Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Cömertlikle İlgili Bir Kudsî Hadis

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Şevvâl 1415 / 10.03.1995
Almanya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kudsi Hadislerin Özelliği, Ebu Hureyre (ra) Ve Hadis İlmi Açısından Önemi, Bir Müslümanın Hasta Bir | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Cömertlikle İlgili Bir Kudsî Hadis

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Şevvâl 1415 / 10.03.1995
Almanya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kudsi Hadislerin Özelliği, Ebu Hureyre (ra) Ve Hadis İlmi Açısından Önemi, Bir Müslümanın Hasta Bir | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Aziz ve sevgili dinleyiciler! Aziz ve sevgili dinleyiciler!

Size Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inSize Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden -zamanım müsaade ettiği kadar- birkaç tanesini nakletmek istiyorum. hadîs-i şerîflerinden -zamanım müsaade ettiği kadar- birkaç tanesini nakletmek istiyorum.

Biliyorsunuz, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sözlerine hadîs-i şerîf deniliyor.Biliyorsunuz, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sözlerine hadîs-i şerîf deniliyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize, âlemlere rahmet olarak Allah tarafından gönderilmiş.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize, âlemlere rahmet olarak Allah tarafından gönderilmiş. Allah'ın elçisi, peygamberlerin serveri, hâtemü'n nebiyyîn ,Allah'ın elçisi, peygamberlerin serveri, hâtemü'n nebiyyîn , Muhammed-ü Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem. Onun sözlerinin hepsi kıymetlidir.Muhammed-ü Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem. Onun sözlerinin hepsi kıymetlidir. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de; Ve mâ yentıku ani'l-hevâ. İn hüve illâ vahyün yûhâ buyurulmuştur.Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de;

Ve mâ yentıku ani'l-hevâ. İn hüve illâ vahyün yûhâ buyurulmuştur.
Sözleri çok kıymetlidir.Sözleri çok kıymetlidir. Beşer sözlerinin en kıymetlisi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sözüdür. Beşer sözlerinin en kıymetlisi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sözüdür.

Bu sözlerin içinde, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri içinde bir de ilâhî hadislerBu sözlerin içinde, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri içinde bir de ilâhî hadisler veya kudsî hadisler denilen bir bölüm vardır. Bunların özelliği şöyledir.veya kudsî hadisler denilen bir bölüm vardır. Bunların özelliği şöyledir. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîflerde; "Allahu Teâlâ hazretleri size şöyle buyuruyor." diye buyuruyor.Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîflerde; "Allahu Teâlâ hazretleri size şöyle buyuruyor." diye buyuruyor. Allah'ın bizden istediği, bize buyurduğu birtakım konuları anlatıyor.Allah'ın bizden istediği, bize buyurduğu birtakım konuları anlatıyor. Allah'tan rivayet ederek Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in söylediğiAllah'tan rivayet ederek Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in söylediği söz olması bakımından hadîs-i kudsîlerin özel bir güzelliği vardır,söz olması bakımından hadîs-i kudsîlerin özel bir güzelliği vardır, hadîs-i şerîfler içinde müstesna bir mevkii vardır hadîs-i şerîfler içinde müstesna bir mevkii vardır

Ben de seyahatlerimde yanıma birkaç kitap alırım.Ben de seyahatlerimde yanıma birkaç kitap alırım. Hatta bazen çantam, kolumu ağrıtacak kadar ağır da olur.Hatta bazen çantam, kolumu ağrıtacak kadar ağır da olur. Birkaç kitap derken biraz da ölçüyü kaçırıyorum galiba. Fazla kitap alırım. Birkaç kitap derken biraz da ölçüyü kaçırıyorum galiba. Fazla kitap alırım.

Bu sefer de yanıma kudsî hadislerden kitaplar almıştım.Bu sefer de yanıma kudsî hadislerden kitaplar almıştım. Sevgili Haldun kardeşimiz bizden konuşma isteyince ben de bu hadîs-i şerîflerdenSevgili Haldun kardeşimiz bizden konuşma isteyince ben de bu hadîs-i şerîflerden birkaç tanesini size nakletmeyi uygun gördüm.birkaç tanesini size nakletmeyi uygun gördüm. Çünkü Peygamber Efendimiz'in sözüdür ama Allah'tan rivayet edilerek,Çünkü Peygamber Efendimiz'in sözüdür ama Allah'tan rivayet edilerek, onun "Allah şöyle buyuruyor" diye söylediği sözlerdir, çok güzel sözlerdir. onun "Allah şöyle buyuruyor" diye söylediği sözlerdir, çok güzel sözlerdir. Bu halde olması bizim için de önemli. Ben iş sağlam olsun diye hadîs-i şerîfin Arapça metnini de okuyacağım. Bu halde olması bizim için de önemli. Ben iş sağlam olsun diye hadîs-i şerîfin Arapça metnini de okuyacağım.

Tabi bu bir yerel televizyondur. Kuranları kutluyorum. Çalıştıranlardan Allah razı olsun.Tabi bu bir yerel televizyondur. Kuranları kutluyorum. Çalıştıranlardan Allah razı olsun. Herkesin evine hizmet götürüyorlar, bilgi götürüyorlar, bilgi aşılıyorlar.Herkesin evine hizmet götürüyorlar, bilgi götürüyorlar, bilgi aşılıyorlar. Belki Arapça bilen kardeşlerimiz de vardır veyahut Arap olan kardeşlerimiz de vardır.Belki Arapça bilen kardeşlerimiz de vardır veyahut Arap olan kardeşlerimiz de vardır. Her şeyin aslını söylemek de güzeldir. Dilberin kendisi, resminden daha güzeldir.Her şeyin aslını söylemek de güzeldir. Dilberin kendisi, resminden daha güzeldir. Hadîs-i şerîflerin de metni tercemesinden daha güzel olduğu için metnini de okuyacağım. Hadîs-i şerîflerin de metni tercemesinden daha güzel olduğu için metnini de okuyacağım.

Râviler buyuruyor ki; An Ebî Hureyrete radıyallahu anh. Râviler buyuruyor ki;

An Ebî Hureyrete radıyallahu anh.

İmam Müslim diye bir büyük hadis alimimiz vardır.İmam Müslim diye bir büyük hadis alimimiz vardır. Nisabur şehrindendir, Horasan diyarından. O, kitabına yazmış.Nisabur şehrindendir, Horasan diyarından. O, kitabına yazmış. Müslim'in Sahih isimli kitabı çok önemli bir eserdir, Buhârî'den sonra en önemli kaynak kitaplardandır.Müslim'in Sahih isimli kitabı çok önemli bir eserdir, Buhârî'den sonra en önemli kaynak kitaplardandır. O rivayet etmiş. An Ebi Hureyrete. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten.O rivayet etmiş.

An Ebi Hureyrete. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten.
Bu Ebû Hüreyre radıyallahu anh de Ashâb-ı Suffa'dandır. Bu Ebû Hüreyre radıyallahu anh de Ashâb-ı Suffa'dandır.

Biliyorsunuz, Medine-i Münevvere'ye geldiği zaman Resûlullah EfendimizBiliyorsunuz, Medine-i Münevvere'ye geldiği zaman Resûlullah Efendimiz bir müddet Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin evinde kaldı.bir müddet Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin evinde kaldı. Kimdir bu Ebû Eyyûb el-Ensârî Efendimiz radıyallahu anh?Kimdir bu Ebû Eyyûb el-Ensârî Efendimiz radıyallahu anh? Peygamber Efendimiz'i evinde misafir etmiş olan mübarek.Peygamber Efendimiz'i evinde misafir etmiş olan mübarek. Anne tarafından biraz da akraba oluyor. Kimdir? Anne tarafından biraz da akraba oluyor. Kimdir?

İstanbul'u fethetmek için gelen Arap ordusunda cihad için bulunup daİstanbul'u fethetmek için gelen Arap ordusunda cihad için bulunup da orada vefat etmiş, şehit olmuş olan bir zât-ı muhteremdir, büyük sahabîdir.orada vefat etmiş, şehit olmuş olan bir zât-ı muhteremdir, büyük sahabîdir. "Ebû Eyyûb el-Ensârî" diyoruz. İstanbul'un bir semtine ismini vermiş, "Eyüp Sultan semti" diye anıyoruz. "Ebû Eyyûb el-Ensârî" diyoruz. İstanbul'un bir semtine ismini vermiş, "Eyüp Sultan semti" diye anıyoruz.

