Namaz Vakitleri

28 Safer 1446
01 Eylül 2024
İmsak
04:52
Güneş
06:23
Öğle
13:09
İkindi
16:50
Akşam
19:46
Yatsı
21:10
Detaylı Arama

Dedemin Hocasının Mektubu

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Dedemin Hocasının Mektubu

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Eùzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm.Eùzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm. Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm.Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm.

El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn...


El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn...
Ve’l-àkıbetü li’l-müttakîn...Ve’l-àkıbetü li’l-müttakîn... Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâVe’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...

İ’lemû eyyühe’l-ihvân...


İ’lemû eyyühe’l-ihvân...
İnne efdale’l-kitâbi kitâbu’llàh...İnne efdale’l-kitâbi kitâbu’llàh... Ve enne efdale’l-hedyiVe enne efdale’l-hedyi hedyü muhammedin salla’llàhu aleyhi ve sellem...hedyü muhammedin salla’llàhu aleyhi ve sellem... Ve şerre’l-umûri muhdesâtühâ...Ve şerre’l-umûri muhdesâtühâ... Ve külle muhdesin bid’ah...Ve külle muhdesin bid’ah... Ve külle bid’atin dalâleh...Ve külle bid’atin dalâleh... Ve külle dalâletin fi’n-nâr...Ve külle dalâletin fi’n-nâr... Ve bi’s-senedi’lmuttasıli ile’n-nebiyyi salla’llàhu aleyhi ve selleme.Ve bi’s-senedi’lmuttasıli ile’n-nebiyyi salla’llàhu aleyhi ve selleme.

Size bugün dersiniz olarak şu kâğıdı gösteriyorum.


Size bugün dersiniz olarak şu kâğıdı gösteriyorum.
Çok eskimiş bir kağıttır.Çok eskimiş bir kağıttır. Bu kâğıt dedemin hocası olanBu kâğıt dedemin hocası olan Hoca Nasrullah Efendi ismindeki bir zatın,Hoca Nasrullah Efendi ismindeki bir zatın, Bursa’da hoca imiş. Her ne gibi hatası olduysa,Bursa’da hoca imiş. Her ne gibi hatası olduysa, onu Sultan Hamid Akkâ’ya sürmüş.onu Sultan Hamid Akkâ’ya sürmüş. Akkâ’dan — dedemle olan münasebetinden dolayı—Akkâ’dan — dedemle olan münasebetinden dolayı— sık sık mektuplar yolluyormuş.sık sık mektuplar yolluyormuş. Bu mektuplar mahfuz idi ama kaybola kaybola bir tanesi kalmış elimde.Bu mektuplar mahfuz idi ama kaybola kaybola bir tanesi kalmış elimde. Onu da kopya ettim de bir kitabın kenarına;Onu da kopya ettim de bir kitabın kenarına; kaybolursa hiç olmazsa içindeki nasihatlar yadigâr olsun diyerekten.kaybolursa hiç olmazsa içindeki nasihatlar yadigâr olsun diyerekten.

İçindeki nasihatlar hoşuma gitti,


İçindeki nasihatlar hoşuma gitti,
onları siz kardeşlerime de duyurmak isteyeceğim.onları siz kardeşlerime de duyurmak isteyeceğim. Yani insan nereye giderse gitsin, mülk Allah’ındır.Yani insan nereye giderse gitsin, mülk Allah’ındır. Allah’ın mülkünde vazifesini yapmakla mükelleftir.Allah’ın mülkünde vazifesini yapmakla mükelleftir. Allah’ın mülkünde onun suyunu içiyor,Allah’ın mülkünde onun suyunu içiyor, onun havasını alıyor, onun nimetlerini yiyor,onun havasını alıyor, onun nimetlerini yiyor, onun verdiği ömrü idame ettiriyor.onun verdiği ömrü idame ettiriyor. Burada bu hayatı bağışlayanın,Burada bu hayatı bağışlayanın, verenin emrettiği vazifeleri yapmak insanın vazifesidir.verenin emrettiği vazifeleri yapmak insanın vazifesidir. Yapana mü’min diyorlar, yapmayana kâfir diyorlar.Yapana mü’min diyorlar, yapmayana kâfir diyorlar. Aradaki fark bu.Aradaki fark bu.

Şimdi mektubu size aynen okuyacağım.


Şimdi mektubu size aynen okuyacağım.
Şöyle yazıyor:Şöyle yazıyor:

Bu mektup Akkâ’dan.


Bu mektup Akkâ’dan.
Rüşdiye hocasının çok kitabı var.Rüşdiye hocasının çok kitabı var. Lâzım olan kitabı alıp mütalaa ediyorum.Lâzım olan kitabı alıp mütalaa ediyorum. Camiu’s-Sağir adlı hadis kitabını şerhi ile beraberCamiu’s-Sağir adlı hadis kitabını şerhi ile beraber burada mütalaa ettim.burada mütalaa ettim. Bursa’da iken de bu kitabı mütalaa etmiştim.Bursa’da iken de bu kitabı mütalaa etmiştim. Bazı hadis-i şerifleri yazdım, mü’minlere menfaat olsun diye.Bazı hadis-i şerifleri yazdım, mü’minlere menfaat olsun diye.

Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm.


Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm.


Kàle rasûlü’llàhi SAS:


Kàle rasûlü’llàhi SAS:


Evvelü’l-ibâdeti es-samtü


Evvelü’l-ibâdeti es-samtü
Nasihatının baş sözü: “—İbadetin başı sükûttur!” diyor. Nasihatının baş sözü: “—İbadetin başı sükûttur!” diyor.

İki şey koymuş: Lisânen ve kalben.


İki şey koymuş: Lisânen ve kalben.
Lisânen sükut ettiği gibi, kalbinin de sükun üzerine olması lazım!Lisânen sükut ettiği gibi, kalbinin de sükun üzerine olması lazım! Çünkü insan bir dış ve bir içten mürekkep…Çünkü insan bir dış ve bir içten mürekkep… İnsanın insanlığı bu dış ile için birleşmesinden oluyor.İnsanın insanlığı bu dış ile için birleşmesinden oluyor.

Bu dış kısmına bize göre müslümanlık diyoruz.


Bu dış kısmına bize göre müslümanlık diyoruz.
Namaz, oruç, zekat, hac…Namaz, oruç, zekat, hac… Bunlar müslümanlığı dış kısmıdır.Bunlar müslümanlığı dış kısmıdır. Bunlarla insanı anlarız ki bu müslümandır, bu değildir.Bunlarla insanı anlarız ki bu müslümandır, bu değildir.

İman da iç kısımdır.


İman da iç kısımdır.
Allah’a, Rasullerine, ahirete, kitaplarına, öldükten sonra dirilmeyeAllah’a, Rasullerine, ahirete, kitaplarına, öldükten sonra dirilmeye müteallik olan kısımlara iç kısmı diyorlar.müteallik olan kısımlara iç kısmı diyorlar. Bu iki kısmın birleşmesinden ortaya mü’min çıkıyor veyahut müslüman çıkıyor.Bu iki kısmın birleşmesinden ortaya mü’min çıkıyor veyahut müslüman çıkıyor.

Şimdi bu mü’min ve müslimin ilk vazifesi ibadet edecek ya,


Şimdi bu mü’min ve müslimin ilk vazifesi ibadet edecek ya,
bu ibadetin ilk vazifesi diline hàkim olmak,bu ibadetin ilk vazifesi diline hàkim olmak, diline sahip olmak…diline sahip olmak… Diline sahip olamamaktan ne çıkar?Diline sahip olamamaktan ne çıkar?

Allah-u Teàlâ bize bir hayat vermiştir.


Allah-u Teàlâ bize bir hayat vermiştir.
Bu hayat aldığımız nefeslerle kaimdir.Bu hayat aldığımız nefeslerle kaimdir. Bu nefesleri alamazsak yaşayamayız.Bu nefesleri alamazsak yaşayamayız. Yemek içmek gibi bu nefesler de bizim gıdamızdır.Yemek içmek gibi bu nefesler de bizim gıdamızdır. Nasıl ki bu nefeslerle yaşamaktayız,Nasıl ki bu nefeslerle yaşamaktayız, bunları da Allah-u Teàlâ bize, “Bana ibadet etsinler!” diye vermiştir.bunları da Allah-u Teàlâ bize, “Bana ibadet etsinler!” diye vermiştir.

Bu havayı aldıkça,


Bu havayı aldıkça,
yaşamaktaki olan halimizi laflarla geçirirsek,yaşamaktaki olan halimizi laflarla geçirirsek, bu iç kısım muattal kalır.bu iç kısım muattal kalır. Vazifesi olan Allah-u Teàlâ’yı zikri yapamaz.Vazifesi olan Allah-u Teàlâ’yı zikri yapamaz. Çünkü diliyle meşgul.Çünkü diliyle meşgul. Diliyle meşgul olunca, bedeniyle de meşgul olur insan.Diliyle meşgul olunca, bedeniyle de meşgul olur insan. Dilin başka, için başka olsun; o zor, o nadirattandır.Dilin başka, için başka olsun; o zor, o nadirattandır. Dil ne ile meşgulse, iç de onunla meşguldür.Dil ne ile meşgulse, iç de onunla meşguldür. Çünkü dil için tercümanıdır.Çünkü dil için tercümanıdır. İçi ne ise dil de odur.İçi ne ise dil de odur. Binâen aleyh, dil boş laflarla kaçırıyor ömrünü, bitiriyor, zayi ediyor.Binâen aleyh, dil boş laflarla kaçırıyor ömrünü, bitiriyor, zayi ediyor. Binâen aleyh, asıl lazım olan iç kısmın ibadetiniBinâen aleyh, asıl lazım olan iç kısmın ibadetini anla ki mümkün değil olmaz.anla ki mümkün değil olmaz.

Dili konuşan insanın içi konuşamaz.


