Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Çevre Temizliğinin İki Boyutu: Maddi Temizlik ve Manevi Temizlik

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Recep 1417 / 24.11.1996

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

Konuşma Metni

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh! es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!

Üzerimize saçtığı sonsuz, sayısız, hadsiz, hesapsız nimetleri için Cenâb-ı Mevlâ'ya hamd ü senâlar ederim. Üzerimize saçtığı sonsuz, sayısız, hadsiz, hesapsız nimetleri için Cenâb-ı Mevlâ'ya hamd ü senâlar ederim.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi habîbullah, halîlullah, safiyyullah, ni'metullah, rahmetullah olanAllahu Teâlâ hazretleri cümlemizi habîbullah, halîlullah, safiyyullah, ni'metullah, rahmetullah olan Peygamber-i Zîşânımız Muhammed-i Mustafâ Efendimiz hazretlerinin yolundan ayırmasın;Peygamber-i Zîşânımız Muhammed-i Mustafâ Efendimiz hazretlerinin yolundan ayırmasın; onun şefaatine nail eylesin, cennette ona komşu olmayı cümlemize nasip eylesin. onun şefaatine nail eylesin, cennette ona komşu olmayı cümlemize nasip eylesin.

Dünyaya imtihan için geldiğimizden, amacımız, gayemiz, hedefimiz imtihanı kazanmak, Cenâb-ı Mevlâ'nın rızasına, rahmetine nail olmaktır.Dünyaya imtihan için geldiğimizden, amacımız, gayemiz, hedefimiz imtihanı kazanmak, Cenâb-ı Mevlâ'nın rızasına, rahmetine nail olmaktır. O rahmete nail olmanın yolu imandır, itaattir, ibadettir. O rahmete nail olmanın yolu imandır, itaattir, ibadettir. İbadetin çeşitleri insanların sandığından çok daha fazladır. Mesela, sükût da ibadettir.İbadetin çeşitleri insanların sandığından çok daha fazladır. Mesela, sükût da ibadettir. Mesela, tefekkür çok kıymetli bir ibadettir. İnsanlar için faydalı işler yapmak ibadettir. Mesela, tefekkür çok kıymetli bir ibadettir. İnsanlar için faydalı işler yapmak ibadettir. Gönül almak, gönül yapmak, insanların ihtiyacını gidermek ibadettir. Gönül almak, gönül yapmak, insanların ihtiyacını gidermek ibadettir. İbadeti sadece namazla oruçla tahdit, kısıtlama ve sınırlama yapmak doğru değil. İbadeti sadece namazla oruçla tahdit, kısıtlama ve sınırlama yapmak doğru değil.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmuşlar: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmuşlar:

Tûbâ li'l-gurebâ. "Ne mutlu garibanlara!" Tûbâ li'l-gurebâ. "Ne mutlu garibanlara!"

Peygamberimiz'in çevresindekiler sormuşlar: Peygamberimiz'in çevresindekiler sormuşlar:

Ve me'l-gurebâ? Gurebâdan kastınız nedir yâ Resûlallah? Garibanlar dediğiniz kimlerdir?" Ve me'l-gurebâ? Gurebâdan kastınız nedir yâ Resûlallah? Garibanlar dediğiniz kimlerdir?"

Peygamber Efendimiz irşâden ve cevaben şöyle buyurmuşlar: Peygamber Efendimiz irşâden ve cevaben şöyle buyurmuşlar:

Ellezîne yuslihûne mâ efsede'n-nâs.Ellezîne yuslihûne mâ efsede'n-nâs. "Başka iz'ansız, irfansız, imansız, insanların ifsat ettiği, berbat ettiği, bozduğu şeyleri ıslah eden, düzelten, güzelleştiren kimselerdir." "Başka iz'ansız, irfansız, imansız, insanların ifsat ettiği, berbat ettiği, bozduğu şeyleri ıslah eden, düzelten, güzelleştiren kimselerdir."

Çünkü çevresi bozuyor.Çünkü çevresi bozuyor. Çevrelerinin içinde gariban kalıyorlar, yalnız kalıyorlar, anlaşılmayan kimseler olarak kalıyorlar. Çevrelerinin içinde gariban kalıyorlar, yalnız kalıyorlar, anlaşılmayan kimseler olarak kalıyorlar. Onların bozduklarını bunlar düzeltmeye çalışıyorlar.Onların bozduklarını bunlar düzeltmeye çalışıyorlar. Çevresi yanlış ve yamuk bir yola giderken Allah'ın yolunda yürüyen, onların arasında gariban kalsa bile Cenâb-ı Hakk'ın dinine hizmet edenlere ne mutlu!Çevresi yanlış ve yamuk bir yola giderken Allah'ın yolunda yürüyen, onların arasında gariban kalsa bile Cenâb-ı Hakk'ın dinine hizmet edenlere ne mutlu! Ne mutlu bu mânada toplumun içinde boynu bükük, kenara itilmiş, horlanmış olarak, yapayalnız kalsa da hizmete devam edenlere! Ne mutlu bu mânada toplumun içinde boynu bükük, kenara itilmiş, horlanmış olarak, yapayalnız kalsa da hizmete devam edenlere!

