Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Dilimizin Gücünü Doğru Kullanmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 26.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sevap Kazanacaksak Konuşalım, Günaha Gireceksek Susalım!, Dini Bilgileri Öğreneceğiz, Az Demeyeceğiz, Allah O Kula Rahmet Eylesin ki, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Dilimizin Gücünü Doğru Kullanmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 26.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sevap Kazanacaksak Konuşalım, Günaha Gireceksek Susalım!, Dini Bilgileri Öğreneceğiz, Az Demeyeceğiz, Allah O Kula Rahmet Eylesin ki, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

"Allah bir kula Rahmetini erdirsin. Onu rahmetine gark etsin. "Allah bir kula Rahmetini erdirsin. Onu rahmetine gark etsin. Rahmetine mazhar buyursun ki, öyle bir kul ki" Tekelleme fe-ğanime. Rahmetine mazhar buyursun ki, öyle bir kul ki" Tekelleme fe-ğanime. "Konuşuyor, sevaplı ve hayırlı, güzel şey söylediği için sevap kazanıyor." "Konuşuyor, sevaplı ve hayırlı, güzel şey söylediği için sevap kazanıyor." Ev sekete "Yahut da konuşmuyor susuyor, sükût ediyor."Ev sekete "Yahut da konuşmuyor susuyor, sükût ediyor." Fe-selime "O zaman da selamatte oluyor." Fe-selime "O zaman da selamatte oluyor."

"Konuştuğu zaman sevap kazanan yahut da susup da günaha bulaşmayan kula"Konuştuğu zaman sevap kazanan yahut da susup da günaha bulaşmayan kula Allah rahmetini mazhar eylesin.Allah rahmetini mazhar eylesin. O kulu rahmetine erdirsin, ona rahmeti ile muamele eylesin." O kulu rahmetine erdirsin, ona rahmeti ile muamele eylesin."

Demek ki bizim bu kısa hadîs-i şerîften dikkat etmemiz gereken, Demek ki bizim bu kısa hadîs-i şerîften dikkat etmemiz gereken, almamız gereken ders; konuştuğumuz zaman konuşmamız sevaplı olacak,almamız gereken ders; konuştuğumuz zaman konuşmamız sevaplı olacak, Ona dikkat edeceğiz! Ganimet olacak, bir şey kazanacağız, bir fayda olacak. Ona dikkat edeceğiz! Ganimet olacak, bir şey kazanacağız, bir fayda olacak. Yahut da öyle bir durum yoksa konuşmayacağız; sükût da ibadettendir.Yahut da öyle bir durum yoksa konuşmayacağız; sükût da ibadettendir. Ama millet onun ibadet olduğunu bilmiyor. Ama millet onun ibadet olduğunu bilmiyor.

O zaman sükût edeceğiz. Sükût edersek afetlerden, günahlardan, zararlardan korunmuş oluruz. O zaman sükût edeceğiz. Sükût edersek afetlerden, günahlardan, zararlardan korunmuş oluruz. Çünkü konuştuğu zaman yalan söylerse günaha girer. Çünkü konuştuğu zaman yalan söylerse günaha girer. Sert söylerse, kalp kırarsa günaha girer. Ağzını bozar küfrederse terbiyesizliğinden günaha girer.Sert söylerse, kalp kırarsa günaha girer. Ağzını bozar küfrederse terbiyesizliğinden günaha girer. Yalancı şahitlik ederse günaha girer. Yalancı şahitlik ederse günaha girer.

Konuşunca insan artık ağzından söz nereye varacaksa birçok zararlara uğrayabilir.Konuşunca insan artık ağzından söz nereye varacaksa birçok zararlara uğrayabilir. Ama sustu mu, sustuğu takdirde kendisine bir zarar gelmez. Ama sustu mu, sustuğu takdirde kendisine bir zarar gelmez. Binâenaleyh susan insanın en önde gelen en basit birinci kârı;Binâenaleyh susan insanın en önde gelen en basit birinci kârı; bir kere hiç olmazsa susmuş günaha girmemiş. bir kere hiç olmazsa susmuş günaha girmemiş. Günaha girmemiş olması bir ganimettir. Ama ayrıca bir de sustuğu zaman tefekkür ediyorsa Günaha girmemiş olması bir ganimettir. Ama ayrıca bir de sustuğu zaman tefekkür ediyorsa tefekkür ibaretlerin en üstünüdür. tefekkür ibaretlerin en üstünüdür.

