Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Cömert İnsana Allah Lütfeder

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 12.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Rızık Cömertlerin Evinde Bollaşır, Ribâtın En Üstünü, Zikir Meclislerine Yapışmak, Namaz Kılınan Yerde Beklemenin Fazileti, Mahşerde | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Cömert İnsana Allah Lütfeder

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 12.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Rızık Cömertlerin Evinde Bollaşır, Ribâtın En Üstünü, Zikir Meclislerine Yapışmak, Namaz Kılınan Yerde Beklemenin Fazileti, Mahşerde | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Elhamdülillahi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh alâ külli hâlin ve fî külli hîn.Elhamdülillahi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh alâ külli hâlin ve fî külli hîn. es-Salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahûes-Salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn. Emmâ ba'd: bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn. Emmâ ba'd:

Fe-kâle Resûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem: er-Rızku ilâ beytin fîhi's-sehâuFe-kâle Resûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem:

er-Rızku ilâ beytin fîhi's-sehâu
esra'u mine'ş-şefrati ilâ senâmi'l-ba'îri. Ebû Said hazretlerinden İbn Asakir rivayet eylemiş,esra'u mine'ş-şefrati ilâ senâmi'l-ba'îri.

Ebû Said hazretlerinden İbn Asakir rivayet eylemiş,
rahmetullahi aleyh ve radıyallahu anhümâ. rahmetullahi aleyh ve radıyallahu anhümâ.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde, bu rivayette buyuruyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde, bu rivayette buyuruyor ki:

"İçinde cömertlik olan eve, yani sahiplerinin cömert olduğu eve, cömert insanların evine…" "İçinde cömertlik olan eve, yani sahiplerinin cömert olduğu eve, cömert insanların evine…"

Sahibi cömert bir insan, eli açık bir insan, hayır hasenât yapan bir insan... Sahibi cömert bir insan, eli açık bir insan, hayır hasenât yapan bir insan...

"Öyle içinde cömertlik olan bir eve rızk; Cenâb-ı Hakk'ın nimeti, rızkı, yiyecek içecek vesaire…" "Öyle içinde cömertlik olan bir eve rızk; Cenâb-ı Hakk'ın nimeti, rızkı, yiyecek içecek vesaire…"

Esra'u mine'ş-şefrati ilâ senâmi'l-ba'îr.Esra'u mine'ş-şefrati ilâ senâmi'l-ba'îr. "Devenin hörgücüne bıçağın girmesinden daha çabuk, daha kolay gelir." "Devenin hörgücüne bıçağın girmesinden daha çabuk, daha kolay gelir."

Devenin hörgücü yağdır. O tepe gibi görünür ama kayalık değil, kemik değil.Devenin hörgücü yağdır. O tepe gibi görünür ama kayalık değil, kemik değil. Sâfi yağdır yani koyunun dağlıcı gibi filan bir şey. Ona bıçak kolay girer, yani bir zorluk olmaz.Sâfi yağdır yani koyunun dağlıcı gibi filan bir şey. Ona bıçak kolay girer, yani bir zorluk olmaz. O kadar kolay, böyle hırt hırt diye çarçabuk bıçağın girdiği gibi, rızık cömertin evine ondan daha hızlı gelir.O kadar kolay, böyle hırt hırt diye çarçabuk bıçağın girdiği gibi, rızık cömertin evine ondan daha hızlı gelir. Yani cömert insana Allah lütfediyor, rızkını çabuk gönderiyor, bol gönderiyor.Yani cömert insana Allah lütfediyor, rızkını çabuk gönderiyor, bol gönderiyor. Yani cömert insan, eli açık bir şeyler veriyor ama Cenâb-ı Hak daha fazlasını gönderiyor. Yani cömert insan, eli açık bir şeyler veriyor ama Cenâb-ı Hak daha fazlasını gönderiyor.

Onun için Peygamber Efendimiz yeminle söylemiş ki: Onun için Peygamber Efendimiz yeminle söylemiş ki:

"Vallahi hayır yapmaktan, sadaka vermekten mal azalmaz."Vallahi hayır yapmaktan, sadaka vermekten mal azalmaz. Aksine, aksine cimrilik yapandan, sadakasını zekâtını vermeyenden Allah rızkı alır.Aksine, aksine cimrilik yapandan, sadakasını zekâtını vermeyenden Allah rızkı alır. Hatta malına mülküne telefât verir." Yani çok olsun, harcanmasın, eksilmesin diye vermiyor;Hatta malına mülküne telefât verir."

Yani çok olsun, harcanmasın, eksilmesin diye vermiyor;
Allah malını telef eder. Allah rızası için veriyor, verene Allah daha bol veriyor. Allah malını telef eder. Allah rızası için veriyor, verene Allah daha bol veriyor.

Bu bir ilâhî kanundur. Aklın, nefsin mantığına uymuyor. Nefsin mantığına uymuyor amaBu bir ilâhî kanundur. Aklın, nefsin mantığına uymuyor. Nefsin mantığına uymuyor ama ilâhî kanun böyledir. Allah iyilik yapanı nimetlerine gark eder, bollandırır. ilâhî kanun böyledir. Allah iyilik yapanı nimetlerine gark eder, bollandırır. Yapmayanı, cimriyi de cezalandırır. Zekâtını da vermiyorsa kıtlık gelir, felaket gelir, kaza gelir, Yapmayanı, cimriyi de cezalandırır. Zekâtını da vermiyorsa kıtlık gelir, felaket gelir, kaza gelir, ceza gelir, bela gelir, herşey gelir. Onun için öyle şeytanın vesvesesine, aldatmasına kanmamak lazım.ceza gelir, bela gelir, herşey gelir.

Onun için öyle şeytanın vesvesesine, aldatmasına kanmamak lazım.
Zekâtını bir kere ayrı cebine "Burası benim zekât cebimdir" diye koymalı insan; yeri geldikçe,Zekâtını bir kere ayrı cebine "Burası benim zekât cebimdir" diye koymalı insan; yeri geldikçe, fırsatı oldukça, zekât verecek yer çıktıkça trak vermeli. Sadakasını da, hayrını hasenâtını da yapmalı.fırsatı oldukça, zekât verecek yer çıktıkça trak vermeli. Sadakasını da, hayrını hasenâtını da yapmalı. Çünkü o hayır hasenât yapmaktan mal azalmaz, Allah daha fazlasını verir. Çünkü o hayır hasenât yapmaktan mal azalmaz, Allah daha fazlasını verir.

Kural, kaide böyle. İlâhî kanun, kânun-u ilâhî, Cenâb-ı Hakk'ın âdeti böyle. Kural, kaide böyle. İlâhî kanun, kânun-u ilâhî, Cenâb-ı Hakk'ın âdeti böyle.

er-Ribâtu efdalü'r-ribâti intizâru's-salâti ba'de's-salâti ve lüzûmü mecâlisi'z-zikri. er-Ribâtu efdalü'r-ribâti intizâru's-salâti ba'de's-salâti ve lüzûmü mecâlisi'z-zikri. Mâ min abdin yusallî sümme yeclisü fî meclisihî illâ sallet aleyhi'l-melâiketü hattâ yuhdise. Mâ min abdin yusallî sümme yeclisü fî meclisihî illâ sallet aleyhi'l-melâiketü hattâ yuhdise.

Bu hadîs-i şerîfi Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den İbn Abdilber, İbn Cerîr ve Tirmizî rivayet etmişler. Bu hadîs-i şerîfi Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den İbn Abdilber, İbn Cerîr ve Tirmizî rivayet etmişler.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: er-Ribâtu. Ribat, "hudut kalelerinde nöbet tutmak" demek. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

er-Ribâtu.

Ribat, "hudut kalelerinde nöbet tutmak" demek.

Sınırda, düşmanın karşısında düşman hücum etmesin, gafil avlanmayalım, gelirse çarpışalım diyeSınırda, düşmanın karşısında düşman hücum etmesin, gafil avlanmayalım, gelirse çarpışalım diye müstahkem mevki yapıp da, orada yatıp kalkıp da düşman gelirse ben çarpışacağımmüstahkem mevki yapıp da, orada yatıp kalkıp da düşman gelirse ben çarpışacağım diyen insanlara murabıt denir, yani mücahit gibi. Ama savaş yok da, olursa çarpışacak.diyen insanlara murabıt denir, yani mücahit gibi. Ama savaş yok da, olursa çarpışacak. Onların kaldıkları yerlere de ribat derler. Böyle eskiden bu hadîs-i şerîfleri bilen âlim, âbid,Onların kaldıkları yerlere de ribat derler. Böyle eskiden bu hadîs-i şerîfleri bilen âlim, âbid, Allah'ın rızasını kazanmaya çalışan insanlar hudutlarda gider Allah rızası için beklerlerdi.Allah'ın rızasını kazanmaya çalışan insanlar hudutlarda gider Allah rızası için beklerlerdi. Yani ille böyle rütbeli çavuş, onbaşı, binbaşı, albay vesaire filan, düzenli asker filan bakmazdı eskiden.Yani ille böyle rütbeli çavuş, onbaşı, binbaşı, albay vesaire filan, düzenli asker filan bakmazdı eskiden. Allah rızası için hududa bir ribat yaparlardı, özellikle dervişler, Allah yolunda canımızı verelim,Allah rızası için hududa bir ribat yaparlardı, özellikle dervişler, Allah yolunda canımızı verelim, sevap kazanalım diye oralarda toplanırlardı. Savaş olmadığı zaman zikrederlerdi, ilim öğrenirlerdi. sevap kazanalım diye oralarda toplanırlardı. Savaş olmadığı zaman zikrederlerdi, ilim öğrenirlerdi. Savaş olduğu zaman çarpışmaya hazır beklerlerdi. İşte onların o toplandıkları yerlere ribat,Savaş olduğu zaman çarpışmaya hazır beklerlerdi.

