Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Cennet ve Hoşa Gitmeyen Şeyler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Safer 1403 / 05.12.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İslâm Haksızlığı Önler, Cennet ve Cehennem, Şeytanın İnsana Vesvese Vermesi, Mûsâ AS’ın Firavun İçin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Cennet ve Hoşa Gitmeyen Şeyler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Safer 1403 / 05.12.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İslâm Haksızlığı Önler, Cennet ve Cehennem, Şeytanın İnsana Vesvese Vermesi, Mûsâ AS’ın Firavun İçin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdülillahirabbilâlemîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ-seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîneel-Hamdülillahirabbilâlemîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ-seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ-yevmi'd-dîn. Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ-yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'du. Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullahEmmâ ba'du.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâle: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâle:

Lem yusibi'l-insânü hılfen illâ zâdehû şiddeten ve lâ hılfe fi'l-İslâm. Lem yusibi'l-insânü hılfen illâ zâdehû şiddeten ve lâ hılfe fi'l-İslâm.

Sadaka Resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Çok aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Çok aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, lütfu, keremi, ihsânı cümlenizin üzerine olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, lütfu, keremi, ihsânı cümlenizin üzerine olsun. Şurada Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîfelerinden bir miktarınıŞurada Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîfelerinden bir miktarını okuyup feyz ve şeref kesb-i ümidiyle faydalanmak istiyoruz. okuyup feyz ve şeref kesb-i ümidiyle faydalanmak istiyoruz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce evvelen ve hâssatenBu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce evvelen ve hâssaten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin ruhu içinEfendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin ruhu için sâir enbiyâ ve mürselînin ervâhı içinsâir enbiyâ ve mürselînin ervâhı için bütün evliyaullahın ve cümle sâdât ve meşâyih-i turuk-ı aliyyemizin ruhları için,bütün evliyaullahın ve cümle sâdât ve meşâyih-i turuk-ı aliyyemizin ruhları için, hocamız Mehmed Zahid-i Bursevî'nin ruhları içinhocamız Mehmed Zahid-i Bursevî'nin ruhları için okuduğumuz eseri cem ve tertip eylemiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin Efendi hocamız merhumun ruhu için,okuduğumuz eseri cem ve tertip eylemiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin Efendi hocamız merhumun ruhu için, bu beldede metfun bulunan mü'minîn-i mü'minatın, ashâb-ı kiramdan, Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerindenbu beldede metfun bulunan mü'minîn-i mü'minatın, ashâb-ı kiramdan, Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinden zamanımıza kadar gelmiş geçmiş cümle mü'minlerin ruhları için,zamanımıza kadar gelmiş geçmiş cümle mü'minlerin ruhları için, uzaktan yakından bu hadîs-i şerifleri dinlemek dinlemek üzere şu meclise gelmiş olan siz kardeşlerimizin deuzaktan yakından bu hadîs-i şerifleri dinlemek dinlemek üzere şu meclise gelmiş olan siz kardeşlerimizin de ahirete intikal etmiş olan cümle sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için, ahirete intikal etmiş olan cümle sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için, biz mü'minlerin de sıhhat ve afiyet üzere yaşayıp imân-ı kâmil ile ahirete göçüpbiz mü'minlerin de sıhhat ve afiyet üzere yaşayıp imân-ı kâmil ile ahirete göçüp Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olması için,Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olması için, bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım.

Dersin başında metnini okumuş olduğumuz birinci hadîs-i şerîf anlaşma ve sözleşmeler hakkında. Dersin başında metnini okumuş olduğumuz birinci hadîs-i şerîf anlaşma ve sözleşmeler hakkında.

Cahiliye devrinde Araplar birbirleriyle anlaşma yaparlarmış. Cahiliye devrinde Araplar birbirleriyle anlaşma yaparlarmış.

"Senin kanın benim kanım, senin sözün benim sözüm,"Senin kanın benim kanım, senin sözün benim sözüm, senin intikamın benim intikamım, her bakımdan birbirimize destek olalım mı?" "Olalım." senin intikamın benim intikamım, her bakımdan birbirimize destek olalım mı?"

"Olalım."

El uzatıp birbirleriyle anlaşma yaparlarmış, birbirlerini öylece desteklerlermiş.El uzatıp birbirleriyle anlaşma yaparlarmış, birbirlerini öylece desteklerlermiş. İyide, kötüde, intikamda, mücadelede, düşmanla savaşmada, düşmanı defetmekte, İyide, kötüde, intikamda, mücadelede, düşmanla savaşmada, düşmanı defetmekte, yardımlaşmada birbirleriyle böylece ahitlerine uygun olarak destek olurlar, yardımlaşırlarmış.yardımlaşmada birbirleriyle böylece ahitlerine uygun olarak destek olurlar, yardımlaşırlarmış. Buna hılf deniliyor. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;Buna hılf deniliyor.

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;
insan bir hılf, bir anlaşma, böyle bir sözleşme yapmışsa, insan bir hılf, bir anlaşma, böyle bir sözleşme yapmışsa, böyle bir sözleşme kendisine isabet etmişse veyahut kendisi böyle bir sözleşmeye girmişse,böyle bir sözleşme kendisine isabet etmişse veyahut kendisi böyle bir sözleşmeye girmişse, illâ zâdehû şiddeten. illâ zâdehû şiddeten. "Onun başına meşakkati arttırır, başına çeşitli dertler, belalar, sıkıntılar verdiği sözden dolayı açar.""Onun başına meşakkati arttırır, başına çeşitli dertler, belalar, sıkıntılar verdiği sözden dolayı açar." Veyahut da böyle insanlar grup grup gruplaşıp da birbirleriyle sözleştikçe aradaki çekişme şiddetlenir. Veyahut da böyle insanlar grup grup gruplaşıp da birbirleriyle sözleştikçe aradaki çekişme şiddetlenir.

Ben seninle anlaştım, var mısın, uzat elini, hadi bakalım,Ben seninle anlaştım, var mısın, uzat elini, hadi bakalım, bu bizim karşımızda kim durursa onu devireceğiz, vuracağız, kıracağız filan deyince bu bizim karşımızda kim durursa onu devireceğiz, vuracağız, kıracağız filan deyince karşı taraf da mukabil tedbir alır, o da bir grup olur, karşı taraf da mukabil tedbir alır, o da bir grup olur, ötekisi de bir grup olur, ötekisi de bir grup olur o zaman: ötekisi de bir grup olur, ötekisi de bir grup olur o zaman:

Ev yelbiseküm şiye'an ve yüzîka ba'daküm be'se ba'din. Ev yelbiseküm şiye'an ve yüzîka ba'daküm be'se ba'din.

Âyet-i kerîmesinde dediği gibi Allahu Teâlâ hazretlerinin bir imtihanıdır bu.Âyet-i kerîmesinde dediği gibi Allahu Teâlâ hazretlerinin bir imtihanıdır bu. İnsanı insana, aynı milletin fertlerini birini ötekisine kırdırır, büyük fitneler, fesatlar çıkartır. İnsanı insana, aynı milletin fertlerini birini ötekisine kırdırır, büyük fitneler, fesatlar çıkartır.

Peygamber Efendimiz onun için bu hadîs-i şerîfinde böyle özel sözleşmeleri kaldırıyor; yok böyle şey!Peygamber Efendimiz onun için bu hadîs-i şerîfinde böyle özel sözleşmeleri kaldırıyor; yok böyle şey! Çünkü böyle bir anlaşma yaptı mı insanlar aralarındaki şiddet hareketleri artıyor, fazlalaşıyor. Çünkü böyle bir anlaşma yaptı mı insanlar aralarındaki şiddet hareketleri artıyor, fazlalaşıyor.

V e lâ hılfe fi'l-islâm. "İslâm'da öyle anlaşma yok!" diyor Peygamber Efendimiz. Ne var? V e lâ hılfe fi'l-islâm. "İslâm'da öyle anlaşma yok!" diyor Peygamber Efendimiz.

Ne var?

İslâm'ın kendisi var. İslâm'ın kendisi anlaşmaların en güzeli olarak yeterli.İslâm'ın kendisi var. İslâm'ın kendisi anlaşmaların en güzeli olarak yeterli. Onun için de ondan ayrı, onun çatısı altında başka gruplanmalara, gruplaşmalara,Onun için de ondan ayrı, onun çatısı altında başka gruplanmalara, gruplaşmalara, bölünmelere, çatışmalara hacet yok. Eskiden insanlarda din, iman, inanç yokmuş,bölünmelere, çatışmalara hacet yok. Eskiden insanlarda din, iman, inanç yokmuş, puta tapıyorlarmış, zayıfı eziyorlarmış, kuvvetliler kendi aralarında anlaşma yapıyorlarmış. puta tapıyorlarmış, zayıfı eziyorlarmış, kuvvetliler kendi aralarında anlaşma yapıyorlarmış. İnsanlar çare bulmak için hep birbirleriyle mecburen sözleşip, anlaşıp o kabile bu kabileyle,İnsanlar çare bulmak için hep birbirleriyle mecburen sözleşip, anlaşıp o kabile bu kabileyle, öteki insan beriki insanlarla sözleşip hukukunu korumaya çalışırlarmış. öteki insan beriki insanlarla sözleşip hukukunu korumaya çalışırlarmış.

Eski tarih kitaplarında yazar ki o kadar anarşi, o kadar kanunsuzluk, savrukluk,Eski tarih kitaplarında yazar ki o kadar anarşi, o kadar kanunsuzluk, savrukluk, o kadar kendi bildiğine, keyfine hareket etmek varmış ki; Mekke-i Mükerreme'ye mal getirirmiş adam, o kadar kendi bildiğine, keyfine hareket etmek varmış ki; Mekke-i Mükerreme'ye mal getirirmiş adam, malını alırlarmış, "Vermiyorum paranı." derlermiş. İslâm'dan önce yani. malını alırlarmış, "Vermiyorum paranı." derlermiş. İslâm'dan önce yani. Köylü, zavallı çölden, oradan, buradan mal getirmiş, şehirde satacak, para kazanacak, Köylü, zavallı çölden, oradan, buradan mal getirmiş, şehirde satacak, para kazanacak, ihtiyacını görecek, malı alırmış "Paranı vermiyorum, defol!" dermiş. Kime derdini yansın? ihtiyacını görecek, malı alırmış "Paranı vermiyorum, defol!" dermiş.

Kime derdini yansın?

Polis, asker, emniyet tertibatı yok, bir şey yok, kitaplar böyle çeşitli haksızlıkları anlatırdı,Polis, asker, emniyet tertibatı yok, bir şey yok, kitaplar böyle çeşitli haksızlıkları anlatırdı, böyle çok şeyler olmuş, hatta kimisi mesela hanımıyla gelirmiş deböyle çok şeyler olmuş, hatta kimisi mesela hanımıyla gelirmiş de hanımını kaçırırlarmış yanından filan diye yazıyor kitaplar. Ne yapsın, anlaşmalar gerekmiş. hanımını kaçırırlarmış yanından filan diye yazıyor kitaplar. Ne yapsın, anlaşmalar gerekmiş.

Bir de bu anlaşmalar içinde tarih kitaplarına geçmiş olan hılfu'l-fudul diye bir anlaşma var.Bir de bu anlaşmalar içinde tarih kitaplarına geçmiş olan hılfu'l-fudul diye bir anlaşma var. Fazl ve Fudayl isminde iki şahıs nedir bu derbederlik, kanunsuzluk, Fazl ve Fudayl isminde iki şahıs nedir bu derbederlik, kanunsuzluk, gel biz birbirimizle bir anlaşma yapalım,gel biz birbirimizle bir anlaşma yapalım, böyle bir haksızlık varsa bu haksızlığı defetmek için beraberce çalışalım, böyle bir haksızlık varsa bu haksızlığı defetmek için beraberce çalışalım, filan diye bir anlaşma yapmışlar Mekke'de. filan diye bir anlaşma yapmışlar Mekke'de. Daha evvelden Peygamberimiz peygamberlikle vazifelenmezden önce böyle anlaşma yapmışlar.Daha evvelden Peygamberimiz peygamberlikle vazifelenmezden önce böyle anlaşma yapmışlar. Artık o zaman bir iki kişi böyle haksızlığa uğramış, bu anlaşmayı duyduğu için gitmiş,Artık o zaman bir iki kişi böyle haksızlığa uğramış, bu anlaşmayı duyduğu için gitmiş, onlara müracaat etmiş. Ben böyle bir sıkıntıya uğradım, bir haksızlığa uğradım, bana yardım edinonlara müracaat etmiş. Ben böyle bir sıkıntıya uğradım, bir haksızlığa uğradım, bana yardım edin diye kılıçlarını bir çekmişler, oklarını almışlar yanlarına, yardımcı olmuşlar,diye kılıçlarını bir çekmişler, oklarını almışlar yanlarına, yardımcı olmuşlar, adamın hakkını korumuşlar.adamın hakkını korumuşlar. Peygamber Efendimiz o hılfu'l-fudul'u methetmiş. Onu tasvip ettiğini belirtmiş. Peygamber Efendimiz o hılfu'l-fudul'u methetmiş. Onu tasvip ettiğini belirtmiş.

Buradan anlaşılıyor ki bu tarihî mâlumâttan ve hadîs-i şerîften anlaşılıyor kiBuradan anlaşılıyor ki bu tarihî mâlumâttan ve hadîs-i şerîften anlaşılıyor ki insanların iyi niyetlerle, birbirleriyle hakkı tutup, kaldırıp kurtarmak için, zulmü men etmek, insanların iyi niyetlerle, birbirleriyle hakkı tutup, kaldırıp kurtarmak için, zulmü men etmek, engellemek için anlaşmaları iyi de; gruplaşmaya, çatışmaya, kavgaya, gürültüye, patırtıya sebep olacak,engellemek için anlaşmaları iyi de; gruplaşmaya, çatışmaya, kavgaya, gürültüye, patırtıya sebep olacak, aradaki kızgınlığı, şiddeti artıracak tarzdaki anlaşmaları uygun değil. aradaki kızgınlığı, şiddeti artıracak tarzdaki anlaşmaları uygun değil.

Ve yine bu hadîs-i şerîfin metninden anlaşılıyor ki İslâm her şeyi hallediyor.Ve yine bu hadîs-i şerîfin metninden anlaşılıyor ki İslâm her şeyi hallediyor. Allahu Teâlâ hazretleri müslümanları birbirleriyle kardeş ediyor: İnneme'l-mü'minûne ihvetün. Allahu Teâlâ hazretleri müslümanları birbirleriyle kardeş ediyor:

İnneme'l-mü'minûne ihvetün.

"Müslümanlar -başka bir şekilde düşünülmesi mümkün değil- sadece ve sadece birbirlerinin kardeşidir." "Müslümanlar -başka bir şekilde düşünülmesi mümkün değil- sadece ve sadece birbirlerinin kardeşidir."

