Namaz Vakitleri

2 Cemâziye'l-Âhir 1446
03 Aralık 2024
İmsak
06:33
Güneş
08:04
Öğle
12:59
İkindi
15:22
Akşam
17:43
Yatsı
19:09
Detaylı Arama

Dinimizde Ölçülü ve Dengeli Yaşam

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Ramazan 1421 / 04.12.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Her Gün Oruç Tutmayın, Her Ayda Bir Defa Hatim Yapın, Davud Aleyhisselam'ın Gece İbadeti, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Dinimizde Ölçülü ve Dengeli Yaşam

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Ramazan 1421 / 04.12.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Her Gün Oruç Tutmayın, Her Ayda Bir Defa Hatim Yapın, Davud Aleyhisselam'ın Gece İbadeti, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdülillahi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübareken fîh.Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillahi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübareken fîh.
Kemâ yenbegî licelâli vechihî ve'l-azîmi sultânih.Kemâ yenbegî licelâli vechihî ve'l-azîmi sultânih. Ve's-salâtu ve's-selamu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihîVe's-salâtu ve's-selamu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

[An] Abdillahi'bni Amri'bni'l-Âsi radıyallahu anhümâ kâle: Kâle'n-Nebiyyu sallallahu aleyhi ve sellem:[An] Abdillahi'bni Amri'bni'l-Âsi radıyallahu anhümâ kâle: Kâle'n-Nebiyyu sallallahu aleyhi ve sellem: İnneke le-tesûmu'd-dehre ve tekûmu'l-leyle? Fe-kultü: neam.İnneke le-tesûmu'd-dehre ve tekûmu'l-leyle? Fe-kultü: neam. Kâle: inneke izâ fealte zâlike hecemet lehü'l-aynu ve nefihet lehü'n-nefsüKâle: inneke izâ fealte zâlike hecemet lehü'l-aynu ve nefihet lehü'n-nefsü lâ sâme men sâme'd-dehre savmu selâseti eyyâmin mine'ş-şehri savmu'd-dehri küllihî.lâ sâme men sâme'd-dehre savmu selâseti eyyâmin mine'ş-şehri savmu'd-dehri küllihî. Kultü: fe-innî utîku eksere min zâlike. Kâle: fe-sum savme Dâvûde aleyhisselam,Kultü: fe-innî utîku eksere min zâlike. Kâle: fe-sum savme Dâvûde aleyhisselam, kâne yesûmu yevmen ve yuftıru yevmen ve lâ yefirru izâ lâkâ. kâne yesûmu yevmen ve yuftıru yevmen ve lâ yefirru izâ lâkâ.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Abdullah b. Amr İbni'l-Âsi radıyallahu anhümâ'dan.Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Abdullah b. Amr İbni'l-Âsi radıyallahu anhümâ'dan.
Babası da sahabi, kendisi de sahabi. Babası Mısır'ı fetheden Amr İbni'l-Âs, Mısır fatihi.Babası da sahabi, kendisi de sahabi. Babası Mısır'ı fetheden Amr İbni'l-Âs, Mısır fatihi. Oğlu da abâdile-i erbaadan, meşhur dört Abdullah'tan bir tanesi.Oğlu da abâdile-i erbaadan, meşhur dört Abdullah'tan bir tanesi. Amr İbni'l-Âs'ın oğlu Abdullah. Dedi ki; Amr İbni'l-Âs'ın oğlu Abdullah. Dedi ki;

Kâle lî. "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bana buyurdu ki;" Kâle lî. "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bana buyurdu ki;"

İnneke le-tesûmu'd-dehre ve tekûmu'l-leyle. "Sen bütün günler oruç mu tutuyorsun?İnneke le-tesûmu'd-dehre ve tekûmu'l-leyle. "Sen bütün günler oruç mu tutuyorsun? Gecenin bütün saatlerinde kalkıp namaz mı kılıyormuşsun?" Gecenin bütün saatlerinde kalkıp namaz mı kılıyormuşsun?"

Kultü: neam. "Evet yâ Resûlallah, öyle yapıyorum." Kultü: neam. "Evet yâ Resûlallah, öyle yapıyorum."

Kâle: inneke izâ fealte zâlike hecemet lehü'l-aynu.Kâle: inneke izâ fealte zâlike hecemet lehü'l-aynu. "Sen böyle yaparsan gözlerin çukura kaçar, zayıflarsın.""Sen böyle yaparsan gözlerin çukura kaçar, zayıflarsın." Ve nefihet lehü'n-nefsü. "Beden de yorulur, ruhun da yorulur." Ve nefihet lehü'n-nefsü. "Beden de yorulur, ruhun da yorulur."

"Öyle yaparsan göz buna dayanamaz, beden dayanamaz. Gözler çukura kaçar, vücut zayıflar." "Öyle yaparsan göz buna dayanamaz, beden dayanamaz. Gözler çukura kaçar, vücut zayıflar."

"Böyle yapma." demek istiyor. "Böyle yapma." demek istiyor.

Lâ sâme men sâme'l-ebed. "Ebedî olarak, daima yılın her günü oruç tutan oruç tutmuş değildir." Lâ sâme men sâme'l-ebed. "Ebedî olarak, daima yılın her günü oruç tutan oruç tutmuş değildir."

İlginç; her gün oruç tutan oruç tutmuş değildir. Yani makbul değil.İlginç; her gün oruç tutan oruç tutmuş değildir. Yani makbul değil. Kamerî takvim 354 gün. 354 gün oruç tutan, her gün oruç tutan makbul değil. Kamerî takvim 354 gün. 354 gün oruç tutan, her gün oruç tutan makbul değil.

Lâ sâme men sâme'l-ebed. "Daimi oruçlu olan kimse oruç tutmuş olmaz." Lâ sâme men sâme'l-ebed. "Daimi oruçlu olan kimse oruç tutmuş olmaz."

"Öyle iyi değil." dedi, Peygamber Efendimiz. "Öyle iyi değil." dedi, Peygamber Efendimiz.

Savmu selâseti eyyâmin mine'ş-şehri savmu'ş-şehri küllihî.Savmu selâseti eyyâmin mine'ş-şehri savmu'ş-şehri küllihî. "Her ayın içinde üç gün oruç tutmak bütün sene oruç tutmak sevabına insanı eriştirir." "Her ayın içinde üç gün oruç tutmak bütün sene oruç tutmak sevabına insanı eriştirir."

Bunu nasıl yaparlardı? Ayın başında bir tutarlardı,Bunu nasıl yaparlardı?

Ayın başında bir tutarlardı,
ortasında bir tutarlardı, sonunda bir tutarlardı; üç gün. ortasında bir tutarlardı, sonunda bir tutarlardı; üç gün. Ya da ayın ortasında, mehtaplı gecelerin gündüzlerine eyyâm-ı bîyz denilir,Ya da ayın ortasında, mehtaplı gecelerin gündüzlerine eyyâm-ı bîyz denilir, Arabî ayların 13'ü, 14'ü, 15'i eder, o zaman tutarlardı. Arabî ayların 13'ü, 14'ü, 15'i eder, o zaman tutarlardı.

Üç gün oruç tuttu mu bütün ayı, bütün seneyi tutmuş gibi olur.Üç gün oruç tuttu mu bütün ayı, bütün seneyi tutmuş gibi olur. Onun için Peygamber Efendimiz bunu tavsiye ediyor. Onun için Peygamber Efendimiz bunu tavsiye ediyor.

Kultü: fe-innî utîku eksere min zâlike. "Ben güçlüyüm,Kultü: fe-innî utîku eksere min zâlike. "Ben güçlüyüm, hiç şüphesiz ki bundan daha fazlasına tâkat getirebilirim.hiç şüphesiz ki bundan daha fazlasına tâkat getirebilirim. Daha çok oruç tutabilirim, yâ Resûlallah." dedi, Abdullah b. Amr İbni'l-Âs. Daha çok oruç tutabilirim, yâ Resûlallah." dedi, Abdullah b. Amr İbni'l-Âs.

Kâle: fe-sum savme Dâvûd aleyhisselam. "Madem o kadar çok istiyorsun,Kâle: fe-sum savme Dâvûd aleyhisselam. "Madem o kadar çok istiyorsun, 'güç yetirebileceğim' diyorsun; o zaman Davud aleyhisselâm'ın orucu gibi oruç tut."'güç yetirebileceğim' diyorsun; o zaman Davud aleyhisselâm'ın orucu gibi oruç tut." Kâne yesûmu yevmen ve yuftıru yevmen. "O bir gün oruç tutardı, bir gün de tutmazdı."Kâne yesûmu yevmen ve yuftıru yevmen. "O bir gün oruç tutardı, bir gün de tutmazdı." -Bir gün aşırı- Ve lâ yefirru izâ lâkâ.-Bir gün aşırı- Ve lâ yefirru izâ lâkâ. "Ve Davud aleyhisselam düşmanla karşılaştığı zaman da geriye kaçmazdı, çarpışırdı." "Ve Davud aleyhisselam düşmanla karşılaştığı zaman da geriye kaçmazdı, çarpışırdı."