İşte onların o toplandıkları yerlere ribat,
öyle beklemelerine de murâbıtlık, murâbata deniliyor. öyle beklemelerine de murâbıtlık, murâbata deniliyor. Allah yolunda nöbet tutmak çok sevaplı, cihat kadar sevaplı bir şey. Allah yolunda nöbet tutmak çok sevaplı, cihat kadar sevaplı bir şey.

"Allah yolunda ribatlarda duran kimsenin, gözcülük yapan kimsenin "Allah yolunda ribatlarda duran kimsenin, gözcülük yapan kimsenin gözüne cehennem ateşi değmeyecek" buyuruyor Peygamber Efendimiz. Yani cehenneme girmeyecek demek.gözüne cehennem ateşi değmeyecek" buyuruyor Peygamber Efendimiz.

Yani cehenneme girmeyecek demek.
"Gözüne cehennem ateşi gelmeyecek" demek cehenneme girmeyecek yani cennetlik olacak demek. "Gözüne cehennem ateşi gelmeyecek" demek cehenneme girmeyecek yani cennetlik olacak demek.

Ama bu, her zaman da savaş olmadığından, orada kale olduğunu düşman bildiğinden,Ama bu, her zaman da savaş olmadığından, orada kale olduğunu düşman bildiğinden, gelmeye korktuğundan orada zamanlar düşman gelmiyor diye boş geçmiyordu. Ne yapıyorlardı? gelmeye korktuğundan orada zamanlar düşman gelmiyor diye boş geçmiyordu.

Ne yapıyorlardı?

İlim öğreniyorlardı. Açıyorlardı kitapları hadîs-i şerîfleri okuyorlardı, Kur'ân-ı Kerîm'i okuyorlardı,İlim öğreniyorlardı. Açıyorlardı kitapları hadîs-i şerîfleri okuyorlardı, Kur'ân-ı Kerîm'i okuyorlardı, halka olup zikir yapıyorlardı. Onun için ribat bir bakıma tekke mânasına gibi de gelir.halka olup zikir yapıyorlardı.

Onun için ribat bir bakıma tekke mânasına gibi de gelir.
Çünkü tekke gibi de kullanılmıştır. Bir bakıma medrese mânasına da geliyor gibidir.Çünkü tekke gibi de kullanılmıştır. Bir bakıma medrese mânasına da geliyor gibidir. Çünkü ilim de öğretilmiştir. Sebebi ortada. Aslında cihat için bekliyorlar amaÇünkü ilim de öğretilmiştir. Sebebi ortada. Aslında cihat için bekliyorlar ama boş zamanı değerlendirmek için ilimle, zikirle meşgul oluyorlar. Hepsi güzel.boş zamanı değerlendirmek için ilimle, zikirle meşgul oluyorlar. Hepsi güzel. İlim en sevaplı iş, zikir en sevaplı ibadet. Allah yolunda beklemek, o da en sevaplı iş.İlim en sevaplı iş, zikir en sevaplı ibadet. Allah yolunda beklemek, o da en sevaplı iş. Giderler, öyle yaparlardı. Balkanlar böyle fethedilmiştir. Giderler, öyle yaparlardı.

Balkanlar böyle fethedilmiştir.
Hiç kimse gitmeden evvel oraya dervişler gitmiştir. Ondan sonra tabi ribatta otururken; Hiç kimse gitmeden evvel oraya dervişler gitmiştir. Ondan sonra tabi ribatta otururken;

Ne yapalım yahu? Biraz sebze yapalım, biraz şu etrafı kazalım, bağ bahçe olsun bilmem ne filan derken,Ne yapalım yahu?

Biraz sebze yapalım, biraz şu etrafı kazalım, bağ bahçe olsun bilmem ne filan derken,
gelen geçene de, gelen geçene de, misafir etmenin de sevabı çok olduğundan; "Hoş geldiniz, buyurun oturun, misafirimiz olun." diyemisafir etmenin de sevabı çok olduğundan; "Hoş geldiniz, buyurun oturun, misafirimiz olun." diye gece misafir ettiklerinden han gibi kullanılmıştır, otel gibi kullanılmıştır, lokanta gibi kullanılmıştır.gece misafir ettiklerinden han gibi kullanılmıştır, otel gibi kullanılmıştır, lokanta gibi kullanılmıştır. Sonra seven de oraya yerleşmiştir, sağda solda bir-iki kulübe filan derken şehirler meydana gelmiştir. Sonra seven de oraya yerleşmiştir, sağda solda bir-iki kulübe filan derken şehirler meydana gelmiştir. Balkanlarda müslüman şehirleri böyle kurulmuştur. Gidip de hıristiyan ahalinin içinde oturmamışlardır. Balkanlarda müslüman şehirleri böyle kurulmuştur. Gidip de hıristiyan ahalinin içinde oturmamışlardır.

Fütuhatın ilk adımı budur. Dervişler gitmişlerdir, oraya yerleşmişlerdir.Fütuhatın ilk adımı budur. Dervişler gitmişlerdir, oraya yerleşmişlerdir. Gelen geçeni ağırlamışlardır, yedirmiş içirmişlerdir. Zikr ü tesbih eylemişlerdir derken orası gelişmiştir, Gelen geçeni ağırlamışlardır, yedirmiş içirmişlerdir. Zikr ü tesbih eylemişlerdir derken orası gelişmiştir, müslümanların bir kalesi olmuştur. Ondan sonra daha ileriye gitmişlerdir, orası gelişmiş bir kale olmuştur.müslümanların bir kalesi olmuştur. Ondan sonra daha ileriye gitmişlerdir, orası gelişmiş bir kale olmuştur. Fütuhat böyle olmuştur. Afrika'da da böyle olmuştur. İspanya'da da böyle olmuştur. Fütuhat böyle olmuştur. Afrika'da da böyle olmuştur. İspanya'da da böyle olmuştur. Hatta bu Murabıtlar İspanya'da ve Kuzey Afrika'da devlet kurmuşlar da devletlerin adı Murabıtlar Devleti,Hatta bu Murabıtlar İspanya'da ve Kuzey Afrika'da devlet kurmuşlar da devletlerin adı Murabıtlar Devleti, Murabıtîn Devleti. Bu maksatla oralara giden insanlar devlet de kurmuşlar. Murabıtîn Devleti. Bu maksatla oralara giden insanlar devlet de kurmuşlar.

Bizim dedelerimiz de Anadolu'ya bu maksatla gelmişlerdir.Bizim dedelerimiz de Anadolu'ya bu maksatla gelmişlerdir. Hatta Selçuklu sultanı Osmanlıları tam Bizans hududuna yerleştirmişti. Hatta Selçuklu sultanı Osmanlıları tam Bizans hududuna yerleştirmişti. Murâbıtlık, yani otursunlar ama bekçilik yapsınlar diye. Sultanın da ülkesi emniyette oluyor,Murâbıtlık, yani otursunlar ama bekçilik yapsınlar diye. Sultanın da ülkesi emniyette oluyor, gelenlerde yer bulmuş oluyorlar, "Hadi sana Söğüt yaylasını, Domaniç yaylasını, gelenlerde yer bulmuş oluyorlar, "Hadi sana Söğüt yaylasını, Domaniç yaylasını, Uludağ haritasına kadar yerleri verdim. Kütahya'nın şurasına kadar şu yaylalar senin olsun." [demiş,]Uludağ haritasına kadar yerleri verdim. Kütahya'nın şurasına kadar şu yaylalar senin olsun." [demiş,] oh onlar orada oturmuşlardır. Ondan sonrada Bursa'yı, İnegöl'ü fethetmişlerdir.oh onlar orada oturmuşlardır. Ondan sonrada Bursa'yı, İnegöl'ü fethetmişlerdir. Müslüman olan kimselere de salahiyet ve imkan vermişlerdir. Öyle şey yok. Müslüman olan kimselere de salahiyet ve imkan vermişlerdir. Öyle şey yok. Onlarda bakmışlar ki, müslüman olduğu zaman hem itikâdı düzeliyor. Allah'ın sevdiği bir dine girmiş oluyor,Onlarda bakmışlar ki, müslüman olduğu zaman hem itikâdı düzeliyor. Allah'ın sevdiği bir dine girmiş oluyor, hem izzeti itibar kazanıyor. Hem de bu müslümanlar öyle zulüm yapmıyorlar,hem izzeti itibar kazanıyor. Hem de bu müslümanlar öyle zulüm yapmıyorlar, öteki Bizans idareciler gibi haksız vergi toplamıyorlar. Adaletli filan. Böylece gönüller fetholmuştur,öteki Bizans idareciler gibi haksız vergi toplamıyorlar. Adaletli filan. Böylece gönüller fetholmuştur, ondan sonra ülkeler fetholmuştur. Böylece yerli ahaliden pek çok kimse müslüman olmuştur. ondan sonra ülkeler fetholmuştur. Böylece yerli ahaliden pek çok kimse müslüman olmuştur.

Evet, rıbat, işte bu böyle murâbıtlık anlattığım şekilde. Yani fırsat olursa savaş yapacak.Evet, rıbat, işte bu böyle murâbıtlık anlattığım şekilde. Yani fırsat olursa savaş yapacak. Fırsat yoksa bekleyecek, vaktini böyle değerlendirecek. Efdalü'r-ribâti. Fırsat yoksa bekleyecek, vaktini böyle değerlendirecek.

Efdalü'r-ribâti.
"Bu işin en faziletli şekli." diyor Peygamber Efendimiz, "Bu işin en faziletli şekli." diyor Peygamber Efendimiz, şaşıracaksınız arkasının nasıl geldiğini anlayınca. İntizâru's-salâti ba'de's-salâti. şaşıracaksınız arkasının nasıl geldiğini anlayınca.

