Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Dünya ve Ahiret Endişesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Rebîü'l-Evvel 1405 / 16.12.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn.Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînVe's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaînseyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahu bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebi'ahu bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvan fe inne efdale'l-kitâb i kitâbullah Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvan fe inne efdale'l-kitâb i kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Men cüriha min cesedihî cirâhaten fe-tesaddaka bihâ Men cüriha min cesedihî cirâhaten fe-tesaddaka bihâ küffira anhu min zunûbihî bi-misli mâ tesaddaka bihî. küffira anhu min zunûbihî bi-misli mâ tesaddaka bihî.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretleri ibadetlerinizi, taatlerinizi kabul eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri ibadetlerinizi, taatlerinizi kabul eylesin. Dileklerinizi ikram ve ihsan eylesin. Dileklerinizi ikram ve ihsan eylesin.

Metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf, Ubâdetu'bnü's-Sâmid radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş,Metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf, Ubâdetu'bnü's-Sâmid radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş, Ahmed b. Hanbel'de ve diğer kaynaklarda geçen bir hadîs-i şerîftir.Ahmed b. Hanbel'de ve diğer kaynaklarda geçen bir hadîs-i şerîftir. Râvileri sıhhatli râvilerdir, ricâli sahihtir. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: Râvileri sıhhatli râvilerdir, ricâli sahihtir. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki:

Men cüriha min cesedihî cirâhaten. "Her kim ki vücudundan bir yara ile yaralanmışsa." Men cüriha min cesedihî cirâhaten. "Her kim ki vücudundan bir yara ile yaralanmışsa."

Yara açılmışsa, birisi onu yaralamışsa… Yaralayana diyet lazım gelir. Yara açılmışsa, birisi onu yaralamışsa… Yaralayana diyet lazım gelir. Yaralayan kimsenin bir şeyler ödemesi lazım!Yaralayan kimsenin bir şeyler ödemesi lazım! Yaraladığı uzvuna göre, verdiği zararın büyüklüğüne küçüklüğüne göre;Yaraladığı uzvuna göre, verdiği zararın büyüklüğüne küçüklüğüne göre; tam diyet, yarım diyet, dörtte bir... tam diyet, yarım diyet, dörtte bir...

Fıkıh kitaplarında "cinayetler ve diyetler bahsi" diye bir bahis vardır. Fıkıh kitaplarında "cinayetler ve diyetler bahsi" diye bir bahis vardır. O bahiste teferruatı yazar. Onları okuyun, öğrenin. O bahiste teferruatı yazar. Onları okuyun, öğrenin.

"Kim böyle bir yaralanma hadisesine mâruz kalır da vücudunda bir yara olursa…" "Kim böyle bir yaralanma hadisesine mâruz kalır da vücudunda bir yara olursa…"

Fe-tesaddaka bihâ. "Yaralayan kimseye 'haydi affettim' diye tasadduk ederse, diyetini bağışlarsa…" Fe-tesaddaka bihâ. "Yaralayan kimseye 'haydi affettim' diye tasadduk ederse, diyetini bağışlarsa…"

Çünkü bağışlayabilir, hakkıdır. Bir kimse isterse hakkını bağışlayabilir. Bağışlarsa… Çünkü bağışlayabilir, hakkıdır. Bir kimse isterse hakkını bağışlayabilir. Bağışlarsa…

Küffira anhu min zunûbihî bi-misli mâ tesaddaka bihî. Küffira anhu min zunûbihî bi-misli mâ tesaddaka bihî. "O tasadduk ettiği, bağışladığı gibi günahlarından bir miktarı, o kadarı affolunur." "O tasadduk ettiği, bağışladığı gibi günahlarından bir miktarı, o kadarı affolunur."

Ne kadarını bağışlamışsa o kadarı affolunur. Ne kadarını bağışlamışsa o kadarı affolunur.

Görüyorsunuz işin bir hak bir de fazilet tarafı var. Görüyorsunuz işin bir hak bir de fazilet tarafı var.

Birisi birisini yaraladı mı onun karşılığı, cezası, maddî tazminatı, diyeti var. Birisi birisini yaraladı mı onun karşılığı, cezası, maddî tazminatı, diyeti var. Hak çünkü. "İsterim." dedi mi, akan sular durur. Mevlâ, "Kul hakkına karışmam.Hak çünkü. "İsterim." dedi mi, akan sular durur. Mevlâ, "Kul hakkına karışmam. Git onunla helalleş, affettir." der. "Yâ Rabbi! Benim günahlarımı bağışla." Git onunla helalleş, affettir." der.

"Yâ Rabbi! Benim günahlarımı bağışla."

Bağışlar. "Yâ Rabbi! Kullardan çok şeyler almıştım, onları da bağışla." Bağışlar.

"Yâ Rabbi! Kullardan çok şeyler almıştım, onları da bağışla."

"Git onlarla helalleş. Aldıklarını ver bakalım." "Git onlarla helalleş. Aldıklarını ver bakalım."

Elinde o haklar duracak, aldığın şeyler duracak, sonra "Tevbe yâ Rabbi!" demekle geçmez o!Elinde o haklar duracak, aldığın şeyler duracak, sonra "Tevbe yâ Rabbi!" demekle geçmez o! Onun için İslâm böyle bir ölçü koymuş. Onun için İslâm böyle bir ölçü koymuş.

Bir hak tarafı var ama bir tarafta da işin fazilet, sevap tarafı var.Bir hak tarafı var ama bir tarafta da işin fazilet, sevap tarafı var. Kendisi hak kazanmış bir kimse, "Haydi bağışladım." deyiverirse bağışlayabilir;Kendisi hak kazanmış bir kimse, "Haydi bağışladım." deyiverirse bağışlayabilir; onun da mükâfatı var. İslâm hakkı ortaya koyuyor, bir de fazilet tarafını da insanlara gösteriyor.onun da mükâfatı var. İslâm hakkı ortaya koyuyor, bir de fazilet tarafını da insanlara gösteriyor. O senin kardeşindir, bir kaza olmuş yapmış, bir şeyler olmuş, affet diyeO senin kardeşindir, bir kaza olmuş yapmış, bir şeyler olmuş, affet diye Peygamber Efendimiz o tarafı da gösteriyor.Peygamber Efendimiz o tarafı da gösteriyor. Muhabbet, sevgi, fedakârlık, dünya malına tamah etmemek,Muhabbet, sevgi, fedakârlık, dünya malına tamah etmemek, dünya malından dolayı didişmemek, birbirini yememek... dünya malından dolayı didişmemek, birbirini yememek...

Diyetlerin bazısı bayağı zordur. Mesela hataen adam öldürmenin diyeti 100 devedir. Diyetlerin bazısı bayağı zordur. Mesela hataen adam öldürmenin diyeti 100 devedir.

100 deve ödemek kolay mı? İnsanın iflahı kesilir, biter, ödeyemez… Çok zor!100 deve ödemek kolay mı?

İnsanın iflahı kesilir, biter, ödeyemez… Çok zor!
Can çok kıymetlidir. İnsana İslâm kıymet vermiş.Can çok kıymetlidir. İnsana İslâm kıymet vermiş. İnsan, Allah'ın eşref-i mahlûkâtıdır; hürmet edeceksin, üzmeyeceksin, kalbini kırmayacaksın, İnsan, Allah'ın eşref-i mahlûkâtıdır; hürmet edeceksin, üzmeyeceksin, kalbini kırmayacaksın, vücudunu yaralamayacaksın, her şeyine dikkat edeceksin. Ama bazen kazara olur, oluyor işte. vücudunu yaralamayacaksın, her şeyine dikkat edeceksin. Ama bazen kazara olur, oluyor işte.

Arkadaşımızın birisinin çocuğu arabayla giderken…Arkadaşımızın birisinin çocuğu arabayla giderken… Gelin-kaynana iki kadın pazardan fileleri doldurmuşlar, eve gelirlerken,Gelin-kaynana iki kadın pazardan fileleri doldurmuşlar, eve gelirlerken, gelin; "Aman! Anne, dur! Gitme!" demiş ama 76 yaşındaki ihtiyar kadın fırlamış.gelin; "Aman! Anne, dur! Gitme!" demiş ama 76 yaşındaki ihtiyar kadın fırlamış. Bu da frene basmış ama yola fırlamış, çarpmış. Kadın devrilmiş, iki-üç gün hastanede yatmış. Bu da frene basmış ama yola fırlamış, çarpmış. Kadın devrilmiş, iki-üç gün hastanede yatmış.

İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn. Allah rahmet eylesin, vefat etmiş. Ne yapacak şimdi? Zor!.. İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn. Allah rahmet eylesin, vefat etmiş.

Ne yapacak şimdi? Zor!..

İşin fazilet tarafı da var. Her kaza yapan zengin olmaz ki…İşin fazilet tarafı da var. Her kaza yapan zengin olmaz ki… Zengin, "Al, paranı verdim." filan diyebilir ama karşı taraf fakir ve dindarsa ne yapacak? Zengin, "Al, paranı verdim." filan diyebilir ama karşı taraf fakir ve dindarsa ne yapacak?

"Eyvah, çok büyük günah işledim." diye ölüp ölüp diriliyor, bayılıyor. "Eyvah, çok büyük günah işledim." diye ölüp ölüp diriliyor, bayılıyor. Ben; "Günah değil! İsteyerek yapmadın." dedim. İsteyerek yapmadı ki! Ben;

"Günah değil! İsteyerek yapmadın." dedim. İsteyerek yapmadı ki!
İnsan karşısındaki bir kimseye kötülük yapmak ister mi?İnsan karşısındaki bir kimseye kötülük yapmak ister mi? O çarpılan kimse de müslümanca bir kimseymiş, namazında niyazındaymış,O çarpılan kimse de müslümanca bir kimseymiş, namazında niyazındaymış, Allah rahmet eylesin, vefatı oradanmış.Allah rahmet eylesin, vefatı oradanmış. Bağışlarsa, Allah da onun günahlarını bağışlıyor. Bağışlarsa, Allah da onun günahlarını bağışlıyor.

Allahu Teâlâ hazretleri kulların arasını nasıl ıslah ediyor,Allahu Teâlâ hazretleri kulların arasını nasıl ıslah ediyor, nasıl kulları birbirlerine muhabbetlendiriyor?nasıl kulları birbirlerine muhabbetlendiriyor? Nasıl dünyanın maddî şeylerine tamah etmekten çevirttiriyor?Nasıl dünyanın maddî şeylerine tamah etmekten çevirttiriyor? Yol bu! İstikamet bu! Biz de böyle yapmaya çalışmalıyız; kulların arasını ıslah etmeye çalışmak, Yol bu! İstikamet bu! Biz de böyle yapmaya çalışmalıyız; kulların arasını ıslah etmeye çalışmak, fazilet ve fedakârlık göstermek... Her şey malla olmaz ki… fazilet ve fedakârlık göstermek... Her şey malla olmaz ki… Hani bir söz vardır, "Kimisinin parası, kimisinin duası." derler. Parayla her şey alınmaz.Hani bir söz vardır, "Kimisinin parası, kimisinin duası." derler. Parayla her şey alınmaz. Onun için müslüman, fazilet taraflarını da yaparsa büyük ecir alır. Onun için müslüman, fazilet taraflarını da yaparsa büyük ecir alır.

Men ceale'l-humûme hemmen vâhiden hemme'l-meâdi kefâhullâhu sâire humûmihîMen ceale'l-humûme hemmen vâhiden hemme'l-meâdi kefâhullâhu sâire humûmihî ve men teşa'abet bihi'l-humûmu min ahvâli'd-dünyâ lem yubâlillâhu fî eyyi evdiyetihâ heleke. ve men teşa'abet bihi'l-humûmu min ahvâli'd-dünyâ lem yubâlillâhu fî eyyi evdiyetihâ heleke.

İbn Mes'ud radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. İbn Mes'ud radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: Peygamber Efendimiz buyurmuş ki:

Men ceale'l-humûme hemmen vâhiden. "Her kim ki tasalarını tek bir tasa, endişelerini tek bir endişe,Men ceale'l-humûme hemmen vâhiden. "Her kim ki tasalarını tek bir tasa, endişelerini tek bir endişe, düşüncelerini tek bir düşünce, dertlerini tek bir dert haline getirirse..." düşüncelerini tek bir düşünce, dertlerini tek bir dert haline getirirse..."

Ne demek, bir sürü derdi tek bir dert haline getirmek? Arkasından izah ediveriyor… Ne demek, bir sürü derdi tek bir dert haline getirmek?

Arkasından izah ediveriyor…

Hemme'l-meâdi. "Dönüp de varacağımız yerin tasası." O tasa haline getirirse… Hemme'l-meâdi. "Dönüp de varacağımız yerin tasası."

O tasa haline getirirse…

"Ben nereye varacağım? Nereye dönüp gideceğim? Bu hayattan sonra gideceğim yer nedir?" diye,"Ben nereye varacağım? Nereye dönüp gideceğim? Bu hayattan sonra gideceğim yer nedir?" diye, tasası, düşüncesi, endişesi, fikri, derdi o olursa…tasası, düşüncesi, endişesi, fikri, derdi o olursa… Bütün dertleri bir tarafa koyup bu derde yönelir, asıl bunun peşinde koşarsa, demek. Bütün dertleri bir tarafa koyup bu derde yönelir, asıl bunun peşinde koşarsa, demek.

Ne yapar Allah? Ne yapar Allah?

Kefâhullâhu sâire humûmihî. "Diğer dertlerine Allah kifayet eder, karşılar." Kefâhullâhu sâire humûmihî. "Diğer dertlerine Allah kifayet eder, karşılar."

"Bu kulum âhiret derdine düştü, ben onun dünyasını da, âhiretini de ıslah ederim." diye "Bu kulum âhiret derdine düştü, ben onun dünyasını da, âhiretini de ıslah ederim." diye vazgeçtiği, peşinden düşünmekten döndüğü dertlerini de Allah tedavi eder. vazgeçtiği, peşinden düşünmekten döndüğü dertlerini de Allah tedavi eder.

Her şeye kâdir değil mi? Kuldan bir işaret, bir güzel hal, Her şeye kâdir değil mi?

Kuldan bir işaret, bir güzel hal,
ondan sonra Mevlâ'dan sonsuz beşaret, müjde, ikram... ondan sonra Mevlâ'dan sonsuz beşaret, müjde, ikram...

Ve men teşa'abet bihi'l-humûm. "Her kimin de dertleri dallanıp budaklanırsa..." Ve men teşa'abet bihi'l-humûm. "Her kimin de dertleri dallanıp budaklanırsa..."

