Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Dinimizde Suçluların Cezalandırılması ve Toplum Düzeni

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Recep 1421 / 17.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Şeriatin Verdiği Bir Cezanın Uygulanması, Vekaleten Hac, Ölmüş Kimse İçin Yapılan Haccın Üç Kişiye Faydası | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Dinimizde Suçluların Cezalandırılması ve Toplum Düzeni

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Recep 1421 / 17.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Şeriatin Verdiği Bir Cezanın Uygulanması, Vekaleten Hac, Ölmüş Kimse İçin Yapılan Haccın Üç Kişiye Faydası | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemin. Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemin.
Hamden kesîran, tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.Hamden kesîran, tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihîVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'dü Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. Emmâ ba'dü

Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.

Haddün yu'melü fî'l-erdı hayrun li-ehli'l-erdı min en yümtaru selâsîne ev erba'îne sabâhan. Haddün yu'melü fî'l-erdı hayrun li-ehli'l-erdı min en yümtaru selâsîne ev erba'îne sabâhan.

Ahmed b. Hanbel, Neseî ve İbn Mace'nin Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet eylediğine göre Ahmed b. Hanbel, Neseî ve İbn Mace'nin Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet eylediğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki,

Haddün. "Şeriatın verdiği bir cezanın uygulanması." Haddün. "Şeriatın verdiği bir cezanın uygulanması." Yu'melü fî'l-erdı. Kanun tatbik ediliyor, ceza suçluya veriliyor, uygulanıyor.Yu'melü fî'l-erdı. Kanun tatbik ediliyor, ceza suçluya veriliyor, uygulanıyor. "Yeryüzünde böyle bir şeriatin yazdığı cezanın suçluya affedilmeyip tatbik edilmesi." "Yeryüzünde böyle bir şeriatin yazdığı cezanın suçluya affedilmeyip tatbik edilmesi." Hayrun li-ehli'l-erdı. "Yeryüzü ahalisi için daha hayırlıdır." Hayrun li-ehli'l-erdı. "Yeryüzü ahalisi için daha hayırlıdır."

Min en yümtaru selâsîne ev erba'îne sabâhan.Min en yümtaru selâsîne ev erba'îne sabâhan. "30 sabah veya 40 sabah çölde kendilerine şakır şakır, yağmur yağmasından daha hayırlıdır." "30 sabah veya 40 sabah çölde kendilerine şakır şakır, yağmur yağmasından daha hayırlıdır."

Allahu Teâlâ hazretleri, emirlerinin tutulmasını sever, Allahu Teâlâ hazretleri, emirlerinin tutulmasını sever, buyruklarına karşı gelinmesini sevmez. buyruklarına karşı gelinmesini sevmez. Onun için dünya ve âhiret saadetini isteyen bir insanın ana fikri,Onun için dünya ve âhiret saadetini isteyen bir insanın ana fikri, kafasındaki, kalbindeki temel düşüncesi Cenâb-ı Hakk'ın emri neyse onu yapmak,kafasındaki, kalbindeki temel düşüncesi Cenâb-ı Hakk'ın emri neyse onu yapmak, itaatli kulu olmaktır. itaatli kulu olmaktır. Yasakladığı şeyleri yapmamakta itaatın bir çeşididir. Yasakladığı şeyleri yapmamakta itaatın bir çeşididir.

İtaatin iki kanadı vardır; bir kanadı emredilenleri yapmak, İtaatin iki kanadı vardır; bir kanadı emredilenleri yapmak, ikinci kanadı yasaklanmış olanları yapmamak. ikinci kanadı yasaklanmış olanları yapmamak. Allahu Teâlâ hazretleri zekât verin diyor, yapacağız;Allahu Teâlâ hazretleri zekât verin diyor, yapacağız; Allahu Teâlâ hazretleri hırsızlık yapmayın diyor, kimse hırsızlık yapmayacak;Allahu Teâlâ hazretleri hırsızlık yapmayın diyor, kimse hırsızlık yapmayacak; yetim malı yemeyin diyor, kimse yetim malı yemeyecek. yetim malı yemeyin diyor, kimse yetim malı yemeyecek.

İkisi de itaat. Aksini yapmak, yasaklanmış olan şeyi yapmak, içki içmeyin diyor, içiyor.İkisi de itaat. Aksini yapmak, yasaklanmış olan şeyi yapmak, içki içmeyin diyor, içiyor. Emredilmiş olan şeyi yapmamak, namaz kılın diyor, kılmıyor.Emredilmiş olan şeyi yapmamak, namaz kılın diyor, kılmıyor. Bu da Cenâb-ı Hakk'ın gazabını çeker. Bu da Cenâb-ı Hakk'ın gazabını çeker.