Tefekkür de elbette susup kafayı dinleyip Tefekkür de elbette susup kafayı dinleyip içine dönüp derin derin mülahaza ettiği zaman olan bir şey, içine dönüp derin derin mülahaza ettiği zaman olan bir şey, Boş konuştuğu zaman, konuşup dururken olmaz… Boş konuştuğu zaman, konuşup dururken olmaz…

Şöyle bir gün boyunca yaptığımız konuşmaları göz önüne getirelim; bir toplantıya gittiğimiz zamanŞöyle bir gün boyunca yaptığımız konuşmaları göz önüne getirelim; bir toplantıya gittiğimiz zaman kahvede, dükkânda, vesairede çoğu işe yaramaz. kahvede, dükkânda, vesairede çoğu işe yaramaz. Veyahut kadınların konuşmaları, çoğu işe yaramaz boş konuşma.Veyahut kadınların konuşmaları, çoğu işe yaramaz boş konuşma. Bir kısmı da günah, gıybet, dedikodu, vesaire cinsinden olursa, kalp kırıcı olursa günah oluyor. Bir kısmı da günah, gıybet, dedikodu, vesaire cinsinden olursa, kalp kırıcı olursa günah oluyor.

Demek ki bu hadîs-i şerîften "ya hayır, sevap kazanacaksak konuşalım ya da susalım da Demek ki bu hadîs-i şerîften "ya hayır, sevap kazanacaksak konuşalım ya da susalım da günaha girmeyelim" dersi çıkıyor. günaha girmeyelim" dersi çıkıyor. Efendimiz onun altında aynı konuyu biraz daha başka yönden konuşmuş. Efendimiz onun altında aynı konuyu biraz daha başka yönden konuşmuş. Hz. Âişe anamız radıyallahu anha naklediyor: Hz. Âişe anamız radıyallahu anha naklediyor:

Rahima'llâhü'mre en keffe lisânehû an e'râdi'l-müslimîne lâ tehılle şefâ'atî lita'ânin ve lâ. Rahima'llâhü'mre en keffe lisânehû an e'râdi'l-müslimîne lâ tehılle şefâ'atî lita'ânin ve lâ.

"Allah, ağzını müslümanların namuslarına, şereflerine, zarar vermekten koruyan kula rahmet eylesin.""Allah, ağzını müslümanların namuslarına, şereflerine, zarar vermekten koruyan kula rahmet eylesin." Ağzını müslümanlara zarar vermekten tutabilen kula Allah rahmet eylesin.Ağzını müslümanlara zarar vermekten tutabilen kula Allah rahmet eylesin. Müslümanların haysiyet, şeref, onur, itibarına zarar vermekten koruyan, ağzını tutabilene Müslümanların haysiyet, şeref, onur, itibarına zarar vermekten koruyan, ağzını tutabilene Allah rahmeti ile muamele eylesin. Allah rahmeti ile muamele eylesin.

Lâ tehıllu şefâ'atî, "Benim şefaatim helal olmaz." lita'ânin ve lâ li-la'ânin.Lâ tehıllu şefâ'atî, "Benim şefaatim helal olmaz." lita'ânin ve lâ li-la'ânin. "Onun bunun, haysiyetine, namusuna, sataşan, saldırgan insana, şefaatim helal olmaz" "Onun bunun, haysiyetine, namusuna, sataşan, saldırgan insana, şefaatim helal olmaz" Şefaatim etmem, şefaatim gelmez, o kimse şefaatime ulaşamaz. Şefaatim etmem, şefaatim gelmez, o kimse şefaatime ulaşamaz.

"Bir de lanet eden kimseye şefaatim ulaşmaz." "Allah onu kahretsin. "Bir de lanet eden kimseye şefaatim ulaşmaz."

"Allah onu kahretsin.
Bunu kahretsin, Allah belasını versin, Allah lanet etsin, boynu devrilsin…" Bunu kahretsin, Allah belasını versin, Allah lanet etsin, boynu devrilsin…" Bilmem ne... "Ne oluyorsun ya! Boyuna ağzından ona buna, lanet, ağır sözler çıkıyor." Bilmem ne...

"Ne oluyorsun ya! Boyuna ağzından ona buna, lanet, ağır sözler çıkıyor."

