Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Dua ve Kader

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Şevvâl 1407 / 14.06.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dua Kaderi Değiştirir, Allah Duaları Kabul Eder, Cezayirli Hasan Paşa’dan Bir Hatıra, Denizde Tehlikeler Vardır, Şam Bölgesinde | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Dua ve Kader

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Şevvâl 1407 / 14.06.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dua Kaderi Değiştirir, Allah Duaları Kabul Eder, Cezayirli Hasan Paşa’dan Bir Hatıra, Denizde Tehlikeler Vardır, Şam Bölgesinde | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahim. el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn.Bismillâhirrahmânirrahim.

el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn.
Ve's-salâtu ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn.Ve's-salâtu ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.Seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.Ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'du fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'du fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'ahve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalaletin ve sahibehâ fi'n-nâr.ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalaletin ve sahibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle:

Lâ yerüddü'l-kadere ille'd-duâü ve lâ yezîdü fi'l-umuri ille'l-birruLâ yerüddü'l-kadere ille'd-duâü ve lâ yezîdü fi'l-umuri ille'l-birru ve inne'r-racule le-yuhramu'r-rızka bi'z-zenbi yusîbuhû. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. ve inne'r-racule le-yuhramu'r-rızka bi'z-zenbi yusîbuhû.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn! Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramıAllahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı dünyada ve âhirette cümlenizin üzerine olsun. dünyada ve âhirette cümlenizin üzerine olsun.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerindenPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup izah etmek üzere oturduk. bir demet okuyup izah etmek üzere oturduk.

Hadîs-i şerîflerin izahına başlamazdan önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'eHadîs-i şerîflerin izahına başlamazdan önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızın, ümmetliğimizin bir nişanesi olsun sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızın, ümmetliğimizin bir nişanesi olsun ve rûh-ı pâkine hediye olsun diye; onun cümle âlinin, ashabının, etbaının,ve rûh-ı pâkine hediye olsun diye; onun cümle âlinin, ashabının, etbaının, ahbabının ruhlarına hediye olsun diye; sâir enbiyâ ve mürselîn aleyhimü's-salavâtahbabının ruhlarına hediye olsun diye; sâir enbiyâ ve mürselîn aleyhimü's-salavât ve'teslîmât hazretlerinin, cümle evliyâullahın ve hâsseten ümmet-i Muhammed'in hakiki mürşitleri,ve'teslîmât hazretlerinin, cümle evliyâullahın ve hâsseten ümmet-i Muhammed'in hakiki mürşitleri, verese-i enbiya, sâdât ve meşâyih-i turuk-ı âliyyemizin ruhlarına hediye olsun diye;verese-i enbiya, sâdât ve meşâyih-i turuk-ı âliyyemizin ruhlarına hediye olsun diye; bu hadîs-i şerîfleri bize kadar nakil ve rivayet etmiş olan alimlerin ve râvilerin bu hadîs-i şerîfleri bize kadar nakil ve rivayet etmiş olan alimlerin ve râvilerin ruhlarına hediye olsun diye; bu beldeleri canlarını, mallarını ortaya koyarak,ruhlarına hediye olsun diye; bu beldeleri canlarını, mallarını ortaya koyarak, Allah yolunda cihat ederek fethedip bize emanet bırakmış olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin,Allah yolunda cihat ederek fethedip bize emanet bırakmış olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahidlerin ruhlarına hediye olsun diye; cümle hayrât u hasenât sahiplerininmücahidlerin ruhlarına hediye olsun diye; cümle hayrât u hasenât sahiplerinin ve hâsseten şu caminin bânîsi İskender Paşa'nın ve bu caminin hâlen hizmetine devam etmesineve hâsseten şu caminin bânîsi İskender Paşa'nın ve bu caminin hâlen hizmetine devam etmesine sebep olan cümle hayrât ve hasenât sahiplerinin kendilerininsebep olan cümle hayrât ve hasenât sahiplerinin kendilerinin ve geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye; uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîflerive geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye; uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere toplanmış, gelmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinindinlemek üzere toplanmış, gelmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun diye; hocamız Mehmed Zahid Bursevî'nin,ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun diye; hocamız Mehmed Zahid Bursevî'nin, kitabını okuduğumuz Gümüşhaneli hazretlerinin ruhuna hediye olsun diye; kitabını okuduğumuz Gümüşhaneli hazretlerinin ruhuna hediye olsun diye; biz yaşayan müslümanların Rabbimizin rızasına uygun ömür sürüp,biz yaşayan müslümanların Rabbimizin rızasına uygun ömür sürüp, sünnet-i seniyye-yi Nebevî'ye temessük eyleyip, Kur'ân-ı Kerîm'in yolunda yürüyüp,sünnet-i seniyye-yi Nebevî'ye temessük eyleyip, Kur'ân-ı Kerîm'in yolunda yürüyüp, Rabbimizin rızasına vâsıl olmamıza vesile olsun diyeRabbimizin rızasına vâsıl olmamıza vesile olsun diye bir Fâtiha üç İhlâs-ı şerîf okuyalım, ondan sonra başlayalım. Bismillâhirrahmânirrahim. bir Fâtiha üç İhlâs-ı şerîf okuyalım, ondan sonra başlayalım.

Bismillâhirrahmânirrahim.

Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis koleksiyonunun 486. sayfasındaki onbirinci hadîs-i şerîftir. Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis koleksiyonunun 486. sayfasındaki onbirinci hadîs-i şerîftir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri Sevbân radıyallahu anh'ınPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri Sevbân radıyallahu anh'ın rivayet ettiğine göre buyurmuşlar ki: Lâ yerüddü'l-kadere. rivayet ettiğine göre buyurmuşlar ki:

Lâ yerüddü'l-kadere.
"Allah'ın kaderini, takdîr-i ilâhîyi, Allah'ın hükmünü, tayin etmiş olduğu"Allah'ın kaderini, takdîr-i ilâhîyi, Allah'ın hükmünü, tayin etmiş olduğu mukadderâtını bir şey geri çeviremez." İlle'd-duâü. "Ancak dua çevirir."mukadderâtını bir şey geri çeviremez." İlle'd-duâü. "Ancak dua çevirir." Dua değiştirir, onu reddeder, tağyir eder. Dua değiştirir, onu reddeder, tağyir eder.

Ve lâ yezîdü fi'l-umuri ille'l-birru. "Ömrü bir şey artırmaz, ancak iyilik arttırır." Ve lâ yezîdü fi'l-umuri ille'l-birru. "Ömrü bir şey artırmaz, ancak iyilik arttırır."

İyilik etti mi insanın ömrü uzar, artar, ziyadeleşir. İyilik etti mi insanın ömrü uzar, artar, ziyadeleşir.

Ve inne'r-racule le-yuhramu'r-rızka bi'z-zenbi yusîbuhû.Ve inne'r-racule le-yuhramu'r-rızka bi'z-zenbi yusîbuhû. "Ve şurası da muhakkaktır ki bir adam işlemiş olduğu bir günahtan dolayı rızkından mahrum olur." "Ve şurası da muhakkaktır ki bir adam işlemiş olduğu bir günahtan dolayı rızkından mahrum olur."

Rızkı, işlediği günahtan dolayı kesilir. Rızkı, işlediği günahtan dolayı kesilir.

Önce bir hususu hepinize hatırlatmak istiyorum ki biliyorsunuz yaz gelmiştir.Önce bir hususu hepinize hatırlatmak istiyorum ki biliyorsunuz yaz gelmiştir. Dışarıda güzel bir güneş vardır.Dışarıda güzel bir güneş vardır. Kırları yemyeşil çimenler sarmış, çiçekler açmış, havalar güzelleşmiştir.Kırları yemyeşil çimenler sarmış, çiçekler açmış, havalar güzelleşmiştir. Zevk ve sefa zamanıdır. Okullar tatil olmuştur. Herkes keyfine bakabilir.Zevk ve sefa zamanıdır. Okullar tatil olmuştur. Herkes keyfine bakabilir. Herkes keyfine bakarken, pikniklerde, gezmelerde dolaşırken siz gelmişsiniz bu camidesiniz.Herkes keyfine bakarken, pikniklerde, gezmelerde dolaşırken siz gelmişsiniz bu camidesiniz. Size söylemek hatırıma geldi ki bu ilim meclisleri cennet bahçeleridir. Size söylemek hatırıma geldi ki bu ilim meclisleri cennet bahçeleridir. İnsan İstanbul'da bentlere gitmiş, Gülhane parkına gitmiş, Çamlıca'ya çıkmış...İnsan İstanbul'da bentlere gitmiş, Gülhane parkına gitmiş, Çamlıca'ya çıkmış... Cennet bahçesi nerede, Gülhane Parkı nerede?.. Cennet bahçesi nerede, Gülhane Parkı nerede?..

Allah hepinizden razı olsun. Mübarek olsun.Allah hepinizden razı olsun. Mübarek olsun. Allah âhirette de cennet bahçelerinde safa sürmeyi cümlenize, cümlemize nasip eylesin. Allah âhirette de cennet bahçelerinde safa sürmeyi cümlenize, cümlemize nasip eylesin.

Bunu böylece bilesiniz. Bir insanın iyi Müslümanlığı –hatta dünyevî işlerde de- sıkıntı zamanında,Bunu böylece bilesiniz. Bir insanın iyi Müslümanlığı –hatta dünyevî işlerde de- sıkıntı zamanında, keyfin kaçacağı zamanda belli olur.keyfin kaçacağı zamanda belli olur. Bir zaman gelir insana sıkıntılar yüklenir; keyfi kaçar, ağırlıklar, musibetler dolanır.Bir zaman gelir insana sıkıntılar yüklenir; keyfi kaçar, ağırlıklar, musibetler dolanır. O zaman onlara rağmen doğru yolda yürümeye devam edecek mi yoksa yan çizecek mi?O zaman onlara rağmen doğru yolda yürümeye devam edecek mi yoksa yan çizecek mi? Geri mi dönecek, vaz mı geçecek? İşte Allah kullarına bunu mutlaka imtihan eder.Geri mi dönecek, vaz mı geçecek?

İşte Allah kullarına bunu mutlaka imtihan eder.
Bu hususta âyet-i kerîmeler vardır. Bu hususta âyet-i kerîmeler vardır. "Siz, "müslümanım" dedikten sonra hiç sıkıntılara uğramayacaksınız, musibetlere"Siz, "müslümanım" dedikten sonra hiç sıkıntılara uğramayacaksınız, musibetlere dûçar olmayacaksınız, meşakkat çekmeyeceksiniz mi sanıyorsunuz? Hayır! dûçar olmayacaksınız, meşakkat çekmeyeceksiniz mi sanıyorsunuz? Hayır! Biz sizden önceki ümmetleri de birçok sıkıntılara uğratıp imtihan ettik. Biz sizden önceki ümmetleri de birçok sıkıntılara uğratıp imtihan ettik. Kimler sadık kullarmış, kimler yalancıymış anlaşılsın diye." tarzında âyet-i kerîme var.Kimler sadık kullarmış, kimler yalancıymış anlaşılsın diye." tarzında âyet-i kerîme var. Bu hususta çok âyetler var. Bir insanın sıdkı, sadakati, vefası, sıkıntıyı ve meşakkati göğüslemesi,Bu hususta çok âyetler var.

Bir insanın sıdkı, sadakati, vefası, sıkıntıyı ve meşakkati göğüslemesi,
davası ve inancı uğrunda Allah yolunda yaptığı fedakârlıkla ölçülür.davası ve inancı uğrunda Allah yolunda yaptığı fedakârlıkla ölçülür. O bakımdan insanın önüne çeşit çeşit yollar serildiği, imkânlar çıktığı zamanO bakımdan insanın önüne çeşit çeşit yollar serildiği, imkânlar çıktığı zaman eğer o insan Allah'ın rızası yolunu velev biraz musibetli, meşakkatli,eğer o insan Allah'ın rızası yolunu velev biraz musibetli, meşakkatli, sıkıntılı bile olsa tercih ediyorsa ne mutlu ona. sıkıntılı bile olsa tercih ediyorsa ne mutlu ona.