Eyüp'de bizim tasarrufumuza verilmiş olan iki tane tekke var:Eyüp'de bizim tasarrufumuza verilmiş olan iki tane tekke var: Selâmi Mustafa Efendi Tekkesi ve Şeyh Murad Efendi Tekkesi. Selâmi Mustafa Efendi Tekkesi ve Şeyh Murad Efendi Tekkesi. Küçük alanları var, duvarları var; bir buçuk dönüm, iki dönüm gibi.Küçük alanları var, duvarları var; bir buçuk dönüm, iki dönüm gibi. Halbuki eskiden oralar dönümlerle genişlikte bahçelere sahipmiş ve bu bahçelerde güller açar, içinde ceylanlar gezinir, âhûlar dolaşırmış. Halbuki eskiden oralar dönümlerle genişlikte bahçelere sahipmiş ve bu bahçelerde güller açar, içinde ceylanlar gezinir, âhûlar dolaşırmış. Osmanlılar'ın özlemindeki o şiir dünyası, çevrelerinde hakikaten varmış. Osmanlılar'ın özlemindeki o şiir dünyası, çevrelerinde hakikaten varmış.

Eyüp de İstanbul'un en güzel semtiymiş. Ebû Eyyûb el-Ensârî Efendimiz'in çevresi.Eyüp de İstanbul'un en güzel semtiymiş. Ebû Eyyûb el-Ensârî Efendimiz'in çevresi. Haliç tertemiz sulu, Kâğıthâne yemyeşil çayırlar, tertemiz bir hava. Haliç tertemiz sulu, Kâğıthâne yemyeşil çayırlar, tertemiz bir hava. Eyüp; sadrazamların sultanların rağbet ettiği, sultanların tahta geçtiği zaman kılıç kuşanma merasimlerinin yapıldığı en güzide semti imiş. Eyüp; sadrazamların sultanların rağbet ettiği, sultanların tahta geçtiği zaman kılıç kuşanma merasimlerinin yapıldığı en güzide semti imiş.

Bahçelerde güller açar, ceylanlar dolaşırmış.Bahçelerde güller açar, ceylanlar dolaşırmış. Manzarayı tasavvur edin, güzellikleri gözünüzün önüne getirin, şimdiki halleriyle mukayese edin! Manzarayı tasavvur edin, güzellikleri gözünüzün önüne getirin, şimdiki halleriyle mukayese edin!

Anadolu'ya seyahat ettiğiniz zaman tabiatin, iklimin, şartların insanların tahribatına rağmen zorla yeşil tuttuğu,Anadolu'ya seyahat ettiğiniz zaman tabiatin, iklimin, şartların insanların tahribatına rağmen zorla yeşil tuttuğu, kestikçe yerden bitki fışkıran mıntıkaları; Adapazarı, Sapanca, Düzce ve Bolu'yu geçtiniz mi, İç Anadolu'ya girdiniz mi, kestikçe yerden bitki fışkıran mıntıkaları; Adapazarı, Sapanca, Düzce ve Bolu'yu geçtiniz mi, İç Anadolu'ya girdiniz mi, Ankara'dan Aksaray'a, Niğde'ye doğru yürümeye başladınız mı, Doğu Anadolu'ya doğru yürümeye başladınız mı; Ankara'dan Aksaray'a, Niğde'ye doğru yürümeye başladınız mı, Doğu Anadolu'ya doğru yürümeye başladınız mı; çırılçıplak, âdetâ yoksul, üşüyen, titreyen, zavallı, miskin, fakir bir manzara ile karşılaşıyorsunuz.çırılçıplak, âdetâ yoksul, üşüyen, titreyen, zavallı, miskin, fakir bir manzara ile karşılaşıyorsunuz. Bir zamanlar yemyeşil olan ama şimdi o devletten, saadetten sonra bu fakirliğe, yoksulluğa düşmüş zavallı dağlar, zavallı ovalar görürsünüz. Bir zamanlar yemyeşil olan ama şimdi o devletten, saadetten sonra bu fakirliğe, yoksulluğa düşmüş zavallı dağlar, zavallı ovalar görürsünüz.

Oranın eskileri söylüyorlar; Aksaray'ın çıplak Hasan Dağı'nda, Niğde'nin yamaçlarına yaslandığı dağlardaOranın eskileri söylüyorlar; Aksaray'ın çıplak Hasan Dağı'nda, Niğde'nin yamaçlarına yaslandığı dağlarda bir insanın kucaklayamayacağı kadar ağaç kökleri varmış. Şimdi nerede? Hiç birisi yok!bir insanın kucaklayamayacağı kadar ağaç kökleri varmış. Şimdi nerede? Hiç birisi yok! Ağaçlarla beraber topraklar gitmiş, topraklar gidince taşlar ortaya çıkmış, iklim değişmiş, sertleşmiş; bir acı manzara! Ağaçlarla beraber topraklar gitmiş, topraklar gidince taşlar ortaya çıkmış, iklim değişmiş, sertleşmiş; bir acı manzara!

"Bizim Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetine mazhar olmamız, rızasına ermemiz için itaat ve ibadet lazım." demiştim."Bizim Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetine mazhar olmamız, rızasına ermemiz için itaat ve ibadet lazım." demiştim. Bir de kendisinin hâl-i hayatında yaptıklarından ayrı ölümünden sonra da bir müslümanın sevap kazanması mümkündür. Bir de kendisinin hâl-i hayatında yaptıklarından ayrı ölümünden sonra da bir müslümanın sevap kazanması mümkündür. Kendi hâl-i hayatında imtihan devam ederken sevap kazandığı gibi ölümüyle hayat devresi kapandıktan sonra bileKendi hâl-i hayatında imtihan devam ederken sevap kazandığı gibi ölümüyle hayat devresi kapandıktan sonra bile imtihan kâğıdına puan yazılması, defter-i a'mâline hayır işlenmesi, terazisinin hayır kefesine imtihan kâğıdına puan yazılması, defter-i a'mâline hayır işlenmesi, terazisinin hayır kefesine dağlar gibi hayırların konulması, bu işlerin cereyan etmesi mümkündür. dağlar gibi hayırların konulması, bu işlerin cereyan etmesi mümkündür.