Dili konuşan insanın içi konuşamaz.
İçindeki ne ise dili de onu söylüyor.İçindeki ne ise dili de onu söylüyor. Çünkü kap daima içindekini boşaltır.Çünkü kap daima içindekini boşaltır. Bir kaba su koyduysanız, su dökülür.Bir kaba su koyduysanız, su dökülür. Sirke koyduysanız, sirke dökülür.Sirke koyduysanız, sirke dökülür. Bal koyduysanız, bal dökülür.Bal koyduysanız, bal dökülür. Öyle değil mi?.. Binâen aleyh içte ne varsa, dil onu dökecektir.Öyle değil mi?.. Binâen aleyh içte ne varsa, dil onu dökecektir. İçte Allah varsa, dil Allah’ı zikreder.İçte Allah varsa, dil Allah’ı zikreder. Söylemeye, konuşmaya vakit bulamaz, utanır.Söylemeye, konuşmaya vakit bulamaz, utanır.

Sözden maksat, boş ve faidesiz söz.


Sözden maksat, boş ve faidesiz söz.
Boş ve faidesiz sözü söylemekten insan sakınır, kaçınır kiBoş ve faidesiz sözü söylemekten insan sakınır, kaçınır ki içinin zikrinin alametidir. içinin zikrinin alametidir. İçi zâkir olan insanın dili de zâkir olur,İçi zâkir olan insanın dili de zâkir olur, Allah’la meşgul olur.Allah’la meşgul olur. Öyleyse ilk ibadet sükûttur.Öyleyse ilk ibadet sükûttur. Niçin? Gönlün Allah desin dursun.Niçin? Gönlün Allah desin dursun.

Bu iki türlü demiş; hem lisânen, hem kalben.


Bu iki türlü demiş; hem lisânen, hem kalben.
Kalp, malum ya vesvese dediğimiz birçokKalp, malum ya vesvese dediğimiz birçok kuruntularla meşgul olur durur.kuruntularla meşgul olur durur. Kendi kendine dilin sakindir amaKendi kendine dilin sakindir ama içinden ne pazarlıklar yapar.içinden ne pazarlıklar yapar. Bu da boş… Çünkü senin kalbin Allah diyecek.Bu da boş… Çünkü senin kalbin Allah diyecek. Allah demekle meşgul olacak.Allah demekle meşgul olacak. Sen onu bırakıyorsun, kâinatı ölçmeye kalkıyorsun,Sen onu bırakıyorsun, kâinatı ölçmeye kalkıyorsun, şunu yapmaya kalkıyorsun,şunu yapmaya kalkıyorsun, doluyu boşa koyuyorsun, boşu doluya koyuyorsun.doluyu boşa koyuyorsun, boşu doluya koyuyorsun. Ömrünü boş şeylerle geçiriyorsun.Ömrünü boş şeylerle geçiriyorsun.

E bu da ha dil boş geçirmiş, ha iç boş geçirmiş.


E bu da ha dil boş geçirmiş, ha iç boş geçirmiş.
Bu da la..k. Bunu öğretmek ve anlatmak çok zordur.Bu da la..k. Bunu öğretmek ve anlatmak çok zordur. Söylemek kolaydır da anlatmak ve bunaSöylemek kolaydır da anlatmak ve buna sahip olabilmesi insanın; çok büyük mücadeleye vakıftır,sahip olabilmesi insanın; çok büyük mücadeleye vakıftır, az mücadeleyle olmaz.az mücadeleyle olmaz. Bir kere bunda muhit, ikincisi kabiliyet, istîdat şarttır.Bir kere bunda muhit, ikincisi kabiliyet, istîdat şarttır. Muhitin, geveze bir muhitteysen,Muhitin, geveze bir muhitteysen, emsalin geveze insanlarsa…emsalin geveze insanlarsa… Böyle bol bol konuşan insanlar…Böyle bol bol konuşan insanlar…

Sen de onlar gibi bol bol konuşmaya mecbur kalırsın.


Sen de onlar gibi bol bol konuşmaya mecbur kalırsın.


Bir de küçüklükten beri yetişiş tarzı vardır insanların,


Bir de küçüklükten beri yetişiş tarzı vardır insanların,
aile terbiyesi deriz buna.aile terbiyesi deriz buna. O aile terbiyesinde nasıl aldıysa terbiyeyi,O aile terbiyesinde nasıl aldıysa terbiyeyi, o terbiyeyi görürsün insanda.o terbiyeyi görürsün insanda. O terbiye iyi değilmiş, bunu atayım da bunun yenisini bulayım diyeO terbiye iyi değilmiş, bunu atayım da bunun yenisini bulayım diye değiştirebilenler pek nadirattandır.değiştirebilenler pek nadirattandır. O aldığı terbiye ile gider.O aldığı terbiye ile gider.

Onun için büyüklerin, büyük insanların evlatları da büyük kimseler olur.


Onun için büyüklerin, büyük insanların evlatları da büyük kimseler olur.
Aldıkları terbiyeler sayesinde.Aldıkları terbiyeler sayesinde. Alamıyorlarsa çok nadirattandır.Alamıyorlarsa çok nadirattandır. Bakın şimdi Türkçesini de yazmış altına:Bakın şimdi Türkçesini de yazmış altına:

“—Evvelâ lisanı malayani, fena, bâtıl


“—Evvelâ lisanı malayani, fena, bâtıl
ve yaramaz şeylerden sükût eder.ve yaramaz şeylerden sükût eder. Kalbini envai şirk-i hafi, haset, kibirKalbini envai şirk-i hafi, haset, kibir ve cümle mezmûmatlardan ne kadar mezmun kötü şeyler varsa,ve cümle mezmûmatlardan ne kadar mezmun kötü şeyler varsa, hepsinden uzak tutar.hepsinden uzak tutar. Sonra ibadete meşgul olur.Sonra ibadete meşgul olur. Zira ki lisan ve kalpZira ki lisan ve kalp yaramazlardan sükût ve tâhir olmasa,yaramazlardan sükût ve tâhir olmasa, ibadeti zayıftır.ibadeti zayıftır. İbadetten lazım gelen feyzi alamaz.”İbadetten lazım gelen feyzi alamaz.”

Şimdi burada bunu izah için demiş ki:


Şimdi burada bunu izah için demiş ki:


El-hulüku’s-sûü yufsidü’l-amel


El-hulüku’s-sûü yufsidü’l-amel
“Kötü ahlâk, ameli ifsad eder,“Kötü ahlâk, ameli ifsad eder, sirkenin balı bozduğu gibi.”sirkenin balı bozduğu gibi.”

Şurada onu da şöyle tercüme etmiş:


Şurada onu da şöyle tercüme etmiş:


“—Dilde ve kalpte sıfat-ı mezmume,


“—Dilde ve kalpte sıfat-ı mezmume,
cem’i amâli iptal eder, mahveder.cem’i amâli iptal eder, mahveder. Muhtasarca size sıfat-ı mezmûmeyiMuhtasarca size sıfat-ı mezmûmeyi beyan edeyim, inşâallah görüşürsek.” demiş.beyan edeyim, inşâallah görüşürsek.” demiş.

Tabii Akkâ’da o, “Bir affa uğrar da Bursa’ya dönebilirsem,


Tabii Akkâ’da o, “Bir affa uğrar da Bursa’ya dönebilirsem,
o zaman anlatırım!” demiş ama,o zaman anlatırım!” demiş ama, affa uğramamış...affa uğramamış...

Sıfat-ı mezmûme kısa olarak diyor ki:


Sıfat-ı mezmûme kısa olarak diyor ki:
Dilde ve kalpte olan hilaf-ı sünnetDilde ve kalpte olan hilaf-ı sünnet ve bid’at olan şeylere derler.ve bid’at olan şeylere derler. Sünnetin hilafında bid’at olan şeylere derler.Sünnetin hilafında bid’at olan şeylere derler.

Burada hilaf-ı sünnet deyince aklıma bir şey geldi:


Burada hilaf-ı sünnet deyince aklıma bir şey geldi:


Hz. Ömer’in devrinde Mısır’daki İskenderiye muhasara edilmiş.


Hz. Ömer’in devrinde Mısır’daki İskenderiye muhasara edilmiş.
Adı da kumandanın Abdullah olsa gerek. Ama muhasara uzamış,Adı da kumandanın Abdullah olsa gerek. Ama muhasara uzamış, bir türlü teslim olmuyor kale.bir türlü teslim olmuyor kale. Kumandan aciz kalmış, Hz. Ömer’e haber göndermiş. Demiş ki:Kumandan aciz kalmış, Hz. Ömer’e haber göndermiş. Demiş ki:
“—Kale’yi alamıyoruz. Kale muhasara altında, fakat bir türlü teslim alamıyoruz.”

“—Kale’yi alamıyoruz. Kale muhasara altında, fakat bir türlü teslim alamıyoruz.”
Hz. Ömer tahkikat yapmış askerden:Hz. Ömer tahkikat yapmış askerden:
“—Neden kaleyi zabt edemiyorsunuz siz? Siz müslüman değil misiniz?

“—Neden kaleyi zabt edemiyorsunuz siz? Siz müslüman değil misiniz?
Namazlarınızda ihmal mi yaptınız?”Namazlarınızda ihmal mi yaptınız?”
“—Hayır efendim!”

“—Hayır efendim!”

“—Oruçlarınızda?”

“—Oruçlarınızda?”

“—Hayır efendim!”

“—Hayır efendim!”

“—Gece namazlarınızda?”

“—Gece namazlarınızda?”

“—Hayır efendim!”

“—Hayır efendim!”

“—E neyiniz eksik, neyi yapmıyorsunuz?”

“—E neyiniz eksik, neyi yapmıyorsunuz?”

“—Misvakımız yok efendim!”

“—Misvakımız yok efendim!”

