Namaz Vakitleri

21 Cemâziye'l-Evvel 1446
23 Kasım 2024
İmsak
06:23
Güneş
07:53
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Dünyasını Seven Âhiretine Zarar Verir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bâkî Olanı Fânî Olana Tercih Edin, Âhireti Tercih Eden Dünyalıktan Da Mahrum Kalmaz, Amel Defterinizi Tevbe ve | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Dünyasını Seven Âhiretine Zarar Verir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bâkî Olanı Fânî Olana Tercih Edin, Âhireti Tercih Eden Dünyalıktan Da Mahrum Kalmaz, Amel Defterinizi Tevbe ve | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzubillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Eûzubillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdulillâhi rabbil âlemîn. Essalâtu vesselâmu alâ seyyidil evvelîne vel âhirîn.el-Hamdulillâhi rabbil âlemîn. Essalâtu vesselâmu alâ seyyidil evvelîne vel âhirîn. Senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî. Ve men tebiahû bi ihsânin ilâ yevmiddîn. Emmâ ba'd.Senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî. Ve men tebiahû bi ihsânin ilâ yevmiddîn. Emmâ ba'd. Fe kâle’n-nebiyyu sallallâhu aleyhi vesellem. Men ehabbe dünyâhu edarra bi âhiratihî. Fe kâle’n-nebiyyu sallallâhu aleyhi vesellem. Men ehabbe dünyâhu edarra bi âhiratihî. Ve men ehabbe âhiratehû edarra bi dünyâhu feâsirû mâ yebkâ alâ yefnâ. Sadeka Rasûlullâh.Ve men ehabbe âhiratehû edarra bi dünyâhu feâsirû mâ yebkâ alâ yefnâ. Sadeka Rasûlullâh. Fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Elimizdeki hadis kitabından tesadüfen açmış olduğumuz bir sayfadaki hadîs-i şerîfleri;Elimizdeki hadis kitabından tesadüfen açmış olduğumuz bir sayfadaki hadîs-i şerîfleri; bizim bu akşamki hadis sohbetinde açıklamak istiyoruz.

bizim bu akşamki hadis sohbetinde açıklamak istiyoruz.

Fakat bu açıklamalara başlamadan önce Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz'eFakat bu açıklamalara başlamadan önce Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sevgimizin, saygımızın, hürmetimizin, bağlılığımızın ve ümmetliğimizin nişânesi olmak üzeresevgimizin, saygımızın, hürmetimizin, bağlılığımızın ve ümmetliğimizin nişânesi olmak üzere rûh-u pâkine hediye gönderelim.

rûh-u pâkine hediye gönderelim.

Ve onun cümle âlinin, ashabının, etbâının ve ahbâbının ruhlarına, vesair enbiyâ ve mürselînin ervahına,Ve onun cümle âlinin, ashabının, etbâının ve ahbâbının ruhlarına, vesair enbiyâ ve mürselînin ervahına, bu hadîs-i şerîfleri bize nakil ve rivayet etmiş olan âlimlerin, râvîlerin ruhlarına;bu hadîs-i şerîfleri bize nakil ve rivayet etmiş olan âlimlerin, râvîlerin ruhlarına; bizi yetiştirmiş olan büyüklerimizin, mürşitlerimizin, hocalarımızın, şeyhlerimizin ruhlarına,bizi yetiştirmiş olan büyüklerimizin, mürşitlerimizin, hocalarımızın, şeyhlerimizin ruhlarına, âhirete göçmüş olan yakınlarımızın, dostlarımızın, sevdiklerimizin,âhirete göçmüş olan yakınlarımızın, dostlarımızın, sevdiklerimizin, bize dua, vasiyet etmiş olanların ve bizden dua bekleyenlerin ruhlarına, bize dua, vasiyet etmiş olanların ve bizden dua bekleyenlerin ruhlarına, hassaten hane sahibi kardeşimizin geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye bir Fatiha, üç ihlâs-ı şerîf okuyalım.

hassaten hane sahibi kardeşimizin geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye bir Fatiha, üç ihlâs-ı şerîf okuyalım.

Rabbimiz onların ruhlarını şad eylesin. Bize de dünya ve ahiretin hayırlarını ihsan ve ikram eylesin.

Rabbimiz onların ruhlarını şad eylesin. Bize de dünya ve ahiretin hayırlarını ihsan ve ikram eylesin.

Hâkim'in Ebû Mûsâ radıyallâhu anh’den rivayet ettiğiHâkim'in Ebû Mûsâ radıyallâhu anh’den rivayet ettiği Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki:

Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki:

Men ehabbe dünyâhu edarre bi-âhiretihî. Dünyasını seven, âhiretine zarar verir.

Men ehabbe dünyâhu edarre bi-âhiretihî. Dünyasını seven, âhiretine zarar verir.

Ve men ehabbe âhiratehû edarra bi-dünyâhu. Âhiretini seven de dünyasına zarar verir.

Ne olacak?

Ve men ehabbe âhiratehû edarra bi-dünyâhu. Âhiretini seven de dünyasına zarar verir.

Ne olacak?

Efendimiz buyuruyor ki:

Fe-âsirû mâ yebkâ alâ mâ yefnâ.
Efendimiz buyuruyor ki:

Fe-âsirû mâ yebkâ alâ mâ yefnâ.
Madem iş böyledir O halde bâkî olanı; fânî ve gelip geçici olana tercih ediniz.

Madem iş böyledir O halde bâkî olanı; fânî ve gelip geçici olana tercih ediniz.

Dünya ne demek?

Dünya; Arapça'da ednâ kelimesinin müennesidir.
Dünya ne demek?

Dünya; Arapça'da ednâ kelimesinin müennesidir.
O da denî kelimesinin Comparative veya Superlative’idir. Yani daha yakın manasına gelir.O da denî kelimesinin Comparative veya Superlative’idir. Yani daha yakın manasına gelir. Dünya demek insanın içinde bulunduğu, kendisine yakın olan hayat, şimdiki hayatı demek oluyor.

Dünya demek insanın içinde bulunduğu, kendisine yakın olan hayat, şimdiki hayatı demek oluyor.

Hadîs-i şerîflerde dünya denirken kastedilen de bazı kereler doğrudan doğruya bu yaşamın,Hadîs-i şerîflerde dünya denirken kastedilen de bazı kereler doğrudan doğruya bu yaşamın, buradaki şu yaşamımızın kendisi kastedilir. buradaki şu yaşamımızın kendisi kastedilir. Bazı kereler de bizim dünyalık diye tarif ettiğimiz, dünyalık diye tabir ettiğimiz mal, mülk,Bazı kereler de bizim dünyalık diye tarif ettiğimiz, dünyalık diye tabir ettiğimiz mal, mülk, para, kazanç gibi şeyler kastedilir.

Kim dünyasını severse âhiretine zarar verir.
para, kazanç gibi şeyler kastedilir.

Kim dünyasını severse âhiretine zarar verir.
Yani kim bu hayatı severse, bu hayata gönül bağlarsa, bu hayatı hedef alırsa,Yani kim bu hayatı severse, bu hayata gönül bağlarsa, bu hayatı hedef alırsa, bu dünyanın malını, mülkünü, zevkini, safasını isterse bu dünyanın malını, mülkünü, zevkini, safasını isterse tabii onları sağlayacağım derken âhiretini zarara uğratır. tabii onları sağlayacağım derken âhiretini zarara uğratır. Para kazanacağım der; harama, helale aldırmaz. Ev sahibi olacağım der, yasakları çiğner.Para kazanacağım der; harama, helale aldırmaz. Ev sahibi olacağım der, yasakları çiğner. Mevki, makam sahibi olacağım der; hatalı işler yapar.

