Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Cihadın Fazîleti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Şevvâl 1420 / 21.01.2000
AKRA- Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Ak-Radyo’da cuma günleri düzenli olarak konuşmalar yapmıştır. 31 Mart 1993’te başlayıp, vefatından önceki son cuma günü olan, 2 Şubat 2001’e kadar devam eden bu sohbetlerde, hocamız genellikle Râmûzül-Ehâdis’ten, bazen de Muhtârü’l-Ehâdis’ten veya Riyâzu’s-Sâlihîn’den bir miktar hadis-i şerif okuyup, izah etmiştir.

İçinde bulunulan zamanın, ayın, günlerin ihyâ edilmesiyle ilgili bilgiler vermiş ve hatırlatmalarda bulunmuştur. Ayrıca ülkemizi ve insanımızı ilgilendiren güncel konulara temas ettiği de görülmüştür.

Genellikle yurtdışında seyahatte olduğu için çoğu zaman bulunduğu yerden de bahsetmiştir.

Sekiz yıl içerisinde toplam 313 adet sohbet yapmışlardır.
Mücâhidin Cennetteki Derecesi, Bir Gaziye Yardımcı Olmak, Şehidin Hatàları Affolur, Borçlarınızı Zamanında | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Cihadın Fazîleti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Şevvâl 1420 / 21.01.2000
AKRA- Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Ak-Radyo’da cuma günleri düzenli olarak konuşmalar yapmıştır. 31 Mart 1993’te başlayıp, vefatından önceki son cuma günü olan, 2 Şubat 2001’e kadar devam eden bu sohbetlerde, hocamız genellikle Râmûzül-Ehâdis’ten, bazen de Muhtârü’l-Ehâdis’ten veya Riyâzu’s-Sâlihîn’den bir miktar hadis-i şerif okuyup, izah etmiştir.

İçinde bulunulan zamanın, ayın, günlerin ihyâ edilmesiyle ilgili bilgiler vermiş ve hatırlatmalarda bulunmuştur. Ayrıca ülkemizi ve insanımızı ilgilendiren güncel konulara temas ettiği de görülmüştür.

Genellikle yurtdışında seyahatte olduğu için çoğu zaman bulunduğu yerden de bahsetmiştir.

Sekiz yıl içerisinde toplam 313 adet sohbet yapmışlardır.
Mücâhidin Cennetteki Derecesi, Bir Gaziye Yardımcı Olmak, Şehidin Hatàları Affolur, Borçlarınızı Zamanında | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh. es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.

Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.

İmam Müslim rahmetullahi aleyh'in Sahîh'inde Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden rivayet ettiğine göre,İmam Müslim rahmetullahi aleyh'in Sahîh'inde Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden rivayet ettiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuşlar ki;. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuşlar ki;.

Enne resûlallah sallallahu aleyhi ve selem: Men radıye bi'llâhi rabben ve bi'l-islâmi dînenEnne resûlallah sallallahu aleyhi ve selem: Men radıye bi'llâhi rabben ve bi'l-islâmi dînen ve bi-Muhammedin rasûlen vecebet lehü'l-cennetü. Fe-'acibe lehâ Ebû Saîdin fe-kâle:ve bi-Muhammedin rasûlen vecebet lehü'l-cennetü. Fe-'acibe lehâ Ebû Saîdin fe-kâle: E'idhâ aleyye yâ resûlallah! Fe-e'âdehâ aleyhi sümme kâle:E'idhâ aleyye yâ resûlallah! Fe-e'âdehâ aleyhi sümme kâle: Ve uhrâ yerfe'ullâhu bihe'l-abde miete derecetin fi'l-cenneti.Ve uhrâ yerfe'ullâhu bihe'l-abde miete derecetin fi'l-cenneti. Mâ beyne külli dereceteyni kemâ-beyne's-semâi ve'l-ardi. Kâle: Ve mâ hiye yâ Resûlallah?Mâ beyne külli dereceteyni kemâ-beyne's-semâi ve'l-ardi. Kâle: Ve mâ hiye yâ Resûlallah? Kâle: el-Cihâdü fî-sebîlillâhi! el-Cihâdü fî-sebîlillâhi! Kâle: el-Cihâdü fî-sebîlillâhi! el-Cihâdü fî-sebîlillâhi!

Mübarek metnini okuduğumuz bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Mübarek metnini okuduğumuz bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Men radıye bi'llâhi rabben: "Kim Allah'a Rab olarak, memnunluk duyarak, razı olarak inanırsa";Men radıye bi'llâhi rabben: "Kim Allah'a Rab olarak, memnunluk duyarak, razı olarak inanırsa"; ve bi'l-islâmi dînen: "İslâm'ı da memnunluk duyarak, severek din olarak kabul ederse";ve bi'l-islâmi dînen: "İslâm'ı da memnunluk duyarak, severek din olarak kabul ederse"; ve bi-Muhammedin resûlen: "Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i deve bi-Muhammedin resûlen: "Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i de Allah'ın Resûlü olarak canla başla benimser, kabul ederse";Allah'ın Resûlü olarak canla başla benimser, kabul ederse"; vecebet lehü'l-cennetü: "kendisine cennet vacip olur, kesin olur." vecebet lehü'l-cennetü: "kendisine cennet vacip olur, kesin olur."

Muhakkak böyle severek Allah'a inanan, severek İslâm'a sarılan,Muhakkak böyle severek Allah'a inanan, severek İslâm'a sarılan, severek Peygamber Efendimiz'i bağrına basan, gönlünün tahtına oturtan insana cennet vacip olur. severek Peygamber Efendimiz'i bağrına basan, gönlünün tahtına oturtan insana cennet vacip olur.

Fe-'acibe lehâ Ebû Saîdin fe-kâle:Fe-'acibe lehâ Ebû Saîdin fe-kâle: Hadîs-i şerîfi rivayet eden Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh hazretlerinin hoşuna gitmiş,Hadîs-i şerîfi rivayet eden Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh hazretlerinin hoşuna gitmiş, bu sözleri duyunca bundan memnun kalmış. Fe-acibe lehâ:bu sözleri duyunca bundan memnun kalmış. Fe-acibe lehâ: "Bu sözlere hayran kaldı, memnunluk duydu, sevdi bu sözleri."Bu sözlere hayran kaldı, memnunluk duydu, sevdi bu sözleri. " E'idhâ aleyye yâ Resûlallah: "‘Aman yâ Resûlallah," E'idhâ aleyye yâ Resûlallah: "‘Aman yâ Resûlallah, ne olur bu sözleri bir kere daha söyler misin mübarek ağzınla?' diye tekrarını istedi." ne olur bu sözleri bir kere daha söyler misin mübarek ağzınla?' diye tekrarını istedi."

Ezberlemek için, hatırında iyi kalsın diye, kesin olarak, tereddütsüzEzberlemek için, hatırında iyi kalsın diye, kesin olarak, tereddütsüz bu mesele ayan beyan ortaya çıkmış olsun diye, aynı şeyleri tekrarlamasını talep eylemişbu mesele ayan beyan ortaya çıkmış olsun diye, aynı şeyleri tekrarlamasını talep eylemiş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den.

Fe-e'âdehâ aleyhi: "Peygamber Efendimiz de onun arzusunu kırmamış, aynı cümleleri tekrar söylemiş." Fe-e'âdehâ aleyhi: "Peygamber Efendimiz de onun arzusunu kırmamış, aynı cümleleri tekrar söylemiş."