O derdi var, bu derdi var… Deniz kenarında bir arsası var da O derdi var, bu derdi var… Deniz kenarında bir arsası var da tecavüz etmişler de gidip onlarla uğraşması lazım!tecavüz etmişler de gidip onlarla uğraşması lazım! Karadeniz'de gemileri var, iki tanesi batmış… Filanca yerde ağaçları var, falanca işi var,Karadeniz'de gemileri var, iki tanesi batmış… Filanca yerde ağaçları var, falanca işi var, borçları ödenecek, bir sürü dertleri var, dallı budaklı... Teşa'abet bihi'l-humûm.borçları ödenecek, bir sürü dertleri var, dallı budaklı...

Teşa'abet bihi'l-humûm.
"Bir insanın dertleri dallanıp budaklanmışsa…" Onların peşinde koşuyor. "Namaz kıl." "Bir insanın dertleri dallanıp budaklanmışsa…"

Onların peşinde koşuyor.

"Namaz kıl."

"Yahu, çok işlerim var." "Camiye gel." "İşleri daha bitiremedim." "Cuma'yı kıl." "Yahu, çok işlerim var."

"Camiye gel."

"İşleri daha bitiremedim."

"Cuma'yı kıl."

"Alacaklılar, borçlular kapıda bekliyor." "Pazar günü gel." "Alacaklılar, borçlular kapıda bekliyor."

"Pazar günü gel."

"Dün çok yoruldum, eve defterleri getirdim onları kontrol edeceğim de bilmem ne..." "Dün çok yoruldum, eve defterleri getirdim onları kontrol edeceğim de bilmem ne..."

Peki, öyle dertler dallanıp budaklanırsa ne olur? Min ahvâli'd-dünyâ.Peki, öyle dertler dallanıp budaklanırsa ne olur?

Min ahvâli'd-dünyâ.
"Dünya hallerinden dertleri dallanıp budaklanır, insan başına onları dert ederse…" "Dünya hallerinden dertleri dallanıp budaklanır, insan başına onları dert ederse…"

Ne olur? Lem yubâlillâh. "Allah ona aldırmaz." Fî eyyi evdiyetihâ heleke. Ne olur?

Lem yubâlillâh. "Allah ona aldırmaz." Fî eyyi evdiyetihâ heleke.
"O dertlerin hangi vadisinde ölecek bakalım." "O dertlerin hangi vadisinde ölecek bakalım."

O dertlerin, üzüntülerin, endişelerin, gamların,O dertlerin, üzüntülerin, endişelerin, gamların, dünya tasalarının hangisinin vadisinde helak olacak; aldırmaz.dünya tasalarının hangisinin vadisinde helak olacak; aldırmaz. Bakalım arsa işinin peşinde koşarken mi, bankadaki hesabı için mi, alacakları için mi,Bakalım arsa işinin peşinde koşarken mi, bankadaki hesabı için mi, alacakları için mi, borçları için mi koşarken; nerede ölecek, bakalım.borçları için mi koşarken; nerede ölecek, bakalım. Yani, "Allah ilgilenmez." diyor, mübalat eyleme, aldırmaz. Yani, "Allah ilgilenmez." diyor, mübalat eyleme, aldırmaz.

Buradan anlaşılıyor ki insanın asıl âhiret tasasını çekmesi lazım. Buradan anlaşılıyor ki insanın asıl âhiret tasasını çekmesi lazım.

Mead, dönüp avdet edeceğimiz yer, avdet etmek yeri, avdet yeri... Mead, dönüp avdet edeceğimiz yer, avdet etmek yeri, avdet yeri...

Demek ki biz oradan gelmişiz, oraya döneceğiz. Tabi ya, burası senin asıl yurdun değil ki! Demek ki biz oradan gelmişiz, oraya döneceğiz. Tabi ya, burası senin asıl yurdun değil ki! Küçük bir çocuk olarak geldin, büyüdün, yine gideceksin. Burası asıl yurt değil.Küçük bir çocuk olarak geldin, büyüdün, yine gideceksin. Burası asıl yurt değil. Asıl yurt öbür taraf, mead, dönüp gideceğiz oraya. Oradan geldik tekrar oraya gideceğiz. Asıl yurt öbür taraf, mead, dönüp gideceğiz oraya. Oradan geldik tekrar oraya gideceğiz.

Burada 80 yıl yaşarsan, "Eh bayağı yaşlandı." derler. 90 oldun mu, Burada 80 yıl yaşarsan, "Eh bayağı yaşlandı." derler. 90 oldun mu, "Maşaallah maşaallah." derler. 100'ü geçtin mi, herkes şaşırır… "Maşaallah maşaallah." derler. 100'ü geçtin mi, herkes şaşırır… Öbür taraf; hüm fîhâ hâlidûn, cennet ehli de cehennem ehli de orada ebedî olacaklar.Öbür taraf; hüm fîhâ hâlidûn, cennet ehli de cehennem ehli de orada ebedî olacaklar. Öteki hayat ebedî, bununki gibi muvakkat değil. Akla mantığa sığıyor mu;Öteki hayat ebedî, bununki gibi muvakkat değil.

Akla mantığa sığıyor mu;
80 yıllık hayatın peşinden koş, ebedî hayatı unut!80 yıllık hayatın peşinden koş, ebedî hayatı unut! Üç kuruşun peşinden koş, şuradaki elmas sandığını bırak.Üç kuruşun peşinden koş, şuradaki elmas sandığını bırak. Elmas ve zümrüt dolu sandık duruyor, açık, görüyorsun, varsan alacaksın;Elmas ve zümrüt dolu sandık duruyor, açık, görüyorsun, varsan alacaksın; bu tarafta üç kuruşun peşinde... bu tarafta üç kuruşun peşinde...

Ya bırak o üç kuruşu, burada elmaslar var, onlardan kaç tanesini alır! Ya bırak o üç kuruşu, burada elmaslar var, onlardan kaç tanesini alır!

Asıl âhiret tasasını çekmesi lazım. Nedir âhiret tasası? Asıl âhiret tasasını çekmesi lazım. Nedir âhiret tasası?

Âhiret için iki büyük tasamız var. Birisi yüreğimizi ağzımıza getiriyor ki ya Mevlâ'mız bize; Âhiret için iki büyük tasamız var. Birisi yüreğimizi ağzımıza getiriyor ki ya Mevlâ'mız bize;

"Ben buyurdum, buyruğumu tutmadın!" derse Mevlâm, ben ne cevap vereyim? "Ben buyurdum, buyruğumu tutmadın!" derse Mevlâm, ben ne cevap vereyim?

Âhirette halim ne olacak? Ya cehennemine savurup atarsa, Âhirette halim ne olacak?

Ya cehennemine savurup atarsa,
zebaniler yakamdan yakalayıp saçımdan sürüklerse... Saçından veya ayağından diyor… zebaniler yakamdan yakalayıp saçımdan sürüklerse... Saçından veya ayağından diyor…

Fe-yu'hazü bi'n-navâsî ve'l-akdâm, Fe-yu'hazü bi'n-navâsî ve'l-akdâm, nereden rast gelirse yakalayacak, hor bir şekilde sürükleyip atacak…nereden rast gelirse yakalayacak, hor bir şekilde sürükleyip atacak… Dikkat mi ederler yani, el üstünde mi götürürler.Dikkat mi ederler yani, el üstünde mi götürürler. Ucundan sopayı taktırtır, sürükler, atar götürür. Ucundan sopayı taktırtır, sürükler, atar götürür.

Peygamber Efendimiz, "Sakın cehenneme düşmeyin. Çünkü giren en aşağı bir kaç hukub kalacak." buyuruyor. Peygamber Efendimiz, "Sakın cehenneme düşmeyin. Çünkü giren en aşağı bir kaç hukub kalacak." buyuruyor.

Hukub ne demek? 80 küsur sene demek… En aşağı bir kaç 80 sene kalacak. Hukub ne demek?

80 küsur sene demek…

En aşağı bir kaç 80 sene kalacak.
Demek ki üç tanesi olsa, Arap dili kaidelerine göre muhakkak ikiden fazla olur,Demek ki üç tanesi olsa, Arap dili kaidelerine göre muhakkak ikiden fazla olur, 240 küsur sene kalacak ama dünya senesi değil âhiret senesi...240 küsur sene kalacak ama dünya senesi değil âhiret senesi... Âhiret senesinin de bir günü dünyanın bin yılı gibi.Âhiret senesinin de bir günü dünyanın bin yılı gibi. O zaman artık kaç milyon sene kalacağını anlayın!O zaman artık kaç milyon sene kalacağını anlayın! Cehenneme bir düştün mü… Gel de tasalanma, gel de bunun derdini çekme, Cehenneme bir düştün mü… Gel de tasalanma, gel de bunun derdini çekme, gel de insanın bundan dolayı uykusu kaçmasın. gel de insanın bundan dolayı uykusu kaçmasın.

İbrahim b. Edhem, Belh padişahıyken derviş olan şahıs.İbrahim b. Edhem, Belh padişahıyken derviş olan şahıs. Gece birisi ziyaretine gitmiş, misafiriyle aynı odada yatmışlar. Saray değil ki bir sürü odası olsun.Gece birisi ziyaretine gitmiş, misafiriyle aynı odada yatmışlar. Saray değil ki bir sürü odası olsun. Misafir arada bir uyanıyormuş, bakıyormuş. İnsan oradan oraya döner, Misafir arada bir uyanıyormuş, bakıyormuş. İnsan oradan oraya döner, bir tarafa yatınca kolu acır, öbür tarafa yatar...bir tarafa yatınca kolu acır, öbür tarafa yatar... Bakıyormuş İbrahim b. Edhem hüngür hüngür ağlıyor, namaz kılıyor, dua ediyor, ibadet ediyor.Bakıyormuş İbrahim b. Edhem hüngür hüngür ağlıyor, namaz kılıyor, dua ediyor, ibadet ediyor. Yine dalarmış, yine öbür tarafına dönerken uyanırmış, yine bakarmış İbrahim b. EdhemYine dalarmış, yine öbür tarafına dönerken uyanırmış, yine bakarmış İbrahim b. Edhem namazda, duada, tesbihte, zikirde, ibadette...namazda, duada, tesbihte, zikirde, ibadette... Gece sabaha kadar kaç defa uyandıysa onu ağlayıp ibadet ederken görmüş. Gece sabaha kadar kaç defa uyandıysa onu ağlayıp ibadet ederken görmüş. Sabahleyin de dayanamamış demiş ki; "Yâ İbrahim! Ben senin gecen gibi gece görmedim.Sabahleyin de dayanamamış demiş ki;

"Yâ İbrahim! Ben senin gecen gibi gece görmedim.
Nasıl gece geçirdin, sabaha kadar uyumadın, namaz kıldın durdun, hüngür hüngür ağladın..." Nasıl gece geçirdin, sabaha kadar uyumadın, namaz kıldın durdun, hüngür hüngür ağladın..."

Biz olsak böyle bir söz karşısında koltuklarımız kabarır; Biz olsak böyle bir söz karşısında koltuklarımız kabarır;

"İyi bak, yaptığım ibadeti gördü, benim ne kadar abid bir kul olduğumu anladı." deriz. "İyi bak, yaptığım ibadeti gördü, benim ne kadar abid bir kul olduğumu anladı." deriz.

Yani çoğu kimse, yaptığı ibadete şımarır. Yani çoğu kimse, yaptığı ibadete şımarır. Halbuki ne olacak, Allah kabul etti mi etmedi mi belli değil! Halbuki ne olacak, Allah kabul etti mi etmedi mi belli değil!

Diyor ki İbrahim b. Edhem kaddesallâhu sırrahu -Allah şefaatine erdirsin-; Diyor ki İbrahim b. Edhem kaddesallâhu sırrahu -Allah şefaatine erdirsin-;

"Ben de senin gecen gibi gece görmedim. "Ben de senin gecen gibi gece görmedim. İnsanın önüne cehennem ateşi gibi bir ateş yakarlar da insan gece nasıl uyur?" İnsanın önüne cehennem ateşi gibi bir ateş yakarlar da insan gece nasıl uyur?"

Geçmeyecek miyiz üstünden? Ve in minküm illâ vâriduhâ kâne alâ Rabbike hatmen makdıyyâ. Geçmeyecek miyiz üstünden?

Ve in minküm illâ vâriduhâ kâne alâ Rabbike hatmen makdıyyâ.

Herkes geçecek. "Öyle bir ateş varken insan nasıl uyur?" diyor. Herkes geçecek.

"Öyle bir ateş varken insan nasıl uyur?" diyor.

Onun da muhakeme tarzı o. Uyku tutar mı; dertli, âhiretin derdi var. Onun da muhakeme tarzı o. Uyku tutar mı; dertli, âhiretin derdi var.

Bir bu! Bir de düşün ki Hocaefendi'yi severdim, Peygamber Efendimiz'i severim, falancayı severim,Bir bu!

Bir de düşün ki Hocaefendi'yi severdim, Peygamber Efendimiz'i severim, falancayı severim,
filanca cömert kimseyi severim… Rahmetli nenemi, mübarek annemi severim;filanca cömert kimseyi severim… Rahmetli nenemi, mübarek annemi severim; hep namaz başörtüsüyle gözümün önüne gelir… Bütün sevdiklerini düşün.hep namaz başörtüsüyle gözümün önüne gelir… Bütün sevdiklerini düşün. Onlar ehl-i cennetin amellerini işlediler, Allah'ın mükâfatına erdiler, cennete gittiler.Onlar ehl-i cennetin amellerini işlediler, Allah'ın mükâfatına erdiler, cennete gittiler. Sen de cennete gidemedin, bütün dostlardan ayrıldın. Sen de cennete gidemedin, bütün dostlardan ayrıldın. Bütün hasımlar, düşmanlar, kâfirler, müşrikler, katiller, caniler, hırsızlar,Bütün hasımlar, düşmanlar, kâfirler, müşrikler, katiller, caniler, hırsızlar, arsızlar, edepsizlerin yanına düştün. Dayanılır bir hasret mi?arsızlar, edepsizlerin yanına düştün. Dayanılır bir hasret mi? Aman cennetlik olayım, diye insan tasa çekmez mi? Aman cennetlik olayım, diye insan tasa çekmez mi? Aman dostlarımdan ayrılmayayım, aman Allah'ın sevgili kullarıyla beraberAman dostlarımdan ayrılmayayım, aman Allah'ın sevgili kullarıyla beraber o nimetlerin içinde olayım diye uğraşmaz mı? o nimetlerin içinde olayım diye uğraşmaz mı?