Cenâb-ı Hak kullarına dünyada yapılan kusurlardan dolayı Cenâb-ı Hak kullarına dünyada yapılan kusurlardan dolayı bir takım cezaların uygulanmasını emretmiştir. bir takım cezaların uygulanmasını emretmiştir. Kanunlarda da, beşerî kanunlarda da biliyoruz bu hususu. Kanunlarda da, beşerî kanunlarda da biliyoruz bu hususu. Devletlerin kanunları vardır. Kanunlara uyulmadığı zaman takdir edilmiş cezaları vardır.Devletlerin kanunları vardır. Kanunlara uyulmadığı zaman takdir edilmiş cezaları vardır. Şöyle yaparsan şu kadar ceza, böyle yaparsan bu kadar ceza. Şöyle yaparsan şu kadar ceza, böyle yaparsan bu kadar ceza. Suçun büyüklüğüne göre cezanın da şiddeti artar. Suçun büyüklüğüne göre cezanın da şiddeti artar.

Yeryüzünde Allah'ın bir cezasının uygulanması 30 sabah, Yeryüzünde Allah'ın bir cezasının uygulanması 30 sabah, 40 sabah şakır şakır yağmur yağmasından yeryüzü ahalisi için daha hayırlıdır. 40 sabah şakır şakır yağmur yağmasından yeryüzü ahalisi için daha hayırlıdır. 30 sabah, 40 sabah yağmur yağarsa bir yere her taraf yeşillenecek.30 sabah, 40 sabah yağmur yağarsa bir yere her taraf yeşillenecek. Gül, gülistan olacak, çimen olacak, çayır olacak, çiçek olacak amaGül, gülistan olacak, çimen olacak, çayır olacak, çiçek olacak ama Allah'ın emri tutulduğu zaman toplum düzeni olacak. Allah'ın emri tutulduğu zaman toplum düzeni olacak.

Bazen her taraf yemyeşil olur da toplum bozuk olduğu zaman cemiyetler çöker. Bazen her taraf yemyeşil olur da toplum bozuk olduğu zaman cemiyetler çöker. Çok uygar, çok ileri cemiyetler, toplumlar, içinden ahlaken bozulduğu, Çok uygar, çok ileri cemiyetler, toplumlar, içinden ahlaken bozulduğu, ahlakları bozulduğu için çökmüşlerdir, helâk olmuşlardır, yıkılmışlardır veya kahredilmişlerdir.ahlakları bozulduğu için çökmüşlerdir, helâk olmuşlardır, yıkılmışlardır veya kahredilmişlerdir. Ad kavmi, Semud kavmi, Firavunun ordusu, Nemrut'un hali gibi. Ad kavmi, Semud kavmi, Firavunun ordusu, Nemrut'un hali gibi.

Onun için hem kişi olarak hem de yöneticiler olarak, Onun için hem kişi olarak hem de yöneticiler olarak, Cenâb-ı Hakk'ın emirlerini uygulamakta herkesin çok dikkatli olması lazım.Cenâb-ı Hakk'ın emirlerini uygulamakta herkesin çok dikkatli olması lazım. Bir de adam kayırmanın olmaması lazım. "Ya, bunu affediverelim, kayıralım, kurtaralım." Bir de adam kayırmanın olmaması lazım. "Ya, bunu affediverelim, kayıralım, kurtaralım."

Şimdi bugünlerde hep gazetelerde okuyoruz. Türkiye'de çok büyük yolsuzluklar yapılmış. Şimdi bugünlerde hep gazetelerde okuyoruz. Türkiye'de çok büyük yolsuzluklar yapılmış. Türkiye zengin bir ülke değil, dünyaya borcu var. Doğan bebekler borçlu doğuyor. Türkiye zengin bir ülke değil, dünyaya borcu var. Doğan bebekler borçlu doğuyor. On sene, yirmi sene çalışsa ödeyemeyeceğimiz kadar dış borçlar birikmiş.On sene, yirmi sene çalışsa ödeyemeyeceğimiz kadar dış borçlar birikmiş. Yine de bir takım yöneticiler, bankaları batırmaya, paraları keselerine doldurmaya bakıyorlar.Yine de bir takım yöneticiler, bankaları batırmaya, paraları keselerine doldurmaya bakıyorlar. Hem de rakamlar bizim rüyamızda bile görmediğimiz rakamlar; yedi milyon dolar, bir milyon dolar.Hem de rakamlar bizim rüyamızda bile görmediğimiz rakamlar; yedi milyon dolar, bir milyon dolar. Lira da değil, artık laflar dolar üzerinden söyleniyor. Lira da değil, artık laflar dolar üzerinden söyleniyor.

Bir gazeteciye bir şeyi yazmaması için yedi milyon dolar verilmiş, sus payı. Bir gazeteciye bir şeyi yazmaması için yedi milyon dolar verilmiş, sus payı. Daha doğrusu o kendisi telefon açmış, iş adamına demiş ki; Daha doğrusu o kendisi telefon açmış, iş adamına demiş ki; "Ben seninle ilgili böyle bir bilgiye ulaştım, bunu yayınlayayım mı?"Ben seninle ilgili böyle bir bilgiye ulaştım, bunu yayınlayayım mı? Yayınlamamı istemiyorsan yedi milyon dolar vereceksin." Yayınlamamı istemiyorsan yedi milyon dolar vereceksin."