Tavizler verir. Böylece âhiretine zarar verir.
Mevki, makam sahibi olacağım der; hatalı işler yapar.

Tavizler verir. Böylece âhiretine zarar verir.
Âhiretini seven insan da dünyasına zarar verir. Yani birazcık dünyalığa kıymet vermez,Âhiretini seven insan da dünyasına zarar verir. Yani birazcık dünyalığa kıymet vermez, âhireti sevdiği için elindeki kazancın bir kısmını hayra ve hasenata verir.âhireti sevdiği için elindeki kazancın bir kısmını hayra ve hasenata verir. İbadetine koşar, mal mülk hırsından ziyade Allah'ın rızasını sevabını kazanacağım derken İbadetine koşar, mal mülk hırsından ziyade Allah'ın rızasını sevabını kazanacağım derken tabii dünyalık biraz geride kalabilir.

Dünyası zarara uğrayabilir. Bir tercih yapmak bahis konusu.
tabii dünyalık biraz geride kalabilir.

Dünyası zarara uğrayabilir. Bir tercih yapmak bahis konusu.
O tercih de bâkî olanı fânî olana tercih etmek lazım diyor Peygamber Efendimiz.O tercih de bâkî olanı fânî olana tercih etmek lazım diyor Peygamber Efendimiz. Eski büyükler içinden şu anda ismini hatırlayamayacağım birisi diyor ki: Çok gayret ettim,Eski büyükler içinden şu anda ismini hatırlayamayacağım birisi diyor ki: Çok gayret ettim, hem dünyayı hem âhireti bir arada yürütmeye. Baktım olmuyor; ben de âhireti tercih ettim, diyor.hem dünyayı hem âhireti bir arada yürütmeye. Baktım olmuyor; ben de âhireti tercih ettim, diyor. Yani ikisi bir arada bazen yürümez. Bazen zar zor yürür, bazen yürümez.Yani ikisi bir arada bazen yürümez. Bazen zar zor yürür, bazen yürümez. Eğer yürümediği ve zıt düştüğü ve aykırı olduğu gibi bir kanaate gelirsek o zaman hangisini tercih edeceğiz?Eğer yürümediği ve zıt düştüğü ve aykırı olduğu gibi bir kanaate gelirsek o zaman hangisini tercih edeceğiz? Âhiret menfaatini tercih edeceğiz. İbrahim Aleyhisselam'a:

Âhiret menfaatini tercih edeceğiz. İbrahim Aleyhisselam'a:

Sana Allah Halil sıfatını bahşeylemiş. Halil de samimi dost demek, Halilullah demek. Sana Allah Halil sıfatını bahşeylemiş. Halil de samimi dost demek, Halilullah demek. Allah'ın samimi, sevgili dostu, yakını demek. Bu sıfatı sen ne ile kazandın, diye soruyorlar.

Allah'ın samimi, sevgili dostu, yakını demek. Bu sıfatı sen ne ile kazandın, diye soruyorlar.

Allah, seni nasıl kendisine dost etti böyle?

Yakın dostu olarak kabul eyledi? Ve ilan eyledi?

Allah, seni nasıl kendisine dost etti böyle?

Yakın dostu olarak kabul eyledi? Ve ilan eyledi?

diye soruyorlar. Diyor ki:

diye soruyorlar. Diyor ki:

Fahtertu emrel ahireti ala emri’d-dünya. Âhiret işini, dünya işine daima tercih ettim.Fahtertu emrel ahireti ala emri’d-dünya. Âhiret işini, dünya işine daima tercih ettim. Önüme yol çatallaşınca, iki yol çıkınca daima âhiret yolunu tercih ettim diye sebepleri anlatırkenÖnüme yol çatallaşınca, iki yol çıkınca daima âhiret yolunu tercih ettim diye sebepleri anlatırken ilk olarak bunu söylemiş. ilk olarak bunu söylemiş. Biz de dünyadaki hesabımızı, her olayın karşısındaki davranışımızı, bu mantığa göre yapmaya çalışmalıyız.

Biz de dünyadaki hesabımızı, her olayın karşısındaki davranışımızı, bu mantığa göre yapmaya çalışmalıyız.

Biraz zor, biraz menfaatler zedeleniyor gibi. Ama böyle yapan kurtulur.Biraz zor, biraz menfaatler zedeleniyor gibi. Ama böyle yapan kurtulur. Öteki türlü hareket edenler âhiretine zarar verir. Âhirette ne olacağı belli olmaz.Öteki türlü hareket edenler âhiretine zarar verir. Âhirette ne olacağı belli olmaz. O bakımdan garantili olan yeri, yönü tercih etmeye çalışmalıyız.

O bakımdan garantili olan yeri, yönü tercih etmeye çalışmalıyız.

Bir başka hadîs-i şerîfte de iş bir başka noktadan ele alınmış.Bir başka hadîs-i şerîfte de iş bir başka noktadan ele alınmış. Kim âhiretini düzenlemeyi zihnine yerleştirirse ben âhiret sevabını kazanacağım, Allah'ın rızasını kazanacağım,Kim âhiretini düzenlemeyi zihnine yerleştirirse ben âhiret sevabını kazanacağım, Allah'ın rızasını kazanacağım, hayatımı ona göre tanzim edeceğim diye bir ana yöneliş ve temel düşünceye sahip olursahayatımı ona göre tanzim edeceğim diye bir ana yöneliş ve temel düşünceye sahip olursa Allahu Teâlâ Hazretleri onun böyle âhirete yönelişini sever. Memnun ve hoşnut kalır ondan.

Allahu Teâlâ Hazretleri onun böyle âhirete yönelişini sever. Memnun ve hoşnut kalır ondan.

Ve onun işlerini rast getirir. Gönlüne zenginlik verir. Ve onun işlerini rast getirir. Gönlüne zenginlik verir. Ve dünyalığı istemediği için, sırtını döndüğü için dünyalıktan mahrum da kalmaz.Ve dünyalığı istemediği için, sırtını döndüğü için dünyalıktan mahrum da kalmaz. Allah yine ona dünyalıktan nasibi neyse onu gönderir. Dünyalık kös kös, burnu yere sürte sürte ona gelir. Allah yine ona dünyalıktan nasibi neyse onu gönderir. Dünyalık kös kös, burnu yere sürte sürte ona gelir. Yani inatçı bir keçinin ipinin çekilerek, zar zor, burnu sürte sürte gelmesi gibi Yani inatçı bir keçinin ipinin çekilerek, zar zor, burnu sürte sürte gelmesi gibi yine ister istemez o dünyalık o kula gider.

Bu büyüklerimizin denemiş olduğu bir şeydir.
yine ister istemez o dünyalık o kula gider.

Bu büyüklerimizin denemiş olduğu bir şeydir.
Âhiret hayatını tercih ettiği zaman, dünyalıktan da mahrum olmuyor insan. Nasibi neyse onu alıyor.Âhiret hayatını tercih ettiği zaman, dünyalıktan da mahrum olmuyor insan. Nasibi neyse onu alıyor. Bu hususta birçok menkabeler vardır. O menkabelerden, menâkıbdan geçtik.Bu hususta birçok menkabeler vardır. O menkabelerden, menâkıbdan geçtik. Geçenlerde bir arkadaşım bana anlattı, İstanbul'da hesap uzmanı.

Geçenlerde bir arkadaşım bana anlattı, İstanbul'da hesap uzmanı.