Eğer birazcık sıkıntıdan yan çiziyorsa, geri dönüyorsa, vazgeçiyorsa demek ki zayıf kulmuş.Eğer birazcık sıkıntıdan yan çiziyorsa, geri dönüyorsa, vazgeçiyorsa demek ki zayıf kulmuş. Allah imtihan etti, imtihanı kaybetti. Çünkü Allah imtihan ediyor.Allah imtihan etti, imtihanı kaybetti. Çünkü Allah imtihan ediyor. Allah'ın bize, bizim ibadetimize ve bizim bir şeyimize ihtiyacı yok.Allah'ın bize, bizim ibadetimize ve bizim bir şeyimize ihtiyacı yok. Çünkü her şeyimiz O'nun. Zaten her şeyi O vermiş. Çünkü her şeyimiz O'nun. Zaten her şeyi O vermiş.

Bir dilencinin bir padişaha bir şey vermesi mümkün olmaz. Biz dilencilerden de aşağıyız.Bir dilencinin bir padişaha bir şey vermesi mümkün olmaz. Biz dilencilerden de aşağıyız. İnsanlık âleminde padişah da dilenci de insandır. Ama işte o Rabbimiz, biz O'nun kuluyuz.İnsanlık âleminde padişah da dilenci de insandır. Ama işte o Rabbimiz, biz O'nun kuluyuz. Biz dilenciden de aşağıyız. Biz O'na ne verebiliriz? Hiçbir şey veremeyiz. O'nun bize ihtiyacı yok.Biz dilenciden de aşağıyız. Biz O'na ne verebiliriz? Hiçbir şey veremeyiz. O'nun bize ihtiyacı yok. Bizim O'nun sonsuz, engin rahmetine ihtiyacımız var. Her zaman! Bizim O'nun sonsuz, engin rahmetine ihtiyacımız var. Her zaman! Bir an bile O'nun rahmetinden eksik, mahrum kalsak,Bir an bile O'nun rahmetinden eksik, mahrum kalsak, üzerimizden rahmetinin gölgesi çekiliverse yanarız, mahvoluruz. üzerimizden rahmetinin gölgesi çekiliverse yanarız, mahvoluruz.

Onun için O imtihan eder, kullarının halislerini, iyilerini seçer. Bunu böylece bilesiniz.Onun için O imtihan eder, kullarının halislerini, iyilerini seçer. Bunu böylece bilesiniz. Allah yolunda Allah âfiyet, saadet, selamet versin; sebat, vefa, vefakârlık nasip etsin. Allah yolunda Allah âfiyet, saadet, selamet versin; sebat, vefa, vefakârlık nasip etsin. Allah kulluğunu güzel yapmak hususunda hepimize gayret ve kuvvet ihsan eylesin. Tevfikini refik etsin. Allah kulluğunu güzel yapmak hususunda hepimize gayret ve kuvvet ihsan eylesin. Tevfikini refik etsin.

Muhterem kardeşlerim! Bir ev yapılmazdan önce mimar planını çizer.Muhterem kardeşlerim!

Bir ev yapılmazdan önce mimar planını çizer.
Bu evin yüksekliği belli midir, bellidir. Odaları belli midir, bellidir. Lavabosu belli midir, bellidir.Bu evin yüksekliği belli midir, bellidir. Odaları belli midir, bellidir. Lavabosu belli midir, bellidir. Elektriğin nereye konulacağı, merdivenin, su borularının nereden geçeceği belli midir, bellidir.Elektriğin nereye konulacağı, merdivenin, su borularının nereden geçeceği belli midir, bellidir. Her şeyi bellidir, ondan sonra o yapılır. Ustaya verirsin, usta ona göre yapar. Her şeyi bellidir, ondan sonra o yapılır. Ustaya verirsin, usta ona göre yapar.

Dünyevî basit işlerde bu böyle iken Allahu Teâlâ hazretleri deDünyevî basit işlerde bu böyle iken Allahu Teâlâ hazretleri de bu dünya ve âhiret âlemini planlamış, yaratmış, tanzim etmiş,bu dünya ve âhiret âlemini planlamış, yaratmış, tanzim etmiş, düzenlemiş, takdir etmiş, mukadder kılmıştır. Takdîrâtı vardır.düzenlemiş, takdir etmiş, mukadder kılmıştır. Takdîrâtı vardır. Nasıl ev yapılmadan o arsanın üstünde nasıl bir ev olacağının maketini bile yapıyorlar,Nasıl ev yapılmadan o arsanın üstünde nasıl bir ev olacağının maketini bile yapıyorlar, "Burası böyle olacak, bu kadar güzel olacak." filan diyorlarsa Allahu Teâlâ hazretlerine"Burası böyle olacak, bu kadar güzel olacak." filan diyorlarsa Allahu Teâlâ hazretlerine bu kâinatın evveli, âhiri, önü, sonu mâlumdur. Her şeyi biliyor. Her şey belli. Takdir etmiştir.bu kâinatın evveli, âhiri, önü, sonu mâlumdur. Her şeyi biliyor. Her şey belli. Takdir etmiştir. Bizim de rızkımız, ömrümüz, ecelimiz bellidir. Biz bilmiyoruz, O biliyor. Takdir etmiştir. Bizim de rızkımız, ömrümüz, ecelimiz bellidir. Biz bilmiyoruz, O biliyor. Takdir etmiştir. O kâdir-i mutlaktır; takdir eder, kaderini yazar, çizer. İnsanoğlu da o kadere göre yaşar, gider. O kâdir-i mutlaktır; takdir eder, kaderini yazar, çizer. İnsanoğlu da o kadere göre yaşar, gider.

Allahu Teâlâ hazretlerinin kaderini ne değiştirir? Allahu Teâlâ hazretlerinin kaderini ne değiştirir?

Yine Allah değiştirir. Biz kim oluyoruz!.. Peygamber Efendimiz, "Dua değiştirir." diyor. Yine Allah değiştirir. Biz kim oluyoruz!.. Peygamber Efendimiz, "Dua değiştirir." diyor.

Dua nedir? "Yâ Rabbi! Ben senin kulunum.Dua nedir?

"Yâ Rabbi! Ben senin kulunum.
Şöyle et, böyle et." diye yalvarıyoruz, dergâhına arz ediyoruz.Şöyle et, böyle et." diye yalvarıyoruz, dergâhına arz ediyoruz. O da, "Peki kulum! Madem gözyaşı döktün, böyle yalvardın, yakardın.O da, "Peki kulum! Madem gözyaşı döktün, böyle yalvardın, yakardın. Madem benim Rabliğimi, kendi kulluğunu bildin.Madem benim Rabliğimi, kendi kulluğunu bildin. Madem âcizliğini anladın, gücün kuvvetin bende olduğunu idrak ettin.Madem âcizliğini anladın, gücün kuvvetin bende olduğunu idrak ettin. Mademki edebini takındın, boynunu büktün, benden yardım istiyorsun. Mademki edebini takındın, boynunu büktün, benden yardım istiyorsun. Benden sana yardım etmek…" Yardım eder, istediğini ihsan eder. Benden sana yardım etmek…" Yardım eder, istediğini ihsan eder.

Allahın takdirini bir şey değiştirmez, dua değiştirir.Allahın takdirini bir şey değiştirmez, dua değiştirir. Dua edersin Allah'ın şanına, keremine, cömertliğine, azametine Dua edersin Allah'ın şanına, keremine, cömertliğine, azametine kulun isteğini reddetmek yakışmadığı için O ihsan eder.kulun isteğini reddetmek yakışmadığı için O ihsan eder. Allahu Teâlâ, "Bana dua edin, ben sizin duanıza icabet ederim." buyuruyor. Allahu Teâlâ, "Bana dua edin, ben sizin duanıza icabet ederim." buyuruyor.

O halde bizim elimizde ne vardır? Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri diyor ki: O halde bizim elimizde ne vardır?

Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri diyor ki:

"İki şey vardır. Bir, Allah'ın takdirine razı gelmek, boyun bükmek, teslim olmak…"İki şey vardır. Bir, Allah'ın takdirine razı gelmek, boyun bükmek, teslim olmak… İki, dua etmek… Başka bir şey yok." Şair; Hoştur bana senden gelen, Ya goncagül yahut diken. demiş.İki, dua etmek… Başka bir şey yok."

Şair;

Hoştur bana senden gelen,

Ya goncagül yahut diken.

demiş.
Uzun ve çok güzel bir şiir… Rabbimden ne gelmişse kabul, diyor. Ecel gelmiş, kabul.Uzun ve çok güzel bir şiir… Rabbimden ne gelmişse kabul, diyor. Ecel gelmiş, kabul. Hastalık gelmiş, kabul. Sıhhat gelmiş, kabul. Musibet gelmiş, kabul.Hastalık gelmiş, kabul. Sıhhat gelmiş, kabul. Musibet gelmiş, kabul. Şunu helal bunu haram kılmış, kabul. Hepsi hoştur. Şunu helal bunu haram kılmış, kabul. Hepsi hoştur.

Bir, kadere razı olmak, teslim olmak; bir de dua…Bir, kadere razı olmak, teslim olmak; bir de dua… Eğer Allah bize duanın kapısını açmasaydı, "Kullarım haydi cömertliğimden müsaade ediyorum;Eğer Allah bize duanın kapısını açmasaydı, "Kullarım haydi cömertliğimden müsaade ediyorum; dua edebilirsiniz, isteyin bakalım istediğinizi." demeseydi, biz kim O'nun dergâhına söz söylemek,dua edebilirsiniz, isteyin bakalım istediğinizi." demeseydi, biz kim O'nun dergâhına söz söylemek, laf söylemek, bir şey istemek kim? Hiçbir şey diyemezdik. Boynumuzu bükerdik, biterdi iş. laf söylemek, bir şey istemek kim? Hiçbir şey diyemezdik. Boynumuzu bükerdik, biterdi iş. Ama kendisi fazl-ı kereminden, lütfundan "dua edin" buyurmuş. Ama kendisi fazl-ı kereminden, lütfundan "dua edin" buyurmuş.

Onun için dua nedir? Dua ibadettir. Neden? Onun için dua nedir?

Dua ibadettir.

Neden?

Allah, "dua edin" dedi, ben de dua ediyorum, sözünü dinliyorum; ibadet.Allah, "dua edin" dedi, ben de dua ediyorum, sözünü dinliyorum; ibadet. Onun için dua edin. Dua edeceğiz. Dua nedir? Dua ibadetin iliğidir, özüdür, hülasasıdır.Onun için dua edin. Dua edeceğiz.

Dua nedir?

Dua ibadetin iliğidir, özüdür, hülasasıdır.
Can damarıdır, anasıdır. Kemiğin bir dışı var, bir iliği var; onun gibidir.Can damarıdır, anasıdır. Kemiğin bir dışı var, bir iliği var; onun gibidir. Dua bu dinin aslı, esasıdır. Bir mazlum kul bir büyük zulme uğrar, boynunu büker, "Yâ Rabbi!Dua bu dinin aslı, esasıdır. Bir mazlum kul bir büyük zulme uğrar, boynunu büker, "Yâ Rabbi! Zulme uğradım, sen benim Rabbim'sin, sen bilirsin." der, Allah'ın kahrı orada zalimi mahveder. Zulme uğradım, sen benim Rabbim'sin, sen bilirsin." der, Allah'ın kahrı orada zalimi mahveder.

Yunanlılar bizim ordunun önünden geriye İzmir'e doğru ricat ederken, kaçarken kızgınlıkla çoluk,Yunanlılar bizim ordunun önünden geriye İzmir'e doğru ricat ederken, kaçarken kızgınlıkla çoluk, çocuk, gelin, kız, hepsini öldürüyor öyle gidiyorlar. çocuk, gelin, kız, hepsini öldürüyor öyle gidiyorlar. Uşak'ta öldürdüklerini öldürmüşler, öldüremediklerini dipçikle, süngüyle, silah zoruyla camiye tıkmışlar.Uşak'ta öldürdüklerini öldürmüşler, öldüremediklerini dipçikle, süngüyle, silah zoruyla camiye tıkmışlar. "Haydi, şimdi Allah'a dua edin. Burası Allah'a ibadet yeri ya! Haydi bakalım, Allah'a dua edin. "Haydi, şimdi Allah'a dua edin. Burası Allah'a ibadet yeri ya! Haydi bakalım, Allah'a dua edin. Sizi bizden kim kurtaracak?" demişler. Yakmaya niyetlilermiş.Sizi bizden kim kurtaracak?" demişler.