İş adamı da götürmüş yedi milyon doları vermiş. İş adamı da meşhur bir kimse, İş adamı da götürmüş yedi milyon doları vermiş. İş adamı da meşhur bir kimse, yedi milyon doları alanda meşhur bir kimse ama bunu ortaya atan adamlar,yedi milyon doları alanda meşhur bir kimse ama bunu ortaya atan adamlar, ismi mahsustan saklıyorlar, bizi meraklandırıyorlar. ismi mahsustan saklıyorlar, bizi meraklandırıyorlar. Birkaç gün sonra çıkacak herhalde, patlayacak. Birkaç gün sonra çıkacak herhalde, patlayacak. Çünkü sıkıyorlar, sıkıyorlar, patlatacaklar, göreceğiz bakalım birkaç gün sonraÇünkü sıkıyorlar, sıkıyorlar, patlatacaklar, göreceğiz bakalım birkaç gün sonra yedi milyon doları cebine indirip de rüşvet almış olan meşhur çok, çok,yedi milyon doları cebine indirip de rüşvet almış olan meşhur çok, çok, çok meşhur gazeteci kim?çok meşhur gazeteci kim? Kendisinin aleyhinde yazı yazmasın diye rüşveti veren çok, çok, çok, meşhur adam sanayici kim? Kendisinin aleyhinde yazı yazmasın diye rüşveti veren çok, çok, çok, meşhur adam sanayici kim? Çıkacak ortaya... Şimdi gazeteciler birbirlerine didişip, atışıp, dalaşıp duruyorlar. Çıkacak ortaya...

Şimdi gazeteciler birbirlerine didişip, atışıp, dalaşıp duruyorlar.
İsim vermiyorlar, kanunlara göre, fırsat kolluyorlar. İsim vermiyorlar, kanunlara göre, fırsat kolluyorlar.

Bir şeyler olacak ama ne olacaksa göreceğiz. Ama olan bize oluyor. Bir şeyler olacak ama ne olacaksa göreceğiz. Ama olan bize oluyor. Yani yedi milyon dolara biz neler yapardık. Yani yedi milyon dolara biz neler yapardık. Bir köy değil, iki köy değil beş köy nelere kavuşurdu; okullara kavuşurdu, su tesislerine kavuşurdu,Bir köy değil, iki köy değil beş köy nelere kavuşurdu; okullara kavuşurdu, su tesislerine kavuşurdu, fukaraya dağıtılsa şu kadar fakir zengin olurdu. fukaraya dağıtılsa şu kadar fakir zengin olurdu. Öteki herifin zaten villası, köşkü, arabası vardır. Belki özel uçağı vardır. Öteki herifin zaten villası, köşkü, arabası vardır. Belki özel uçağı vardır. Bir de yedi milyon dolar bir yazıyı yazmamak, bir sözü söylememek için yan cebine konulmuş; rüşvet.Bir de yedi milyon dolar bir yazıyı yazmamak, bir sözü söylememek için yan cebine konulmuş; rüşvet. Şimdiye kadar daha aldıkları kim bilir ne kadar? Bu ortaya çıkarılmıyor.Şimdiye kadar daha aldıkları kim bilir ne kadar? Bu ortaya çıkarılmıyor. Ne kadar hainlikler oluyor. Onun için İslâm'da suçluyu affetmek, suç sabit olmuşken affetmek,Ne kadar hainlikler oluyor.

Onun için İslâm'da suçluyu affetmek, suç sabit olmuşken affetmek,
affolsun diye aracı olmak çok çok fena. affolsun diye aracı olmak çok çok fena. Suçlu suçu işlemişse suçunun cezası verilecek.Suçlu suçu işlemişse suçunun cezası verilecek. Şeriatın öngördüğü, teklif ettiği, söylediği cezanın yapılması lazım.Şeriatın öngördüğü, teklif ettiği, söylediği cezanın yapılması lazım. Ondan, onu kaçırmaya çalışmak doğru değil. Ondan, onu kaçırmaya çalışmak doğru değil.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu konuda o kadar kesin buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu konuda o kadar kesin buyuruyor ki;

"Kızım Fâtıma suç işlese onu bile cezalandırırdım." diye söylüyor. Kesin! "Kızım Fâtıma suç işlese onu bile cezalandırırdım." diye söylüyor. Kesin!

Suçlunun affedilmesi, hapishanenin arka kapısından çıkartılması, hapishanede yatıyorSuçlunun affedilmesi, hapishanenin arka kapısından çıkartılması, hapishanede yatıyor gösterilip de keyif çatması veya yalancılıktan hastaymış gibi gösterilip gösterilip de keyif çatması veya yalancılıktan hastaymış gibi gösterilip hastaneye alınıp oradan izinli sayılması vesaire, bunların hepsi çeşitli oyunlar. hastaneye alınıp oradan izinli sayılması vesaire, bunların hepsi çeşitli oyunlar. Türkiye'de oluyor. Ama İslâm öyle değil, İslâm ciddi. Suçluyu böyle kayırmak yok.Türkiye'de oluyor.