İstesen de istemesen de şu yüzü kara kardeşin senin, ben de senin kardeşinim,İstesen de istemesen de şu yüzü kara kardeşin senin, ben de senin kardeşinim, sen de benim kardeşimsin, kıvırcık saçlı Habeşî de kardeşimiz, müslüman olmuşsa İngiltere'deki de, sen de benim kardeşimsin, kıvırcık saçlı Habeşî de kardeşimiz, müslüman olmuşsa İngiltere'deki de, Amerika'daki zencisi de, sarı ırklısı da, çekik gözlüsü de, ufak boylusu da, uzun boylusu da…Amerika'daki zencisi de, sarı ırklısı da, çekik gözlüsü de, ufak boylusu da, uzun boylusu da… Allah kardeş etmiş, imanda kardeş olmuşuz, o kardeşlik yetiyor.Allah kardeş etmiş, imanda kardeş olmuşuz, o kardeşlik yetiyor. Bizim kardeşin kardeşe kanı haram, namusu, ırzı, malı haram… Ne demek? Bizim kardeşin kardeşe kanı haram, namusu, ırzı, malı haram…

Ne demek?

Namusuna dil uzatamayız, göz koyamayız, malını gasp edemeyiz, alamayız,Namusuna dil uzatamayız, göz koyamayız, malını gasp edemeyiz, alamayız, kendisine haksızlık edemeyiz, kendisini hor hakir göremeyiz,kendisine haksızlık edemeyiz, kendisini hor hakir göremeyiz, Allah'ın kulu, müslüman kardeşimiz olduğu için hürmet etmek zorundayız. Allah'ın kulu, müslüman kardeşimiz olduğu için hürmet etmek zorundayız.

İslâm her şeyi hâlletmiş, İslâm gelince ortalık hallolmuş, artık ufak tefek anlaşmalara lüzum yok.İslâm her şeyi hâlletmiş, İslâm gelince ortalık hallolmuş, artık ufak tefek anlaşmalara lüzum yok. İslâm halletmiş, hem de öyle bir halletmiş ki afallamış Araplar, eski usûl zorbalığa alışmış olanlar,İslâm halletmiş, hem de öyle bir halletmiş ki afallamış Araplar, eski usûl zorbalığa alışmış olanlar, İslâm'ın adaletinden şaşırmış, afallamışlar. Bir kısmı intibak bile edememiş. İslâm'ın adaletinden şaşırmış, afallamışlar. Bir kısmı intibak bile edememiş.

Pazarda gezerken bir tane kabile reisi, müslümanlardan birisi kalabalıkta yanlışla ayağına basmış.Pazarda gezerken bir tane kabile reisi, müslümanlardan birisi kalabalıkta yanlışla ayağına basmış. Olur ya hani öyle, çekilirken, yürürken, ederken beyzadenin ayağına basıvermiş. Olur ya hani öyle, çekilirken, yürürken, ederken beyzadenin ayağına basıvermiş. Bu müslüman, o da kaldırmış bir tokat patlatmış. Bu müslüman, o da kaldırmış bir tokat patlatmış.

"Terbiyesiz, ben koca kabile reisiyim, dikkat etsene!" mi dedi artık,"Terbiyesiz, ben koca kabile reisiyim, dikkat etsene!" mi dedi artık, ne dediyse gerilmiş, bir tokat patlatmış. ne dediyse gerilmiş, bir tokat patlatmış.

Ama İslâm geldi, haberi yok adamın, var da değişen havaya intibak edememiş, anlayamamış.Ama İslâm geldi, haberi yok adamın, var da değişen havaya intibak edememiş, anlayamamış. İslâm'dan haberi var, kendi de güya müslüman ama hazmedememiş, anlayamamış. İslâm'dan haberi var, kendi de güya müslüman ama hazmedememiş, anlayamamış. Öteki tokadı yiyen müslüman gitmiş Hz. Ömer'e demiş ki: Öteki tokadı yiyen müslüman gitmiş Hz. Ömer'e demiş ki:

"Yâ Ömer, vurdu bana, filanca adam ne olursa olsun."Yâ Ömer, vurdu bana, filanca adam ne olursa olsun. İsterse kabile reisi olsun ne olursa olsun isterse yüz tane, bin tane arkasından hizmetçisi gezsin.İsterse kabile reisi olsun ne olursa olsun isterse yüz tane, bin tane arkasından hizmetçisi gezsin. Bana vurmaması lazım, ben Allah'ın kulu değil miyim?Bana vurmaması lazım, ben Allah'ın kulu değil miyim? Ben hür bir insan değil miyim, öyle herkesin herkese kızdığı kimseye kaldırıp tokat vurması var mı?Ben hür bir insan değil miyim, öyle herkesin herkese kızdığı kimseye kaldırıp tokat vurması var mı? Yok. Davacıyım." Çağırtmış adaletiyle meşhur Hz. Ömer. "Yaptın mı bu işi?" demiş. Yok. Davacıyım."

Çağırtmış adaletiyle meşhur Hz. Ömer.

"Yaptın mı bu işi?" demiş.

"Yaptım." demiş "Ayağıma bastı ben de vurdum, dikkat etseydi ben koca şerefli adamım." filan gibi"Yaptım." demiş "Ayağıma bastı ben de vurdum, dikkat etseydi ben koca şerefli adamım." filan gibi bir edâ ile o zaman demiş ki Hz. Ömer: "O halde o da sana kaldırıp, gerilip tokat patlatacak." bir edâ ile o zaman demiş ki Hz. Ömer:

"O halde o da sana kaldırıp, gerilip tokat patlatacak."

Kısasa kısas, tokadı patlatacak, ondan sonra o da anlayacak.Kısasa kısas, tokadı patlatacak, ondan sonra o da anlayacak. Buna tahammül edememiş, kaçmış İslâm diyarından gitmiş, İslâm'dan çıkmış, gitmiş. Buna tahammül edememiş, kaçmış İslâm diyarından gitmiş, İslâm'dan çıkmış, gitmiş. Ama İslâm böyle getirmiş. Öyle adalet getirmiş ki kabile reisiymiş, küçük zavallı bir köylüymüş,Ama İslâm böyle getirmiş. Öyle adalet getirmiş ki kabile reisiymiş, küçük zavallı bir köylüymüş, bedeviymiş, farkı kalmamış, onun için ayrıca özel anlaşmalara lüzum kalmamış. bedeviymiş, farkı kalmamış, onun için ayrıca özel anlaşmalara lüzum kalmamış.

Onun için Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte başka sözleşmeye, anlaşmaya lüzum yok,Onun için Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte başka sözleşmeye, anlaşmaya lüzum yok, İslâm'da böyle şey yok, diyor.İslâm'da böyle şey yok, diyor. Bundan bir mâna daha çıkıyor; İslâm gelmeden önce şahıslar birbirleriyle yeminleşmişler, Bundan bir mâna daha çıkıyor; İslâm gelmeden önce şahıslar birbirleriyle yeminleşmişler, anlaşmışlarsa, el uzatıp birbirlerinin elini sıkıp bazı sözler vermişlerseanlaşmışlarsa, el uzatıp birbirlerinin elini sıkıp bazı sözler vermişlerse İslâm onları da iptal ediyor demek. Bitti artık, o eski kavgaları unut bakalım.İslâm onları da iptal ediyor demek. Bitti artık, o eski kavgaları unut bakalım. İslâm geldi, İslâm kardeşliği içinde, birlik ve beraberlik içinde ol demek. İslâm geldi, İslâm kardeşliği içinde, birlik ve beraberlik içinde ol demek.

Biz de yakın zamanda şu memleketin içinde ihtilafın ne olduğunu gördük.Biz de yakın zamanda şu memleketin içinde ihtilafın ne olduğunu gördük. Aynı memleketin fertleri, kardeşler, amcazâdeler, bilmem aynı ailenin, mahallenin,Aynı memleketin fertleri, kardeşler, amcazâdeler, bilmem aynı ailenin, mahallenin, şehrin insanları olarak ihtilafın; özel özel anlaşmalar yapıp daşehrin insanları olarak ihtilafın; özel özel anlaşmalar yapıp da birbirimize girmenin ne kadar kötü şey olduğunu gördük. İşte neden oluyor? birbirimize girmenin ne kadar kötü şey olduğunu gördük.

İşte neden oluyor?

İslâm'ı bilmemekten oluyor.İslâm'ı bilmemekten oluyor. Müslümanlığı bilse insanlar, bu hadîs-i şerîfi okusa, bu hadisin mânasına intikal etse,Müslümanlığı bilse insanlar, bu hadîs-i şerîfi okusa, bu hadisin mânasına intikal etse, o zaman daha geniş bir şuura erecek. Adam karşısındakine kem gözle bakıyor.o zaman daha geniş bir şuura erecek.

Adam karşısındakine kem gözle bakıyor.
Hem de o kadar müsamahasız ki bakışı senin hocan Ali Efendi, benim hocam Veli Efendi diye Hem de o kadar müsamahasız ki bakışı senin hocan Ali Efendi, benim hocam Veli Efendi diye birbirlerine yan bakıyorlar. Nerden çıkarttın bu böyle hoca farkından dolayı kavga çıkartmayı, birbirlerine yan bakıyorlar. Nerden çıkarttın bu böyle hoca farkından dolayı kavga çıkartmayı, kimisi hukukta okur, kimisi iktisatta okur,kimisi hukukta okur, kimisi iktisatta okur, kimisi edebiyat fakültesinde okur, kimisi teknik üniversitede okur. kimisi edebiyat fakültesinde okur, kimisi teknik üniversitede okur.

Hocaları farklı diye insanlar birbirlerine düşman oluyorlar mı? Hocaları farklı diye insanlar birbirlerine düşman oluyorlar mı?

Bakıyorsun hoca farkından kavga, gürültü, kıyamet kopuyor. Bakıyorsun hoca farkından kavga, gürültü, kıyamet kopuyor.

İslâm gelip de insanın gönlüne yerleşmezse, iman gelip de insanın hareketlerini vicdanın ölçülerine göreİslâm gelip de insanın gönlüne yerleşmezse, iman gelip de insanın hareketlerini vicdanın ölçülerine göre tanzim etmezse bu insanların yola gelmesi mümkün değildir. tanzim etmezse bu insanların yola gelmesi mümkün değildir. İstediğin kadar kanun yap, istediğin kadar polis dik,İstediğin kadar kanun yap, istediğin kadar polis dik, her adamın başına bir polis dikmen lazım, sonra polisler de onlara uyabilir. İşin kötüsü o. her adamın başına bir polis dikmen lazım, sonra polisler de onlara uyabilir. İşin kötüsü o.

Polis de vicdan terbiyesine muhtaç. Hâkim de vicdan terbiyesine muhtaç.Polis de vicdan terbiyesine muhtaç. Hâkim de vicdan terbiyesine muhtaç. Müfettiş de vicdan terbiyesine muhtaç. Müfettiş de vicdan terbiyesine muhtaç.

Sen bakansın, genel müdürsün, falanca yerde bir haksızlık olmuş,Sen bakansın, genel müdürsün, falanca yerde bir haksızlık olmuş, filanca memurla filanca memur arasında ihtilaf çıkmış, ortada bir suç var.filanca memurla filanca memur arasında ihtilaf çıkmış, ortada bir suç var. Kendin gidemiyorsun, müfettiş gönderiyorsun, ya müfettiş öbür taraftan para alıpKendin gidemiyorsun, müfettiş gönderiyorsun, ya müfettiş öbür taraftan para alıp beri tarafın hakkını saklıyorsa, onu ona yaptırmayacak nedir? İman, vicdan, Allah korkusu… beri tarafın hakkını saklıyorsa, onu ona yaptırmayacak nedir? İman, vicdan, Allah korkusu… Bir gün gelip de her şeyi bilen Allahu Teâlâ hazretlerinin,Bir gün gelip de her şeyi bilen Allahu Teâlâ hazretlerinin, her işin iç yüzünü bilen Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda yalan söyleyip de atlatamayacağı her işin iç yüzünü bilen Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda yalan söyleyip de atlatamayacağı bir büyük mahkemede hesap vereceğinin kaygısı, düşüncesi olan insan haksızlığı yapmaz.bir büyük mahkemede hesap vereceğinin kaygısı, düşüncesi olan insan haksızlığı yapmaz. Gerisi parayı gördü mü şaşırır.Gerisi parayı gördü mü şaşırır. Kimisi yüz bin liraya alınır, kimisi üç yüz bin liraya alınır,Kimisi yüz bin liraya alınır, kimisi üç yüz bin liraya alınır, kimisi bir sarı Mercedes'e satın alınır, kimisi bilmem şuna, kimisi buna insanlar alınır. kimisi bir sarı Mercedes'e satın alınır, kimisi bilmem şuna, kimisi buna insanlar alınır.

Alınmaması için kalplerine Allah'ın korkusunun girmesi lazım. Gerisinin hepsi boştur. Alınmaması için kalplerine Allah'ın korkusunun girmesi lazım. Gerisinin hepsi boştur.

Hocam öyle deme, biz tahsil gösteririz, insanlara tahsil gösterilince münevver olur,Hocam öyle deme, biz tahsil gösteririz, insanlara tahsil gösterilince münevver olur, aydın kişi olur, böyle şeyleri yapmaz. aydın kişi olur, böyle şeyleri yapmaz.

Ne irfandır veren ahlâka ulviyyet ne vicdandır. Fazilettir ki insanlarda Allah korkusundandır. Ne irfandır veren ahlâka ulviyyet ne vicdandır.

Fazilettir ki insanlarda Allah korkusundandır.

Yüreklerden silinsin farz edilsin havf-i Yezdan'ın Ne irfanın kalır tesiri katiyen ne vicdanın Yüreklerden silinsin farz edilsin havf-i Yezdan'ın

Ne irfanın kalır tesiri katiyen ne vicdanın

Hayat artık behimîdir hayır ondan da alçaktır. Hayat artık behimîdir hayır ondan da alçaktır.

Sen Allah korkusunu yürekten kaldır, bakalım tahsilin faydası olur mu?Sen Allah korkusunu yürekten kaldır, bakalım tahsilin faydası olur mu? Vicdan dediğin lafın faydası olur mu? İrfan dediğin şeyin faydası olur mu? Vicdan dediğin lafın faydası olur mu? İrfan dediğin şeyin faydası olur mu?

