Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Cehennemden 70 Yıl Uzaklaşmanın Yolu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

11 Ramazan 1421 / 07.12.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah Rızası İçin Oruç Tutarsa, İftar Esnasında Dua Reddolunmaz, Duası Reddolunmayan Üç Kişi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Cehennemden 70 Yıl Uzaklaşmanın Yolu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

11 Ramazan 1421 / 07.12.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah Rızası İçin Oruç Tutarsa, İftar Esnasında Dua Reddolunmaz, Duası Reddolunmayan Üç Kişi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Fe-kale Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kemâ revâ Ebû Hureyre radıyallahu anh: Fe-kale Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kemâ revâ Ebû Hureyre radıyallahu anh:

Men sâme yevmen fî sebîlillâhiMen sâme yevmen fî sebîlillâhi bi-zâlike'l-yevmi seb'îne harîfen. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. bi-zâlike'l-yevmi seb'îne harîfen.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten İmam Neseî'nin rivayet ettiği hasen bir hadîs-i şerîf. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten İmam Neseî'nin rivayet ettiği hasen bir hadîs-i şerîf.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

Men sâme yevmen fî sebîlillâhi. "Kim fî sebîlillah, yani Allah yolunda,Men sâme yevmen fî sebîlillâhi. "Kim fî sebîlillah, yani Allah yolunda, Allah rızası için bir gün oruç tutarsa..." Allah rızası için bir gün oruç tutarsa..." Zahzaha'llâhu vechehû ani'n-nâri bi-zâlike'l-yevmi.Zahzaha'llâhu vechehû ani'n-nâri bi-zâlike'l-yevmi. "Bu tuttuğu bir gün oruç sebebi ile, buna mukabil olarak Allah onun yüzünü, zâtını, kendisini uzaklaştırır.""Bu tuttuğu bir gün oruç sebebi ile, buna mukabil olarak Allah onun yüzünü, zâtını, kendisini uzaklaştırır." Ani'n-nâri. "Cehennemden." Seb'îne harîfen. "70 sonbahar." Yani "70 yıl" demek istiyor. Ani'n-nâri. "Cehennemden." Seb'îne harîfen. "70 sonbahar."

Yani "70 yıl" demek istiyor.

Burada oruç tutmanın sevabı ile ilgili hadîs-i şerîfler çok.Burada oruç tutmanın sevabı ile ilgili hadîs-i şerîfler çok. Onlardan sadece bir tanesi olmuş oluyor bu.Onlardan sadece bir tanesi olmuş oluyor bu. Alimlerin bir kısmı fî sebîlillah sözünü "Savaşa gittiği zaman, cihada gittiği zaman,Alimlerin bir kısmı fî sebîlillah sözünü "Savaşa gittiği zaman, cihada gittiği zaman, oruçlu olarak cihat ederse zâtını cehennemden oruçlu olarak cihat ederse zâtını cehennemden 70 yıl mesafe uzaklaştırır." mânasına diye düşünmüşler.70 yıl mesafe uzaklaştırır." mânasına diye düşünmüşler. Fî sebîlillah, "cihada gittiği zaman tuttuğu oruç" mânasına… Fî sebîlillah, "cihada gittiği zaman tuttuğu oruç" mânasına…

Diğer bazı alimlerin görüşüne göre ise fî sebîlillah "Allah rızası için, Allah yolunda" demektir;Diğer bazı alimlerin görüşüne göre ise fî sebîlillah "Allah rızası için, Allah yolunda" demektir; ille "savaşta" demek değildir. "Hangi oruç olursa olsun, Allah rızası için tutuldu mu, ille "savaşta" demek değildir. "Hangi oruç olursa olsun, Allah rızası için tutuldu mu, o zaman kişiyi cehennemden 70 yıl uzaklaştırır. o zaman kişiyi cehennemden 70 yıl uzaklaştırır. Yani cehenneme girme, düşme, atılma, cezalandırılma ihtimali o kadar uzaklaşıyor,Yani cehenneme girme, düşme, atılma, cezalandırılma ihtimali o kadar uzaklaşıyor, o kadar kurtuluş imkânı çoğalıyor." demek oluyor. o kadar kurtuluş imkânı çoğalıyor." demek oluyor.

Harîf, Arapça'da mevsimlerden birisinin adıdır. Araplar ilkbahara rebî' derler.Harîf, Arapça'da mevsimlerden birisinin adıdır. Araplar ilkbahara rebî' derler. Rebî' çayı filan da var, satılıyor, çok güzel, kutu ile alınıyor. R-b-y-ayın. Sonunda ayın var. Rebî' çayı filan da var, satılıyor, çok güzel, kutu ile alınıyor. R-b-y-ayın. Sonunda ayın var. Rebîu'l-evvel, Rebîu'l-âhir ayları var. Rebî' "ilkbahar" demek.Rebîu'l-evvel, Rebîu'l-âhir ayları var. Rebî' "ilkbahar" demek. Arapça'da yaza sayf, yazın gidilen yere de sayfiye diyorlar. "Sayfiye bir ev tuttu."Arapça'da yaza sayf, yazın gidilen yere de sayfiye diyorlar. "Sayfiye bir ev tuttu." Yani "Yazlık bir ev tuttu." mânasına... Yani "Yazlık bir ev tuttu." mânasına... "Sayfiyede bir evimiz var. Yazlıkta bir evimiz var." Kışa ne diyorlar? "Sayfiyede bir evimiz var. Yazlıkta bir evimiz var." Kışa ne diyorlar?

Şitâ diyorlar. Kureyş sûresinde Rıhlete'ş-şitâi ve's-sayf diye geçiyor. Şitâ diyorlar. Kureyş sûresinde Rıhlete'ş-şitâi ve's-sayf diye geçiyor.

Kaldı bir mevsim. O mevsimin adı ne? Sonbaharın Arapça'daki adı harîf. Kaldı bir mevsim. O mevsimin adı ne?

Sonbaharın Arapça'daki adı harîf.

"70 sonbahar cehennemden uzaklaştırır." ne demek? "70 yıl" demek..."70 sonbahar cehennemden uzaklaştırır." ne demek?

"70 yıl" demek...
Çünkü her yılda bir tane harîf var, bir tane sonbahar var.Çünkü her yılda bir tane harîf var, bir tane sonbahar var. Bu Araplar'ın bir tabiri, söyleyiş usûlü. "70 yıl" demek…Bu Araplar'ın bir tabiri, söyleyiş usûlü. "70 yıl" demek… 70 yıllık [mesafe] cehennemden uzaklaştırır. 70 yıllık [mesafe] cehennemden uzaklaştırır.