Ama İslâm öyle değil, İslâm ciddi. Suçluyu böyle kayırmak yok.
Çünkü suçlunun kayrılması suçu teşviktir. Cezalandırılması caydırıcıdır. Çünkü suçlunun kayrılması suçu teşviktir. Cezalandırılması caydırıcıdır.

Cezalar toplumlarda niye vardır? Kanunlarda cezalar niçin vardır? Cezalar toplumlarda niye vardır? Kanunlarda cezalar niçin vardır?

Caydırsın diye. Şimdi ben bugün sordum; Caydırsın diye.

Şimdi ben bugün sordum;
Camiye geleceğiz. Kırmızı ışık bir türlü sönmüyor, yeşil yanmıyor.Camiye geleceğiz. Kırmızı ışık bir türlü sönmüyor, yeşil yanmıyor. diyor ki; diyor ki;

"Hocam kırmızıda geçelim mi? Şu tarafa dönüvereceğiz kırmızıda, o kadar. "Hocam kırmızıda geçelim mi? Şu tarafa dönüvereceğiz kırmızıda, o kadar. Kimse de yok, sabahleyin erken vakitte. Sağdan soldan gelen de yok." Kimse de yok, sabahleyin erken vakitte. Sağdan soldan gelen de yok."

"Kırmızıda geçmenin burada cezası ne? 300 kron filan mı?" dedim. "Kırmızıda geçmenin burada cezası ne? 300 kron filan mı?" dedim.

"Yok" dedi. "Bin kron, bin iki yüz kron, bir de iki ayda ehliyetini alıyorlar, ceza büyük." "Yok" dedi. "Bin kron, bin iki yüz kron, bir de iki ayda ehliyetini alıyorlar, ceza büyük."

Onun için kimse polis de olmasa, sabah da olsa, kırmızıda geçmek istemiyor. Onun için kimse polis de olmasa, sabah da olsa, kırmızıda geçmek istemiyor. Ben de dedim ki; "Suud'da daha büyük ceza, yedi gün hapis var, dokuz veya yedi.Ben de dedim ki; "Suud'da daha büyük ceza, yedi gün hapis var, dokuz veya yedi. Hoop alıyorlar, tıkıyorlar hapse." Ceza niçin veriliyor? Hoop alıyorlar, tıkıyorlar hapse."

Ceza niçin veriliyor?

Caydırıcı olsun diye veriliyor. Cezanın affedilmesi, suçlunun affedilmesi ne demek? Caydırıcı olsun diye veriliyor.

Cezanın affedilmesi, suçlunun affedilmesi ne demek?

Suçluyu teşvik demek, onun için cezanın hak etmişse, mahkûm olmuşsa uygulanmasını [istiyor.] Suçluyu teşvik demek, onun için cezanın hak etmişse, mahkûm olmuşsa uygulanmasını [istiyor.] bu hadîs-i şerîf onu gösteriyor. bu hadîs-i şerîf onu gösteriyor.

İkinci hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki, İkinci hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki,

Hucce an ebîke va'temir. Hucce an ebîke va'temir.

Ahmet b. Hanbel, Tahâvî, Tirmîzî, İbn Hibbân, İbn Mâce, Hâkim, Beyhakî rivayet etmişler. Ahmet b. Hanbel, Tahâvî, Tirmîzî, İbn Hibbân, İbn Mâce, Hâkim, Beyhakî rivayet etmişler. Tirmizî; "Hasen, sahih hadistir." demiş. Râvi demişki; Tirmizî; "Hasen, sahih hadistir." demiş.

Râvi demişki;

"Yâ Resûlullah! İnne ebî şeyhün kebîrün."Yâ Resûlullah! İnne ebî şeyhün kebîrün. "Benim babam çok halsiz, ihtiyar bir adamdır." Lâ yestetî'u'l-hacci ve 'l-umrate. "Benim babam çok halsiz, ihtiyar bir adamdır." Lâ yestetî'u'l-hacci ve 'l-umrate. "Hacca ve umreye gidecek takatı yoktur, güç yetiremez, yapamaz, o işleri yapamaz." "Hacca ve umreye gidecek takatı yoktur, güç yetiremez, yapamaz, o işleri yapamaz." Velâ't-ta'ne "Haccın vazifelerini yapmaya da güç yetiremez." Velâ't-ta'ne "Haccın vazifelerini yapmaya da güç yetiremez."

Ta'n, "Hücum etmek, saldırmak" demek. Ta'n, "Hücum etmek, saldırmak" demek. Herhalde Allahu âlem şeytan taşlamak biraz meşakkatli oluyor yaHerhalde Allahu âlem şeytan taşlamak biraz meşakkatli oluyor ya kalabalık, "onu yapamaz" demek istiyor. kalabalık, "onu yapamaz" demek istiyor. Peygamber Efendimiz onun üzerine bu çocuğa demiş ki: Hucce an ebîke va'temir. Peygamber Efendimiz onun üzerine bu çocuğa demiş ki:

Hucce an ebîke va'temir.
"O zaman babana vekâleten, baban için hac yapıver, umre yapıver." demiş. "O zaman babana vekâleten, baban için hac yapıver, umre yapıver." demiş.