“—Misvak kullanıyor musunuz?” demiş.

“—Misvak kullanıyor musunuz?” demiş.

“—Hayır, misvaklarımız bitti.” demiş.

“—Hayır, misvaklarımız bitti.” demiş.

“—Hah! Bu sünnet-i seniyyeyi ihmalinizdendir muvaffak olamayışınız.” demiş.

“—Hah! Bu sünnet-i seniyyeyi ihmalinizdendir muvaffak olamayışınız.” demiş.


Hemen develere yüklemiş misvakları, yollamış.


Hemen develere yüklemiş misvakları, yollamış.


Misvaklar gitmiş, askerler kullanmaya başlamışlar.


Misvaklar gitmiş, askerler kullanmaya başlamışlar.
Ertesi gün hücuma geçmişler,Ertesi gün hücuma geçmişler, daha hücum başlarken beyaz bayraklar çekilmiş.daha hücum başlarken beyaz bayraklar çekilmiş.

Talihe bak! Sünnet-i seniyye deyip geçme.


Talihe bak! Sünnet-i seniyye deyip geçme.
Rasûl-i Ekrem’i Allah nümûne yollamıştır dünyaya:Rasûl-i Ekrem’i Allah nümûne yollamıştır dünyaya:

Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li’l-àlemîn


Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li’l-àlemîn


Alemlere rahmet olanın bütün


Alemlere rahmet olanın bütün
varlığı insanlar için nümune olmadıkça,varlığı insanlar için nümune olmadıkça, insanlar onun yolunda yürüyemezler.insanlar onun yolunda yürüyemezler. Hatta şeytan-ı aleyhi’l-la’neHatta şeytan-ı aleyhi’l-la’ne bu ayet-i kerime nâzil olunca;bu ayet-i kerime nâzil olunca;
“—Yâ Rabbi, ben de alemlerdenim.

“—Yâ Rabbi, ben de alemlerdenim.
O rahmetten ben de isterim!” demiş.O rahmetten ben de isterim!” demiş.

O güne kadar şeytan-ı aleyhi’l-la’ne bir müvekkel


O güne kadar şeytan-ı aleyhi’l-la’ne bir müvekkel
melek tarafından dövülürmüş.melek tarafından dövülürmüş. Rasûl-i Ekrem’e bu ayet ininceye kadar bir sabah dövülüyor,Rasûl-i Ekrem’e bu ayet ininceye kadar bir sabah dövülüyor, yirmi dört saat onun tesiri altında muazzeb oluyor.yirmi dört saat onun tesiri altında muazzeb oluyor. Ertesi gün tekrar…Ertesi gün tekrar…

Şimdi bu (rahmeten li’l-àlemîn) ayet-i kerimesini duyunca o mel’un, demiş:


Şimdi bu (rahmeten li’l-àlemîn) ayet-i kerimesini duyunca o mel’un, demiş:

“—Yâ Rabbi, o alemlerden bir tanesi de benim işte.

“—Yâ Rabbi, o alemlerden bir tanesi de benim işte.
Alemin dışında değilim.Alemin dışında değilim. Ben de o rahmetten nasibimi isterim!” demiş.Ben de o rahmetten nasibimi isterim!” demiş.

Binâen aleyh, o nasibi hürmetine o sopadan kurtulmuş.


Binâen aleyh, o nasibi hürmetine o sopadan kurtulmuş.


Biz ki o Allah-u Teàlâ’nın kulu


Biz ki o Allah-u Teàlâ’nın kulu
ve o Rasûlüllah SAS’in ümmetiyiz.ve o Rasûlüllah SAS’in ümmetiyiz. Onun sünnetine yapıştığımız takdirdeOnun sünnetine yapıştığımız takdirde ne olur sen düşün onu…ne olur sen düşün onu… Onun için mü’minler melâikeden,Onun için mü’minler melâikeden, bir diğer hadiste de melâike-i mukarrabînden efdaldir.bir diğer hadiste de melâike-i mukarrabînden efdaldir.

Niçin? Melekler yaratıldığı sıfat üzerindedir,


Niçin? Melekler yaratıldığı sıfat üzerindedir,
başka şey bilemez.başka şey bilemez. Ama insan birçok şeylerin, baskılar altında,Ama insan birçok şeylerin, baskılar altında, çeşitli düşmanlarla boğuşaraktançeşitli düşmanlarla boğuşaraktan Allah’tan ayrılmayan ve Rasûlullah’a sımsıkı yapışan mü’min;Allah’tan ayrılmayan ve Rasûlullah’a sımsıkı yapışan mü’min; Rasûlüllah nasıl Mi’rac yaptıysa,Rasûlüllah nasıl Mi’rac yaptıysa, nasıl Allah’a hiçbir melek yanaşamamıştır;nasıl Allah’a hiçbir melek yanaşamamıştır; ne Cebrâil, ne Mikâil…ne Cebrâil, ne Mikâil… Fakat Rasûl-i Ekrem nasıl Allah-u Teàlâ ileFakat Rasûl-i Ekrem nasıl Allah-u Teàlâ ile kàbe kavseyni ev ednâ olduysa,kàbe kavseyni ev ednâ olduysa, onun ümmeti de bu şerefe naildir.onun ümmeti de bu şerefe naildir. Onu ayaklar altına alan insan,Onu ayaklar altına alan insan, bak ne kadar büyük ziyan içindedir.bak ne kadar büyük ziyan içindedir.

Onun için ne güzel bir nasihat yapmış.


Onun için ne güzel bir nasihat yapmış.
Allah razı olsun, makamı da cennet olsun…Allah razı olsun, makamı da cennet olsun…

Bir hadis daha zikrediyor:


Bir hadis daha zikrediyor:


İnne ehabbe ibâda’llàhi illa’llàhi,


İnne ehabbe ibâda’llàhi illa’llàhi,
ensahuhüm li-ibâdihî.ensahuhüm li-ibâdihî.

“Allah-u Teàlâ’ya kullarının en sevgilisi,


“Allah-u Teàlâ’ya kullarının en sevgilisi,
Allah’ın kullarına nasihat eden insandır.”Allah’ın kullarına nasihat eden insandır.”

Allah’ın kullarına nasihat eden insan,


Allah’ın kullarına nasihat eden insan,
Allah-u Teàlâ’nın en sevgili kuludur.Allah-u Teàlâ’nın en sevgili kuludur. Öyleyse bugünkü dünya ilimlerinin içindeÖyleyse bugünkü dünya ilimlerinin içinde en mümtaz ilim, Allah’ın ilmidir, din ilmidir.en mümtaz ilim, Allah’ın ilmidir, din ilmidir. Çünkü nasihat ne ile olacak?Çünkü nasihat ne ile olacak? Din ile olur. Dinini bilmezsen nasihat edebilir misin?Din ile olur. Dinini bilmezsen nasihat edebilir misin? Evvela dinini öğreneceksin, sonra da başkalarına öğretmeye çalışacaksın.Evvela dinini öğreneceksin, sonra da başkalarına öğretmeye çalışacaksın.

Öyleyse Allah-u Teàlâ’nın sevgili kulu olabilmeye mazhariyyet,


Öyleyse Allah-u Teàlâ’nın sevgili kulu olabilmeye mazhariyyet,
onun dinini bilip, diğer insanlaraonun dinini bilip, diğer insanlara öğretebilmeye gücü yettiği kadar çalışabilmek,öğretebilmeye gücü yettiği kadar çalışabilmek, en sevgili kulu olmasına işarettir buyurmuş.en sevgili kulu olmasına işarettir buyurmuş.

Ama diyor ki:


Ama diyor ki:

“—Söz herkese söylenmez.

“—Söz herkese söylenmez.
Sözü kabul edecek insana söylersin.Sözü kabul edecek insana söylersin. Kabul edileceğini bilmeyince, onu söylemek insanın kendine zararıdır.Kabul edileceğini bilmeyince, onu söylemek insanın kendine zararıdır.

Mesela şimdi içkiden bahsetsen, rakıcılar darılır.


Mesela şimdi içkiden bahsetsen, rakıcılar darılır.
Hırsızlıktan bahsetsen, hırsızlar darılır, dinlemezler.Hırsızlıktan bahsetsen, hırsızlar darılır, dinlemezler. Kumardan bahsetsen, kumarcılar darılır.Kumardan bahsetsen, kumarcılar darılır. Faizden bahsetsen, tüccarlar darılır, bankacılar darılır.Faizden bahsetsen, tüccarlar darılır, bankacılar darılır. Öyle şey mi olur diye.Öyle şey mi olur diye. Plajdan bahsetsen, yeni nesil istemez.Plajdan bahsetsen, yeni nesil istemez. Danstan, balodan bahsetsen gene istemez.Danstan, balodan bahsetsen gene istemez. Demek ki bunları yerinde söylemeniz lazım.Demek ki bunları yerinde söylemeniz lazım. Söyleyemezseniz kendinizin aleyhine olur.Söyleyemezseniz kendinizin aleyhine olur. Fırsat buldukça söylemekten kaçınmamak lâzım!Fırsat buldukça söylemekten kaçınmamak lâzım!
“—En büyük selâmet duadır. Selâmet duadadır.

“—En büyük selâmet duadır. Selâmet duadadır.
Musibet ve belâ nefse terbiyedir.Musibet ve belâ nefse terbiyedir. Buraya dikkat edelim.Buraya dikkat edelim. Musibet ve belâ nefse terbiyedir.Musibet ve belâ nefse terbiyedir. Ahirette çok sevabı vardır.Ahirette çok sevabı vardır. Dertler ve belâlar, Cennette nice nice nimetlere mazhariyetine vesile olur demiş.Dertler ve belâlar, Cennette nice nice nimetlere mazhariyetine vesile olur demiş. Bu dertlerden, belâlardan kurtulmanın yegâne çaresi de duadır.” demiş.Bu dertlerden, belâlardan kurtulmanın yegâne çaresi de duadır.” demiş.