İntizâru's-salâti ba'de's-salâti.
"Bir namazdan sonra öteki namazı camide beklemektir." Öğleni kılmış, ikindiyi bekliyor,"Bir namazdan sonra öteki namazı camide beklemektir."

Öğleni kılmış, ikindiyi bekliyor,
akşamı kılmış yatsıyı bekliyor. Şimdi biz Mekke-i Mükerreme'den, Medine-i Münevvere'den geliyoruz ya.akşamı kılmış yatsıyı bekliyor.

Şimdi biz Mekke-i Mükerreme'den, Medine-i Münevvere'den geliyoruz ya.
Akşamleyin oruçlu bile olsa, orda hurma zemzem ile oruçunu açıveriyor. Akşam namazını kılarlar,Akşamleyin oruçlu bile olsa, orda hurma zemzem ile oruçunu açıveriyor. Akşam namazını kılarlar, yatsıya kadar da beklerler, yatsıyı kılarlar evlerine öyle giderler. Ramazan da bile.yatsıya kadar da beklerler, yatsıyı kılarlar evlerine öyle giderler. Ramazan da bile. Pazartesi, Perşembe günü bakarsın, mescidin içindePazartesi, Perşembe günü bakarsın, mescidin içinde herkesin örtüsü açılmış, hemen rulolar açılmış, herkes iki tarafına bağdaş kurmuş,herkesin örtüsü açılmış, hemen rulolar açılmış, herkes iki tarafına bağdaş kurmuş, "Buyur kardeşim!" filan diye de herkesi de çağırırlar, hurmalar, zemzemler hüp hüp filan"Buyur kardeşim!" filan diye de herkesi de çağırırlar, hurmalar, zemzemler hüp hüp filan 10 dakika içinde oruçlarını açarlar, oruçlarını açtıktan sonra hemen hizmetçiler gelir o ruloları toplar,10 dakika içinde oruçlarını açarlar, oruçlarını açtıktan sonra hemen hizmetçiler gelir o ruloları toplar, hemen çöpler filan, 10 dakika içinde toplanır kamet getirilir, namaza dururlar, bitti. hemen çöpler filan, 10 dakika içinde toplanır kamet getirilir, namaza dururlar, bitti.

Kur'ân-ı Kerim'ini alır, yatsıya kadar orda Allah'ın sevdiği şekilde vakit geçirilir. Kur'ân-ı Kerim'ini alır, yatsıya kadar orda Allah'ın sevdiği şekilde vakit geçirilir.

Nerden çıkmış bu âdet? İşte buradan! İşte peygamber efendimizin tavsiyesinden. Nerden çıkmış bu âdet?

İşte buradan! İşte peygamber efendimizin tavsiyesinden.

"Rıbat ve rıbatın en faziletlisi, bir namazdan öteki namazı beklemektir." Niye benziyor? "Rıbat ve rıbatın en faziletlisi, bir namazdan öteki namazı beklemektir."

Niye benziyor?

Hudut kalesinde düşman gelmesin diye cihad bekleyen insanların haline benziyor. Hudut kalesinde düşman gelmesin diye cihad bekleyen insanların haline benziyor. Ama en faziletlisi, en güzeli bu. Demek ki "Hududa gidemedim, çarpışamadım.Ama en faziletlisi, en güzeli bu.

Demek ki "Hududa gidemedim, çarpışamadım.
O dervişler gibi yapamadım" diye üzülmeye lüzum yok. Sen de camide gel, akşam namazını kıl, yatsıya kadar bekle. O dervişler gibi yapamadım" diye üzülmeye lüzum yok. Sen de camide gel, akşam namazını kıl, yatsıya kadar bekle. İsterseniz bu dersi akşama alalım, bu hadîs-i şerîfe uygun olsun. Yatsıya kadar bekleyelim, İsterseniz bu dersi akşama alalım, bu hadîs-i şerîfe uygun olsun. Yatsıya kadar bekleyelim, rıbat sevabını, murabıt sevabını alalım. Ceplerimiz dolu, keselerim dolu, mizanımız dolu,rıbat sevabını, murabıt sevabını alalım. Ceplerimiz dolu, keselerim dolu, mizanımız dolu, eve öyle gidelim isterseniz. "Bir namazdan bir namazı beklemek" diyor çünkü. eve öyle gidelim isterseniz. "Bir namazdan bir namazı beklemek" diyor çünkü.

Akşam kaçta oluyor? 7.18. Ya oruçlu ise arkadaşlar? Oruçluysa yemek de veririz, ne olacak. Akşam kaçta oluyor?

7.18.

Ya oruçlu ise arkadaşlar?

Oruçluysa yemek de veririz, ne olacak.

Buzdolabı yok mu, mutfak yok mu? Var. Oraya bir iki kilo hurma koyarız. Buzdolabı yok mu, mutfak yok mu?

Var.

Oraya bir iki kilo hurma koyarız.
Ondan sonra oruçlu olana burada yemek yediririz. Akşam namazı kılarız. Yatsıya kadar dersi yaparız.Ondan sonra oruçlu olana burada yemek yediririz. Akşam namazı kılarız. Yatsıya kadar dersi yaparız. Yatsıyı kılıp dağılırız. Şimdi program değişti. Yani bu sayfayı çekmeseydik özel, öteki program olacaktı.Yatsıyı kılıp dağılırız.

Şimdi program değişti. Yani bu sayfayı çekmeseydik özel, öteki program olacaktı.
8.30 da başlayacaktık. Dokuz da namazı kılacaktık. Şimdi iş değişti. Namaz kaçta oluyor? 8.30 da başlayacaktık. Dokuz da namazı kılacaktık. Şimdi iş değişti.

Namaz kaçta oluyor?

7.30 7.30 da geliyoruz burada namazı kılıyoruz. 7.30

7.30 da geliyoruz burada namazı kılıyoruz.

Hadîs-i şerîfe uygun yaşayacağız ya ondan. Sen niye sakal bıraktın böyle? Hadîs-i şerîfe uygun yaşayacağız ya ondan.

Sen niye sakal bıraktın böyle?

Allah rızası için, Peygamber Efendimiz'in sünneti diye. Tamam, bu da sünnet. Allah rızası için, Peygamber Efendimiz'in sünneti diye.

Tamam, bu da sünnet.
Akşam namazını kıldık. Ondan sonra da bunu okurken vaktin nasıl geçtiğini anlayamadık,Akşam namazını kıldık. Ondan sonra da bunu okurken vaktin nasıl geçtiğini anlayamadık, hocayı dinlerken karnımızın gurultusunu duymadık filan, ondan sonra yatsıyı da kıldık evimize gittik. hocayı dinlerken karnımızın gurultusunu duymadık filan, ondan sonra yatsıyı da kıldık evimize gittik. Al! En hayırlı, en faziletli rıbat yani mücahit sevabını alacağız. Hem de ilimle meşgul olduğumuzdan,Al! En hayırlı, en faziletli rıbat yani mücahit sevabını alacağız. Hem de ilimle meşgul olduğumuzdan, Peygamber Efendimiz'in hadisini okuduğumuzdan sevap alacağız. Peygamber Efendimiz'in hadisini okuduğumuzdan sevap alacağız.

Allah Allah ya! Dün akşam ne güzel konular geldi. Sen yoktun. Allah Allah ya! Dün akşam ne güzel konular geldi. Sen yoktun. Neyse öğrenebilirsin, banttan da dinleyebilirsin. Neyse öğrenebilirsin, banttan da dinleyebilirsin.

Allah'ın seni sevmesini, peygamberlerinin seni sevmesini istemez misin? İsterim. Allah'ın seni sevmesini, peygamberlerinin seni sevmesini istemez misin?

İsterim.

İstersin, tamam. Dün akşamki hadîs-i şerîfi Rafet'ten iste, dinle. İstersin, tamam. Dün akşamki hadîs-i şerîfi Rafet'ten iste, dinle.

"Rıbatın en faziletli olanı namazdan sonra öteki namaza kadar beklemektir." bir. "Rıbatın en faziletli olanı namazdan sonra öteki namaza kadar beklemektir." bir.

Ve lüzûmü mecâlisi'z-zikri. "Zikir meclislerine yapışmaktır, sarılmaktır." Ve lüzûmü mecâlisi'z-zikri. "Zikir meclislerine yapışmaktır, sarılmaktır."

Lüzûm demek, "yapışmak, sarılmak, tutunmak." demek. Mecâlisü'z-zikir, "Zikir meclisleri" demek. Lüzûm demek, "yapışmak, sarılmak, tutunmak." demek.

Mecâlisü'z-zikir, "Zikir meclisleri" demek.

Zikir meclislerinde bulunmayı isteyip ona abone olup onu isteyip onlara devam etmek. Bu da rıbattır.Zikir meclislerinde bulunmayı isteyip ona abone olup onu isteyip onlara devam etmek. Bu da rıbattır. Yani namaz sonra namazı beklemek ve zikir meclislerine devam etmek, o da bir gözcülük,Yani namaz sonra namazı beklemek ve zikir meclislerine devam etmek, o da bir gözcülük, sevap gözcülüğü. O ötekisi bir namazdan öteki namazı bekliyor, sevap gözcülüğü. O ötekisi bir namazdan öteki namazı bekliyor, berikisi bir ilim meclisinden öteki ilim meclisini gözlüyor. Şimdi bu zikir,berikisi bir ilim meclisinden öteki ilim meclisini gözlüyor.