Yakmaya niyetlilermiş.
Kapıyı kapatıp camiyi ve koca bir cemaati yakacaklar.Kapıyı kapatıp camiyi ve koca bir cemaati yakacaklar. O niyetteyken, "hadi bakalım, sizi bizden kim kurtaracak" derkenO niyetteyken, "hadi bakalım, sizi bizden kim kurtaracak" derken o sırada şehre Türk askerleri girmiş, arkadan o adamın ensesine Türk askeri gelmiş.o sırada şehre Türk askerleri girmiş, arkadan o adamın ensesine Türk askeri gelmiş. O sözün üzerine gelmiş, bunu böyle anlatıyorlar. Kim kurtaracak? O sözün üzerine gelmiş, bunu böyle anlatıyorlar.

Kim kurtaracak?

Allah! Peygamber Efendimiz ağacın altında uyuyordu. Bedevinin bir tanesi onu gördü.Allah! Peygamber Efendimiz ağacın altında uyuyordu. Bedevinin bir tanesi onu gördü. Baktı ki Peygamber Efendimiz uyuyor.Baktı ki Peygamber Efendimiz uyuyor. Yavaş yavaş yanaştı. Efendimiz uyumaz, uyurken bile kalp gözü açıktır.Yavaş yavaş yanaştı. Efendimiz uyumaz, uyurken bile kalp gözü açıktır. Yanaştı, kılıcını aldı. Peygamber Efendimiz kılıcını ağaca asmıştı. Yanaştı, kılıcını aldı. Peygamber Efendimiz kılıcını ağaca asmıştı.

"Yâ Muhammed! Şimdi seni benden kim kurtaracak?" dedi, kılıç elinde."Yâ Muhammed! Şimdi seni benden kim kurtaracak?" dedi, kılıç elinde. Müşriklerin, Kureyşliler'in takip ettikleri zâtı yakalamış.Müşriklerin, Kureyşliler'in takip ettikleri zâtı yakalamış. Öldürürse mükâfat alacak, hevesleniyor. "Haydi bakalım! Şimdi seni benim elimden kim kurtaracak?" Öldürürse mükâfat alacak, hevesleniyor. "Haydi bakalım! Şimdi seni benim elimden kim kurtaracak?"

Peygamber Efendimiz hiç telaş etmedi. "Allah" dedi.Peygamber Efendimiz hiç telaş etmedi. "Allah" dedi. Nasıl demekse o, Peygamber Efendimiz onu der demezNasıl demekse o, Peygamber Efendimiz onu der demez adamın elinden kılıç "pat" diye yere düştü. Dermanı kesildi. Ne olduysa artık onu bilemeyiz ki...adamın elinden kılıç "pat" diye yere düştü. Dermanı kesildi. Ne olduysa artık onu bilemeyiz ki... O Peygamber; o aptal, o âciz! Peygamber'in karşısına çıkılır mı? O Peygamber; o aptal, o âciz! Peygamber'in karşısına çıkılır mı?

Elinden kılıç düştü. Bu sefer kılıcı Peygamber Efendimiz aldı.Elinden kılıç düştü. Bu sefer kılıcı Peygamber Efendimiz aldı. "Bakalım seni benim elimden kim kurtaracak?" dedi."Bakalım seni benim elimden kim kurtaracak?" dedi. O da o zaman kelime-i şehadet getirdi, müslüman oldu. O da o zaman kelime-i şehadet getirdi, müslüman oldu.

Allah! Kurtaran Allah'tır. Başımıza gelen dertler, belalar Allah'tandır.Allah! Kurtaran Allah'tır. Başımıza gelen dertler, belalar Allah'tandır. Bizim bu çektiklerimiz hep O'nun takdiridir. Bize düşen dua etmektir.Bizim bu çektiklerimiz hep O'nun takdiridir. Bize düşen dua etmektir. Elimizi açar, dua ederiz. Yalnız harama dua etmeyin; Elimizi açar, dua ederiz. Yalnız harama dua etmeyin;

"Yâ Rabbi! Bana bu akşam nasip et, arkadaşlarımla falanca yerde şu kadar içki içeyim." "Yâ Rabbi! Bana bu akşam nasip et, arkadaşlarımla falanca yerde şu kadar içki içeyim."

Bu, alay etmek olur. İnsan büyük cezaya uğrar.Bu, alay etmek olur. İnsan büyük cezaya uğrar. İnsanın iyi şeylere, hayıra dua etmesi lazım! Hayırdua etmesi lazım! Hayır dua edin! İnsanın iyi şeylere, hayıra dua etmesi lazım! Hayırdua etmesi lazım! Hayır dua edin! Duanın en büyük güç ve kuvvet kaynağı olduğunu bilin ve isteyin.Duanın en büyük güç ve kuvvet kaynağı olduğunu bilin ve isteyin. Allah verir ve verdiğini görürsünüz.Allah verir ve verdiğini görürsünüz. Zaten şu andaki hayatınıza kadar nice şeyler istemişsinizdir de görmüşsünüzdür. Zaten şu andaki hayatınıza kadar nice şeyler istemişsinizdir de görmüşsünüzdür.

Ben; "Yâ Rabbi! Şu imtihanda şu soru gelsin!" deyip deBen; "Yâ Rabbi! Şu imtihanda şu soru gelsin!" deyip de o imtahanı geçen talebeler çok biliyorum. o imtahanı geçen talebeler çok biliyorum. "Şu köşeyi dolaşınca köşenin başında filancayla karşılaşayım." deyip de"Şu köşeyi dolaşınca köşenin başında filancayla karşılaşayım." deyip de onunla karşılaşan çok kimseleri biliyorum. onunla karşılaşan çok kimseleri biliyorum. Allah duaya icabet eder, senin istediğini verir, senin istediğinden âlâsını, Allah duaya icabet eder, senin istediğini verir, senin istediğinden âlâsını, daha güzelini, daha üstününü verir. Sevap verir, mükâfat verir… daha güzelini, daha üstününü verir. Sevap verir, mükâfat verir…

Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri; "Âhirette bazı insanlar defterleri açıldığı zamanAbdülkâdir-i Geylânî hazretleri;

"Âhirette bazı insanlar defterleri açıldığı zaman
çok sevaplar görecekler." diyor. çok sevaplar görecekler." diyor.

Diyecekler ki; "Yâ Rabbi! Bu sevaplar bizim defterimize yazılmışDiyecekler ki;

"Yâ Rabbi! Bu sevaplar bizim defterimize yazılmış
ama biz bunu ne yaptık da kazandık acaba, bilemedik."ama biz bunu ne yaptık da kazandık acaba, bilemedik." Onlara denilecek ki, "Bunlar sizin dünyada yapmış olduğunuz duaların mükâfatıdır.Onlara denilecek ki, "Bunlar sizin dünyada yapmış olduğunuz duaların mükâfatıdır. Siz dünyada bazı şeyler istediniz verdim.Siz dünyada bazı şeyler istediniz verdim. Öyle şey istediniz ki onları vermedim, onun yerine bu sevabı verdim." Öyle şey istediniz ki onları vermedim, onun yerine bu sevabı verdim."

Yani insan bazen olmadık şeyi ister.Yani insan bazen olmadık şeyi ister. Mesela annesi babası yaşlanmış, dayanamaz; "Yâ Rabbi! Buna ömür ver, yaşasın." der. Mesela annesi babası yaşlanmış, dayanamaz; "Yâ Rabbi! Buna ömür ver, yaşasın." der. Zaten Azrail gelmiş, başucunda bekliyor. Yani o yolcu artık, o dua eder. Zaten Azrail gelmiş, başucunda bekliyor. Yani o yolcu artık, o dua eder. O zaman onun duasının sevabını âhirette görecek. O zaman onun duasının sevabını âhirette görecek.

Onun için ağzı dualı [olun], hayırdualı, beddualı değil!Onun için ağzı dualı [olun], hayırdualı, beddualı değil! Ağzını aç, gözünü yum, önüne gelene beddua yağdır; öyle değil!Ağzını aç, gözünü yum, önüne gelene beddua yağdır; öyle değil! Hayırdualı müslümanlar olalım. Allah'tan isteyelim.Hayırdualı müslümanlar olalım. Allah'tan isteyelim. Başımıza gelen her şeyin çaresi Allahu Teâlâ hazretlerindendir. Başımıza gelen her şeyin çaresi Allahu Teâlâ hazretlerindendir. Çaresizlerin çare sâzı, kimsesizlerin sahibi, olmayacak işleri yapan,Çaresizlerin çare sâzı, kimsesizlerin sahibi, olmayacak işleri yapan, güç yetmeyecek işleri def eden Allahu Teâlâ hazretleridir. Çünkü; güç yetmeyecek işleri def eden Allahu Teâlâ hazretleridir. Çünkü;

İnnemâ emruhû izâ erâde şey'en en yekûle lehû kün feyekûn.İnnemâ emruhû izâ erâde şey'en en yekûle lehû kün feyekûn. "Allah bir şeyi murat ettiği zaman emri 'ol' demektir, o iş olur." "Allah bir şeyi murat ettiği zaman emri 'ol' demektir, o iş olur."

O kadar! O'na bir şey zor değildir, ne derse o olur.O kadar! O'na bir şey zor değildir, ne derse o olur. Kul, Allah'ın bu azametini ve kulluğunu bilip dua ederse duasına erer. Kul, Allah'ın bu azametini ve kulluğunu bilip dua ederse duasına erer.

Kitaplarımız yazıyor; eski tüccarlardan bir tanesiKitaplarımız yazıyor; eski tüccarlardan bir tanesi -evliyâdan bir kimse- şehirden şehre yalnız gezermiş.-evliyâdan bir kimse- şehirden şehre yalnız gezermiş. Malları hayvanına yükletir, kendisi gidermiş. Diyorlar ki, "Yolda yolunu haramiler keser.Malları hayvanına yükletir, kendisi gidermiş. Diyorlar ki, "Yolda yolunu haramiler keser. Yalnız gitme, kervanla git. Kervanın muhafızları var, kalabalık filan...Yalnız gitme, kervanla git. Kervanın muhafızları var, kalabalık filan... Haramiler kolay kolay saldıramazlar. Sen böyle yalnız gitme." Haramiler kolay kolay saldıramazlar. Sen böyle yalnız gitme."

O yine yalnız giderken bir gün haraminin birisi yoluna çıkmış, kılıcı çekmiş.O yine yalnız giderken bir gün haraminin birisi yoluna çıkmış, kılıcı çekmiş. Malını, parasını alacak, onu da öldürecek. O orada demiş ki, "Namaz kılayım." Malını, parasını alacak, onu da öldürecek. O orada demiş ki, "Namaz kılayım." O da namaz kılmasına müsaade etmiş. Namaz kılarken elini açıyor, bir dua ediyor.O da namaz kılmasına müsaade etmiş. Namaz kılarken elini açıyor, bir dua ediyor. O anda bir atlı süvari peyda olmuş, birden oraya girmiş,O anda bir atlı süvari peyda olmuş, birden oraya girmiş, hemen bir mızrak savurup o yol kesiciyi öldürmüş. Ve adam kurtulmuş. hemen bir mızrak savurup o yol kesiciyi öldürmüş. Ve adam kurtulmuş.

Peygamber Efendimiz minberde hutbe okurkenPeygamber Efendimiz minberde hutbe okurken bedevinin birisi kalktı, hutbeyi kesti; "Otlar sarardı, hayvanlar susuzluktan ölüyor yâ Resûlallah!bedevinin birisi kalktı, hutbeyi kesti; "Otlar sarardı, hayvanlar susuzluktan ölüyor yâ Resûlallah! Dua et de yağmur yağsın." dedi. Dua et de yağmur yağsın." dedi. Peygamber Efendimiz de; "Yâ Rabbi! Yağmur yağdır." diye dua etti. Peygamber Efendimiz de; "Yâ Rabbi! Yağmur yağdır." diye dua etti.

Hadisi rivayet eden ravi; "Gökyüzü masmaviydi, hiç bulut bile yoktu.Hadisi rivayet eden ravi; "Gökyüzü masmaviydi, hiç bulut bile yoktu. Medine'nin batı tarafındaki dağın üstünden hızlı gelen deve gibi bir bulut peyda oldu. Medine'nin batı tarafındaki dağın üstünden hızlı gelen deve gibi bir bulut peyda oldu. Bir geldi üstümüze, şakır şakır yağmur yağmaya başladı." diyor. Bir geldi üstümüze, şakır şakır yağmur yağmaya başladı." diyor.