Peygamber Efendimiz bir müddet onun evinde kalmıştı, biliyorsunuz.Peygamber Efendimiz bir müddet onun evinde kalmıştı, biliyorsunuz. Ondan sonra hemen bir mescit bina etti. Ondan sonra hemen bir mescit bina etti. Çünkü mescit mü'minler için sosyal hayatın merkezidir, can noktasıdır, en önemli yeridir.Çünkü mescit mü'minler için sosyal hayatın merkezidir, can noktasıdır, en önemli yeridir. Her şeyden önce mü'minlere mescit lazımdır. Her şeyden önce mü'minlere mescit lazımdır.

Geçenlerde bir hadîs-i şerîfte okumuştum ve bunu muhtelif yerlerde kardeşlerime naklettim,Geçenlerde bir hadîs-i şerîfte okumuştum ve bunu muhtelif yerlerde kardeşlerime naklettim, sizlere de nakletmiş olayım: sizlere de nakletmiş olayım:

"Bir yerde beş tane müslüman bulunsa…" Hani bu yayla olur, mezra olur."Bir yerde beş tane müslüman bulunsa…" Hani bu yayla olur, mezra olur. Duyuyorsunuz, Doğu Anadolu'da mezralar var, yaylalar var, deniliyor.Duyuyorsunuz, Doğu Anadolu'da mezralar var, yaylalar var, deniliyor. Köy olur, herhangi bir yerleşme yeri olur. Köy olur, herhangi bir yerleşme yeri olur.

"Eğer beş aile bir yere yerleşmişse orada ezan okumak, kamet getirmek, cemaatle namaz kılmak gerekir."Eğer beş aile bir yere yerleşmişse orada ezan okumak, kamet getirmek, cemaatle namaz kılmak gerekir. Eğer onlar böyle yapmazlarsa şeytan oraya hakim olur." buyuruyor. Eğer onlar böyle yapmazlarsa şeytan oraya hakim olur." buyuruyor.

Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli. Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli.

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. dediği gibi Mehmed Akif rahmetlinin, ezanlar çok önemli.Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

dediği gibi Mehmed Akif rahmetlinin, ezanlar çok önemli.
Bir yerde beş kişilik bir birikim oldu mu, orada ezan ve kamet gerekiyor. Bir yerde beş kişilik bir birikim oldu mu, orada ezan ve kamet gerekiyor.

Tabi Peygamber Efendimiz de hemen Medine-i Münevvere'de mescid-i saadetini yaptırmış.Tabi Peygamber Efendimiz de hemen Medine-i Münevvere'de mescid-i saadetini yaptırmış. Biliyorsunuz, devesinin yularını tutup herkes evine misafir etmek istemiş.Biliyorsunuz, devesinin yularını tutup herkes evine misafir etmek istemiş. "Siz onu serbest bırakın. O vazifelidir, ne yapacağını biliyor." buyurmuş."Siz onu serbest bırakın. O vazifelidir, ne yapacağını biliyor." buyurmuş. Peygamber Efendimiz'in devesi bile bir başka deve, nereye oturacağını biliyor. Peygamber Efendimiz'in devesi bile bir başka deve, nereye oturacağını biliyor.

İlk önce bir yerde oturmuş. Deve çökmüş. "Ihmak" diyoruz, "çökmek" diyoruz.İlk önce bir yerde oturmuş. Deve çökmüş. "Ihmak" diyoruz, "çökmek" diyoruz. Deveyi görmüş olanlar bu kelimeleri bilirler. Bilmeyenler de öğrensinler. Sonra kalkmış.Deveyi görmüş olanlar bu kelimeleri bilirler. Bilmeyenler de öğrensinler. Sonra kalkmış. Ondan sonra biraz daha yürümüş. Ebû Eyyûb el-Ensarî, Halid İbn Zeyd hazretlerinin,Ondan sonra biraz daha yürümüş. Ebû Eyyûb el-Ensarî, Halid İbn Zeyd hazretlerinin, şu Eyüp Sultan semtimizin medâr-ı iftihârı, büyüğümüz, başımızın tâcı, mihmandâr-ı peygamberî,şu Eyüp Sultan semtimizin medâr-ı iftihârı, büyüğümüz, başımızın tâcı, mihmandâr-ı peygamberî, Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin evinin önünde durunca Peygamber Efendimiz orada misafir olmuş.Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin evinin önünde durunca Peygamber Efendimiz orada misafir olmuş. Ama ilk durduğu yer de mescidin olacağı yer, orada Mescid-i Nebevî bina edildi. Ama ilk durduğu yer de mescidin olacağı yer, orada Mescid-i Nebevî bina edildi.

Şimdi hacca gidenlerin Mescid-i Nebevî'de çok rağbet ettikleri bir bölüm vardır;Şimdi hacca gidenlerin Mescid-i Nebevî'de çok rağbet ettikleri bir bölüm vardır; direkler beyaz mermerle kaplanmıştır; işte mescidin ilk aslî yeri.direkler beyaz mermerle kaplanmıştır; işte mescidin ilk aslî yeri. Peygamber Efendimiz'in kabrinin olduğu yer de,Peygamber Efendimiz'in kabrinin olduğu yer de, Peygamber Efendimiz'in Hz. Âişe validemize ait olan hücresidir. Peygamber Efendimiz'in Hz. Âişe validemize ait olan hücresidir. Orada vefat ettiği için vefat ettiği yere defnedilmiştir. O da mescidin yanı oluyor.Orada vefat ettiği için vefat ettiği yere defnedilmiştir. O da mescidin yanı oluyor. Peygamber Efendimiz'in şu anda kabrinin bulunduğu yer de,Peygamber Efendimiz'in şu anda kabrinin bulunduğu yer de, hemen kapısı mescide açılan hücre-i saadetlerden birisi olmuş oluyor. hemen kapısı mescide açılan hücre-i saadetlerden birisi olmuş oluyor.

İşte bu mescidin arkasındaİşte bu mescidin arkasında bir de "suffa" vardı.bir de "suffa" vardı. Suffa biliyorsunuz, işte böyle "direklerde gölgelik yapılmış, tutturulmuş, gölgelendirilmiş kısım" demektir.Suffa biliyorsunuz, işte böyle "direklerde gölgelik yapılmış, tutturulmuş, gölgelendirilmiş kısım" demektir. Evlerin arka taraflarında sofaları vardır; orta yerlerinde böyle gölgelik yerleri vardır. Evlerin arka taraflarında sofaları vardır; orta yerlerinde böyle gölgelik yerleri vardır. Peygamber Efendimiz'in evi mescide bitişik, kapısı mescide açılıyor.Peygamber Efendimiz'in evi mescide bitişik, kapısı mescide açılıyor. Mescide girer, namazı kılar, sonra evine giderdi. Mescide girer, namazı kılar, sonra evine giderdi. Sofa da; evi olmayıp mescide sığınmış olan mübarek, gariban sahabelerin oturduğu yerdir.Sofa da; evi olmayıp mescide sığınmış olan mübarek, gariban sahabelerin oturduğu yerdir. Ashâb-ı Suffe geceleri orada yatarlardı. Ashâb-ı Suffe geceleri orada yatarlardı.

Sayılarının yetmişten dört yüze kadar yükseldiği olurdu.Sayılarının yetmişten dört yüze kadar yükseldiği olurdu. Bazen Peygamber Efendimiz bunların yanlarına gelirdi de sabaha kadar şahane, Bazen Peygamber Efendimiz bunların yanlarına gelirdi de sabaha kadar şahane, güzel, tatlı, feyizli sohbetlerle sabah namazına kadar otururlardı. Gündüzleri sayısı çoğalıyor.güzel, tatlı, feyizli sohbetlerle sabah namazına kadar otururlardı. Gündüzleri sayısı çoğalıyor. Tabi evi barkı olanlar da geliyor. Geceleri evi olanlar evine gidince garibanlar da soffada kalıyorlar. Tabi evi barkı olanlar da geliyor. Geceleri evi olanlar evine gidince garibanlar da soffada kalıyorlar.

Ashab-ı Suffe'nin yeri de Mescid-i Nebevî'de türbenin arkasına rastlar.Ashab-ı Suffe'nin yeri de Mescid-i Nebevî'de türbenin arkasına rastlar. Oraya da arifler çok rağbet ederler. Orası da çabuk dolar ve sıkışık olur. Mescide gidenler bilirler. Oraya da arifler çok rağbet ederler. Orası da çabuk dolar ve sıkışık olur. Mescide gidenler bilirler.