Mesafenin büyüklüğünü anlatan başka ifadelerde,Mesafenin büyüklüğünü anlatan başka ifadelerde, o mesafenin büyüklüğünü insanlar anlasın diye şöyle ifade edilmiş: Bu 70 yıl ne demek? o mesafenin büyüklüğünü insanlar anlasın diye şöyle ifade edilmiş: Bu 70 yıl ne demek?

Bir yolcu yola çıkacak.Bir yolcu yola çıkacak. Gitmeye başlayacak, bütün sene yolculuğu devam edecek, bir sene bitecek.Gitmeye başlayacak, bütün sene yolculuğu devam edecek, bir sene bitecek. Böyle 70 yıl gidecek. Yani "çok" demek. Böyle 70 yıl gidecek. Yani "çok" demek.

Arapça'da bir de 70 kelimesinin 69'dan sonra gelen rakam olmasındanArapça'da bir de 70 kelimesinin 69'dan sonra gelen rakam olmasından başka bir kullanımı daha var; "çok" mânasına... başka bir kullanımı daha var; "çok" mânasına... Babası çocuğa bağırıyor; "Bin defa sana söyledim bu lafı, niye yapmıyorsun hâlâ?!" Babası çocuğa bağırıyor;

"Bin defa sana söyledim bu lafı, niye yapmıyorsun hâlâ?!"

Çocuk; "Bin defa söylemedin baba, üç defa söyledin." [diyor.] Çocuk;

"Bin defa söylemedin baba, üç defa söyledin." [diyor.]

"Bin defa söyledim" ne demek? Yani "çok söyledim" mânasına… "Bin defa söyledim" ne demek?

Yani "çok söyledim" mânasına…

Arapça'da da 70, çokluğu ifade eden bir söz. 70 yıl, "çok yıllar" demek mânasına da olabilir.Arapça'da da 70, çokluğu ifade eden bir söz. 70 yıl, "çok yıllar" demek mânasına da olabilir. Arapça'da "70'ten de fazla sürebilir" gibi bir kullanımı var. Arapça'da "70'ten de fazla sürebilir" gibi bir kullanımı var.

Bu mesafeyi Arap'ın, müslümanın, bir insanın kendi hayatından anlaması için söylenmiş bir söz.Bu mesafeyi Arap'ın, müslümanın, bir insanın kendi hayatından anlaması için söylenmiş bir söz. Bir yolcu yola çıkıyor. O zaman Şam'a ne kadar zamanda gelirlermiş;Bir yolcu yola çıkıyor. O zaman Şam'a ne kadar zamanda gelirlermiş; mesela kervan yolculuğu bir ay sürermiş. Kolay değil...mesela kervan yolculuğu bir ay sürermiş. Kolay değil... Oradan kalkıp Şam'a gidip mal almak, dönmek; bir ay gidiş, bir ay geliş, iki ay filan sürermiş.Oradan kalkıp Şam'a gidip mal almak, dönmek; bir ay gidiş, bir ay geliş, iki ay filan sürermiş. O kısa mesafeyi şimdi biz araba ile bir günde alıyoruz. Uçakla daha da kısa bir zamanda alıyoruz. O kısa mesafeyi şimdi biz araba ile bir günde alıyoruz. Uçakla daha da kısa bir zamanda alıyoruz.

"İyi cins bir yarış atının bin sene koşarak aldığı mesafe kadar cehennemden uzaklaşır.""İyi cins bir yarış atının bin sene koşarak aldığı mesafe kadar cehennemden uzaklaşır." Böyle bir rivayet de var. Yüz sene veya bin sene rivayetleri var. Böyle bir rivayet de var. Yüz sene veya bin sene rivayetleri var. "Yüz yıllık mesafe kadar uzaklaşır." rivayeti var. "Yüz yıllık mesafe kadar uzaklaşır." rivayeti var. Başka bir rivayette de onunla cehennem arasında yerle gök arası kadar bir hendek meydana gelir.Başka bir rivayette de onunla cehennem arasında yerle gök arası kadar bir hendek meydana gelir. Yani "cehenneme düşmesi, gitmesi uzak bir ihtimal oluyor" mânasına. Yani "cehenneme düşmesi, gitmesi uzak bir ihtimal oluyor" mânasına.

Demek ki başka rivayetlerde ille "Allah yolunda cihat" şartı da yok. Demek ki başka rivayetlerde ille "Allah yolunda cihat" şartı da yok.

Ama yine ileride Allah nasip ederse gelince okuyacağız;Ama yine ileride Allah nasip ederse gelince okuyacağız; Ramazan ayında yapılan bütün ibadetler, Ramazan'ın dışında yapılmasına göre kazanacağı sevaba göre Ramazan ayında yapılan bütün ibadetler, Ramazan'ın dışında yapılmasına göre kazanacağı sevaba göre kat kat daha fazla mükâfatlandırılır.kat kat daha fazla mükâfatlandırılır. Mesela bir insan Şaban ayında zekâtını hazırladı, verecekti.Mesela bir insan Şaban ayında zekâtını hazırladı, verecekti. Şaban ayında verseydi tabii zekâtını verdi diye Cenâb-ı Hak bir sevap ihsan edecek;Şaban ayında verseydi tabii zekâtını verdi diye Cenâb-ı Hak bir sevap ihsan edecek; ama Ramazan'da verirse sevabı daha çok oluyor.ama Ramazan'da verirse sevabı daha çok oluyor. Ramazan'da yapılan ibadetlerin, hayrât u hasenâtın mükâfatı kat kat fazlalaştırılıyor, artırılıyor.Ramazan'da yapılan ibadetlerin, hayrât u hasenâtın mükâfatı kat kat fazlalaştırılıyor, artırılıyor. Orucu bir de Ramazan'da tutarsa tabii, o zaman mükâfatı Ramazan'ın dışına göre daha fazla olur. Orucu bir de Ramazan'da tutarsa tabii, o zaman mükâfatı Ramazan'ın dışına göre daha fazla olur.