O zaman şefaatinden mahrum kalıyor.O zaman şefaatinden mahrum kalıyor. Demek ki Peygamber Efendimiz böyle lanetçilere, sağa, sola, ırzına, namusuna adamın, Demek ki Peygamber Efendimiz böyle lanetçilere, sağa, sola, ırzına, namusuna adamın, haysiyetine, şerefine, saldıran, sataşanlara, gitmiyor. haysiyetine, şerefine, saldıran, sataşanlara, gitmiyor. Peygamber Efendimiz onlara şefaat eylemiyor. Peygamber Efendimiz onlara şefaat eylemiyor. Böyle bir şey yapmayı şeytan içinden, gösterse, iteklese bile insan dilini, müslümanların ırzına,Böyle bir şey yapmayı şeytan içinden, gösterse, iteklese bile insan dilini, müslümanların ırzına, haysiyetine, namusuna sataşacak şekilde kullanmaktan tutabilmeli. haysiyetine, namusuna sataşacak şekilde kullanmaktan tutabilmeli.

Diğer bir hadîs-i şerîf, Rahima'llâhu recülen te'alleme ferîdaten ev ferîdateyni Diğer bir hadîs-i şerîf,

Rahima'llâhu recülen te'alleme ferîdaten ev ferîdateyni
ev amile bi-himâ ev allamehümâ, men ya'melü bi-himâ. ev amile bi-himâ ev allamehümâ, men ya'melü bi-himâ.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten. Peygamber Efendimiz yine dua ediyor: Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten. Peygamber Efendimiz yine dua ediyor:

"Allah o adama rahmeti ile muamele etsin ki" Te'alleme ferîdaten."Allah o adama rahmeti ile muamele etsin ki" Te'alleme ferîdaten. "Dinin önemli farz bilgilerinden bir bilgiyi öğrendi." Ev ferîdateyni "Dinin önemli farz bilgilerinden bir bilgiyi öğrendi." Ev ferîdateyni "Veyahut iki önemli bilgi öğrendi." Allah ona rahmeti ile muamele etsin." "Veyahut iki önemli bilgi öğrendi." Allah ona rahmeti ile muamele etsin."

Ya öğrendi. Ev amile bi-himâ "Yahut bu öğrendiği şeyleri uyguladı." Ya öğrendi. Ev amile bi-himâ "Yahut bu öğrendiği şeyleri uyguladı." Oruç tutmak sevapmış, oruç tuttu. Şu farzmış, şunu yaptı, onunla amel edene rahmet etsin. Oruç tutmak sevapmış, oruç tuttu. Şu farzmış, şunu yaptı, onunla amel edene rahmet etsin.

Ev allamehümâ "Yahut öğrendiği iki önemli konuyu, farzı, öğretti." Ev allamehümâ "Yahut öğrendiği iki önemli konuyu, farzı, öğretti."

Kime? Men ya'melü bi-himâ. "Onunla amel edecek kimseye öğretti."Kime?

Men ya'melü bi-himâ. "Onunla amel edecek kimseye öğretti."
Peygamber Efendimiz bunlara dua ediyor. Peygamber Efendimiz bunlara dua ediyor.

Demek ki dini bilgileri öğreneceğiz, az demeyeceğiz. Demek ki dini bilgileri öğreneceğiz, az demeyeceğiz. Bir konu bile olsa, iki konu bile olsa öğreneceğiz; bir…Bir konu bile olsa, iki konu bile olsa öğreneceğiz; bir… O zaman Peygamber Efendimiz'in duasına mazhar oluyoruz. O zaman Peygamber Efendimiz'in duasına mazhar oluyoruz.

İkincisi, onunla kendimiz uygulamasını yapacağız, kendimiz tatbik edeceğiz, İkincisi, onunla kendimiz uygulamasını yapacağız, kendimiz tatbik edeceğiz, öğrendiğimizi hayatımızda uygulayacağız. öğrendiğimizi hayatımızda uygulayacağız. Yalan söylemek, ayıp günah; tamam, yalan söylemeyeceğiz.Yalan söylemek, ayıp günah; tamam, yalan söylemeyeceğiz. Onun bunun kalbini kırmak doğru değil; tamam, yapmayacağız gibi… Onun bunun kalbini kırmak doğru değil; tamam, yapmayacağız gibi…

Kendisi uygulamasını yapacak. Yahut da uygulamayı yapacak birisine öğretecek. Kendisi uygulamasını yapacak. Yahut da uygulamayı yapacak birisine öğretecek. Öğrenirse Peygamber Efendimiz'in duasına mazhar oluyor. Öğrenirse Peygamber Efendimiz'in duasına mazhar oluyor. Uygularsa Peygamber Efendimiz'in duasına mazhar oluyor.Uygularsa Peygamber Efendimiz'in duasına mazhar oluyor. Uygulayacak bir kimseye öğretirse Peygamber Efendimiz'in duasına mazhar oluyor. Uygulayacak bir kimseye öğretirse Peygamber Efendimiz'in duasına mazhar oluyor.