O kadar yağmış ki aynı bedevi kaç gün sonra; "Yâ Resûlallah! Bu yağmur çok fazla oldu.O kadar yağmış ki aynı bedevi kaç gün sonra; "Yâ Resûlallah! Bu yağmur çok fazla oldu. Dua et de kesilsin." demek zorunda kalmış. Dua et de kesilsin." demek zorunda kalmış. Peygamber Efendimiz duasında "kesilsin" dememiş,Peygamber Efendimiz duasında "kesilsin" dememiş, "Medine'nin üzerinde değil de çevreye yağdır yâ Rabbi!" demiş. "Medine'nin üzerinde değil de çevreye yağdır yâ Rabbi!" demiş.

Masmavi gökyüzünde, hızlı gelen bir deve gibi bulutlar birden oraya hücum etmiş.Masmavi gökyüzünde, hızlı gelen bir deve gibi bulutlar birden oraya hücum etmiş. Oraya sevk eden Allah... İşte duanın icabet görmesi, kabul görmesi, duanın kabulünün alameti… Oraya sevk eden Allah... İşte duanın icabet görmesi, kabul görmesi, duanın kabulünün alameti…

Kâbe-i Müşerrefe'nin yaşlı bir imamı var. Namaz kılar, dayanamaz dua eder, ağlar filan...Kâbe-i Müşerrefe'nin yaşlı bir imamı var. Namaz kılar, dayanamaz dua eder, ağlar filan... Aynı şeyi anlatıyor arkadaşlarımız. Bir sene yağmur yağmamış. Aynı şeyi anlatıyor arkadaşlarımız. Bir sene yağmur yağmamış. O imam yağmur duasına çıkmış. "Gökyüzü masmaviydi. O imam yağmur duasına çıkmış. "Gökyüzü masmaviydi. Yağmur duası bitti, şakır şakır yağmur yağmaya başladı." diyorlar. Yağmur duası bitti, şakır şakır yağmur yağmaya başladı." diyorlar.

"Orası Mekke-i Mükerreme, Kâbe-i Müşerrefe! Orada yağar." "Orası Mekke-i Mükerreme, Kâbe-i Müşerrefe! Orada yağar."

Bizim burada, Adana'da kıtlık olmuş, yağmur yağmamış.Bizim burada, Adana'da kıtlık olmuş, yağmur yağmamış. Müftülüğe vaizler müracaat etmişler; "Müftü Efendi, yağmur duasına çıkalım." demişler.Müftülüğe vaizler müracaat etmişler; "Müftü Efendi, yağmur duasına çıkalım." demişler. "Olur, cumartesi günü çıkalım." demiş. "Olur, cumartesi günü çıkalım." demiş. Yani tatil günü bir zaman tayin etmişler, cumartesi günü çıkacaklar.Yani tatil günü bir zaman tayin etmişler, cumartesi günü çıkacaklar. Mahallî gazeteler de bu haberi yaymış: Mahallî gazeteler de bu haberi yaymış:

"Müftü Efendi yirminci yüzyılda yağmur duasına çıkmaktan bahsediyor."Müftü Efendi yirminci yüzyılda yağmur duasına çıkmaktan bahsediyor. İşimiz Allah'a kaldı, duaya kaldı…" İşimiz Allah'a kaldı, duaya kaldı…"

Söz arasında, bu "işimiz Allah'a kaldı" lafı da… Hangi işimiz Allah'ın değil? "Bu adam Allahlık!" Söz arasında, bu "işimiz Allah'a kaldı" lafı da… Hangi işimiz Allah'ın değil?

"Bu adam Allahlık!"

Hangimiz Allahlık değiliz? "İşi Allah'a kalmış." Hangimiz Allahlık değiliz?

"İşi Allah'a kalmış."

Allah'a kalmayan işler bir başkasına mı kalıyor? Allah'tan gayrı bir başkası mı yapıyor şaşkın adam? Allah'a kalmayan işler bir başkasına mı kalıyor? Allah'tan gayrı bir başkası mı yapıyor şaşkın adam?

"İşimiz Allah'a mı kaldı." Elbet! Zaten O'nun… Ne biçim, mantıksız laflar! "İşimiz Allah'a mı kaldı."

Elbet! Zaten O'nun… Ne biçim, mantıksız laflar!

Tabi bir sürü itiraz, dedikodu filan... O gün olmuş, Müftü Efendi kendisi anlatıyor: Tabi bir sürü itiraz, dedikodu filan... O gün olmuş, Müftü Efendi kendisi anlatıyor:

"Dedim ki, 'Yâ Rabbi! Ben senin yüzü kara, günahkâr, kusurlu bir kulunum."Dedim ki, 'Yâ Rabbi! Ben senin yüzü kara, günahkâr, kusurlu bir kulunum. Senin indinde eksiğim vardır. Mevkiim, makamım nasıldır bilmem.Senin indinde eksiğim vardır. Mevkiim, makamım nasıldır bilmem. Eksikli, kusurlu bir kulunum ama bu iş yayıldı. Eksikli, kusurlu bir kulunum ama bu iş yayıldı. Bu edepsiz gazeteler aleyhimde yazı yazmaya başladılar.Bu edepsiz gazeteler aleyhimde yazı yazmaya başladılar. Dilersen verirsin dilemezsen vermezsin ama biz yağmur istesek sen yağmur vermezsen,Dilersen verirsin dilemezsen vermezsin ama biz yağmur istesek sen yağmur vermezsen, bu adamların dilinden ne yapacağız?bu adamların dilinden ne yapacağız? Bu adamlar bu sefer, 'Bak, dua etti yağmur yağmadı.' diyecekler. Kim bilir lafı nereye götürürler.' Bu adamlar bu sefer, 'Bak, dua etti yağmur yağmadı.' diyecekler. Kim bilir lafı nereye götürürler.'

Gökyüzü pırıl pırıl! Günlerce yağmur yağmamış, toprak çatır çatır çatlamış.Gökyüzü pırıl pırıl! Günlerce yağmur yağmamış, toprak çatır çatır çatlamış. Elimizi açtık, duamız bitti. Şakır şakır yağmur yağmaya başladı." Elimizi açtık, duamız bitti. Şakır şakır yağmur yağmaya başladı."

O zaman komutanlar ve vali bile gazetecileri azarlamış;O zaman komutanlar ve vali bile gazetecileri azarlamış; "Ulan edepsizler! İşte bak, Allah nasıl yağdırıyor." demiş."Ulan edepsizler! İşte bak, Allah nasıl yağdırıyor." demiş. Adana'da olmuş hadise. Belki yılını bilip sorsam senesini de söylerim. Belki Adanalılar bilir. Adana'da olmuş hadise. Belki yılını bilip sorsam senesini de söylerim. Belki Adanalılar bilir.

Dua kabul olur arkadaşlar. Onun misali...Dua kabul olur arkadaşlar. Onun misali... Kitaplardan okuyoruz, eskiden de kabul olurdu, iyi insanların da olur,Kitaplardan okuyoruz, eskiden de kabul olurdu, iyi insanların da olur, senin de benim de kabul olur… Kabul de olmuştur zaten, hayatımızdan misali çoktur.senin de benim de kabul olur… Kabul de olmuştur zaten, hayatımızdan misali çoktur. Neler istemişizdir Allah'tan, Allah vermiştir. Anında vermiştir.Neler istemişizdir Allah'tan, Allah vermiştir. Anında vermiştir. Anlamışızdır ki Allah veriyor. Anlamışızdır ki Allah veriyor. Yani şek, şüphe olmayacak, tesadüfe yormak mümkün olmayacak tarzda vermiştir. Yani şek, şüphe olmayacak, tesadüfe yormak mümkün olmayacak tarzda vermiştir.

Onun için ağzı dualı kul olun. Allah'a tevekkül edici kul olun.Onun için ağzı dualı kul olun. Allah'a tevekkül edici kul olun. Allah'a bağlanın, gayrıya bağlanmayın. Allah'tan isteyin, gayrıdan istemeyin. Allah'a bağlanın, gayrıya bağlanmayın. Allah'tan isteyin, gayrıdan istemeyin. Allah'a kulluğu güzel yapmaya bakın, yanlış yollara sapmayın. Allah'a kulluğu güzel yapmaya bakın, yanlış yollara sapmayın.

İbrahim İbn Edhem, Allah mekânını cennet etsin,İbrahim İbn Edhem, Allah mekânını cennet etsin, bizi şefaatine erdirsin, ne büyük şahısmış… Çok güzel bir sözü var. Demişler ki; bizi şefaatine erdirsin, ne büyük şahısmış… Çok güzel bir sözü var. Demişler ki;

"Yâ İbrahim! Yağmur duasına çıkıyoruz. Gel, sen de dua et." "Yâ İbrahim! Yağmur duasına çıkıyoruz. Gel, sen de dua et."

Biliyorlar Allah'ın sevgili kulu, dua edince yağmur yağacak. O da tabi onların durumunu biliyor.Biliyorlar Allah'ın sevgili kulu, dua edince yağmur yağacak. O da tabi onların durumunu biliyor. Kim bilir ne edepsizlikleri var, o yüzden Allah onlara yağmur yağdırmayacak.Kim bilir ne edepsizlikleri var, o yüzden Allah onlara yağmur yağdırmayacak. O da hemen el açıp da "yağmur gönder" dememiş. Onlara diyor ki: O da hemen el açıp da "yağmur gönder" dememiş. Onlara diyor ki:

Ekîmû bi-ubûdiyyetiküm fe-innehû a'lemu bi-rubûbiyyetihî. Ekîmû bi-ubûdiyyetiküm fe-innehû a'lemu bi-rubûbiyyetihî.

Bir ders vermiş ki ağırlığıyla altın; o kadar kıymetli sözler: Bir ders vermiş ki ağırlığıyla altın; o kadar kıymetli sözler:

"Siz kulluğunuzu doğrultun, O Rabliğini bilir.""Siz kulluğunuzu doğrultun, O Rabliğini bilir." Siz kulluğunuzu güzel yapın, dosdoğru yapın, O Rabliğini güzel yapar. Siz kulluğunuzu güzel yapın, dosdoğru yapın, O Rabliğini güzel yapar. "O, ne yapacağını bilir, siz adam olun." demek istiyor."O, ne yapacağını bilir, siz adam olun." demek istiyor. Yani, "Siz edepsizliği bırakın, Allah size istediğinizi ihsan eder." buyuruyor. Yani, "Siz edepsizliği bırakın, Allah size istediğinizi ihsan eder." buyuruyor.

Kasımpaşa'da bir heykel gördüm. Kavuklu, cübbeli, kuşaklı bir heykel!Kasımpaşa'da bir heykel gördüm. Kavuklu, cübbeli, kuşaklı bir heykel! Merak ettim kimin heykeli diye, baktım "Cezayirli Hasan Paşa" diyor.Merak ettim kimin heykeli diye, baktım "Cezayirli Hasan Paşa" diyor. Kaptân-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa! Kaptân-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa!

Cezayirli Hasan Paşa, Barbaros Hayreddin; Allah mekânlarını cennet etsin.Cezayirli Hasan Paşa, Barbaros Hayreddin; Allah mekânlarını cennet etsin. Beşiktaş parkının oradan geçerken her zaman kendisine sevgiyle dua etmek isterim;Beşiktaş parkının oradan geçerken her zaman kendisine sevgiyle dua etmek isterim; mübarek insan, evliyâ… Düz, sıradan değil, evliyâ insanlar… mübarek insan, evliyâ… Düz, sıradan değil, evliyâ insanlar…

Cezayirli Hasan Paşa ilk defa sefere çıkmış. Nereden? Cezayir'den… Nereleri dolaşmış? Cezayirli Hasan Paşa ilk defa sefere çıkmış.

Nereden?

Cezayir'den…

Nereleri dolaşmış?

İtalya'nın önlerini, Napoli'yi, Korsika'yı, Sardunya'yı, Marsilya'yı,İtalya'nın önlerini, Napoli'yi, Korsika'yı, Sardunya'yı, Marsilya'yı, İspanya'nın oraları dolaşmış; düşman yok. İspanya'nın oraları dolaşmış; düşman yok. İtalya'nın batı tarafı, Batı Akdeniz'de dolaşıyor; düşman göremiyor.İtalya'nın batı tarafı, Batı Akdeniz'de dolaşıyor; düşman göremiyor. Doğu Akdeniz, Yunan adaları dediğimiz Ege adaları filan değil.Doğu Akdeniz, Yunan adaları dediğimiz Ege adaları filan değil. Oraları da dolaşıyor da orda da düşman göremiyor. Ne yapsın cihat edecek bir [durum] yok. Oraları da dolaşıyor da orda da düşman göremiyor. Ne yapsın cihat edecek bir [durum] yok. Devriye gibi geziyor. Oralarda tutmazsa burada yolu keserler.Devriye gibi geziyor. Oralarda tutmazsa burada yolu keserler. Çünkü adamlar Rodos adasına yerleştiler, Mısır ticaretini engellediler.Çünkü adamlar Rodos adasına yerleştiler, Mısır ticaretini engellediler. Biliyorlar ki iktisat damarını kapatırsa devletin ekonomisi bozulur, devlet batar. Biliyorlar ki iktisat damarını kapatırsa devletin ekonomisi bozulur, devlet batar.