Düşmanla karşılaşma olduğu zaman -kahramandı- düşmandan geri kaçmazdı, savaşırdı. Düşmanla karşılaşma olduğu zaman -kahramandı- düşmandan geri kaçmazdı, savaşırdı.

Bu hadîs-i şerîfin başka bir rivayetinde rivayet şöyle olmuş: Bu hadîs-i şerîfin başka bir rivayetinde rivayet şöyle olmuş:

E lem uhber enneke tesûmu ve lâ tuftıru. "Benim işittiğim doğru değil mi,E lem uhber enneke tesûmu ve lâ tuftıru. "Benim işittiğim doğru değil mi, bana şöyle söylenmedi mi, bana haber verilmedi mi ki sen oruç tutuyormuşsun,bana şöyle söylenmedi mi, bana haber verilmedi mi ki sen oruç tutuyormuşsun, hiç oruçsuz gün geçirmiyormuşsun, öyle mi?" Ve tusalli'l-leyle? hiç oruçsuz gün geçirmiyormuşsun, öyle mi?" Ve tusalli'l-leyle? "Bütün gece kalkıp da namaz kılıyormuşsun, öyle mi? Doğru mu? Sen böyle mi yapıyorsun?" diye sormuş. "Bütün gece kalkıp da namaz kılıyormuşsun, öyle mi? Doğru mu? Sen böyle mi yapıyorsun?" diye sormuş.

Fe-lâ tef'al. "Böyle yapma." demiş Peygamber Efendimiz. Fe-lâ tef'al. "Böyle yapma." demiş Peygamber Efendimiz.

Fe-inne. "Çünkü;" Li-aynike hazzan ve li-nefsike hazzan. "Gözünün de hakkı var.Fe-inne. "Çünkü;" Li-aynike hazzan ve li-nefsike hazzan. "Gözünün de hakkı var. Gözünün de dinlenmeye hakkı var.Gözünün de dinlenmeye hakkı var. "Binâenaleyh, bazen oruç tut ama bazen de tutma." Salli ve nem."Binâenaleyh, bazen oruç tut ama bazen de tutma." Salli ve nem. "Gece kalkıp namaz kıl, tamam sevap; ama bir de uyu, uyumayı da yap.""Gece kalkıp namaz kıl, tamam sevap; ama bir de uyu, uyumayı da yap." Ve sum min külli aşereti eyyâmin yevmen. "Her on günde bir gün oruç tut." Ve sum min külli aşereti eyyâmin yevmen. "Her on günde bir gün oruç tut." -Ayda üç gün eder.- -Ayda üç gün eder.- Leke ecru tis'atin. "Her on günde bir gün oruç tutarsan diğer dokuz günün sevabı da sana gelir,Leke ecru tis'atin. "Her on günde bir gün oruç tutarsan diğer dokuz günün sevabı da sana gelir, sanki on gün oruç tutmuş gibi sevap alırsın." sanki on gün oruç tutmuş gibi sevap alırsın."

Hani bire on sevap alındığını başka bir hadîs-i şerîften de öğrenmiştik ya... Hani bire on sevap alındığını başka bir hadîs-i şerîften de öğrenmiştik ya...

Kâle: innî ecidunî akvâ min zâlike, yâ Nebiyyallah.Kâle: innî ecidunî akvâ min zâlike, yâ Nebiyyallah. "Ey Allah'ın Resûlü, ben kendimi bunlardan daha fazlasını yapmaya kuvvetli hissediyorsam?" "Ey Allah'ın Resûlü, ben kendimi bunlardan daha fazlasını yapmaya kuvvetli hissediyorsam?"

"Daha fazla yapmak istiyorum." demek istiyor. "Ya öyle ise?" "Daha fazla yapmak istiyorum." demek istiyor.

"Ya öyle ise?"

Kâle: fe-sum sıyâme Dâvûd aleyhisselam.Kâle: fe-sum sıyâme Dâvûd aleyhisselam. Madem daha çok istiyorsun,Madem daha çok istiyorsun, o zaman Davud aleyhisselâm'ın orucu [gibi tut.]" o zaman Davud aleyhisselâm'ın orucu [gibi tut.]"

Kâle: ve keyfe kâne yesûmu yâ Nebiyyallah? "Ey Allah'ın Resûlü, Davud aleyhisselam nasıl oruç tutardı?" Kâle: ve keyfe kâne yesûmu yâ Nebiyyallah? "Ey Allah'ın Resûlü, Davud aleyhisselam nasıl oruç tutardı?"

"Onun gibi yapayım; ama o nasıl tutardı?" "Onun gibi yapayım; ama o nasıl tutardı?"

Kâle: kâne yesûmu yevmen ve yuftiru yevmen ve lâ yefirru izâ lâkâ.Kâle: kâne yesûmu yevmen ve yuftiru yevmen ve lâ yefirru izâ lâkâ. "Bir gün oruç tutardı, bir gün tutmazdı, geçirirdi. Düşmanla karşılaştığı zaman da düşmanından dönmezdi." "Bir gün oruç tutardı, bir gün tutmazdı, geçirirdi. Düşmanla karşılaştığı zaman da düşmanından dönmezdi."

Başka bir rivayette de buyurmuş ki; Lâ savme fevka savmi Dâvûd aleyhisselam.Başka bir rivayette de buyurmuş ki;

Lâ savme fevka savmi Dâvûd aleyhisselam.
"Davud aleyhisselâm'ın orucunun üstünde oruçlu olmak yoktur." Şatra'd-dehri."Davud aleyhisselâm'ın orucunun üstünde oruçlu olmak yoktur." Şatra'd-dehri. Bir gün tutup bir gün tutmayınca zamanın yarısı oruçlu, yarısı oruçsuz gibi oluyor;Bir gün tutup bir gün tutmayınca zamanın yarısı oruçlu, yarısı oruçsuz gibi oluyor; bir oruçlu, bir oruçsuz gibi oluyor. Sum yevmen ve eftır yevmen. bir oruçlu, bir oruçsuz gibi oluyor. Sum yevmen ve eftır yevmen. "Bir gün oruç tut, bir gün tutma, iftar et." buyurdu. "Bir gün oruç tut, bir gün tutma, iftar et." buyurdu.

Şimdi bu ve buna benzer hadîs-i şerîflerden,Şimdi bu ve buna benzer hadîs-i şerîflerden, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in tavsiyelerinden kesin olarak görülüyor ve anlaşılıyor ki;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in tavsiyelerinden kesin olarak görülüyor ve anlaşılıyor ki; İslâm'da aşırılık makbul değil.İslâm'da aşırılık makbul değil. Haddinden fazla, aşırı, olağanüstü çok yapmak daha çok sevap almaya sebep olur mu? Hayır. Haddinden fazla, aşırı, olağanüstü çok yapmak daha çok sevap almaya sebep olur mu?

Hayır.

İslâm'da hangisi makbul? Dengeli, ölçülü, itidalli, mûtedil hareket etmek uygun. İslâm'da hangisi makbul?

Dengeli, ölçülü, itidalli, mûtedil hareket etmek uygun.

Ve İslâm'da her hak sahibine hakkını vermek önemli. Tam adaletlilik o. Vücudun hakkı nedir? Ve İslâm'da her hak sahibine hakkını vermek önemli. Tam adaletlilik o.

Vücudun hakkı nedir?

Dinlenmek. O zaman ona dinlenmesini de yaptırmak lazım. Gözün hakkı nedir? Dinlenmek. O zaman ona dinlenmesini de yaptırmak lazım.

Gözün hakkı nedir?

Uyumak.Uyumak. Yorulduğu zaman onun da dinlenmeye hakkı var. O zaman uykuyu da yapmak lazım. Yorulduğu zaman onun da dinlenmeye hakkı var. O zaman uykuyu da yapmak lazım.

"Vücudunun hakkı var. Gözün hakkı var. Ailesinin hakkı var." diyor. "Vücudunun hakkı var. Gözün hakkı var. Ailesinin hakkı var." diyor.