Hepimiz mektepte öğretmen değiliz ama hepimizin çoluğu çocuğu, torunu torbası, Hepimiz mektepte öğretmen değiliz ama hepimizin çoluğu çocuğu, torunu torbası, akrabası arkadaşı var.akrabası arkadaşı var. Demek ki insan isterse, şuurlu bir müslümansa bunu birisine, yakınındaki birisine öğretebilir.Demek ki insan isterse, şuurlu bir müslümansa bunu birisine, yakınındaki birisine öğretebilir. Öğretmek istediği bir dini bilgiyi öğretebilir. Öğretmek istediği bir dini bilgiyi öğretebilir. Bunu ganimet bilmeli, fırsat bilmeli, öğretmeli. Öğretmeye çalışmalı. Bunu ganimet bilmeli, fırsat bilmeli, öğretmeli. Öğretmeye çalışmalı.

Almanya'da bir yerde Cuma namazı kılmıştım. Sonra adam beni dükkânına çağırdı. Almanya'da bir yerde Cuma namazı kılmıştım. Sonra adam beni dükkânına çağırdı. Daha doğrusu şehrin çıkışında bir işyeri almış,Daha doğrusu şehrin çıkışında bir işyeri almış, zamanında geniş bir arazi -Allah hepinize nasip etsin, temenni ediyorum.- satın almış,zamanında geniş bir arazi -Allah hepinize nasip etsin, temenni ediyorum.- satın almış, orayı lastik tamir dükkânı yapmış. orayı lastik tamir dükkânı yapmış. Lastik değiştirecek, lastik tamir edecek, ana yol üstü bir dükkân.Lastik değiştirecek, lastik tamir edecek, ana yol üstü bir dükkân. Sonra yer geniş, arkasına bir mescit yapmış, benim gittiğimde deSonra yer geniş, arkasına bir mescit yapmış, benim gittiğimde de mescidini üç-dört kat büyütüyordu. mescidini üç-dört kat büyütüyordu.

Oraya Cuma namazı kılmaya gitmiştik, işyerini de dört-beş kat büyütmüş, Oraya Cuma namazı kılmaya gitmiştik, işyerini de dört-beş kat büyütmüş, kocaman bir lastik dükkânı olmuş.kocaman bir lastik dükkânı olmuş. Kocaman harflerle -benim diz boyuma, belime kadar gelen harflerle- Kocaman harflerle -benim diz boyuma, belime kadar gelen harflerle- de koca hangarın bir tarafında öbür tarafına; de koca hangarın bir tarafında öbür tarafına;

Lâ ilâhe illallah Muhammedü'r-Resûlullah da yazmış. Lâ ilâhe illallah Muhammedü'r-Resûlullah da yazmış. Bizi çağırdı, oraya oturduk, çay ikram etti, çay içiyoruz.Bizi çağırdı, oraya oturduk, çay ikram etti, çay içiyoruz. İki tane Alman geldi, baba kız geldiler. Bunlara güzelce satışını yaptı.İki tane Alman geldi, baba kız geldiler. Bunlara güzelce satışını yaptı. Güzel bir tarzda, para kazandı; bir… Bir taraftan da "Bu yazı nedir?" diye Almanlar sordular.Güzel bir tarzda, para kazandı; bir… Bir taraftan da "Bu yazı nedir?" diye Almanlar sordular. Bir de onlara Cuma'dan sonra vaazı verdi. Cumayı kılmıştık, öyle gelmiştik oraya… Bir de onlara Cuma'dan sonra vaazı verdi. Cumayı kılmıştık, öyle gelmiştik oraya…

"İşte, Allah birdir biliyorsunuz, Allah'ın eşi benzeri yoktur, bu onu bildiriyor." dedi."İşte, Allah birdir biliyorsunuz, Allah'ın eşi benzeri yoktur, bu onu bildiriyor." dedi. "Tek olduğunu bildiriyor, İslâm böyle buyurdu." dedi. "Tek olduğunu bildiriyor, İslâm böyle buyurdu." dedi.