Bir başka hesap uzmanı arkadaşı ona demiş ki;Bir başka hesap uzmanı arkadaşı ona demiş ki; "Yahu beni hiç Cuma namazına götürmüyorsun sen." Sitem etmiş."Yahu beni hiç Cuma namazına götürmüyorsun sen." Sitem etmiş. O da "Müezzin efendi minareden Ali sen de gel, Veli sen de gel diye ismen çağırmıyor ki." demiş. O da "Müezzin efendi minareden Ali sen de gel, Veli sen de gel diye ismen çağırmıyor ki." demiş. Herkesi çağırıyor, sesleniyor. Hayyaalesselah, hayyaalel felah. Yani ben götürmüyorum ne demek, demiş.

Herkesi çağırıyor, sesleniyor. Hayyaalesselah, hayyaalel felah. Yani ben götürmüyorum ne demek, demiş.

Herkesin gitmesi lazım, demiş. O da ona şakasına öyle bir cevap vermiş. PekiHerkesin gitmesi lazım, demiş. O da ona şakasına öyle bir cevap vermiş. Peki hazırlan, bu Cuma gidelim demiş. Bir Cuma bunu almış, gitmişler. Cuma'dan çıkmışlar. Adam demiş ki:

hazırlan, bu Cuma gidelim demiş. Bir Cuma bunu almış, gitmişler. Cuma'dan çıkmışlar. Adam demiş ki:

"Ya bu iş benim hoşuma gitti. Bir daha götür sen beni. Bir kere küçükken beni babam götürmüştü camiye. "Ya bu iş benim hoşuma gitti. Bir daha götür sen beni. Bir kere küçükken beni babam götürmüştü camiye. Cuma mıydı bayram mıydı pek farkında değilim ama küçükken bir gittik; başka hiç gitmedik." diyor.

Cuma mıydı bayram mıydı pek farkında değilim ama küçükken bir gittik; başka hiç gitmedik." diyor.

Öyle bir insan. Sonra bu işi beğendim, demiş, başlamış ibadet etmeye. Bir fabrikada ortakmış.Öyle bir insan. Sonra bu işi beğendim, demiş, başlamış ibadet etmeye. Bir fabrikada ortakmış. O fabrikanın öteki ortağı olan arkadaşı:

O fabrikanın öteki ortağı olan arkadaşı:

"Sen bu işe biraz fazla sardırdın kendini, sana bir şey olacak diye korkuyorum."Sen bu işe biraz fazla sardırdın kendini, sana bir şey olacak diye korkuyorum. Sen biraz Avrupa'ya filan git. Şöyle gönlünü eğlendir, git, gez, dolaş gel." demiş Ben işleri yürütürüm.Sen biraz Avrupa'ya filan git. Şöyle gönlünü eğlendir, git, gez, dolaş gel." demiş Ben işleri yürütürüm. Sen biraz gez, dolaş, gel, demiş.

O da ben Avrupa'ya gidip ne yapacağım, demiş.
Sen biraz gez, dolaş, gel, demiş.

O da ben Avrupa'ya gidip ne yapacağım, demiş.
Kalkmış, atlamış; Hicaz'a gitmiş. Kalkmış, atlamış; Hicaz'a gitmiş. Ondan sonra oturmuş masasının başına, hadis okumuş, din kitapları okumuş filan. Ondan sonra oturmuş masasının başına, hadis okumuş, din kitapları okumuş filan. Bizim bu arkadaşa anlatırken ben detaylarını tam hatırlayamayacağım ama kendisi sezmiş söylüyormuş. Bizim bu arkadaşa anlatırken ben detaylarını tam hatırlayamayacağım ama kendisi sezmiş söylüyormuş. "Ben böyle dinimi öğrenmeye yöneldim." Filanca yerdeki arsası varmış. Bir para etmiş, milyonlar kazanmış."Ben böyle dinimi öğrenmeye yöneldim." Filanca yerdeki arsası varmış. Bir para etmiş, milyonlar kazanmış. Yani o para etmesinden, değer kazanmasından dolayı milyonlar kazanmış. Diyormuş ki:

Yani o para etmesinden, değer kazanmasından dolayı milyonlar kazanmış. Diyormuş ki:

"Bak, ben Allah yoluna yöneldim. Allah iki para etmez arsamın yanından yol geçti." "Bak, ben Allah yoluna yöneldim. Allah iki para etmez arsamın yanından yol geçti." Belediyede değerlendi, ne olduysa yani başka bir şey olmuş. O bir sene hiç çalışmamış o.Belediyede değerlendi, ne olduysa yani başka bir şey olmuş. O bir sene hiç çalışmamış o. Yani hacca ve umreye gitmiş. Bir sene oturmuş, böyle din ilmi incelemiş.

Yani hacca ve umreye gitmiş. Bir sene oturmuş, böyle din ilmi incelemiş.

"Ben Allah'ın yolunda çalıştım. Allah; bak, bana çalıştığım zamanlardan daha fazla kazanç verdi." demiş."Ben Allah'ın yolunda çalıştım. Allah; bak, bana çalıştığım zamanlardan daha fazla kazanç verdi." demiş. Yani hakikaten de böyledir. Onu da sezinlemiş oldu. Eski hikâyelerden de böyle şeyler çok anlatılır.Yani hakikaten de böyledir. Onu da sezinlemiş oldu. Eski hikâyelerden de böyle şeyler çok anlatılır. İnsan kendi hayatından da düşünürse bulur. Demek ki ana işimiz, düşüncemiz, fikrimizİnsan kendi hayatından da düşünürse bulur. Demek ki ana işimiz, düşüncemiz, fikrimiz Allahu Teâlâ Hazretlerinin rızasını kazanmaya yönelik olmalı. İşlerimizi ona göre planlamalıyız.

Allahu Teâlâ Hazretlerinin rızasını kazanmaya yönelik olmalı. İşlerimizi ona göre planlamalıyız.

Hayatımızı o tarzda yönlendirmeye çalışmalıyız.Hayatımızı o tarzda yönlendirmeye çalışmalıyız. Böyle yaparsak Allahu Teâlâ Hazretleri hem dünyamızı hem âhiretimizi hayırlarla,Böyle yaparsak Allahu Teâlâ Hazretleri hem dünyamızı hem âhiretimizi hayırlarla, verimli bir şekilde, kazançlı bir şekilde geçirmemize yardımcı olur. Bu hadîs-i şerîf birinci hadîs-i şerîf:

verimli bir şekilde, kazançlı bir şekilde geçirmemize yardımcı olur. Bu hadîs-i şerîf birinci hadîs-i şerîf:

Diğer hadîs-i şerîf; “Men ammara erdan leyse bi ehadin fehüve ehakku bihâ”

Buharî'den rahmetullâhi aleyh rivayet edilmiş, kaydetmiş kitabına.
Diğer hadîs-i şerîf; “Men ammara erdan leyse bi ehadin fehüve ehakku bihâ”

Buharî'den rahmetullâhi aleyh rivayet edilmiş, kaydetmiş kitabına.
Kim, herhangi bir şahsa ait olmayan bir toprağı mâmur hale getirirse, ağaçlandırırsa, yeşillendirirse,Kim, herhangi bir şahsa ait olmayan bir toprağı mâmur hale getirirse, ağaçlandırırsa, yeşillendirirse, eker, biçer, dikerse bu kişi o arazinin sahibi olmaya en layıktır. Bu tabii o zamana ait bir durum. eker, biçer, dikerse bu kişi o arazinin sahibi olmaya en layıktır. Bu tabii o zamana ait bir durum. Şimdi sahipsiz bir arazi kolay kolay bulunmaz.

Şimdi sahipsiz bir arazi kolay kolay bulunmaz.