Hatırını kırmamış, ricasını kırmamış, "Tamam, anladığın kadarı yeter." dememiş;Hatırını kırmamış, ricasını kırmamış, "Tamam, anladığın kadarı yeter." dememiş; bir kere daha aynı sözleri tekrar etmiş. Ama arkasından da buyurmuş ki; bir kere daha aynı sözleri tekrar etmiş. Ama arkasından da buyurmuş ki;

Sümme kâle: "Sonra da dedi ki Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem";Sümme kâle: "Sonra da dedi ki Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem"; Ve uhrâ: "Bir başka şey daha vardır ki" yerfe'ullâhu bihe'l-abde miete derecetin fi'l-cenneti: Ve uhrâ: "Bir başka şey daha vardır ki" yerfe'ullâhu bihe'l-abde miete derecetin fi'l-cenneti: "Allah o başka şeyle kulun cennette derecesini yüz derece arttırır,"Allah o başka şeyle kulun cennette derecesini yüz derece arttırır, cennette çok daha yüksek mevkilere kulu çıkartır." Öyle ki,cennette çok daha yüksek mevkilere kulu çıkartır." Öyle ki, mâ beyne külli dereceteyni kemâ-beyne's-semâi ve'l-ardi:mâ beyne külli dereceteyni kemâ-beyne's-semâi ve'l-ardi: "her iki derece arası gökle yerin arası kadar muazzamdır, yüksektir, geniştir."her iki derece arası gökle yerin arası kadar muazzamdır, yüksektir, geniştir. Yüz derece daha yukarıya çıkartır Allah." Çok büyük bir fark, çok güzel bir şey.Yüz derece daha yukarıya çıkartır Allah." Çok büyük bir fark, çok güzel bir şey. Kâle: Ve mâ hiye yâ Resûlallah: Râvî Ebû Saîd el-Hudrî merakla, aşk ile şevk ile:Kâle: Ve mâ hiye yâ Resûlallah: Râvî Ebû Saîd el-Hudrî merakla, aşk ile şevk ile: "O nedir yâ Resûlallah?" diye sormuş."O nedir yâ Resûlallah?" diye sormuş. Kâle: el-Cihâdü fî-sebîlillâhi! el-Cihâdü fî-sebîlillâhi! Peygamber Efendimiz de buyurmuşlar ki:Kâle: el-Cihâdü fî-sebîlillâhi! el-Cihâdü fî-sebîlillâhi! Peygamber Efendimiz de buyurmuşlar ki: "Allah yolunda cihat etmek! Allah yolunda cihat etmek!.." "Allah yolunda cihat etmek! Allah yolunda cihat etmek!.."

Cihat kelimesi cehd kelimesi ile ilişkili bir kelime. O kökten geliyor, o kökten türemiş.Cihat kelimesi cehd kelimesi ile ilişkili bir kelime. O kökten geliyor, o kökten türemiş. Cehd etmek, gayret etmek, biraz daha gayret sarf etmek demek.Cehd etmek, gayret etmek, biraz daha gayret sarf etmek demek. Cihat da o kökten ama onun işteşlik mânası var dilbilgisi tabiriyle;Cihat da o kökten ama onun işteşlik mânası var dilbilgisi tabiriyle; bir işi müştereken, karşılıklı yapmak mânası var.bir işi müştereken, karşılıklı yapmak mânası var. Cihatta iki taraf gayret sarf ediyor, cehd sarf ediyor. Kimler? Cihatta iki taraf gayret sarf ediyor, cehd sarf ediyor.

Kimler?

Taraflardan birisi müslüman.Taraflardan birisi müslüman. Müslüman cehd sarfediyor, İslâm'ı, müslümanları korumak için, tecavüzü, saldırıyı engellemek için.Müslüman cehd sarfediyor, İslâm'ı, müslümanları korumak için, tecavüzü, saldırıyı engellemek için. Karşı taraf da cehd sarfediyor; saldırmak istiyor, müslümanı yenmek istiyor,Karşı taraf da cehd sarfediyor; saldırmak istiyor, müslümanı yenmek istiyor, diyarını almak istiyor, canına kasdetmek istiyor.diyarını almak istiyor, canına kasdetmek istiyor. İki tarafın uğraşması var, karşılıklı bu işi yapması var. Karşılıklı cehd sarf etmek. İki tarafın uğraşması var, karşılıklı bu işi yapması var. Karşılıklı cehd sarf etmek.

Bu çok önemli bir şey. Çünkü her şeyin korunmaya ihtiyacı var.Bu çok önemli bir şey. Çünkü her şeyin korunmaya ihtiyacı var. Bir güzel bitkiyi bile dikiyorsunuz; ilaçlanması gerekiyor,Bir güzel bitkiyi bile dikiyorsunuz; ilaçlanması gerekiyor, korunması gerekiyor, etrafının çevrilmesi gerekiyor.korunması gerekiyor, etrafının çevrilmesi gerekiyor. Etrafı bir mahfaza altına alınmadığı zaman çoluk çocuk geliyor, kırıyor.Etrafı bir mahfaza altına alınmadığı zaman çoluk çocuk geliyor, kırıyor. Keçi koyun geliyor, koparıyor, tahrip ediyor.Keçi koyun geliyor, koparıyor, tahrip ediyor. Tamam, ondan korusanız, bu sefer böcekler musallat oluyor.Tamam, ondan korusanız, bu sefer böcekler musallat oluyor. Yapraklarını böcekler, kurtlar yemesin diye ilaçlamak gerekiyor.Yapraklarını böcekler, kurtlar yemesin diye ilaçlamak gerekiyor. Meyveleri oluyor, bu sefer gene ilaçlamak gerekiyor.Meyveleri oluyor, bu sefer gene ilaçlamak gerekiyor. Çünkü bu sefer meyvelere başka haşerât musallat oluyor; parazitler, asalak mahluklar.Çünkü bu sefer meyvelere başka haşerât musallat oluyor; parazitler, asalak mahluklar. Hep korumak gerekiyor. Hep korumak gerekiyor.

İslâm'ın da korunması lazım, müslümanların da korunması lazım, ülkelerin de korunması lazım!.. İslâm'ın da korunması lazım, müslümanların da korunması lazım, ülkelerin de korunması lazım!..

Bunlar hep gayretle olur.Bunlar hep gayretle olur. Çünkü dünya hayatı imtihan olduğu için Cenâb-ı Hak her şeyin hasmını da yaratmış;Çünkü dünya hayatı imtihan olduğu için Cenâb-ı Hak her şeyin hasmını da yaratmış; bir mücadeledir gidiyor dünyada. Hem de bir tarafta iman var, bir tarafta küfür var.bir mücadeledir gidiyor dünyada. Hem de bir tarafta iman var, bir tarafta küfür var. Bir tarafta, peygamberler hak yola davet etmiş;Bir tarafta, peygamberler hak yola davet etmiş; öbür tarafta, azılı kâfirler onlara karşı çıkmış, zulüm yapmış.öbür tarafta, azılı kâfirler onlara karşı çıkmış, zulüm yapmış. Bir tarafta iyilik isteyen insanlar var, bir tarafta kötü niyetli insanlar var.Bir tarafta iyilik isteyen insanlar var, bir tarafta kötü niyetli insanlar var. Bir tarafta merhametli insanlar var, karıncayı bile ezmek istemez;Bir tarafta merhametli insanlar var, karıncayı bile ezmek istemez; öbür tarafta da toplumları, şehirleri mahveden zalimler, gaddarlar, hunharlar, korkunç kimseler var. öbür tarafta da toplumları, şehirleri mahveden zalimler, gaddarlar, hunharlar, korkunç kimseler var.