Ondan sonra "Peygamber Efendimiz Allah'ın Resûlü'dür." onu anlattı. Ondan sonra "Peygamber Efendimiz Allah'ın Resûlü'dür." onu anlattı. Ben böyle anladığım kadarı ile dikkat ettim güzel kelimelerle, sevdirecek tarzda anlattı,Ben böyle anladığım kadarı ile dikkat ettim güzel kelimelerle, sevdirecek tarzda anlattı, tebliğ vazifesini de yaptı. Bir de mânevî sevap kazandı.tebliğ vazifesini de yaptı. Bir de mânevî sevap kazandı. Lastik sattı maddî kar kazandı. Tebliğ yaptı, anlattı,Lastik sattı maddî kar kazandı. Tebliğ yaptı, anlattı, karşı tarafı da böyle yüz hatlarından takip ettim, ikna etti.karşı tarafı da böyle yüz hatlarından takip ettim, ikna etti. Oradan da sevap kazandı. İşyerinin arkasına da kocaman bir cami yaptı. Oradan da sevap kazandı.

İşyerinin arkasına da kocaman bir cami yaptı.
Önce küçük mescitmiş ama sonra büyüdü, büyüdü, büyüdü, kocaman bir şey…Önce küçük mescitmiş ama sonra büyüdü, büyüdü, büyüdü, kocaman bir şey… Buradaki bizim Cuma namazı kıldığımız caminin üç-dördü kadar kocaman bir yer yaptı.Buradaki bizim Cuma namazı kıldığımız caminin üç-dördü kadar kocaman bir yer yaptı. Hepsi de kendisinin işyeri içinde. Hayatında kimseye de sataşmıyor, zararı da yok. Hepsi de kendisinin işyeri içinde. Hayatında kimseye de sataşmıyor, zararı da yok. Ohh! Hem para kazanıyor, hem sevap kazanıyor. Allah razı olsun. İmrendim… Ohh! Hem para kazanıyor, hem sevap kazanıyor. Allah razı olsun. İmrendim…

Onun için Allah hepinize nasip etsin, diye dua ediyorum Çünkü;Onun için Allah hepinize nasip etsin, diye dua ediyorum Çünkü; "Kim Allah rızası için bir mescit yaparsa"Kim Allah rızası için bir mescit yaparsa Allah da onun için cennet de bir köşk yapacak." bunu biliyoruz.Allah da onun için cennet de bir köşk yapacak." bunu biliyoruz. İşyerine uygun bir yerde seçmiş, rahat bir işyeri, ferah bir işyeri, yeri de geniş almış. İşyerine uygun bir yerde seçmiş, rahat bir işyeri, ferah bir işyeri, yeri de geniş almış. Artık üç dönüm mü, dört dönüm mü, beş dönüm mü?Artık üç dönüm mü, dört dönüm mü, beş dönüm mü? Münih'in çıkışında yer de güzel. Gayet de güzel. Münih'in çıkışında yer de güzel. Gayet de güzel.

Allah bir kulu sevdi mi, kazanç yerini kendi yakınında yaparmış. Allah bir kulu sevdi mi, kazanç yerini kendi yakınında yaparmış. Uzakta da gurbette de, sıkıntılara bulaşmadan, uğraşmadan, kazanmak kolay… Uzakta da gurbette de, sıkıntılara bulaşmadan, uğraşmadan, kazanmak kolay…

Japonlar da dikkat ederlermiş. Japonlar da dikkat ederlermiş. Evinin altını işyeri yaparmış; tezgâh bir taraftan çalışırmış, hanımı gelirmiş, nöbeti devralırmış.Evinin altını işyeri yaparmış; tezgâh bir taraftan çalışırmış, hanımı gelirmiş, nöbeti devralırmış. O yukarıda yemeğini yermiş, inermiş; hanımı çıkarmış, o yemeğini yermiş.O yukarıda yemeğini yermiş, inermiş; hanımı çıkarmış, o yemeğini yermiş. Aşağıdaki dükkân çalışır. Güzel… Aşağıdaki dükkân çalışır. Güzel…

Bizim çocuğumuzun Türkiye'de işyerine giderken, işyerinden gelirken iki, üç saati gidiyor. Bizim çocuğumuzun Türkiye'de işyerine giderken, işyerinden gelirken iki, üç saati gidiyor. Çok zorluklar çekiyor. Hani işinin böyle ayağının dibinde olması çok güzel.Çok zorluklar çekiyor. Hani işinin böyle ayağının dibinde olması çok güzel. -Biraz özendirmek için söylüyorum.- İnşallah, kendilerinize öyle iş yerleri bulmaya gayret edin.-Biraz özendirmek için söylüyorum.- İnşallah, kendilerinize öyle iş yerleri bulmaya gayret edin. Hem işyeri ferah olsun, rahat olsun, hem de, böyle hayır yapmaya imkânınız olsun. Hem işyeri ferah olsun, rahat olsun, hem de, böyle hayır yapmaya imkânınız olsun.