İşte bu Ebû Hüreyre radıyallahu anh, o mescidin "Ashâb-ı Suffe" diye anılan müdavimlerinden,İşte bu Ebû Hüreyre radıyallahu anh, o mescidin "Ashâb-ı Suffe" diye anılan müdavimlerinden, orada kalanlardan bir sahabidir, sahabe-i celîldir, radıyallahu anh.orada kalanlardan bir sahabidir, sahabe-i celîldir, radıyallahu anh. Allah şefaatine erdirsin. Peygamber Efendimiz'in hicreti sırasında aşağı yukarı 20 yaşlarındaydı.Allah şefaatine erdirsin. Peygamber Efendimiz'in hicreti sırasında aşağı yukarı 20 yaşlarındaydı. 57 veya 58 yılındayken, hicretten bu kadar yıl geçtikten sonra57 veya 58 yılındayken, hicretten bu kadar yıl geçtikten sonra 78 yaşlarındayken vefat ettiği kitaplarda kaydediliyor Nesi ile meşhur?78 yaşlarındayken vefat ettiği kitaplarda kaydediliyor

Nesi ile meşhur?
Çok hadîs-i şerîf rivayet etmesiyle meşhur.Çok hadîs-i şerîf rivayet etmesiyle meşhur. "Bu kadar hadîs-i şerîfi Ebû Hüreyre niye rivayet etmiş?" demişler."Bu kadar hadîs-i şerîfi Ebû Hüreyre niye rivayet etmiş?" demişler. O da gülmüş, -gülümsemiş herhalde- demiş ki;O da gülmüş, -gülümsemiş herhalde- demiş ki; "Mekkeli muhacir kardeşlerim çarşı pazarda geçimini temin etmek için çalışırken,"Mekkeli muhacir kardeşlerim çarşı pazarda geçimini temin etmek için çalışırken, Medineli ensar kardeşlerim de hurma bahçelerine bakıp da ziraatle meşgulken Medineli ensar kardeşlerim de hurma bahçelerine bakıp da ziraatle meşgulken ben de Resûlullah Efendimiz'in dizinin dibinde durdum, hadîs-i şerîfleri çok öğrendim." ben de Resûlullah Efendimiz'in dizinin dibinde durdum, hadîs-i şerîfleri çok öğrendim."

Tabi çok yoksul, çok sıkıntı çekmiş. Tabi çok yoksul, çok sıkıntı çekmiş. Ev yok, mutfak yok, buzdolabı yok, süpermarket yok, cepte mark yok.Ev yok, mutfak yok, buzdolabı yok, süpermarket yok, cepte mark yok. Sıkıntıları anlayabilirsiniz. Sizin olan şeylerinizin yokluğunu söylersem anlarsınız. Sıkıntıları anlayabilirsiniz. Sizin olan şeylerinizin yokluğunu söylersem anlarsınız. Çok sıkıntı çekmiş.Çok sıkıntı çekmiş. "O zamanki insanların çektiği sıkıntıları bilin." diye size bir menkabesini nakledivereyim. "O zamanki insanların çektiği sıkıntıları bilin." diye size bir menkabesini nakledivereyim.

Bu Ebû Hüreyre radıyallahu anh bir gün o kadar,Bu Ebû Hüreyre radıyallahu anh bir gün o kadar, o kadar acıkmış ki günlerce aç kaldığı için çare aramış. Yiyecek yok.o kadar acıkmış ki günlerce aç kaldığı için çare aramış. Yiyecek yok. Zaten bölge, yiyecekleri tahrip edici sıcak bir yer.Zaten bölge, yiyecekleri tahrip edici sıcak bir yer. Unlar kurtlanır, hurmalar kurtlanır, bir şey dayanmaz, mahsul az. Unlar kurtlanır, hurmalar kurtlanır, bir şey dayanmaz, mahsul az. Öyle bir yer, sıcak bir yer. Ebû Bekir radıyallahu anh'ın evine gitmiş, kapıyı çalmış. Öyle bir yer, sıcak bir yer. Ebû Bekir radıyallahu anh'ın evine gitmiş, kapıyı çalmış. "Yâ Ebâ Bekir! Radıyallahu anh."Yâ Ebâ Bekir! Radıyallahu anh. Ben Kur'ân-ı Kerîm'i bir okuyayım, bir dinle bakalım, acaba nasıl okuyorum?" demiş. Okumuş. Ben Kur'ân-ı Kerîm'i bir okuyayım, bir dinle bakalım, acaba nasıl okuyorum?" demiş. Okumuş. Ebû Bekir radıyallahu anh da; "Güzel okudun yâ Ebâ Hüreyre!" demiş, güzel. Ebû Bekir radıyallahu anh da; "Güzel okudun yâ Ebâ Hüreyre!" demiş, güzel.

İsmi Abdurrahman. Abduşşems imiş de Peygamber Efendimiz ismini değiştirmiş.İsmi Abdurrahman. Abduşşems imiş de Peygamber Efendimiz ismini değiştirmiş. Efendimiz kötü isimleri değiştirirdi. Abduşşems, "güneşin kulu" demek, "güneşin abdi" demek.Efendimiz kötü isimleri değiştirirdi. Abduşşems, "güneşin kulu" demek, "güneşin abdi" demek. Onu değiştirmiş. O müşrik ismi değiştirmiş, Abdurrahman yapmış.Onu değiştirmiş. O müşrik ismi değiştirmiş, Abdurrahman yapmış. Ebû Hüreyre'nin ismi Abdurrahman'dır, radıyallahu anh. Çıkmış yanından.Ebû Hüreyre'nin ismi Abdurrahman'dır, radıyallahu anh.

Çıkmış yanından.
Tabi maksadı neymiş? "Bir eve gidilince ev sahibi misafire ikram eder." diye düşünmüş.Tabi maksadı neymiş? "Bir eve gidilince ev sahibi misafire ikram eder." diye düşünmüş. Kur'an okuyacak da, Ebû Bekir radıyallahu anh de bir şey ikram edecekKur'an okuyacak da, Ebû Bekir radıyallahu anh de bir şey ikram edecek ama evde bir şey varsa ikram edilir; ya yoksa? ama evde bir şey varsa ikram edilir; ya yoksa?

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bazen evine gelirdi ve ev halkına sorardı:Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bazen evine gelirdi ve ev halkına sorardı: "Yiyecek bir şey var mı?" "Yok ya Resûlallah!" derlerdi, "yok!""Yiyecek bir şey var mı?" "Yok ya Resûlallah!" derlerdi, "yok!" "Ben de zaten oruç tutmaya meyilliydim, oruç tutuvereyim." derdi."Ben de zaten oruç tutmaya meyilliydim, oruç tutuvereyim." derdi. Aylarca evinde ocak yanmamış, duman tütmemiş olduğunu siz de duymuşsunuzdur.Aylarca evinde ocak yanmamış, duman tütmemiş olduğunu siz de duymuşsunuzdur. Peygamber Efendimiz'in hâlini biliyorsunuz. Ebû Bekr-i Sıddîk zengin insandı.Peygamber Efendimiz'in hâlini biliyorsunuz.

Ebû Bekr-i Sıddîk zengin insandı.
Mekke'nin zenginlerindendi ama bütün zenginliğini Allah yoluna verebilmiş bir insandı,Mekke'nin zenginlerindendi ama bütün zenginliğini Allah yoluna verebilmiş bir insandı, bütün varını verebilmiş, hasıra sarınabilmiş bir insandır. Sıddîkiyet makamındadır.bütün varını verebilmiş, hasıra sarınabilmiş bir insandır. Sıddîkiyet makamındadır. Cömertliği de sıddıkiyet makamında olmuştur.Cömertliği de sıddıkiyet makamında olmuştur. Herhalde yanında bir şey olmadığı için misafire bir şey vermemiş. Ebû Hüreyre umduğunu bulamadan çıkmış. Herhalde yanında bir şey olmadığı için misafire bir şey vermemiş. Ebû Hüreyre umduğunu bulamadan çıkmış.

Hz. Ömer radıyallahu anh'in evine gitmiş, kapıyı çalmış.Hz. Ömer radıyallahu anh'in evine gitmiş, kapıyı çalmış. "Yâ Ömer! Sana biraz Kur'ân-ı Kerîm okuyayım, bakayım doğru mu yanlış mı, dinle." demiş."Yâ Ömer! Sana biraz Kur'ân-ı Kerîm okuyayım, bakayım doğru mu yanlış mı, dinle." demiş. Ona da Kur'ân-ı Kerîm okumuş. O da dinlemiş, "Doğru" demiş, "bir yanlışı yok." Oradan da çıkmış. Ona da Kur'ân-ı Kerîm okumuş. O da dinlemiş, "Doğru" demiş, "bir yanlışı yok." Oradan da çıkmış.