Diğer hadîs-i şerîf: An Abdillah ibni Amr ibni'l-Âsi radıyallahu anhümâ kâle:Diğer hadîs-i şerîf:

An Abdillah ibni Amr ibni'l-Âsi radıyallahu anhümâ kâle:
Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: İnne li's-sâimi inde fıtrihî le-da'veten mâ türeddü. Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

İnne li's-sâimi inde fıtrihî le-da'veten mâ türeddü.

Semi'tü Abdallâhi yekûlü inde fıtrihî:Semi'tü Abdallâhi yekûlü inde fıtrihî: Allahümme innî es'elüke bi-rahmetike'lletî vesiat külle şey'in en tağfirelî zünûbî. Allahümme innî es'elüke bi-rahmetike'lletî vesiat külle şey'in en tağfirelî zünûbî.

Abdullah b. Amr İbni'l-Âs'dan, yani Mısır'ı fetheden Amr İbni'l-Âs'ın oğlu,Abdullah b. Amr İbni'l-Âs'dan, yani Mısır'ı fetheden Amr İbni'l-Âs'ın oğlu, dört meşhur Abdullah'dan birisi olan Abdullah b. Amr İbni'l-Âs. Kabri Mısır'da. dört meşhur Abdullah'dan birisi olan Abdullah b. Amr İbni'l-Âs. Kabri Mısır'da. Orada kabrini ziyaret etmek de bize nasip oldu.Orada kabrini ziyaret etmek de bize nasip oldu. Kabrini ziyaret ettiğimiz gibi Allah cümlemize âhirette de o mübareklerin iltifatlarına,Kabrini ziyaret ettiğimiz gibi Allah cümlemize âhirette de o mübareklerin iltifatlarına, şefaatlerine ermek, kavuşmak nasip eylesin.şefaatlerine ermek, kavuşmak nasip eylesin. Çünkü onlar Peygamber Efendimiz'in ashâbı, dereceleri yüksek insanlar.Çünkü onlar Peygamber Efendimiz'in ashâbı, dereceleri yüksek insanlar. Allah cümlemize cenneti de nasip eylesin. Allah cümlemize cenneti de nasip eylesin.

Onun rivayet ettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Onun rivayet ettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

İnne li's-sâimi inde fıtrihî le-da'veten mâ türeddü.İnne li's-sâimi inde fıtrihî le-da'veten mâ türeddü. "Hiç şüphe yok ki oruç tutana iftar ettiği esnada bir dua etme hakkı vardır ki o dua reddolunmaz." "Hiç şüphe yok ki oruç tutana iftar ettiği esnada bir dua etme hakkı vardır ki o dua reddolunmaz."

Mutlaka kabul olan bir dua… Cenâb-ı Hakk'ın "kabul etmedim" demeyeceği,Mutlaka kabul olan bir dua… Cenâb-ı Hakk'ın "kabul etmedim" demeyeceği, reddetmeyeceği bir dua hakkı vardır. Yani iftar zamanında, oruç bitmiş, açıyor, reddetmeyeceği bir dua hakkı vardır. Yani iftar zamanında, oruç bitmiş, açıyor, o sırada yapılan dua reddolunmaz, kıymetli bir duadır. O halde bundan çıkartılacak ders nedir? o sırada yapılan dua reddolunmaz, kıymetli bir duadır.

O halde bundan çıkartılacak ders nedir?

Sofranın başına oturduğumuz zaman ve hemen ilk lokmalarlaSofranın başına oturduğumuz zaman ve hemen ilk lokmalarla orucumuzu açmaya başladığımız zaman dua ile meşgul olalım.orucumuzu açmaya başladığımız zaman dua ile meşgul olalım. Cenâb-ı Hakk'tan neler isteyeceksek o vakitte isteyelim. Cenâb-ı Hakk'tan neler isteyeceksek o vakitte isteyelim. Çünkü duanın kabul olduğu, reddolunmayacağı zamandır. Çünkü duanın kabul olduğu, reddolunmayacağı zamandır.

Bu hadîs-i şerîfi nakleden kişi, râvi Abdullah b. Amr radıyallahu anhümâ'dan da şöyle dua ettiğini duymuş: Bu hadîs-i şerîfi nakleden kişi, râvi Abdullah b. Amr radıyallahu anhümâ'dan da şöyle dua ettiğini duymuş:

Allâhümme innî es'elüke bi-rahmetike'lletî vesiat külle şey'in en tağfirelî. Allâhümme innî es'elüke bi-rahmetike'lletî vesiat külle şey'in en tağfirelî.

Bazı rivayetlerde zünûbî de var. En tağfirelî'de de bitiyor.Bazı rivayetlerde zünûbî de var. En tağfirelî'de de bitiyor. En tağfirelî zünûbî diye ilaveli rivayet de var. En tağfirelî zünûbî diye ilaveli rivayet de var.

Ne demek bu dua? Abdullah radıyallahu anh'ın iftar vaktinde yaptığı bu kısa duanın mânası ne? Ne demek bu dua? Abdullah radıyallahu anh'ın iftar vaktinde yaptığı bu kısa duanın mânası ne?

Allâhümme. "Ey benim Rabbim!" İnnî es'elüke. "Ben senden istiyorum."Allâhümme. "Ey benim Rabbim!" İnnî es'elüke. "Ben senden istiyorum." Bi-rahmetike'lletî vesiat külle şey'in. Bi-rahmetike'lletî vesiat külle şey'in. "Her şeyi kuşatan rahmetinin karşılığı, sonucu olarak senden istiyorum." En tağfirelî. "Her şeyi kuşatan rahmetinin karşılığı, sonucu olarak senden istiyorum." En tağfirelî. "Beni mağfiret etmeni." Yahut; en tağfirelî zünûbî."Beni mağfiret etmeni." Yahut; en tağfirelî zünûbî. "Benim günahlarımı bağışlamanı istiyorum." diye dua ederdi. "Benim günahlarımı bağışlamanı istiyorum." diye dua ederdi.

Tabii, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inTabii, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in tam iftar edeceği zamanda yaptığı dualar var, "yapın" diye tavsiye ettiği,tam iftar edeceği zamanda yaptığı dualar var, "yapın" diye tavsiye ettiği, öğrettiği dualar da var. Onlardan bir tanesi nedir? Tam ilk lokmayı ağzına alırken; öğrettiği dualar da var. Onlardan bir tanesi nedir?

Tam ilk lokmayı ağzına alırken;

Allâhümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü. Allâhümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü.