Nimetleri ayrı bir şey tabi, onu anlatmaya insanın gücü yetmez. Nimetleri ayrı bir şey tabi, onu anlatmaya insanın gücü yetmez.

Peygamber Efendimiz diyor ki; Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Cebrail aleyhisselam beni aldı götürdü. Sidretü'l-Müntehâ'ya geldik."Cebrail aleyhisselam beni aldı götürdü. Sidretü'l-Müntehâ'ya geldik. Bir de baktım ki yaprakları fil kulağı kadar, meyveleri kılal gibi…" Bir de baktım ki yaprakları fil kulağı kadar, meyveleri kılal gibi…"

Yani iri ve güzel meyveleri var demek istiyor. Yani iri ve güzel meyveleri var demek istiyor.

"Sonra Mevlâ bir tecelli eyledi. Renkleri öyle değişti öyle değişti ki tarifi mümkün değil." "Sonra Mevlâ bir tecelli eyledi. Renkleri öyle değişti öyle değişti ki tarifi mümkün değil."

Artık o cennetin nimetleri, lezzetleri, güzellikleri, Tuba ağacı, Arş-ı Âlâ'nın altındaki köşkler, Artık o cennetin nimetleri, lezzetleri, güzellikleri, Tuba ağacı, Arş-ı Âlâ'nın altındaki köşkler, zebercetler, huriler, gılmanlar, saraylar… zebercetler, huriler, gılmanlar, saraylar…

İnsan onları kaçırır mı, onları kaçırmak ister mi? Şimdi köprüyü sattılar, Keban'ı satacaklar.İnsan onları kaçırır mı, onları kaçırmak ister mi?

Şimdi köprüyü sattılar, Keban'ı satacaklar.
Millet şimdiden hazırlık yapıyor, bir şeylerin değeri düşmüş, mülklerin vesâirelerin filan…Millet şimdiden hazırlık yapıyor, bir şeylerin değeri düşmüş, mülklerin vesâirelerin filan… Paraları biriktirecek oraya şey yapacak diye. Neden? Paraları biriktirecek oraya şey yapacak diye.

Neden?

Oradan fayda gelecek diye önceden tedbir alıyor. Oradan fayda gelecek diye önceden tedbir alıyor.

Peki, bu kadarcık bir menfaat için tedbir alırsın da âhiretin saraylarını,Peki, bu kadarcık bir menfaat için tedbir alırsın da âhiretin saraylarını, cennetini kazanmaya bir tasan yok mu hiç? cennetini kazanmaya bir tasan yok mu hiç?

Ne kadar akılsızız değil mi, ne kadar akılsız şu insanlar!.. Ne kadar akılsızız değil mi, ne kadar akılsız şu insanlar!..

Biraz da onun tasasını çekmek lazım. İnsan; "Biraz değil hocam!Biraz da onun tasasını çekmek lazım. İnsan;

"Biraz değil hocam!
Öyle bir şey olduktan sonra her şeyimi veririm." der. Öyle bir şey olduktan sonra her şeyimi veririm." der.

Peygamber Efendimiz'e birisi geldi.Peygamber Efendimiz'e birisi geldi. Müslüman değil daha, ayyaşın biriydi, içki içerdi, ömrünü müşriklikle geçirdi, dedi ki; Müslüman değil daha, ayyaşın biriydi, içki içerdi, ömrünü müşriklikle geçirdi, dedi ki;

"Yâ Resûlallah! Ben şu savaşta müslümanların arasına katılsam, "Yâ Resûlallah! Ben şu savaşta müslümanların arasına katılsam, müslüman olsam da çarpışsam, ölsem, cennete girer miyim?" müslüman olsam da çarpışsam, ölsem, cennete girer miyim?"

"Girersin." dedi. "O halde şehadet ediyorum ki Allah'tan başka ilâh yok, "Girersin." dedi.

"O halde şehadet ediyorum ki Allah'tan başka ilâh yok,
sen de O'nun elçisisin." dedi, kelime-i şehadet getirdi.sen de O'nun elçisisin." dedi, kelime-i şehadet getirdi. Aldı eline silahını, girdi er meydanına, şehit oldu.Aldı eline silahını, girdi er meydanına, şehit oldu. Daha bir tek rekât, bir vakit namaz kılmamış.Daha bir tek rekât, bir vakit namaz kılmamış. Önünde harp var, aldı eline silahı, girdi; daha bir namaz kılmamış, cennetlik... Önünde harp var, aldı eline silahı, girdi; daha bir namaz kılmamış, cennetlik...

Verir insan canını… Verir, ne olacak?Verir insan canını… Verir, ne olacak? Geceleyin rüyanda gördün, çok mübarek bir zât, "Gel, haydi cennette seni bekliyoruz..." diye müjdeledi.Geceleyin rüyanda gördün, çok mübarek bir zât, "Gel, haydi cennette seni bekliyoruz..." diye müjdeledi. Ölümü düşünür mü insan o zaman? "Sabah olsa da ölsem de öbür tarafa göçsem." der. Ölümü düşünür mü insan o zaman? "Sabah olsa da ölsem de öbür tarafa göçsem." der.

Allah bize akıl fikir versin. Allah bize akıl fikir versin.

Men ceale'l-humûme hemmen vâhiden kefâhullâhu ve ehemmehû min emri'd-dünyâMen ceale'l-humûme hemmen vâhiden kefâhullâhu ve ehemmehû min emri'd-dünyâ ve'l-âhireti ve men teşa'abed bihi'l-humûmu lem yubâlillâhu fî eyyi eydiyeti'd-dünyâ heleke. ve'l-âhireti ve men teşa'abed bihi'l-humûmu lem yubâlillâhu fî eyyi eydiyeti'd-dünyâ heleke.

Abdullah b. Ömer radıyallâhu anhumâ'dan rivayet edilmiş. Abdullah b. Ömer radıyallâhu anhumâ'dan rivayet edilmiş. Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz: "Her kim ki dertlerini tek bir dert haline getirirse…" Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz:

"Her kim ki dertlerini tek bir dert haline getirirse…"

Bir derdi var, onu burada söylemiyor ama âhiret derdi. Bir derdi var, onu burada söylemiyor ama âhiret derdi.

"Kim dertlerinin hepsini bir tarafa koyar da zihnine âhiret tasası koyarsa…" Ne olur? "Kim dertlerinin hepsini bir tarafa koyar da zihnine âhiret tasası koyarsa…"

Ne olur?

"Allah ona dünyanın ve âhiretin kendisine tasa veren her işine kifayet eder, "Allah ona dünyanın ve âhiretin kendisine tasa veren her işine kifayet eder, yardım eder, ikram eder." yardım eder, ikram eder."

Hem dünya hem âhiret! Dikkat edin, âhirete yönelenin dünyası harap olmuyor. Hem dünya hem âhiret! Dikkat edin, âhirete yönelenin dünyası harap olmuyor. Dünyası da âhireti de mâmur oluyor. Dünyaya yönelenin dünyası da, âhireti de gidiyor.Dünyası da âhireti de mâmur oluyor. Dünyaya yönelenin dünyası da, âhireti de gidiyor. Bir iman meselesi, şu kadarcık bir fark. Bıçak sırtı gibi, o taraf öyle bu taraf böyle. Bir iman meselesi, şu kadarcık bir fark. Bıçak sırtı gibi, o taraf öyle bu taraf böyle. İmanın eseri, tesiri ile âhirete yönel, dünya da geliyor. İmanın eseri, tesiri ile âhirete yönel, dünya da geliyor.

Hocalar, şeyhler, abidler, zahidler, Allah'ın sevgili kulları aç mı kalmış, açlıktan mı ölmüşler? Hocalar, şeyhler, abidler, zahidler, Allah'ın sevgili kulları aç mı kalmış, açlıktan mı ölmüşler?

"Her kimin ki dertleri dal dal, bölük bölük, çeşit çeşit olursa"Her kimin ki dertleri dal dal, bölük bölük, çeşit çeşit olursa Allah onun hangi dünya vadisinde helak olacağına aldırmaz." Allah onun hangi dünya vadisinde helak olacağına aldırmaz."

Burada evdiyeti'd-dünyâ diye zikretti. Burada evdiyeti'd-dünyâ diye zikretti. Dünyanın hangi vadisinde ölecek bakalım diye hiç aldırmaz, bırakır kendi haline uğraşsın dursun... Dünyanın hangi vadisinde ölecek bakalım diye hiç aldırmaz, bırakır kendi haline uğraşsın dursun...

Men celese ale'l-bahri ihtisâben ve niyye ihtiyâten li'l-müslimîneMen celese ale'l-bahri ihtisâben ve niyye ihtiyâten li'l-müslimîne keteballâhu lehû bi-külli nazretin fi'l-bahri haseneten. keteballâhu lehû bi-külli nazretin fi'l-bahri haseneten.

Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'ten bir hadîs-i şerîf. Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'ten bir hadîs-i şerîf.

Men celese ale'l-bahri. "Her kim deniz üzerine oturursa..." Neden? Men celese ale'l-bahri. "Her kim deniz üzerine oturursa..."

Neden?

İhtisâben. "Sevabı Allah'tan bekleyerek, Allah rızası için." İhtisâben. "Sevabı Allah'tan bekleyerek, Allah rızası için."

Allah bana ecir verecek diye sevabı Allah'tan bekleyerek denizde oturursa… Allah bana ecir verecek diye sevabı Allah'tan bekleyerek denizde oturursa…

Ve niyye ihtiyâten li'l-müslimîn. "Niyeti de müslümanları ihtiyat etmek yani korumak." Ve niyye ihtiyâten li'l-müslimîn. "Niyeti de müslümanları ihtiyat etmek yani korumak."

"Buradan düşman gelebilir, ben burada durayım, müslümancıklar rahat etsin…" gibi, "Buradan düşman gelebilir, ben burada durayım, müslümancıklar rahat etsin…" gibi, müslümanları korumak arzusuyla oturursa, Allahu Teâlâ hazretleri ne yapar, bakın. müslümanları korumak arzusuyla oturursa, Allahu Teâlâ hazretleri ne yapar, bakın.

Keteballâhu lehû bi-külli nazretin fi'l-bahri haseneten. Keteballâhu lehû bi-külli nazretin fi'l-bahri haseneten. "Denize her baktığında Allah ona bir hasene yazar." Çok büyük sevap yazar! "Denize her baktığında Allah ona bir hasene yazar."

Çok büyük sevap yazar!

Denize oturmak tabiri biraz izaha muhtaçtır. Denize oturmak tabiri biraz izaha muhtaçtır. Buhârî'de geçiyor ki, rükûbu'l-bahr yani gemiye biniyor, gemide nöbet tutuyor.Buhârî'de geçiyor ki, rükûbu'l-bahr yani gemiye biniyor, gemide nöbet tutuyor. Hani gümrük muhafaza memurluğu, sahil koruma teşkilatı gibi...Hani gümrük muhafaza memurluğu, sahil koruma teşkilatı gibi... Gemide, sahilde, gelecek düşmana karşı hazırlıklı nöbetçi duruyor. Niyeti ne? Gemide, sahilde, gelecek düşmana karşı hazırlıklı nöbetçi duruyor.

Niyeti ne?

Allah'tan ecir beklemek, müslümanları korumak. Müslüman kardeşlerini seviyor. Allah'tan ecir beklemek, müslümanları korumak. Müslüman kardeşlerini seviyor.

Kendisi tehlikede… Olsun! Müslüman kardeşleri arkada rahat etsin. "Ölürsen?" Kendisi tehlikede…

Olsun! Müslüman kardeşleri arkada rahat etsin.

"Ölürsen?"

"Allah'tan ecrimi bekliyorum..." Ölümden korkmuyor!"Allah'tan ecrimi bekliyorum..."

Ölümden korkmuyor!
Bütün işlerimizin sırrı ölüm korkusuna gelir, düğümlenir, toplanır.Bütün işlerimizin sırrı ölüm korkusuna gelir, düğümlenir, toplanır. Her işimizin sırrı oradadır. Kâfirler bizim bu halimizi bilirler,Her işimizin sırrı oradadır. Kâfirler bizim bu halimizi bilirler, onun için bizi imanımızdan ayırmaya çalışırlar. İnsan mü'min oldu mu ölümden korkmaz. onun için bizi imanımızdan ayırmaya çalışırlar. İnsan mü'min oldu mu ölümden korkmaz.

Ne olacak! Ne olacak!

el-Mü'minûne lâ yemûtûn.el-Mü'minûne lâ yemûtûn. Be'l-yentakılûne min dârin ilâ dârin. "Müslümanlar ölüp yok olmaz. Bir evden öteki eve gider." Be'l-yentakılûne min dârin ilâ dârin. "Müslümanlar ölüp yok olmaz. Bir evden öteki eve gider."

Ve'l-âhiretü hayrun ve ebkâ. "Hem de âhiret daha hayırlı ve ebedî..." Ben dünyada ne yapayım!..Ve'l-âhiretü hayrun ve ebkâ. "Hem de âhiret daha hayırlı ve ebedî..."

Ben dünyada ne yapayım!..
İnsanın dönüp de bakası gelir mi? Müslüman korkmaz, korkmayınca da kâfirlerin iflahı kesilir. İnsanın dönüp de bakası gelir mi? Müslüman korkmaz, korkmayınca da kâfirlerin iflahı kesilir.

"Korkmuyor, bu adam ölümden korkmuyor. Ben buna ne yapayım?" der, biter. "Korkmuyor, bu adam ölümden korkmuyor. Ben buna ne yapayım?" der, biter.

Ne elektronik beyin, ne atom silahı, ne başka bir silah işler, biter. Ne elektronik beyin, ne atom silahı, ne başka bir silah işler, biter.

Onun için ilk işi, müslümanı imanından ayırmak. Onun için ilk işi, müslümanı imanından ayırmak. İmanından ayırdı mı, içine dünya zevki, sevgisi koydu mu… İmanından ayırdı mı, içine dünya zevki, sevgisi koydu mu…

"Bak, ne güzel arabalar, ne güzel kızlar, ne güzel köşkler, ne güzel plajlar var."Bak, ne güzel arabalar, ne güzel kızlar, ne güzel köşkler, ne güzel plajlar var. Kaliforniya'nın sahilleri, Okyanus'un Havai adaları var. Uçaklar var, iltifat var, alkış var..." Kaliforniya'nın sahilleri, Okyanus'un Havai adaları var. Uçaklar var, iltifat var, alkış var..."