Ama eskiden böyle boş araziye gelse birisi, etrafını çevirse,Ama eskiden böyle boş araziye gelse birisi, etrafını çevirse, ağaç dikse vesaire onun o tapusunu almaya, onun sahibi olmaya hak kazanıyordu.ağaç dikse vesaire onun o tapusunu almaya, onun sahibi olmaya hak kazanıyordu. Bu hadîs-i şerîf onun delili olmuş oluyor. Üçüncü hadîs-i şerîf:

Bu hadîs-i şerîf onun delili olmuş oluyor. Üçüncü hadîs-i şerîf:

“Men ehabbe en-yesıle ebâhu fî kabrihî, fel’yesıl ihvâne ebîhi min ba’dihî.”

Kim vefat etmiş olan babasını kabrinde ziyaret etmek, ona ziyaret yapmak, onunla konuşmak,
“Men ehabbe en-yesıle ebâhu fî kabrihî, fel’yesıl ihvâne ebîhi min ba’dihî.”

Kim vefat etmiş olan babasını kabrinde ziyaret etmek, ona ziyaret yapmak, onunla konuşmak,
görüşmek isterse babasının arkadaşlarına onun vefatından sonra ziyareti, gidip gelmeyi devam ettirsin.görüşmek isterse babasının arkadaşlarına onun vefatından sonra ziyareti, gidip gelmeyi devam ettirsin. Yani babasını kabirde ziyaret etmiş gibi sevap kazanır.

Baba dostları bırakılmaz.
Yani babasını kabirde ziyaret etmiş gibi sevap kazanır.

Baba dostları bırakılmaz.
Babasının hatırı için onları ziyaret edecek, onlarla görüşecek. Hürmet edecek filan. Babasının hatırı için onları ziyaret edecek, onlarla görüşecek. Hürmet edecek filan. O zaman babası da memnun olur.O zaman babası da memnun olur. Dördüncü hadîs-i şerîf:

Dördüncü hadîs-i şerîf:

...... fel-yüksir fîhâ mine’l-istiğfâr.fel-yüksir fîhâ mine’l-istiğfâr. El-Beyhakî, ez-Zübeyr radıyallâhu anh'ten rivayet etmiş.El-Beyhakî, ez-Zübeyr radıyallâhu anh'ten rivayet etmiş. Kim ki amel defterinin kendisini memnun etmesini, sevindirmesini arzu ediyorsaKim ki amel defterinin kendisini memnun etmesini, sevindirmesini arzu ediyorsa yani rûz-i mahşerde defteri açılıp da içinde çok sevapların yazıldığını görmek,yani rûz-i mahşerde defteri açılıp da içinde çok sevapların yazıldığını görmek, böylece orada şâd olmak, memnun olmak istiyorsa:

böylece orada şâd olmak, memnun olmak istiyorsa:

Fel-yüksir fîhâ mine'l-istiğfâr.Fel-yüksir fîhâ mine'l-istiğfâr. O halde bu amel defterini çok tevbe ve istiğfar yazılmasını sağlamak içinO halde bu amel defterini çok tevbe ve istiğfar yazılmasını sağlamak için diliyle tevbe ve istiğfarı çok eylesin.

Tevbe ve istiğfar nedir?

Estağfirullâh el-azîm.
diliyle tevbe ve istiğfarı çok eylesin.

Tevbe ve istiğfar nedir?

Estağfirullâh el-azîm.
Allâhümmağfirlî gibi ifadelerle Allahu Teâlâ Hazretleri’nin kendisini affetmesini,Allâhümmağfirlî gibi ifadelerle Allahu Teâlâ Hazretleri’nin kendisini affetmesini, günahlarını bağışlamasını istemektir.günahlarını bağışlamasını istemektir. Muhakkak ki her kulun bilerek bilmeyerek yaptığı eksiklikler, kusurlar, suçlar vardır. Muhakkak ki her kulun bilerek bilmeyerek yaptığı eksiklikler, kusurlar, suçlar vardır. Onun için insan hatasını anlayıp günahından dönmeli.

Ve tevbe ve istiğfar eylemeli.
Onun için insan hatasını anlayıp günahından dönmeli.

Ve tevbe ve istiğfar eylemeli.
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem Hazretleri hadîs-i şerîflerinde müjdelemiş ki:

Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem Hazretleri hadîs-i şerîflerinde müjdelemiş ki:

Tevbe ve istiğfar ile kulun üzerinde günah kalmaz. Yıkanır, temizlenir. Tevbe ve istiğfar ile kulun üzerinde günah kalmaz. Yıkanır, temizlenir. "Tevbe yâ Rabbi!" dedikçe "Estağfirullâh Yâ Rabbi!" dedikçe"Tevbe yâ Rabbi!" dedikçe "Estağfirullâh Yâ Rabbi!" dedikçe Allahu Teâlâ Hazretleri o kişinin günahların afv ü mağfiret eder.Allahu Teâlâ Hazretleri o kişinin günahların afv ü mağfiret eder. Hatta şeytan aleyhillanenin bir ifadesi naklediliyor hadîs-i şerîfte:

Hatta şeytan aleyhillanenin bir ifadesi naklediliyor hadîs-i şerîfte:

Ben, “Ehlektü’n-nâse bi’z-zunûbi.” “Âdemoğlunu, insanları günahlara düşürmekle helak ettim.” Seviniyor yani.

Ben, “Ehlektü’n-nâse bi’z-zunûbi.” “Âdemoğlunu, insanları günahlara düşürmekle helak ettim.” Seviniyor yani.

Fe ehlekuni fil istiğfar. Onlar da beni tevbe ve istiğfar ederek mahvettiler.Fe ehlekuni fil istiğfar. Onlar da beni tevbe ve istiğfar ederek mahvettiler. Ben onları günaha düşürüyorum, mahvetmek için. Onlar da tevbe ya Rabbi, estağfurullah ya Rabbi diyorlar.Ben onları günaha düşürüyorum, mahvetmek için. Onlar da tevbe ya Rabbi, estağfurullah ya Rabbi diyorlar. Pişmanlık duyuyorlar, gözyaşı döküyorlar. Allah affediyor. Ben de öbür tarafta çatlıyorum.Pişmanlık duyuyorlar, gözyaşı döküyorlar. Allah affediyor. Ben de öbür tarafta çatlıyorum. Mahvoluyorum demiş, onun üzerine:

Mahvoluyorum demiş, onun üzerine:

Ehlektühüm bi ehvali. Ehlektühüm bi ehvali. Ben onları arzularına uydurmak suretiyle, keyiflerine tâbi kılmak suretiyle helak ettim.Ben onları arzularına uydurmak suretiyle, keyiflerine tâbi kılmak suretiyle helak ettim. Bunu fark edemediler, diyor. Yani günahı fark eder de insan filanca yerde, filanca günah işledim.Bunu fark edemediler, diyor. Yani günahı fark eder de insan filanca yerde, filanca günah işledim. Tevbe eder de heva ve nefsine uymanın, arzularına tabii olmanın kendisini ne kadar büyük günahlara,Tevbe eder de heva ve nefsine uymanın, arzularına tabii olmanın kendisini ne kadar büyük günahlara, Allah'ın sevmediği durumlara düşürdüğünü farkına varmaz.

Allah'ın sevmediği durumlara düşürdüğünü farkına varmaz.

Oradan tevbe ve istiğfar eylemez de mahvolur.Oradan tevbe ve istiğfar eylemez de mahvolur. Onun için hevâ-yı nefse uymamak da nefsin arzularının karşısına çıkmakOnun için hevâ-yı nefse uymamak da nefsin arzularının karşısına çıkmak iradesi kuvvetli olması, önemli bir nokta oluyor.iradesi kuvvetli olması, önemli bir nokta oluyor. Ama beri tarafta müjde karşımızda capcanlı duruyor.Ama beri tarafta müjde karşımızda capcanlı duruyor. Yani tevbe ve istiğfar ettik mi Allah günahları afv ü mağfiret ediyor.

