olan ahlâkı böyle.Büyüklerin bize örnek olan ahlâkı böyle. Bu çeşit suçlamalara, bu çeşit hücumlara, bu çeşit şeylere aldırmamak. Bu çeşit suçlamalara, bu çeşit hücumlara, bu çeşit şeylere aldırmamak.

Ve saadetinden bir şey kaybetmemek. Bir tecavüze uymamak, onun seviyesine düşmemek.Ve saadetinden bir şey kaybetmemek. Bir tecavüze uymamak, onun seviyesine düşmemek. Güzel bir ahlâkî jest. Hem iş büyümüyor, kavga büyümüyor. Güzel bir ahlâkî jest. Hem iş büyümüyor, kavga büyümüyor.

Hem de bir zaman gelir barışmak kolay olur. Yani o anda kızgına sen uymazsan o yarın öbür gün geçer. Hem de bir zaman gelir barışmak kolay olur. Yani o anda kızgına sen uymazsan o yarın öbür gün geçer.

Ya ben sana geçen gün haksız bir şeyler söyledim.Ya ben sana geçen gün haksız bir şeyler söyledim. Sonradan düşündüm, haksız olduğumu anladım, diyebilir. Kolay olur.Sonradan düşündüm, haksız olduğumu anladım, diyebilir. Kolay olur. Ama sen de bir şeyler eklersen ilerler, 'el yarası onulur da dil yarası onulmaz' derler.Ama sen de bir şeyler eklersen ilerler, 'el yarası onulur da dil yarası onulmaz' derler. Yani bir yumruk atarsın, bir bıçak saplarsın, bir kılıç vurursun, geçer. Yani bir yumruk atarsın, bir bıçak saplarsın, bir kılıç vurursun, geçer.

Ama dilinle bir şey söylersin, ömür boyu unutulmaz.Ama dilinle bir şey söylersin, ömür boyu unutulmaz. Yani söylenilen söz insanın kalbine ok gibi saplanır, unutulmaz. Yani söylenilen söz insanın kalbine ok gibi saplanır, unutulmaz. Aradan seneler geçer, o bana şöyle demişti. Aradan seneler geçer, o bana şöyle demişti.

Ölür gider, iyi adamdı hoş adamdı derler, anlatırlar ama o bana falanca yerde şöyle demişti.Ölür gider, iyi adamdı hoş adamdı derler, anlatırlar ama o bana falanca yerde şöyle demişti. Yani içinde o saplı ok gibi durur o şey. Yani içinde o saplı ok gibi durur o şey.

Onun için diline insanın çok sahip olması lazım. Allah bize sabır versin inşaallah. Onun için diline insanın çok sahip olması lazım. Allah bize sabır versin inşaallah.

Şu güzel huyları duyduk, öğrendik uygulamayı da Allah nasip etsin. Şu güzel huyları duyduk, öğrendik uygulamayı da Allah nasip etsin.

En iyisi tabii kimsenin bize tecavüzkâr, hakaretvâri bir tavır içinde olmamasıdır. En iyisi tabii kimsenin bize tecavüzkâr, hakaretvâri bir tavır içinde olmamasıdır.

Ama olmuşsa ne olacak? Demek ki uymayacağız. Ama olmuşsa ne olacak?

Demek ki uymayacağız.

Bihürmetil esmaül hüsna ve bihürmetil habibi şifa ve bi hürmetil esrarı suretil Fatiha. Bihürmetil esmaül hüsna ve bihürmetil habibi şifa ve bi hürmetil esrarı suretil Fatiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2