Dünyayı sevdirtir. İnsan dünyayı sevdi mi ayrılmak istemez ki… Dünyayı sevdirtir. İnsan dünyayı sevdi mi ayrılmak istemez ki…

"Haydi gel harbe! Haydi gel cihada! Haydi biraz masraf et!" Kim uğraşacak şimdi onlarla..."Haydi gel harbe! Haydi gel cihada! Haydi biraz masraf et!"

Kim uğraşacak şimdi onlarla...
Havai adalarında ılıman bir iklimde, hurma ağaçlarının yanında,Havai adalarında ılıman bir iklimde, hurma ağaçlarının yanında, pırıl pırıl güneşin altında, tertemiz, havalı bir yer.pırıl pırıl güneşin altında, tertemiz, havalı bir yer. Deniz var, eğlence var, denizin üstünde kaymaca, dalgaların üstünde dalmaca var…Deniz var, eğlence var, denizin üstünde kaymaca, dalgaların üstünde dalmaca var… Bilmem ne... Kim uğraşacak şimdi... Dünyayı sevdi mi ölümden korkar! Bilmem ne... Kim uğraşacak şimdi...

Dünyayı sevdi mi ölümden korkar!

İki tane sarhoşluk sarınca müslümanların hâli haraptır. Birisi cahillik, cahillik sarhoşluğu... İki tane sarhoşluk sarınca müslümanların hâli haraptır.

Birisi cahillik, cahillik sarhoşluğu...

Bu nasıl izale olacak? İşte onun için hadis okuyoruz. Bu nasıl izale olacak?

İşte onun için hadis okuyoruz.
Peygamber Efendimiz her şeyi bize öğretiyor. Onun için ilim öğreniyoruz.Peygamber Efendimiz her şeyi bize öğretiyor. Onun için ilim öğreniyoruz. Cahillik sarhoşluğu geldi mi, müslümanın kafası bozulur. Cahillik sarhoşluğu geldi mi, müslümanın kafası bozulur.

İkincisi, sekretü'l-ayş, yaşam sarhoşluğu... İkincisi, sekretü'l-ayş, yaşam sarhoşluğu... Konfor, zevk, sefa geldi mi o zaman rahatını bozmak istemez. "Kalk namaz kıl." Konfor, zevk, sefa geldi mi o zaman rahatını bozmak istemez.

"Kalk namaz kıl."

"Uykumu alamadım daha. Gece televizyonda çok güzel program vardı,"Uykumu alamadım daha. Gece televizyonda çok güzel program vardı, geç vakte kadar seyrettim, uykumu alamadım." geç vakte kadar seyrettim, uykumu alamadım."

"Haydi kalk, bugün gidelim, filanca yerde bir hayırlı çalışma yapalım."Haydi kalk, bugün gidelim, filanca yerde bir hayırlı çalışma yapalım. Fukaracığın evini yapalım. Dul var, yetim var, irşat edelim..." "Yahu bütün hafta çalışıyorum.Fukaracığın evini yapalım. Dul var, yetim var, irşat edelim..."

"Yahu bütün hafta çalışıyorum.
Elimde bir pazar günüm var. Bırak da şurada keyfimi süreyim, kahvemi yudumlayayım,Elimde bir pazar günüm var. Bırak da şurada keyfimi süreyim, kahvemi yudumlayayım, gazetemi okuyayım, karşımda renkli televizyon..." gazetemi okuyayım, karşımda renkli televizyon..."

Renkli televizyon deyince aklıma geldi. Söyleyeceğim çünkü aklımda kurdum.Renkli televizyon deyince aklıma geldi. Söyleyeceğim çünkü aklımda kurdum. Renksiz televizyonlar 15-20 bin veya 30 bin liraymış, renklileri 300 bine kadar çıkıyormuş.Renksiz televizyonlar 15-20 bin veya 30 bin liraymış, renklileri 300 bine kadar çıkıyormuş. Ankara'da dediler ki; "Hocam! Bir kamyon televizyon getir, bir saat içinde satılır.Ankara'da dediler ki;

"Hocam! Bir kamyon televizyon getir, bir saat içinde satılır.
Milletin öyle iştihası var." E para? Milletin öyle iştihası var."

E para?

"Bu millette para kıtlığı mı var! Sen zevkten, keyiften haber ver hocam."Bu millette para kıtlığı mı var! Sen zevkten, keyiften haber ver hocam. Bir şeyin çok güzel, çok keyifli olmasını bir hissettiriver. Bak, paralar nerelerden çıkar." Bir şeyin çok güzel, çok keyifli olmasını bir hissettiriver. Bak, paralar nerelerden çıkar."

Para camiye gelmez, hayra gelmez. Filanca şarkıcı filanca yerde konser verecek,Para camiye gelmez, hayra gelmez. Filanca şarkıcı filanca yerde konser verecek, o zaman stadyumu tutarlar. 20 bin kişilik stadyum dolar.o zaman stadyumu tutarlar. 20 bin kişilik stadyum dolar. Filanca meşhur şarkıcı gelecek, konuşacak diye herkes orada toplanır.Filanca meşhur şarkıcı gelecek, konuşacak diye herkes orada toplanır. Ama Allah rızası için bir şey söylesen beli, bacağı, başı ağrır, yorgun düşer,Ama Allah rızası için bir şey söylesen beli, bacağı, başı ağrır, yorgun düşer, ödenecek borcu vardır, parası olmaz, bilmem ne... ödenecek borcu vardır, parası olmaz, bilmem ne...

Köylü kadınların hepsi renkli televizyon alacağız diye bileziklerini satmışlar.Köylü kadınların hepsi renkli televizyon alacağız diye bileziklerini satmışlar. "Köyde artık eskisi gibi altın, beşibiryerde filan yok." diyorlar."Köyde artık eskisi gibi altın, beşibiryerde filan yok." diyorlar. Para var bu memlekette ama Allah hayra sarf ettirmiyor.Para var bu memlekette ama Allah hayra sarf ettirmiyor. Para yok değil, hayra sarf ettirmiyor.Para yok değil, hayra sarf ettirmiyor. Hele bir yılbaşı olsun, bir geceliğine ne kadar yerler tutarlar…Hele bir yılbaşı olsun, bir geceliğine ne kadar yerler tutarlar… Hangi yerde kaç tane güzel şarkıcı var... Yılbaşı yakın, on beş gün kaldı.Hangi yerde kaç tane güzel şarkıcı var... Yılbaşı yakın, on beş gün kaldı. Bakalım, en lüks yerde en güzel eğlence nerede olacak.Bakalım, en lüks yerde en güzel eğlence nerede olacak. Takip edin gazeteleri, bakalım bir geceliğine ne kadar para verecek… Takip edin gazeteleri, bakalım bir geceliğine ne kadar para verecek…

Burada "camiye yardım" deyince mesela, müslüman kardeşlerimiz veriyor. Burada "camiye yardım" deyince mesela, müslüman kardeşlerimiz veriyor.

Geçen gün bir tıbbiye talebesi geldi. Ambalajı açılmamış mikroskop getirmiş. Geçen gün bir tıbbiye talebesi geldi. Ambalajı açılmamış mikroskop getirmiş.

"Hocam bunu al..." "Oğlum sen talebesin, bizim sana yardım etmemiz lazım. "Hocam bunu al..."

"Oğlum sen talebesin, bizim sana yardım etmemiz lazım.
Senden yardım istediğimiz yok ki bizim istediğimiz yardım patronlardan.Senden yardım istediğimiz yok ki bizim istediğimiz yardım patronlardan. İsterse bir tanesi bir cami yapar. Sen talebesin, biz sana yardım edelim." İsterse bir tanesi bir cami yapar. Sen talebesin, biz sana yardım edelim."

"Yok!" dedi. "Bu mikroskoba benim ihtiyacım yok."Yok!" dedi. "Bu mikroskoba benim ihtiyacım yok. Bu 300 defa büyütüyor, bizim derslerde en aşağı 600 defa büyüten lazım. Bunu sat." Bu 300 defa büyütüyor, bizim derslerde en aşağı 600 defa büyüten lazım. Bunu sat."

"Peki!" dedim ben de, kitabevine gönderttim ki altına yazın, dedim: "Peki!" dedim ben de, kitabevine gönderttim ki altına yazın, dedim:

"Bir üniversite talebesi camiye yardım olsun diye bu mikroskobu getirdi. "Bir üniversite talebesi camiye yardım olsun diye bu mikroskobu getirdi. Satılacak ve parası camiye gidecek." Satılacak ve parası camiye gidecek."

Allah bir insanın hayrını murad etti mi onu hayırlara muvaffak eder. Allah bir insanın hayrını murad etti mi onu hayırlara muvaffak eder. Bir insanın hayrını murad etmedi mi parası oraya gider buraya gider,Bir insanın hayrını murad etmedi mi parası oraya gider buraya gider, bu dünyada keyif ve sefa sürer ama 80 sene... 80 sene bile değil!bu dünyada keyif ve sefa sürer ama 80 sene... 80 sene bile değil! İnsanın 80 senesi tamamen keyifle mi geçiyor? Bir kere yarısı uykuyla geçiyor.İnsanın 80 senesi tamamen keyifle mi geçiyor? Bir kere yarısı uykuyla geçiyor. 70'ten sonra ihtiyarlıyor, kemikleri erimeye başlıyor, eklemlerinde ağrılar sızılar başlıyor.70'ten sonra ihtiyarlıyor, kemikleri erimeye başlıyor, eklemlerinde ağrılar sızılar başlıyor. Yani toplasan hakiki bir zevk, sefa süresi birkaç seneyi ancak doldurur.Yani toplasan hakiki bir zevk, sefa süresi birkaç seneyi ancak doldurur. Ona öyle koşturuyor, beri tarafa bakmıyor. Ona öyle koşturuyor, beri tarafa bakmıyor.

Ne yapalım, şeytan bağlamış. Şeytan insanın âzâlarına düğüm atar;Ne yapalım, şeytan bağlamış. Şeytan insanın âzâlarına düğüm atar; gözüne, kulağına, diline düğümleri atar. Gece uyandırırsın uyanmaz. gözüne, kulağına, diline düğümleri atar. Gece uyandırırsın uyanmaz.

"Kalk teheccüd kıl." Kalkamaz ki kalkması mümkün değil, şeytan âzâlarını düğümledi. "Kalk teheccüd kıl."

Kalkamaz ki kalkması mümkün değil, şeytan âzâlarını düğümledi.
Onun için o olmuyor. "Param gitmedi, yanımda kaldı." Onun için o olmuyor.

"Param gitmedi, yanımda kaldı."

Yahu senin paranın gitmemesi mi iyi gitmesi mi iyi, bir düşün bakalım. Yahu senin paranın gitmemesi mi iyi gitmesi mi iyi, bir düşün bakalım.

Peygamber Efendimiz eve geldi, sordu; "Sabahleyin kestiğimiz koyunu ne yaptınız?" Peygamber Efendimiz eve geldi, sordu;

"Sabahleyin kestiğimiz koyunu ne yaptınız?"

"Yâ Resûlallah! Hepsini tasadduk ettik, bize bir budu kaldı." "Yâ Resûlallah! Hepsini tasadduk ettik, bize bir budu kaldı."

Peygamber Efendimiz; "Demek ki bir budu hariç hepsi bizim olmuş." dedi. Peygamber Efendimiz;

"Demek ki bir budu hariç hepsi bizim olmuş." dedi.

İnsanın tasadduk ettiği kendisinin oluyor, âhirete geçiyor, âhiret defterine kaydediliyor. İnsanın tasadduk ettiği kendisinin oluyor, âhirete geçiyor, âhiret defterine kaydediliyor. Bir koyunun öbür taraflarını tasadduk ettik, kaldı bir tanesi… Bir koyunun öbür taraflarını tasadduk ettik, kaldı bir tanesi… Burada yediğin deftere geçmiyor, yaptığın hayır geçiyor.Burada yediğin deftere geçmiyor, yaptığın hayır geçiyor. Yaptırdığın cami, hayır, baktığın hasta, gelin ediverdiğin çocuk, yetim çocuk, dul kadın,Yaptırdığın cami, hayır, baktığın hasta, gelin ediverdiğin çocuk, yetim çocuk, dul kadın, cihada sarf ettiğin, harcadığın para... Bu hayırlar geçiyor,cihada sarf ettiğin, harcadığın para... Bu hayırlar geçiyor, onlara harcayacaksın tabi... onlara harcayacaksın tabi...

"Ne kadar ekmek yersin bir günde? On tane ekmek getireyim?" "Ne kadar ekmek yersin bir günde? On tane ekmek getireyim?"

"Yok istemem hocam! Ben günde yarım ekmek yiyorum." "Yok istemem hocam! Ben günde yarım ekmek yiyorum."

"Gördün mü ya, yarım ekmek yersin. Başka?" "Gördün mü ya, yarım ekmek yersin. Başka?"

"İşte küçükten beri iyi geçinmeye alıştım, biraz da et isterim." "İşte küçükten beri iyi geçinmeye alıştım, biraz da et isterim."

"Al, şu kadar et, şu kadar peynir… Sonra? Hadi biraz daha ye." "Al, şu kadar et, şu kadar peynir… Sonra? Hadi biraz daha ye."

"Yok hocam, doydum elhamdülillah. Doktor zaten fazla yeme, dedi." "Yok hocam, doydum elhamdülillah. Doktor zaten fazla yeme, dedi."

İşte insanın ihtiyacı bu kadar… Midesi doldu, evi de var, sırtı da örtülü; tamam daha ne! İşte insanın ihtiyacı bu kadar… Midesi doldu, evi de var, sırtı da örtülü; tamam daha ne! Gerisini hayra sarf et ki âhirete gitsin! Biriktir, biriktir, biriktir, tam ölüm vakti gelince, Gerisini hayra sarf et ki âhirete gitsin! Biriktir, biriktir, biriktir, tam ölüm vakti gelince, "Malımın şu kadarı şuna, şu kadarı şuna..." der. "Evet, tamam tamam, sen üzülme babacığım."Malımın şu kadarı şuna, şu kadarı şuna..." der.

"Evet, tamam tamam, sen üzülme babacığım.
Üzülme yaparız, yaparız..." derler, yapmazlar. Görürsün yapar mı!.. Sen uyanıkken yapsana! Üzülme yaparız, yaparız..." derler, yapmazlar. Görürsün yapar mı!.. Sen uyanıkken yapsana!

Demek ki müslümanların iyiliği için gemide seyahat edip bekçilik yaparsaDemek ki müslümanların iyiliği için gemide seyahat edip bekçilik yaparsa Allah denize her bakışı için Uhud dağı gibi sevaplar veriyormuş. Büyük sevaplar veriyor. Allah denize her bakışı için Uhud dağı gibi sevaplar veriyormuş. Büyük sevaplar veriyor.

