Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Dürüst Olmak ve Nefse Hakin Olmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Şa'bân 1408 / 10.04.1988
Avusturalya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dilenmenin Uygun Görülmemesi, Helal Kazanç, Nefse Hakim Olmak, Rızkın Gelişi, İslamda Kadının Hakkı, Vücudun İnsan | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Dürüst Olmak ve Nefse Hakin Olmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Şa'bân 1408 / 10.04.1988
Avusturalya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dilenmenin Uygun Görülmemesi, Helal Kazanç, Nefse Hakim Olmak, Rızkın Gelişi, İslamda Kadının Hakkı, Vücudun İnsan | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillahimişşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillahimişşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

…Görüyorsun malı, çok güzel. Yanına yanaşıyorsun, "Bana şuradan bir kilo ver." diyorsun.…Görüyorsun malı, çok güzel. Yanına yanaşıyorsun, "Bana şuradan bir kilo ver." diyorsun. Eve geliyorsun, sanki o mal değil. İzmir'den bir araba geldi, Ankara'ya arkadaşlar getirdi.Eve geliyorsun, sanki o mal değil. İzmir'den
bir araba geldi, Ankara'ya arkadaşlar getirdi.
Araba aldım İzmir'den. Ankara'ya geldik, arabayı tanıyamadım; adam her şeyini değiştirmiş. Araba aldım İzmir'den. Ankara'ya geldik, arabayı tanıyamadım; adam her şeyini değiştirmiş. Ben aldıktan sonra arabayı değiştirmiş. Bu insanlığa sığar mı, mertliğe sığar mı? Ben aldıktan sonra arabayı değiştirmiş. Bu insanlığa sığar mı, mertliğe sığar mı? Arabanın ön sileceklerine rüzgarda tazyik yapacak şeyler filan koymuş, yeni silecekler almış.Arabanın ön sileceklerine rüzgarda tazyik yapacak şeyler filan koymuş, yeni silecekler almış. "Bak hocam buna 25 bin lira verdim." filan dedi. Yok, daha başka şeyler de yok."Bak hocam buna 25 bin lira verdim." filan dedi. Yok, daha başka şeyler de yok. Tanıyamadım arabayı, acaba ben bu arabayı mı aldım filan diye… Gitmiş her şeyini değiştirmiş.Tanıyamadım arabayı, acaba ben bu arabayı mı aldım filan diye… Gitmiş her şeyini değiştirmiş. Halbuki arabayı sattığın zaman aldım sattım, bitmiş olması lazım.Halbuki arabayı sattığın zaman aldım sattım, bitmiş olması lazım. Dürüstlük azaldı, haram yemek çoğaldı, aldatmaca serbest.Dürüstlük azaldı, haram yemek çoğaldı, aldatmaca serbest. Serbest dediğim, yani cezası yok, Herkes herkesi aldatabildiği kadar aldatıyor, aldattığı yanına kâr kalıyor. Serbest dediğim, yani cezası yok, Herkes herkesi aldatabildiği kadar aldatıyor, aldattığı yanına kâr kalıyor.

Adam geliyor; "Şu mal, şu mal, şu mal.";Adam geliyor; "Şu mal, şu mal, şu mal."; kravatlı, ütülü pantolonlu, yakışıklı, fiyakalı, sinek kaydı traşlı, gayet kıymetli elbiseler giymiş adam.kravatlı, ütülü pantolonlu, yakışıklı, fiyakalı, sinek kaydı traşlı, gayet kıymetli elbiseler giymiş adam. "Bana şunu, şunu, şunu verin." diyor. Veriyorlar. "Parayı çek olarak…" diyor."Bana şunu, şunu, şunu verin." diyor. Veriyorlar. "Parayı çek olarak…" diyor. Kalemini çıkartıyor, çekini çıkartıyor, imzalıyor, "Al." diyor atıyor filan.Kalemini çıkartıyor, çekini çıkartıyor, imzalıyor, "Al." diyor atıyor filan. Satıcı da onun o jestleri karşısında, ay bu ne büyük bir efendi filan… Satıcı da onun o jestleri karşısında, ay bu ne büyük bir efendi filan… "Efendim dükkânınız neresi?" İşte Suadiye'de filanca bölgede, tanımıyor musun?" "Efendim dükkânınız neresi?" İşte Suadiye'de filanca bölgede, tanımıyor musun?" "Kusura bakma tanıyamadım. Bundan sonra tanırız inşaallah, alışverişimiz devam eder…""Kusura bakma tanıyamadım. Bundan sonra tanırız inşaallah, alışverişimiz devam eder…" "Peki peki, tamam." Alıyor kaç milyonluk malı, ondan sonra senetler ödenmiyor"Peki peki, tamam." Alıyor kaç milyonluk malı, ondan sonra senetler ödenmiyor adam dükkânın adresine telefon açıyor, telefona cevap yok. Çok mal vermis. adam dükkânın adresine telefon açıyor, telefona cevap yok. Çok mal vermis. Kalkıyor, gidiyor; bir ay sonra kapattılar, kayboldular gittiler. Kimden sorarsın, nasıl bulursun… Kalkıyor, gidiyor; bir ay sonra kapattılar, kayboldular gittiler. Kimden sorarsın, nasıl bulursun…

Adresini bildiğini bile insan sıkıştıramıyor.Adresini bildiğini bile insan sıkıştıramıyor. "Tamam, benim borcum borç, senet yapalım." diyor, eski senetleri ödemiyor."Tamam, benim borcum borç, senet yapalım." diyor, eski senetleri ödemiyor. Gidiyorsun yakasına yapışıyorsun, ver; "Tamam, borcumu inkâr etmiyorum ödeyeceğim.Gidiyorsun yakasına yapışıyorsun, ver; "Tamam, borcumu inkâr etmiyorum ödeyeceğim. Senet yapalım." diyor. Bir sene sonraya daha senet yapıyor, etti iki sene.Senet yapalım." diyor. Bir sene sonraya daha senet yapıyor, etti iki sene. İki sene sonraya zaten para pula dönüyor, bir işe yaramaz hâle geliyor. İki sene sonraya zaten para pula dönüyor, bir işe yaramaz hâle geliyor. Zaten senette yüzde elli enflasyon var, iki sene sonra dörtte bir nispetine düşüyor.Zaten senette yüzde elli enflasyon var, iki sene sonra dörtte bir nispetine düşüyor. Bir de o zaman bir oyun ediyor, üç senede parayı ödüyor. Bir de o zaman bir oyun ediyor, üç senede parayı ödüyor.

Arkadaşın birisi birisine bir mal sattı, üç sene sonra parasını aldı.Arkadaşın birisi birisine bir mal sattı, üç sene sonra parasını aldı. Aynı malı hiç satmadan dükkânında tutsaydı, o üçüncü sene sonunda çok daha fazla kârla satacaktı. Aynı malı hiç satmadan dükkânında tutsaydı, o üçüncü sene sonunda çok daha fazla kârla satacaktı. Millet haram yemeye alışmış ve haram yiyenlerin cezası yok.Millet haram yemeye alışmış ve haram yiyenlerin cezası yok. Kanunlar, insan aklının kanunları olduğu için öyle oluyor ama Allah onu iflah etmez. Kanunlar, insan aklının kanunları olduğu için öyle oluyor ama Allah onu iflah etmez.

Kimisi de kazancı başkasını aldatmakta bulmuştur; dilenir.Kimisi de kazancı başkasını aldatmakta bulmuştur; dilenir. Türkiye'de de var, başka İslâm ülkelerinde de var.Türkiye'de de var, başka İslâm ülkelerinde de var. Burada görmedim, burada biraz çalgıyla filan dileniyorlar galiba.Burada görmedim, burada biraz çalgıyla filan dileniyorlar galiba. Kaldırımda çalgı çalıyor, gelen geçen para veriyor biracılar böyle iyice alışmışlar, onlar yapıyorlar. Kaldırımda çalgı çalıyor, gelen geçen para veriyor biracılar böyle iyice alışmışlar, onlar yapıyorlar.

Bizim dinimizde dilenmek doğru değil.Bizim dinimizde dilenmek doğru değil. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem dilenen bir kimseye "Neyin var?" demiş.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem dilenen bir kimseye "Neyin var?" demiş. "Hiçbir şeyim yok.", "Neyin var?" "Azıcık bir şeyim var". "Tamam. Git onu sat, bir ip al."Hiçbir şeyim yok.", "Neyin var?" "Azıcık bir şeyim var". "Tamam. Git onu sat, bir ip al. Git öbür taraftan, dağdan odun topla, getir buraya.Git öbür taraftan, dağdan odun topla, getir buraya. 'Bir kucak odun şu kadar parayadır' diye sat, bu senin için daha hayırlıdır. 'Bir kucak odun şu kadar parayadır' diye sat, bu senin için daha hayırlıdır. Alnın teriyle çalış, elinin emeğiyle geçin." diye tavsiye etmiş. Alnın teriyle çalış, elinin emeğiyle geçin." diye tavsiye etmiş.

Pergamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte diyor ki;Pergamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte diyor ki; "Dilenme yoluna sapan, bedavadan, başkasının sırtından geçinen insana Allah ne yaparmış? "Dilenme yoluna sapan, bedavadan, başkasının sırtından geçinen insana Allah ne yaparmış? Dünya ve âhirette fakirlik kapısını açarmış." Dünyada da iki yakası bir araya gelmez.Dünya ve âhirette fakirlik kapısını açarmış." Dünyada da iki yakası bir araya gelmez. Bu dünya hayatı nasıl olsa gelip geçecek ama âhireti de fakir olacak.Bu dünya hayatı nasıl olsa gelip geçecek ama âhireti de fakir olacak. Âhiret fakirliği çok fena, dünya fakirliğine benzemez.Âhiret fakirliği çok fena, dünya fakirliğine benzemez. İnsanın âhireti fakir oldu mu o en fena durumdur. Onun için müslüman, kimseden bir şey istemez. İnsanın âhireti fakir oldu mu o en fena durumdur. Onun için müslüman, kimseden bir şey istemez.