Buradan anlıyoruz ki üzerine hac farz olmuş ama haccı yapamayacak kimseye vekâleten, Buradan anlıyoruz ki üzerine hac farz olmuş ama haccı yapamayacak kimseye vekâleten, evladı, yakını hac yapabilir veya para verilerek birisine;evladı, yakını hac yapabilir veya para verilerek birisine; "Hadi vekâleten filanca için hac ve umre yap." diye vazife verilip yaptırılabilir."Hadi vekâleten filanca için hac ve umre yap." diye vazife verilip yaptırılabilir. Bunu görüyoruz. Bu hususta Peygamber Efendimiz'in bir başka hadîs-i şerîfi daha var. Bunu görüyoruz.

Bu hususta Peygamber Efendimiz'in bir başka hadîs-i şerîfi daha var.

Haccetün li'l-meyyiti selâsetün haccetün li'l-mahcûci anhüHaccetün li'l-meyyiti selâsetün haccetün li'l-mahcûci anhü ve haccetün li'l-hacci ve haccetün li'l-vasiyyi. ve haccetün li'l-hacci ve haccetün li'l-vasiyyi.

"Ölmüş kimse için yapılan haccın üç kat, üç kişiye faydası vardır. "Ölmüş kimse için yapılan haccın üç kat, üç kişiye faydası vardır. Üç misli sevabı vardır; Bir; ölen o kimse için sevabı gider çünkü hac onun için yaptırıldı.Üç misli sevabı vardır;

Bir; ölen o kimse için sevabı gider çünkü hac onun için yaptırıldı.
İki; haccı fiilen yapan kimseye sevabı var. Üç; haccı yaptırtan kimsenin [sevabı] var." İki; haccı fiilen yapan kimseye sevabı var. Üç; haccı yaptırtan kimsenin [sevabı] var."

Gönderten bir kimseye; mesela,Gönderten bir kimseye; mesela, "Al şu parayı, babam hacca gitmemişti onun namına haccı yapıver." diye söylüyor."Al şu parayı, babam hacca gitmemişti onun namına haccı yapıver." diye söylüyor. O da salih bir kimse, gidiyor onun namına haccı yapabiliyor. O da salih bir kimse, gidiyor onun namına haccı yapabiliyor. Gönderene, gidene, bir de ölüye; üçüne de hac sevabı yazılıyor.Gönderene, gidene, bir de ölüye; üçüne de hac sevabı yazılıyor. Bu, Cenâb-ı Hakk'ın lütfu. Gönderen olmasa ölünün haccı yapılmamış olacak. Bu, Cenâb-ı Hakk'ın lütfu. Gönderen olmasa ölünün haccı yapılmamış olacak.

Giden olmasa, hiç kimse gitmese, ne olacak? Hac yine yapılmamış olacak.Giden olmasa, hiç kimse gitmese, ne olacak?

Hac yine yapılmamış olacak.
Hepsinin faydası oluyor. Onun için hepsini Cenâb-ı Hakk mükâfatlandırıyor. Hepsinin faydası oluyor. Onun için hepsini Cenâb-ı Hakk mükâfatlandırıyor.

Bu konuda bir hadîs-i şerîf daha var. Bu konuda bir hadîs-i şerîf daha var.

Haccetün li-men lem yehucce hayrun min aşri gazevâtin ve gazvetün li-men kad hacce hayrün min aşriHaccetün li-men lem yehucce hayrun min aşri gazevâtin ve gazvetün li-men kad hacce hayrün min aşri ve gazvetün fi'l-bahri hayrun min aşri gazevâtinve gazvetün fi'l-bahri hayrun min aşri gazevâtin ve men ecâze'l-bahre ke ennemâ ecâze'l-evdiyete küllehâ ve'l-mâidü fî-hi ke'l-müteşahhiti fî demihî. ve men ecâze'l-bahre ke ennemâ ecâze'l-evdiyete küllehâ ve'l-mâidü fî-hi ke'l-müteşahhiti fî demihî.

İbn Ömer radıyallahu anhumâ'dan bu sohbetimizin sonuncu hadisi. İbn Ömer radıyallahu anhumâ'dan bu sohbetimizin sonuncu hadisi.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki; Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki;

Haccetün. "Bir hac." Li-men lem yehucce. Haccetün. "Bir hac." Li-men lem yehucce. "Hiç o zamana kadar hac yapmamış bir kimse için yapacağı bir hac, ilk haccı."Hiç o zamana kadar hac yapmamış bir kimse için yapacağı bir hac, ilk haccı. "Bir hac…" Hayrun min aşri gazevâtin. "On defa savaşa iştirak etmekten daha sevaplıdır." "Bir hac…" Hayrun min aşri gazevâtin. "On defa savaşa iştirak etmekten daha sevaplıdır."