Yani tevbe ve istiğfar ettik mi Allah günahları afv ü mağfiret ediyor.

La sagirate meal ısrar la kebirate meal istiğfar. Bir başka hadîs-i şerîfte de böyle denmiş.La sagirate meal ısrar la kebirate meal istiğfar. Bir başka hadîs-i şerîfte de böyle denmiş. La sagirate meal ısrar ve la kebirate meal istiğfar.La sagirate meal ısrar ve la kebirate meal istiğfar. Israrla yapılan küçük küçük suçlar büyük suç olur. Onlar öyle küçücük kalmaz. Israrlı yapıyor. Israrla yapılan küçük küçük suçlar büyük suç olur. Onlar öyle küçücük kalmaz. Israrlı yapıyor. Huy edinmiş, her zaman yapıyor. Alışkanlık haline getirmiş.

Huy edinmiş, her zaman yapıyor. Alışkanlık haline getirmiş.

La sagirate meal ısrar. Israrla yapıldığı zaman, bu işin küçüğü falan kalmaz. Çünkü günahtır.

La sagirate meal ısrar. Israrla yapıldığı zaman, bu işin küçüğü falan kalmaz. Çünkü günahtır.

Kime karşı yapılıyor?

Allah'a karşı yapılıyor. Yapılmaması lazım.
Kime karşı yapılıyor?

Allah'a karşı yapılıyor. Yapılmaması lazım.
Huy da edinilmiş, o zaman o küçük günah sayılmaz. Huy da edinilmiş, o zaman o küçük günah sayılmaz. Küçük günah ısrar ettikçe büyük günah haline gelir. Ama tevbe ve istiğfarla da büyük günah kalmaz.Küçük günah ısrar ettikçe büyük günah haline gelir. Ama tevbe ve istiğfarla da büyük günah kalmaz. Yani silinir Allah afv ü mağfiret eder, deniliyor.Yani silinir Allah afv ü mağfiret eder, deniliyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri işte bu sebeplerden sizi teşvik eylemişPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri işte bu sebeplerden sizi teşvik eylemiş ve kendisi de bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki:

ve kendisi de bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki:

"Ben de günde yüz defa, bir başka rivayette yetmiş defa, Allah'a tevbe ve istiğfar eylerim." "Ben de günde yüz defa, bir başka rivayette yetmiş defa, Allah'a tevbe ve istiğfar eylerim." Hâlbuki kendisinin bir özelliği var. Fetih Sûresinin başındaki âyet-i kerîmede:

Hâlbuki kendisinin bir özelliği var. Fetih Sûresinin başındaki âyet-i kerîmede:

BismillâhirrahmânirrahîmBismillâhirrahmânirrahîm İnna fetahna leke fetham mübınaİnna fetahna leke fetham mübına li yağfira lekellahü ma tekaddeme min zembike ve ma teahharali yağfira lekellahü ma tekaddeme min zembike ve ma teahhara ve yütimme nı'metehu aleyke ve yehdiyeke sıratam müstekıymave yütimme nı'metehu aleyke ve yehdiyeke sıratam müstekıyma Allah'ın celle celalühü Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin hem geçmiş hem deAllah'ın celle celalühü Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin hem geçmiş hem de ileriye dönük günah ve hatalarının affedileceğini müjdeliyor.ileriye dönük günah ve hatalarının affedileceğini müjdeliyor. Yani onun gelmiş ve geçmiş günahları af olunmuş bir kimse olmasına rağmen Yani onun gelmiş ve geçmiş günahları af olunmuş bir kimse olmasına rağmen tevbe ve istiğfar etmesi enteresan.

tevbe ve istiğfar etmesi enteresan.

Hatta geceleri ayakları şişinceye kadar ibadet ettiği ve ayaklarını ovuştururken Hz. Ayşe validemizin:

Hatta geceleri ayakları şişinceye kadar ibadet ettiği ve ayaklarını ovuştururken Hz. Ayşe validemizin:

"Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın resûlü. Niye kendini bu kadar yoruyorsun? "Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın resûlü. Niye kendini bu kadar yoruyorsun? Niye böyle ayakların şişinceye kadar ibadet ediyorsun?Niye böyle ayakların şişinceye kadar ibadet ediyorsun? Allahu Teâlâ Hazretleri senin geçmiş ve gelmiş günahlarını bağışladı Allahu Teâlâ Hazretleri senin geçmiş ve gelmiş günahlarını bağışladı ve Kur'ân-ı Kerîm'de bildirmedi mi?" diye sorunca demiş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri:

ve Kur'ân-ı Kerîm'de bildirmedi mi?" diye sorunca demiş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri:

"Rabbimin bana verdiği bu nimetlere karşı ben de ona çok şükredici bir kul niye olmayayım.""Rabbimin bana verdiği bu nimetlere karşı ben de ona çok şükredici bir kul niye olmayayım." Madem beni böyle büyük nimetlere mazhar eylemiş.Madem beni böyle büyük nimetlere mazhar eylemiş. Benim de O'na şükretmem gerekmez mi diye ibadeti şükür için yaptığını,Benim de O'na şükretmem gerekmez mi diye ibadeti şükür için yaptığını, o sözünden teşekkür babında yaptığını ifade eylemiş.

o sözünden teşekkür babında yaptığını ifade eylemiş.

Allahu Teâlâ Hazretlerinin sonsuz lütufları, nimetleri vardır. Şu kardeşimiz hastadır, biz sağlıklıyız. Allahu Teâlâ Hazretlerinin sonsuz lütufları, nimetleri vardır. Şu kardeşimiz hastadır, biz sağlıklıyız. Şu kardeşimiz yoksuldur. Biz zenginiz, şu kardeşimiz dertlidir. Biz dertsiziz.Şu kardeşimiz yoksuldur. Biz zenginiz, şu kardeşimiz dertlidir. Biz dertsiziz. Ve nice nice insanlar var. Hepsinin kendilerine göre problemleri var.

Ve nice nice insanlar var. Hepsinin kendilerine göre problemleri var.

Biz de elhamdülillah Rabbimiz bize bu nimetleri ihsan eylemiş falan diye şükrederek;Biz de elhamdülillah Rabbimiz bize bu nimetleri ihsan eylemiş falan diye şükrederek; insanın böyle tevbe ve istiğfarda bulunması lazım. insanın böyle tevbe ve istiğfarda bulunması lazım. Her gün en aşağı yüz defa tevbe ve istiğfar etmemiz uygun olur bizim için.

Her gün en aşağı yüz defa tevbe ve istiğfar etmemiz uygun olur bizim için.

Men ahsene fîmâ beynehu ve beynallâhi.Men ahsene fîmâ beynehu ve beynallâhi. Kefâhullâhu mâ beynehu ve beyne’nnâsiKefâhullâhu mâ beynehu ve beyne’nnâsi Ve men aslaha serîretehu.Ve men aslaha serîretehu. Yine el-Hâkim, İbni Ömer radıyallahu anhümadan rivayet eylemiş. Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki:

Yine el-Hâkim, İbni Ömer radıyallahu anhümadan rivayet eylemiş. Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki:

Kim kendisi ile Allah arasındaki konuları düzene sokarsa, iyi davranırsa,Kim kendisi ile Allah arasındaki konuları düzene sokarsa, iyi davranırsa, iyi kulluk yaparsa, Rabbine karşı olan görevlerinde iyi davranırsa,iyi kulluk yaparsa, Rabbine karşı olan görevlerinde iyi davranırsa, Men ahsene fîmâ beynehu ve beynallâhi.Men ahsene fîmâ beynehu ve beynallâhi. Allah'a karşı ibadetlerinde ve taatlerinde güzel davranırsa;

Allah'a karşı ibadetlerinde ve taatlerinde güzel davranırsa;

Kefâhullâhu mâ beynehu ve beyne'n-nâsi. O kişi ile diğer insanların arasını iflah eder.Kefâhullâhu mâ beynehu ve beyne'n-nâsi. O kişi ile diğer insanların arasını iflah eder. Ona kâfi gelir, o Rabbine güzel kulluk ettiyseOna kâfi gelir, o Rabbine güzel kulluk ettiyse Allah onu öteki insanlarla münasebetleri bakımından yardımcısı olup, onlarla arasını düzeltir.