"Ebû Bekir benden iyiydi ama Ömer'in anlaması lazımdı."Ebû Bekir benden iyiydi ama Ömer'in anlaması lazımdı. Benim ondan Kur'ân-ı Kerîm'i daha iyi bildiğimi anlaması lazımdı.Benim ondan Kur'ân-ı Kerîm'i daha iyi bildiğimi anlaması lazımdı. Benim ona Kur'an okuyuşumun altında başka sebep araması lazımdı. Benim ona Kur'an okuyuşumun altında başka sebep araması lazımdı. O da bir şey vermedi." diye oradan da çıkmış. Belki onda da yoktu. O da anlardı herhalde.O da bir şey vermedi." diye oradan da çıkmış. Belki onda da yoktu. O da anlardı herhalde. Misafire ikramın faziletini bilen kimseler. Misafire ikramın faziletini bilen kimseler.

Yolda açlıktan gözleri kararmış, Ebû Hüreyre radıyallahu anh kenara yığılmış.Yolda açlıktan gözleri kararmış, Ebû Hüreyre radıyallahu anh kenara yığılmış. Bilmiyorum siz hiç açlıktan gözleriniz kararıp bir kenara yığıldınız mı?Bilmiyorum siz hiç açlıktan gözleriniz kararıp bir kenara yığıldınız mı? Fakat Resûlullah'ın ayak seslerini duyunca, tıkır tıkır tıkır ve kokusunu duyunca kiFakat Resûlullah'ın ayak seslerini duyunca, tıkır tıkır tıkır ve kokusunu duyunca ki Resûlullah Efendimiz bir sokaktan geçti mi oradan o koku gitmezdi, başka geçenlerResûlullah Efendimiz bir sokaktan geçti mi oradan o koku gitmezdi, başka geçenler "buradan Resûlullah geçmiş" diyebilirlerdi. Bakmış ki Resûlullah geliyor, canına can gelmiş."buradan Resûlullah geçmiş" diyebilirlerdi. Bakmış ki Resûlullah geliyor, canına can gelmiş. Resûlullah için ayağa kalkmış. Resûlullah Efendimiz şöyle göz ucuyla bakmış:Resûlullah için ayağa kalkmış. Resûlullah Efendimiz şöyle göz ucuyla bakmış: "Yâ Ebâ Hüreyre, düş peşime, gel bakalım." diye işaret eylemiş."Yâ Ebâ Hüreyre, düş peşime, gel bakalım." diye işaret eylemiş. Ebû Hüreyre Peygamber Efendimiz'in peşinden onun hane-i saadetine gitmişler. Ebû Hüreyre Peygamber Efendimiz'in peşinden onun hane-i saadetine gitmişler.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ev halkına sormuş:Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ev halkına sormuş: "Bir şey var mı?" "Yâ Resûlallah, tasın içinde birazcık süt var.""Bir şey var mı?" "Yâ Resûlallah, tasın içinde birazcık süt var." "Verin bana." Vermiş evdeki hanımları, kimse.."Verin bana." Vermiş evdeki hanımları, kimse.. Peygamber Efendimiz de Ebû Hüreyre radıyallahu anh'e tası sunmuş.Peygamber Efendimiz de Ebû Hüreyre radıyallahu anh'e tası sunmuş. Küçük bir tas, içinde biraz süt var. Ebû Hüreyre içmiş, bırakmış. Küçük bir tas, içinde biraz süt var. Ebû Hüreyre içmiş, bırakmış. "Biraz daha iç, buyur." İçmiş, bırakmış. "Biraz daha iç.""Biraz daha iç, buyur." İçmiş, bırakmış. "Biraz daha iç." "O kadar içtim ki" diyor, "Resûlullah ısrar ettiği için o kadar içtim,"O kadar içtim ki" diyor, "Resûlullah ısrar ettiği için o kadar içtim, o kadar içtim ki karnım düz oldu." diyor.o kadar içtim ki karnım düz oldu." diyor. Bizim gibi şişmemiş karnı da çok çukurmuş demek ki o kadar içmiş ki Bizim gibi şişmemiş karnı da çok çukurmuş demek ki o kadar içmiş ki Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in karnı düz olmuş Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in karnı düz olmuş

Böyle sıkıntılar çekmişler ama bu bir imtihan muhterem kardeşlerim!Böyle sıkıntılar çekmişler ama bu bir imtihan muhterem kardeşlerim! Zenginlik de imtihan, fakirlik de imtihan bu hayatta.Zenginlik de imtihan, fakirlik de imtihan bu hayatta. Sıhhat de imtihan, hastalık da imtihan. Ebû Hüreyre radıyallahu anh sonra ne olmuş? Söyleyeyim. Sıhhat de imtihan, hastalık da imtihan. Ebû Hüreyre radıyallahu anh sonra ne olmuş? Söyleyeyim.

Hz. Ömer zamanında, Emîrü'l-mü'minin Hz. Ömer el-Faruk zamanında,Hz. Ömer zamanında, Emîrü'l-mü'minin Hz. Ömer el-Faruk zamanında, radıyallahu anh zamanında, Bahreyn valisi olmuş. Buyurun…radıyallahu anh zamanında, Bahreyn valisi olmuş. Buyurun… Ashab-ı Suffe'den birisi, Bahreyn valisi olmuş.Ashab-ı Suffe'den birisi, Bahreyn valisi olmuş. Sonra Hz. Osman zamanında "Mekke Kadısı" olmuş.Sonra Hz. Osman zamanında "Mekke Kadısı" olmuş. Çünkü bilgisi yüksek, dinî ahkâmı, fıkhı biliyor.Çünkü bilgisi yüksek, dinî ahkâmı, fıkhı biliyor. Sonra Muaviye zamanında "Medine Valisi" olmuş. Rıdvanullahi aleyhim ecmaîn. Sonra Muaviye zamanında "Medine Valisi" olmuş. Rıdvanullahi aleyhim ecmaîn.

Peygamber Efendimiz'den 5874 hadis rivayet etmiş. Bayağı büyük bir rakam.Peygamber Efendimiz'den 5874 hadis rivayet etmiş. Bayağı büyük bir rakam. Müslim'in hadîs-i şerîflerinin tamamı üç bin. Bir kitaptan fazla hadis rivayet etmiş oluyor.Müslim'in hadîs-i şerîflerinin tamamı üç bin. Bir kitaptan fazla hadis rivayet etmiş oluyor. Ama neden? Resûlullah'ın dizi dibinde durduğu için, can kulağıyla dinlediği için.Ama neden? Resûlullah'ın dizi dibinde durduğu için, can kulağıyla dinlediği için. Bir de yazmış. Yazmış kendisi, hatırında kalsın diye ezberlemiş, yazmış.Bir de yazmış. Yazmış kendisi, hatırında kalsın diye ezberlemiş, yazmış. Kendisinden pek çok kimse de hadîs-i şerîf almışlardır. Böyle büyük bir zâttır.Kendisinden pek çok kimse de hadîs-i şerîf almışlardır. Böyle büyük bir zâttır. 78 yaşında da âhirete irtihal eylemiş. Allah bizleri şefaatine nâil eylesin, cennette buluştursun. 78 yaşında da âhirete irtihal eylemiş. Allah bizleri şefaatine nâil eylesin, cennette buluştursun.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh rivayet ediyor ki; Ebû Hüreyre radıyallahu anh rivayet ediyor ki;

Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. "Ona salât ü selâm olsun.Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. "Ona salât ü selâm olsun. Resûlullah, Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu." diyor: Resûlullah, Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu." diyor:

İnnallâhe teâlâ yekûlü. "Hiç şüphe yok ki muhakkak kiİnnallâhe teâlâ yekûlü. "Hiç şüphe yok ki muhakkak ki Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurur:" demiş, Efendimiz. Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurur:" demiş, Efendimiz.

Peygamber Efendimiz Allahu Teâlâ hazretlerinin ne buyurduğunu bize nakletmeye başlamış. Peygamber Efendimiz Allahu Teâlâ hazretlerinin ne buyurduğunu bize nakletmeye başlamış.

Bu bilgiyi nereden alır? Bu bilgiyi nereden alır?