Tabii ailesinin hakkı birkaç çeşit olur. Bir kere konuşmak ister.Tabii ailesinin hakkı birkaç çeşit olur. Bir kere konuşmak ister. "Ya ben seninle evlendim, ne oluyor? Allah Allah... Böyle her gün her gün... "Ya ben seninle evlendim, ne oluyor? Allah Allah... Böyle her gün her gün... Sen ne yanıma gelirsin, ne konuşursun, ne bir sohbet, ne bir muhabbet... Bu ne biçim iş?" Olmaz.Sen ne yanıma gelirsin, ne konuşursun, ne bir sohbet, ne bir muhabbet... Bu ne biçim iş?" Olmaz. Bir de anne ve baba olarak bir insanın çoluk çocuğu ile ilgilenmesi lazım. "Gelin bakalım.Bir de anne ve baba olarak bir insanın çoluk çocuğu ile ilgilenmesi lazım. "Gelin bakalım. Oturun bakayım şuraya. Derdiniz var mı, anlatın bakalım. Dersleriniz nasıl gidiyor?Oturun bakayım şuraya. Derdiniz var mı, anlatın bakalım. Dersleriniz nasıl gidiyor? Canınızı sıkan bir şey var mı? Kur'ân-ı Kerîm'i öğrendiniz mi? Oku bakayım. Canınızı sıkan bir şey var mı? Kur'ân-ı Kerîm'i öğrendiniz mi? Oku bakayım. Bir dinleyeyim bakayım..." Yani ona bir vakit ayıracaksın. Allah sana bir emanet vermiş. Bir dinleyeyim bakayım..." Yani ona bir vakit ayıracaksın. Allah sana bir emanet vermiş.

Allah'ın -celle celâlühû- bize verdiği emanetler var.Allah'ın -celle celâlühû- bize verdiği emanetler var. Para emanetini parayı veren kimsenin sorduğu gibi bu emanetleri Allah bize soracak. Para emanetini parayı veren kimsenin sorduğu gibi bu emanetleri Allah bize soracak.

Emanetlerin bir tanesi nedir? Emanetlerin bir tanesi nedir?

Bizim vücudumuzdur, bize emanettir.Bizim vücudumuzdur, bize emanettir. Bu el, ayak, ciğer, dalak, böbrek, mide, kafa, göz, kulak, ağız; bunların hepsi birer emanettir. Bu el, ayak, ciğer, dalak, böbrek, mide, kafa, göz, kulak, ağız; bunların hepsi birer emanettir. Biz bunları kullanıyoruz. Bu bir kuş kafesi gibi bir şey; içinde bizim ruhumuz var.Biz bunları kullanıyoruz. Bu bir kuş kafesi gibi bir şey; içinde bizim ruhumuz var. Bu kafesten bu kuş uçup gidecek.Bu kafesten bu kuş uçup gidecek. Vücut bir emanet. Yani biz vücudu almışız, kullanıyoruz.Vücut bir emanet. Yani biz vücudu almışız, kullanıyoruz. Arabaya binip buraya geldiğimiz gibi vücudu da bu dünya hayatında kullanıyoruz.Arabaya binip buraya geldiğimiz gibi vücudu da bu dünya hayatında kullanıyoruz. Asıl bu vücudun içindeki ruhumuz esas olan. Bu vücut bize emanet.Asıl bu vücudun içindeki ruhumuz esas olan. Bu vücut bize emanet. Bu arabayı, bu bineği, yani bu vücudumuzu güzel kullanmamız lazım. Bu emanet.Bu arabayı, bu bineği, yani bu vücudumuzu güzel kullanmamız lazım. Bu emanet. Bu güzel kullanılmadığı zaman Allah sorar. Bu güzel kullanılmadığı zaman Allah sorar.

Onun için, ben sigara içen kardeşlerimize kesin olarak ihtar ediyorum: Bu vücut bir emanettir.Onun için, ben sigara içen kardeşlerimize kesin olarak ihtar ediyorum: Bu vücut bir emanettir. Bir müslümanın bu ciğeri sigara dumanı ile zift doldurmaya hakkı yoktur. Bunu Allah sorar.Bir müslümanın bu ciğeri sigara dumanı ile zift doldurmaya hakkı yoktur. Bunu Allah sorar. "Benim emanetimi niye iyi korumadın? Niye bu arabaya iyi bakmadın?" diye sorar."Benim emanetimi niye iyi korumadın? Niye bu arabaya iyi bakmadın?" diye sorar. Kesin bu, ciddi bir şey, latife değil. Başka emanet nedir? Kesin bu, ciddi bir şey, latife değil.

Başka emanet nedir?

Hanım bize emanettir. Düğün oluyor, dernek oluyor.Hanım bize emanettir. Düğün oluyor, dernek oluyor. Gül gibi yetiştirilmiş bir kızcağızı anası babası rızası ile alıyorlar;Gül gibi yetiştirilmiş bir kızcağızı anası babası rızası ile alıyorlar; "Hadi bakalım, şimdiye kadar biz bakıyorduk, bundan sonra sen bak." diyorlar. "Hadi bakalım, şimdiye kadar biz bakıyorduk, bundan sonra sen bak." diyorlar. Sen bunu nasıl anlayabilirsin? Kendi çoluk çocuğun olduğu zaman anlarsın. Sen bunu nasıl anlayabilirsin?

Kendi çoluk çocuğun olduğu zaman anlarsın.

O kızcağız sana emanet. Sen de ona emanetsin. Senin anan baban da sana gayet güzel bakıyordu.O kızcağız sana emanet. Sen de ona emanetsin. Senin anan baban da sana gayet güzel bakıyordu. "A evlâdım, bir tanem... Aman, üşürsün yavrucuğum. Şunu sırtına al yavrucuğum."A evlâdım, bir tanem... Aman, üşürsün yavrucuğum. Şunu sırtına al yavrucuğum. Ayakta kalma yavrucuğum..." Anne şefkati... Şimdi o da gelinine havale ediyor, diyor ki;Ayakta kalma yavrucuğum..." Anne şefkati... Şimdi o da gelinine havale ediyor, diyor ki; "Bak, ben bu arslan gibi yiğidi, servi boylu oğlumu yetiştirdim."Bak, ben bu arslan gibi yiğidi, servi boylu oğlumu yetiştirdim. Kolay kolay vermezdim ama ne yapalım, kural kâide böyle; bunu sana veriyorum, sen buna güzel bak." diyor. Kolay kolay vermezdim ama ne yapalım, kural kâide böyle; bunu sana veriyorum, sen buna güzel bak." diyor.

Adam da geline emanet. Kız da adama emanet. Bunların birbirine iyi bakması lazım.Adam da geline emanet. Kız da adama emanet. Bunların birbirine iyi bakması lazım. Karşılıklı görevlerini yapması lazım. Dinimiz bunu istiyor, emrediyor.Karşılıklı görevlerini yapması lazım. Dinimiz bunu istiyor, emrediyor. Peygamber Efendimiz bunu açıkça belirtiyor. Ve karısını ihmal eden kimselere söylüyor. Peygamber Efendimiz bunu açıkça belirtiyor. Ve karısını ihmal eden kimselere söylüyor. Ailenin senin üzerinde hakkı var. Yani hanımlık hakkı var. Ailenin senin üzerinde hakkı var. Yani hanımlık hakkı var. Hanım olarak ona hanım muamelesi yapacaksın. "Hakkı var." diye söylüyor.Hanım olarak ona hanım muamelesi yapacaksın. "Hakkı var." diye söylüyor. Tabii aynı şekilde erkeğin de hakkı var. İslâm'da bunlar yazılıdır. Hadîs-i şerîflerde geçer.Tabii aynı şekilde erkeğin de hakkı var. İslâm'da bunlar yazılıdır. Hadîs-i şerîflerde geçer. Kadının kocasına karşı görevleri, erkeğin hanımına karşı görevleri [vardır.] Kadının kocasına karşı görevleri, erkeğin hanımına karşı görevleri [vardır.]

Kadının hakları... Neleri isteyebilir? Kadın öyle isteyebiliyor ki;Kadının hakları... Neleri isteyebilir?

Kadın öyle isteyebiliyor ki;
kendi dünyaya getirdiği çocuğunu emzirmek zorunda değil.kendi dünyaya getirdiği çocuğunu emzirmek zorunda değil. Hani almış kucağına bebeği, tabii seviyor, okşuyor, kokluyor, öpüyor, bağrına basıyor, Hani almış kucağına bebeği, tabii seviyor, okşuyor, kokluyor, öpüyor, bağrına basıyor, severek emziriyor; ama aslında doyurmak vazifesi babanın; aileyi yedirmek, içirmek,severek emziriyor; ama aslında doyurmak vazifesi babanın; aileyi yedirmek, içirmek, barındırmak, giydirmek, korumak, İslâm'ı öğretmek... O tarafına hiç kimse dikkat etmiyor. barındırmak, giydirmek, korumak, İslâm'ı öğretmek... O tarafına hiç kimse dikkat etmiyor. Yedirmeyi içirmeyi yapıyor, dükkân açıyor, lokanta açıyor, fabrikada çalışıyor;Yedirmeyi içirmeyi yapıyor, dükkân açıyor, lokanta açıyor, fabrikada çalışıyor; ama öteki vazifeleri yapmıyor. Herkes kendi görevlerini bilmeli ve haklarını da bilmeli. ama öteki vazifeleri yapmıyor. Herkes kendi görevlerini bilmeli ve haklarını da bilmeli.