Şimdi bu zikir,
çok geniş kapsamlı bir kelimedir. Bizim ilk aklımıza hemen tesbihler geliyor.çok geniş kapsamlı bir kelimedir. Bizim ilk aklımıza hemen tesbihler geliyor. Ondan sonra lâ ilâhe illallah, vesaire tesbihleri geliyor aklımıza ama şu anda bizim hadis okumamız,Ondan sonra lâ ilâhe illallah, vesaire tesbihleri geliyor aklımıza ama şu anda bizim hadis okumamız, dinlememiz de zikirdir. Şu meclisimiz de aynı zamanda zikir meclisidir.dinlememiz de zikirdir. Şu meclisimiz de aynı zamanda zikir meclisidir. Yani zikir kelimesi bu manayı da taşıyor. Zikir deyince illa tesbihli,Yani zikir kelimesi bu manayı da taşıyor. Zikir deyince illa tesbihli, Hû'lu, lâ ilâhe illallahlı, tekrarlı demek değil, ilim meselelerini konuşmak da zikirdir. Hû'lu, lâ ilâhe illallahlı, tekrarlı demek değil, ilim meselelerini konuşmak da zikirdir.

Bunlara devam ettikçe insan ne olur? Bilgisi artar, sevabı artar. Bunlara devam ettikçe insan ne olur?

Bilgisi artar, sevabı artar.

Evet. Demek ki bu cihadın ne çok sevap olduğunu biliyoruz. Çeçenistan'a gidemedik,Evet. Demek ki bu cihadın ne çok sevap olduğunu biliyoruz. Çeçenistan'a gidemedik, Bosna'da bulunamadık filan ama, hiç olmazsa bir namazdan öteki namazı bekleyelim. Bosna'da bulunamadık filan ama, hiç olmazsa bir namazdan öteki namazı bekleyelim. Ondan sonra da zikir meclislerine devam edelim. Zikir meclislerini yapmak hocaların görevidir.Ondan sonra da zikir meclislerine devam edelim.

Zikir meclislerini yapmak hocaların görevidir.
Sabahattin'in, Refet'in, Galib'in, Bilal'in, kaç tane hoca varsa hepsi sorumludur.Sabahattin'in, Refet'in, Galib'in, Bilal'in, kaç tane hoca varsa hepsi sorumludur. Esad Çoşan'ın... Herkes sorumludur. Neden? Biliyor. Arapça okumuş, ilahiyatta okumuş filan.Esad Çoşan'ın... Herkes sorumludur.

Neden?

Biliyor. Arapça okumuş, ilahiyatta okumuş filan.
Ötekiler bilmiyor. Tamam, bilenler bilmeyenlere anlatsın, öğretsin herkes bilsin. Ötekiler bilmiyor. Tamam, bilenler bilmeyenlere anlatsın, öğretsin herkes bilsin.

Bak bunu okumadan önce bilmiyorduk. Bir namazdan bir namazı beklemeyi, Bak bunu okumadan önce bilmiyorduk. Bir namazdan bir namazı beklemeyi, okuyunca yatsı namazının kılınış [zaman]ını bile değiştirdik. Okudukça insan sevaplı bir şey öğreniyor. okuyunca yatsı namazının kılınış [zaman]ını bile değiştirdik. Okudukça insan sevaplı bir şey öğreniyor.

Bir de dün, "Allah bizi nasıl sevecek, peygamberleri bizi nasıl sevecek, niye sevecek?" onları öğrendik. Bir de dün, "Allah bizi nasıl sevecek, peygamberleri bizi nasıl sevecek, niye sevecek?" onları öğrendik.

Söylesek mi? Söylemeyelim. Meraktan araştırsınlar.Söylesek mi?

Söylemeyelim. Meraktan araştırsınlar.
Yarına kadar araştırsınlar. Bulamazlarsa yarın söyleriz. Tamam. Yarına kadar araştırsınlar. Bulamazlarsa yarın söyleriz. Tamam.

Evet devam ediyor hadîs-i şerîfimiz, okuduğumuz hadisi şerif. Evet devam ediyor hadîs-i şerîfimiz, okuduğumuz hadisi şerif.

Mâ min abdin yusallî sümme yeclisü fî meclisihî illâ sallet aleyhi'l-melâiketü hattâ yuhdise. Mâ min abdin yusallî sümme yeclisü fî meclisihî illâ sallet aleyhi'l-melâiketü hattâ yuhdise. "Hiçbir kul yoktur ki namazı kılsın da, namaz kıldığı yerde otursun da beklemeye başlasın." "Hiçbir kul yoktur ki namazı kılsın da, namaz kıldığı yerde otursun da beklemeye başlasın."

Hani namazdan sonra namazı beklerken ne yapacak? Namazı kılıcak oturacak. Hani namazdan sonra namazı beklerken ne yapacak?

Namazı kılıcak oturacak.

"Namazı kılsın da o oturduğu yerde oturmaya geçsin."Namazı kılsın da o oturduğu yerde oturmaya geçsin. Hiçbir kul yoktur ki böyle namazı kıldıktan sonra otursun da beklemeye başlasın."Hiçbir kul yoktur ki böyle namazı kıldıktan sonra otursun da beklemeye başlasın." İllâ sallet aleyhi'l-melâiketü. "Melekler ona salât etmeye başlarlar yani dua ederler." İllâ sallet aleyhi'l-melâiketü. "Melekler ona salât etmeye başlarlar yani dua ederler."

"Ya Rabbî! Bu kulun bak namazı kıldı. Yine oturdu mescitte, sen buna sevap ver." "Ya Rabbî! Bu kulun bak namazı kıldı. Yine oturdu mescitte, sen buna sevap ver."

Salat ne demek? Meleklerin mü'minlere salatı ne demek? Dua demek. Salat ne demek?

Meleklerin mü'minlere salatı ne demek?

Dua demek.

Allaha yalvarmaya başlarlar melekler; Yâ Rabbi! Sen bunu affı mağfiret eyle!" Allaha yalvarmaya başlarlar melekler; Yâ Rabbi! Sen bunu affı mağfiret eyle!"

Bir sorumluluk geldi, yeni geldin, bilmiyorsan arkadaşların söylesinler duymadıysan. Bir sorumluluk geldi, yeni geldin, bilmiyorsan arkadaşların söylesinler duymadıysan.

Duydun mu? Tamam. Abdest alırken dinledin. Oldu. Boş durmak yok, hocalara. Duydun mu?

Tamam. Abdest alırken dinledin. Oldu. Boş durmak yok, hocalara.

"Melekler dua ederler." Hattâ yuhdise. Ne zamana kadar bu meleklerin duası. "Melekler dua ederler."

Hattâ yuhdise.

Ne zamana kadar bu meleklerin duası.

Sonra melekler dua ederse ne olur? Sonra melekler dua ederse ne olur?

Melekler dua ederse Allah kabul eder. Allah meleklerinin duasını kabul eder. Melekler dua ederse Allah kabul eder.

Allah meleklerinin duasını kabul eder.

Ne zamana kadar dua eder durur bu melekler? Hattâ yuhdise. "Abdesti bozuluncaya kadar." Ne zamana kadar dua eder durur bu melekler?

Hattâ yuhdise. "Abdesti bozuluncaya kadar."

Abdesti kaçıverince şey [dua] biter, trak durur. Ceryan kesiliverdi makine durdu gibi. Durur. Abdesti kaçıverince şey [dua] biter, trak durur. Ceryan kesiliverdi makine durdu gibi. Durur.

Bir rivayete göre de, bir anlayışa göre de bu belki yuhdise değildir, hattâ yuhaddise'dir. Bir rivayete göre de, bir anlayışa göre de bu belki yuhdise değildir, hattâ yuhaddise'dir. Kelimenin yazılışı öyle de okunmaya müsaittir. O zaman, "Dünya kelamı konuşuncaya kadar." demek.Kelimenin yazılışı öyle de okunmaya müsaittir. O zaman, "Dünya kelamı konuşuncaya kadar." demek. Yani eğer; "Ahmet ya, hoş geldin ya! Bugün şu işi ne yaptın, bu işi ne yaptın?" vesaire filanYani eğer;

"Ahmet ya, hoş geldin ya! Bugün şu işi ne yaptın, bu işi ne yaptın?" vesaire filan
dünya kelamına geçti mi melekler durur. Çünkü burası namaz yeri idi. dünya kelamına geçti mi melekler durur. Çünkü burası namaz yeri idi. Namazdan sonra da beklemek Allah içindi. Şimdi başladı bilmem sarı öküzün tarladaki macerası, Namazdan sonra da beklemek Allah içindi. Şimdi başladı bilmem sarı öküzün tarladaki macerası, bilmem dükkândaki alışverişin miktarı... Dünya kelamına döndü, o zaman melekler keserler, o da olabilir.bilmem dükkândaki alışverişin miktarı... Dünya kelamına döndü, o zaman melekler keserler, o da olabilir. Çünkü burası Allah'ın evi olduğundan burada böyle mâlâyâni, yani faydasız, dünyevî işe yaramaz şey konuşulmaz,Çünkü burası Allah'ın evi olduğundan burada böyle mâlâyâni, yani faydasız, dünyevî işe yaramaz şey konuşulmaz, hep hayırlı şey konuşulur. O da olabilir. "Ya abdesti bozuncaya kadar dua eder dururlar ya dahep hayırlı şey konuşulur. O da olabilir.

"Ya abdesti bozuncaya kadar dua eder dururlar ya da
ileri geri dini olmayan konuşmalar yapıncaya kadar. Onu yaptı mı biter." manasına gelebilir. ileri geri dini olmayan konuşmalar yapıncaya kadar. Onu yaptı mı biter." manasına gelebilir.

O halde biz ne yapacağız? Burada boş şey konuşmamaya gayret edeceğiz, dikkat edeceğiz,O halde biz ne yapacağız?