Allahu Teâlâ hazretleri doğrudan doğruya Peygamber Efendimiz'in gönlüne ilham ederdi. Başka? Allahu Teâlâ hazretleri doğrudan doğruya Peygamber Efendimiz'in gönlüne ilham ederdi.

Başka?

Rüyada gösterirdi. Peygamber Efendimiz'in rüyaları başka rüyalar gibi değildi, aynen çıkardı, biliyorsunuz. Rüyada gösterirdi. Peygamber Efendimiz'in rüyaları başka rüyalar gibi değildi, aynen çıkardı, biliyorsunuz.

Ne buyurmuş? Yekûlü yevme'l-kıyâmeti.Ne buyurmuş?

Yekûlü yevme'l-kıyâmeti.
"Kıyamet gününde şöyle buyurulacak." diyor. İstikbale ait bir bilgiyi Peygamber Efendimiz naklediyor. "Kıyamet gününde şöyle buyurulacak." diyor. İstikbale ait bir bilgiyi Peygamber Efendimiz naklediyor.

Ye'bne Âdem. "Ey Ademoğlu!" Ye'bne Âdem. "Ey Ademoğlu!"

Biz Hz. Âdem'den türemiş varlıklar olduğumuz için insanlar, "Ademoğulları" diye anılıyoruz,Biz Hz. Âdem'den türemiş varlıklar olduğumuz için insanlar, "Ademoğulları" diye anılıyoruz, "benî Âdem" diye anılıyoruz. Mahşer gününde, kıyamet gününde Rabbimiz de bize öyle hitap edecek. "benî Âdem" diye anılıyoruz. Mahşer gününde, kıyamet gününde Rabbimiz de bize öyle hitap edecek.

Yebne Âdem. "Ey Hz. Âdem'in oğlu olan insan, kişi!" Yebne Âdem. "Ey Hz. Âdem'in oğlu olan insan, kişi!"

Maridtü fe lem teudni. "Ben hastalandım da beni ziyarete gelmedin." Maridtü fe lem teudni. "Ben hastalandım da beni ziyarete gelmedin."

Kale yâ Rabbi. Keyfe eûdüke ve ente rabbü'l-âlemîn.Kale yâ Rabbi. Keyfe eûdüke ve ente rabbü'l-âlemîn. Kul da diyecek ki, şaşkın: "Yâ Rabbi, sen âlemlerin Rabbisin, ben seni nasıl ziyaret ederim?Kul da diyecek ki, şaşkın: "Yâ Rabbi, sen âlemlerin Rabbisin, ben seni nasıl ziyaret ederim? Sen hastalanmazsın, ben seni nasıl ziyaret ederim? Sen hastalanmazsın, ben seni nasıl ziyaret ederim? Öyle bir şey bahis konusu olamaz, bu sözün mânasını anlayamadım." Öyle bir şey bahis konusu olamaz, bu sözün mânasını anlayamadım."

Kâle emâ alimte enne abdî fülânen maride felem teudhü. Kâle emâ alimte enne abdî fülânen maride felem teudhü.

Emâ alimte enneke lev udtehû levecedtenî indehû. Ona bu söz söylenmiş: Emâ alimte enneke lev udtehû levecedtenî indehû.

Ona bu söz söylenmiş:

"Ey kulum, bilmedin mi ki dünyadayken benim kulumdan filanca hastalanmıştı, hani arkadaşın,"Ey kulum, bilmedin mi ki dünyadayken benim kulumdan filanca hastalanmıştı, hani arkadaşın, tanıdığın filanca şahıs hastalanmıştı ya, işte o hastalanmıştı da sen onu ziyaret etmemiştin ya;tanıdığın filanca şahıs hastalanmıştı ya, işte o hastalanmıştı da sen onu ziyaret etmemiştin ya; bilmez misin ki bilemedin mi ki o zaman hasta olduğu zaman sen onu ziyaret etseydin,bilmez misin ki bilemedin mi ki o zaman hasta olduğu zaman sen onu ziyaret etseydin, beni onun yanında bulacaktın, beni ziyaret etmiş olacaktın." buyurmuş. beni onun yanında bulacaktın, beni ziyaret etmiş olacaktın." buyurmuş.

Devam edelim, sonra anlatayım. Ama isterseniz şimdi söyleyeyim, muhterem kardeşlerim!Devam edelim, sonra anlatayım. Ama isterseniz şimdi söyleyeyim, muhterem kardeşlerim! Bakın, bir insanın bir insanı ziyareti… Bakın, bir insanın bir insanı ziyareti… Nedir bu? İnsanlar arasındaki münasebetlerin güzel olması için bir teşviktir, bir vesiledir,Nedir bu? İnsanlar arasındaki münasebetlerin güzel olması için bir teşviktir, bir vesiledir, sevgi alametidir ve sevgi uyandırır. Bir insan bir insanı ziyaret ederse sevgi hâsıl olur.sevgi alametidir ve sevgi uyandırır. Bir insan bir insanı ziyaret ederse sevgi hâsıl olur. Başka nasıl sevgi hâsıl olur? Bir başka hadîs-i şerîfte müjdeleniyor:Başka nasıl sevgi hâsıl olur?

Bir başka hadîs-i şerîfte müjdeleniyor:
Bir müslüman bir başka müslümanı Allah rızası için, hasta iken değil de sıhhatli iken bile ziyaret etse; Bir müslüman bir başka müslümanı Allah rızası için, hasta iken değil de sıhhatli iken bile ziyaret etse;

Vecebet mahabbetî. Ona Allahu Teâlâ hazretlerinin muhabbeti vacip olur. Vecebet mahabbetî. Ona Allahu Teâlâ hazretlerinin muhabbeti vacip olur. Allah muhakkak onu sever. Hem kullar arasında muhabbet oluyor hem de kulu Allah seviyor.Allah muhakkak onu sever. Hem kullar arasında muhabbet oluyor hem de kulu Allah seviyor. Bu ziyaret güzel. Hem de hasta ziyaretinin faydası nedir? Bu ziyaret güzel. Hem de hasta ziyaretinin faydası nedir? Hastanın duası makbul olduğu için, hasta "Allah razı olsun" dedi mi Allah razı olur, biter iş. Hastanın duası makbul olduğu için, hasta "Allah razı olsun" dedi mi Allah razı olur, biter iş. Hastanın duası makbuldür. Allah hastaya o mükâfâtı veriyor. Hastanın duası makbuldür. Allah hastaya o mükâfâtı veriyor.

Demek ki birbirimizin hatırını kollayacağız, kalbini kırmayacağızDemek ki birbirimizin hatırını kollayacağız, kalbini kırmayacağız ve ziyaret vesaire beşerî vazifeleri ihmal etmeyeceğiz.ve ziyaret vesaire beşerî vazifeleri ihmal etmeyeceğiz. Bu hadîs-i şerîften hemen bunu çıkarıyoruz.Bu hadîs-i şerîften hemen bunu çıkarıyoruz. Ve biz bir hasta kulu ziyaret ettiğimiz zaman Allah'ın ondan hoşnut ve razı olacağını anlıyoruzVe biz bir hasta kulu ziyaret ettiğimiz zaman Allah'ın ondan hoşnut ve razı olacağını anlıyoruz ve sanki Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna çıkmış, dergâh-ı ulûhiyetindeve sanki Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna çıkmış, dergâh-ı ulûhiyetinde sanki onu ziyaret etmiş gibi bir güzel makam kazanacağımızı anlıyoruz. sanki onu ziyaret etmiş gibi bir güzel makam kazanacağımızı anlıyoruz.

Onun için bu hadîs-i şerîfi müjde olsun diye size akşamdan seçmiş, hazırlamıştım. Onun için bu hadîs-i şerîfi müjde olsun diye size akşamdan seçmiş, hazırlamıştım. Hani iftar için ev halkının gelecek misafirlere güzel yemekler hazırladığı gibiHani iftar için ev halkının gelecek misafirlere güzel yemekler hazırladığı gibi ben de bu hadîs-i şerîfi size düşünmüştüm. Sonra, hadîs-i şerîfin devamı: ben de bu hadîs-i şerîfi size düşünmüştüm.

Sonra, hadîs-i şerîfin devamı:

Ye'bne Âdem, ıstat'amtüke felem tut'iminî.Ye'bne Âdem, ıstat'amtüke felem tut'iminî. "Ey kulum, ben senden yemek istedim, sen bana yemek de vermedin." "Ey kulum, ben senden yemek istedim, sen bana yemek de vermedin."