Peygamber Efendimiz sahabesine rıdvânullâhi aleyhim ecmaînPeygamber Efendimiz sahabesine rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn beyat ederken kimseden bir şey istememek şartını da koşarmış, beyat ederken kimseden bir şey istememek şartını da koşarmış, "Bak kimseden bir şey istemeyeceksiniz, tamam mı?" diye."Bak kimseden bir şey istemeyeceksiniz, tamam mı?" diye. Onlar da istememeye o kadar riayet ederlermiş ki -tok gözlü, istemiyor-Onlar da istememeye o kadar riayet ederlermiş ki -tok gözlü, istemiyor- Deve kocaman bir hayvandır, devenin yere ıhması, çökmesi çok zordur.Deve kocaman bir hayvandır, devenin yere ıhması, çökmesi çok zordur. Önce ön ayaklarını kıvırır sonra arkasını kıvırır, bir öne doğru güdük, bir arkaya doğru güdük…Önce ön ayaklarını kıvırır sonra arkasını kıvırır, bir öne doğru güdük, bir arkaya doğru güdük… İnsan iyi tutunmazsa tepe taklak gidebilir.İnsan iyi tutunmazsa tepe taklak gidebilir. Aşağıdaki bir insana "Şu benim kamçım düşüverdi bir zahmet şunu bana uzat." demez miyiz biz olsak? Deriz.Aşağıdaki bir insana "Şu benim kamçım düşüverdi bir zahmet şunu bana uzat." demez miyiz biz olsak? Deriz. Çünkü deveyi ıhtırmak, oturtmak zor. Çünkü deveyi ıhtırmak, oturtmak zor. Ama devenin üstündeyken kamçısı yere düşse "Onu bana ver." diye istemezlermiş.Ama devenin üstündeyken kamçısı yere düşse "Onu bana ver." diye istemezlermiş. Kendisi deveyi ıhtırırmış, inermiş, alırmış, tekrar binermiş. Bu neyi sembolize ediyor? Kendisi deveyi ıhtırırmış, inermiş, alırmış, tekrar binermiş.

Bu neyi sembolize ediyor?

Kulun kuldan bir şey istememesi.Kulun kuldan bir şey istememesi. Bizim tasavvuf kaidelerinden bir tanesi nedir, tasavvufun tariflerinden birisi nedir? Bizim tasavvuf kaidelerinden bir tanesi nedir, tasavvufun tariflerinden birisi nedir? Yâr ol da bâr olma. Dost ol ama yük olma. Bâr, yük demek.Yâr ol da bâr olma. Dost ol ama yük olma. Bâr, yük demek. Yük taşayan hayvanlara bârgir derler, bizim dilimizde değişmiş, beygir olmuş. Yük taşayan hayvanlara bârgir derler, bizim dilimizde değişmiş, beygir olmuş. Bârgir demek yük taşıyan hayvan demek, biz sonra onu beygir yapmışız.Bârgir demek yük taşıyan hayvan demek, biz sonra onu beygir yapmışız. Atın yük taşıyan cinsine beygir diyorlar ya Türkçe'de. Atın yük taşıyan cinsine beygir diyorlar ya Türkçe'de.

Evladım yâr ol, amma bâr olma.Evladım yâr ol, amma bâr olma. Dost ol, kimseye yük olma, gidip evinde askıntı olma, sofrasına parazit olma,Dost ol, kimseye yük olma, gidip evinde askıntı olma, sofrasına parazit olma, kesesine yük olma, onun sırtından geçinme, onun yanına sığınma… Kendi işini kendin gör. kesesine yük olma, onun sırtından geçinme, onun yanına sığınma… Kendi işini kendin gör. Allah sana el vermis, ayak vermis, elden ayaktan düşürmesin, kimseye muhtaç etmesin.Allah sana el vermis, ayak vermis, elden ayaktan düşürmesin, kimseye muhtaç etmesin. Ne güzel şeydir insanın elinin emeğini yemesi, kimseye muhtaç olmaması hatta kendisinin kazanması,Ne güzel şeydir insanın elinin emeğini yemesi, kimseye muhtaç olmaması hatta kendisinin kazanması, başkasına hayır yapması, kazancının fazlasıyla camiler, çeşmeler, medreseler, başkasına hayır yapması, kazancının fazlasıyla camiler, çeşmeler, medreseler, cihada malzemeler, silah, para… Ne güzel ne güzeldir! cihada malzemeler, silah, para… Ne güzel ne güzeldir!

Allah cümlemize kazancın helalini nasip etsin, şu haram lokmadan cümlemizi uzak eylesin,Allah cümlemize kazancın helalini nasip etsin, şu haram lokmadan cümlemizi uzak eylesin, harama düşmüşleri haramdan kurtarsın, haram yemiş olanların haramlarını ödemesini nasip etsin, harama düşmüşleri haramdan kurtarsın, haram yemiş olanların haramlarını ödemesini nasip etsin, haramların telafisini nasip etsin, borçlarını ödemelerini nasip eylesin.haramların telafisini nasip etsin, borçlarını ödemelerini nasip eylesin. Müslüman, kimseden bir şey istemeyecek, mert olacak, alnı açık olacak. Müslüman, kimseden bir şey istemeyecek, mert olacak, alnı açık olacak.

Bizim amcazâde vardı; babası pehlivan, molla, kendisi pehlivan, dağ gibi bir insan,Bizim amcazâde vardı; babası pehlivan, molla, kendisi pehlivan, dağ gibi bir insan, beş kişi deviremez kendisini. beş kişi deviremez kendisini. "Balıkesir'de askerlik yaparken dağlara çıktık, dağlarda kumanya vermediler, aç kaldık"Balıkesir'de askerlik yaparken dağlara çıktık, dağlarda kumanya vermediler, aç kaldık Dağlarda aç kaldık. Herkes dağda onun bunun elmasına, armuduna, malına, bahçesine saldrıdı." diyor. Dağlarda aç kaldık. Herkes dağda onun bunun elmasına, armuduna, malına, bahçesine saldrıdı." diyor.

Biz de bir keresinde askerdeyken bizi bir dere kenarına talime götürdüler,Biz de bir keresinde askerdeyken bizi bir dere kenarına talime götürdüler, komutanlar bizi nereye götürürse gidiyoruz, gittik.komutanlar bizi nereye götürürse gidiyoruz, gittik. Biraz sonra baktım, tavşan gibi bütün arkadaşların elinde havuç… Biraz sonra baktım, tavşan gibi bütün arkadaşların elinde havuç… Her birisi bir havuç peydahlamış, onu kemirip duruyor. Nereden bunlar? Her birisi bir havuç peydahlamış, onu kemirip duruyor. Nereden bunlar? Havuç tarlası bulmuşlar, kökleyip yıkayan havuç yiyor. Havuç tarlası bulmuşlar, kökleyip yıkayan havuç yiyor. Bunun sahibi razı mı, değil mi; Allah sever mi, sevmez mi düşünen yok. İslâm'da düşünülür. Bunun sahibi razı mı, değil mi; Allah sever mi, sevmez mi düşünen yok. İslâm'da düşünülür.

Neden bizim kardeşlerimiz buraya geldiği zaman ilk önce helal et meselesine düştüler?Neden bizim kardeşlerimiz buraya geldiği zaman ilk önce helal et meselesine düştüler? İlk büyük problem olarak helal et en çok üzerinde durduğu işlerden birisi, niye? İlk büyük problem olarak helal et en çok üzerinde durduğu işlerden birisi, niye?

Lokmanın helal olması önemli olduğu için.Lokmanın helal olması önemli olduğu için. O bizim amcazâde, herkes elmaya armuda saldırmış dağda, sahibi olsa parasını verecek,O bizim amcazâde, herkes elmaya armuda saldırmış dağda, sahibi olsa parasını verecek, alacak sahibi de yok, dağ başı olduğu için. Koca adam hüngür hüngür ağlamış açlıktan.alacak sahibi de yok, dağ başı olduğu için. Koca adam hüngür hüngür ağlamış açlıktan. Ağlamış ama armudu yememiş, işte mertlik odur, babayiğitlik odur. Ağlamış ama armudu yememiş, işte mertlik odur, babayiğitlik odur.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz güreşen gençlerin yanından geçiyordu,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz güreşen gençlerin yanından geçiyordu, geçerken bakıyor ki gençler orada güreş yapıyorlar.geçerken bakıyor ki gençler orada güreş yapıyorlar. Peygamber Efendimiz onların yanından geçerken utandılar.Peygamber Efendimiz onların yanından geçerken utandılar. "Eyvah! Peygamber Efendimiz bizi güreşirken gördü." filan diye mahcup oldular,"Eyvah! Peygamber Efendimiz bizi güreşirken gördü." filan diye mahcup oldular, bir kenara saklanmak istediler filan. Peygamber Efendimiz onlara bir şey demedi yalnız dedi ki;bir kenara saklanmak istediler filan. Peygamber Efendimiz onlara bir şey demedi yalnız dedi ki; Leyse'ş-şedîdü bi-sür'ati. "Asıl pehlivan, güreşte karşısındakini sırt üstü yere yapıştıran değildir;Leyse'ş-şedîdü bi-sür'ati. "Asıl pehlivan, güreşte karşısındakini sırt üstü yere yapıştıran değildir; pehlivan nefsine hakim olandır, nefsini yenendir, onu tuşa getirendir." pehlivan nefsine hakim olandır, nefsini yenendir, onu tuşa getirendir."

Nefis… Yani içimizdeki arzularımızın kaynağı.Nefis… Yani içimizdeki arzularımızın kaynağı. Canı yemek ister, canı uyumak ister, canı rahat etmek ister, canı keyif ister, insanın canı çeşitli şeyler ister.Canı yemek ister, canı uyumak ister, canı rahat etmek ister, canı keyif ister, insanın canı çeşitli şeyler ister. Bunların bir kısmı kontrol edilmezse doğru değildir, haramdır, yanlıştır, eğridir. Bunların bir kısmı kontrol edilmezse doğru değildir, haramdır, yanlıştır, eğridir. İnsanın içinden istediği arzuların bir kısmı doğru arzular değildir.İnsanın içinden istediği arzuların bir kısmı doğru arzular değildir. Bir kısmı kötüdür, bir kısmı günahtır, bir kısmı suçtur; insanın istediği. Bir kısmı kötüdür, bir kısmı günahtır, bir kısmı suçtur; insanın istediği.

Mesela deriz ki; "Şimdi şu insanın gırtlağına sarılıp boğacağım geliyor."Mesela deriz ki; "Şimdi şu insanın gırtlağına sarılıp boğacağım geliyor." Evet yaparsan katil olursun. Karşındaki müslüman, sen kızmışsın birden, nefsin istiyor ki yardır.Evet yaparsan katil olursun. Karşındaki müslüman, sen kızmışsın birden, nefsin istiyor ki yardır. Bas gırtlağına… "Kör testereyle keseceğim geliyor." Bak, nefis nasıl kabarıyor! Bas gırtlağına… "Kör testereyle keseceğim geliyor." Bak, nefis nasıl kabarıyor! Kimi kör testereyle kesiyor? Kendi kardeşini, arkadaşını. Bir şeyden kızmış. Kimi kör testereyle kesiyor? Kendi kardeşini, arkadaşını. Bir şeyden kızmış. Veyahut "Ah şu benim olsa, ah şunu bir elde etmenin yolunu bulsam!" filan.Veyahut "Ah şu benim olsa, ah şunu bir elde etmenin yolunu bulsam!" filan. Allem ediyor kallem ediyor onu alıyor, aldatıyor, satın alıyor filan.Allem ediyor kallem ediyor onu alıyor, aldatıyor, satın alıyor filan. Satın alıyor ama aldatarak satın alıyor. Hasılı, muhterem kardeşlerim, dürüst olacağız.Satın alıyor ama aldatarak satın alıyor.