Bu ibarede, rakibe'l-bahri demiyor, men celese ale'l-bahri diyor, "Denize kim oturursa…" Bu ibarede, rakibe'l-bahri demiyor, men celese ale'l-bahri diyor, "Denize kim oturursa…"

Bu, "deniz sahiline oturmak" mânasına da gelebilir.Bu, "deniz sahiline oturmak" mânasına da gelebilir. Yani sahilde, bir kalede, mesela Anadolu Hisarı, Rumeli Hisarı, Çanakkale'de Aziziye tabyası, Yani sahilde, bir kalede, mesela Anadolu Hisarı, Rumeli Hisarı, Çanakkale'de Aziziye tabyası, Bodrum'da kale, Alanya'da kale vs… O da olabilir, Allahu a'lem...Bodrum'da kale, Alanya'da kale vs… O da olabilir, Allahu a'lem... Deniz kenarına oturmuş, düşman gelmesin, bu tarafa geçmesin diye denize bakıyor. Deniz kenarına oturmuş, düşman gelmesin, bu tarafa geçmesin diye denize bakıyor.

Çanakkale'den düşmanı geçirmediler ya! 250 bin kişi mi, 500 bin kişi mi ne orada şehit oldu. Çanakkale'den düşmanı geçirmediler ya! 250 bin kişi mi, 500 bin kişi mi ne orada şehit oldu. Biz burada rahat edelim, dinimize imanımıza bağlı yaşayalım diye şehadet şerbetini şıkır şıkır içtiler. Biz burada rahat edelim, dinimize imanımıza bağlı yaşayalım diye şehadet şerbetini şıkır şıkır içtiler.

Şu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, Şu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli,

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli diye orada şehit oldular. Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli

diye orada şehit oldular.
Şimdi millet ezan okununca, "uykumuz kaçıyor" filan diye ezanı bıraktırıyor. Şimdi millet ezan okununca, "uykumuz kaçıyor" filan diye ezanı bıraktırıyor.

Kâfir, arka taraftan dolaşıyor. Çanakkale'den giremedi, tepeden geldi. Kâfir, arka taraftan dolaşıyor. Çanakkale'den giremedi, tepeden geldi. Bizim çocuklarımızı Avrupa'da tahsile aldı, zevke sefaya göre yetiştirdi.Bizim çocuklarımızı Avrupa'da tahsile aldı, zevke sefaya göre yetiştirdi. Sonra onlar bize karşı çıkıyor. Şimdi ezan, namaz, ibadet rahatsız ediyor.Sonra onlar bize karşı çıkıyor. Şimdi ezan, namaz, ibadet rahatsız ediyor. İslâm batıyor, rahatsız ediyor. İslâm batıyor, rahatsız ediyor. Eski tarihimiz, mefahirimiz, kültürümüz; hepsi zor geliyor, hazmedemiyor! Eski tarihimiz, mefahirimiz, kültürümüz; hepsi zor geliyor, hazmedemiyor!

Sen İngiliz misin, Türk müsün, müslüman mısın, nesin sen, aslın ne? Sen İngiliz misin, Türk müsün, müslüman mısın, nesin sen, aslın ne?

"Aslım öyle ama işte dedelerim bilememiş, medeniyet oradaymış…" "Aslım öyle ama işte dedelerim bilememiş, medeniyet oradaymış…"

Sen görürsün medeniyetin nerede olduğunu! Sen görürsün medeniyetin nerede olduğunu!

Men celese fî musallâ hattâ yusalliye'd-duhâ ğufire lehû zenbühû ve in kâne misle zebedi'l-bahr. Men celese fî musallâ hattâ yusalliye'd-duhâ ğufire lehû zenbühû ve in kâne misle zebedi'l-bahr.

Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten… Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten…

Bu hadîs-i şerîf, bu caminin sabah namazı cemaati müdavimlerine müjdedir. Bu hadîs-i şerîf, bu caminin sabah namazı cemaati müdavimlerine müjdedir. Bu caminin müdavimlerine çünkü her camide böyle olmuyor daBu caminin müdavimlerine çünkü her camide böyle olmuyor da onun için bilhassa buradakilere müjdedir. onun için bilhassa buradakilere müjdedir.

Buyurmuş ki Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: Buyurmuş ki Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

"Kim namaz kılma yerinde Duhâ'yı kılıncaya kadar bekler, "Kim namaz kılma yerinde Duhâ'yı kılıncaya kadar bekler, oturursa günahları denizin köpükleri kadar çok da olsa Allah onu mağfiret eder." oturursa günahları denizin köpükleri kadar çok da olsa Allah onu mağfiret eder."

"Hocam! 'Duhâ' kelimesini açıklarsan anlayacağım. "Hocam! 'Duhâ' kelimesini açıklarsan anlayacağım. Duhâ'ya kadar beklemek, ne demek? Duhâ ne demek?" Duhâ'ya kadar beklemek, ne demek? Duhâ ne demek?"

Duhâ bir vaktin adıdır. Günün evvel vaktine verilen bir isimdir. Bu vaktin üç kısmı vardır: Duhâ bir vaktin adıdır. Günün evvel vaktine verilen bir isimdir. Bu vaktin üç kısmı vardır:

Birinci kısma Türkçe'de "genç kuşluk" derler. Kuşluk vakti ama genç kuşluk vakti. Birinci kısma Türkçe'de "genç kuşluk" derler. Kuşluk vakti ama genç kuşluk vakti. Arapça'da dah, dahiyye veya dahve derler. Arapça'da dah, dahiyye veya dahve derler. Güneş ufuktan yükseldi, ortalık aydınlandı, güneş karşımızda görünüyor;Güneş ufuktan yükseldi, ortalık aydınlandı, güneş karşımızda görünüyor; işrak namazı kılınacak vakit. Dah kelimesinin cem'ine de duhâ diyorlar.işrak namazı kılınacak vakit. Dah kelimesinin cem'ine de duhâ diyorlar. Yani bir rivayete göre o vakitler mânasına, çoğuluna duhâ diyorlar. Yani bir rivayete göre o vakitler mânasına, çoğuluna duhâ diyorlar.

İkincisine Türkçe'de "orta kuşluk" diyorlar. Biraz daha vakit ilerlediği zaman… İkincisine Türkçe'de "orta kuşluk" diyorlar. Biraz daha vakit ilerlediği zaman… Arapça'da da duhâ derler, sonu 'y' ile yazılır; o da biraz daha vaktin ilerlemiş zamanıdır.Arapça'da da duhâ derler, sonu 'y' ile yazılır; o da biraz daha vaktin ilerlemiş zamanıdır. Güneş doğmasından batmasına kadar olan kısma Arapça'da nehâr deniliyor ya,Güneş doğmasından batmasına kadar olan kısma Arapça'da nehâr deniliyor ya, nehâr'ın dörtte biri filan geçtiği zamanki vakte derler. nehâr'ın dörtte biri filan geçtiği zamanki vakte derler.

Diyelim ki güneş 07:00'de doğuyor, 17:00'de batıyor. 07:00'den 12:00'ye kadar beş saat, Diyelim ki güneş 07:00'de doğuyor, 17:00'de batıyor. 07:00'den 12:00'ye kadar beş saat, 12:00'den tekrar 17:00'ye kadar beş saat… Demek ki bu vakitte nehâr on saatmiş.12:00'den tekrar 17:00'ye kadar beş saat… Demek ki bu vakitte nehâr on saatmiş. On saatin dörtte biri, iki buçuk saat eder. 07:00'ye iki buçuk saati ekleyelim,On saatin dörtte biri, iki buçuk saat eder. 07:00'ye iki buçuk saati ekleyelim, 09:30 civarı "duhâ vakti" oluyor. 09:30 civarı "duhâ vakti" oluyor.

Bir de dahâu -elif-i memdûde ile- son vakti vardır ki o da öğleye yakın zamanıdır. Bir de dahâu -elif-i memdûde ile- son vakti vardır ki o da öğleye yakın zamanıdır. Türkçe'de ona da "koca kuşluk" diyorlar. Bunların hepsi bu vakte ait çeşitli ince isimlerdir.Türkçe'de ona da "koca kuşluk" diyorlar.

Bunların hepsi bu vakte ait çeşitli ince isimlerdir.
Yani Türkçe'de kuşluk; genç kuşluk, orta kuşluk, koca kuşluk diye üçe ayrılmış.Yani Türkçe'de kuşluk; genç kuşluk, orta kuşluk, koca kuşluk diye üçe ayrılmış. Ortaya, "kaba kuşluk" da derler. "Kaba kuşluk vaktinde çıktı geldi." gibi…Ortaya, "kaba kuşluk" da derler. "Kaba kuşluk vaktinde çıktı geldi." gibi… Genç kuşluk, kaba kuşluk, koca kuşluk. Genç kuşluk, kaba kuşluk, koca kuşluk.

Arapça'sında da dahve, dahiyye, dahıl ilkine; duhâ ikincisine; dahâu üçüncüsüne derler. Arapça'sında da dahve, dahiyye, dahıl ilkine; duhâ ikincisine; dahâu üçüncüsüne derler.

Buradaki maksat Allahu a'lem ilki. Ama ikincisine kadar ibadet ederse Buradaki maksat Allahu a'lem ilki. Ama ikincisine kadar ibadet ederse o sevabı mutlaka fazlasıyla alır.o sevabı mutlaka fazlasıyla alır. Çünkü daha uzun bir zaman ibadet etmiş oluyor.Çünkü daha uzun bir zaman ibadet etmiş oluyor. Kim sabah namazını kıldıktan sonra işrak vaktine kadar oturur ibadet eder,Kim sabah namazını kıldıktan sonra işrak vaktine kadar oturur ibadet eder, vaktini ibadetle geçirirse -camide yatıp uyuyacak değil ya-vaktini ibadetle geçirirse -camide yatıp uyuyacak değil ya- günahları denizlerin köpüğü kadar çok olsa bile affeder. günahları denizlerin köpüğü kadar çok olsa bile affeder.

Hay Allah razı olsun büyüklerimizden. Allah hocalarımıza rahmet eylesin. Hay Allah razı olsun büyüklerimizden. Allah hocalarımıza rahmet eylesin. Biz bilmiyorduk, bizi alıştırdılar.Biz bilmiyorduk, bizi alıştırdılar. Gözlerimizi oğuştura oğuştura zor yapıyorduk ama sabah namazından sonraGözlerimizi oğuştura oğuştura zor yapıyorduk ama sabah namazından sonra herkes pabucunu kapıp eve gidip biraz daha yatayım derken burada oturup zikrediyor,herkes pabucunu kapıp eve gidip biraz daha yatayım derken burada oturup zikrediyor, Yâsîn okuyor, tesbih çekiyor, Evrad'ı okuyorduk. Ne iyi yapıyormuşuz!Yâsîn okuyor, tesbih çekiyor, Evrad'ı okuyorduk. Ne iyi yapıyormuşuz! Meğerse hadîs-i şerîfe uygunmuş. Bizim büyüklerimiz hadîs-i şerîfleri hazmetmişler, Meğerse hadîs-i şerîfe uygunmuş. Bizim büyüklerimiz hadîs-i şerîfleri hazmetmişler, tavsiyeleri hadîs-i şerîflerin içinden çıkan mânalar... tavsiyeleri hadîs-i şerîflerin içinden çıkan mânalar...

Bu hadîs-i şerîf bize işrak namazımızın ve günün evvelinde ibadet etmeninBu hadîs-i şerîf bize işrak namazımızın ve günün evvelinde ibadet etmenin ne kadar kâr sağladığını gösterdi. İnsanın vakti olunca böyle şeyleri yapmalı. ne kadar kâr sağladığını gösterdi. İnsanın vakti olunca böyle şeyleri yapmalı.

"İşçiyim, erkenden gidiyorum hocam. Sabah namazını bile fabrikada kılıyorum." diyenler var. "İşçiyim, erkenden gidiyorum hocam. Sabah namazını bile fabrikada kılıyorum." diyenler var.

Eh kabul! Sen de pazar günü yap, bir göreyim. Eh kabul! Sen de pazar günü yap, bir göreyim. Bakalım, elinde imkân varken yapacak mısın, yapmayacak mısın…Bakalım, elinde imkân varken yapacak mısın, yapmayacak mısın… Bir tatil gününde göreyim. Bir tatil gününde göreyim. O bahane de, o bahane hakiki mi değil mi? Elinde fırsat olduğu zaman yap. O bahane de, o bahane hakiki mi değil mi? Elinde fırsat olduğu zaman yap.

Men celese ileyhi kavmün fe-lâ yekum hattâ yeste'zinehüm Men celese ileyhi kavmün fe-lâ yekum hattâ yeste'zinehüm ve men rae'sneyni câliseyni fe-lâ yeclis ileyhimâ hattâ yeste'zinehümâ ve men rae'sneyni câliseyni fe-lâ yeclis ileyhimâ hattâ yeste'zinehümâ ve lâ yüferrik ehadün beyne racüleyni fe-yeclis beynehümâ hattâ yeste'zinehümâ. ve lâ yüferrik ehadün beyne racüleyni fe-yeclis beynehümâ hattâ yeste'zinehümâ.

Bu da oturma âdâbıyla ilgili bir hadîs-i şerîf olarak karşımıza çıktı. Bu da oturma âdâbıyla ilgili bir hadîs-i şerîf olarak karşımıza çıktı. Abdullah b. Amr b. el-Âs rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Abdullah b. Amr b. el-Âs rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Men celese ileyhi kavmün fe-lâ yekum hattâ yeste'zinehüm. Men celese ileyhi kavmün fe-lâ yekum hattâ yeste'zinehüm. "Bir kimseye ki bir grup insan kalkar gelir yanına oturur,"Bir kimseye ki bir grup insan kalkar gelir yanına oturur, o kimse onlardan izin almadan oturduğu yerden kalkıp gitmesin." Nasıl olur bu? o kimse onlardan izin almadan oturduğu yerden kalkıp gitmesin."

Nasıl olur bu?

Diyelim ki siz bir kıraathânede veyahut kırda, bayırda bir münasip yerde oturuyorsunuz. Diyelim ki siz bir kıraathânede veyahut kırda, bayırda bir münasip yerde oturuyorsunuz. "Selamün aleyküm hacı efendi!" dedi, birkaç kişi geldi, senin yanına oturdu."Selamün aleyküm hacı efendi!" dedi, birkaç kişi geldi, senin yanına oturdu. İşte bir kimsenin yanına bir grup insan gelirse, onlardan izin almadan kalkıp gitmesin.İşte bir kimsenin yanına bir grup insan gelirse, onlardan izin almadan kalkıp gitmesin. Âdâb-ı muaşeret… Peygamber Efendimiz bize edep öğretiyor. Âdâb-ı muaşeret… Peygamber Efendimiz bize edep öğretiyor.