Adamlar, yüz tane plan yapmış; "Osmanlı Devleti'nin parçalanması için yüz plan" diye.Adamlar, yüz tane plan yapmış; "Osmanlı Devleti'nin parçalanması için yüz plan" diye. Romanyalı bir diplomat onları tez olarak kitap haline getirmiş,Romanyalı bir diplomat onları tez olarak kitap haline getirmiş, oradan da Türkçeye tercüme edilmiş. oradan da Türkçeye tercüme edilmiş. Osmanlılar'ın yıkılması için yaptıkları planlar şeytanın aklına gelmez.Osmanlılar'ın yıkılması için yaptıkları planlar şeytanın aklına gelmez. "Şu adamların ticaretlerini karıştıralım, engelleyelim, iktisaden fakirleşsinler, "Şu adamların ticaretlerini karıştıralım, engelleyelim, iktisaden fakirleşsinler, çöksünler." diye onu bile düşünmüşler. çöksünler." diye onu bile düşünmüşler. Gelmişler burnumuzun dibinde Rodos'u kendi şövalyeleriyle doldurmuşlar. Gelmişler burnumuzun dibinde Rodos'u kendi şövalyeleriyle doldurmuşlar. Oradan fitne fesat… Deniz yolculuğunu engellemeye çalışmışlar. Her şeyi yaparlar. Oradan fitne fesat… Deniz yolculuğunu engellemeye çalışmışlar. Her şeyi yaparlar.

İşte onu engellemek için Batı Akdeniz'de dolaşıyor, devriye geziyor; düşman yok.İşte onu engellemek için Batı Akdeniz'de dolaşıyor, devriye geziyor; düşman yok. Bir adaya gelmişler, tenha bir koya demir atmışlar.Bir adaya gelmişler, tenha bir koya demir atmışlar. Barbaros Hayreddin Paşa'nın hatıraları kitabında…Barbaros Hayreddin Paşa'nın hatıraları kitabında… Ben bu kitabı çok beğendim de bir korgeneral var, ona da gönderdim.Ben bu kitabı çok beğendim de bir korgeneral var, ona da gönderdim. O bana tebrik göndermiş, ben de ona hediye olarak gönderdim. O bana tebrik göndermiş, ben de ona hediye olarak gönderdim.

Geceleyin gecelemişler, sabah olmuş.Geceleyin gecelemişler, sabah olmuş. Sabahleyin ortalık ağarmadan öteki kaptanlar acele ediyorlar ki toplanalım gidelim diye.Sabahleyin ortalık ağarmadan öteki kaptanlar acele ediyorlar ki toplanalım gidelim diye. Ama baş kaptanın gemisi kıpırdamıyor. Ama baş kaptanın gemisi kıpırdamıyor. Kayıklara binmişler, gitmişler, Cezayirli Hasan Paşa'nın kalyonuna çıkmışlar, demişler ki; Kayıklara binmişler, gitmişler, Cezayirli Hasan Paşa'nın kalyonuna çıkmışlar, demişler ki;

"Efendim! Siz ilk sefere çıkıyorsunuz, kusura bakmayın hatırlatmak gibi oluyor"Efendim! Siz ilk sefere çıkıyorsunuz, kusura bakmayın hatırlatmak gibi oluyor ama edepsizlik saymayın, haddi tecavüz saymayın, bu vakitten sonraya kalınmaz. ama edepsizlik saymayın, haddi tecavüz saymayın, bu vakitten sonraya kalınmaz. Düşman arazisinde, düşman mıntıkasında daha ortalık karanlıkken işin ne olduğuDüşman arazisinde, düşman mıntıkasında daha ortalık karanlıkken işin ne olduğu belli olmadan denize açılmak lazım ki bir baskına uğramayalım. belli olmadan denize açılmak lazım ki bir baskına uğramayalım. Biz koya girmişiz, demir atmışız, düşman üstümüze geliverse hareket bile edemeyiz.Biz koya girmişiz, demir atmışız, düşman üstümüze geliverse hareket bile edemeyiz. Yelkenlerimiz bile açık değil. Düşman, "güm güm güm" topları patlatır, bizi koya gömer. Yelkenlerimiz bile açık değil. Düşman, "güm güm güm" topları patlatır, bizi koya gömer. Onun için daha ortalık aydınlanmadan gitmemiz lazım gelirdi.Onun için daha ortalık aydınlanmadan gitmemiz lazım gelirdi. Hala demir almadınız da, ne oldu?" filan diye söylemişler. Hala demir almadınız da, ne oldu?" filan diye söylemişler.

Cezayirli Hasan Paşa odasında, seccadesinde ibadet ediyormuş. Diyor ki: Cezayirli Hasan Paşa odasında, seccadesinde ibadet ediyormuş. Diyor ki:

"Kardeşlerim! O kaideyi ben de biliyorum."Kardeşlerim! O kaideyi ben de biliyorum. Biliyorum, biraz daha bekleyin, biraz sonra demir alacağız.Biliyorum, biraz daha bekleyin, biraz sonra demir alacağız. Birkaç parça düşman gemisi geliyor onların önüne çıkacağız. Onları esir alır, öyle gideriz." Birkaç parça düşman gemisi geliyor onların önüne çıkacağız. Onları esir alır, öyle gideriz."

Koyun içinde, gecenin karanlığında, seccadenin üstünde,Koyun içinde, gecenin karanlığında, seccadenin üstünde, be adam nereden bildin birkaç tane düşman gemisi geleceğini? be adam nereden bildin birkaç tane düşman gemisi geleceğini? Görmek filan mümkün olan bir zaman da değil.Görmek filan mümkün olan bir zaman da değil. Tabi öteki kaptanlar yanından, "lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm" diyeTabi öteki kaptanlar yanından, "lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm" diye içlerinden söylene söylene çıkıyorlar. Birbirlerinin yüzlerine bakıyorlar. Diyorlar ki; içlerinden söylene söylene çıkıyorlar. Birbirlerinin yüzlerine bakıyorlar. Diyorlar ki;

"Adam denizciliği bilmiyor. Kaidelere aykırı hareket ediyor. Bir de bize evliyâlık taslıyor."Adam denizciliği bilmiyor. Kaidelere aykırı hareket ediyor. Bir de bize evliyâlık taslıyor. Gemi gelecekmiş de, bilmem ne, istikbale ait sözler söylüyor…" Gemi gelecekmiş de, bilmem ne, istikbale ait sözler söylüyor…"

Hatıralar kitabında var bu. Sonra kayıklarına binip gidiyorlar.Hatıralar kitabında var bu. Sonra kayıklarına binip gidiyorlar. Biraz sonra emir geliyor, "Haydi bakalım! Yelkenleri açın, kürekleri çalıştırın,Biraz sonra emir geliyor, "Haydi bakalım! Yelkenleri açın, kürekleri çalıştırın, körfezden dışarı çıkıyoruz." Körfezden kürekleri dışarıya çıkartıyorlar kikörfezden dışarı çıkıyoruz." Körfezden kürekleri dışarıya çıkartıyorlar ki neredeyse düşman gemileriyle burun buruna gelecekler. Karşı karşıya geliveriyorlar. neredeyse düşman gemileriyle burun buruna gelecekler. Karşı karşıya geliveriyorlar.

Nereden bildi? Allah bildirdi. Allah sevgili kuluna bildiriyor. Adam evliya da ondan!Nereden bildi?

Allah bildirdi. Allah sevgili kuluna bildiriyor. Adam evliya da ondan!
Tesbih çekti, sabah namazı kıldı, ibadetini yaptı, devriyesini gezdi.Tesbih çekti, sabah namazı kıldı, ibadetini yaptı, devriyesini gezdi. Allah, memlekete eli boş dönmesin diye ona ganimet gönderdi. Onu önceden de bildiriyor. Allah, memlekete eli boş dönmesin diye ona ganimet gönderdi. Onu önceden de bildiriyor.

Osmanlı'nın başarısını askerî rakamlarla, silahla vesaireyle izah etmek mümkün değildir.Osmanlı'nın başarısını askerî rakamlarla, silahla vesaireyle izah etmek mümkün değildir. Beş-altı tane Osmanlı gemisinin körfezden birden karşılarını çıktığını görünceBeş-altı tane Osmanlı gemisinin körfezden birden karşılarını çıktığını görünce düşman gemileri hemen beyaz bayrakları çekmişler. Savaşma bile yok.düşman gemileri hemen beyaz bayrakları çekmişler. Savaşma bile yok. Onları almışlar, yedeklerine bağlamışlar, Cezayir'e getirmişler. Nasıl oluyor? Onları almışlar, yedeklerine bağlamışlar, Cezayir'e getirmişler.

Nasıl oluyor?

İnsan Allah'ın yolunda yürüyünce Allah yardım eder. Zaten yardım ediyor.İnsan Allah'ın yolunda yürüyünce Allah yardım eder. Zaten yardım ediyor. Zaten her gün O'nun yardımıyla, her gün O'nun lütfuyla [yaşıyoruz]. Zaten her gün O'nun yardımıyla, her gün O'nun lütfuyla [yaşıyoruz].

O bakımdan sevgili kardeşlerim! İyi müslümansak iyi müslüman olalım,O bakımdan sevgili kardeşlerim! İyi müslümansak iyi müslüman olalım, yarım müslüman olmayalım. Hasımlarımız hep ona çatıyorlar bize; yarım müslüman olmayalım. Hasımlarımız hep ona çatıyorlar bize;

"Bu kadar da tam Müslümanlık olur mu?" Yarım Müslümanlık olmaz!"Bu kadar da tam Müslümanlık olur mu?"

Yarım Müslümanlık olmaz!
Müslümanlık ya tam olur, ya yarım oldu mu olmaz, kabul olmaz!Müslümanlık ya tam olur, ya yarım oldu mu olmaz, kabul olmaz! Müslümanlık tam olması, dört başı mamur olması lazım!Müslümanlık tam olması, dört başı mamur olması lazım! Dört yüz dirhem olması lazım, başka türlü olmaz. Bir dirhemi eksik olsa olmaz. Dört yüz dirhem olması lazım, başka türlü olmaz. Bir dirhemi eksik olsa olmaz.

İyi müslüman olalım, Allah'ın iyi kulu olalım.İyi müslüman olalım, Allah'ın iyi kulu olalım. Allah o zaman dünya ve âhiretin hayırlarını dedelerimize ihsan ettiği gibi bize de ihsan eder.Allah o zaman dünya ve âhiretin hayırlarını dedelerimize ihsan ettiği gibi bize de ihsan eder. İnsan yarım müslüman oldu mu Allah öteki yarısını da kabul etmez. İnsan yarım müslüman oldu mu Allah öteki yarısını da kabul etmez. "Ben böyle çürük çarık şeyi istemem." "Ben böyle çürük çarık şeyi istemem."

Bir elmacıya gidiyorsunuz, elmaları çürük gördünüz mü almıyorsunuz. Bir elmacıya gidiyorsunuz, elmaları çürük gördünüz mü almıyorsunuz.

Neden? Öbür tarafları sağlam? Yarısını kesip atın, sağlam taraflarını yiyin. Neden? Öbür tarafları sağlam? Yarısını kesip atın, sağlam taraflarını yiyin.

"Hocam! Nemelazım, çürüklü elma..."Hocam! Nemelazım, çürüklü elma... Ben giderim sağlam elmamı alırım, onu yerim." diyorsunuz.Ben giderim sağlam elmamı alırım, onu yerim." diyorsunuz. Dinin yarısı çürük yarısı sağlam; hem namaz kılıyor hem faiz yiyor, hem müslüman hem lıkır lıkır içki içiyor. Dinin yarısı çürük yarısı sağlam; hem namaz kılıyor hem faiz yiyor, hem müslüman hem lıkır lıkır içki içiyor.