Ben boğaziçinde bir eve gittim. Çok lüks bir ev, boğazın en güzel yerinde, çok güzel villa,Ben boğaziçinde bir eve gittim. Çok lüks bir ev, boğazın en güzel yerinde, çok güzel villa, üç katlı, en alt katında havuz var. Şahane bir [ev,] boğazın manzarasına doyum olmuyor... üç katlı, en alt katında havuz var. Şahane bir [ev,] boğazın manzarasına doyum olmuyor... "Ben abdest alacağım." dedim. Abdest almaya beni aşağıdaki bir yere götürdüler. Her şey düzenli."Ben abdest alacağım." dedim. Abdest almaya beni aşağıdaki bir yere götürdüler. Her şey düzenli. Duvara talimatname yazmışlar, "Bu yüznumaranın kullanılışı şöyledir." diye evin sahibi -İsmini söylemiyorum.-Duvara talimatname yazmışlar, "Bu yüznumaranın kullanılışı şöyledir." diye evin sahibi -İsmini söylemiyorum.- İngilizce talimatname yazmış. "Girildiği zaman şöyle yapılacak, böyle yapılacak, çıkarken su çekilecek..."İngilizce talimatname yazmış. "Girildiği zaman şöyle yapılacak, böyle yapılacak, çıkarken su çekilecek..." vesaire, sekiz-dokuz madde talimatname yazmış. Ben öyle yer görmedim.vesaire, sekiz-dokuz madde talimatname yazmış. Ben öyle yer görmedim. İlk defa orada gördüm. İşin doğrusu her şeyin kuralı var. İlk defa orada gördüm. İşin doğrusu her şeyin kuralı var.

Hanımlar, beyler birbirlerine emanet.Hanımlar, beyler birbirlerine emanet. Koruyacak, kollayacak. Bırakamaz; himaye edecek. Hem dünyasını koruyacak... Özellikle beyler...Koruyacak, kollayacak. Bırakamaz; himaye edecek. Hem dünyasını koruyacak... Özellikle beyler... İslâm'a göre beyler evin reisidir. er-Ricâlü kavvâmûne âle'n-nisâ'. İslâm'a göre beyler evin reisidir.

er-Ricâlü kavvâmûne âle'n-nisâ'.

Hem dünyada koruyacak; düşman saldırmasın, hırsız gelmesin, arsız gelmesin diye...Hem dünyada koruyacak; düşman saldırmasın, hırsız gelmesin, arsız gelmesin diye... Hem maddî bakımdan koruyacak, hem de mânevî hayatını koruyacak; günaha girmemesi için,Hem maddî bakımdan koruyacak, hem de mânevî hayatını koruyacak; günaha girmemesi için, harama sapmaması için, cehenneme düşmemesi için koruyacak. Vazife bu. harama sapmaması için, cehenneme düşmemesi için koruyacak. Vazife bu.

Allahu Teâlâ hazretleri emrediyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri emrediyor ki;

Kû enfüseküm ve ehlîküm nârâ. "Hem kendinizi hem de aile fertlerinizi cehennem ateşinden koruyun." Kû enfüseküm ve ehlîküm nârâ. "Hem kendinizi hem de aile fertlerinizi cehennem ateşinden koruyun."

Sizlerde çok sorumluluk var. Tabii bende de... Ben de sizlerden olduğum için... Çok sorumluluk var.Sizlerde çok sorumluluk var. Tabii bende de... Ben de sizlerden olduğum için... Çok sorumluluk var. Biz hanımımızı korumak zorundayız. Âhiretini de [korumak zorundayız.] "Bırak dansa gitsin." Biz hanımımızı korumak zorundayız. Âhiretini de [korumak zorundayız.]

"Bırak dansa gitsin."

Gidemez! "Bırak gündüz istediğini yapsın." Yapamaz. Neden? Gidemez!

"Bırak gündüz istediğini yapsın."

Yapamaz.

Neden?

Ben onun koruyucusuyum. Ben onu korumak zorundayım. "Bırak, işte eğlensin..." Ben onun koruyucusuyum. Ben onu korumak zorundayım.

"Bırak, işte eğlensin..."

Yok, günah olan hiçbir şeyi yaptırtmam! Öyle şey olmaz! Yok, günah olan hiçbir şeyi yaptırtmam! Öyle şey olmaz!

Onun için âhiretini korumaya dikkat edeceğiz. Başka neler bize emanettir? Onun için âhiretini korumaya dikkat edeceğiz.

Başka neler bize emanettir?

Şu çocuklar bize emanettir. Allah bize bunları çıkartıyor, veriyor; "Al sana bir evlat..."Şu çocuklar bize emanettir. Allah bize bunları çıkartıyor, veriyor; "Al sana bir evlat..." Bir de bakıyorsun; kız, oğlan, çocuklar, bir tane, iki tane, üç tane... Bir de bakıyorsun; kız, oğlan, çocuklar, bir tane, iki tane, üç tane... Tamam, iyi, seviniyorsun; ama şimdi bunların hepsinin sorumluluğu senin üzerinde.Tamam, iyi, seviniyorsun; ama şimdi bunların hepsinin sorumluluğu senin üzerinde. Bunların eğitimi çok önemli. Bunları en iyi şekilde yetiştireceksin. Bunların eğitimi çok önemli. Bunları en iyi şekilde yetiştireceksin. En iyi müslüman şekilde yetiştireceksin. Ve Allah'ın dinini öğreteceksin. Takvâyı öğreteceksin. En iyi müslüman şekilde yetiştireceksin. Ve Allah'ın dinini öğreteceksin. Takvâyı öğreteceksin. Allah'tan korkmayı öğreteceksin. Haramı helali öğreteceksin. Allah'tan korkmayı öğreteceksin. Haramı helali öğreteceksin. Sen olmadığın zaman, sen öldüğün zaman o müslüman olarak yaşayacak.Sen olmadığın zaman, sen öldüğün zaman o müslüman olarak yaşayacak. O hâle getireceksin. Yetiştiremezsen hapı yuttun.O hâle getireceksin. Yetiştiremezsen hapı yuttun. O emaneti iyi müslüman yetiştiremedin diye Allah hesabı sorar. O emaneti iyi müslüman yetiştiremedin diye Allah hesabı sorar.

Bunlar kesin, yani ciddi sorumluluklar.Bunlar kesin, yani ciddi sorumluluklar. Ama pek çok kimse bu işlerin önemini anlayıp da çoluk çocuğuna, hanımına, aile fertlerine Ama pek çok kimse bu işlerin önemini anlayıp da çoluk çocuğuna, hanımına, aile fertlerine ciddi bir şekilde görevlerini yapmak için kara kara düşünmüyor, bir gayret sarf etmiyor. ciddi bir şekilde görevlerini yapmak için kara kara düşünmüyor, bir gayret sarf etmiyor.

İslâm'da aşırı ibadet tavsiye edilmiyor. Neden? Çünkü görevler çok da ondan. İslâm'da aşırı ibadet tavsiye edilmiyor.

Neden?

Çünkü görevler çok da ondan.

Şöyle anlatalım: Bütün gün uyusan, gece uyudun da gündüz de uyuyorsun. Ne derler? Şöyle anlatalım: Bütün gün uyusan, gece uyudun da gündüz de uyuyorsun. Ne derler?

"Ya biraz da çalış. Bu kadar da yatıp uyumak olmaz." derler. "Ya biraz da çalış. Bu kadar da yatıp uyumak olmaz." derler.

Bütün gün çalışsan, o da makbul değil. Çünkü bütün gün bir gün çalışırsın,Bütün gün çalışsan, o da makbul değil. Çünkü bütün gün bir gün çalışırsın, bir gün daha, bir gün daha, dayanıklıysan bir ay...bir gün daha, bir gün daha, dayanıklıysan bir ay... Ondan sonra bu cihaz bir yerden patlar, bir yerinden bir arıza olur, hastaneye düşersin. Niye böyle oldu? Ondan sonra bu cihaz bir yerden patlar, bir yerinden bir arıza olur, hastaneye düşersin. Niye böyle oldu?