Çünkü dertleri, belaları Allah-u Teàlâ sevgili kullarına verir ki


Çünkü dertleri, belaları Allah-u Teàlâ sevgili kullarına verir ki
o kullar benim yolumdan ayrılmasınlar.o kullar benim yolumdan ayrılmasınlar. Dünyaya meyil ve muhabbetleri artıp da beni unutmasınlarDünyaya meyil ve muhabbetleri artıp da beni unutmasınlar diyerek bazı musibetleri ve belaları verir kidiyerek bazı musibetleri ve belaları verir ki kendi yoluna çevrilmeleri için.kendi yoluna çevrilmeleri için. Onun için demiş ki:Onun için demiş ki:
“—Bunlar insanların ahirete ve cennete

“—Bunlar insanların ahirete ve cennete
muhabbetine ve firarına sebeptir.muhabbetine ve firarına sebeptir. Allah’a kaçar.Allah’a kaçar. Belâ ve musibet olmasa nefis kibir, ucub, hubb-u dünyayaBelâ ve musibet olmasa nefis kibir, ucub, hubb-u dünyaya ikbal eder ve bu suretle de merdud olur.”ikbal eder ve bu suretle de merdud olur.” Cenâb-ı Hak, Kuranı Kerim'inde buyurmuş ki:Cenâb-ı Hak, Kuranı Kerim'inde buyurmuş ki: Cümle enbiya ve sàlihler, bela ve musibet ile terbiye olmuşlardır.Cümle enbiya ve sàlihler, bela ve musibet ile terbiye olmuşlardır. Onun için Bursa’daki Üftade Hz.’nin bir kitabında okumuştum:Onun için Bursa’daki Üftade Hz.’nin bir kitabında okumuştum:
“—Bir musibet, bin nasihattan evlâdır.” diyor.

“—Bir musibet, bin nasihattan evlâdır.” diyor.


Bir musibetin sevabı, bin ref’-i derecata vesiledir.


Bir musibetin sevabı, bin ref’-i derecata vesiledir.
Yani ne kadar ibadet etsen, o dereceye erişemezsin;Yani ne kadar ibadet etsen, o dereceye erişemezsin; o musibete, o belaya sabrının neticesinde aldığın mükafattan dolayı.o musibete, o belaya sabrının neticesinde aldığın mükafattan dolayı.

Cenâb-ı Hak, her bir şeyi bir şeye sebep kılmıştır.


Cenâb-ı Hak, her bir şeyi bir şeye sebep kılmıştır.
Nefis, kâfirdir.Nefis, kâfirdir. O nefis, belâlar ve musibetler görmese,O nefis, belâlar ve musibetler görmese, dünyadan ahirete ikbal etmez.dünyadan ahirete ikbal etmez. Nefis hadd-i zatında münkirdir;Nefis hadd-i zatında münkirdir; ancak musibet ve belâları görünce,ancak musibet ve belâları görünce, Allah’a doğru dönmeye başlar.Allah’a doğru dönmeye başlar. Mevla’ya tevazu, inkisar ve tezellül etmez.Mevla’ya tevazu, inkisar ve tezellül etmez.

Niyazi’den bir şey koymuş.


Niyazi’den bir şey koymuş.
Diyor ki Niyazi merhum:Diyor ki Niyazi merhum:

Derman arardım derdime,


Derman arardım derdime,

Derdim bana derman imiş.

Derdim bana derman imiş.


Çok derin manalara havidir bu kadarcık söz.


Çok derin manalara havidir bu kadarcık söz.
Gene bunun altına bir şey daha yazmış.Gene bunun altına bir şey daha yazmış.

Leyse bi-mü’minin müstekmili’l-îmâni,


Leyse bi-mü’minin müstekmili’l-îmâni,
men lem yeudde’l-belâe ni’meten,men lem yeudde’l-belâe ni’meten, ve’r-rehàe musîbeten.ve’r-rehàe musîbeten.

“Mü’min imanında hiçbir zaman kemâli bulamaz;


“Mü’min imanında hiçbir zaman kemâli bulamaz;
belâyı nimet, rahatı da musibet bilmedikçe…”belâyı nimet, rahatı da musibet bilmedikçe…” Belâyı nimet, rahatı da musibet bilmedikçe kemâle ulaşamaz.Belâyı nimet, rahatı da musibet bilmedikçe kemâle ulaşamaz.

Çünkü buyrulmuş ki:


Çünkü buyrulmuş ki:


Eşeddü’n-nâsi belâen el-enbiyaü


Eşeddü’n-nâsi belâen el-enbiyaü
En büyük belâyı Allah-u Teàlâ, enbiyalara vermiştir.”En büyük belâyı Allah-u Teàlâ, enbiyalara vermiştir.”

Adem AS’dan aşağı doğru boyuna gelmiştir.


Adem AS’dan aşağı doğru boyuna gelmiştir.
Her peygamberin çektiği ızdırab hesaba gelmez.Her peygamberin çektiği ızdırab hesaba gelmez. En nihayet bizim Peygamberimiz’in hali mâlûm…En nihayet bizim Peygamberimiz’in hali mâlûm…

Fakat yine altında buyurmuş:


Fakat yine altında buyurmuş:


Lâ yenfau’l-belâu bi-facir


Lâ yenfau’l-belâu bi-facir


“Belâ imansızlara fayda vermez.”


“Belâ imansızlara fayda vermez.”


Belânın faydası, mü’minleredir.


Belânın faydası, mü’minleredir.
Mü’min olmayan insanlaraMü’min olmayan insanlara gelen belâ ve musibetler; dünyadaki cezalarıdır.gelen belâ ve musibetler; dünyadaki cezalarıdır. Allah onlara dünyada da cezalarını çektiriyor demek.Allah onlara dünyada da cezalarını çektiriyor demek. Çünkü Mevlâ’yı ikbal etmez.Çünkü Mevlâ’yı ikbal etmez. Kadere de razı olmaz ve terbiye de olmazlar.Kadere de razı olmaz ve terbiye de olmazlar. Ne çeşit afat görürse görsün, daha inadı artar, daha küfrü artar.Ne çeşit afat görürse görsün, daha inadı artar, daha küfrü artar.

Gene bir hadiste buyurmuş:


Gene bir hadiste buyurmuş:


İnna’llàhe leyebteliye’l-mü’mine’l-belâe ve mâ yebtelîhi bihî illâ li-kerâmetihî


İnna’llàhe leyebteliye’l-mü’mine’l-belâe ve mâ yebtelîhi bihî illâ li-kerâmetihî


Allah-u Teàlâ’nın mü’mine verdiği ibtila,


Allah-u Teàlâ’nın mü’mine verdiği ibtila,
onu sevdiğinden ve onun kerametinden naşidir.onu sevdiğinden ve onun kerametinden naşidir. Belası, onu sevdiğinden ve ona kerametinden naşi.Belası, onu sevdiğinden ve ona kerametinden naşi.

Bir kere daha söylemiştim ama gene yeri geldi:


Bir kere daha söylemiştim ama gene yeri geldi:
Cenâb-ı Hakk’ın bir evliyası ahirete göçüyor.Cenâb-ı Hakk’ın bir evliyası ahirete göçüyor. O gün canı bir süt istemiş, yüreği yanmış en son.O gün canı bir süt istemiş, yüreği yanmış en son. Sütü içeceği vakit Cenâb-ı Hak bir melek yollamış:Sütü içeceği vakit Cenâb-ı Hak bir melek yollamış:
“—Sütü döktür, içmesin!” demiş.

“—Sütü döktür, içmesin!” demiş.


O adamcağız o sütü içemeden ahirete gitmiş.


O adamcağız o sütü içemeden ahirete gitmiş.
Tabii bir teessürü var.Tabii bir teessürü var. O teessürler derece veriyor insana…O teessürler derece veriyor insana…

Sonra gene bir kâfir de ölüyormuş, onun da canı bir balık istemiş.


Sonra gene bir kâfir de ölüyormuş, onun da canı bir balık istemiş.
O balık da o denizde yokmuş.O balık da o denizde yokmuş. Cenâb-ı Hak emretmiş, o balığı başka denizden tutturupCenâb-ı Hak emretmiş, o balığı başka denizden tutturup o adama yedirtmiş.o adama yedirtmiş.

Melek şaşırmış:


Melek şaşırmış:

“—Yâ Rabbi, şaştım bu işe!

“—Yâ Rabbi, şaştım bu işe!
O senin velî kulundu, bir sütü bile içirmedin.O senin velî kulundu, bir sütü bile içirmedin. O düşmanın olan kâfire deO düşmanın olan kâfire de bulunmayan balığı buldurdun ve yedirdin?bulunmayan balığı buldurdun ve yedirdin? Cenâb-ı Hak buyurmuş ki:Cenâb-ı Hak buyurmuş ki:
“—O kulumun cennette erişemediği bir yeri vardı, bir derecesi vardı,

“—O kulumun cennette erişemediği bir yeri vardı, bir derecesi vardı,
yaptığı ibadetler kâfi gelmedi o dereceye ulaşmasına…yaptığı ibadetler kâfi gelmedi o dereceye ulaşmasına… O dereceyi ona vermek istiyordum.O dereceyi ona vermek istiyordum. O üstün dereceyi vermek için, ona o sütü içirmedim.O üstün dereceyi vermek için, ona o sütü içirmedim. Seviyorum onu çünkü.Seviyorum onu çünkü. Öteki kâfirin de cehennemde bir çukuru daha vardı,Öteki kâfirin de cehennemde bir çukuru daha vardı, giremiyordu o çukura.giremiyordu o çukura. O çukura girsin diyerek, onun o arzusu yerine geldi.O çukura girsin diyerek, onun o arzusu yerine geldi. Yâni nimetler kâfirler için azaptır.Yâni nimetler kâfirler için azaptır.