"Bu biradır. Bunun içinde alkol az, bilmem ne bilmem ne…" "Bu biradır. Bunun içinde alkol az, bilmem ne bilmem ne…"

Nereden çıkarttınız bu mantıkları? Çeşit çeşit mantıklar… "Güzeli sevmek sevap...Nereden çıkarttınız bu mantıkları? Çeşit çeşit mantıklar…

"Güzeli sevmek sevap...
Ben namazı da kılarım, camiden çıktıktan sonra gelene geçene de bakarım." Ben namazı da kılarım, camiden çıktıktan sonra gelene geçene de bakarım."

Nereden çıkarttın bu mantığı? Günah!Nereden çıkarttın bu mantığı? Günah! O namaz da kabul olmaz, Allah o namazı da insanın yüzüne çarpar. Öyle Müslümanlık olmaz. O namaz da kabul olmaz, Allah o namazı da insanın yüzüne çarpar. Öyle Müslümanlık olmaz.

Dört başı mamur müslüman olalım. Allahu Teâlâ hazretlerine tam bağlanalım. Dört başı mamur müslüman olalım. Allahu Teâlâ hazretlerine tam bağlanalım.

Ömrü ancak iyilik arttırır.Ömrü ancak iyilik arttırır. Peygamber Efendimiz, "Bilhassa anne ve babaya yapılacak olan Peygamber Efendimiz, "Bilhassa anne ve babaya yapılacak olan iyilik ömrü çok ziyadeleştirir." diyor. Alimlerimiz diyorlar ki, iyilik ömrü çok ziyadeleştirir." diyor. Alimlerimiz diyorlar ki, "Ömür bellidir, ecel bellidir, insanın kaç yıl yaşayacağı bellidir. Bu nasıl oluyor?" "Ömür bellidir, ecel bellidir, insanın kaç yıl yaşayacağı bellidir. Bu nasıl oluyor?"

Allah kaderi nasıl değiştiriyorsa, ömrü de değiştirmeye kâdir…Allah kaderi nasıl değiştiriyorsa, ömrü de değiştirmeye kâdir… Böyle demiş Peygamber Efendimiz, başka türlü demesini bilirdi.Böyle demiş Peygamber Efendimiz, başka türlü demesini bilirdi. Arap'ın en fasihi; Ene efsahu'l-Arabi, "Arap'ın en fasih, en güzel konuşanı benim." diyor.Arap'ın en fasihi; Ene efsahu'l-Arabi, "Arap'ın en fasih, en güzel konuşanı benim." diyor. Edebiyatı, dili mükemmel… Etrafındakiler kullandığı kelimeleri sorarlardı;Edebiyatı, dili mükemmel… Etrafındakiler kullandığı kelimeleri sorarlardı; "Yâ Resûlallah! Öyle kelimeler kullanıyorsun ki biz o kelimeleri bilmiyoruz." derlerdi."Yâ Resûlallah! Öyle kelimeler kullanıyorsun ki biz o kelimeleri bilmiyoruz." derlerdi. Dili zengin Efendimiz'in... Gayet güzel konuşurdu. Onu öteki türlü anlatırdı bize. Dili zengin Efendimiz'in... Gayet güzel konuşurdu. Onu öteki türlü anlatırdı bize.

Ömrü arttırır. Nasıl arttırırsa arttırır. Arttıran Allah!Ömrü arttırır. Nasıl arttırırsa arttırır. Arttıran Allah! Kaderi takdir eden Allah dua ile değiştiriyor, ömrü takdir eden Allah arttırıyor. Kaderi takdir eden Allah dua ile değiştiriyor, ömrü takdir eden Allah arttırıyor. Sen dua edersin, ömrü artırır. Sen dua edersin, ömrü artırır.

Ve insan yaptığı günahtan, işlediği suçtan, kabahatten dolayı rızkından mahrum kalır. Ve insan yaptığı günahtan, işlediği suçtan, kabahatten dolayı rızkından mahrum kalır.

Rızık da tayin edilmiş değil miydi? Rızık da tayin edilmiş değil miydi?

Rızık da tayin edilmişti ama sen edepsizlik yaptın, günah işledin,Rızık da tayin edilmişti ama sen edepsizlik yaptın, günah işledin, haram iş işledin, bu rızık kaldı işte... Yani rızık da gider, mahrum kalır.haram iş işledin, bu rızık kaldı işte... Yani rızık da gider, mahrum kalır. İnsan bir bereketsizliğin içine düşer. İnsan bir bereketsizliğin içine düşer. Onun için adam kendisi çalışıyor, karısı çalışıyor, çocuğu çalışıyor, evde herkes seferber,Onun için adam kendisi çalışıyor, karısı çalışıyor, çocuğu çalışıyor, evde herkes seferber, işe gidiyorlar, geliyorlar; ay sonunda evde para yok. Bereketsiz...işe gidiyorlar, geliyorlar; ay sonunda evde para yok. Bereketsiz... Nereye gittiği belli olmuyor. Mahrum…Nereye gittiği belli olmuyor. Mahrum… Öbür tarafta daha az maaş alan bir kimse gül gibi geçiniyor, bu mahrum kalıyor. Neden? Öbür tarafta daha az maaş alan bir kimse gül gibi geçiniyor, bu mahrum kalıyor.

Neden?

Çünkü işlenen günahtan dolayı rızık kesilir. Kıtlık gelir, ceza gelir, bela gelir.Çünkü işlenen günahtan dolayı rızık kesilir. Kıtlık gelir, ceza gelir, bela gelir. O günahlardan dolayı... O günahlardan dolayı...

Kul hata edebilir, hepimiz çeşitli hatalara düşebiliriz. Ama ben şunu daima sizlere söylüyorum: Kul hata edebilir, hepimiz çeşitli hatalara düşebiliriz. Ama ben şunu daima sizlere söylüyorum:

Hata ediyoruz tevbe ediyoruz, hata ediyoruz tevbe ediyoruz… Bıkmadık mı?Hata ediyoruz tevbe ediyoruz, hata ediyoruz tevbe ediyoruz… Bıkmadık mı? Nerede kaldı mertlik, erkeklik? Biraz da insan verdiği sözde durmalı değil mi?Nerede kaldı mertlik, erkeklik? Biraz da insan verdiği sözde durmalı değil mi? Hep böyle yarım yamalak müslüman olup hata işleyip de tevbe edeceğimizeHep böyle yarım yamalak müslüman olup hata işleyip de tevbe edeceğimize iyi müslüman olsak da mânevî mertebemiz artsa ya… Derecemiz yükselse…iyi müslüman olsak da mânevî mertebemiz artsa ya… Derecemiz yükselse… Günaha düşmeden vaziyeti korusak, üstüne bir şey ilave etsek de daha ileriye gitsek ya… Günaha düşmeden vaziyeti korusak, üstüne bir şey ilave etsek de daha ileriye gitsek ya…

Ona gayret edelim. Allahu Teâlâ hazretleri bizi her çeşit günahlara düşmekten,Ona gayret edelim. Allahu Teâlâ hazretleri bizi her çeşit günahlara düşmekten, bulaşmaktan, günahlarla pislenmekten korusun.bulaşmaktan, günahlarla pislenmekten korusun. Ve arif, edip, salih, veli, sevdiği kul olmayı nasip eylesin. İkinci hadîs-i şerîf: Ve arif, edip, salih, veli, sevdiği kul olmayı nasip eylesin.

İkinci hadîs-i şerîf:

Lâ yerkebü'l-bahre illâ hâccün ev mu'temirün ev ğâzin fî sebîllâhiLâ yerkebü'l-bahre illâ hâccün ev mu'temirün ev ğâzin fî sebîllâhi fe inne tahte'l-bahri nâran ve tahte'n-nâri bahran. fe inne tahte'l-bahri nâran ve tahte'n-nâri bahran.

Ebû Dâvud ve Beyhakî, Abdullah İbn Amr'dan rivayet etmişler.Ebû Dâvud ve Beyhakî, Abdullah İbn Amr'dan rivayet etmişler. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki:

"Deniz yolculuğunu hacca veya umreye giden kimse"Deniz yolculuğunu hacca veya umreye giden kimse veyahut Allah yolunda cihat yapan kimseden gayrısı yapmasın.veyahut Allah yolunda cihat yapan kimseden gayrısı yapmasın. Çünkü denizin altında ateş vardır, ateşin altında deniz vardır."Çünkü denizin altında ateş vardır, ateşin altında deniz vardır." Yani deniz çeşitli tehlikelerle doludur, lüzumsuz yere tehlikeye girmesinler diye tavsiye etmiş.Yani deniz çeşitli tehlikelerle doludur, lüzumsuz yere tehlikeye girmesinler diye tavsiye etmiş. Bu yüzden deniz yolunda yapılacak gazanın, Bu yüzden deniz yolunda yapılacak gazanın, cihadın sevabı denizin tehlikesi çok olduğundan [daha çok].cihadın sevabı denizin tehlikesi çok olduğundan [daha çok]. Çünkü giriyorsun altın deniz, bakıyorsun dibi karanlık.Çünkü giriyorsun altın deniz, bakıyorsun dibi karanlık. Gemi bir bozulsa, bir batsa, bir fırtına çıksa… Gemi bir bozulsa, bir batsa, bir fırtına çıksa…

Eskiden bu kadar da büyük değildi, bu kadar da tekniği gelişmiş değildi.Eskiden bu kadar da büyük değildi, bu kadar da tekniği gelişmiş değildi. Yandın işte; dipsiz bir deniz, köpekbalıkları var… Kızıldeniz'i düşünelim mesela. Yandın işte; dipsiz bir deniz, köpekbalıkları var… Kızıldeniz'i düşünelim mesela. Çeşit çeşit tehlikeleri var. Sevabı iki kat oluyor.Çeşit çeşit tehlikeleri var. Sevabı iki kat oluyor. Deniz yoluyla yapılan gazanın, cihadın sevabı kara yoluyla yapılan cihadın iki misli fazla oluyor. Deniz yoluyla yapılan gazanın, cihadın sevabı kara yoluyla yapılan cihadın iki misli fazla oluyor. Tehlikenin çokluğuna göre... Tehlikenin çokluğuna göre...

Çünkü dinimizde ibadetin sevabı çekilen meşakkatin miktarına göre çoğalır.Çünkü dinimizde ibadetin sevabı çekilen meşakkatin miktarına göre çoğalır. Çok zahmetli ibadetin sevabı çok olur. Kolayın sevabı az, hafif olur. Çok zahmetli ibadetin sevabı çok olur. Kolayın sevabı az, hafif olur.

Mesela cihadın sevabı çok üstün oluyor. Neden? Mesela cihadın sevabı çok üstün oluyor.

Neden?

Cihat çok zahmetlidir, kolay değil. İnsan oturduğu yerde bile sıcakta terliyor.Cihat çok zahmetlidir, kolay değil. İnsan oturduğu yerde bile sıcakta terliyor. Bizim büyüklerimiz cihada gitmişler; sıcaklarda, güneşin alnında düşmanla saatlerce çarpışmışlar. Bizim büyüklerimiz cihada gitmişler; sıcaklarda, güneşin alnında düşmanla saatlerce çarpışmışlar.

Allahu Teâlâ hazretleri hepimize dinini iyi yaşamak hususunda gayret ve kuvvet versin.Allahu Teâlâ hazretleri hepimize dinini iyi yaşamak hususunda gayret ve kuvvet versin. Her türlü tehlikelerden korusun. Lâ yezâlu ehlü'l-ğarbi zâhirîne ale'l-hakkı hattâ tekûme's-sâah. Her türlü tehlikelerden korusun.

Lâ yezâlu ehlü'l-ğarbi zâhirîne ale'l-hakkı hattâ tekûme's-sâah.

Peygamber Efendimiz; "Garp ahalisi hak üzere galip bulunurlar.Peygamber Efendimiz; "Garp ahalisi hak üzere galip bulunurlar. Kıyamet kopuncaya kadar Allah'ın yardımına mazhar olarak çarpışırlarKıyamet kopuncaya kadar Allah'ın yardımına mazhar olarak çarpışırlar ve muvaffak olurlar." diye buyurmuş. ve muvaffak olurlar." diye buyurmuş.

Alimlerimiz "garp ahalisi ne demek" diye izah etmiş, diyorlar ki; Alimlerimiz "garp ahalisi ne demek" diye izah etmiş, diyorlar ki;

"Garp ahalisinden maksat Hicaz'ın garbında ve şimâlî garbîsinde bulunan mıntıkalarda"Garp ahalisinden maksat Hicaz'ın garbında ve şimâlî garbîsinde bulunan mıntıkalarda yani o kadar sıcak olmayan ve iklimi daha latif olan Şam şehri gibi yerlere derler." yani o kadar sıcak olmayan ve iklimi daha latif olan Şam şehri gibi yerlere derler."