Burada boş şey konuşmamaya gayret edeceğiz, dikkat edeceğiz,
zamanımızı sevaplı, hayırlı bir şekilde geçirmeye çalışacağız. Üçüncü hadîs-i şerîf. zamanımızı sevaplı, hayırlı bir şekilde geçirmeye çalışacağız.

Üçüncü hadîs-i şerîf.

Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ gibi alimler Ukbe b. Âmir radıyallahu anh'ten rivayet etmiş. Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ gibi alimler Ukbe b. Âmir radıyallahu anh'ten rivayet etmiş. Rahmetüllahi aleyhim ecmain. er-Raculü fî zılli sadakatihî hattâ yukdâ beyne'n-nâsi. Rahmetüllahi aleyhim ecmain.

er-Raculü fî zılli sadakatihî hattâ yukdâ beyne'n-nâsi.

"Kişi rûz-u mahşerde, mahkeme-i kübrada insanların muhakemesi bitinceye kadar." "Kişi rûz-u mahşerde, mahkeme-i kübrada insanların muhakemesi bitinceye kadar."

Tüm insanlar, hazreti Âdem atamızdan kıyametin koptuğu zamana kadarTüm insanlar, hazreti Âdem atamızdan kıyametin koptuğu zamana kadar geçen bütün sorunlu insanların muhakemesi bitinceye kadar bekleyecek insanlar.geçen bütün sorunlu insanların muhakemesi bitinceye kadar bekleyecek insanlar. Herkes hakkında Cenab-ı Hak hükmedecek; "Sen cehennemliksin, atın bunu cehenneme.Herkes hakkında Cenab-ı Hak hükmedecek;

"Sen cehennemliksin, atın bunu cehenneme.
Sen cennetlik oldun, hadi cennete gir." Neyse, amelleri tartılacak. Davacılar gelecek; Sen cennetlik oldun, hadi cennete gir."

Neyse, amelleri tartılacak. Davacılar gelecek;

"Yâ Rabbi! Ben bu adamdan davacıyım, bu bana şunu yaptı, bunu etti?" Öyle mi? "Yâ Rabbi! Ben bu adamdan davacıyım, bu bana şunu yaptı, bunu etti?"

Öyle mi?

Hadi bakalım onun sevaplarından alın buna verin. Sevabı yok? Hadi bakalım onun sevaplarından alın buna verin.

Sevabı yok?

O zaman bunun günahlarını alın buna yükleyin. İşler görecek, mahkeme. O zaman bunun günahlarını alın buna yükleyin.

İşler görecek, mahkeme.

Femâ yükezzibüke ba'dü bi'd-dîni. "Allah'ın böyle cezalandırmasını kim inkar edebilir? Olacak bu!" Femâ yükezzibüke ba'dü bi'd-dîni.

"Allah'ın böyle cezalandırmasını kim inkar edebilir? Olacak bu!"

el-Mülkü yevmeizini'l-hakku li'r-rahmâni. "Rahman olan Allah rûz-u mahşerde,el-Mülkü yevmeizini'l-hakku li'r-rahmâni.

"Rahman olan Allah rûz-u mahşerde,
insanların bu dünyada işledikleri amelleri tartacak, hesaplayacak ve ona göre cezasını, insanların bu dünyada işledikleri amelleri tartacak, hesaplayacak ve ona göre cezasını, mükafatını kişilere verecek." Fe-men ya'mel miskâle zerretin hayran yarahû. mükafatını kişilere verecek."

Fe-men ya'mel miskâle zerretin hayran yarahû.
Ve men ya'mel miskâle zerratin şerren yarahû. Ve men ya'mel miskâle zerratin şerren yarahû.

Zerre kadar hayır işleyen hayrını, mükafatını, karşılığını Cenab-ı Hak'tan alacak, verecek Mevlâ.Zerre kadar hayır işleyen hayrını, mükafatını, karşılığını Cenab-ı Hak'tan alacak, verecek Mevlâ. Zerre kadar kötülük işleyen de dedikodu, gıybeti, küfürü, yalanı dolanı, oyunu,Zerre kadar kötülük işleyen de dedikodu, gıybeti, küfürü, yalanı dolanı, oyunu, onun cezasını da zerre kadar bile olsa hesaba girecek, hepsi şey yapacak." onun cezasını da zerre kadar bile olsa hesaba girecek, hepsi şey yapacak."

Şimdi bu hesaplar görülünceye kadar mahşer halkı bir de hesap başlayıncaya kadar önceden,Şimdi bu hesaplar görülünceye kadar mahşer halkı bir de hesap başlayıncaya kadar önceden, binlerce yıl bekletilecekler. Mahkeme-i kübra olsun diye, olacak diye takatleri tükenecek. binlerce yıl bekletilecekler. Mahkeme-i kübra olsun diye, olacak diye takatleri tükenecek. Güneş başlarına yaklaştırılacak. Terlere batacaklar, ter yerin içini işleyecek, 70 arşın aşağıya kadar ıslatacak ter.Güneş başlarına yaklaştırılacak. Terlere batacaklar, ter yerin içini işleyecek, 70 arşın aşağıya kadar ıslatacak ter. Rutubet oraya kadar geçecek. Kimisinin dizine kadar, kimisinin göğsüne kadar,Rutubet oraya kadar geçecek. Kimisinin dizine kadar, kimisinin göğsüne kadar, kimisinin kulakları hizasına kadar ter, tere batacaklar. Günahı nispetinde, kimisinin kulakları hizasına kadar ter, tere batacaklar. Günahı nispetinde, sorumluluğu nispetinde terleyecekler insanlar orda. Haa, o sıkıntılı günde,sorumluluğu nispetinde terleyecekler insanlar orda.

Haa, o sıkıntılı günde,
gölgesiz günde ne olacak? "Kişi sadakasının gölgesinde gölgelenecek." gölgesiz günde ne olacak?

"Kişi sadakasının gölgesinde gölgelenecek."

Yani zekatını veren, sadakasını verenin zekatı, sadakası, üstünde gölge olacak,Yani zekatını veren, sadakasını verenin zekatı, sadakası, üstünde gölge olacak, onun gölgesinde rahat edecek. Yani güneşte kalan insanla, gölgeye çekilip gölge bulup da, onun gölgesinde rahat edecek.

Yani güneşte kalan insanla, gölgeye çekilip gölge bulup da,
ağaç gölgesi veya başka bir gölge, gölgelenen insan aynı mı oluyor? Olmuyor. ağaç gölgesi veya başka bir gölge, gölgelenen insan aynı mı oluyor?

Olmuyor.
Gölgedeki insan daha rahat oluyor. Ahiret gününde de kişi insanlar arasındaki mahkeme-i kübra, Gölgedeki insan daha rahat oluyor.

Ahiret gününde de kişi insanlar arasındaki mahkeme-i kübra,
hesap görülünceye kadar sadakasının gölgesi altında gölgelenecek. Bu ne demek? hesap görülünceye kadar sadakasının gölgesi altında gölgelenecek.

Bu ne demek?

"Yapabildiğiniz kadar zekâtınızı, sadakanızı, hayratınızı yapın sevapları kazanın" demek."Yapabildiğiniz kadar zekâtınızı, sadakanızı, hayratınızı yapın sevapları kazanın" demek. Cimri olmayın demek. Fakir kardeşlerinizi unutmayın demek. Yoksullara yardım elini uzatın demek.Cimri olmayın demek. Fakir kardeşlerinizi unutmayın demek. Yoksullara yardım elini uzatın demek. Müslüman müslümanın kardeşidir demek. Afrika'dakiler açlıktan kıvrılırkenMüslüman müslümanın kardeşidir demek. Afrika'dakiler açlıktan kıvrılırken burada bidonlarca çöp yiyecek, çöpe atılmasın demek. Şimdi arkadaş Cidde'de mimar arkadaş.burada bidonlarca çöp yiyecek, çöpe atılmasın demek.

Şimdi arkadaş Cidde'de mimar arkadaş.
Bizi ziyarete geldi, konuştuk. Habeşistan'da işleri varmış, oraya gidiyormuş arada. Dedim; Bizi ziyarete geldi, konuştuk.

Habeşistan'da işleri varmış, oraya gidiyormuş arada. Dedim;

"Habeşistan nasıl bir yer?" filan. Dedi; "Yayla. Yani çok az kısmı var,"Habeşistan nasıl bir yer?" filan. Dedi;

"Yayla. Yani çok az kısmı var,
büyük bir kısmı 2000 ile 3500 metre arasında yayla" Ben öyle olduğunu bilmiyordum. büyük bir kısmı 2000 ile 3500 metre arasında yayla"

Ben öyle olduğunu bilmiyordum.

"Hatta 4600 metre yüksekliğinde zirveler, tepeler var. O kadar yüksek, yeşillik" dedi. "Hatta 4600 metre yüksekliğinde zirveler, tepeler var. O kadar yüksek, yeşillik" dedi.

Tabi o kadar yüksek olunca biraz yeşillik tutuyor. Ama o zaman hemen bilgisayardan gittikTabi o kadar yüksek olunca biraz yeşillik tutuyor. Ama o zaman hemen bilgisayardan gittik Habeşistan ile ilgili bilgileri topladık. "Nüfusu ne kadar?" dedim. Habeşistan ile ilgili bilgileri topladık.

"Nüfusu ne kadar?" dedim.

Ev sahibi dedi; 810.000. Halbuki bilgisayarı açtık, bir de baktık ki, 49 milyon nüfusu varmış.Ev sahibi dedi; 810.000.