Leke sumtü. "Yâ Rabbi! Bu orucu senin için tuttum."Leke sumtü. "Yâ Rabbi! Bu orucu senin için tuttum." Ve bike âmentü. "Ve sana iman ettim yâ Rabbi!" Ve aleyke tevekkeltü.Ve bike âmentü. "Ve sana iman ettim yâ Rabbi!" Ve aleyke tevekkeltü. "Sana tevekkül eyledim, sana dayandım, seni vekil edindim yâ Rabbi!" "Sana tevekkül eyledim, sana dayandım, seni vekil edindim yâ Rabbi!" Ve alâ rızkıke eftartü. "İşte nasip ettin, şu rızık da senin gönderdiğin rızık; Ve alâ rızkıke eftartü. "İşte nasip ettin, şu rızık da senin gönderdiğin rızık; bununla da orucumu açıyorum işte yâ Rabbi!" diye dua. Dualardan bir tanesi bu. Başka dualar nasıl olur? bununla da orucumu açıyorum işte yâ Rabbi!" diye dua.

Dualardan bir tanesi bu. Başka dualar nasıl olur?

Rabbena'ğfirlî ve li-vâlideyye ve li'l-mü'minîne yevme yekûmü'l-hisâb.Rabbena'ğfirlî ve li-vâlideyye ve li'l-mü'minîne yevme yekûmü'l-hisâb. "Beni, ana babamı ve mü'minleri hesap gününde afv u mağfiret eyle yâ Rabbi!" diye dualar var. "Beni, ana babamı ve mü'minleri hesap gününde afv u mağfiret eyle yâ Rabbi!" diye dualar var.

Allâhümme inneke afuvvün kerîmun tuhibbü'l-avfe fa'fu annî duası var.Allâhümme inneke afuvvün kerîmun tuhibbü'l-avfe fa'fu annî duası var. "Yâ Rabbi! Sen çok affedicisin, çok kerem sahibisin; beni afv u mağfiret eyle."Yâ Rabbi! Sen çok affedicisin, çok kerem sahibisin; beni afv u mağfiret eyle. Affetmeyi seversin; beni affet yâ Rabbi!" diye af dilemek... Bunları ihmal etmeyelim.Affetmeyi seversin; beni affet yâ Rabbi!" diye af dilemek... Bunları ihmal etmeyelim. Ve duanın o vakitte kabul olunduğunu bilelim. Ve duanın o vakitte kabul olunduğunu bilelim.

Dua bâbına gelince bir hadîs-i şerîf daha okumak istiyorum.Dua bâbına gelince bir hadîs-i şerîf daha okumak istiyorum. Bu hadîs-i şerîfin rivayeti de yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten. Bu hadîs-i şerîfin rivayeti de yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

Selâsetün lâ türeddü da'vetühüm: es-sâimu hîne yuftiru ve'l-imâmü'l-âdiluSelâsetün lâ türeddü da'vetühüm: es-sâimu hîne yuftiru ve'l-imâmü'l-âdilu ve da'vetü'l-mazlûmi yerfeuha'llâhü fevka'l-ğamâmi ve yüftehu lehâ ebvâbu's-semâive da'vetü'l-mazlûmi yerfeuha'llâhü fevka'l-ğamâmi ve yüftehu lehâ ebvâbu's-semâi ve yekûlü'r-Rabbu tebâreke ve teâlâ: ve izzetî ve celâlî le-ensuranneke velev ba'de hîn. ve yekûlü'r-Rabbu tebâreke ve teâlâ: ve izzetî ve celâlî le-ensuranneke velev ba'de hîn.

Bu hadîs-i şerîfi Ahmed b. Hanbel, Tirmizî rivayet etmiş, "hasen" demiş.Bu hadîs-i şerîfi Ahmed b. Hanbel, Tirmizî rivayet etmiş, "hasen" demiş. İbn Mâce, İbn Huzeyme, İbn Hibbân Sahih'lerinde rivayet etmişler. Bezzaz da rivayet etmiş. İbn Mâce, İbn Huzeyme, İbn Hibbân Sahih'lerinde rivayet etmişler. Bezzaz da rivayet etmiş.

Şimdi bunun mânasını verelim. Ne buyurmuş Peygamber Efendimiz? Şimdi bunun mânasını verelim. Ne buyurmuş Peygamber Efendimiz?

Selâsetün. "Üç insan vardır." Lâ türeddü da'vetühüm. "Onların duası reddolunmaz." Selâsetün. "Üç insan vardır." Lâ türeddü da'vetühüm. "Onların duası reddolunmaz."

Davet, Türkçe'de "bir toplantıya çağırmak" mânasına, "çağrı" mânasına kullanılıyor.Davet, Türkçe'de "bir toplantıya çağırmak" mânasına, "çağrı" mânasına kullanılıyor. ""Yarın akşam bizim iftar var, seni de davet ediyorum. Sen de buyur.""Yarın akşam bizim iftar var, seni de davet ediyorum. Sen de buyur. Hanımını da al gel, çocukları da al getir. Hepinizi davet ediyorum." diyoruz. Hanımını da al gel, çocukları da al getir. Hepinizi davet ediyorum." diyoruz. Davet, "bir toplantıya, bir merasime, ziyafete çağırmak" mânasına geliyor. Davet, "bir toplantıya, bir merasime, ziyafete çağırmak" mânasına geliyor. Bir de "dua etmek" mânasına geliyor. Arapça'da iki mânası da var. Bir de "dua etmek" mânasına geliyor. Arapça'da iki mânası da var. Burada "Üç kişi vardır ki davetleri reddolunmaz, yani duaları reddolunmaz." demek.Burada "Üç kişi vardır ki davetleri reddolunmaz, yani duaları reddolunmaz." demek. Buradaki, "merasime çağırmak" mânası değil, "dua" mânası olduğu kesin. Lâ türeddü duâuhüm demek. Buradaki, "merasime çağırmak" mânası değil, "dua" mânası olduğu kesin. Lâ türeddü duâuhüm demek.

Kimmiş bu duası reddolunmayan, mutlaka kabul olan üç kişi? Kimmiş bu duası reddolunmayan, mutlaka kabul olan üç kişi?

Bir tanesi sizsiniz ve ben. Çünkü ne diyor? es-Sâimu hîne yüftiru. Bütün oruç tutanlar... Bir tanesi sizsiniz ve ben. Çünkü ne diyor?

es-Sâimu hîne yüftiru. Bütün oruç tutanlar...