Hasılı, muhterem kardeşlerim, dürüst olacağız.
Kim için dürüst olacağız? Allah için dürüst olacağız.Kim için dürüst olacağız? Allah için dürüst olacağız. Nefsimize hakim olacağız, Allah için dürüst olacağız, kimseden bir şey istemeyeceğiz.Nefsimize hakim olacağız, Allah için dürüst olacağız, kimseden bir şey istemeyeceğiz. Helal kazancımızla yaşayacağız, helal kazancımızla kendimiz kazandığımız gibi hayır yapacağız.Helal kazancımızla yaşayacağız, helal kazancımızla kendimiz kazandığımız gibi hayır yapacağız. Bir insan eğer böyle helal kazanç kazanmayı isterse, Bir insan eğer böyle helal kazanç kazanmayı isterse, ona gayret ederse Allah ona helal kazancı nasip eder. Zor bir şey değil.ona gayret ederse Allah ona helal kazancı nasip eder. Zor bir şey değil. Helalinden yaşamak zor değil. Zaten insanın rızkı kendisine yazılmıştır da.Helalinden yaşamak zor değil. Zaten insanın rızkı kendisine yazılmıştır da. "Bugün ben şu sütü içeceğim." bu bana nerede olsa gelir."Bugün ben şu sütü içeceğim." bu bana nerede olsa gelir. Türkiye'ye kaçsam peşimden gelir bu süt, çare yok. Allah yazmış. Onun için içeçeğim. Türkiye'ye kaçsam peşimden gelir bu süt, çare yok. Allah yazmış. Onun için içeçeğim.

Bir insana gelecek olan iki yoldan gelir. Bir yolu haram yoludur, ikinci yol helal yoludur.Bir insana gelecek olan iki yoldan gelir. Bir yolu haram yoludur, ikinci yol helal yoludur. Veya birinci yol helal yoludur, ikinci yol haram yoludur. İki yolu var. Bu bana gelecek.Veya birinci yol helal yoludur, ikinci yol haram yoludur. İki yolu var. Bu bana gelecek. Ya ben bunu hırsızlama, arsızlama, yüzsüzleme bir yerden yiyecek içecektim ya da helalinden, Ya ben bunu hırsızlama, arsızlama, yüzsüzleme bir yerden yiyecek içecektim ya da helalinden, hediye olarak filan gelecek veya kendim alacak, içecektim. İki yolu var. Bu yolun seçimi bize ait. hediye olarak filan gelecek veya kendim alacak, içecektim. İki yolu var. Bu yolun seçimi bize ait. Önüne gelir böyle, ya helal yolu seçeceksin ya haram yolu seçeceksin.Önüne gelir böyle, ya helal yolu seçeceksin ya haram yolu seçeceksin. Helalini seçersen kurtuldun, rahat edersin;Helalini seçersen kurtuldun, rahat edersin; haramını seçersen yazıklar olsun, zaten o sana gelecekti, ne diye haramı seçtin. haramını seçersen yazıklar olsun, zaten o sana gelecekti, ne diye haramı seçtin.

Peygamber Efendimiz diyor ki; "Rızkınızın gecikmesinden telaşa düşüp dePeygamber Efendimiz diyor ki; "Rızkınızın gecikmesinden telaşa düşüp de harama sapmayın çünkü rızkınız, sizi eceliniz gibi takip eder, arar."harama sapmayın çünkü rızkınız, sizi eceliniz gibi takip eder, arar." Rızık gelecek, bu yiyeceğin sana gelecek, çare yok, mutlaka olacak.Rızık gelecek, bu yiyeceğin sana gelecek, çare yok, mutlaka olacak. Onun için rızkımızın helal olmasına dikkat edelim, gayret edelim.Onun için rızkımızın helal olmasına dikkat edelim, gayret edelim. Haramdan uzak duralım ki hem mânevî bakımdan feyzimiz çok olsunHaramdan uzak duralım ki hem mânevî bakımdan feyzimiz çok olsun hem ibadetlerimiz kabul olsun hem de Allah bizi dünya ve âhirette hayırlara erdirsin. hem ibadetlerimiz kabul olsun hem de Allah bizi dünya ve âhirette hayırlara erdirsin.

Aslında dilenmek hırsızlıktan hafif bir şey, dolandırıcılıktan hafif bir şey, aldatmacadan hafif bir şey.Aslında dilenmek hırsızlıktan hafif bir şey, dolandırıcılıktan hafif bir şey, aldatmacadan hafif bir şey. Nihayet adam elini açıyor, "Allah rızası için bir şey ver." diyor,Nihayet adam elini açıyor, "Allah rızası için bir şey ver." diyor, ötekisi de -gırtlağını sıkmadı ya- çıkartıp bir şey veriyor ama dilenmek, iyi bir iş olmadığından…ötekisi de -gırtlağını sıkmadı ya- çıkartıp bir şey veriyor ama dilenmek, iyi bir iş olmadığından… Cemiyette dilenen insanlar çoğalsa felaketi düşürün; bir sürü dilenen insan.Cemiyette dilenen insanlar çoğalsa felaketi düşürün; bir sürü dilenen insan. Çalışan insanlar nasıl müreffeh oluyor, ülke çalışıldığı zaman nasıl müreffeh oluyor.Çalışan insanlar nasıl müreffeh oluyor, ülke çalışıldığı zaman nasıl müreffeh oluyor. Numune işte, tıkır tıkır çalışıyorlar ve bizleri de tıkır tıkır çalıştırıyorlar; kırbaçlı, forsa gibi. Numune işte, tıkır tıkır çalışıyorlar ve bizleri de tıkır tıkır çalıştırıyorlar; kırbaçlı, forsa gibi.

Arkadaş anlatıyor: "Burada et kesildi.Arkadaş anlatıyor: "Burada et kesildi. Sahibi Hıristiyan Avustralyalı; kesenler, çalışanların hepsi Türk.Sahibi Hıristiyan Avustralyalı; kesenler, çalışanların hepsi Türk. Sabahtan akşama tıkır tıkır makine gibi çalıştık. Zahmeti bizimkiler çeker, kazancı onlar kazanır." diyor.Sabahtan akşama tıkır tıkır makine gibi çalıştık. Zahmeti bizimkiler çeker, kazancı onlar kazanır." diyor. Çalıştırıyorlar da. Zaten çalışmadın mı işten atar. Biraz aksadı mı işten atar.Çalıştırıyorlar da. Zaten çalışmadın mı işten atar. Biraz aksadı mı işten atar. Bizim Almanya'daki kardeşlerimden bilirim, burada da Ford'da filan vardır herhalde.Bizim Almanya'daki kardeşlerimden bilirim, burada da Ford'da filan vardır herhalde. Bant derler; mamul önüne gelir, o bir parçasını yapar, öbür tarafa gider. Bant derler; mamul önüne gelir, o bir parçasını yapar, öbür tarafa gider. Birkaç zaman verilmiştir ona. O önünden geçinceye kadar onu yapması lazım.Birkaç zaman verilmiştir ona. O önünden geçinceye kadar onu yapması lazım. Yetiştiremediği takdirde olmayacağı için usta başı tepesine dikilir "Niye sen bunu yetiştiremedin?" filan diye.Yetiştiremediği takdirde olmayacağı için usta başı tepesine dikilir "Niye sen bunu yetiştiremedin?" filan diye. "Bantta çalıştım bugün, dokunmayın bana, turşu gibiyim, bir kenarda yatacağım." diyor. Neden? "Bantta çalıştım bugün, dokunmayın bana, turşu gibiyim, bir kenarda yatacağım." diyor.

Neden?

Adam posasını çıkartıyor da onun için.Adam posasını çıkartıyor da onun için. Çalıştırdığı elemanın posasını çıkartıyorlar, çalıştırıyorlar, çalışınca oluyor. Çalıştırdığı elemanın posasını çıkartıyorlar, çalıştırıyorlar, çalışınca oluyor.

Biz dinimizin emri olarak çalışsak… Bizim dedelerimiz öyle çalışmış.Biz dinimizin emri olarak çalışsak… Bizim dedelerimiz öyle çalışmış. Bizim dedelerimiz, hepsi, çalışkan insanlardı. Bizim dedelerimiz, hepsi, çalışkan insanlardı. Bizim aile hanımlarımız, hepsi çalışkandır, bizim köyümüzde hanımların,Bizim aile hanımlarımız, hepsi çalışkandır, bizim köyümüzde hanımların, kadınların hepsi çalışkandır, elhamdülillah.Sabahtan akşama her işi yaparlar.kadınların hepsi çalışkandır, elhamdülillah.Sabahtan akşama her işi yaparlar. Hem evi idare ederler hem tarlayı idare ederler hem de huysuz adamı idare ederler.Hem evi idare ederler hem tarlayı idare ederler hem de huysuz adamı idare ederler. Hepsini idare edecek, çocuk da onların üstünde.Hepsini idare edecek, çocuk da onların üstünde. Bey de "kazak" olduğu için kahvede oyun oynar, sigara içer, bacak bacak üstüne atar,Bey de "kazak" olduğu için kahvede oyun oynar, sigara içer, bacak bacak üstüne atar, arada sırada da bıyığını sıvazlar şöyle, uç tarafını da kıvırır kazak olduğu için, arada sırada da bıyığını sıvazlar şöyle, uç tarafını da kıvırır kazak olduğu için, kadıncıklar hepsini yaparlar. O kadının hakkı geçmiyor mu o erkeğin üzerinde? Geçer.kadıncıklar hepsini yaparlar.

O kadının hakkı geçmiyor mu o erkeğin üzerinde? Geçer.
Ben, bizim kendi köyümüzü söylüyorum, başka yeri söylemiyorum.Ben, bizim kendi köyümüzü söylüyorum, başka yeri söylemiyorum. Başka yerde belki başka türlüdür. Bizim köyde erkeklerin çoğu oturur, kadınlar çalışırlar.Başka yerde belki başka türlüdür. Bizim köyde erkeklerin çoğu oturur, kadınlar çalışırlar. Başka yerlerde de galiba böyle şeyler var. Duyuyorum, gelin almış.Başka yerlerde de galiba böyle şeyler var.