Neden olacak; makineyi aşırı çalıştırdın. Neden olacak; makineyi aşırı çalıştırdın.

Biz doktora yaparken bir projeksiyon cihazı kullanıyorduk.Biz doktora yaparken bir projeksiyon cihazı kullanıyorduk. Yarım saat kullanıp 15 dakika dinlendirmek gerekiyordu. İstersen dinlendirme...Yarım saat kullanıp 15 dakika dinlendirmek gerekiyordu. İstersen dinlendirme... Dinlendirmediğin zaman ampulü patlıyordu. Al başına belayı...Dinlendirmediğin zaman ampulü patlıyordu. Al başına belayı... Gidiyorsun, yeni ampul alacaksın, parası pulu çok... Gidiyorsun, yeni ampul alacaksın, parası pulu çok... El yazması eserin [sayfalarını] duvara aksettiriyordum. El yazması eserin [sayfalarını] duvara aksettiriyordum. Karanlıkta yarım saat çalışıyordum, hemen ondan sonra dinlendiriyordum. Dinlendirmek önemli. Karanlıkta yarım saat çalışıyordum, hemen ondan sonra dinlendiriyordum. Dinlendirmek önemli.

Herkese hakkını vermek önemli. Etrafında senden hakkı olan insanlar var. Karın; hakkını vereceksin.Herkese hakkını vermek önemli. Etrafında senden hakkı olan insanlar var. Karın; hakkını vereceksin. Çocuğun; hakkını vereceksin. Vücudun; hakkını vereceksin. Göz; hakkını vereceksin.Çocuğun; hakkını vereceksin. Vücudun; hakkını vereceksin. Göz; hakkını vereceksin. Ve Müslümanlık böyle gidiyor. Ve Müslümanlık böyle gidiyor.

Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz aşırı iş yapanları hizaya getirmiştir.Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz aşırı iş yapanları hizaya getirmiştir. İşte çok aşırı ibadet edenlerden birisi de Abdullah b. Amr İbni'l-Âs radıyallahu anhümâ idi. İşte çok aşırı ibadet edenlerden birisi de Abdullah b. Amr İbni'l-Âs radıyallahu anhümâ idi. Geceleri namaz kılıyordu. Peygamber Efendimiz onu da uygun görmedi; "Öyle yapma." [dedi.] Geceleri namaz kılıyordu. Peygamber Efendimiz onu da uygun görmedi; "Öyle yapma." [dedi.]

Onun rivayetinde de şöyle geliyor, orasını da okuyalım.Onun rivayetinde de şöyle geliyor, orasını da okuyalım. Kur'ân-ı Kerîm okumasında mesela... Nasıl okurmuş? Kur'ân-ı Kerîm okumasında mesela... Nasıl okurmuş?

Ona da -aynı Abdullah'a- Peygamber Efendimiz şöyle tavsiyede bulunuyor: Ona da -aynı Abdullah'a- Peygamber Efendimiz şöyle tavsiyede bulunuyor:

İkrai'l-Kur'âne fî külli şehrin. "Her ayda bir defa hatim yap. 30 günde Kur'an'ı oku." İkrai'l-Kur'âne fî külli şehrin. "Her ayda bir defa hatim yap. 30 günde Kur'an'ı oku."

Ne demek bu? Kur'ân-ı Kerîm'i 30'a bölersin, her gün bir parçasını okursun, 30 parça eder. Ne demek bu?

Kur'ân-ı Kerîm'i 30'a bölersin, her gün bir parçasını okursun, 30 parça eder.

Dedelerimiz -Allah razı olsun- Kur'ân-ı Kerîm'i yazmışlar, düzenlemişler, süslemişler,Dedelerimiz -Allah razı olsun- Kur'ân-ı Kerîm'i yazmışlar, düzenlemişler, süslemişler, kenarlarına işaret koymuşlar, 30'a da bölmüşler. Ne diyorlar 30'da bir parçasına? kenarlarına işaret koymuşlar, 30'a da bölmüşler. Ne diyorlar 30'da bir parçasına?

"Cüz" diyorlar. Kur'ân-ı Kerîm kaç cüz? 30 cüz. Niye 30 cüz? "Cüz" diyorlar.

Kur'ân-ı Kerîm kaç cüz?

30 cüz.

Niye 30 cüz?

Peygamber Efendimiz işte 30'a bölünmesini tavsiye etmiş de ondan bölmüşler.Peygamber Efendimiz işte 30'a bölünmesini tavsiye etmiş de ondan bölmüşler. Bunları düzenlemişler, mushaf hâline getirmişler.Bunları düzenlemişler, mushaf hâline getirmişler. O zaman hiçbir şey yoktu; kenarında cüz işareti vesairesi yoktu. O zaman hiçbir şey yoktu; kenarında cüz işareti vesairesi yoktu. Efendimiz "30 günde bir hatim indirilsin." [dedi] diye 30 parçaya bölmüşler ki Efendimiz "30 günde bir hatim indirilsin." [dedi] diye 30 parçaya bölmüşler ki herkes bir günde ne kadar okuyacağını bilsin diye. herkes bir günde ne kadar okuyacağını bilsin diye.

Kultü: yâ Nebiyyallah, innî utîku efdale min zâlike. Kultü: yâ Nebiyyallah, innî utîku efdale min zâlike.

Abdullah genç, canlı, samimi ve gayretli. Dedi ki; Abdullah genç, canlı, samimi ve gayretli. Dedi ki;

"Yâ Resûlallah, ben bundan daha fazlasını okumaya tâkat getirebilirim." "Yâ Resûlallah, ben bundan daha fazlasını okumaya tâkat getirebilirim."

"30 günden daha çabuk okuyabilirim." dedi. Kâle: fakrauhû fî külli ışrîn. "30 günden daha çabuk okuyabilirim." dedi.

Kâle: fakrauhû fî külli ışrîn.

Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "O zaman 20 günde oku." Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

"O zaman 20 günde oku."

Yani günde o zaman bir buçuk cüz okuyacak. Yani günde o zaman bir buçuk cüz okuyacak.

Kâle kultü: yâ Nebiyyallah, innî utîku efdale min zâlike.Kâle kultü: yâ Nebiyyallah, innî utîku efdale min zâlike. "Yâ Resûlallah, ben bundan da çok hızlı, daha çabuk okumaya tâkat getirebilirim." "Yâ Resûlallah, ben bundan da çok hızlı, daha çabuk okumaya tâkat getirebilirim."

Kâle fakrauhû fî külli aşrin. "O zaman on günde oku." Demek ki bir günde üç cüz okuyacak. Kâle fakrauhû fî külli aşrin. "O zaman on günde oku."

Demek ki bir günde üç cüz okuyacak.

Kâle kultü: yâ Nebiyyallah, innî utîku efdale min zâlike. "Yâ Resûlallah, daha da çok okuyabilirim." Kâle kultü: yâ Nebiyyallah, innî utîku efdale min zâlike. "Yâ Resûlallah, daha da çok okuyabilirim."

Kâle: fakrauhû fî külli seb'in. "O zaman yedi günde oku."Kâle: fakrauhû fî külli seb'in. "O zaman yedi günde oku." Ve la tezid alâ zâlike. "Bundan da daha hızlı okumaya kalkışma." Ve la tezid alâ zâlike. "Bundan da daha hızlı okumaya kalkışma."

O zaman haftada bir defa bir hatim olacak. O zaman haftada bir defa bir hatim olacak.

Bu yedide bir, yedi defada okumanın taksimâtı nasıl olacak? Bu yedide bir, yedi defada okumanın taksimâtı nasıl olacak?

Pakistanlılar bizden daha iyi müslüman, haberiniz olsun. Pakistanlılar iyi müslüman.Pakistanlılar bizden daha iyi müslüman, haberiniz olsun. Pakistanlılar iyi müslüman. Eski, şimdi Pakistan'ın olduğu yerlerde yaşayan mübarekler bizden daha iyi müslüman.Eski, şimdi Pakistan'ın olduğu yerlerde yaşayan mübarekler bizden daha iyi müslüman. Pakistan'ın Kur'ân-ı Kerîmler'inde yedili bölüm de var. Yedi yedi bölüm. Her bölüme "menzil" derler.Pakistan'ın Kur'ân-ı Kerîmler'inde yedili bölüm de var. Yedi yedi bölüm. Her bölüme "menzil" derler. Yedi menzil. Yani birinci menzil bir günde bitecek kısım.Yedi menzil. Yani birinci menzil bir günde bitecek kısım. Yedinci menzilde bir haftada hatim olacak şekilde.Yedinci menzilde bir haftada hatim olacak şekilde. Pakistan'ın baskılarında, kenarında menzil işaretleri de vardır. Bizde yok.Pakistan'ın baskılarında, kenarında menzil işaretleri de vardır.