O zaman ne gerekiyor? Korunmak gerekiyor, çalışmak gerekiyor, savunmak gerekiyor... O zaman ne gerekiyor?

Korunmak gerekiyor, çalışmak gerekiyor, savunmak gerekiyor...

İcabında da saldırmak gerekiyor.İcabında da saldırmak gerekiyor. "En iyi müdafaa hücumdur." demiş, kim söylediyse, güzel bir söz. "En iyi müdafaa hücumdur." demiş, kim söylediyse, güzel bir söz. Bekleyeyim de gelsin demektense, en iyisi hazırlık yaparken bastırmak;Bekleyeyim de gelsin demektense, en iyisi hazırlık yaparken bastırmak; daha hazırlanamadan, saldırıya geçemeden, beklerken, gafil olduğu bir esnada, daha hazırlanamadan, saldırıya geçemeden, beklerken, gafil olduğu bir esnada, başka bir işle meşgulken, ummadığı bir zamanda bastırmak.başka bir işle meşgulken, ummadığı bir zamanda bastırmak. Bu çok önemli bir şey, baskın basanındır. En iyi savunma hücumdur.Bu çok önemli bir şey, baskın basanındır. En iyi savunma hücumdur. Hücum ettin mi darmadağın dağıtıverirsin. Gerekirse o olur. Amaç ne? Hücum ettin mi darmadağın dağıtıverirsin. Gerekirse o olur.

Amaç ne?

İslâm'ın korunması, müslümanların korunması, imanın korunması... İslâm'ın korunması, müslümanların korunması, imanın korunması...

İşte bu çok önemli bir hizmet, çok ciddî bir hizmet. Çünkü ucunda hayatını kaybetmek de var. İşte bu çok önemli bir hizmet, çok ciddî bir hizmet. Çünkü ucunda hayatını kaybetmek de var.

Bu dünya hayatında, bir insanın öncelikli olarak korumayı istediği şey nedir? Bu dünya hayatında, bir insanın öncelikli olarak korumayı istediği şey nedir?

Hayatıdır. Sağ kalmak ister, sağlıklı kalmak ister,Hayatıdır. Sağ kalmak ister, sağlıklı kalmak ister, esen kalmak ister, her türlü tehlikeden korunmak ister. Ama Allah yolunda bunu verebiliyor.esen kalmak ister, her türlü tehlikeden korunmak ister. Ama Allah yolunda bunu verebiliyor. Onun için derecesi çok yüksek; cennette öteki insanlara göre yüz derece daha fazla.Onun için derecesi çok yüksek; cennette öteki insanlara göre yüz derece daha fazla. Her derecenin arası da gökle yer arası kadar büyük. Her derecenin arası da gökle yer arası kadar büyük.

Onun için İslâm'a yardım etmeyi her müslümanın ana gayesi olarakOnun için İslâm'a yardım etmeyi her müslümanın ana gayesi olarak zihnine, gönlüne, aklına, fikrine yerleştirmesi lazım! zihnine, gönlüne, aklına, fikrine yerleştirmesi lazım!

"Ben bu güzel dini, imanı, Allah'ın razı olduğu dini;"Ben bu güzel dini, imanı, Allah'ın razı olduğu dini; başkasını kabul etmediği, sadece onu kabul ettiği tek geçerli dinibaşkasını kabul etmediği, sadece onu kabul ettiği tek geçerli dini korumalıyım, yaymalıyım, öğretmeliyim, anlatmalıyım!korumalıyım, yaymalıyım, öğretmeliyim, anlatmalıyım! Saldırılardan, iftiralardan korumalıyım!" demesi lazım!Saldırılardan, iftiralardan korumalıyım!" demesi lazım! Yalan yanlış şeyler söylüyorlar, tarihimize iftira atıyorlar.Yalan yanlış şeyler söylüyorlar, tarihimize iftira atıyorlar. Daha başka neler neler, nice haksızlıklar yapılıyor. Daha başka neler neler, nice haksızlıklar yapılıyor.

Avustralya'da bulunduğumuz için bugün dedesi Çanakkale'ye gelmiş,Avustralya'da bulunduğumuz için bugün dedesi Çanakkale'ye gelmiş, savaşmış bir Avustralyalı ile kahvaltıda beraberdik. Ama bu Avustralyalı müstesna bir insan.savaşmış bir Avustralyalı ile kahvaltıda beraberdik. Ama bu Avustralyalı müstesna bir insan. Müslüman olmuş, mü'min; bizimle beraber camiye geliyor, namaz kılıyor, hem de samimi.Müslüman olmuş, mü'min; bizimle beraber camiye geliyor, namaz kılıyor, hem de samimi. Samimi olduğunu birçok davranışından biliyoruz, yapmacık değil.Samimi olduğunu birçok davranışından biliyoruz, yapmacık değil. Aramıza gelip de bizden bilgi toplamak vesaire amacında değil.Aramıza gelip de bizden bilgi toplamak vesaire amacında değil. Rüyada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i görmüş, müslüman olmuş bir kimse.Rüyada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i görmüş, müslüman olmuş bir kimse. O, dedesinden naklediyor. Savaşmış dedesi, yaralanmış.O, dedesinden naklediyor. Savaşmış dedesi, yaralanmış. Bizim mücahitler, mübarekler onu almışlar, yarasını sarmışlar,Bizim mücahitler, mübarekler onu almışlar, yarasını sarmışlar, bakmışlar, çay ikram etmişler; hayran kalmış. bakmışlar, çay ikram etmişler; hayran kalmış.

Ecdadımızın ahlâkı böyle. Savaş meydanında çarpışıyor ama insânî değerleri çok yüksek.Ecdadımızın ahlâkı böyle. Savaş meydanında çarpışıyor ama insânî değerleri çok yüksek. Düşmanını bile zayıf anında görünce, işte kolunu sarıyor, kendisine hayran bıraktırıyor. Düşmanını bile zayıf anında görünce, işte kolunu sarıyor, kendisine hayran bıraktırıyor.

Berlin'de yine ihvânımızdan bir kimse anlattı. Onun babasının bir savaş arkadaşı varmış.Berlin'de yine ihvânımızdan bir kimse anlattı. Onun babasının bir savaş arkadaşı varmış. Galiba Yemen'de çarpışmışlar.Galiba Yemen'de çarpışmışlar. Babamın arkadaşını göreyim diye, Almanya'daki işçi kardeşimiz kalkmış, Babamın arkadaşını göreyim diye, Almanya'daki işçi kardeşimiz kalkmış, isminden cisminden aramış, adresini bulmuş, babasının Yemen'de beraber çarpıştıkları Alman'ıisminden cisminden aramış, adresini bulmuş, babasının Yemen'de beraber çarpıştıkları Alman'ı şehrinde ziyaret etmiş. şehrinde ziyaret etmiş. Adam bizim ihvanımızın, kendisinin savaş arkadaşı bir Türk'ün oğlu olduğunu anlayınca,Adam bizim ihvanımızın, kendisinin savaş arkadaşı bir Türk'ün oğlu olduğunu anlayınca, gözyaşları içinde boynuna sarılmış, ağlamış. Demiş: gözyaşları içinde boynuna sarılmış, ağlamış. Demiş:

"Baban çok çok iyi bir insandı."Baban çok çok iyi bir insandı. Beni günlerce yaralı olarak omuzunda çuval gibi taşıdı, beni düşmana bırakmadı, ölümden kurtardı.Beni günlerce yaralı olarak omuzunda çuval gibi taşıdı, beni düşmana bırakmadı, ölümden kurtardı. Ben ona hayatımı borçluyum. İşte şu ziyaret ettiğin ev senin, buyur!Ben ona hayatımı borçluyum. İşte şu ziyaret ettiğin ev senin, buyur! Ey benim arkadaşımın oğlu, bu evi sana veriyorum." O da; Ey benim arkadaşımın oğlu, bu evi sana veriyorum." O da;

"Ben ev, hediye filan almaya gelmedim; babamın dostudur diye seni ziyarete geldim."Ben ev, hediye filan almaya gelmedim; babamın dostudur diye seni ziyarete geldim. Evin sana mübarek olsun!" demiş. Evin sana mübarek olsun!" demiş.