Halbuki bilgisayarı açtık, bir de baktık ki, 49 milyon nüfusu varmış.
Belki şimdi daha da artmıştır. Kalabalık bir ülke. Bizim arkadaşların dediğine göre yarısı müslümanmış.Belki şimdi daha da artmıştır. Kalabalık bir ülke. Bizim arkadaşların dediğine göre yarısı müslümanmış. Ama ansiklopedi diyor ki, 53 ü hristiyan, bir kısmı putperest, bir kısmı şöyle, bir kısmı böyle,Ama ansiklopedi diyor ki, 53 ü hristiyan, bir kısmı putperest, bir kısmı şöyle, bir kısmı böyle, müslümanlar da şu kadar. Küçük gösteriyormuş, yani kasten küçük gösteriyormuş. Yaparlar.müslümanlar da şu kadar. Küçük gösteriyormuş, yani kasten küçük gösteriyormuş. Yaparlar. Sen kendi sayfanı kendin yapmazsan, elâlam kendi rakamlarını sana tam vermez. Sen kendi sayfanı kendin yapmazsan, elâlam kendi rakamlarını sana tam vermez.

Seçimlerde sayımların rakamlarını tam veriyorlar mı gazeteler? Verir mi! Kendisi az bile şey yapsa, Seçimlerde sayımların rakamlarını tam veriyorlar mı gazeteler?

Verir mi! Kendisi az bile şey yapsa,
"Filanca şu kadar" diye bir yalan atıyor. Halkın şeyi ile oylarını hesaplama kurulları ne araştırma,"Filanca şu kadar" diye bir yalan atıyor. Halkın şeyi ile oylarını hesaplama kurulları ne araştırma, piar araştırma bilmem ne vesaire, hepsi yalan. Hepsi yalan demeyelim, yani işine geleni söylüyor, piar araştırma bilmem ne vesaire, hepsi yalan. Hepsi yalan demeyelim, yani işine geleni söylüyor, gelmeyeni saklıyor bir kısmını, seçimden sonra çıkıyor, yalanlar dolanlar, anlaşılıyor.gelmeyeni saklıyor bir kısmını, seçimden sonra çıkıyor, yalanlar dolanlar, anlaşılıyor. Yalan söylediğini de ispat ediyorlar bazıları. Ha tabii söylemez. Sen kendi işini kendin göreceksen.Yalan söylediğini de ispat ediyorlar bazıları.

Ha tabii söylemez. Sen kendi işini kendin göreceksen.
İşini başkasına bırakırsan, başkasına bıraktığın zaman yapmaz. İşini başkasına bırakırsan, başkasına bıraktığın zaman yapmaz.

Hatta müslüman bile olsa başkasına bıraktığın zaman Galip, iş ne olur? Hatta müslüman bile olsa başkasına bıraktığın zaman Galip, iş ne olur?

El elin eşeğini, kaybolsa bile, el elin eşeğini nasıl arar? Türkü çağırarak arar. El elin eşeğini, kaybolsa bile, el elin eşeğini nasıl arar?

Türkü çağırarak arar.

Bir ilahi tutturur, türkü tutturur, ıslık çalar... Çünkü yüreği yanmıyor, eşek kendisinin değil, Bir ilahi tutturur, türkü tutturur, ıslık çalar... Çünkü yüreği yanmıyor, eşek kendisinin değil, kayboldu diye üzülmüyor. Öteki adam eyvah, "Bizim eşek kayboldu, kara kaçan, uzun kulak!kayboldu diye üzülmüyor. Öteki adam eyvah, "Bizim eşek kayboldu, kara kaçan, uzun kulak! Ne kadar yük yükletiyordum, odun taşıyordum, su taşıyordum, üstüne biniyordum. Ne kadar yük yükletiyordum, odun taşıyordum, su taşıyordum, üstüne biniyordum. Şimdi benim halim nice olacak? Kurt mu yedi acaba?" diye yüreği yanıyor,Şimdi benim halim nice olacak? Kurt mu yedi acaba?" diye yüreği yanıyor, berikisi de arkadaşın hatırı için aramaya gidiyor, şu tepenin arkasında mı, şu vadide mi bilmem ne filan ama, berikisi de arkadaşın hatırı için aramaya gidiyor, şu tepenin arkasında mı, şu vadide mi bilmem ne filan ama, "El elin eşeğini türkü çağırarak arar." Ne güzel, Nasreddin hocamı söyledi, başkası mı söyledi. "El elin eşeğini türkü çağırarak arar."

Ne güzel, Nasreddin hocamı söyledi, başkası mı söyledi.
Söyleyene aşkolsun! Öyle güzel anlatmış ki, çok iyi anlıyorum ben vaziyeti.Söyleyene aşkolsun! Öyle güzel anlatmış ki, çok iyi anlıyorum ben vaziyeti. Müslüman bile müslümanın işini samimi arkadaş değilse, böyle yapar.Müslüman bile müslümanın işini samimi arkadaş değilse, böyle yapar. Ya bir de iş gayrimüslime kalırsa, o rakamları çevirip tepetaklak aşağıya getirir. Ya bir de iş gayrimüslime kalırsa, o rakamları çevirip tepetaklak aşağıya getirir.

Öyle, dokuzu altı gösterir, ne olur? Üçte bir nispetinde az gösterdi.Öyle, dokuzu altı gösterir, ne olur?

Üçte bir nispetinde az gösterdi.
Dokuzdu, böyle çevirince altı oldu, üçte biri gitti. Ters çevirir. Dokuzdu, böyle çevirince altı oldu, üçte biri gitti. Ters çevirir.

Ama dervişler başka. Yani müslüman müslümana bile tam yapmaz da dervişler başka.Ama dervişler başka. Yani müslüman müslümana bile tam yapmaz da dervişler başka. Çünkü dervişlikte kural, kardeşini kendisine tercih etmektir. Ben yemeyeyim o yesin,Çünkü dervişlikte kural, kardeşini kendisine tercih etmektir. Ben yemeyeyim o yesin, ben giymeyim o giysin, diye gıyabında iyiliğini düşünmektir. ben giymeyim o giysin, diye gıyabında iyiliğini düşünmektir.

Ne yaparmış İbrahim b. Ethem hazretleri kaddesallahü sirrahul aziz? Ne yaparmış İbrahim b. Ethem hazretleri kaddesallahü sirrahul aziz?

Gündüz çalışırmış mübarek, bir zamanın padişahı, elinin emeği ile temel kazanç olsun diye çalışırmış,Gündüz çalışırmış mübarek, bir zamanın padişahı, elinin emeği ile temel kazanç olsun diye çalışırmış, doldururmuş zembilleri. Zembil ne demek? "İçindeki yiyecek görünmeyen yiyecek taşıma torbası" demek. doldururmuş zembilleri.

Zembil ne demek?

"İçindeki yiyecek görünmeyen yiyecek taşıma torbası" demek.

Niye görünmüyor? Görünürse göz hakkı olur da ondan. Benim dedem derdi ki; Niye görünmüyor?

Görünürse göz hakkı olur da ondan.

Benim dedem derdi ki;
"Gördü göz hakkı var, ver bakalım onun parasını." Kapatmak lazım, görmesin, çünkü canı çeker. "Gördü göz hakkı var, ver bakalım onun parasını."

Kapatmak lazım, görmesin, çünkü canı çeker.

Doldururmuş İbrahim b. Ethem hazretleri gıdaları, gelirmiş rıbata. Tekke, rıbat, anlattık ya demin.Doldururmuş İbrahim b. Ethem hazretleri gıdaları, gelirmiş rıbata. Tekke, rıbat, anlattık ya demin. Gelirmiş, orda dervişler var: Yaşlısı var, yorgunu var, hastası var, parasızı var.Gelirmiş, orda dervişler var: Yaşlısı var, yorgunu var, hastası var, parasızı var. Bu çalıştı, anlının teri ile para kazandı. Ne yaparmış? Yemekleri koyarmış önlerine. Bu çalıştı, anlının teri ile para kazandı.

Ne yaparmış?

Yemekleri koyarmış önlerine.

Gündüz çalışıyor, anlının teri ile kazanıyor, akşam da getiriyor, onunla aldığı yiyecekleri Gündüz çalışıyor, anlının teri ile kazanıyor, akşam da getiriyor, onunla aldığı yiyecekleri arkadaşlarının önüne koyuyor. el-Ehillâü yevmeizin ba'duhüm li'ba'dın adüvvün. arkadaşlarının önüne koyuyor.

el-Ehillâü yevmeizin ba'duhüm li'ba'dın adüvvün.

"Bu dünyanın samimi kardeşleri, arkadaşları âhirette birbirleri ne adüvv olucaklar, "Bu dünyanın samimi kardeşleri, arkadaşları âhirette birbirleri ne adüvv olucaklar, düşman olacaklar." Neden? "Bu beni aldattı yâ Rabbi! Bu beni kahveye götürdü, düşman olacaklar."

Neden?

"Bu beni aldattı yâ Rabbi! Bu beni kahveye götürdü,
kumara alıştırdı, içkiye alıştırdı yâ Rabbi!" diye birbirlerinden şikayetçi olacaklar.kumara alıştırdı, içkiye alıştırdı yâ Rabbi!" diye birbirlerinden şikayetçi olacaklar. Cehennemde bile birbirleri ile yaka paça kavga edecekler. Sen beni sapıttırdın, o da diyecek ki,Cehennemde bile birbirleri ile yaka paça kavga edecekler. Sen beni sapıttırdın, o da diyecek ki, sen aklını kullansaydın. Bilmem ne filan, kavgalar böyle olacak. sen aklını kullansaydın. Bilmem ne filan, kavgalar böyle olacak.

el-Ehillâü yevmeizin ba'duhüm li'ba'dın adüvvün. "Birbirlerine adüvv olacaklar, düşman olacaklar." el-Ehillâü yevmeizin ba'duhüm li'ba'dın adüvvün. "Birbirlerine adüvv olacaklar, düşman olacaklar."