İzmit'te bir arkadaşım var. Ankara otoyolu ile Bursa otoyolunu birbirine bağlayanİzmit'te bir arkadaşım var. Ankara otoyolu ile Bursa otoyolunu birbirine bağlayan ara üzerinde geniş bir arazi almış. İki katlı güzel bir işyeri yapmış. ara üzerinde geniş bir arazi almış. İki katlı güzel bir işyeri yapmış. Bahçesi de var, bahçesine kivileri de ekmiş, sandık sandık kivileri,Bahçesi de var, bahçesine kivileri de ekmiş, sandık sandık kivileri, doldurup doldurup dağıtıyormuş.doldurup doldurup dağıtıyormuş. İşyeri rahat, şehrin sıkışıklığında değil, evinden gelmesi gitmesi kolay. İşyeri rahat, şehrin sıkışıklığında değil, evinden gelmesi gitmesi kolay. Evini de çekmiş dağların yamacına ağaçların arasına.Evini de çekmiş dağların yamacına ağaçların arasına. Oh gayet rahat. Necip Fazıl'ın bir şiiri var diyor ki; Bırak keyfini sürsün şehirlerin köylüler. Oh gayet rahat. Necip Fazıl'ın bir şiiri var diyor ki;

Bırak keyfini sürsün şehirlerin köylüler.

İnsan hürse biraz hür yerlere çıkmalı. İnsan hürse biraz hür yerlere çıkmalı. Apartman sıkışık, park edemezsin, arabanı koyamazsın, cam açamazsın,Apartman sıkışık, park edemezsin, arabanı koyamazsın, cam açamazsın, ışık yakamazsın, gürültü yapamazsın. ışık yakamazsın, gürültü yapamazsın. Yahu bağırsın çocuğun, bahçeye sal, oynasın, ağaca çıksın, ip atsın… Yahu bağırsın çocuğun, bahçeye sal, oynasın, ağaca çıksın, ip atsın…

"Yok bağırma, yok şey yapma, aman evladım, odaya gitme evladım, "Yok bağırma, yok şey yapma, aman evladım, odaya gitme evladım, tutma evladım, yutma evladım!.." tutma evladım, yutma evladım!.." Küçükten çocukların huyunu bozuyor, hadi bakalım. Kırın, meydan sizin… Küçükten çocukların huyunu bozuyor, hadi bakalım. Kırın, meydan sizin…

Bugün bir eve baktık.Bugün bir eve baktık. iki nokta üç dönüm; iki buçuk dönüme yakın. İçinde üç odalı bir ev var.iki nokta üç dönüm; iki buçuk dönüme yakın. İçinde üç odalı bir ev var. Tek başıma yaşamaktan korkmasam evi alacağım.Tek başıma yaşamaktan korkmasam evi alacağım. İki buçuk dönüm arazisi var, ağaçların arasında, elmalar sarkmış, yerlere dökülmüş, sakin. İki buçuk dönüm arazisi var, ağaçların arasında, elmalar sarkmış, yerlere dökülmüş, sakin. Şöyle sokaktan çıkıyorsun, kendine mahsus ayrı bir dünya. Şöyle sokaktan çıkıyorsun, kendine mahsus ayrı bir dünya. Tabii kar yağarsa zor olur mu bilmiyorum ama şimdi manzara harika idi.Tabii kar yağarsa zor olur mu bilmiyorum ama şimdi manzara harika idi. Bir milyon 175 bin. 200 desek, Bir milyon 200 bin desek; dörde bölsek.Bir milyon 175 bin. 200 desek, Bir milyon 200 bin desek; dörde bölsek. 275 bin mark bir şey tutuyor. Demek ki, daha pazarlık payı da var.275 bin mark bir şey tutuyor. Demek ki, daha pazarlık payı da var. Oh çoluk çocuk rahat eder. Bahçeli ev... Kurban bayramında kurbanını kesersin… Oh çoluk çocuk rahat eder. Bahçeli ev... Kurban bayramında kurbanını kesersin…

Üçüncü hadîs-i şerîf. Üçüncü hadîs-i şerîf.

Rahima'llahü abden kânet li ehîhi indehû mazlimetün fî irdin ev mâlinRahima'llahü abden kânet li ehîhi indehû mazlimetün fî irdin ev mâlin fecâehû festehallehû kable en yü'haze ve leyse sümme dînârünfecâehû festehallehû kable en yü'haze ve leyse sümme dînârün ve lâ dirhemün fe in kânet lehû hasenâtün uhize min hasenâtihîve lâ dirhemün fe in kânet lehû hasenâtün uhize min hasenâtihî ve in lem yekün lehû hasenâtün hümilû aleyhi min seyyiâtihim. ve in lem yekün lehû hasenâtün hümilû aleyhi min seyyiâtihim.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten, Buhârî, Tahâvî, Tirmizî, Sahîh'te rivayet etmişler. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten, Buhârî, Tahâvî, Tirmizî, Sahîh'te rivayet etmişler.