Ama Alman hayran!.. Alman bizimle müttefik olarak çarpışmış, silah arkadaşı.Ama Alman hayran!.. Alman bizimle müttefik olarak çarpışmış, silah arkadaşı. Onu taşıması biraz daha tabii.Onu taşıması biraz daha tabii. Ama Çanakkale'de karşısındaki hasmını yakaladığı zaman, esir aldığı zaman, Ama Çanakkale'de karşısındaki hasmını yakaladığı zaman, esir aldığı zaman, onun yarasını sarması, ona çay ikram etmesi, ona güzel muamele etmesi; bu çok güzel bir şey!.. onun yarasını sarması, ona çay ikram etmesi, ona güzel muamele etmesi; bu çok güzel bir şey!..

Bu Avustralyalı torun da Türkler'den çok memnun.Bu Avustralyalı torun da Türkler'den çok memnun. Türkler'in asâletinden, ahlâkından çok çok memnun. Çok iyi bir müslüman. Türkiye'ye de gelmiş, görmüş.Türkler'in asâletinden, ahlâkından çok çok memnun. Çok iyi bir müslüman. Türkiye'ye de gelmiş, görmüş. Bizim halkımızın İslâm'a sarılışının samimiyetine hayran. Bizim halkımızın İslâm'a sarılışının samimiyetine hayran. Çok içten, çok derinden, çok candan müslüman olduklarını çok takdir ediyor.Çok içten, çok derinden, çok candan müslüman olduklarını çok takdir ediyor. Büyüklerimizin ahlâkını derinlemesine anlamış.Büyüklerimizin ahlâkını derinlemesine anlamış. Allah o mübareklerin şefaatine cümlemizi erdirsin, aziz ve muhterem kardeşlerim! Allah o mübareklerin şefaatine cümlemizi erdirsin, aziz ve muhterem kardeşlerim!

İkinci hadîs-i şerîfe geçiyorum.İkinci hadîs-i şerîfe geçiyorum. Peygamber sallahu aleyhi ve sellem hazretleri Peygamber sallahu aleyhi ve sellem hazretleri Zeyd İbn Hâlid radıyallahu anh'in naklettiğine göre buyurmuş ki; Zeyd İbn Hâlid radıyallahu anh'in naklettiğine göre buyurmuş ki;

Men cehheze gâziyen fî-sebîllillâhi fe-kad gazâ ve men halefe gâziyen fî-ehlihî bi-hayrin fe-kad gazâ. Men cehheze gâziyen fî-sebîllillâhi fe-kad gazâ ve men halefe gâziyen fî-ehlihî bi-hayrin fe-kad gazâ.

Bu hadîs-i şerîfi hem İmam Buhârî ve hem İmam Müslim Sahîh kitaplarında kaydetmişler.Bu hadîs-i şerîfi hem İmam Buhârî ve hem İmam Müslim Sahîh kitaplarında kaydetmişler. Sağlam, senedi kuvvetli bir hadîs-i şerîf.Sağlam, senedi kuvvetli bir hadîs-i şerîf. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz demin okuduğumuz hadîs-i şerîfte,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz demin okuduğumuz hadîs-i şerîfte, cihadın sevabının çok yüksek olduğunu,cihadın sevabının çok yüksek olduğunu, mücahitlerin cennette yüz derece daha fazla yüksekte olduğunu belirtmişti. mücahitlerin cennette yüz derece daha fazla yüksekte olduğunu belirtmişti. Burada da Efendimiz'in hadîs-i şerîfinden bir başka şeyi öğreniyoruz: Burada da Efendimiz'in hadîs-i şerîfinden bir başka şeyi öğreniyoruz:

Men cehheze gâziyen fî-sebîllillâhi fe-kad gazâ:Men cehheze gâziyen fî-sebîllillâhi fe-kad gazâ: "Allah yolunda gaza etmek, cihat etmek isteyen bir gaziyi"Allah yolunda gaza etmek, cihat etmek isteyen bir gaziyi teçhizatlandıran, kendisi gaza etmiş sevabını alır." teçhizatlandıran, kendisi gaza etmiş sevabını alır."

Burada gazayı Allah için yapan bir kimseyi teçhiz eden mânası da var.Burada gazayı Allah için yapan bir kimseyi teçhiz eden mânası da var. Bu fî-sebîlillâh sözü, fî-sebîlillâh gaza eden insan, savaşan kimsenin niyetini gösteriyor.Bu fî-sebîlillâh sözü, fî-sebîlillâh gaza eden insan, savaşan kimsenin niyetini gösteriyor. Veyahut da, bir gaziyi Allah rızası için teçhiz eden mânasına,Veyahut da, bir gaziyi Allah rızası için teçhiz eden mânasına, teçhiz edenin niyetini ifade ediyor olabilir. İkisi de önemli. Zaten ameller niyetlere göredir.teçhiz edenin niyetini ifade ediyor olabilir. İkisi de önemli. Zaten ameller niyetlere göredir. Gazayı yapan da Allah rızası için yapmazsa, sevap alamaz;Gazayı yapan da Allah rızası için yapmazsa, sevap alamaz; teçhizatı veren de onu Allah rızası için yapmaz, başka art niyetler beslerse, yine sevap alamaz. teçhizatı veren de onu Allah rızası için yapmaz, başka art niyetler beslerse, yine sevap alamaz.

Demek ki İslâm'da bir hayra vesile olmak da, o hayrı kazanmaya,Demek ki İslâm'da bir hayra vesile olmak da, o hayrı kazanmaya, o sevabı elde etmeğe sebep oluyor. Bu umûmî bir kuraldır.o sevabı elde etmeğe sebep oluyor. Bu umûmî bir kuraldır. Herhâlde cuma hutbelerini dinleyen kardeşlerim, Arapça kısımlarında bu cümleyi duymuşlardır: Herhâlde cuma hutbelerini dinleyen kardeşlerim, Arapça kısımlarında bu cümleyi duymuşlardır:

ed-Dâllü ‘ale'l-hayri ke-fâ'ilihî.ed-Dâllü ‘ale'l-hayri ke-fâ'ilihî. "Bir hayrın yapılmasına kılavuzluk eden, öncülük eden, rehberlik eden,"Bir hayrın yapılmasına kılavuzluk eden, öncülük eden, rehberlik eden, onu sağlayıveren, o noktaya o hayrı yapacak kimseyionu sağlayıveren, o noktaya o hayrı yapacak kimseyi getiriveren kimse de o hayrı yapan kimse gibi sevap alır." getiriveren kimse de o hayrı yapan kimse gibi sevap alır."

Kılavuzluk ettiği, yönlendirdiği, onu sağlamakta aracı olduğu için. Kılavuzluk ettiği, yönlendirdiği, onu sağlamakta aracı olduğu için.