Onun için "cereyan etmek, devam etmek" mânasına bu çeşit hayırlara "sadaka-i câriye" diyorlar.Onun için "cereyan etmek, devam etmek" mânasına bu çeşit hayırlara "sadaka-i câriye" diyorlar. Cârî olan, cereyan eden sadaka; sahibine hayır kazandırmaya devam edip duran, sevabı cârî olan sadaka. Cârî olan, cereyan eden sadaka; sahibine hayır kazandırmaya devam edip duran, sevabı cârî olan sadaka.

Fakire bir sadaka veriyorsunuz; "Al kardeşim, karnını doyur!" diyorsunuz; bir sadaka.Fakire bir sadaka veriyorsunuz; "Al kardeşim, karnını doyur!" diyorsunuz; bir sadaka. Ama bazı sadakalar var ki sadaka-i câriyedir.Ama bazı sadakalar var ki sadaka-i câriyedir. İnsanın vefatından sonra sevabı öyle cereyan ediyor ki kabre günahkâr yatırılmış, İnsanın vefatından sonra sevabı öyle cereyan ediyor ki kabre günahkâr yatırılmış, gömülmüş nice insan, ölümden sonraki dirilmede kabirden kalkarken günahsız kalkıyor. gömülmüş nice insan, ölümden sonraki dirilmede kabirden kalkarken günahsız kalkıyor.

Neden? Neden?

Ölmüştü, günahkâr olarak kabrinde yatıyordu, elinden bir şey yapma imkânı alınmış, hayatı alınmışÖlmüştü, günahkâr olarak kabrinde yatıyordu, elinden bir şey yapma imkânı alınmış, hayatı alınmış ama sevap kazanmış, sevap kazanmaya devam etmiş, kabrinden günahsız kalkıyor. ama sevap kazanmış, sevap kazanmaya devam etmiş, kabrinden günahsız kalkıyor.

Halbuki günahkar olarak yatmıştı.Halbuki günahkar olarak yatmıştı. İşte bu sadaka-i câriyelerden birisi de çevrede yapılan faaliyetlerdir; yeşillendirme, ağaç dikme, park yapma, bahçe yapma gibi.İşte bu sadaka-i câriyelerden birisi de çevrede yapılan faaliyetlerdir; yeşillendirme, ağaç dikme, park yapma, bahçe yapma gibi. Şimdi biz muhtelif illerde fiilen katıldık, orman tesis ettik. Şimdi biz muhtelif illerde fiilen katıldık, orman tesis ettik. O ormana diktiğimiz fidanlar ağaç oldu, büyüdü. Kaç seneden beri ayaktalar. O ormana diktiğimiz fidanlar ağaç oldu, büyüdü. Kaç seneden beri ayaktalar.

Bir noktaya işaret etmek istiyorum:Bir noktaya işaret etmek istiyorum: Türkiye hükümetlerinde Çevre Bakanlığı 1991 yılında kuruldu ama bizim çevre derneklerimiz 1989'da, ondan önce kuruldu. Türkiye hükümetlerinde Çevre Bakanlığı 1991 yılında kuruldu ama bizim çevre derneklerimiz 1989'da, ondan önce kuruldu. Yani biz, bakanlık kurulduğu için çevre faaliyetlerine girmiş değiliz, bakanlıktan önceyiz.Yani biz, bakanlık kurulduğu için çevre faaliyetlerine girmiş değiliz, bakanlıktan önceyiz. Anadolu bizim olduğu için, şehit dedelerimizin bize emaneti olduğu için onu her yönden korumamız gerektiğinden,Anadolu bizim olduğu için, şehit dedelerimizin bize emaneti olduğu için onu her yönden korumamız gerektiğinden, toprağı düşmana karşı olduğu gibi aşınmaya karşı da korumak gerektiğinden 1989'da kurmuşuz. toprağı düşmana karşı olduğu gibi aşınmaya karşı da korumak gerektiğinden 1989'da kurmuşuz. Belki o bile geçtir, keşke daha önceki yıllarda kurulsaydı da şimdi koca koca ormanlara sahip olsaydık. Belki o bile geçtir, keşke daha önceki yıllarda kurulsaydı da şimdi koca koca ormanlara sahip olsaydık.

Bir ara Orman Bakanlığı'ndan yer istedik; "Bize yer gösterin, biz oraları ağaçlandıralım!" dedik.Bir ara Orman Bakanlığı'ndan yer istedik; "Bize yer gösterin, biz oraları ağaçlandıralım!" dedik. Sonradan ben bu faaliyeti beğenmedim, arkadaşlarıma şunu teklif ettim:Sonradan ben bu faaliyeti beğenmedim, arkadaşlarıma şunu teklif ettim: "Kasaba, şehir veya belde olarak değersiz, çıplak arazileri paranızla mülk olarak satın alın, mülkiyeti sizde olsun. "Kasaba, şehir veya belde olarak değersiz, çıplak arazileri paranızla mülk olarak satın alın, mülkiyeti sizde olsun. Bir bahçe mimarisiyle, peyzaj dedikleri bir sanat anlayışı ile bir güzellik duygusuyla bu araziyi güzel bir şekilde ağaçlandırın.Bir bahçe mimarisiyle, peyzaj dedikleri bir sanat anlayışı ile bir güzellik duygusuyla bu araziyi güzel bir şekilde ağaçlandırın. Bir tarafında ağaç olsun, bir tarafında çayır çimen olsun; bir tarafında hanımların oturduğu yer olsun,Bir tarafında ağaç olsun, bir tarafında çayır çimen olsun; bir tarafında hanımların oturduğu yer olsun, bir tarafında beylerin oturduğu yer olsun; öbür tarafında çocukların idman yaptığı, vücudunu geliştirdiği yer olsun.bir tarafında beylerin oturduğu yer olsun; öbür tarafında çocukların idman yaptığı, vücudunu geliştirdiği yer olsun. Karayolları üzerinde Hocamız Mehmed Zahid Kotku için dinlenme parkları yapın!" Yolcu dinlensin.Karayolları üzerinde Hocamız Mehmed Zahid Kotku için dinlenme parkları yapın!" Yolcu dinlensin. Yolcuya hizmet etmek, yolda kalmış insanlara hizmet etmek, bizim dinimizde önemli bir hizmet şeklidir. Yolcuya hizmet etmek, yolda kalmış insanlara hizmet etmek, bizim dinimizde önemli bir hizmet şeklidir.