Efendimiz yine teşbih yollu dua ediyor. Efendimiz yine teşbih yollu dua ediyor.

"Allah o kula rahmet eylesin ki, rahmetine erdirsin şu kulu ki, şol kulu ki" "Allah o kula rahmet eylesin ki, rahmetine erdirsin şu kulu ki, şol kulu ki"

Kânet li ehîhi indehû mazlimetün. "Müslüman kardeşinin üzerinde bir hakkı vardır." Kânet li ehîhi indehû mazlimetün. "Müslüman kardeşinin üzerinde bir hakkı vardır." O kardeşten bir haksızlık yapmış hakkı geçmiş… Fî irdin ev mâlin. O kardeşten bir haksızlık yapmış hakkı geçmiş… Fî irdin ev mâlin. "Ya aleyhinde dedikodu yapmış, haysiyetine şerefine dokunan bir kusurlu bir iş yapmış yahut da"Ya aleyhinde dedikodu yapmış, haysiyetine şerefine dokunan bir kusurlu bir iş yapmış yahut da malından, bir zarara uğratmış veya almış borç vermemiş" vesaire. malından, bir zarara uğratmış veya almış borç vermemiş" vesaire.

Fecâehû "Ve onun yanına geliyor," bu kusuru işlemiş şahıs, öteki hak sahibine geliyor. Fecâehû "Ve onun yanına geliyor," bu kusuru işlemiş şahıs, öteki hak sahibine geliyor. Festehallehû, "Kardeşim hakkını bana helal et." diyor. Festehallehû, "Kardeşim hakkını bana helal et." diyor. Peygamber Efendimiz bunu teşvik ediyor. Peygamber Efendimiz bunu teşvik ediyor.

Bu, "Allah bu kulu rahmetine mazhar etsin, böyle bir kul hakkı falan varsa gidin helalleşin." demek.Bu, "Allah bu kulu rahmetine mazhar etsin, böyle bir kul hakkı falan varsa gidin helalleşin." demek. Dua ediyor... Kable en yü'haze. Âhirette o suçundan dolayı cezaya çarpılmazdan önceDua ediyor...

Kable en yü'haze. Âhirette o suçundan dolayı cezaya çarpılmazdan önce
dünyada iken gidip helallik isteyen o kimseye;dünyada iken gidip helallik isteyen o kimseye; "Allah razı olsun" der gibi, dua ediyor. "Allah rahmetini ihsan eylesin" diyor. "Allah razı olsun" der gibi, dua ediyor. "Allah rahmetini ihsan eylesin" diyor.

Sonra da açıklama yaparak buyuruyor ki; Ve leyse sümme dînârün ve lâ dirhemün. Sonra da açıklama yaparak buyuruyor ki;

Ve leyse sümme dînârün ve lâ dirhemün.
"Çünkü âhirette altın para, gümüş para, dinar dirhem yok, ne verecek âhirette." "Çünkü âhirette altın para, gümüş para, dinar dirhem yok, ne verecek âhirette."

Fe in kânet lehû hasenâtün "Eğer kendisinin sevaplı işleri varsa…" uhize min hasenâtihî.Fe in kânet lehû hasenâtün "Eğer kendisinin sevaplı işleri varsa…" uhize min hasenâtihî. "O sevaplı işleri alırlar o hak sahibine verirler.""O sevaplı işleri alırlar o hak sahibine verirler." Ve in lem yekün lehû hasenâtün. "Kendisinin bir sevaplı işi, hayır hasenatı yoksa o zaman." Ve in lem yekün lehû hasenâtün. "Kendisinin bir sevaplı işi, hayır hasenatı yoksa o zaman." Hümilû aleyhi min seyyiâtihim. "O hak sahiplerinin günahlarını alır, hafifletilir.Hümilû aleyhi min seyyiâtihim. "O hak sahiplerinin günahlarını alır, hafifletilir. Bunun omzuna çöker, yükletilir." buyuruluyor. Bunun omzuna çöker, yükletilir." buyuruluyor.