Zaten Şam'ın evliyanın toplanma yeri olduğuna dair başka hadîs-i şerîfler de vardır.Zaten Şam'ın evliyanın toplanma yeri olduğuna dair başka hadîs-i şerîfler de vardır. O ahalideki, o mübarek yerlerdeki müslümanlar hak yolunda çarpışmaya,O ahalideki, o mübarek yerlerdeki müslümanlar hak yolunda çarpışmaya, çalışmaya kıyamet kopuncaya kadar devam edecekler. çalışmaya kıyamet kopuncaya kadar devam edecekler. Allah'ın yardımı onların üzerine olacak ve daima galip bulunacaklar. Allah'ın yardımı onların üzerine olacak ve daima galip bulunacaklar. Çalışmalarında başarılı ve muvaffak olacaklar. Başka bir izah tarzı; Çalışmalarında başarılı ve muvaffak olacaklar.

Başka bir izah tarzı;

"Garp ehlinden maksat; garp, 'şiddet' demektir."Garp ehlinden maksat; garp, 'şiddet' demektir. Hiddet ve şiddet sahibi olan yani gayretli, kuvvetli, dini bütün, keskin, sağlam olan müslümanlar Hiddet ve şiddet sahibi olan yani gayretli, kuvvetli, dini bütün, keskin, sağlam olan müslümanlar daima Allah tarafından yardıma mazhar olup kâfirlere karşı dini koruyacaklardaima Allah tarafından yardıma mazhar olup kâfirlere karşı dini koruyacaklar ve kıyamete kadar bunlar mevcut olacak." ve kıyamete kadar bunlar mevcut olacak."

Başka hadîs-i şerîflerden de bunları okumuştuk, sizler de duymuşsunuzdur.Başka hadîs-i şerîflerden de bunları okumuştuk, sizler de duymuşsunuzdur. Allahu Teâlâ hazretleri bizi hakkı tutan, hak yolda yürüyen o sevdiği zümreden eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi hakkı tutan, hak yolda yürüyen o sevdiği zümreden eylesin.

Çünkü bazen insan ümitsizliğe düşüyor.Çünkü bazen insan ümitsizliğe düşüyor. Etrafa bakıyoruz; müslümanlar kusurlu, haramlar işleniyor, günahlar çok, müstehcenlik yayılmış, Etrafa bakıyoruz; müslümanlar kusurlu, haramlar işleniyor, günahlar çok, müstehcenlik yayılmış, itimat edilecek insan az, kimsenin kimseye bir faydası yok, itimat edilecek insan az, kimsenin kimseye bir faydası yok, samimi arkadaş arasan kolay kolay bulamıyorsun. Kıyamet yaklaşmış. Ümitsizliğe düşüyor insan. samimi arkadaş arasan kolay kolay bulamıyorsun. Kıyamet yaklaşmış. Ümitsizliğe düşüyor insan.

Kıyamet de böyle şeylerin üzerine kopacak.Kıyamet de böyle şeylerin üzerine kopacak. "Hep şerli insanların üzerine kopacak." diye hadîs-i şerîfler var."Hep şerli insanların üzerine kopacak." diye hadîs-i şerîfler var. "Acaba biz de o kötülerden miyiz?" diye insanın boynu bükülüyor."Acaba biz de o kötülerden miyiz?" diye insanın boynu bükülüyor. Ama bu hadîs-i şerîfler insanı biraz teselli ediyor. Demek ki en kötü zamanda bile en iyi kullar,Ama bu hadîs-i şerîfler insanı biraz teselli ediyor.

Demek ki en kötü zamanda bile en iyi kullar,
Allah'ın sevdiği kullar yine varmış diye, o zaman insan bir ferahlıyor.Allah'ın sevdiği kullar yine varmış diye, o zaman insan bir ferahlıyor. İnsana ümit kapısı açılıyor. Allah bizim kusurlarımıza bakmasın. Bizi o zümreden eylesin. İnsana ümit kapısı açılıyor. Allah bizim kusurlarımıza bakmasın. Bizi o zümreden eylesin.

Dünya ne kadar bozulsa, insanlar ne kadar kötüleşse, küfür ne kadar azsa,Dünya ne kadar bozulsa, insanlar ne kadar kötüleşse, küfür ne kadar azsa, müslümanlar ne kadar mazlumlaşsa yine has müslümanlardan müslümanlar ne kadar mazlumlaşsa yine has müslümanlardan numunelik bir zümre, müzelik de olsa mevcut olacak. Allah bizi o has müslümanlardan eylesin.numunelik bir zümre, müzelik de olsa mevcut olacak. Allah bizi o has müslümanlardan eylesin. Zaten biz de müzelik gibi kaldık. Zaten biz de müzelik gibi kaldık. Evet kusurumuz çok ama millet sakalımızı, orucumuzu, namazımızı, haram yemememizi,Evet kusurumuz çok ama millet sakalımızı, orucumuzu, namazımızı, haram yemememizi, rüşvet almamamızı hazmedemez; bizi saflıkla itham eder… Tabi insan bir ara şaşırıyor. rüşvet almamamızı hazmedemez; bizi saflıkla itham eder… Tabi insan bir ara şaşırıyor.

Bir hanım kardeşimiz bana bir mektup yazmış, "Acaba ben mi yanlış yoldayım,Bir hanım kardeşimiz bana bir mektup yazmış, "Acaba ben mi yanlış yoldayım, çevremde herkes bana muhalefet ediyor." diyor. Hayır! Sen yanlış yolda değilsin, çevre bozuk.çevremde herkes bana muhalefet ediyor." diyor. Hayır! Sen yanlış yolda değilsin, çevre bozuk. Çünkü sen Allah'ın kitabındaki şeylere uygun durumdasın, çevrendekilerin hepsi yanlış. Çünkü sen Allah'ın kitabındaki şeylere uygun durumdasın, çevrendekilerin hepsi yanlış.

"Efendim! Ben tek kalmışım, acaba kusur bende mi?" "Efendim! Ben tek kalmışım, acaba kusur bende mi?"

Sen tek kalmışsın ama asıl esas olan sensin.Sen tek kalmışsın ama asıl esas olan sensin. Birisi; eski âlimlerimizin birinin yanında 'cemaatten, kalabalık gruptan ayrılmamak' diye bir şey söylemiş de;Birisi; eski âlimlerimizin birinin yanında 'cemaatten, kalabalık gruptan ayrılmamak' diye bir şey söylemiş de; karşısındaki büyük âlim ona diyor ki: "Ben de seni dini bakımdan çok bilgili sanırdım.karşısındaki büyük âlim ona diyor ki: "Ben de seni dini bakımdan çok bilgili sanırdım. Sen cemaati insan kalabalığı mı sanıyorsun! Sen cemaati insan kalabalığı mı sanıyorsun! Cemaat, hakla beraber olmaktır. Tek başına kalsan bile hak ve hakikatle beraber olmaktır.Cemaat, hakla beraber olmaktır. Tek başına kalsan bile hak ve hakikatle beraber olmaktır. Cemaat odur, ötekiler sapmıştır."Cemaat odur, ötekiler sapmıştır." Hani, "Cemaatten ayrılmayın, sapıtmayın, aleyküm bi-savâdi'l-âzam, Hani, "Cemaatten ayrılmayın, sapıtmayın, aleyküm bi-savâdi'l-âzam, büyük topluluktan kopmayın!" filan deniliyor. Onun aslı neymiş? büyük topluluktan kopmayın!" filan deniliyor.

Onun aslı neymiş?

Hak ile beraber olmakmış. Hak ile cem olmakmış.Hak ile beraber olmakmış. Hak ile cem olmakmış. Nitekim eskilerden misal olarak İbrahim aleyhisselam'ı alalım.Nitekim eskilerden misal olarak İbrahim aleyhisselam'ı alalım. İbrahim aleyhisselam'ın yaşadığı şehirde babası veya amcası Azer bile put yapıyordu.İbrahim aleyhisselam'ın yaşadığı şehirde babası veya amcası Azer bile put yapıyordu. Herkes puta tapıyordu. İbadethaneleri putlarla doluydu. Herkes puta tapıyordu. İbadethaneleri putlarla doluydu. Kimisi güneşe, kimisi aya, kimisi yıldıza tapıyordu;Kimisi güneşe, kimisi aya, kimisi yıldıza tapıyordu; onların sembolleri olan putları ibadethaneye yerleştirmişlerdi. onların sembolleri olan putları ibadethaneye yerleştirmişlerdi.

İbrahim aleyhisselam tek başına "Hayır!" dedi.İbrahim aleyhisselam tek başına "Hayır!" dedi. "Güneşe, aya, yıldıza, puta tapılmaz!"Güneşe, aya, yıldıza, puta tapılmaz! Bunların hepsinin yaratanı, yerin göğün sahibi Allah'a ibadet edilir. Bunların hepsinin yaratanı, yerin göğün sahibi Allah'a ibadet edilir. Ben onların hepsini reddediyorum. Allah'a yöneldim, Allah'a teslim oluyorum.Ben onların hepsini reddediyorum. Allah'a yöneldim, Allah'a teslim oluyorum. Şahit olun ki ben müslümanım!" dedi, diye âyetlerden biliyoruz.Şahit olun ki ben müslümanım!" dedi, diye âyetlerden biliyoruz. Tek başına onlara karşı çıktı ve onlarla mücadele etti. Cemaatten mi ayrıldı? Tek başına onlara karşı çıktı ve onlarla mücadele etti.

Cemaatten mi ayrıldı?

Hayır! Cemaatten ayrılmadı. Cemaat İbrahim aleyhisselam'ın kendisi! Tek başına o cemaat!Hayır! Cemaatten ayrılmadı. Cemaat İbrahim aleyhisselam'ın kendisi! Tek başına o cemaat! Ötekiler cemaatten ayrıldılar! Çünkü İbrahim aleyhisselam hakla beraber. Ötekiler cemaatten ayrıldılar! Çünkü İbrahim aleyhisselam hakla beraber. Kim hakla beraberse cemaat odur.Kim hakla beraberse cemaat odur. Haktan ayrılanlar, isterse adetleri milyon olsun sapmışlardır, cemaatten kopmuşlardır. Haktan ayrılanlar, isterse adetleri milyon olsun sapmışlardır, cemaatten kopmuşlardır. Bu inceliğe dikkat edin. Bu dinimizde önemli bir inceliktir. Bu inceliğe dikkat edin. Bu dinimizde önemli bir inceliktir.

Bir dairede tek başına kalırsın. Bir hırsız ekibin içine düşersin, hepsi rüşvet alıyor.Bir dairede tek başına kalırsın. Bir hırsız ekibin içine düşersin, hepsi rüşvet alıyor. İş sahiplerinden parayı alıyorlar, yukarıdan aşağıya kadar silsile-i meratip üzere bölüşüyorlar.İş sahiplerinden parayı alıyorlar, yukarıdan aşağıya kadar silsile-i meratip üzere bölüşüyorlar. Hepsi rüşveti yiyorlar. Sen de oraya tayin olmuşsun, gelmişsin; masum bir insan...Hepsi rüşveti yiyorlar. Sen de oraya tayin olmuşsun, gelmişsin; masum bir insan... İş sahibi geldiği zaman işini yapıyorsun, evrakını veriyorsun, gidiyor. Ötekiler kızıyorlar sana; İş sahibi geldiği zaman işini yapıyorsun, evrakını veriyorsun, gidiyor. Ötekiler kızıyorlar sana;

"Ya, bu böyle olmaz." "Nasıl olacak?" "Rüşvet alacaksın, bölüşeceğiz." "Öyle şey olmaz." "Ya, bu böyle olmaz."

"Nasıl olacak?"

"Rüşvet alacaksın, bölüşeceğiz."

"Öyle şey olmaz."

Sen onlara karşı çıkıyorsun, onların çarklarına çomak sokuyorsun, işlerini durduruyorsun.Sen onlara karşı çıkıyorsun, onların çarklarına çomak sokuyorsun, işlerini durduruyorsun. Onlar sana kızarlar, iftira ederler, seninle uğraşırlar. Baktılar, kusur bulamadılar. Ne derler? Onlar sana kızarlar, iftira ederler, seninle uğraşırlar. Baktılar, kusur bulamadılar.

Ne derler?