Ve burada bir şey daha yazmış:


Ve burada bir şey daha yazmış:

“—Allah-u babaların Teàlâ mü’min kulunu korur,

“—Allah-u babaların Teàlâ mü’min kulunu korur,
babaların evlatlarını koruduğu gibi.” demiş.babaların evlatlarını koruduğu gibi.” demiş. Bir rivayette de, “Sizin hastalarınızı koruduğunuz gibi.” demiş,Bir rivayette de, “Sizin hastalarınızı koruduğunuz gibi.” demiş,

Bak burada babalar evlatlarını nasıl korurlarsa,


Bak burada babalar evlatlarını nasıl korurlarsa,
Allah-u Teàlâ da mü’min kullarını öyle korur daAllah-u Teàlâ da mü’min kullarını öyle korur da onun için o belâları onlara vermesi,onun için o belâları onlara vermesi, onları koruduğundan dolayıdır.onları koruduğundan dolayıdır.

Bazen baba evladını döver.


Bazen baba evladını döver.
Sevmediği için diyebilir misin?Sevmediği için diyebilir misin? Tekdir eder, darılır, şöyle der, böyle der.Tekdir eder, darılır, şöyle der, böyle der. Sevmediğinden değildir.Sevmediğinden değildir. Daha iyi olması için yapar onu.Daha iyi olması için yapar onu.

Allah-u Teàlâ da bize o ibtilâları verir ki,


Allah-u Teàlâ da bize o ibtilâları verir ki,
bizim kemâle doğru yükselmemiz,bizim kemâle doğru yükselmemiz, hakiki müslümanların arasına girmemiz içindir.hakiki müslümanların arasına girmemiz içindir.

Burada Hikem-i Atâiyye denilen bir kitap vardır.


Burada Hikem-i Atâiyye denilen bir kitap vardır.
O kitaptan bazı müslüman kimselereO kitaptan bazı müslüman kimselere lâzım olacak sözleri yazmış. Diyor ki:lâzım olacak sözleri yazmış. Diyor ki:
“—Nefisten, şeytandan, dünya muhabbetinden kimse kurtulmaz.

“—Nefisten, şeytandan, dünya muhabbetinden kimse kurtulmaz.
Zira ki dünyada halk içindeZira ki dünyada halk içinde rüsvay ve bî hürmet ve bî itibar olmayınca…rüsvay ve bî hürmet ve bî itibar olmayınca… Dünyada hürmet ve şöhreti olsa,Dünyada hürmet ve şöhreti olsa, nefis ve şeytandan, hubb-u dünyadannefis ve şeytandan, hubb-u dünyadan kurtulmak asla mümkün olmaz.”kurtulmak asla mümkün olmaz.”

Ne vakit insan bî hürmet ve bî itibar olsa,


Ne vakit insan bî hürmet ve bî itibar olsa,
uzlet ve halvet edip bir şeye karışmasa,uzlet ve halvet edip bir şeye karışmasa, o zaman Allah’a ikbal eder.o zaman Allah’a ikbal eder. Nefis, şeytan ve dünya onu aldatamaz,Nefis, şeytan ve dünya onu aldatamaz, hile ve iğvâ edemez.hile ve iğvâ edemez. Hürmet ve şöhret ile muhabbet ve ma’rifetullahHürmet ve şöhret ile muhabbet ve ma’rifetullah bir kalpte cem olmaz.bir kalpte cem olmaz. Buna dikkat etmenizi rica ederim:Buna dikkat etmenizi rica ederim:
“—Başkalarından hürmet beklemek

“—Başkalarından hürmet beklemek
ve kendisinin şöhret sahibi olmasını istemek ileve kendisinin şöhret sahibi olmasını istemek ile Allah-u Teàlâ’yı sevmek ve ma’rifet-i ilâhiyye bir kalpte cem olmaz!Allah-u Teàlâ’yı sevmek ve ma’rifet-i ilâhiyye bir kalpte cem olmaz! Su ile ateşin bir yerde cem olmadığı gibi.Su ile ateşin bir yerde cem olmadığı gibi. Su ile ateşi bir yerde tutmak nasıl mümkün değilse,Su ile ateşi bir yerde tutmak nasıl mümkün değilse, hürmet ve şöhret ilehürmet ve şöhret ile Allah sevgisinin bir arada olmayacağınıAllah sevgisinin bir arada olmayacağını insanların bilmesi gerekir.”insanların bilmesi gerekir.”

Burada biraz daha zikretmiş ki:


Burada biraz daha zikretmiş ki:


Lâ yedhulü'l-cennete illâ daîfün mağfûrun.


Lâ yedhulü'l-cennete illâ daîfün mağfûrun.


Altında da yazmış:


Altında da yazmış:


İtteku'd-dünyâ fe vallâhi le eshara min Hârût ve Mârût.


İtteku'd-dünyâ fe vallâhi le eshara min Hârût ve Mârût.

“—Dünyadan çok sakının ve korkun!

“—Dünyadan çok sakının ve korkun!
Çünkü dünya Hârut ve Mârut denilenÇünkü dünya Hârut ve Mârut denilen o iki meleğin yaptığı sihirlerden daha sâhirdir.o iki meleğin yaptığı sihirlerden daha sâhirdir. Cadıdır yani, aldatır insanı, aldatıcı bir şeydir.Cadıdır yani, aldatır insanı, aldatıcı bir şeydir. Fakat hepimiz işte bugün nasıl aldanıyorsak,Fakat hepimiz işte bugün nasıl aldanıyorsak, gözümüzün önündedir.gözümüzün önündedir.

Diyor ki orada:


Diyor ki orada:

“Allah-u Teàlâ sevgili kullarının kalplerine

“Allah-u Teàlâ sevgili kullarının kalplerine
bir takım ilhamlar yapar, esrarlar verir.bir takım ilhamlar yapar, esrarlar verir. Eğer o Allah-u Teàlâ’nın o kuluna verdiği esrarEğer o Allah-u Teàlâ’nın o kuluna verdiği esrar ve ilhamları o adam söylerse:ve ilhamları o adam söylerse:
‘‘—Yarın böyle olacak, filan günü böyle olacak.’’

‘‘—Yarın böyle olacak, filan günü böyle olacak.’’


İçine gelen esrara itimadı var, söylüyor.


İçine gelen esrara itimadı var, söylüyor.
Hepsi de aynı çıkıyor, dediği gün dediği oluyor.Hepsi de aynı çıkıyor, dediği gün dediği oluyor. Esrar neyse, ilhamlar neyse gönlüne doğan;Esrar neyse, ilhamlar neyse gönlüne doğan; onları söylüyor, onlar da aynen tahakkuk ediyor.onları söylüyor, onlar da aynen tahakkuk ediyor. Tahakkuk etse, ilhamların cümlesi zuhur etse,Tahakkuk etse, ilhamların cümlesi zuhur etse, hilaf çıkmasa o veli Firavun ve Nemrut gibihilaf çıkmasa o veli Firavun ve Nemrut gibi kibri ucba, mekr u gurura,kibri ucba, mekr u gurura, hürmet ve şöhrete giriftar olmuştur.”hürmet ve şöhrete giriftar olmuştur.”

Bunlar güzel sözlerdir, belki hazmedemeyiz.


Bunlar güzel sözlerdir, belki hazmedemeyiz.
Hazmedemeyiz ama hazmedemeyişimiz midemizin zafiyetindendir.Hazmedemeyiz ama hazmedemeyişimiz midemizin zafiyetindendir. Bu hakikattır.Bu hakikattır. “Eğer bir veliyi Allah seviyorsa,“Eğer bir veliyi Allah seviyorsa, kalbine düşen ilhamlardan bazısı zuhur etmez.kalbine düşen ilhamlardan bazısı zuhur etmez. Filan gün böyle olacak der, olmaz.Filan gün böyle olacak der, olmaz. Ha yalancı derler, beceremedi, bilemedi derler.Ha yalancı derler, beceremedi, bilemedi derler. Zuhur etmedi…Zuhur etmedi… Bunun zuhur etmeyişi, beyne’l-havf ve’r-recâ’da olupBunun zuhur etmeyişi, beyne’l-havf ve’r-recâ’da olup Mevlânın kapısına mülazim olup,Mevlânın kapısına mülazim olup, uzlet ve halvet edip, nas içerisindeuzlet ve halvet edip, nas içerisinde şöhret ve hürmet ihtiyat etmemesi sebebiyledir.şöhret ve hürmet ihtiyat etmemesi sebebiyledir. Allah-u Teàlâ onu koruyor, şöhrete meydan vermiyor, sevdiğinden dolayı.Allah-u Teàlâ onu koruyor, şöhrete meydan vermiyor, sevdiğinden dolayı.

Yine Hikem-i Ataiyye’de diyor ki:


Yine Hikem-i Ataiyye’de diyor ki:


Bazı adem, Hızır AS’ı aşikare görür,


Bazı adem, Hızır AS’ı aşikare görür,
eski görenler gibi.eski görenler gibi. Bugün de görenler oluyor bahtiyarlar arasında.Bugün de görenler oluyor bahtiyarlar arasında. O adamı Hızır AS terbiye eder.O adamı Hızır AS terbiye eder. Musa AS ile Hızır AS arasındaki hikâye malum.Musa AS ile Hızır AS arasındaki hikâye malum. Ve kimi adam ruhaniyet ile terbiye olur.Ve kimi adam ruhaniyet ile terbiye olur. Kimisi de rü’ya-yı sadıka ile terbiye olur.Kimisi de rü’ya-yı sadıka ile terbiye olur. Bazısı da üstaz ile terbiye olur.Bazısı da üstaz ile terbiye olur.

Bu ahlâklar Allah-u Teàlâ’dandır.