"Oruç tutanın iftar ettiği zaman duası reddolunmaz." "Oruç tutanın iftar ettiği zaman duası reddolunmaz."

O halde insan başka şeyle oyalanmamalı, gaflet etmemeli, fırsatı kaçırmamalı;O halde insan başka şeyle oyalanmamalı, gaflet etmemeli, fırsatı kaçırmamalı; o vakti dua ile geçirmeye çalışmalı. "Elhamdülillah. Çok şükür yâ Rabbi!o vakti dua ile geçirmeye çalışmalı.

"Elhamdülillah. Çok şükür yâ Rabbi!
Bizi hep yolunda eyle. Hep ibadetini yapmayı nasip eyle.Bizi hep yolunda eyle. Hep ibadetini yapmayı nasip eyle. Ramazanlar'da oruçlar tutup, teravihler kılıp, hayırlar yapıp, hac vakti geldiğindeRamazanlar'da oruçlar tutup, teravihler kılıp, hayırlar yapıp, hac vakti geldiğinde haclara gidip her türlü ibadet ve taati vaktinde senin rızana uygun yapmayı biz seviyoruz, haclara gidip her türlü ibadet ve taati vaktinde senin rızana uygun yapmayı biz seviyoruz, bize kolaylaştır, yardım et, yapmayı nasip et yâ Rabbi! Şeytana kandırma. Nefse aldatma. bize kolaylaştır, yardım et, yapmayı nasip et yâ Rabbi! Şeytana kandırma. Nefse aldatma. Nefsi galip etme. İbadetinde dâim olalım, hizmetinde kâim olalım.Nefsi galip etme. İbadetinde dâim olalım, hizmetinde kâim olalım. Yâ Rabbi! Bizi sevdiğin şekilde ömür sürmeye muvaffak eyle..." İkincisi kim? Yâ Rabbi! Bizi sevdiğin şekilde ömür sürmeye muvaffak eyle..."

İkincisi kim?

Ve'l-imâmü'l-âdilu. Onun da duası kabul oluyor.Ve'l-imâmü'l-âdilu. Onun da duası kabul oluyor. O "imâm-ı âdil" ne demek? Adil ismindeki mahalle imamı mı demek? O "imâm-ı âdil" ne demek? Adil ismindeki mahalle imamı mı demek?

Hayır, "adaletli hükümdar" demek.Hayır, "adaletli hükümdar" demek. Arapça'da imam sözü bizim şu anda kullandığımızdan çok daha izzetli, kıymetli mânada.Arapça'da imam sözü bizim şu anda kullandığımızdan çok daha izzetli, kıymetli mânada. İmam "devlet başkanı, önder" demek, "sayın başkan" demek. Yani oyuncak değil.İmam "devlet başkanı, önder" demek, "sayın başkan" demek. Yani oyuncak değil. Ama bizde iş artık iyice yıpranmış, küçülmüş, önemsizleşmiş. Hatta "imam" deyince millet burun kıvırıyor. Ama bizde iş artık iyice yıpranmış, küçülmüş, önemsizleşmiş. Hatta "imam" deyince millet burun kıvırıyor.

"Sen nesin?" "Mühendis.." "Oo!.. Ne mühendisisin?" "İnşaat mühendisi." "Sen nesin?"

"Mühendis.."

"Oo!.. Ne mühendisisin?"

"İnşaat mühendisi."

O da kasılıyor; "Makine mühendisiyim. Bilgisayar mühendisiyim. Uçak mühendisiyim..."O da kasılıyor; "Makine mühendisiyim. Bilgisayar mühendisiyim. Uçak mühendisiyim..." "Mühendisim" dediği zaman havalarda uçuyor. "Sen nesin?" "Doktor." "Oo!.. Vay... Ne doktorusun?" "Mühendisim" dediği zaman havalarda uçuyor.

"Sen nesin?"

"Doktor."

"Oo!.. Vay... Ne doktorusun?"

"Kesiciyim, biçiciyim..." Yani operatör, cerrah… Kesiyor, biçiyor; adam yine seviniyor, hayret yani!"Kesiciyim, biçiciyim..."

Yani operatör, cerrah… Kesiyor, biçiyor; adam yine seviniyor, hayret yani!
Allahu ekber! Doktorlar, mühendisler makbul... "Senin mesleğin ne?" Allahu ekber!

Doktorlar, mühendisler makbul...

"Senin mesleğin ne?"

"Ben sanayiciyim, fabrikam var." "Oo!.." "Senin mesleğin ne?" "İhracatçı." "Oo!.." "Ben sanayiciyim, fabrikam var."

"Oo!.."

"Senin mesleğin ne?"

"İhracatçı."

"Oo!.."

"Senin mesleğin ne?" "İmam." "Haa..." "Senin mesleğin ne?" "Müezzin." "Hıı..." "Senin mesleğin ne?"

"İmam."

"Haa..."

"Senin mesleğin ne?"

"Müezzin."

"Hıı..."

Burun kıvırıyorlar.Yani bu mesleklerin artık havası, itibarı kalmamış. Ama aslında öyle değil.Burun kıvırıyorlar.Yani bu mesleklerin artık havası, itibarı kalmamış. Ama aslında öyle değil. Aslında imamlık çok kıymetli, çok şerefli ve de çok sevaplı bir meslek! Ve müezzinlik de öyle… Aslında imamlık çok kıymetli, çok şerefli ve de çok sevaplı bir meslek! Ve müezzinlik de öyle…

Hz. Ömer radıyallahu anh halife iken ne diyor? Hz. Ömer radıyallahu anh halife iken ne diyor?

"Ben halife olmasaydım müezzin olurdum." diyor, çok sevaplı olduğundan... "Ben halife olmasaydım müezzin olurdum." diyor, çok sevaplı olduğundan...

Allah rızası için müezzinlik yapmanın sevabı çok fazla.Allah rızası için müezzinlik yapmanın sevabı çok fazla. Ama sevabı âhirette alınacağından, millet burada paraları, banknotları deste deste görmediğindenAma sevabı âhirette alınacağından, millet burada paraları, banknotları deste deste görmediğinden onun kıymetini anlayamayan anlayamıyor. Ama işin doğrusu çok kıymetli! onun kıymetini anlayamayan anlayamıyor. Ama işin doğrusu çok kıymetli!