Yolda insanın ihtiyacı oluyor; dinlenmesi, uyuması, yemek yemesi, abdest alması, namaz kılması gerekiyor.Yolda insanın ihtiyacı oluyor; dinlenmesi, uyuması, yemek yemesi, abdest alması, namaz kılması gerekiyor. Bunlar hizmet, "Bu hizmetlerin yapıldığı yerler kuralım." dedik. Bunlar hizmet, "Bu hizmetlerin yapıldığı yerler kuralım." dedik. "Numune yakıt durakları yapın." dedik "Benzin istasyonları" değil; yabancı kelimeye düşmemeye çok dikkat ediyorum"Numune yakıt durakları yapın." dedik "Benzin istasyonları" değil; yabancı kelimeye düşmemeye çok dikkat ediyorum "Hem arabalarının yakıtlarını alsınlar hem namazlarını kılsınlar hem dinlensinler hem karınlarını doyursunlar." dedik. "Hem arabalarının yakıtlarını alsınlar hem namazlarını kılsınlar hem dinlensinler hem karınlarını doyursunlar." dedik.

Tabi biz çevreyi çok daha geniş çaplı olarak düşünüyoruz. Yeşil bir çevre, temiz bir çevre.Tabi biz çevreyi çok daha geniş çaplı olarak düşünüyoruz. Yeşil bir çevre, temiz bir çevre. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

"Yâ Âişe! Şu iki elbiseyi yıka! Bilmez misin ki elbise kirlendiği zaman tesbihi biter." "Yâ Âişe! Şu iki elbiseyi yıka! Bilmez misin ki elbise kirlendiği zaman tesbihi biter."

Temizken tesbih eder, kirlendiği zaman tesbihi biter. Temizken tesbih eder, kirlendiği zaman tesbihi biter.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Temiz giyeceğiz, tertemiz giyineceğiz; elbise de tesbih edecek, o da sübhânallah diyecek. Temiz giyeceğiz, tertemiz giyineceğiz; elbise de tesbih edecek, o da sübhânallah diyecek.

Bir çiçeğin kökü kırıldığı zaman çiçeğin tesbihi biter.Bir çiçeğin kökü kırıldığı zaman çiçeğin tesbihi biter. Canlıyken tesbih eder, öldüğü zaman tesbihi biter.Canlıyken tesbih eder, öldüğü zaman tesbihi biter. Çiçeğin tesbihi biter, hücrelerin tesbihi devam eder. Çiçeğin tesbihi biter, hücrelerin tesbihi devam eder.

"Evdeki pislik, süprüntü bereketi giderir, rızkı azaltır." "Evdeki pislik, süprüntü bereketi giderir, rızkı azaltır."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buraya kadar söylüyor.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buraya kadar söylüyor. Evimizin, elbisemizin, dişimizin, koltukaltımızın temiz olması lazım! Evimizin, elbisemizin, dişimizin, koltukaltımızın temiz olması lazım!

Çevremizin temiz olması lazım!Çevremizin temiz olması lazım! Herkes sokaktan kendi önüne düşen yeri, çöpçüyü beklemeden temizlemeli ve kirletmemeli, bir şey atmamalı! Herkes sokaktan kendi önüne düşen yeri, çöpçüyü beklemeden temizlemeli ve kirletmemeli, bir şey atmamalı!

Bugün büyük şehirlerde atıklar, artıklar, çöpler bir felâkettir, bir büyük meseledir.Bugün büyük şehirlerde atıklar, artıklar, çöpler bir felâkettir, bir büyük meseledir. Onların ne yapılacağı ilgilileri kara kara düşündürmektedir.Onların ne yapılacağı ilgilileri kara kara düşündürmektedir. "Bunları nasıl yok ederiz, nasıl değerlendiririz?" diye büyük tasarıları vardır. "Bunları nasıl yok ederiz, nasıl değerlendiririz?" diye büyük tasarıları vardır.

Çevre de temiz olacak, bahçe de temiz olacak ama yeşil olacak, çiçekli olacak. Çevre de temiz olacak, bahçe de temiz olacak ama yeşil olacak, çiçekli olacak.

16. yüzyılda Avrupa'dan bir seyyah elçi, karayoluyla İstanbul'a gelirken Yedikule önlerinde,16. yüzyılda Avrupa'dan bir seyyah elçi, karayoluyla İstanbul'a gelirken Yedikule önlerinde, kış gününde sümbül kokularından baygınlık geçiriyor; hayranlıktan bayılacak hale geliyor. kış gününde sümbül kokularından baygınlık geçiriyor; hayranlıktan bayılacak hale geliyor.

"Bu Osmanlılar'a akıl ermez! Bu adamlar bir tek çiçek için dünyanın parasını verirler."Bu Osmanlılar'a akıl ermez! Bu adamlar bir tek çiçek için dünyanın parasını verirler. Bu adamlarda bir acayip çiçek sevgisi vardır." diyor. Bu adamlarda bir acayip çiçek sevgisi vardır." diyor.