Çünkü hac vazifesini yapmamış ilk önce o borcunu, üzerindeki o vazifeyi ödeyecek. Çünkü hac vazifesini yapmamış ilk önce o borcunu, üzerindeki o vazifeyi ödeyecek. O haccı yapması, gidip de cephede on savaşa katılmak kadar, katılmaktan daha hayırlıdır.O haccı yapması, gidip de cephede on savaşa katılmak kadar, katılmaktan daha hayırlıdır. İlk önce haccını yapacak. Buna mukabil; Ve gazvetün li-men kad hacce.İlk önce haccını yapacak.

Buna mukabil;

Ve gazvetün li-men kad hacce.
"Daha önce hac vazifesini, farz vazifesini yapmış olan bir kimse için ise…" "Daha önce hac vazifesini, farz vazifesini yapmış olan bir kimse için ise…" Hayrün min aşri haccin. [hıcecin] "Savaşa gitmek on haccetmekten daha hayırlıdır." Hayrün min aşri haccin. [hıcecin] "Savaşa gitmek on haccetmekten daha hayırlıdır." Çünkü savaş önemli, düşman gelirse insan ne hac yapar, ne namaz kılar, ne oruç tutabilir. Çünkü savaş önemli, düşman gelirse insan ne hac yapar, ne namaz kılar, ne oruç tutabilir. Her şey darmadağın olur. Haccı yapmışsa gazaya gitsin. Her şey darmadağın olur.

Haccı yapmışsa gazaya gitsin.
Bir savaşa gitmesi, on defa haccetmesinden daha hayırlıdır. Bir savaşa gitmesi, on defa haccetmesinden daha hayırlıdır. Ama haccı yapmamışsa varsın ötekiler düşmanla çarpışma vazifesini yapadursunlar Ama haccı yapmamışsa varsın ötekiler düşmanla çarpışma vazifesini yapadursunlar bu ilk önce farz olan hac vazifesini ödesin.bu ilk önce farz olan hac vazifesini ödesin. Onun için gitmeyene haccetmek daha sevaplı oluyor.Onun için gitmeyene haccetmek daha sevaplı oluyor. Bir kere gitmiş olana savaşa gitmek daha sevaplı oluyor. Bir kere gitmiş olana savaşa gitmek daha sevaplı oluyor.

Ve gazvetün fi'l-bahri. "Denizde yapılan bir savaş."Ve gazvetün fi'l-bahri. "Denizde yapılan bir savaş." Gemilere binmiş, mesela Venediklilerle çarpışıyor.Gemilere binmiş, mesela Venediklilerle çarpışıyor. "Denizde yapılan bir savaş." Hayrun min aşri gazevâtin fi'l-berri."Denizde yapılan bir savaş." Hayrun min aşri gazevâtin fi'l-berri. "Karada yapılan on savaştan daha hayırlıdır." Bakın burada denize teşvik var. "Karada yapılan on savaştan daha hayırlıdır."

Bakın burada denize teşvik var.
Peygamber Efendimiz, dikkat ederseniz "çocuklarınıza yüzmeyi öğretin" demişti. Peygamber Efendimiz, dikkat ederseniz "çocuklarınıza yüzmeyi öğretin" demişti. Halbuki Arabistan'da pek yüzme, çok o kadar önemli gibi görünmüyordu.Halbuki Arabistan'da pek yüzme, çok o kadar önemli gibi görünmüyordu. Fakat "çocuklarınıza yüzmeyi öğretin." demişti. Fakat "çocuklarınıza yüzmeyi öğretin." demişti.

Deniz savaşı da kara savaşından daha sevap. Denize teşvik var, denizciliğe teşvik var. Deniz savaşı da kara savaşından daha sevap. Denize teşvik var, denizciliğe teşvik var.

Neden? Dünyanın beşte dördü deniz. Neden?

Dünyanın beşte dördü deniz.
Biz denizlere bu aşk ile şevk ile hâkim olmak için gayret gösterseydik kıtaları biz bulacaktık.Biz denizlere bu aşk ile şevk ile hâkim olmak için gayret gösterseydik kıtaları biz bulacaktık. Yeni kıtaları, adaları, biz bulacaktık. Birçok güzel işler olacaktı. Yeni kıtaları, adaları, biz bulacaktık. Birçok güzel işler olacaktı. Birçok kötü işler olmayacaktı. Katliamlar olmayacaktı. Birçok kötü işler olmayacaktı. Katliamlar olmayacaktı.

Biz gittiğimiz yerde katliam yapmazdık, bu adamlar gittikleri yerlerde hep katliam yaptılar.Biz gittiğimiz yerde katliam yapmazdık, bu adamlar gittikleri yerlerde hep katliam yaptılar. Bu Ermeni tasarısıyla uğraşan Amerikalılar Kızılderilileri yok ettiler.Bu Ermeni tasarısıyla uğraşan Amerikalılar Kızılderilileri yok ettiler. Hepsi Kızılderililerin yerlerini, yurtlarını aldılar, öldürdüler.Hepsi Kızılderililerin yerlerini, yurtlarını aldılar, öldürdüler. Bir de filmlerini çevirip bize gösteriyorlar. Bir de filmlerini çevirip bize gösteriyorlar.