Şimdi duası makbul insanlar sayılıyordu.Şimdi duası makbul insanlar sayılıyordu. Bir oruçlunun duası makbul, bir de adaletli başkanın, önderin, devlet reisinin duası makbul.Bir oruçlunun duası makbul, bir de adaletli başkanın, önderin, devlet reisinin duası makbul. Hz. Ömer gibi adaletli olduktan sonra, Ebû Bekr-i Sıddîk gibi olduktan sonra,Hz. Ömer gibi adaletli olduktan sonra, Ebû Bekr-i Sıddîk gibi olduktan sonra, Hz. Ali Efendimiz gibi, Osman Efendimiz gibi olduktan sonra çok güzel!.. Hz. Ali Efendimiz gibi, Osman Efendimiz gibi olduktan sonra çok güzel!..

Ve da'vetü'l-mazlûmi. "Bir de mazlumun duası makbul." O da hiç reddolunmaz. Ne yapar Cenâb-ı Hak? Ve da'vetü'l-mazlûmi. "Bir de mazlumun duası makbul."

O da hiç reddolunmaz.

Ne yapar Cenâb-ı Hak?

Yerfeuha'llâhu fevka'l-ğammî. "Mazlumun duasını Allahu Teâlâ hazretleri bulutların üstüne yükseltir."Yerfeuha'llâhu fevka'l-ğammî. "Mazlumun duasını Allahu Teâlâ hazretleri bulutların üstüne yükseltir." Ve tüftehu lehâ ebvâbu's-semâi. "Ve bu dua gelsin diye göğün kapıları açılır." Ve tüftehu lehâ ebvâbu's-semâi. "Ve bu dua gelsin diye göğün kapıları açılır."

Halbuki göğün kapıları önemli geçit yerleri, herkese her zaman açılmaz.Halbuki göğün kapıları önemli geçit yerleri, herkese her zaman açılmaz. Oradan kolay geçilmez. Gümrük kapısından çok daha önemli, geçişler çok daha zor... Oradan kolay geçilmez. Gümrük kapısından çok daha önemli, geçişler çok daha zor... Kaçış imkânı yok. Melekler çünkü bekliyor. Önemini nereden biliyoruz? Kaçış imkânı yok. Melekler çünkü bekliyor. Önemini nereden biliyoruz?

Cebrail aleyhisselam'la Peygamber Efendimiz mirâca çıkarken bile melekler durdurdu.Cebrail aleyhisselam'la Peygamber Efendimiz mirâca çıkarken bile melekler durdurdu. Şu heybete, şu manzaraya, şu dehşete, şu ciddiyete bakın! Şu heybete, şu manzaraya, şu dehşete, şu ciddiyete bakın! Peygamber Efendimiz Cebrail aleyhisselam'la beraber mirâca çıkarken melekler durduruyorlar, Peygamber Efendimiz Cebrail aleyhisselam'la beraber mirâca çıkarken melekler durduruyorlar, semanın kapısında diyorlar ki; "Kimsin sen?" Ene Cibrîlu. "Ben Cebrailim." semanın kapısında diyorlar ki;

"Kimsin sen?"

Ene Cibrîlu. "Ben Cebrailim."

Bu ifadeler, bu bilgiler beni çok etkiliyor... Bu ifadeler, bu bilgiler beni çok etkiliyor...

"Pekâlâ, sen Cebrailsen tamam, geçebilirsin. Demek ki iznin var, geçebilirsin." "Pekâlâ, sen Cebrailsen tamam, geçebilirsin. Demek ki iznin var, geçebilirsin."

Ve men meake? "Peki yanındaki kim?" Ve men meake? "Peki yanındaki kim?"

"Yanımdaki âhir zaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ..."Yanımdaki âhir zaman peygamberi Muhammed-i Mustafâ... Habibullah, Allah'ın en sevdiği kul, en yüksek dereceli kul..." Diyor ki; Habibullah, Allah'ın en sevdiği kul, en yüksek dereceli kul..."

Diyor ki;

"Peki bu tarafa geçmesine ona izin verildi mi?" Bak, bak!"Peki bu tarafa geçmesine ona izin verildi mi?"

Bak, bak!
Cebrail aleyhisselâm'a bir de belge soruyor. Beşer o daha, hayatta, dünya ehli…Cebrail aleyhisselâm'a bir de belge soruyor. Beşer o daha, hayatta, dünya ehli… Dünya ehlinin bu tarafa geçmesi hiç olmuş bir şey değil, olağan bir şey değil. Dünya ehlinin bu tarafa geçmesi hiç olmuş bir şey değil, olağan bir şey değil.

"Peki ona bu tarafa geçmesine izin verildi mi?" "Evet, izin verildi." "Öyle mi, pekâlâ."Peki ona bu tarafa geçmesine izin verildi mi?"

"Evet, izin verildi."

"Öyle mi, pekâlâ.
Ey peygamber, ey salih peygamber hoş geldin, merhaba..." diyor, o zaman semanın kapıları açılıyor. Ey peygamber, ey salih peygamber hoş geldin, merhaba..." diyor, o zaman semanın kapıları açılıyor.

Mazlumun duasına semanın kapıları kendiliğinden açılıyor. Mazlumun duasına semanın kapıları kendiliğinden açılıyor.

Ve yekûlu'r-Rab. "Allahu Teâlâ hazretleri, Rabbü'l-âlemîn Tebâreke ve Teâlâ hazretleri buyurur ki;" Ve yekûlu'r-Rab. "Allahu Teâlâ hazretleri, Rabbü'l-âlemîn Tebâreke ve Teâlâ hazretleri buyurur ki;"

Ve izzetî ve celâlî. "İzzetime ve celâlime yemin ederim ki, and olsun ki..." Ve izzetî ve celâlî. "İzzetime ve celâlime yemin ederim ki, and olsun ki..."

Büyük yemin! Çok ciddi, çok önemli yemin! Dinleyenin tir tir titremesi lazım...Büyük yemin! Çok ciddi, çok önemli yemin! Dinleyenin tir tir titremesi lazım... Başka kimin titremesi lazım? En çok zalimin titremesi lazım! Başka kimin titremesi lazım?

En çok zalimin titremesi lazım!
Cenâb-ı Hakk'ın bu yeminini duyan zalimin;Cenâb-ı Hakk'ın bu yeminini duyan zalimin; "Allahu Teâlâ hazretleri izzetine, celâline yemin ediyor,"Allahu Teâlâ hazretleri izzetine, celâline yemin ediyor, benim hakkımda çok büyük yemin ediyor!" diye, korkudan ödü patlaması lazım! benim hakkımda çok büyük yemin ediyor!" diye, korkudan ödü patlaması lazım!