Buradan da tabii, gazanın yapılması kolay değil...Buradan da tabii, gazanın yapılması kolay değil... Bazı kimseler Peygamber Efendimiz'e geliyorlardı. Diyorlardı ki; Bazı kimseler Peygamber Efendimiz'e geliyorlardı. Diyorlardı ki;

"Yâ Resûllah! Ben gazayı, cihadı seviyorum, sevabını biliyorum,"Yâ Resûllah! Ben gazayı, cihadı seviyorum, sevabını biliyorum, katılmak istiyorum ama ne atım var, ne kılıcım var, ne zırhım var, ne okum var." katılmak istiyorum ama ne atım var, ne kılıcım var, ne zırhım var, ne okum var."

O zaman Peygamber Efendimiz: "Bunu teçhizatlandıracak kimse var mı?" diye soruyordu. O zaman Peygamber Efendimiz:

"Bunu teçhizatlandıracak kimse var mı?" diye soruyordu.

Öyle insan olabilir ki zengindir; babasından, amcasındanÖyle insan olabilir ki zengindir; babasından, amcasından malzeme de kalmıştır kendisine; kılıç, zırh vesaire.malzeme de kalmıştır kendisine; kılıç, zırh vesaire. Ama kendisi gidecek durumda değildir, hastadır, ihtiyardır, özürlüdür.Ama kendisi gidecek durumda değildir, hastadır, ihtiyardır, özürlüdür. Birisini teçhiz etmek de, o ecri sağlıyor. Peygamber Efendimiz böyle buyurmuş. Birisini teçhiz etmek de, o ecri sağlıyor. Peygamber Efendimiz böyle buyurmuş.

Ve men halefe gâziyen fî-ehlihî bi-hayrin fe-kad gazâ. Ve men halefe gâziyen fî-ehlihî bi-hayrin fe-kad gazâ.

Bir de ikinci bir hususu söylüyor Peygamber Efendimiz: Bir de ikinci bir hususu söylüyor Peygamber Efendimiz:

"Bir adam gaza için cihada gitti; geride ailesi kaldı, çoluk çocuğu kaldı."Bir adam gaza için cihada gitti; geride ailesi kaldı, çoluk çocuğu kaldı. İşte bu gazinin geride kalan, başsız kalmış olan aile fertlerine,İşte bu gazinin geride kalan, başsız kalmış olan aile fertlerine, hanımına, çocuklarına iyi niyetle iyilik yapan, onlara yardımcı olan da gaza etmiş gibi sevap alır." hanımına, çocuklarına iyi niyetle iyilik yapan, onlara yardımcı olan da gaza etmiş gibi sevap alır."

Mesela ekmeği yok, gıdası yok; çuvalı getiriyor, pirinci getiriyor.Mesela ekmeği yok, gıdası yok; çuvalı getiriyor, pirinci getiriyor. O zaman pirinç yoktu belki oralarda ama hurma getiriyor, daha başka yiyecek, içecek ihtiyaçlarını sağlıyor.O zaman pirinç yoktu belki oralarda ama hurma getiriyor, daha başka yiyecek, içecek ihtiyaçlarını sağlıyor. O gazi cihada gitmemiş olsa, o evi geçindirmek için neler yapacaksa, yapıveriyor.O gazi cihada gitmemiş olsa, o evi geçindirmek için neler yapacaksa, yapıveriyor. O evi gözetiyor, kolluyor ve ihtiyaçlarını karşılıyor. Bu da gaza etmiş gibi sevap alır. O evi gözetiyor, kolluyor ve ihtiyaçlarını karşılıyor. Bu da gaza etmiş gibi sevap alır.

Demek ki bir müslüman kalkar, kendisi bizzat cihada giderse; gaza etmiş oluyor, tamam…Demek ki bir müslüman kalkar, kendisi bizzat cihada giderse; gaza etmiş oluyor, tamam… Böyle bir kimseyi teçhizatlandıran, malzemesini, silahını alıveren; o da gaza etmiş oluyor. O da güzel.Böyle bir kimseyi teçhizatlandıran, malzemesini, silahını alıveren; o da gaza etmiş oluyor. O da güzel. Giden kimsenin arkada bıraktığı kimseleri gözeten, kollayan, geçindiren de o sevabı alıyor.Giden kimsenin arkada bıraktığı kimseleri gözeten, kollayan, geçindiren de o sevabı alıyor. İslâm'da hayrın oluşması için kimlerin emeği geçiyorsa, Allah onları mükâfatsız bırakmıyor.İslâm'da hayrın oluşması için kimlerin emeği geçiyorsa, Allah onları mükâfatsız bırakmıyor. Bunun karşıtı da doğrudur: Bir şerrin oluşması için aracı olan herkes de vebali yüklenir.Bunun karşıtı da doğrudur: Bir şerrin oluşması için aracı olan herkes de vebali yüklenir. Bir insanın kanının haksız yere dökülmesine, yarım bir ağızla, yarım bir kelime ileBir insanın kanının haksız yere dökülmesine, yarım bir ağızla, yarım bir kelime ile yardımcı olan bile onu öldürmüş gibi olur. İçkiyi satan da, taşıyan da, sunan da günaha girer.yardımcı olan bile onu öldürmüş gibi olur. İçkiyi satan da, taşıyan da, sunan da günaha girer. Faizin katibi de, şahidi de, o işlemleri yapan da aynı şekilde faiz almış gibiFaizin katibi de, şahidi de, o işlemleri yapan da aynı şekilde faiz almış gibi sorumlu olur diye hadîs-i şerîflerde kesin olarak bildiriliyor. sorumlu olur diye hadîs-i şerîflerde kesin olarak bildiriliyor.

Demek ki: Hayra delâlet eden, aracı olan veya iştirak eden, yardımcı olan hayrın sevabını alıyor;Demek ki: Hayra delâlet eden, aracı olan veya iştirak eden, yardımcı olan hayrın sevabını alıyor; şerre aracı olan da şerrin cezasını, vebalini yükleniyor.şerre aracı olan da şerrin cezasını, vebalini yükleniyor. Onun için şerre aracı olmamak, şerliye yardımcı olmamak çok önemlidir.Onun için şerre aracı olmamak, şerliye yardımcı olmamak çok önemlidir. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki bir hadîs-i şerîfte: Peygamber Efendimiz buyuruyor ki bir hadîs-i şerîfte:

"Bir müslüman kalkar da bir münafığa, imanı bozuk, içi bozuk kimseye"Bir müslüman kalkar da bir münafığa, imanı bozuk, içi bozuk kimseye yâ seyyidî ‘Efendim!' derse, Allah gazaba gelir. Onun için Arş-ı Âlâ da titrer. yâ seyyidî ‘Efendim!' derse, Allah gazaba gelir. Onun için Arş-ı Âlâ da titrer. ‘Eyvah! Cenâb-ı Hak gazaba geldi,‘Eyvah! Cenâb-ı Hak gazaba geldi, kim bilir ne felâket yağacak bu kimsenin başına?' diye, o bile korkar." kim bilir ne felâket yağacak bu kimsenin başına?' diye, o bile korkar."

Onun için iltifat bile etmek doğru değildir.Onun için iltifat bile etmek doğru değildir. Dobra dobra hakkı söylemek, nasihat etmek ve şerri yaptırtmamak lazım gelir.Dobra dobra hakkı söylemek, nasihat etmek ve şerri yaptırtmamak lazım gelir. Dalkavukluk edip desteklerse, vebali yüklenir. Dalkavukluk edip desteklerse, vebali yüklenir.