Bizde yok.
Bizimkiler vidaları o kadar sıkıştırmamışlar, biraz gevşek kalmış, 30 güne göre ayarlamışlar.Bizimkiler vidaları o kadar sıkıştırmamışlar, biraz gevşek kalmış, 30 güne göre ayarlamışlar. Ama biz de işi öyle bir laçkalaştırmışız ki 30 günü de bırakmışız; Ama biz de işi öyle bir laçkalaştırmışız ki 30 günü de bırakmışız; şimdiki zamane müslümanları ömür geçiyor, bir hatim indirmiyor; yıl geçiyor, bir hatim yapmıyor. şimdiki zamane müslümanları ömür geçiyor, bir hatim indirmiyor; yıl geçiyor, bir hatim yapmıyor.

Neden? Kem küm Kur'ân-ı Kerîm'i okuyamıyor. Okuyamayınca da bir ayda Kur'an'ı tamamlayamıyor. Neden?

Kem küm Kur'ân-ı Kerîm'i okuyamıyor. Okuyamayınca da bir ayda Kur'an'ı tamamlayamıyor.

Camileri dolaşın. "Mükâfat vereceğim." diye ilan edin.Camileri dolaşın. "Mükâfat vereceğim." diye ilan edin. Bir ayda Kur'ân-ı Kerîm'i hatmeden kaç kişi varsa, bakalım çıkar mı çıkmaz mı?.. Bir ayda Kur'ân-ı Kerîm'i hatmeden kaç kişi varsa, bakalım çıkar mı çıkmaz mı?..

Ya çıkar, ya çıkmaz... Yerine göre... Mesela Beyazıt camiine gidersen belki orada çıkar.Ya çıkar, ya çıkmaz... Yerine göre... Mesela Beyazıt camiine gidersen belki orada çıkar. Fatih camiine gidersen çıkar. Ama her şehirde, her camide öyle kolay kolay çıkmaz. Fatih camiine gidersen çıkar. Ama her şehirde, her camide öyle kolay kolay çıkmaz.

Demek ki yediden aşağıya indirmeyi uygun görmemiş. Pakistanlılar onu yapıyorlar. Demek ki yediden aşağıya indirmeyi uygun görmemiş. Pakistanlılar onu yapıyorlar.

Ama benim şeyhimin şeyhi, Mehmed Zahid Hocamız'ın şeyhi,Ama benim şeyhimin şeyhi, Mehmed Zahid Hocamız'ın şeyhi, ilk tarikate girerken eline yapışıp, öpüp de ders aldığı Ömer Ziyaeddin Efendi altı saatte hatim indirirmiş...ilk tarikate girerken eline yapışıp, öpüp de ders aldığı Ömer Ziyaeddin Efendi altı saatte hatim indirirmiş... Öyle babayiğitler de var. Altı küsur saatte Kur'ân-ı Kerîm'i Fâtiha'dan başlar,Öyle babayiğitler de var. Altı küsur saatte Kur'ân-ı Kerîm'i Fâtiha'dan başlar, Kul eûzü bi-rabbi'n-nâs'tan çıkarmış mübarek. Buhârî de ezberinde imiş. Kul eûzü bi-rabbi'n-nâs'tan çıkarmış mübarek. Buhârî de ezberinde imiş. Sahih-i Buhârî var ya, Buhârî-i Şerîf'in de hafızı, mübareğin o da ezberinde imiş.Sahih-i Buhârî var ya, Buhârî-i Şerîf'in de hafızı, mübareğin o da ezberinde imiş. Kale gibi sağlam şeyh... Oğlu, Prof. Yusuf Ziya Binatlı. O da; "Geri geri okurum." diyordu.Kale gibi sağlam şeyh...

Oğlu, Prof. Yusuf Ziya Binatlı. O da; "Geri geri okurum." diyordu.
Babam sordu; "Ya nasıl okuyorsun üstad?" diye. Babam sordu;

"Ya nasıl okuyorsun üstad?" diye.

"Hacı ağabey, -diyor kibar kibar, Allah rahmet eylesin- sayfa gözümün önüne geliveriyor." diyor. "Hacı ağabey, -diyor kibar kibar, Allah rahmet eylesin- sayfa gözümün önüne geliveriyor." diyor.

Sayfa gözünün önüne geliyormuş. O zaman geri geri okuyor. Geri geri okumak zor. Sayfa gözünün önüne geliyormuş. O zaman geri geri okuyor. Geri geri okumak zor.

Arabayı mesela öne doğru hızlı sürerken kaçla sürebilirsin? Arabayı mesela öne doğru hızlı sürerken kaçla sürebilirsin?

Basarsın; 120, 140, 160, 180, 200... 200'ü geçtiğin zaman biraz yüreğin hoplamaya başlar. Basarsın; 120, 140, 160, 180, 200... 200'ü geçtiğin zaman biraz yüreğin hoplamaya başlar.

Geri geriye 200 giden bir babayiğit gördün mü dünyada? Yok.Geri geriye 200 giden bir babayiğit gördün mü dünyada?

Yok.
Geri geriye insan 10, 20, 30, 40 gider; öyle fazla gidilmez. Geriye gitmek kolay değil. Geri geriye insan 10, 20, 30, 40 gider; öyle fazla gidilmez. Geriye gitmek kolay değil.

Kur'an'ı geriye geriye okumak çok zor. Kulhüvallâh'ı bile okuyamazsınız. Fâtiha'yı okuyamazsınız.Kur'an'ı geriye geriye okumak çok zor. Kulhüvallâh'ı bile okuyamazsınız. Fâtiha'yı okuyamazsınız. O kadar ezbere bildiğiniz Fâtiha'yı geri geri oku bakalım. Okuyamazsın. "Ama ben okurum." diyordu.O kadar ezbere bildiğiniz Fâtiha'yı geri geri oku bakalım. Okuyamazsın. "Ama ben okurum." diyordu. Yani babadan gelmiş miras. Babası şeyh. Oğlan da küçük yaşta hafız olmuş. Yani babadan gelmiş miras. Babası şeyh. Oğlan da küçük yaşta hafız olmuş.

Minarede ezan okumaya kalkmış. Aşağıdan şeyh efendi; "Sen akıl bâliğ oldun mu?Minarede ezan okumaya kalkmış. Aşağıdan şeyh efendi;

"Sen akıl bâliğ oldun mu?
Ezan okuyorsun..." demiş. "Oldum efendim." demiş. "Tamam, o zaman devam et." demiş. Ezan okuyorsun..." demiş.

"Oldum efendim." demiş.

"Tamam, o zaman devam et." demiş.

Herkes hafızasına şaşarmış. Hocamız hakkında da çok hatıraları vardı.Herkes hafızasına şaşarmış.

Hocamız hakkında da çok hatıraları vardı.
Mehmed Zahid Hocamız tekkeye geldiği zaman sessiz otururmuş. Mehmed Zahid Hocamız tekkeye geldiği zaman sessiz otururmuş. "Bir oturdu mu ayağını hiç değiştirmezdi." diyorlar."Bir oturdu mu ayağını hiç değiştirmezdi." diyorlar. Diz çöküp sohbet bitinceye kadar otururmuş, kalkar gidermiş. Diz çöküp sohbet bitinceye kadar otururmuş, kalkar gidermiş.

Hocamız çok zayıfmış; 40 kilodan aşağıya, 30 küsur kilo..Hocamız çok zayıfmış; 40 kilodan aşağıya, 30 küsur kilo.. Tekkenin aşçısı ona acıdığı için pilav tenceresinin içine et saklarmış, üstüne pilavı örtermiş.Tekkenin aşçısı ona acıdığı için pilav tenceresinin içine et saklarmış, üstüne pilavı örtermiş. Tepsiyi götüren insana da dermiş ki; "Bak, bu tepsinin şurasını o Mehmedimin önüne koy."Tepsiyi götüren insana da dermiş ki; "Bak, bu tepsinin şurasını o Mehmedimin önüne koy." Mehmed, yani bizim Hocamız, Mehmed Zahid Koktu. "Onun önüne koy." dermiş.Mehmed, yani bizim Hocamız, Mehmed Zahid Koktu. "Onun önüne koy." dermiş. Tepsiyi usturuplu, tam Hocamız'ın önüne gelecek şekilde koydurtumuş. Tepsiyi usturuplu, tam Hocamız'ın önüne gelecek şekilde koydurtumuş.