Kendisi o zamana kadar görmediği çiçekleri inceliyor.Kendisi o zamana kadar görmediği çiçekleri inceliyor. Onlardan "lâle" adlı çiçeğin soğanlarını yanına alıyor Hollanda'ya götürüyor.Onlardan "lâle" adlı çiçeğin soğanlarını yanına alıyor Hollanda'ya götürüyor. Hollanda'da lâle tanınıyor, lâle yetiştiriliyor. Hollanda'da lâle tanınıyor, lâle yetiştiriliyor. Sanıyorum, şimdi Hollanda'dan lâle soğanları getirip parklara, bahçelere dikiyorlar. İş bu hale gelmiş durumda. Sanıyorum, şimdi Hollanda'dan lâle soğanları getirip parklara, bahçelere dikiyorlar. İş bu hale gelmiş durumda.

Biz çevreyi çok geniş olarak düşünüyoruz.Biz çevreyi çok geniş olarak düşünüyoruz. Kendi temizliğimiz, aile ve ev çevremiz, sokak temizliğimiz, belde temizliğimiz, dağların ovaların temizliği, havanın temizliği; bu maddî çevre. Kendi temizliğimiz, aile ve ev çevremiz, sokak temizliğimiz, belde temizliğimiz, dağların ovaların temizliği, havanın temizliği; bu maddî çevre. Bu maddî çevrenin içinde her şey olsa, bir cami olmasa mutlu olmayız.Bu maddî çevrenin içinde her şey olsa, bir cami olmasa mutlu olmayız. Onun için biz, çevreyi süsleyen bu mânevî varlıkları da çevreye katıyoruz. Onun için biz, çevreyi süsleyen bu mânevî varlıkları da çevreye katıyoruz.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyuruyor: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyuruyor:

"Bir insan secde ettiği zaman, secde ettiği mahal yedi kat yerin altına kadar temizlenir." "Bir insan secde ettiği zaman, secde ettiği mahal yedi kat yerin altına kadar temizlenir."

O halde bir yerin temizliği ibadetledir. İçki içilen yer pistir. Müşrikler pistir. O halde bir yerin temizliği ibadetledir. İçki içilen yer pistir. Müşrikler pistir.

İnneme'l-müşrikûne necesün felâ yakrabü'l-mescidi'l-harâme ba'de âmihim hâzâ.İnneme'l-müşrikûne necesün felâ yakrabü'l-mescidi'l-harâme ba'de âmihim hâzâ. "Müşrikler pis varlıklardır, bu yıldan sonra bir daha Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar!" diye Allah celle celâlüh yasaklıyor."Müşrikler pis varlıklardır, bu yıldan sonra bir daha Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar!" diye Allah celle celâlüh yasaklıyor. Onların Kâbe'ye yaklaşmasına bile izin yok, müsaade olunmuyor.Onların Kâbe'ye yaklaşmasına bile izin yok, müsaade olunmuyor. "Müşriktir, pistir. Onun için onlar gelmesin!" deniyor. İsterse yıkansın. "Müşriktir, pistir. Onun için onlar gelmesin!" deniyor. İsterse yıkansın.

Hacı Bektâş-ı Velî hazretleri de; Hacı Bektâş-ı Velî hazretleri de;

"Bir şişenin içine içki koysalar, şişenin ağzını iyice kapatsalar, deryanın kenarına götürseler,"Bir şişenin içine içki koysalar, şişenin ağzını iyice kapatsalar, deryanın kenarına götürseler, dışını on yıl yıkasalar yine de pistir çünkü içinde içki vardır. İçki pistir, murdardır." diyor. dışını on yıl yıkasalar yine de pistir çünkü içinde içki vardır. İçki pistir, murdardır." diyor.

Hacı Bektâş-ı VelîHacı Bektâş-ı Velî Yalan yanlış şekilde yazılan Bektâşî fıkralarında geçen, dinleyenlerin güldükleri,Yalan yanlış şekilde yazılan Bektâşî fıkralarında geçen, dinleyenlerin güldükleri, ayyaş Bektâşîler'in mübarek şeyhi Hacı Bektâş-ı Velî böyle diyor. ayyaş Bektâşîler'in mübarek şeyhi Hacı Bektâş-ı Velî böyle diyor.

Hz. Ali Efendimiz'den de şöyle rivayet ediliyor: Hz. Ali Efendimiz'den de şöyle rivayet ediliyor:

"Bir kuyunun içine içki düşse kuyunun suyu pis olur, dışarı çıkarmak lazım gelir."Bir kuyunun içine içki düşse kuyunun suyu pis olur, dışarı çıkarmak lazım gelir. O dökülen yerde ot bitse, o otu koyun yese, o koyunun etini yemem!" O dökülen yerde ot bitse, o otu koyun yese, o koyunun etini yemem!"

"Orada ezan okumam!" diye rivayet de var. Neden? "Orada ezan okumam!" diye rivayet de var. Neden?

Mânevî bakımdan mekân pistir.Mânevî bakımdan mekân pistir. O halde bir mekânın temizliği sadece maddî ölçülerle ölçülemez. O halde bir mekânın temizliği sadece maddî ölçülerle ölçülemez. Maddî ölçülerle temiz olduğu halde mânevî yönden leş gibi olan mekânlar olur. Maddî ölçülerle temiz olduğu halde mânevî yönden leş gibi olan mekânlar olur. Onların güzelleşmesi cami iledir, tekke iledir; imanladır, irfanladır. Onların güzelleşmesi cami iledir, tekke iledir; imanladır, irfanladır.

Onun için biz bir çevreyi düşünürken, bu tarihî yapıları da düşünüyoruz.Onun için biz bir çevreyi düşünürken, bu tarihî yapıları da düşünüyoruz. "Orada cami varsa, kervansaray varsa tamir edelim; mektep varsa, çeşme varsa ihya edelim." diyoruz. "Orada cami varsa, kervansaray varsa tamir edelim; mektep varsa, çeşme varsa ihya edelim." diyoruz.