Ve nihayet bugünkü sohbetimizin üçüncü hadîs-i şerîfini okuyarak, sohbetimi tamamlamak istiyorum. Ve nihayet bugünkü sohbetimizin üçüncü hadîs-i şerîfini okuyarak, sohbetimi tamamlamak istiyorum.

Ebû Katâde radıyallahu anh'ten Sahîh-i Müslîm'de rivayet edilmiş:Ebû Katâde radıyallahu anh'ten Sahîh-i Müslîm'de rivayet edilmiş: Peygamber sallahu aleyhi ve sellem Efendimiz,Peygamber sallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, onların bulunduğu bir toplantıda ayağa kalkıp anlatmaya başlamış: onların bulunduğu bir toplantıda ayağa kalkıp anlatmaya başlamış:

Kâme fîhim fe-zekere: Enne'l-cihâde fî-sebîlillahi ve'l-imâne bi'llâhi efdalu'l-a'mâli:Kâme fîhim fe-zekere: Enne'l-cihâde fî-sebîlillahi ve'l-imâne bi'llâhi efdalu'l-a'mâli: "Allah yolunda cihat etmek ve Allah'a iman etmek amellerin, icraatların,"Allah yolunda cihat etmek ve Allah'a iman etmek amellerin, icraatların, faaliyetlerin en faziletlisidir, en üstünüdür, en sevaplısıdır." buyurmuş. faaliyetlerin en faziletlisidir, en üstünüdür, en sevaplısıdır." buyurmuş.

Cihadın çok sevap olduğunu anlatmış.Cihadın çok sevap olduğunu anlatmış. Allah'a inanıp da Allah'ın emirlerini tutmanın daAllah'a inanıp da Allah'ın emirlerini tutmanın da çok faziletli, çok üstün, çok değerli olduğunu anlatmış. çok faziletli, çok üstün, çok değerli olduğunu anlatmış.

Fe-kâme raculün fe-kâle: "Bir kişi kalktı, dedi ki";Fe-kâme raculün fe-kâle: "Bir kişi kalktı, dedi ki"; Yâ Resûlallah e raeyte yâ resûlallah in kutiltu fî-sebîlillâhi e tükefferu annî hatâyâye?:Yâ Resûlallah e raeyte yâ resûlallah in kutiltu fî-sebîlillâhi e tükefferu annî hatâyâye?: "Ne dersin, ey Allah'ın Elçisi, Resûlü, Habîb-i Edîbi; ben Allah yolunda savaşa girsem de"Ne dersin, ey Allah'ın Elçisi, Resûlü, Habîb-i Edîbi; ben Allah yolunda savaşa girsem de öldürülsem savaşta, şehit düşsem; benim savaştan önce o ana kadar hayatımda işlediğim günahlarımı,öldürülsem savaşta, şehit düşsem; benim savaştan önce o ana kadar hayatımda işlediğim günahlarımı, hatalarımı Allah affeder mi? Hatalarım bağışlanır mı?"hatalarımı Allah affeder mi? Hatalarım bağışlanır mı?" Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Bu soruya Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemFe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Bu soruya Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem cevap olarak demiş ki"; Ne'am: "Evet, bağışlanır!"cevap olarak demiş ki"; Ne'am: "Evet, bağışlanır!" İn kutilte fî-sebîlillâhi ve ente sâbirun muhtesibun mukbilun gayri müdbirin: İn kutilte fî-sebîlillâhi ve ente sâbirun muhtesibun mukbilun gayri müdbirin: Evet, böyle ölürsen günahların affedilir buyurmuş.Evet, böyle ölürsen günahların affedilir buyurmuş. Ama diyor ki: Eğer "Allah yolunda sabr u sebat etmiş olarak düşmanın önünden kaçmadan, geri dönmeden,Ama diyor ki: Eğer "Allah yolunda sabr u sebat etmiş olarak düşmanın önünden kaçmadan, geri dönmeden, cepheyi bırakmadan, terk etmeden çarpışmışsın, sabretmişsin.cepheyi bırakmadan, terk etmeden çarpışmışsın, sabretmişsin. Sevabını Allah'tan bekleyerek çarpışırsan ve öyle öldürülürsen, günahların affedilir." buyurmuş. Sevabını Allah'tan bekleyerek çarpışırsan ve öyle öldürülürsen, günahların affedilir." buyurmuş.

düşmana yönünü dönmüş olarak öldürülmüşsen, sırtını çevirip de kaçarken arkadan vurulup öldürülmemişsen. düşmana yönünü dönmüş olarak öldürülmüşsen, sırtını çevirip de kaçarken arkadan vurulup öldürülmemişsen.

Çünkü savaştan kaçmak İslâm'da çok büyük günahtır.Çünkü savaştan kaçmak İslâm'da çok büyük günahtır. el-Firâru yevme'z-zahfi. Savaş günü, savaş meydanında savaştan, el-Firâru yevme'z-zahfi. Savaş günü, savaş meydanında savaştan, çarpışmaktan korkup kaçmak çok büyük günahlardan birisidir. çarpışmaktan korkup kaçmak çok büyük günahlardan birisidir. Ancak askerî bir manevra için böyle bir şey yapılabilir. Komutan der ki: Ancak askerî bir manevra için böyle bir şey yapılabilir. Komutan der ki:

"Orta taraftaki askerler, yavaşça arka tarafa doğru kaçıyormuş gibi yapsın!"Orta taraftaki askerler, yavaşça arka tarafa doğru kaçıyormuş gibi yapsın! Kenardakiler de açılsınlar. Düşman onları kovalamaya kalkışınca, arkadan çevirsinler." Kenardakiler de açılsınlar. Düşman onları kovalamaya kalkışınca, arkadan çevirsinler."

Bu bir askerî oyundur. Düşmanı muhasara altına almak ve daha kolay yenmek için bir çaredir. O ayrı.Bu bir askerî oyundur. Düşmanı muhasara altına almak ve daha kolay yenmek için bir çaredir. O ayrı. Savaşın icabı olan manevralar hariç, korkup da savaşı bırakıp düşmana arkasını dönmüş kaçarken değil;Savaşın icabı olan manevralar hariç, korkup da savaşı bırakıp düşmana arkasını dönmüş kaçarken değil; yüzünü dönmüşken, sevabını Allah'tan bekliyorken,yüzünü dönmüşken, sevabını Allah'tan bekliyorken, sabır ve metanet gösterir vaziyette iken ölmüşse, cennete girer. sabır ve metanet gösterir vaziyette iken ölmüşse, cennete girer.

Sümme kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem:Sümme kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem: "Sonra Peygamber Efendimiz bunun böyle cevabını verdikten sonra, yine o zâta döndü";"Sonra Peygamber Efendimiz bunun böyle cevabını verdikten sonra, yine o zâta döndü"; Keyfe kulte? "Nasıl demiştin?" diye sordu bir daha. Keyfe kulte? "Nasıl demiştin?" diye sordu bir daha.

Efendimiz bazen sözlerini tekrar ettiriyor. Bu eğitim amaçlı.Efendimiz bazen sözlerini tekrar ettiriyor. Bu eğitim amaçlı. Dinleyenler iyice ezberlesinler, olayı iyice anlasınlar, yanlış anlama olmasın,Dinleyenler iyice ezberlesinler, olayı iyice anlasınlar, yanlış anlama olmasın, zihinlere nakşolsun, hâk olsun, taşın üzerine kitabe yazılır gibi yazılsın diye. zihinlere nakşolsun, hâk olsun, taşın üzerine kitabe yazılır gibi yazılsın diye.