Duyuyorum, gelin almış.
Gelin almaktan maksadı tarlada çalıştıracak bir adam daha kazanmak. "Sen evli misin?" diyorum.Gelin almaktan maksadı tarlada çalıştıracak bir adam daha kazanmak. "Sen evli misin?" diyorum. İstanbul'da talebe, soruyorum: "Sen evli misin?" "Evliyim." "Hanımın nerede?" "Memlekette."İstanbul'da talebe, soruyorum: "Sen evli misin?" "Evliyim." "Hanımın nerede?" "Memlekette." "Kimin yanında?" "Anamın babamın yanında." "Niye yanına getirmiyorsun?""Kimin yanında?" "Anamın babamın yanında." "Niye yanına getirmiyorsun?" "Anam babam bırakmıyor ki, tarlada çalışacak." diyor. Onun hakkı geçmiyor mu, geçiyor. "Anam babam bırakmıyor ki, tarlada çalışacak." diyor. Onun hakkı geçmiyor mu, geçiyor.

Geçen de burada bir kadın geldi. Diyor ki; "Benim kazancımı kocam alıyor.Geçen de burada bir kadın geldi. Diyor ki; "Benim kazancımı kocam alıyor. Maaşımı kocam alıyor, cebine koyuyor, 'evin reisi benim.'" Evin reisi sensin ama bütçe ayrı.Maaşımı kocam alıyor, cebine koyuyor, 'evin reisi benim.'" Evin reisi sensin ama bütçe ayrı. Onun hakkını alamaz.Onun hakkını alamaz. Hatta kadının hakkını almak değil, kadın milyonların içinde yüzse muhterem kardeşlerim; Hatta kadının hakkını almak değil, kadın milyonların içinde yüzse muhterem kardeşlerim; kadının bakımı, yemesi, giyinmesi, barındırılması erkeğin boynunadır, nikahın sahibi olan erkeğin boynunadır.kadının bakımı, yemesi, giyinmesi, barındırılması erkeğin boynunadır, nikahın sahibi olan erkeğin boynunadır. İslâm böyle diyor. Hatta İslâm diyor ki; "Kadın doğurmuş olduğu çocuğa süt vermekle mükellef değildir."İslâm böyle diyor.

Hatta İslâm diyor ki; "Kadın doğurmuş olduğu çocuğa süt vermekle mükellef değildir."
Duydunuz mu bunu daha önce? Kendi doğurduğu çocuğunu süt emzirmek zorunda değildir.Duydunuz mu bunu daha önce? Kendi doğurduğu çocuğunu süt emzirmek zorunda değildir. Çünkü süt anneye verilebiliyor. Suudi Arabistan'da filan böyle usul imiş biliyorsunuz.Çünkü süt anneye verilebiliyor. Suudi Arabistan'da filan böyle usul imiş biliyorsunuz. Süt anneler gelir, bebekleri alırlarmış, yaylalarda bakarlarmış üç dört yaş.Süt anneler gelir, bebekleri alırlarmış, yaylalarda bakarlarmış üç dört yaş. Asil ailelerin çocukları hep böyle yaylalarda yetişirlermiş.Asil ailelerin çocukları hep böyle yaylalarda yetişirlermiş. Peygamber Efendimiz de -biliyorsunuz- çocukluğu Benî Sâ'd yurdunda öyle geçti,Peygamber Efendimiz de -biliyorsunuz- çocukluğu Benî Sâ'd yurdunda öyle geçti, Halime adlı süt annesi ona baktı.Halime adlı süt annesi ona baktı. Düşününce İslâm'da bir anne kendi öz yavrusuna süt vermekle mükellef tutulmuyor. Düşününce İslâm'da bir anne kendi öz yavrusuna süt vermekle mükellef tutulmuyor.

Bunu ben ne için söylüyorum? Bunu ben ne için söylüyorum?

Onlara zorla onları yaptırttığınız zaman o da günah oluyor. Onun da hakkıOnlara zorla onları yaptırttığınız zaman o da günah oluyor. Onun da hakkı üstüne geçmiş oluyor, netice itibariyle hak yemiş oluyorsunuz.üstüne geçmiş oluyor, netice itibariyle hak yemiş oluyorsunuz. Hak yediğiniz zaman da günah oluyor. Herkesin hakkı kendisinin. İsterse gönül hoşluğuyla verir.Hak yediğiniz zaman da günah oluyor. Herkesin hakkı kendisinin. İsterse gönül hoşluğuyla verir. Bağışlarsa verir, bağışlamazsa vermez. Kadının bir nikâh hakkı vardır, mehir derler.Bağışlarsa verir, bağışlamazsa vermez.

Kadının bir nikâh hakkı vardır, mehir derler.
Mehr-i muaccel, mehr-i müeccel. O mehir erkeğin kadına nikâhtan dolayı borcudur.Mehr-i muaccel, mehr-i müeccel. O mehir erkeğin kadına nikâhtan dolayı borcudur. Mehir, kadının alacağıdır, erkeğin nikâhtan dolayı kadına olan borcudur.Mehir, kadının alacağıdır, erkeğin nikâhtan dolayı kadına olan borcudur. Verilmiş olan verildi, mehri müeccelini ödemesi lazım.Verilmiş olan verildi, mehri müeccelini ödemesi lazım. Ya öder borcundan kurtulur ya da vefat ederse mirasından o ayrılır, çünkü borcudur.Ya öder borcundan kurtulur ya da vefat ederse mirasından o ayrılır, çünkü borcudur. Onun için hanımlarınıza mehir borcunuzu ödeyin, kurtulun, borçlu kalmayın. Neyse borcunuz…Onun için hanımlarınıza mehir borcunuzu ödeyin, kurtulun, borçlu kalmayın. Neyse borcunuz… Ben bir arsa aldım, ödedim. Elhamdülillah. Kuşlar gibi hürüm, borçsuzum, ödedim. Çünkü hakkıdır. Şaka değil. Ben bir arsa aldım, ödedim. Elhamdülillah. Kuşlar gibi hürüm, borçsuzum, ödedim. Çünkü hakkıdır. Şaka değil.

Evlendiği zaman mehrin miktarı tespit edilmemiş olanlara mehr-i misil olur.Evlendiği zaman mehrin miktarı tespit edilmemiş olanlara mehr-i misil olur. Emsali üç aşağı beş yukarı ne kadar mehir veriyorsa, standartlara göre o kadar bir mehir ödemek gerekir.Emsali üç aşağı beş yukarı ne kadar mehir veriyorsa, standartlara göre o kadar bir mehir ödemek gerekir. Çocuğun hakkı bile olsa vereceksiniz. Çocuğun hakkı vardır.Çocuğun hakkı bile olsa vereceksiniz. Çocuğun hakkı vardır. Yarın annenin, babanın yakasına yapışır, ister onu. Yarın annenin, babanın yakasına yapışır, ister onu.

Annenin babanın çocuğuna karşı vazifesi vardır, yapmadığı takdirde Allah ondan sorar.Annenin babanın çocuğuna karşı vazifesi vardır, yapmadığı takdirde Allah ondan sorar. Çocuğunu terbiye edicekti, müslüman yetiştirecekti, evlendirecekti filan, onu yapmadı.Çocuğunu terbiye edicekti, müslüman yetiştirecekti, evlendirecekti filan, onu yapmadı. O bakımdan her hak sahibine hakkını vermek lazım. O bakımdan her hak sahibine hakkını vermek lazım.

Hatta muhterem kardeşlerim, söz sözü açıyor.Hatta muhterem kardeşlerim, söz sözü açıyor. Biliyor musunuz ki sizin vücudunuzun sizin üzerinizde hakkı var.Biliyor musunuz ki sizin vücudunuzun sizin üzerinizde hakkı var. Benim vücudumun da benim üzerimde hakkı var. Nedir o hak? Benim vücudumun da benim üzerimde hakkı var.

Nedir o hak?

Bunu hor kullanmamak, yıpratmamak, uykusuz bırakmamak, deforme etmemek, bozmamak…Bunu hor kullanmamak, yıpratmamak, uykusuz bırakmamak, deforme etmemek, bozmamak… Vücudun bizim üzerimizde hakkı var. Bu vücut bizden hak talep edecek. "Niye beni uyutmadın?Vücudun bizim üzerimizde hakkı var. Bu vücut bizden hak talep edecek. "Niye beni uyutmadın? Niye beni sabahlara kadar poker partilerinde sabahlattırdın, yıprattın?Niye beni sabahlara kadar poker partilerinde sabahlattırdın, yıprattın? Niye beni meyhane köşelerinde zıkkımlandırtarak karaciğerimi mahvettin, midemi mahvettin?Niye beni meyhane köşelerinde zıkkımlandırtarak karaciğerimi mahvettin, midemi mahvettin? Niye beni bu kadar hor kullandın?" diye vücudun insan üzerinde hakkı var. Niye beni bu kadar hor kullandın?" diye vücudun insan üzerinde hakkı var.

Peygamber Efendimiz söylüyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: Peygamber Efendimiz söylüyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

Senin üzerinde senin bedeninin de hakkı var.Senin üzerinde senin bedeninin de hakkı var. Bizim kardeşlerimizin çoğu içiyor.Bizim kardeşlerimizin çoğu içiyor. Hatta bizim camimizde Arap cemaatimiz var, hepsi mübarek kardeşlerimiz,Hatta bizim camimizde Arap cemaatimiz var, hepsi mübarek kardeşlerimiz, seviyorum, camiden zor atıyorlar kendilerini dışarıya, atar atmaz yak bir sigara.seviyorum, camiden zor atıyorlar kendilerini dışarıya, atar atmaz yak bir sigara. Çık, hemen sigaralar yanıyor. Bizim bu caminin önünde başlıyor dumanlar çıkmaya.Çık, hemen sigaralar yanıyor. Bizim bu caminin önünde başlıyor dumanlar çıkmaya. Hep dumanlar süzülmeye başlıyor. Neden? Hep dumanlar süzülmeye başlıyor.

Neden?

Dayanamıyorlar, sigaraya alışmış. O sigarayı senin içmeye hakkın yok. "Neden hakkım yokmuş?" Dayanamıyorlar, sigaraya alışmış. O sigarayı senin içmeye hakkın yok.

"Neden hakkım yokmuş?"

Ciğerlerini zift doldurduğun için hakkın yok. O ciğer senden davacı olacak. Ciğerlerini zift doldurduğun için hakkın yok. O ciğer senden davacı olacak.

"Keyif benim değil mi ya! Ne istersem yaparım!" Yapamazsın."Keyif benim değil mi ya! Ne istersem yaparım!"

Yapamazsın.
Keyif senin değil, ne istersen yapamazsın. Vücudunun senin üzerinde hakkı var. Keyif senin değil, ne istersen yapamazsın. Vücudunun senin üzerinde hakkı var.