Ahirette; "Ödeyemedim, param kalmadı." demek yok. "Hasenatım kalmadı."Ahirette; "Ödeyemedim, param kalmadı." demek yok. "Hasenatım kalmadı." Kalmadı ise o zaman onun günahlarını yüklenirsin. Allah etmesin! Allah o durumlara düşürmesin! Kalmadı ise o zaman onun günahlarını yüklenirsin.

Allah etmesin! Allah o durumlara düşürmesin!

Bu hal olmadan evvel gidip de helallik isteyene; "Allah razı olsun, Bu hal olmadan evvel gidip de helallik isteyene; "Allah razı olsun, Allah rahmeti ile muamele eylesin." diyor,Allah rahmeti ile muamele eylesin." diyor, teşvik ediyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri. teşvik ediyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri.

En iyisi kul hakkını üstüne almamak, kulun kalbini kırmamaktır.En iyisi kul hakkını üstüne almamak, kulun kalbini kırmamaktır. Hakkını üzerine geçirmemektir. Ona zulmetmemektir, amma olmuşsa bir şey; Hakkını üzerine geçirmemektir. Ona zulmetmemektir, amma olmuşsa bir şey; "Olmasa idi iyiydi ama oldu bir kere hocam, maalesef üzülüyorum." "Olmasa idi iyiydi ama oldu bir kere hocam, maalesef üzülüyorum."

Oldu, tamam… O zaman, gidecek, helallik dileyecek. Helallik dilemenin kademeleri var. Oldu, tamam… O zaman, gidecek, helallik dileyecek. Helallik dilemenin kademeleri var.

Bir; diyecek ki, "Ben senden şu kadar almıştım, veriyorum." diyecek.Bir; diyecek ki, "Ben senden şu kadar almıştım, veriyorum." diyecek. "Hakkını şimdi vereyim. Helal et hakkını" diyecek. Ya da "Benim verecek halim yok. "Hakkını şimdi vereyim. Helal et hakkını" diyecek. Ya da "Benim verecek halim yok. Bir insaf eyle, lütfeyle, kerem eyle, hakkını helal et" diyecek. Belki de ödeyecek, Bir insaf eyle, lütfeyle, kerem eyle, hakkını helal et" diyecek. Belki de ödeyecek, durumu yoksa bile gidip hiç olmazsa gönlünü almaya çalışacak. durumu yoksa bile gidip hiç olmazsa gönlünü almaya çalışacak.

En iyisi, Allahu Teala hazretleri bizleri kul hakkına bulaşmayan, müslümanların ırzına, En iyisi, Allahu Teala hazretleri bizleri kul hakkına bulaşmayan, müslümanların ırzına, namusuna sataşmayan onlara zulmetmeyen, onlara haksızlık etmeyen iyi müslüman eylesin.namusuna sataşmayan onlara zulmetmeyen, onlara haksızlık etmeyen iyi müslüman eylesin. Ama bir hata işlenmişse en iyisi ahirete bırakmadan dünyada iken Ama bir hata işlenmişse en iyisi ahirete bırakmadan dünyada iken gidip haksızlık yapılan kimse ile konuşup işi burada, gönlünü razı ederek halletmek. gidip haksızlık yapılan kimse ile konuşup işi burada, gönlünü razı ederek halletmek.

Allahu Teâlâ hazretleri, hepimize yardım eylesin. Hepimize tevfikini refik eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri, hepimize yardım eylesin. Hepimize tevfikini refik eylesin. Hepimize sevdiği kul olmayı öğretsin, nasip eylesin. Sevdiği kul olarak yaşayalım.Hepimize sevdiği kul olmayı öğretsin, nasip eylesin. Sevdiği kul olarak yaşayalım. Rabbimiz huzuruna yüzü ak, anlı açık, tertemiz, kullar olarak varmayı nasip eylesin. Rabbimiz huzuruna yüzü ak, anlı açık, tertemiz, kullar olarak varmayı nasip eylesin. Cehenneme düşmeden, azaba giriftar olmadan doğrudan doğruya cennete giripCehenneme düşmeden, azaba giriftar olmadan doğrudan doğruya cennete girip rıdvanı ekbere erenlerden eylesin. Bi-hurmeti, ismihi'l â'zâm. rıdvanı ekbere erenlerden eylesin.

Bi-hurmeti, ismihi'l â'zâm.
Ve bi-hurmeti nebiyyi'l-ekrem ve bi-hurmeti esrâr-ı sureti'l-Fâtiha ma'a's-salavât. Ve bi-hurmeti nebiyyi'l-ekrem ve bi-hurmeti esrâr-ı sureti'l-Fâtiha ma'a's-salavât.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2