Onlar senin yanına geldiler, senin hatırın için oturmuyorlar mı? Evet. Onlar senin yanına geldiler, senin hatırın için oturmuyorlar mı?

Evet.

Tamam! Sen de, "Allah razı olsun…" filan biraz konuştuktan sonra dersin ki, Tamam! Sen de, "Allah razı olsun…" filan biraz konuştuktan sonra dersin ki, "Kusura bakmayın, vapura yetişecektim, şu kadar işim vardı, çok da"Kusura bakmayın, vapura yetişecektim, şu kadar işim vardı, çok da memnum oldum görüştüğümüze ama artık vaktim daraldı, müsaade ederseniz ben gideyim..." memnum oldum görüştüğümüze ama artık vaktim daraldı, müsaade ederseniz ben gideyim..."

Peygamber Efendimiz işte böyle istiyor. Peygamber Efendimiz işte böyle istiyor. Senin yanına birkaç kişi gelip oturdu mu onlardan izin almadan kalkma. Bir edep bu… Senin yanına birkaç kişi gelip oturdu mu onlardan izin almadan kalkma. Bir edep bu… Bir başkası; Ve men rae'sneyni câliseyni. "Her kim ki iki kişiyi oturmuş görür…"Bir başkası;

Ve men rae'sneyni câliseyni. "Her kim ki iki kişiyi oturmuş görür…"
Fe-lâ yeclis ileyhimâ hattâ yeste'zinehümâ.Fe-lâ yeclis ileyhimâ hattâ yeste'zinehümâ. "Onların yanına gelip oturmasın, onlardan izin almadıkça." "Onların yanına gelip oturmasın, onlardan izin almadıkça."

Bak, ne edep! Hani çöl bedevisiydi? İşte o çöl bedevisiniBak, ne edep! Hani çöl bedevisiydi? İşte o çöl bedevisini Peygamber Efendimiz, nûr-ı vahy ile, nûr-ı nübüvvetle, edepli edepli,Peygamber Efendimiz, nûr-ı vahy ile, nûr-ı nübüvvetle, edepli edepli, öğrete öğrete insanların en zarifi haline getirdi. öğrete öğrete insanların en zarifi haline getirdi. En zarif insanlar, âdâb-ı muaşereti en yüksek insanlar haline geldiler. En zarif insanlar, âdâb-ı muaşereti en yüksek insanlar haline geldiler.

İki kişi otururken üçüncüsü, "Müsaade ederseniz ben de yanınıza oturabilir miyim?" diyecek. İki kişi otururken üçüncüsü, "Müsaade ederseniz ben de yanınıza oturabilir miyim?" diyecek.

Neden? Özel konuşuyorlardır, işleri vardır, mahrem bir şey anlatmaları gerekiyordur. Ondan. Neden?

Özel konuşuyorlardır, işleri vardır, mahrem bir şey anlatmaları gerekiyordur. Ondan.
Edep bu! Buna edep derler, âdâb-ı muaşeretten bir ince edep.Edep bu! Buna edep derler, âdâb-ı muaşeretten bir ince edep. Oturursan adamlar susup kalacak, senin yanında konuşamayacaklar. Oturursan adamlar susup kalacak, senin yanında konuşamayacaklar.

Beynehümâ hattâ yeste'zinehümâ.Beynehümâ hattâ yeste'zinehümâ. "Bir kimse aralarına oturmak için izin almadıkça iki kimseyi birbirinden ayırmasın." "Bir kimse aralarına oturmak için izin almadıkça iki kimseyi birbirinden ayırmasın."

"Hele durun bakalım, ben de aranıza geleyim." deyip "cup" diye arasına oturuyor. Olmaz! "Hele durun bakalım, ben de aranıza geleyim." deyip "cup" diye arasına oturuyor.

Olmaz!

Bir izin al bakalım. İki kişi yan yana duruyor, Peygamber Efendimiz, "arasını ayırmasın." diyor. Bir izin al bakalım. İki kişi yan yana duruyor, Peygamber Efendimiz, "arasını ayırmasın." diyor. İzin alsın, "Müsaade eder misin, şuraya oturabilir miyim?" diye, ondan sonra. İzin alsın, "Müsaade eder misin, şuraya oturabilir miyim?" diye, ondan sonra. Bunlar edeplerle ilgili üç tavsiye olmuş oldu. Bunlar edeplerle ilgili üç tavsiye olmuş oldu.

Men celese fi'l-mescidi yentazırü's-salâte fe -hüve fî salâtin Men celese fi'l-mescidi yentazırü's-salâte fe

-hüve fî salâtin
ve'l-melâiketü tekûlu Allahümmağfir lehû Allahümmerhamhu mâ lem yuhdis. ve'l-melâiketü tekûlu Allahümmağfir lehû Allahümmerhamhu mâ lem yuhdis.

Bu hadîs-i şerîf, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiştir.Bu hadîs-i şerîf, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiştir. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Men celese fi'l-mescidi.Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

Men celese fi'l-mescidi.
"Her kim ki mescitte oturursa..." Niçin? Yentazırü's-salâte."Her kim ki mescitte oturursa..."

Niçin?

Yentazırü's-salâte.
"Namaz vakti gelecek, namazı bekliyor." Namazı bekleyerek mescitte her kim oturursa… "Namaz vakti gelecek, namazı bekliyor."

Namazı bekleyerek mescitte her kim oturursa…

Fe-hüve fî salâtin. "O, namazda sayılır." "Namaz kılmıyor hocam!" Fe-hüve fî salâtin. "O, namazda sayılır."

"Namaz kılmıyor hocam!"

Biliyorum kılmadığını. Oturuyor ve namazı kılmak için bekliyor ya…Biliyorum kılmadığını. Oturuyor ve namazı kılmak için bekliyor ya… Namazı kılmak için bekleyen kimsenin namazdaymış gibi sevabı işler.Namazı kılmak için bekleyen kimsenin namazdaymış gibi sevabı işler. Taksimetre çalışıyor, namaz kılıyormuş gibi sevabı gelir durur... Taksimetre çalışıyor, namaz kılıyormuş gibi sevabı gelir durur...

Mescit bu, Allah'ın mübarek ibadethânesi… Allah'ın rahmet nazarıyla baktığı yer. Mescit bu, Allah'ın mübarek ibadethânesi… Allah'ın rahmet nazarıyla baktığı yer. Küçümseme! Onun için abdestini önceden al, camiye erken gel, otur.Küçümseme! Onun için abdestini önceden al, camiye erken gel, otur. İlla ezan okunacak, sünnet kaçacak, imama zor yetişecek, ondan sonra daİlla ezan okunacak, sünnet kaçacak, imama zor yetişecek, ondan sonra da dua etmeden pabucunu alıp kaçacak. Yahu sen sevap kazanmak istemiyor musun? dua etmeden pabucunu alıp kaçacak.

Yahu sen sevap kazanmak istemiyor musun?

"İstiyorum." Erkenden gel, biraz tesbih çek, Kur'an oku... Sonra devam ediyor: "İstiyorum."

Erkenden gel, biraz tesbih çek, Kur'an oku...

Sonra devam ediyor:

Ve'l-melâiketü tekûlu. "Melekler der ki:" Allahümmağfir lehû. "Yâ Rabbi! Ve'l-melâiketü tekûlu. "Melekler der ki:" Allahümmağfir lehû. "Yâ Rabbi! Sen buna mağfiret eyle." Allahümmerhamhu. "'Yâ Rabbi! Sen buna rahmet eyle.' derler." Sen buna mağfiret eyle." Allahümmerhamhu. "'Yâ Rabbi! Sen buna rahmet eyle.' derler."

Melekler öyle yapan bir kimseye dua ediverir. Melekler öyle yapan bir kimseye dua ediverir.

Onun için akıllı ve uyanık bir müslümanOnun için akıllı ve uyanık bir müslüman bu sevaplardan almak ve melekleri kendisine dua ettirtmek için namaza erken, ezan okunmadan evvel gelir.bu sevaplardan almak ve melekleri kendisine dua ettirtmek için namaza erken, ezan okunmadan evvel gelir. Sen kendin dua edersin; "Yâ Rabbi! Sen beni affeyle, mağfiret eyle, Sen kendin dua edersin;

"Yâ Rabbi! Sen beni affeyle, mağfiret eyle,
bana rahmetini ihsan eyle." dersin ama melekler dedi mi, onlar Allah'ın günah işlememiş,bana rahmetini ihsan eyle." dersin ama melekler dedi mi, onlar Allah'ın günah işlememiş, mübarek, ruhanî varlıklarıdır, onların duasını Allah reddetmez. mübarek, ruhanî varlıklarıdır, onların duasını Allah reddetmez.

Camiye erken gelmek bir İslâmî edeptir, kazançlı bir şeydir. Ama bir şartı var; Camiye erken gelmek bir İslâmî edeptir, kazançlı bir şeydir. Ama bir şartı var;

Mâ lem yuhdis.Mâ lem yuhdis. "Hades yani abdest kaçıracak bir şey veyahut fazileti izale edecek konuşma yapmadıkça." "Hades yani abdest kaçıracak bir şey veyahut fazileti izale edecek konuşma yapmadıkça."

Yuhaddis de okunabilir, yuhdis de okunabilir.Yuhaddis de okunabilir, yuhdis de okunabilir. Yani diliyle günah işlemedikçe veyahut abdestini kaçırmadıkça namazda gibidir ve melekler ona,Yani diliyle günah işlemedikçe veyahut abdestini kaçırmadıkça namazda gibidir ve melekler ona, Allahümmağfir lehû, Allahümmerhamhu, 'Yâ Rabbi! Buna mağfiret eyle. Yâ Rabbi! Buna rahmet eyle.' diye dua eder. Allahümmağfir lehû, Allahümmerhamhu, 'Yâ Rabbi! Buna mağfiret eyle. Yâ Rabbi! Buna rahmet eyle.' diye dua eder.

Men cemeallâhu lehû erbaa hısâlin cemeallâhu lehû hayran beyne'd-dünyâMen cemeallâhu lehû erbaa hısâlin cemeallâhu lehû hayran beyne'd-dünyâ ve'l-âhireti kalben şâkiren ve lisânen zâkiren ve dâren kasdan ve zevceten sâlihaten. ve'l-âhireti kalben şâkiren ve lisânen zâkiren ve dâren kasdan ve zevceten sâlihaten.

Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş hadîs-i şerîf. Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: Men. "Her kim ki…" Cemeallâhu lehû erbaa hısâlin.Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: Men. "Her kim ki…" Cemeallâhu lehû erbaa hısâlin. "Allah ona şu dört şeyi vermiştir." Başına, bu dört şeyi toplamış, dört şeyi nasip etmiştir. "Allah ona şu dört şeyi vermiştir."

Başına, bu dört şeyi toplamış, dört şeyi nasip etmiştir.

Ne demektir bu? Cemeallâhu lehû hayren beyne'd-dünyâ ve'l-âhireti. Ne demektir bu?

Cemeallâhu lehû hayren beyne'd-dünyâ ve'l-âhireti.
"Dünya ve âhiretin hayırlarını ona toplamış demektir." "Dünya ve âhiretin hayırlarını ona toplamış demektir."

Onun hem dünyası hem âhireti mâmurdur ve o kimse dünya ve âhiret hayırlarına ermiş demektir. Onun hem dünyası hem âhireti mâmurdur ve o kimse dünya ve âhiret hayırlarına ermiş demektir.

Nedir bu dört şey? Kalben şâkiren. "Şükredici bir gönül, kalp." Nedir bu dört şey?

Kalben şâkiren. "Şükredici bir gönül, kalp."

Kalbin Türkçesi gönüldür. Şükredici bir gönlü var mı tamam, güzel. Kalbin Türkçesi gönüldür. Şükredici bir gönlü var mı tamam, güzel.

İkincisi; Ve lisânen zâkiren. "Zikredici bir dil." İkincisi;

Ve lisânen zâkiren. "Zikredici bir dil."

Allah Allah, lâ ilâhe illallah, sübhanallah, elhamdülillah, Allahu Ekber,Allah Allah, lâ ilâhe illallah, sübhanallah, elhamdülillah, Allahu Ekber, yâ Rabbi yâ Rabbi, yâ Hay yâ Hû, yâ Kayyûm... Yani zikir ile meşgul kalbi, iki. yâ Rabbi yâ Rabbi, yâ Hay yâ Hû, yâ Kayyûm...

Yani zikir ile meşgul kalbi, iki.

Ve dâren kasden. "Orta halli, mutedil bir ev." Vermişse ne mutlu! Ve dâren kasden. "Orta halli, mutedil bir ev."

Vermişse ne mutlu!

Ve zevceten sâlihaten. "Ve saliha bir hatun, eş, hanım vermişse…" Ve zevceten sâlihaten. "Ve saliha bir hatun, eş, hanım vermişse…"

Kimde bu dört şey varsa ona hem dünyanın hem âhiretin hayırlarını toplayıvermiş demektir. Kimde bu dört şey varsa ona hem dünyanın hem âhiretin hayırlarını toplayıvermiş demektir.

Bir daha izah edelim: Bir daha izah edelim:

Kalben şâkiren. Mü'minin kalbi şükredici olmalıymış. Kalben şâkiren.

Mü'minin kalbi şükredici olmalıymış.

"Bir insanda böyle bir şey varsa hayra ermiş bir kimse demektir." dediğine göre "Bir insanda böyle bir şey varsa hayra ermiş bir kimse demektir." dediğine göre biz buradan ibret çıkartıyoruz; kalbimiz şükredici olacak.biz buradan ibret çıkartıyoruz; kalbimiz şükredici olacak. Yani gönlümüzden, "Yâ Rabbi! Bana şu nimeti verdin çok şükür. Şuna da erdirdin çok şükür.Yani gönlümüzden, "Yâ Rabbi! Bana şu nimeti verdin çok şükür. Şuna da erdirdin çok şükür. Buna da erdirdin çok şükür." diye Allah'ın nimetlerini düşüneceğiz, şükredici olacağız. Buna da erdirdin çok şükür." diye Allah'ın nimetlerini düşüneceğiz, şükredici olacağız. Allah'ın bin bir tane nimeti vardır, insanoğlu nankördür, bir gün birazcık başı ağrır hepsini siler; Allah'ın bin bir tane nimeti vardır, insanoğlu nankördür, bir gün birazcık başı ağrır hepsini siler;

"Zaten ben bu dünyada bir gün yüzü mü gördüm." der. "Zaten ben bu dünyada bir gün yüzü mü gördüm." der.