Adam öğrendiği bilgiyi karşı tarafı boğazlamakta kullanır. Karşı tarafı güzel aldatmakta kullanır.Adam öğrendiği bilgiyi karşı tarafı boğazlamakta kullanır. Karşı tarafı güzel aldatmakta kullanır. Ekstra ekstra gangester yetişir. Harikulâde hırsız yetişir. Ekstra ekstra gangester yetişir. Harikulâde hırsız yetişir. Sen 80 bin türlü tedbir alırsın banka soyulmasın, para çalınmasın diye adam usûlünü bulur,Sen 80 bin türlü tedbir alırsın banka soyulmasın, para çalınmasın diye adam usûlünü bulur, elektronik cihazlar kullanır, haritayı önüne açar, kanalizasyonlardan delik deler, gene parayı çalar. elektronik cihazlar kullanır, haritayı önüne açar, kanalizasyonlardan delik deler, gene parayı çalar. Vicdan olacak insanın içinde, iman olacak.Vicdan olacak insanın içinde, iman olacak. Her şeyi gören, bilen Allahu Teâlâ hazretlerinden korku olacak kalbinde. Her şeyi gören, bilen Allahu Teâlâ hazretlerinden korku olacak kalbinde.

Korku olmadı mı bitti. Korku olmadı mı bu insanlara hâkim olamazsın.Korku olmadı mı bitti. Korku olmadı mı bu insanlara hâkim olamazsın. İnsanların kalbine korkuyu yerleştirdin mi dünya süt liman olur, düzelir. İnsanların kalbine korkuyu yerleştirdin mi dünya süt liman olur, düzelir.

İnsanların kalbinden bu korkuyu çıkarttın mı ne yapacaksın? İnsanların kalbinden bu korkuyu çıkarttın mı ne yapacaksın?

Başına diktiğin adam da ona uyar. Onları kontrol etsin dediğin adam da ona uyar, yine düzelmez iş. Başına diktiğin adam da ona uyar. Onları kontrol etsin dediğin adam da ona uyar, yine düzelmez iş.

İmanın kadr ü kıymetini anlamamız lazım. Önemini anlamamız lazım. İmanın kadr ü kıymetini anlamamız lazım. Önemini anlamamız lazım.

Bak, kaç sene önce Mehmed Âkif söylemiş, şu benim okuduğum şiir Mehmed Âkif'indir.Bak, kaç sene önce Mehmed Âkif söylemiş, şu benim okuduğum şiir Mehmed Âkif'indir. İstiklâl Marşı'nı almışız kendimize İstiklâl Marşı yapmışız ama adamın söylediği yolda gitmiyoruz. İstiklâl Marşı'nı almışız kendimize İstiklâl Marşı yapmışız ama adamın söylediği yolda gitmiyoruz. Çünkü içimizde direk gibi nefis var. Nefis, nefis dediğimiz şey var ya içki içmek, kumar oynamak,Çünkü içimizde direk gibi nefis var. Nefis, nefis dediğimiz şey var ya içki içmek, kumar oynamak, haram, eğlence, yan gelip yatmak ister, cümle âlem kendisine hizmet etsin,haram, eğlence, yan gelip yatmak ister, cümle âlem kendisine hizmet etsin, o kendisi bir kenarda yatsın semirsin; bunu ister.o kendisi bir kenarda yatsın semirsin; bunu ister. Nefis bu, insanın nefsi; hiç kanun nizam tanımaz, her türlü haksızlık yapılsın yeter ki içi şen olsun.Nefis bu, insanın nefsi; hiç kanun nizam tanımaz, her türlü haksızlık yapılsın yeter ki içi şen olsun. İçi hoş olsun, kendisi rahat etsin, zevk ü safa etsin, onu ister.İçi hoş olsun, kendisi rahat etsin, zevk ü safa etsin, onu ister. İşte o nefisler yaptırtmıyor bize doğru gördüğümüz şeyi. İşte o nefisler yaptırtmıyor bize doğru gördüğümüz şeyi.

Yaptırtmıyor, neden yaptırtmıyor? Nasıl oluyor? Bu işin esrârı nedir? Yaptırtmıyor, neden yaptırtmıyor? Nasıl oluyor? Bu işin esrârı nedir?

Gelin öteki hadîs-i şerîfi okuyalım. Çünkü peş peşe gelmiş kitapta, orada çıkacak bu sorunun cevabı.Gelin öteki hadîs-i şerîfi okuyalım. Çünkü peş peşe gelmiş kitapta, orada çıkacak bu sorunun cevabı. Peygamber Efendimiz müteakip hadîs-i şerîfte buyuruyor ki: Peygamber Efendimiz müteakip hadîs-i şerîfte buyuruyor ki:

Lemmâ halekallâhu te'âle'l-cennete kâle li-Cibrîle izheb fe'nzur ileyhâLemmâ halekallâhu te'âle'l-cennete kâle li-Cibrîle izheb fe'nzur ileyhâ "Allahu Teâlâ hazretleri cenneti yarattığı zaman Cebrail aleyhisselam'a buyurdu ki; git de ona bak."Allahu Teâlâ hazretleri cenneti yarattığı zaman Cebrail aleyhisselam'a buyurdu ki; git de ona bak. fe-zehebe fe-nazara ileyhâ Cebrail aleyhisselam da gitti ve cennete baktı.fe-zehebe fe-nazara ileyhâ Cebrail aleyhisselam da gitti ve cennete baktı. sümme câe fe-kâle Sonra geldi Allahu Teâlâ hazretlerinin huzûr-ı âlîsine ve dedi ki:sümme câe fe-kâle Sonra geldi Allahu Teâlâ hazretlerinin huzûr-ı âlîsine ve dedi ki: ey rabbi ve izzetike Ya Rabbi senin izzetine yemin olsun kiey rabbi ve izzetike Ya Rabbi senin izzetine yemin olsun ki lâ yesme'u bihâ ehadün illâ dehalehâ kim bu cenneti duyarsa mutlak girer bu cennete.lâ yesme'u bihâ ehadün illâ dehalehâ kim bu cenneti duyarsa mutlak girer bu cennete. Kim bu cenneti duyarsa, bu kadar güzellikleri kulağı duydu muKim bu cenneti duyarsa, bu kadar güzellikleri kulağı duydu mu ne yapar yapar, çırpınır, girer bu cennete. O güzelliğin adını duydu mu peşini bırakmaz. ne yapar yapar, çırpınır, girer bu cennete. O güzelliğin adını duydu mu peşini bırakmaz.

Ağrı dağının tepesinde hazine var; kazdığın zaman bir çekmece çıkacak,Ağrı dağının tepesinde hazine var; kazdığın zaman bir çekmece çıkacak, içi zümrüt, elmas, altın, gümüş dolu; üç tane sivri tepenin kenarında, içi zümrüt, elmas, altın, gümüş dolu; üç tane sivri tepenin kenarında, işte sağ tarafında şöyle olan yerde, beş ağacın yanında, filanca köyün huzurunda, işte sağ tarafında şöyle olan yerde, beş ağacın yanında, filanca köyün huzurunda, yanında filan diye bir haber duysan, bir harita geçse eline, bir mektup geçse ne yaparsın? yanında filan diye bir haber duysan, bir harita geçse eline, bir mektup geçse ne yaparsın?

Ne kış dersin, ne kar dersin, ne soğuk dersin, atlarsın otobüse, dosdoğru Kars'ı boylarsın,Ne kış dersin, ne kar dersin, ne soğuk dersin, atlarsın otobüse, dosdoğru Kars'ı boylarsın, Ağrı dağına çıkarsın, elinde kazma kürekle zümrüt var, elmas var koskoca bir çekmece dolusu,Ağrı dağına çıkarsın, elinde kazma kürekle zümrüt var, elmas var koskoca bir çekmece dolusu, onu aldın mı gel keyfim gel diye düşünürsün. Öyle cenneti duydu mu bir insan duysun kâfi.onu aldın mı gel keyfim gel diye düşünürsün. Öyle cenneti duydu mu bir insan duysun kâfi. O güzellikleri bir söylediler mi ona muhakkak girer diyor Cebrail aleyhisselam. O güzellikleri bir söylediler mi ona muhakkak girer diyor Cebrail aleyhisselam.

Bakalım sonra ne olmuş? Bakalım sonra ne olmuş?

Sümme haffehâ bi'l-mekârihi sümme kâle yâ Cibrîl izheb fe'nzur ileyhâSümme haffehâ bi'l-mekârihi sümme kâle yâ Cibrîl izheb fe'nzur ileyhâ fe-zehebe fe-nazara ileyhâ sümme câe fe-kâle ey rabbi ve izzetike lekad haşîtü en lâ yedhulehâ ehadün.fe-zehebe fe-nazara ileyhâ sümme câe fe-kâle ey rabbi ve izzetike lekad haşîtü en lâ yedhulehâ ehadün. "Sonra Allahu Teâlâ hazretleri bu Cebrail'i gönderip de onun bu sözü söylemesinden sonra"Sonra Allahu Teâlâ hazretleri bu Cebrail'i gönderip de onun bu sözü söylemesinden sonra cennetin etrafını nefse hoş gelmeyecek şeylerle çevreledi. Nefsin canını sıkan, hoşuna gitmeyen,cennetin etrafını nefse hoş gelmeyecek şeylerle çevreledi. Nefsin canını sıkan, hoşuna gitmeyen, beğenmediği, istemediği 'üf be, aman be' dediği ne varsa onlarla cennetin etrafını doldurdu çepeçevre. beğenmediği, istemediği 'üf be, aman be' dediği ne varsa onlarla cennetin etrafını doldurdu çepeçevre. Cennetin etrafını nefse hoş gelmeyen şeylerle doldurdu Allahu Teâlâ hazretleri.Cennetin etrafını nefse hoş gelmeyen şeylerle doldurdu Allahu Teâlâ hazretleri. Sonra da buyurdu ki: Yâ Cibrîl izheb fe'nzur ileyhâ. Ey Cebrail git gene bak cennete." Sonra da buyurdu ki: Yâ Cibrîl izheb fe'nzur ileyhâ. Ey Cebrail git gene bak cennete."

İlk gittiğinde sadece cennet vardı, ikinci gittiğinde cennetin etrafını nefse hoş gelmeyecekİlk gittiğinde sadece cennet vardı, ikinci gittiğinde cennetin etrafını nefse hoş gelmeyecek nefsi sıkacak ne varsa onlarla doldurdu Allahu Teâlâ hazretleri. Sonra git, bak dedi.nefsi sıkacak ne varsa onlarla doldurdu Allahu Teâlâ hazretleri. Sonra git, bak dedi. Cebrail aleyhisselam da; fe-zehebe fe-nazara ileyhâ. Cebrail aleyhisselam da; fe-zehebe fe-nazara ileyhâ. "Gitti de baktı cennete ki içi cennet ama etrafı çok nahoş şeylerle dolu. "Gitti de baktı cennete ki içi cennet ama etrafı çok nahoş şeylerle dolu. Hoşa gitmeyen şeylerle dolu." Hoşa gitmeyen şeylerle dolu."

Sümme câe fe-kâle. "Sonra geldi de dedi ki:" Yâ Rabbi ve izzetike.Sümme câe fe-kâle. "Sonra geldi de dedi ki:" Yâ Rabbi ve izzetike. "Senin izzetine and olsun ki; senin izzetin hakkı için." "Senin izzetine and olsun ki; senin izzetin hakkı için." Lekad haşîtü en lâ yedhulehâ ehadün. "Korkuyorum ki hiç kimse buraya girmez." Lekad haşîtü en lâ yedhulehâ ehadün. "Korkuyorum ki hiç kimse buraya girmez."

Hiç kimse girmez. Çünkü etrafı çevrili, etrafı nefse hoş gelmeyen şeylerle çevrili. Hiç kimse girmez. Çünkü etrafı çevrili, etrafı nefse hoş gelmeyen şeylerle çevrili.

"Korkuyorum ki kimse girmeyecek ya Rabbi." dedi. "Korkuyorum ki kimse girmeyecek ya Rabbi." dedi.

Çünkü herkes nefse hoş gelmeyen şeyleri görünce geri döner,Çünkü herkes nefse hoş gelmeyen şeyleri görünce geri döner, arkasında cennet var ama geri döner.arkasında cennet var ama geri döner. Korkarım ki kimse girmeyecek bu cennete, dedi Cebrail aleyhisselam. Korkarım ki kimse girmeyecek bu cennete, dedi Cebrail aleyhisselam.

Fe-lemmâ halekallâhü'n-nâra. "Allahu Teâlâ hazretleri cehennemi yarattığı zaman da."Fe-lemmâ halekallâhü'n-nâra. "Allahu Teâlâ hazretleri cehennemi yarattığı zaman da." Kâle yâ Cibrîl izheb fe'nzur ileyhâ. "Gene buyurdu ki; git şu yarattığım cehennemi bir gör, bir bak."Kâle yâ Cibrîl izheb fe'nzur ileyhâ. "Gene buyurdu ki; git şu yarattığım cehennemi bir gör, bir bak." Fe-zehebe fe-nazara ileyhâ. "Cebrail aleyhisselam da o buyruk üzerine gitti, cehenneme baktı." Fe-zehebe fe-nazara ileyhâ. "Cebrail aleyhisselam da o buyruk üzerine gitti, cehenneme baktı." Sümme câe fe-kâle. "Sonra gelip de dedi ki:" Ve izzetike lâ yesme'u bihâ ehadün fe-yedhuluhâ.Sümme câe fe-kâle. "Sonra gelip de dedi ki:" Ve izzetike lâ yesme'u bihâ ehadün fe-yedhuluhâ. "Senin izzetin hakkı için, senin izzetine and olsun ki, yemin ederim ki… "Senin izzetin hakkı için, senin izzetine and olsun ki, yemin ederim ki… Yâ Rabbi kim bunu duyarsa mümkün değil içine girmesi." Yâ Rabbi kim bunu duyarsa mümkün değil içine girmesi."

Allah cehennem gibi bir azap yeri yaratmış, şöyle kötü, böyle kötü, şöyle hesabı var diye;Allah cehennem gibi bir azap yeri yaratmış, şöyle kötü, böyle kötü, şöyle hesabı var diye; kim duyarsa herkes gerekli tedbiri alır, ne yapar yapar, bu cehenneme düşmez. kim duyarsa herkes gerekli tedbiri alır, ne yapar yapar, bu cehenneme düşmez. Buraya kimse gelmez, hiç kimse gelmez. Çünkü çok korkunç dedi. Buraya kimse gelmez, hiç kimse gelmez. Çünkü çok korkunç dedi.