Çırpılarlı Ali Hocamız rahmetullahi aleyh cennet mekân -babamın hocası, Gümüşhâneli hazretlerinin talebesi- varlıklı insanmış.Çırpılarlı Ali Hocamız rahmetullahi aleyh cennet mekân -babamın hocası, Gümüşhâneli hazretlerinin talebesi- varlıklı insanmış. Memleketine gitmiş; kendi varlığını, parasını, mâlî imkânlarını ortaya koymuş -çevreden de belki yardım etmişlerdir, bilmiyoruz- bir cami yapmış.Memleketine gitmiş; kendi varlığını, parasını, mâlî imkânlarını ortaya koymuş -çevreden de belki yardım etmişlerdir, bilmiyoruz- bir cami yapmış. Gittik orada namaz kıldık. Gittik orada namaz kıldık.

Etrafına da 23 odalı bir medrese yapmış, ilim öğrenmek için mekân yapmış, mektep yapmış.Etrafına da 23 odalı bir medrese yapmış, ilim öğrenmek için mekân yapmış, mektep yapmış. Köylüler onu yıkmışlar, onun yerine bir baraka yapmışlar, Tarım Bakanlığı'na vermişler. Köylüler onu yıkmışlar, onun yerine bir baraka yapmışlar, Tarım Bakanlığı'na vermişler.

Orada çıplak bir harabe arazi baraka bu tarafta bir büst var, tamam köy kurtulmuşOrada çıplak bir harabe arazi baraka bu tarafta bir büst var, tamam köy kurtulmuş O köyün kurtulması, Allah'ın onları affetmesi için o medreseyi en aşağı eskisi gibi kurmaları lazım! O köyün kurtulması, Allah'ın onları affetmesi için o medreseyi en aşağı eskisi gibi kurmaları lazım!

Hatta biraz da cezalı olmaları dolayısıyla iki misli büyük kurmaları lazım.Hatta biraz da cezalı olmaları dolayısıyla iki misli büyük kurmaları lazım. İki misli büyük kurmazlarsa Çırpılar Köyü'nün ilgilileri, yetkilileri, muhtarları, ihtiyar heyeti, halkı, cemaati hepsi o ilim yuvasının yerle bir edilmesinin vebalini taşırlar. İki misli büyük kurmazlarsa Çırpılar Köyü'nün ilgilileri, yetkilileri, muhtarları, ihtiyar heyeti, halkı, cemaati hepsi o ilim yuvasının yerle bir edilmesinin vebalini taşırlar. Melekleri yakalarına yapışır. Allah sorar. O medrese yapılacak. Melekleri yakalarına yapışır. Allah sorar. O medrese yapılacak.

"Biz buraya medrese yapmaya geldik, kazma kürek getirin." dedik. "Biz buraya medrese yapmaya geldik, kazma kürek getirin." dedik.

"Bu adam ne demek istiyor?" diye bize baktılar."Bu adam ne demek istiyor?" diye bize baktılar. "Burası Tarım Bakanlığı'nın, burada medrese olmaz. Daha başka bir yer verelim." dediler."Burası Tarım Bakanlığı'nın, burada medrese olmaz. Daha başka bir yer verelim." dediler. Üç dönüm yer verdiler. Para vereceğiz, biz yapacağız. Arkadaşlarımız gitti. Üç dönüm yer verdiler. Para vereceğiz, biz yapacağız. Arkadaşlarımız gitti. Ailesi bir ara derneğe razı olan kişiyi kandırmış, döndürmüş; o da vazgeçmiş.Ailesi bir ara derneğe razı olan kişiyi kandırmış, döndürmüş; o da vazgeçmiş. Bizim arkadaşlarımız gitmişler, araziyi görmüşler. Üç dönüm. Bizim arkadaşlarımız gitmişler, araziyi görmüşler. Üç dönüm. "Tamam, buraya tesis yapılabilir." demişler, Çanakkale'ye dönmüşler."Tamam, buraya tesis yapılabilir." demişler, Çanakkale'ye dönmüşler. Telefon gelmiş; "Hanımım ,çocuklarım razı olmuyor, vazgeçtim." diyor. Telefon gelmiş; "Hanımım ,çocuklarım razı olmuyor, vazgeçtim." diyor. Sen sakalını tıraş et, kısa pantolon giy, ağzına biberon al, sokaklarda dolaş. Kadın sözüne o kadar itibar ediyorsun.Sen sakalını tıraş et, kısa pantolon giy, ağzına biberon al, sokaklarda dolaş. Kadın sözüne o kadar itibar ediyorsun. Sanki bebeksin, çocuksun.Sanki bebeksin, çocuksun. Allah için bir hayır yapmaya karar vermişsin, ondan dönüyorsun. Sen bu sakalı tıraş et! Allah için bir hayır yapmaya karar vermişsin, ondan dönüyorsun. Sen bu sakalı tıraş et!