İngilizler Avusturalya'da Aborjinleri öldürdüler.İngilizler Avusturalya'da Aborjinleri öldürdüler. Hatta atom bombası denemeleri yapıp öyle bile haklamışlar. Hatta atom bombası denemeleri yapıp öyle bile haklamışlar. İspanyollar, Amerika'ya, Meksika'ya, Orta Amerika'ya, Güney Amerika'ya çıktıkları zamanİspanyollar, Amerika'ya, Meksika'ya, Orta Amerika'ya, Güney Amerika'ya çıktıkları zaman katliamlar yaptılar.katliamlar yaptılar. İtalyanlar, dünyanın katliamını yaptılar. Fransızlar, Cezayir'in üçte birini kestiler. İtalyanlar, dünyanın katliamını yaptılar. Fransızlar, Cezayir'in üçte birini kestiler. İtalyanlar, Libyalıların üçte birini kestiler. İtalyanlar, Libyalıların üçte birini kestiler. Vadileri, hurmaları yaktılar, köyleri yıktılar. Çok zulümler yaptılar.Vadileri, hurmaları yaktılar, köyleri yıktılar. Çok zulümler yaptılar. Afrika yerlilerini esir aldılar. Amerika'da zincirlere bağlayarak tarlalarda çalıştırdılar…Afrika yerlilerini esir aldılar. Amerika'da zincirlere bağlayarak tarlalarda çalıştırdılar… Hem satışını yaptılar, sattıkları yerde de köle olarak çalıştırdılar. Hem satışını yaptılar, sattıkları yerde de köle olarak çalıştırdılar.

Bunların hepsini biliyoruz. Onun için keşke denizlere önem verseymiştik. Bunların hepsini biliyoruz. Onun için keşke denizlere önem verseymiştik.

Ne kadar sevabı da varmış? On misli fazla sevabı varmış. Ne kadar sevabı da varmış?

On misli fazla sevabı varmış.

Ve men ecâze'l-bahre ke ennemâ ecâze'l-evdiyete küllehâ. "Kim bir denizi geçerse…" Ve men ecâze'l-bahre ke ennemâ ecâze'l-evdiyete küllehâ. "Kim bir denizi geçerse…" Kızıl denizi geçti, Sudan'a; Mısır'ı geçti, Mora yarım adasına, İtalya'ya, Malta'ya, Sicilya'ya… Kızıl denizi geçti, Sudan'a; Mısır'ı geçti, Mora yarım adasına, İtalya'ya, Malta'ya, Sicilya'ya…

"Kim denizi geçerse sanki karara bütün dağların vadilerini geçmiş gibi olur." "Kim denizi geçerse sanki karara bütün dağların vadilerini geçmiş gibi olur." Bir denizi geçse o kadar sevap kazanır. Ve'l-mâidü fî-hi. Bir denizi geçse o kadar sevap kazanır.

Ve'l-mâidü fî-hi.
"Dalgaların üzerinde giden kimse dalgaların üzerinde böyle dalgalana,"Dalgaların üzerinde giden kimse dalgaların üzerinde böyle dalgalana, dalgalana giden kimse, sanki alkanlar içinde yüzen şehit gibidir." dalgalana giden kimse, sanki alkanlar içinde yüzen şehit gibidir."

Midesi bulanıyor, bilmem ne filan demeyecek, denizciliğe önem verecek idik. Midesi bulanıyor, bilmem ne filan demeyecek, denizciliğe önem verecek idik. Gemiciliği bizim geliştirmemiz lazımdı, denizaltıcılığı bizim geliştirmemiz lazımdı, Gemiciliği bizim geliştirmemiz lazımdı, denizaltıcılığı bizim geliştirmemiz lazımdı, Atom denizaltısını bizim bulmamız lazımdı… Atom denizaltısını bizim bulmamız lazımdı…

Ahh! Hadisleri okumamışız, Ahh! Hadisleri okumamışız, Peygamber Efendimiz'in tavsiyelerini tutmamışız, gereken gayreti göstermemişiz. Peygamber Efendimiz'in tavsiyelerini tutmamışız, gereken gayreti göstermemişiz.

Dedelerimizin de - savaş edenlerden, çarpışanlardan Allah razı olsun- Dedelerimizin de - savaş edenlerden, çarpışanlardan Allah razı olsun- kimisi, bu güzel vazifeleri yapmış.kimisi, bu güzel vazifeleri yapmış. Barbaros Hayrettin, Akdeniz'e aslanlar gibi dolaşmış. Barbaros Hayrettin, Akdeniz'e aslanlar gibi dolaşmış. Sonra ne olmuşsa Akdeniz'e hâkim bir deniz gücümüz varken, Preveze zaferini kazanmışken,Sonra ne olmuşsa Akdeniz'e hâkim bir deniz gücümüz varken, Preveze zaferini kazanmışken, Fransızları, İtalyanları, Akdeniz'de dolaşamaz hâle getirmişkenFransızları, İtalyanları, Akdeniz'de dolaşamaz hâle getirmişken sonra ne oldu bizlere, ne olmuşuz? sonra ne oldu bizlere, ne olmuşuz?