Hanımının senin üzerinden hakkı var.Hanımının senin üzerinden hakkı var. "Vay! O âciz kadının benim üzerimde hakkı mı varmış, nasıl olurmuş o!"Vay! O âciz kadının benim üzerimde hakkı mı varmış, nasıl olurmuş o! Bak ben koç gibi burma bıyıklıyım, asarım, keserim!" Bak ben koç gibi burma bıyıklıyım, asarım, keserim!" Asarsın, kesersin ama en zayıf insanların bile bir gün Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda fırsatı olacak. Asarsın, kesersin ama en zayıf insanların bile bir gün Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda fırsatı olacak. "Yâ Rabbi ben dünyada zayıftım, hakkımı isteyemedim, "Yâ Rabbi ben dünyada zayıftım, hakkımı isteyemedim, söylesem beni perişan ederlerdi, burada istiyorum; versin benim hakkımı." diyecek. söylesem beni perişan ederlerdi, burada istiyorum; versin benim hakkımı." diyecek.

Bir albay çocuğunu çok dövmüş, fena halde dövmüş. Bizim camimizin cemaatindendi.Bir albay çocuğunu çok dövmüş, fena halde dövmüş. Bizim camimizin cemaatindendi. Karısı anlatıyor: "Ömrünün sonunda çok pişman oldu ve çocuğa "Evladım beni affet." diye yalvarırdı." diyor. Karısı anlatıyor: "Ömrünün sonunda çok pişman oldu ve çocuğa "Evladım beni affet." diye yalvarırdı." diyor. Ben benim akrabamdan bilirim, bir kadın… Ben benim akrabamdan bilirim, bir kadın… Amcası bunu olur olmaz dövmüş küçükken, çok pataklamış. Nasıl pataklamış?Amcası bunu olur olmaz dövmüş küçükken, çok pataklamış. Nasıl pataklamış? Afedersiniz sokağın ucundan amcasını görse, kendisi öbür ucunda,Afedersiniz sokağın ucundan amcasını görse, kendisi öbür ucunda, korkusundan donunu ıslatırmış, öyle pataklamış. Haksız yere.korkusundan donunu ıslatırmış, öyle pataklamış. Haksız yere. Amcası köyün belalısı, erkekler korkuyorlar; kahvenin önünde, Amcası köyün belalısı, erkekler korkuyorlar; kahvenin önünde, önüne geleni pataklarmış, efe, köyün belalısı.önüne geleni pataklarmış, efe, köyün belalısı. Erkekler elinden kurtulamazken yeğeni kurtulur mu, küçücük kızcağız?Erkekler elinden kurtulamazken yeğeni kurtulur mu, küçücük kızcağız? Önüne gelen yerde dövermiş. Dövermiş ama seneler geçti, zaman değişti, adam ihtiyarladı. Önüne gelen yerde dövermiş. Dövermiş ama seneler geçti, zaman değişti, adam ihtiyarladı. Bu da büyüdü ama amcasının o tokatları, o kamçıları, o hareketlerini unutamıyor. Bu da büyüdü ama amcasının o tokatları, o kamçıları, o hareketlerini unutamıyor.

Amcasının karısı evliyâ gibi bir kadın; eli tesbihli, binlik tesbihi var,Amcasının karısı evliyâ gibi bir kadın; eli tesbihli, binlik tesbihi var, boyuna, gece uyumaz teheccüdünü kılar, tesbihini çeker bir insan.boyuna, gece uyumaz teheccüdünü kılar, tesbihini çeker bir insan. Biliyor ki kul hakkı önemlidir, dünyadayken helalleşmek lazım. Biliyor ki kul hakkı önemlidir, dünyadayken helalleşmek lazım. Kocasının ona çok hakkı geçtiğini biliyor.Kocasının ona çok hakkı geçtiğini biliyor. Kocasının onun çok hakkını yediğini biliyor. "Hadi mal verelim, mülk verelim, altın verelim de affet." Kocasının onun çok hakkını yediğini biliyor. "Hadi mal verelim, mülk verelim, altın verelim de affet." O kadın diyor ki; "Affetmem!" Öyle bir ateşli söylüyor ki neredeyse ağzından ateş çıkaracak;O kadın diyor ki; "Affetmem!" Öyle bir ateşli söylüyor ki neredeyse ağzından ateş çıkaracak; duvarları, tahtaları filan yakacak. "Ah!" dediği zaman neredeyse ağzından ateş çıkıyor.duvarları, tahtaları filan yakacak. "Ah!" dediği zaman neredeyse ağzından ateş çıkıyor. O yediği dayaklar çok yüreğine oturmuş. "Affetmeyeceğim.O yediği dayaklar çok yüreğine oturmuş. "Affetmeyeceğim. Rabbimin huzurunda ben ondan hakkımı isteyeceğim." diyor. Rabbimin huzurunda ben ondan hakkımı isteyeceğim." diyor.

Böyle bir zaman gelir; insan âciz olur, bir zaman gelir; son nefeste muhtaç olur.Böyle bir zaman gelir; insan âciz olur, bir zaman gelir; son nefeste muhtaç olur. Bir zaman gelir; rûz-ı mahşerde "Ah bir affetse de şu suçum da kalktığı zamanBir zaman gelir; rûz-ı mahşerde "Ah bir affetse de şu suçum da kalktığı zaman cennete gidecek duruma geliyorum ama bu suçum varken cehenneme düşeceğim,cennete gidecek duruma geliyorum ama bu suçum varken cehenneme düşeceğim, keşke düşmesem" filan der, insan bir küçük sevaba muhtaç duruma gelir. keşke düşmesem" filan der, insan bir küçük sevaba muhtaç duruma gelir.

Onun için kimsenin hakkını yememeğe dikkat edelim velev bizden âciz bile olsa.Onun için kimsenin hakkını yememeğe dikkat edelim velev bizden âciz bile olsa. Karıncayı bile ezmemeye dikkat edelim. Karıncayı bile ezmemeye dikkat edelim. Mümkün olduğu kadar canlılara, hayvanlara, ağaçlara, çiçeklere zarar vermemeye dikkat edelim. Mümkün olduğu kadar canlılara, hayvanlara, ağaçlara, çiçeklere zarar vermemeye dikkat edelim.

Fatih Sultan Mehmed sultan olduğu için kabadayılık yapmış: "Yaş kesenin başını keserim." demiş. Fatih Sultan Mehmed sultan olduğu için kabadayılık yapmış: "Yaş kesenin başını keserim." demiş. Kim ormandan taze odunu keserse, ben de onun kafasını keserim demiş, nizam koymuş.Kim ormandan taze odunu keserse, ben de onun kafasını keserim demiş, nizam koymuş. "Burası yemyeşil duracak, ben buranın kesilmesine razı değilim,"Burası yemyeşil duracak, ben buranın kesilmesine razı değilim, bir yaş odun kesildiğini görürsem kafasını keserim." diye yazmış. bir yaş odun kesildiğini görürsem kafasını keserim." diye yazmış. Demek ki yaşı bile kesmeyi uygun görmemişler bizim büyüklerimiz,Demek ki yaşı bile kesmeyi uygun görmemişler bizim büyüklerimiz, ormanda kuru odun aramışlar, kuru olanı kesmişler ki ağaca bile acımışlar. ormanda kuru odun aramışlar, kuru olanı kesmişler ki ağaca bile acımışlar.

Evliyâullahtan birisi dervişlerine demiş ki; "Hadi bakalım çiçek toplayıp bana getirin."Evliyâullahtan birisi dervişlerine demiş ki; "Hadi bakalım çiçek toplayıp bana getirin." Herkes demet demet çiçekle gelmiş.Herkes demet demet çiçekle gelmiş. Dervişin bir tanesi elinde böyle sapı kırık bir çiçek var, onunla geliyor. "Çiçek mi bulamadın sen?" demiş.Dervişin bir tanesi elinde böyle sapı kırık bir çiçek var, onunla geliyor. "Çiçek mi bulamadın sen?" demiş. "Efendim, hangisinin yanın yanaşsam tesbihini duydum, kıyamadım,"Efendim, hangisinin yanın yanaşsam tesbihini duydum, kıyamadım, bunun sapı kırıldığı için bunun tesbihi bitmiş, bunu kopardım geldim." demiş. bunun sapı kırıldığı için bunun tesbihi bitmiş, bunu kopardım geldim." demiş. Her şey tesbih ediyor ya, duyan duyuyor demek ki.Her şey tesbih ediyor ya, duyan duyuyor demek ki. Allah öyle gönül versin, öyle göz versin, öyle izan versin, öyle irfan versin. Allah öyle gönül versin, öyle göz versin, öyle izan versin, öyle irfan versin.

Bizim büyüklerimiz o kadar büyük insanlar ki biz onların nasıl evlatlarıyız ben hayret ediyorum.Bizim büyüklerimiz o kadar büyük insanlar ki biz onların nasıl evlatlarıyız ben hayret ediyorum. Çiçeği düşünen bir insan, yaş dalı düşünen bir insan…Çiçeği düşünen bir insan, yaş dalı düşünen bir insan… Sonra onların neslinden bir nesil meydana geliyor;Sonra onların neslinden bir nesil meydana geliyor; hak bilmez, hukuk bilmez insaf yok, merhamet yok, çocuk demez, kadın demez, akraba demez,hak bilmez, hukuk bilmez insaf yok, merhamet yok, çocuk demez, kadın demez, akraba demez, büyük demez, kimisi anasını babasını saymaz… Nasıl oldu bunlar? büyük demez, kimisi anasını babasını saymaz…

Nasıl oldu bunlar?

Haram lokmadan oluyor.Haram lokmadan oluyor. Haramı yedi mi işte bu noktaya geliyor. Haramı yedi mi işte bu noktaya geliyor. Allah cümlemizi helalle beslesin, asil kimseler eylesin.Allah cümlemizi helalle beslesin, asil kimseler eylesin. Peki istek bile yapmayacağız, dilenmek yapmayacağız, istekte bile bulunmayacağız. Peki istek bile yapmayacağız, dilenmek yapmayacağız, istekte bile bulunmayacağız.

Neyi methediyor Peygamber Efendimiz? Neyi methediyor Peygamber Efendimiz?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz cömertliği methediyorPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz cömertliği methediyor ihsan ve ikramda bulunmayı methediyor.ihsan ve ikramda bulunmayı methediyor. Kim ihsan ve bağış yolunu tutarsa, verme yolunu, cömertlik yolunu tutarsa… Niçin?Kim ihsan ve bağış yolunu tutarsa, verme yolunu, cömertlik yolunu tutarsa… Niçin? İptidâ'en li-vechillah. "Allahu Teâlâ hazretlerinin sevabını kazanmak dileğiyle."İptidâ'en li-vechillah. "Allahu Teâlâ hazretlerinin sevabını kazanmak dileğiyle." Veriyor, kesesinden bir para eksiliyor ama neden veriyor? Onun da bir hesabı var.Veriyor, kesesinden bir para eksiliyor ama neden veriyor? Onun da bir hesabı var. Rabbinin rızasını kazanmak için veriyor, boşuna vermiyor, onun da hesabı var. Rabbinin rızasını kazanmak için veriyor, boşuna vermiyor, onun da hesabı var.