İşte bu da bir kirlilik, bir ahlâk kirliliği. Ahlâkta bir bozulma, ahlâkta bir fesat. Dejenerasyon deniliyor.İşte bu da bir kirlilik, bir ahlâk kirliliği. Ahlâkta bir bozulma, ahlâkta bir fesat. Dejenerasyon deniliyor. Ahlâk da bozulmuş, huylar bozulmuş; insanların kalpleri, kafaları bozulmuş. Bunların da üzerine gidilmesi lazım.Ahlâk da bozulmuş, huylar bozulmuş; insanların kalpleri, kafaları bozulmuş. Bunların da üzerine gidilmesi lazım. Bunun da yolu tasavvuf. Bunun da yolu tasavvuf. Çırpınsalar da, tepinseler de, karşı çıksalar da, tanklarını toplarını dizseler de, kalemşörleri sıraya girse de, haçlı orduları gibi saldırsa da işin doğrusu bu.Çırpınsalar da, tepinseler de, karşı çıksalar da, tanklarını toplarını dizseler de, kalemşörleri sıraya girse de, haçlı orduları gibi saldırsa da işin doğrusu bu. İnsanların ahlâkının da, kafalarındaki yamukluklarının da düzelmesi lazım. İnsanların ahlâkının da, kafalarındaki yamukluklarının da düzelmesi lazım.

Kaportanın Türkçe'si ne? Kaportanın Türkçe'si ne?

"Kaporta" kelimesini kullanmayacağım."Kaporta" kelimesini kullanmayacağım. Kafalarının dış şeklinin, içeriden eğilmiş olan taraflarının düzeltilmesi, yeniden astar boyası üst boyası atılması; Kafalarının dış şeklinin, içeriden eğilmiş olan taraflarının düzeltilmesi, yeniden astar boyası üst boyası atılması; kafalarının yeniden boyanması, cilalanması lazım. Kafalar da yamulmuş. O da bir çevre bozukluğu. kafalarının yeniden boyanması, cilalanması lazım. Kafalar da yamulmuş. O da bir çevre bozukluğu. Bunların hepsini beraber düşünüyoruz. Onun için tasavvufî bir grup olduğumuz halde çevreciyiz.Bunların hepsini beraber düşünüyoruz. Onun için tasavvufî bir grup olduğumuz halde çevreciyiz. 35 tane çevre derneğimiz var ama ben bunu çok azımsıyorum. 35 tane çevre derneğimiz var ama ben bunu çok azımsıyorum. Çok da ayıplıyorum sizi, bütün kardeşlerimi ayıplıyorum.Çok da ayıplıyorum sizi, bütün kardeşlerimi ayıplıyorum. Amerika'da veya İngiltere'de bir yerde bir arkadaş söyledi; "fotokopisini yani suretini getir" dedim. Amerika'da veya İngiltere'de bir yerde bir arkadaş söyledi; "fotokopisini yani suretini getir" dedim.

"İskenderpaşa cemaati, hocalarının on yıl arkasından gidiyor." demişler. "İskenderpaşa cemaati, hocalarının on yıl arkasından gidiyor." demişler.

Ne demek? Ne demek?

"Hocaları bir şey söylüyor, cemaat yapmıyor veya geç yapıyor." demek. "Hocaları bir şey söylüyor, cemaat yapmıyor veya geç yapıyor." demek.

Siz buraya, bu dünyaya memur olmaya mı geldiniz? Tüccar olmaya mı geldiniz?Siz buraya, bu dünyaya memur olmaya mı geldiniz? Tüccar olmaya mı geldiniz? İnşaat yapmaya mı geldiniz? Makine yapmaya mı geldiniz?İnşaat yapmaya mı geldiniz? Makine yapmaya mı geldiniz? Gününüzü gün etmeye mi geldiniz? Gününüzü gün etmeye mi geldiniz? Yoksa Allah'ın dinine hizmet etmeye mi geldiniz?Yoksa Allah'ın dinine hizmet etmeye mi geldiniz? İmtihan mı kazanacaksınız yoksa "vakit nasıl geçerse geçsin" diye mi hareket ediyorsunuz? İmtihan mı kazanacaksınız yoksa "vakit nasıl geçerse geçsin" diye mi hareket ediyorsunuz?

Gümüşhane'de Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddin Efendimiz'le ilgili toplantı yaptık, iki gün sürdü.Gümüşhane'de Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddin Efendimiz'le ilgili toplantı yaptık, iki gün sürdü. Vali geldi, belediye başkanı geldi; beğendiler.Vali geldi, belediye başkanı geldi; beğendiler. "Demek ki bizim Gümüşhane'den yetişmiş, müslüman devletler arasında böyle şöhrete sahip büyük alimler de varmış." dediler. "Demek ki bizim Gümüşhane'den yetişmiş, müslüman devletler arasında böyle şöhrete sahip büyük alimler de varmış." dediler. Evet, ülkenizde yetişmiş sizin beldenizden çıkma Gümüşhaneli diye tanınmış böyle büyük alimler de var. Evet, ülkenizde yetişmiş sizin beldenizden çıkma Gümüşhaneli diye tanınmış böyle büyük alimler de var.

Düzce'de Muhammed Zahid-i Kevserî hazretleriyle ilgili toplantılar yaptık. Soğukta. Spor salonunu tuttuk.Düzce'de Muhammed Zahid-i Kevserî hazretleriyle ilgili toplantılar yaptık. Soğukta. Spor salonunu tuttuk. Ses düzeni müsait değil, yankılanıyor.Ses düzeni müsait değil, yankılanıyor. Soğuk olduğu için bir okulun toplantı salonunu verdiler. Burada toplantı yaparken polis geldi; Soğuk olduğu için bir okulun toplantı salonunu verdiler. Burada toplantı yaparken polis geldi;

"İzinsiz toplantı yapıyorsunuz, yasak!" dedi. Bu da bir idari kirliliktir. "İzinsiz toplantı yapıyorsunuz, yasak!" dedi. Bu da bir idari kirliliktir.

Ben Düzce'nin yetiştirdiği bir alimi Düzceliler'e tanıtma çalışması yapıyorum,Ben Düzce'nin yetiştirdiği bir alimi Düzceliler'e tanıtma çalışması yapıyorum, emekli bir üniversite hocası olarak ilmî bir hizmet yapıyorum. Konuşurken polis geldi; emekli bir üniversite hocası olarak ilmî bir hizmet yapıyorum. Konuşurken polis geldi;

"Efendim, burada bu toplantıyı yapamazsınız." dedi. "Efendim, burada bu toplantıyı yapamazsınız." dedi.