Mutfağın camından da bakarlarmış. Bunlar sofrada herkes beraber yiyor ya...Mutfağın camından da bakarlarmış. Bunlar sofrada herkes beraber yiyor ya... Kaşığı alıyorlar, beraber yiyorlar. Belki hoşaf varsa yanında, ayran varsa beraber yiyorlar ya...Kaşığı alıyorlar, beraber yiyorlar. Belki hoşaf varsa yanında, ayran varsa beraber yiyorlar ya... Bakarlarmış, bakalım o zayıf Mehmetçik pilavla beraber o eti de yesin de biraz şişmanlasın.Bakarlarmış, bakalım o zayıf Mehmetçik pilavla beraber o eti de yesin de biraz şişmanlasın. Canları öyle istiyor. Aşçı Hocamız'ı seviyor. Hocamız bir kaşık alırmış. İyi. Bir daha alırmış. İyi.Canları öyle istiyor. Aşçı Hocamız'ı seviyor. Hocamız bir kaşık alırmış. İyi. Bir daha alırmış. İyi. Derken pilavın altından et çıkınca Hocamız eti yandaki arkadaşa kaydırıverirmiş, itiverirmiş. Derken pilavın altından et çıkınca Hocamız eti yandaki arkadaşa kaydırıverirmiş, itiverirmiş. "Hay Allah..." Artık mutfak da; "Ya yine bak yemedi!" diye [üzülürlermiş.]"Hay Allah..." Artık mutfak da; "Ya yine bak yemedi!" diye [üzülürlermiş.] Hocamız rahmetullâhi aleyh fedakârmış. Hocamız rahmetullâhi aleyh fedakârmış.

Demek ki en aşağı yedi günde, hadi yedi günü geçtik, ayda bir inşaallah hatim indirmeye alıştıralım.Demek ki en aşağı yedi günde, hadi yedi günü geçtik, ayda bir inşaallah hatim indirmeye alıştıralım. Ama burada ben onu yapacak kimse de az görüyorum.Ama burada ben onu yapacak kimse de az görüyorum. Çünkü ayda bir hatim indirmek için günde bir cüz okumak lazım. Çünkü ayda bir hatim indirmek için günde bir cüz okumak lazım. Günde bir cüz okumak için de bayağı hızlı okuyabilmek lazım.Günde bir cüz okumak için de bayağı hızlı okuyabilmek lazım. Kem küm, kem küm edince bu bir cüz de kolay okunmaz. İnşaallah kendimizi biraz kuvvetlendirelim. Kem küm, kem küm edince bu bir cüz de kolay okunmaz. İnşaallah kendimizi biraz kuvvetlendirelim.

Peygamber Efendimiz devam etmiş, buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz devam etmiş, buyurmuş ki;

Ve li-zevcike aleyke hakkan. "Eşinin senin üzerinde hakkı var." demiş. ÇünküVe li-zevcike aleyke hakkan. "Eşinin senin üzerinde hakkı var." demiş.

Çünkü
gece namaz kılmaya gidince eşinin yanından kalkıp gidiyor. "Eşinin de senin üzerinde hakkı var." demiş. gece namaz kılmaya gidince eşinin yanından kalkıp gidiyor. "Eşinin de senin üzerinde hakkı var." demiş.

Şimdi bunu pek çok kimse anlamaz. Ama İslâm'ın fıtrat dini olması dolayısıyla,Şimdi bunu pek çok kimse anlamaz. Ama İslâm'ın fıtrat dini olması dolayısıyla, yani insanın hilkatine, yapılışına, yaradılışına uygun din olduğu için her şeyi dengeli, ölçülü yapıyor.yani insanın hilkatine, yapılışına, yaradılışına uygun din olduğu için her şeyi dengeli, ölçülü yapıyor. Evlilikte evliliğin de görevleri var, hanımın da hakkı var diye, onun için onu da beyan ediyor. Evlilikte evliliğin de görevleri var, hanımın da hakkı var diye, onun için onu da beyan ediyor.

Ve li-zevrike aleyke hakkan. "Ziyaretçilerinin de senin üzerinde hakkı var." Ve li-zevrike aleyke hakkan. "Ziyaretçilerinin de senin üzerinde hakkı var."

Gördün mü, eve misafir gelecek tabii... "Selâmun aleyküm. Aleyküm selam. Nasılsın, iyi misin?Gördün mü, eve misafir gelecek tabii... "Selâmun aleyküm. Aleyküm selam. Nasılsın, iyi misin? Özledim kardeşim seni..." Tabii gelecek. Misafir gelmesi güzel, sevap. Özledim kardeşim seni..." Tabii gelecek. Misafir gelmesi güzel, sevap. Misafir geldiği zaman eve çok bereketler geliyor, insan çok sevaplar, mükâfatlar kazanıyor. Misafir geldiği zaman eve çok bereketler geliyor, insan çok sevaplar, mükâfatlar kazanıyor. Onun da hakkı var. "Kardeşim, kusura bakma, namazlarım, vazifelerim var daOnun da hakkı var.

"Kardeşim, kusura bakma, namazlarım, vazifelerim var da
sen burada otur, ben onları yapayım." Olmaz!sen burada otur, ben onları yapayım."

Olmaz!
Ev sahibi misafire ikrâm da edecek, yanında da bulunacak. Ev sahibi misafire ikrâm da edecek, yanında da bulunacak. Hatta misafire ev sahibinin güzel kıyafetle çıkması da ikrâmın bir çeşidiymiş.Hatta misafire ev sahibinin güzel kıyafetle çıkması da ikrâmın bir çeşidiymiş. Ev sahibi misafirin karşısına güzel kıyafeti ile çıkacak, o da bir ikrâmmış. Ev sahibi misafirin karşısına güzel kıyafeti ile çıkacak, o da bir ikrâmmış. Bir çıkıyor; saç dağınık, baş dağınık, pijama ile... Olmaz! Güzel kıyafetle çıkacak. Bir çıkıyor; saç dağınık, baş dağınık, pijama ile... Olmaz! Güzel kıyafetle çıkacak. Camiye geliyor; abuk sabuk kıyafetle. Olmaz! Huzû zîneteküm inde külli mescidin. Camiye geliyor; abuk sabuk kıyafetle. Olmaz!

Huzû zîneteküm inde külli mescidin.

Her mescide geldiğin zaman güzel kıyafetle gelecek. Allah'ın huzuruna geliyor.Her mescide geldiğin zaman güzel kıyafetle gelecek. Allah'ın huzuruna geliyor. Allah'ın evine geliyor. Başka insanlar var. Başka insanların da gözleri rahatsız olmasın.Allah'ın evine geliyor. Başka insanlar var. Başka insanların da gözleri rahatsız olmasın. Pejmürde, perişan, berbat kıyafetle olduğu zaman rahatsız olur. Geçen gün televizyonları seyrediyordum.Pejmürde, perişan, berbat kıyafetle olduğu zaman rahatsız olur.

Geçen gün televizyonları seyrediyordum.
Ankara'da saçı başı darmadağın, üstü başı perişan bir gariban buldular. Bir taraftan resmini çekiyorlar. Ankara'da saçı başı darmadağın, üstü başı perişan bir gariban buldular. Bir taraftan resmini çekiyorlar. Ondan sonra sordular, kimsesi yok. Sokakta yatıyor. Artık Ankara'da soğuklar da başladı.Ondan sonra sordular, kimsesi yok. Sokakta yatıyor. Artık Ankara'da soğuklar da başladı. Keçiören'in düşkünler yurduna getirdiler.Keçiören'in düşkünler yurduna getirdiler. Adamın biraz sonra bir tıraştan geçirdiler, bir hamama soktular, bir üst baş kıyafet [giydirdiler,]Adamın biraz sonra bir tıraştan geçirdiler, bir hamama soktular, bir üst baş kıyafet [giydirdiler,] sonra karyolanın üstüne oturttular; adamın hâli değişti, tanınmayacak hâle geldi,sonra karyolanın üstüne oturttular; adamın hâli değişti, tanınmayacak hâle geldi, doğru düzgün hâle geldi. "İşte ben bir zamanlar şöyleydim böyleydim.doğru düzgün hâle geldi. "İşte ben bir zamanlar şöyleydim böyleydim. Sonra imkânlarım kalmayınca, akrabalarım da dirsek çevirdi, böyle sokaklara düştüm." dedi. Yazık.Sonra imkânlarım kalmayınca, akrabalarım da dirsek çevirdi, böyle sokaklara düştüm." dedi. Yazık. Bayağı adam oldu. Ama sokakta görsen korkarsın, kaçarsın, konuşmazsın. Ama zayıf, gariban... Bayağı adam oldu. Ama sokakta görsen korkarsın, kaçarsın, konuşmazsın. Ama zayıf, gariban...