Bu ahlâklar Allah-u Teàlâ’dandır.
Ahlâkları Allah sevdiği insanlara verir.Ahlâkları Allah sevdiği insanlara verir. İyi ahlâkı, iyi insanlara verir.İyi ahlâkı, iyi insanlara verir. Bizdeki ahlâkların iyi olmamasının yegâne sebebi,Bizdeki ahlâkların iyi olmamasının yegâne sebebi, Allah-u Teàlâ’nın bizi sevmeyişinin alâmetidir.Allah-u Teàlâ’nın bizi sevmeyişinin alâmetidir. Eğer Allah-u Teàlâ bizi sevse, bizde hep iyi ahlâklar olacak.Eğer Allah-u Teàlâ bizi sevse, bizde hep iyi ahlâklar olacak.

Her sabah okuyoruz burada:


Her sabah okuyoruz burada:

“—İyi ahlâkları bize ver ya Rabbi!

“—İyi ahlâkları bize ver ya Rabbi!
Çünkü iyi ahlâkları veren sensin!” diye.Çünkü iyi ahlâkları veren sensin!” diye.

Cenab-ı Peygamber’in bir hadisinden istifade ederek


Cenab-ı Peygamber’in bir hadisinden istifade ederek
Allah-u Teàlâ’dan her gün istiyoruz ama olmuyor.Allah-u Teàlâ’dan her gün istiyoruz ama olmuyor. Sebebi? Bizim ona lâyık olmamız lazım.Sebebi? Bizim ona lâyık olmamız lazım. Biz layık olmadıkça olmuyor.Biz layık olmadıkça olmuyor. Allah-u Teàlâ’nın hükmüne, takdirine razı;Allah-u Teàlâ’nın hükmüne, takdirine razı; evâmirine imtisâl etmiş bir kul oluruz da o bizi severse,evâmirine imtisâl etmiş bir kul oluruz da o bizi severse, biz istemeden onu bize verir.biz istemeden onu bize verir. Bize vermeyişinin sebebi, bizim ona lâyık olamadığımızdan dolayıdır.Bize vermeyişinin sebebi, bizim ona lâyık olamadığımızdan dolayıdır.

Öyleyse güzel ahlâklar Allah’tandır.


Öyleyse güzel ahlâklar Allah’tandır.
Allah verirse, sevdiğine verir onu.Allah verirse, sevdiğine verir onu. Hiç sen iyi paranı kötü yere atar mısın?Hiç sen iyi paranı kötü yere atar mısın? Para on paralık bir şeydir ama, onu bile iyi bir yere harcamak istersin.Para on paralık bir şeydir ama, onu bile iyi bir yere harcamak istersin. Ahlâk ise bize cenneti kazandıracak en büyük sermayedir.Ahlâk ise bize cenneti kazandıracak en büyük sermayedir. Onu sevmediği insanlara vermek mümkün olur mu hiç?Onu sevmediği insanlara vermek mümkün olur mu hiç?

Hikem-i Atâiyye güzel bir kitaptır, onu tavsiye ederim.


Hikem-i Atâiyye güzel bir kitaptır, onu tavsiye ederim.
Yeni yazıları da var, onlardan okursanız istifade edersiniz.Yeni yazıları da var, onlardan okursanız istifade edersiniz.

Şu arkasında da bir sözü daha var ki, o daha üstün bir söz.


Şu arkasında da bir sözü daha var ki, o daha üstün bir söz.


Men zehede fi'd-dünyâ allemehullâhü


Men zehede fi'd-dünyâ allemehullâhü
bilâ te'allüm ve hedâhü bilâ hidâyet.bilâ te'allüm ve hedâhü bilâ hidâyet.

Aynen tercümesini şöyle yapmış:


Aynen tercümesini şöyle yapmış:

“—Bir kimse dünyadan i’raz edip, yüz çevirip,

“—Bir kimse dünyadan i’raz edip, yüz çevirip,
ahirete ruh ve can ile meylederse,ahirete ruh ve can ile meylederse, Allah-u Teàlâ onu sebepsizAllah-u Teàlâ onu sebepsiz ve vasıtasız terbiye eder.”ve vasıtasız terbiye eder.”

Ötekini Hızır terbiye ediyor,


Ötekini Hızır terbiye ediyor,
bunu Allah-u Teàlâ terbiye ediyor,bunu Allah-u Teàlâ terbiye ediyor, peygamberlerini yaptığı gibi.peygamberlerini yaptığı gibi. Peygamberlerin terbiyesi sırf Allah'ındır.Peygamberlerin terbiyesi sırf Allah'ındır.

Eddebenî rabbî...


Eddebenî rabbî...

“Beni terbiye eden Rabbimdir...” buyurmadı mı?

“Beni terbiye eden Rabbimdir...” buyurmadı mı?
Ona râh-ı hakkı gösterir ve ona hidayet verir.Ona râh-ı hakkı gösterir ve ona hidayet verir. Üstada haceti ve ihtiyacı olmaz.Üstada haceti ve ihtiyacı olmaz. Onun altında bir hadis daha zikretmiş:Onun altında bir hadis daha zikretmiş:

Bir kimse dininde istikamet ve doğru olmaz


Bir kimse dininde istikamet ve doğru olmaz
ve her iyi ve kötüyü bilmezve her iyi ve kötüyü bilmez akl u iradesi Allah-u Teàlâ fehmetmeyince.akl u iradesi Allah-u Teàlâ fehmetmeyince. Allah-u Teàlâ’dan alamayınca,Allah-u Teàlâ’dan alamayınca, iyiyi kötüyü seçmekiyiyi kötüyü seçmek ve doğru yolda durmak mümkün değildir.ve doğru yolda durmak mümkün değildir. Kul, dersini ve ilmini Allah-u Teàlâ’dan ahzetmese,Kul, dersini ve ilmini Allah-u Teàlâ’dan ahzetmese, mü’min-i kâmil olamaz.mü’min-i kâmil olamaz. Mü’min-i kâmil olması Allah-u Teàlâ’danMü’min-i kâmil olması Allah-u Teàlâ’dan dersini ve ilmini almasına vâbeste imiş.dersini ve ilmini almasına vâbeste imiş. Allah cümlemizi affetsin deAllah cümlemizi affetsin de tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar etsin…tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar etsin…

Şimdi bize bir ölçü.


Şimdi bize bir ölçü.
Biz hepimiz mü’miniz elhamdülillah. Müslümanız da…Biz hepimiz mü’miniz elhamdülillah. Müslümanız da… Fakat birkaç gündür mütalaa ettiğim bir şey var,Fakat birkaç gündür mütalaa ettiğim bir şey var, üzerinde çok üzülüyorum.üzerinde çok üzülüyorum. Mü’mini Rasûl-i Ekrem bize tarif ediyor.Mü’mini Rasûl-i Ekrem bize tarif ediyor. Peygamberimizin sözleri bizim terazimizdir.Peygamberimizin sözleri bizim terazimizdir. Kendimi o teraziye koyuyorum, sıfıra düşüyor.Kendimi o teraziye koyuyorum, sıfıra düşüyor.

Bir kitap aldım Mekke’den bu sefer de,


Bir kitap aldım Mekke’den bu sefer de,
o adamın sözlerine de hak verdim şimdi.o adamın sözlerine de hak verdim şimdi. O diyor ki:O diyor ki:
“—Bir adamı dine davet edeceğiniz vakitte,

“—Bir adamı dine davet edeceğiniz vakitte,
evvela o adama kendinizin müslüman olmadığını söyleyin!evvela o adama kendinizin müslüman olmadığını söyleyin! Çünkü o adam size bakarsa, müslüman olmaz!” diyor.Çünkü o adam size bakarsa, müslüman olmaz!” diyor.
“—Müslümanlık eğer bu senin dediğin gibiyse,

“—Müslümanlık eğer bu senin dediğin gibiyse,
bunda ne iş var?” diyecek.bunda ne iş var?” diyecek.

Ona söyle, kendini bildir de kitabın dediği gibi müslüman ol diyor.


Ona söyle, kendini bildir de kitabın dediği gibi müslüman ol diyor.
Kitap müslümanlığı nasıl istiyorsa, öyle olursan, müslüman o zaman olursun.Kitap müslümanlığı nasıl istiyorsa, öyle olursan, müslüman o zaman olursun. Öyle müslüman olmuyorsan, takma adla müslümanlık olmaz.Öyle müslüman olmuyorsan, takma adla müslümanlık olmaz.

Şimdi Rasûl-i Ekrem SAS’in


Şimdi Rasûl-i Ekrem SAS’in
bir sözünün bir parçasını hep beraber bir tartışma yapalım.bir sözünün bir parçasını hep beraber bir tartışma yapalım. Buyuruyor ki Rasûl-i Ekrem, SAS Efendimiz:Buyuruyor ki Rasûl-i Ekrem, SAS Efendimiz: Müslim, Sahîh hadislerinde...Müslim, Sahîh hadislerinde...

Bunu hep teker teker söyledi de,


Bunu hep teker teker söyledi de,
bu hadise gelince cemî olaraktan el-mü’minûnbu hadise gelince cemî olaraktan el-mü’minûn “Mü’minler” dedi.“Mü’minler” dedi. Keracülin vâhidin.Keracülin vâhidin. Mü’minler bir adam gibidir, iki değil.Mü’minler bir adam gibidir, iki değil. Bir ucu şark, bir ucu garb, dünyanın içerisine yayılmış.Bir ucu şark, bir ucu garb, dünyanın içerisine yayılmış. Ne kadar mü’min adını taşıyan insanlar varsa,Ne kadar mü’min adını taşıyan insanlar varsa, hepsi bir adam işte…hepsi bir adam işte… Ta Japonya’da varmış müslüman kardeş.Ta Japonya’da varmış müslüman kardeş. Bir de var Amerika’nın veyahut Londra’nın şurasında, burasında bir kardeş.Bir de var Amerika’nın veyahut Londra’nın şurasında, burasında bir kardeş. Bu kardeşlerle bizim ilgimiz,Bu kardeşlerle bizim ilgimiz, vücudumuzun ilgisi gibi olacak.vücudumuzun ilgisi gibi olacak.