Seksen kişiyi evine davet ediyor, ziyafet çekiyor.Seksen kişiyi evine davet ediyor, ziyafet çekiyor. Ya üç tane kuzu kesildi, tanesi şu kadardan şu kadar, bu kadar şu masraf oldu… Niye yapıyor?Ya üç tane kuzu kesildi, tanesi şu kadardan şu kadar, bu kadar şu masraf oldu… Niye yapıyor? Bunu sevap kazanacağım, diye yapıyor.Bunu sevap kazanacağım, diye yapıyor. İnsan hacca gidiyor, şu kadar bilet parası, bu kadar yol parası,İnsan hacca gidiyor, şu kadar bilet parası, bu kadar yol parası, bu kadar ayak bastı, bilmem ne… Niye yapıyor bu masrafları? Sevap kazanacağım, diye. bu kadar ayak bastı, bilmem ne… Niye yapıyor bu masrafları? Sevap kazanacağım, diye. İnsan her yaptığı şeyi Allah rızası için yapacak. İnsan her yaptığı şeyi Allah rızası için yapacak.

Eğer bir insan Allah rızası için cömertlik yolunu tutarsa… Burada bir nokta karşımıza çıkıyor.Eğer bir insan Allah rızası için cömertlik yolunu tutarsa… Burada bir nokta karşımıza çıkıyor. Demek ki bazı cömertlikler Allah rızası için olmaz. Niçin olur?Demek ki bazı cömertlikler Allah rızası için olmaz. Niçin olur? Gösteriş için olur, "Ne cömert adam!" desinler diye olur. Sirkeci'den otobüse bindik.Gösteriş için olur, "Ne cömert adam!" desinler diye olur.

Sirkeci'den otobüse bindik.
O zaman araba vapurunu bekliyoruz.O zaman araba vapurunu bekliyoruz. Birisi geldi, "Çok ucuz kumaş var, çok ucuz kumaş var." bana gösteriyor. Ben "İstemem." dedim.Birisi geldi, "Çok ucuz kumaş var, çok ucuz kumaş var." bana gösteriyor. Ben "İstemem." dedim. Benden arkadaki sıraya geçti, yolculardan bir tanesini gözüne kestirdi: "Çok ucuz. Al bunu!" dedi.Benden arkadaki sıraya geçti, yolculardan bir tanesini gözüne kestirdi: "Çok ucuz. Al bunu!" dedi. "Almam. İstemem." dedi. Satıcı kurnaz. "Zaten alamazsın ki! Sende para mı var, sen züğürdün birisin." dedi. "Almam. İstemem." dedi. Satıcı kurnaz. "Zaten alamazsın ki! Sende para mı var, sen züğürdün birisin." dedi.

"Züğürtten bir şey mi çıkar? Paran mı var ki alabileceksin, elbet alamazsın." dedi."Züğürtten bir şey mi çıkar? Paran mı var ki alabileceksin, elbet alamazsın." dedi. Adam sinirlendi, şöyle cüzdanını çıkarttı: "Buna para derler." dedi.Adam sinirlendi, şöyle cüzdanını çıkarttı: "Buna para derler." dedi. "Ya para mı derler?", parayı kaptığı gibi otobüsten indi. "Ya para mı derler?", parayı kaptığı gibi otobüsten indi. O, otobüsten incek yakalayacak...O, otobüsten incek yakalayacak... Adam Sirkecinin kalabalığına karıştı gitti gözümüzün önünde.Adam Sirkecinin kalabalığına karıştı gitti gözümüzün önünde. Kumaşı da attı ama kumaş iki paralık kumaş! Kumaş kıymetli değil. Paranın hepsini aldı gitti. Kumaşı da attı ama kumaş iki paralık kumaş! Kumaş kıymetli değil. Paranın hepsini aldı gitti.

Ne gösteriyorsun, "Tamam, benim yok he he…" dersin, gider.Ne gösteriyorsun, "Tamam, benim yok he he…" dersin, gider. "Benim param var, ben ağayım." demek için yapıyor. Kimisi başka sebeplerle yapıyor. "Benim param var, ben ağayım." demek için yapıyor. Kimisi başka sebeplerle yapıyor. Şarkıcı, türkücü geliyor; tepeden tırnağa binlikleri, on binlikleri her tarafına iğneliyorlar.Şarkıcı, türkücü geliyor; tepeden tırnağa binlikleri, on binlikleri her tarafına iğneliyorlar. Çengi geliyor, alnına altın para basıyorlar, bimem ne yapıyorlar. Bu niçin? Çengi geliyor, alnına altın para basıyorlar, bimem ne yapıyorlar.

Bu niçin?

Bu Allah'ın rızası için değil.Bu Allah'ın rızası için değil. Bir para veriliyor ama davulcuya, zurnacıya, çengiye, çalgıcıya, şarkıcıya,Bir para veriliyor ama davulcuya, zurnacıya, çengiye, çalgıcıya, şarkıcıya, türkücüye, Allah yolunda değil. Allah rızası için olacak.türkücüye, Allah yolunda değil. Allah rızası için olacak. Cömertlik Allah rızası için olmak şartıyla yapılırsa,Cömertlik Allah rızası için olmak şartıyla yapılırsa, o zaman Allah o kimseye hem dünyanın hem âhiretin hayrını ihsan eder. o zaman Allah o kimseye hem dünyanın hem âhiretin hayrını ihsan eder.

Şu dersten, bu hadîs-i şerîften şunu öğrendik ki;Şu dersten, bu hadîs-i şerîften şunu öğrendik ki; kimseden bir şey istemeyeceğiz, kazancımızın helal olmasına dikkat edeceğiz, kimseden bir şey istemeyeceğiz, kazancımızın helal olmasına dikkat edeceğiz, alnımızın teriyle, elimizin emeğiyle çalışacağız, kimseye yük olmayacağız, kendimiz kazanacağız,alnımızın teriyle, elimizin emeğiyle çalışacağız, kimseye yük olmayacağız, kendimiz kazanacağız, başkalarının yükünü çekeceğiz, başkalarına ihsanda, ikramda bulunacağız; İslâm ahlâkı budur. başkalarının yükünü çekeceğiz, başkalarına ihsanda, ikramda bulunacağız; İslâm ahlâkı budur.

Eskiden fütüvvet teşkilatları varmış.Eskiden fütüvvet teşkilatları varmış. Bağdat'da, Musul'da, Adana'da, Denizli'de, Ankara'da...Bağdat'da, Musul'da, Adana'da, Denizli'de, Ankara'da... Ankara'da çok meşhur, çok meşhur fütüvvet teşkilatı!Ankara'da çok meşhur, çok meşhur fütüvvet teşkilatı! Osmanlılar'ın Ankara'ya hakim olmasından evvel devleti yönetmişler,Osmanlılar'ın Ankara'ya hakim olmasından evvel devleti yönetmişler, Ankara kalesini yönetmişler, şehri yönetmişler. Bunların başına "Ahî" deniliyor.Ankara kalesini yönetmişler, şehri yönetmişler. Bunların başına "Ahî" deniliyor. Ahî Evren, Ahî Elvan, Ahî Şerafeddin vesaire. Ahi; ağa demek, çok cömert kimse demek. Bunlar ne yaparlarmş? Ahî Evren, Ahî Elvan, Ahî Şerafeddin vesaire. Ahi; ağa demek, çok cömert kimse demek.

Bunlar ne yaparlarmş?

Kazandıklarını infak etmek, bağışlamak prensipleri varmış.Kazandıklarını infak etmek, bağışlamak prensipleri varmış. Gündüz çalışırlarmış, el emeğiyle geçinecekler, prensipleri buymuş.Gündüz çalışırlarmış, el emeğiyle geçinecekler, prensipleri buymuş. Sabahleyin dükkânlarını, çarşılarını açarlarmış, hoca efendileri gelirmiş dua edermiş. Sabahleyin dükkânlarını, çarşılarını açarlarmış, hoca efendileri gelirmiş dua edermiş. Resimleri var tablolarda. Resimleri var tablolarda. Avrupalı ressamlar resimlerini çizmiş,Avrupalı ressamlar resimlerini çizmiş, Avrupa'da iyi gezen adamlarımız da oralardan görüp fotoğrafını getirmişler. Avrupa'da iyi gezen adamlarımız da oralardan görüp fotoğrafını getirmişler.

Her sabah besmeleyle açılır dükkânımız Selmân-ı pâk hazretleridir pîrimiz, üstadımız. Her sabah besmeleyle açılır dükkânımız

Selmân-ı pâk hazretleridir pîrimiz, üstadımız.

Berberlerde filan görürsünüz, hepsinin bir pîri var.Berberlerde filan görürsünüz, hepsinin bir pîri var. Dua ile açılırmış, akşama kadar çalışırlarmış, eğer bekârsa akşama kazancı ileDua ile açılırmış, akşama kadar çalışırlarmış, eğer bekârsa akşama kazancı ile çeşitli yiyecekler alır kardeşlerine getirirmiş. Sonra misafir bulurlarmış.çeşitli yiyecekler alır kardeşlerine getirirmiş. Sonra misafir bulurlarmış. Yolcu, hancı, bilmem neci, dolaşırlarmış, Allah rızası içinYolcu, hancı, bilmem neci, dolaşırlarmış, Allah rızası için misafir eder, yedirirlermiş. misafir eder, yedirirlermiş.

İbrahim b. Ethem hazretleri, Belh padişahlığını bıraktıktan sonra,İbrahim b. Ethem hazretleri, Belh padişahlığını bıraktıktan sonra, Bağdat tarafına geldikten sonra gündüz çalışırmış, akşam çalıştıklarıyla gıda alırmış,Bağdat tarafına geldikten sonra gündüz çalışırmış, akşam çalıştıklarıyla gıda alırmış, yattıkları medreseye gelirmiş, oradakilere ziyafet çekermiş. Her gün böyle.yattıkları medreseye gelirmiş, oradakilere ziyafet çekermiş. Her gün böyle. Bir günün malını, kazancını ertesi güne saklamaya bile lüzum görmezlermiş.Bir günün malını, kazancını ertesi güne saklamaya bile lüzum görmezlermiş. Yevmün cedîd, rızkun cedîd. "Yeni bir gün, yeni bir rızk." Saklamaya ne lüzum var diye, öyle cömert. Yevmün cedîd, rızkun cedîd. "Yeni bir gün, yeni bir rızk." Saklamaya ne lüzum var diye, öyle cömert.