Fe-haffehâ bi'ş-şehevâti. "Allahu Teâlâ hazretleri de cehennemin etrafını nefse hoş, tatlı gelecek,Fe-haffehâ bi'ş-şehevâti. "Allahu Teâlâ hazretleri de cehennemin etrafını nefse hoş, tatlı gelecek, şehvetini çekecek, hoş görünen neler varsa, onlarla doldurdu. şehvetini çekecek, hoş görünen neler varsa, onlarla doldurdu. Cehennemin etrafını çepeçevre çevirdi." Sümme kâle yâ Cibrîl izheb fe'nzur ileyhâ.Cehennemin etrafını çepeçevre çevirdi." Sümme kâle yâ Cibrîl izheb fe'nzur ileyhâ. "Sonra Cebrail aleyhisselam'a dedi ki; git yâ Cebrail, bak ben bir değişiklik daha yaptım,"Sonra Cebrail aleyhisselam'a dedi ki; git yâ Cebrail, bak ben bir değişiklik daha yaptım, cehennemin etrafına nefse hoş gelecek şeyleri serpiştirdim,cehennemin etrafına nefse hoş gelecek şeyleri serpiştirdim, etrafını çepeçevre nefse tatlı gelen şeylerle doldu." Fe-zehebe fe-nazara.etrafını çepeçevre nefse tatlı gelen şeylerle doldu." Fe-zehebe fe-nazara. "Gitti ve baktı Cebrail aleyhisselam." Fe-kâle yâ rabbi. "Ve döndü geldi dedi ki." "Gitti ve baktı Cebrail aleyhisselam." Fe-kâle yâ rabbi. "Ve döndü geldi dedi ki." Ya Rabbi ve izzetike. "Senin izzetine, celâline and olsun ki."Ya Rabbi ve izzetike. "Senin izzetine, celâline and olsun ki." Lekad haşîtü en lâ yebkâ ehadün illâ dehalehâ.Lekad haşîtü en lâ yebkâ ehadün illâ dehalehâ. "Öyle bir korku geldi ki içime buraya girmeyen kimse kalmayacak, herkes girer buraya."Öyle bir korku geldi ki içime buraya girmeyen kimse kalmayacak, herkes girer buraya. Bu cehenneme herkes girer." Neden? Bu cehenneme herkes girer."

Neden?

Etrafı hep al, hep etrafı nefse hoş gelecek tuzaklarla dolu, nefsi çekecek şeylerle dolu.Etrafı hep al, hep etrafı nefse hoş gelecek tuzaklarla dolu, nefsi çekecek şeylerle dolu. Onları yaparlar, nefse hoş gelen o şeyleri yaparlar, girerler. Düşerler bu cehenneme dedi. Onları yaparlar, nefse hoş gelen o şeyleri yaparlar, girerler. Düşerler bu cehenneme dedi.

Bu hadîs-i şerîf hasen ve sahih bir hadîs-i şerîftir.Bu hadîs-i şerîf hasen ve sahih bir hadîs-i şerîftir. Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvud, Nesâî, Müstedrek, İbn Hibban,Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvud, Nesâî, Müstedrek, İbn Hibban, Tirmizî, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet eylemişler. Bu hadîs-i şerîfin esrârı nedir? Tirmizî, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet eylemişler.

Bu hadîs-i şerîfin esrârı nedir?

Bu hadîs-i şerîfin derin mânası şudur ki; insan hemen bir şeyi beğenmediği zaman vazgeçmemeli,Bu hadîs-i şerîfin derin mânası şudur ki; insan hemen bir şeyi beğenmediği zaman vazgeçmemeli, hemen bir şeyi beğendiği, hoşlandığı zaman da üstüne lap diye atlamamalı. Arkasını düşünmeli. hemen bir şeyi beğendiği, hoşlandığı zaman da üstüne lap diye atlamamalı. Arkasını düşünmeli.

Arkasında ne var, o beğendiği şeyin arkası nasıl gelecek, o beğenmediği şeyin arkasında ne var?Arkasında ne var, o beğendiği şeyin arkası nasıl gelecek, o beğenmediği şeyin arkasında ne var? Onu düşünmeli. Bir insan cenneti kazanmak istiyorsa Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerini, yasaklarınıOnu düşünmeli. Bir insan cenneti kazanmak istiyorsa Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerini, yasaklarını Resûlullah Efendimiz'in tavsiyelerini, emirlerini tutmalı. Hoşuna gitmese de. Resûlullah Efendimiz'in tavsiyelerini, emirlerini tutmalı. Hoşuna gitmese de. Kendisine nâhoş gelse de, beğenmese de bunları yapmalı çünkü beğenmese bile arkasında cennet var.Kendisine nâhoş gelse de, beğenmese de bunları yapmalı çünkü beğenmese bile arkasında cennet var. Allahu Teâlâ hazretlerinin Kur'ân-ı Kerîm'inde yasakladığı,Allahu Teâlâ hazretlerinin Kur'ân-ı Kerîm'inde yasakladığı, Resûlullah Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde bizleri tahzir ve tenzir eylediği,Resûlullah Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde bizleri tahzir ve tenzir eylediği, "yapmayın" diye bize buyurduğu, yasakladığı şeyleri de insan nefsi istese de"yapmayın" diye bize buyurduğu, yasakladığı şeyleri de insan nefsi istese de canı çekse de canı gitse de yapmamalı. O zaman iş nereye geliyor? canı çekse de canı gitse de yapmamalı.

O zaman iş nereye geliyor?

O zaman iş şu nefsi terbiye etmeye geliyor. Hepimizin içinde bir nefis var ya,O zaman iş şu nefsi terbiye etmeye geliyor. Hepimizin içinde bir nefis var ya, nefis var hepimizin içinde, bu bir at gibi, biz onun üstüne binmişiz, nefis var hepimizin içinde, bu bir at gibi, biz onun üstüne binmişiz, o bizim atımız, bizi bir yere götürüyor. o bizim atımız, bizi bir yere götürüyor. Karşıda bir otlu, samanlı bir yer gördüğü zaman o tarafa gitmeye çalışıyor.Karşıda bir otlu, samanlı bir yer gördüğü zaman o tarafa gitmeye çalışıyor. Ama uçurum, bataklık, tehlike var oraya gittiğin zaman.Ama uçurum, bataklık, tehlike var oraya gittiğin zaman. Hoşa gidecek bir şey var orada ama bizi helak edecek, batıracak, uçuruma düşürecek, mahvedecek.Hoşa gidecek bir şey var orada ama bizi helak edecek, batıracak, uçuruma düşürecek, mahvedecek. Bu taraftan gitmesi lazım. Bu taraftan gitmesi lazım. Bu taraf yokuş gibi görünüyor, tehlikeli gibi görünüyor ama orası selamet.Bu taraf yokuş gibi görünüyor, tehlikeli gibi görünüyor ama orası selamet. Bu nefsi terbiye etmek lazım. Bu nefsi terbiye etmek lazım.

İnsanların çoğu bu devirde nefis denilen bir şeyin varlığından bile habersizdir. İnsanların çoğu bu devirde nefis denilen bir şeyin varlığından bile habersizdir. Nefis ne demek, bilmez. Lafını duysa bile laf kulağından gönlüne inmez.Nefis ne demek, bilmez. Lafını duysa bile laf kulağından gönlüne inmez. Evet, nefis diye bir şey varmış diye biliyor ama bilgisinin gereğini yapmıyor, gönlüne inmedi. Evet, nefis diye bir şey varmış diye biliyor ama bilgisinin gereğini yapmıyor, gönlüne inmedi. Bu nefis terbiye edilmezse, insan bu nefsi dizginlemeyi öğrenmezse, bu olmazsa elinde, Bu nefis terbiye edilmezse, insan bu nefsi dizginlemeyi öğrenmezse, bu olmazsa elinde, istediği zaman çekip de böyle durduramazsa veyahut başını şu tarafa çevirip de kamçıyı vurup da istediği zaman çekip de böyle durduramazsa veyahut başını şu tarafa çevirip de kamçıyı vurup da o tarafa doğru zorla sevk edemezse bu nefis insanı taştan taşa çalar. o tarafa doğru zorla sevk edemezse bu nefis insanı taştan taşa çalar. Azgın bir at, gemi azıya almış bir at, inatçı bir katır gibiAzgın bir at, gemi azıya almış bir at, inatçı bir katır gibi insanı o taştan bu taşa, o daldan bu dala çarpar.insanı o taştan bu taşa, o daldan bu dala çarpar. Gözünü çıkartır, kafasını kopartır, yere düşürür, insanı perişan eder. Gözünü çıkartır, kafasını kopartır, yere düşürür, insanı perişan eder.

Bu nefsi terbiye etmemiz lazım. Bu nefsi terbiye etmemiz lazım.

Nasıl terbiye edeceğiz, yumurtayla mı, ne yapacağız? Bunun terbiyesi nasıl olacak? Nasıl terbiye edeceğiz, yumurtayla mı, ne yapacağız? Bunun terbiyesi nasıl olacak?

İşte bu zor iş! Bunun şimdi bir terbiye müessesesi yok.İşte bu zor iş! Bunun şimdi bir terbiye müessesesi yok. Elhamdülillah devletimiz bedenimizi terbiye edelim diye Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü kurmuş.Elhamdülillah devletimiz bedenimizi terbiye edelim diye Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü kurmuş. Çünkü pazu, güç, kuvvet, sıhhat lazım ki düşmanımız bize heveslenmesin, bizim gücümüzden,Çünkü pazu, güç, kuvvet, sıhhat lazım ki düşmanımız bize heveslenmesin, bizim gücümüzden, kuvvetimizden korksun da bunlar sıhhatli adam, cengâver insan, ölümden korkmayan kimseler,kuvvetimizden korksun da bunlar sıhhatli adam, cengâver insan, ölümden korkmayan kimseler, hepsi fidan gibi, levent gibi, bunların yanına yanaşılmaz, yan baktığın zaman bunlardan korkulur,hepsi fidan gibi, levent gibi, bunların yanına yanaşılmaz, yan baktığın zaman bunlardan korkulur, bıyık burduğu zaman aman filan diye korksun. Bedeni terbiye için müessesimiz var. bıyık burduğu zaman aman filan diye korksun. Bedeni terbiye için müessesimiz var.

Ruhu nerede terbiye edeceğiz? Ruhu nerede terbiye edeceğiz?

Gel bakalım, hadi ruhu nerede terbiye edeceksin, nefsi nerde terbiye edeceksin? Gel bakalım, hadi ruhu nerede terbiye edeceksin, nefsi nerde terbiye edeceksin?

Mekteplerde terbiye ederiz. Mekteplerde bilgi veriyorsun. Mekteplerde terbiye ederiz.

Mekteplerde bilgi veriyorsun.

Bilgi: İki kere iki dört eder, hidrojenle oksijeni birleştirirsen su olur… Bilgi: İki kere iki dört eder, hidrojenle oksijeni birleştirirsen su olur…

Bilgi veriyor. Terbiye edemiyorsun, insanı terbiye etmiyorsun.Bilgi veriyor. Terbiye edemiyorsun, insanı terbiye etmiyorsun. İlkokulu bitiriyor bir şey yok, ortaokulu bitiriyor bir şey yok,İlkokulu bitiriyor bir şey yok, ortaokulu bitiriyor bir şey yok, liseyi bitiriyor bir şey yok, adam olmamış ki!liseyi bitiriyor bir şey yok, adam olmamış ki! Adam olmamış ki ne babaya, ne hocaya saygı var, ne arkadaşına sevgi var, ne Allah korkusu var,Adam olmamış ki ne babaya, ne hocaya saygı var, ne arkadaşına sevgi var, ne Allah korkusu var, ne mesuliyet duygusu var. Yiyip içip semiriyor, dersine çalışmıyor, mesuliyetsiz… ne mesuliyet duygusu var. Yiyip içip semiriyor, dersine çalışmıyor, mesuliyetsiz…

Bilmem langırt salonu senin, stadyum benim, filanca kahvehâne,Bilmem langırt salonu senin, stadyum benim, filanca kahvehâne, bilardo salonu, iskambil, domino şeyi… Onların peşinde gidiyor. bilardo salonu, iskambil, domino şeyi… Onların peşinde gidiyor. Sen onu mektebe gönderiyorum diye sabahleyin uğurluyorsun,Sen onu mektebe gönderiyorum diye sabahleyin uğurluyorsun, akşam mektebe gitmemiş, gezmiş, tozmuş, gelmiş. Sen evden gidiyorsun, annesinin yakasına yapışıyor; akşam mektebe gitmemiş, gezmiş, tozmuş, gelmiş. Sen evden gidiyorsun, annesinin yakasına yapışıyor;

Anne para ver. Evladım akşama işte ancak sebze, meyve alacak şu kadar para var. Anne para ver.

Evladım akşama işte ancak sebze, meyve alacak şu kadar para var.

Ver onu bana ne! Bilgi vermek ile insan terbiye olmaz.Ver onu bana ne!

Bilgi vermek ile insan terbiye olmaz.
İnsanı terbiye etmek lazım, bilgiyle bir şey hallolmaz, istediğin kadar öğret. Papağana da öğretirsin.İnsanı terbiye etmek lazım, bilgiyle bir şey hallolmaz, istediğin kadar öğret. Papağana da öğretirsin. Papağana kelimeleri telaffuz etmeyi öğretsen, sözü insan gibi olur ama içi insan olmaz. Papağana kelimeleri telaffuz etmeyi öğretsen, sözü insan gibi olur ama içi insan olmaz. Gene papağan kalır. Teyp de söyler, konuşur, radyo da konuşur.Gene papağan kalır. Teyp de söyler, konuşur, radyo da konuşur. O konuşmanın ötesinde insanın içinde duygu değişikliği olacak. O konuşmanın ötesinde insanın içinde duygu değişikliği olacak. İnsanın kendisinde hâl olacak, hâl değişikliği olacak.İnsanın kendisinde hâl olacak, hâl değişikliği olacak. O hâl ile öyle hareket edecek ki zarafeti senin de hoşuna gidecek.O hâl ile öyle hareket edecek ki zarafeti senin de hoşuna gidecek. Öyle söz söyleyecek ki gönlünü alacak. Öyle iş yapacak ki seni sevindirecek.Öyle söz söyleyecek ki gönlünü alacak. Öyle iş yapacak ki seni sevindirecek. Öyle hareket edecek ki insan herkesin hayranlığını kazanacak. O hâli, duyguyu, sevgiyi ona vermek lazım.Öyle hareket edecek ki insan herkesin hayranlığını kazanacak. O hâli, duyguyu, sevgiyi ona vermek lazım. Laf ebesi değil; hâl ehli yapmak lazım. Hâl sahibi yapmak lazım.Laf ebesi değil; hâl ehli yapmak lazım. Hâl sahibi yapmak lazım. Bomboş olmaması, hâl sahibi olması lazım. Bunun müessesi yok çünkü. Bomboş olmaması, hâl sahibi olması lazım. Bunun müessesi yok çünkü.

Mekteplerde hocalar da talebelerden bıktı. Biliyoruz, içinden yetiştik, içindeyiz. Mekteplerde hocalar da talebelerden bıktı. Biliyoruz, içinden yetiştik, içindeyiz.