Allah onu öteki insanlarla münasebetleri bakımından yardımcısı olup, onlarla arasını düzeltir.

Ve men aslaha serîretehu. Kim iç âlemini, kalbini, gönlünü ıslah ederse;

Ve men aslaha serîretehu. Kim iç âlemini, kalbini, gönlünü ıslah ederse;

Aslahallâhu alâniyetehu. Allah onun zâhirini de ıslah eyler. Zâhiri de güzel olur.Aslahallâhu alâniyetehu. Allah onun zâhirini de ıslah eyler. Zâhiri de güzel olur. Güzelleştirenin dışı da Allah tarafından güzelleştirilir.Güzelleştirenin dışı da Allah tarafından güzelleştirilir. O halde Rabbimize güzel kulluk ve ibadet etme gayreti ve dikkati içinde olmalıyız. O halde Rabbimize güzel kulluk ve ibadet etme gayreti ve dikkati içinde olmalıyız. İçimizi düzeltmeye çalışmalıyız.

İbrahim b. Ethem kaddesallahu sırrahul aziz
İçimizi düzeltmeye çalışmalıyız.

İbrahim b. Ethem kaddesallahu sırrahul aziz
yolda giderken birisi kendisine gelmiş, selam vermiş.yolda giderken birisi kendisine gelmiş, selam vermiş. Büyük evliyâullahtan bir kimse olması dolayısıyla diyor ki: Bana nasihat et ya İbrahim. Diyor ki:

Büyük evliyâullahtan bir kimse olması dolayısıyla diyor ki: Bana nasihat et ya İbrahim. Diyor ki:

"Sana beş şeyi vasiyet ve tavsiye ederim."Sana beş şeyi vasiyet ve tavsiye ederim. Onlardan birisi insanlar zahirlerini süslemeye çalışırlar, sen içini süslemeye bak."Onlardan birisi insanlar zahirlerini süslemeye çalışırlar, sen içini süslemeye bak." İçini süslemek insanın yani niyetinin güzel olması, arif olması. Bu tasavvufta en önemli noktalardan biridir.

İçini süslemek insanın yani niyetinin güzel olması, arif olması. Bu tasavvufta en önemli noktalardan biridir.

İçi ve dışının aynı olması hatta içinin daha temiz olması. İçi ve dışının aynı olması hatta içinin daha temiz olması. Hatta onlar dışlarını da biraz daha belli etmemek için güzelliklerini göstermemeye de gayret etmişler.Hatta onlar dışlarını da biraz daha belli etmemek için güzelliklerini göstermemeye de gayret etmişler. İbadetlerini de saklamaya gayret etmişler.

İbadetlerini de saklamaya gayret etmişler.

Hatta bazıları kendilerini böyle belli etmemek için adeta yani tebdîli kıyafet eder gibiHatta bazıları kendilerini böyle belli etmemek için adeta yani tebdîli kıyafet eder gibi dış görünüşünde değişmeler bile yapmışlar ama içe çok önem vermişler.dış görünüşünde değişmeler bile yapmışlar ama içe çok önem vermişler. İçin muntazam ve sâfi olmasına çok dikkat etmişler. İçin muntazam ve sâfi olmasına çok dikkat etmişler. İç saffeti olmayınca, o temizliği olmayınca fayda vermiyor insanın dışı.İç saffeti olmayınca, o temizliği olmayınca fayda vermiyor insanın dışı. O bakımdan bizler de kalbimizi ve niyetimizi temiz tutmaya, içimizi ziynetlendirmeye gayret edelim. O bakımdan bizler de kalbimizi ve niyetimizi temiz tutmaya, içimizi ziynetlendirmeye gayret edelim. İçimizi ıslah etmeye, kalbimizi ıslah etmeye çalışalım ki Rabbimiz dışımızı da güzelleştirsin.

İçimizi ıslah etmeye, kalbimizi ıslah etmeye çalışalım ki Rabbimiz dışımızı da güzelleştirsin.

Ve bizim de insanlar arasındaki münasebetlerimizi bizim razı olacağımız,Ve bizim de insanlar arasındaki münasebetlerimizi bizim razı olacağımız, bizim memnun olacağımız bir duruma lütfu ile keremiyle getirsin.

bizim memnun olacağımız bir duruma lütfu ile keremiyle getirsin.

Men ahyâ sünnetî fekad ehabbenî.Men ahyâ sünnetî fekad ehabbenî. Ve men ehabbeni.Ve men ehabbeni. Kâne maye fil cennehKâne maye fil cenneh Enes radıyallahu anh'dan Tirmizî rivayet eylemiş.Enes radıyallahu anh'dan Tirmizî rivayet eylemiş. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki:

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki:

Her kim ki benim sünnetimi ihya eylerse beni sevdiğini göstermiş olur.

Her kim ki benim sünnetimi ihya eylerse beni sevdiğini göstermiş olur.

Ve men ehabbeni. Kim de beni seviyorsa;

Kâne maye fil cenneh. Cennette benimle yan yana olur.
Ve men ehabbeni. Kim de beni seviyorsa;

Kâne maye fil cenneh. Cennette benimle yan yana olur.
O bakımdan bizler büyüklerimizden bu terbiyeyi, nasihati aldık.O bakımdan bizler büyüklerimizden bu terbiyeyi, nasihati aldık. İnşaallah Rabbimiz onlar gibi bizlere de nasip eder.İnşaallah Rabbimiz onlar gibi bizlere de nasip eder. Peygamber Efendimiz'in sünnetine uymayı, sünnetini ihya etmeyi, O'nun yolunca, Peygamber Efendimiz'in sünnetine uymayı, sünnetini ihya etmeyi, O'nun yolunca, O'nun emirlerine uygun, O'nun âdâbına tâbi bir şekildeO'nun emirlerine uygun, O'nun âdâbına tâbi bir şekilde güzel bir Müslümanlık yapmayı Rabbim cümlemize nasip eder.

güzel bir Müslümanlık yapmayı Rabbim cümlemize nasip eder.

Çünkü kim böyle Peygamber Efendimiz'in sünnetine uyup, onu diriltir, canlandırsaÇünkü kim böyle Peygamber Efendimiz'in sünnetine uyup, onu diriltir, canlandırsa Allahu Teâlâ Hazretleri onu Peygamber Efendimiz'e cennette demek ki komşu edecek. Allahu Teâlâ Hazretleri onu Peygamber Efendimiz'e cennette demek ki komşu edecek. Çok büyük şeref olmuş oluyor. Rabbimiz cümlemizi o şerefe nâil eylesin.

Çok büyük şeref olmuş oluyor. Rabbimiz cümlemizi o şerefe nâil eylesin.