Kâle, yâ rabbi, keyfe ut'imüke ve ente rabbü'l-âlemîn.Kâle, yâ rabbi, keyfe ut'imüke ve ente rabbü'l-âlemîn. "Yâ Rabbi, ben sana nasıl yemek ikram edeyim, yedireyim? "Yâ Rabbi, ben sana nasıl yemek ikram edeyim, yedireyim? Sen âlemlerin rabbisin, ben bir âciz nâçiz kulum. Nasıl şey, anlamadım." Sen âlemlerin rabbisin, ben bir âciz nâçiz kulum. Nasıl şey, anlamadım."

Kâle, emâ alimte ennehû istet'ameke abdî fülânün felem tut'imhü.Kâle, emâ alimte ennehû istet'ameke abdî fülânün felem tut'imhü. Emâ alimte enneke lev et'amtehû levecedte zâlike indî.Emâ alimte enneke lev et'amtehû levecedte zâlike indî. "Hani hatırlamıyor musun, dünyadayken kulum filanca sana gelmişti, bana biraz yemek ver demişti, "Hani hatırlamıyor musun, dünyadayken kulum filanca sana gelmişti, bana biraz yemek ver demişti, açlık var, kıtlık var, yoksulluk var, hani senden yemek istemişti de, sen de ona yemek vermemiştin ya;açlık var, kıtlık var, yoksulluk var, hani senden yemek istemişti de, sen de ona yemek vermemiştin ya; bilemedin mi ki sen eğer ona yemek verseydin, bunu benim yanımda bulacaktın.bilemedin mi ki sen eğer ona yemek verseydin, bunu benim yanımda bulacaktın. Ona yemek verseydin, bunun mükâfatını buradayken, buraya geldiğin zaman alacaktın ey kulum.Ona yemek verseydin, bunun mükâfatını buradayken, buraya geldiğin zaman alacaktın ey kulum. Bu yemeğin boşa gitmeyecekti. Niye vermedin?Bu yemeğin boşa gitmeyecekti. Niye vermedin? Verseydin; sanki ben senden yemek istemişim de bana ziyafet çekmişsin gibi,Verseydin; sanki ben senden yemek istemişim de bana ziyafet çekmişsin gibi, âlemlerin rabbine ikram etmişsin gibi sevap kazanacaktın." buyurdu. âlemlerin rabbine ikram etmişsin gibi sevap kazanacaktın." buyurdu.

Buradan da aynı şeyi anlıyoruz, birinci bölümde anladığımız hususu anlıyoruz.Buradan da aynı şeyi anlıyoruz, birinci bölümde anladığımız hususu anlıyoruz. Demek ki biz kullara iyilik yaparsak, ziyafet verirsek, açları doyurursakDemek ki biz kullara iyilik yaparsak, ziyafet verirsek, açları doyurursak aslında Allahu Teâlâ hazretleri bunu çok seviyor, kendisine yapılmış bir ikram olarak kabul ediyor. aslında Allahu Teâlâ hazretleri bunu çok seviyor, kendisine yapılmış bir ikram olarak kabul ediyor.

Evet, hani Saff sûresinin sonunda da -bir âyet-i kerimede- Allahu Teâlâ hazretleri, buyuruyor ki; Evet, hani Saff sûresinin sonunda da -bir âyet-i kerimede- Allahu Teâlâ hazretleri, buyuruyor ki;

Bismillahirrahmanirrahîm. Yâ eyyühe'llezîne âmenû. "Ey iman edenler!" Bismillahirrahmanirrahîm.

Yâ eyyühe'llezîne âmenû. "Ey iman edenler!"

Bizlere hitap ediliyor. Biz mü'minleriz, iman etmişiz. Bizlere hitap ediliyor. Biz mü'minleriz, iman etmişiz.

Yâ eyyuhellezîne âmenû, kûnû ensâra'llah. "Allah'ın yardımcıları olun." Yâ eyyuhellezîne âmenû, kûnû ensâra'llah. "Allah'ın yardımcıları olun."

Allahu Teâlâ hazretleri bize böyle emrediyor: "Allah'ın ensarı, yardımcıları olun."Allahu Teâlâ hazretleri bize böyle emrediyor: "Allah'ın ensarı, yardımcıları olun." Ensar, "yardım ediciler" demek. Hâşâ, sümme hâşâ, sümme hâşâ, Allah'ın yardıma ihtiyacı var mı? Yok. Ensar, "yardım ediciler" demek. Hâşâ, sümme hâşâ, sümme hâşâ, Allah'ın yardıma ihtiyacı var mı? Yok. Kâdir-i mutlaktır. Ne derse olur. Kün, feyekun. Ol derse olur. Ol dedi bir kerre, var oldu cihan. Kâdir-i mutlaktır. Ne derse olur.

Kün, feyekun. Ol derse olur.

Ol dedi bir kerre, var oldu cihan.

Olma derse, mahvolur ol dem hemân. Olma derse, mahvolur ol dem hemân.

Yaşayan onun hükmüyle yaşıyor, ölen onun hükmüyle ölüyor,Yaşayan onun hükmüyle yaşıyor, ölen onun hükmüyle ölüyor, olan onun iradesiyle oluyor, olmayan da istemediği için olmuyor. Ne dilerse o olur. olan onun iradesiyle oluyor, olmayan da istemediği için olmuyor. Ne dilerse o olur. Ama ne diyor? "Allah'ın yardımcıları olun ey mü'minler!" diyor. Ama ne diyor? "Allah'ın yardımcıları olun ey mü'minler!" diyor. Kendisi yardıma muhtaç değil ama demek ki Allah'ın dinine yardım edildiği zamanKendisi yardıma muhtaç değil ama demek ki Allah'ın dinine yardım edildiği zaman bu yardımı kendine yardım gibi bir şerefle şereflendiriyor, kullarına o rütbeyi veriyor. Ne kadar güzel! bu yardımı kendine yardım gibi bir şerefle şereflendiriyor, kullarına o rütbeyi veriyor. Ne kadar güzel!

Onun için, bu âyet-i kerîmeyi de bu arada hatırladım, sohbetimiz hem Kur'ân-ı Kerîm'li olsun,Onun için, bu âyet-i kerîmeyi de bu arada hatırladım, sohbetimiz hem Kur'ân-ı Kerîm'li olsun, hem hadîs-i şerîfli olsun, kaymaklı kadayıf olsun, diye. hem hadîs-i şerîfli olsun, kaymaklı kadayıf olsun, diye.

Ve hadîs-i şerîfe devam ediyoruz: Ve hadîs-i şerîfe devam ediyoruz:

Yebne Âdem, isteskaytüke felem teskınî. Kâle yâ Rabbi, keyfe eskıyke ve ente rabbü'l-âlemîn.Yebne Âdem, isteskaytüke felem teskınî. Kâle yâ Rabbi, keyfe eskıyke ve ente rabbü'l-âlemîn. Kâle isteskâke abdî fülânun felem teskıhî. Emâ alimte enneke lev sekaytehû levecedte zâlike indî. Kâle isteskâke abdî fülânun felem teskıhî. Emâ alimte enneke lev sekaytehû levecedte zâlike indî.

Revâhü Müslim. Evet. "Kulum, ben senden bir kere de su istemiştim.Revâhü Müslim.

Evet. "Kulum, ben senden bir kere de su istemiştim.
Sen bana su da ikram etmemiştin, vermemiştin."Sen bana su da ikram etmemiştin, vermemiştin." O yine diyecek ki; "Yâ Rabbi, ben sana nasıl su ikram edeyim, su vereyim,O yine diyecek ki; "Yâ Rabbi, ben sana nasıl su ikram edeyim, su vereyim, sulayayım ki, sen âlemlerin rabbisin."sulayayım ki, sen âlemlerin rabbisin." Allahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününde o kula buyuracak ki;Allahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününde o kula buyuracak ki; "Senden bir kulum su istemişti de sen ona su ikram etmemiştin."Senden bir kulum su istemişti de sen ona su ikram etmemiştin. Bilmez misin ki, bilmedin mi ki, eğer sen ona su ikram etseydin Bilmez misin ki, bilmedin mi ki, eğer sen ona su ikram etseydin bunun sevabını karşımda bugün alacaktın, bulacaktın." buyurmuş. bunun sevabını karşımda bugün alacaktın, bulacaktın." buyurmuş.

Evet, aziz ve muhterem kardeşlerim! Evet, aziz ve muhterem kardeşlerim!