Gördün tabi, sıhhattesin, afiyettesin, sağsın, esensin!.. Gördün tabi, sıhhattesin, afiyettesin, sağsın, esensin!..

Komşumuz Irak'a bak!Komşumuz Irak'a bak! Iraklı birisi; "İnsanlar petrol için kuyruğa girip kavga ediyorlar. Petrol Irak'tan çıkıyor.Iraklı birisi;

"İnsanlar petrol için kuyruğa girip kavga ediyorlar. Petrol Irak'tan çıkıyor.
Petrol çıkan memlekette insanlar petrol alacağız diye birbirleriyle kuyrukta kavga ediyorlar.Petrol çıkan memlekette insanlar petrol alacağız diye birbirleriyle kuyrukta kavga ediyorlar. Gıda yok bir şey yok…" diyor. Bak, senin burada yediğin önünde yemediğin ardında.Gıda yok bir şey yok…" diyor.

Bak, senin burada yediğin önünde yemediğin ardında.
Çarşı pazar dolu; istersen hamsi istersen palamut alırsın, istersen et istersen ciğer alırsın.Çarşı pazar dolu; istersen hamsi istersen palamut alırsın, istersen et istersen ciğer alırsın. Her şey var, bol… Meyveler, sebzeler… Kimse kırmızı kırmızı elmaların, Her şey var, bol… Meyveler, sebzeler… Kimse kırmızı kırmızı elmaların, üzümlerin vesairenin yüzüne bakmıyor. Kış geldi, Ankara'ya kar yağıyor. üzümlerin vesairenin yüzüne bakmıyor.

Kış geldi, Ankara'ya kar yağıyor.
Salkım salkım üzümler her yerde var. "Çok şükür yâ Rabbi!" de, nimetleri bir düşün bakalım.Salkım salkım üzümler her yerde var. "Çok şükür yâ Rabbi!" de, nimetleri bir düşün bakalım. Parayla almak isteseydin elinde bulunan nimetlerin hepsini parayla temin edebilir miydin?Parayla almak isteseydin elinde bulunan nimetlerin hepsini parayla temin edebilir miydin? Sıhhatin var, Allah seni müslüman yaratmış, evin barkın var… Ona da gelecek ya sıra… Sıhhatin var, Allah seni müslüman yaratmış, evin barkın var… Ona da gelecek ya sıra… Nimetleri düşünecek, şükredici olacak. Birisi çıplakmış, bir şeyi yokmuş,Nimetleri düşünecek, şükredici olacak.

Birisi çıplakmış, bir şeyi yokmuş,
kendisini beline kadar kumla örtmüş.kendisini beline kadar kumla örtmüş. Musa aleyhisselam geçiyormuş, şikâyet etmiş, demiş ki; Musa aleyhisselam geçiyormuş, şikâyet etmiş, demiş ki;

"Yâ Musa! Hiç bir şeyim yok. Bak! Açlıktan, açıklıktan"Yâ Musa! Hiç bir şeyim yok. Bak! Açlıktan, açıklıktan üstümü örtecek bir şey de yok da kumla örtündüm." üstümü örtecek bir şey de yok da kumla örtündüm."

"Şükreyle haline." demiş Musa aleyhisselam. "Neyim varmış ki neyime şükredeyim?" demiş. "Şükreyle haline." demiş Musa aleyhisselam.

"Neyim varmış ki neyime şükredeyim?" demiş.

Bir rüzgâr esmeye başlamış, kumlar da gitmiş… Haydi bakalım!Bir rüzgâr esmeye başlamış, kumlar da gitmiş… Haydi bakalım! İşte kumun vardı, hiç olmazsa örtüyordu seni. Biraz sonra, sabretseydin,İşte kumun vardı, hiç olmazsa örtüyordu seni. Biraz sonra, sabretseydin, Allah başka şey de verecekti belki. Edepsiz!.. Allah başka şey de verecekti belki. Edepsiz!..

İçinde bulunduğumuz durumda kendimizden aşağıdakilere bakarsak şükrümüz artar. İçinde bulunduğumuz durumda kendimizden aşağıdakilere bakarsak şükrümüz artar. Kendimizden yukarıya bakarsak olmaz. Kendimizden yukarıya bakarsak olmaz.

Vehbi Koç'un şu kadar fabrikası var, falancanın Mercedes 500'ü var, Vehbi Koç'un şu kadar fabrikası var, falancanın Mercedes 500'ü var, filancanın deniz kenarında yalısı var. filancanın deniz kenarında yalısı var.

Sen bir de şu gecekonduya gel bakalım. Sen bir de şu gecekonduya gel bakalım. Gecekondusu yok, kirayı vermek için uğraşıyor, kiralığı da bulamıyor; Gecekondusu yok, kirayı vermek için uğraşıyor, kiralığı da bulamıyor; bir de ona bak bakalım. Biraz da halden haberin olsun. bir de ona bak bakalım. Biraz da halden haberin olsun.

Yolcunun birisi gelmiş hancıya; "Hey hancı, gel buraya..." demiş. Gelmiş; Yolcunun birisi gelmiş hancıya;

"Hey hancı, gel buraya..." demiş. Gelmiş;

"Buyur efendi." demiş. "Buyur efendi." demiş.

"Kahvaltı istiyorum; kızartma olsun, taze ekmek olsun…" "Kahvaltı istiyorum; kızartma olsun, taze ekmek olsun…"

Demek ki cebinde parası, kesesinde altınlar var anlaşılan. Demek ki cebinde parası, kesesinde altınlar var anlaşılan.

"Yağ olsun, zeytin olsun, peynir olsun, kaymak olsun, baldan da haberin var mı?" demiş. "Yağ olsun, zeytin olsun, peynir olsun, kaymak olsun, baldan da haberin var mı?" demiş.

Bal da istiyor yanında. O da biraz sonra getirmiş önüne, bir kuru ekmek, biraz da zeytin koymuş, Bal da istiyor yanında. O da biraz sonra getirmiş önüne, bir kuru ekmek, biraz da zeytin koymuş,

"Bak yolcu efendi! İşte peynir, işte zeytin, işte ekmek… Biraz da halden haberin olsun." demiş. "Bak yolcu efendi! İşte peynir, işte zeytin, işte ekmek… Biraz da halden haberin olsun." demiş.

"Baldan değil biraz da halden haberin olsun." demiş. "Baldan değil biraz da halden haberin olsun." demiş.

Aşağı bakanın şükrü artar, şükreci bir kalbimiz olacak; bir. Başka neyimiz olacak? Aşağı bakanın şükrü artar, şükreci bir kalbimiz olacak; bir.

Başka neyimiz olacak?

Zikredici bir dilimiz olacak. Dilimiz zikredecek. Zikredici bir dilimiz olacak. Dilimiz zikredecek. Zikir de kolay; elhamdülillah, eş-şükrü lillah, lâ ilâhe illallah, Allah Allah...Zikir de kolay; elhamdülillah, eş-şükrü lillah, lâ ilâhe illallah, Allah Allah... En kolayı Allah, Allah, Allah… Gayet rahat diyebilirsin.En kolayı Allah, Allah, Allah… Gayet rahat diyebilirsin. Yolda gidiyorsun, vasıtaya bindin, dükkândasın müşteri gelmedi, çalışıyorsun, çabalıyorsun; olur.Yolda gidiyorsun, vasıtaya bindin, dükkândasın müşteri gelmedi, çalışıyorsun, çabalıyorsun; olur. Onu da yapabiliriz. Şükredici bir gönlümüz olabilir, yapabiliriz; dilimiz de zikirde olabilir. Onu da yapabiliriz.

Şükredici bir gönlümüz olabilir, yapabiliriz; dilimiz de zikirde olabilir.

Üçüncüsü; Ve dâren kasden. "Mutedil bir ev." Üçüncüsü;

Ve dâren kasden. "Mutedil bir ev."

Ne kadar hikmetlidir Peygamber Efendimiz'in sözleri. Mutedil ev ne demek? Ne kadar hikmetlidir Peygamber Efendimiz'in sözleri.

Mutedil ev ne demek?

Çok dar olsa çocuklar başka yerde, anne baba başka yerde yatacak. Çok dar olsa çocuklar başka yerde, anne baba başka yerde yatacak. Bir iki odası olsa iyi olur doğrusu. Ama çok da geniş, şatafatlı filan olmasını söylemiyor.Bir iki odası olsa iyi olur doğrusu. Ama çok da geniş, şatafatlı filan olmasını söylemiyor. Suudi Arabistan'da bizim mühendis arkadaşlar var. Suudi Arabistan'da bizim mühendis arkadaşlar var. Rakamını unuttum da birisi onlara ısmarlamış, köşk yaptıracak; dört bin metrekare sahası...Rakamını unuttum da birisi onlara ısmarlamış, köşk yaptıracak; dört bin metrekare sahası... Dört dönümlük ev yaptırıyor, daire! "Mutedil bir ev" demiş. Ve zevceten sâlihaten. Dört dönümlük ev yaptırıyor, daire!

"Mutedil bir ev" demiş.

Ve zevceten sâlihaten.

Saliha bir zevcesi oldu mu, o da çok güzel. Bakın, "saliha bir zevce" diyor,Saliha bir zevcesi oldu mu, o da çok güzel. Bakın, "saliha bir zevce" diyor, güzellik müsabakasına girmiş de kazanmış bir kadın demiyor. Saliha diyor saliha! güzellik müsabakasına girmiş de kazanmış bir kadın demiyor. Saliha diyor saliha! Yani müslüman, mütedeyyin, Allah'ın sevdiği sıfatlara sahip bir hatuncağız… Yani müslüman, mütedeyyin, Allah'ın sevdiği sıfatlara sahip bir hatuncağız… Namazını kılıyor, itikadı yerinde, tesettürlü. Efendisi evde yokken malında ona hıyanet etmiyor.Namazını kılıyor, itikadı yerinde, tesettürlü. Efendisi evde yokken malında ona hıyanet etmiyor. Namusunu hıfzediyor, koruyor, kolluyor. İşte saliha bir hatuncağız!Namusunu hıfzediyor, koruyor, kolluyor. İşte saliha bir hatuncağız! Hanımlarımızın kıymetini bileceğiz. O artist gibi olamaz,Hanımlarımızın kıymetini bileceğiz.

O artist gibi olamaz,
o artistler süsleneceğiz güzelleşeceğiz diye yüz binlerce lira para harcıyorlar.o artistler süsleneceğiz güzelleşeceğiz diye yüz binlerce lira para harcıyorlar. Sen onunla onu ne kıyas ediyorsun!Sen onunla onu ne kıyas ediyorsun! Bunun içinde öyle bir süs var ki iman süsü, hiç kimse erişemez ona. Bunun içinde öyle bir süs var ki iman süsü, hiç kimse erişemez ona. Ona kıyas ediyor zavallı müslümancıklar. Dışarıda gördüklerine kıyas ediyor, Ona kıyas ediyor zavallı müslümancıklar. Dışarıda gördüklerine kıyas ediyor, eve geliyor kavga ediyor. Sen onun öteki güzelliğini gör bakalım.eve geliyor kavga ediyor. Sen onun öteki güzelliğini gör bakalım. Ya senin kavuğunu yere eğdirseydi!.. Ya senin kavuğunu yere eğdirseydi!..

Onun için saliha bir hatunu, orta halli bir evi, zikredici bir dili, Onun için saliha bir hatunu, orta halli bir evi, zikredici bir dili, şükredici bir gönlü oldu mu Allah demek ki o kimseye dünyanınşükredici bir gönlü oldu mu Allah demek ki o kimseye dünyanın ve âhiretin hayırlarını vermiş demektir.ve âhiretin hayırlarını vermiş demektir. Çünkü evi var, hanımı da kendisine yardımcı; illa şunu isterim, bunu isterim demiyor.Çünkü evi var, hanımı da kendisine yardımcı; illa şunu isterim, bunu isterim demiyor. Gönlü de müsait, ibadetini yapar âhiretini de kazanır. Gönlü de müsait, ibadetini yapar âhiretini de kazanır.

Kimisi de insanı dinden imandan çıkartır, Allah korusun. Kimisi de insanı dinden imandan çıkartır, Allah korusun.

Men cehheze ğâziyen fî sebîlillah fe-kad ğazâ ve men hallefe ğâziyen Men cehheze ğâziyen fî sebîlillah fe-kad ğazâ ve men hallefe ğâziyen fî sebîlillâhi fî ehlihî bi-hayrin fe-kad ğazâ. Gaza ile ilgili bir hadîs-i şerîf. fî sebîlillâhi fî ehlihî bi-hayrin fe-kad ğazâ.

Gaza ile ilgili bir hadîs-i şerîf.

Gaza, "cihat etmek, Allah yolunda düşmanla çarpışmaya girmek" demek. Gaza, "cihat etmek, Allah yolunda düşmanla çarpışmaya girmek" demek. Müslümanlıkta Allah yolunda cihadın Müslümanlıkta Allah yolunda cihadın çok büyük sevabı vardır. Can tehlikesi var; mal da gidiyor, tabii can da gidebilir.çok büyük sevabı vardır. Can tehlikesi var; mal da gidiyor, tabii can da gidebilir. Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki: Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki:

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

İnnallâhe'şterâ mine'l-mü'minîne enfüsehüm ve emvâlehüm bi-enne lehumü'l-cenneh. İnnallâhe'şterâ mine'l-mü'minîne enfüsehüm ve emvâlehüm bi-enne lehumü'l-cenneh. "Allah müslümanlardan canlarını ve mallarını, mukabilinde cenneti vererek satın almıştır." "Allah müslümanlardan canlarını ve mallarını, mukabilinde cenneti vererek satın almıştır."

Âyet-i kerîme sanki bir alışveriş gibi anlatıyor. Âyet-i kerîme sanki bir alışveriş gibi anlatıyor.

"Al cenneti ver bunları." der gibi, bir pazarlık gibi anlatıyor. "Al cenneti ver bunları." der gibi, bir pazarlık gibi anlatıyor.