Hâlbuki dünyada kol kola giriyorlardı. Canım kardeşim diyordu, gözünden öpüyordu,Hâlbuki dünyada kol kola giriyorlardı. Canım kardeşim diyordu, gözünden öpüyordu, boynuna sarılıyordu. Beraber balık tutmaya gidiyorlardı, kahveye gidiyorlardı.boynuna sarılıyordu. Beraber balık tutmaya gidiyorlardı, kahveye gidiyorlardı. İçki içiyorlardı, eğleniyorlardı filan, çok samimi arkadaşlardı. İçki içiyorlardı, eğleniyorlardı filan, çok samimi arkadaşlardı. Birbirleri için her türlü fedakarlığı yapıyorlardı. Âhirette ne oldu? İşler karıştı. Birbirleri için her türlü fedakarlığı yapıyorlardı.

Âhirette ne oldu?

İşler karıştı.

Âhirette akrabalık da kalmayacakmış. Babalık evlatlık, karılık kocalık da kalmayacakmış.Âhirette akrabalık da kalmayacakmış. Babalık evlatlık, karılık kocalık da kalmayacakmış. Akrabalık da bitecekmiş. O zaman ne olacakmış? Yevme yefırru'l-mer'ü min ahîhi. Akrabalık da bitecekmiş.

O zaman ne olacakmış?

Yevme yefırru'l-mer'ü min ahîhi.

"Kardeşinden kaçacakmış." Bu bana hesap sorar şimdi. Ben onun elmasından almıştım, yemiştim. "Kardeşinden kaçacakmış."

Bu bana hesap sorar şimdi. Ben onun elmasından almıştım, yemiştim.
Tabağından almıştım, çikolatısını kapmıştım bilmem ne filan. O ondan hesap sorar diye; Tabağından almıştım, çikolatısını kapmıştım bilmem ne filan. O ondan hesap sorar diye;

Yefırru'l-mer'ü min ahîhi. "Kardeşinden kaçacak." Ve ümmihî ve ebîhi. "Anasından, babasından kaçacak." Yefırru'l-mer'ü min ahîhi. "Kardeşinden kaçacak." Ve ümmihî ve ebîhi. "Anasından, babasından kaçacak."

Şimdi bunlar benden hesap sorarlar. Bu evlat bize hayırlı evlatlık yapmadı, ihtiyarlığımızda bakmadı,Şimdi bunlar benden hesap sorarlar. Bu evlat bize hayırlı evlatlık yapmadı, ihtiyarlığımızda bakmadı, sözümüzü dinlemedi. Kaçacak ama nereye kaçacak? Ve sahibetihî ve benîhi.sözümüzü dinlemedi.

Kaçacak ama nereye kaçacak?

Ve sahibetihî ve benîhi.
"Karısından da kaçacak." Ben bu karıyı kazaklık olsun diye bıyıklarımı burmuştum."Karısından da kaçacak."

Ben bu karıyı kazaklık olsun diye bıyıklarımı burmuştum.
Böyle kıvırıp kıvırıp, ben kazağım, ben beyim, bilmem neyim filan diye çat bir tane, pat bir tane.Böyle kıvırıp kıvırıp, ben kazağım, ben beyim, bilmem neyim filan diye çat bir tane, pat bir tane. Kadıncağız bir şey diyememişti. Ee şimdi? Şimdi diyecek. "Yâ Rabbi!" diyecek,Kadıncağız bir şey diyememişti.

Ee şimdi?

Şimdi diyecek. "Yâ Rabbi!" diyecek,
"Bu kocam, dünyada iken ben bundan korkuyordum, izbandut gibi idi bu herif. Bıyıklarını buruyordu,"Bu kocam, dünyada iken ben bundan korkuyordum, izbandut gibi idi bu herif. Bıyıklarını buruyordu, bir şey diyemiyordum. Ama ben bundan şikayetçiyim!" diyecek. Ve sâhibetihî. bir şey diyemiyordum. Ama ben bundan şikayetçiyim!" diyecek.

Ve sâhibetihî.
"Eşi, hayat arkadaşı, ondan kaçacak." Ve benîhi. "Çocuklarından kaçacak." "Eşi, hayat arkadaşı, ondan kaçacak." Ve benîhi. "Çocuklarından kaçacak."

Babalarından korkuyordu çocuklar dünyada iken, âhirette davacı olacak.Babalarından korkuyordu çocuklar dünyada iken, âhirette davacı olacak. Şimdi evladından kaçmaya kalkacak baba. E ne yapalım hocam? Orda birşey yapılacak hal kalmıyor artık.Şimdi evladından kaçmaya kalkacak baba.

E ne yapalım hocam?

Orda birşey yapılacak hal kalmıyor artık.
Bu dünyada iken insan hanımına da adaletle muamele edecek, çocuğuna da hakkaniyetli muamele edecek.Bu dünyada iken insan hanımına da adaletle muamele edecek, çocuğuna da hakkaniyetli muamele edecek. Anasına babasına karşı görevini yapacak. Erkek kardeşinin de kız kardeşinin de hakkını yemeyecek.Anasına babasına karşı görevini yapacak. Erkek kardeşinin de kız kardeşinin de hakkını yemeyecek. Dikkat edecek, mahkeme-i kübranın olduğunu bilecek. Buna göre ayağını denk alacak. Dikkat edecek, mahkeme-i kübranın olduğunu bilecek. Buna göre ayağını denk alacak.

Herkes demek ki akrabalık da kalmıyor ahbaplık da kalmıyor. Dünyadaki samimi arkadaşlık kalmıyor. Herkes demek ki akrabalık da kalmıyor ahbaplık da kalmıyor. Dünyadaki samimi arkadaşlık kalmıyor.

el-Ehillâü yevmeizin ba'duhüm li'ba'dın adüvvün ille'l-müttekîn. İstisnası var.el-Ehillâü yevmeizin ba'duhüm li'ba'dın adüvvün ille'l-müttekîn.

İstisnası var.
Lâ ilâhe illallah der gibi. "Kardeşler, arkadaşlar birbirlerine düşman olacaklar."Lâ ilâhe illallah der gibi.

"Kardeşler, arkadaşlar birbirlerine düşman olacaklar."
İlle'l-müttekîn. "Dervişler, takva ehli, Allah'tan korkan, birbirleri ile ahiret kardeşi olmuş takva üzere [olanlar hariç.]" İlle'l-müttekîn. "Dervişler, takva ehli, Allah'tan korkan, birbirleri ile ahiret kardeşi olmuş takva üzere [olanlar hariç.]"

Neydi sizin vakfın adı? Takva Vakfı. Allah, Allah! Celle celâlühû. Ne güzel ad bulmuşlar ya. Neydi sizin vakfın adı?

Takva Vakfı.

Allah, Allah! Celle celâlühû. Ne güzel ad bulmuşlar ya.

"Müttaki olanların, takva ehli olanların ahbaplığı devam edecekmiş." "Müttaki olanların, takva ehli olanların ahbaplığı devam edecekmiş."

Ama hakikaten müttaki ise, gerçekten müttaki ise onlar birbirlerini arayacaklarmış, soracaklarmış,Ama hakikaten müttaki ise, gerçekten müttaki ise onlar birbirlerini arayacaklarmış, soracaklarmış, "Bu kardeşim ne oldu acaba?" diye Cenâb-ı Hak'tan dileyeceklermiş. Allahü Teâlâ hazretleri de,"Bu kardeşim ne oldu acaba?" diye Cenâb-ı Hak'tan dileyeceklermiş. Allahü Teâlâ hazretleri de, "Bu kardeşlerin dünyada iken muhabbetleri, Allah rızası için birbirlerine sevgileri çok tatlı idi, "Bu kardeşlerin dünyada iken muhabbetleri, Allah rızası için birbirlerine sevgileri çok tatlı idi, çok fazla idi." diye aşağıdakini hop ötekisinin yanına götürüp kavuşturacakmış.çok fazla idi." diye aşağıdakini hop ötekisinin yanına götürüp kavuşturacakmış. Yani müttaki arkadaşının yüksek derecesine aşağıdaki erecek. Onun yanına gelecek, Yani müttaki arkadaşının yüksek derecesine aşağıdaki erecek. Onun yanına gelecek, onun nimetleri ile nimetlenecekmiş. Yani işin aslı esası, müslüman olmakta bir,onun nimetleri ile nimetlenecekmiş.

Yani işin aslı esası, müslüman olmakta bir,
müslümanlığı da takva üzerine yapmakta iki. Takva üzere olmadı mı entrikalar, dalavereler, rekabetler,müslümanlığı da takva üzerine yapmakta iki. Takva üzere olmadı mı entrikalar, dalavereler, rekabetler, kulisler oldu mu o zaman olmuyor. Dervişlik oldu mu güzel oluyor.kulisler oldu mu o zaman olmuyor. Dervişlik oldu mu güzel oluyor. Dervişlik de sahte dervişlik değil de hakiki olursa güzel oluyor. Sahtesi güzel olmuyor.Dervişlik de sahte dervişlik değil de hakiki olursa güzel oluyor. Sahtesi güzel olmuyor. Hakikisi olunca güzel oluyor. Yunus'un ki gibi olunca yediasır geçiyor eskimiyor, bozulmuyor.Hakikisi olunca güzel oluyor. Yunus'un ki gibi olunca yediasır geçiyor eskimiyor, bozulmuyor. Yunus'un dervişliği amma sağlam dervişlikmiş! Hâlâ devam ediyor. Yunus'un dervişliği amma sağlam dervişlikmiş! Hâlâ devam ediyor.