İşte bizim Allah rızası için yaptığımız bütün amellerin, ibadetlerin durumu böyledir.İşte bizim Allah rızası için yaptığımız bütün amellerin, ibadetlerin durumu böyledir. Evet, bir kula bir şey veririz ama Allah onu büyük sevapla taltif eder. Evet, bir kula bir şey veririz ama Allah onu büyük sevapla taltif eder. Bir yemek, ziyafet veririz, bir açı doyururuz; Allah onu böyle taltif eder. Bir yemek, ziyafet veririz, bir açı doyururuz; Allah onu böyle taltif eder. Bir giyecek veririz, giydiririz; Allah onu böyle taltif eder.Bir giyecek veririz, giydiririz; Allah onu böyle taltif eder. Bir bardak su ikram etsek onun bile faydası var.Bir bardak su ikram etsek onun bile faydası var. Hani bir hurma ile bile olsa böyle bir oruçluya ikram etmek konusunda hadîs-i şerîfleri duymuşsunuzdur. Hani bir hurma ile bile olsa böyle bir oruçluya ikram etmek konusunda hadîs-i şerîfleri duymuşsunuzdur.

Onun için sevgili kardeşlerim! Hani Yunus Emre'nin bir dörtlüğü var.Onun için sevgili kardeşlerim!

Hani Yunus Emre'nin bir dörtlüğü var.
Yunus'u çok seviyorum, siz de seviyorsunuzdur.Yunus'u çok seviyorum, siz de seviyorsunuzdur. Onun için sohbetlerimde ondan bir şeyler anlatıyorum. Onun için sohbetlerimde ondan bir şeyler anlatıyorum. Hatta içimden geçiyor ki Yunus'un Divan'ını elime alsam, şiirlerini karşıma koysam,Hatta içimden geçiyor ki Yunus'un Divan'ını elime alsam, şiirlerini karşıma koysam, her gün bir şiirinden vaaz versem. Çok hoşuma gidiyor Yunus.her gün bir şiirinden vaaz versem. Çok hoşuma gidiyor Yunus. Bir söz söylemiş, çok hoşuma giden bir söz o da. Diyor ki: Bir söz söylemiş, çok hoşuma giden bir söz o da. Diyor ki:

Dürüş, kazan, ye, yedir. Bir gönül ele getir. Bin Kâbe'den yeğrektir, Dürüş, kazan, ye, yedir.

Bir gönül ele getir.

Bin Kâbe'den yeğrektir,

Bir gönül imareti. Ne demek? Bazı kelimeleri eski Türkçe olduğu için bilinemeyebilir. Bir gönül imareti.

Ne demek? Bazı kelimeleri eski Türkçe olduğu için bilinemeyebilir.

Dürüş, kazan, ye, yedir. Kazanmak… Yemeği yedirmeyi biliyoruz.Dürüş, kazan, ye, yedir.

Kazanmak… Yemeği yedirmeyi biliyoruz.
Dürüşmek ne demek? Dürüşmek, "gayret etmek" demek.Dürüşmek ne demek? Dürüşmek, "gayret etmek" demek. "Dürüş, kazan, ye, yedir, ey insan!" diyor Yunus Emre şiirinde:"Dürüş, kazan, ye, yedir, ey insan!" diyor Yunus Emre şiirinde: Sen dürüş; gayret et, yani tembel olma, yani çalış.Sen dürüş; gayret et, yani tembel olma, yani çalış. Kazan; dükkânından, ziraatinden, sanatından bir şeyler kazan, tamam. Kazan; dükkânından, ziraatinden, sanatından bir şeyler kazan, tamam.

Bir üretim ortaya koyuyorsun, bir emek sarf ediyorsun, bir iş üretiyorsun, hizmet yapıyorsun.Bir üretim ortaya koyuyorsun, bir emek sarf ediyorsun, bir iş üretiyorsun, hizmet yapıyorsun. Amelelik bile olsa tabi oradan bir kazanç olacak. Dürüş, kazan. Kendin kazan. Ye. Amelelik bile olsa tabi oradan bir kazanç olacak. Dürüş, kazan. Kendin kazan. Ye. Hem kendin ye, kimseye muhtaç olma. Hem kendin ye, kimseye muhtaç olma. Tilki gibi arslanın avının artıklarını yalayacağına, arslan gibi kendin avcı ol, kendin ye. Tilki gibi arslanın avının artıklarını yalayacağına, arslan gibi kendin avcı ol, kendin ye.

Dürüş, kazan, ye, yedir; başkasına da yedir. Bir gönül ele getir.Dürüş, kazan, ye, yedir; başkasına da yedir. Bir gönül ele getir. Yedirmekten de maksat nedir muhterem kardeşlerim? Gönül kazanmak.Yedirmekten de maksat nedir muhterem kardeşlerim? Gönül kazanmak. Bir gönül kazan, bir gönül ele getir, birisinin hayır duasını al. Böyle diyor Yunus Emre ki çok önemlidir. Bir gönül kazan, bir gönül ele getir, birisinin hayır duasını al. Böyle diyor Yunus Emre ki çok önemlidir.

Sonra ne buyurmuş? Büyük bir söz söylemiş arkasından:Sonra ne buyurmuş? Büyük bir söz söylemiş arkasından: Bin Kâbe'den yeğrektir, bir gönül imareti. "Yeğ" kelimesini biliyoruz.Bin Kâbe'den yeğrektir, bir gönül imareti. "Yeğ" kelimesini biliyoruz. "Bu bundan yeğdir, daha iyidir" mânasına. Yeğrek, "daha iyi" demek."Bu bundan yeğdir, daha iyidir" mânasına. Yeğrek, "daha iyi" demek. Bin Kâbe'den yeğrektir. Yani "bir gönül imareti, bir gönlü imar etmek, bin tane Kâbe'den daha iyidir." Bin Kâbe'den yeğrektir. Yani "bir gönül imareti, bir gönlü imar etmek, bin tane Kâbe'den daha iyidir."

Kâbe tamir edilse tabi insan bir sevap kazanacak, sevabı var.Kâbe tamir edilse tabi insan bir sevap kazanacak, sevabı var. Ama bir gönül tamir edilse, kırık bir gönül, yıkık bir gönül, mahzun bir gönül,Ama bir gönül tamir edilse, kırık bir gönül, yıkık bir gönül, mahzun bir gönül, üzgün bir insan, yoksul bir insan gönlü tamir edilse, yani gönlü yapılsa, hoşnut edilse, sevindirilse,üzgün bir insan, yoksul bir insan gönlü tamir edilse, yani gönlü yapılsa, hoşnut edilse, sevindirilse, Allah razı olsun diye duası alınsa ne olur? Bin Kâbe'den daha iyidir, diyor. Allah razı olsun diye duası alınsa ne olur? Bin Kâbe'den daha iyidir, diyor.

Bu söz size biraz iddialı geldi. Biraz düşünceye daldınız gibi geliyor bana; gözümün önüne, hayalime…Bu söz size biraz iddialı geldi. Biraz düşünceye daldınız gibi geliyor bana; gözümün önüne, hayalime… Ama size Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bir hadisini hatırlatacağım.Ama size Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bir hadisini hatırlatacağım. Peygamber Efendimiz sevgi dolu gözlerle o güzelim Kâbe-i Müşerrefe'ye baktı da dedi ki; Peygamber Efendimiz sevgi dolu gözlerle o güzelim Kâbe-i Müşerrefe'ye baktı da dedi ki;

"Ne kadar mübarek bir yersin, ne kadar güzelsin ey Kâbe!"Ne kadar mübarek bir yersin, ne kadar güzelsin ey Kâbe! Ne kadar heybetlisin, ne kadar kıymetlisin amma…" dedi Peygamber Efendimiz kendisi; Ne kadar heybetlisin, ne kadar kıymetlisin amma…" dedi Peygamber Efendimiz kendisi; "Vallahi, Allah'a yemin olsun ki mü'minin gönlü Allah'ın indinde senden daha kıymetlidir." "Vallahi, Allah'a yemin olsun ki mü'minin gönlü Allah'ın indinde senden daha kıymetlidir."

Kâbe'yi ne kadar seviyoruz? Hacerü'l-Esved'i öpmek için nasıl izdiham oluyor.Kâbe'yi ne kadar seviyoruz? Hacerü'l-Esved'i öpmek için nasıl izdiham oluyor. Kâbe'nin etrafında nasıl melekler gibi dönüyoruz, tavaf ediyoruz.Kâbe'nin etrafında nasıl melekler gibi dönüyoruz, tavaf ediyoruz. Nasıl Kâbe'yi ziyaretten mutluluk duyuyoruz, anlayın. Nasıl Kâbe'yi ziyaretten mutluluk duyuyoruz, anlayın.