...... Ebu Said Hazretlerinin İbni Mâce rahmetullahi aleyh rivayet etmiş.Ebu Said Hazretlerinin İbni Mâce rahmetullahi aleyh rivayet etmiş. Kim mescitten eza verici bir çer çöp veya vesaire çıkartırsa dışarıya Allah ona cennette bir ev bina eder. Kim mescitten eza verici bir çer çöp veya vesaire çıkartırsa dışarıya Allah ona cennette bir ev bina eder. İnşa eder yani cennetine sokar. Cennette bir ev, köşk sahibi eder. İnşa eder yani cennetine sokar. Cennette bir ev, köşk sahibi eder. Mescitlerin temizlenmesi ve orada istenmeyen şeylerin bırakılmaması ile ilgili bir teşvik olmuş oluyor bu.

Mescitlerin temizlenmesi ve orada istenmeyen şeylerin bırakılmaması ile ilgili bir teşvik olmuş oluyor bu.

O devrin mescitlerini düşünecek olursak duvarları çevrili, üstü hurma dalları ile örtülü,O devrin mescitlerini düşünecek olursak duvarları çevrili, üstü hurma dalları ile örtülü, zemini toprak olan, kum olan, eski hasır bile bulunmayan bir yer. Hasır bile bulunmadığını nereden biliyoruz.zemini toprak olan, kum olan, eski hasır bile bulunmayan bir yer. Hasır bile bulunmadığını nereden biliyoruz. "Namaz bitmeden insanın alnındaki ve burnundaki "Namaz bitmeden insanın alnındaki ve burnundaki yapışmış kum tanelerini temizlemesi ezadandır." diyor Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfte.yapışmış kum tanelerini temizlemesi ezadandır." diyor Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfte. Yani doğru bir şey değildir diye söylüyor.

Yani doğru bir şey değildir diye söylüyor.

Oralarda hava sıcak olduğu için secde ettiği zaman alnına kumlar yapışır,Oralarda hava sıcak olduğu için secde ettiği zaman alnına kumlar yapışır, oraları temizlemekle uğraşmak namazın sıhhatine mâni oluyor. Yani huşu ile kılınmasına aykırı olmuş oluyor. oraları temizlemekle uğraşmak namazın sıhhatine mâni oluyor. Yani huşu ile kılınmasına aykırı olmuş oluyor. Onu yapmamayı söylemiş. Demek ki zemini böyle kum imiş.Onu yapmamayı söylemiş. Demek ki zemini böyle kum imiş. Tabii orada çer çöp, herhangi bir nahoş şey, koku verici bulunması doğru olmaz.Tabii orada çer çöp, herhangi bir nahoş şey, koku verici bulunması doğru olmaz. Mescidi temiz tutmak lazım, onları kim alır dışarıya atarsa Allah'ın sevdiği bir şey yapmış oluyor. Mescidi temiz tutmak lazım, onları kim alır dışarıya atarsa Allah'ın sevdiği bir şey yapmış oluyor. Mescitlere temizliği itina etmemiz gerektiği gibi kendimiz de temiz bir şekilde gitmeliyiz mümkün olduğu kadar.

Mescitlere temizliği itina etmemiz gerektiği gibi kendimiz de temiz bir şekilde gitmeliyiz mümkün olduğu kadar.

En iyi elbiselerimizi giyerek, elimizi ayağımızı yıkayarak, güzel kokular sürünerekEn iyi elbiselerimizi giyerek, elimizi ayağımızı yıkayarak, güzel kokular sürünerek temiz bir tarzda gitmekte büyük sevap ve fayda var.

temiz bir tarzda gitmekte büyük sevap ve fayda var.

Men üzille indehu mü'minün fe-lem yansurhu.Men üzille indehu mü'minün fe-lem yansurhu. Bir müslüman, senin yanında hor ve zelil duruma düşürülüyorsa,Bir müslüman, senin yanında hor ve zelil duruma düşürülüyorsa, ona yardım etmezsen zelil ediliyorken o yardım etmezsen;

ona yardım etmezsen zelil ediliyorken o yardım etmezsen;

Ve hüve yakdiru alâ en yansurahu ezellehullâhu alâ ruûsi'l-eşhâdi yevme'l-kıyâmeti. Ve hüve yakdiru alâ en yansurahu ezellehullâhu alâ ruûsi'l-eşhâdi yevme'l-kıyâmeti. Ona yardım etmeye gücü varken etmiyorsa Allah onun şahitleri karşısında,Ona yardım etmeye gücü varken etmiyorsa Allah onun şahitleri karşısında, kıyamet gününde hor ve zelil, rezil ve rüsva eder. kıyamet gününde hor ve zelil, rezil ve rüsva eder. Demek ki mü'minlerin, mü'min kardeşlerini her türlü baskıdan, zulümden, azaptan, hücumdan koruması lazım.

Demek ki mü'minlerin, mü'min kardeşlerini her türlü baskıdan, zulümden, azaptan, hücumdan koruması lazım.

Gücü yettiğince ona destek olması lazım.Gücü yettiğince ona destek olması lazım. Yanımızda herhangi bir müslümana bir zulüm ve eza ve horluk muamelesi yapılmasına müsaade etmememiz gerekir.Yanımızda herhangi bir müslümana bir zulüm ve eza ve horluk muamelesi yapılmasına müsaade etmememiz gerekir. Yani ona fiilen gerçek bir baskı yapıldığı zaman yaptırtmayacak,Yani ona fiilen gerçek bir baskı yapıldığı zaman yaptırtmayacak, eğer kendisi orada değilse aleyhinde gıybet ve dedikodu edilmesine müsaade etmeyecek.

eğer kendisi orada değilse aleyhinde gıybet ve dedikodu edilmesine müsaade etmeyecek.

Bir müslüman kardeşinin yanında, bir mecliste iken aleyhinde konuşulursa diyor ki Peygamber Efendimiz:

Bir müslüman kardeşinin yanında, bir mecliste iken aleyhinde konuşulursa diyor ki Peygamber Efendimiz:

Bu aleyhinde konuşulan, gıybeti yapılan kimseye sen yardımcı ol. Gıybeti yapan topluluğu da engelle.Bu aleyhinde konuşulan, gıybeti yapılan kimseye sen yardımcı ol. Gıybeti yapan topluluğu da engelle. Onu engellemeye çalış. Ve onların yanında daha fazla durma, kalk diyor.Onu engellemeye çalış. Ve onların yanında daha fazla durma, kalk diyor. Peygamber Efendimizin hadisi, tavsiyesi böyle. Yani gıybetini de yaptırmayacağız.

Peygamber Efendimizin hadisi, tavsiyesi böyle. Yani gıybetini de yaptırmayacağız.

Bir müslümanın meclisimizde veya bizim bulunduğumuz yerde Bir müslümanın meclisimizde veya bizim bulunduğumuz yerde aleyhinde de konuşturtmayacağız, konuşanı susturacağız. Aleyhinde konuşulanı müdafaa edeceğiz.aleyhinde de konuşturtmayacağız, konuşanı susturacağız. Aleyhinde konuşulanı müdafaa edeceğiz. "Yok, o öyle değildir. İyidir, hoştur." falan diye.

"Yok, o öyle değildir. İyidir, hoştur." falan diye.

Ve orada artık durmayacağız, buranın artık tadı tuzu kalmadı diye kalkacağız, gideceğiz.Ve orada artık durmayacağız, buranın artık tadı tuzu kalmadı diye kalkacağız, gideceğiz. Biz bunu böyle yapsak hiç gıybet, iftira ve dedikodu olmaz. İslam topluluğu sıhhatli olur.

Biz bunu böyle yapsak hiç gıybet, iftira ve dedikodu olmaz. İslam topluluğu sıhhatli olur.