Ve izzetî ve celâlî le-ensuranneke velev ba'de hîn.Ve izzetî ve celâlî le-ensuranneke velev ba'de hîn. "Ey mazlum kulum! Sana mutlaka yardım edeceğim! İzzetime celâlime yemin olsun ki sana yardım edeceğim!" "Ey mazlum kulum! Sana mutlaka yardım edeceğim! İzzetime celâlime yemin olsun ki sana yardım edeceğim!"

Kime karşı? Zalime karşı. Kime karşı?

Zalime karşı.

Cenâb-ı Hak zalime karşı mazluma yardım edeceğine izzeti ve celâli üzerine and içerek, yeminle söylüyor. Cenâb-ı Hak zalime karşı mazluma yardım edeceğine izzeti ve celâli üzerine and içerek, yeminle söylüyor.

Velev ba'de hîn. "Azıcık beklesen bile, biraz zaman geçse bile muhakkak böyle olacak.Velev ba'de hîn. "Azıcık beklesen bile, biraz zaman geçse bile muhakkak böyle olacak. Muhakkak sana yardım edeceğim, ey mazlum kulum!" Muhakkak sana yardım edeceğim, ey mazlum kulum!"

Mazlum kulun hatta müslüman olma mecburiyeti bile yoktur.Mazlum kulun hatta müslüman olma mecburiyeti bile yoktur. Mazlum mazlum oldu mu, gayrimüslim de olsa müslüman da olsa mazluma Allah yardım eder.Mazlum mazlum oldu mu, gayrimüslim de olsa müslüman da olsa mazluma Allah yardım eder. Zulme uğradığı için, zalime karşı mazluma mutlaka yardım eder.Zulme uğradığı için, zalime karşı mazluma mutlaka yardım eder. Ama müslüman olunca, hele hele mü'min kul olduğu zaman mutlaka ve mutlaka yardımı süratle gelir. Ama müslüman olunca, hele hele mü'min kul olduğu zaman mutlaka ve mutlaka yardımı süratle gelir.

Bu hadîs-i şerîfin başka bir rivayetine gelelim, onu da okuyalım. Bu hadîs-i şerîfin başka bir rivayetine gelelim, onu da okuyalım.

Selâsün hakkun ala'llâhi en lâ yerüdde lehüm da'veten.Selâsün hakkun ala'llâhi en lâ yerüdde lehüm da'veten. "Üç kişi vardır ki onların duasını reddetmemek Allah'ın üzerine haktır." Yani ne demek? "Üç kişi vardır ki onların duasını reddetmemek Allah'ın üzerine haktır."

Yani ne demek?

"Allah'a hiçbir şey mecburiyet getirmez, Allah hiçbir şey yapmaya zorunlu, mecbur değil;"Allah'a hiçbir şey mecburiyet getirmez, Allah hiçbir şey yapmaya zorunlu, mecbur değil; ama mutlaka bu üç kişinin duasını kabul eder. Allah üzerine haktır, kanûn-u ilâhîsi böyledir; ama mutlaka bu üç kişinin duasını kabul eder. Allah üzerine haktır, kanûn-u ilâhîsi böyledir; reddetmez, mutlaka kabul eder." Nedir bu üç kişi? es-Sâimu hattâ yüftıra.reddetmez, mutlaka kabul eder."

Nedir bu üç kişi?

es-Sâimu hattâ yüftıra.
"Orucunu bozuncaya kadar oruçlunun duası makbuldür." "Orucunu bozuncaya kadar oruçlunun duası makbuldür."

Burada hîne yerine hattâ gelince mâna biraz değişti. Bu rivayeti okuduğumuz zaman ne kazandık? Burada hîne yerine hattâ gelince mâna biraz değişti. Bu rivayeti okuduğumuz zaman ne kazandık?

"Oruçlu olduğu saatler boyunca yaptığı dualar hep makbul."Oruçlu olduğu saatler boyunca yaptığı dualar hep makbul. Sadece iftar ettiği saatte değil, iftar ederkenki duası değil;Sadece iftar ettiği saatte değil, iftar ederkenki duası değil; gündüz boyunca, oruçlu olduğu zaman boyunca yaptığı dualar makbul." mânası çıkıyor buradan.gündüz boyunca, oruçlu olduğu zaman boyunca yaptığı dualar makbul." mânası çıkıyor buradan. Hattâ yüftıra. "İftar edinceye kadar duası makbul." Hattâ yüftıra. "İftar edinceye kadar duası makbul."

Bu neye benziyor, neyi hatırlatıyor bana şahsen? Bu neye benziyor, neyi hatırlatıyor bana şahsen?

Kadir gecesindeki o sevaplar, o feyizler, o mükâfatlar ne zamana kadar? Kadir gecesindeki o sevaplar, o feyizler, o mükâfatlar ne zamana kadar?

Hiye hattâ matlai'l-fecr. Fecr-i sâdık doğuncaya kadar, yani imsak kesilinceye kadar.Hiye hattâ matlai'l-fecr. Fecr-i sâdık doğuncaya kadar, yani imsak kesilinceye kadar. Bütün gece yani, sadece o kesilme anında değil gibi... Bu da önemli… Bütün gece yani, sadece o kesilme anında değil gibi...

Bu da önemli…
Demek ki oruçlu olduğumuz zaman zamanımızı boşa geçirmeyelim. Demek ki oruçlu olduğumuz zaman zamanımızı boşa geçirmeyelim. Dua edelim, zikredelim, tesbih eyleyelim, Cenâb-ı Hak'tan hayırları,Dua edelim, zikredelim, tesbih eyleyelim, Cenâb-ı Hak'tan hayırları, dünya ve âhirete ait muradlarımızı isteyelim, isteyelim, isteyelim… dünya ve âhirete ait muradlarımızı isteyelim, isteyelim, isteyelim…

Ve'l-mazlûmu hattâ yentasıra. Mazlumun duası da makbul... Ne zamana kadar? Ve'l-mazlûmu hattâ yentasıra. Mazlumun duası da makbul... Ne zamana kadar?