Hoca dersi veriyor, bıkkın gidiyor, niye böyle yapıyorsun hocam? Hoca dersi veriyor, bıkkın gidiyor, niye böyle yapıyorsun hocam?

Yahu zaten devletin verdiği maaş ne ki, 20 saat, 30 saat derse giriyorum,Yahu zaten devletin verdiği maaş ne ki, 20 saat, 30 saat derse giriyorum, yazılı okumaktan bıktım, bilmem, eve yorgun argın dönüyorum, alacağımı alamıyorum… yazılı okumaktan bıktım, bilmem, eve yorgun argın dönüyorum, alacağımı alamıyorum…

Herkesin bir derdi var, bir şey söylüyor, kimsede şevk kalmamış. Herkesin bir derdi var, bir şey söylüyor, kimsede şevk kalmamış.

Halbuki bizim arkadaşlardan birisi çocuğunu Amerika'da Chicago'da mektebe göndermiş.Halbuki bizim arkadaşlardan birisi çocuğunu Amerika'da Chicago'da mektebe göndermiş. İkide birde alıp onu kiliseye götürüyorlarmış. Çocukları toparlayıp ilkokulda kiliseye götürüyorlarmış. İkide birde alıp onu kiliseye götürüyorlarmış. Çocukları toparlayıp ilkokulda kiliseye götürüyorlarmış.

"Gitme kızım, götürseler gitme." demiş. Bir keresinde; "Gitme kızım, götürseler gitme." demiş. Bir keresinde;

"Ben gitmiyorum." demiş, sınıfın da birincisiymiş. Elhamdülillah bizim memleketin fertleri akıllı da oluyor."Ben gitmiyorum." demiş, sınıfın da birincisiymiş. Elhamdülillah bizim memleketin fertleri akıllı da oluyor. Başka milletlerden eksikliğimiz olmadığı gibi fazlalığımız var demek ki. Başka milletlerden eksikliğimiz olmadığı gibi fazlalığımız var demek ki.

Hemen; "Bir çağır babanı, niye gitmiyorsun sen kiliseye?" demişler. Çağırmış bakalım.Hemen;

"Bir çağır babanı, niye gitmiyorsun sen kiliseye?" demişler. Çağırmış bakalım.
Bizim mühendis arkadaş gitmiş, Almanca, Fransızca, İngilizce bilir, hesap, kitap bilir, icadı var… Bizim mühendis arkadaş gitmiş, Almanca, Fransızca, İngilizce bilir, hesap, kitap bilir, icadı var… Zeki bir insan babası, gitmiş. Sormuş müdür; "Kızını kiliseye niye göndermiyorsun?" Demiş; Zeki bir insan babası, gitmiş. Sormuş müdür;

"Kızını kiliseye niye göndermiyorsun?" Demiş;

"Ben müslümanım da ondan. Başka dinin kilisesine, ibadethânesine onun için göndermiyorum.""Ben müslümanım da ondan. Başka dinin kilisesine, ibadethânesine onun için göndermiyorum." "Afedersin, o zaman bizim vazifemiz senin çocuğuna bir müslüman hoca bulmaktır,"Afedersin, o zaman bizim vazifemiz senin çocuğuna bir müslüman hoca bulmaktır, afedersin, anlayamadık." demiş. afedersin, anlayamadık." demiş.

"Biz dine muhalifsin de, çocuğum dinsiz yetişsin, kiliseyi istemesin diye ondan göndermiyorsun sandık,"Biz dine muhalifsin de, çocuğum dinsiz yetişsin, kiliseyi istemesin diye ondan göndermiyorsun sandık, onun için seninle konuşmak için çağırdık, onun için istedik.onun için seninle konuşmak için çağırdık, onun için istedik. Çünkü bizim ilkokulda maksadımız, meramımız çocuğa bilgi vermek filan değil,Çünkü bizim ilkokulda maksadımız, meramımız çocuğa bilgi vermek filan değil, çocuğuna mâneviyat kazandırmak." demiş. çocuğuna mâneviyat kazandırmak." demiş.

Çocuğun içinde sevgi uyandırmak, çocuğun içinde mânevî birtakım duygular, hisler, hazlar,Çocuğun içinde sevgi uyandırmak, çocuğun içinde mânevî birtakım duygular, hisler, hazlar, sevgiler, düşünceler uyandırmak. Bilgi şöyle kenarda kalıyor. Önemli değil.sevgiler, düşünceler uyandırmak. Bilgi şöyle kenarda kalıyor. Önemli değil. "Asıl gayemiz çocuğun içinin terbiyesi…" demiş. "Asıl gayemiz çocuğun içinin terbiyesi…" demiş.

Bak şimdi bu oldu!Bak şimdi bu oldu! Böyle düşünen bir mektep, böyle düşünen bir hoca çocuğuyla, talebesiyle meşgul olur. Böyle düşünen bir mektep, böyle düşünen bir hoca çocuğuyla, talebesiyle meşgul olur.

Gel bakalım sen niye öyle yaptın? Gel bakalım sen niye öyle yaptın?

Ben pencereden seyrederken gördüm ki; arkadaşın yanından geçerken bir çelme taktın. Niye böyle yaptın? Ben pencereden seyrederken gördüm ki; arkadaşın yanından geçerken bir çelme taktın. Niye böyle yaptın?

Üzerinde durur, oradaki bir rûhî davranışın, bir ruh hastalığının, kıskançlığın, kinin, zalimlik,Üzerinde durur, oradaki bir rûhî davranışın, bir ruh hastalığının, kıskançlığın, kinin, zalimlik, gaddarlık duygusunun, kabadayılık hissinin, kendini beğenme duygusunun peşine takılır.gaddarlık duygusunun, kabadayılık hissinin, kendini beğenme duygusunun peşine takılır. Bak bu iyi değildir, diye sonunda evirir çevirir, terbiye eder, yoğurur, yumuşak, geçimli,Bak bu iyi değildir, diye sonunda evirir çevirir, terbiye eder, yoğurur, yumuşak, geçimli, kibar bir insan hâline getirir. Altı ay kadar Almanya'da kaldım.kibar bir insan hâline getirir.

Altı ay kadar Almanya'da kaldım.
İtiraf ediyorum ki; çocuklarının terbiyesine sarf ettikleri himmetlere hayran kaldım. İtiraf ediyorum ki; çocuklarının terbiyesine sarf ettikleri himmetlere hayran kaldım. Çocuklarını iyi yetiştirmek için o kadar gayret ediyorlar ki… Çok gayret ediyorlar.Çocuklarını iyi yetiştirmek için o kadar gayret ediyorlar ki… Çok gayret ediyorlar. Anne baba çocuğun yanında eğri büğrü konuşmuyor.Anne baba çocuğun yanında eğri büğrü konuşmuyor. Anne baba kavga edip ayrılacaklar, boşanacaklar, çocuklarının yanında kavga etmiyorlar.Anne baba kavga edip ayrılacaklar, boşanacaklar, çocuklarının yanında kavga etmiyorlar. O kadar dikkat ediyorlar.O kadar dikkat ediyorlar. Çocuğun sorduğu soruya kaşları çatık, ciddî ciddî, düşüne düşüne, adam gibi cevap veriyorlar.Çocuğun sorduğu soruya kaşları çatık, ciddî ciddî, düşüne düşüne, adam gibi cevap veriyorlar. Çocukları da adam gibi konuşmaya alışmış.Çocukları da adam gibi konuşmaya alışmış. Ufacık tefecik, bacak kadar çocuk bakıyorsun kitap gibi konuşuyor. Terbiyesi gayet iyi. Ufacık tefecik, bacak kadar çocuk bakıyorsun kitap gibi konuşuyor. Terbiyesi gayet iyi.

Çocuk parkına gittim. Gavurları methetmek değil maksadım.Çocuk parkına gittim. Gavurları methetmek değil maksadım. Eğriye eğri, doğruya doğru, kusurumuzu, terbiyenin önemini anlayalım diye söylüyorum.Eğriye eğri, doğruya doğru, kusurumuzu, terbiyenin önemini anlayalım diye söylüyorum. Çocuk parkına gittim, oturdum. Kayma var, salıncak, oyuncak var bilmem ne var.Çocuk parkına gittim, oturdum. Kayma var, salıncak, oyuncak var bilmem ne var. Kimse kimseyle çekişip kavga etmiyor, itişmiyor. Kimse kimseyle çekişip kavga etmiyor, itişmiyor. Salıncağın başına gelen sıra bekliyor, ötekisi birkaç sallanıyor, iniyor, ötekisi geliyor, o sallanıyor.Salıncağın başına gelen sıra bekliyor, ötekisi birkaç sallanıyor, iniyor, ötekisi geliyor, o sallanıyor. Hiç başlarında büyük de yok. Bir intizam içinde, muntazaman çocuk parkı çalışıp gidiyor. Hiç başlarında büyük de yok. Bir intizam içinde, muntazaman çocuk parkı çalışıp gidiyor.

Bizde itişir, kakışır. Salıncağa biner bir türlü inmez.Bizde itişir, kakışır. Salıncağa biner bir türlü inmez. Ötekileri bindirmek istemez veyahut hepsi birden çullanırlar, o ona sabretmez, bağırır: Ötekileri bindirmek istemez veyahut hepsi birden çullanırlar, o ona sabretmez, bağırır: Anne, işte bu inmiyor da ben bineceğim de bilmem ne… Bak, eksik!Anne, işte bu inmiyor da ben bineceğim de bilmem ne… Bak, eksik! Çocuklarımızı daha küçükten terbiye edemiyoruz. İşte oralardan başlıyor iş.Çocuklarımızı daha küçükten terbiye edemiyoruz. İşte oralardan başlıyor iş. Oralardan hep benim olsun, başkasının olmasın duygusu başlıyor.Oralardan hep benim olsun, başkasının olmasın duygusu başlıyor. Hep ben sallanayım, ötekisi sallanmasın ağlasın isterse.Hep ben sallanayım, ötekisi sallanmasın ağlasın isterse. İşte bak o duygu sonra büyüyecek, o zaman piyasayı dolandırıp, bütün parayı, İşte bak o duygu sonra büyüyecek, o zaman piyasayı dolandırıp, bütün parayı, 50 milyonu, 100 milyonu cebine atıp kaybolan adam olacak. O neden? 50 milyonu, 100 milyonu cebine atıp kaybolan adam olacak.

O neden?

Hep kendisini istiyor, hep kendisinin rahatını istiyor.Hep kendisini istiyor, hep kendisinin rahatını istiyor. Karşısındakini düşünmüyor, merhameti düşünmüyor. Karşısındakini düşünmüyor, merhameti düşünmüyor.

Onun o hastalığının tedavi edilmesi lazım. Terbiye edilmesi lazım.Onun o hastalığının tedavi edilmesi lazım. Terbiye edilmesi lazım. Bilgi kâfi değil, bilginin yanında kötü huyların izale edilmesi, iyi huyların kazandırılması lazım. Bilgi kâfi değil, bilginin yanında kötü huyların izale edilmesi, iyi huyların kazandırılması lazım. İşte bunu yapmazsak insanın yüksek tahsil yapması bir şey halletmez. İşte bunu yapmazsak insanın yüksek tahsil yapması bir şey halletmez.

Çok meşhur hikâyedir, tahmin ediyorum içinizde bilmeyen yoktur; Çok meşhur hikâyedir, tahmin ediyorum içinizde bilmeyen yoktur;

"Oğlum ben sana paşa olamazsın demedim; adam olamazsın dedim." demiş eski devirde."Oğlum ben sana paşa olamazsın demedim; adam olamazsın dedim." demiş eski devirde. "Hani ben sana paşa olamazsın demedim ki adam olamazsın dedim." "Hani ben sana paşa olamazsın demedim ki adam olamazsın dedim."

Böyle dermiş, bakarmış çocuğuna da küçükken, hoyrat bir şey, böyle laf dinlemez,Böyle dermiş, bakarmış çocuğuna da küçükken, hoyrat bir şey, böyle laf dinlemez, kaba saba bir şey, sen adam olmazsın, sen adam olmazsın filan dermiş çocuğuna. kaba saba bir şey, sen adam olmazsın, sen adam olmazsın filan dermiş çocuğuna. Sonunda çocuk terk-i diyâr etmiş, gitmiş. Mektep medrese okumuş, orduya girmiş,Sonunda çocuk terk-i diyâr etmiş, gitmiş. Mektep medrese okumuş, orduya girmiş, padişahın yanına yanaşmış, paşa olmuş, vezir olmuş neyse… Aklına gelmiş bir gün konağında otururken; padişahın yanına yanaşmış, paşa olmuş, vezir olmuş neyse… Aklına gelmiş bir gün konağında otururken;

"Şu babam bana 'adam olmazsın' derdi, gelsin de bak nasıl yüksek mevkilere çıktığımı bir görsün." diye"Şu babam bana 'adam olmazsın' derdi, gelsin de bak nasıl yüksek mevkilere çıktığımı bir görsün." diye memleketine bir müfreze göndermiş. memleketine bir müfreze göndermiş.

"Gidin, filanca kasabada, filanca köyde şu isimli bir adam var, onu alın bana getirin." "Gidin, filanca kasabada, filanca köyde şu isimli bir adam var, onu alın bana getirin."

Osmanlı pala bıyıklı yeniçerileri atlamışlar, yürümüşler, o şehre gitmişler.Osmanlı pala bıyıklı yeniçerileri atlamışlar, yürümüşler, o şehre gitmişler. Soruşturmuşlar o köyü bulmuşlar, hadi, atlarla o köye.Soruşturmuşlar o köyü bulmuşlar, hadi, atlarla o köye. Soruşturmuşlar adamı bulmuşlar, yaka paça yakalamışlar.Soruşturmuşlar adamı bulmuşlar, yaka paça yakalamışlar. "Paşamız bize emretti, kim bilir ne kabahatli adam." diye. "Paşamız bize emretti, kim bilir ne kabahatli adam." diye.

"Durun edin…" demeye kalmadan yaka paça yürü, almışlar şehre getirmişler."Durun edin…" demeye kalmadan yaka paça yürü, almışlar şehre getirmişler. Ama yolda adam o köyden o şehre gelinceye kadar; Ama yolda adam o köyden o şehre gelinceye kadar;

"Bu adamlar beni niye götürüyorlar, cellât mı kesecek, başıma ne hâller gelecek, niye gidiyorum?" "Bu adamlar beni niye götürüyorlar, cellât mı kesecek, başıma ne hâller gelecek, niye gidiyorum?"

Ne olduğunu bilememiş, yolda ölmüş ölmüş dirilmiş. Ne olduğunu bilememiş, yolda ölmüş ölmüş dirilmiş.