Keyfe kulte? "Nasıl demiştin ey filanca?" Kâle: "O şahıs dedi ki";Keyfe kulte? "Nasıl demiştin ey filanca?" Kâle: "O şahıs dedi ki"; E raeyte yâ Resûlallah in kutiltu fî-sebîlillâhi e tükefferu annî hatâyâye?E raeyte yâ Resûlallah in kutiltu fî-sebîlillâhi e tükefferu annî hatâyâye? "Yâ Resûlallah! Allah yolunda öldürülürsem, günahlarım afv u mağfiret olur mu?" diye sormuştum."Yâ Resûlallah! Allah yolunda öldürülürsem, günahlarım afv u mağfiret olur mu?" diye sormuştum. Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem: "Efendimiz tekrar dedi ki"; Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem: "Efendimiz tekrar dedi ki"; Ne'am: "Evet, günahların afv u mağfiret olur ama"; Ne'am: "Evet, günahların afv u mağfiret olur ama"; ve ente sâbirun muhtesibun mukbilun gayri müdbirin: ve ente sâbirun muhtesibun mukbilun gayri müdbirin: "eğer sen düşmanın karşısında sebat göstermişsen, arslanlar gibi sabırla çarpışmışsan,"eğer sen düşmanın karşısında sebat göstermişsen, arslanlar gibi sabırla çarpışmışsan, sevabını Allah'tan bekleyerek, tertemiz bir iyi niyetle Allah rızası için yapmışsan bu işi;sevabını Allah'tan bekleyerek, tertemiz bir iyi niyetle Allah rızası için yapmışsan bu işi; yüzün düşmandan geriye dönüp kaçarken değil deyüzün düşmandan geriye dönüp kaçarken değil de düşmanla mertçe çarpışıyorken öldürülmüşsen hataların affolur."düşmanla mertçe çarpışıyorken öldürülmüşsen hataların affolur." İlle'd-deyne: "Ancak borç hariç." Fe-inne Cibrîle aleyhisselâm kâle lî zâlike: İlle'd-deyne: "Ancak borç hariç." Fe-inne Cibrîle aleyhisselâm kâle lî zâlike: "Çünkü Cebrail aleyhisselam bana şimdi bu noktayı açıkladı."Çünkü Cebrail aleyhisselam bana şimdi bu noktayı açıkladı. Hataların afv ü mağfiret olur ama birilerine olan borçların hariç!" buyurduHataların afv ü mağfiret olur ama birilerine olan borçların hariç!" buyurdu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

Burada bir noktaya geliyoruz.Burada bir noktaya geliyoruz. Sohbetimiz umumiyetle Allah yolunda cihat etmenin önemine dair oldu amaSohbetimiz umumiyetle Allah yolunda cihat etmenin önemine dair oldu ama başka şeyleri de bu önemli konunun çevresinde öğrenmiş oluyoruz. başka şeyleri de bu önemli konunun çevresinde öğrenmiş oluyoruz. Bazı insanlar bazı insanlara borçlanıyor. Mümkün olduğu kadar borçlanmamak lazım! Bazı insanlar bazı insanlara borçlanıyor. Mümkün olduğu kadar borçlanmamak lazım! Ama "İşte sıkıştım!" diyor, borç alıyor; "Çocuğumu evlendireceğim!" diyor, borç alıyor; Ama "İşte sıkıştım!" diyor, borç alıyor; "Çocuğumu evlendireceğim!" diyor, borç alıyor; "İşimi genişleteceğim!" diyor, borç alıyor; "Senedim geldi, ödeyemedim, haciz gelecek,"İşimi genişleteceğim!" diyor, borç alıyor; "Senedim geldi, ödeyemedim, haciz gelecek, evimi, mallarımı satacaklar!" diyor, borç istiyor. Birisi de veriyor. evimi, mallarımı satacaklar!" diyor, borç istiyor. Birisi de veriyor.

Evet, borç vermenin çok sevabı var.Evet, borç vermenin çok sevabı var. Hatta insanın kardeşine, arkadaşına borç vermesi,Hatta insanın kardeşine, arkadaşına borç vermesi, fukarâya sadaka vermesinden önde geliyor ve sevabı daha fazla.fukarâya sadaka vermesinden önde geliyor ve sevabı daha fazla. Çünkü arkadaşının gerçekten muhtaç olduğu kesin.Çünkü arkadaşının gerçekten muhtaç olduğu kesin. Ama öteki fukarânın, dilencinin bu işi meslek olarak mı yaptığı, hakikaten muhtaç mı olduğu belli değil.Ama öteki fukarânın, dilencinin bu işi meslek olarak mı yaptığı, hakikaten muhtaç mı olduğu belli değil. Çünkü onu tanımıyorsun, berikisini tanıyorsun. Borç vermek iyi.Çünkü onu tanımıyorsun, berikisini tanıyorsun. Borç vermek iyi. Fakat bu devirde enflasyonun olduğunu bilenler, zaman geçince paranın değerinin azaldığını bilenler,Fakat bu devirde enflasyonun olduğunu bilenler, zaman geçince paranın değerinin azaldığını bilenler, borcu çabuk ödememeyi kâr sayıyorlar.borcu çabuk ödememeyi kâr sayıyorlar. Yalvara yalvara aldıkları borcu öderken, borcu veren insanı yalvarttırıyorlar,Yalvara yalvara aldıkları borcu öderken, borcu veren insanı yalvarttırıyorlar, yaka silktiriyorlar, borç verdiğine pişman hâle getiriyorlar.yaka silktiriyorlar, borç verdiğine pişman hâle getiriyorlar. İki sene, üç sene sonra borcunu vermeye kalkıyor. İki sene, üç sene sonra borcunu vermeye kalkıyor.

Üniversitede, yaşça bizden büyük ağabeyler zümresinden bir profesör anlatmıştı.Üniversitede, yaşça bizden büyük ağabeyler zümresinden bir profesör anlatmıştı. Birisi İstanbul'da Beyazıt'ta kendisini görmüş: Birisi İstanbul'da Beyazıt'ta kendisini görmüş:

"Aman efendim, vay efendim, yıllardır görüşemediğim aziz kardeşim!" demiş,"Aman efendim, vay efendim, yıllardır görüşemediğim aziz kardeşim!" demiş, boynuna sarılmış, tatlı tatlı konuşmuş.boynuna sarılmış, tatlı tatlı konuşmuş. "Yâhu senden bilmem kaç sene önce -on sene önce, on beş sene önce- 500 lira para almıştım."Yâhu senden bilmem kaç sene önce -on sene önce, on beş sene önce- 500 lira para almıştım. O zamandan beri de seni görmedim. Şunu vereyim aziz kardeşim!" demiş. O da demiş ki; O zamandan beri de seni görmedim. Şunu vereyim aziz kardeşim!" demiş. O da demiş ki;

"Olmaz! Seninle gel gidelim, 15 sene önce"Olmaz! Seninle gel gidelim, 15 sene önce 500 liranın ne kıymet ifade ettiğini ilgili yerlerden soralım, öğrenelim!500 liranın ne kıymet ifade ettiğini ilgili yerlerden soralım, öğrenelim! O zamanın, 15 sene öncenin 500 lirasıyla, şimdinin 500 lirası bir olur mu?" O zamanın, 15 sene öncenin 500 lirasıyla, şimdinin 500 lirası bir olur mu?"