Vücudumuzda bak bir sürü a’zâ var.


Vücudumuzda bak bir sürü a’zâ var.
El, ayak, göz, kulak.El, ayak, göz, kulak. Bu dışta görünen.Bu dışta görünen. İçeride bilemediğimiz bir sürü vücudu teşkil edenİçeride bilemediğimiz bir sürü vücudu teşkil eden milyonlarca parça var.milyonlarca parça var. Hep birleşmiş de bu vücut olmuştur.Hep birleşmiş de bu vücut olmuştur. Bu vücudun bir tarafına bir iğne batırdığımız vakitte,Bu vücudun bir tarafına bir iğne batırdığımız vakitte, kıyamet koparıyoruz “Ay!” diyerekten.kıyamet koparıyoruz “Ay!” diyerekten. Niçin? Her tarafımız bundan müteessir oluyor.Niçin? Her tarafımız bundan müteessir oluyor. Niçin? Birlik var vücutta…Niçin? Birlik var vücutta…

Hatta İmam-ı Gazali der ki, meselâ bıçak kesiyor ya


Hatta İmam-ı Gazali der ki, meselâ bıçak kesiyor ya
bir yerimizi kazaen.bir yerimizi kazaen. Kesildiği vakitte bir ıstırap oluyor,Kesildiği vakitte bir ıstırap oluyor, bir acı duyuyoruz.bir acı duyuyoruz. Bu acının sebebi nedir biliyor musun diyor.Bu acının sebebi nedir biliyor musun diyor. Oradaki ayrılıktan ağlaşıyor,Oradaki ayrılıktan ağlaşıyor, sızı ondan ileri geliyor.sızı ondan ileri geliyor. İkiye ayrıldı o kesikten.İkiye ayrıldı o kesikten. O ayrılık dolayısıyla ızdırap hasıl oluyor,O ayrılık dolayısıyla ızdırap hasıl oluyor, birleşince kalkıyor.birleşince kalkıyor.

Binâen aleyh mü’minler hep bir olduğu halde,


Binâen aleyh mü’minler hep bir olduğu halde,
ölçelim bakalım, koyalım teraziye.ölçelim bakalım, koyalım teraziye. Komşumuz beni tanımıyor, ben de komşumuzu tanımıyorum.Komşumuz beni tanımıyor, ben de komşumuzu tanımıyorum. Ölüyor, haberim olmuyor.Ölüyor, haberim olmuyor. Hasta oluyor, gene haberim olmuyor.Hasta oluyor, gene haberim olmuyor. Çocuğu dünyaya geliyor, gözün aydın diyeceğim, haberim yok.Çocuğu dünyaya geliyor, gözün aydın diyeceğim, haberim yok. Ölüyor, Allah sana sabır versin diyeceğim, haberimiz yok.Ölüyor, Allah sana sabır versin diyeceğim, haberimiz yok. Ortada alâkamız yok.Ortada alâkamız yok. Haberimiz yok, e ne yapalım. Kendileri gelsinler.Haberimiz yok, e ne yapalım. Kendileri gelsinler. Her şeyimiz buna göre.Her şeyimiz buna göre. Bu ilgisizlik neden ileri geliyor?Bu ilgisizlik neden ileri geliyor?

Şimdi gene bir misal.


Şimdi gene bir misal.
Allah esirgeye kangren diyorlar bir hastalık var.Allah esirgeye kangren diyorlar bir hastalık var. Kolunun kesilmesi lazım.Kolunun kesilmesi lazım. Yahut ayağının kesilmesi lazım. Büyük ıstırap.Yahut ayağının kesilmesi lazım. Büyük ıstırap. Oraya tutuyor doktorlar, bir morfin yapıyorlar.Oraya tutuyor doktorlar, bir morfin yapıyorlar. O zaman onu güzelce tıkır tıkır odunu keser gibi kesiyor.O zaman onu güzelce tıkır tıkır odunu keser gibi kesiyor. Sen de karşıdan bakıyorsun, hiç ıstırabın yok.Sen de karşıdan bakıyorsun, hiç ıstırabın yok. Hiçbir şey duymuyorsun.Hiçbir şey duymuyorsun. Neden duymuyorsun bu ıstırabı.Neden duymuyorsun bu ıstırabı. Kesiliyorsun ya?Kesiliyorsun ya? İşte o morfin denilen bela, seni iptal ediyor.İşte o morfin denilen bela, seni iptal ediyor. O hissini iptal edişinden dolayı acıyı duyamıyorsun.O hissini iptal edişinden dolayı acıyı duyamıyorsun.

Binâen aleyh, bugün mü’minlerin etrafın ızdırabını duyamamasının sebebi,


Binâen aleyh, bugün mü’minlerin etrafın ızdırabını duyamamasının sebebi,
aldıkları küfür morfinidir.aldıkları küfür morfinidir. Küfür morfinleri onun hislerini iptal etmiş,Küfür morfinleri onun hislerini iptal etmiş, hiçbir şeyden haberi yok.hiçbir şeyden haberi yok. Ancak, “Ben nasıl yaşarım,Ancak, “Ben nasıl yaşarım, ben nasıl mümtaz bir insan olurum,ben nasıl mümtaz bir insan olurum, ben nasıl müreffeh bir hayat geçirebilirim?” diyor, gayesi bu.ben nasıl müreffeh bir hayat geçirebilirim?” diyor, gayesi bu. Öteki tarafları hepsi kavgadan ibaret.Öteki tarafları hepsi kavgadan ibaret. Allah cümlemizi gaflet uykusundan uyandırsın...Allah cümlemizi gaflet uykusundan uyandırsın...

Aziz kardeş!


Aziz kardeş!
Şu Allah-u Teàlâ’nın bize verdiği, vücut üzerindekiŞu Allah-u Teàlâ’nın bize verdiği, vücut üzerindeki nimetlerin haddi hesabı yok.nimetlerin haddi hesabı yok. Şu gözün gördüğünüŞu gözün gördüğünü bize gösterebilmek için ne muazzam bir fabrika kurmak lazım kibize gösterebilmek için ne muazzam bir fabrika kurmak lazım ki bu gözün gördüğünü görebilelim.bu gözün gördüğünü görebilelim. Meselâ, bugün ayın çok üstlerindeki, güneşin çok üstlerindekiMeselâ, bugün ayın çok üstlerindeki, güneşin çok üstlerindeki yıldızlara varıncaya kadar, şu ufacık,yıldızlara varıncaya kadar, şu ufacık, mercimek tanesinden, iğne topuzu kadar olan bir şeyle görebiliyoruz.mercimek tanesinden, iğne topuzu kadar olan bir şeyle görebiliyoruz. Bunu gösterebilmek için nasıl bir fabrika kurmak lazım ki,Bunu gösterebilmek için nasıl bir fabrika kurmak lazım ki, baktığımız vakitte o yıldızları görebilelim?baktığımız vakitte o yıldızları görebilelim?

O yıldızlarla uğraşanlar var ya,


O yıldızlarla uğraşanlar var ya,
kim bilir ne muazzam fabrikaları var da onları seyrediyorlar mesela.kim bilir ne muazzam fabrikaları var da onları seyrediyorlar mesela. Ayı görüyorlar.Ayı görüyorlar. O aya çıkmak için adam bir makine yapmış.O aya çıkmak için adam bir makine yapmış. Kaç milyar lira ile o fabrika kurulmuş.Kaç milyar lira ile o fabrika kurulmuş. Kaç yüz bin insan çalışıyor orada daKaç yüz bin insan çalışıyor orada da ancak o icadı yapabiliyorlar.ancak o icadı yapabiliyorlar. Halbuki şu vücut onun içinde hapis.Halbuki şu vücut onun içinde hapis. Allah-u Teàlâ’nın kurduğu şu makine sayesinde her şeyi görebiliyor.Allah-u Teàlâ’nın kurduğu şu makine sayesinde her şeyi görebiliyor. Yalnız bu makineyi kullanmak lazım.Yalnız bu makineyi kullanmak lazım.

Bu seferki adamın attığı füze gidemedi yerine.


Bu seferki adamın attığı füze gidemedi yerine.
Sebebi? Ufacık bir arıza, onu geri çevirdi.Sebebi? Ufacık bir arıza, onu geri çevirdi. E bu insandaki arızalar da bizi insanlıktan çeviriyor.E bu insandaki arızalar da bizi insanlıktan çeviriyor. Bu füze gidemedi ufacık bir arızasından dolayı.Bu füze gidemedi ufacık bir arızasından dolayı. Ya bizim bu Allah’ın ve Rasûlü’nünYa bizim bu Allah’ın ve Rasûlü’nün emirlerine karşı olan arızalarımızı toplasak,emirlerine karşı olan arızalarımızı toplasak, bizi yukarıya değil aşağıya doğru düşürdüğünü pekâla görürüz.bizi yukarıya değil aşağıya doğru düşürdüğünü pekâla görürüz.

Hadis-işerifte bildirilen keracülün vâhid


Hadis-işerifte bildirilen keracülün vâhid
bir dama gibi, bir vücut gibi değiliz.bir dama gibi, bir vücut gibi değiliz. Şu Gediz depremi dünkü hadise…Şu Gediz depremi dünkü hadise… İçimizin sızlamasını ölçecek bir makinamız olsa da ölçsek…İçimizin sızlamasını ölçecek bir makinamız olsa da ölçsek… O Gediz’de o kadar müslüman kardeş yaralandı,O Gediz’de o kadar müslüman kardeş yaralandı, evi barkı gitti; sızımız neden ibaretti acaba.evi barkı gitti; sızımız neden ibaretti acaba. Eh, belki birer parça yardım edenler oldu amaEh, belki birer parça yardım edenler oldu ama o yardımların nisbeti devede kulak denecek kadar bir şeydir.o yardımların nisbeti devede kulak denecek kadar bir şeydir. İçimizdeki ızdıraba bakalım.İçimizdeki ızdıraba bakalım. İçimiz ne kadar muzdarip oldu o kardeşlerimizin yanılıp yakılmasından?İçimiz ne kadar muzdarip oldu o kardeşlerimizin yanılıp yakılmasından?