Nihayet konağa gelmiş, huzura çıkmış bir de bakmış ki oğlu karşıda oturuyor. Nihayet konağa gelmiş, huzura çıkmış bir de bakmış ki oğlu karşıda oturuyor.

"Baba!" demiş "Hoş geldin."Baba!" demiş "Hoş geldin. Hani sen bana küçükken ikide birde bağırırdın ya 'sen adam olmazsın, sen adam olmazsın' diye. Hani sen bana küçükken ikide birde bağırırdın ya 'sen adam olmazsın, sen adam olmazsın' diye. İşte bak, ben adam oldum, konak sahibi, paşa oldum. Bak şu ihtişama şöyle." İşte bak, ben adam oldum, konak sahibi, paşa oldum. Bak şu ihtişama şöyle."

Adam bir derin nefes almış, başını sallamış: "A evladım" demiş "ben sana adam olamazsın, dedim.Adam bir derin nefes almış, başını sallamış:

"A evladım" demiş "ben sana adam olamazsın, dedim.
Ben sana 'paşa olamazsın' demedim ki adam olamazsın dedim.Ben sana 'paşa olamazsın' demedim ki adam olamazsın dedim. Sen eğer adam olsaydın edeple, terbiyeyle ata binerdin, benim köyüme kadar gelirdin.Sen eğer adam olsaydın edeple, terbiyeyle ata binerdin, benim köyüme kadar gelirdin. 'Babacığım!' derdin, elimi öperdin. Ben ata binerken üzengimi tutuverirdin. 'Buyur baba!' derdin.'Babacığım!' derdin, elimi öperdin. Ben ata binerken üzengimi tutuverirdin. 'Buyur baba!' derdin. Makamını bana verirdin, hürmet, izzet ederdin, 'şuraya otur babacığım' derdin,Makamını bana verirdin, hürmet, izzet ederdin, 'şuraya otur babacığım' derdin, o zaman ben senin insan olduğunu anlardım." demiş. o zaman ben senin insan olduğunu anlardım." demiş.

İşte bu hikâye halkımızın arasında söylenir. Terbiye denilen şeyin edebiyatını gösteriyor. İşte bu hikâye halkımızın arasında söylenir. Terbiye denilen şeyin edebiyatını gösteriyor.

Birisi bilgi, ötekisi terbiye… Birisi bilgi, ötekisi terbiye…

İnsan bilgili, yüksek mevkie çıkar ama gene de kaba saba olur, gene de adam olmaz.İnsan bilgili, yüksek mevkie çıkar ama gene de kaba saba olur, gene de adam olmaz. 40 yıl kaynatsan eti kaynamaz, yumuşamaz, yenilir hâle gelmez. Kaynatırsın kaynatırsın gene kart kalır. 40 yıl kaynatsan eti kaynamaz, yumuşamaz, yenilir hâle gelmez. Kaynatırsın kaynatırsın gene kart kalır.

Terbiye önemli! Onun için bu nefsi terbiye edeceğiz. Bu nefsi terbiye edince ne olacak? Terbiye önemli! Onun için bu nefsi terbiye edeceğiz.

Bu nefsi terbiye edince ne olacak?

Aklın hizmetine girecek, bizim gücümüz, kuvvetimiz nefsimiz.Aklın hizmetine girecek, bizim gücümüz, kuvvetimiz nefsimiz. Aklımız bize neyi gösterirse hoşa gitse de gitmese de onu yapacak.Aklımız bize neyi gösterirse hoşa gitse de gitmese de onu yapacak. Aklımız bizi neden men eylerse, hoşa gitse de onu yapmayacak.Aklımız bizi neden men eylerse, hoşa gitse de onu yapmayacak. Evet, şuradan şunu uzatıp da şu camekândan, Evet, şuradan şunu uzatıp da şu camekândan, şu vitrinden üç tane bileziği cebine sokarsan iki ay rahat edersin. şu vitrinden üç tane bileziği cebine sokarsan iki ay rahat edersin. Üç bilezik epeyce para eder, rahat edersin, yaşarsın ama hırsız olursun, haram yemiş olursun. Üç bilezik epeyce para eder, rahat edersin, yaşarsın ama hırsız olursun, haram yemiş olursun. Yakalanırsan hapse girersin. Yakalamazsan âhirette cezasını çekersin. Yakalanırsan hapse girersin. Yakalamazsan âhirette cezasını çekersin. Sonu her iki bakımdan da kötü. O halde bunu yapma. Sonu her iki bakımdan da kötü. O halde bunu yapma.

Filanca zevk ü safa güzel ama yaparsan arkasından şu zarar gelir. O halde yapma. Filanca zevk ü safa güzel ama yaparsan arkasından şu zarar gelir.

O halde yapma.

Arkadaşlar futbol oynuyor, top oynuyor, kahvehânede bilardo oynuyor,Arkadaşlar futbol oynuyor, top oynuyor, kahvehânede bilardo oynuyor, biz de burada çeşitli laflar söylüyorlar, nokta nokta, aptal gibi çalışıyoruz filan demek istiyor. biz de burada çeşitli laflar söylüyorlar, nokta nokta, aptal gibi çalışıyoruz filan demek istiyor.

Yahu evet burada çalışıyorsun, biraz sıkıntı çekiyorsun ama arkasında safa var.Yahu evet burada çalışıyorsun, biraz sıkıntı çekiyorsun ama arkasında safa var. O futbol oynuyor, mezun olamayacak. Mektep medrese bitiremeyecekler. Anası babası üzülecek. O futbol oynuyor, mezun olamayacak. Mektep medrese bitiremeyecekler. Anası babası üzülecek. Bir işe yaramayacak. Tahsilleri yarıda kalacak. İşte bunun gibi. Peki bu iş için dinimiz ne yapmış? Bir işe yaramayacak. Tahsilleri yarıda kalacak. İşte bunun gibi.

Peki bu iş için dinimiz ne yapmış?

Dinimiz bunu halletmek için bize orucu emretmiş mesela, tedbirlerden birisi. Dinimiz bunu halletmek için bize orucu emretmiş mesela, tedbirlerden birisi.

Oruçta biz yavaş yavaş kendi nefsimizi yenmeyi öğreniyoruz.Oruçta biz yavaş yavaş kendi nefsimizi yenmeyi öğreniyoruz. İstediği şeyi vermiyoruz, istemediği şeyi yaptırıyoruz, yavaş yavaş böyle öğreniyoruz. İstediği şeyi vermiyoruz, istemediği şeyi yaptırıyoruz, yavaş yavaş böyle öğreniyoruz.

Dinimizin çok terbiye metotları var.Dinimizin çok terbiye metotları var. Dinimiz, hocalarımız, tarihimiz, kültürümüz terbiyenin metotlarıyla, şâheserleriyle doludur. Dinimiz, hocalarımız, tarihimiz, kültürümüz terbiyenin metotlarıyla, şâheserleriyle doludur.

Bizim kültürümüzde biz insanı mektepte, medresede okutmasak bile köyünde terbiye etmişiz.Bizim kültürümüzde biz insanı mektepte, medresede okutmasak bile köyünde terbiye etmişiz. Köyünde oduncuyu terbiye etmişiz, Yunus Emre olmuş.Köyünde oduncuyu terbiye etmişiz, Yunus Emre olmuş. Oduncuyu terbiye etmişiz Yunus Emre gibi 700 senedir sözü dillere destan olmuş insanlar yetiştirmişiz.Oduncuyu terbiye etmişiz Yunus Emre gibi 700 senedir sözü dillere destan olmuş insanlar yetiştirmişiz. 40 sene şeyhine odun taşımış, bir eğri odun getirmemiş. Neden? 40 sene şeyhine odun taşımış, bir eğri odun getirmemiş.

Neden?

Zarif adam da ondan. Oduncu ama zarif adam, kalbi, gönlü var. Terbiyesi var.Zarif adam da ondan. Oduncu ama zarif adam, kalbi, gönlü var. Terbiyesi var. Açın Osmanlılar'ın kitaplarını, birbirlerine hitap tarzlarına bakın.Açın Osmanlılar'ın kitaplarını, birbirlerine hitap tarzlarına bakın. Açın bakalım münevverler birbirleriyle nasıl konuşmuşlar. Açın bakalım münevverler birbirleriyle nasıl konuşmuşlar.

Geçen de bir mektup elime geçti, Diyanet Gazetesi'nde de neşrettim.Geçen de bir mektup elime geçti, Diyanet Gazetesi'nde de neşrettim. Fatih Medresesi'nden babasına mektup yazıyor. Fatih Medresesi'nden babasına mektup yazıyor.

"Sebeb-i hayâtım babam, hazretleri…" filan diye adını unuttum,"Sebeb-i hayâtım babam, hazretleri…" filan diye adını unuttum, babasına mektubu oku, erirsin böyle hayranlıktan, mum gibi erirsin. babasına mektubu oku, erirsin böyle hayranlıktan, mum gibi erirsin.

Medresedeki bir talebe memleketteki babasına bir mektup yazmış.Medresedeki bir talebe memleketteki babasına bir mektup yazmış. Hulâsaten; ne zarafet, ne edep, ne terbiye, ne sevgi… Hulâsaten; ne zarafet, ne edep, ne terbiye, ne sevgi…

Kelimelerinden yağ bal akıyor, kaymak gibi. İşte terbiye, o terbiye işte… Kelimelerinden yağ bal akıyor, kaymak gibi. İşte terbiye, o terbiye işte…

Ama adam genel müdür olmuş da karşısındakine merhamet etmiyor.Ama adam genel müdür olmuş da karşısındakine merhamet etmiyor. Hakkını gasp ediyor, rüşvet alıyor, vazifesini yapmıyor. Gece bilmem kaça kadar poker oynuyor.Hakkını gasp ediyor, rüşvet alıyor, vazifesini yapmıyor. Gece bilmem kaça kadar poker oynuyor. Ondan sonra dairesine filanca vakitte gidiyor.Ondan sonra dairesine filanca vakitte gidiyor. İnşaata ruhsat verecek ama "Cebime şu kadar para koyarsan…" diyor, öyle olur işte. İnşaata ruhsat verecek ama "Cebime şu kadar para koyarsan…" diyor, öyle olur işte. Bilgi yetmez ki… Bilginin yanında kalbe Allah korkusunu terbiyeyi yerleştireceksin. Bilgi yetmez ki… Bilginin yanında kalbe Allah korkusunu terbiyeyi yerleştireceksin.

İşte iki hadîs-i şerîf...İşte iki hadîs-i şerîf... Bütün bunlardan hulâsaten söyleyecek olursak, cennete gitmek için insan dişini sıkacak.Bütün bunlardan hulâsaten söyleyecek olursak, cennete gitmek için insan dişini sıkacak. Allah'ın emirlerinin, buyruklarının gereğini yapmak için biraz ter dökecek. Allah'ın emirlerinin, buyruklarının gereğini yapmak için biraz ter dökecek.

Cennetin yolu biraz meşakkatlice, cehennemin yolu çok kolay.Cennetin yolu biraz meşakkatlice, cehennemin yolu çok kolay. İstersen garanti verebilirim, yüzde yüz cehenneme gidebilirsin, hiç tereddüt etmeden,İstersen garanti verebilirim, yüzde yüz cehenneme gidebilirsin, hiç tereddüt etmeden, yüzde yüz, istediğin kadar geniş yer olsa hemen elinin altında, kolay.yüzde yüz, istediğin kadar geniş yer olsa hemen elinin altında, kolay. Cehennem kolay, gayet kolay. Cennet zor. Cehennem kolay, gayet kolay. Cennet zor. Cenneti kazanmak için önce Allah'ın neleri sevdiğini bileceksin. Cenneti kazanmak için önce Allah'ın neleri sevdiğini bileceksin. Ondan sonra da onları yapmak için biraz ter dökeceksin, zahmet çekeceksin. Ondan sonra da onları yapmak için biraz ter dökeceksin, zahmet çekeceksin.

Râhat ister tab' u mihnettir ibadet serteser Terk-i râhat rağbet-i mihnet kılan mümtâz olur Râhat ister tab' u mihnettir ibadet serteser

Terk-i râhat rağbet-i mihnet kılan mümtâz olur

Ol sebebdendir ki küfr âsân olur İslâm sâ' Arsa-i âlemde mülhid çok muvahhid âz olur. Ol sebebdendir ki küfr âsân olur İslâm sâ'

Arsa-i âlemde mülhid çok muvahhid âz olur.

İnsanın tabiati rahat ister, ibadetler de hep mihnetli, meşakkatlidir.İnsanın tabiati rahat ister, ibadetler de hep mihnetli, meşakkatlidir. Kim rahatını terk ederse, mihnete meşakkate sataşırsa, sıkıntının altına girerse o mümtaz kul olur.Kim rahatını terk ederse, mihnete meşakkate sataşırsa, sıkıntının altına girerse o mümtaz kul olur. İşte bu nükteden, bu gerçekten, bu hakikatten dolayıdır ki yeryüzü, dağ, ovaİşte bu nükteden, bu gerçekten, bu hakikatten dolayıdır ki yeryüzü, dağ, ova her taraf mülhid doludur, münkir doludur, kâfir doludur; muvahhid azdır.her taraf mülhid doludur, münkir doludur, kâfir doludur; muvahhid azdır. Kolay değil ki erkek lazım, er kişi lazım müslüman olmaya, hakikî müslüman olmaya. Kolay değil ki erkek lazım, er kişi lazım müslüman olmaya, hakikî müslüman olmaya. Allah'a hakikî kul olmaya mert insan lazım, merdane kişi gerek.Allah'a hakikî kul olmaya mert insan lazım, merdane kişi gerek. Öyle kadın gibi insanlarla, dönek insanlarla yürümez.Öyle kadın gibi insanlarla, dönek insanlarla yürümez. Kolay değil, insan sabredecek, meşakkat çekecek, buyruğu tutacak, gık demeyecek.Kolay değil, insan sabredecek, meşakkat çekecek, buyruğu tutacak, gık demeyecek. Savaşacaksın, nefis bu, karşına gelmiş, dikili göğsünü germiş, bir azılı düşman. Onu yeneceksin.Savaşacaksın, nefis bu, karşına gelmiş, dikili göğsünü germiş, bir azılı düşman. Onu yeneceksin. Şeytan hilekâr bir düşman, önüne çekilmiş yola tuzağı, pusuyu kurmuş,Şeytan hilekâr bir düşman, önüne çekilmiş yola tuzağı, pusuyu kurmuş, seni cennete sokmak istemiyor; seni yakalayıp beraberce cehenneme atmak istiyor. seni cennete sokmak istemiyor; seni yakalayıp beraberce cehenneme atmak istiyor.