...... Bu hadîs-i şerîf de kısa ama son derece önemli bir ölçü veriyor bize. Diyor ki Peygamber Efendimiz:

Bu hadîs-i şerîf de kısa ama son derece önemli bir ölçü veriyor bize. Diyor ki Peygamber Efendimiz:

Her kim ki Allah indinde ne mertebesi olduğunu bilmek istiyorsa Her kim ki Allah indinde ne mertebesi olduğunu bilmek istiyorsa "Benim acaba Allah yanında derecem nedir, mertebem nedir?" bunu bilmek istiyorsa"Benim acaba Allah yanında derecem nedir, mertebem nedir?" bunu bilmek istiyorsa Allah'ın kendisinin yanında ne derecede olduğuna dikkat etsin. Allah'ın kendisinin yanında ne derecede olduğuna dikkat etsin. Allah'ın kendisinin yanında ne durumda olduğuna dikkat etsin.

Allah'ın kendisinin yanında ne durumda olduğuna dikkat etsin.

Bakalım Allah'ı sayıyor mu? Bakalım Allah'ın farzlarına riayet ediyor mu?Bakalım Allah'ı sayıyor mu? Bakalım Allah'ın farzlarına riayet ediyor mu? Bakalım Allah'ın haramlarından kaçınıyor mu?

Bakalım Allah aşkı için
Bakalım Allah'ın haramlarından kaçınıyor mu?

Bakalım Allah aşkı için
içinde böyle duygular çırpınıyor mu? Kalbi titriyor mu? Bakalım Allah korkusundan neler hissediyor?içinde böyle duygular çırpınıyor mu? Kalbi titriyor mu? Bakalım Allah korkusundan neler hissediyor? Bakalım Allah sevgisinden ne fedakârlıklara katlanıyor?

Bakalım Allah sevgisinden ne fedakârlıklara katlanıyor?

Bunlardır onun Allah yanındaki derecesinin ne olduğunu gösterecek işaretler. Bunlardır onun Allah yanındaki derecesinin ne olduğunu gösterecek işaretler. Allah eğer kendi yanında kıymetliyse kendi de Allah'ın yanında kıymetli demektir.

Allah eğer kendi yanında kıymetliyse kendi de Allah'ın yanında kıymetli demektir.

Ölçü bu, önemli bir ölçü. Allahu Teâlâ HazretleriÖlçü bu, önemli bir ölçü. Allahu Teâlâ Hazretleri bize Rabbimize karşı sevgimizi, saygımızı yüceltmeyi nasip eylesin.bize Rabbimize karşı sevgimizi, saygımızı yüceltmeyi nasip eylesin. Her şeyden çok severek, en güzel tarzda, gücümüzün yettiği kadar kulluk etmeyeHer şeyden çok severek, en güzel tarzda, gücümüzün yettiği kadar kulluk etmeye Rabbim cümlemize nasip eylesin.

Rabbim cümlemize nasip eylesin.

...... Buhârî rahmetullahi aleyh Enes radıyallahu anh'ten rivayet eylemiş.Buhârî rahmetullahi aleyh Enes radıyallahu anh'ten rivayet eylemiş. Kim anne ve babasını hoşnut ve razı edebilmişse Allah'ı da hoşnut etmiştir. Kim anne ve babasını hoşnut ve razı edebilmişse Allah'ı da hoşnut etmiştir. Kim anne ve babasını kızdırmışsa Allah'ı da kızdırmış demektir. Kim anne ve babasını kızdırmışsa Allah'ı da kızdırmış demektir. Yani annenin ve babanın rızası bu şeyde büyük bir ölçü oluyor.

Yani annenin ve babanın rızası bu şeyde büyük bir ölçü oluyor.

Çok büyük kıymeti ifade ediyor.Çok büyük kıymeti ifade ediyor. Onun için annesi ve babası sağ olanlar onların rızasını kazanmaya, onların duasını elde etmeye, Onun için annesi ve babası sağ olanlar onların rızasını kazanmaya, onların duasını elde etmeye, büyük ihtimam ve gayret göstermeliler. Tabii yaşlılar belki ah diyecekler.

büyük ihtimam ve gayret göstermeliler. Tabii yaşlılar belki ah diyecekler.

Annemiz babamız şu anda hayatta değiller ama genç kardeşlerimiz içinAnnemiz babamız şu anda hayatta değiller ama genç kardeşlerimiz için anne ve babalarına hürmet etmenin ne kadar sevaplı olduğunu bu hadîs-i şerîf gösterdiğine göreanne ve babalarına hürmet etmenin ne kadar sevaplı olduğunu bu hadîs-i şerîf gösterdiğine göre onlar bu hürmette kusur etmemeye gayret etsinler.

onlar bu hürmette kusur etmemeye gayret etsinler.

Hadis-i şerifi. Sizden herhangi biriniz ki dinini ve şerefiniHadis-i şerifi. Sizden herhangi biriniz ki dinini ve şerefini malından bir şeyler vermek suretiyle korumasını yapabiliyorsa yapsın bunu. malından bir şeyler vermek suretiyle korumasını yapabiliyorsa yapsın bunu. Yani malını biraz versin, haysiyetini korusun, dinini korusun. Mâli fedakârlıktan kaçınmasın.

Yani malını biraz versin, haysiyetini korusun, dinini korusun. Mâli fedakârlıktan kaçınmasın.

Dinini korusun, bunu yapmaktan geri durmasın.

Nasıl olabilir mesela?

Dinini korusun, bunu yapmaktan geri durmasın.

Nasıl olabilir mesela?

Bir kimse hanımıyla bir yerden bir yere seyahate gidiyor. "Şu vasıta ile giderse şöyle olacak.Bir kimse hanımıyla bir yerden bir yere seyahate gidiyor. "Şu vasıta ile giderse şöyle olacak. Bu vasıtayla giderse tesettüre riayetli olacak." Bu biraz daha pahalı, olsun.Bu vasıtayla giderse tesettüre riayetli olacak." Bu biraz daha pahalı, olsun. Bir şurda oturma ihtimali var, bir şurda oturma ihtimali var. Burası daha pahalı, şurası daha ucuz.

Bir şurda oturma ihtimali var, bir şurda oturma ihtimali var. Burası daha pahalı, şurası daha ucuz.

Ama burada tesettürü koruma daha iyi olacak. Yapsın.Ama burada tesettürü koruma daha iyi olacak. Yapsın. Camiiye yakın olursa beş vakit namazı orada kılabilecek filan. Camiiye yakın olursa beş vakit namazı orada kılabilecek filan. Yani böyle dinini korumak için para vermek falan gerekiyorsa yapsın.Yani böyle dinini korumak için para vermek falan gerekiyorsa yapsın. Haysiyetini, şerefini korumak için para vermek gerekiyorsa yapsın.

Haysiyetini, şerefini korumak için para vermek gerekiyorsa yapsın.

Aleyhinde dedikodu yaptırmayacak,Aleyhinde dedikodu yaptırmayacak, demiş oluyor, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

demiş oluyor, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

Rabbimiz Teâlâ Peygamber Efendimiz'in âdâbını öğrenmeyi, öğrendiğimizi tasdik etmeyi,Rabbimiz Teâlâ Peygamber Efendimiz'in âdâbını öğrenmeyi, öğrendiğimizi tasdik etmeyi, tatbik edip, rızasını kazanmayı nasip eylesin. Peygamber Efendimiz'in şefaatine cümlemize nâil eylesin.tatbik edip, rızasını kazanmayı nasip eylesin. Peygamber Efendimiz'in şefaatine cümlemize nâil eylesin. Peygamber Efendimiz'e âhirette bizleri komşu eylesin.

Bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha.

Peygamber Efendimiz'e âhirette bizleri komşu eylesin.

Bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2