Geçen bir hocaefendi geldi de baktım yüzü gözü yaralı hocaefendinin...


Geçen bir hocaefendi geldi de baktım yüzü gözü yaralı hocaefendinin...
Gediz’de bir caminin de imamıymış.Gediz’de bir caminin de imamıymış. Camim gitti dedi, hiçbir şeyi kalmadı, yandı.Camim gitti dedi, hiçbir şeyi kalmadı, yandı. Ben de kırk senelik oranın imamıyım, evim de gitti.Ben de kırk senelik oranın imamıyım, evim de gitti. Yüzü gözü de yaralı ama, “Allah’a hamd ediyorum, el-hamdü lillah!” dedi.Yüzü gözü de yaralı ama, “Allah’a hamd ediyorum, el-hamdü lillah!” dedi. Sağsalimim, yine Allah'a ibadetimi yaparım dedi.Sağsalimim, yine Allah'a ibadetimi yaparım dedi. Ama bize sorunca, bizde o ızdırap yok.Ama bize sorunca, bizde o ızdırap yok. Herkesi bilemem ama bende yok.Herkesi bilemem ama bende yok. Şimdi müslümanlar bir vücut gibi nasıl oluyor, onun bir misalini söyleyeyim size:Şimdi müslümanlar bir vücut gibi nasıl oluyor, onun bir misalini söyleyeyim size: Müslümanlar keracülün vâhid nasıl oluyor?Müslümanlar keracülün vâhid nasıl oluyor?

Zannedersem Yermuk Harbi idi.


Zannedersem Yermuk Harbi idi.
Düşman çok adette, Müslümanlar az adette,Düşman çok adette, Müslümanlar az adette, Az olmalarına rağmen dövüşten kaçmadılar.Az olmalarına rağmen dövüşten kaçmadılar. Savaşta şehid olanlar, yaralananlar oldu.Savaşta şehid olanlar, yaralananlar oldu. Şehidlere, yaralılara bakan bakıcılar da var tabii.Şehidlere, yaralılara bakan bakıcılar da var tabii. Yedi tane kardeş böyle sıralamışlar.Yedi tane kardeş böyle sıralamışlar. Yatıyorlar, yaralanmışlar yatıyorlar.Yatıyorlar, yaralanmışlar yatıyorlar. Bir hasta bakıcıBir hasta bakıcı
‘‘—Sana su vereyim mi?’’ demiş.

‘‘—Sana su vereyim mi?’’ demiş.

‘‘—Kardeşimin yarası benden ağır, onun yardımına koş.

‘‘—Kardeşimin yarası benden ağır, onun yardımına koş.
Benim biraz daha tahammülüm var.’’ DemişBenim biraz daha tahammülüm var.’’ Demiş O haldeki bir Müslümanın kardeşini düşünmesi neden acaba?O haldeki bir Müslümanın kardeşini düşünmesi neden acaba? Belki o suyu içse kendisi daha selamete ulaşacak.Belki o suyu içse kendisi daha selamete ulaşacak. Yahut o yemeği yese.Yahut o yemeği yese. Ama kardeşim daha muzdarip diyor.Ama kardeşim daha muzdarip diyor. Onun imdadına koş.Onun imdadına koş. Ona varıyor.Ona varıyor. O diyor ki: Öteki arkadaş benden daha önce yaralandı ona koş.O diyor ki: Öteki arkadaş benden daha önce yaralandı ona koş. Dolaşıyor yine ona geliyor bakıyor ki o gözlerini yummuş ahirete göçmüş.Dolaşıyor yine ona geliyor bakıyor ki o gözlerini yummuş ahirete göçmüş. Ötekine bakıyor o da yummuş gözlerini yediside şehit olmuş o anda.Ötekine bakıyor o da yummuş gözlerini yediside şehit olmuş o anda. Ahirete göçmüşler.Ahirete göçmüşler. Yani bir anı kalmışsa bile kardeşini düşünüyor.Yani bir anı kalmışsa bile kardeşini düşünüyor.

Bunun bizde tezahürünü görebilir misiniz bugün?


Bunun bizde tezahürünü görebilir misiniz bugün?


Hatta bunun bir ikinci misalini de şöyle anlatırlar:


Hatta bunun bir ikinci misalini de şöyle anlatırlar:


Fukara zümresinden birisine bir koyun başı hediye gelmiş.


Fukara zümresinden birisine bir koyun başı hediye gelmiş.
O fukara,O fukara, “Benim karnım henüz daha bayılacak kadar acıkmadı,“Benim karnım henüz daha bayılacak kadar acıkmadı, tahammülüm var.tahammülüm var. Fakat şu alt taraftaki komşum benden daha aç!” demiş,Fakat şu alt taraftaki komşum benden daha aç!” demiş, koyun başını ona götürmüş, vermiş.koyun başını ona götürmüş, vermiş. O da öyle düşünüp bir başka komşusuna vermiş.O da öyle düşünüp bir başka komşusuna vermiş. Bir mahalleyi dolaşmış koyun başı, hep birbirlerine devrediyorlar.Bir mahalleyi dolaşmış koyun başı, hep birbirlerine devrediyorlar. Altı kapıyı dolaştıktan sonra nihayet ilk fakire tekrar gelmiş.Altı kapıyı dolaştıktan sonra nihayet ilk fakire tekrar gelmiş. Bakmış ki gözlerini yummuş ahirete gitmiş.Bakmış ki gözlerini yummuş ahirete gitmiş. Yani o anda bile kardeşini düşünüyor.Yani o anda bile kardeşini düşünüyor.

Şimdi arasak, böyle bir müslümanı nasıl bulabiliriz?


Şimdi arasak, böyle bir müslümanı nasıl bulabiliriz?


Namaz kılıyoruz, elhamdülillah…


Namaz kılıyoruz, elhamdülillah…
Oruç tutuyoruz, elhamdülillah…Oruç tutuyoruz, elhamdülillah… Allah’a imanımız da var, elhamdülillah…Allah’a imanımız da var, elhamdülillah… Fakat şunu şöyle düşünürseniz:Fakat şunu şöyle düşünürseniz: Bir iç organ var, bir de dış organ var.Bir iç organ var, bir de dış organ var. Bu iç ve dış organların birbiriyle irtibatı lazım!Bu iç ve dış organların birbiriyle irtibatı lazım! Namaz dış, iman da iç…Namaz dış, iman da iç…

Bunların irtibatıyla vücudun hayat bulması lazım.


Bunların irtibatıyla vücudun hayat bulması lazım.
Bu irtibat yok ki, iman canlanamıyor.Bu irtibat yok ki, iman canlanamıyor. Var, fakat çok zayıf bir şekilde, canlanamıyor...Var, fakat çok zayıf bir şekilde, canlanamıyor...

Meselâ, hasta yatakta yatıyor ama,


Meselâ, hasta yatakta yatıyor ama,
diyemezsin ki bu adam insan değildir.diyemezsin ki bu adam insan değildir. Canı var, insan…Canı var, insan… Kâfir de diyemezsin, imanı da var.Kâfir de diyemezsin, imanı da var. Fakat ne kalkabiliyor, ne yürüyebiliyor, ne konuşabiliyor…Fakat ne kalkabiliyor, ne yürüyebiliyor, ne konuşabiliyor… Zarardan başka bir şeyi yok.Zarardan başka bir şeyi yok. Hep başındakiler ona bakacak,Hep başındakiler ona bakacak, altını temizleyecek, üstünü temizleyecek, yedirecek, içirecek.altını temizleyecek, üstünü temizleyecek, yedirecek, içirecek. Ama yaşasın diyerekten böyle bir gayret var.Ama yaşasın diyerekten böyle bir gayret var. Ama ne faydası var o adamın şimdi?Ama ne faydası var o adamın şimdi?

Ama atamayız, gömemeyiz,


Ama atamayız, gömemeyiz,
insandır diyerekten elimizden gelen yardımı gene yapıyoruz.insandır diyerekten elimizden gelen yardımı gene yapıyoruz. Biz şimdi o hastanın haline düşmüşüz.Biz şimdi o hastanın haline düşmüşüz. Hiçbir faydamız yok zarardan başka…Hiçbir faydamız yok zarardan başka…

El-mü’minü men eminehü’n-nâs


El-mü’minü men eminehü’n-nâs
Vel müslim men selimehü’n-nâsVel müslim men selimehü’n-nâs Hayru'n-nâs men yenfeu'n-nâs.Hayru'n-nâs men yenfeu'n-nâs. Şerru'n-nâs men yedurru'n-nâs.Şerru'n-nâs men yedurru'n-nâs.

Allah cümlemizi affetsin...


Allah cümlemizi affetsin...
Tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar eylesin…Tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar eylesin…

Bugünkü dersimiz bu kadarla kalsın.


Bugünkü dersimiz bu kadarla kalsın.


Râmuz dersimize de devam edemedik, özürler dileriz.


Râmuz dersimize de devam edemedik, özürler dileriz.


Allah cümlemizi


Allah cümlemizi
tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar eylesin…tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar eylesin… Cümlemize bu iyi, güzel ahlâklara sàhib olabilmeye isti’dad ihsan buyursun…Cümlemize bu iyi, güzel ahlâklara sàhib olabilmeye isti’dad ihsan buyursun…

El-fâtiha!


El-fâtiha!
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2