Allah rızası için, takva üzerine olduğundan Yunus'un dervişliği devam ediyor da 20. yüzyılda adam derviş oldum diyor,Allah rızası için, takva üzerine olduğundan Yunus'un dervişliği devam ediyor da 20. yüzyılda adam derviş oldum diyor, deviriyor ondan sonra. Derviş oldum diyor ama işi deviriyor, devirmiş oluyor. deviriyor ondan sonra. Derviş oldum diyor ama işi deviriyor, devirmiş oluyor. Derviş oldum derken, devirmiş oluyor, devirmiş olunca da sıfır alıyor. Hava alıyor.Derviş oldum derken, devirmiş oluyor, devirmiş olunca da sıfır alıyor. Hava alıyor. Hebâen mensûrâ. Amelleri toz oluyor, havada savruluyor, hiç bir işe yaramıyor. Hebâen mensûrâ. Amelleri toz oluyor, havada savruluyor, hiç bir işe yaramıyor.

Allah saklasın, Allah korusun. Allah saklasın, Allah korusun.

Çünkü Cenâb-ı Hakk'ın yolu ciddidir. Oyuna gelmez, ihmale gelmez. Verdiği sözde durmamak çok fena.Çünkü Cenâb-ı Hakk'ın yolu ciddidir. Oyuna gelmez, ihmale gelmez. Verdiği sözde durmamak çok fena. Ahdine vefasızlık çok fena. Allah'ın emirlerini bilmemek daha fena. Allah cahili iki kat cezalandıracakmış,Ahdine vefasızlık çok fena. Allah'ın emirlerini bilmemek daha fena. Allah cahili iki kat cezalandıracakmış, bir yaptığı suçtan dolayı, iki niye cahil kaldın diye. Yani bilmiyorum demek mazeret değil. bir yaptığı suçtan dolayı, iki niye cahil kaldın diye. Yani bilmiyorum demek mazeret değil.

"Haa öyle mi yâ Rabbi! ben bilmiyordum?" Haa, bir de bilmediğinden dolayı, cahilliğinden dolayı mazeret."Haa öyle mi yâ Rabbi! ben bilmiyordum?"

Haa, bir de bilmediğinden dolayı, cahilliğinden dolayı mazeret.
Mazeret yok, cahillik mazeret değil. Ya Arapça okumadım. İsveççeyi okudun mu? Okudum. Mazeret yok, cahillik mazeret değil.

Ya Arapça okumadım.

İsveççeyi okudun mu?

Okudum.

Şunu öğrendin mi? Öğrendim. Bunu öğrendin mi? Örendim. Bilgisayar kullanır mısın? Şunu öğrendin mi?

Öğrendim.

Bunu öğrendin mi?

Örendim.

Bilgisayar kullanır mısın?

Kullanırsın. Şunu yapar mısın? Yaparsın. Herşeyi biliyorsun da iş dine gelince mi bilmiyorsun? Kullanırsın.

Şunu yapar mısın?

Yaparsın.

Herşeyi biliyorsun da iş dine gelince mi bilmiyorsun?

Kendi kendimize soracağız, insafa geleceğiz. Yani benim aklım ermiyor olsa idi bunları da öğrenemezdim. Kendi kendimize soracağız, insafa geleceğiz. Yani benim aklım ermiyor olsa idi bunları da öğrenemezdim. Bunları öğreniyorum. Galib'in bu hâli ile, sakalı ile kaç tane imtihana çocukları ile beraber Bunları öğreniyorum. Galib'in bu hâli ile, sakalı ile kaç tane imtihana çocukları ile beraber çocuklarından fazla imtihana girdiğini ben biliyorum. Çünkü telefon açıyor, "Aman hocam,çocuklarından fazla imtihana girdiğini ben biliyorum. Çünkü telefon açıyor, "Aman hocam, dua et de şu imtihanı da geçelim." filan diye. İmtihan, imtihan, imtihan... Benim de öyle.dua et de şu imtihanı da geçelim." filan diye. İmtihan, imtihan, imtihan...

Benim de öyle.
Benim de doçentlik, profesörlük imtihanı, imtihan, imtihan, bir sürü imtihan çektik.Benim de doçentlik, profesörlük imtihanı, imtihan, imtihan, bir sürü imtihan çektik. Ömrümüz imtihan heyecanı ile geçti. Kalbimiz güp güp atıyordu. Ömrümüz imtihan heyecanı ile geçti. Kalbimiz güp güp atıyordu.

Profesörlük imtihanında kopya çekenleri söylediler bana. Profesör ikinci imtihana giriyor,Profesörlük imtihanında kopya çekenleri söylediler bana. Profesör ikinci imtihana giriyor, adı ile sanı ile söylesem olmaz. Söylemek doğru değil. Kopya çekenleri söylediler. adı ile sanı ile söylesem olmaz. Söylemek doğru değil. Kopya çekenleri söylediler.

Bizim fakülteye birisi geldi, ihtiyar, hakimlik yapmış filan. Hukukçu birisi geldi, yaşlı.Bizim fakülteye birisi geldi, ihtiyar, hakimlik yapmış filan. Hukukçu birisi geldi, yaşlı. Böyle kulağı da duymaz olmuş, kulaklık da takmış, talebe oldu. Çünkü dini bilgiler öğrenmek istiyor.Böyle kulağı da duymaz olmuş, kulaklık da takmış, talebe oldu. Çünkü dini bilgiler öğrenmek istiyor. Emekli de olmuş, çalışmayacak da, yani güzel, fena değil. İmtihan da kopya çekmeye kalkıyor.Emekli de olmuş, çalışmayacak da, yani güzel, fena değil. İmtihan da kopya çekmeye kalkıyor. Hem hukukçu, hem yaşlı! Yahu sen imtihanı kazanamasan ne olacak? Hem hukukçu, hem yaşlı!

Yahu sen imtihanı kazanamasan ne olacak?

Yani zaten hakimsin, zaten paranı alıyorsun. Zaten buradan bir yere tayin olacak değilsin. Yani zaten hakimsin, zaten paranı alıyorsun. Zaten buradan bir yere tayin olacak değilsin.

Demek ki hakimliğini hazmedememiş midesi. Hakimlik ne demek? Adaletlilik demek. Demek ki hakimliğini hazmedememiş midesi.

Hakimlik ne demek?

Adaletlilik demek.

Kopya çekmek adaletsizlik demek. E utanıyorum ben sıfır alırsam? Utanıyorsan çalış!Kopya çekmek adaletsizlik demek.

E utanıyorum ben sıfır alırsam?

Utanıyorsan çalış!
Yani talebe ya imtihanı kazanır ya kazanamaz. Ama onu bilelim. Bir de söylediler ki,Yani talebe ya imtihanı kazanır ya kazanamaz.

Ama onu bilelim.

Bir de söylediler ki,
filanca kimse imtihana girdi, filanca profesör ona kopya vermiş. Mümeyyiz. filanca kimse imtihana girdi, filanca profesör ona kopya vermiş. Mümeyyiz. Yani imtihanda kopya çekmesinler diye bekleyen profesör ötekine gidip fıs fıs, fıs fıs gidip Yani imtihanda kopya çekmesinler diye bekleyen profesör ötekine gidip fıs fıs, fıs fıs gidip kopya vermiş. O da al birini vur ötekisine, ikisini birden tık deliğe. Eh işte! Bu kadar! kopya vermiş. O da al birini vur ötekisine, ikisini birden tık deliğe.

Eh işte! Bu kadar!

Allahü Teâlâ hazretleri bizi gaflet uykusundan uyandırsın. Allahü Teâlâ hazretleri bizi gaflet uykusundan uyandırsın.

Çünkü insanlar uyanık gibi görünürler ama hiç işi anlamamış olabilirler.Çünkü insanlar uyanık gibi görünürler ama hiç işi anlamamış olabilirler. Çünkü bu dünyanın telaşı, çevrenin insanı telkin ettiği fikirler, toplumun eğitimi, akışı filan derkenÇünkü bu dünyanın telaşı, çevrenin insanı telkin ettiği fikirler, toplumun eğitimi, akışı filan derken bu hay huy, bu gürültü içinde insanlar Allah'ın rızasına uygun hareket etmeyi kaçırırlar, bu hay huy, bu gürültü içinde insanlar Allah'ın rızasına uygun hareket etmeyi kaçırırlar, unuturlar ticarette hile yaparlar, arkadaşlarına iyi arkadaşlık yapmazlar. unuturlar ticarette hile yaparlar, arkadaşlarına iyi arkadaşlık yapmazlar. Dervişliği iyi yapmazlar, tesbihlerini çekmezler. Şeytana uyarlar, nefse uyarlar. Dervişliği iyi yapmazlar, tesbihlerini çekmezler. Şeytana uyarlar, nefse uyarlar. Haram yerler, günah işlerler filan. Hepsi işte imtihanı kazanmak. Âhirette onların hepsinin cezası,Haram yerler, günah işlerler filan. Hepsi işte imtihanı kazanmak. Âhirette onların hepsinin cezası, acısı çıkar meydana. Allah bize verdiğimiz sözü güzel yerine getirmeyi, iyi müslüman olmayı,acısı çıkar meydana.

Allah bize verdiğimiz sözü güzel yerine getirmeyi, iyi müslüman olmayı,
takva ehli müslüman olmayı nasip eylesin. Samimi kardeş olmayı nasip eylesin. takva ehli müslüman olmayı nasip eylesin. Samimi kardeş olmayı nasip eylesin. Sevdiği huyları nasıp eylesin. Sevdiği işleri yapmayı nasip eylesin.Sevdiği huyları nasıp eylesin. Sevdiği işleri yapmayı nasip eylesin. Huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip eylesin. Huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2