Böyle bir benzetme niçin yapılıyor muhterem kardeşlerim? Bilinenden bilinmeyen anlaşılsın, diye.Böyle bir benzetme niçin yapılıyor muhterem kardeşlerim? Bilinenden bilinmeyen anlaşılsın, diye. Bir şeyin güzelliğini anlatmak için ne yaparız? Bildiğimiz bir güzelle mukayese ederiz.Bir şeyin güzelliğini anlatmak için ne yaparız? Bildiğimiz bir güzelle mukayese ederiz. Mukayese, karşılaştırma, bir şeyin kıymetinin ortaya çıkmasına sebep olur. Kâbe kıymetli mi? Mukayese, karşılaştırma, bir şeyin kıymetinin ortaya çıkmasına sebep olur.

Kâbe kıymetli mi?

Elbette, çok kıymetli, çok mübarek, çok güzel. Mübarek olduğunu Kur'ân-ı Kerîm bildiriyor.Elbette, çok kıymetli, çok mübarek, çok güzel. Mübarek olduğunu Kur'ân-ı Kerîm bildiriyor. Çok kıymetli bir yer.Çok kıymetli bir yer. Ama bu güzel, kıymetli şeyin güzelliğini ortaya koyduktan sonraAma bu güzel, kıymetli şeyin güzelliğini ortaya koyduktan sonra oradan bir başka mukayese ile bir başka güzel hüküm çıkarıyor dinimiz.oradan bir başka mukayese ile bir başka güzel hüküm çıkarıyor dinimiz. Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde… Mü'minin gönlünü yapmak Kâbe'yi tamir etmekten de daha güzel. Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde… Mü'minin gönlünü yapmak Kâbe'yi tamir etmekten de daha güzel.

Aksini söyleyelim biz bu sefer.Aksini söyleyelim biz bu sefer. Hani aksi ile meseleyi, tersi ihtimali düşünerek ortaya koyalım sevgili kardeşlerim. Gönül yıkmak nedir? Hani aksi ile meseleyi, tersi ihtimali düşünerek ortaya koyalım sevgili kardeşlerim. Gönül yıkmak nedir? Buyurun cevabını vereyim. Gönül yıkmak da Kâbe'yi yıkmak gibi korkunç bir şeydir.Buyurun cevabını vereyim. Gönül yıkmak da Kâbe'yi yıkmak gibi korkunç bir şeydir. Gönül yıkmak da Kâbe'yi yıkmak gibidir. O halde içinizde kim vardır..Gönül yıkmak da Kâbe'yi yıkmak gibidir.

O halde içinizde kim vardır..
İster namaz kılsın, ister kılmasın. İster namaz kılsın, ister kılmasın. Kusurlu müslüman oluyor, eksikli oluyor ama elini kalbine koyuyor, "elhamdülillah müslümanım" diyor.Kusurlu müslüman oluyor, eksikli oluyor ama elini kalbine koyuyor, "elhamdülillah müslümanım" diyor. Açık hanımları görüyordum ben İstanbul'da, gülerek bakıyorum. Açık hanımları görüyordum ben İstanbul'da, gülerek bakıyorum. Açık, mini etekli, bilmem ne.. Otobüse binecek.Açık, mini etekli, bilmem ne.. Otobüse binecek. Tutuyor otobüsün kapısını, Bismillahirrahmanirrahîm diye biniyor. Gülüyorum.Tutuyor otobüsün kapısını, Bismillahirrahmanirrahîm diye biniyor. Gülüyorum. "Madem böyle Allah'ı biliyorsun, besmele çekiyorsun be kadın;"Madem böyle Allah'ı biliyorsun, besmele çekiyorsun be kadın; başını da örtsene, bu mini etek ne oluyor? Allah'ın emrine uysana!" diyorum.başını da örtsene, bu mini etek ne oluyor? Allah'ın emrine uysana!" diyorum. Ama bir taraftan da şöyle bakalım ki mü'min, besmelesiz iş yapmıyor, açık da olsa belli olmuyor. Ama bir taraftan da şöyle bakalım ki mü'min, besmelesiz iş yapmıyor, açık da olsa belli olmuyor.

Hani dinleyicilerimizin içinde belki böyle Almanya'dayım diyeHani dinleyicilerimizin içinde belki böyle Almanya'dayım diye biraz kültürümüzden uzak kalmış, belki dinî vazifelerini ihmal edenler varsabiraz kültürümüzden uzak kalmış, belki dinî vazifelerini ihmal edenler varsa tabi bu ihmali hoş görmüyoruz, ikaz ediyoruz, bunları bırakın, diye tavsiye ediyoruz. tabi bu ihmali hoş görmüyoruz, ikaz ediyoruz, bunları bırakın, diye tavsiye ediyoruz. Çünkü dünya fanidir, âhiret bâkîdir. Âhirete hazırlanmak lazım. Çünkü dünya fanidir, âhiret bâkîdir. Âhirete hazırlanmak lazım.

Ama görüyorsunuz kiAma görüyorsunuz ki aziz kardeşlerim; hiçbiriniz ben tahmin etmiyorum ki aziz kardeşlerim; hiçbiriniz ben tahmin etmiyorum ki eline kazmayı alıp da Kâbe'ye vurmak istemez.eline kazmayı alıp da Kâbe'ye vurmak istemez. Hiçbiriniz Kur'ân-ı Kerîm'in yere konulmasına bile razı olmaz.Hiçbiriniz Kur'ân-ı Kerîm'in yere konulmasına bile razı olmaz. Yerde bir âyet olsa, onu öpüp başımıza koyarız. Yerde bir âyet olsa, onu öpüp başımıza koyarız. Böyle bir hürmet vardır bizim milletimizde, dinî konulara böyle bir sevgi vardır.Böyle bir hürmet vardır bizim milletimizde, dinî konulara böyle bir sevgi vardır. Kâbe'yi hiç yıkmayız da, kazma kürek Kâbe'ye saldırmayız da niye birbirimizin kalbini kırarız?Kâbe'yi hiç yıkmayız da, kazma kürek Kâbe'ye saldırmayız da niye birbirimizin kalbini kırarız? Buyurun bakalım, bu sorunun cevabını verin. Bu sorunun cevabı verilmez. Buyurun bakalım, bu sorunun cevabını verin. Bu sorunun cevabı verilmez.

Ama bir şey yapılır. Ne yapılır?Ama bir şey yapılır. Ne yapılır? "Bundan sonra tevbe yâ Rabbi, kimsenin kalbini kırmayacağım, gönül yapmaya çalışacağım."Bundan sonra tevbe yâ Rabbi, kimsenin kalbini kırmayacağım, gönül yapmaya çalışacağım. Böylece kulların gönlünü yaparak senin rızanı kazanmaya çalışacağım yâ Rabbi!" denilir. Böylece kulların gönlünü yaparak senin rızanı kazanmaya çalışacağım yâ Rabbi!" denilir.

Allahu Teâlâ hazretleri sizleri ve bizleri sevdiği işleri yapmaya muvaffak eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri sizleri ve bizleri sevdiği işleri yapmaya muvaffak eylesin. Eğer bizim üzerimizde, sizin üzerinizde Allah'ın sevmediği haller varsa, sıfatlar varsa, Eğer bizim üzerimizde, sizin üzerinizde Allah'ın sevmediği haller varsa, sıfatlar varsa, durumlar varsa onlardan Allah cümlemizi kurtarsın. Sevdiği haller ile hallendirsin.durumlar varsa onlardan Allah cümlemizi kurtarsın. Sevdiği haller ile hallendirsin. Sevdiği sıfatlarla sıfatlandırsın. Sevdiği güzel amelleri işlemeye muvaffak eylesin.Sevdiği sıfatlarla sıfatlandırsın. Sevdiği güzel amelleri işlemeye muvaffak eylesin. Sevdiği yollarda yürütsün. Sevdiği kullarla dost eylesin. Sevdiği kul eylesin. Sevdiği yollarda yürütsün. Sevdiği kullarla dost eylesin. Sevdiği kul eylesin. Sevdiği, razı olduğu bir kul olarak huzuruna varmayı,Sevdiği, razı olduğu bir kul olarak huzuruna varmayı, cennetiyle cemaliyle müşerref olmayı nasip eylesin. Âmîn. cennetiyle cemaliyle müşerref olmayı nasip eylesin. Âmîn.

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh! es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2