Ziyaretçilerin de hakkı var. Ve li-cesedike aleyke hakkan.Ziyaretçilerin de hakkı var.

Ve li-cesedike aleyke hakkan.
"Cesedinin, vücudunun da senin üzerinde hakkı var." Buna da iyi bakacaksın."Cesedinin, vücudunun da senin üzerinde hakkı var."

Buna da iyi bakacaksın.
Kaportayı, makineyi iyi koruyacaksın. Bakımı olacak.Kaportayı, makineyi iyi koruyacaksın. Bakımı olacak. Bakımı olmadığı zaman bunun hesabını Allahu Teâlâ hazretleri sorar. Bakımı olmadığı zaman bunun hesabını Allahu Teâlâ hazretleri sorar.

"Davud aleyhisselam -mübarek- bir gün oruç tutar bir gün tutmazmış." dedik ya,"Davud aleyhisselam -mübarek- bir gün oruç tutar bir gün tutmazmış." dedik ya, onun hakkında Efendimiz'in verdiği bilgiyi de burada okuyalım, tamamlayalım.onun hakkında Efendimiz'in verdiği bilgiyi de burada okuyalım, tamamlayalım. O zaman bu konunun hepsi tamam olacak. O zaman bu konunun hepsi tamam olacak.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Ehabbu's-sıyâmi ila'llâhi sıyâmu Dâvûd.Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Ehabbu's-sıyâmi ila'llâhi sıyâmu Dâvûd.
"Allah'a en sevimli oruç, Davud aleyhisselam'ın orucudur." "Allah'a en sevimli oruç, Davud aleyhisselam'ın orucudur."

Ehabbu's-salâti ila'llâhi salâtu Dâvûd.Ehabbu's-salâti ila'llâhi salâtu Dâvûd. Allah'ın en sevdiği namaz da Davud aleyhisselâm'ın namazı[dır.]" Allah'ın en sevdiği namaz da Davud aleyhisselâm'ın namazı[dır.]"

Bakalım Davud aleyhisselâm'ın -orucunu az çok biliyoruz da- namazı nasılmış... Bakalım Davud aleyhisselâm'ın -orucunu az çok biliyoruz da- namazı nasılmış...

Kâne yenâmu nısfe'l-leyl. Davud aleyhisselam gecenin yarısında uyurmuş. Kâne yenâmu nısfe'l-leyl. Davud aleyhisselam gecenin yarısında uyurmuş.

Gecenin yarısında uyurmuş, ne demek? Gece nereden nereyedir? Gece ne zaman başlar, ne zaman biter? Gecenin yarısında uyurmuş, ne demek?

Gece nereden nereyedir? Gece ne zaman başlar, ne zaman biter?

Gece akşam ezanı ile başlar, fecirle yani imsakla biter.Gece akşam ezanı ile başlar, fecirle yani imsakla biter. İmsakla fecir arası gecedir. İmsaktan sonra ben bakıyorum, dışarıda karanlık var.İmsakla fecir arası gecedir. İmsaktan sonra ben bakıyorum, dışarıda karanlık var. Sen ona bakma artık. Artık o sabahın erken vakitleri sayılır. Çünkü sabah namazı kılınıyor. Sen ona bakma artık. Artık o sabahın erken vakitleri sayılır. Çünkü sabah namazı kılınıyor. Sabah namazı kılınmaya başlanıyor. Gece bitti. "Öyle mi, ne zaman bitti?" Sabah namazı kılınmaya başlanıyor. Gece bitti.

"Öyle mi, ne zaman bitti?"

Sen oruç için sahur yemeği yerken gecenin sonlarındaydın.Sen oruç için sahur yemeği yerken gecenin sonlarındaydın. Sahurun vakti bitince gece de bitiverdi. Gece yok. Gecenin en sonu bitti. Sahurun vakti bitince gece de bitiverdi. Gece yok. Gecenin en sonu bitti.

Gecenin yarısına kadar uyurmuş. Yarı gece uyurmuş. Gecenin yarısına kadar uyurmuş. Yarı gece uyurmuş.

Ve yekûmu sülüsehû. "Üçte birinde kalkarmış." Yani o zaman uyumazmış.Ve yekûmu sülüsehû. "Üçte birinde kalkarmış."

Yani o zaman uyumazmış.
Yarısından sonra kalkarmış, üçte biri kadar bir zaman namaz kılarmış. Yarısından sonra kalkarmış, üçte biri kadar bir zaman namaz kılarmış. "Yarısına kadar uyur, üçte biri kadar namaz kılar." demek; "Yarısına kadar uyur, üçte biri kadar namaz kılar." demek; yani aşağı yukarı bizim yemek yemeye kalktığımız zamana kadar zikir, tesbih, namaz, ibadet edermiş. yani aşağı yukarı bizim yemek yemeye kalktığımız zamana kadar zikir, tesbih, namaz, ibadet edermiş.

Ve yenâmu südüsehû. "Sonra altıda bir daha uyurmuş." Ve yenâmu südüsehû. "Sonra altıda bir daha uyurmuş."

Gece namazından sonra biraz daha, altıda bir kadar uyurmuş. Şöyle söyleyelim:Gece namazından sonra biraz daha, altıda bir kadar uyurmuş. Şöyle söyleyelim: Akşam ezanı ile imsak arası altı saatse; üç saat uyurmuş, iki saat uyanık kalırmış,Akşam ezanı ile imsak arası altı saatse; üç saat uyurmuş, iki saat uyanık kalırmış, son bir saatte yine uyurmuş. Kısa… son bir saatte yine uyurmuş. Kısa…

Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de teheccüde kalkardı da teheccütten sonra biraz uyurdu, uzanırdı. Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de teheccüde kalkardı da teheccütten sonra biraz uyurdu, uzanırdı.

Hocamız'ın zamanında bize Almanya'dan dervişler geldi. Hocamız'dan ders almışlar.Hocamız'ın zamanında bize Almanya'dan dervişler geldi. Hocamız'dan ders almışlar. Her birisi babayiğit, sakalları da kocaman kocaman okkalı sakallar... Her birisi babayiğit, sakalları da kocaman kocaman okkalı sakallar... Bizimkiler gibi kısa boylu değil; Bizimkiler gibi kısa boylu değil; göbeğinin yukarısına filan geliyordu. Çok da heybetli oluyorlar.göbeğinin yukarısına filan geliyordu. Çok da heybetli oluyorlar. Sakal bırakınca insan çok heybetli oluyor. Geldiler. Ben de ilk defa gördüm. Bir kâfile halinde geldiler.Sakal bırakınca insan çok heybetli oluyor. Geldiler. Ben de ilk defa gördüm. Bir kâfile halinde geldiler. Hocamız'ın elini öptüler. Teheccüd kılındı. Teheccüdü kıldıktan sonra hepsi bir tarafa serildi yattı. Hocamız'ın elini öptüler. Teheccüd kılındı. Teheccüdü kıldıktan sonra hepsi bir tarafa serildi yattı.

"Ne yapıyorlar?" dedim. "Peygamber Efendimiz teheccütten sonra biraz uyurmuş da,"Ne yapıyorlar?" dedim.

"Peygamber Efendimiz teheccütten sonra biraz uyurmuş da,
o sünneti uyguluyor bu kardeşler." dediler. Ondan sonra kalktılar, sabah namazını beraber kıldık. o sünneti uyguluyor bu kardeşler." dediler.

Ondan sonra kalktılar, sabah namazını beraber kıldık.

Demek ki gecenin yarısına kadar uyuyup, ondan sonra biraz kalkıp namaz, zikir, Kur'an okumak,Demek ki gecenin yarısına kadar uyuyup, ondan sonra biraz kalkıp namaz, zikir, Kur'an okumak, dua etmek, tazarru, niyaz, yalvarma, yakarma, ondan sonra biraz daha uyuma,dua etmek, tazarru, niyaz, yalvarma, yakarma, ondan sonra biraz daha uyuma, ondan sonra sabah namazına gelme; Davud aleyhisselam geceyi böyle geçirirmiş. ondan sonra sabah namazına gelme; Davud aleyhisselam geceyi böyle geçirirmiş.

Allah gece ibadetine kalkmayı seviyor, aziz ve muhterem kardeşlerim. Allah gece ibadetine kalkmayı seviyor, aziz ve muhterem kardeşlerim.

Ben de lafı uzatmışım. Kusura bakmayın. el-Fâtiha. Ben de lafı uzatmışım. Kusura bakmayın.

el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2