Denizli'ye 13. yüzyılda İbn Batuta isminde bir seyyah gelmiş.Denizli'ye 13. yüzyılda İbn Batuta isminde bir seyyah gelmiş. Denizli o zaman Türklerin yeni fethettiği bir diyar olmuş oluyor. Bundan yedi asır önce… Denizli o zaman Türklerin yeni fethettiği bir diyar olmuş oluyor. Bundan yedi asır önce… İbn Batuta da Kuzey Afrikalı bir Arap seyyahı; katırlarıyla, kafilesiyle Denizli'ye gelmiş. İbn Batuta da Kuzey Afrikalı bir Arap seyyahı; katırlarıyla, kafilesiyle Denizli'ye gelmiş. Denizli'nin kalesinden, kapıdan içeri girer girmez; pala bıyıklı, şalvarlı, belinde kılıcı olan,Denizli'nin kalesinden, kapıdan içeri girer girmez; pala bıyıklı, şalvarlı, belinde kılıcı olan, babayiğit bir adam atının dizginini tutmuş. Bir şeyler söylüyor ama bu Türk ötekisi Arap, anlaşamıyorlar. babayiğit bir adam atının dizginini tutmuş. Bir şeyler söylüyor ama bu Türk ötekisi Arap, anlaşamıyorlar.

İbn Batuta korkmuş, kendisi seyahatnamesinde anlatıyor, "Korktum." diyor.İbn Batuta korkmuş, kendisi seyahatnamesinde anlatıyor, "Korktum." diyor. Diyar diyar gezen bir insan olduğu için arkasında katırları var,Diyar diyar gezen bir insan olduğu için arkasında katırları var, gezdiği yerlerden hükümdarların filan kendisine verdiği hediyeler var, yükler var.gezdiği yerlerden hükümdarların filan kendisine verdiği hediyeler var, yükler var. "Şimdi bu pala bıyıklı adam, ben yabancı bir şehirdeyim, benim atımın dizgininden tuttu,"Şimdi bu pala bıyıklı adam, ben yabancı bir şehirdeyim, benim atımın dizgininden tuttu, kim bilir beni asacak mı kesecek mi, mallarım mı gidecek…" filan diye korkmuş. kim bilir beni asacak mı kesecek mi, mallarım mı gidecek…" filan diye korkmuş.

O korkuyla düşünürken, öbür taraftan bir başka şalvarlı, pala bıyıklı, babayiğit bir adam gelmiş.O korkuyla düşünürken, öbür taraftan bir başka şalvarlı, pala bıyıklı, babayiğit bir adam gelmiş. Bu sefer o da bir öbür taraftan tutmuş, başlamışlar ikisi birbiriyle münakaşa etmeye.Bu sefer o da bir öbür taraftan tutmuş, başlamışlar ikisi birbiriyle münakaşa etmeye. O adamın da korkudan yüreği ağzına gelip gidiyor:O adamın da korkudan yüreği ağzına gelip gidiyor: "Acaba bu mu kesecek beni, bu mu kesecek." filan diye, yabancı diyarda, korkudan. "Acaba bu mu kesecek beni, bu mu kesecek." filan diye, yabancı diyarda, korkudan.

Mesele sonradan anlaşılmış. Birincisi diyor ki; "Bu Tanrı misafiridir, yolcudur.Mesele sonradan anlaşılmış. Birincisi diyor ki; "Bu Tanrı misafiridir, yolcudur. Şehrimizin kapısından içeriye girdi, bunu ilk defa ben gördüm.Şehrimizin kapısından içeriye girdi, bunu ilk defa ben gördüm. Binâenaleyh bunu ben alacağım, bizim dergaha götüreceğim,Binâenaleyh bunu ben alacağım, bizim dergaha götüreceğim, bizim tekkeye götüreceğim, bunu bizim tekkede misafir etmemiz lazım."bizim tekkeye götüreceğim, bunu bizim tekkede misafir etmemiz lazım." Ötekisi de diyor ki; "Ya kimin bölgesinde yapıyorsun bu işi, bu bölge bizim bölge.Ötekisi de diyor ki; "Ya kimin bölgesinde yapıyorsun bu işi, bu bölge bizim bölge. Bu mintıka bizim mıntıka, bizim bu mıntıkada bizim misafirimizi alıp da Bu mintıka bizim mıntıka, bizim bu mıntıkada bizim misafirimizi alıp da sizin mıntıkanıza götürmek olur mu, verir miyiz? Vermeyiz. Bu misafir bize misafir olacak.sizin mıntıkanıza götürmek olur mu, verir miyiz? Vermeyiz. Bu misafir bize misafir olacak. Bizim tekkemizde yedireceğiz, barındıracağız, ağırlayacağız…" diye münakaşa oymuş diye yazıyor.Bizim tekkemizde yedireceğiz, barındıracağız, ağırlayacağız…" diye münakaşa oymuş diye yazıyor. Bu, Osmanlılar'dan önceki durum. Osmanlılar'ın ilk padişahları da, çoğu ahî idi. Bu, Osmanlılar'dan önceki durum.

Osmanlılar'ın ilk padişahları da, çoğu ahî idi.
Yani bu teşkilattan, fütüvvet teşkilatından idi.Yani bu teşkilattan, fütüvvet teşkilatından idi. Osmanlı şehirlerinde de bunların Osmanlı şehirlerinde de bunların [örnekleri] vardı. Bağdat'tan filan gelmiş, belki İbrahim Ethem'lerden filan gelme bir uygulama.[örnekleri] vardı. Bağdat'tan filan gelmiş, belki İbrahim Ethem'lerden filan gelme bir uygulama. Çalışıp kazandığını müslümanların faydasına sunmak, ziyafet çekmek, yedirmek. Çalışıp kazandığını müslümanların faydasına sunmak, ziyafet çekmek, yedirmek.

Yunus Emre de ne diyor? İşte o zamanın adamı. "Dürüş, kazan, ye, yedir."Yunus Emre de ne diyor? İşte o zamanın adamı. "Dürüş, kazan, ye, yedir." Dürüşmek; terlemek için, çalışmak demek. Dürüşmek demek, gayret sarfetmek.Dürüşmek; terlemek için, çalışmak demek. Dürüşmek demek, gayret sarfetmek. Dürüş, gayret sarfet, kazan, yani ter dök, çalış, çabala, kazan. Dürüş, kazan, ye…Dürüş, gayret sarfet, kazan, yani ter dök, çalış, çabala, kazan. Dürüş, kazan, ye… Kendin de ye helaldir, kendi alnının teri. Ye, yedir. Başkasına da yedir. Bir "ye" var, bir "yedir" var. Kendin de ye helaldir, kendi alnının teri. Ye, yedir. Başkasına da yedir. Bir "ye" var, bir "yedir" var.

Biz şimdi "ye" leri yapıyoruz da "yedir"leri herkes yapmıyor. "Ye" leri yapan çok, yiyor,Biz şimdi "ye" leri yapıyoruz da "yedir"leri herkes yapmıyor. "Ye" leri yapan çok, yiyor, Biz yine iyiyiz, İslâm terbiyesi almışız. Başka ülkelerde belki yedirmeyi hiç yapmıyorlar.Biz yine iyiyiz, İslâm terbiyesi almışız. Başka ülkelerde belki yedirmeyi hiç yapmıyorlar. O kadar yapmıyorlar ki ben hatırlarım, bizim bir Alman profesör vardı. Kütüphaneye giderdik.O kadar yapmıyorlar ki ben hatırlarım, bizim bir Alman profesör vardı. Kütüphaneye giderdik. Bizim bölümün özel kütüphanesi vardı, o bölümde otururduk.Bizim bölümün özel kütüphanesi vardı, o bölümde otururduk. Adam çantasından bir elma çıkartırdı, çatır çutur yerdi. Alman kendisi.Adam çantasından bir elma çıkartırdı, çatır çutur yerdi. Alman kendisi. Biz de İslâm terbiyesi almışız, ben onu ayıplardım.Biz de İslâm terbiyesi almışız, ben onu ayıplardım. Karşısında bir başkası var, insan burada bir yemek yiyor, buyur etmiyor.Karşısında bir başkası var, insan burada bir yemek yiyor, buyur etmiyor. Bizim mantığımıza uymaz, İslâm mantığına uymaz. Bizim mantığımıza uymaz, İslâm mantığına uymaz.

Bir tane elma var! İsterse yarım elma olsun. Biz şöyle bir dilim keseriz, "Bir de siz buyrun, tadın." deriz.Bir tane elma var! İsterse yarım elma olsun. Biz şöyle bir dilim keseriz, "Bir de siz buyrun, tadın." deriz. Geçenlerde Sidney'den geliyoruz, bir yerde mola verdik. Ne yiyelim, ne yiyelim?Geçenlerde Sidney'den geliyoruz, bir yerde mola verdik. Ne yiyelim, ne yiyelim? "Hocam buradan et almak caiz mi?" Caiz değil. Buradan ne idüğü belirsiz et alınmaz."Hocam buradan et almak caiz mi?" Caiz değil. Buradan ne idüğü belirsiz et alınmaz. (Merinos koyunu bile olsa, koyun bile olsa; kesimi, nasıl yapıldığını bilmiyoruz.(Merinos koyunu bile olsa, koyun bile olsa; kesimi, nasıl yapıldığını bilmiyoruz. Kesim yapılıyor mu, yapılmıyor mu; helal mi, değil mi…) "Efendim ne yapalım?" dediler.Kesim yapılıyor mu, yapılmıyor mu; helal mi, değil mi…) "Efendim ne yapalım?" dediler. "Balık bulun." dedim ben. Zaten deniz yolu kenarından geliyoruz. "Balık bulun." dedim ben. Zaten deniz yolu kenarından geliyoruz.

Birkaç çeşit balık buldular, getirdiler. Orada bir piknik yerinde kızarttık, orada birisi var, gidecek.Birkaç çeşit balık buldular, getirdiler. Orada bir piknik yerinde kızarttık, orada birisi var, gidecek. Geldi, durdu, kızartmaları gördü, soframızı, vesaireyi gördü.Geldi, durdu, kızartmaları gördü, soframızı, vesaireyi gördü. Tam biz sofrayı, salataları filan hazırladık, yemek yiyeceğimiz sırada arabasına atladı, gidecek.Tam biz sofrayı, salataları filan hazırladık, yemek yiyeceğimiz sırada arabasına atladı, gidecek. Zaten arabasının içinde kendisi bir şeyler tıkındı, meşrubat,Zaten arabasının içinde kendisi bir şeyler tıkındı, meşrubat, içti filan, tam gidecek. Bizim arkadaşlar bırakmadılar. "Hey, dur!" dediler.içti filan, tam gidecek. Bizim arkadaşlar bırakmadılar. "Hey, dur!" dediler. Durdu, "Biraz tat bundan." dediler. Durdu, "Biraz tat bundan." dediler. Önüne bir tabak koydular, masa koydular, sandalye koydular, yedirdiler. Ondan sonra gönderdiler. Önüne bir tabak koydular, masa koydular, sandalye koydular, yedirdiler. Ondan sonra gönderdiler.