Bir leke sürecekler. "Şu düşmanı, bu düşmanı, rejime karşı, bilmem ne" derler.Bir leke sürecekler. "Şu düşmanı, bu düşmanı, rejime karşı, bilmem ne" derler. Maksat o değil; sen rüşvet yemiyorsun, maksat seni yukarıya kötülemek… Maksat o değil; sen rüşvet yemiyorsun, maksat seni yukarıya kötülemek… "Gerici, Humeynici vs." derler. Asıl maksatları senin o çarkın içinde onların keyiflerini kaçırman. "Gerici, Humeynici vs." derler. Asıl maksatları senin o çarkın içinde onların keyiflerini kaçırman.

Kim cemaatten? Sensin cemaatte olan. Çünkü sen hak üzeresin.Kim cemaatten?

Sensin cemaatte olan. Çünkü sen hak üzeresin.
Çünkü sen rüşvet yenmemesi gerektiğini biliyorsun, dürüst çalışıyorsun. Onlar elli kişi? Çünkü sen rüşvet yenmemesi gerektiğini biliyorsun, dürüst çalışıyorsun.

Onlar elli kişi?

Elli kişi de olsa onlar sapık, cemaatten kopuk insanlar demektir. Bu önemlidir!Elli kişi de olsa onlar sapık, cemaatten kopuk insanlar demektir. Bu önemlidir! Tek başına da kalsan hakkı tutacaksın, hakkı söyleyeceksin, hakkı destekleyeceksin.Tek başına da kalsan hakkı tutacaksın, hakkı söyleyeceksin, hakkı destekleyeceksin. Milletler ve devletler böyle kahramanların sayesinde yükselir. Öteki yığınların sayesinde değil.Milletler ve devletler böyle kahramanların sayesinde yükselir. Öteki yığınların sayesinde değil. Ötekiler ağaç kurdu gibi ağacı içinden çürütürler.Ötekiler ağaç kurdu gibi ağacı içinden çürütürler. Sen kötü olursun, herkes sana kötü der ama asıl hizmeti sen yapıyorsun, asıl zararı onlar veriyor. Sen kötü olursun, herkes sana kötü der ama asıl hizmeti sen yapıyorsun, asıl zararı onlar veriyor.

İşler ve değer hükümleri tersine döndü, namuslular suçlu namussuzlar makbul oldu.İşler ve değer hükümleri tersine döndü, namuslular suçlu namussuzlar makbul oldu. Çünkü o, Bakan'ın önünde, Genel Müdür'ün önünde dokuz takla atar,Çünkü o, Bakan'ın önünde, Genel Müdür'ün önünde dokuz takla atar, bin bir tane yalan söyler, ona şirin görünür. "Peki efendim, başüstüne." der.bin bir tane yalan söyler, ona şirin görünür. "Peki efendim, başüstüne." der. Sen hakkı söylersin, "Hayır, bu olmaz, bunu yapamam, bu yanlıştır." dersin, sen kötü olursun.Sen hakkı söylersin, "Hayır, bu olmaz, bunu yapamam, bu yanlıştır." dersin, sen kötü olursun. Söz dinlemez, uyumsuz, âsi, asosyal… Bunların hepsi lekelerdir.Söz dinlemez, uyumsuz, âsi, asosyal… Bunların hepsi lekelerdir. Veyahut dindar, namaz kılıyor, bilmem ne... Dindarlık suç olur mu? Dindarlık meziyet!Veyahut dindar, namaz kılıyor, bilmem ne...

Dindarlık suç olur mu?

Dindarlık meziyet!
Amerika'ya gitsem el üstünde tutuyorlar. Avrupa'ya gitsem el üstünde tutuyorlar.Amerika'ya gitsem el üstünde tutuyorlar. Avrupa'ya gitsem el üstünde tutuyorlar. Bu adam dindardır, namusludur diye neredeyse adam beni görünce müslüman olacak.Bu adam dindardır, namusludur diye neredeyse adam beni görünce müslüman olacak. Türkiye'de suç! Ne biçim iş? Olmaz! Menfaatine dokunduğun insanlar bu işi [böyle yapıyor],Türkiye'de suç! Ne biçim iş? Olmaz! Menfaatine dokunduğun insanlar bu işi [böyle yapıyor], sen öyle de olsa hak bildiğin yolda yürür, çoluk çocuğuna haram lokma yedirmezsin. İslâm budur işte! sen öyle de olsa hak bildiğin yolda yürür, çoluk çocuğuna haram lokma yedirmezsin. İslâm budur işte!

İslâm biraz meşakkat, biraz Allah rızası için zahmetleri yüklenmek demektir.İslâm biraz meşakkat, biraz Allah rızası için zahmetleri yüklenmek demektir. Kimse zahmet yüklenmezse bu gemi batar. Kimse zahmet yüklenmezse bu gemi batar. Bu geminin önüne gelen bir tarafını delerse bu geminin içine su girer, bu gemi batar. Bu geminin önüne gelen bir tarafını delerse bu geminin içine su girer, bu gemi batar. Deldirtmeyeceksin! Tıkır tıkır yürüyecek iş! Tek başına masaya bir yumruk vuracaksın! Tak! Deldirtmeyeceksin! Tıkır tıkır yürüyecek iş! Tek başına masaya bir yumruk vuracaksın! Tak!

"Ben varken burada hiçbirinize zırnık haram koklatmam."Ben varken burada hiçbirinize zırnık haram koklatmam. Nereye giderseniz gidin, şikâyet ederseniz edin!" Nereye giderseniz gidin, şikâyet ederseniz edin!"

Allah rahmet eylesin, bir [dostumuz] vardı, Temyiz Mahkemesi hâkimi olmuştu. Vefat etti, mekânı cennet olsun.Allah rahmet eylesin, bir [dostumuz] vardı, Temyiz Mahkemesi hâkimi olmuştu. Vefat etti, mekânı cennet olsun. "Meslek hayatımda çok namussuzlarla uğraştım."Meslek hayatımda çok namussuzlarla uğraştım. İsmini söyleyebilirim ama söylemiyorum. Maksadımız bir kimseyi reklam etmek değil.İsmini söyleyebilirim ama söylemiyorum. Maksadımız bir kimseyi reklam etmek değil. Temyiz Mahkemesi hâkimiydi, vefat etti. Allah mekânını cennet etsin. Kendisi anlatıyor, diyor ki: Temyiz Mahkemesi hâkimiydi, vefat etti. Allah mekânını cennet etsin. Kendisi anlatıyor, diyor ki:

Çok dalavereli işlerle karşılaştım. Çok haksızlıklarla mücadele ettim.Çok dalavereli işlerle karşılaştım. Çok haksızlıklarla mücadele ettim. Mücadele ettiğim için kötü oldum. Kötü olduğum için de şehirden şehre sürüldüm.Mücadele ettiğim için kötü oldum. Kötü olduğum için de şehirden şehre sürüldüm. Hepsinin sonunda yüzüm ak oldu." Çünkü dürüst! Bir şeyi yok.Hepsinin sonunda yüzüm ak oldu."

Çünkü dürüst! Bir şeyi yok.
İş inceleniyor, anlaşılıyor, bitiyor. "Bütün püf noktası istifa etmemek" diyor; İş inceleniyor, anlaşılıyor, bitiyor. "Bütün püf noktası istifa etmemek" diyor;

"Onlar istifaya zorladılar, ben istifa etmedim. Hakkari'ye sürdüler, gittim."Onlar istifaya zorladılar, ben istifa etmedim. Hakkari'ye sürdüler, gittim. Şemdinli'ye sürdüler, gittim. Falanca yere sürdüler, gittim. Ama haktan vazgeçmedim!" Şemdinli'ye sürdüler, gittim. Falanca yere sürdüler, gittim. Ama haktan vazgeçmedim!"

İşte bu! Bir millet böyle yükselir. Böyle çalışmalarla, böyle insanlarla yükselir.İşte bu! Bir millet böyle yükselir. Böyle çalışmalarla, böyle insanlarla yükselir. Ötekiler keyfine, zevkine bakıyor; yazık. Onlar hasta!Ötekiler keyfine, zevkine bakıyor; yazık. Onlar hasta! Onlar hasta ama, "biz ekseriyetiz" diye bu tarafa [baskı] yapıyorlar.Onlar hasta ama, "biz ekseriyetiz" diye bu tarafa [baskı] yapıyorlar. Hayır! Ekseriyet bir kişi de olsa hakla olan kimsedir.Hayır! Ekseriyet bir kişi de olsa hakla olan kimsedir. Bâtıl üzere olanların hepsini bir terazinin bir kefesine doldursan bir adam etmez. Bâtıl üzere olanların hepsini bir terazinin bir kefesine doldursan bir adam etmez. Hepsini çuvala daldırıp da aldığın yığın gibi doldur… Bir sürü adam... Ne işe yarar? Hepsini çuvala daldırıp da aldığın yığın gibi doldur… Bir sürü adam...

Ne işe yarar?

Hiçbir işe yaramaz! Neden? Çünkü kafası ve ahlâkı bozulmuş. Ahlâkla yükselecek.Hiçbir işe yaramaz!

Neden?

Çünkü kafası ve ahlâkı bozulmuş. Ahlâkla yükselecek.
Ahlâk denilen şey cemiyetin sıhhatli çalışması için konulan nizam demek.Ahlâk denilen şey cemiyetin sıhhatli çalışması için konulan nizam demek. Sen ahlâkı hiçe sayarsan, fahişeye paye verirsen, edepsize itibar edersen,Sen ahlâkı hiçe sayarsan, fahişeye paye verirsen, edepsize itibar edersen, haksız ve arsızı yaşattıracak bir vasat hazırlarsan arsızlık, edepsizlik, yüzsüzlük hemen ürer.haksız ve arsızı yaşattıracak bir vasat hazırlarsan arsızlık, edepsizlik, yüzsüzlük hemen ürer. En süratle üreyen mikrop gibi her tarafı sarar. O zaman rüşvetsiz iş yaptıramazsın.En süratle üreyen mikrop gibi her tarafı sarar. O zaman rüşvetsiz iş yaptıramazsın. "Ben bu işle başa çıkamıyorum" dersin. Çıkamazsın çünkü bunun ana kaynağı dindir."Ben bu işle başa çıkamıyorum" dersin.

Çıkamazsın çünkü bunun ana kaynağı dindir.
O kaynağı kuruttuğun ve o kaynağa önem vermediğin, o kaynağı kapattığın zaman…O kaynağı kuruttuğun ve o kaynağa önem vermediğin, o kaynağı kapattığın zaman… O adam namussuz oldu mu o rüşveti yer. Gözünün içine bakarak yer. Seni aldatır.O adam namussuz oldu mu o rüşveti yer. Gözünün içine bakarak yer. Seni aldatır. Gece gelir yine yapar. Sen depoyu teslim edersin; geceleyin gelir, açar, götürür. Gece gelir yine yapar. Sen depoyu teslim edersin; geceleyin gelir, açar, götürür.

Adam ertesi gün yazlığa gideceğim diye arabasına bütün eşyasını doldurmuş,Adam ertesi gün yazlığa gideceğim diye arabasına bütün eşyasını doldurmuş, arabasını hazır hale getirmiş, sabahleyin binecek gidecek.arabasını hazır hale getirmiş, sabahleyin binecek gidecek. Sabahleyin iniyor ne araba var, ne eşya… Hala gidiyor, araba yok. Gitmiş. Namussuz çok, her yerde... Sabahleyin iniyor ne araba var, ne eşya… Hala gidiyor, araba yok. Gitmiş. Namussuz çok, her yerde...

Allah bizi bütün cihan bozulsa bozulmayanlardan eylesin.Allah bizi bütün cihan bozulsa bozulmayanlardan eylesin. Bütün cihan şeytanın peşinden gitse Rahman'ın yolunda yürüyenlerden eylesin.Bütün cihan şeytanın peşinden gitse Rahman'ın yolunda yürüyenlerden eylesin. Herkes Allah'ın haram kıldığı yollara dökülse bizi Allah helalinden, helal yoldan ayırmasın.Herkes Allah'ın haram kıldığı yollara dökülse bizi Allah helalinden, helal yoldan ayırmasın. Bizi rızasına vâsıl eylesin. Sevdiği kul eylesin. Habibine has ümmet olmayı nasip eylesin. Bizi rızasına vâsıl eylesin. Sevdiği kul eylesin. Habibine has ümmet olmayı nasip eylesin.

Fâtiha-i şerife meâl besmele. Fâtiha-i şerife meâl besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2