Hatırıma geliyor, Boğaziçi'nde içki içmişler, giderken otomobille otomobil Emirgân'da boğaza uçmuş.Hatırıma geliyor, Boğaziçi'nde içki içmişler, giderken otomobille otomobil Emirgân'da boğaza uçmuş. En son anda görmüşler; şöför uçarken kapıyı açmış, kendisini dışarı atacak; atsa yüzer, kurtulur.En son anda görmüşler; şöför uçarken kapıyı açmış, kendisini dışarı atacak; atsa yüzer, kurtulur. O dışarı atılacağı zaman yanındaki yolcu kolunu yakalamış, çektirtmiş, onu bırakmamış.O dışarı atılacağı zaman yanındaki yolcu kolunu yakalamış, çektirtmiş, onu bırakmamış. Yahu be adam bırak o gitsin, sen de öbür kapıyı aç. Bak, insanoğlunun hâline bak…Yahu be adam bırak o gitsin, sen de öbür kapıyı aç. Bak, insanoğlunun hâline bak… Ben batıyorum, bu da batsın, diyor. Sana ne onun çıkmasından? Ben batıyorum, bu da batsın, diyor. Sana ne onun çıkmasından? Sen de kendini kurtarabilirsen kurtar.Sen de kendini kurtarabilirsen kurtar. Hayır, şöförü de çekmiş; hepsi birden Boğaz'ın dibini boylamışlar.Hayır, şöförü de çekmiş; hepsi birden Boğaz'ın dibini boylamışlar. Suyun içine girince kapaklar dışa doğru açılmıyor.Suyun içine girince kapaklar dışa doğru açılmıyor. Ta aşağıya gitmişler, aşağıdan da artık arabanın içinden çıkıp Ta aşağıya gitmişler, aşağıdan da artık arabanın içinden çıkıp yukarıya demek ki şey yapamamışlar, hepsi boğulmuş. Şeytanın işi de böyledir.yukarıya demek ki şey yapamamışlar, hepsi boğulmuş.

Şeytanın işi de böyledir.
Sen kapıyı açıp dışarı çıkmak, kurtulmak istersin, o seni yakalayıpSen kapıyı açıp dışarı çıkmak, kurtulmak istersin, o seni yakalayıp seni de beraber cehenneme atmak ister, uğraşmak çok zor. Öyle hileleri vardır ki baştan çıkarsın sonunda.seni de beraber cehenneme atmak ister, uğraşmak çok zor. Öyle hileleri vardır ki baştan çıkarsın sonunda. Nefis de öyle, ona destekçi olur. Bunları yenmek için de insanın iyice bir egzersiz yapmış olması lazım.Nefis de öyle, ona destekçi olur. Bunları yenmek için de insanın iyice bir egzersiz yapmış olması lazım. Mânevî bakımdan pazusunun kuvvetli olması lazım. Mert, yiğit olması lazım.Mânevî bakımdan pazusunun kuvvetli olması lazım. Mert, yiğit olması lazım. Süvari, bahadır, kahraman olması lazım ki yensin. Süvari, bahadır, kahraman olması lazım ki yensin.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi yolunda mihnetlerden korkmayan,Allahu Teâlâ hazretleri bizi yolunda mihnetlerden korkmayan, onların üstesinden gelebilen, merdâne insanlar eylesin. onların üstesinden gelebilen, merdâne insanlar eylesin.

Ben hani kadın dedim, erkek dedim, erkeğin de merdânesi olur, kadının da merdânesi olur.Ben hani kadın dedim, erkek dedim, erkeğin de merdânesi olur, kadının da merdânesi olur. Geçenlerde de anlatmıştım; Rey şehri diye bir şehir varmış,Geçenlerde de anlatmıştım; Rey şehri diye bir şehir varmış, o şehre bir âbid, zahid kadın hükümdar olmuş. o şehre bir âbid, zahid kadın hükümdar olmuş. Demek ki herhâlde oğlu filan öldü, devletin başına geçmiş.Demek ki herhâlde oğlu filan öldü, devletin başına geçmiş. Kadın hükümdar pek olmaz ama devletin başına geçmiş kadın, Rey şehrinin.Kadın hükümdar pek olmaz ama devletin başına geçmiş kadın, Rey şehrinin. Şu meşhur Fahreddin-i Râzî diye bir müfessir var, onun memleketi Rey şehri.Şu meşhur Fahreddin-i Râzî diye bir müfessir var, onun memleketi Rey şehri. Şimdiki Tahran'a yakın bir yer. Sultan Mahmud öbür taraftan haber göndermiş; Şimdiki Tahran'a yakın bir yer.

Sultan Mahmud öbür taraftan haber göndermiş;

"Benim nâmıma para bassın, benim nâmıma hutbe okutsun,"Benim nâmıma para bassın, benim nâmıma hutbe okutsun, benim yüksek hâkimiyetimi tanısın yoksa orduyla üstüne geliyorum." benim yüksek hâkimiyetimi tanısın yoksa orduyla üstüne geliyorum."

O kadın da mektubu alınca cevap yazmış. Cevapta diyor ki: O kadın da mektubu alınca cevap yazmış. Cevapta diyor ki:

"Bana böyle bir mektup göndermişsin ey sultan."Bana böyle bir mektup göndermişsin ey sultan. Allah biliyor ki sen o orduyu toplasan, benim şehrime hücum etsen,Allah biliyor ki sen o orduyu toplasan, benim şehrime hücum etsen, ben de senin karşına çıkarım, seninle çarpışırım. Çünkü aslanın erkeği olduğu gibi dişisi de olur. ben de senin karşına çıkarım, seninle çarpışırım. Çünkü aslanın erkeği olduğu gibi dişisi de olur. Ben de seninle çarpışırım. Ama bu çarpışmanın sonunda iki ihtimal var;Ben de seninle çarpışırım. Ama bu çarpışmanın sonunda iki ihtimal var; ya ben seni yenerim o zaman âleme rezil olursun,ya ben seni yenerim o zaman âleme rezil olursun, 'Koca Sultan Mahmud ihtiyar bir kadına yenilmiş.' derler, rezil olursun.'Koca Sultan Mahmud ihtiyar bir kadına yenilmiş.' derler, rezil olursun. Tarihte nâmına leke sürülür veyahut da sen beni yenersin. Yenince ne olacak? Tarihte nâmına leke sürülür veyahut da sen beni yenersin. Yenince ne olacak? Sen koca Sultan Mahmud'sun, Hindistan'ı, Türkistan'ı fethetmişsin, koca hükümdarsın. Sen koca Sultan Mahmud'sun, Hindistan'ı, Türkistan'ı fethetmişsin, koca hükümdarsın. 'Koca bir hükümdar gitmiş de bir acûze ihtiyarla çarpışmış onu da yenmiş, şehrini almış.' derler.'Koca bir hükümdar gitmiş de bir acûze ihtiyarla çarpışmış onu da yenmiş, şehrini almış.' derler. Senin şânına şan mı katılır?" Cevaba bak, nasıl kurnaz cevap veriyor.Senin şânına şan mı katılır?"

Cevaba bak, nasıl kurnaz cevap veriyor.
Sultan Mahmud onun üzerine oraya yürümekten vazgeçmiş, kadını serbest bırakmış. Sultan Mahmud onun üzerine oraya yürümekten vazgeçmiş, kadını serbest bırakmış.

Bak, akıl insanı nasıl kurtarıyor?Bak, akıl insanı nasıl kurtarıyor? Söylediği sözle nasıl toparlamış, müslümanın erkeği de merdâne olur,Söylediği sözle nasıl toparlamış, müslümanın erkeği de merdâne olur, müslümanın kadını da merdâne olur. Kadına da merdânelik lazım.müslümanın kadını da merdâne olur. Kadına da merdânelik lazım. Kadın da nefsiyle cihat etmek zorunda, kadın da nefsini yenmek zorunda, sabretmek zorunda,Kadın da nefsiyle cihat etmek zorunda, kadın da nefsini yenmek zorunda, sabretmek zorunda, ibadetlerin ağırlığına tahammül etmek zorunda, cenneti kazanmak için sıkıntı çekmek zorunda… ibadetlerin ağırlığına tahammül etmek zorunda, cenneti kazanmak için sıkıntı çekmek zorunda… O nazlılık, nâzeninlik ile olmaz; çalışacak, o da gayret sarf edecek,O nazlılık, nâzeninlik ile olmaz; çalışacak, o da gayret sarf edecek, o da gözyaşı dökecek, o da ibadet edecek. o da gözyaşı dökecek, o da ibadet edecek. Erkeğe farz olduğu gibi namaz kadına da farz, erkeğe farz olduğu gibiErkeğe farz olduğu gibi namaz kadına da farz, erkeğe farz olduğu gibi oruç kadına da farz, hac öyle, zekât öyle… Erkekten bir farkı yok. oruç kadına da farz, hac öyle, zekât öyle… Erkekten bir farkı yok.

Lemmâ savverallâhu Âdeme terekehû fe-ce'ale iblîsü yatîfu bihîLemmâ savverallâhu Âdeme terekehû fe-ce'ale iblîsü yatîfu bihî yanzuru ileyhi fe-lemmâ reâhu ecvefe kâle zafertü bihî hulıka lâ yetemâlekü. yanzuru ileyhi fe-lemmâ reâhu ecvefe kâle zafertü bihî hulıka lâ yetemâlekü.

Bu hadîs-i şerîf de Enes radıyallahu anh'ten rivayet olunmuşBu hadîs-i şerîf de Enes radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş Meşârık'te de var daha başka kitaplarda da var. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Meşârık'te de var daha başka kitaplarda da var. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

"Allahu Teâlâ hazretleri Âdem aleyhisselam'ın şeklini yaratınca,"Allahu Teâlâ hazretleri Âdem aleyhisselam'ın şeklini yaratınca, Âdem aleyhisselam'ın vücudunu şeklen meydana getirince, halk edince, tasvir edinceÂdem aleyhisselam'ın vücudunu şeklen meydana getirince, halk edince, tasvir edince sûretini bir müddet o hâl ile bıraktı.sûretini bir müddet o hâl ile bıraktı. O zaman şeytan geldi onun etrafında şöyle sağını solunu dolaşmaya başladı.O zaman şeytan geldi onun etrafında şöyle sağını solunu dolaşmaya başladı. Âdem aleyhisselam şeklen var ama kendisinde daha ruh yok. Daha yaratılmamış, yaratılışı bitmemiş.Âdem aleyhisselam şeklen var ama kendisinde daha ruh yok. Daha yaratılmamış, yaratılışı bitmemiş. Sağına soluna baktı." Sağına soluna baktı."

Fe lemmâ reâhu ecvefe. "Bir de baktı ki Âdemoğlu'nun içi boş." O zaman: Lekad zafertü.Fe lemmâ reâhu ecvefe. "Bir de baktı ki Âdemoğlu'nun içi boş." O zaman: Lekad zafertü. "Tamam, elde ettim, bunu hakladım, kazandım." dedi İblis aleyhillâne. Hulıka lâ yetemâlekü. "Tamam, elde ettim, bunu hakladım, kazandım." dedi İblis aleyhillâne. Hulıka lâ yetemâlekü. "Öyle yaratmış ki her şeyi kendisinde değil, içinde boşluk var. "Öyle yaratmış ki her şeyi kendisinde değil, içinde boşluk var. Oraya vesveseyi veririm, içine çeşitli duyguları, şehvetleri, arzuları,Oraya vesveseyi veririm, içine çeşitli duyguları, şehvetleri, arzuları, hisleri doldururum, oradan bunu avlarım." hisleri doldururum, oradan bunu avlarım."

Bu remizli bir hadîs-i şerîftir.Bu remizli bir hadîs-i şerîftir. Buradan anlaşılıyor ki insanoğlunun bir kalp denilen hâleti var, içi var.Buradan anlaşılıyor ki insanoğlunun bir kalp denilen hâleti var, içi var. Bu içindeki vesveseler içindeki o boşluklardan meydana gelir. Şeytan onu yakalayıp aldatabilir.Bu içindeki vesveseler içindeki o boşluklardan meydana gelir. Şeytan onu yakalayıp aldatabilir. İnsan o vesveselere kulak vermemeli.İnsan o vesveselere kulak vermemeli. Şeytanın düşman olduğunu bilmeli, vesvesesine vâkıf olmalı, onunla mücadele etmeli. Şeytanın düşman olduğunu bilmeli, vesvesesine vâkıf olmalı, onunla mücadele etmeli.

Lemmâ ezinallâhu li-Mûsâ bi'd-du'âi alâ Fir'avne emmeneti'l-melâiketü fe-kâlellâhu kadi'stecebtü lekeLemmâ ezinallâhu li-Mûsâ bi'd-du'âi alâ Fir'avne emmeneti'l-melâiketü fe-kâlellâhu kadi'stecebtü leke ve duâe men câhede fî sebîlillâhi sümme kâle aleyhisselâm ittekullâhe eze'l-mücâhidîneve duâe men câhede fî sebîlillâhi sümme kâle aleyhisselâm ittekullâhe eze'l-mücâhidîne fe-innallâhe yağdabu lehüm kemâ yağdabu li'r-rusuli fe-innallâhe yağdabu lehüm kemâ yağdabu li'r-rusuli ve yestecîbü lehüm kemâ yestecîbü lehüm duâe'r-rusul. ve yestecîbü lehüm kemâ yestecîbü lehüm duâe'r-rusul.

Sadaka Resûlullâh. Sadaka Resûlullâh.