Diyor ki; "Aynı durumda biz olsaydık bunlar bize vermezdi."Diyor ki; "Aynı durumda biz olsaydık bunlar bize vermezdi." Belki adam burada bizim böyle balık kızartmamızdan iştaha geldi,Belki adam burada bizim böyle balık kızartmamızdan iştaha geldi, belki gidecek, şehirden balık kızartması alacaktı. O kadar iştahı açacak şekilde kızarttık biz.belki gidecek, şehirden balık kızartması alacaktı. O kadar iştahı açacak şekilde kızarttık biz. Ama biz "Kokusunu duymuştur, canı çeker." diye veririz. Neden? İslâm terbiyesi olduğu için. Ama biz "Kokusunu duymuştur, canı çeker." diye veririz. Neden? İslâm terbiyesi olduğu için.

"Dürüş, kazan, ye, yedir." Çalış, çabala, kazan, ye, yedir; bir gönül ele getir."Dürüş, kazan, ye, yedir." Çalış, çabala, kazan, ye, yedir; bir gönül ele getir. Bak Yunus'un sözüne! Diyor ki; "Bir gönül ele getir." Bir gönül ele getirmek ne demek? Bak Yunus'un sözüne! Diyor ki; "Bir gönül ele getir." Bir gönül ele getirmek ne demek? Bir kalp kazan demek, kalp al. Bir insanın gönlünü al, memnun et, duasını al demek. Bir kalp kazan demek, kalp al. Bir insanın gönlünü al, memnun et, duasını al demek.

Yedirdiğin zaman; "Hay Allah razı olsun,Yedirdiğin zaman; "Hay Allah razı olsun, Allah bereket versin, çok şükür elhamdülillah." diye bir dua edecek nihayetinde. Allah bereket versin, çok şükür elhamdülillah." diye bir dua edecek nihayetinde. Dua etmezse bile, sen iyilik yap, denize at. Balık bilmezse de hâlık bilir. Dua etmezse bile, sen iyilik yap, denize at. Balık bilmezse de hâlık bilir. İsterse teşekkür etmesin, ne yaparsa yapsın. Biz ona; İsterse teşekkür etmesin, ne yaparsa yapsın. Biz ona;

Biz sizden karşılık da beklemiyoruz, teşekkür de beklemiyoruz.Biz sizden karşılık da beklemiyoruz, teşekkür de beklemiyoruz. Biz iyiliği yapalım da sen ister de ister deme. Biz Allah için yapıyoruz. Biz iyiliği yapalım da sen ister de ister deme. Biz Allah için yapıyoruz.

Dürüş, kazan, ye, yedir; bir gönül ele getir. Bin Kâbe'den yeğrektir, bir gönül imareti. Dürüş, kazan, ye, yedir; bir gönül ele getir.

Bin Kâbe'den yeğrektir, bir gönül imareti.

Bir gönül yapmak, bir insanın gönlünü hoş etmek, onu sevindirmek,Bir gönül yapmak, bir insanın gönlünü hoş etmek, onu sevindirmek, bin Kâbe tamirinden daha sevaplıdır. Bin defa Kâbe'yi tamir etmek gibi sevaplıdır, diyor.bin Kâbe tamirinden daha sevaplıdır. Bin defa Kâbe'yi tamir etmek gibi sevaplıdır, diyor. Bizim dedelerimiz bu mantıkla hareket etmiş, yani gönül yapmak.Bizim dedelerimiz bu mantıkla hareket etmiş, yani gönül yapmak. İnsanların gönlü Kâbe'den daha muhterem, diye hadîs-i şerîfte geçiyor. İnsanların gönlü Kâbe'den daha muhterem, diye hadîs-i şerîfte geçiyor.

Neden? Neden?

Kâbe taştan yapılmıştır; bu insanın gönlü imanın mahalidir, marifetullahın mahalidir.Kâbe taştan yapılmıştır; bu insanın gönlü imanın mahalidir, marifetullahın mahalidir. İnsanın gönlü pâk ve sâfî olunca Allahu Teâlâ hazretleri gönlüne tecelli eder,İnsanın gönlü pâk ve sâfî olunca Allahu Teâlâ hazretleri gönlüne tecelli eder, gönlüne misafir olur, gönlüne sığar. Bir gönülde Allah oldu mu, en kıymetli gönül olur.gönlüne misafir olur, gönlüne sığar. Bir gönülde Allah oldu mu, en kıymetli gönül olur. Onun için gönül yıkmamak esastır. Onun için gönül yıkmamak esastır. Dedelerimiz böyle düşünmüşler; bir gönlü îmar etmek,Dedelerimiz böyle düşünmüşler; bir gönlü îmar etmek, mâmur etmek, gönül yapmak, bin Kâbe'den daha iyidir diye. mâmur etmek, gönül yapmak, bin Kâbe'den daha iyidir diye.

Biz de tam tersini prensip edinmişiz. Bin tane gönül yıkmadan akşamı etmeyiz.Biz de tam tersini prensip edinmişiz. Bin tane gönül yıkmadan akşamı etmeyiz. İlla bin tane gönlü yıkacağız, ondan sonra akşamı yapacağız, yoksa az gelir bize.İlla bin tane gönlü yıkacağız, ondan sonra akşamı yapacağız, yoksa az gelir bize. 999 tane olsa razı gelmeyiz, binincinin de kalbini kıramazsak olmaz.999 tane olsa razı gelmeyiz, binincinin de kalbini kıramazsak olmaz. Eve gideriz, çatarız birisine, onun da kalbini kırdıktan sonra bin oldu.Eve gideriz, çatarız birisine, onun da kalbini kırdıktan sonra bin oldu. Rahat rahat artık oturup oturup git, yat, uyu. Bizim prensibimiz gönül yıkmak olmuş, camide bile! Rahat rahat artık oturup oturup git, yat, uyu. Bizim prensibimiz gönül yıkmak olmuş, camide bile! Evde bile! Evde bile!

Eskilerin prensibi de bildiğine bilmediğine, iyilik yapmak, her gördüğünü hızır bilmek,Eskilerin prensibi de bildiğine bilmediğine, iyilik yapmak, her gördüğünü hızır bilmek, herkesin gönlünü yapmak, öyle olmuş. Biz, dilenci geldi mi "Allah versin! herkesin gönlünü yapmak, öyle olmuş. Biz, dilenci geldi mi "Allah versin! Hadi, defol, git!" diyoruz. Onlar "Gelen belki Hızır'dır." diye hürmet ediyor.Hadi, defol, git!" diyoruz. Onlar "Gelen belki Hızır'dır." diye hürmet ediyor. Aramızdaki farka bak! "Belki Hızır'dır ne mâlum." diye, onlar hürmet ediyorlar. Aramızdaki farka bak! "Belki Hızır'dır ne mâlum." diye, onlar hürmet ediyorlar.

Allah cümlemizi gönül yapıcı, gönül kazanıcı, sevap kazanıcı böylece Allah rızası içinAllah cümlemizi gönül yapıcı, gönül kazanıcı, sevap kazanıcı böylece Allah rızası için bunları yaptığı zaman da dünyanın ve âhiretin hayırlarını elde edicilerden eylesin. bunları yaptığı zaman da dünyanın ve âhiretin hayırlarını elde edicilerden eylesin.

Ebû Davud, Taberânî, Müstedrek, İbn Hibban, Ebû Musâ el-Eş'ârî'den rivayet etmiş. Ebû Davud, Taberânî, Müstedrek, İbn Hibban, Ebû Musâ el-Eş'ârî'den rivayet etmiş.

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte cihad edenleri, mücahidleri methediyor.Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte cihad edenleri, mücahidleri methediyor. "Bir kimse fi-sebilillah, Allah için, cihad maksatıyla, Allah yolunda evinden ayrılsa." "Bir kimse fi-sebilillah, Allah için, cihad maksatıyla, Allah yolunda evinden ayrılsa."

Fe-mâte. "Düşmanla kavuşmadan yolda ölse." Çünkü düşman uzakta.Fe-mâte. "Düşmanla kavuşmadan yolda ölse." Çünkü düşman uzakta. Sıcağı var soğuğu var, mahrumiyeti var. Yolda öldü.Sıcağı var soğuğu var, mahrumiyeti var. Yolda öldü. Yahut kutile, veyahut öldürüldü, yahut atı huyhuzluk etti, yere çaldı bunu, sakatladı, öldürdü.Yahut kutile, veyahut öldürüldü, yahut atı huyhuzluk etti, yere çaldı bunu, sakatladı, öldürdü. Yahut yattığı yerde zehirli bir hayvan geldi, soktu, öldürdü.Yahut yattığı yerde zehirli bir hayvan geldi, soktu, öldürdü. Yılan olabilir, burada redback diyorlar, örümcek olabilir,Yılan olabilir, burada redback diyorlar, örümcek olabilir, akrep olur, çiyan olur, neyse. Zehirli bir hayvan öldürdü, yılan öldürdü. akrep olur, çiyan olur, neyse. Zehirli bir hayvan öldürdü, yılan öldürdü. Veyahut da yatağında öldü.Veyahut da yatağında öldü. Her ne olursa olsun, hangi şekilde ölürse ölsün, o şehittir ve muhakkak ona cennet nasip olur, verilir.Her ne olursa olsun, hangi şekilde ölürse ölsün, o şehittir ve muhakkak ona cennet nasip olur, verilir. Allah rızası için yola çıkınca. Allah rızası için yola çıkınca.

Bu "Allah rızası için yola çıkınca" denildiği için ve öldürülmekten de bahsedildiğindenBu "Allah rızası için yola çıkınca" denildiği için ve öldürülmekten de bahsedildiğinden daha ziyade savaşmak maksadıyla çıkıldığı anlaşılıyorsa da hacca gitmek de Allah yoludur.daha ziyade savaşmak maksadıyla çıkıldığı anlaşılıyorsa da hacca gitmek de Allah yoludur. Allah yolunda hacca niyet etmiş, giden insan da böyle olur. Allah yolunda hacca niyet etmiş, giden insan da böyle olur.

Allahu Teâlâ hazretleri her işimizi, her seyahatimizi kendi rızası yolundaAllahu Teâlâ hazretleri her işimizi, her seyahatimizi kendi rızası yolunda yapmamızı cümlemize nasip ve müyesser eylesin.yapmamızı cümlemize nasip ve müyesser eylesin. Said kullar olarak yaşayıp şehit kullar olarak ruhumuzu teslim edip;Said kullar olarak yaşayıp şehit kullar olarak ruhumuzu teslim edip; cennetiyle, cemaliyle müşerref olmayı cümlemize göstersin, nasip eylesin.cennetiyle, cemaliyle müşerref olmayı cümlemize göstersin, nasip eylesin. Bizi burada buluşturduğu gibi Cennet-i Âlâ'da da buluştursun. Bizi burada buluşturduğu gibi Cennet-i Âlâ'da da buluştursun.

Bi-hürmet-i esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha… Bi-hürmet-i esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha…

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2