Biz de sessizce kestik. Bu da bir idari rezalettir, kepazeliktir.Biz de sessizce kestik. Bu da bir idari rezalettir, kepazeliktir. "Kepaze" kelimesi herhalde Farsça, onu kullanıyorum. Kepazelik! Bu da bir kirlilik! Düzceliler; "Kepaze" kelimesi herhalde Farsça, onu kullanıyorum. Kepazelik! Bu da bir kirlilik! Düzceliler;

"Demek ki bizim memleketimizden böyle büyük alimler yetişmiş." dediler. "Demek ki bizim memleketimizden böyle büyük alimler yetişmiş." dediler.

Evet Malezya'da bile talebeleri olan, Mısırda yüzlerce talebesi olan,Evet Malezya'da bile talebeleri olan, Mısırda yüzlerce talebesi olan, Suud'da üniversitelerde hoca, profesör, üstâd-ı pîr olan talebeler yetiştirmiş bir alim.Suud'da üniversitelerde hoca, profesör, üstâd-ı pîr olan talebeler yetiştirmiş bir alim. Onlar da kendi yetiştirdikleri alimi öğrendiler. O da köyünde cami yapmış.Onlar da kendi yetiştirdikleri alimi öğrendiler. O da köyünde cami yapmış. Onun da camisinin etrafında medrese varmış. Cami duruyor, medrese yıkılmış. Onun da camisinin etrafında medrese varmış. Cami duruyor, medrese yıkılmış.

Muhterem kardeşlerim! Medresesiz cami olmaz. Muhterem kardeşlerim! Medresesiz cami olmaz.

Medresesiz cami tek kollu ceket gibidir, tek ayaklı pantolon gibidir, tek kanatlı kuş gibidir, tek bacaklı adam gibidir. Olmaz! Medresesiz cami tek kollu ceket gibidir, tek ayaklı pantolon gibidir, tek kanatlı kuş gibidir, tek bacaklı adam gibidir. Olmaz! İbadetle ilim bir arada olacak. İlimle irfan bir arada olacak. İbadetle ilim bir arada olacak. İlimle irfan bir arada olacak. Mekteple cami bir arada olacak. Mekteple cami bir arada olacak. Bir cami yapsanız dört tane minaresi olsa on tane şerefesi olsa yanında medresesi yoksa caminiz eksiktir, yarımdır. Bir cami yapsanız dört tane minaresi olsa on tane şerefesi olsa yanında medresesi yoksa caminiz eksiktir, yarımdır. Cami yaptınız erkekler kısmı var, kadınlar kısmı yok; eseriniz yarımdır. Cami yaptınız erkekler kısmı var, kadınlar kısmı yok; eseriniz yarımdır.

Beni Gaziantep'te bir camiye götürdüler. Osmanlı mimarisine uygun. Beni Gaziantep'te bir camiye götürdüler. Osmanlı mimarisine uygun.

"Nasıl hocam? Beğendiniz mi?" diye sordular. "Nasıl hocam? Beğendiniz mi?" diye sordular.

"Kadınlar kısmı nerede?" dedim. "Yok" dediler. "Kadınlar kısmı nerede?" dedim. "Yok" dediler.

"O halde caminiz yarım." dedim. "O halde caminiz yarım." dedim.

Cami bitiyor ama aslında yarım. Cami bitiyor ama aslında yarım.

Hanımlarını kızlarını İslâmî terbiyeyle yetiştiremeyen bir il, hiç tam olur mu? Hanımlarını kızlarını İslâmî terbiyeyle yetiştiremeyen bir il, hiç tam olur mu?

Olmaz! Onun için biz çevreyi; çevrenin yetiştirdiği büyük şahsiyetleriyle, tarihî eserleriyle, âdâbıyla, ahlâkıyla,Olmaz! Onun için biz çevreyi; çevrenin yetiştirdiği büyük şahsiyetleriyle, tarihî eserleriyle, âdâbıyla, ahlâkıyla, yeşilliğiyle, bağıyla bahçesiyle, dağıyla ovasıyla bir bütün olarak düşünüyoruz.yeşilliğiyle, bağıyla bahçesiyle, dağıyla ovasıyla bir bütün olarak düşünüyoruz. "Çevreye öyle hizmet etmek gerekir." diye düşünüyoruz."Çevreye öyle hizmet etmek gerekir." diye düşünüyoruz. Çevrenin insanına irfan götürmeyi mühim bir hizmet olarak düşünüyoruz.Çevrenin insanına irfan götürmeyi mühim bir hizmet olarak düşünüyoruz. Fantezi değildir, gösteri değildir, gelip geçici bir heves değildir. Fantezi değildir, gösteri değildir, gelip geçici bir heves değildir. Sosyete hanımlarının Dârüşşafaka'ya gidip çikolata ikram edip gözyaşı döküp ağlayıp da Sosyete hanımlarının Dârüşşafaka'ya gidip çikolata ikram edip gözyaşı döküp ağlayıp da kendilerini tatmin etmesi gibi bir gönül tatmin etme meselesi değildir; İslâm'a hizmettir. kendilerini tatmin etmesi gibi bir gönül tatmin etme meselesi değildir; İslâm'a hizmettir.

Allahu Teala hazretleri hepimizi İslâm'a en güzel tarzda hizmet edenlerden eylesin. Allahu Teala hazretleri hepimizi İslâm'a en güzel tarzda hizmet edenlerden eylesin.

es-Selamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh. es-Selamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2