Dedelerimiz hep öyle geçti, bir rahat vakit görmediler.Dedelerimiz hep öyle geçti, bir rahat vakit görmediler. Bu diyarlara geldiler, gelmeden önce de hep cihat cihat, hücum hücum… Bu diyarlara geldiler, gelmeden önce de hep cihat cihat, hücum hücum… Allah bize yardım etti, biz buralara öyle geldik.Allah bize yardım etti, biz buralara öyle geldik. Düşmanlar Haçlı orduları tertip etiler, tâ Kudüs'ü aldılar.Düşmanlar Haçlı orduları tertip etiler, tâ Kudüs'ü aldılar. Kadın, ihtiyar, yaşlı hepsini yaktılar, yağmaladılar.Kadın, ihtiyar, yaşlı hepsini yaktılar, yağmaladılar. Allah, Selahaddin-i Eyyûbî gibi kahramanlarla yine müslümanları kurtardı. Allah, Selahaddin-i Eyyûbî gibi kahramanlarla yine müslümanları kurtardı.

Geçen gün Cezerî hazretlerinin Hisnü'l-Hasîn'inin mukaddimesini okuyordum.Geçen gün Cezerî hazretlerinin Hisnü'l-Hasîn'inin mukaddimesini okuyordum. O güzel kitapta duaları toplamış. Çok güzel dualar olan bir kitap! Diyor ki; O güzel kitapta duaları toplamış. Çok güzel dualar olan bir kitap! Diyor ki;

"Bu duaları toplamaya, okumaya, yazmaya başladım; düşman çevremde. Düşman şehri sardı. "Bu duaları toplamaya, okumaya, yazmaya başladım; düşman çevremde. Düşman şehri sardı. Yazmaya perşembe günü başladım, pazartesi günü defoldular, elhamdülillah." Yazmaya perşembe günü başladım, pazartesi günü defoldular, elhamdülillah."

İşte ne olduysa kuşatmayı kaldırıp firar edip gitmişler. Biz böyle çok dert çektik. İşte ne olduysa kuşatmayı kaldırıp firar edip gitmişler.

Biz böyle çok dert çektik.

Peygamber Efendimiz'in Mekke devrinde öyle olmadı mı? Peygamber Efendimiz'in Mekke devrinde öyle olmadı mı?

Mekke'den dışarı çıkarttılar, Habeşistan'a ve Medine'ye gittiler. Mekke'den dışarı çıkarttılar, Habeşistan'a ve Medine'ye gittiler. Medine'de "Orada onları öldürelim." diye olaylar oldu... Bu iş böyle gelmiş ne yapalım.Medine'de "Orada onları öldürelim." diye olaylar oldu...

Bu iş böyle gelmiş ne yapalım.
İnsan doğru olduğu, herkese iyilik istediği, boynu bükük durduğu zaman yine rahat etmiyor. İnsan doğru olduğu, herkese iyilik istediği, boynu bükük durduğu zaman yine rahat etmiyor. Dünyanın hâli böyle… Edepsiz yine edepsizliğini yapabiliyor. Dünyanın hâli böyle… Edepsiz yine edepsizliğini yapabiliyor.

Mesela Yunanistan'ın yaptığına bakın.Mesela Yunanistan'ın yaptığına bakın. Onun için kaide şudur: Hazır ol cenge, eğer ister isen sulh u salâh. Onun için kaide şudur:

Hazır ol cenge, eğer ister isen sulh u salâh.

Cenge hazır olur, güçlü kuvvetli olursun; o zaman kimse sataşamaz. Cenge hazır olur, güçlü kuvvetli olursun; o zaman kimse sataşamaz. Sen de dobra dobra alnın açık yaşarsın. İnsan bir kere ölecek.Sen de dobra dobra alnın açık yaşarsın. İnsan bir kere ölecek. Ölecekse ölür, göreceğiz, ne yapalım! Birisi gelirse kaçacak mıyız? Kaçmayız, mü'min kaçmaz! Ölecekse ölür, göreceğiz, ne yapalım! Birisi gelirse kaçacak mıyız? Kaçmayız, mü'min kaçmaz!

el-Firârü yevme'z-zahfi. "Savaş günü cepheden kaçmak büyük günahtır." el-Firârü yevme'z-zahfi. "Savaş günü cepheden kaçmak büyük günahtır."

Bizim dinimizde kebâirden, büyük günahlardandır. Biz kaçmayız, dururuz. Bizim dinimizde kebâirden, büyük günahlardandır. Biz kaçmayız, dururuz. Ne yapalım, kalırsak gazi, ölürsek şehit oluruz. Bizim başarımız imanımızdan.Ne yapalım, kalırsak gazi, ölürsek şehit oluruz. Bizim başarımız imanımızdan. Şimdi çok kimse bunun bundan olduğunu bilmiyor.Şimdi çok kimse bunun bundan olduğunu bilmiyor. Bizim dedelerimiz kahramanmış; nereden almış kahramanlığı onu bilmiyorlar. Bizim dedelerimiz kahramanmış; nereden almış kahramanlığı onu bilmiyorlar.

Gaza ile ilgili hadîs-i şerîf… Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz: Gaza ile ilgili hadîs-i şerîf… Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz:

Men cehheze ğâziyen. "Kim bir gaziyi cihazlandırırsa…" Men cehheze ğâziyen. "Kim bir gaziyi cihazlandırırsa…"

"Al evladım ok; al sana halis, güzel çelikten yapılmış kılıç; al evladım makineli;"Al evladım ok; al sana halis, güzel çelikten yapılmış kılıç; al evladım makineli; al evladım kalaşnikof…" Zamana göre tabi. O zaman öyleydi. al evladım kalaşnikof…"

Zamana göre tabi. O zaman öyleydi.

"Al evladım, geri tepmesiz top, bazuka… "Al evladım, geri tepmesiz top, bazuka… Bunu bir tanka bir tane patlattın mı tank da içindekiler de gider." Bunu bir tanka bir tane patlattın mı tank da içindekiler de gider."

Bir insan bir gaziyi böyle teçhiz eder, silahlandırırsa… Veyahut devesini, vasıtasını verir; Bir insan bir gaziyi böyle teçhiz eder, silahlandırırsa… Veyahut devesini, vasıtasını verir;

"Al, haydi! Cihada gideceksin, yürüme, yorulma, orada sana güç, kuvvet lazım!" diye teçhiz ederse… "Al, haydi! Cihada gideceksin, yürüme, yorulma, orada sana güç, kuvvet lazım!" diye teçhiz ederse… Allah yolunda, fî sebîlillah… Hem teçhiz eden, hem giden, gaza yapan kimse Allah yolunda olacak. Allah yolunda, fî sebîlillah… Hem teçhiz eden, hem giden, gaza yapan kimse Allah yolunda olacak.

Git, müslümana saldır, olur mu o zaman? Fena olur! Git, müslümana saldır, olur mu o zaman?

Fena olur!

Peygamber Efendimiz; "İki müslüman silahla karşı karşıya geldiler mi ikisi de cehennemde." diyor. Peygamber Efendimiz;

"İki müslüman silahla karşı karşıya geldiler mi ikisi de cehennemde." diyor.

Neden? Birisi de ötekisini öldürmek istiyordu. Ölen de öldüren de tehlikede... Neden?

Birisi de ötekisini öldürmek istiyordu. Ölen de öldüren de tehlikede...
Onun için fî sebîlillah şartı var. Allah yolunda, Allah'ın istediği istikamette olacak.Onun için fî sebîlillah şartı var. Allah yolunda, Allah'ın istediği istikamette olacak. Hak galip gelsin de batıl, edepsizlik yeryüzünden silinsin, Allah'ın dini yayılsın diye olacak. Hak galip gelsin de batıl, edepsizlik yeryüzünden silinsin, Allah'ın dini yayılsın diye olacak.

İnsan böyle şartlara uygun bir tarzda gaziyi teçhiz ederse ne olur? Fe-kad ğazâ.İnsan böyle şartlara uygun bir tarzda gaziyi teçhiz ederse ne olur?

Fe-kad ğazâ.
"Kendisi gaza etmiş gibi olur." Yaşlı, kendisi gidemedi,"Kendisi gaza etmiş gibi olur."

Yaşlı, kendisi gidemedi,
parası var, aldı âlet edevatı gence verdi… Tamam, gaza etmiş gibi sevap alır. parası var, aldı âlet edevatı gence verdi…

Tamam, gaza etmiş gibi sevap alır.

Ve men halefe ğâziyen fî sebîlillah fî ehlihî bi-hayrin fe-kad ğazâ. Ve men halefe ğâziyen fî sebîlillah fî ehlihî bi-hayrin fe-kad ğazâ. "Her kim de Allah yolunda gazaya çıkmış olan bir kimsenin ailesi efradına"Her kim de Allah yolunda gazaya çıkmış olan bir kimsenin ailesi efradına arkadan iyi tarzda bakıverirse, onların işlerini görüverirse…"Fe-kad ğazâ. arkadan iyi tarzda bakıverirse, onların işlerini görüverirse…"Fe-kad ğazâ.

Mâlum, asker gazaya gidiyor, geride ne kalıyor? Mâlum, asker gazaya gidiyor, geride ne kalıyor?

Mesela icabında yeni evli taze gelin ile kucağında bir tane yavrusu kalıyor. Mesela icabında yeni evli taze gelin ile kucağında bir tane yavrusu kalıyor. Onun çarşıdan yiyeceğini alıverirsen, işini kollayıverirsen, evine bakıverirsen,Onun çarşıdan yiyeceğini alıverirsen, işini kollayıverirsen, evine bakıverirsen, hıfz u himaye edersen, kem gözlerden muhafaza edersen… hıfz u himaye edersen, kem gözlerden muhafaza edersen…

Fe-kad ğazâ. "O zaman da öyle yapan kimse gaza etmiş olur." Fe-kad ğazâ. "O zaman da öyle yapan kimse gaza etmiş olur."

Çünkü gazinin gözü arkada kalmıyor, emniyetli… Çünkü gazinin gözü arkada kalmıyor, emniyetli… O öbür tarafa Allah yolunda savaşa gitti, beri tarafta evini hırsızlar,O öbür tarafa Allah yolunda savaşa gitti, beri tarafta evini hırsızlar, hayırsızlar yağmalarsa ne olur? O da, koruyan da gaza etmiş gibi olur.hayırsızlar yağmalarsa ne olur?

O da, koruyan da gaza etmiş gibi olur.
Gazinin ailesini koruyup kollayan da, gaziyi silahlandıran, teçhizatını sağlayan daGazinin ailesini koruyup kollayan da, gaziyi silahlandıran, teçhizatını sağlayan da cihat etmiş, gaza etmiş gibi olur. cihat etmiş, gaza etmiş gibi olur.

Men hâfeza ale's-salavâti'l-hamsi'l-mektûbeti alâ rukûihinneMen hâfeza ale's-salavâti'l-hamsi'l-mektûbeti alâ rukûihinne ve sucûdihinne ve vudûihinne ve mevâkîtihinneve sucûdihinne ve vudûihinne ve mevâkîtihinne ve alime ennehünne hakkun min ındillâhi dahale'l-cennete ev kâle vecebet lehu'l-cennetü. ve alime ennehünne hakkun min ındillâhi dahale'l-cennete ev kâle vecebet lehu'l-cennetü.

"Her kim beş vakit kendisine farz kılınmış olan namaza devam ederse…" "Her kim beş vakit kendisine farz kılınmış olan namaza devam ederse…"

Beş vakit namaza müdavemet ederse… Nasıl ederse? Beş vakit namaza müdavemet ederse…

Nasıl ederse?

Rükûlarına, secdelerine, abdest alışına hakkını vererek…Rükûlarına, secdelerine, abdest alışına hakkını vererek… Cambur cumbur, paldur küldür sıçratarak, yarım yamalak, ine kalka, jimnastik yapıyor gibi değil;Cambur cumbur, paldur küldür sıçratarak, yarım yamalak, ine kalka, jimnastik yapıyor gibi değil; hakkını vere vere… Ve mevâkîtihinne. "Zamanlarına da hakkını vererek." hakkını vere vere…

Ve mevâkîtihinne. "Zamanlarına da hakkını vererek."

Evvel vaktinde kılarak bu beş vakti kim kılarsa… Evvel vaktinde kılarak bu beş vakti kim kılarsa…

Ve alime ennehünne hakkun min ındillâhi.Ve alime ennehünne hakkun min ındillâhi. "Bu Allah indinden gelmiş bir hak vazifedir,"Bu Allah indinden gelmiş bir hak vazifedir, ben bunu yapacağım, diye bilerek beş vakit namazı kılarsa…" Dahale'l-cennete. ben bunu yapacağım, diye bilerek beş vakit namazı kılarsa…" Dahale'l-cennete. "Cennete girer." Beş vakte müdavim olan kimse cennete girer."Cennete girer."

Beş vakte müdavim olan kimse cennete girer.
Bir başka rivayette demiş ki: Vecebet lehu'l-cennetü.Bir başka rivayette demiş ki:

Vecebet lehu'l-cennetü.
"Cennet ona vacib olur, mutlaka cennete girer." "Cennet ona vacib olur, mutlaka cennete girer."

Men hâfeza alâ şuf'ati'd-duhâ ğufiret lehû zunûbuhû ve in kânet misle zebedi'l-bahri. Men hâfeza alâ şuf'ati'd-duhâ ğufiret lehû zunûbuhû ve in kânet misle zebedi'l-bahri.

Bu hadis, duhâ namazıyla ilgili bir hadîs-i şerîftir: Bu hadis, duhâ namazıyla ilgili bir hadîs-i şerîftir:

"Her kim duhânın iki rekâtına devam ederse, iki rekât duhâ namazı kılmaya devam ederse, "Her kim duhânın iki rekâtına devam ederse, iki rekât duhâ namazı kılmaya devam ederse, onun günahları denizin dalgalarının köpükleri kadar olsa bile gene afv u mağfiret olur." onun günahları denizin dalgalarının köpükleri kadar olsa bile gene afv u mağfiret olur."

Allahu Teâlâ hazretleri bizi ibadetlerimizi tadına vara vara, güzel güzel yapanlardan eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi ibadetlerimizi tadına vara vara, güzel güzel yapanlardan eylesin. Rızasına erenlerden eylesin. Cennetini, cemalini görenlerden eylesin. Rızasına erenlerden eylesin. Cennetini, cemalini görenlerden eylesin.

Bi-hürmeti esmâike'l hüsna, ve resûlike'l mücteba, ve bi-hürmeti hatme-i tehlil,Bi-hürmeti esmâike'l hüsna, ve resûlike'l mücteba, ve bi-hürmeti hatme-i tehlil, ve bi-hürmeti hatmi'l Kur'ani'l âzîm, ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l Fâtiha. ve bi-hürmeti hatmi'l Kur'ani'l âzîm, ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2