Bu hadîs-i şerîf de Musa aleyhisselam'dan anlatmaya başlayıp mücahitlere sözü getiriyor.Bu hadîs-i şerîf de Musa aleyhisselam'dan anlatmaya başlayıp mücahitlere sözü getiriyor. Musa aleyhisselam Firavun'a kardeşi Harun aleyhisselam'la beraberMusa aleyhisselam Firavun'a kardeşi Harun aleyhisselam'la beraber Allah'ın emirlerini tebliğ etmekle vazifelendirildi. Allah'ın emirlerini tebliğ etmekle vazifelendirildi. Musa aleyhisselam gitti, vazifesini eda etti, mucizeler gösterdi.Musa aleyhisselam gitti, vazifesini eda etti, mucizeler gösterdi. Mâkul mâkul konuşmalar yaptı. Hakkı izhar etmek için çeşitli söyleşmeler oldu.Mâkul mâkul konuşmalar yaptı. Hakkı izhar etmek için çeşitli söyleşmeler oldu. Her birisinde Musa aleyhisselam'ın sözünün gerçekliği anlaşıldı.Her birisinde Musa aleyhisselam'ın sözünün gerçekliği anlaşıldı. Firavun'un laflarının boşluğu, mânasızlığı, yanlışlığı ortaya çıktı.Firavun'un laflarının boşluğu, mânasızlığı, yanlışlığı ortaya çıktı. Fakat Firavun ve etrafındaki bazı kimseler gene de yola gelmedi.Fakat Firavun ve etrafındaki bazı kimseler gene de yola gelmedi. Firavun'un karısı müslüman oldu, kendisi müslüman olmadı. Hikmet işte, aynı aileden… Firavun'un karısı müslüman oldu, kendisi müslüman olmadı. Hikmet işte, aynı aileden… Sonunda Musa aleyhisselam beddua etti, Kur'ân-ı Kerîm'de bildiriliyor ki şöyle dua etti: Sonunda Musa aleyhisselam beddua etti, Kur'ân-ı Kerîm'de bildiriliyor ki şöyle dua etti:

Rabbenâ inneke âteyte fir'avne ve meleehû zîneten ve emvâlen fi'l-hayâti'd-dünyâ.Rabbenâ inneke âteyte fir'avne ve meleehû zîneten ve emvâlen fi'l-hayâti'd-dünyâ. "Sen Firavun'a ve onun grubuna şu dünya hayatında, yakın hayatta,"Sen Firavun'a ve onun grubuna şu dünya hayatında, yakın hayatta, şu gördüğümüz, içinde bulunduğumuz hayatta çeşitli süsler ve mallar verdin. şu gördüğümüz, içinde bulunduğumuz hayatta çeşitli süsler ve mallar verdin. Yâ Rabbi! Firavun'a ve etrafındaki gruba şu dünya hayatında çeşit çeşit ziynetler, mallar verdin."Yâ Rabbi! Firavun'a ve etrafındaki gruba şu dünya hayatında çeşit çeşit ziynetler, mallar verdin." Rabbenâ li-yudillû an sebîlike.Rabbenâ li-yudillû an sebîlike. "Yâ Rabbi! Bunları verdin, senin yolundan sapsınlar diye kullandılar, sapmalarına vesile oldu.""Yâ Rabbi! Bunları verdin, senin yolundan sapsınlar diye kullandılar, sapmalarına vesile oldu." Rabbena'tmis alâ-emvâlihim. "Ya Rabbi sen bunların mallarını ellerinden boşa çıkar." Rabbena'tmis alâ-emvâlihim. "Ya Rabbi sen bunların mallarını ellerinden boşa çıkar." Ve'şdüd alâ-kulûbihim. "Kalplerini mühürle." Ve'şdüd alâ-kulûbihim. "Kalplerini mühürle." Fe lâ yü'minû hattâ yeravu'l-azâbe'l-elîm.Fe lâ yü'minû hattâ yeravu'l-azâbe'l-elîm. "Artık azâb-ı elîmi görünceye kadar inanamasınlar." diye beddua etti. Neden? "Artık azâb-ı elîmi görünceye kadar inanamasınlar." diye beddua etti.

Neden?

Canına tak dedi; çok söyledi ve neler geçti aradan kabul etmediler.Canına tak dedi; çok söyledi ve neler geçti aradan kabul etmediler. O zaman beddua etti. Böyle beddua etti: O zaman beddua etti. Böyle beddua etti:

"Yâ Rabbi! Sen bunlara çok mal vermişsin, çok mülk vermişsin."Yâ Rabbi! Sen bunlara çok mal vermişsin, çok mülk vermişsin. Ziynet vermişsin, bunların kalplerini mühürle, mallarını ellerinden al, inanamasınlar,Ziynet vermişsin, bunların kalplerini mühürle, mallarını ellerinden al, inanamasınlar, helâk oluncaya kadar inanamaz olsunlar." helâk oluncaya kadar inanamaz olsunlar."

Hani şunu şöyle yap, bunu böyle yap deyince, yapamaz ol, filan deriz ya biz, öyle beddua etti.Hani şunu şöyle yap, bunu böyle yap deyince, yapamaz ol, filan deriz ya biz, öyle beddua etti. O zaman; Emmeneti'l-melâiketü. "Melekler de âmin dediler". O zaman;

Emmeneti'l-melâiketü. "Melekler de âmin dediler".
Ve onun üzerine; fe-kâlellâhu. "Allahu Teâlâ hazretleri dedi ki." Ve onun üzerine; fe-kâlellâhu. "Allahu Teâlâ hazretleri dedi ki." Kadi'stecebtü leke yâ Mûsâ. "Senin duanı kabul ettim." Kadi'stecebtü leke yâ Mûsâ. "Senin duanı kabul ettim."

Artık tamam, helâk yazıldı. Firavun helâk olacak, grubuyla beraber helâk olacak.Artık tamam, helâk yazıldı. Firavun helâk olacak, grubuyla beraber helâk olacak. Bedduaya uğradı, Firavun peygamber bedduasına uğradı. Artık o Kızıldeniz'de boğulacak. Bedduaya uğradı, Firavun peygamber bedduasına uğradı. Artık o Kızıldeniz'de boğulacak. Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; senin duanı kabul ettim. Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; senin duanı kabul ettim.

Ve duâe men câhede fî sebîlillâhi. "Allah yolunda cihat eden herkesin duasını da kabul ettim."Ve duâe men câhede fî sebîlillâhi. "Allah yolunda cihat eden herkesin duasını da kabul ettim." "Allah yolunda cihat eden, Allah'ın dinini yaymak, öğretmek için gayret sarf eden Allah eri,"Allah yolunda cihat eden, Allah'ın dinini yaymak, öğretmek için gayret sarf eden Allah eri, Allah dininin yardımcısı, hizmetçisi olan mücahitlerin deAllah dininin yardımcısı, hizmetçisi olan mücahitlerin de duasını kabul ettim." buyurdu Allahu Teâlâ hazretleri. duasını kabul ettim." buyurdu Allahu Teâlâ hazretleri.

Sümme kâle aleyhisselam. "Bunu böyle anlattıktan sonra Peygamber Efendimiz buyurdu ki."Sümme kâle aleyhisselam. "Bunu böyle anlattıktan sonra Peygamber Efendimiz buyurdu ki." İttekullâh eze'l-mücâhidîn. "Allah'tan korkun, mücahitleri ezâlandırmaktan." İttekullâh eze'l-mücâhidîn. "Allah'tan korkun, mücahitleri ezâlandırmaktan."

"Mücahitleri ezâlandırmayın, Allah yolunda cihat eden kimselerin bedduasına uğramayın."Mücahitleri ezâlandırmayın, Allah yolunda cihat eden kimselerin bedduasına uğramayın. Allah yolunda cihat eden kimseleri üzmeyin. Canlarını sıkmayın.Allah yolunda cihat eden kimseleri üzmeyin. Canlarını sıkmayın. Onları sıkıntılara sokmayın." dedi Peygamber Efendimiz. Çünkü diye ilave etti: Onları sıkıntılara sokmayın." dedi Peygamber Efendimiz. Çünkü diye ilave etti:

Fe-innallâhe yağdabu lehüm kemâ yağdabu li'r-rusuli.Fe-innallâhe yağdabu lehüm kemâ yağdabu li'r-rusuli. "Mücahitlerin de duygularına Allah riayet eder."Mücahitlerin de duygularına Allah riayet eder. Peygamberlerin nâmına kızıp da o kavimleri helâk ettiği gibi, onlara gazap ettiği gibi,Peygamberlerin nâmına kızıp da o kavimleri helâk ettiği gibi, onlara gazap ettiği gibi, o mücahitlerin hatırına da onların beddua ettiği kimselere gazap eder.o mücahitlerin hatırına da onların beddua ettiği kimselere gazap eder. Onların kızgınlığıyla gazap eder, onların duasıyla o duanın gereğini yapar." Onların kızgınlığıyla gazap eder, onların duasıyla o duanın gereğini yapar."

Şimdi buradan çıkıyor ki bir insanın yaptığı işe bakacaksın, ne yapıyor bu adam, nedir? Şimdi buradan çıkıyor ki bir insanın yaptığı işe bakacaksın, ne yapıyor bu adam, nedir?

Allah adamı, Allah yolunda çalışıyor, Allah'ın dinini insanlara anlatmaya çalışıyor,Allah adamı, Allah yolunda çalışıyor, Allah'ın dinini insanlara anlatmaya çalışıyor, Allah'ın dinini yaymaya çalışıyor. O zaman dalaşma, uğraşma. Kötü bir niyeti yok. Allah'ın dinini yaymaya çalışıyor.

O zaman dalaşma, uğraşma. Kötü bir niyeti yok.

Sen Allah'ın kulu değil misin? Allah'ın kuluyum. Sen Allah'ın kulu değil misin?

Allah'ın kuluyum.

Bu da Allah'ın emrini kullarına bildiriyor, başka bir şey yapmıyor.Bu da Allah'ın emrini kullarına bildiriyor, başka bir şey yapmıyor. Resûlullah'ın hadîs-i şerîflerini anlatıyor, başka bir şey yapmıyor. Resûlullah'ın hadîs-i şerîflerini anlatıyor, başka bir şey yapmıyor. Bunun ezâsı, bunu ezâlandırmak bunu sıkıntıya sokmak, o zaman senin başına bir felaket getirir. Bunun ezâsı, bunu ezâlandırmak bunu sıkıntıya sokmak, o zaman senin başına bir felaket getirir.

Çok olmuş böyle, buna benzer şeylerin tarihte misali çok. Allahu Teâlâ hazretleri bize insaf versin.Çok olmuş böyle, buna benzer şeylerin tarihte misali çok. Allahu Teâlâ hazretleri bize insaf versin. Herkesin kendi hakkını, kendi hayatını korumak için gayret sarf etmek hakkıdır.Herkesin kendi hakkını, kendi hayatını korumak için gayret sarf etmek hakkıdır. Herkes kendisini tehlikelerden koruyacak. Ama başkasına zulmetmek yok.Herkes kendisini tehlikelerden koruyacak. Ama başkasına zulmetmek yok. Başkasına haksızlık etmek yok. Başkasını ezâlandırmak yok. Başkasına haksızlık etmek yok. Başkasını ezâlandırmak yok.

Kendini korumaya hakkın var, başkasını ezâlandırmaya hakkın yok.Kendini korumaya hakkın var, başkasını ezâlandırmaya hakkın yok. Bir insan Allah yolunda çalışıyorsa onu yerden yere sürmek, atmak, ezâlandırmak, sıkıntıya uğratmak… Bir insan Allah yolunda çalışıyorsa onu yerden yere sürmek, atmak, ezâlandırmak, sıkıntıya uğratmak…

Sonra mücahit Allah yolunda cepheye gider, öbür taraftan malı, çoluk çocuğu,Sonra mücahit Allah yolunda cepheye gider, öbür taraftan malı, çoluk çocuğu, karısı geride kalır onlara da hıyanetlik etmek yok.karısı geride kalır onlara da hıyanetlik etmek yok. O Allah yolunda çarpışmaya gitmiş, sen de arkada onun malıyla uğraşıyorsun, olmaz!O Allah yolunda çarpışmaya gitmiş, sen de arkada onun malıyla uğraşıyorsun, olmaz! Bunların tarihte çok misalleri var. Bunların tarihte çok misalleri var.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi Allah yolunda, Allah'ın dinine hizmet eden kimseler eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi Allah yolunda, Allah'ın dinine hizmet eden kimseler eylesin. Allah yolunda yürüyen insanlara sevgiyle bakmak nimetini ihsan etsin.Allah yolunda yürüyen insanlara sevgiyle bakmak nimetini ihsan etsin. Onları üzmemek, kızdırmamak, onlara yanlış muamele etmemek edebini cümlemize ihsan eylesin.Onları üzmemek, kızdırmamak, onlara yanlış muamele etmemek edebini cümlemize ihsan eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesini bilen, onu tutan,Allahu Teâlâ hazretleri bizi Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesini bilen, onu tutan, böylece Peygamber Efendimiz'in şefaatine nâil olan bahtiyar kulların zümresine dâhil eylesin.böylece Peygamber Efendimiz'in şefaatine nâil olan bahtiyar kulların zümresine dâhil eylesin. İmân-ı kâmil ile âhirete göçen, Peygamber Efendimiz'e komşu olan bahtiyarlardan eylesin. İmân-ı kâmil ile âhirete göçen, Peygamber Efendimiz'e komşu olan bahtiyarlardan eylesin. Havz-ı Kevser'inden içen, cennetin nimetlerinden faydalanan,Havz-ı Kevser'inden içen, cennetin nimetlerinden faydalanan, Allahu Teâlâ hazretlerinin Cemâli'ni gören kullardan eylesin. Fatiha-i şerife mea'l-Besmele… Allahu Teâlâ hazretlerinin Cemâli'ni gören kullardan eylesin.

Fatiha-i şerife mea'l-Besmele…

Subhane rabbiye'l-aliyyi'l-a'lel-vehhab. Subhane rabbiye'l-aliyyi'l-a'lel-vehhab.

El-Hamdulillahi hakka hamdihi nahmeduhu bi-cemi'î hamdih ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayri halkıhıEl-Hamdulillahi hakka hamdihi nahmeduhu bi-cemi'î hamdih ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayri halkıhı Muhammedin ve âlihi ve sahbihi ecma'în ve men te'biahu bi-ihsanin.Muhammedin ve âlihi ve sahbihi ecma'în ve men te'biahu bi-ihsanin. Allahümme yarabbena tekabbel minna inneke ente's-semi'ul alim ve belliğ ve ersil misle sevabuAllahümme yarabbena tekabbel minna inneke ente's-semi'ul alim ve belliğ ve ersil misle sevabu ma kara'nâhu ve nura mâ televnâhu min âlihi'l-hatemâti'ş-şerifeti ve sureti'l-kerimi ba'del kabulüma kara'nâhu ve nura mâ televnâhu min âlihi'l-hatemâti'ş-şerifeti ve sureti'l-kerimi ba'del kabulü minnâ bi'l-fadli ve'l-ihsani hediyyeten vâsılaten ila ruhu seyyidina ve senedina ve mededinaminnâ bi'l-fadli ve'l-ihsani hediyyeten vâsılaten ila ruhu seyyidina ve senedina ve mededina ve kudreti uyudina ve tâci ruûseti ve üsvetine'l-haseneti Muhammedini'l-Mustafave kudreti uyudina ve tâci ruûseti ve üsvetine'l-haseneti Muhammedini'l-Mustafa ve ilâ ervahi âlihi evladihi ve ezvacihi ve ashabihi ve ensarihi ve ilâ ervahi âlihi evladihi ve ezvacihi ve ashabihi ve ensarihi ve ahbabihi ve etbaih ve bi-hürmeti esrar-u sureti'l-fatiha… ve ahbabihi ve etbaih ve bi-hürmeti esrar-u sureti'l-fatiha…

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2