Cenâb-ı Hakk'ın ona yardımı gelinceye kadar.Cenâb-ı Hakk'ın ona yardımı gelinceye kadar. Cenâb-ı Hakk'ın yardımı ona ulaşıncaya kadar o esnada yaptığı dualar hep makbul, reddolunmaz. Cenâb-ı Hakk'ın yardımı ona ulaşıncaya kadar o esnada yaptığı dualar hep makbul, reddolunmaz.

Bizim köyde muhtarın birisi -çok ibretli bir olay- bir muhtarlık icraatı yapmış.Bizim köyde muhtarın birisi -çok ibretli bir olay- bir muhtarlık icraatı yapmış. Bir kadının malını, mülkünü istimlak etmiş.Bir kadının malını, mülkünü istimlak etmiş. Ondan sonra kadın da; "Gözlerin önüne aksın!" diye beddua etmiş.Ondan sonra kadın da; "Gözlerin önüne aksın!" diye beddua etmiş. Muhtar da, kendisine beddua ediliyor; "Âmin âmin..." demiş. Muhtar da, kendisine beddua ediliyor; "Âmin âmin..." demiş. Arkasından da demiş ki; "Köpeğin duası kabul olsa gökten kemik yağar."Arkasından da demiş ki; "Köpeğin duası kabul olsa gökten kemik yağar." Ama Cenâb-ı Hakk'ın işleri şakaya gelmez. Son zamanında gözlerine bir hastalık geldi,Ama Cenâb-ı Hakk'ın işleri şakaya gelmez. Son zamanında gözlerine bir hastalık geldi, gözleri yuvalarından şişti, söylenmeyecek durumlar oldu... İşin şakası yok. gözleri yuvalarından şişti, söylenmeyecek durumlar oldu...

İşin şakası yok.
Öyle Allah'ın kelâmı ile, dualarla, namazlarla, 'âmin'lerle karşılaştığı zamanÖyle Allah'ın kelâmı ile, dualarla, namazlarla, 'âmin'lerle karşılaştığı zaman insanın hemen hizaya gelmesi lazım. Oyuncak değil. insanın hemen hizaya gelmesi lazım. Oyuncak değil.

Mazlum, yardım alıncaya kadar duası makbul. Üçüncüsü; ve'l-müsâfiru hattâ yercia.Mazlum, yardım alıncaya kadar duası makbul.

Üçüncüsü; ve'l-müsâfiru hattâ yercia.
Bu üçüncüsü ötekisinden farklı oldu.Bu üçüncüsü ötekisinden farklı oldu. Birinci rivayette imâmü'l-âdil demişti, adaletli hükümdarın duası makbul. O tamam. Birinci rivayette imâmü'l-âdil demişti, adaletli hükümdarın duası makbul. O tamam. Ama burada bir başka şeyi öğrenmiş oluyoruz: "Misafir, yolcu..." Hattâ yercia. "Evine dönünceye kadar." Ama burada bir başka şeyi öğrenmiş oluyoruz: "Misafir, yolcu..." Hattâ yercia. "Evine dönünceye kadar."

Evinden çıkmış, "Hadi Allah'a ısmarladık hanım, ben şöyle bir dolaşıp geleceğim,Evinden çıkmış, "Hadi Allah'a ısmarladık hanım, ben şöyle bir dolaşıp geleceğim, 15 gün sonra inşaallah eve geleceğim." dedi, kalktı gitti. Şuraya gitti, buraya gitti.15 gün sonra inşaallah eve geleceğim." dedi, kalktı gitti. Şuraya gitti, buraya gitti. Döndü geldi. Yolcu, misafir... Yolculuğa çıkınca namazı da iki rekât kılıyor...Döndü geldi. Yolcu, misafir... Yolculuğa çıkınca namazı da iki rekât kılıyor... Yolcu yola çıkıp tekrar evine dönünceye kadar duası makbul. Yolcu yola çıkıp tekrar evine dönünceye kadar duası makbul.

Misafir kelimesini de biz Türkçe'de biraz farklı kullanıyoruz.Misafir kelimesini de biz Türkçe'de biraz farklı kullanıyoruz. Evimize gelen kimseye misafir diyoruz. Karşı komşu haber gönderiyor,Evimize gelen kimseye misafir diyoruz. Karşı komşu haber gönderiyor, "Bu akşam size ziyarete geleceğim, çayı sizinle içeceğim." diyor. "Bu akşam size ziyarete geleceğim, çayı sizinle içeceğim." diyor. Hanıma diyoruz ki; "Misafir gelecek, çayları hazırla, kekleri pişir, börekleri çörekleri yap, Hanıma diyoruz ki; "Misafir gelecek, çayları hazırla, kekleri pişir, börekleri çörekleri yap, poğaçaları hazırla, fırına sür, ısıt. Misafir gelecek." diyoruz.poğaçaları hazırla, fırına sür, ısıt. Misafir gelecek." diyoruz. O misafir değil, o karşıdaki. Misafir Arapça'da "sefere çıkmış" demek.O misafir değil, o karşıdaki. Misafir Arapça'da "sefere çıkmış" demek. Misafir, "namazı iki rekât kılma durumuna gelecek yolculuğa çıkmış kimse" demek. Misafir, "namazı iki rekât kılma durumuna gelecek yolculuğa çıkmış kimse" demek. Peki o karşıdan gelenin, yakın olanın adı ne Arapça'da? Dayf. Dat harfi ile. Peki o karşıdan gelenin, yakın olanın adı ne Arapça'da?

Dayf. Dat harfi ile.

"Eve konuk geldi." Tamam. Ama misafir "yolcu, sefere gurbete çıkmış olan" demek."Eve konuk geldi."

Tamam. Ama misafir "yolcu, sefere gurbete çıkmış olan" demek.
Çünkü evinden uzaklaştı mı artık zorluklar başlar;Çünkü evinden uzaklaştı mı artık zorluklar başlar; odası yok,masası yok, imkânları yok, birtakım sıkıntılar var. İşte onun da duası makbuldür. odası yok,masası yok, imkânları yok, birtakım sıkıntılar var. İşte onun da duası makbuldür.

Allahu Teâlâ hazretleri bizleri duaları makbul olan kullarından eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizleri duaları makbul olan kullarından eylesin. Makbul dua olan zamanları da değerlendirip, ona göre dualar edip sevapları kaçırmamayı da nasip eylesin. Makbul dua olan zamanları da değerlendirip, ona göre dualar edip sevapları kaçırmamayı da nasip eylesin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2