Allah tekrar, gayrete getirsin, evlatlarımızı aşk ile şevk ile öyle yetiştirelim ki, Allah tekrar, gayrete getirsin, evlatlarımızı aşk ile şevk ile öyle yetiştirelim ki, bu hadîs-i şerîfleri duyduktan, okuduktan sonra bu sevapları kazansın. bu hadîs-i şerîfleri duyduktan, okuduktan sonra bu sevapları kazansın. Onları yetiştirmekten dolayı biz de sevap kazanırız. Onları yetiştirmekten dolayı biz de sevap kazanırız.

Evladını yetiştiren, evladının yaptığı hayırlı işlerden sevabı kazanır. Evladını yetiştiren, evladının yaptığı hayırlı işlerden sevabı kazanır. O halde evlatlarımızı güzel yetiştirmeye gayret edelim ya da kendi evladımız yoksa O halde evlatlarımızı güzel yetiştirmeye gayret edelim ya da kendi evladımız yoksa veya büyümüşler meslek tutmuşlarsa kendi yolunu tutturmuşlarsa gidelim, köylerden, veya büyümüşler meslek tutmuşlarsa kendi yolunu tutturmuşlarsa gidelim, köylerden, köyümüzden, akrabadan, zeki çocukları bulalım, alalım, okutalım. köyümüzden, akrabadan, zeki çocukları bulalım, alalım, okutalım.

Köyümüze bir gidelim; "Bizim uzak akrabadan falancanın çocuğu vah vah, Köyümüze bir gidelim; "Bizim uzak akrabadan falancanın çocuğu vah vah, ilkokulu bile okuyamıyor ama cin gibi çocuk, maşaallah… ilkokulu bile okuyamıyor ama cin gibi çocuk, maşaallah… Lep demeden leblebiyi anlıyor. Tamam, sen gel bakalım benim yanıma…" diyelim, okutalım.Lep demeden leblebiyi anlıyor. Tamam, sen gel bakalım benim yanıma…" diyelim, okutalım. Hayırlı bir insan hâline getirelim. Hayırlı bir insan hâline getirelim.

Dedelerimiz köylerden insan toplayıp onları yetiştirmişler. Dedelerimiz köylerden insan toplayıp onları yetiştirmişler. Müslüman etmişler, müslüman ailelerin yanında eğittirmişler. Müslüman etmişler, müslüman ailelerin yanında eğittirmişler. Gayr-i müslim çocuklarını bile yetiştirmişler. Gayr-i müslim çocuklarını bile yetiştirmişler.

Bizim Ali Yakup [Cenkciler] hoca; -Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın- Bizim Ali Yakup [Cenkciler] hoca; -Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın- "Arnavutum ben" derdi. Her zaman söylerdi;"Arnavutum ben" derdi. Her zaman söylerdi; "Osmanlılardan Allah razı olsun." derdi."Osmanlılardan Allah razı olsun." derdi. "Osmanlılar gelmeseydi biz şimdi ne olurduk kim bilir." derdi. "Osmanlılar gelmeseydi biz şimdi ne olurduk kim bilir." derdi. Sağlam müslümandı. "Bizim müslüman olmamıza onlar sebep oldu.Sağlam müslümandı. "Bizim müslüman olmamıza onlar sebep oldu. Allah razı olsun ki gelmişler, bize İslâm'ı öğretmişler." derdi. Allah razı olsun ki gelmişler, bize İslâm'ı öğretmişler." derdi.

Macarlar Osmanlılarla tanışmadan az önce hıristiyan olmuşlar. Macarlar Osmanlılarla tanışmadan az önce hıristiyan olmuşlar. Kuzeyden gelmişler, Türk kavmi… Kuzeyden gelmişler, Türk kavmi… Şimdi vaktim olsa Macarca öğrenmeye kalkacağım, çünkü Türkçe'nin bir şivesi,Şimdi vaktim olsa Macarca öğrenmeye kalkacağım, çünkü Türkçe'nin bir şivesi, bu Tatarca vesairece bilmem yakın, onlar bir dalı, bir kolu.bu Tatarca vesairece bilmem yakın, onlar bir dalı, bir kolu. Öğreneceğim ama biraz hangi birini öğreneceğimizi şaşırmış bulunuyoruz. Öğreneceğim ama biraz hangi birini öğreneceğimizi şaşırmış bulunuyoruz.

Şimdi talebelerden bazıları da Macaristan'a gidiyor orada okuyorlar.Şimdi talebelerden bazıları da Macaristan'a gidiyor orada okuyorlar. İnşallah her beldeye gitsin de evlatlarımız, orada güzel çalışmalar yapsın,İnşallah her beldeye gitsin de evlatlarımız, orada güzel çalışmalar yapsın, İslâm'ı orada tanıtsın, yaysın. İslâm'ı orada tanıtsın, yaysın.

Allah bizim hepimizi çoluk çocuğumuzla beraber Allah bizim hepimizi çoluk çocuğumuzla beraber İslâm'a en güzel hizmet eden en büyük sevapları alan insanlar eylesin. İslâm'a en güzel hizmet eden en büyük sevapları alan insanlar eylesin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2