Bunu herkes biliyor. En çok borcu alanlar biliyor.Bunu herkes biliyor. En çok borcu alanlar biliyor. Onun için, "Borcu ne kadar geç verirsem, o kadar iyi olur." diyor ama hak yiyor.Onun için, "Borcu ne kadar geç verirsem, o kadar iyi olur." diyor ama hak yiyor. Borcu yalvara yalvara aldı, acil bir durumu izale etmek için faydalandı. Borcu yalvara yalvara aldı, acil bir durumu izale etmek için faydalandı. Kendisine iyilik yapan insana, bu sefer kendisi iyilik yapmıyor, kötülük yapıyor. Kendisine iyilik yapan insana, bu sefer kendisi iyilik yapmıyor, kötülük yapıyor. Borcu sallıyor, sallıyor, vereni verdiğine bin kere pişman ediyor. Borcu sallıyor, sallıyor, vereni verdiğine bin kere pişman ediyor.

Burada da geçen gün birisi bana telefon açtı.Burada da geçen gün birisi bana telefon açtı. Hiç ummadığım bir kimse, bir yerden bir borç almış ödememiş, ödememiş. Parasızlıktan mı? Hayır!Hiç ummadığım bir kimse, bir yerden bir borç almış ödememiş, ödememiş. Parasızlıktan mı? Hayır! Parasını öbür işe yatırmış, başka işe yatırmış, yeni bir şeyler almış, ev almış, işini genişletmiş;Parasını öbür işe yatırmış, başka işe yatırmış, yeni bir şeyler almış, ev almış, işini genişletmiş; parayı bir yerlerde kullanıyor. Ama beri tarafta aldığı kimseyi yalvartıyor, parayı vermiyor. parayı bir yerlerde kullanıyor. Ama beri tarafta aldığı kimseyi yalvartıyor, parayı vermiyor.

Arada bir de, o borcu alırken kefil olan kimse var. O telefon açtı bana, o da çok üzgün.Arada bir de, o borcu alırken kefil olan kimse var. O telefon açtı bana, o da çok üzgün. "Bu sefer benim mallarımı haczedecekler; benim ticaretim, şirketim mahvolacak,"Bu sefer benim mallarımı haczedecekler; benim ticaretim, şirketim mahvolacak, ona kefil olduğum için." diye o da dert yandı. ona kefil olduğum için." diye o da dert yandı. Cenâb-ı Hak kalplere, niyetlere baktığı için böyle insanları cezalandırır. Bu bir zulümdür. Cenâb-ı Hak kalplere, niyetlere baktığı için böyle insanları cezalandırır. Bu bir zulümdür.

Kime zulümdür? Borçlunun alacaklıya zulmüdür. Kime zulümdür?

Borçlunun alacaklıya zulmüdür.

Onun için aziz ve muhterem kardeşlerim, böyle haksızlıklar yapılmasın!Onun için aziz ve muhterem kardeşlerim, böyle haksızlıklar yapılmasın! O adam, bu sefer bir başkası geldiği zaman kendisine: O adam, bu sefer bir başkası geldiği zaman kendisine:

"Yâhu zengin adamsın, bana biraz borç ver, şu işi yapacağım!" deyince; "Yâhu zengin adamsın, bana biraz borç ver, şu işi yapacağım!" deyince;

"Kardeşim, durumum müsait değil, param yok!" diyor. "Kardeşim, durumum müsait değil, param yok!" diyor.

Parası var. O da yalan söylüyor, onu da günaha sokuyor.Parası var. O da yalan söylüyor, onu da günaha sokuyor. O da, "Var param ama veremem!" diyemiyor.O da, "Var param ama veremem!" diyemiyor. Böylece toplum çok yönlü ahlâkî bakımdan iyi olmayan durumlara düşüyor. Düşmüş durumda.Böylece toplum çok yönlü ahlâkî bakımdan iyi olmayan durumlara düşüyor. Düşmüş durumda. Artık kimse borcuna sadık değil! Sahte iflaslar, sahte faturalar.Artık kimse borcuna sadık değil! Sahte iflaslar, sahte faturalar. Her şey böyle çığırından çıkıyor ticarî hayatta.Her şey böyle çığırından çıkıyor ticarî hayatta. Senetler dönüyor, ödenmiyor, borçlar yerine getirilmiyor. Senetler dönüyor, ödenmiyor, borçlar yerine getirilmiyor.

Biz böyle yapmayalım; mert olalım, dürüst olalım!Biz böyle yapmayalım; mert olalım, dürüst olalım! Bize iyilik yapana kötülük etmeyelim, kan kusturmayalım!Bize iyilik yapana kötülük etmeyelim, kan kusturmayalım! Borcumuz varsa sahibine ödeyelim, o da rahat etsin. İyiliği için de teşekkür edelim. Borcumuz varsa sahibine ödeyelim, o da rahat etsin. İyiliği için de teşekkür edelim.

Allahu Teâlâ hazretleri, her şeyi güzelce insafla,Allahu Teâlâ hazretleri, her şeyi güzelce insafla, izanla düşünüp her şeyi güzelce yapmayı nasip eylesin. izanla düşünüp her şeyi güzelce yapmayı nasip eylesin.

Bakın şehit olacak ama âhirette borcunun sahibi, alacaklı hakkını alacak!Bakın şehit olacak ama âhirette borcunun sahibi, alacaklı hakkını alacak! O affolmuyor, kul hakkı affolmuyor. O affolmuyor, kul hakkı affolmuyor.

Bunun istisnaları var. İnşaallah onları da başka sohbetlerde, yeri gelince anlatırız. Bunun istisnaları var. İnşaallah onları da başka sohbetlerde, yeri gelince anlatırız.

Ama borçları hemen ödeyelim!Ama borçları hemen ödeyelim! Mümkünse borç almayalım, aldıysak ödeyelim veyahut hakkaniyetli bir esasa bağlayalım kiMümkünse borç almayalım, aldıysak ödeyelim veyahut hakkaniyetli bir esasa bağlayalım ki borcu veren mağdur olmasın! Toplum da çeşitli yönlerden böyle bir ahlâkî çöküntüye uğramasın. borcu veren mağdur olmasın! Toplum da çeşitli yönlerden böyle bir ahlâkî çöküntüye uğramasın.

Allah hepinizden razı olsun. Allah hepinizden razı olsun.

Allah ahlâkımızı güzelleştirmeyi nasip etsin. Kötü huyları atmayı nasip etsin.Allah ahlâkımızı güzelleştirmeyi nasip etsin. Kötü huyları atmayı nasip etsin. Bizi her yönden temiz ecdadımız, selef-i sâlihînimiz gibi İslâm'ı iyi bilen, iyi uygulayan,Bizi her yönden temiz ecdadımız, selef-i sâlihînimiz gibi İslâm'ı iyi bilen, iyi uygulayan, has, hâlis, mücahit, iyi niyetli kullar eylesin, ihlâslı kullar eylesin.has, hâlis, mücahit, iyi niyetli kullar eylesin, ihlâslı kullar eylesin. Sevdiği kul hâline getirsin, sevdiği kul olarak yaşatsın. Sevdiği kul hâline getirsin, sevdiği kul olarak yaşatsın. Huzuruna sevdiği kul olarak, yüzü ak, alnı açık, tertemiz bir şekilde varmayı,Huzuruna sevdiği kul olarak, yüzü ak, alnı açık, tertemiz bir şekilde varmayı, iltifatına ermeyi, cennetine girmeyi, Cemâli'ni görmeyi Allahu Teâlâ cümlemize nasip eylesin. iltifatına ermeyi, cennetine girmeyi, Cemâli'ni görmeyi Allahu Teâlâ cümlemize nasip eylesin.

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh. es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2